BIM 2 11 2005-01-31T13:52:00Z 2005-01-31T13:52:00Z 99 70303 400729 TBMM 3339 801 492123 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 71

 

42 nci Birleşim

27 Aralık 2004 Pazartesi

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709)

A) MALİYE BAKANLIĞI

1. - Maliye Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi

2. - Maliye Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

B) GELİR BÜTÇESİ

1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706)

2. - 2003 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/878, 3/669) (S. Sayısı: 708)

3. - 2005 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/898) (S. Sayısı: 707)

4. - 2003 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna ilişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/879, 3/670) (S. Sayısı: 709)

IV. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında, farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

2. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, ileri sürmüş olduğu görüşler nedeniyle konuşması

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Film Festivalinde yaşanan organizasyon sorunlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/3858)

2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, kapalı durumdaki kütüphanelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/4004)

3. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, ihracatta KDV iadesi uygulamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4143)

4. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, 2002 yılı Ulusal Beste Yarışmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/4186)

5. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, gazilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/4191)

6. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4238)

7. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, özelleştirme mağduru işsizlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4243)

8. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrasının kadro sorununa ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/4277)

9. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, özelleştirme kapsamına alınan kamu kuruluşlarında çalışan şehit yakınları ve gazilerin sosyal haklarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4306)

10. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, hükümetin ve MGK'nın kabul ettiği bölücülük ve irtica tarafi ve sınırlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/4313)

11. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, özelleştirme kapsamındaki Hatay İli Güney Su Fabrikasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4344)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak dört oturum yaptı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) görüşmelerine devam olunarak;

Sağlık Bakanlığı,

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü,

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,

2005 malî yılı bütçeleri ile 2003 malî yılı kesinhesapları kabul edildi.

1-17 Haziran 2003 tarihleri arasında Cenevre'de yapılan 92 nci Uluslararası Çalışma Teşkilâtı (ILO) Genel Konferansında kabul edilen "İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi: Eğitim ve Yaşam Boyu Öğrenime İlişkin Tavsiye 2004" hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından bütçe müzakereleri sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunulacağına ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Uluslararası Çalışma Teşkilâtı Anayasası gereğince, tezkere üzerinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından Genel Kurula bilgi verildi.

2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) görüşmelerine devam olunarak;

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı,

Karayolları Genel Müdürlüğü,

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü,

Kültür ve Turizm Bakanlığı,

2005 malî yılı bütçeleri ile 2003 malî yılı kesinhesapları kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 27 Aralık 2004 Pazartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 21.04'te son verildi.

Sadık Yakut

Başkanvekili

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

Bayram Özçelik

 

Kırklareli

Burdur

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

                                                   II. - GELEN KÂĞITLAR                                            No.: 52

27 Aralık 2004 Pazartesi

Raporlar

 

1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/307) (S. Sayısı: 541'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

2. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/309) (S. Sayısı: 543'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

3. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kars Milletvekili Selami Yiğit'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/310) (S. Sayısı: 544'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

4. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk ile Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in, Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/311) (S. Sayısı: 545'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

5. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/312) (S. Sayısı: 546'ya 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

6. - Edirne Milletvekili Ali Ayağ'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/313) (S. Sayısı: 547'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

7. - Mersin Milletvekili Ali Er'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/328) (S. Sayısı: 548'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

8. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/334) (S. Sayısı: 549'a 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

9. - İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/335) (S. Sayısı: 550'ye 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

10. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/339) (S. Sayısı: 553'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

11. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/340) (S. Sayısı: 554'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

12. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/341) (S. Sayısı: 555'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

13. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk, Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil ile İstanbul Milletvekilleri Mehmet Mustafa Açıkalın ve Hüseyin Besli'nin Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/352) (S. Sayısı: 565'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

14. - İstanbul Milletvekili Kemal Unakıtan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/452) (S. Sayısı: 586'ya 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

15. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/913) (S. Sayısı: 722) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

16. - Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

27 Aralık 2004 Pazartesi

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

Program uyarınca bugün onüçüncü turun görüşmelerini yapacağız.

Onüçüncü turda, Maliye Bakanlığı bütçesi ile gelir bütçesi yer almaktadır.

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMiSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) (x)

A) MALİYE BAKANLIĞI

1. - Maliye Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi

2. - Maliye Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

B) GELİR BÜTÇESİ

1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706)

2. - 2003 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/878, 3/669) (S. Sayısı: 708)

3. - 2005 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/898) (S. Sayısı:707)

4. - 2003 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna ilişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/879, 3/670) (S. Sayısı: 709)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, 13.12.2004 tarihli 31 inci Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonların-daki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacak-

                               

(x) 706, 707, 708, 709 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 20.12.2004 tarihli 35 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

tır. Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre, sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri kalan süre için de sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.

Bilgilerinize sunulur.

Şimdi, gelir bütçesiyle ilgili 2 nci maddeyi okutuyorum:

Gelir bütçesi

MADDE 2. - Genel bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere 124.330.000.000 Yeni Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN - Onüçüncü turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün, Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı.

Şahsı adına; lehinde, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut; aleyhinde, Eskişehir Milletvekili Vedat Yücesan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; bu nedenle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, daha önceki bütçeler gibi, bu bütçe de, IMF'nin gözetim, denetim ve yönlendirmesi sonucu hazırlanarak Yüce Meclisin önüne getirilmiş bulunmaktadır; yani, IMF'nin damgasını taşımaktadır. Bu nedenle, bütçe üzerindeki değerlendirmelerime, müsaadenizle, öncelikle IMF'den başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, IMF bir ülkeye kendiliğinden gelmez, ilgili ülkenin daveti üzerine gelir; ama, kendi program ve politikalarını uygulatır. IMF'nin topluma sunduğu reçeteler acı reçetelerdir. Bunun, toplumsal, siyasal, sosyal, kişisel alanlarda olumsuz etki ve yansımaları vardır; ancak, bu reçetenin gereklerini yerine getirirseniz, bazı iyileşmeler de kendini gösterir. Nedir bunlar; enflasyon aşağıya iner, faizler düşer, borçlarınızı ödemeye başlarsınız, ekonomide belli dengeleri sağlamış olursunuz. Ama, bu programın bir de gözardı edilen öbür yüzü vardır ki, bu yüzünde acılar vardır, ıstıraplar vardır, kısaca, ezilen, yoksul halk yığınları vardır.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, bugün, IMF, Dünya Ticaret Örgütüyle birlikte, küresel Batı ülkelerinin dışpolitika uygulamalarının aracı haline gelmiştir. IMF, değişik yapısal sorunları bulunan ülkelere, aynı kuramsal programı uygulamakla, asıl amacının sorunları çözmek olmadığını, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş Batı ülkelerine doğru kaynak transferinin gerçekleştirilmesi olduğunu kanıtlamıştır.

Arjantin'de başarılı olamayan IMF programının Türkiye'de uzun ömürlü olmasının, kısmen de başarılı gibi gözükmesinin nedeni, Türkiye'nin stratejik konumundan, stratejik ortak olarak algılanmasından kaynaklanmaktadır. ABD'nin denetiminde olan IMF programının sekteye uğramaması için, Türkiye'yle daha özel koşullarda anlaşma yapılmakta; programın tıkandığı noktalarda devreye IMF girerek, borçları erteleyip ötelemekte ya da sisteme yeni para enjekte etmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği üzere, IMF programı başlıca üç ayak üzerine kurulmuştur. Bunlardan birincisi, malî disiplin, yani yüzde 6,5'lik birincil bütçe fazlası; ikincisi, daraltıcı para politikası ve enflasyon hedeflemesi; üçüncüsü, IMF'nin geleneksel yapısal uyarlama politikaları, yani özelleştirme ve teşviklerin daraltılması.

IMF politikasını uygulayan Türk ekonomisinin başlıca ikilemi, büyümenin sürdürülebilmesi yurtdışından sürekli sıcak para akımlarının gelmesine bağlı; bu da yüksek reel faiz sunma gerekliliğini doğurmakta; ancak, yüksek reel faizler, kamunun borç yükünü iyice ağırlaştırmaktadır. Yurt dışından gelen sıcak para akımlarına bağlı spekülatif yönlü büyüme -yani, sanal büyüme- bu yüzden istihdam yaratamamaktadır. Bu nedenle, Türkiye, bir an önce, yüksek reel faiz ve yapay ucuz döviz kuru politikasından çıkmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, IMF programının uygulandığı bu dönem zarfında ekonomimiz iki kez kriz geçirmiş, ortalama yüzde 4,1 oranında büyüme gerçekleştirilmiş ve ülkemiz tarihinin en büyük borç batağına sürüklenmiştir.

Evet, IMF programının başladığı 2000 yılı başında 23 katrilyon lira olan kamu kesimi içborç stoku 8,5 kat, yani, 195 katrilyon lira artarak Eylül 2004'te 218 katrilyon liraya çıkmıştır. Kamu kesimi toplam borç stoku ise, AKP'nin iktidar olduğu 2002 Kasım ayında 235 katrilyon liradan, Eylül 2004'te yüzde 33,7; yani, 80 katrilyon lira artarak 315 katrilyon liraya yükselmiştir.

Görüldüğü gibi, IMF programının uygulandığı bu dönemde yüzde 6,5'lik faizdışı fazlaya karşın, borçlarımız azalmamış, aksine, artmıştır. Hiçbir zaman net borç ödeyicisi olamamışız. Aksine, bu dönemde, hep net borç üreticisi, borç erteleyicisi ve borç öteleyicisi rolünü üstlenmiş bulunmaktayız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, nominal enflasyon düşme eğiliminde olmasına karşın, reel faiz oranları düşmeyip yapışkan nitelik kazanmıştır. Eğer reel faizler yüksekse ve de siz bunu vergileyemiyorsanız, devlet hazinesinden rantiye kesimine doğru kaynak aktarıyorsunuz demektir.

Değerli arkadaşlarım, eğer reel faizleri büyüme artı faizdışı fazla toplamı kadar düşüremezseniz, net borçlarınız artmaya devam ediyor demektir. Bu şu demektir: Yüzde 6'lık bir büyüme hedefliyorsanız, eğer yüzde 6,5'lik de faizdışı fazla hedefiniz varsa, bu ikisinin toplamı yüzde 12,5 eder. Eğer reel faizlerin yıllık ortalamasını yüzde 12,5'e kadar düşürürseniz, denklemde denklik sağlanacağından, artık, en azından borçlarınız artmıyor demektir; ama, bunun üzerinde bir reel faizle borçlanırsanız, net borçlarınız artmaya devam eder. Bunun için, yüksek reel faizleri düşürmeden borçlanmadan çıkış yolunun olmadığını unutmamak gerekir.

Değerli arkadaşlarım, bütçe içinde zaten yüklü bir faiz ödemesi yapılmaktadır. Borçların azaltılabilmesi için, bütçede, ayrıca, bir de faizdışı fazla yaratılması gerekir ki, bununla da borçların anaparası ödenebilsin. Böyle yapılmasına karşın borçların azalmayıp, aksine artmasının nedeni, hazinenin piyasadan yüksek reel faizlerle borçlanmasıdır.

Değerli milletvekilleri, IMF'nin zorlamasıyla borçların hızlı ve güvenilir bir şekilde geri ödenmesinin sağlanabilmesi için, bütçe yüzde 6,5'lik faizdışı fazla hedefine odaklanmıştır; ama, ne pahasına; çünkü, bu dönemde bütçede yatırımlar kısılmış; eğitim, sağlık, adalet ve sosyal güvenlik harcamaları minimum düzeyde tutulmuş; gelir dağılımı bozulmuş; bölgelerarası dengesizlik iyice artmış; gönüllü köye dönüş gerçekleştirilememiş; tarım sektörü kelimenin tam anlamıyla çöküntüye uğramış; halk fakirleştirilerek yoksullaştırılmak suretiyle, 20 000 000 kişi yoksulluk, 12 000 000 kişi ise açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir. Ayrıca, yine, kamu mal ve hizmetlerine sürekli zamlar yapılmak suretiyle sosyal devlet politikalarının uygulanması askıya alınmış ve en önemlisi, işsizlik rekor düzeyde artmak suretiyle de ülkemiz sosyal patlamanın eşiğine getirilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2004 yılı bütçesinde olduğu gibi 2005 yılı bütçesinde de yatırımları ve istihdamı artırıcı önlemleri göremiyoruz. 2005 yılı bütçesinde yatırım harcamalarının payı yüzde 2,1 gibi düşük düzeyde tutulmuştur. Hükümetin, yüzde 6,5 olan faizdışı fazla hedefini tutturabilmek için yatırımlardan fedakârlık etmesi, büyümenin sürdürülmesini riske sokmaktadır.

Bu oran, ekonomiyi canlandırmak ve işsizliği önlemek için oldukça yetersizdir. Bugün ülkemizin ekonomik ve sosyal sorunlarının başında işsizlik gelmektedir. İstihdam oranı giderek azalarak yüzde 51'den, yüzde 45,5'e gerilemiş, işsizlik yapısal hale gelmiş, toplam işsizlik içerisinde yapısal işsizliğin oranı giderek artmıştır. İşsizlik oranı 2003 yılında yüzde 9,4 iken, 2004 yılında yüzde 9,5'e tırmanmış, 2005 yılında ise, daha da artacaktır. Özellikle üniversitelilerden oluşan genç ve eğitimli işsizlik oranı yüzde 20'lere doğru tırmanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, eğer bazı temel ekonomik göstergelerde ortaya çıkan göreli olumlu tabloyu istihdama katkı olarak yansıtamazsanız, bu temel sosyoekonomik sorun, giderek hızla politik bir nitelik kazanarak, bir tehdit unsuru olarak iktidarın karşısına çıkması kaçınılmazdır. Burada çarpıcı olan, elbette, enflasyon ve büyümeye karşın işsizliğin düşmemesidir. Aynı şekilde kayıtdışı ekonominin boyutları da her geçen yıl artmaya devam etmektedir. Yüzde 40'lar düzeyinde olan kayıtdışı ekonomi, bugün, yüzde 50'lere doğru tırmanarak ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Hükümetin bu konuya el atmamasını anlamakta güçlük çekiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, kimileri kayıtdışı ekonomiyi Türkiye'nin dinamizmi olarak niteliyor; oysa, bu tutum, makro dengeleri bozarak ve krizler yaratarak, istihdam ve üretimi olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca, Türkiye'de toplayamadığımız vergiler dışborç olarak sırtımıza yüklenmektedir. Bu, bir yandan haksız rekabete neden olurken, öte yandan da hazinenin finansmanı, sürekli, kayıtlı ekonomi içindeki mükelleflerden sağlandığı için, artan vergi yükü nedeniyle de eşit işlemeyen bir ekonomik yapının sürdürülmesi teşvik edilmektedir ve bu aynı zamanda, yatırım, üretim, istihdam ve yabancı sermayenin önünde bir engel olarak durmaya devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri; kayıtdışı ekonomiden kaynaklanan yüksek vergi oranları ile ücretler üzerinde bulunan ağır yükler nedeniyle rekabette ve bürokratik işlemlerde ne denli azalma sağlanırsa sağlansın, yabancı sermayenin ülkemize gelmesi mümkün değildir; bu da, işsizlik sorununa kalıcı çözüm bulunmasına engel oluşturmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 2005 yılı bütçesinde tarıma ayrılan destek miktarı oldukça yetersizdir. Üyesi olmaya çalıştığımız AB ülkelerinde tarımın gayri safî millî hâsılaya katkısı yüzde 2, aldığı pay ise yüzde 1,5'tir; yani, AB çiftçisi, millî gelire ne katıyorsa, onun karşılığını alıyor. Oysa ülkemizde tarımın gayri safî millî hâsılaya katkısı yüzde 11,6; gayri safî millî hâsıladan aldığı pay ise binde 7,2'dir. Bunun anlamı, ülkemizde tarım sektörü, millî gelire yüzde 12 katkı yapmasına karşılık, ondan, yüzde 1'lik bile pay alamamaktadır; yani, hem aldığı düşük hem de verdiği yüksektir. Böyle bir ilişki, ancak, teslimiyetçi politikalarda olur. Bunun sonucunda da, tarım ürünlerinde net ithalatçı konuma gelirsiniz. Ne yazık ki, durum, bugün, işte böyledir. Böyle olunca da, görüyoruz ki, 2005 bütçesi, cumhuriyet tarihinin tarıma en düşük desteğin ayrıldığı bütçe olma unvanını eline geçirmiş bulunmaktadır. Bugün, Türk çiftçisi, ancak, Avrupalı çiftçinin yaklaşık onikide 1'i kadar tarımdan destek alabilmektedir.

Ülke nüfusunun yüzde 35'inin tarım sektöründe çalıştığını düşünülürse, bu oranın, AB'de olduğu gibi yüzde 5'ler düzeyine düşürülebilmesi ve tarımda yapısal dönüşümün sağlanabilmesi için, uzun yıllar boyunca, bütçeden asgarî yüzde 10-15 kaynağın bu sektöre verilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, tüm bunları belirttikten sonra, görüyoruz ki, basının pembe tablo çizme konusundaki üstün gayretlerine rağmen, ekonomik durum hiç de iyiye gitmemektedir. Ekonomik göstergeleri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde bunu kolayca görebiliriz.

Evet, bugün, enflasyon ve nominal faizler düşmekte, ihracat artmakta, büyüme oranı artış eğilimindedir. Ancak, öte yandan da ithalat sürekli artmakta, dolayısıyla, dışticaret ve cari işlemler açığı da artmakta, iç ve dışborç stoku çığ gibi büyümekte, reel faizler düşürülemeyerek yapışkan nitelik kazanmakta ve en önemlisi, işsizlik tahammül sınırlarını zorlayacak şekilde rekor düzeylere tırmanmış bulunmaktadır.

Evet, şimdi size soruyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, tamamlayabilmeniz için 2 dakika eksüre verdim.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür eder misiniz Sayın Koçyiğit.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının, başta Maliye Bakanlığına, ülkemiz ve devletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2005 yılı bütçesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2005 yılı bütçesi, Adalet ve Kalkınma Partisi dönemine ait bulunan ve AKP'nin uyguladığı 2003 ve 2004 yılları bütçelerinde olduğu gibi, halkımıza, topluma hiçbir hizmet etme umudu taşımayan, işsizliğe çare aramayan ve sadece ülkemizdeki bir avuç mutlu azınlık olan rantiyecinin ödemelerini garanti altına alan bir bütçe olarak görülmektedir. Bu bütçe, bir hizmet bütçesi değildir, bir kalkınma bütçesi değildir, yatırım ve istihdamın sağlandığı bir bütçe de değildir. Bu bütçeyle, Türkiye ekonomisinin önemli bir dönüşüm sağlama şansı maalesef bulunmamaktadır. 2005 yılı bütçesi de, aynen 2004 yılı bütçesi gibi, vatandaşı can derdinde, geçim derdinde bırakacak bir bütçedir. Bu bütçe, sosyal yönü olmayan, halkın elindekini, avucundakini tamamen çeken, emen, ülkemizin sorunlarına da çare bulamayan bir bütçedir. Bu bütçe, adaletin ve kalkınmanın olmadığı, çok adaletsiz, dengesiz, fakir ve muhtaç kesimleri ezen bir vergi politikasını halka sunmaktadır.

Türkiye ekonomisinde, AKP döneminde, son iki yılda olduğu gibi üçüncü yılda da, 2005 yılında da aynı süreç işlemektedir. İşsizlik çığ gibi artmakta, emekli, işçi, çiftçi, köylü, esnaf, izlenen politikalar sonucu bitirilmekte, ülkemizde içborçlar artmakta, dışborçlar artmakta, cari açık büyümektedir.

Bu AKP politikalarının sonucu nedir? Bu politikaların sonucu, Türkiye'de emekliler, Türkiye'de işçiler, iş bulamayan gençler, büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Memurlar, reel gelir kaybı tablosuyla karşı karşıyadır. Ülkemizde dört kişilik bir ailenin mutfak masrafı 500 000 000 liradır ve ülkemizde açlık sınırı da 500 000 000 liranın üzerindedir; ama, buna rağmen, ülkemizdeki asgarî ücret, ne yazık ki, hâlâ, 318 000 000 lira civarındadır; hatta, yüzde 5 zam öngörülmektedir 2005 yılı için. Emekliler mağdurdur; maalesef, ücret artışı olması bir yana, haklarını alamaz haldedirler. İktidar, emeklilerin 150 000 000-200 000 000 liralık, mahkemeler tarafından da onaylanmış, TÜFE'den kaynaklanan alacağını vermemektedir. Bunu vermemek için de, AKP Hükümeti direnmektedir.

Yine AKP Hükümeti, bu bütçeyle, ikinci maaşı olan dul ve yetimlerin emekli maaşlarının kesilmesine karar vermiştir. Dul ve yetimler, emekliler, bir iş buldukları takdirde, onların bu gelirleri bundan sonra kesilecek, ödenmeyecektir. Bir yandan, AKP Hükümeti olarak, dul ve yetimin, emeklinin maaşını keserek malî kaynak yaratmaya kalkacaksınız; ama, diğer yandan, ülkeyi soyanlardan, bankaları hortumlayanlardan alacağınız olan 40 milyar dolarlık kaynağı tahsil edemeyeceksiniz! Bu, halkımıza, dul ve yetimimize, emeklimize reva mıdır?!

Çiftçilerin durumu ise kanayan bir yaradır. Çiftçi, AKP İktidarı döneminde tamamen bitirilmiş ve yok edilmek üzeredir. 2004 yılı başında, tarımda kullanılan üre gübresi 330 000 liradan 520 000 liraya, mazot 1 366 000 liradan 1 850 000 liraya, traktör 24 milyar liradan 30 milyar liraya çıkmıştır. Buna karşılık Egeli üretici ise, geçen yıl 1 200 000 liraya sattığı pamuğu bu yıl 800 000 liraya, 5 asit zeytinyağını geçen yıl brüt 3 200 000 liraya satarken bugün yine 3 200 000 liraya, çekirdeksiz üzümü geçen yıl 210 000 liradan satarken bu yıl 150 000 liraya, geçen yıl 350 000 liradan sattığı buğdayı bu yıl 280 000 liraya zar zor satmaktadır.

Türkiye'nin her yerinde, hububat üreticisi perişan vaziyette olup, Toprak Mahsulleri Ofisi devreden çıkarılmıştır, ajanslar kapatılmıştır, çiftçi piyasaya teslim edilmiştir. Çiftçi, toplama masrafını bile alamamaktadır.

Ülkemizde yapılan, onbinlerin toplandığı mitinglerde çiftçiler tepkilerini ortaya koyuyorlar, feryat ediyorlar; ama, hükümetten ses dahi çıkmıyor. Ses çıkmazsa neyse de, ses çıktığında çiftçi azarlanıyor, çiftçi paylanıyor, çiftçiye hakaret ediliyor. Tütün ve şekerpancarının sözü, AKP İktidarı döneminde edilemez oldu. Hani, iktidarınız döneminde tütün kotaları, şeker kotaları kaldırılacaktı?!

Karadenizin fındık üreticisi, Egenin zeytin üreticisi, geride bıraktığımız yılda büyük afetler yaşadı, çaresiz kaldı, 2 katrilyon lira zararları var. Ne yazık ki, hiçbir anlamlı, ciddî destek hükümetçe verilmemiştir. Kaldı ki, bu afet önümüzdeki yılın mahsulüne de yansıyacaktır.

Sayın milletvekilleri, 2005 yılında vatandaşın sırtına yüklenen vergilerden bahsetmek istiyorum. AKP İktidarı, milletvekili seçimlerinde, iktidara gelmeden evvel, ülkemizde vatandaşlardan alınan vergilerin çok fazla olduğunu, adaletsiz ve acımasız olduğunu, iktidara geldiklerinde kesinlikle düşürülmesi gerektiğini ve kayıtdışı ekonominin kayıtiçine alınacağını söylüyordu; ama, iki yıllık iktidarınız döneminde, bırakın kayıtdışını kayda almayı, kayıt altındaki, vergisini veren, vergisini zamanında ödeyen mükelleflerimizin boğazına sarılırcasına, vergi dairesi müdürlerine inceleme tehdidi yaptırarak, zorla, cebren vergi üzerine vergi aldınız. AKP döneminde, kayıt içinde bulunan, vergisini ödeyen mükellefler için Türkiye vergi cehennemi; buna karşılık, vergi kaçıranlar ve kayıt dışında bulunanlar için ise vergi cenneti olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.

2004 yılı enflasyonu yüzde 10 olurken, bu bütçeyle, 2005 yılı enflasyonunun ise yüzde 8 olacağı hesaplanıyor. Neden, enflasyonun yüzde 8 olduğu bir dönemde vergileri yüzde 18,5 civarında artırmayı hedefliyorsunuz? 2004 yılında 100,5 katrilyon civarında bir vergi tahsilatı gerçekleşirken, 2005 yılı bütçesinde, 119 katrilyon liralık bir vergi tahsilatını öngörmektesiniz. Gayri safî millî hâsıla nominal olarak yüzde 13,4 büyümekte; demek ki, yüzde 13,4 ile yüzde 18,5 arasındaki fark, toplu ve reel olarak getirilecek olan yeni vergilerden oluşmaktadır; bunun tutarı da 5 katrilyon civarındadır.

Hükümet, bu bütçeyle, tam 5 katrilyon liralık bir ilave vergiden söz etmektedir; nasıl ve nereden artacağına bakacak olursak, önemli ölçüde ÖTV artışlarından geldiğini göreceğiz. Dayanıklı tüketim malları üzerindeki ÖTV, 2005 yılında yüzde 107 artmaktadır; yani, buzdolabına, çamaşır makinesine, televizyona, bu bütçe rakamlarına göre önemli ölçüde artış gelmektedir.

Sayın Bakanım, bu doğru bir yaklaşım değildir. Bir ülkede vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı incelenirken, dolaylı ve dolaysız vergilerin, toplanan vergiler içerisindeki payının karşılaştırılması gerekmektedir.

Ülkemizde yirmibeş yıldan beri, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı sürekli olarak artmaktadır; bu oran 1980 yılında yüzde 37 iken, 2003'te yüzde 67'ye, 2004'te yüzde 70'e çıkmış ve 2005'te de yüzde 73,5'e ulaşacağı 2005 yılı bütçesinde açık ve net olarak görülmektedir.

2005 yılında dolaysız vergi olarak, 1 735 000 Gelir Vergisi mükellefinin 1 katrilyon lira, basit usuldeki 800 000 mükellefin 90 trilyon lira, Kurumlar Vergisi mükelleflerinin, şirketlerin ise 8,8 katrilyon lira vergi ödeyecekleri tahmin edilmektedir.

Bir ülkede, dolaylı vergilerin toplam vergi içindeki payı dolaysız vergilerden yüksek ise, o ülkede vergi adaletinden söz edilebilir mi?

Sayın Bakan, Türkiye, AKP İktidarıyla, vergi adaletinden her geçen gün biraz daha uzaklaşmaktadır. Başbakanımız yaptığı açıklamada, 2005 yılından itibaren Kurumlar Vergisi oranının 3 puan düşürülerek yüzde 30'a indirileceğini, Gelir Vergisi oranının da yüzde 5 düşürüleceğini söylemektedir. Başbakanın dediği gibi, Kurumlar Vergisinde bir indirim yoktur. Şirketler, 1999 yılından beri, Kurumlar Vergisini yüzde 30 olarak ödemektedirler. Yüzde 3 fon vardı, bu kaldırıldı; ama, 2004 yılında, hükümet, getirdiği bir önergeyle, bir kararla, 2004 yılı için Kurumlar Vergisini yüzde 33'e çıkarmıştı, şimdi ise yıl bitmeden, Başbakan tarafından, yüzde 30'lara düşürüldüğü belirtilmektedir. Onun içindir ki, ortada herhangi bir değişiklik kesinlikle söz konusu değildir.

Yine Başbakan tarafından, Gelir Vergisinde yüzde 5 indirim yapılacağı açıklanıyor. Gelir Vergisinde bu yüzde 5 indirim sadece zengine var, fakire yok, bordroluya yok; fakirin vergisi azalmıyor, aynı kalmaktadır. Bundan sonra sadece yüzde 45 oranındaki vergi dilimi yüzde 40'a düşürülüyor, diğer dilimlerde herhangi bir indirim söz konusu değil; yani, yıllık 140 milyar lira geliri olan, aylık 11 666 000 000 lira geliri olan insanlarımızın vergileri yüzde 40'a düşürülüyor, 5 puanlık indirim buradan gelmektedir. Bu da, ülkemizdeki toplam Gelir Vergisi mükelleflerinin onbinde 1'ini teşkil eden bir mutlu azınlığın vergisidir. Bu hükümet, aylık 318 000 000 lira maaş alan asgarî ücretlinin vergisini değil; aylık 500 000 000, 1 milyar, 2 milyar lira geliri olan vatandaşın vergisini değil de, en üst gelir grubundakilerin vergisini düşürmektedir. Bunun, sosyal politika, sosyal adaletle ne ilgisi, ne de ilişkisi vardır.

Yoksul vergisi olarak bilinen KDV'nin, Başbakan tarafından, düşürüleceği söylenmesine rağmen, 2005 yılında diğer kalemlerde korkunç artışlar olacağı görülmektedir. 2005 yılı bütçesinde KVD gelir hedefi 13 katrilyon 320 trilyon liradan 22 katrilyon 130 trilyon liraya çıkarılıyor. Bu da, yapılması düşünülen KDV indiriminden hükümetin kayba uğramayacağı, tam aksine diğer kalemlerdeki artışlardan dolayı, 2005 yılında vatandaştan, yüzde 62 civarında daha fazla tahsilat yapılacağı anlamına gelmektedir. Hükümetin bu planı, indirim konusu yaptığı ürünler dışında, KDV tahsilatının artacağını göstermektedir.

Başbakanın vergide indirim olarak açıkladığı paketten, dar gelirliler için vergi yükü artışı çıkmıştır. Paketin getirdiği düzenlemeler için hükümetin kurduğu formül, üst gelir gruplarının yükünü aşağıya çekerken, geniş halk tüketici kesimlerinin, ücretli ve maaşlıların yükünü ağırlaştırmaktadır.

Neyse! Üst gelir grubundaki azınlığa tebrikler! Vergilerdeki bu 5 puanlık indirim, zenginlerimize hayırlı ve uğurlu olsun.

Türkiye'de, devlet, fakirden topladığı vergiyi "yüksek reel faiz" adı altında zengine ödeyen bir mekanizma işletmektedir. Bugünkü iktidar, daha çok, fakirden aldığı vergiyi yüksek faizlerle zenginlere transfer etmektedir. Bu, AKP'nin maliye politikasında açıkça netleşmiş olarak görülmektedir. Bir yandan 119 katrilyon lira civarında vatandaştan vergi alınacağını söylüyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Deveciler, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - ...diğer taraftan ise, bu vergi gelirlerinin 56 katrilyonluk kısmını ülkemizde rantiyeyle geçinen mutlu azınlığa faiz olarak ödeyeceğinizi ve bu bütçeyle garanti altına aldığınızı belirtiyorsunuz. Bir yandan asgarî ücretliden bile yılda 700 000 000 lira civarında vergi alıyorsunuz; ama, diğer yandan 56 katrilyon lira faiz ödediğiniz bu rantiyecinin 315 milyar liralık rantiye gelirinden tek kuruş dahi vergi almıyorsunuz! Şimdi soruyorum sizlere; nerede kaldı adaletiniz?

Peki, bu bütçeden kim mutlu; bunun tek bir yanıtı var; bu bütçeden hâlâ olağanüstü reel faiz elde eden bir avuç rantiye mutlu. Bakın, onların hiç sesi çıkıyor mu?! Çok mutlu onlar; birikimlerini, götürüyorlar, devlet içborçlanma senedine yatırıyorlar, enflasyonun üzerinde artı yüzde 15 daha reel faiz elde ediyorlar; çünkü, mutlular. Aynı zamanda, tek kuruş vergi dahi ödemiyorlar. Böyle bir bütçeyi getiriyorsunuz! Hadi, daha evvelki bütçeler bir deneme, iktidara alışma bütçesiydi. İnsaf artık, bu, AKP'nin üçüncü bütçesi!

Şimdi, geliyoruz diğer kanada; bu bütçeyi kim finanse ediyor; dolaylı vergilerin yüksek olması, bütçenin geniş halk kesimleri tarafından finanse edildiğini açıkça gösteriyor. Sabancı da, Koç da bir ekmek alır, asgarî ücretli de bir ekmek alır; ama, ikisi de aynı vergiyi öder. Dolaylı vergilerin en ciddî haksızlığı budur. Anayasamızın 73 üncü maddesinde "herkes, geliri oranında vergi ödemekle, kamu harcamalarına katılmakla yükümlüdür" denilmektedir. Peki, asgarî ücretli ile çok yüksek gelirli birisi aynı vergiyi öderse, burada vergi adaletinden söz edilebilir mi; tabiî ki, edilemez.

Değerli arkadaşlarım, bu, iyi bir tablo değildir. Ekonomi kesinlikle toparlanmış değildir. Sosyal sorunlar kesinlikle çözümlenme noktasında değildir. Tam tersine, sosyal sorunlar bir patlama noktasına doğru sürüklenmektedir ve Türkiye'deki işsizlik en tehlikeli sorun haline dönüşmüştür. Bu, AKP iktidara gelirken, Türkiye'nin sorunlarının karşısında vatandaşın haklı olarak umutla baktığı, beklediği değişim tablosuydu; maalesef, bu noktada hiçbir değişim olmamıştır. Bundan önceki yanlışlıklar aynen AKP İktidarı döneminde de sürdürülmeye devam etmektedir.

Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, AKP olarak son yirmi yıldır ülkemizin ekonomisini krizlere taşıyan sağ partilerle ortak özellikleriniz bulunmaktadır. İktidar Partisi olarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Deveciler, lütfen... Teşekkür eder misiniz Sayın Deveciler...

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Türkiye'nin ekonomik ve sosyal bunalımları geride bırakmasını, her alanda gelişmiş, çağdaş bir ülke olmasını hedef alan bir programınız, bir planınız, bir vizyonunuz yoktur. Diğer ortak tarafınız ise, dış odaklara ve tekelci sermayeye aşırı bağımlılığınız, âdeta teslimiyetçi olma özelliğiniz. Attığınız adımlarda, ne halkımızın ne ülkemizin birikimlerini ne de ulusal değerlerimizi yeterince önemsiyorsunuz. Herhalde, kamu yararının korunmasını, sosyal devletin geliştirilmesini, işçinin, çiftçinin, köylünün, esnafın, çalışanların, emeklilerin refahını artırmayı önemsemiyorsunuz; ama, rantiyecinin ödemelerini hiç aksatmıyorsunuz.

2005 yılı Maliye Bakanlığı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel ve katma bütçeli idarelerin 2005 Yılı Bütçe Kanunu Tasarılarının görüşmelerinde gelir bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçelerin görüşme usulüne göre, önce bakanlıkların ve diğer harcamacı kuruluşların bütçeleri görüşülmekte ve onun ardından da sıra gelir bütçesine gelmektedir. Bunun, bu sıralamanın bir anlamı var; bakanlıkların ve harcamacı kuruluşların yapacağı harcamaların kaynağının ne olduğunu bu bütçede görüyoruz. Bu harcamalar hangi kaynaklardan elde edilen gelirlerle ve vergilerle karşılanacaktır; bunu gelir bütçesinde görüşüyoruz ve gelir bütçesi hükümetin vergi politikasının ipuçlarının ortaya çıktığı bir bütçedir. Hükümetin ekonomiye yaklaşımını, gelir dağılımına yaklaşımını ve vergi politikası yoluyla gelir dağılımını düzeltmeyi amaçlayıp amaçlamadığını gelir bütçesi üzerinde görüyoruz.

Bütçeler, ekonomide yaratılan kaynakların yeniden dağıtılması açısından önemli bir maliye politikası aracıdır ve bütün harcamalar toplanan vergilerle yapılacağından, vergi politikası da, yine çok önemli bir maliye politikası aracı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Artık, hükümette üçüncü yılına girmiş olan Adalet ve Kalkınma Partisinin vergi politikasını da bu gelir bütçesi vesilesiyle değerlendirmek istiyorum. Bu politikayı, hükümetin vergi politikasını değerlendirirken, hükümetin 2005 yılında yapmayı düşündükleri yanında, bugüne kadar, iki yılda yaptıkları ve bunları yapmadan önce, gerek seçim beyannamelerinde gerekse hükümet programlarında vatandaşa, topluma neler vaat ettiğini ve bu vaatlere kıyasla yapılanların ne olduğunu gözden geçirmekte yarar var.

Önce, 2005 yılı bütçesine bakalım. 2005 yılı bütçesinde faiz harcamalarını bir kenara bırakırsak, bütçenin faiz dışındaki harcamalarında yüzde 17,8'lik bir artış vardır; yani, 2004 yılına kıyasla 2005 yılında faizdışı harcamalarda yüzde 17,8'lik bir artış vardır; 84 katrilyon liralık harcamadan 99 katrilyon liraya ulaşacak bir harcama söz konusudur. Bunu, sabit rakamlarla, millî gelirin bir oranı olarak ifade edecek olursak, 2005 yılında, 2004 yılına kıyasla millî gelirin, yani, gayri safî millî hâsılanın yüzde 0,8'i oranında bir harcama artışı söz konusudur.

Bunun dağılımına baktığımızda, bu harcama artışının bir bölümünün, 2005 yılında yatırım harcamalarına gideceğini görüyoruz. Bir bölümünün, cari transferler dediğimiz, KİT'lerin görev zararları başta olmak üzere, bazı transfer harcamalarına gideceğini görüyoruz ve yine, bir bölümünün de, kamunun mal ve hizmet alımlarına gideceğini görüyoruz.

Tabiî ki, yatırım harcamalarındaki artışın olumsuz olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Her zaman söylediğimiz, Türkiye'de, 2002 yılından beri büyüme var; ama, bu büyüme istihdam yaratmıyor eleştirisinin temelinde, kamunun üzerine düşen harcamaları yapmaması yatmaktadır ve 2003 yılından bu yana da, 2003 ve 2004 yıllarında, kamunun yatırımları, belki cumhuriyet tarihinin en düşük düzeyine inmiştir. 2005 yılında, bu, 2003 ve 2004 yıllarında en düşük düzeyine inmiş olan yatırım harcamalarına kıyasla bir artış olduğunu görüyoruz; ancak, bu artışın dahi, 2002 yılı yatırım harcamasının gerisinde kaldığını unutmayalım. 2002 yılı, belki, uygulama açısından çok örnek bir yıl olarak alınmayabilir; ben, hükümetin icraatlarından önceki en son yıl diye 2002 yılını verdim; ama, 2002 öncesine de gidersek, 70'lere, 80'lere, hatta 90'lı yıllara bile gidersek, kamunun yatırım harcamalarının, o yılların seviyesinden düşük olduğunu görüyoruz.

Yatırım harcamalarındaki kamunun eksikliğini özel sektörün gideriyor olması şeklindeki bir açıklamayı da doğru kabul etmek mümkün değildir; çünkü, kamunun yapacağı yatırımları özel sektörün yapma şansı yoktur. Örneğin, altyapı yatırımını her zaman kamu yapmak zorundadır. Kaldı ki, öyle dahi düşünsek, özel sektör yatırımlarıyla kamu yatırımlarını topladığımız zaman, yine, bu, son üç yıldaki yatırım toplamının, önceki yıllardaki yatırım toplamından daha aşağıda olduğunu görüyoruz.

Peki, bu harcamaların, 2005 yılı bütçesinde harcamalarda meydana gelen artışın hangi kaynaklarla karşılanacağına baktığımızda, şöyle bir tablo karşımıza çıkmaktadır: Vergi gelirlerinde, 2005 yılında, 2004'e göre yüzde 18,4 oranında bir artış vardır. Hükümetin 2005 yılı enflasyon hedefi nedir; yüzde 8; 2005 yılı büyüme hedefi nedir; yüzde 13; bunları topladığımız zaman, millî gelir açısından deflatör dediğimiz kavramı buluruz, 13,4 eder. Yani, millî gelirin büyüme oranı olan yüzde 13,4 ile yüzde 18,4 arasındaki 5 puanlık fark, topluma yeni getirilecek vergileri işaret etmektedir ve bu 5 puanlık farkın tutarı tam 5 katrilyon liradır; yani, Türk toplumu, 2005 yılında, 2004 yılında ödediğinden 5 katrilyon lira daha fazla vergi ödeyecektir. Bu, vergi yükünde 1 puanlık artış demektir; yüzde 23,7'lik vergi yükü, 2005'te yüzde 24,7'ye çıkmaktadır. 1 puan eşittir 5 katrilyon lira veya -olayı, belki, daha sevimli kılabilir diye söyleyeyim- 5 milyar Yeni Türk Lirası; ama, YTL'ye geçiş, bu 5 katrilyon liralık yükün hafifletilmesi için yetmiyor, onu sevimli kılmaya yetmiyor.

Vergi sisteminin adil olup olmadığını ölçmekte kullanılan bir ölçü vardır; dolaylı-dolaysız vergiler ayırımı. Yani, harcamalar üzerinden alınan vergilerin toplam vergiler içerisindeki ağırlığı nedir? Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti devraldığında, toplam vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin payı yüzde 66'ydı. Bu, esasen, adaletsiz bir tabloydu. Yani, hükümet, devraldığında, Türkiye'de adil bir vergi sistemi yoktu; ama, hükümetin iddiası, bu vergi sistemini daha adil hale getirmekti, vergi ödemeyen kesimleri vergi verir hale getirmekti ve vergi politikası yoluyla gelir dağılımını iyileştirmekti; ancak, hükümetin yaptığı, yüzde 66 oranındaki dolaylı verginin payını, 2004 sonunda yüzde 70'e çıkarmak olmuştur. 2005 yılına baktığımızda da, 2005 yılı bütçesinde, harcamalar üzerinden alınan Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi gibi dolaylı vergilerin payının yüzde 73 olduğunu görüyoruz. Bunun, adalet kavramıyla bir ilgisi yoktur. Hükümetin, vergi sisteminde adaleti sağlamak gibi bir kaygısı olmadığını görüyoruz.

Bunun alt dağılımına bakalım. Dolaylı vergilerde önemli bir artış var dedim. Alt dağılımına baktığımızda, Özel Tüketim Vergisinde, enflasyon hedefiyle, büyüme hedefiyle orantılı olmayacak ölçüde bir artış olduğunu görüyoruz. Bakın, petrol ürünlerinden alınan, akaryakıt ürünlerinden alınan Özel Tüketim Vergisinde yüzde 31 oranında artış var. Sigara ve diğer tütün mamulleri ile alkollü içkilerden alınan Özel Tüketim Vergisinde yüzde 37 oranında artış var ve dayanıklı tüketim malları dediğimiz, buzdolabı gibi, televizyon gibi eşyaların Özel Tüketim Vergisinde de, hükümet, 2005 yılında yüzde 107 oranında artış planlamıştır. Bunların adalet kavramıyla bir ilgisi olmadığını, hükümetin yüzde 6,5 faizdışı fazla hedefini tutturma uğruna -tabiî ki, bunu tutturmak belki önemlidir- toplumdaki kesimler arasındaki vergi adaletsizliğine göz yumduğunu, bu adaletsizliği daha artırdığını görüyoruz.

Peki, hükümet, topluma neler vaat etmişti, Adalet ve Kalkınma Partisi topluma neler vaat etmişti; buna bakalım. Seçim beyannamesinde şöyle bir ifade vardı: "Yeni vergiler getirmek kolaycılığına gidilmeyecektir." Bunda, çok ince bir şekilde, önceki hükümetin eleştirisi var; önceki hükümetler, sürekli, yeni vergi, ek vergi getirmek gibi bir kolaycılığa gitmişlerdir. Evet, doğru, artık, vergi sistemini böyle bir kolaycılıktan kurtarıp, gerçekten, kamunun ihtiyaç duyduğu gelirler var ise, bunların politikasını oluşturup, uygulamaya koyup, artık, vatandaşları, bir sabah uyandığında bir ek vergi sürpriziyle karşı karşıya bırakmamak gerekir.

Peki, hükümet ne yapmıştır; bakıyoruz; önceki hükümetin deprem sonrasında geçici bir süre için getirdiği Özel İşlem Vergisini kaldırmıştır. Yani, kaldırmak güzel bir şey; ama, ismini değiştirmiştir; onu kaldırmış, o kapsamdaki vergiye tabi olan işlemleri, Damga Vergisi ve Harçlar Kanununun içine alarak daimî hale getirmiştir. Evet, hükümet, bu konuda, gerçekten, sözünü tutmuştur, ekvergiyi daimî hale getirerek, artık, ekvergi getirmek gibi bir kolaycılığa gitmemiştir!

İkinci olarak yaptığı nedir; yine, deprem sonrasında getirilen Özel İletişim Vergisi vardı, geçici bir dönem içindi ve hükümetin, hükümet programında açık seçik beyanı vardı "haberleşme üzerindeki vergiler hafifletilecektir, kaldırılacaktır" diye; açık seçik hükümetin beyanıdır bu. Evet, hükümet Özel İletişim Vergisini kaldırmıştır; yani, geçici olan bu vergiyi daimî hale getirmek suretiyle, vergi sistemini bir ekvergi yükünden kurtarmıştır. Hükümet bu anlamda da sözünü tutmuş, bu vergiyi daimî hale getirerek, ekvergi gibi yamadan vergi sistemini kurtarmıştır! Ama, bunu yaparken, bir şey daha yapmıştır hükümet; temmuz ayında çıkarmış olduğu bir yasayla, vatandaşın evindeki sabit telefondan yapmış olduğu konuşmaları da Özel İletişim Vergisi kapsamına almıştır. Telekomun Türkiye'de yaklaşık 18 000 000 abonesi vardır; herhalde hükümetimiz "vergiyi tabana yaymak" deyince, bu 18 000 000 kişinin evine her ay telefon faturası göndermek suretiyle Özel İletişim Vergisini tahsil etmek olarak anlamıştır!

Özel İletişim Vergisi, Telekom hâsılatından Maliyece alınan payın karşılığı olamaz. Şimdi yetkililer diyorlar ki, Telekomun hâsılatından Hazine yüzde 15 oranında pay alıyordu; biz, o payı kaldırdık, onun yerine Özel İletişim Vergisini koyduk.

Bunun geçerli olabilmesi için, temmuz ayında o yasa çıkarken de bunu söylemiş, uyarmıştık "siz, bu hâsılat payını kaldırarak bunun yerine bu vergiyi getiriyorsunuz belki; ama, bunun geçerli olabilmesi için Telekomun tarifede o miktar indirime gitmesi lazım" demiştik.

Bugün Telekom hâsılatına baktığımızda, bu tarifede böyle bir indirimin olmadığını görüyoruz. Yani, hükümet, bir şekilde vazgeçtiği o hâsılatı Telekomun hâsılatı olarak yine tahsil etmekte, öte taraftan da, sabit telefonlardan yüzde 25 oranında bir Özel İletişim Vergisini almaktadır.

Hükümetin 2005 yılı bütçesinde Özel İletişim Vergisi için öngördüğü artış oranı yüzde 51,3'tür. Biraz önce, Özel Tüketim Vergilerindeki, enflasyonun ve büyümenin üzerindeki artışları çarpıcı rakamlarıyla ortaya koymuştum. Özel İletişim Vergisinde planlanan hâsılat da yüzde 51,3'tür.

Yine, hükümet "enerji kaynakları üzerindeki vergi yükü azaltılacaktır" vaadinde bulunmuştu. Akaryakıt, en önemli enerji kaynaklarından biridir. Akaryakıt üzerindeki vergilere baktığımızda, ilk defa bu hükümet döneminde, akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi yükünün Avrupa Birliği ortalamalarının üzerine çıktığını görüyoruz. 57 nci hükümet döneminde bu vergilerin toplamı Avrupa Birliği ortalamalarının altındaydı; şimdi, Avrupa Birliği ortalamalarının üzerine çıktı. Avrupa Birliği ortalaması yüzde 66 civarındadır, bu vergi yükü Türkiye'de yüzde 70'leri aşmıştır.

Petrol fiyatı uluslararası piyasada bir dönem yükseldi; hepiniz bileceksiniz, 55 dolarlara çıktı; ama, bu, tekrar 40 doların altına, 36-37 dolarlara indi. Yani, kısa bir dönem için fiyatın 55 dolarlara yükselmiş olması, akaryakıt üzerindeki vergi yükünün bir açıklaması olamaz. 2005 yılı bütçesi için, hükümet, bu vergileri 40 dolarlık bir rakam üzerinden hesaplamıştır. Bunun anlamı, hükümet, şu andaki vergi düzeyiyle, daha doğrusu, 2005 yılında akaryakıt üzerinden alınacak Özel Tüketim Vergisi düzeyiyle, petrol fiyatında meydana gelecek olan, gelmekte olan ucuzluğu pompa fiyatına yansıtmayı düşünmemektedir. Bunu, ekonomi ve vatandaş nasıl kaldıracaktır; bu durumu, sizlerin ve vatandaşlarımın takdirine sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; geçen hafta, Sayın Başbakanın bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladığı vergi indirim paketi üzerinde de durmak istiyorum. Sayın Başbakan, vergi indirimi olarak üç grupta bazı indirimler açıklamıştır.

Birinci olarak, bazı mal ve hizmetlerin Katma Değer Vergisi oranlarında indirime gidilmesi planlanmıştır. Sanıyorum, bu indirimler 1 Ocakta yürürlüğe girecektir.

Tabiî ki, vergi indirimleri, özellikle Katma Değer Vergisi indirimleri, sonuçta, vatandaşa yansıdığı ölçüde vatandaş açısından olumlu sonuçlar yaratacaktır; bu, hiç tartışmasızdır; ancak, devletin elinde, vergi indirimi nedeniyle fiyatların o miktar kadar düşmesini sağlayabilecek olan araçlar yoktur. Zaten, piyasa ekonomisinde, devletin böyle araçlarının olması düşünülemez. Bu noktada yapılması gereken, bu indirimlerin gerçekten vatandaşa yansıyabilmesi için, kamunun, devletin, Maliye Bakanlığının, ilgili birimlerin, tüm sektörlerle; yani, o mal ve hizmetleri üreten sektörlerle, onunla ilgili meslek örgütleriyle birlikte, olayı, bir kampanyaya dönüştürerek, bunu, kamuoyuna, o sektörlere ve vatandaşa mal etmektir. Aksi takdirde, bu indirim vatandaşa yansımaz; sonuçta, amacından uzaklaşmış olur.

Sayın Başbakanın açıklamış olduğu ikinci indirim, Kurumlar Vergisindeki 3 puanlık indirimdir. "Yüzde 33 oranındaki Kurumlar Vergisi yüzde 30'a inmektedir" demiştir. Ancak, bu konu, 2003 yılında Sayın Maliye Bakanımız tarafından kamuoyuna açıklanmıştı. Meclisin kabul ettiği bir yasayla, fon dahil yüzde 33 olan Kurumlar Vergisi oranı yüzde 30'a inmişti. Daha sonra, yüzde 30'a inmiş olan bu oran, hükümetin tekrar çıkarmış olduğu bir yasayla, 2004 yılı için uygulanmadı, 2004 yılında tekrar yüzde 33'e çıktı. Şimdi, herhangi bir yasal düzenleme yapılmaksızın, 2005 yılı başında Kurumlar Vergisi oranı kendiliğinden yüzde 30'a inmektedir; yani, bu, daha önce kamuoyuna açıklanmış olan bir indirimdir.

Üçüncü ve önemli bir indirim Gelir Vergisinde indirimdir. Sayın Başbakanın açıklamasına göre, Gelir Vergisi tarifesindeki en yüksek oran 5 puan indirilmektedir. Bunun anlamı, beyannameli Gelir Vergisi mükelleflerinde yüzde 45'lik oran yüzde 40'a inmektedir; ücret geliri elde eden mükelleflerde de, en yukarıdaki yüzde 40'lık oran yüzde 35'e inmektedir. Bu, gerçekten, üzerinde iyi durulması, iyi tartışılması gereken bir indirimdir; yani, en üst gelir grubundaki -ki, vergi tarifesinde, bugün, bu, 140 milyar lirayı aşan gelir elde edenler için söz konusudur- 140 milyar lirayı aşan gelir elde eden mükellefler için vergi oranı yüzde 45'ten yüzde 40'a indirilmiştir. Eğer ücretliyse, bu oran yüzde 40'tan yüzde 35'e inmiştir.

Bu indirimlerin belki bütününü Sayın Başbakan açıklıyor; ama, şimdi, bunu, kamuoyuna "devrim" olarak açıklamayı, Gelir Vergisinin en üst tarifesindeki yüksek gelir unsurları için 5 puanlık indirimi "devrim" olarak açıklamayı, ben, doğrusu anlayabilmiş değilim; oldukça yadırgıyorum.

Ne oluyor bu 5 puanlık indirimle; şu anda bir örnek vereyim ben size; 1 trilyon lira gelir elde eden bir mükellefin vergisi, şu anda 437 100 000 000 lirayken, bu indirim sonucunda, bu mükellefimiz 393 520 000 000 lira ödeyecektir; yani, bu mükellefimiz 43 580 000 000 lira daha az vergi ödeyecektir; 1 trilyon lira gelir elde eden bir mükellefimizin 43 500 000 000 lira daha az vergi ödemesi söz konusudur.

Değerli arkadaşlar, peki, bu bir devrim midir; buna gerçekten sevinmek mi gerekir, bilemiyorum.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Devrimin de suyunu çıkardılar zaten.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Efendim, şimdi, vergi indirimleri, tabiî ki, sonuçta, bütün kesimleri ilgilendirecek ölçüde yapılırsa bir anlam ifade eder. Ben 1998 yılındaki vergi indirimlerini hatırlıyorum; 1998 yılında Gelir Vergisi tarifesi, bütün gelir unsurları için ve bütün dilimler esas alınarak, en alttaki dilimden en yüksek dilimdekine, en düşük orandan en yüksek orana kadar indirilmişti. Yine, Kurumlar Vergisi indirilmişti; ama, o zaman bile, o hükümet, hatırlıyorum, bunu "devrim" olarak nitelememişti. Belki bu "Gelir Vergisi tarifesinde bir iyileştirme" olarak açıklanmıştı ve o indirimden bütün gelir unsurları, geliri az olsun çok olsun, herkes yararlanmıştı. Şimdi, burada, sadece, yüksek gelir unsuru yararlanıyor; kamu çalışanları, özel sektörde çalışanlar, esnaf, serbest meslek erbabı, küçük tüccar gibi, toplumun dar ve orta gelirli kesimlerini ilgilendiren bir vergi indirimi yoktur.

Bu indirimleri, özellikle Gelir ve Kurumlar Vergisi indirimlerini, bir de şu açıdan değerlendirmek istiyorum: Sonuçta, vergi indirimleri, o vergilerde bir azalmaya yol açar, o vergi gelirinde bir azalma meydana gelir. Eğer, bütçenin bir gelir fazlası yoksa, indirimlerden kaynaklanan bu vergi geliri kaybını başka gelirlerle karşılamak zorundasınız veya harcamaları kısmak suretiyle karşılamak zorundasınız.

Türkiye'de bütçenin fazla vermesi söz konusu değil. Peki, nereden karşılanıyor bu vergiler? Gelir Vergisi tarifesindeki indirimin yarattığı bu gelir kaybı nereden karşılanıyor dediğimizde, biraz önce rakamlarını verdiğim Özel Tüketim Vergisi yüzde 30'lar düzeyinde artıyor; akaryakıt ürünlerinden alınan vergi yine o düzeylerde artıyor; tütün, sigara ve alkollü içkilerden alınan vergi yüzde 37 artıyor; buzdolabı, televizyon gibi ürünlerden alınması planlanan Özel Tüketim Vergisi yüzde 107 oranında artıyor; vatandaşın evindeki telefondan yapmış olduğu konuşmalar veya yapmış olduğu internet bağlantısı nedeniyle ödeyeceği vergi yüzde 51,3 oranında artıyor; aracında benzin, traktöründe mazot kullanan vatandaşın vergisi, yine, yüzde 30'lar düzeyinde artıyor. Yani, hükümetin vergi indirimiyle yapmış olduğu, bu yükün -vergi yükünün- dağılımını değiştirmek olmuştur; yüksek gelir gruplarının ödeyeceği vergi, tüketicilerin, vatandaşların omuzlarına yüklenmiştir; yapılan, yükün kaydırılmasından ibarettir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Böyle bir dünyada, ekonomiler, giderek, birbirleriyle daha iç içe oluyor, ilişkileri daha çok artıyor, coğrafî sınırlar gevşiyor. Böyle bir tabloda, ülkelerin, yüksek vergi oranlarıyla devam etme şansları yok. Türkiye de yüksek vergi oranlarıyla devam edemez. Tabiî ki, bütün gelir unsurlarını dikkate alarak, bu tarifeleri, gerçekten, yeniden düzenlemek gerekir. Aksi takdirde, rekabet ettiğiniz, Türkiye'nin rekabet ettiği ülkelerden daha yüksek bir orana sahip olursanız, bu, sizin piyasanızı, yatırımınızı, yatırım için gerekli uygun ortamı bozar.

Fakat, vergi indirimlerini yaparken, bu vergilerin toplam hâsılatında bir kaybın meydana gelmemesi gerekir; yani, Gelir Vergisinde meydana gelen indirimin yarattığı kaybın, yine, Gelir Vergisi içerisinde başka düzenlemelerle telafi edilmesi gerekir. Bütün Avrupa Birliği ülkeleri öyle yapmaktadır.

Bakın, bizde nasıl, Avrupa Birliğinde nasıl; size, birkaç tane oran vermek istiyorum. Toplanan vergilerin millî gelire oranlarını vereceğim; millî gelir olarak da gayri safî yurtiçi hâsılayı kullanıyorum. Kişisel gelir vergisinden örnek vereceğim. Türkiye'de, Gelir Vergisinin millî gelire oranı, 2000 yılında yüzde 7,2'dir, 2001 yılında yüzde 7,7'dir, 2002 yılında yüzde 5,5 olmuş, düşmüş, 2004 yılında yüzde 4,7 olmuş, 2005 yılında da yüzde 4,5 olması planlanıyor, giderek düşüyor.

Avrupa Birliğini örnek vereyim. Dünyada, diğer ülkelerde de Gelir Vergisi oranları iniyor, Kurumlar Vergisi oranları iniyor. Avrupa Birliğinde, Gelir Vergisi hâsılatının millî gelire oranı 2000 yılında yüzde 9.8'dir; bu oran, 2002 yılında 9,7'ye inmiştir. Daha eski yıllara gidersek, bu oranlarda, daha eski yıllardan bugüne, önemli düşüşler yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

M. AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan; teşekkür ederim.

Kurumlar Vergisi açısından, yine, durum aynıdır. Türkiye'de, 2000 yılında yüzde 2,4 olan oran, 2005 yılında yüzde 1,85'e inmektedir. Avrupa Birliğinde bu oran 2000 yılında yüzde 3,6; 2002 yılında yüzde 3,3'tür. Eski yıllarda bu oran örneğin, 1980 yılında yüzde 2,6'dır, 1995 yılında yüzde 2,8'dir, giderek daha artmış olan bir oran bile söz konusudur.

Bizde tam aksi söz konusudur. Katma Değer Vergisinin payı artıyor, Özel Tüketim Vergisinin toplam vergiler içerisindeki payı artıyor; ama, buna karşılık, Gelir Vergisinin ve Kurumlar Vergisinin toplam vergi geliri içerisindeki payı düşüyor. Bu, son derece adaletsiz bir yapıdır.

Tabiî, hükümet, 2000 yılından beri uygulanmakta olan bir programı aynen uyguluyor. 2001 yılı krizi olmuştu, kriz sonrası yeni bir program uygulanmaya başlandı; o programı aynen devam ettiriyor. Bu programın esası, hepinizin bildiği gibi, kamunun belli bir düzeyde faizdışı fazla vermesidir. 2003 yılından itibaren bu faizdışı fazla değişiyor; 2003'te 21 katrilyon olmuş, 2004'te 22 katrilyon, 2005'te de 24 katrilyon lira olması planlanmaktadır.

Tabiî, kısa dönemde fazla gelir elde etme ihtiyacı, bizim vergi sistemini bozmaktadır, çarpıtmaktadır, çarpıklıklara neden olmaktadır. Doğru olan nedir peki, çözüm nedir; çözüm, kayıtdışını gerçekten vergi altına almaktır. Hükümet bu konuda iddialı olmuş; ama, bugüne kadar kayıtdışını önleyecek hiçbir tedbiri uygulamaya koyamamıştır. "Nereden buldun"u kaldırmış... Kaldırılabilir. Bir görüştür; ama, onun yerine, onu ikame edecek, onun yerine geçebilecek bir başka önlemi uygulamaya koymak gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)- Sayın Başkan, toparlıyorum.

BAŞKAN- Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Maalesef, böyle bir önlem uygulamaya konulmamıştır ve hükümet çareyi nede bulmuştur; hükümet, çareyi, maalesef ve maalesef, her gün örneklerine tanık oluyoruz; vatandaşı, mükellefi sıkıştırmakta, maalesef -üzülerek bu kelimeyi söylemek zorundayım- onu tehdit etmekte bulmuştur. Bugün, mükellefler vergi denetim elemanları tarafından ziyaret edilerek matrah artırmaya veya açığa fatura kesmeye zorlanmaktadır. Bu üzücü duruma Maliye Bakanlığının son vermesi ve gerçekten Türk vergi sistemini de, artık kayıtdışını vergilemek suretiyle, ekvergi getirmek, sürekli dolaylı vergilere yüklenmek gibi bir çarpıklıktan kurtarmak gerekir.

Sözlerimi burada bitirirken, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

AK Parti Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz; buyurun.

Süreniz 15 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA GÜLSEREN TOPUZ (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grubu adına, Maliye Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi hakkında konuşma yapmak üzere söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçesini görüşmekte olduğumuz Maliye Bakanlığı, ülkemizde maliye politikasının hazırlanması ve uygulanmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Söz konusu Bakanlığın, gerek maliye politikasının belirlenmesinde gerekse uygulanmasında göstereceği performans, sağlam bir malî yapıya sahip olabilmek açısından hayatî bir önem taşımaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı, Türkiye'nin yıllardır içerisinde bulunduğu yüksek enflasyon ve reel faiz oranı sorunundan kurtarılması ve kamu borç stokunun makul düzeylere çekilmesi, makroekonomik ve bütçe performansının istenilen düzeye çıkarılması için, son yıllarda önemli bir çaba göstermiştir ve göstermektedir.

Gelinen noktada görülüyor ki, ekonomik istikrarın sağlanması ve makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesinde Maliye Bakanlığının uyguladığı politika önemli bir rol oynamıştır. Bu çerçevede, malî disiplinin sağlanması amacıyla gereken bütün tedbirler alınmış ve kaynak-harcama dengesinin kurulması yönünde önemli bir ilerleme de kaydedilmiştir.

Nitekim, konsolide bütçe açığının düşürülmesi ve etkin bir borç yönetiminin yürütülmesi için gerekli faizdışı fazlanın sağlanması konusunda, Türkiye, tarihinin en başarılı dönemlerinden birini geçirmektedir. 2003 yılı bütçe hedefleri tutturulduğu gibi, 2004 yılı bütçe performansı da, hedeflere uygun bir şekilde gerçekleşmektedir.

2002 yılında bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 14,6 iken, 2003 yılında yüzde 11,3'e düşürülmüştür. 2004 yılı bütçe hedefi, yüzde 10,9 iken, yıl sonu gerçekleşmesinin yüzde 8'in altına düşmesi de beklenmektedir.

Bütçe açığındaki düşüş eğilimi 2005 yılında da devam edecektir. 2005 yılında bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranının yüzde 6,1'e düşmesinin programlandığı dikkate alındığında, Türkiye'nin bütçe performansı açısından iki üç yıl gibi kısa bir sürede, nereden nereye geldiğini de hepimiz görmekteyiz. Bu başarı, hemen hiçbir iktidara nasip olmamıştır. Bundan da, AK Parti olarak, ayrı bir memnuniyet ve gurur duymaktayız.

Öte taraftan, önemli bir bütçe performansı kriteri de, gerçekleştirilen faizdışı fazla tutarıdır. Yine, hepinizin bildiği üzere, kamu borç stokunun düşürülmesi, yüksek oranlı reel büyüme gerçekleştirilmesi ya da yüksek oranlı faizdışı fazla verilmesinden geçmektedir. Risk priminin düşürülerek, reel faizlerin makul düzeylere çekilmesinin başka da bir yolu yoktur. Faizdışı fazla açısından gösterilen başarı da, hemen herkes tarafından yakından izlenmektedir. İktidarımızın ilk yılı olan 2003 yılı bütçe uygulamalarında konsolide bütçe için belirlenen yüzde 5'lik faizdışı fazla hedefine ulaşıldığı gibi, 2004 yılı faizdışı fazla hedefine de ulaşılacağı beklenmektedir.

Bütçe politikası uygulamalarında başarıya ulaşılması, makroekonomik göstergelerde dikkate değer iyileştirmeler gerçekleştirilmesini de sağlamış, Türk ekonomisi düşük enflasyon-yüksek büyüme ortamına girmiş, kamu borç stokunun azaltılması ve faiz oranlarının düşürülmesi yönünde önemli ilerlemeler de kaydedilmiştir. Kamu maliyesi açısından gösterilen bu performans açıkça göstermektedir ki, güçlü bir Maliye Bakanlığı her zaman Türkiye'nin avantajı olmuştur ve olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2005 yılı gider bütçesi için teklif edilen ödenek tutarı, Plan ve Bütçe Komisyonunca yapılan ekleme ve kesintilerden sonra 27 664 000 000 YTL'dir. Maliye Bakanlığının 2004 yılı başlangıç ödeneğinin 22 katrilyon 504 trilyon lira olduğu dikkate alındığında, 2005 yılında yüzde 22,9 oranında artış öngörülmektedir. Maliye Bakanlığı bütçesinin konsolide bütçe içindeki payı, 2004 yılında yüzde 15,1 iken, 2005 yılında yüzde 17,77'ye de çıkmıştır.

Konsolide bütçe içinde bütçe büyüklüğü açısından Maliye Bakanlığı, en büyük ikinci bütçeye sahip olsa da, ödeneklerinin yaklaşık yüzde 94'ünü konsolide bütçeye dahil diğer kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyacı için kullanmaktadır. 27 664 000 000 YTL olan ödeneğin sadece 1 682 000 000 YTL'si bakanlığın kendi giderlerini karşılamak üzere kullanılacak olup, bu tutar, Maliye Bakanlığı için ayrılan toplam ödeneğin yaklaşık yüzde 6'sına tekabül etmektedir.

2005 yılı için teklif edilen ödenek içinde diğer bakanlıkların ihtiyaçları için kullanılacak önemli ödenek kalemleri ise şu şekildedir:

1- 8 889 000 000 YTL'lik ödenek Emekli Sandığına, söz konusu kurumun kamu kuruluşları adına yaptığı ödemeleri, yüzde 4 oranındaki ekkarşılıkları ve finansman açığını karşılamak üzere, malî yıl içinde harcama programında belirlendiği şekilde transfer edilecektir.

2- Emeklilere vergi iadesi için 1 293 000 000 YTL ödenek ayrılmış bulunmaktadır.

3- Yükseköğretim kurumlarının finansman ihtiyacının giderilmesi amacıyla, cari ve sermaye transferi niteliğinde olmak üzere, toplam 4 242 000 000 YTL Hazine yardımı öngörülmektedir.

4- Aynı şekilde, üniversiteler dışındaki diğer katma bütçeli idarelerin finansman ihtiyaçlarını karşılamak için, cari ve sermaye transferi niteliğinde olmak üzere, toplam 9 372 000 000 YTL Hazine yardımı yapılacaktır.

5- Siyasî partilere her yıl Siyasî Partiler Kanunu uyarınca yapılmakta olan yardım tutarına karşılık olmak üzere 80 000 000 YTL ödenek öngörülmektedir.

6- Yıl içinde ortaya çıkabilecek ilave ya da öncelikli yatırım ihtiyacını, sosyal afetlerin gerektirdiği giderleri, diğer acil ve önemli ihtiyaçları karşılamak üzere de toplam 2 050 000 000 YTL yedek ödenek öngörülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı, bir yandan bütçe performansının artırılmasına odaklanırken, öte yandan da bu performansın kalıcı olması ve kamu malî yönetiminde yapısal tedbirlerin alınması için uzun vadeli bir perspektifle gerekli reform çalışmalarını uygulamaya koymaktadır. Bilindiği üzere, bütçe uluslararası standartlara uygun bir sınıflandırmaya kavuşturulmuş, böylece yıllardır eleştiri konusu olan bir noksanlık giderilmiş ve 2004 malî yılıyla birlikte analitik bütçe sınıflandırmasına geçilmiştir.

Bakanlık, yeni bütçe kod yapısının konsolide bütçe dışındaki diğer kamu kurumlarına da yaygınlaştırılması amacıyla 2004 yılında eğitim çalışmalarına da devam etmiştir. Yapılan çalışmalar ve hazırlıklar sonucunda bakanlık, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu uyarınca 2006 malî yılı merkezî yönetim bütçe kanununu uluslararası standartlara uygun olarak hazırlamak için çalışmalarını tamamlamıştır.

Bütçenin kapsamının genişletilmesi, çağdaş bütçeleme tekniklerinin Türk malî yönetim sistemine entegre edilmesi, harcamacı kuruluşlara, yönetim sorumluluğu çerçevesinde, gerek bütçe uygulamalarında gerekse bütçe uygulamalarının denetiminde gerekli inisiyatifin verilmesi amacıyla hazırlanan 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu 10.12.2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiş ve 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun kapsamında, Bakanlar Kurulunun, 30.6.2004 tarih ve 25508 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2004/7449 sayılı kararıyla kurul başkanı ve üyeleri atanarak çalışmalara da başlanmıştır.

Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğünce, kanunun gerektirdiği harcama öncesi kontrol ve harcama sonrası içdenetimle ilgili ikincil mevzuatın önemli bir kısmı da hazırlanarak ilgili kurumların görüşlerine sunulmuştur. Gelen görüşler sonrasında yeniden gözden geçirilecek olan yönetmelikler en kısa zamanda bakanlığımızca yürürlüğe konulacaktır.

2005 yılında çokyıllı bütçeleme ve performans esaslı bütçeleme konusundaki çalışmalar da tamamlanarak 2006 malî yılı bütçesi Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa uygun olarak bakanlık tarafından hazırlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi tarafından Bütçe Kanununun bazı maddeleri hakkında yürürlüğün durdurulması kararı verilmesi üzerine doğan hukukî boşluğun giderilmesi ve gelir hedeflerinin tutturulabilmesi amacıyla hazırlanan 4969 sayılı Kanun, 12 Ağustos 2003 tarihli Resmî Gazetede Yayımlanmıştır. 4969 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, bütçe kanunlarında uzun yıllardır yer alan, ancak, bütçe kanunlarını doğrudan ilgilendirmeyen diğer maddelerin de ilgili kanunlarına taşınması amacıyla, Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar tamamlanarak, yeni bir tasarı daha hazırlanmıştır. Tasarı, 5234 sayılı Kanun olarak, Meclisimiz tarafından, 17.9.2004 tarihinde kabul edilmiş ve 21.9.2004 tarihli ve 25509 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bütçe kanunlarında yer alan, ancak, bütçe kanununu doğrudan ilgilendirmeyen maddelerin, 4969 sayılı ve 5234 sayılı kanunlarla ilgili kanunlarına taşınmasıyla, 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları, gerek madde gerek sayı ve gerekse maddelerin içeriği açısından önemli ölçüde değişikliğe uğramıştır. Bütçe disiplininin güçlendirilmesi, bütçe kapsamının genişletilmesi ve kamu harcamalarında saydamlık sağlanması amacıyla, özel gelir, özel ödenek uygulamalarına son verilmesini, kaldırılan özel gelirlerin bütçe geliri olarak kaydedilmesini ve harcamaların ilgili kurum bütçelerinde öngörülecek ödeneklerle yapılmasını düzenleyen 5217 sayılı Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Meclisimiz tarafından kabul edilerek, 23.7.2004 tarihli ve 25531 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Bilindiği üzere, 2005 Malî Yılı Konsolide Bütçe Kanunu Tasarısı, özel gelirleri ve özel ödenekleri de kapsamaktadır. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğünün tüm merkezî birimlerinin ve bütçe dairesi başkanlıklarının bütün işlemlerinin elektronik ortamda yapılmasını, bütçenin elektronik ortamda hazırlanması ve uygulanmasını, anılan Genel Müdürlük merkez teşkilatı ile bütçe dairesi başkanlıkları arasında ve Sayıştay ile Devlet Planlama Teşkilatı gibi paydaş kurumlar arasında on-line bağlantı sağlamayı hedefleyen Bütçe Yönetim ve Enformasyon Sistemi Projesinin, bütçe hazırlama modülüne ilave olarak, bütçe uygulama modülü çalışmaları da tamamlanmış olup, bütçe işlemlerinin, talep aşamasından onay aşamasına kadar olan kısmının elektronik ortamda takibi mümkün hale gelmiştir. 2004 ve 2005 malî yılı bütçe kanunu tasarılarıyla ilgili hususlar, kamu kurumlarınca, bu sistem yoluyla hazırlanmış, teklif edilmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisine elektronik ortamda sunulmuştur.

Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü, idarî kapasitenin artırılması amacıyla uluslararası alanda işbirliği imkânlarını da hızlandırmıştır. Bu çerçevede, Hollanda Hükümetince finanse edilen MATRA Programı, Hollanda Maliye Bakanlığı ile "Bütçe Hazırlık Sürecinin Güçlendirilmesi Projesi" 2004 yılında uygulamaya konulmuş olup, proje kapsamında eğitim programları da düzenlenmeye başlanmıştır.

Avrupa Birliğiyle malî işbirliği kapsamında yürütülecek olan "Kamu İçkontrol Sisteminin Avrupa Birliği Standartlarıyla Uyumunun Gerçekleştirilmesi Projesi"yle ilgili gerekli idarî prosedürler tamamlanmak üzere olup, projenin 2005 yılı başından itibaren uygulamaya konulması da beklenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı, sadece gider yönetiminde değil, vergi sistemi ve vergi idaresi açısından da önemli girişimlere imza atmıştır. Ülkemiz, vergilendirmede, bir yapılanma süreci içerisinde bulunmaktadır. Bu süreç, belirli bir strateji çerçevesinde yürütülmekte olup, bunun üç aşaması bulunmaktadır.

Birinci aşaması, kısa vadede ekonominin önünü tıkayan vergi düzenlemelerinin ortadan kaldırılması olup, bu aşama, malî milat uygulaması kaldırılarak tamamlanmış bulunmaktadır.

Stratejinin ikinci aşaması, ekonomide güven ortamını sağlayacak vergisel düzenlemelerin yapılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Topuz, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

GÜLSEREN TOPUZ (Devamla) - Bu aşama ise vergi barışı sağlanarak gerçekleştirilmiştir.

Stratejinin üçüncü ve son aşaması, vergi sistemindeki yapısal sorunların giderilmesi, vergi idaresinin çağdaş ve etkin bir yapıya kavuşturulması, mükellef ihtiyaçlarının karşılanması, sürdürülebilir bir büyüme ve istihdam artışı için, yatırım ortamının iyileştirilmesi, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin yarattığı imkânların vergilendirmede kullanılmasını sağlayacak düzenlemeleri içermektedir.

Sürecin üçüncü aşaması kapsamında, 5024 sayılı Kanunla, enflasyon muhasebesi uygulaması başlatılmış, 5084 sayılı Kanunla, gelişmişlik düzeyi göreceli olarak düşük illerimiz için yatırım ve istihdam teşviki getirilmiş; eğitim, sağlık, kültür ve spor alanlarındaki gelişmeyi teşvik amacıyla yapılan vergisel düzenlemelerle önemli kolaylıklar sağlanmış, başta yatırım indirimi, ihracat ve döviz kazandırıcı faaliyetlerle ilgili teşvikler, basit, etkin ve otomatik işler hale getirilmiş; teknolojik gelişmişliğin teşvik edilmesi çerçevesinde, teknoparklardaki yazılım ve ar-ge faaliyetleri için yeni teşvikler getirilmiş, kurum kazançları üzerindeki vergi yükü önemli ölçüde düşürülmüştür. Vergi idaresi de, 2004 yılında, teknoloji kapasitesini tamamlamak için "VEDOP-2" adıyla, Vergi Daireleri Tam Otomasyon Projesini uygulamaya koymuştur. Vergi idaresinin fonksiyonel açıdan yeniden yapılandırılması yönündeki çalışmalar da tamamlanmıştır.

Diğer taraftan, Muhasebat Genel Müdürlüğünce, 2004 yılı başından itibaren, genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun ve tahakkuk esasına göre oluşturulmuş bir muhasebe sistemi uygulamaya konulmuştur. Tahakkuk esaslı devlet muhasebesinin bütün unsurlarıyla ilgili uygulamaya konulmasıyla birlikte, genel yönetim sektörü için, standartlara uygun olarak hazırlanacak bilanço, faaliyet, nakit akım, malî varlıklar ve yükümlülüklerdeki değişim, iç ve dışborçların gelişimi ve diğer malî raporlar, uluslararası ihtiyaca göre, haftalık, aylık, üç aylık, altı aylık ve yıllık olmak üzere, kamuoyuna, Bakanlık tarafından duyurulacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLSEREN TOPUZ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz.

GÜLSEREN TOPUZ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer taraftan, malî suçlarla daha etkin bir şekilde mücadele edilmesi amacıyla, Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunda değişiklik yapılması için Maliye Bakanlığı tarafından gerekli hazırlıklar da tamamlanmış bulunmaktadır.

Bilindiği üzere, hükümetimiz kalkınmanın özel sektör eliyle gerçekleştirilmesi ve devletin ekonomide sadece düzenleyici ve yönlendirici bir rol üstlenmesi yönünde bir politika da benimsemiş bulunmaktadır.

Konuşmama burada son verirken, Maliye Bakanlığının şu ana kadar yaptığı başarılı çalışmalarına bundan sonra da devam etmesi dileğiyle, Bakanlık bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni eder, saygılarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.

AK Parti Grubu adına, ikinci konuşmacı Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün.

Buyurun Sayın Özgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 15 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli izleyenler; Maliye Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarımızın konuşmalarını burada ilgiyle izledik. Sorulan sorulara, getirilen eleştirilere mutlaka Sayın Bakanımız cevap verecektir; ancak, ben, kısaca bir konunun altını çizmek istiyorum. Muhalefet milletvekillerince yapılan konuşmalar oldukça karamsar bir tabloyu orta yere koydu; yatırımlar konusunda, istihdam konusunda, vergiler konusunda, bütçe performansı konusunda söylenenler tamamıyla bir karamsarlığı orta yere koydu. Halbuki, bugüne kadar bütçelerdeki gerçekleşmeler, rakamlar, 2005 yılı için öngörülen rakamlar, Türkiye'nin gelecekte bugünden daha iyi olacağını, bugünümüzün de dünden daha iyi olduğunu orta yere koyuyor, rakamlara baktığımız zaman bunu görüyoruz.

Bir defa, öncelikle bütçe açığı giderek düşmektedir; bu önemli bir başarıdır. Geçmişteki bütçeleri şöyle açıp bir baktığımız zaman, bütçe açıklarının yıldan yıla nerelerden nerelere yükseldiğini hepimiz biliyoruz, o günleri yaşayarak geldik. Halbuki, hükümetimiz döneminde iki yıldan beri uygulanan sıkı maliye politikası çerçevesinde, bir defa, öncelikle bütçe açıkları giderek aşağı doğru düşmüştür. Maliye politikalarının ekonomik program hedefleri çerçevesinde kararlılıkla ve disiplinle uygulanması neticesinde, ülkemiz ekonomisindeki olumsuzlukların temel nedeni olan bütçe açığının düşürülmesi, hükümetimiz adına önemli bir başarı olmuştur.

2002 yılında bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 14,6 iken, 2003 yılında bu rakam yüzde 11,3'e düşmüş, 2004 yılında da yüzde 8 olması bekleniyor, 2005'teki hedefimiz yüzde 6,1'dir. Bunun nihayetindeki hedef, Avrupa Birliği kriteri olan yüzde 3'ün altına düşmesidir.

Değerli arkadaşlar, bu başarı, büyük ölçüde, hizmet kalitesinden ödün verilmeden ve harcamalarda tasarruf ve etkinlik sağlanarak sıkı sıkıya uygulanan malî disiplin sayesinde elde edilmiştir.

Şimdi gelelim ikinci bir kritere. İkinci önemli husus, bütçe üzerindeki faiz yükünün azalıyor olmasıdır. Yine, iktidarımızdan önceki geçmiş dönemlere baktığımızda, faiz yükünün bütçe üzerinde giderek büyük bir baskı haline geldiğini ve büyüdüğünü görüyorduk. Halbuki, maliye politikalarının program hedefleri çerçevesinde sıkı bir disiplinle uygulanması ve sağlanan istikrar ortamı iç ve dışpiyasalarda güven oluşturmuş, faizlerin ve enflasyonun düşmesine ve başta büyüme olmak üzere ekonomik göstergelerin dikkate değer ölçüde iyileşmesine önemli derecede katkı sağlamıştır.

Hükümetin uyguladığı maliye politikalarının temel önceliği, malî disiplini sağlayarak kamu borç stokunu makul seviyeye indirmek ve istikrarlı bir büyüme ortamını sağlamaktır.

Kamu kesimindeki borçlanma gereğinin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 3,6'ya inmiştir. Bunun sağlanmasındaki en önemli sebeplerden birisi faizlerdeki düşüş olmuştur; 2002'de yüzde 71 seviyesinde olan faizler, bugün yüzde 23'ler seviyesine gelmiştir ve inşallah önümüzdeki yıllarda daha da aşağıya düşecektir. 2001'de faiz yükünün millî gelire oranı yüzde 23 iken, 2004'te yüzde 13, inşallah 2005'te de yüzde 11,7 olacaktır.

Değerli arkadaşlar, üçüncü önemli husus, son iki yılda, hedeflenenin üzerinde bir ekonomik büyümenin gerçekleşmiş olmasıdır. 2003 yılında hedeflenenin üzerinde bir büyüme gerçekleşmiş, 2004 yılında hedeflenenin, yani yüzde 5'in üzerinde bir büyüme olması bekleniyor. 2005'te de yine yüzde 5'lik bir büyüme hedeflenmiş bulunuyor.

Tabiî, burada bir diğer önemli husus -benden önceki konuşmacılar da ifade ettiler- faizdışı fazla hedefinin dikkatli bir şekilde takip edilmiş olması ve bu hedefe ulaşılmış olması, bütçe hedefleri açısından önemli bir husustur ve önemli bir başarıdır.

Değerli arkadaşlar, kamu maliyesi alanında en önemli konulardan birisi, vergi politikası ve vergi yönetimidir. Yıllardır bu kürsülerden hep şunlar söylenmiştir, bunları hep bu kürsülerde, bu konularla ilgili konuşma yapan arkadaşlarımız söylemişlerdir, ben de defalarca yaptığım konuşmalarda söylemişimdir, aramızda bulunan arkadaşlarımız bunu bilmektedirler. Vergi oranları aşağı çekilmelidir, düşük oranlı bir vergi sistemi olmalıdır, vergi tabanı genişletilmelidir, adil ve dengeli bir vergi sistemi yaygınlaştırılmalıdır... Bunlar, hep yıllarca burada söylenmiş hususlardır, hepimizin de kabul ettiği hususlardır; ama, ne yazık ki, bugüne kadar bunlar hep söylenmiş, gerçekleşmemiş hususlardır. Şimdi görüyoruz ki, hükümetimiz, vergi oranlarında önemli miktarlarda indirime gidiyor. Bu oranlar, bu indirimler, belki bazılarını tatmin etmiş olmayabilir; ama, Türkiye'deki vergi sisteminin geleceği açısından bunları önemsiyoruz. Bu vergi oranlarındaki indirimlerin, Kurumlar Vergisinde, Gelir Vergisinde, Katma Değer Vergisinde yapılacağı, geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanımız tarafından kamuoyuna açıklanmıştı ve görünen odur ki, önümüzdeki yıl içerisinde de, vergi oranlarında bugün yapılamamış olan diğer bölümlerdeki, diğer vergilerdeki indirimler de inşallah yapılacaktır. Özellikle eğitim, sağlık ve gıda harcamalarındaki Katma Değer Vergisi indirimleri, halkımızı son derece memnun etmiştir.

Hükümet, yüksek oranlı vergi yerine, düşük oranlı vergiyle sürümden kazanmayı amaçladığını, Sayın Başbakanın ağzıyla kamuoyuna söylemiştir ve bu, doğru bir yaklaşımdır.

Değerli arkadaşlar, vergi oranlarındaki bu düşüşe karşın, vergi sisteminin rasyonelleştirilmesi ve kayıtdışılığın önlenmesi için de gerekli tedbirler alınmaktadır, bu çabalar gösterilmektedir. Bu kapsamda, gelir idaresinin yeniden yapılandırılması ve etkinliğinin artırılması çok önemli bir husustur. Gelirler Genel Müdürlüğünün, başarılı ülke modelleri de dikkate alınarak, vergi idaresinin her düzeyindeki her bir fonksiyon ve birimin açıkça tanımlandığı, bu birim ve fonksiyonların planlama ve yönetiminin merkezden yönlendirildiği fonksiyonel bir yapı şeklinde yeniden organize edilmesi gerçekten önemlidir. Gelir idaresinin, Maliye Bakanlığı içerisinde daha güçlü bir yapıya, konuma getirilmesi önemlidir. Bu yapı içerisinde, işin çilesini çekmekte olan vergi denetmenlerinin de sorunları giderilmelidir.

Değerli arkadaşlar, gelir idaresinin yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesine dönük çalışmalarla eşzamanlı olarak, gelir idaresinin teknolojik altyapısının da güçlendirilmesi çalışmalarını memnuniyetle takip ediyoruz. Mükelleflere daha iyi hizmet veren bir vergi idaresi oluşturma çalışmalarının devamı olarak, Vergi Daireleri Otomasyon Projesinin ikinci aşaması 15 Nisan 2004'te başlamıştır. Bu projeyle, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması için vergi ambarı oluşturulması, elektronik ortamda beyanname alınması, çağrı merkezinin kurulmasının da aralarında bulunduğu önemli hususların hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. Nitekim, söz konusu proje kapsamında, tam otomasyona geçmiş vergi dairelerinde, elektronik ortamda beyanname verme uygulaması 1 Ekim 2004'te başlamıştır.

Görüldüğü gibi, bir taraftan vergi oranlarında indirim yapılırken, öbür taraftan kayıtdışılığı önlemeye yönelik ciddî çalışmalar da yapılmaktadır. Bakanlığın, müşteri memnuniyetini esas alan bir tavır içerisinde olması da, oldukça sevindiricidir. Alınan vergilerin yerli yerinde harcanmakta olduğu çok önemlidir. Hesap verilebilirlik, mükellefteki vergi bilincini olumlu yönde etkileyecektir.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz, vergilendirme alanında kapsamlı bir yeniden yapılandırma süreci içerisinde bulunmaktadır. Bu süreç çerçevesinde, öncelikle, kısa vadede, ekonomik politikalarla çelişen vergi düzenlemelerinin ortadan kaldırılması hedeflenmiş ve bu kapsamda, malî milat uygulaması kaldırılmış, bu düzenlemenin hemen arkasından vergi barışı projesi hayata geçirilmiş ve bu kapsamda, 4,7 katrilyonluk tahsilat yapılmıştır.

Yıllardan beri önemli bir sorun olarak süregelen enflasyonun yarattığı gerçek olmayan kazançların vergi dışı bırakılmasını amaçlayan enflasyon muhasebesine bu hükümet döneminde geçilmiştir. Geçtiğimiz yıllardaki hiçbir hükümet, buna geçmeye cesaret edememiştir; ama, o cesareti AK Parti Hükümeti göstermiş ve enflasyon muhasebesine geçilmiştir. Bu yönüyle, Sayın Bakanımızı, yanında çalışan ekibini, bütün Maliye Teşkilatını yürekten kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, eğitim, sağlık, kültür ve spor alanlarındaki gelişmeyi teşvik amacıyla bu tür faaliyetlere yönelik vergisel kolaylıkların getirilmesi fevkalade olumlu olmuştur.

Kalkınmanın özel sektör eliyle gerçekleştirilmesi, hükümetin temel önceliklerinden birisi olmuştur. Yatırım ortamının iyileştirilmesi ve yatırımların teşviki amacıyla önemli icraatlar gerçekleştirilmiştir; çünkü, daha çok vergi almak için, daha çok yatırım ve daha çok kazanç, daha çok istihdam gerekmektedir. Maliye Bakanlığı bu konuya büyük önem vermiş ve bu amaçla, vergi teşviklerinin yanı sıra, yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi devredilmesine imkân veren mevzuat düzenlemeleri de yapılmıştır.

Sayın Bakanım, burada, teşvik kapsamının genişletilmesini arzu ediyoruz; onu özellikle söylemek istiyorum. Özellikle, Balıkesir ve benzer illerin de teşvik kapsamına alınması fevkalade önemlidir. Siz, Balıkesir'de bulunmuş, Balıkesir'de ticaret yapan bir insansınız, Balıkesir'i tanıyorsunuz; ama, Balıkesirimiz, organize sanayileşme açısından hâlâ eksiklikleri olan bir ilimizdir. Bu bakımdan...

HALUK KOÇ (Samsun) - Halen ticaret yapıyor mu?

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Hayır, oğlu...

HALUK KOÇ (Samsun) - Oğlu ticaret yapıyor; açıklık kazandı.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bu bakımdan, Balıkesir'i çok yakinen tanıdığı için söylüyorum; Balıkesirimizin ve benzer illerimizin bu yatırıma, bu yatırım teşvikine ihtiyacı vardır.

Değerli arkadaşlar, tabiî, konut sorunu konusunda da önemli çalışmalar yapılmış. Konut sorununun ucuz arsa üretimi yoluyla çözümü amacıyla da, atıl durumdaki hazine arazilerinin Toplu Konut İdaresi Başkanlığıyla işbirliği yapılarak toplukonut üretiminde değerlendirilmesi için çalışmalar sürmektedir. Bu uygulamaya paralel olarak, toplukonut amaçlı kullanılmak üzere belediyelere taşınmaz devrine imkân sağlanmıştır. Böylece, vatandaşımız ucuz konut arsası edinme, belediyeler de planlı arsa üretme imkânına kavuşmuş bulunmaktadırlar.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, bütçe harcamalarında tasarruf ve etkinliği önplanda tutarak uygulanan başarılı maliye politikalarından dolayı Sayın Bakanımıza ve ekibimize teşekkür ediyorum. Biraz önce konuşma yapan değerli arkadaşımızın söylediği bazı hususları, tekrar olmaması açısından söylemiyorum. Özellikle, performansa dayalı bütçe konusundaki çalışmalar devam ediyor; 2005 yılında bunun tamamlanmasını bekliyoruz. Yine, bütçe disiplinini güçlendirmesi, bütçe kapsamının genişletilmesi ve kamu harcamalarında saydamlık sağlanması amacıyla, özel gelir, özel ödenek uygulamasına son verilmesi de önemli bir başarı olmuştur.

Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı, aslında, üstlendiği görev itibariyle önemli bir bakanlıktır. Görevi zordur, sıkıntılıdır. Bir taraftan vergi gelirlerini artıracaksınız, bu toplanan vergilere sahip çıkacaksınız, onları en etkin şekilde çarçur etmeden kullanacaksınız; ama, bir taraftan da, Türkiye'nin dörtbir tarafından gelen talepleri karşılamanın gayreti içerisinde olacaksınız. Bu bakımdan, bugüne kadar, Sayın Bakanımızın, Sayın Bakanlığımızın bu yönde ortaya koymuş olduğu hassasiyetleri, yapılan çalışmaları takdirle izlediğimizi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, görüyoruz ki, hükümetimizin temel politikası, devletin faaliyet alanlarını aslî hizmet alanlarıyla sınırlayarak, ekonomik büyümeyi özel sektörün öncülüğünde gerçekleştirmek olmuştur. Özel sektör yatırımlarının büyümenin lokomotifi haline geldiğini gösteren son veriler, bu politikanın başarısını göstermektedir. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da başarılı maliye politikalarının titizlikle uygulanmasını temenni ediyoruz.

Hükümetimizin, tek haneli rakamlara indirdiği enflasyonu daha da aşağılara çekmek ve kalıcı kılmak, kamu borç stokunu düşürmek, üretim ve ihracat artışını sürdürmek, işsizliği azaltmak ve istikrarlı büyümeyi devam ettirmek yönündeki azmini ve kararlılığını takdirle karşılıyoruz ve destekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özgün, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Bu anlayışla belirlenen ve önümüze getirilen, 2002 yılında gayri safî millî hâsılanın yüzde 14,6'sı olan bütçe açığını yüzde 6,1'e indiren, faiz yükünü hem nominal hem de reel olarak azaltan, yatırımlarda yüzde 40 civarında reel artış öngören, çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmeyen, iç ve dış piyasalara güven veren 2005 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.

AK Parti Grubu adına üçüncü konuşmacı, Bursa Milletvekili Sayın Sedat Kızılcıklı; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 15 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 malî yılı gelir bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, bütçeler, kamu maliyesinin en önemli metinleridir. Bütçe, hükümetin ekonomiye hangi araçlarla, nasıl müdahale ettiğinin göstergeleridir ve yine, bütçe, hükümetlerin ekonomi, maliye, sosyal politikalarını nasıl gerçekleştireceklerine ilişkin olarak, bir yıl içinde neler yapacaklarını gösteren belgelerdir.

Bu manada, 59 uncu hükümet tarafından hazırlanıp Yüce Meclise sunulan 2005 yılı bütçesi, sosyal devlet anlayışıyla insanlarımıza daha güzel bir gelecek inşa etme sevdası ve gayreti içindedir; hedefi de doğrudur. Elbette ki, isteyenler, karşı olma hakkını kullanarak bütçeyi, dolayısıyla hükümeti eleştireceklerdir; ancak, bu bütçeyi ve hükümeti eleştirmek, ya bugünü görememek ya 3 Kasım 2002 öncesini bilmemek veya unutmaktır.

Uzun yıllardır Türkiye'de yaşanan ekonomik, siyasî, sosyal tahribatları yok saymak, 1994, 1999, 2001 ekonomik krizlerin ülkemize ve insanımıza getirdiği büyük sıkıntıları görmezden gelmek, yıllardır bozulan dengeleri ifade etmemek, 3 Kasım 2002'de sorunsuz bir Türkiye devralınmış gibi bir fotoğrafı ortaya koymak doğru bir yaklaşım değildir, haklı bir yaklaşım da değildir.

Değerli arkadaşlarım, AK Parti Hükümetleri, geçmiş dönemlerin sorunlarını ve sıkıntılarını devralmışlardır, önceliği de ekonomiye vermişlerdir; ekonomiyi düzeltmek için, ekonomiye canlılık getirmek için güzel çalışmalar yapmaya gayret etmektedirler.

Ekonomik istikrarı sağlamak, sürdürülebilir bir büyümeyi gerçekleştirmek, kalkınma ortamını yakalamak ve yatırım ortamını iyileştirmek için AK Parti Hükümetleri, işe yasal altyapı hazırlıklarıyla başlamışlardır. Bu anlamda, meydanlarda söylediği gibi, yurt dışına para çıkışına sebep olan "malî milat", "nereden buldun" düzenlemesi kaldırılmıştır. Yine, krizden sonra esnafımızın, mükellefimizin ödeyemedikleri vergiler için "vergi barışı" çıkarılmıştır ve 4,7 katrilyonluk bir tahsilat sağlanmıştır. Çiftçilerimiz için de bir ödeme kolaylığı getirilmiş ve çiftçi borçlarıyla ilgili yeni bir düzenleme de yapılmıştır.

Yatırımcıların önünü görebilmesi, enflasyon riskini vergi boyutu itibariyle bertaraf eden gerçek olmayan kazançların vergilendirilmemesi için, herkesin konuştuğu, ancak, yapamadığı enflasyon muhasebesi de AK Parti döneminde uygulamaya konulmuştur.

Yine, bölgelerarası dengeyi sağlayabilmek, göçü önleyebilmek ve istihdamı teşvik etmek için 36 ilde uygulanan 5084 sayılı Yasa çıkarılmıştır. Ben de, benden önceki arkadaşlarımın bu konudaki temennilerine katılıyorum. İnşallah, bu teşvik kapsamı artırılacaktır; artırılması yönünde çalışma olduğunu da biliyoruz.

Yine, kurum kazançları üzerindeki vergi yükü yüzde 65'lerden yüzde 45'lere çekilmiştir. Yatırım indirimi basit hale getirilmiştir. Yatırım indirimi istisnasına ilişkin yüzde 20 tevkifat, AK Parti döneminde kaldırılmıştır.

Eğitime yüzde yüz destek sağlanmıştır. Gelir Vergisinde de, sağlık ve eğitim harcamalarının yüzde 5'inin vergiye tabi gelirden indirilme imkânı getirilmiştir. Şimdi de, bu oranın yüzde 10'a çıkarılması yönünde çalışmalar yapılmaktadır.

Yatırımcılarımızın yurtdışı faaliyetlerinden elde ettikleri kazançların Türkiye'ye vergisiz olarak getirilmesi ve yabancı yatırımcıların ülkemizi üs olarak kullanarak, Türkiye'yle bağları bulunan ülkelere Türkiye üzerinden yatırımın vergisiz aktarılması için düzenlemeler yapılmıştır.

Ar-ge harcamalarının tamamının gider olarak yazılması, ayrıca, yüzde 40'ının da vergi matrahından indirilmesi imkânı getirilmiştir. Böylelikle, ar-ge faaliyetlerine yüzde 140'lara varan teşvik getirilmiştir.

Bugünlerde, Sayın Başbakanımızın da açıkladığı gibi, sevinerek görüyoruz ki, fonları kaldırmak suretiyle Kurumlar Vergisi yüzde 33'ten yüzde 30'a düşürülüyor; Gelir Vergisi oranlarının en yüksek dilimi, ücretlilerde yüzde 40'tan yüzde 35'e, diğerlerinde de yüzde 45'ten yüzde 40'a indiriliyor. Toplumumuzun çok önemli bir kesimini ilgilendiren eğitim, sağlık ve gıda harcamalarında, KDV oranı yüzde 18'den yüzde 8'e düşürülüyor. Bu uygulamayla birlikte, konserve gıda maddeleri, kurutulmuş sebze ve meyveler, temel ihtiyaç maddesi niteliğindeki bazı unlu mamuller ve içmesuyundaki KDV oranı yüzde 8'e düşürülecektir.

Dolayısıyla, mükellef ve vatandaşlar tarafından sürekli şikâyet konusu yapılan yüksek vergi oranlarında indirim adımları atılıyor. Böylece, AK Parti, verdiği bir sözü daha yerine getiriyor. Bu anlamda, hükümetimizi kutluyorum, tebrik ediyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle KDV oranlarının düşürülmesiyle, vatandaşımız yeni fiyat indirimleriyle karşılaşacaktır. Esnafımız, sürekli yüksek KDV'den şikâyet ediyordu. Şimdi, bu KDV oranlarının düşürülmesiyle, esnafımızın bu şikâyeti de asgarîye düşürülmüş olacaktır ve yine, bu adımlarla birlikte, kayıtdışıyla mücadelede yeni bir yol, yeni bir yöntem izlenmiş olacaktır; çünkü, biz, yıllardır, şunu konuşuyoruz: KDV oranları, vergi oranları düşerse, vergi gelirleri artar diye bir tez ortaya atılıyordu. İşte, hükümetimiz bu adımları atıyor. Bu tezin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini de önümüzdeki süreçte göreceğiz. Ümit ediyoruz ki, hakikaten gelirlerimiz artar, kayıtdışıyla mücadelede önemli bir yol kat edilir; böylelikle, bu oranlardaki indirimler de devam eder.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçelerin en önemli gelir kaleminin vergi olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Vergiler, kamu hizmetlerinin en önemli parasal kaynağıdır. Ülkemizde, uzun süreden beri, kayıtdışı ekonomi en önemli sorunlarımızdan biridir. Kayıtdışı ekonominin önlenememesi verginin tabana yayılmasını engellemiş, vergi oranlarının yükselmesine, dolaylı vergilerin artmasına neden olmuştur. Ayrıca, yabancı sermayenin gelmesine mâni olmuş, istihdamı baltalamış, haksız rekabeti doğurmuştur.

Değerli arkadaşlarım, kayıtdışı bırakılan gelirlerin kayda alınması ve vergilendirilmesi, ülkemizin geleceği açısından son derece önemlidir. Bu nedenle, kayıtdışıyla mücadele için vergi oranlarını indirmek, makul ve ödenebilir seviyelere çekmek ne kadar gerekliyse, çağdaş normlarda denetim mekanizmalarını çalıştırmak da o kadar önemlidir.

Yine, AK Parti döneminde, daha önce, belli miktarı aşan ödemelerin banka aracılığıyla yapılması yönünde düzenleme yapılmıştı. Bu seneki denetimlerde de banka kayıtlarının ve nakit akışının takip edilmesi doğru tercihlerdir; ancak, denetim oranlarının yüzde 3'lerde kalması denetim yetersizliği olarak değerlendirilmelidir. Diğer taraftan, bankalarla işbirliği yapmak suretiyle, elektronik ortamda nakit akışlarının bir veritabanı oluşturarak denetimlerini sürekli ve çağdaş hale getirme yaklaşımları da, kayıtdışılıkla mücadelede doğru ve desteklenmesi gereken girişimlerdir.

Kayıtıdışıyla mücadelede, devletin görevlerinin yanında vatandaşlarımızın da görevleri vardır. Bu noktada, vatandaşlarımızın da, harcamalarını belgelendirmek suretiyle kayıtdışıyla mücadeleye destek olması gerekmektedir; çünkü, kayıtdışıyla mücadelede toplumsal mutabakat ve toplumsal bilinç gereklidir.

Yine, Bakanlığımız tarafından yürütülen gelir idaresinin etkinliğinin artırılması, gelir idaresinin yeniden yapılandırılması ve teknolojik altyapısını yönlendirmeye, güçlendirmeye dönük faaliyetleri ve mükellefe hizmeti önplanda tutan bir anlayışla vergi dairelerinin yeniden yapılandırılma çalışmalarını takdirle izlediğimizi de ifade etmek istiyorum.

Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Başbakanlıkta son şekli verilmeye çalışılan Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı yakın bir zamanda Yüce Meclisimizin gündemine gelecektir. Söz konusu tasarıda, Adalet ve Kalkınma Partisi ve hükümetin programında yer alan ve öncelikli hedefi olan kamu reformu yasal çerçevesine uygun düzenlemelerin yer alması büyük önem arz etmektedir. Aynı işi yapan birden fazla birim ve unvanın, oluşturulacak gelir idaresi tasarısında yer almaması gerekmektedir.

Bilindiği gibi, kamuoyunu yıllardır meşgul eden ve devletimizin denetim gücünde çok büyük zafiyetler oluşturan vergi denetimindeki çokbaşlılığın ortadan kaldırılması önem arz etmektedir. Bu, ülkemizin ihtiyacıdır ve müzakereye başlayacağımız Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbirinde, bizdeki gibi çokbaşlı vergi denetim düzeni bulunmamaktadır. Programımızda yer alan bu hususun, aynı işi yapan denetim birimlerinin birleştirilmesi yoluyla çözüleceğine inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde güzel işlerin olduğunu, ekonomide bariz bir iyileşmenin görüldüğünü 2003 ve 2004 yılı bütçe performanslarından anlıyoruz; makroekonomik dengelerin kurulduğunu, kronik sorunların azaldığını görüyoruz.

Konuşmamın son bölümünde, devraldığımız tablodaki iyileşmeleri ve sevindirici gelişmelerin bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranı 2002 yılında yüzde 14,7'dir. Bu oran 2003 yılında yüzde 11,3'e düşürülmüş; 2004 yılı hedefi yüzde 10,9 iken, yüzde 7,2 gerçekleşme beklenmektedir. 2005 yılı bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 6,1 olarak hedeflenmiştir. Sonuç olarak, iki yılda bütçe açığı yarı yarıya azaltılmıştır.

2001 yılında toplanan vergilerin tamamı faiz ödemelerini karşılamaya yetmiyordu. 100 lira vergi topluyordunuz; ama, 2001 yılında, buna 3 lira daha ilave para verip 103 lira faize ödemek durumunda kalıyordunuz. 2002 yılında 100 lira verginin 87 lirası faiz ödemelerine gidiyordu, 2004 yılında bu rakam 57 liraya çekilmiştir, 2005 yılında da 47 lira faiz ödemelerine gidecektir.

2003 ve 2004 yıllarındaki bütçelerin faiz yükleri azaltılmıştır. Yüzde 69 olan nominal faizler, bugün yüzde 21 seviyelerine çekilmiş, reel faizler de yüzde 12-13 civarındadır.

2003 ve 2004 bütçelerinde faize yaklaşık 15 katrilyon civarında eksik ödeme yapılmıştır. İşte, buradan sağlanan kaynağın da, vatandaşımıza, milletimize hizmet olarak geri dönüşümü sağlanmıştır. Hepimiz biliyoruz ki, maalesef, uzun yıllardır bütçe giderlerinde en büyük rakam faiz harcamalarıdır. Şimdi, buradaki olumlu gelişmeler sevindiricidir.

Türkiye, üç yıldır istikrarlı büyüme hızını yakalamıştır. 2001 yılındaki yüzde 9,5 oranındaki küçülmeden sonra, 2002 yılında yüzde 7,8 oranındaki büyümeyi takiben, 2003 yılında da yüzde 5,9 oranında bir büyüme gerçekleştirilmiştir. 2004 yılında yüzde 10'a yakın bir büyüme beklenmektedir.

Enflasyon yüzde 30'lardan tek haneli rakamlara inmektedir. 2005'te hedef yüzde 8'dir; 2007 hedefi de yüzde 4'tür. Burada da bariz bir iyileşme söz konusudur.

2002'de 2 619 dolar olarak devralınan millî gelir, 2004 yılında 4 000 doların üzerine çıkacaktır. 30-35 milyar dolarla devralınan ihracat, 2003'te 48 milyar dolara, 2004'te de 62 milyar dolara çıkacaktır; 2005 hedefi 71 milyar dolardır.

2002 yılında 87 milyar dolarla alınan dışticaret hacmi, 2004'te 150 milyar doların üzerinde beklenmektedir.

2002 yılında yüzde 10,3'le devralınan işsizlik oranı, 2004 yılının üçüncü çeyreğine göre yüzde 9,5'tir.

2002 yılında en düşük yüzde 20'lik kesim, toplam gelirden yüzde 5,3 pay alırken, 2003 yılında bu oran yüzde 6'ya çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kızılcıklı, sözlerinizi tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

2001 yılında 144 milyar dolar olan gayri safî millî hâsıla, 2004 yılında 293 milyar dolara ulaşmış ve 2 katına çıkmıştır.

Ayrıca, 2005 yılı bütçesinde yatırımlara, yüzde 6,5'lik faizdışı fazla hedefinin devamlılığına rağmen, 2004'e göre yaklaşık yüzde 50 artışla 10 100 000 000 Yeni Türk Lirası ödenek ayrılması ve ayrılan payın, 2004 yılındaki yüzde 4,8 seviyesinden, 2005 yılında da yüzde 6,5 seviyesine yükseltilmesi çok sevindiricidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, devraldığımız tablo ile geldiğimiz nokta budur. Ekonominin, bütçenin dili rakamlardır. Rakamlar da güzellikleri ifade etmektedir. Rakamlara baktığımızda üç sonuç çıkarmak mümkündür. Türkiye'de, işsizlik ve gelir dağılımında kısmen bir iyileşme söz konusudur; enflasyon, faiz, büyüme oranları son otuz kırk yılın en güzel değerleridir, en güzel rakamlarıdır; millî gelir, gayri safî millî hâsıla, ticaret hacmi ve ihracatta cumhuriyet tarihinin rekorları kırılmaktadır. İnşallah, bu güzellikler devam edecektir. AK Partiyle, Türkiye'nin bugünü dünden iyidir; inşallah, yarını da bugünden daha iyi olacaktır. El ele vererek çalışacağız ve bunları da başaracağız.

Ben, bu başarılı çalışmaları yapan hükümetimizi kutluyor, 2005 bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kızılcıklı.

Şahsı adına, lehinde, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut; buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2005 yılı bütçesi üzerinde şahsî görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığı, maliye politikalarının hazırlanması, uygulanması, takibi ve denetlenmesiyle görevli bakanlığımızdır. Hazırlanan maliye politikalarının bir bütünlük içerisinde, kararlılıkla uygulanması, ülke ekonomisinin yönlendirilmesi, bütçe disiplininin sağlanması ve bütçe hedeflerine ulaşılmasında çok büyük önem taşımaktadır.

Bildiğiniz gibi, ülkemiz, yıllarca yüksek enflasyon, kamu borç stoku, yüksek faizler, gelir dağılımındaki adaletsizlikler gibi çok ciddî sorunlarla birlikte yaşamak zorunda kalmış, kamu borç stokundaki artışlar nedeniyle, ülkenin tüm gelirleriyle, borçların ödenmesi bir yana, faizleri dahi karşılanamaz hale gelmiştir.

Yine, kamu harcamalarındaki aşırı savurganlık ve izlenen harcama politikaları malî disiplini yok etmiş, bu nedenle önemli oranda bütçe açıkları meydana gelmiştir; ancak, son iki yılda yaşanan gelişmelerle ülkede yeniden huzur ve güven ortamı tesis edilmiş, 58 inci hükümetimizin ilk bütçesinden itibaren ortaya konulan ve bugüne kadar tavizsiz bir şekilde uygulanan malî disiplin sonunda, iki yıl öncesinde hayal dahi edilemeyecek sonuçlara ulaşılmıştır.

Gerçekten, 2001 yılında yüzde 69 olan enflasyon oranı, yaklaşık otuzbeş yıl aradan sonra bu yıl tek haneli rakamlara düşürülebilmiş; 2001 yılında kaydedilen yüzde 9,5 oranındaki küçülmeden sonra, 2003 yılında yüzde 5,9 oranında ve yine 2004 yılının ilk dokuz ayında yüzde 9,7 oranında dünya ölçeğinde rekor sayılabilecek büyüme sağlanmıştır.

Yine, faizlerde önemli şekilde düşüşler yaşanmış, birkaç yıl önce yaşanan gecelik yüzde 7 500 faiz oranları, artık, kötü bir anı olarak gerilerde kalmış; halen yüzde 20 seviyesinde olan faiz oranlarının, ekonomik göstergelere göre daha da düşeceği anlaşılmıştır.

Yine, ülkemizin dışticaret hacminde önemli şekilde artışlar olmuş; 2001 yılında 73 milyar dolar olan dışticaret hacmimiz, 2004 yılı ekim ayı itibariyle 130 milyar dolara ulaşmış; 2002 yılında 2 620 dolar civarında olan fert başına düşen millî gelir, 2004 yılı itibariyle 4 000 dolar seviyesine çıkmıştır.

Değerli arkadaşlar, birkaç gün sonra paradan 6 sıfır atılmasıyla ülkemiz, bu alanda da tarihî prestijine kavuşacak ve hepimiz için hayal olan bu uygulama, yine Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle gerçekleştirilmiş olacaktır. Ülkede sağlanan güven ve huzur ortamı, istikrar nedeniyle yeni bir yatırım seferberliği başlamış, ülkeye yabancı doğrudan yatırım girişinde önemli oranda artışlar olmuştur ki, bunun, işsizliğin giderilmesinde olacak etkileri, inşallah, hep birlikte görülecektir.

Maliye Bakanlığı 2005 yılı gider bütçesi için öngörülen 27 664 000 000 Yeni Türk Liralık bütçe, konsolide bütçede ikinci büyüklükte bir bütçe olsa da, bu bütçenin ancak yüzde 6'lık kısmı Bakanlık faaliyetleri için kullanılacak olup, diğer kısmı bazı kamu kurumlarının gereksinimleri için planlanmıştır.

Yine, uygulamada, bütçe harcamalarının sağlam gelir kaynaklarına dayandırılması, kamu kaynaklarının etkin ve verimli bir şekilde tasarrufa riayet edilerek kullanılacak olması, yatırım ödeneklerinin de ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlayacak şekilde planlanmış olması nedeniyle, 2005 yılı bütçe hedeflerine de kolaylıkla ulaşılabileceğini göstermektedir.

Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği 17 Aralık zirve toplantısı sonuçları, bu yılki bütçe uygulamalarında önemle yer almıştır. Bildiğiniz gibi, ülkemizin 1959 yılından beri devam eden Avrupa Birliğine katılım süreci içinde, 2002 Avrupa Birliği zirve toplantısında, Kopenhag Kriterlerinin yerine getirilmesi şartıyla, Türkiye'yle üyelik müzakerelerinin başlanmasına karar verilmişti.

Ülkeler ve halkları için, öncelikle, ekonomik ve siyasî istikrar anlamına gelen Avrupa Birliği üyeliğiyle elde edileceği düşünülen eksiksiz bir demokrasi, teminat altına alınmış insan hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü, güvenli gelecek, refah içinde bir yaşam, insan onuruna yaraşır eğitim, sağlık, ulaşım ve çevre imkânları asil milletimizin en tabiî hakkıdır. Ancak, ne yazık ki, ülkemiz, yıllardan beri yaşanılan ekonomik ve siyasî istikrarsızlıklar, haksızlıklar ve yolsuzluklarla bu hedefinden uzaklaştırılmış; tarihten gelen sımsıkı bağlarla birbirine kenetlenmiş olan halkımızın arasına nifak sokulmaya çalışılmış; ülkenin biriken sorunlarının çözümü yerine, süslü laflar üretmeyi başarı sayan, siyasî tartışma ve gerginliklerden medet uman politikacılar yüzünden vatandaşlarımız, fakirlik, işsizlik, yoksulluk, enflasyon, döviz ve faiz karmaşasında yalnız bırakılmış, sefalete itilmiştir; ancak, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara gelmesinden sonra, büyük bir samimiyet, inanç ve kararlılıkla meselelerin üzerine gidilmiş, yalnız ve yalnız halka hizmet etmek amacıyla vatandaşlarımız arasında hiçbir ayırım yapılmadan ve bu fakir milletimizin hakkı yenmeden, yedirilmeden, planlı bir çalışmayla ülkede istikrar ve huzur ortamı yeniden tesis edilmiş, bu suretle, ülkemizin kötüye giden kaderi değişmeye, milletimizin yüzü gülmeye, gelecekle ilgili umutları da yeniden yeşermeye başlamıştır.

Sayın milletvekilleri, hükümetimiz ve Parlamentomuz, son iki yıl içinde, yıllardan beri yapılamayan reform niteliğinde düzenlemeleri gerçekleştirmiş, bu suretle, üyelik müzakerelerinin başlayabilmesi için gerekli olan Kopenhag Kriterlerine ulaşılmıştır; ancak, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliği, Avrupa'nın refahı, istikrarı, güvenliği ve birliği için ne kadar gerekli olursa olsun, başta Kıbrıs Rum kesimi, Fransa ve Avusturya gibi Avrupa Birliğine üye bazı ülkelerin, farklı kültür, tarih ve inanç yapısı itibariyle Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olmasını istemediklerini hepimiz bilmekteyiz.

Diğer yandan, bilinen diğer bir gerçek de, Avrupa Birliği üyesi olan bu ülkelerin katılacakları Avrupa Birliği zirve toplantısında alınacak olan kararların oybirliğiyle alınması zorunluluğudur.

Diğer bir gerçek de, Avrupa Birliği zirve toplantısından önce Avrupa'da başlatılan Türkiye aleyhtarı faaliyetlerdir; ki, bunlar, Türkiye'ye müzakere tarihi verilmemesi veya özel statü verilmesi gibi çalışmaları içeren ve kamuoyu oluşturmaya yönelik faaliyetlerdir.

Bu nedenle, Avrupa Birliği zirve toplantısında özel statü verilmesi, Türkiye'ye tarih verilmemesi veya şartlı tarih verilmesi gibi seçenekler değerlendirilmesine rağmen, tüm olumsuzluklar, engellemeler bir kenara bırakılarak, hükümetimizce, koşulsuz ve net bir müzakere tarihi alınmış olması, şüphesiz ki, çok büyük bir başarıdır. kırk yılı aşkın bir süreden beri bütün cumhuriyet hükümetlerinin hedefi olan Avrupa Birliğine giriş için müzakere tarihi alınması, yine, hiç şüphe yok ki, son iki yıldan beri sağlanan gelişmeler, sürdürülen uluslararası ilişkiler, yine, kararlılıkla ve sınır tanımayan çalışmalar sonucunda olmuştur; ancak, ne yazık ki, bu büyük başarı da eleştiri konusu edilmiştir.

Türkiye'nin kaderini etkileyecek tarihî kararların alınacağı 17 Aralık Avrupa Birliği zirve toplantısı için Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı, davet edilmesine rağmen, bir bahaneyle, Sayın Başbakan ve beraberindeki heyetle Brüksel'e gitmemiştir. Oysa, Avrupa Birliği üyeliği, yalnızca partimizin değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dış siyaset hedeflerinden biridir. Bu hedef, siyasî rant konusu edilmemesi gereken, partilerüstü hassasiyeti olan bir hedeftir. Devletin yüksek menfaatları söz konusu olmasına rağmen, dosta düşmana karşı en azından birlik mesajı verilmesi adına hükümetin yanında yer almayanlar, gelecek kaygısı ve beklentisiyle, doğruyu yanlış, iyiyi kötü, güzeli çirkin, yapılanı olmamış gibi gösterme gayretiyle ve ucuz politik söylemlerle, tüm dünyanın tanık olduğu, insanüstü gayretler sonucu elde edilen bu büyük başarıyı küçümsemeye çalışmaktadırlar. Bu arkadaşlarımıza soruyorum: Madem bu kadar bilgili, yetenekli ve dikkatliydiniz, bahane uydurmak yerine, neden, siz de, Başbakan ve beraberindeki heyetle Brüksel'e gitmediniz?! Devletin yüksek menfaatları söz konusu olmasına rağmen, tabiri caizse, sotada bekleyip, hükümetçe alınacak muhtemel sonuçlara göre eleştiri yapmayı anamuhalefet anlayışıyla nasıl bağdaştırıyorsunuz?

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ayıp, ayıp!

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Bu davranış, sorumlu devlet adamlığıyla ve devlet memurluğu sorumluluğuyla nasıl bağdaşır?

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ayıp, ayıp! Çok ayıp!

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Türkiye'de, her şeyde olduğu gibi, siyasette de, artık, istismar ve demagojiye son verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Demagoji yapmıyoruz, olumlu uyarılarımızı size gönderiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Akbulut, toparlar mısınız.

Yalnız, bütçeyi konuşalım...

Buyurun Sayın Akbulut.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, her şey, milletimizin gözü önünde cereyan ediyor. Bir taraftan, aydınlıktan, ilericilikten, çağdaşlıktan, özgürlükten yana olduğunu söyleyenlerin, diğer yandan, aydınlığa, ilericiliğe, çağdaşlığa dirençleri bütün milletimizin gözü önünde cereyan etmektedir.

Değerli arkadaşlar, son olarak şunları söylemek istiyorum: Bildiğiniz gibi, ülkemizde, Avrupa Birliğine giriş süreci içinde, Seçim Kanununda değişiklik yapılacak ve ülkemizde halen geçerli olan yüzde 10 seçim barajı düşürülecektir. Oysa, şu anda, yüzde 10 seçim barajına rağmen Parlamentoya 5-6 siyasî partinin girdiği, bunun da, tek parti hükümetleri yerine, koalisyon hükümetlerinin kurulmasını zorunlu kıldığı bilinmektedir. Bu nedenle, ülkemizde sağlanan istikrar ve güven ortamının devamı için başkanlık sistemine geçilmesi yolundaki görüşlere ben de katılıyorum ve ülkemizde istikrarın kalıcı olarak sürdürülebilmesi için iki turlu bir seçim sistemiyle devlet başkanı seçilmesi konusunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin dikkatle tartışması ve değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akbulut, teşekkür eder misiniz.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sizin amacınız başka, amacınız! Bütçe görüşmelerinin içinde başkanlık sistemini tartışıyorsunuz.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle, bugüne kadarki özverili çalışmaları nedeniyle, bütün Maliye Bakanlığı personeline ve onların şahsında değerli Maliye Bakanımıza teşekkür ediyorum;

2005 Maliye Bakanlığı Bütçesinin ve bütçenin tümünün devletimize, milletimize hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.

Birleşime 1 saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 13.06

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.10

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

l. - 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) (Devam)

A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1. - Maliye Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi

2. - Maliye Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706) (Devam)

2. - 2003 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/878, 3/669) (S. Sayısı: 708) (Devam)

3. - 2005 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/898) (S. Sayısı:707) (Devam)

4. - 2003 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna ilişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/879, 3/670) (S. Sayısı: 709) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Hükümet adına Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sağ olun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, seyirciniz çok az; keşke önce ben açıklama yapsaydım; daha çok adam toplansaydı...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımın 2003 yılı kesinhesabı ve 2005 malî yılı gider bütçesi ile 2005 yılı gelir bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, sizleri, şahsım ve Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı bütçesinin Genel Kuruldaki görüşülme süreci, bugün Bakanlığımın gider bütçesi ve gelir bütçesi ile bütçe ve kesinhesap kanunu tasarılarının maddelerinin görüşülmesi ve yarın da tümü üzerindeki görüşmelerin yapılmasıyla tamamlanmış olacaktır. Bütün bu görüşmelerde, iktidar ve muhalefetiyle bütün milletvekili arkadaşlarıma, yaptıkları katkılardan dolayı, şahsım ve Hükümetim adına teşekkür ediyorum. Bu vesileyle, yapılan öneri ve eleştirilerden yararlandığımızı ve uygulamalarımızda da gözönünde bulunduracağımızı ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Aralık 2004 Pazartesi günü yaptığım sunuş konuşmamda, dünyadaki ve Türkiye'deki ekonomik gelişmelerden bahsetmiş, 2005 yılının makroekonomik hedefleri ile 2005 yılı bütçesinin gelir ve gider büyüklüklerini ve özelliklerini sizlere açıklamıştım. Şimdi de, sizlere, Bakanlığımın 2003 yılı kesinhesabı ve 2005 yılı gider bütçesi ile 2005 yılı gelir bütçesi hakkında bazı bilgiler vermek, açıklamalar yapmak istiyorum.

Bilindiği üzere, maliye politikasının hazırlanması, uygulanması, uygulamanın takibi ve denetlenmesi Maliye Bakanlığının görevidir. Bu kapsamda, Maliye Bakanlığı, devlet bütçesinin hazırlanması ve uygulanması, harcama politikalarının geliştirilmesi, gelir politikasının tatbiki ve devlet gelirlerinin tahsil edilmesi, devlete ait malların yönetimi, devlet hesaplarının tutulması ve saymanlık hizmetlerinin yapılması, devletin hukuk danışmanlığı ve muhakemat hizmetlerinin yürütülmesi, karaparanın aklanmasının önlenmesi konusunda gerekli araştırma ve incelemelerin yapılması, uygulanacak esas ve usullerin belirlenmesi görevlerini yerine getirir.

Bütün bu görevlerin başarılı bir şekilde ifası için, Bakanlığımın merkez ve taşra birimlerinde yaklaşık 70 000 personel özveriyle çalışmaktadır. Maliye Bakanlığının, merkez ve taşra birimlerinin yanı sıra, 26 adet yurtdışı birimi ve aralarında Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü, Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü ve Kamu İhale Kurumunun da yer aldığı bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşları bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta vatandaşlarımızın refah düzeyinin artırılması olmak üzere, sosyal ve ekonomik hedeflere ulaşılmasında, maliye politikalarının makro politikalarla bütünlük içerisinde uygulanması büyük önem taşımaktadır. Bu anlayışla, maliye politikaları ekonomik programımızın hedefleriyle uyumlu olarak uygulanmış ve birçok ekonomik ve sosyal sorunun temel nedeni olan bütçe açığının düşürülmesi konusunda önemli başarılar elde edilmiştir.

2002 yılında bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 14,6 iken, 2003 yılında yüzde 11,3'e düşürülmüştür. 2004 yılı bütçe hedefi yüzde 10,9 iken, yılsonu gerçekleşmesinin yüzde 7,2 olması beklenmektedir. Hedefimiz, bu oranı, Avrupa Birliği kriteri olan, yüzde 3'ün altına çekmektir. Bu başarı, hizmet kalitesini düşürmeden, harcamalarda tasarruf ve etkinlik sağlayan malî disiplin sayesinde elde edilmiştir.

Maliye politikalarının programımızın hedefleri doğrultusunda uygulanması ve sağlanan istikrar ortamı, iç ve dış piyasalarda güven oluşturmuş, faizlerin ve enflasyonun düşmesine ve başta büyüme olmak üzere, ekonomik göstergelerin dikkate değer ölçüde iyileşmesine önemli derecede katkı sağlamıştır.

Bütçe açığındaki düşüş eğilimi, 2005 yılında da devam edecektir. 2005 yılında bütçe açığının, gayri safî millî hâsılaya oranının yüzde 6,1'e düşmesi programlanmıştır. Bu hedefin gerçekleşeceği konusunda da kuşkumuz yoktur. Zira, 2005 yılında da malî disiplin devam edecektir.

Bilindiği üzere, iktidara geldiğimizden itibaren, kamu sektörü için orta vadede hedeflenen faizdışı fazla tutarının gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'i olduğunu açıklamıştık. Bunun yüzde 5 gibi önemli bir kısmı konsolide bütçeden sağlanmaktadır. 2003 yılında bu hedef gerçekleştirilmiş olup, 2004 yılında da bu hedefe ulaşacağımız ortaya çıkmıştır. 2005 yılında da hedefi yakalayacağımızdan kuşkumuz yoktur.

Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı olarak üstlendiğimiz görev hassastır. Bunu sizler de yakından biliyorsunuz. Vergi alıp, kaynak, gelir yaratacaksınız ve bunu gider olarak gerekli yerlere dağıtacaksınız, tabiî ki, sizlerin, Yüce Meclisin onayladığı sınırlar, politikalar çerçevesinde; ancak, vergi ödeyenler "aman daha az vergi alın" derken, diğerleri "aman bize daha çok kaynak aktarın" diyorlar. İşte, bu, çok yönlü sorumluluk ve hassasiyet gerektiren bir durumdur; ancak, biz, Bakanlık olarak bütçe ve vergi politikalarını belirlerken ve uygularken, toplumun tüm kesimlerinden gelen talep ve baskıları ülkemizin ve insanlarımızın gerçekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda en iyi şekilde bağdaştırmanın gayreti içerisindeyiz.

Burada Bakanlığımın bütçesiyle ilgili olarak bilhassa benden önce dile getirilen görüşleri zaten hepimiz dinledik. Dikkat ederseniz, bilhassa muhalefet partisindeki sayın arkadaşlarımız, efendim, bu vergileri daha fazla niye indirmediniz, falan yere nasıl daha fazla vermediniz diyorlar. Yani, gel de işin içinden çık. İşte Maliye Bakanlığının hassasiyeti burada.

AHMET YENİ (Samsun)- Biz çıkarız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla)- Çok şükür alnımızın akıyla bugüne kadar çıktık, bundan sonra da çıkmaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi de, görüşülecek olan Maliye Bakanlığı 2003 yılı bütçesi kesinhesabıyla ilgili olarak kısa bilgi vermek istiyorum.

2003 yılı Bakanlık bütçesi ödeneği tutarı, yıl içerisinde yapılan kesinti ve eklemelerden sonra, 28,5 katrilyon lira olup, bunun yaklaşık 1,5 katrilyon lirası Bakanlığın kendi harcamaları için ayrılmıştır. Yıl sonunda toplam harcama, 28,1 katrilyon lira; Bakanlığımın kendi harcaması ise, yaklaşık 1,5 katrilyon lira olarak gerçekleşmiştir.

Bakanlığımızın 2005 yılı gider bütçesi için teklif edilen ödenek tutarı, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan ekleme ve kesintiler sonrasında, 27 664 000 000 Yeni Türk Lirasıdır. Bu tutarın 1 683 000 000 Yeni Türk Liralık kısmı, Bakanlığımızın kendi giderlerini karşılamak üzere teklif edilmektedir.

Bakanlığımızın kendi ihtiyaçları için teklif edilen ödeneğin yüzde 66'sı personel giderlerine, yüzde 7,5'i sosyal güvenlik kurumlarına, devlet primi gelirlerine, yüzde 19,2'si mal ve hizmet alım giderlerine, yüzde 6,7'si sermaye giderlerine, yüzde 0,6'sı cari transferlere, yüzde 0,2'si ise sermaye transferlerine aittir.

2005 yılı ödenek teklifimizin yüzde 93,9'unu oluşturan 25 981 000 000 Yeni Türk Lirası tutarındaki ödenek ise, Bakanlık dışındaki kamu idarelerinin ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılacaktır.

Bu tutar içerisinde, Emekli Sandığına, söz konusu kurumun kamu kuruluşları adına yaptığı ödemeleri yüzde 4 oranındaki ek karşılıkları ve finansman açığını karşılamak üzere 8 889 000 000 Yeni Türk Lirası, emeklilere vergi iadesi ödemelerini karşılamak üzere 1 293 000 000 Yeni Türk Lirası, katma bütçeli idarelere 6 921 000 000 Yeni Türk Lirası cari, 6 693 000 000 Yeni Türk Lirası da sermaye transferi niteliğinde olmak üzere, hazine yardımı olarak, toplam 13 614 000 000 Yeni Türk Lirası.

Siyasî partilere yardım olarak 80 000 000 Yeni Türk Lirası, personel giderlerini karşılama ödeneği olarak 764 000 000 Yeni Türk Lirası, yedek ödenek olarak 475 000 000 Yeni Türk Lirası, yatırımları hızlandırma ödeneği olarak 329 000 000 Yeni Türk Lirası, ilama bağlı borçları karşılama ödeneği olarak 297 000 000 Yeni Türk Lirası, doğal afet giderlerini karşılama ödeneği olarak 65 000 000 Yeni Türk Lirası, diğer ödenekler için 120 000 000 000 Yeni Türk Lirası bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı bütçesinde konsolide bütçe gelirleri 139 000 000 000 Yeni Türk Lirası, vergi gelirleri ise, 119 000 000 000 Yeni Türk Lirası olarak öngörülmüştür. Bununla birlikte, 2005 yılında 12 500 000 000 Yeni Türk Lirası tutarında vergi iadesi yapılması öngörülmekte olup, vergi iadeleri hariç, konsolide bütçe gelirleri 126 500 000 000 Yeni Türk Lirası olmaktadır. 2005 yılı gelir bütçesi tahmin edilirken, her yıl olduğu gibi, büyüme, enflasyon oranı, dışticaret rakamları ve benzeri makroekonomik göstergeler esas alınmış ve geleneksel tahmin yöntemleri kullanılmıştır.

2005 yılı gelir tahminleri açısından bir hususa dikkat edilmesi gerekmektedir. Özel gelir, özel ödenek konusunda yaptığımız yeni düzenlemenin sonucu olarak, daha önceki yıllarda bütçe tahminleri içerisinde yer almayan özel gelirler konsolide bütçe gelirleri içerisine alınmıştır. Bildiğiniz gibi, önceki yıllarda bu türden gelirler, yıl içerisinde gerçekleşmekte ve ilgili kurumlar tarafından özel gelir, özel harcama olarak kullanılmakta, ancak, bütçe tahminleri yapılırken dikkate alınmamaktaydı. 2005 yılı bütçesiyle bu uygulama kaldırılarak, söz konusu tutarlar, hem gelir hem de ödenek açısından bütçe içerisine alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de, Bakanlığımca 2004 yılında gerçekleştirilen ve 2005 yılında yürütülmesi planlanan bazı önemli faaliyetlere ilişkin bilgiler vermek istiyorum. Bildiğiniz gibi, 2004 yılında analitik bütçe sınıflandırılmasına geçilmiştir. Genel ve katma bütçeler buna göre hazırlanmış ve uygulanmıştır. Düzenleyici ve denetleyici kurumların, sosyal güvenlik kurumlarının ve bağımsız bütçeli kuruluşların 2005 yılı bütçeleri de analitik bütçe sınıflandırmasına göre hazırlanmıştır. Yerel idarelerde de yeni bütçe sınıflandırmasına geçilmesi amacıyla 2005 yılında çalışmalara devam edilecektir.

Çağdaş malî yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesini hedefleyen 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun işleyişini sağlamak üzere gerekli olan ikincil mevzuatın hazırlanması çalışmaları devam etmektedir. Bu kanun uyarınca İçdenetim ve Koordinasyon Kurulu başkan ve üyeleri atanmış ve kurul çalışmalarına başlamıştır.

5018 sayılı Kanun uyarınca, uygulamaya konulması gereken yönetmeliklerin önemli bir kısmı hazırlanmış olup, harcamacı kuruluşların görüşüne sunulmuştur. Görüşler doğrultusunda son şekli verilecek olan ikincil mevzuat en kısa zamanda yürürlüğe konulacaktır.

Çokyıllı bütçeleme ve performans esaslı bütçeleme konusundaki çalışmalar 2005 yılında tamamlanacak ve 2006 malî yılı bütçesi, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa uygun olarak hazırlanacaktır. Bu çerçevede, 2004 yılında belirlenen 8 kuruluşta kurumsal bazda performans programlarının hazırlanması ve performans esaslı bütçeleme çalışmaları devam etmektedir.

5234 sayılı Kanun ile Anayasa Mahkemesi kararları da dikkate alınarak yapılan yasal düzenlemelerle bütçe kanunlarında yer alan, ancak bütçe kanununu doğrudan ilgilendirmeyen hükümler, ilgili kanunlarına taşınmıştır.

Bütçe kanunlarının daha çağdaş bir yapıya kavuşturulması yönündeki çalışmalar bundan sonra da devam edecektir. Nitekim, 22 Ocak 2004 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı da gözönünde bulundurularak yeni bir kanun tasarısı hazırlanmış olup çok kısa bir süre içinde Meclisimize sunulacaktır.

Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından yürütülen kamu hizmetlerinin, oluşturulan analiz sistemiyle incelenip, ciddî sapmaları tahakkuk birimleri bazında tespit ve takibini temin etmek üzere kamu harcamalarında risk alanları tespit projesi başlatılmıştır. Oluşturulan sistemle giderlerdeki ciddî sapmalar tespit edilerek denetimin bu alanlara yönlendirilmesi sağlanacaktır; böylece, bütçe hazırlıkları esnasında kurum ödenek tahsislerinin ve kurumlarca yapılacak ödenek dağıtımlarının objektif kriterlere uygun olarak yapılmasına katkı sağlanacak, ilaveten, kamu harcamalarında başlattığımız tasarruf ve etkinlik uygulaması daha da güçlenmiş olacaktır.

Kamu personeli ve bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerine ait ilaç giderlerinin bilgisayar ortamında kontrol ve takip edilebilmesi amacıyla Maliye Bakanlığı ve Emekli Sandığı arasında protokol imzalanmıştır. Reçete kontrol sisteminin kullanımıyla ilgili olarak Maliye Bakanlığı personelini kapsayan pilot uygulama başlatılmıştır. Bu uygulamanın tüm kamu personelini kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması için gerekli altyapı çalışmaları devam etmekte ve 2005 yılı ortalarında uygulamaya geçilmesi planlanmaktadır. Bu uygulamayla hak sahibi olmayanlara ilaç gideri ödemesi ve benzeri muhtemel suiistimallerin önüne geçilecek ve sağlık harcamalarında etkinlik artırılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi sistemine ilişkin önceliklerimizin, vergi oranlarının düşürülmesi, vergi sisteminin basitleştirilmesi, vergi tabanının genişletilmesi, kayıtdışılığın ve vergi kaçakçılığının azaltılması olduğunu daha önce çeşitli defalar ifade etmiş bulunuyorum. Kamu maliyesi alanında uyguladığımız malî disiplin sayesinde geldiğimiz noktada söz konusu önceliklerin hayata geçirilmesi ve dolayısıyla da daha adaletli bir vergi sisteminin hayata geçirilmesi fırsatını yakalamış bulunuyoruz.

Vergi sistemi ekonomik faaliyetleri çarpıtmamalı, olumsuz yönde etkilememelidir. Yatırımcılar, her alanda olduğu gibi vergilemeye ilişkin olarak da önlerini görebilmelidir. Bu kural yerli ve yabancı tüm yatırımcılar için geçerlidir; ama, özellikle yabancı yatırımcılar açısından, istikrarlı, önü görülebilir bir vergi yükü en önemli unsurdur. İstikrarsız bir ortamda verilen cömert teşvikler bile işe yaramamaktadır. Dolayısıyla, vergi sisteminde istikrar ve basitlik en önemli hedeflerimizdendir. Şimdi, vergi alanında yaptığımız ve yapacağımız bazı yeniliklerden de bahsetmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, vergilerle ilgili olarak -tabiî, bütün memleketi, bütün fertleri çok ilgilendirdiği için, çok fazla üzerinde konuşulan bir husustur- biraz önce belirttiğim hususlara göre, bizim gayemiz, maliye politikaları ile ekonomi politikalarını atbaşı birlikte yürütmek ve birinin diğerine mâni olmamasını sağlamaktır. Bilhassa, eğer, ülkede refah sağlamak istiyorsak, eğer, ülke insanlarının hayat seviyelerini yükseltmek istiyorsak, ekonomik bakımdan büyümek mecburiyetindeyiz. Ekonomik bakımdan büyümemiz için de, yatırım yapmak mecburiyetindeyiz. Yatırım yapılabilmesi için de, yatırım ortamının sağlanması gereklidir. Yatırım ortamının sağlanmasında en önemli hususlardan bir tanesi de, vergi politikasıdır.

Biz, şimdi, biliyorsunuz, yeni bir paket açıkladık. Kim açıkladı; Sayın Başbakanımız, bunu, milletimize açıkladı. Bu vergi indirimlerini, politikasını açıklarken, bizim bir gayemiz vardı. Bu gaye neydi; biz, diyorduk ki, Kurumlar Vergisini ve Gelir Vergisini düşürmemiz lazım. Neden düşürmemiz lazım; yatırım ortamının iyileştirilmesi ve istihdamın artırılması için, bunun düşürülmesi lazım.

Aynı zamanda, vatandaşlarımızın daha iyi yaşamalarını sağlayabilmek için, yaşam şartlarını yükseltebilmek için KDV'deki oranları da indirmemiz lazım.

Şimdi, benden önceki arkadaşlarımız, bilhassa, bu konuları tenkit ederken, öyle bir hava veriyorlar ki, öyle bir anlatıyorlar ki, sanki, biz, vergileri indirmemişiz, artırmışız... Vah vah! Ondan 5'i indirdin de, öteden niye indirmedin, bundan indirdin de bundan niye indirmedin... Arkadaş, bu vergileri indirdik mi indirmedik mi; bunu konuşun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu vergiler indi mi inmedi mi? 1998'de de belki vergiler indi; ama, bu derecede kapsamlı vergi, maliye tarihinde ilk defa iniyor, ilk defa; bunu bilin.

Bakınız, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi, yatırımların artırılması ve istihdamın artırılması için indirildiğinden, onların üstten aşağıya doğru indirilmesi lazım. Halkımızın -refah seviyesini- biraz daha nefes almasını kolaylaştırabilmek için, halkımızın her harcamada ödediği KDV'leri indirmek lazım. Biz ne yaptık; ikisini, üçünü birden yaptık.

Efendim, daha önce, zaten, inmişti Kurumlar Vergisi, şimdi söylediniz; zaten, o, olmuştu da... Sanki, her şey kendiliğinden oluyor. Eğer, bu iktidar olmasaydı hiçbir şey olmazdı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu iktidar olmasaydı; bakın ben size bir şey söyleyeyim sayın arkadaşlar, değerli arkadaşlar; eğer, bu iktidar gelmemiş olsaydı, bugün, hükümet, maaşları bile ödeyemezdi; onu iyice bilin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bakınız, faizler nereden nereye geldi; 60, 70'lerdeydi faizler, 21'e geldi. Şimdi, onlarla, hâlâ, borç alsaydı hükümet, ödeyeceğimiz faizler bugün 100 katrilyonu aşmış olacaktı; bunu iyi bilmek lazım.

Yiyen mi bilir, doğrayan mı bilir; işte, burada, hesap yapıyoruz biz. Doğrayan biziz, mutfaktaki biziz, yemeği hazırlayan biziz; onun için, çileyi de biz çekiyoruz, hesabı da biz biliyoruz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, deniliyor ki; benzinde ÖTV arttı, benzine zam geldi. Değerli arkadaşlar, biz, benzin dediğimiz akaryakıtı dışarıdan almak mecburiyetinde olan bir ülkeyiz. Bu ülke, her sene, enerjiye 10 milyar doların üzerinde para ödüyor. Düşünülebilir misiniz, Türkiye'nin daha evvelki yıllarında, Türkiye bu paraları ödeyebilir miydi?! Son zamanlarda petrolün fiyatı yüzde 100 arttı, yüzde 100 arttı. Eskiden, bu artış olsaydı, Türkiye'de kriz olurdu, bu sebepten kriz olurdu; ama, çok şükür, ekonomimizin kuvvetli olmasından dolayı, bu türlü dış şoklara karşı ekonomimiz artık gayet sağlamdır, kırılgan değildir. Bakınız, işte, burnumuzun dibinde Irak'ta savaş oluyor; onların krizini yaşadı bu millet, petrol krizini yaşadı bu millet; ama, çok şükür, ekonomisinde aynı istikrar devam etti. Bunlar kolay atlatılacak şeyler değildi eskiden; ama, şimdi, ekonomimiz, çok şükür, rayına oturdu.

O petrol artışları yapılırken, biz, petrole fazla zam yapmayalım diye, devamlı ÖTV'leri düşürdük; kararnameler çıkıyor, bundan kimsenin haberi olmuyor yahut da dile getirilmiyor. Bakınız, ben şimdi size söyleyeyim...

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Avrupa'nın en pahalı benzini Türkiye'de Sayın Bakan, insaf! Siz neden bahsediyorsunuz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - 1 Ocak-27 Aralık tarihleri arasında, benzinde 16 kez ÖTV indirimi yapmışız, 16 kez; motorinde, 19 kez ÖTV indirimi yapmışız. Son günlere bakın, yine ÖTV indirimi vardır.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Doğalgaza birsürü zam oldu!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gazyağında 15 kere ÖTV indirimi yaptık, sırf fiyatlara yansıtmayalım diye. Kalorifer yakıtında 16 kez, LPG'de 14 kez ÖTV indirimi yaptık; sırf fiyatları artırmayalım diye.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Bakan, mazottaki ÖTV nedir?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunları tek tek yaptık; tekrar milletimizin bilmesi açısından açıklıyorum; ama, hesaplarımızın altında indirim olduğu zaman, bunu da yansıtmakta, bir an bile tereddüt etmeyeceğiz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Çiftçiye vaat ettiğiniz mazota ne oldu Sayın Bakan?!.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Merak etmeyin; vallahi, indirim de bize ait olacaktır, vergi indirimi de bize ait olur, akaryakıt indirimi de bize ait olur; hiç merak etmeyin.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ucuz mazot ne oldu Sayın Bakan?.. Nerede ucuz mazot?!.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hepsini görüyorsunuz işte...

UFUK ÖZKAN (Manisa) - ÖTV'yi ne kadar indirdiniz; ne kadar ÖTV aldınız?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - ÖTV'yi kaç defa artırdınız?!.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet, 2004 yılında ÖTV'nin toplam artışı yüzde 6'dır; alın da hesaplara bakın.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - 2004'te kaç defa artırdınız?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet, orada oturup konuşmak değil; bir hesap yapın...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yapıyoruz, yapıyoruz...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yüzde 6...

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Mazottaki ÖTV oranı nedir Sayın Bakan?..

BAŞKAN - Sayın Özkan, lütfen...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yüzde 6... Bak, ÖTV'deki artış şöyle. Bakın, şimdi, ÖTV'nin gayri safî millî hâsıla içerisindeki payı, 2002 yılında 4,2; 2004 yılında 3,77; daha da inmiş; hesap yapın, öyle konuşalım. Onun için, burada, hesaba göre konuşalım

AHMET YENİ (Samsun) - Ezbere konuşmayın!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Öyle, ezbere konuşmak yok arkadaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, siz bizi susturuyorsunuz; ama, ÖTV oranını hâlâ öğrenemedik.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, şimdi, vatandaşımızın en büyük ihtiyacı nerededir; gıda; en büyük ihtiyacı ne harcamasıdır; sağlık; en büyük harcaması nedir; eğitim. Bunların hepsinde indirip yaptık mı yapmadık mı... (AK Parti sıralarından "yaptınız, yaptınız" sesleri, alkışlar) Mesele bu... Yani, burada, kalkılıyor, öyle bir manzara çiziliyor ki; sanki, vergileri artırdık; ama, millet biliyor çok şükür; vatandaşımız biliyor ne olduğunu çok şükür.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - CHP de biliyor...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam) - Yavaş yavaş öğrenirler, hepsi öğrenir!.. Yavaş yavaş alışacak; alışacaksınız!.. Bundan sonra bizden böyle. Vergileri...

Şimdi, geliyorlar; efendim, aradaki bizim deflatör şu kadar, enflasyon bu kadar, vergilerin artışı bu kadar, sen nasıl olur da daha fazla vergi toplarsın?.. Çünkü, hakikaten, benim 2005 bütçesinde öyle, daha fazla.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Dolaylı vergilerle topluyorsun Sayın Bakan...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ne dedi Sayın Başbakanımız; "sürümden kazanıyoruz arkadaş." Bakın, göreceksiniz, 2004'te ne tahmin ettiysek topladık, 2005'te ne tahmin ettiysek onu da toplayacağız; hiç merak etmeyin; ama bu milleti ne kadar rahatlatırsak, gelirimiz de o kadar artıyor çok şükür, bir bereket var, hayret bir şey!.. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Hesaplar bende; para bende; bakın artıyor; yani, hayret bir şey, artıyor bu paralar. Bundan sonra paraya ihtiyacınız varsa, başka yere giderseniz darılırım haa, bana gelin. (AK Parti sıralarından gülüşmeler ve alkışlar) Bundan sonra böyle.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Vergide sürüm nasıl oluyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Vergide sürüm şöyle oluyor. Şimdi, bana diyorsunuz ki, kayıtdışı ekonomiyi ne zaman kayıt içerisine alacaksınız? Yapmış olduğumuz değişikliklerle, vatandaşla yapmış olduğumuz barışlarla, bu vergi indirimleriyle kayıtdışını biz kayıt altına almaya başladık bile, artışlar oradan geliyor. Vergi idaremizi etkinleştirmeye başladık, denetimlerimizi halka daha uygun bir şekilde yapmaya başladık.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Tehdit ederek, Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Artık, incikçi boncukçu arkasında dolaşmıyoruz, hakikaten vergisini kaçıranın arkasında dolaşıyoruz.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Tehdit ediyorsunuz...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hayır, o tehdit değil, onlar tehdit değil, işte aradaki farkı görün, aradaki farkı görün; pratik olarak... Bak, bana bütün sivil toplum örgütlerinin, kuruluşlarının başındakiler geliyor; biz vergimizi artırmak istiyoruz Sayın Bakanım diyorlar; bu imkânı biz tanıyoruz, vatandaşımızla beraber el ele, kol kola gidiyoruz ve onlarla paylaşarak politikalarımızı götürüyoruz. Vergi dairelerimizde bundan sonra vatandaşlarımız güler yüz... Hatta, vergi dairesini görmeden vergilerini ödemeye başlıyorlar.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Hangi Türkiye bu?!.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Nasıl oluyor, nereye ödüyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Nasıl oluyor, bak anlatayım -elektronik beyannameyi- siz daha iyi bilirsiniz üstat- oturduğu yerden veriyor, tık, tahakkuk fişi kendisine geliyor, bankaya bir telefon, vergisini ödüyor; artık, vergi dairesine gitmek yok. Bunu getiren AK Parti Hükümetidir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sizlersiniz..

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, Bakanlığımızın, bir de, karaparanın aklanmasıyla ilgili vazifeleri vardı, onları da daha önce açıklamıştım. 4208 sayılı Kanun, uygulamada karşılaşılan sorunlar ve eksiklikler de dikkate alınarak, yeniden düzenlenmektedir. Bu konudaki tasarı çalışması tamamlanmak üzeredir. Tasarıyla, aklama suçuyla ilgili değerlendirme, inceleme, soruşturma süreçlerinin kısaltılmasına ve etkinliğinin artırılmasına, şüpheli işlem bildiriminde bulunanların hukukî ve cezaî bakımdan korunmasına yönelik düzenlemeler yapılmaktadır.

Karapara aklamayla mücadele kapasitesinin güçlendirilmesi amacıyla Avrupa Birliğiyle ve bütçe hazırlık sürecinin güçlendirilmesi amacıyla da Hollanda Maliye Bakanlığıyla ortak bir proje başlatılmıştır.

Diğer taraftan, Türk iş kontrol sisteminin Avrupa Birliği standartlarıyla uyumlaştırılması amacıyla hazırlanan ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilecek diğer bir proje de, çok kısa bir süre içinde uygulamaya konulacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kalkınmanın özel sektör eliyle gerçekleştirilmesi, Hükümetimizin temel tercihlerinden biridir. İktidara geldiğimizden bu yana, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve yatırımların teşviki amacıyla önemli icraatlarda bulunduk. Maliye Bakanlığı olarak da bu konuya önem veriyoruz.

Bu amaçla, vergi teşviklerinin yanı sıra, yatırımcılara bedelsiz arsa ve arazi devredilmesine imkân veren mevzuat yeniden düzenlenmiştir. Bu çerçevede, hazineye ait arazi ve arsaların yatırımcılara bedelsiz devrine imkân veren 5084 sayılı Kanun uyarınca, 2004 yılında 42 girişimciye 74 adet taşınmaz bedelsiz devredilmiştir.

Konut sorununun ucuz arsa üretimi yoluyla çözümü amacıyla, atıl durumdaki hazine arazilerinin, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüyle işbirliği yapılarak, toplu konut üretiminde değerlendirilmesi için, bahse konu idarelere, bir kısmı bedelsiz olmak üzere, 230 trilyon lira değerinde 1 365 adet taşınmaz mal devredilmiştir.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce, bir hususu daha belirtmek istiyorum. Vergilerle ilgili olarak yapmış olduğumuz son vergi indirimi, aslında ilk değildir, ondan önce de birçok düzenlemeler yaptık; ama, yaptığımız bu düzenlemeleri -Meclisimiz hızlı çalışıyor, Hükümetimiz hızlı çalışıyor -birçok değişiklikleri halk dahi takip edemiyor. Bırakın halkı, mesleği o olan, bu vergi kanunlarının tatbikiyle ilgili işlemleri yapan arkadaşlarda bile zorluklar hissediyorum. O bakımdan, ben, yaptıklarımızı, hafızalarda kalsın diye, 2004 yılında Maliye olarak neler yapmışız, onları da kısaca tekrar etmek istiyorum.

Bakın, kurum kazançları üzerindeki vergi yükü yüzde 65'lerdeydi. Yani, bir Kurumlar Vergisi ödeniyor, ondan sonra, çıkandan, dağıtılandan, tekrar, bir de şahıs vergisi ödeniyor, bu da yüzde 65'e varıyordu. Biz bunu yüzde 45'lere indirdik, 20 puan birden indirdik.

Yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançlardan yüzde 19,8 oranında stopaj kesiliyordu; bunu olduğu gibi kaldırdık. Yatırımcılar, vergi teşviklerinden istifade edebilmek için, teşvik belgesi alabilmek için, gelip Ankara'da gece yatarlardı, bakanlık kapılarında beklerlerdi. Bazen teşvik belgelerinin süresi geçerdi "eyvah, süresi geçti, sen yandın" denilirdi. Adam birsürü yatırım yapmış, süresini geçirmiş, vize ettirmemiş, şu olmuş bu olmuş... Bunların tamamını kaldırdık. Vergi teşviki için belgeye gerek yok. Bu bürokrasiyi kaldırmamız bile başlıbaşına bir değişikliktir, önemli bir atılımdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Devrim demiyorum; devrimden alınıyor arkadaşlar, onun için devrim demiyorum.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Biz devrimden alınmayız.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Biz devrimden alınmıyoruz da, gerçek devrim istiyoruz, gerçek devrim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ama, ne yaptığımız bilinsin bakalım. Ne derseniz deyin adına, biz, bunları yaptık arkadaş, yaptık. Öyle şey yok. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bakın, ben, size bir şey daha söyleyeyim değerli arkadaşlar. Kârların, kurum kazançlarının... Dağıtılan kurum kazançları sermayeye ilave edildiğinde, biliyorsunuz, bunlar, şahıs vergisi olarak tekrar beyana ve vergiye tabiydiler. Geçici olarak uzatılıyordu. Biz, kalıcı olarak, dedik ki, bir kurum, eğer kâr ederse ve bu kârını da sermayesine ilave ederse, bundan, biz, ayrıca vergi almıyoruz. Bu, yatırımlar için ve otofinansman için fevkalade önemli bir değişikliktir. Bilmeyenler, gitsin, özel sektöre sorsunlar.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Yaşayan bilir.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunu yaşayan bilir; evet, yaşayan bilir.

Şimdi, ne yaptık; sağlıkta, ilaçta, kan, serum gibi ürünlerde, daha baştan birtakım KDV indirimlerini yaptık.

Deniz taşımacılığında, akaryakıt üzerindeki ÖTV sıfırlandı. Bu ne demek...

Bakınız, siz, şimdi, bundan sonra; üç tarafı denizle çevrili ülkemizde, maalesef, taşımacılık fevkalade azdı. Öyle mi...

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Hâlâ karayoluyla yapılıyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gidin başka memleketlere; adamlarda bir nehir var, nehrin üzerine koyuyorlar -nedir o- barçaları, önüne de bir tane motor, çuf çuf çuf, adam 20 000 ton malı taşıyor. Ulan, bizde bu kadar derya var, iki tane malı taşıyamıyoruz; hâlâ karayolunda, hâlâ başka yerlerde... İşte, memleket ekonomisine büyük katkısı olacak, denizdeki akaryakıt ÖTV'sini sıfırladık.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Tarımdakini ne yapacağız Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bundan sonra göreceksiniz, nakliye de ucuzlayacak, deniz üzerindeki bütün trafik de artacak. Bunun, ülkemize çok büyük katkısı olacaktır.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Bakanım, tarladaki traktörün mazotu ne olacak?! Söz verdiniz; o ne olacak?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Siz hiç merak etmeyin, onlar bize ait şeyler.(Gülüşmeler)

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ama, yapın artık; iki yıl oldu.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Siz, hiç kendinizi yormayın; aman... Bak, görüyorsunuz, burada hızla yapıyoruz; traktörü de biz düşünüyoruz. Bizden önce o traktörler satılıyordu, satılıyordu.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Yine satılıyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Borcunu ödeyemeyen çiftçi, traktörünü satıyordu. Mektup geldi bana "ben eskiden para bulamıyordum, traktörümü satıyordum; şimdi, çok şükür, yeni traktör alıyorum" diyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Pamukçu öyle söylemiyor, üzümcü öyle söylemiyor Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Önünü göremeyen insan, traktör mü alır yahu; bisiklet bile almaz.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Alamıyorlar zaten.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Niye alamıyor?! Baksana...

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Bakıyorum, Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Nasıl bakıyorsun, nereden bakıyorsun?! Traktör üretimine bakın, satışına bakın allahaşkına...

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Pamukçuyu, üzümcüyü, zeytinciyi gidin görün.

BAŞKAN - Sayın Özkan, lütfen, hatibe müdahale etmeyin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Olsun, etsinler...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, Genel Kurula konuşur musunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ben de tamamlayacağım zaten.

İmalat sektörü girdisi olarak kullanılan madenî yağın üretimindeki Özel Tüketim Vergisi yükü önemli ölçüde azaltılmıştır. Bak, bundan, çok kimsenin haberi yoktur.

Yine, aracılık maliyetlerinin azaltılması kapsamında, başta kredi ve kredi kartı sözleşmelerinden alınanlar olmak üzere, Damga Vergisi ve harçlar önemli ölçüde azaltılmıştır. Bankalardaki o muameleler gittikçe artıyorsa, bunların bir sebebi de, bu aracılık maliyetlerini azaltmamızdır; buna da devam edeceğiz.

Yine, ticaret ve serbest meslek işleriyle uğraşan mükelleflerin kendileri, eşleri ve çocuklarıyla ilgili eğitim ve sağlık giderlerinin vergiye tabi gelirden indirilmesine imkân sağlanmıştır.

Yeni teknolojilerin ve ar-ge faaliyetlerinin geliştirilmesine yönelik önemli vergi indirimleri sağlanmıştır.

Otomotiv sektörünün ivme kazanmasını sağlamak için, hurda araç indirimi imkânı sağlanmıştır.

Özel İşlem Vergisi kaldırılmış, mevduat hesapları ve uçak biletleri gibi geniş kesimleri ilgilendiren unsurlar vergi kapsamından çıkarılmıştır.

Değerli arkadaşlar, bunları, tabiî, böyle kısaca saydıktan sonra, sizlerin de vakitlerini fazla işgal etmemek için, almamak için ben ayrıca şunu da belirterek sözlerime son vermek istiyorum: 20 Aralıkta yaptığım sunuş konuşmamda da belirttiğim üzere, 2003 ve 2004 bütçelerimizde olduğu gibi, 2005 yılı bütçesi de malî disiplin anlayışı esas alınarak hazırlanmıştır. Böyle oluyor da ne oluyor; hesabını bilen bir insan sürekli surette imkânlarını artırır. İşte, 2005 yılında yatırımlarımız yüzde 40 artmıştır. Yatırıma 10 katrilyonun üzerinde para ayırabildiysek, bunun sebebi malî disipline riayet etmemizdir.

Bakınız, bir de, en önemli husus milletlerin hayatında, bütçelerin açık vermesidir. Biz ne çektiysek bütçemizin açık vermesinden, bütçe açıklarının fazlalılığından çektik. Bakınız, şimdi Amerika Birleşik Devletlerine, dolar boyuna düşüyor, bir türlü de bunu önleyemiyorlar. Sebebi; bütçe açıkları gittikçe fazlalaşıyor da ondan. Bütçe açıklarına çare bulmadıkça bu iş olmayacak. Oraya gitsin, buraya gitsin; ama, bütçe açığı önemli.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Savaştan oluyor Sayın Bakan. Biz savaşı önledik; onun için siz bütçenin...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli fikirlerinizi bir de Amerika Birleşik Devletlerine bildirirseniz, belki, bir faydası olur.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gönderdik de almadılar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Almadılar mı?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Algılayamadılar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - O zaman, değer vermemişler.

Şimdi, bakınız, gayri safî millî hâsılanın bütçe açığına oranı 14,5 olmuştu; hatta, 16'yı görmüş bu millet. Şimdi, bu, iki sene gibi bir zamanda 7'ye indiriliyor. Nereden nereye!.. Yani, yarı yarıya indiriliyor. Bunu söylemek kolay. Bunu -ifade ederken- hemen söylüyorsunuz; ama, bunu yapmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğini bir hatırlarsanız, ne kadar önemli bir başarı elde ettiğimizi hepiniz anlarsınız sayın milletvekilleri.

MEHMET BOZTAŞ (Aydın) - Millet ölüyor; siz, orada, başarıdan söz ediyorsunuz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, gayri safî millî hâsılanın da 6,1'ine ineceğiz 2005'te, bununla inşallah. Sağlanan güven ve istikrar ortamının ve büyüme, enflasyon, bütçe açığı ve daha birçok konuda elde edilen kazanımların kalıcı hale getirilmesi için bu hedeflerin tutturulması gerekmektedir.

Bütçelerin kararlılıkla ve disiplin içinde uygulanması, hedeflenen politikaların gerçekleştirilmesi bakımından, son derece önemlidir. Esasen, hükümet olarak en önemli farklılığımız bu noktada ortaya çıkmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım; konuşmanızı tamamlar mısınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bitmek üzere.

Biz, sadece, bütçenin hazırlanması aşamasında titiz ve gerçekçi olmakla yetinmiyoruz; aynı hassasiyeti, uygulama aşamasında da gösteriyoruz; bunun sonuçlarını da, hep birlikte görüyoruz, görmeye devam edeceğiz. Daha önceki dönemlerde, bütçeler, başlangıçta hedeflenenin üzerinde açıkla kapanırken, bizim bütçelerimizde hedefler yakalanmış, hatta, hedeflenenden daha iyi sonuçlar alınmıştır. Söylediklerimiz ile yaptıklarımız arasında tutarlılık, içeride ve dışarıda güveni artırmıştır.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bu vesileyle, 2005 bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum.

Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç'un bir konuşma talebi vardır. Kendisine, yerinden, kısa bir açıklama için söz vereceğim.

Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bir önceki oturumda son konuşmacı olan arkadaşımız Erzurum Milletvekili Sayın Akbulut -ben, tutanaklardan bazı açıklamalar yapıp ona göre yanıt vermek durumundayım- Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı davet edilmesine rağmen, bir bahaneyle, Sayın Başbakan ve beraberindeki heyetle Brüksel'e gitmemiştir; sotaya yatmıştır; daha sonra, tabiri caizse, sotada bekleyip bunu kullanmıştır gibi birtakım açıklamalarda bulunuyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, şunu çok açıklıkla söylüyoruz; söylemeye de devam edeceğiz: Burada, Cumhuriyet Halk Partisinin takındığı tavır son derece doğrudur ve size bir özeleştiri yapma fırsatı tanımaktadır. Şimdi, 17 Aralık zirvesinde çıkan karar metni ile 6 Ekim arasında zamanın iyi kullanılmadığını söylemektedir Cumhuriyet Halk Partisi ve 17 Aralık zirvesinde, Türkiye'nin, diğer üye olan ülkelerle eşit statüde bir üyelik müzakere sürecine alınmadığını iddia etmektedir. Bu iddiasını defeatle ortaya koymaktadır. Hiçbir şekilde sotaya yatmamıştır. Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanı Brüksel'deki zirveye gitmeden önce de, birlikte yaptıkları basın toplantısında, bu duyarlılıkları Türkiye adına sergilemiştir, ifade etmiştir.

Şimdi, burada, Cumhuriyet Halk Partisinin bu tutumu, İktidar Partisine çok açık, çok net, bir dik durma fırsatı vermektedir. Bunun değerlendirilmesi gerekirken, değerli arkadaşımın, birtakım -kendisi gibi söylüyorum- tabiri caizse, ucuz söylemlerle, bunu, burada bir Maliye Bakanlığı bütçesi görüşülürken bu tarzda gündeme getirmesi son derece uygunsuz bir davranıştır.

Bir kere daha söylüyoruz; Türkiye'nin tam üyelik sürecinin kesin bir müzakere aşamasına girmesini savunuyoruz ve destek veriyoruz. Türkiye'nin diğer ülkelere tanınmamış, bize tanınacak kalıcı hak kısıtlamalarına maruz kalmamasını istiyoruz. Bu konuda elinizi güçlendirmek istiyoruz. Bunları, kalkıp burada, efendim şöyle oldu, böyle oldu, kapı arkasında durdular, şunu yaptılar diye değil; bu ulusal duruşu sergiliyoruz ve burada, dik durmanız için destek veriyoruz. Bunu, niye bu şekilde değerlendirmiyorsunuz, niye bu şekilde kullanmak istemiyorsunuz!

Ben sayın arkadaşıma şunu hatırlatmak istiyorum: Sayın Akbulut burada değil, herhalde tutanaklardan alır; değerli arkadaşım -bizim oralarda bir laf vardır- eğer yüzme bilmiyorsan, ırmakta derine girme!

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Onüçüncü turda, şahsı adına, aleyhte, Eskişehir Milletvekili Sayın Vedat Yücesan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi hakkında görüş ve düşüncelerimi belirtmek üzere şahsım adına aleyhte söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık bir haftadır, devlet sorumluluğunu umursamayan, kamu sosyal harcamalarını yok düzeye indiren bir bütçeyi tartışmaktayız. Bu bütçe, halka, topluma hiçbir hizmet taşıma umudu vermeyen nitelikte bir bütçedir; vergi ödeyenden daha fazla vergi almayı hedefleyen, tüm çabasını borçları çevirebilmeye odaklayan bir anlayışın ürünüdür; yani, bir hizmet bütçesi değildir, bir kalkınma bütçesi değildir, bir yatırım bütçesi hiç değildir. Bu gerçek, bütçenin kalemlerine bakıldığında apaçık ortaya çıkmaktadır.

Harcamalar bütçede 155,5 katrilyon lira olarak öngörülmüştür. Bu harcamaların 56,4 katrilyon lirası faiz giderlerine, 24 katrilyon lirası faizdışı fazlaya, 26,5 katrilyon lirası da sosyal güvenlik kurumları açıklarına ayrılmıştır. Bu üç kalemin toplamı 106,9 katrilyon liradır. Bu rakam genel bütçe toplamından çıkarıldığında, hizmet için sadece ve sadece 48 katrilyon lira kalmaktadır.

Kamu yatırımları, AKP Hükümetlerinin gerek 2003 ve gerekse 2004 yılında sunduğu bütçelerde olduğu gibi, cumhuriyet tarihinin en düşük düzeylerine inmiş durumdadır. Hükümet, kamu hizmeti yükümlülüğünden kendisini sıyırmaya çalışmaktadır; yani, benim kamu hizmeti verme gibi bir yükümlülüğüm yok zihniyeti içerisindedir. Diğer taraftan, 2005 yılında ekonominin yüzde 5 büyümesi öngörülmesine rağmen, bütçe, reel olarak, 2004 yılı bütçesiyle aynı düzeyde kalmıştır. Bunun anlamı, devletin, halkına daha az hizmet vermesi, daha az yatırım yapması, çalışanlarına da daha az maaş vermesi demektir. Vatandaşlar, estirilmeye çalışılan bahar havasına ve çizilen pembe tablolara bakarak büyük beklentiler içerisindeyken, hizmet gelecek diye sevinirken, işsizler iş bulma umudu içindeyken, emekliler, memurlar iyi maaş ve ücret beklerken, bütçe daha az yatırım, daha az hizmet, daha çok işsiz yaratmayı öngörmektedir. Bir başka deyişle, halkın beklentilerine cevap vermekten çok uzak bir bütçeyle karşı karşıyayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2005 bütçesinin diğer bir özelliği de, iyimser ve olumlu öngörüler ışığında hazırlanmış olmasıdır. Bütçe, büyüme, ihracat, enflasyon, vergi gelirleri, faiz giderleri ve diğer alanlarda her şeyin iyiye gideceği varsayımına dayanmaktadır. Örneğin, bütçe gelirlerinin yüksek olması, vergi gelirlerinde yüzde 18,4 artış olacağı varsayımına dayandırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ekonominin yüzde 5 oranında büyüyeceği bir yılda, vergi gelirlerini bu kadar artırmak zordur. Bu artışı sağlamak için, hükümet, yine kamu ürünlerine zam yapacak, yine dargelirlinin cebine gözünü dikecektir.

Bütçede sosyal adalet kesinlikle gözetilmemiştir. 2005 yılı bütçesinde öngörülen toplam vergi gelirleri 118,9 katrilyon liradır. Bu gelirin yüzde 73,6'sının, en adaletsiz vergi biçimi olarak bilinen dolaylı vergilerle sağlanması öngörülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, nüfusun yüzde 43'ü yoksulluk, yüzde 12'si açlık sınırı altında yaşarken, dolaylı vergilerin bu derece yüksek oluşu, gelir dağılımını daha da çarpıklaştıracak, yoksullaşmanın derinleşmesine neden olacaktır. Ayrıca, dolaylı vergilerin yüksekliği, yasal olarak öngörülen tüm vergilerini ödeyen kesimlerin vergi yükünün daha da ağırlaşmasına yol açmaktadır. Özellikle kayıtlı sektörlerde çalışan ücretliler, uygulanan ağır dolaylı vergiler nedeniyle çifte vergilenmeye tabi tutulmaktadır. Bu çarpık yapı, muhakkak düzeltilmelidir. Bu yapı düzeltilmedikçe, dolaylı vergilerin oranı makul seviyeye çekilmedikçe, vergide adaleti sağlamak ve sosyal adaletten bahsetmek mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, Anayasada açık madde var; herkes kendi gücü oranında vergilendirilir. Hükümet bunu sağlamakla mükelleftir. Uygulamaya bakıldığında bu maddenin ihlali açıkça ortaya çıkmaktadır. Toplumda asgarî ücretle çalışmak zorunda kalan insanlar yüzde 15 Gelir Vergisi ödemek durumundayken, yine, yılda 700 000 000 lira vergi verirken; trilyonları oturduğu yerden kazanan, devlet kâğıtlarından yılda 345 milyar lira faiz geliri elde edenlerden hiç vergi alınmamaktadır. Bunun anlamı gayet açıktır değerli arkadaşlarım; AKP, sıkıntı içerisindeki çiftçiden, memurdan, işçiden, yoksul vatandaşlarımızdan artan oranda aldığı vergiyi, yüksek reel faizlerle zengin kesime transfer etmektedir. Yoksul kesimler, daha da yoksullaştırılırken, bir ekonomi ve maliye politikası, sistemli, kararlı, düzenli olarak uygulanmaktadır. AKP, zenginleri kollayan ve kendi zenginlerini yaratan bir parti haline gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan, geçen hafta içerisinde Kurumlar ve Gelir Vergisinin düşürüldüğünü ilan etti. Yüksek vergilerin düşürülmesi hepimizin arzusudur; ancak, ayrıntılı olarak incelendiğinde, Gelir Vergisindeki yüzde 5'lik indirimin sadece toplumun varlıklı kesimlerini kapsadığı anlaşılmaktadır. Yani, fakirin vergisi azalmamış, yine aynı kalmıştır. Gelir Vergisi mükellefi, gelir dilimlerine göre, yüzde 20 ilâ yüzde 45 oranında vergi ödüyordu. Bundan sonra, en yüksek vergi, yüzde 45 yerine yüzde 40 olacak. Bu durum, yıllık geliri 140 milyar lirayı aşan, yani, aylık gelirleri 11 milyardan fazla olanlara yarayacak. Gelir Vergisi mükelleflerinin onbinde 1'ini teşkil eden bu kesimin vergisi yüzde 5 düşüyor; yoksa, fakirin ödediği vergi değil.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe, belirttiğim eksik yönlerinin yanı sıra, daha fazla borçlanmaya davetiye çıkarırken, ihracatçıyı da zor durumda bırakan, ithalatı teşvik eden, dışticaret açığını ve cari açığı artıran politikaların aynen devam edeceği mesajlarını veren bir bütçedir.

2005 yılı için ortalama dolar kurunda yüzde 11,5'lik bir artış öngörülüyor. Yüzde 8 enflasyonun olduğu bir ortamda 11,5'lik bir kur artışı, değerlenmiş Türk Lirası anlayışına dayalı politikanın aynen sürdürüleceğini ortaya koymaktadır. Bu politikanın sonucu ise, büyük ithalat patlamasıdır, büyük dışticaret açığı verilmesidir, büyük cari açık verilmesidir, büyük borçlanma yapılmasıdır. Bu nedenlerle, 2004 yılındaki politikaların 2005 yılında da uygulamaya devam edilmesi, ekonomide ciddî sıkıntıların yaşanmasına sebep olacaktır.

Ayrıca, aşırı değerli Türk Lirası, ekonomimizi sıcak para istilasına uğratmıştır. Ülkemizde sıcak para miktarı 23 600 000 000 dolar gibi tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre sıcak paranın 8 500 000 000 doları hazine bonosunda, 12 300 000 000 doları hisse senedinde, 2 800 000 000 doları ise mevduatta değerlendirilmektedir. Yani, sıcak para sahipleri, bir yılda, 7 300 000 000 dolar para kazanmaktadır; üstelik de, bir kuruş vergi ödemeden.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazine bonosunda değerlendirilen 8 500 000 000 doların ülke ekonomisindeki dolaşımı şu şekilde gerçekleşmektedir: Bu paranın, 22 Kasım 2003 tarihinde dönemin kuru olan 1 480 000 liradan bozdurulduğunu ve elde edilen 12 katrilyon 580 trilyon liranın hazine bonosunda değerlendirildiğini varsayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yücasan.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yüzde 22,1 ortalama faiz üzerinden, bu yatırım miktarı -Sayın Bakanımızın dikkatini istirham ediyorum- bir yılda, 15 katrilyon 360 trilyon liraya ulaşıyor. Bu rakam, 1 450 000 lira üzerinden dolara çevrildiğinde, 10 600 000 000 dolara tekabül ediyor; yani, 8 500 000 000 dolar portföye sahip arkadaşlar, hazine bonosu alımlarıyla yılda 2 milyar dolar net faiz geliri elde ediyor. Böylesi bir kazanç mekanizmasının, vurgun düzeninin mantıklı bir izahı olabilir mi?! Aynı basit hesap, 12 264 000 000 dolarını hisse senedinde değerlendiren arkadaşlar için de geçerlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yücasan, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Tamamlayacağım Başkanım.

Hisse senedi olan yatırımcılar, vurguncular, bir yılda 4 600 000 000 dolar net borsa geliri elde etmektedir. Benzer şekilde, 2 760 000 000 dolarını mevduatta değerlendirenler için de Türkiye sıcak para cenneti durumundadır. Yatırım aracı olarak mevduatı tercih eden bu vurguncular, bir yılda 546 000 000 dolar net mevduat elde etmektedir. Yani, her üç yatırım aracı toplandığı takdirde, 23 700 000 000 dolar sıcak paranın, Türkiye'de, bir yılda 7 234 000 000 dolar kazanç elde ettiği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu soygun düzeninin devam etmesi önlenmelidir. Aksi halde, ülkemizin kalkınması için gerekli parayı, bu şekilde, rantiyecilere aktarmaya devam edeceğiz; sonuçta, milletimiz daha da fakirleşecek. Bu nedenle, sıcak paranın ekonomi dengesini bozmasını önleyecek tedbirler bir an önce alınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yücesan, söyleyecek çok şeyiniz vardır; doğrudur; ama, lütfen, son cümlelerinizi alayım. Bundan sonraki aşamada bir uzatmaya gitmeyeceğim, ona göre toparlarsanız, memnun olurum.

Buyurun.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.

Huzurunuzda açıkça ifade etmek istiyorum ki, elverişli bir bütçenin hazırlanması için yapılması gerekenler bellidir. Rantiyeler vergilendirilmeli, dolaylı vergiler düşürülmeli, kayıtdışı vergi kayıt altına alınarak yolsuzlukla etkin mücadele edilmeli, faiz vadeleri uzun vadeye yayılmalı, istihdamı artırmak için yatırımlara ayrılan pay ile kamu hizmetlerine, sosyal giderlere ve personele ait pay artırılmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, bütçenin hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yücesan.

Sayın milletvekilleri, onüçüncü turdaki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Bilindiği üzere, 10 dakika soru, 10 dakika da cevap işlemi olacaktır.

Soru sorma işlemini başlatıyorum.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanımıza birkaç sorum var; çok hızlı ve kısa soracağım.

Bazı kurum ve kuruluşlar, bütçede yer alan ödeneklerini yılın sonuna doğru alabilmeleri nedeniyle birkısım sıkıntılar yaşamaktadırlar. 2005 yılında, işbu sıkıntıların giderilmesine yönelik çalışmalarınız var mıdır?

Diğer sorum şu: 2006 yılı bütçesine temel dayanak olacak 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasının uygulanması konusundaki çalışmalarınız hangi aşamadadır?

Gelişmiş ülkelerde, vergi idareleri bilgi teknolojilerini etkin bir şekilde kullanmaktadırlar. Vergi idaresinin bilgiişlem altyapısını güçlendirmek için Bakanlığınızca neler yapılmaktadır?

Son sorum: Bütçe açığı konusunda Avrupa Birliği standartlarının yakalanmasına yönelik öngörünüz nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Cantimur, buyurun.

ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bu yasama döneminde 3568 sayılı Kanunda değişiklik yapmayı ve meslek mensuplarına daha fazla yetki ve sorumluluk vermeyi düşünüyor musunuz?

VEDOK-2 Projesi tüm yurtta ne zaman devreye girecek?

Vergi Usul Kanununun mükerrer 227 nci maddesinin uygulanmasını sağlama konusunda bir çalışmanız var mıdır?

Konuşmanızda, vergi sisteminin basitleştirilmesi gerektiğinden bahsettiniz; bu konuda ne gibi çalışma yapıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Cantimur.

Sayın Yeni, buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Maliye Bakanıma bazı sorular yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, sizin ve ekibinizin çalışmalarını takdirle alkışlıyoruz. Bu vesileyle de, bazı konulara açıklık getirmek için sorularımı yöneltiyorum.

Menkul kıymet alım-satım kazançlarından alınması düşünülen vergide, stopaj veya beyan usulü mü uygulanacaktır? Stopaj usulünde, zararın kârdan mahsubu sorun yaratmaktadır. Eğer stopaj usulü uygulanacaksa, zararın mahsubu sorunu nasıl çözülecek? Beyan usulü uygulanacaksa, ortaya karmaşık bir sistem çıkacak ve bu sistemin uygulamasında, mükelleflerin, bilmeden yapacakları hatalar yüzünden büyük malî cezalara maruz kalması olasıdır. Her iki sistemin sakıncalarını da asgariye indirecek karma bir sistemi ya da yeni bir sistemi düşünüyormusunuz?

İkinci sorum: Vergi mükellefleri, vergi dairelerinde vergilerini rahat bir ortamda -çay, kahve içerken- ödemelerini arzulamaktadırlar. Samsun'da böyle bir ortamın olmadığını biliyoruz. Samsun'a modern bir defterdarlık binasını ne zaman yaptıracaksınız?

Üçüncü sorum: Özelleştirmeyi hızlandırabilmek için yeni düzenlemeler yapmayı düşünüyor musunuz? Karadeniz Bakır İşletmeleri özelleştirildi. Alan firma, Samsunumuza ciddî yatırımlar yaptı, istihdam ve iş imkânları artmaya devam ediyor. Samsun'da, Samsun Azot Sanayii bulunmaktadır; burayı ne zaman özelleştireceksiniz?

Dördüncü sorum: 4325 ve 5084 sayılı Kanunlar kapsamında, hazineden bedelsiz devredilen taşınmaz sayısı, yatırım tutarı ve sağlanan istihdam ne kadardır?

Son sorum: Acil Eylem Planı çerçevesinde, kamu kurum ve kuruluşlarına ait satılan sosyal tesis sayısı kaçtır? Ne kadar gelir elde ettiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim, sağ olun.

Buyurun Sayın Koçyiğit.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) -Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, aracılığınızla, Maliye Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan'a üç soru soracağım; fakat, Sayın Bakanımıza geçen sene de soru sormuştum, Genel Kurulda cevaplandırmamışlardı; daha sonra yazılı olarak cevap vereceklerini söylemişlerdi. Tam bir sene geçti, iki sorumun da cevabını alamadım. Sayın Bakanımız, mümkünse, bu sorularımın cevabını burada verirlerse, memnun olurum.

Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, uygulanan IMF politikaları sonucu, bir yandan temel tarım girdileri olan tohumluk, ilaç, elektrik, sulama, gübre, yem ve makine fiyatları artarken, öte yandan da, tabanfiyatları düşük tutulmak suretiyle, tarım sektörü, yani, çiftçilerimiz çöküntüye uğratılmıştır. Sayın Bakanım, bir nebze olsun, çiftçilerimizi icradan kurtarıp, rahatlatmak için, temel tarım girdilerindeki Katma Değer Vergisini kaldırmayı ya da hatırı sayılır bir şekilde indirmeyi düşünü-yormusunuz?

İkinci sorum: Sayın Başbakanımız, bir yandan 2005 yılını "Özürlüler Yılı" ilan ederken, öte yandan da, 2005 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının "Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler" başlığını taşıyan 38 inci maddesinin yedinci fıkrasında getirilen bir hükümle, 2005 yılında, özelleştirme kapsamındaki kamu kuruluşlarında özürlü istihdam edilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Sayın Bakan, bu çelişkiyi nasıl karşılıyorsunuz? Özürlülerin önünü açmak için, söz konusu bütçe hükmünü kaldırmayı düşünüyormusunuz?

Son sorum: Sayın Bakanım, hepimizin bildiği gibi, kısa bir süre önce, Yüce Genel Kurulumuzda, özelleştirme mağdurlarının mağduriyetlerine son vermek amacıyla bir yasal düzenleme yapıldı; fakat, şu ana kadar, özürlülerin hiçbiri bir işe yerleştirilemedi. Bu yasa hükmü ne zaman uygulanacak?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın Çavuşoğlu, buyurun.

YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Karaman) - Sayın Bakanım, ben de, özellikle ar-geyle ilgili soru sormak istiyorum.

Bu yılki bütçemize göre, gayri safî millî hâsılaya göre, ar-ge miktarımızın, kurumlara göre -mesela, üniversitelerde, TÜBİTAK'ta ve diğer devlet kuruluşlarında- oranlarının durumu nedir?

İkinci sorum: Bu yıl için ayrılmış olan ar-ge bütçemizi AB ülkeleri, gelişmiş ve ileri gitmiş diğer ülkelerle mukayese ettiğimiz zaman yerimizin ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Geçtiğimiz yıl ar-geye ayrılan binde 2 payın en çoğunun sahibi hangi kurumdur? Bu konularda açıklama yaparsanız memnun olurum.

Ayrıca, çıkarmış olduğumuz İhale Kanunuyla ilgili yeni bir çalışma söz konusu mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çavuşoğlu.

Sayın Özyürek, buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakandan şunları öğrenmek istiyorum: Sayın Bakan, burada, bazı mallarda KDV indirimi yaptıklarını övünerek anlattılar. Şu anda, yüzde 18 olan genel KDV oranını indirmek için herhangi bir çalışmaları var mı?

Bir diğer önemli nokta: Denizcilik için, denizlerde çalışan araçlar için mazotta önemli bir indirim yaptıklarını söylediler. Acaba, bu yolla ne kadarlık bir kaçak ortaya çıkmaktadır? Yani, vergi kaybını sormuyorum; denize teslim ediyor gibi gösterip, sonra karada kullanılan çok miktarda mazot var. Bunu çeşitli vesilelerle biliyoruz. Bu yönde bir tespitleri var mı? Bunu önlemek için ne gibi çareler düşünmektedirler?

Bir diğer sorum: Sayın Bakan, Gelir Vergisi oranlarında da indirim yaptıklarını söylediler; ama, bu, yılda 78 milyar liranın üstünde gelir elde eden kesimler için yapılan 5 puanlık bir indirimdir; yani, varlıklı kesime dönük bir indirimdir. Asgarî ücretliyi de kapsayan diğer vergi dilimlerinde de 5 puanlık, bir indirim yapmayı düşünürler mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Sayın Güner, buyurun.

MEHMET GÜNER (Bolu) - Sayın Bakanım, bütçenin hayırlı olması dileğiyle saygılar sunuyorum.

Bu geçen dönemde -biraz mesleğimiz gereği- eczanelerde ödenek sıkıntıları vardı. Daha ziyade, Emekli Sandığına bağlı çalışan memurların, kurumlarını, farklı bir şekilde, birçoklarında, zamanı geldiğinde, bazı kurumlarda ödenek çok olmasına rağmen, bazı kurumlarda ödenek bulunamıyor. Örnek verecek olursak, 15 personeli olan bazı okullarda, ödenek, bir memurun rahatsızlığı nedeniyle çok çabuk tükenebiliyor. Daha sonra birçok sıkıntılar çıkıyor. Bu dağınıklığı önlemeyi önümüzdeki dönemlerde düşünüyor musunuz? Çünkü, daha evvelden sağlık harcamaları, ödeneğe bakılmaksızın, defterdarlıklardan, muhasebe müdürlüklerinden ödeniyordu. Bu sene böyle bir sıkıntı yaşadık. Önümüzdeki dönemde bu sıkıntıları kaldırmak için bir çalışmanız var mı?

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güner.

Sayın milletvekilleri, soru sorma işlemi tamamlanmıştır; Sayın Bakan bu sorulara cevap verecektir.

Sayın Bakanım, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Müsaade ederseniz, ben, sondan başlayarak cevaplandırayım.

Sayın Güner'in sorduğu, ilaçların ödenekleriyle ilgili sıkıntıların giderilmesi amacıyla, biz, 1 Aralıkta bir tebliğ yayınladık "ödeneklere bakılmaksızın ödenmesi" diye. Bundan sonra, inşallah, o şekilde devam ederiz.

Sayın Özyürek "yüzde 18 oranındaki genel oranın indirilmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı" diye sordu.

Tabiî, bunları sektör sektör ele alıyoruz. İlkönce, hepinizin bildiği gibi, gıda sektöründe, millî eğitim sektöründe ve sağlık sektöründeki yüzde 18 olan oranı 8'e indirdik. Bundan sonra -çalışmalarımız devam ediyor- ne zaman, nasıl, ne yapabiliriz -şu anda indirdiklerimiz bunlar; bunu söylüyoruz- ileriye doğru, ilerdeki hesaplarımız bunu gösterecektir. Şimdiden herhangi bir şey söylememiz mümkün değildir.

"Denizdeki indirimle ilgili kaçak ne kadar" dediniz. Biz, tabiî, kaçağın olmaması için gerekli her türlü tedbiri aldık, hatta Deniz Ticaret Odasını da bununla ilgili olarak devreye soktuk. "Çeşitli şekillerde, bazen bu yolla kaçak yapılıyor; denizde sıfır alıp, bu, karada satılıyor" gibi bize de bazı ihbarlar geldi. Bunlar üzerinde gerekli incelemeleri yapıyoruz ve bu incelemelerin sonucunda bir şey çıkarsa, onu da tekrar bilgi olarak arz ederiz; ama, şu anda yok.

"Asgarî ücrette vergi indirimi yapılabilecek mi" diye soruldu.

Değerli arkadaşlar, ben, konuşmamda bahsettim. Tabiî, vergilerin her diliminde indirim yapmak bizim arzumuzdur; ama, eldeki imkânlara göre de hareket etmek mecburiyetimiz vardır. Elimizdeki bütçe, hassasiyeti olan bir bütçedir. Elimizden azamî ne geliyorsa, onu yapmanın gayreti içerisindeyiz. Gönlümüzden geçen daha fazla yapmak; ama, o, imkân meselesidir; o imkânı yakaladığımız anda, hiç gözümüzü kırpmadan bu şekilde tedbiri alırız.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tapuyu almış mıydınız Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Efendim, anlayamadım?..

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tapuyu almış mıydınız?

BAŞKAN - Sayın Bakanım, Genel Kurula cevap verir misiniz.

Sayın Ercenk...

Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Çavuşoğlu, ar-geyle ilgili olarak sordu. Hükümetimiz, ilk defa, ar-geyle ilgili, hem teşvikleri artırdı... Biliyorsunuz, özel sektör, 100 liralık ar-ge harcamasını 140 lira olarak indirecek vergiden. Onun dışında, kamudaki ar-geler, ilk defa olarak TÜBİTAK eliyle dağıtılmak üzere 450 trilyon para ayrıldı ve bu, TÜBİTAK kanalıyla harcanacak. Bu, bizim gayri sâfi millî hâsılamızın yüzde 1'inden biraz daha fazla olan bir kısım. Genel üniversiteleri ve diğerlerini de düşünecek olursak, Türkiye, ilk defa gayri sâfi millî hâsılanın yüzde 1'inin üzerinde kaynak ayırdı ve bu, ilk defa oluyor. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 1 ilâ 2 oranında oluyor. Bizim de bütün niyetimiz, gelişmiş ülkelerde ar-gelere ayrılan ödenekler kadar ödenek ayırmak; ama, bu ayrılma ilk defa oluyor.

Sayın Koçyiğit'in, bize daha önce sorup da, bir sene geçmesine rağmen cevap alamamasından dolayı üzüldüm. Onu tekrarlarsa, hemen kısa zamanda yerine getiririz; ama, bana, "çiftçilerin temel girdileriyle ilgili olarak KDV'lerde bir indirim düşünüyormusunuz" diye sordu. Biliyorsunuz, bizim ülkemizde, tarımın en büyük sıkıntılarından bir tanesi de verimliliktir. Yani, diğer ülkelerle kıyasladığımız zaman, bizdeki verimliliğin çok düşük olduğunu görürüz. Türk çiftçisi ve Türk tarımı, verimliliği artırdığı zaman, otomatik olarak, hem birim başına girdi maliyetleri düşecek hem de daha kârlı bir duruma geleceğiz. O bakımdan, verimliliğin artırılmasının birçok nedeni var; ama, bunların içerisinde, tohum, en önemlilerinden bir tanesidir. Bu bakımdan da, biz, tohumdaki vergiyi yüzde 18'den yüzde 8'e ve yüzde 1'e indirdik. Tohumdaki KDV'nin yüzde 1'e indirilmesi, bütün çiftçilerimiz tarafından takdirle karşılanmıştır. Onu, bilgi olarak arz edeyim.

Bir de, ayrıca, fennî ve karma yemlerdeki, hayvan sağlığı için kullanılan ilaçlardaki, ziraî mücadele ilaçlarındaki vergi oranı, aynı şekilde, yüzde 18'den yüzde 8'e indirilmiştir. Bunlar, bizim çiftçilerimize yapılan önemli bir katkıdır. Daha önce, bunların hepsinin vergisi yüzde 18 idi.

"Onun dışında da vergi indirimi yapar mısınız" diye soruldu. Bunun üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. Dediğimiz gibi, imkânlarımız elverdiği ölçüde, elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız.

Yine, Sayın Koçyiğit'in, özürlülerle ilgili bir sorusu oldu. Özelleştirmeye tabi olan şirketlere özürlü alınmasıyla ilgili madde, hemen özelleştirme olup da tekrar çıkarılmaya maruz kalınmaması amacıyla, işletilmiyordu; ama, yoğun talep oldu, bilhassa bizim milletvekilimiz Lokman Ayva'nın bu husustaki girişimleri çok fazla oldu. Tahmin ediyorum, sayın milletvekillerimiz tarafından bununla ilgili olarak bir önerge verildi; sırası gelince, görüşülecek zannediyorum. Biz, Hükümet olarak, özelleştirmeye tabi olan şirketlere de özürlülerin alınmasından yanayız, burada da, önerge gelirse -ki, verilmiş bulunuyor- kabul oyumuzu kullanacağız.

HALUK KOÇ (Samsun) - Komisyonda niye kabul etmediniz Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tabiî, bunlar, Sayın Meclisin takdiridir, bizim takdirimiz değil.

HALUK KOÇ (Samsun) - Her zaman takdir olsa keşke.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Meclisin her takdiri kabul edilseydi...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Meclisin, tabiî, çoğunluğu önemli.

HALUK KOÇ (Samsun) - Komisyonun çoğunluğu da aynı şekilde.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Komisyonun da çoğunluğu önemli; çoğunluk demokrasilerde önemlidir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Tekzip ettiniz kendinizi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Mademki demokratik bir ülkeyiz ve demokratik bir çatı altında bulunuyoruz, çoğunluk ne diyorsa odur.

Şimdi, Sayın Ahmet Yeni'nin "Azot Sanayii ne zaman özelleştirilecek" diye bir sorusu vardı; çok yakın zamanda özelleştirilecek. Onunla ilgili tekrar çalışmalar yapılıyor. Biliyorsunuz, son özelleştirmede, fiyat verenler yüksek fiyat vermişler herhalde, hesaplamalarına göre, birincinin de teminat mektubu yakıldı, ikincinin de teminat mektubu yakıldı, üçüncüye geldi, üçüncü de alamadı, onun da teminat mektubu yakıldı; ama, bu demek değildir ki, böyle kalacağız, hemen, tekrar ihale çalışmalarına başlandı, yeniden ihaleye çıkılacaktır; inşallah, onu da kısa zamanda özelleştirmeyi umuyorum.

Menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesiyle ilgili olarak, yakında tasarımız geliyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. O tasarıya göre yüzde 15 oranında stopaj... Şimdi, orada, beyana tabi tutulmayı, mükellefler, menkul sermaye iradı sahipleri pek istemiyorlar. "Bize stopaj şeklinde bir vergi getirin, bu nihaî vergi olsun" diyorlar. Nihaî vergi de olunca, bu, tabiî, yalnız stopajla kalıyor, tekrar beyanname istenilmeyecek; ancak, bildiğiniz gibi, bu, borsalarda alıp satılan hisse senetlerinin üç ay içerisinde alım satımlarından elde edilen gelir; yani, bir artış olursa, onlar da vergiye tabi tutulacak; dolayısıyla, oradaki vergilendirme süreci de üç ay içerisinde oluyor. Üç ay içerisinde aynı tip kazançtan zarar ederse, onun mahsubu mümkün, bunu da yapacak olan bankalar ve aracı kurumlar. Bunlarla ilgili altyapı çalışmalarını onlar da bir sene içerisinde tamamlayacağı için 2006'dan itibaren uygulanacak bu vergi. Tahmin ediyorum, yarın veya öbür gün de Yüce Meclisin huzuruna gelecek bu, burada daha enine boyuna tartışırız.

Sayın Işık'ın sorusu: 5018 sayılı Kanunun uygulamaya konulması için yürütülen çalışmalar. İçdenetim Koordinasyon Kurulu üyeleri atanmış ve çalışmalara başlamıştır. Şimdiye kadar 18 yönetmelik tasarısı hazırlanmış ve ilgili kurumlara görüş için sunulmuştur. Bu yönetmelikler iki üç ay içinde yayımlanmış olacaktır. Avrupa Birliği tarafından finanse edilecek ve içkontrol sisteminin kurulmasını amaçlayan bir proje ocak ya da şubat 25'ten itibaren uygulamaya konulacaktır.

BAŞKAN- Sayın Bakanım süreniz doldu, biraz hızlı cevap verirseniz...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Peki.

Değerli milletvekilleri, diğer konulara da vakit olmadığından dolayı ayrıntılı olarak cevap veremiyorum, onları da yazılı olarak bildireyim.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan,teşekkür ediyorum,saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakanım

Sayın milletvekilleri, şimdi, sırasıyla, onüçüncü turda yer alan Maliye Bakanlığının bütçesinin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Maliye Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

12 - MALİYE BAKANLIĞI

1. - Maliye Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

Fonksiyonel

 

 

 

Kod

Açıklama

YTL

 

01

Genel Kamu Hizmetleri

18 835 977 260

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

02

Savunma Hizmetleri

1 285 800

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

03

Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri

39 304 600

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

09

Eğitim Hizmetleri

3 568 100

 

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

10

Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri

8 900 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. - Maliye Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Maliye Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

Lira

- Genel Ödenek Toplamı

:

28 486 750 681 750 000

- Toplam Harcama

:

28 109 131 259 550 000

- İptal Edilen Ödenek

:

608 631 801 700 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

262 593 704 300 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar

 

 

Gereği Ertesi Yıla Devreden Ödenek

 :

 31 581 324 800 000

 

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi ile 2003 malî yılı kesinhesabı kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının 1 inci maddeleri kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesinhesapları ile gelir bütçesiyle ilgili 2 nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

1. - 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının gider bütçesiyle ilgili 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:

 

2005 MALÎ YILI BÜTÇE KANUNU TASARISI

BİRİNCİ KISIM

Genel Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Gider, Gelir ve Denge

 

Gider bütçesi

MADDE 1.- Genel bütçeye dahil dairelerin harcamaları için bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere 153.928.792.910 Yeni Türk Lirası ödenek verilmiştir.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi, daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir bütçesine ilişkin 2 nci maddeyi tekrar okutuyorum:

Gelir bütçesi

MADDE 2. - Genel bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere 124.330.000.000 Yeni Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN - 2 nci maddeye bağlı (B) cetvelinin bölümlerini okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

(Genel Bütçenin Gelirleri)

B - C E T V E L İ

 

Kodlar

Açıklama

2005 Yılı Bütçe Gelirleri (YTL)

 

01

Vergi Gelirleri

118 950 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

02

Vergi Dışı Gelirler

16 836 180 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

03

Sermaye Gelirleri

927 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

04

Alınan Bağış ve Yardımlar

131 820 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

GENEL TOPLAM

136 845 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

09

Red ve İadeler ( - )

12 515 000 000

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...

 

 

 

Kabul edilmiştir.

 

 

 

NET BÜTÇE GELİRİ

124 330 000 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyi, kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3. - Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddesinde belirtilen tahmin edilen gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma hasılatı ile karşılanacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; 3 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

Sürelerinizi birleştiriyorum; süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 3 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

2005 yılı bütçesinin 3 üncü maddesi, bir denge maddesidir ve ödenekler ile gelirler arasındaki farkın net borçlanma hâsılatı ile karşılanacağını öngörmektedir.

Aslında, bütün bütçelerde 3 üncü madde bir denge maddesidir ve ödeneklerin gelirlerden fazla olması halinde, aradaki farkın borçlanmayla karşılanması da doğaldır; ancak, Türkiye koşulları dikkate alındığında, bu konuda, doğal olmayan birkaç nokta vardır. Birincisi, Türkiye'nin iç ve dış borçlarının hızla artması ve bu konuda ciddî önlem alınmamasıdır. Türkiye'nin 2002 yılında 222 000 000 000 dolar olan toplam borcu, 2004 yılında 300 000 000 000 dolara yükselmiştir; kamu borçlarının miktarıysa, aynı dönemde, 176 000 000 000 dolardan 243 000 000 000 dolara çıkmıştır. Kasım 2002 ile Ekim 2004 arasında; yani, iktidarınız döneminde, toplam borç stokundaki artış, yaklaşık 70 000 000 000 dolardır.

Sayın milletvekilleri, iç ve dışborçlardaki bu artışın küçümsenecek bir tarafı yoktur ve bunun küçümsenecek boyutta olmadığını kabul etmek zorundayız; çünkü, Türkiye, sadece borçlarını ödemek için borçlanmamaktadır, yüzde 6,5 gibi yüksek bir faizdışı fazla vermesine ve yatırımlar gibi çok önemli bir kalemi cumhuriyet tarihindeki en düşük düzeyine indirmesine rağmen, borç ödemelerinden daha fazla miktarda borçlanmaktadır; bu nedenledir ki, borç stoku artmaktadır. İktidar, sık sık, faiz harcamalarının vergi gelirlerine oranının azalmasına ve faiz harcamalarının gayri safî millî hâsılaya oranının düşmesine atıfta bulunmakta ve borçlarda olumlu gelişme olduğundan söz etmektedir; ancak, olumlu gözüken bu tür gelişmelerin bir kısmı, Türk Lirasının değerli olmasından ve dolardaki aşırı düşmeden etkilenmektedir. Kaldı ki, bu tür gelişmeler, borç stokundaki hızlı artış gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.

Türkiye, yüzde 6,5 oranındaki faizdışı fazlaya rağmen, borç stoku sürekli olarak artan bir ülke konumundadır. Yapılan iş, borcu ödeyerek azaltmak değildir; yaptığımız iş borcu döndürmektir ve bunun da topluma maliyeti çok yüksektir.

İç ve dışborç stokunun hızla arttığı bir ortamda, hiç kimsenin, borçların sürdürülebilir olduğunu söyleyerek, kendisini ve toplumu rahatlatma lüksü yoktur. Benzer şekilde, iktidarın, hızla artan cari açığı da, sürdürülebilir olduğunu ileri sürerek, küçümseme lüksü yoktur.

Değerli arkadaşlarım, yoktur; çünkü, burada önemli olan, bütçe açığının ve cari açığın ne pahasına sürdürüldüğüdür. Eğer, siz, bütçe açığını sürdürmek için, bütçe ödeneklerini, 2004 yılına göre sadece binde 9 oranında artırıyorsanız -altını çiziyorum, reel olarak binde 9 oranında artırıyorsanız- faizdeki düşmeye rağmen, hâlâ yüzde 15 reel faiz ödüyorsanız, yatırımları tarihteki en düşük düzeyine indiriyorsanız, tarım desteklerini kesip milyonlarca çiftçiyi kendi kaderine terk ediyor ve Avrupa Birliğinin çok iyi desteklenen çiftçileri karşısında, savunmasız bırakıyorsanız; kaynak sorununu çözmek ve yabancı yatırımcıları çekmek için en olmayacak tavizleri vermekten, yabancı şirket ve kişilere en değerli tesislerinizi ve arazilerinizi satmaktan çekinmiyorsanız, borçlardaki hızlı artışı "sürdürülebilir" diye tanımlama hakkınız yoktur.

Eğer, bu uğurda, çalışanları yoksulluk sınırı altındaki ücretlere mahkûm ediyorsanız ve her türlü güvenceden mahrum bırakıyorsanız, bütçe açığının sürdürülebilir olduğunu söyleyerek, iyimser bir hava yaratmaya hakkınız olabilir mi?

Bu konuda, doğal olmayan ikinci nokta, bütçe açığını kapatmak için ödenekleri kesmek, en temel kamu hizmetlerinden vazgeçmek ve ne pahasına olursa olsun özelleştirme anlayışını sürdürerek, çok değerli tesisleri yok pahasına satmak dışında ciddî bir girişim yapılmamasıdır. Örneğin, ciddî ve etkin, alt gelir kesimleri ile çalışanlar üzerindeki vergi yükünü hafifletecek, adil bir vergi reformu bir türlü gündeme getirilmemektedir. Getirilen vergi tasarıları, daha çok, üst gelir gruplarını ve kurumları rahatlatacak düzenlemelerdir. Oysa, vergi gelirleri, harcamaları karşılamamakta ve adaletsizliğin çok tipik bir göstergesi olan dolaylı vergilerin oranı yüzde 75'lere ulaşmış bulunmaktadır.

Yine, yıllardır kayıtdışı ekonomiden yakınıldığı halde ve kayıtdışı ekonominin oranı yüzde 65'leri aştığı halde, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak için ne yapıldığı da belli değildir. Oysa, kayıtdışı ekonominin varlığı, istatistikî verileri çarpıtmaktan başlayarak, bir dizi olumsuzluğa neden olmaktadır. Örneğin, kayıtdışı ekonomi var olduğu zaman, kamu kesiminin hacmi ve vergi yükü gerçek boyutlarıyla yansımaz. Yine, kayıtdışı ekonominin varlığı, dışticaret ve döviz hareketlerinin tam olarak izlenmesini engeller. Bu sapmalar, gerçekçi para ve maliye politikalarının uygulanmasını ve söz konusu politikaların etkinliğini olumsuz yönde etkiler.

Kayıt dışında olan işletmeler küçük ölçekli olduğundan ve genelde, kayıt dışında kalmaları küçük ölçekte kalmalarına bağlı olduğundan, kayıtdışı ekonominin varlığı, işletmelerin optimum büyüklüğe ulaşmasını da engeller ve dolayısıyla, verimliliği de olumsuz yönde etkiler.

Sayın milletvekilleri, toplam borç stokunun yüzde 40'ı yabancı para cinsindendir. Nakit borçlanmalarda ortalama vade 1 yıl kadardır ve bu durum, borçları faizlerdeki ve kurdaki değişikliklere karşı çok duyarlı kılmaktadır. Ayrıca, hazine içborçlanmasındaki artış nedeniyle, kaynaklar, kamunun borçlanma ihtiyacını karşılamak için giderek daha yüksek oranda kullanılmaktadır. Nitekim, 2002 yılında içborçların yüzde 47'si piyasadan yapılan borçlardan oluşurken, söz konusu oran 2003 yılında yüzde 52'ye, 2004 yılında ise yüzde 62'ye çıkmıştır. Bütçe açığı için söz konusu olan ve bütçe açığının risk oranını artıran faiz ve kur değişikliklerine karşı duyarlılık cari açık için de söz konusudur. Cari açık, dışticaret açığından, dolayısıyla, kurlardan doğrudan etkilenmektedir; ancak, cari açığın bugün için sürdürülebilir olması, faizlerin düzeyine ve faizlerdeki değişikliklere de bağlıdır; çünkü, cari açığın sürdürülebilirliği, sıcakparanın faiz ve kur değişikliklerinden yararlanmak için Türkiye'ye gelmesinden etkilenmektedir. Ters yönde kaydedilecek olan bir gelişmenin bu alanda büyük bir sorun yaratacağı açıktır. Bu nedenle, doğal olmayan üçüncü nokta, dışticaret açığını kapatmak için bilinçli bir çaba gösterilmemesi ve gelişmiş ülkelerin aksine, Türkiye'deki iktidarın büyük miktardaki ithalat artışını bile olağan karşılamasıdır.

Aramalı ve yatırım malı üretmek için özel bir çaba gösterilmemektedir. Halbuki, üretim arttığında, yeterli aramalı ve yatırım malı üretilmediği için, bu, doğrudan ithalatı, dışticaret açığını ve cari açığı etkilemektedir.

Doğal olmayan dördüncü nokta, borçların geri ödenmesinde çok önemli olduğu halde, üretken yatırımların tümüyle ihmal edilmesidir. Oysa, borçların rahatça geri ödenmesi, paranın üretken yatırımlara kanalize edilmesine ve ülkenin üretim kapasitesinin artırılmasına bağlıdır.

İktidarın kamu sektörüne yatırım yaptırmama hedefi, kamu yatırımlarını, tarihindeki en düşük düzeyine indirmiştir; ama, özel sektörün yatırımlarındaki artış, bu düşüşü telafi edecek boyutta olmamıştır. Örneğin, 1980'de, kamu sektörünün imalat sanayiine ayırdığı pay yüzde 26,3 iken, 2003 yılında yüzde 3'e inmiştir izlediğiniz politikalar sonucunda; ancak, 1980'de yatırımların yüzde 30'unu imalat sanayiine ayıran özel sektörün 2003'te ayırdığı pay ise, sadece yüzde 29,8'dir.

Kaldı ki, yatırımlardaki düşüş, sadece imalat sanayii yatırımlarıyla da sınırlı değildir; 2004 yılında, genel ve katma bütçe yatırım tahsislerinin sektörel dağılımına baktığımızda, cari fiyatlarla toplam olarak yüzde 18 oranında bir azalma görülmektedir. Bu azalış, eğitimde, eksi yüzde 14,6; sağlıkta eksi yüzde 6,4; diğer kamu hizmetlerinde eksi yüzde 17,3'tür. Türkiye, en temel ihtiyaçları için gerekli yatırımları yapamaz durumdadır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, bugün 160 milyar dolar dışborcuyla, dünyanın en borçlu birkaç ülkesinden birisidir. Dışborçlar, 1980'den sonra 10 kattan fazla artış göstermiştir. Sorumsuzca yapılan dışborçlanma ve borçlanmayla elde edilen kaynakların, üretimde, yatırımda ve üretim kapasitesini ve teknolojiyi geliştirme gibi üretimi doğrudan ve en kısa sürede etkileyen alanlarda değil de, otoyollar ve duble yollar gibi alanlarda kullanılması, borçların geri ödenmesini ciddî bir sorun haline getirmiştir. O kadar ki, ekonomi, çok hassas dengeler üzerinde durmakta ve ciddî krizlerin önlenmesi, Türkiye'nin dışında cereyan eden gelişmelerden kaynaklanmaktadır. Örneğin, beklenenin üzerinde gelen sıcakpara ve doların değerinde kaydedilen düşme, dışborçlar açısından olumlu katkı sağlamıştır. Ne var ki, ekonomiyi kendi ülkemiz dışındaki gelişmelere bağlamak, fevkalade sakıncalıdır.

Sayın Maliye Bakanı aksini iddia etse de ve vergi dairelerindeki teknoloji gelişimini bile kendi iktidarına bağlasa da, Türkiye'nin, üretimi artırmak için kullandığı aramalları ve yatırım mallarında, küreselleşme sonucunda benimsemek durumunda olduğu teknoloji yeniliklerinde ve borçların ödenmesinde dışa sımsıkı bağlı olduğu açıktır. Nitekim, 17 Aralıktan sonra, iktidar, kabul edilmemesi gereken koşulları kabul ettiğinde, yapılan eleştirilere yanıt olarak yetkililer "masadan kalkabilirdik; ama, bir süre sonra ekonomik bakımdan çok güç durumda kalırdık" dediler. Bu, hüzün verici bir durumdur.

Bu noktada Sayın Maliye Bakanına bir noktayı hatırlatmak ve bir soru sormak istiyorum: Biliyorsunuz, gümrük birliğini kabul ederek -ve şimdi de yeni katılanlara teşmil ederek- Türkiye, kendi dışında Avrupa Birliği tarafından kabul edilen dışticaret politikalarını benimsemeyi, Avrupa Birliği ülkelerine ve üçüncü ülkelere karşı bunları uygulamayı, ayrıca, bazı üçüncü ülkelerle Avrupa Birliği ülkelerinin yaptığı anlaşmalara benzer ikili anlaşmalar yapmayı kabul etmiştir. 17 Aralıktan sonra hazırlanan bazı Avrupa Birliği raporlarında, Türkiye'nin, Uluslararası Ticaret Örgütü gibi kuruluşların toplantılarında da, Avrupa Birliğiyle aynı tarafta oy kullanması gerektiği ileri sürülmektedir. Tam üyeliğin belirsiz olması ve çok uzak bir tarihe atılması, Türkiye'yi bu açıdan da güç durumda bırakacaktır. Türkiye, yıllarca, kendi Meclisince değil, kendisinin olmadığı kurullarda alınan kararları uygulamak zorunda kalacaktır. Her şeyin kontrol altında olduğunu ve bizim kendimizi yormamamız gerektiğini söyleyen Sayın Maliye Bakanına bu konuyu bilip bilmediklerini ve ne yapmayı düşündüklerini soruyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keleş.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.00

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.13

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMiSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Bütçe Düzenine İlişkin Hükümler

Bölüm düzeni ve deyimler

MADDE 4. - Gider cetvelinin bölümleri, Analitik Bütçe Sınıflandırmasında fonksiyonlar şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır.

26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Kanun ile diğer kanunlarda ve bu Kanunda yer alan;

a) "Fasıl ve bölüm" deyimleri, fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyini,

b) "Kesim" deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyini,

c) "Madde" deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın üçüncü düzeyini,

d) "Tertip" deyimi; kurumsal, fonksiyonel ve finansman tipi kodların bütün düzeyleri ile ekonomik sınıflandırmanın ilk iki düzeyini,

e) Borç ödemeleri yönünden "ilgili hizmet tertibi" deyimi, borç konusu hizmetlerin yürütüldüğü ilgili tertipleri,

İfade eder.

Tahakkuk ettirilecek giderler Devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik sınıflandırmanın dördüncü düzeyini de kapsayacak şekilde gösterilir, Kesinhesap Kanunu tasarıları ise ikinci düzeyde hazırlanır.

1050 sayılı Kanun ve diğer mevzuat hükümleriyle analitik bütçe sınıflandırması arasında gerekli uyumu sağlamaya ve ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye yönelik düzenlemeler yapmaya  Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Bağlı cetveller

MADDE 5. - a) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneğin dağılımı (A),

b) Özel hükümlerine göre 2005 yılında tahsiline devam olunacak devlet gelirleri (B),

c) Devlet gelirlerinin dayandığı temel hükümler (C),

d) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatanî hizmet aylıkları (Ç),

e) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E),

f) Gelecek yıllara geçici yüklenmelere girişmeye yetki veren kanunlar (G),

g) 10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı Kanun hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat miktarları (H),

h) Çeşitli kanunlara göre bütçe kanunlarında gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ),

i) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin miktarı (K),

j) 11.8.1982 tarihli ve 2698 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından idare edilecek okul pansiyonları ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık okulları öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M),

k) 7.6.1939 tarihli ve 3634 sayılı Kanun uyarınca millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak;

1. Hayvanların alım değerleri (O),

2. Motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P),

l) Kurumların 2005 yılında 5.1.1961 tarihli ve 237 sayılı Kanun uyarınca edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ve azami satın alma bedelleri (T),

İşaretli cetvelde gösterilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler.

Sayın Deveciler, buyurun.

Süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

2005 yılı bütçesinde, konsolide bütçe giderleri, 2004 yılı bütçesine göre yüzde 3,8 oranında artmıştır. IMF'yle uygulanan ekonomik programın faizdışı fazla hedefi tutturulmuştur; ama, bu hedef, eğitim, sağlık ve kamu yatırım harcamalarının düşürülmesi ve memur aylıklarının reel olarak azaltılması karşılığında tutturulmuştur.

AKP Hükümeti, geçen yıldan sonra bu yıl da, onbeş günlük formalite toplu görüşme sürecinin ardından memur maaş zamlarını açıkladı. Buna göre, en yüksek düzeydeki grupta bulunan memurların maaşları yüzde 8,1; en düşük düzeydeki memurların maaşları yüzde 12,1 oranında artırıldı. Böylece, memurlara yapılan zammın ortalama yüzde 10,7 oranında olduğu ilan edildi.

Memurların eline geçen maaşlar, enflasyon etkisinden arındırıldığında, 2005 yılında alacakları maaşların, 1999, 2000, 2002 yıllarından ve hatta, kriz yılı olan 2001 yılının satın alma gücü düzeyinden bile geri olduğu anlaşılmaktadır.

Kamu yatırımları, bugün, olabilecek en düşük düzeye çekilmiştir. Cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyde borçlanmasını yapan hükümet, toplam kamu harcamalarının gayri safî millî hâsılaya oranını yüzde 4'lere düşürmeyi becermiştir. Bu oranın 1980'lerde yüzde 8, 1990'lı yıllarda yüzde 7 oranında olduğu düşünülürse, azalmanın büyüklüğü daha iyi anlaşılmaktadır.

Kamu yatırımlarındaki düşme, kendisini, en çok konsolide bütçe rakamlarında göstermektedir. 2002 yılında 6,9 katrilyon düzeyinde gerçekleşen kamu yatırımları, 2003 yılında 7,1 katrilyon, 2004 yılında ise 6,4 katrilyon liraya düşürülmüştür. 2005 yılında konsolide bütçe yatırımları, 2002 ve 2003 yıllarına göre artmakla beraber, reel olarak, hâlâ, 2002 yılının altındadır.

Toplam kamu yatırımlarına ayrılan kaynağın her yıl reel olarak düşmesi, yatırım stokunda yer alan projelerin gerçekleşme sürelerini uzatmaktadır. 2005 yılı bütçe gerekçesinin "Kamu Yatırım Programının Rasyonelleştirilmesi Uygulamaları" başlıklı bölümünde, 2001-2002 yılları yatırım programlarında devam eden projelerin yeniden gözden geçirildiği, önceliğini ve yapılabilirliğini kaybeden projelerin yatırım programından çıkarıldığı açıklanmaktadır. Bu çalışmalar sonunda, 2002 yılı yatırım programında 4 114 olan proje sayısının 2003 yılında 3 851'e, 2004 yılında da 3 555'e düştüğü belirtilmektedir. Kamu yatırım programının etkinliğinin artırılması amacıyla yapıldığı belirtilen bu çalışmalarda, projelere öncelik sırasının neye göre verildiği belli değildir. Hangi analizler yapılarak projeler yatırım programından çıkarılmıştır; bilmiyoruz. Hükümetin elinde analiz sonuçlarına dayalı bir öncelik listesi var mıdır? Eğer, böyle bir önceliklendirme listesi hazırlanmadıysa, açıkça, projelerin hangi kıstaslara göre programdan çıkarıldığı kamuoyuna açıklanmalıdır.

Konsolide bütçe gelirleri, 2005 bütçesinde 126,5 katrilyon olarak öngörülmüştür. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 74'tür. Bilindiği gibi, dolaylı vergiler, asıl olarak alışveriş üzerinden alınan vergilerdir ve ödeme gücünü dikkate almadığı için en haksız vergilerdir. Asgarî ücretli de, bordrolu da, genel müdür de, holding sahibi de, zengin de aynı vergiyi öder. Onun için, bu vergiler, acımasız ve zalimdir.

2005 yılı bütçe döneminde toplam vergi gelirlerinin 18,5 oranında artırılması öngörülmüştür. Yıllık enflasyon oranı yüzde 8 olarak tahmin edildiğine göre, vergiler 2005 yılında reel olarak artacaktır. Peki, bu artışı kim karşılayacaktır?! AKP Hükümeti, getirdiği yeni tasarıda geliri en yüksek olanların vergilerini azaltmayı planladığına göre, vergi yükü yine çalışanların sırtına bindirilecektir. Bunun böyle olacağını başka uygulamalardan da anlıyoruz.

Bilindiği gibi, bugünlerde asgarî ücret yeniden tespit edilecek. Ne yazık ki, hükümetin teklifi, asgarî ücretin yüzde 5 oranında artırılması yönündedir. Tarım dışında istihdam edilenlerin, yani yaklaşık 10 000 000 kişinin büyük bir kısmının ücreti, asgarî ücret düzeyindedir. Kayıtdışı çalışan 4 000 000 ilâ 5 000 000 işçinin büyük kısmının ücret seviyesini de asgarî ücret belirlemektedir. Aralık 2004 sonunda, asgarî ücret, net 318 000 000 liradır. Buna karşılık, 4 kişilik bir ailenin mutfak giderleri, kasım ayında, 496 000 000 liradır. Yani, asgarî ücret, mutfak giderlerinin ancak yüzde 61'ini karşılamaktadır. AKP Hükümeti, iki yıldır "asgarî ücreti artırdık" diye propaganda yapmaktadır; ancak, veriler, reel asgarî ücretin, 1999 yılı düzeyinin yüzde 5,5 gerisinde olduğunu açık ve net olarak göstermektedir. AKP, 2003 ve 2004 yıllarında asgarî ücreti belirlemiştir. Önümüzdeki günlerde belirleyeceği üçüncü asgarî ücret olacaktır. 2003'te asgarî ücret artışı, 2003 yılı yıllık ortalama fiyat artışlarının gerisinde kalmıştır. 2004 için belirlenen asgarî ücret yüzde 34,1 oranında artırılmıştır; ama, bu oran, kriz döneminin kayıplarını karşılamaktan çok uzaktır. 2004'te hedeflenen yüzde 13,7'lik tüketici enflasyonu aşılmasa bile, 2004 reel asgarî ücreti, 1999 asgarî ücretinin yüzde 2,4 kadar gerisinde kalmaktadır. Buna karşılık, Türkiye'de, 2002'den 2004'ün sonuna kadar, bugüne kadar, yani, AKP'nin iktidarda bulunduğu dönemde, dana eti yüzde 56, beyazpeynir yüzde 52, tozşeker yüzde 42, kömür yüzde 56, tüpgaz yüzde 61, mazot yüzde 66, bir bardak çay yüzde 60 artmıştır; üniversite öğrencilerinin harç bedeli yüzde 73, kitap fiyatları yüzde 83 artmıştır. Bütün bu veriler, 2005 bütçesini hazırlayan AKP Hükümetinin bütçesinin nasıl bir bütçe olduğunu ve kimden yana olduğunu çok iyi açıklamaktadır.

Yine, 5 inci maddenin (i) bendindeki ekders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemeleri hakkında ve (j) bendindeki Millî Eğitim Bakanlığı tarafından idare edilecek okul pansiyonları hakkında açıklamalarda bulunmak istiyorum. Başta üniversitelerimiz olmak üzere, akademiler ve okullarımızda görev yapan öğretim üyeleri ve öğretmenlere ekders adı altında bir ücret ödenmektedir. Verilen ücretin adı ekders ücreti olmasına karşın, ekders mahiyetinde çeşitli görevler ilgili mevzuatlarda tanımlanmakta ve bu görevleri yapanlara da ekders ücreti verilmektedir. Örnek verecek olursam; Millî Eğitim Bakanlığında, neredeyse Bakan hariç, şeften müsteşara kadar her yönetim kademesi, bu ücreti haftada 15 saat üzerinden almaktadır. Şu anda Millî Eğitim Bakanlığında ekders ücreti brüt 3 861 000 lira, yüzde 15 vergi düşülerek 3 282 000 lira ellerine geçmektedir. Bu, bir paket sigara parası dahi değildir. Öğretmenler haftada 15 saati geçmemek üzere ekders ücreti almaktadırlar. Millî Eğitim Bakanlığındaki ekders ücretleri, bugün Bakanlığın en çok şikâyete konu olan uygulamalarındandır. Bu konuda açılmış sayısız dava ve şikâyet bulunmaktadır; çünkü, sınıfa girmenin dışında sayısız görevin ekders ücreti adı altında ücretlendirilmesi, sorunun temel nedenleri arasında yer almaktadır. Ekders ücreti ders yapanlara mı veriliyor, yoksa, ekders mahiyetinde sayılan, aslında ekders vermeyen görevliler için mi veriliyor?! Ekders ücretini, öğretmenler derse girmezlerse alamazlar; ama, diğerlerinde, girmedikleri takdirde hiçbir şey yoktur, bunlar yine ekders ücretini almaya devam etmektedirler. Bu nasıl bir adalettir?!

Üniversitelerimizde uygulanan ekders uygulaması bir başka sorunun odağıdır. Özellikle ikinci öğretim kapsamında öğretim üyeleri, haftada 10 saati geçmemek üzere, ders başına 17 000 000 lira almaktadır; gündüz ise 20 saat ekderse girebilmektedirler ve saat başına 3 000 000 ile 4 000 000 lira arasında değişen ücretler almaktadırlar.

Millî Eğitim Bakanlığındaki öğretmenlerimiz için ekders ücreti, hiç olmazsa üniversitelerde verilen ücretin yarısı kadar olması gerekmektedir.

Konferans ücretlerinden de bahsetmek istiyorum. Konferans ücretlerinin saati 12 000 000 lira olarak hesaplanmaktadır. Bu ücretin konferansa hazırlık açısından yetersiz olduğu açıktır. Bu nedenle, kurumlar, 1 saatlik bir konferansı 6 saat kadar gösterebilmektedir. Bu uygulamanın yasaya karşı hile olduğu açıktır. Bunu böyle yapacağımız yerde, günün koşullarına göre konferans ücretlerinde iyileştirme yapıldığı takdirde böyle bir hileye başvurulmayacağı aşikârdır.

Yine, Türkiyemizde bulunan YİBO'ların, yatılı imam hatip okulları ve yatılı liselerin pansiyonlarıyla ilgili sorunlardan bahsetmek istiyorum. Yeni kanunla pansiyon ücretleri, ilköğretim okullarında 700 YTL, ortaöğretim okullarında 730 YTL, meslekî teknikeğitim okullarında 800 YTL, fen liselerinde 750 YTL olarak ücretlendirilmektedir. Sağlık Bakanlığından Millî Eğitim Bakanlığına geçen okullarda ise, yine 800 Yeni Türk Lirasıdır.

2004-2005 öğretim yılında 299 YİBO ve 280 diğer yatılı okul faaliyetleri yürütülmektedir. Bu okullarda, öğrencilerin tüm masrafları devlet tarafından karşılanmaktadır.

Bu okullarımızdaki en önemli sorunlar arasında, yeterli öğretmen ve hizmetli, memur kadrosunun bulunmaması gelmektedir. Ne yazık ki, buradaki sorunlar içler acısıdır.

Sayın milletvekilleri, ben, şimdi sizlere, bu yatılı ilköğretim okullarından bir imam hatip lisesinden, oradaki öğrencilerin Millet Meclisimizdeki bir AKP milletvekiline göndermiş oldukları bir yazıyı arz etmek istiyorum: "Şu an okul pansiyonunda kalan 44 arkadaşım adına sizlere bu yazıyı yazıyorum. Yani, bunu neden söylüyorum; buradaki gerçekleri bilmenizi istiyorum. Okul binasının üst katında çok sağlıksız bir şekilde faaliyetteyken, bu yıl yandaki binaya taşındık. Şimdi, bazı problemlerimizi size aktarmak istiyorum. Aşçı yamaklığı ve bulaşıkçılık işini başından beri öğrenciler yapıyor ve halen devam etmektedir. Bu öğretim yılı kış sezonu boyunca çoğu zaman kaloriferler düzenli yanmadı, sebebini de kimse açıklamadı. Yeni binamızda, ne hikmetse, banyoları müsait olmasına rağmen, anlamsız yasaklar yüzünden, birinci dönem boyunca doğru dürüst banyo yapılamadı. Hatta, bir arkadaşımız, okul müdürü tarafından, uygunsuz bir biçimde banyodan çıkarılarak, arkadaşlarının önünde küçük düşürüldü. Pansiyonda öğrencilere ziyaretçileriyle görüşme müdür tarafından yasaklandı. Öyle ki, pansiyon yarı açık cezaevi haline getirildi. Yarı bozuk bir televizyonla, sadece bazı maçlara bakma hakkı tanındı; ancak, haberleri dahi seyretme özgürlüğünden mahrum bırakıldık. Hiçbir sosyal aktivite yapılmadığı gibi, yapılanlara katılma hakkı da tanınmıyor. Şimdiye kadar devletin bize vermiş olduğu kırtasiye ve giyim yardımı, hiçbir şekilde öğrencilerin isteği doğrultusunda kullandırılamadı. Aksine, okul müdürünün keyfî tutumuyla, ihtiyaç olmayan yönde ve pahalı şeylerde kullandırıldı.

Yine, ambar memurunun -isim vermek istemiyorum- iki arkadaşımızla birlikte, mutfaktan, kullanım tarihi geçmiş gıda maddelerini bize yedirmeye başlaması sabrımızı taşırdı. 109 öğrenci, bu böceklenmiş mercimek, kurtlanmış barbunya, kullanım süresi üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, yemek yağı ve salçayı, pansiyondan sorumlu müdür yardımcısının karşı çıkmasına rağmen, müdür beyin emri, aşçının marifetiyle yemek zorunda kaldık. Hem de, mutfak nöbetçisi olduğumuzdan, gıdaların tarihini okuya okuya, kuru gıdaların böceklerini ayıklaya ayıklaya, cebimizde para olmayışının ezikliğini ve başka tercih hakkımızın olmayışı sebebiyle yemeye mahkûm bırakıldık. Bunun vicdanî yönünü, evladınızı bir an için bizim yerimize koyarak değerlendirmenizi istirham ediyorum. Korkumuzdan ve disiplin cezası endişesiyle sesimizi çıkaramadık.

İki öğrenci bitlendi diye okul müdürü görevden alınıyor. Kullanım süresi geçen sütü içirdikleri için, kimse zehirlenmediği halde, idareciler açığa alınıyor başka yerlerde; ama, bizde konuşanlar hayvan gibi dövülüyor ve hakarete uğruyor, lakin kimse görevden alınmıyor, açığa alınmıyor, ciddî bir takibat yapılmıyor..."

Buradaki okul müdürü, açığa alınmaması yanında, bir de terfi ettirilmiş. 109 öğrenci adına, o öğrenci şöyle yazıyor Sayın Bakan ve sayın milletvekilleri: "Atalarımız 'alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste' demişler. Unutmayın ki, mazlumun ahı indirir şahı/Allahım şahit ol, biz vekillerimizi uyardık."

Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; işte, burada 5 inci maddede görüştüğümüz konular Türkiye'nin bir gerçeğidir. Tabiî, buradaki Sayın Bakanımız bu işten sorumludur demiyorum; ama, böyle yöneticilerin de sorumluluklarının yerine getirilmesi lazım, bu YBO'lara ve pansiyonlu okullara sahip çıkılması lazım.

Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri; bu, hayatın gerçeğidir. Lütfen, hep birlikte bu konulara el atalım, YBO'larda, pansiyonlarda, yatılı okullarda, imam hatiplerde bu durumu düzeltelim ve bu şekilde hareket eden yöneticiler hakkında gerekli işlemleri yapalım.

"Güneydoğu ve Doğu Anadoluda YBO açıyoruz" demekle sorun çözülmez. Bu sorunları da, hep beraber halledip, bu öğrencilerimize lütfen sahip çıkalım.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin (1) bendine ekli (T) cetvelinde yer alan Çevre ve Orman Bakanlığına ait T-4 sıra nolu arazi binek (en az 4, en çok 8 kişilik) 4x4 araç sayısının 10 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Mustafa Ataş

Adem Baştürk

 

İstanbul

İstanbul

Kayseri

 

Recep Koral

Recep Garip

Cavit Torun

 

İstanbul

Adana

Diyarbakır

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Anayasanın 162 nci maddesinde "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, bütçe görüşmeleri sırasında gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamazlar" hükmü vardır; ancak, burada -gerekçesinde okudum- ifade edildiği üzere, bu para gider artırıcı değildir "Avrupa Birliği kaynaklarından hibe olarak sağlanmıştır" denilmektedir ve bu husus açıklanmıştır.

Şimdi, ben, bu hususu, yine Komisyona ve Hükümete soracağım. Belirttiğim şartlar muvacehesinde Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Evet, Sayın Başkan, gider artırıcı bir özelliği yok; dolayısıyla, biz de uygun buluyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Aynı şekilde biz de uygun buluyoruz ve katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Gündüz, gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız?

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

2003K100030 numara ile 2003 yılı yatırım programında yer alan, Türkiye İçin Çevre Alanında Kapasite Geliştirilmesi Projesi kapsamında alımı yapılacak olan malzemenin ulusal katkı payı olan yüzde 20'si Hazine Müsteşarlığının 945532020 nolu Ulusal Fon ana hesabına 2003 yılında aktarılmıştır. Alınacak taşıtların bedelinin yüzde 80'i ise Avrupa Birliği kaynaklarından hibe olarak sağlanmıştır. Bu çerçevede, alımı planlanan araçların cari giderleri de, 2005 yılı bütçesinde yer alan aynı numaralı proje kapsamında karşılanmaktadır. Taşıtların alımının ve diğer tüm giderlerinin 2005 malî yılı bütçesine gider artırıcı herhangi bir etkisi olmayacağından, AB Doğa Koruma Direktifleri gereği, ülkemizdeki doğa koruma faaliyetlerinde kullanılmak üzere hibe olarak temin edilen taşıtların kabulü ile 2005 yılı bütçesinin T cetveline eklenmesi amacıyla önerge verilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun uygun gördüğü, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Yeni tertip, harcama ve gelir kalemleri açılması

MADDE 6. - İlgili mevzuatına göre, yılı içinde hizmetin gerektirdiği hallerde bütçenin ekli (A) işaretli cetvellerinde yeni tertipler, (B) işaretli cetvellerinde yeni gelir kodları açmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Malî Politikaya İlişkin Hükümler

Bütçe politikası ve malî kontrol

MADDE 7. - Maliye Bakanı tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe politikası yürütmek, belirlenen makro ekonomik hedefler çerçevesinde istikrarı temin etmek ve malî kontrol sağlamak amacıyla;

a) Kamu istihdam politikasının belirlenmesine ve uygulanmasına yön vermeye,

b) Harcamalarda azamî tasarruf sağlayıcı düzenlemeleri tespit etmeye,

c) Giderlerle ilgili ödeneklerin dağıtım ve kullanımını belli esaslara bağlamaya,

d) Gelir ve giderlere ilişkin kanun ve diğer mevzuatla belirlenmiş konularda uygulamaları düzenlemek üzere standartları tespit etmeye ve sınırlamalar koymaya,

e) Yukarıda belirtilen hususlarda tüm kamu kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmaya ve tedbirleri almaya,

yetkilidir.

Kamu kurum ve kuruluşlarına üstlendikleri görevleri yerine getirmede katkı sağlayan dernek ve vakıflar, mevcut mevzuatları çerçevesinde tâbi oldukları denetimin yanı sıra hizmet niteliği itibarıyla ilgili kurum ve kuruluşlar ile gerekli görülmesi halinde ayrıca Maliye Bakanlığınca da denetlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.

CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 2005 bütçe yasa tasarısının 7 nci maddesi üzerine Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu madde, bütçe politikası ve malî kontrol hakkında makroekonomik hedefler çerçevesinde istikrarı temin etmek, tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe politikası yürütmek ve malî kontrolü sağlamak amacıyla, kamu istihdam politikası, harcamalarda tasarruf, ödeneklerin dağıtım ve kullanımı, gelir ve giderlere ilişkin uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmak üzere Maliye Bakanına yetki vermektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; izin verirseniz, önce, Maliye Bakanına verilen yetkilere biraz değinmek istiyorum. Cumhuriyetin kurulmasından Türkiye'nin ekonomik kalkınmasına varıncaya dek ve ayrıca, ülkenin yeniden yapılanmasında hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçek var; o da, Maliye Bakanlığının, bu ülkenin ekonomisindeki, idarî ve malî yapısındaki önemidir.

Anlayamadığım bir şey, 1980 yılından bu yana, Maliye Bakanlığının yetkileri ha bire törpüleniyor. Örneğin, 1984 yılında Hazine Genel Müdürlüğünün Bakanlıktan ayrılması, son zamanlarda Kamu İhale Üst Kurulunun kurulması, Malî Kontrol Temel Yasasıyla bütçe politikası oluşturulmasına ilişkin birkısım inisiyatifin Devlet Planlama Teşkilatına bırakılması, son olarak Arsa Ofisinin Bakanlıktan ayrılması ve şimdi de Gelir İdaresine özerklik verilmesini planlayarak, Türk ekonomisinin güçlü ve geleneksel Maliye Bakanlığı eski günlerini arar duruma gelmiştir.

Bu madde, her ne kadar yukarıda saydığım konularda Maliye Bakanlığına yetki veriyor gibi görünüyor ise de, bazı yasalar bu yetkileri erozyona uğratmaktadır. Örneğin, daha önce ihale mevzuatına ilişkin birçok yetki, 4734 sayılı -yeni- İhale Yasasıyla Kamu İhale Üst Kuruluna bırakılmıştır. Örneğin, Kamu Malî Yönetimi Temel Yasası uyarınca yatırım bütçesini bir kurum, cari bütçeyi başka bir kurum, transfer bütçesini ise diğer bir kurum yönlendirmektedir; yani, bütçeleme yetkisi, Maliye, Hazine ve DPT arasında bölüşülmüştür.

Bir başka örnek, tüm saymanlıklar Maliye Bakanlığına bağlı olması gerektiği halde, Hazine Müsteşarlığı bünyesindeki saymanlıklar hâlâ Hazinede bırakılmış, Maliye Bakanlığına bağlanmamıştır.

Öte yandan, harcamaların denetimi konusunda Maliye Bakanlığı ile Sayıştayın yetkileri birçok noktada çakışıyor. Performans bütçe sistemine geçilmesi öngörüldüğü halde, henüz ortada performansı ölçecek bir denetim mekanizması oluşturulmamıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuya ilişkin tenkitlerime geçmeden önce, bütçe yasasını yakından ilgilendirdiği için, önce Kamu Malî Yönetimi Temel Yasasının birkaç zayıf noktasını belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yasa, bu haliyle, uluslararası ve AB standartlarının çok uzağındadır.

Maliye Bakanlığının malî yönetim sürecindeki rolü zayıflamış, malî denetim sürecindeki rolü ise, neredeyse ortadan kaldırılmıştır.

Hazine ve DPT Müsteşarlığına, AB standartlarına uymayan yetkiler verilmiş, Maliye Bakanlığına karşı oldukça güçlü bir konuma getirilmiştir. İlginçtir, AB standartları, sadece ve sadece Maliye Bakanlığına uygulanmıştır.

Son olarak, Maliye Bakanlığına, oluşturulan sistemin zaaflarını giderebilecek hiçbir yetki verilmemiş; doğabilecek malî tahribatı önleyecek denetim ve garanti mekanizması öngörülmemiştir.

Deminden beri sizlere bir şey anlatmaya çalışıyorum. Bu maddenin başlığı neydi; bütçe politikası ve malî kontrol. Peki, bütçe politikasını hazırlama ve malî kontrol yetkisi kime veriliyor; Maliye Bakanına veriliyor. Peki, Maliye Bakanı bu yetkiyi nasıl kullanacak; bütçe kanunu ve Malî Kontrol Kanunu hükümlerine dayanarak kullanacak. Bu yasalardaki hükümlerin nasıl erozyona uğradığını, Maliye Bakanının yetkilerinin nasıl azaldığını ifade etmeye çalışmıştım. Şimdi, bu durumda, Sayın Maliye Bakanının etkin bir bütçe politikasını nasıl hazırlayacağını, etkin bir malî denetimi nasıl yapacağını bana izah edebilir misiniz?

Bu konuyu kapatırken, önemli bir hususu daha dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bilindiği üzere, Malî Kontrol Yasası 2005'te yürürlüğe giriyor; ancak, ne var ki, bu yasanın birkısım hükümleri askıya alınıyor. 2 nci, 4 üncü, 9 uncu ve 81 inci maddeleri uygulanmayacak. Nedeni ne biliyor musunuz; çünkü, bütçe yasa tasarısı buna uygun hazırlanmadı da ondan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; maddenin (a) bendi, kamu istihdam politikasının belirlenmesine ve uygulanmasına yön vermeye ilişkindir. 2005 bütçe yasasına göre, konsolide bütçe içerisinde yer alan dairelere, bu yıl 48 000 yeni memur alımı yapılacaktır. Geçen yıl bu rakam 40 000'di. Konsolide bütçe dışındaki dairelere ise yüzde 80 oranında memur alınacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, bir özel görüşümü de sunmak istiyorum. Son zamanlarda kamu sektöründeki memur sayısının azaltılmasından söz ediliyor. Bunu, IMF'nin de istediği varsayılıyor ve söyleniyor.

Değerli arkadaşlar, ben şöyle bir görüş taşıyorum: Kamuda çalışan memurları emekli ediyoruz; emekli edince ne yapıyoruz; emekli ikramiyesi ödeyeceğiz, artı, mevcut fiilî maaşlarının ortalama yüzde 75'i oranında bir emekli maaşı bağlayacağız. Peki, yerine yeni bir memur alacağız. Aslında, yeni bir memurun maliyeti, yeni memurun maaşı, eski memurun emekli maaşı, artı, emekli ikramiyesinden düşen paydır. Yanlış anlaşılmasın, ben, yeni istihdam artışına asla karşı değilim; ama, kamuda memur sayısı azaltılırken, bence, hükümetimiz, bunu bir kez daha yeniden değerlendirmelidir diye düşünüyorum.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Nasıl alacağız o zaman?..

KEMAL SAĞ (Devamla) - Biz öğretiriz Sayın Arıkan.

Diğer bir konu da, yıllardan beri süren norm kadroyla ilgili Bakanlar Kurulu kararınız. Bence, öncelikle bu Bakanlar Kurulu kararı yasa haline getirilerek, meseleye ciddî bir açı verilmelidir ve tüm kurumlar bir an önce bu çalışmayı tamamlamalıdırlar. Böylece, iş tanımları yapılacak, işin fonksiyonları belirlenecek ve böylece, sonuç olarak da, eşit işe eşit ücret ödeme şansı yakalanacaktır.

Söz istihdamdan açılmışken, bir cümleyle de işçilerin asgarî ücretlerine değinmek istiyorum sayın milletvekillerim. Türkiye'de milyonlarca insan yoksulluk sınırında, hatta açlık sınırının altında yaşarken, önümüzdeki günlerde ödenecek olan, karara bağlanacak olan asgarî ücretin de en azından açlık sınırı üzerinde belirlenmesini, lütfen, hükümetten de istirham ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu madde, geçen yıl bütçesinde yine aynen vardı. Peki, şimdi, huzurunuzda Sayın Bakanıma bütçe politikası ve malî kontrol konularında birkaç soru sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, kamu istihdam politikasının belirlenmesine ve uygulanmasına 2004 yılında ne şekilde yön verilmiştir? Harcamalarda tasarruf sağlayıcı hangi düzenlemeler yapılmıştır? Giderlere ilişkin ödeneklerin dağıtımı ve kullanımına ilişkin önceki yıllara göre hangi farklı esaslar belirlenmiştir?

Gelir ve giderlere ilişkin kanun ve diğer mevzuatla belirlenmiş konularda uygulamaları düzenlemek üzere hangi standartlar tespit edilmiştir?

Son olarak, bütçenin uygulanmasına yönelik olarak kamu kurum ve kuruluşlarının uyması gereken hangi hususlar tespit edilmiş ve bunların sonuçları nasıl olmuştur?

Bu soruların cevaplarının neler olduğu, sanırım Yüce Meclisimizce de tam olarak bilinmemektedir.

Özellikle, giderlere ilişkin, ödenek dağıtımlarında uygulanan usulün yanlış olduğunu belirtmek istiyorum. Yıl boyunca tutulan ödeneklerin yılın son birkaç gününde serbest bırakılması, kamu kurum ve kuruluşlarını sıkıntıya sokmaktadır. Yılın son günlerinde gönderilen ödeme emirleri, kurumlardaki harcama eğilimini artırmakta, yapılan harcamalar ödenek tüketmeye yönelik olduğu için israfı artırmakta, para yerli yerinde kullanılmamakta, bütçenin dengeleri bozulmakta, tasarruf anlayışından uzaklaşılmakta ve maalesef, bu kısa süre içerisinde bazı usulsüz harcamalara da vesile olunmaktadır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Buradan şu sonuca varabiliriz: Maliye Bakanlığı bütçe ödeneklerinin dağıtımı konusunda ciddî bir planlamaya sahip değildir. Kamu yönetiminin her kademesinde olduğu gibi, Maliye Bakanlığında da sanırım bir planlama eksikliği vardır. Bütçe kanununun bu maddesiyle Maliye Bakanına yetki verilmiştir. O halde, Sayın Maliye Bakanım da bu yetkisini doğru, etkin ve zamanında kullanmalıdır.

Maliye Bakanlığı, gider mevzuatının uygulanmasında, bu maddeyle aldığı yetkiye istinaden yayımladığı bütçe uygulama talimatlarında da pek başarılı değildir. Örneğin, kamu görevlilerinin tedavilerine ilişkin yayımlanan bütçe uygulama talimatı, düzenleme yapma yerine, âdeta uygulamada kaos yaratmış, kamu görevlilerinin birçoğu idarî yargı yoluna başvurarak, devletle mahkemelik duruma düşmüştür. İdare mahkemelerinin bu konudaki kararları tamamen kamu görevlisi lehinedir. Bu yolla devlet, mahkeme gideri, ücreti vekâlet ve faiz gibi yok yere masraf yükümlülüğüyle karşı karşıya kalmaktadır. Sayın Bakanım, lütfen, bu düşüncelerimizi dikkate almanızı istirham ediyorum. 2005 yılı için yayımlanacak tedaviye ilişkin bütçe uygulama talimatı, gerçeği yansıtır ve kamu görevlisini devletiyle davalı-davacı konumuna düşürmeyecek şekilde düzenlenir inşallah.

Son bir uyarıyla konuşmamı tamamlamak istiyorum. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasası yukarıda belirttiğimiz sorunları çözmekten uzaktır. Zaten, bütçe kanununun 38/j maddesiyle, 2005 yılı için büyük ölçüde rafa kaldırılıyor.

Geliniz, bu yasayı, tümüyle yeniden ele alalım. Bu yasayla büyük ölçüde dejenere ettiğiniz kurum ve kurulları dejenere olmaktan kurtaralım. Kamu malî yönetimini, bütün kurum ve kurallarıyla hak ettiği yere getirelim. Yoksa, bir sonraki yıl bütçe kanunuyla, 5018 sayılı Yasanın uygulama süresini tekrar uzatmak zorunda kalabilirsiniz.

Bu düşüncelerle, bütçenizin hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sağ.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Ayrıntılı harcama programları ve ödeneklerin kullanımı

MADDE 8.- a) Bütçe Kanunlarına ekli (A) işaretli cetvellerdeki ödenekler, Maliye Bakanlığınca belirlenecek ilkeler ve serbest bırakma oranları dahilinde kullanılır.

Kamu kurum ve kuruluşlarının yıl içinde gerçekleştirecekleri hizmet ve faaliyetler için bütçelerinde yer alan ödeneklerin kullanımının önceden plânlanabilmesi amacıyla ödenek kullanımının ayrıntılı bir harcama programına bağlanması Maliye Bakanlığı tarafından istenebilir.

Maliye Bakanı tarafından ödenek kullanımının ayrıntılı harcama programına bağlanmasının uygun görülmesi halinde, belirlenen serbest bırakma oranları üzerinde ve bu harcama programı dışında harcama yapılamaz.

İdareler, bütçelerinde yer alan ödenekleri belirlenecek ilkeler, serbest bırakma oranları ve ayrıntılı harcama programları dahilinde, Kalkınma Plânı ve Yıllık Programda öngörülen hedefleri ve hizmet önceliklerini göz önünde bulundurarak, tasarruf anlayışı içinde kullanmakla yükümlüdürler.

b) Bütçeden yardım alan bağımsız bütçeli kuruluşlar ile sosyal güvenlik kurumları, hizmetleri ile ilgili aylık harcama programlarını, vize edilmek üzere en geç 31.1.2005 tarihine kadar Maliye Bakanlığına gönderirler. Bu programlar vize edilmeden Maliye Bakanınca izin verilenler dışındaki ödenekler kullanılamaz. Kurum ve kuruluşlar aylık uygulama sonuçlarını her ay Maliye Bakanlığına bildirirler. Maliye Bakanlığı, yapılan yardımın amacı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını aylık harcama programını göz önünde bulundurarak kontrol eder ve buna göre uygulamaya yön verir.

c) Hazine yardımı almayan Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçelerinde yer alan ödenekler hariç, Bütçe kanunlarına ekli (A) işaretli cetvellerdeki ödeneklerden;

1 - Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödeneklerin 26.000.000 Yeni Türk Lirası,

2 - "05- Cari Transferler"e ilişkin tertiplerde yer alan ödeneklerin yüzde 0,12'si,

3 - "06- Sermaye Giderleri"ne ilişkin tertiplerde yer alan ödeneklerin yüzde 3,65'i,

4 - "07- Sermaye Transferleri"ne ilişkin tertiplerde yer alan ödeneklerin yüzde 0,96'sı,

5 - "08- Borç Verme"lere ilişkin tertiplerde yer alan ödeneklerin yüzde 0,36'sı

İptal edilmiştir.

Bu işlemler sonucu doğacak Hazine yardımı fazlalarını iptal etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin (c) fıkrasının sonuna aşağıdaki paragrafın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Abdullah Erdem Cantimur

Ahmet Yeni

 

İstanbul

Kütahya

Samsun

 

Mustafa Duru

İsmail Özgün

Muharrem Karslı

 

Kayseri

Balıkesir

İstanbul

 

 

Resul Tosun

 

 

 

Tokat

 

"Bu fıkra hükümleri gereğince yapılan iptaller sonucunda ilgili tertiplerde kalan ödeneklerin Yeni Kuruş tutarları dikkate alınmaz. Bu konuda çıkacak tereddütleri gidermeye ve gerekli düzenlemeleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.55

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.15

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMiSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

l. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Önceki oturumda, İrfan Gündüz ve arkadaşlarının 8 inci madde üzerinde verilmiş olan önergelerinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Kabul edilen önerge istikametinde 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Gelir ve giderlerin izlenmesi, analitik bütçe sınıflandırması ve performans esaslı bütçe uygulaması

MADDE 9. - a) Devletin tüm gelir ve giderleri ile borç ve malî imkânlarının tespiti, takibi ve denetiminin yapılabilmesi amacıyla genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar ve fonlara tasarruf eden kuruluşlar; belediyeler, belediyelere bağlı kuruluşlar, il özel idareleri, bütçeden yardım alan kuruluşlar, kamu iktisadî teşebbüsleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, gelir ve gider tahminlerini, malî tablolarını, birbirleriyle olan borç ve alacak durumlarını, personele ilişkin her türlü bilgi ve belgeleri Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve süreler dahilinde vermekle yükümlüdürler.

Maliye Bakanı, bu fıkra kapsamına giren kurum ve kuruluşlardan her türlü malî işlemleri ile ilgili bilgi, belge ve hesap durumlarını almaya, bu belge ve hesap durumları ile borçlanma ve borç ödeme imkânları üzerinde inceleme yaptırmaya, programlarına uygun harcama yapmayan ya da bilgi, belge ve hesap durumlarını ibraz etmeyen idare, kurum ve kuruluşların bütçe ödenekleri ile ilgili gerekli önlemleri almaya, bu maksatla gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşlardan alınan önlemlerin uygulanmasını istemeye yetkilidir.

b) Döner sermayeler, bütçe içi ve dışı fonlar, belediyeler, il özel idareleri, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile kamu tüzel kişiliğini haiz kurul, üst kurul ve diğer kurum ve kuruluşların (kamu iktisadî teşebbüsleri hariç) uygulayacakları analitik bütçe sınıflandırması ile muhasebe sistemi ve standartlarının belirlenmesine, bu sistem ve standartların geliştirilmesine ve birlikte veya ayrı ayrı uygulatılmasına ilişkin her türlü çalışmayı yaptırmaya ve pilot uygulama yapacak kurum ve kuruluşları veya bunların birimlerini tespite Maliye Bakanı yetkilidir.

c) Performans esaslı bütçe uygulamasının gerçekleştirilebilmesi bakımından kamu kurum ve kuruluşlarında pilot uygulamalar yapmaya, bu amaçla tahsis edilen ödeneklerin kullanımında yeni esas ve usuller tespit etmeye ve ilgili malî mevzuatın uygulanması konusunda düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler

MADDE 10. - a) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği harcamalar için "Personel Giderleri" ve "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ile ilgili mevcut veya yeniden açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,

b) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyularak, 2005 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere söz konusu projelere ilişkin mevcut veya yeniden açılacak tertiplere aktarma yapmaya,

c) Kur Farklarını Karşılama Ödeneği:

Yurt dışında kuruluşu olan genel bütçeye dahil dairelerin (01), (02), (03) ve (05) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan ve yurt dışındaki kuruluşlar için döviz olarak kullanılması gereken ödenekleriyle genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin uluslararası kuruluşlara yapacakları ödemelere ilişkin ödeneklerin yabancı para karşılıklarını sabit tutmak ve 31.12.2004 tarihindeki kurlar ile transfer anındaki kurlar arasındaki farkı karşılamak amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.2 tertibinde yer alan ödenekten ilgili kuruluşların mevcut tertiplerine aktarma yapmaya,

d) Yedek Ödenek:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, bütçelerin mevcut veya yeniden açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan tertiplere aktarma yapmaya,

(e) İlama Bağlı Borçları Karşılama Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.65-1-09.9 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin ilama bağlı borçlarını karşılamak maksadıyla gerektiğinde kuruluş bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarma yapmaya,

f) Özellikli Giderleri Karşılama Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.66-1-09.9 tertibinde yer alan ödenekten, mahkeme harç ve giderleri, belirli satış aidatı ile oranı kanunla saptanmış ödenti ve ikramiyeleri karşılamak maksadıyla genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine aktarma yapmaya,

g) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan bu ödeneği, yatırım nitelikli harcamalar açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla kuruluşların her türlü doğal afet harcamalarını karşılamak amacıyla ilgili kurum bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine aktarmaya,

h) Mülteci ve Göçmen Giderleri Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.8 tertibinde yer alan bu ödeneği, mülteci ve göçmen giderlerini karşılamak amacıyla gerek görülecek hizmet ve kuruluşlara aktarmaya veya ödemeye,

i) Belediyelere Yardım Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01-1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan bu ödeneği, belediyelere yardım olarak kullanmaya,

Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu.

Sayın Hacaloğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 2005 malî yılı Maliye Bakanlığı bütçesinin 10 uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Merkez Bankası Başkanı, geçenlerde "Türkiye'de, eğer enflasyon yaşandıysa, birileri istedi de bu oldu" dedi. Ancak, biliyoruz ki, Türkiye'de birileri istedi diye yaşanılan olumsuzluklar bununla sınırlı değil. Türkiye'de, yıllardır neoliberal ekonomi politikaları uygulamada; birileri istedi onun için uygulamada. Vergisiz, yüksek reel faiz cenneti yaşanmakta. Son yirmi yılda hazine, yaklaşık 275 milyar dolar içborçlar için faiz ödemesinde bulundu; yani, bu yılki bütçemizin yaklaşık 3 katı düzeyinde; birileri istedi diye bu oldu. Bununla paralel, bununla ilişkili olarak iç borçlanma, âdeta bir kamu finans aracına dönüştürüldü; üretim ekonomisi devredışı bırakıldı; sosyal devlet büyük ölçüde çökertilme noktasına getirildi ve belki de en önemlisi, ülkede, kuralsızlık kurala dönüştürüldü, keyfîlik yaşanmaya başladı; ama, benim şu anda üzerinde konuşacağım maddeyle doğrudan ilişkili olarak da iki alanda çöküntü yaşandı. Bunlardan biri, IMF'ye endeksli olarak, aşırı düzeyde bağımlı olarak sürdürülen politikalar çerçevesi içinde tarım çökertildi, çiftçimiz korumasız bırakıldı ve yine, Türkiye'de, maalesef, yaşanmış olan...

BAŞKAN- Sayın Hacaloğlu, bir beş saniyenizi rica edeyim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, salondaki uğultu nedeniyle hatibin konuşması anlaşılmıyor; daha sakin olmanızı rica ediyorum.

Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla)- ...o iç çatışma döneminin sonucu doğan mağduriyetlere, en son çıkarılan yasaya karşın henüz elatılamadı ve yıllardır rafta kaldı bu mağduriyetlerin giderilmesine yönelik talepler.

Bunlar, kendiliğinden olmadı; sistem, bunları, bu olumsuzlukları, bu eksiklikleri âdeta, doğallıkla karşıladı, işin doğası budur diye bakıldı.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, önümüzdeki maddede, gerektiğinde kullanılmak üzere ödenekler öngörülmekte. Bunlar arasında, doğal afet giderlerini karşılama ödeneği, mülteci ve göçmen giderleri için ödenek ve yatırımları hızlandırma ödeneği, belediyelere yardım ödeneği gibi konular var. Ben, bunlardan ikisine ilişkin bazı saptamalar yapmak istiyorum.

Öncelikle, bu kürsüden, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin çok sık olarak dile getirdikleri tarıma, çiftçimizin içinde bulunduğu mağduriyete, bunalıma yönelik sorunlar, en son Tarım Bakanlığına ilişkin bütçede çok ayrıntılarıyla görüşüldü.

Değerli arkadaşlarım, maalesef, büyük hata yapıyorsunuz. Gerçekten, çiftçimiz korumasızdır. "Niye; bunun bağlantısı nedir" diye soracaksınız; ona geleceğim; afetle bağlantılı olduğu için ifade ediyorum. Tüm gelişmiş ülkeler, tüm piyasa ekonomileri gelişmiş olan ülkeler, o çok bağlı oldukları piyasa kurallarına rağmen, o piyasaya müdahale ederler ve tarımlarına yönelik koruma tedbirleri öngörürler. Gerek sübvansiyonlar gerek gümrük kotaları, destekler, kooperatifler ve diğer farklı enstrümanlarla tarımlarını korurlar. Bu ülkelerde, doğal afetlere karşı sigorta mekanizmaları vardır. Defalarca, defalarca, bu kürsüden, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, tarıma, doğal afetlere karşı koruma getirelim dedi; ama, dinlenmedi. Esasında, çoğunuz Anadolu'yla bağlantılısınız, köylünün halini biliyorsunuz. Türkiye, iklim yapısıyla, sık sık afet yaşayan bir ülke. Biliyorsunuz, en son, en son demeyeyim, yakın zamanda; çünkü, hangi birini sayayım, Karadeniz'de, 4-5 Nisan tarihlerinde bir don afeti yaşandı ve bu don afeti sonunda, çiftçinin yaklaşık 1 katrilyon lira düzeyinde mahsulü yok oldu ve devlet tespit yaptırdı. Bulduğu resmî rakam, afet sonucu 626 trilyonluk bir zarar olmuştur ve sonra, ben, bunun ilk aşamada yüzde 15'ini ödeyeceğim dedi ve maalesef, değerli AKP'li milletvekili arkadaşlarım, bu söz tutulmadı. Eminim, sizler de, birçoğunuz, bunun arkasında durdunuz, takibini yaptınız; ama, bugüne değin ödenen, sadece ve sadece, yaklaşık 50 trilyon oldu ve 2005 yılı bütçesinde bu konuda açıkça bir ödenek de yok değerli arkadaşlarım. Zamanı gelince yedek fondan aktarırız deniliyor; hayır, hayır... Burada, afetin adı konularak, bunun, 2005 yılında kapatılması gerekirdi. Biliyorsunuz, bu yıl da, fındıkta, üretim, rekolte son derece düşük. Dolayısıyla, eğer, sosyal devlet varsa, devlet devletse, fındık üreticisine, üreticisine, halkına sahip çıkmalıdır, mağduriyetini gidermelidir ve afet karşısında, koruyucu kanatlarını germelidir.

Bir başka örnek, Aydın'ın, İzmir'in, Balıkesir'in zeytininde yaşandı. Burada da, ocak ayında olan don nedeniyle, yüzde 30 düzeyinde zarar yaşandı. Bu arada, yaprak solgunluğu hastalığı da görüldü; 500 000 zeytin ağacı kurudu. İzmir, Çanakkale, Balıkesir ve Aydın'da zeytincilikle uğraşan üreticilerimiz, ciddî, büyük mağduriyet yaşadılar; ancak, bunun için de, ortada, ne kaynak var ne fon var ne irade var ne de ödenek var.

Şunu da belirtmek istiyorum: Sayın Maliye Bakanım, biliyorsunuz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri, Trabzon Milletvekilimiz Sayın Akif Hamzaçebi'nin ilk imzasını attığı önergeyle, fındık üreticisine hakkı olan ödeneğin verilmesi için talepte bulundular; ama, siz ve AKP'li milletvekilleri reddettiniz; bunu da, buradan, bu kürsüden halkıma ilan ediyorum, duyuruyorum; çünkü, siyaset, sorumluluktur; siyaset, dik durmaktır; siyaset, halkın taleplerini bu kürsüden savunmaktır ve eğer iktidardaysanız gereğini yapmaktır.

Değerli arkadaşlarım, geçen gün, Parti Genel Merkezindeki odama Hakkâri Merkez İlçe Başkanımız geldi. Hakkâri Merkez İlçe Başkanımız, 1994-1995 yıllarında Uzundere Belediye Başkanıydı. Cumhuriyet Halk Partili, o yörenin çok zor koşullarında, bir Cumhuriyet Halk Partisi yöneticisi olarak, orada, demokrasinin, parlamenter sistemin, ulusal bağımsızlığın kavgasını veriyor. Uzundere'yi, bilmem biliyor musunuz; Irak'a sıfır mesafede. Uzundere, bir can yer, müthiş bir tarım potansiyeli olan yer; bölgenin en güzel cevizini, balını üreten yer, mısır da üretiyor, pirinç de üretiyor. O, ithal ettiğimiz princin bir bölümünü biz Hakkâri'nin sınırdaki Uzundere Beldesinde üretmekteydik; ama, gelin görün ki, bir başka afet yaşandı; keşke yaşanmasaydı; ufak tefek kalıntıları olmakla beraber, çok şükür, aşıldı. O çatışma dönemini gerilerde bıraktık; ama, ben, bu kürsüden, defeatle söz aldım, söyledim. Abartılı bir güvenlik konsepti uygulamasının sonucu -o gerekiyordu o aşamada belki, öyle uygun gördüler, olabilirdi- devlet, köy ve mezra boşalttırdı; korucular, köy ve mezra boşalttırdı; güvenlik güçlerine karşı çatışanlar, köy ve mezra boşalttırdı; ama, önemli olan neydi; önemli olan, devletin kusursuz sorumluluk ilkesi altında, buralarda, gönüllülük ve güvenlik altında köye geri dönüşü sağlayabilmesiydi. Ola ki, bazı yerler vardır, güvenliği sağlayamamış olabilirsiniz; ama, o zaman da, oraları boşaltmış olan yurttaşlarımızın mağduriyetlerini giderecek yeni yerleşim olanaklarını tanımak gerekirdi.

İşte, Uzundere Belediye Başkanımızın, o 5 000... Arkadaşlar, 5 000 yurttaş... Kendi aralarında konuşan AKP'li milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum; arkadaşlar, orada bir yangın var; siz, sonra da konuşabilirsiniz; ama, lütfen, arada sırada, orada olan bitene de bir kulak verin. Güneydoğuda yangın var. Çatışma bitti; ama, insanlar, yaşam kavgası, o koparıldıkları köy ve mezralardan kopan ekonomik bağları nedeniyle, sekiz on yıldır, biraz evvel ifade ettiğim o bahçelerindeki cevizlerini toplayamıyorlar, ballarını üretemiyorlar, pirinç üretimi yapamıyorlar, mısırlarını üretemiyorlar; orası için diyorum. Diğer yörelerde, meşe odunundan ev ekonomisine değin türlü ürünler giremiyor. Ee, giremiyorsa ne olacak... Ne olacak; bir şekilde bu mağduriyetlerin karşılanması gerekir. Bahar ayında eski belediye başkanı, şimdiki Hakkâri merkez ilçe Başkanımız Valiye gidiyor "vazgeçtik evimize barkımıza yardım etmenizden; lütfen, şu yolumuzu yapsanız da biz buraya gitsek" diyor.

Sayın Bakan, zapta geçsin diye söylüyorum. Vali "mazotumuz yok, yapamıyoruz." diyor; ama, dün burada Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı "bizim kaynak sorununuz yok" dedi, böbürlendi; hangi konuyu açsan "söyleyin"dedi. İşte, ben söylüyorum burada; Çukurca Uzundere yolu, kaynak bulun yapın.

Değerli arkadaşlarım, tabiatıyla, bir yasa çıkardık burada. Bu yasa, terörle mücadeleden doğan zararların giderilmesine yönelik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmemeleri kaydıyla ve devletle uzlaşmaları kaydıyla mağdur olanların mağduriyetleri karşılığında, o uzlaşma kurulunun uygun göreceği düzeyde -onun da çok alt düzeylerde olduğunu biliyoruz- mağdur olanlara tazminat almaları olanağı yaratıldı.

Değerli arkadaşlarım, hâlâ lafta; biliyorum, yönetmelik çıktı; ama, hâlâ -biraz evvel de sordum- bir tek dosyanın henüz bakanlığa intikal etmişliği yok ve bütçede de bu konuda ödenek yok. Hele bir gelsin de, kim öle kim kala!.. Sayın Başbakanın, Avrupa Birliği konusundaki stratejisinde olduğu gibi; "kim öle, kim kala! Hele bir dosyalar gelsin, sonra görürüz, yaparız" anlayışı.

Sayın Maliye Bakanı; "KİT'leri, baba baba satarım"demiştiniz. Ben, sizden bir başka babalık yapmanızı istiyorum. İnanıyorum ve biliyorum ki, evinizde çok iyi bir babasınız; ama, lütfen, şu doğuda, güneydoğuda ve diğer yörelerde afet altında ezilen insanlarımıza bir iyilik yapın, onlara da bir babalık yapın.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Yatırım harcamaları

MADDE 11. - a) 2005 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sarî işlere (finansmanı ikili işbirliği çerçevesinde dış proje kredisi ile sağlanacak olan projelerden kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve hidroelektrik santral projeleri hariç) 2005 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2005 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin % 10'undan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler "2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.

Silahlı Kuvvetler bütçesinin programlarında (03) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskân ve tesisleriyle NATO altyapı yatırımlarının gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik hedef plânı içinde yer alan alım ve hizmetler Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp, 2005 Yılı Yatırım Programına ek yatırım çizelgelerinde yer almaz.

b) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin yatırım programında ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme ve tamamlama projelerinin detay programları ile alt harcama kalemleri itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin alt harcama kalemleriyle ilgili işlemlerde "2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümleri uygulanır.

c) 2005 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerden ilgili Bakanın onayı ile il özel idarelerince valinin yetki ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin bedelleri, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu il özel idaresine ödenir. Mahalli hizmet niteliği taşıyan işler, bu fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde program ve proje safhasında da valilerin yetki ve sorumluluğuna devredilebilir.

Bu şekilde yürütülecek projelerin etüt, keşif ve kontrollük hizmetleri ilgili bakanlık ve genel müdürlüğün il teşkilâtlarınca ihale edilmek suretiyle yaptırılması ve bedellerinin ödenmesi valinin onayı ile il özel idarelerince gerçekleştirilir.

d) 2005 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişiklikler için "2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" da yer alan usullere uyulur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarının 11 inci maddesi üzerinde, Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, yatırım harcamalarıyla ilgilidir. Eski bir Planlamacıyım. Kamu yatırımlarının, hangi disiplin altında, hangi kurallar içerisinde ele alınması gerektiği konusunda uzun yıllar mesai vermiş olan arkadaşlarınızdan birisiyim. Kamu yatırım paketinin giderek daraldığı, giderek, Türkiye'nin gerek kırsal gelişme ve gerekse sanayileşme sürecine katkısı açısından anlamını ve önemini yitirmekte olduğu bir dönemde 2005 yılı bütçesini ve bu maddeyi görüşmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle bir tespit yapmak istiyorum; benden evvel, Devlet Planlama Teşkilatımıza ilişkin görüşmelerde, değerli arkadaşım görüşlerini ifade etti; hangi dayanakla, biz, bu yıl, planla hangi ilişki içerisinde bu bütçeyi görüşmekteyiz? İçtenlikle bunu kendimize sorduğumuz zaman, 2005 yılı bütçesiyle gerçekten bir beş yıllık plan stratejisinin bütünlüğü içerisinde ele alınmış bir makro denge, ele alınmış bir onunla bütünleşik projeler ve yatırımlar bütünlüğü olmadığını görebiliyoruz.

Tabiatıyla bu bütçenin bir makro dengesi var, tabiatıyla o anlamda kendi yıllık çerçevesi içerisinde bir bütünlüğü var, bir tutarlılığı var, bir içsel tutarlığı; ama, bir başka şey daha var; 2005, 2006 ve 2007 yıllarını kapsayan, IMF'yle önümüzdeki günlerde imzalanacak olan niyet mektubu çerçevesi içerisinde fiilen uygulamaya girecek olan üç yıllık bir programın bağlantısı olarak sunulmakta.

Değerli arkadaşlarım, iki yıl evvel, seçimlerden önce "IMF'yi defterden sileceğiz" dediniz; bunu siz dediniz, Sayın Başbakan dedi; ama, gelin görün ki, o günden bugüne, giderek, IMF'yle son derece teslimiyetçi, son derece bağımlı bir siyasetin içerisine girdiniz.

Tabiatıyla IMF'yle ilişki kurulur. IMF bizim de aidat ödediğimiz bir uluslararası kuruluş; ama, elinizi vicdanınıza koyun; IMF'yle ilişki, giderek, Türkiye'nin yapılanması, Türkiye'nin kalkınması,Türkiye'nin sanayileşmesi,Türkiye'nin tarım politikalarının belirlenmesi, bölgesel kalkınma konularında kendi ulusal irademizle belirleyeceğimiz hedef ve stratejiler dışında bir çerçeveye oturtulmuş bir perspektifi Türkiye'ye dayayan bir ilişkiye dönüştürüldü.

Geçenlerde, IMF'nin Türkiye temsilcisi çok açık bir şekilde ifade etti -okumuşsunuzdur, biliyorsunuzdur- IMF'nin Türkiye'deki misyonunun ve IMF aracılığıyla geliştirilen üç yıllık programın temel hedefi, borçların daha hızlı bir şekilde geri ödenmesi ve bu borç ödemesinin bir şekilde garanti edilebilmesi.

Tabiatıyla, Türkiye borçlarını ödeyecek; ama, Türkiye'nin, borçlarını gerçekten, ödeyebilmesi için, bu maddede ifade edilen yatırımları -üretken yatırımları- gerçekleştirmesi; o, son birkaç yıldır giderek kendi içerisinde güdükleşen, üretkenliğini ve verimliliğini yitiren, üretim düzeyi düşen tarımını geliştirmesi; kamu kesimiyle ve özel kesimiyle, ülkede yaratılacak uygun yatırım atmosferi içerisinde, dışarıdan borç alarak, yatırımlarını ve gelişmesini borca bağlı kaynaklarla finanse ederek değil, doğrudan yabancı sermayeyi çekerek ve kendi girişimcisine yatırım alanları açıp, onu destekleyerek, bir birikim yaratması lazım.

Arkadaşlarım, Türkiye'nin eli kolu bağlandı. Türkiye, IMF istiyor diye, bir üç yılını daha borçlarını... Şu anda, yaklaşık 15 milyar dolar... 10 milyar dolar para gelecek, onunla borçlar bir kez ödenecek, geriye bir daha uzayacak, bunun faizi var. Bir taraftan da içborçların, her yıl bütçenin asgarî üçte 1'inden fazlasını götüren o içborç faizleri; eliniz kolunuz bağlanmış.

Değerli arkadaşlarım, emin olunuz ve biliniz, bunu söylemek belki de bir görev, bir borç; üç yıllık, IMF ile kurmaya çalıştığınız ve belki de, AB ile ilişkiler için zorunluydu diye kendinizi tatmin etmeye çalıştığınız ilişki, biliniz ki, sizi, ilk genel seçimlerde, sandığa gömecek, bunun altında kalacaksınız değerli arkadaşlarım; çünkü, bu ilişkide emek yok, bu ilişkide çiftçi yok, bu ilişkide memura, emekliye maaş yok, esnafa hayat yok, olması mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin önünü açabilmesi için oturup ciddî ciddî düşünmesi ve önümüze bir dayatma olarak getirilen bu üç yıllık program yerine, onu erteleyerek, onu gündemden çıkararak, onbeş yıllık bir atılım perspektifini, stratejisini tartışmaya alması, geliştirmesi ve o stratejiyi getirip, burada, sizlerin, bizlerin onayına sunması gerekir. Türkiye'nin, hele Avrupa Birliği ile girilmiş olan yeni ilişki içerisinde, gelişmesine bir kez daha uzun perspektifli bakması gerekiyor. IMF, üç yıla bakıyor; üç yılda bunlar bana paramı geri ödeyecek mi ödemeyecek mi diye bakıyor. Türkiye'nin ise, çok daha geniş, uzun perspektifli bir bakışa ihtiyacı var.

Bu stratejinin tartışılmasına sizler de bizler de, aydınlar da üniversiteler de, üreticiler de sendikalar da, işadamları da çalışanlar da, herkes... İyi bir organizasyon altında Devlet Planlama Teşkilatının, Maliye Bakanlığımızın katkılarıyla bir çalışma yapılır, bu geliştirilir. Geçmişte yaptık. Türkiye bunu tekrar yapar. Mesele irade, mesele paçayı IMF'ye kaptırmamak, mesele, gerçekten, günü kurtarmak düşüncesinden sıyrılmak.

Biraz evvel ifade ettim. Şöyle düşünmeyin değerli arkadaşlarım: On yılda kim öle kim kala! On yıl sonra en azından bizim çocuklarımız kalacak. Çoğunuz kalacaksınız. Ben kendimi bilemeyebilirim; ama, Türkiye Parlamentosu kalacak. Türkiye genç bir nüfus. Onları düşünerek, esasında, ekonomiye, bütçeye, programa, plana çok daha iyi bakmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin böyle uzun perspektifli bir atılım stratejisine ihtiyacı var. Eğer böyle bir süreçle, böyle bir yeniden bakışla olayı ele alırsak, o zaman 2005 yılı bütçesini de, öyle bir perspektifin geçiş yılı, geçiş programı olarak alabiliriz. Bakınız, bu yıl -başta da ifade ettim- Sekizinci Beş Yıllık Planın son yılı. Ortada ne plan var ne pilav! Kalmamış, ilişki yok. Ortada, işte, şuradan gelecek bu borçla, buraya yapılacak faiz ödemeleriyle, zorunlu olan ödemelerle, personel giderlerimizle çatmaya çalıştığımız bir bütçe.

Kimse kendini kandırmasın bu yıl geçen yıldan daha fazla yatırım yapıyoruz diye. Ortada yatırım matırım yok. Bakınız, yabancı sermaye gelecek diyoruz. Yabancı sermaye, üç yıl sonra, Türkiye IMF'ye olan borçlarını ödedi diye gelmez.

Tabiî, IMF'yle ilişkilerin iyi olması, ülkede güven ortamının sağlanması açısından önemli. Ben, IMF'yle kavga edelim demiyorum; ama, değerli arkadaşlarım, lütfen, Türkiye Cumhuriyeti, seksenbeş yıllık cumhuriyetimiz, kimin borcunu ödememiş, hangi borcu takmış?! 1980 yılında toplam kamu borcu 13 600 000 000 dolardı; o da, dışborçtu. Bu çarkı durdurmamız lazım, bu çarkı tersyüz etmemiz lazım. Bu bir irade meselesidir ve ben, burada, bu kürsüden şöyle bir talepte bulunmaya hiç gocunmuyorum; hakkımız olduğunu düşünüyorum.

Bence, o dünya barışı için, dünya güvenliği için sınırsız sorumlulukları yıllar boyu üstlenmekte olan, bu uğurda sınırsız harcamalar yapmakta olan, jeopolitik konumu nedeniyle son derece boyutlu sorumlulukları üstlenmekte olan Türkiye'nin, IMF'den -şu andaki durumu itibariyle- 15 milyar veya 17 milyar dolarlık alacağını, en az beş yıllık bir rahatlama döneminin, bir bekleme döneminin ötesine ertelemesi konusunda, böyle bir talebi yapması konusunda, anasının ak sütü gibi helal hakkı vardır. Yeter ki, bunu istemeyi bilelim; yeter ki, bu talep için dik durarak, İsveç Başbakanının -bugün, Türk kökenli bayan İsveç milletvekilinin de ifade ettiği gibi- İsveç Dışişleri Komisyonunda ifade ettiği "Türkiye direnemedi" tespitinden ders alıp, eğer, orada direnemediysek, kalkıp IMF önünde direnelim. Çünkü, sonuçta IMF de, ardında olan güçler de, Türkiye'nin güçlü olmasını istiyor. Yoksa, 15-20 milyar dolar şimdi ödenmiş, sonra ödenmiş... Yeter ki, Türkiye, kaynaklarını çok belirgin bir strateji içinde gerçekten üretken bir ekonomi için, gerçekten üretken bir piyasa ekonomisi için -ki, biz ona "sosyal piyasa ekonomisi" diyoruz- bütün üretici güçlerini seferber edebilsin.

Değerli arkadaşlarım, özetle, neoliberal politikalara son verecek, üretim ekonomisine geçecek, IMF ile teslimiyetçi ilişkileri bitirecek ve bu bağlamda, tüm üretim sürecini ayağa kaldırabilecek, zor; ama, akılla, planla bunu yapabileceğimiz bir sürece ihtiyacımız var.

Ben, sözlerime son verirken, bu yeni yılda... Hayır, ben bir kez daha söz alacağım, iki gün sonra, o zaman söylemek istiyorum. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısını arayın lütfen.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, bir sorunuz var galiba; buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Maliye Bakanımız burada yok; kendisine yöneltmek istiyordum; geldiklerinde sorarım. Bir dahaki sefere.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sağ olun Sayın Koçyiğit.

Maddeyi oylarınıza sunup, karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.59

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.10

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMiSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

l. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Önceki oturumda, tasarının 11 inci maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Katma bütçeli idarelere Hazine yardımı

MADDE 12.- Katma bütçeli idarelerin bütçelerini denkleştirmek amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin Hazine yardımı tertiplerine ödenek ve karşılığı ilgili katma bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılan miktarlardan, bu amaca göre fazla olduğu tespit edilen kısımlar, yıl sonunda Hazine Müsteşarlığı ile mutabakat sağlanmak suretiyle ilgili idarelere ödenmeyerek Maliye Bakanınca iptal edilir.

Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü dışındaki katma bütçeli idarelerin yıl sonuna göre Maliye Bakanlığınca tespit olunacak bütçe fazlaları genel bütçeye gelir yazılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Resmî taşıtlar, demirbaş eşya ve levazım

MADDE 13. - a) 1. Bu Kanuna bağlı (T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar ancak çok acil ve zorunlu hallere münhasır olmak kaydıyla ilgili kurumun talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerinde Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.

2. 5.1.1961 tarihli ve 237 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurumlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, binek veya station-wagon cinsi taşıt ihtiyaçlarını yabancı menşeli taşıt kullanılmamak kaydıyla hizmet alımı suretiyle de karşılayabilirler. Bu durumda, söz konusu kurumların mülkiyetlerinde bulunduracakları ile hizmet alımı yoluyla temin edecekleri binek veya station-wagon cinsi taşıtların toplamı, 31.12.2004 tarihi itibarıyla mülkiyetlerinde bulundurdukları ile hizmet alımı yoluyla kullandıkları binek veya station-wagon cinsi taşıtların toplam sayısını hiçbir surette aşamaz. Ancak, hizmet genişlemesi veya zorunluluk arz eden hallerde, bu sayıyı aşan taşıtların hizmet alımı yoluyla temin edinilebilmesi için Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınır.

Kurumlar, 237 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca ekonomik ömrünü doldurmuş olduğu veya bakım-onarım ve işletme giderleri ile diğer maliyet unsurları dikkate alınarak hesaplanacak toplam yıllık maliyetinin, hizmet alımı suretiyle temin edilecek taşıtların yıllık hizmet alım maliyetinden yüksek olacağı tespit edilen binek ve station-wagon cinsi taşıtlarını yetkili tasfiye birimleri aracılığıyla tasfiye edebilirler.

3. Vakıf, dernek, sandık, banka, birlik, firma, şahıs ve benzeri kuruluş veya kişilere ait olup (2) numaralı bent kapsamındaki kamu kurumlarınca kullanılan taşıtların giderleri için, kurum bütçelerinden hiçbir şekilde ödeme yapılamaz.

4. Kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşlarına ait taşıt sayısını azaltmak ve taşıt bakım-onarımı ile akaryakıt giderlerinde israfa yol açmamak amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmaya, önlemleri almaya, sınırlamalar getirmeye Maliye Bakanının teklifi üzerine Başbakan, kamu görevlilerinden kimlerin resmî taşıtlar yerine ticarî taşıtlardan yararlanacağına ve ticarî taşıtlardan yararlanacaklara yapılacak ödemeler ile bunlara ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

5. Emniyet Genel Müdürlüğüne kurum, kuruluş, dernek ve vakıflarca hibe edilecek taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.

4645 sayılı Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Araç, Gereç, Mal ve Malzemelerin Satış, Hibe, HEK ve Hurda Durum ve İşlemleri ile Hizmet Satışına Dair Kanun hükümleri çerçevesinde Emniyet Genel Müdürlüğüne ait taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi İçişleri Bakanının talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla 4734 sayılı Kanuna tâbi olmaksızın mübadele yoluyla yenileri ile değiştirilebilir. Aradaki fiyat farkı, bütçeden veya Türk Polis Teşkilâtını Güçlendirme Vakfı gelirlerinden karşılanır.

b) Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri, bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerindeki ihtiyaç fazlası eşya ve levazımın tespiti ile bunların kuruluşlar arasında bedelsiz olarak devredilmesine veya tasfiye edilmesine ilişkin esas ve usûller Maliye Bakanlığınca düzenlenir. 3.7.2003 tarihli ve 4916 sayılı Kanunun 37 nci maddesi hükmü saklıdır. Diğer kanunların bu fıkraya aykırı hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Sağlık ödemelerinin tetkiki

MADDE 14. - Tedavi kurum veya kuruluşlarına yapılacak ödemelerin tetkiki amacıyla saymanlara yardımcı olmak üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek saymanlıklarda Sağlık Bakanlığının merkez ve taşra teşkilâtında tabip ve eczacı kadrolarında çalışan personel, bu personelin bulunmadığı durumlarda diğer kamu kurum ve kuruluşlarında bu unvanlarda çalışan personel, asli görevlerinin yanında talep üzerine Sağlık Bakanlığının ya da ilgili kurum veya kuruluşun izni ile Maliye Bakanlığınca görevlendirilebilirler.

Söz konusu tetkikin yapılacağı saymanlıklar, görevlendirilecek personelin sayıları ile bunların çalışma esas ve usûlleri Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca müştereken belirlenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Bütçe Uygulamasına İlişkin Hükümler

Aktarma

MADDE 15.- a) Maliye Bakanı;

1. Aynı kuruluş bütçesi içinde "Personel giderleri" ile "Sosyal güvenlik kurumlarına Devlet primi giderleri" tertipleri arasında fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın aktarma yapmaya,

2. Kuruluş bütçelerinin "Personel giderleri" ile "Sosyal güvenlik kurumlarına Devlet primi giderleri" tertiplerinde yer alan ödenekler ile Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" tertibinde yer alan ödeneklerden gerekli görülen tutarları Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine aktarmaya,

3. Hizmeti yaptıracak olan kuruluşun isteği üzerine bütçesinden, yıl içinde hizmeti yürütecek olan daire veya idarenin bütçesine, gerektiğinde Hazine yardımı ile ilişkilendirilmek suretiyle fonksiyonel sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya,

4. Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında carî yıl içinde yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla varılacak mutabakat üzerine, ilgili bütçeler arasında karşılıklı aktarma yapmaya,

5. (4) numaralı bentte belirtilen bütçelerde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmâl ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi halinde ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak aktarmaya,

6. "2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar"a uygun olarak yılı yatırım programında yapılacak değişiklikler gereği, değişiklik konusu projelere ait ödeneklerle ilgili her türlü aktarmayı yapmaya,

7. Mevcut üniversitelerden yeni açılacak üniversitelere intikal eden enstitü, fakülte ve yüksek okulların bütçelerinde yer alan ödenekleri, bu enstitü, fakülte ve yüksek okulların bağlandığı üniversite bütçelerine aktarmaya,

8. Kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden teşkilâtlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması ve kesinhesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri ile gerekli düzenlemeleri yapmaya,

9. Aynı kuruluş bütçesi içinde fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın aktarma yapmaya veya kuruluşların bütçelerinden Maliye Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertiplerine aktarma yapmaya,

Yetkilidir.

Yıl içinde diğer bir daireye veya idareye aktarılan ödeneklerle ilgili hizmetin yürütülmesinden bütçesine aktarma yapılan daire veya idare sorumludur.

b) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin "Gayrimenkul Alımları ve Kamulaştırması" ile ilgili tertiplerine (kamulaştırmadan doğan tezyid-i bedel ödemeleri için yapılan aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz. Ancak, zorunlu hallere münhasır olmak üzere, kuruluşların bütçelerinde yer alan "Gayrimenkul Alımları ve Kamulaştırması" ile ilgili tertiplere Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yatırımları Hızlandırma Ödeneği" veya "Yedek Ödenek" tertibinden aktarma yapılabilir.

c) Hazine Müsteşarlığı bütçesinin (07.82.36.00-01.1.2.00-1-08.2), (07.82.30.00-04.1.1.00-1-07.2), (07.82.30.00-04.1.1.00-1-05.6), (07.82.32.00-01.2.1.00-1-08.2) tertipleri arasında herhangi bir sınırlandırmaya tabi olmaksızın aktarma yapmaya veya bu tertiplerde yer alan ödenekleri Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yeni açılacak bir tertibe aktarmaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan ile ilgili Devlet Bakanının teklifi üzerine Maliye Bakanı yetkilidir. Aktarılan bu ödeneklerin kullanımına ilişkin mevcut usul, esas ve şartları değiştirmeye ve yeni usul, esas ve şartları tespit etmeye Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan ile ilgili Devlet Bakanı yetkilidir.

d) Kültür ve Turizm Bakanlığı 2004 Malî Yılı Bütçesinin 21.01.33.00 kurumsal kod, 08.2.0.00 fonksiyonel kod ve (6) finansman koduna ilişkin tertiplere kaydedilen ödeneklerden harcanmayan tutarlara kadar, 2005 Malî Yılı Bütçesinin 21.01.33.00 kurumsal kod, 08.2.0.00 fonksiyonel kod ve (1) finansman kodunda yer alan (05) ekonomik koda ilişkin tertiplerine ödenek eklemeye Maliye  Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2005 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 15 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

2005 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 15 inci maddesi, bütçe uygulamasına ilişkin hükümleri içermektedir. Burada getirilen hükümler, Maliye Bakanının, esasen çok yüksek olan ve son iki yıldır giderek artan yetkilerini doruk noktasına ulaştırmaktadır. 15 inci maddenin 9 uncu fıkrasıyla, Maliye Bakanı, aynı kuruluş bütçesi içinde fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma ayırıma bakmadan aktarma yapmaya veya kuruluş bütçesinden Maliye Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertiplerine aktarma yapmaya yetkili kılınmıştır. Aslında, Maliye Bakanının ödenek aktarma yetkisi, 1050 ve 5018 sayılı Yasalarda da yer almaktadır; ancak, 5018 sayılı Yasada, Maliye Bakanının, diğer kamu kuruluşlarının bütçesinden Maliye Bakanlığı bütçesinin yedek ödeneğine aktaracağı miktar, genel bütçe ödeneklerinin yüzde 2'siyle sınırlandırıldığı halde, hem 5234 sayılı Yasayla 2004 Yılı Bütçe Kanununda hem de 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında yüzde 2 sınırlamasına yer verilmemiştir.

Kaldı ki, Maliye Bakanının yetkilerini artıran maddeler, 15 inci maddeyle de sınırlı değildir. Örneğin, 2005 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinde, yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan alınan bağış, hibe ve yardımların, gereğine göre, bütçeye gelir veya ödenek kaydedilmesi için Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır. Oysa, 2003 tarihli Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda, kamu idarelerine yapılan her türlü bağış, hibe ve yardımların, onların bütçelerine gelir kaydedilmesi öngörülmektedir. Aslında, söz konusu kanunda, yani Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasında ödenek aktarmalarının kanunla yapılacağı hükme bağlanmıştır. Gene, aynı kanunda, (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin bütçelerine aktarmak üzere, Maliye Bakanlığı bütçesine, genel bütçe ödeneklerinin yüzde 2'si kadar yedek ödenek konulabilmesi öngörülmektedir.

2005 yılı bütçe kanununda, Maliye Bakanına, aynı kuruluş bütçesi içerisinde, fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın aktarma yapma ve kuruluşların bütçelerinden Maliye Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertiplerine aktarma yapma yetkisinin verilmesi Anayasaya aykırıdır değerli arkadaşlarım; çünkü, bu yetkiyle, Maliye Bakanı, bütçe kabul edilip yasalaştıktan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı tahsisleri değiştirme hakkını elde etmektedir. 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 35 inci maddesinde "Meclis, genel bütçe kanununun metnini madde madde, gelir ve gider cetvellerini bölüm bölüm görüşür" hükmü yer almaktadır. Anayasanın 162 nci maddesinin dördüncü fıkrası ise, Genel Kurulda bölümler üzerinde ayrıca görüşme yapılmayacağını ve okunup oylanacağını öngörmektedir.

Yasama organı, kuruluşların bütçe ödeneklerine ilişkin iradesini bölümler itibariyle ortaya koyduğundan, söz konusu bölümlerde, örneğin bir kurum veya kuruluşun bütçesinin eğitim harcamalarına ilişkin bölümünde bir değişiklik yapılması, ancak, yasa yoluyla gerçekleştirilebilir. Bir diğer deyişle, 2005 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında, Maliye Bakanına, aynı kuruluş bütçesi içinde fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın ödenek aktarma yetkisi verildiğinden, 2004 yılı bütçesi gibi 2005 yılı bütçesi de fonksiyonel sınıflandırmaya göre oylanıp kabul edileceği için, Maliye Bakanına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini değiştirme yetkisi verilmiş olmaktadır. Maliye Bakanına bu konuda bir yetki verilmesi, yasama organının iradesine ve dolayısıyla da Anayasaya aykırıdır. Bu, ölçüsüz bir yetki devridir; bu, yasama organının görevinin yürütme organına devredilmesi sonucunu yaratmaktadır; bunu normal karşılamak mümkün değildir.

Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konuyu sorguladığımızda, Sayın Maliye Bakanı, 2005 yılı bütçesinin geçiş yılına denk geldiğini, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 2005 yılında yürürlüğe gireceğini belirtti. 2005 yılı bütçesinin, 2004 yılında 1050 sayılı Kanun hükümlerine göre hazırlandığını, gelecek sene 5018 sayılı Kanunun geçerli olacağı için sorun çıkmayacağını ifade etti. Analitik bütçe uygulamasına bazı kuruluşların ayak uyduramadıklarını ve alınan bu yetkilerle yapılan yanlışların düzeltileceğini açıkladı. Devlet hizmetlerinin aksamaması için yetki aldıklarını belirtti ve mevzuata aykırılık olmadığını ifade etti.

Sayın Bakanın "mevzuat" derken neyi kastettiğini ben anlayabilmiş değilim; ancak, 2005 yılı bütçesinde yer alan bazı hükümlerin Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ve Anayasaya aykırı olduğundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Kaldı ki, 5018 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi, gerçi bir yıl ertelenmiştir; ama, 2005 yılı bütçe kanununun 5018 sayılı Kanunun ilkeleri çerçevesinde hazırlanmaması için hiçbir sebep yoktu. Söz konusu ilkeler 2005 yılı bütçe gerekçesinde yer almaktadır ve bu ilkeler, kamu idarelerinin inisiyatifinin artırılması, uygulamaya esneklik getirilmesi, merkezî yönetimdeki kamu idarelerine bütçe içinde ödenek aktarma olanağı tanınması olarak açıklanmaktadır.

Bu ilkeler dikkate alınsaydı, Maliye Bakanı yerine, kamu idarelerine kendi bütçeleri içerisinde aktarma yapma olanağı sağlanabilirdi.

Sayın milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanını, kendisinden önceki tüm Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlarından daha yetkili hale getiren yetki devirleri bütçe kanunlarıyla da sınırlı değildir. Örneğin, 5220 sayılı Kanun, Maliye Bakanına, Sağlık Bakanlığına ait tüm tahsisli taşınmazları satma yetkisini vermektedir. Yine, bazı gelir ve giderlerin, bütçenin gelir ve gider kalemleriyle ilişkilendirilmeden özel hesaplarda takibine ilişkin hükümler artık bütçe kanununda yer almamaktadır; ancak, aynı sonuç 5234 sayılı Kanunla sağlanacaktır. Çünkü, söz konusu kanunun bazı maddelerinde, bazı gelirlerin bütçenin gelir ve gider kalemleriyle ilişki kurulmadan muhasebeleştirilmesi için Maliye Bakanına yetki verilmiştir.

Ayrıca, 5217 sayılı Kanunun 1 inci ve 31 inci maddeleriyle, özel gelir ve özel ödenek kaydı için Maliye Bakanına verilen bazı yetkiler kaldırılmışsa da, özel ödenek ve özel gelir kaydına olanak veren tüm yasa hükümleri yürürlükten kaldırılmış değildir.

Değerli arkadaşlarım, bunun dışında, bu konuda birbirleriyle çelişkili uygulamalar da vardır. Örneğin, 2828 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ait taşınmazların satışından veya kiraya verilmesinden elde edilen gelirlerin özel ödenek olarak kaydedilmesi öngörülmektedir. 2005 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 38 inci maddesinin altıncı fıkrasında yapılan düzenlemeyle, hükümet, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ait taşınmazların satışından veya kiraya verilmesinden elde edilen gelirin yüzde 30'unun özürlü hizmetlerinde kullanılmak üzere özel gelir kaydedilmesine izin vermemiştir. Ancak, aynı hükümet, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen bölünmüş yollarda (duble yollarda) veya devlet ve il yollarının yapım ve bakım hizmetlerinde kullanılmak üzere, 775 sayılı Kanuna göre, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı emrine verilen taşınmazlar ile Karayolları Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan taşınmazların satışından elde edilen gelirlerin ve Hazine adına tescil edilmiş olan taşınmazlardan uygun görülenlerin satışından sağlanacak olan gelirlerin bütçeye özel gelir ve ödenek olarak kaydedilmesi için Maliye Bakanına yetki vermiştir. Bu, iktidarın ne kadar ilkesiz davrandığının bir göstergesi değil de nedir?! Özürlülerden esirgenen bir sınırlı olanak, çok daha geniş bir şekilde duble yollara tanınmıştır.

Gene 5217 sayılı Yasanın 25 inci maddesiyle, Karayolları, kapatılan Köy Hizmetleri ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüklerinin, tüzelkişilerden gelen talepler doğrultusunda verdikleri hizmetten alacakları gelirleri özel ödenek ve özel gelir olarak kaydetmesi için Maliye Bakanına yetki verilmiştir.

2005 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısında da, söz konusu gelirleri ertesi yıla devretmesi için Maliye Bakanına yetki tanınmıştır.

Ayrıca, hazine arazilerinin ve kamu taşınmazlarının satışı konusunda Maliye Bakanının ne kadar yetkili olduğu hepimizin malumudur. Tek bir bakanlıkta ve bakanda bu kadar yetki toplanması, demokratik ve katılımcı bir yönetim anlayışıyla bağdaşmadığı gibi, kaynakların en etkin şekilde kullanılması açısından da doğru değildir; çünkü, sayın milletvekilleri, kaynakların etkin kullanılması, her şeyden önce, planlı ve programlı bir yaklaşımla gerçekleştirilebilir. Oysa hükümet, ne yazık ki planlı ve programlı bir yaklaşımdan çok uzaktır. Plan, program ve bütçe bağlantısının kurulmaması, değişik adlarda çok sayıda plan, program ve projenin birbirleriyle ve kalkınma planıyla bağlantıları kurulmadan ortada olması, ciddî bir vergi reformunun henüz gündeme getirilmemesi, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak için bir girişim yapılmaması, kentlerin, kurumların, ekonominin ve toplumun gelecekteki ihtiyaçları hiç dikkate alınmadan, hazine arazilerinin ve kamu taşınmazlarının satılması, yabancılara satılan toprakların ileride yol açacağı sorunlar gözardı edilerek yapılan yasal düzenlemeler, ne kadar plansız ve programsız hareket ettiğimizin kanıtlarıdır. Kaldı ki, buna pek çok başka örnek de eklenebilir.

Bugün yaptığı konuşmada, Sayın Bakan, kaynak sorunu olmadığını ve her ihtiyaç için kaynak bulabileceğini söyledi. Hatta, kaynak için kendisine başvurulmasını istedi. Ben, bu açıklamayı çok hayretle karşıladım sayın milletvekilleri. Sanıyorum ki, bu açıklamayı yaparken, Sayın Bakan, içinde bulunduğumuz koşulları bir an için unuttu. Bütün hazine arazilerinin satılması ve tüm kamu tesislerinin özelleştirilmesi bir amaç olarak kabul edildiğine ve iktidar, bu yönde kararlı bir şekilde ilerlediğine göre, Sayın Bakanın, gerçekten kaynak bolluğu içinde olması mümkündür; ancak, eğer bu doğru ise, Sayın Bakan, bu kaynakları neden kullanmıyor?! Nüfustaki hızlı artışa ve ihtiyaçların yeterli düzeyde karşılanmamasına rağmen, neden bütçe üzerindeki ödenekleri 2004 yılına göre sadece binde 9 oranında artıyor? Neden, tarım üreticilerini desteklemiyorsunuz? Neden, eğitime, sağlığa daha fazla kaynak ayırmıyorsunuz? Neden, memurlarınızı, emeklilerinizi insan onuruna yaraşmayan koşullara mahkûm ediyorsunuz? Neden, işçilerin taleplerini dikkate almıyorsunuz? Bu "neden"ler çok artırılabilir. Eğer, iflas etmiş bir mirasyedi gibi, toplumun birçok taşınmazını ve tesisini satıp gerçekten büyük bir bolluğa kavuşmuşsanız -ki, Bakan öyle diyor- neden, çeşitli alanlara gerekli ödenekleri tahsis etmiyorsunuz? Kaldı ki, bir Maliye Bakanı, bu kanalla elde edilen kaynaklardan övünerek değil, içi sızlayarak, biraz da utanarak söz etmelidir diye düşünüyorum.

Hükümetlerin görevleri, geçmiş kuşaklardan aldıkları mirası, gelecek kuşaklara, azaltarak, sıfıra indirgeyerek değil, artırarak aktarmak olmalıdır.

Hükümet, yabancı yatırımların kaynak açısından ne kadar önemli olduğunu her vesileyle gündeme getirmekte, 2004 yılında bu konuda kaydedilen artışı da, iftiharla, yabancı yatırımlardaki olumlu gelişmenin bir kanıtı olarak ileri sürmektedir.

Sayın milletvekilleri, bir defa, 2004 yılında kaydedilen yabancı sermaye girişinin yarısından fazlası arazi satışlarından gelmektedir ve onunla ilgilidir. Kaldı ki, tam üyelik müzakerelerinin ucunun açık olması, her aşamada Avrupa Birliği iradesiyle kesilebilmesi, müzakerelerin tam üyelikle sonuçlanmama olasılığının, Avrupa Birliği tarafından tekrar tekrar vurgulanması, tüm müzakereler olumlu gelişse ve sonuçlansa da, Avrupa Birliği ülkelerinin referanduma başvurabilmeleri ve halkoylamasıyla tam üyeliğin reddedilme olasılığı, yabancı yatırımlar konusunda büyük hayaller kurmayı mümkün kılmamaktadır.

O nedenle, iktidarı, gerçekçi olmaya, geçmiş kuşaklardan devraldığımız mal varlıkları ve en değerli tesisler, araziler tümüyle elimizden çıkmadan, bütçe dengesini sağlayacak, borçların, toplam borç stokunu artırmadan ödenmesini gerçekleştirecek önlemler üzerinde çalışmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keleş.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

Geçen yıllar borçları

MADDE 16. - Yılın sonuna kadar ödenemediği gibi emanet hesabına da alınamayan ve 1050 sayılı Kanunun 93 üncü maddesine göre zamanaşımına uğramamış bulunan geçen yıllar borçlarına ait ödemeler, borç konusu hizmetlerin yürütüldüğü ilgili tertiplerden yapılır.

BAŞKAN - Sayın Bulut?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

Ödenek devir ve iptal işlemleri

MADDE 17. - a) 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi uyarınca tahsil edilen miktarları bu amaçla Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine konulan ödeneklerden kullandırmak üzere bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye, ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında ilgili tertibe ödenek eklemeye, yılı içinde harcanmayan ödenekleri ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye,

b) Türk Silahlı Kuvvetleri Stratejik Hedef Plânının yıllık programlarının gerektirdiği ödeneklerden yılı içinde harcanmayan ödenekleri, hizmetin devamlılığını sağlamak maksadıyla ödeneklerinin %30'unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,

c) Kültür ve Turizm Bakanlığı 2004 yılı bütçesinin 21.01.36.00 ve 21.01.36.64 kurumsal kod altında yer alan (03) ekonomik koda ilişkin tertiplerinden harcanmayan tutarları 2005 yılı bütçesinin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kod altında bulunan (03) ekonomik koda ilişkin tertiplerine kısmen veya tamamen devren ödenek kaydetmeye, bu tertiplerde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine kısmen veya tamamen devren ödenek kaydetmeye,

d) Başbakanlık bütçesinin 07.01.00.04-01.4.1.02-1-07.1 tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine kısmen veya tamamen devren ödenek kaydetmeye,

Maliye Bakanı yetkilidir.

e) 1. 14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Kanunun 26 ncı,

    2. 30.5.1985 tarihli ve 3212 sayılı Kanunun 4 üncü,

    3. 28.12.1960 tarihli ve 189 sayılı Kanunun 3 üncü,

    4. 22.4.1925 tarihli ve 657 sayılı Kanunun ek 2 nci,

    5. 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Kanunun 131 inci,

    6. 5.6.1986 tarihli ve 3308 sayılı Kanunun 32 nci,

Maddelerine dayanılarak tahsil edilen tutarları, kurum bütçelerinde bu kanunlarda belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma yapmaya, ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında ödenek eklemeye, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2004 yılından devredenler de dahil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Sermaye ödenekleri, "2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.

Yukarıda sayılan kanunların bu fıkraya aykırı hükümleri ile 5217 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uygulanmaz.

f) Şartlı bağış ve yardımlar da dahil olmak üzere özel ödenek ve özel gelirlerden;

1. Tahsis amacı gerçekleştirilmiş ödenek artıkları ile tahsis amacının gerçekleştirilmesi bakımından yetersiz olanları,

2. (1) numaralı bentte yazılı olanlar dışında kalıp da onbin Yeni Türk Lirasını aşmayan ve iki yıl devrettiği halde harcanmayanları,

İptal ederek bütçeye gelir kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Savunma Sanayii Destekleme Fonu

MADDE 18. - a) Türk Silahlı Kuvvetlerine stratejik hedef plânı uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları için yıl içinde yapılacak harcamalar, 7.11.1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer aynî ve nakdî imkânlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde karşılanır.

b) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden (a) fıkrası gereğince tespit edilecek miktarları, Gümrük Müsteşarlığına (Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü) bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden motorbot alımına yönelik miktarları Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden motorbot alımına yönelik miktarları Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye Millî Savunma, İçişleri ve Sağlık Bakanları ile Gümrük Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

c) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak paraları bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları

MADDE 19. - Maliye Bakanı;

a) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan kira veya ücret tutarlarını,

b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan masraflar karşılığında ilgili devletlerce ödenen miktarları,

c) NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları için verilecek paraları,

Aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda yazılı kuruluş bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

Bağış, hibe ve yardımlar

MADDE 20. - a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak yıl içinde elde edilecek imkânların Yeni Türk Lirası karşılıklarını Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine gereğine göre bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye,

b) Dış kaynaklardan veya uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yolu ile gelecek her çeşit malzemenin navlun ve dışalımla ilgili vergi ve resimlerinin ödenmesi amacı ile bunların karşılığını, ilgili bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye ve gereken işlemleri yapmaya,

c) 2005 yılı içinde Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ihtiyaçları için yabancı devletlerden askeri yardım yolu ile veya diğer yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini, bağlı (B) işaretli cetvelde açılacak tertiplere gelir ve karşılıklarını da bu bütçelerde açılacak özel tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,

Maliye Bakanı yetkilidir.

d) Türkiye-Avrupa Birliği Malî İşbirliği kapsamında sağlanacak malî imkânların karşılığı olarak ilgili kurum bütçelerinde (05), (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan ödeneklerin Ulusal Fona ödenmesine ilgili bakanlar yetkilidir. Bu ödenekler başka bir hizmet veya faaliyete tahsis edilemez. Ulusal Fona ödeme işlemi Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanının talebi üzerine ve projelerin finansman plânlamasına uygun olarak en geç otuz gün içinde gerçekleştirilir. Malî işbirliği kapsamındaki projelerin yürütülmesi esnasında kur farkları ve benzeri türden doğabilecek ilave ödenek ihtiyacı Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir. Ulusal Fona ödenen bu tutarlar, 30.1.2003 tarihli ve 4802 sayılı Kanun kapsamında onaylanan Mutabakat Zabıtlarında yer alan hükümler çerçevesinde kullanılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 malî yılını konuşuyoruz. 2005 yılı bütçesi nasıl bir bütçedir sorusuna, burada, benden önce konuşan bütün arkadaşlarım, bir yanıt aramaya, bir yanıt vermeye çalıştılar. Bu bütçe, acaba, halkımızı zenginleştiren, zenginleşme konusunda, refah dağılımı konusunda yeni bir adım atan bir bütçe mi; yoksa, bundan önce, yıllardır örneklerini gördüğümüz türden yoksullaştırıcı bir bütçe mi? Böyle bir soru sorduğumuz zaman ve bu bütçeye baktığımız zaman verilecek yanıt, hiçbir duraksamaya yer kalmadan, bunun yeni bir yoksullaştırma bütçesi olduğu noktasındadır.

Bakınız, 1999 ve sonrasındaki bütçelere baktığımızda şunu görüyoruz: Faizdışı bütçe, yani faiz harcamaları dışarıda bırakıldığında halka hizmet götüren bütçe kalemlerini içeren bütçeye baktığımızda, bunun millî gelire oranı milim kımıldamıyor; yani, 1999 bütçesinde faiz hariç bütçenin millî gelire oranı yüzde 22, şimdi yüzde 23, aradaki yıllarda da yüzde 22-23 arasında değişiyor. Yani, Türkiye, faizdışı bütçe büyüklüğü bakımından yüzde 22-23'lük bütçelerle yönetilen bir ülke. Oysa, bizim üye olmak için çaba sarf ettiğimiz Avrupa Birliği ülkeleri ortalaması faizdışı bütçe olarak yüzde 40'lardadır; yani, biz, gelişmiş bir dünyaya kıyasla, Avrupa Birliğine kıyasla çok küçük fonlarla bu ülkeyi bir yetişme ve gelişme gayreti içine sokmaya çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu tür bütçelerle, Avrupa Birliğiyle aramızdaki farklar azalmaz artar ve eğer on yıl müzakere vesaire gibi birtakım süreçler yaşanacaksa, göreceksiniz ki, on yıl sonra, bu coğrafya ile Türkiye arasındaki ekonomik ve sosyal farklar büyümüş olacaktır. Böyle bütçeyle, Türkiye'nin, geleceğini inşa etmesi mümkün değildir; tarım destekleri, yatırımlar ve diğer burada verilen bütün örnekler bakımından mümkün değildir; yani, bir borç ödeme bütçesi mantığının dışına, ne yazık ki, çıkılabilmiş değildir.

Tabiî, bir başka açıdan, gelir boyutu açısından bakıldığında, yenilik var mı diye baktığınızda şunu görüyorsunuz: Vergi yükü, sizin iktidarınız döneminde, yani, 2003'te 2002'ye kıyasla yaklaşık 2 puanlık millî gelire oranla bir artış gösterdi, 2004'te sabit kaldı yüzde 23,7 dolayında. Şimdi, 2005'te bunu millî gelire oranla 1 puan daha artırmayı hedefliyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki, IMF'yle alınacak üç yıllık yeni istikrar programı, artık sınıra dayanmış olan harcamaları azaltmak üzerinden değil de, gelirleri artırmak, yani, vergi yükünü artırmak üzerinden faizdışı fazlayı tutturmaya yönelmektedir.

Değerli arkadaşlarım, peki, bu kadar vergiyi artıracağız da, bunu topluma hizmet olarak sunabilecek miyiz; temel soru budur, halkın sorduğu soru budur; yani, ben vergi veriyorum; pekâlâ, bunun karşılığını bana hizmet olarak döndürecek misiniz? Ne yazıyor vergi dairelerinin tepelerinde; "vergi veriniz ki, size hizmet olarak dönsün." Peki, siz, bütçenin yüzde 36'sını -şimdi iyileşmiş haliyle bile- faize aktarıyorsanız, vergi gelirlerinin yüzde 70'e yakınını faize aktarıyorsanız, bunun neresi hizmet bütçesi değerli arkadaşlarım?! Eğer vergi ile hizmet arasında bağlantı kopmuşsa, topladığınız vergiler hizmete dönüşmüyorsa, o zaman, vergi mükelleflerinin bu tür bir bütçeye itiraz hakkı, tepki hakkı doğmuyor mu değerli arkadaşlarım -Sayın Maliye Bakanı yok ama- değerli hükümet temsilcileri?!

Şimdi, bu 20 nci maddeyle ilgili de bazı şeyler söyleyeceğim; bu bütçenin teknik özellikleriyle ilgili. 2003 ve 2004 bütçelerinden sonra, bir 2005 bütçesiyle karşımıza çıktınız. Giderek kanun maddeleri azalan bütçeler. 2003 bütçesi 53 maddeli bir kanundu, 2004 bütçesini 51 maddeye indirdiniz, şimdi 40 maddelik bir kanunla geliyorsunuz. Güzel, bu ayıklama iyi bir şey.

Aslında bunun arkasında bir başka şey daha var. Bu ayıklama, aslında Anayasaya aykırı maddelerin, yani "bütçeyle başka kanunlarda değişiklik yapılamaz" yönündeki Anayasa hükmüne aykırı maddelerin ayıklanmasıyla ilişkili. Bu, bizim buradaki muhalefetimiz sonucunda, bunun etkinliği sonucunda ortaya çıkmış bir yenilik; ama, bunu nasıl yaptınız; bunu, 5234 sayılı bir yasa çıkararak yaptınız; yani, bütçe yasasında düzenlenmeyen hükümleri, bunun içinde düzenlediniz. Bütçe yasasıyla geçici olarak, yıllık olarak getirilen düzenlemeleri, siz, daimî olarak, sürekli olarak, bu 5234 içinde düzenlemeye yöneldiniz.

Dolayısıyla, burada, bütçe yapma tekniği açısından, kamu maliye yönetimi açısından çok da tutarlı olmayan bir yolu benimsediniz. Kendi çıkardığınız bir düzenlemeyi, 2003 sonunda çıkardığınız Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasını uygulamaktan imtina ederek bu tür düzenlemelere giriyorsunuz ve sürekli olarak da bu düzenlemenin, 5018 sayılı bu düzenlemenin birçok maddesinin yürürlüğünü erteleyerek yol almaya gayret ediyorsunuz. Biraz önce, 15 inci maddede Sayın Keleş de söyledi. Bu 15 inci madde, burada şimdi söyleyeceğim örneklerden bir tanesi; yani, biz, burada, bütçeyi fonksiyonel bir tasnif itibariyle, aslında, Maliye Bakanına aktarma yetkisi veriyoruz; fakat, 15 inci maddede, bunun, fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma üzerinden karşımıza gelmesi durumunda, burada hiç yasamanın öngörmediği birtakım yetkilerin devri ortaya çıkıyor.

Şimdi, 20 nci maddeye baktığımızda da, "her türlü bağış ve yardımlar bütçelerine gelir kaydedilir. Nakdî olmayan bağış ve yardımlar, ilgili mevzuatına göre değerlemeye tabi tutularak kayıtlar alınır" şeklinde düzenleme yapılmışken Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda, siz, şimdi, gerek 2004 yılı bütçesinde gerekse 2005 yılı bütçesinde, her türlü bağış ve yardımların bütçede gelir kaydedilmesini esneterek, yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan alınan bağış, hibe ve yardımların -altını çiziyorum- gereğine göre bütçeye gelir veya ödenek kaydedilmesine Maliye Bakanına yetki veriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, yasama organı olarak, biz, şimdi, Maliye Bakanına inanılmaz bir yetki aktarıyoruz; isterse bunu bütçeye gelir ve ödenek kaydedecek, isterse bu bağış ve hibeleri kaydetmeyecek. Böyle bir yetkiyi verdiğiniz zaman, bu, demokratik, şeffaf bir ülkenin bütçesi halinden çıkar. Bütçeyi biz, keyfî kullanımlara alet etmiş oluruz. Maliye Bakanına böylesine keyfî kullanımlara açık, isterse gereğine göre gelir ya da ödenek kaydetmesi bir keyfîlik unsuru olarak bu bütçe içinde yer almaktadır. Tabiî, ne yazık ki, buna benzer başka maddeler de var şeffaflık açısından altını çizmek istediğimiz.

Bakın, 5234 sayılı Kanunda; yani, bütçede Anayasaya aykırı hükümleri by-pass etmek için, bir anlamda takıyye yapmak için getirdiğiniz 5234 sayılı Kanunda birtakım düzenlemeler var; bunun, 7 nci maddesine göre, iktisadî devlet teşekkülleri, kamu bankaları, belediyeler, il özel idareleri... Bunlarla ilgili, "devlete ait olan ve bu Kanun kapsamına giren borçlarına karşılık, mülkiyeti bu idarelere ait ve üzerinde herhangi bir takyidat bulunmayan taşınmazlarından genel bütçeye dahil daireler ve katma bütçeli idarelerce ihtiyaç duyulanlar (...) takdir edilecek değeri üzerinden, borçlu kurumun da uygun görüşü alınarak bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin Maliye Bakanlığınca satın alınabilir" diyorsunuz. İşte, 5234 olmasaydı, bu, bütçe kanununda bir madde olarak karşımızda olacaktı. Şimdi, bu, madde olarak karşımızda yok, bütçede bunu konuşamıyoruz; ama, 5234 orada asılı duruyor, öbür tarafta bir kanun olarak var ve siz, buradan elde edilecek her türlü takdir edilecek değerlerin, bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin Maliye Bakanınca satın alınabileceğini söylüyorsunuz, yeni bir keyfîlik durumu ortaya çıkıyor.

Keza, yine 5234'ün, bütçeyi by-pass etmek için getirilen yasanın 16 ncı maddesi, benzer bir şeyi Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketi açısından getiriyor. Bütçelerde şimdiye kadar yer alıyordu, bu yıl yer almadı; ama, yine karşımızda duruyor. Yine, bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanına yetki veriyor. Yani, burada, bütçe kanununda yok; ama, bunlar, bütçe kanunda var aslında, bütçe kanununda dışında bir kanunda düzenlenerek var. Dolayısıyla, bu keyfîlikleri burada hatırlatmayı bir görev biliyorum.

Yine, bu 5234'ün 18 inci maddesi, Türk Telekomünikasyon Şirketiyle ilgili. Bu "kurumların hâsılatından pay" başlıklı maddesi. Yine, burada "gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir" diyoruz. Dolayısıyla, bütçede yok; ama, dediğim gibi, bütçenin kenarında var.

Yine, 5234'ün 21 inci maddesi, bu defa tarım kredi kooperatifleri maddesi üzerinden, görev zararı ve gelir kaybı alacaklarına mahsup etmeye, bütçenin gelir veya gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksiniz, Maliye Bakanına yetki verilmektedir.

Bu örnekler bize neyi gösteriyor; aslında, hükümetin şeffaflıkla bir alışverişinin olmadığını gösteriyor. Yani, şeffaflık bir yana, hükümetimiz bir yana. Kamu malî yönetiminde şeffaflık gibi çok önemli bir kavramın ve -tabiî, bu kavramın altının doldurulması gerekiyor- hesap verilebilirliğin mutlaka birtakım mekanizmalara sahip olması gerekiyor. Bütün bunları da 2005 bütçesinde göremiyoruz. Performans bütçe olarak da önerilen bir 2005 bütçesinde bütün bunları da göremiyoruz. Dolayısıyla, şeffaflık adına, bu bütçede, gerçekten, mercekle bile arasak, çok fazla ilke ve tutarlılık göremiyoruz. İşte, bu nedenle, biz, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun bir an önce yürürlüğe girmesini, bizzat bu iktidarın devreye soktuğu bu kanunun, yine bu iktidar tarafından, yanından dolaşılmadan, ertelenmeden, bir an önce yürürlüğe girmesini savunuyoruz.

Bakınız, biz, o kanunun kendisine muhalefet etmiştik; çünkü, yeterli mekanizmayı içermiyordu; ama, şimdi, siz, kendi getirdiğiniz, bizim yetersiz bulduğumuz, eksik bulduğumuz bir yasayı ayak bağı olarak görüyorsunuz ve bunu uygulamaya sokmakta bir türlü yol almıyorsunuz.

Dolayısıyla, bu bütçenin bu ve benzer maddelerinin, 5234 sayılı Yasada sayılan maddelerin bütçede olmamasının, bütçenin şeffaf bir şekilde hazırlandığı, Anayasaya aykırı olmayan bir şekilde hazırlandığı anlamına gelmediğini söylemek istiyorum.

Kuşkusuz, bütçede, Anayasaya aykırılıklar önceki bütçelere göre azalmıştır; çünkü, madde sayısı azalmıştır, Anayasa aykırı olan maddeler 5234 sayılı Yasaya taşınmıştır. Dolayısıyla, biz, bu sene, muhtemelen, daha az maddeyi Anayasaya aykırılıktan götüreceğiz; ama, değerli arkadaşlarım, burada, önemli olan zihniyettir. Bu zihniyet, yürütmenin yasama tarafından denetlenmeyi kabul edip etmemesi meselesidir; yani, bütçenin yasamanın bir denetim aracı olarak var olup olmaması meselesidir. Bu verilen yetkilerle, Maliye Bakanı, âdeta, yasamaüstü bir makam, bir kurum olarak çalışma imkânını elde etmektedir.

O nedenle, biz, bu zihniyetin, bütçelere taşınan bu mantığın, bütçe yapma tekniğine, yasamanın yürütme karşısındaki özerkliğine, yasamanın yürütmeyi denetlemesi ilkelerine, dolayısıyla, bütçe prensiplerine aykırı olduğunu söylüyoruz. Bu nedenle de, bütçenizi ve bu maddeyi desteklemediğimizi burada size duyurmak istiyoruz.

İlginiz için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.

Sayın Koçyiğit, sisteme girmişsiniz; bir soru sorma talebiniz var mı?

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Maliye Bakanını bekliyorum.

BAŞKAN - Peki o zaman, geldiğinde sorarsınız.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

Fonlara ilişkin hükümler

MADDE 21. - a) Çeşitli mevzuatla kurulmuş fonların her türlü gelirleri T.C. Merkez Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına açılan müşterek fon hesabına yatırılır. Bu hesaba yatırılan gelirlerden ilgili mevzuatında öngörülen fonlar arası pay ve kesintiler T.C. Merkez Bankası tarafından yapılır.

Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonunun gelirleri, yapılan kesintilerden sonra kalan tutarlar üzerinden genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılır. Bu Fon, hizmetlerini bütçenin (A) işaretli cetveline konulan ödeneklerle yerine getirir.

b) Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile fonların gider hesapları üzerinden aktarma yapılabilir. Aktarılan tutar, kendisine aktarma yapılan fonun gelir hesabı üzerinden müşterek fon hesabına, buradan da tamamı gider hesabına aktarılır.

Bütçe kapsamı dışındaki fonlardan kendi mevzuatlarına göre yapılan kesinti ile fonlar arası aktarmalardan sonra kalan tutar, T.C. Merkez Bankası tarafından ilgili fonun gider hesabına aktarılır.

c) Tasfiye edilen fonların her türlü gelirleri, tasfiye edilmelerine ilişkin mevzuatta özel bir düzenleme bulunmaması halinde, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil edilmeye devam olunur ve genel bütçeye gelir kaydedilir.

BAŞKAN - Sayın Emek, sorunuz var herhalde; buyurun.

ATİLA EMEK (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, şu anda, ülkemizde, tarım kesiminin bütün birimlerinde ciddî sıkıntılar yaşanmaktadır. Özellikle, sulamada kullanılan enerji ciddî sıkıntılar yaratmaktadır ve maliyeti büyük ölçüde artırmaktadır.

Bölgemizde, Alanya'da, Gazipaşa'da, Manavgat'ta cazibeli sulama olmayan yerlerde, derin kuyulardan alınan su, enerjiyle, 3-5 kilometrelik bahçelere, bağlara, bütün tarım alanlarına verilerek sulama yapılmaktadır. Dolayısıyla, tarımda kullanılan elektrik enerjisinin bugünkü durumu çok yüksektir. Oysa, girmek için çaba sarf ettiğimiz Avrupa Birliği ve dünyanın başka ülkelerinde tarımda kullanılan enerji, âdeta, karşılıksız, hatta, çok düşük fiyatlarla verilmektedir. Hükümetiniz, tarımda kullanılan, sulamada kullanılan enerji fiyatlarını düşürmeyi herhangi bir programına almış mıdır, böyle bir düşüncesi var mıdır? Bu konuda, çiftçinin, özellikle üreticinin içinde bulunduğu sıkıntılı durumu da düşünerek, bu bütçe görüşmeleri sırasında yeni yıla girerken bir müjde vermeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Emek.

Sayın milletvekili arkadaşlarım, sorularınızı madde üzerinde...

Sayın Koçyiğit, maddeyle ilgili sorunuz olacak değil mi?

Buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sorumu Sayın Maliye Bakanımıza yöneltiyorum.

Sayın Bakanım, Ergani'nin Boğaz Köyündeki Ergani barajı yatırım programında olmasına karşın, ödeneksizlik yüzünden yıllardır ihaleye çıkarılamamaktadır. 100 000 merkez nüfuslu ilçenin, asgarî ikiyüz yıllık su sorunu çözümü ile köylerinin sulama sorunu çözümü, bu barajın gerçekleştirilmesine bağlıdır. Sayın Bakanım, Ergani barajının yapımı için gerekli olan ödeneği verecek misiniz?

Sayın Bakanım, burada doğal bir baraj var; iki dağ şöyle geliyor, birleşiyor. Ödenek fazla değil, sadece 15-20 trilyon lirayla bu baraj yapılabilir. Eğer, Sayın Bakanımız bu ödeneği verebilirse, inanıyorum ki, önümüzdeki sene bu soruyu sormak zorunda kalmayız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, yalnız, şunu hatırlatmak isterim: Bakanlıkların bütçesi görüşülürken bu konularla ilgili olarak gerekli sorular sayın bakanlara soruldu.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yatırım bütçesiyle ilgili.

BAŞKAN - Ama, bu konu... Şu anda fonlarla ilgili olan bir maddeyi görüşüyoruz ve madde üzerinde soruyorsunuz.

Ben, yine teşekkür ediyorum size.

Sayın Bakanım, cevap verme durumu olacak mı veya yazılı cevap mı vereceksiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Müsaade ederseniz, cevaplandırayım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Çiftçilerin daha önceki enerji borçlarıyla ilgili... Biliyorsunuz, TEDAŞ'ın gecikme faizleri oldukça yüksekti. Biz, bir iki ay önce, TEDAŞ Yönetim Kurulunun aldığı bir kararla 2'lere indirdik bunu. Bu arada, borçların durumlarını biliyoruz ve şu anda da, TEDAŞ, bunlarla ilgili bir çalışma yapıyor. O çalışmaların neticelerini yakında alacağımızı tahmin ediyorum. O çalışmaların neticesi belli olunca da, kamuoyuna açıklamayı yapacağız.

ATİLA EMEK (Antalya) - Enerji birim fiyatları çok yüksek Sayın Bakanım. İnanın, bölge insanı öylesine sıkıntıya düşüyor, öylesine maliyetleri artırıyor ki, bu konuya eğilmenizi ben istirham ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Emek...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben yakından ilgileniyorum; çünkü, özelleştirme dolayısıyla TEDAŞ bana bağlı. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız da, aynen, kendisine bağlı gibi yakından ilgileniyor -yani, yakın ilgisi bakımından söylüyorum- ve ayrıca, ben de, bana bağlı bir kuruluş olduğu için bununla ilgileniyorum ve inanın, bunlarla ilgili yapacağımız ne varsa azamisini de yapmaya gayret ediyoruz. Onun çalışmaları içerisindeyiz; ama, çalışmanın neticesini de bilahara bildiririz.

ATİLA EMEK (Antalya) - Çünkü, milyarlara varan aylık ödemeler çıkıyor.

Sağ olun efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, gerçi ikaz ettiniz; ama, yatırımlara ayrılan ödenekleri, biliyorsunuz, Devlet Planlama Teşkilatı tespit ediyor. Hangi yatırımlara ne kadar verecekler, onlar da, tahmin ediyorum, bu ayın sonunda Resmî Gazetede ilan edilecek, orada çok daha iyi görürsünüz. Yani, Devlet Planlama Teşkilatından bize bir şey gelmedikten sonra, biz, Maliye Bakanlığı olarak şu yatırıma şu kadar ödenek verdik diyemiyoruz. O bakımdan, Devlet Planlama Teşkilatının yapacağı tahsislere bağlı; ama, umut ediyorum, inşallah, Ergani'ye de verirler Sayın Koçyiğit.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Öğüt, konuyla mı ilgili efendim, ne soracaksınız?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, iki işimiz var, çok zor...

BAŞKAN - Yalnız, lütfen, maddeyle ilgili istirham edeyim; yoksa, madde dışına çıkarsak, Maliye Bakanımız, bütün bakanların muhatap olduğu sorulara cevap vermek zorunda kalır. Burada da, sadece Maliye bürokrasisi var, biliyorsunuz, diğer bürokratlar yok.

Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkanım, şu anda, Ardahan'da iki tane acil iş var. Biri, Ardahan hükümet binası; 1992'den bu yana halen bitirilemedi. Niçin; Maliye Bakanlığından para gitmediği için. Bizim duyumumuz bu ve bunun acil olarak bitirilmesi lazım.

İkincisi, Ardahan-Ardanuç yolu var; Karadeniz'e açılan bir yol. O da yarım yamalak kaldı. Biliyorsunuz, kış sezonu olması nedeniyle orada beş aylık bir iş dönemi var. Bu nedenle, Sayın Bakanım, ben, hakikaten, istirham ediyorum; hiç olmazsa, bizim orada... Ben, bugün Sarıkamış'tan geldim -şehitlerimizi anmak için gitmiştim- inanın 110 santimetre kar var. Kar ve tipi dolayısıyla çalışmak, yürümek mümkün değil; sıcaklık -37 derece. Şimdi, böyle bir ortamda çalışmak da mümkün değil. Hiç olmazsa, o beş aylık yaz sezonunda güçlü bir para giderse, hem hükümet binası biter, devlete daha az maliyeti olur hem de yol biter. Ben, bu ikisini istirham ediyorum efendim; buna ödenek ayırın lütfen.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, biraz önce Sayın Bakan, ifadesi sırasında, yatırımların ve bu hususta paraların nasıl ayrıldığı konusunda bir bilgi verdi; bunun muhatabının, herhalde, Devlet Planlama Teşkilatımızın olması gerekir.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Hayır, hayır; yol devam ediyor, Sayın Bakan talimat verdi. Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, müsaade eder misiniz, Sayın Bakan cevap versin.

Dün Bayındırlık Bakanlığının burada bütçesi görüşüldü, Karayolları Genel Müdürlüğünün de bütçesi görüşüldü. Bu soruları bütün milletvekili arkadaşlarım da ilgili bakana yönelttiler, verdiler.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Beni bağışlayın; ben de Sarıkamış'ta 90 000 şehidimizi anmak için oradaydım; yani, bu da bir görev.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, cevap veriyor musunuz efendim; buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Öğüt, hükümet konaklarıyla ilgili olarak, biz teklif ediyoruz; ama, onun nihaî parasını yine Planlama tayin ediyor. Fakat, sizin hükümet konağıyla ilgili olarak ben yakından ilgileneceğim. İnşallah, büyük bir kısmı da bitmişse...

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Büyük bir kısmı bitti efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - ...herhalde önümüzdeki yılda bitiririz. Mevsim bakımından da çok haklısınız. Dediğiniz gibi, oradaki mevsime göre ödeneğini biz serbest bırakmamız lazım ki...

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - İşe yarasın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - ...bir an önce o bitsin, işe yarasın; ama, onu ben dikkate alacağım ve ona göre, sizinle, bilahara, tekrar görüşürüz.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)- Çok teşekkür ederim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Biz, onunla ilgili olarak 6 trilyon lira ödenek teklifi de yapmışız. Planlamadan ne gelecek bilemiyorum; ama, bu hükümet konağıyla ilgili olarak yakından ilgileneceğim.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)- Sayın Bakanım, biz size güveniyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Sağ olun, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Devlet Borçları ve Kamu İktisadi Teşebbüslerine

İlişkin Hükümler

Hazine garanti limiti, dış proje kredileri ve borçlanmaya ilişkin hükümler

MADDE 22.- a) 2005 yılı içinde, 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanuna göre sağlanacak;

1. Garantili imkân limiti 2 milyar ABD Dolarını,

2. Hazine Müsteşarlığınca belirlenecek koşullar çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar Hazineye aktarılacak şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca ihraç edilecek sertifika, senet ve benzeri finansman enstrümanlarına sağlanacak garanti tutarı 2 milyar ABD Dolarını (bu tutarı bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir),

Aşamaz.

b) Dış borçlanma imkânları ile satın alınacak malzeme ve hizmetlere ait taahhüt evrakı veya sözleşme tasarıları, Maliye Bakanlığınca 1050 sayılı Kanunun 64 üncü maddesi uyarınca vize edilmeden satın alma işlemi gerçekleştirilemez.

c) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile belirlenen başlangıç ödeneklerinin %1'ine kadar ikrazen Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç edilebilir.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

Görev zararları

MADDE 23. - Kamu iktisadî teşebbüslerinin, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca, doğmuş ve doğacak görev zararı alacakları ile 12.12.2001 tarihli ve 2001/3372 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceki yıllar kararları kapsamında üretilen şekerin, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirme programına alındığı tarih itibarıyla sözleşmesi ve bağlantısı yapılmış olan, dahilde işleme rejimi kapsamındaki satışları ile ihracatından doğan ve/veya doğacak görev zararları ve Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün (TMO) ilgili mevzuatında belirtilen esas ve usuller kapsamında doğmuş ve doğacak görev zararı alacakları avans olarak (TMO'nun 2004-2005 kampanya döneminde dahilde işleme rejimi kapsamında doğan/doğacak görev zararları avans olarak ödenmez) Hazine Müsteşarlığı bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Kamu Personeline İlişkin Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Özlük Hakları

Katsayılar, yurt dışı aylıklar, ücret ve sözleşme ücreti

MADDE 24. - a) 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Kanunun 154 üncü maddesi uyarınca, 1.1.2005-30.6.2005 döneminde aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı (0,0401), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısı (0,486), yan ödeme katsayısı (0,0126) olarak, 1.7.2005-31.12.2005 döneminde ise aylık katsayısı (0,0416), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısı (0,52075), yan ödeme katsayısı (0,0132) olarak uygulanır.

399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı 1.1.2005-30.6.2005 döneminde 1.982 Yeni Türk Lirası olarak, 1.7.2005 - 31.12.2005 döneminde ise 2.088 Yeni Türk Lirası olarak uygulanır.

Yeni Türk Lirası kullanımına geçiş nedeniyle 1-14 Ocak dönemine ait aylık ve ücret farklarının hesaplanmasına yönelik oluşabilecek tereddütleri gidermeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

b) 657 sayılı Kanunun 202 nci maddesi uyarınca çocuklardan herbiri için uygulanmakta olan aile yardımı ödeneği gösterge rakamı, 15.1.2005 tarihinden itibaren 0-6 yaş (72 nci ay dahil) grubunda yer alan çocuklar için bir kat artırımlı uygulanır.

c) 657 sayılı Kanunun 207 nci maddesindeki (75) olan doğum yardımı ödeneği gösterge rakamı (1.000) olarak uygulanır.

d) Kurumların yurt dışı kuruluşlarına dahil kadrolarında görev yapan Devlet memurlarının yurt dışı aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit edilinceye kadar, 2.4.2004 tarihli ve 2004/7356 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinde yer alan hükümlere göre ödenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümet, geçmiş yıl bütçelerinde olduğu gibi, 2005 yılı bütçesinde de, memurları, işçileri, emeklileri ve çiftçileri, kısaca, dar ve sabit gelirlileri yine unutmuş, onları çetin yaşam koşulları karşısında kaderleriyle başbaşa bırakmıştır. Evet, her geçen yıl, memur, işçi, emekli ve çiftçilerin durumu daha da kötüye gitmektedir.

Bugün, reel maaşların satın alma gücü her geçen gün erimektedir. Şöyle ki; 1995 yılını baz alıp 100 kabul edersek, reel maaşlar, 1999'da yüzde 127, 2002'de yüzde 115 iken, 2003'te yüzde 106 ve 2004'te yüzde 105'e kadar gerilemiştir. Görüldüğü gibi, IMF programının uygulandığı son beş yılda memur maaşlarının satın alma gücü yüzde 127'den yüzde 105'e gerileyerek, yaklaşık yüzde 22'lik bir kayıpla, kamu çalışanlarının maaşları tam bir çöküşe geçmiş bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısıyla, kamu çalışanlarına ortalama yüzde 10,7 gibi çok düşük düzeyde zam yapan hükümet, onlara, 2004 ve 2005 yılları refah payı toplamı olan ilave yüzde 4'lük zammı dahi esirgeyerek vermemiştir.

Aynı şekilde, kamu çalışanları ve emeklilerin ücretleri, temel gıda maddelerindeki artışlar karşısında da oldukça yetersiz kalmaktadır.

2003 yılını baz alırsak, son onüç yılda, memur maaşları 450 kat artarken, gıda maddelerinin fiyatı aynı dönemde, 500 ile 2 688 kat arasında artmış bulunmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP Hükümeti, son otuz yılda konsolide bütçeden personele en az ödenek ayıran hükümet olma unvanını da elinde bulundurmaktadır. 1999 yılında yüzde 24,6 olan personel giderlerinin konsolide bütçe payı, IMF programının uygulamaya konulmasıyla, izleyen beş yılda sürekli gerileyerek, 2004 yılında yüzde 19'la en düşük düzeye düşmüştür. Bu, aynı zamanda, IMF programını uygulayan hükümetin kamu çalışanlarına bakış açısını sergilemekte olup, iktidarın memurları, emeklileri, çiftçileri, kısaca kamu emekçilerini ezen siyaset anlayışının da bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu fiyat artışları karşısında dahi memur ve emekli maaşlarına beklentilerin çok altında zam yapan hükümetin, gıda maddelerindeki artışı ve geçmiş yıllardaki kayıpları da dikkate alarak, bu kesimi bir nebze olsun rahatlatmak için, bunlara asgarî yüzde 25 oranında zam yapması, sosyal devlet olmanın bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bugün, kamu çalışanlarının, memurların, emeklilerin ve çiftçilerin büyük bir kısmı açlık ve yoksulluk sınırı içinde yaşam mücadelesi vermektedir. Evet, bugün, 4 kişilik bir ailenin gıda harcamalarından oluşan açlık sınırı tutarı 549 000 000 lira, temel harcamalardan oluşan yoksulluk sınırının tutarı ise 1 500 000 000 Türk Lirasıdır. Asgarî ücretin 318 000 000 lira, ortalama emekli aylığının 447 000 000 lira olduğu yerde, asgarî ücretliler ile emeklilerin tümü, memurun ve işçilerin çok büyük bir bölümü açlık sınırı, geri kalanlar ise yoksulluk sınırı düzeyinde bir gelirle yaşamaya mecbur edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümet, maaş ve ücretlere yeterli düzeyde zam yapmadığı gibi, 3 800 000 dolayındaki emeklinin geçmiş yıllardaki enflasyon farkından doğan ve yargı kararıyla da kesinleşen emekli maaşına ortalama 250 000 00-300 000 000 lira tutarındaki alacağını da hak sahiplerine vermeyerek, o paralara da elkoymuştur. Bununla yetinmeyen iktidar, aynı zamanda, emeklilere ve kamu çalışanlarına yeterli düzeyde zam yapmayarak onları makus talihleriyle başbaşa bırakmıştır.

Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, bugün ayrıca ücretli kesimin vergilendirilmesinde bir paradoks yaşanmaktadır. Şöyle ki; bir yandan yıl sonuna doğru enflasyon sürekli artarken, öte yandan da matrah diliminin artması sonucu ücretliler yüksek oranda vergilendirildiğinden, gelirlerinin, yani, satın alma güçlerinin düşmesine neden olmaktadır. Bunu önlemek için, eskiden olduğu gibi, ücretlilerin yıl boyunca, sabit düz oranlı, örneğin, yüzde 10-15 gibi bir vergi oranıyla ya da yüzde 5'ten başlayan yüksek dilimli bir tarife içinde vergilendirilmesin yolu açılmalıdır. Çünkü, bugün ülkemizde vergi verenler arasında korunmaya en muhtaç olan kesim ücretlilerdir. Bunların gelirinden düşecek ne bir amortismanı ve ne de bir gider unsuru mevcut değildir. Ücretli vergisini, enflasyona karşı değer yitirmeden, peşin, kaynaktan kesilmek suretiyle ödemektedir. Bu nedenle, ücretler üzerindeki aşırı vergi yükü aşağıya çekilerek bir an önce azaltılmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; evet, bugün kamu çalışanları ve emekliler geçinememektedir. Memur maaş artışları, sözde memur sendikalarıyla yapılan toplugörüşme sonucu belirlenmektedir. Bu toplugörüşmeler ve Uzlaşma Kurulu kararları on onbeş günlük formalite bir süreçten öteye gidememektedir; çünkü, bugün, memurların göstermelik bir sendika kurma hakkının üç ayağından sadece birisi mevcuttur; o da, toplugörüşme hakkıdır. Sendikalaşmanın olmazsa olmaz koşullarından olan diğer iki ayağı toplu pazarlık ve grev hakkı ise mevcut değildir.

Üzülerek belirtmeliyim ki, bugün memur sendikalarının, hükümetle, eşit koşullarda masaya oturarak, toplupazarlıkla ücretlerini belirleme hakkı yoktur. Hele, anlaşmazlık halinde greve gitme hakkı hiç yoktur. Yani, kamu çalışanlarının ve emeklilerin maaşları, eskiden olduğu gibi, hükümetin iki dudağı arasında belirlenmektedir. Hatta, burada hükümet, bazen öyle ileri gitmektedir ki, maaş artışları konusunda anlaşmazlık halinde, kendi atadığı kendi görevlendirdiği Uzlaşma Komisyonunun kararlarını bile hiçe saymaktadır.

Değerli arkadaşlarım, kamu çalışanlarına verilmesi planlanan son derece düşük ve yetersiz zam oranı sonucu toplumumuzdaki orta ve orta alt sınıflar tamamen yok olacak, gelir dağılımı sosyal patlamalara neden olacak şeklide bozularak sınıflar arasındaki uçurumlar iyice derinleşecektir. Oysa, demokrasinin ve özgürlüklerin yaşayabilmesi için, öncelikle gelir dağılımının düzeltilerek, sınıflar arasındaki uçurumun ortadan kaldırılması gerekmektedir. Ne yazık ki, tartıştığımız 2005 Yılı Bütçe Kanununda bunu görmek mümkün değildir.

Bunun için, acilen, Avrupa Birliği standartları ve ILO sözleşmeleri esas alınmak suretiyle, gerekli yasal düzenlemeler yapılarak, kamu çalışanlarına grevli, toplusözleşmeli, özgür ve icazetsiz bir sendikalaşma hakkı verilmelidir. Ancak bu şekilde bir sendikalaşmayla, kamu çalışanları, hükümetle toplupazarlık masasına oturarak, kendi ücretlerinin belirlenmesinde söz sahibi olabilecektir.

Kamu çalışanları, demokrasidışı yöntemlerle örgütsüz bırakılmamalıdır. Bilinmelidir ki, ancak toplumun tüm kesimlerinin haklarını koruyarak ve güvence altına alarak demokrasi ve özgürlükleri yaşatabilir, geliştirebiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı bütçesinde tarıma ayrılan destek miktarı çok yetersizdir; gayri safî millî hâsılanın ancak binde 7'si kadardır. Oysa, tarımın millî gelire katkısı yüzde 11,7'dir. Bir başka deyişle, tarım kesiminin millî gelire katkısı yüzde 12 olduğu halde, millî gelirden aldığı pay yüzde 1 bile değildir. Bu oran, Avrupa Birliği ülkelerinde yaklaşık 1'e 1'dir.

Evet, bugün sadece kamu çalışanları ve emekliler değil, aynı zamanda, hükümetin basiretsiz ve IMF dayatması politikaları sonucu, bir taraftan tütün ve şeker pancarı ekim alanları daraltılırken, öte yandan da tabanfiyatları düşük tutulmak suretiyle tarım kesimi yok edilerek, çiftçilerimiz yoksulluğa mahkûm edilmiştir.

Evet, sıra kamu çalışanlarına, emeklilere ve çiftçilere gelince, bütçe dengeleri, ekonomik kriz, IMF programı ve dayatmaları gündeme getirilmek suretiyle, âdeta, toplum kesimleri korkutularak sindirilmek istenmektedir. Oysa, sıra hortumculara, vurgunculara, banka soyanlara, kotacılara gelince, ses çıkarılmamaktadır. Evet, son yıllarda, batık bankacıya, hortumcuya ve özelleştirme hortumcusuna kaptırılan ülke kaynakları, memurdan, işçiden, emekliden ve çiftçiden esirgenmektedir. Anlaşılan, IMF'den yana tavır alanların, çalışanların, emeklilerin ve çiftçilerin makûs talihini yenmeye hiç mi hiç niyeti yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açıklanan tüm bu nedenlerle, 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının sosyal boyutunun bulunmadığı görülmektedir; çünkü, bu bütçede memur yoktur, işçi yoktur, emekli yoktur, çiftçi yoktur, bu bütçede işsizlik vardır, yoksulluk vardır, borç ve faiz ödemesi vardır. Yine, bu bütçede, yatırım olmadığından, üretim olmadığından, çağdaş yaşamın ölçütü olan eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik harcamaları asgarî düzeyde tutulduğundan, buna onay vermemiz mümkün değildir.

Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım; sözlerimi burada bitirirken, 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının, başta Bakanlığımıza, ülkemize ve milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesinin (a) fıkrasına, ikinci paragraftan sonra gelmek üzere, aşağıdaki paragrafın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"5272 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı 1.1.2005-30.6.2005 döneminde (1 830) Yeni Türk Lirası olarak, 1.7.2005-31.12.2005 döneminde ise (1 910) Yeni Türk lirası olarak uygulanır"

 

İrfan Gündüz

Mustafa Duru

Ahmet Yeni

 

İstanbul

Kayseri

Samsun

 

Fetani Battal

 

İsmail Özgün

 

Bayburt

 

Balıkesir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

5272 sayılı Belediye Kanunu 24.12.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunduğundan, bu Kanunun gereği olarak 2005 Malî Yılı Bütçe Kanununda yapılması gereken düzenlemeler, gerek Bütçe Kanunu Tasarısının hazırlık çalışmaları gerekse Komisyon çalışmaları sırasında yapılamamıştır. Oysa, 5272 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edileceklerin ücret tavanının yıllarının bütçe kanunlarıyla tespit edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, tasarı metnine yukarıdaki hükmün eklenmesi suretiyle, Belediye Kanunu uyarınca sözleşmeli olarak çalıştırılacak personelin ücret tavanının belirlenmesi sağlanmış olmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

İstihdam Esasları

Kadroların kullanımı

MADDE 25.- a) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin boş memur kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile konsolide bütçe dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur nakilleri toplamı 48.000 adedi geçemez. Ancak, hâkimlik ve savcılık meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere, yükseköğretim kurumları öğretim üyeliklerine ve araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak atamalar, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca asistan kadrolarına yapılacak atamalar, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanun kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre yapılacak askerî personel atamaları, 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak atamalar ile 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri bu sayıya dahil edilmez. Söz konusu toplam sayının kurum ve kuruluşlar itibarıyla dağılımı, gerekli görülmesi halinde bu toplam sayının belirli bir oranda tutulması ve kullanımı ile diğer hususlar ve yükseköğretim kurumları araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak açıktan atamalara ilişkin esaslar Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine Başbakan tarafından belirlenir. 

Döner sermayelerin, kefalet sandıklarının, sosyal güvenlik kurumlarının ve bütçeden yardım alan kuruluşların serbest memur kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile aşağıdaki paragraf kapsamı dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur nakil sayıları toplamı, ilgili kurumlarda 2004 yılında emeklilik, ölüm ve istifa sonucu ayrılan personel sayısının %80'ini aşamaz. 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri bu sayıya dahil edilmez. Norm kadro çalışması sonuçlandırılarak uygulamaya geçirilen kurumlar ile kanun, uluslararası anlaşma veya 2005 yılı programı ile kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ve temini zorunlu hizmetlerin gerektirdiği personel ihtiyacını bu sınırlamaya tâbi tutulmaksızın değerlendirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idarelere, döner sermayelere, kefalet sandıklarına, sosyal güvenlik kurumlarına, bütçeden yardım alan kuruluşlara tahsis edilmiş bulunan sürekli işçi kadrolarından boş olanların açıktan atama amacıyla kullanılması ve bu kurumların boş memur kadrolarına 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre açıktan vekil atanması Devlet Personel Başkanlığı ile Maliye Bakanlığının iznine tâbidir. Açıktan atama izni, personel ödeneğinin yeterli olması şartıyla verilebilir.

Kamu kurum ve kuruluşları yapacakları açıktan veya naklen atamalarda ilgili mevzuat hükümlerine uymanın yanında, mevcut personelinin rasyonel dağılımı yoluyla daha verimli şekilde kullanımını sağlamak ve azami tasarruf anlayışı ile hareket etmek zorundadırlar.

Kurumlar, yıl içinde gerçekleştirdikleri açıktan ve naklen atamalara ilişkin bilgileri, emeklilik, istifa ve ölüm gibi sebeplerle serbest kadrolarında meydana gelen değişiklikleri ve kadrolarının dolu ve boş durumunu gösterir cetvelleri Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarının son günü itibarıyla doldurarak ilgili ayları izleyen ayın yirmisine kadar Maliye Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığına gönderirler.

b) (a) fıkrasının üçüncü paragrafında sayılan kurumların boş sürekli işçi kadrolarından Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca uygun görülenler Başbakanın onayı ile iptal edilir.

c) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik ve müesseselere tahsis edilmiş bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından 31.12.2004 tarihi itibarıyla boş olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak olanların açıktan atama amacıyla kullanılması İçişleri Bakanlığının iznine tâbidir.

d) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin döner sermaye saymanlıklarına ait sayman ve saymanlıklarda görevli her unvandaki memur kadrolarından Maliye Bakanınca uygun görülenler, döner sermaye kadrolarından tenkis edilerek Maliye Bakanlığının kadro cetveline eklenir.

Tenkis edilen kadrolarda istihdam edilen personel, başka bir işleme gerek kalmaksızın Maliye Bakanlığının kadro cetveline eklenen bu kadrolara atanmış sayılırlar.

e) (a) fıkrasının üçüncü paragrafı kapsamında yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının, personel ödeneği ile kadrolarının önceden temini amacıyla, mevcut teşkilat kanunları uyarınca kuracakları yeni birimler için Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığının görüşlerinin alınması zorunludur.

f) Cumhurbaşkanı tarafından atananlar, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek kararnameyle atanan veya görevlendirilenler, Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılan seçimler sonucunda görev verilenler ile yükseköğretim kurumlarının öğretim üyeliklerine yapılacak atamalar hariç olmak üzere, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar, (a) fıkrasının üçüncü paragrafında belirtilen kurum ve kuruluşların kadrolarına açıktan atanamazlar.

Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin % 50'sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar.

Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11 inci maddesine göre alınmış Bakanlar Kurulu kararları 2005 yılında uygulanmaz.

Bu fıkranın ikinci ve üçüncü paragraf hükümleri;

1) Cumhurbaşkanlığına seçilenler,

2) Dışarıdan Bakanlar Kurulu üyeliğine atananlar,

3) Yasama Organı üyeliğine seçilenler, mahallî idareler seçimleri sonucuna göre görev alanlar,

4) Sadece toplantı veya huzur ücreti ya da hakkı ödenen görevleri yürütenler ile yönetim ve denetim kurulu üyeliği ücreti karşılığında görevlendirilenler,

5) Yaş haddini aşmamış olmaları kaydıyla her derece ve türdeki örgün ve  yaygın eğitim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders  görevi verilenler (öğretim üyeliğinden emekli olanlardan üniversitelerde ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler hakkında yaş haddini aşmamış olmaları  kaydı aranmaz),

6) Vakıf üniversitelerinde görev alanlar,

7) Özel kanunlarında emeklilik veya yaşlılık aylığı kesilmeksizin çalıştırılma veya görev yapma hakkı verilenlerden Cumhurbaşkanı tarafından atananlar, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek kararname ile atanan veya görevlendirilenler ve Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılan seçimler sonucunda görev verilenler,

Hakkında uygulanmaz.

g) 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca değişiklik yapılan kadrolar, ilgili mercilerin onay tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kullanılır.

h) Kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla, genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idarelerin teşkilât yapıları ve hizmet amacına uygun olarak personel dağılımının sağlanmasına yönelik önlemler almaya, ihtiyaç fazlası olan personelin, ilgili kuruluşların da görüşü alınarak, (a) fıkrasında belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesine ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek.

Sayın Özyürek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu bütçe tasarısının en önemli maddelerinden birini görüşüyoruz. Geniş ölçüde atamalar, kadroların serbest bırakılması, çeşitli kuruluşlar arasında dağıtılması ve emekli personelin çalışmasıyla ilgili önemli düzenlemeler bu maddede yapılıyor.

Şimdi, bu maddeye dikkatle baktığımızda, bazı düzenlemelerin, genel uygulamayla, bugüne kadar burada benimsediğimiz temel yaklaşımlarla çok uyumlu olmadığını söylemek durumundayım. Örneğin, il özel idarelerine atamalarla ilgili olarak deniliyor ki: "İl özel idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı kuruluşlara atamalarda, boş olan kadrolara atama yapılabilmesi için İçişleri Bakanlığından izin alınması gerekir."

Bu, eskiden beri devam eden bir düzenleme; ama, şimdi, biz, il özel idareleriyle ilgili yasayı, Belediyeler Yasasını, hep, yerel yönetimlere güvenmemiz gerektiğini, yerel yönetimlere daha çok yetki ve sorumluluk tanımamız gerektiğini söyleyerek burada yasalaştırdık.

Şimdi, böylesine önem verdiğimiz kuruluşlara, daha önce tahsis edilmiş, çeşitli nedenlerle boşalmış olan kadrolarına atama yapmak için bile genel idareden, yani, İçişleri Bakanlığından izin alma mecburiyetinin getirilmesi, tam vesayetçi anlayışın aynen devam ettiğini gösteriyor.

Değerli arkadaşlarım, seçilmiş insanların yönettiği belediyelere, seçilmiş insanların bir ölçüde yönetmeye çalışacağı il özel idarelerine, hiç yoksa, önceden belirlenmiş kadrolarında boşalma olduğu zaman atama yetkisini tanıyalım diye düşünüyorum. O bakımdan, bu düzenlemeyi, doğrusu, temel yaklaşımla, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin yerel yönetimlerle ilgili aylardır dinlediğimiz görüşleriyle bağdaştırmayı mümkün görmüyorum. Burada, daha önceki bütçe kanunlarında yer almayan bir önemli düzenleme yapılıyor. Bu düzenlemenin öncelikle (f) fıkrasında deniliyor ki, işte, Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan atamalar ve yükseköğretim dışındaki diğer kurum ve kuruluşlardan emekli olanlar, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan emekli olanlar atanamaz. Belki diyebilirsiniz ki, bu siyasî bir tercihtir. Biz, emekliliği dolmuş olanları ihtiyaç olsa da, çok önemli bir uzmanlıkları bulunsa da, atamayacağız. Bu, yanlış bir tercihtir; ama, nihayet siyasî bir tercihtir. Çünkü, öyle uzmanlık kolları, dalları var ki, o insanlar emekliliklerini doldursalar da, kamu kurumunun bunlara ihtiyacı olur; o nedenle, atanabilmelidirler. Örneğin; pilotlar, pilot yetiştiren hocalar var, bunların sayıları çok sınırlıdır. Bunlara "gel hizmet yap; ama, emekli maaşını bırak da gel" demek, çok doğru bir yaklaşım değildir. Dediğim gibi, bu, nihayet siyasî bir tercihtir; ama, sonuçları itibariyle, bu siyasî tercih, kamu yönetimini, kamu hizmetini aksatacak olan bir tercihtir.

Aynı (f) fıkrasının müteakip paragraflarında şöyle bir temel düzenleme yapılıyor; deniliyor ki: "Kamu kurumlarında, kuruluşlarında, il özel idarelerinde, belediyelerde ve bunların müesseselerinde, bunların yüzde 50'den fazlasına ortak olduğu kuruluşlarda çalışmakta olan kimseler, 2005 yılından itibaren emekli maaşı alamazlar."

Değerli arkadaşlarım, zaten ilke olarak kamu kurum ve kuruluşlarında ve kamudan para alan kuruluşlarda emekli çalıştırılmaması, emekliliği dolmamış kimselerin istihdam edilmesi, elbette bir doğal yaklaşım; ama, buna çeşitli nedenlerle istisnalar getiriliyor. Öyle bir uzmanlık alanı vardır ki, diyelim, devlet arşivlerinde çalışacak kimseler; bunların sayısı çok sınırlıdır. Emekliliği gelmiş olanlar da, emekliye ayrılıp, emekli ikramiyesini alıp, bir yandan da emekli maaşıyla birlikte orada çalışmak durumunda kalabilirler. Böyle çok özel hizmetler vardır.

Şimdi, burada yapılan düzenlemeyle, bu konuda bu tip uzmanlığı olan kimselerin kamuda emekli maaşını alarak çalışmasına izin verilmesi, Emekli Sandığı Kanununun 11 inci maddesine göre mümkündü ve bu yetki Bakanlar Kurulunca çeşitli vesilelerle kullanılmış. Şimdi buraya bütçe kanunuyla getirilen düzenlemeyle, artık, Bakanlar Kurulunun bu konuda bir düzenleme yapma yetkisi ortadan kaldırılıyor, buraya bir kapsamlı düzenleme getiriliyor.

Şimdi, şöyle düşünelim: Burada sayılan herhangi bir kurumda, kurulda veya yüzde 50'den fazlası kamuya ait olan bir şirkette çalışan bir kimse, Bakanlar Kurulunun izniyle hem emekli maaşı alıyor hem de normal maaşını alıyorsa, o kişinin 2005 yılından itibaren emekli maaşı kesilecek.

Değerli arkadaşlarım, bu, Anayasaya aykırı. Siz, beni, Bakanlar Kurulunun izniyle emekli maaşımı da almak suretiyle istihdam etmeyi kabul etmişsiniz ve orada çalıştırıyorsunuz; şimdi, bir kanun maddesi getirmek suretiyle bu izni ortadan kaldırıyorsunuz. Bu, hukukun temel ilkesi olan kazanılmış haklara saygı gösterilmesine aykırı. Hatta, şunlar da olabilir: Bu kuruluşlara, KİT'ler, o KİT'lerin iştirakleri de dahil olduğu için, çok fazla uygulama vardır. Örneğin, üç yıllık beş yıllık sözleşmesi vardır o şahsın, o beş yıl içinde oradan ücret alarak çalışması çok doğaldır; ama "ben kanun çıkardım, sen emekli maaşını bundan böyle alamayacaksın" demek, hukukun temel ilkesine aykırıdır. Çünkü o, o şahıs için bir kazanılmış haktır.

Ayrıca, Anayasamıza göre, emekli maaşı, bir kazanılmış haktır. Yani, kanunla, emekli maaşını ortadan kaldırmak mümkün değildir. Kaldı ki, bu düzenleme, Anayasamızın 161 inci maddesine de aykırıdır. Çünkü, 161 inci madde, bütçe kanunuyla ilgili olmayan konuların bütçe kanununda düzenlenmesini Anayasaya aykırı bulmaktadır. Biraz önce sayın müsteşarla konuşmamızda "biz bunun farkındayız; kısa bir süre sonra bu konuda bir düzenleme getireceğiz; yani, şeklî eksikliği, Anayasanın 161 inci maddesine aykırı düzenlemeyi ortadan kaldıracağız" dediler; ama, bunu belki kısa sürede yapılacak bir düzenlemeyle düzeltebilirler -inşallah düzeltirler- ama, biraz önce bahsettiğim kazanılmış haklara dokunma, kazanılmış hakları ortadan kaldırma konusunda büyük bir eksiklik ve Anayasaya aykırılık vardır. Dediğim gibi, zorla değil, hatta, Bakanlar Kurulunun izniyle ben bir kuruluşta görev almışsam, siz, benim emekli maaşımı nasıl kesersiniz?! Bu, müktesep haklara aykırı olur. Belli şartlarla istihdam ediyorsanız, süresini tamamlamıştır veya çeşitli şekillerde istihdam etmekle ilgili yanlışları, hataları olmuştur, o noktada bir düzenleme yaparsınız; ama, emekli maaşını kesmek, Anayasaya, hukukumuzun temel ilkelerine aykırıdır; o nedenle, bunu, mutlaka düzenlemek lazım.

Yine, değerli arkadaşlarım, buradaki bir düzenlemede -eğer arkadaşlarımın önünde varsa, 82 nci sayfadaki düzenlemeye bakarlarsa- temel ilke olarak deniliyor ki: "Bu kuruluşlarda çalışanların emekli maaşları kesilir; ancak, Cumhurbaşkanı, bakanlar ve milletvekillerinin emekli maaşları kesilmez." Burada, bazı milletvekili arkadaşlarımızı da tedirgin eden bir yanlış anlama olmuş; yani, buraya konulmuş olması bir şeyi değiştirmez değerli arkadaşlarım. Milletvekillerinin emekli maaşlarının kesilemeyeceği, Anayasamızın 86 ncı maddesinin amir hükmüdür. O nedenle, şöyle bir yorum yapılıyor: "İlke olarak, siz, kamu kurum ve kuruluşlarında ve onlara bağlı kuruluşlarda çalışanların emekli maaşını keseceğinizi söylüyorsunuz. Bu -biraz önce söylediğim gibi- Anayasaya aykırı. Milletvekillerine istisna tanıyorsunuz. Anayasaya aykırılık nedeniyle bu madde iptal edilirse, milletvekilleri de emekli maaşı alamaz" gibi bir yorum yapılıyor ki, işte bu yorum yanlıştır, eksiktir; çünkü, Anayasanın 86 ncı maddesinde, milletvekillerinin aynı zamanda emekli maaşı alabileceklerine dair çok açık düzenleme var. Buraya yansıyan, 25 inci maddeye yansıyan düzenleme, Anayasanın o amir hükmünü koruma endişesinden...

Tabiî, derdimiz milletvekili emekli maaşının kesilip kesilmemesi değil; ama, kamuda, Bakanlar Kurulu izniyle çalıştırılmakta olan kimselerin, durup dururken, hemen, 2005 yılının başından itibaren emekli maaşlarını kesmenin, hukukun temel ilkelerine aykırı olduğunu söylüyorum. Buna, hiç yoksa, bir kademeli geçiş düşünülebilir.

Düşünebiliyor musunuz, bir yerden emekli olmuşsunuz, Bakanlar Kurulundan izin almışsınız, bir yerde de çalışıyorsunuz; bütün hayatınızı, o emekli maaşı ve o kurum veya kuruluştan aldığınız ekücretle tanzim etmişsiniz; birdenbire, diyorlar ki "hayır, sen artık emekli maaşını alamazsın." Bu insanlar açısından da büyük bir haksızlık. Onun için, hiç yoksa, buna bir geçiş süreci tanımak gerekiyor. Hakkaniyet bunu gerektirir, hukuk bunu gerektirir, Anayasa bunu gerektirir.

Eğer, bu şekliyle, burada, Yüce Heyetiniz tarafından bir düzenleme yapılmaz da, Anayasaya aykırılık noktasında, aynen düzenleme devam ederse, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, üzülerek, Anayasa Mahkemesine bu konuyu götürmek zorundayız; çünkü, Anayasaya çok açık bir aykırılıkla karşı karşıya kalıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şahsıma ait bölümü de tamamladım mı?

BAŞKAN - Hepsi dahil efendim. 15 dakikanızı bir arada kullandırdım ben size.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Öyle mi...

BAŞKAN - Evet efendim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Peki. Bana da 5 dakika gibi kısa geldi de...

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, çok kısa bir şey söylemek istiyorum. Sayın Bakan, konuşmasında, bir bölümünü yazılı okudu. Yazılı okuduğu bölümde gayet uygun şeyler söyledi; ama, irticalen yaptığı bölümlerde, böyle, biraz, vergi indirimlerinde çok önemli düzenlemeler yaptıklarını söyledi; ama, şunu belirtmeliyim ki -çarşamba günü vergi kanunu tasarısı burada görüşülürken görüşlerimizi açıklayacağız- gelir vergisinde yapılan indirime göre, sadece yıllık 78 milyar liradan fazla geliri olan, yıllık 78 milyar liradan fazla ücreti olanların gelir vergileri 5 puan indirilmektedir. Asgarî ücretliye ne yapıyoruz derseniz, onlar yine yüzde 15 vergi ödemeye devam edecek. Peki, ayda 500 000 000 - 600 000 000 lira kazanana ne yapıyoruz derseniz, onlar da yine yüzde 20-25 vergi ödemeye devam edecekler. Bunu yaptıktan sonra "biz, halka büyük indirimler getiriyoruz; biz, halkı düşünüyoruz" demek, doğrusu büyük bir çelişkidir; bunu da, bu vesileyle belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, anlayışınız için teşekkür ediyorum ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde 6 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (a) fıkrasının ikinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Döner sermayelerin, kefalet sandıklarının, sosyal güvenlik kurumlarının ve bütçeden yardım alan kuruluşların serbest memur kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile aşağıdaki paragraf kapsamı dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur nakilleri (24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri hariç) toplamı ile bunların kullanımı ve diğer hususları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

 

İrfan Gündüz

Abdullah Erdem Cantimur

Necdet Budak

 

İstanbul

Kütahya

Edirne

 

İbrahim Çakmak

Hasan Anğı

Ahmet Rıza Acar

 

Tokat

Konya

Aydın

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin ( c ) fıkrasında geçen "İl özel idareleri ve belediyeler" ibaresinin, "Norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmış olan belediyeler hariç olmak üzere, il özel idareleri ve belediyeler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Mustafa Duru

Ahmet Yeni

 

İstanbul

Kayseri

Samsun

 

Fetani Battal

İsmail Özgün

 

 

Bayburt

Balıkesir

 

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (f) fıkrasının 4 üncü paragrafına (6) numaralı bende, bu bentte yer alan "Vakıf üniversitelerinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve kamu bilim kurumlarında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk Koç

M. Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

 

Samsun

Trabzon

Mersin

 

Mustafa Özyurt

Oya Araslı

Mehmet Neşşar

 

Bursa

Ankara

Denizli

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı tasarının 25 inci maddesinin (f) fıkrasına "6) Vakıf üniversitelerinde görev alanlar" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki hükmün eklenmesini ve sonraki bendin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.              27.12.2004

"7) Pilot olarak görev alanlar"

 

M. Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

Haluk Koç

 

Trabzon

Mersin

Samsun

 

R. Kerim Özkan

Ali Kemal Deveciler

Haşim Oral

 

Burdur

Balıkesir

Denizli

 

 

Erdal Karademir

 

 

 

İzmir

 

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (g) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Mustafa Duru

Ahmet Yeni

 

İstanbul

Kayseri

Samsun

 

Fazlı Erdoğan

İsmail Özgün

 

 

Zonguldak

Balıkesir

 

BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (h) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Abdullah Erdem Cantimur

Fazlı Erdoğan

 

İstanbul

Kütahya

Zonguldak

 

Fetani Battal

İsmail Özgün

 

 

Bayburt

Balıkesir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Kabul ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasa Mahkemesinin 22.1.2004 tarihli ve 2003/41 esas, 2004/4 karar sayılı kararı göz önünde bulundurularak söz konusu hükmün bütçe kanunu dışında bir kanunda düzenlenmesinin daha uygun olacağı düşünüldüğünden, ilgili maddeden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (g) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                          İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasa Mahkemesinin 22.1.2004 tarihli ve 2003/41 esas, 2004/4 karar sayılı kararı göz önünde bulundurularak söz konusu hükmün ilgili mevzuatında düzenlenmesinin daha uygun olacağı düşünüldüğünden, bütçe kanunundan çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı tasarının 25 inci maddesinin (f) fıkrasına "6) Vakıf üniversitelerinde görev alanlar" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki hükmün eklenmesini ve sonraki bendin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

"7) Pilot olarak görev alanlar"

                                                                   M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olan pilotlar 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanununun ek 11 inci maddesine göre çıkarılan Bakanlar Kurulu kararları ile bu uygulamanın dışında tutularak Türk Hava Yolları AO ve benzeri kurumlarda istihdam edilmektedir. Pilotlar için bu uygulamanın sona erdirilmesi Türk Hava Yollarını pilot istihdamı yönünden zor durumda bırakacağı gibi pilotlar yönünden de olumsuz bir durum yaratacaktır. Bütçe Kanunu Tasarısında yer alan maddenin temel gerekçesi, temininde güçlük arz etmeyen personelin istihdamı için bütçeden aynı anda maaş/ücret ile emekli aylığı gibi iki unsurun çıkmasını önlemektir. Oysa pilotlar temini kolay olmayan personeldir.

Bu nedenle pilotlar için maddede yer alan kuralın bugüne kadar olduğu gibi 2005 yılında da uygulanmaması önerilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (f) fıkrasının 4 üncü paragrafına (6) numaralı bende, bu bentte yer alan "Vakıf üniversitelerinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve kamu bilim kurumlarında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu değişiklikle Türkiye Bilimler Akademisi, TÜBİTAK ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu gibi bilim kurumlarında emekli olan öğretim üyelerinden yararlanılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (c) fıkrasında geçen "İl özel idareleri ve belediyeler" ibaresinin "Norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmış olan belediyeler hariç olmak üzere, il özel idareleri ve belediyeler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                             İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5272 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesi uyarınca, norm kadro çalışması tamamlanmış olan belediyelerin, serbest memur kadroları ile 31.12.2004 tarihi itibariyle boş olan veya bu tarihten sonra boşalacak olan işçi kadrolarını İçişleri Bakanlığından izin almaksızın açıktan atama amacıyla kullanabilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (a) fıkrasının ikinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Döner sermayelerin, kefalet sandıklarının, sosyal güvenlik kurumlarının ve bütçeden yardım alan kuruluşların serbest memur kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile aşağıdaki paragraf kapsamı dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur nakilleri, 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri hariç, toplamı ile bunların kullanımı ve diğer hususları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

                                                                             İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasa Mahkemesinin 22.1.2004 tarihli ve 2003/41 esas, 2004/4 karar sayılı kararı gözönünde bulundurularak, söz konusu hüküm yeniden düzenlenmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda 25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

Sözleşmeli personel

MADDE 26. - Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, belediyeler, il özel idareleri, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşlarda sözleşme ile çalıştırılacak personel hakkında 6.6.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinin uygulanmasına devam olunur.

Birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar, 657 sayılı Kanun dışında diğer kanun hükümlerine göre çalıştırdıkları sözleşmeli personelin unvan, sayı ve ücretlerini gösterir cetvelleri ve tip sözleşme örneklerini, 2005 yılı Mart ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize edilmek üzere göndermek zorundadırlar. Özel kanunlar uyarınca kadro karşılık gösterilmek suretiyle çalıştırılan sözleşmeli personelin unvan, sayı ve ücretleri vizeye tâbi değildir. Ancak kuruluşlar bunlara ait tip sözleşme örneklerini 2005 yılı Mart ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize edilmek üzere göndermek ve bu şekilde çalıştırdıkları sözleşmeli personelin unvan, kadro derecesi, sayısı ve sözleşme ücretlerini gösterir cetvelleri de Şubat, Ağustos ve Aralık ayları itibarıyla düzenleyerek ilgili ayları izleyen ayın yirmisine kadar Maliye Bakanlığına bilgi için göndermek zorundadırlar.

Bütçe yılı içinde ilgili mevzuat hükümlerine dayanarak istihdam edilecek yeni sözleşmeli personel (kadro karşılığı çalıştırılan sözleşmeli personel hariç) için kuruluşlarca ayrıca düzenlenecek sayı, unvan, nitelik ve ücretleri gösterir ek cetvellerin ve farklı hükümler içermesi halinde tip sözleşme örneklerinin Maliye Bakanlığına vize ettirilmesi gereklidir. İlgili mevzuat hükümlerine dayanarak istihdam edilecek yeni sözleşmeli personelin belirlenmesine yönelik herhangi bir işlem yapılmadan önce Maliye Bakanlığından izin alınması şarttır.

Yukarıdaki fıkralara göre vize işlemleri tamamlanmadan sözleşme yapılamaz ve herhangi bir ödemede bulunulamaz.

657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ile ek geçici 16 ncı maddesi ve özel kanunları uyarınca 2004 yılında sözleşmeli olarak çalıştırılanlardan 2005 yılında görevlerine devam etmeleri ilgili bakanlık veya kuruluşlarca uygun görülenlerin Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait sözleşme ücretleri, sözleşme ile çalıştırılmaları konusundaki kanunî işlemleri tamamlanıncaya kadar, 2004 yılında vize edilmiş sözleşmelerine göre, anılan aylarda mevzuat uyarınca sözleşme ücretlerinde artış yapılması halinde bu artışlar da dikkate alınarak Maliye Bakanlığı vizesi aranmaksızın Yeni Türk Lirasına dönüştürülmek suretiyle ödenir.

İlgili mevzuatı uyarınca kadro karşılıksız veya 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi (B) fıkrası (190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (b) bendinde sayılan kurum ve kuruluşlarda teknik, sağlık ve avukatlık hizmetlerine ilişkin pozisyonlar hariç) ile ek geçici 16 ncı maddesi çerçevesinde; kanun, uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı programıyla kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için ve yılı ödeneğini aşmamak kaydıyla yapılacak yeni vizeler dışında, 2004 yılında vize edilmiş olan sözleşmeli personel pozisyon sayıları hiçbir şekilde aşılamaz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş 2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında geçen "Birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar" ibaresinin "Belediyeler hariç olmak üzere, birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Mustafa Duru

Ahmet Yeni

 

İstanbul

Kayseri

Samsun

 

İsmail Özgün

Fazlı Erdoğan

 

 

Balıkesir

Zonguldak

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinin son fıkrasında geçen "190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (b) bendinde sayılan kurum ve kuruluşlarda" ifadesinin "il özel idareleri ile il özel idarelerinin kurdukları birlik, müessese ve işletmelerde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Abdullah Erdem Cantimur

Necdet Budak

 

İstanbul

Kütahya

Edirne

 

İbrahim Çakmak

Enver Yılmaz

Polat Türkmen

 

Tokat

Ordu

Zonguldak

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5272 sayılı Belediye Kanununun 87 nci maddesinin (b) fıkrası "13.12.1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (b) bendi" yürürlükten kaldırılmış olduğundan ve aynı Kanunun 49 uncu maddesinin üçüncü fıkrası ile belediyelere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) bendi haricinde de sözleşmeli personel istihdam edebilme imkânı tanınmış olduğundan, il özel idareleri ile il özel idarelerin kurdukları birlik, müessese ve işletmelerin sözleşmeli personel istihdamında 2004 yılında vize edilmiş olan sayıların aşılamayacağına ilişkin genel kısıtlamanın dışında tutulması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında geçen "Birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar" ibaresinin "Belediyeler hariç olmak üzere, birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                          İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5272 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca istihdam edilecek sözleşmeli personelin Maliye Bakanlığı vizesi dışında tutulması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler istikametinde 26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

İşçilik ödenekleri ve geçici iş pozisyonları

MADDE 27. - a) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idareler, sürekli işçileri ile otuz iş gününden fazla süreyle çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01-3) ile (02-3) ekonomik kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak sayıda ve süreyle istihdam edebilirler.

Toplu iş sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgarî ücret ve sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek eksiklikleri Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile "Yedek Ödenek" tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir. Birinci fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar hariç) hiç bir şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti de ödenemez.

Söz konusu kurum ve kuruluşların birim amirleri fazla çalışma için öngörülen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla süreli çalışma ve-veya fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin ilâma bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamaz.

Kurumlar, bütçelerinin geçici işçiler için öngörülen ödenekleri ile sınırlı olmak üzere yıl içinde aylar itibarıyla çalıştıracakları geçici işçi pozisyon sayıları ile bunların çalıştırılacakları birimlere göre dağılımını (merkez teşkilâtında birimler, taşra teşkilâtında ise bölge ve il müdürlüğü olarak) gösteren cetvelleri, yapılan hesaplamalarla birlikte Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize ettirmek zorundadır. Vize işlemi yapılmaksızın geçici işçi istihdam edilemez ve ödeme yapılamaz.

Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ita amirleri ve tahakkuk memurları ile ödenek üstü harcama yapan saymanlar sorumludur.

b) Döner sermayeler ve bütçeden yardım alan kuruluşlar ile 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşların 1.1.2005 tarihinden itibaren otuz iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçi pozisyon sayıları ile aylar ve birimler itibarıyla dağılımı, ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle 31.1.2005 tarihine kadar Maliye Bakanlığına vize ettirilir.

c) (a) ve (b) fıkraları kapsamındaki kurum ve kuruluşların kanun, uluslararası anlaşmalar, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı programı ile kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için yapılacak yeni vizeler dışında, 2004 yılında vize edilmiş toplam adam/ay miktarlarını aşacak şekilde vize yapılamaz. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonlarında, yıl içinde kurumların ihtiyaç duyduğu pozisyon, yer, birim, aylık dağılım değişiklikleri ile pozisyon iptalleri Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine yapılabilir. Maliye Bakanlığınca vize edilen cetvellerin bir örneği, ilgisine göre Sayıştay Başkanlığına veya Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın ödeme yapılamaz.

d) Kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının 1.1.2005 tarihinden itibaren otuz iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları, ilgili bakanlığın ve Hazine Müsteşarlığının (özelleştirme programına alınanlar için Özelleştirme İdaresi Başkanlığının) onayı alınmak suretiyle 31.1.2005 tarihine kadar Devlet Personel Başkanlığına vize ettirilir. Vize edilen geçici iş pozisyonları Devlet Personel Başkanlığınca başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir veya iptal edilebilir. Vize ettirilen cetvellerin bir örneği Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın ödeme yapılamaz.

e) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik ve müesseselerde çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları her yıl İçişleri Bakanlığına vize ettirilir. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonları İçişleri Bakanlığı tarafından başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir veya iptal edilebilir. İçişleri Bakanlığı tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına ait vize cetvellerinin bir örneği Devlet Personel Başkanlığına gönderilir. Bu vize işlemi yapılmadan geçici işçi çalıştırılamaz ve herhangi bir ödeme yapılamaz.

f) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin kamu işverenleri sendikalarına ödemeleri gereken 2005 yılına ait üyelik aidatları, Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan tertipten ödenir. Yapılacak ödemeler, tertibinde yer alan ödenek tutarıyla sınırlı olup, bu tertibe bütçenin diğer tertiplerinden hiç bir şekilde aktarma yapılamaz.

BAŞKAN- Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Enver Öktem.

Sayın Öktem, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 27 nci maddesiyle ilgili, Grubumuz ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 27 nci maddesi vesilesiyle, hükümetin, sosyal gelişmeler ve bunların etkileşim halinde olduğu dışpolitika yaklaşımlarıyla ilgili görüşlerimi açıklamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, AKP Hükümeti iktidara geldiğinde, halkımızı derinden sarsan üç temel sosyal sorun vardı; bunlar, işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliğiydi. Yine, hükümet, göreve geldiği zaman, Irak'ın işgali, Kıbrıs ve Avrupa Birliği gibi dışpolitika meseleleri ülke gündeminin en baş konularıydı. AKP Hükümetinin iki yıllık iktidarı boyunca en fazla propagandasını yaptığı konular, Türkiye ekonomisindeki düzelmeler ve dışpolitikadaki başarılar olmuştur. Bu bütçe tartışmalarından da görüyoruz ki, hâlâ bu propaganda yapılmaktadır. Ben, bu konuşmamda, bu iktidarın hem içpolitikasının hem de dışpolitikasının tam bir fiyaskodan ibaret olduğunu aktarmaya çalışacağım. Aslında, bilinen bir gerçeği gözü boyanmışlara da anlatmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, iktidar çevrelerinin söylemine göre, ekonomik büyüme son yıllardaki en yüksek seviyeye ulaşmıştır, enflasyon düşmüştür, kişi başına düşen gelir artmıştır. Büyük sermaye TÜSİAD, IMF, ekonominin gidişatından gayet memnundur. Peki, AKP'nin de öncelikli olarak düzelteceğini söyleyerek iktidara geldiği üç temel sorun ortadan kaldırılmış mıdır; hayır; aksine, işsizlik giderek yükselmekte, yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliği artıkça artmaktadır. Yani, iktidarın çevresindeki sermaye çevreleri memnun olsa da, işçinin, köylünün, memurun, üreticinin durumunda bir değişiklik olmamıştır. Büyüme, işsizlik üzerinde olumlu bir etki yaratmadı; son iki yılda hem istihdam azaldı hem de işsizlik arttı. Eksik istihdam edilenlerin de işsizlere katılmasıyla işsizlik oranı ülke genelinde yüzde 15'in üzerine çıktı. Ekonomik büyümeyle birlikte olması gerektiği gibi, dargelirlilerin, ücretlilerin satın alma gücü ve tüketimleri de artmadı. Ülke genelinde haneler tarafından yapılan tüketim ve ücretlilerin gelirleriyle ilgili göstergeler bu durumun tersine bir sonuç göstermektedir. Özel nihai tüketim harcamaları, nüfus artışıyla paralel bir artış göstermiyor. Demek ki, bireyler geçmişe göre daha az tüketiyorlar. Aynı şekilde, istihdama dayalı nüfus artmasına karşın, maaş, ücret ve yevmiyeli çalışanların elde ettikleri gelir de, kriz öncesi değerini aşamamıştır. Nüfusun ücretle çalışan sayısı artarken, millî gelirden aldıkları pay artmamıştır; bir başka deyişle, ücretler gerilemiştir.

Sonuç olarak, ekonomik büyüme, halka, ne iş ne gelir ne de daha fazla tüketim olanağı sağlamıştır. Büyüme, halkın yoksullaşmasıyla birlikte gerçekleşmiştir.

Yine, ücretler, 2001 yılındaki krizden bu yana yüzde 30'un üzerinde gerilemiştir. Yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliği, 2001 krizi dönemindeki uçuruma yakındır. Şu anda asgarî ücret için düşünülen değer, açlık sınırı gelirine bile ulaşamamaktadır.

Peki, ekonomik büyüme olduğuna göre, enflasyon azaldığına göre, buna rağmen halkın büyük çoğunluğunun durumu da düzelmediğine, aksine, daha da kötüleştiğine göre, bu büyümenin getirilerinden kim yararlanmaktadır; elbette, bu iktidarın ekonomi politikasından memnun kalanlar, yani, büyük sermaye. Demek ki, ekonomi büyüdükçe halkımız küçülüyor; ama, büyük sermaye büyüdükçe büyüyor.

İktidarın ekonomideki iyileştirmeleri bununla sınırlı değil. IMF'nin ve ona bağlı büyük sermayenin büyük karnı, işçinin, köylünün, memurun iki lokmasından birini alarak doyacak gibi değil; daha büyük lokmalar istiyor; bu yüzden, özelleştirmelerin de hızlandırılması gerekiyor. Türkiye'nin bütün topraklarının, değerlerinin, nimetlerinin kendi hortumlarına sokulması gerekiyor. AKP bu yüzden iktidara getirilmedi mi?! IMF, bunu yapacak diye, AKP kurmaylarına övgü üzerine övgü düzmüyor mu?!

Peki, şimdi, üzerinde konuştuğumuz asgarî ücretle yaşamaya çalışan, gelecekte başlarına nelerin geleceğini bilemeyen güvencesiz geçici işçiler ne yapacak? Onlar, ülkemizdeki milyonlarca işsizden birisi olmadıklarına şükredip, AKP'ye hayır dualarını mı sunacaklar?!

Onların ve onlar gibi büyüyen ekonomide küçüldükçe küçülen dargelirli, emekçi halkımızın ne yapacaklarını seçim sandığında göreceğiz; yeter ki, o zamana kadar bu iktidarın ateşli ekonomi politikalarından iyice erimeyip, cisim olarak kalabilsinler.

Değerli arkadaşlar, bütçe çalışmaları sırasında gördük, hükümet, ciltler dolusu ekonomik analiz raporları bastırıyor, istatistikler açıklıyor, büyüme rakamları Meclis duvarlarında yankılanıp duruyor; ekonomi kurmayları hamasî nutuklar çekiyor, IMF tebrikleri açıklanıyor. Bütün bunlar bir çıplak gerçeği görmemize engel değil. Yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliği gerçeği gözümüzün önünde. Hükümetin, bu gerçeği görebilmesi için, kafasını tozlu IMF raporlarının içinden çıkarıp, halka bakması gerek; işten atılma tehlikesi yaşayan, karın tokluğuna çalışan işçilerin çalıştığı fabrikaları gezmesi; ekmek için, gübre satmak için pazar bulamayan çiftçileri dinlemesi; yabancı tekellerin hükümdarlığında kepenk indirmek veya bu yabancıya hizmet etmek zorunda bırakılan küçük işletmeciyi, esnafı görmesi gerek; yoksulluk sınırının altında yaşama mücadelesi veren emeklileri, memurları bilmesi gerek; işsizleri, iş bulamayanları, kayıtdışı alanlarda her türlü insanlıkdışı koşullarda çalışan on milyonların ne hissettiğini anlaması gerek. Bütün bunlara rağmen, bu memleketin kaynaklarıyla, bir gecede, bir memurun aylık maaşı kadar para harcayanların, yurt dışında lüks mal, mülk sahibi olanların, ülkemizde gayrimenkul satın alan yabancıların ne kadar çoğaldığını da bilmesi ve gidişatla ilgili kaygı duyması, bir ders çıkarması gerek.

Oysa, hükümetin öylesine çarpık bir yoksulluk anlayışı var ki, yoksullar bile, neredeyse suçu kendilerinde bulacaklar. AKP anlayışına göre, yoksulluğun nedeni, mevcut iktisadî düzen, uygulanan iktisadî politikalar değildir; bu yüzden, iktisadî politikalarla düzeltilmesi de mümkün değildir; çünkü, yoksulluk kaderdir; Allah alınlarına öyle yazmış, yoksul olmuşlar, yoksullaşmışlar. Bu yüzden, yoksulluğu önlemek mümkün değildir. Ancak, onlara, bu kader mahkûmlarına acınır ve bütçe dengelerini bozmadan, onlara, yardım yapılır.

Hükümetin sosyal güvenlik reformu paketi ve sosyal yardım uygulaması da bu anlayışla oluşturulmuştur. Bu anlayış, aslında, kendi yarattığını bilmediği yoksullara ne kadar şefkatli davrandığını göstermesi bakımından da hükümetin övünç kaynağı olabilmiştir. Hatırlarsanız, hükümet temsilcileri, geçen yıl düzenlediği İzmir İktisat Kongresinde sanki büyük bir tespit yakalamışlar gibi, Türkiye'de yoksulluk olduğunu kabul etmişler ve yoksullara yardımı bir şiar haline getirmişlerdi. Değerli arkadaşlar, bu zihniyetle, Türkiye'de yoksulluk iyice artacağı gibi, gelir dağılımı adaletsizliği de daha derinleşecektir. Çünkü, yoksulluğun kader olduğunu düşünen bir anlayış, varsıllığın da kader olduğuna inanır. Bu anlayış, en yüksek gelirli yüzde 1 ile en düşük gelirli yüzde 1 arasındaki gelir uçurumunun yüzlerce kat olmasından etkilenmeyecektir. Bunun nedenlerini anlayacak bir iktisadî zihniyet olmadığı için sonuçlarını önleyecek irade de olamaz. Ekonomi büyüdüğü halde yoksulluğun neden azalmadığını, aksine, artığını da bu şekilde anlayabiliriz. Ama, biz biliyoruz ki, Türkiye gibi zengin bir ülkede milyonlarca insan hâlâ yoksulluk çekiyorsa, bazı kesimlerde ve bölgelerde açlık tehlikesi bile söz konusu ise, bu, iktisadî zihniyetin, iktisadî politikaların sonucudur.

İradesini halktan yana, üretimden yana, alınterinden yana kullanan siyasî iktidarlar ile rantiyeciden, faizciden, tefeciden, uluslararası büyük sermayeden yana kullanan siyasî iktidarlar, ortaya çıkan yoksulluk gerçeğiyle farklılaşırlar. Yani, kısacası, Türkiye gibi bir ülkede yoksulluk yaşanıyorsa, hükümet, halkın hükümeti değil demektir. Üstelik, ekonomik büyümeye rağmen yoksulluk yaşanıyorsa, hükümet, halktan alıp büyük sermayeye veriyor demektir. Bu bir ihanet değilse, sömürünün dik alasıdır.

Değerli arkadaşlar, hükümetin, ekonomiden sonra başarılı olduğunu düşündüğü ikinci alan da dışpolitikadır. Bu konuda da bir iki cümle söylemek istiyorum. Öncelikle ifade etmeliyim ki, AKP Hükümeti, iki yıllık iktidarı süresince, sadece içeride değil, dışarıda da iyi çalışmıştır. Çokboyutlu bir ufka sahip olduğunu net bir şekilde göstermiştir. Yani, Türkiyemizin sadece ekonomisini, emekçisini, üreticisini ve üretim potansiyelini değil, ulusal ilkelerini, stratejik gücünü ve devlet geleneğini de tüketmiştir.

AKP Hükümeti ikibuçuk yıllık iktidarı boyunca, Türkiye Cumhuriyetinin hemen bütün temel ulusal konularında taviz vermiş, âdeta, ABD'nin stratejik piyonu konumuna düşmüş ve tarihimizde şimdiye kadar görülmemiş bir teslimiyetçi dışpolitika anlayışı sergilemiştir. Bu dönem de dışpolitikaya esas olarak üç alanda şekillenmiştir; Irak, Kıbrıs ve Avrupa Birliği süreci. Bütün göz boyamalara, medyatik kandırmacılara kulak asmadan, objektif olarak süreci inceleyen herkes bilmektedir ki, hükümetin politikaları, her üç alanda da tam bir fiyaskodur. Ne kadar içi boş zafer nidaları atılırsa atılsın, bu gerçek değişmeyecek, bu iktidarı, tarihte de halkımız da affetmeyecektir.

Değerli arkadaşlar, AKP İktidarının ikibuçuk yıllık Irak politikasında Türkiye'nin bölgedeki bütün olmazsa olmazları çiğnenmiştir. Kuzey Irak'ta göz göre göre yeni organizasyon gerçekleştirilmiştir. Türkmenlerin varlığından bile söz edilmemektedir. Musul, Kerkük, Erbil Vilayetlerinin her biri, hemen bütün önemli Türkmen nüfuslu bölgeler yeni organizasyonun parçaları olarak tescillenmek üzeredir. Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması ilkesi tam bir palavradır; artık, Irak parçalanmıştır.

Türkiye'nin bölge için savunduğu bütün tezler iflas ettirilmiştir. AKP Hükümeti öyle bir Irak politikası yürütmüştür ki, belki de, bölgedeki bütün tarafların karşı olduğu, istemediği tek ülke Türkiye'dir.

Türkiye'nin avucu içinde beslenen Talabani ve Barzani kuvvetleri, ülkemize kin gütmekte, bölgede Türkiye'yi kıskaç altına almaya yönelik her türlü kirli oyunun içerisinde yer almaktadırlar.

ABD işgal güçleri tezkere öfkesini hâlâ sürdürmekte, bölgede, Türkiye aleyhine ne olursa olsun desteklenmekte, hatta, bizzat Türkiye'ye karşı hareket geliştirmektedirler.

Ayrılıkçı güçler, eskiden Türkiye'nin kontrolü altında olan Kuzey Irak'ın göbeğinde savaş hazırlığı yapmakta, AKP'nin müttefiki ABD tarafından âdeta yetiştirilmektedirler. Iraklı direnişçiler de, ABD yanlısı Türkiye'yi düşman saflarında görmektedir.

Bölgede her ay onlarca Türk vatandaşı, Iraklı direnişçilerin veya bilinmeyen başka güç merkezlerinin hedefi olmaktadır. Türkmenler bile Türkiye'den umudunu kesmişlerdir; çünkü, Türkmenlerin yaralarını saracak, güvenlerini kazanacak hiçbir atılım yapılmadığı gibi, ayrıca, iyice belirginleşen Türkmen tecridine ve katliamına seyirci kalınmıştır. AKP'nin müttefiki ABD'nin Tel Afer'deki Türkmen katliamının etkileri hâlâ silinmemiştir. Esas bu katliamdan sonra, Türkmenler, Türkiye'ye, olan güvenlerini iyice kaybetmişlerdir.

Değerli arkadaşlar, bütün bu olumsuz gelişmeler, omurgasız dışpolitika anlayışının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Kişiliksiz, tutaçsız, ufuksuz politikalar, Türkiye'yi, Ortadoğu'nun hatırı ve gücü sayılamayan bir ülkesi haline dönüştürmüştür.

AHMET YENİ (Samsun) - Hiçbiri doğru değil.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - AKP Hükümetinin Irak politikasının başlangıcında, ABD işgalcileri, Kuzey Irak'ta Türk subaylarının başına çuval geçirmiş ve hükümetin, sanki çok önemliymiş gibi, bütün çabalarına rağmen Türkiye'den bir özür bile dilenmemiştir. Şimdi de, Irak Büyükelçiliğimizi korumak üzere görevlendirilen beş güvenlik görevlisi, Irak'ta görev yerine getirirken, nereden geldiği meçhul bir emir doğrultusunda, göz göre göre şehit edilmektedirler. Hükümet, öylesine belirsiz, net olmayan bir politika yürütüyor ki, bu planlı suikastın kimler tarafından gerçekleştirildiği bile tahmin edilemiyor. Bu suikastı Iraklı direnişçiler de yapmış olabilir, Barzani-Talabani cephesi için de planlanmış olabilir, PKK da gerçekleştirmiş olabilir, ABD işgalcileri bile yapmış olabilir. Sadece tek bir gerçeği söyleyebiliriz; kim yapmış olursa olsun, sorumlusu AKP Hükümetidir.

Hükümet, Türkiye'yi, ABD'nin işgalci Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası haline getirmeye çalışacağına büyük Ortadoğu direnişinin öncülüğünü yapmaya çalışsaydı, basit bir Arap emirliği gibi değil de bin yıllık bir devlet geleneğine sahip, onurlu bir ülke gibi davranarak, bölgedeki sorunların çözümünde merkez konumuna gelinecek bir saygınlığa kavuşabilseydi, herhalde, ne Türkiye'nin bölgedeki etkinliği şimdiki gibi sıfırın altında olurdu ne de bölge, şimdiki gibi bir ateş çemberi konumuna sokulurdu.

Sayın Başbakanın bu süreç içerisindeki safını belirten, daha doğrusu, saflığının göstergesi olan meşhur sözü hatırlardadır. Ne demişti Sayın Başbakan: "Diyarbakır, Büyük Ortadoğu Projesinin yıldızı olacaktır." Hiçbir saygın ülkenin saygın başbakanı, kendi ülkesini, başka bir ülkenin, üstelik, emperyal ülkenin emperyalist bir projesine bu kadar gözü kapalı dahil etmez. Demek ki, Türk dışpolitikası, gözü kapalı bir anlayışla yürütülüyor. Aynı anlayış, Kıbrıs meselesinde de, Avrupa Birliği sürecinde de görüldü.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, bir hafta önce tam bir bayram havası estirildi. Neredeyse "Avrupa fatihi" diye, Sayın Tayyip Erdoğan'ın heykeli dikilecekti. Neyse, ezelî ve ebedî uçukları dikkate almazsak, birkaç gündür birçok yazarın da ayakları yere basmaya başladı. AB büyüsünden biraz olsun kurtulanlar, hükümetin AB politikalarının da nasıl bir fiyasko olduğunu anlamaya başladılar.

Değerli arkadaşlar, 17 Aralık zirvesinde, Avrupa Birliği, Türkiye'ye kısaca şunları söylemiştir: Seninle Mart 2005'te müzakerelere başlayabiliriz. Sen, bunu, 2006 olarak anla. Yalnız, bu görüşmelere başlayabilmemiz için Kıbrıs cumhuriyetini tanımalı, aslında, Kuzey Kıbrıs'ın senin askerlerinin işgali altında olduğunu kabul etmelisin. Bunu kabul edersen müzakerelere başlarız. Müzakereler ne zaman bitecek diye sorma. Bunun ucu açık. Bu müzakere sürecinde senden isteyeceğimiz yeni şeyleri kabul edersen, bir sorun olmaz. O zaman, seninle yapacağımız müzakerelerden zevk alırız ve devam etmek isteriz. Mesela, Kıbrıs'tan sonra Ermeni soykırımını tanımanı isteyeceğiz. Onu kabul edersen, patrikhanenin ekümenliği meselesi gelecek, onu da kabul edersen Kürt bölgelerinin özerkliği, Hatay meselesi, Lozan'ın yeniden tartışılması, Ege adaları, ruhban okulu vesaire... Bütün bunları, seni fazla yormadan, teker teker önüne getirmeyi düşünüyoruz. O yüzden müzakereler biraz uzun sürebilir. Zaten bu yol uzun ve meşakkatli bir yol.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öktem, yaptığınız konuşmayı dikkatle dinledim; şu anda görüşülen maddeyle hiçbir ilişkisi yoktur. Dışişleri Bakanlığının bütçesini de görüşmüyoruz; onun için, sürenizi uzatmıyorum; lütfen buyurun.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Sayın Başkan, bir cümle söyleyebilir miyim?

BAŞKAN - Yerinize buyurun lütfen.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Meclis Başkanlığı çok taraflı davranıyor. Avrupa Birliği politikalarını Türkiye politikalarından ayrı düşünecek kadar uzak bir noktadasınız.

BAŞKAN - Buyurun efendim...

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 27 nci maddesinin (e) fıkrasında geçen "İl özel idareleri ve belediyeler" ibaresinin, "Norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmış olan belediyeler hariç olmak üzere, il özel idareleri ve belediyeler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Necdet Budak

Abdullah Erdem Cantimur

 

İstanbul

Edirne

Kütahya

 

Mehmet Özyol

Osman Aslan

Ömer Özyılmaz

 

Adıyaman

Diyarbakır

Erzurum

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, sizi protesto ettiğimi bir defa daha ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - 28 inci maddeyi okutuyorum:

Geçici görevlendirme

MADDE 28. - 657 sayılı Kanunun ek 8 ve ek 9 uncu, 13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanunun 3 üncü, 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanunun 38, 40 ve 41 inci maddelerine ve 13.10.1983 tarihli ve 2919 sayılı Kanuna göre görevlendirilenler, 29.7.2003 tarihli ve 4958 sayılı Kanunun 17 nci maddesi uyarınca Sosyal Sigortalar Kurumunda uzman tabip, tabip, eczacı, anestezi ve röntgen teknisyeni olarak görevlendirilenler ile güvenlik görevlileri ve Sağlık Bakanlığı merkez teşkilâtında bağımsız daire başkanı veya daha üst unvanlarda görevlendirilenler hariç, ilgili mevzuatı uyarınca diğer kurumlarda vekâleten veya geçici olarak görevlendirilen ve kadro aylıklarını kendi kurum veya kuruluşlarından alan memurlar veya kamu görevlileri, geçici olarak görev yaptıkları kurum personelinin yararlandığı ve ilgili mevzuatında söz konusu personele de ödenebileceği belirtilen her türlü tazminat, fazla mesai ve diğer ödemelerden yararlanamazlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

Çeşitli Hükümler

Muhtelif gelirler

MADDE 29. - a) Aylık gayrisafi hasılat tahakkuk tutarını (katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi hariç) kapsamak kaydıyla;

1. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet satışları (Devlet hissesi karşılığı olup yurt içinde ürettiği ve/veya alıp sattığı ham petrol ile doğalgaza ait hasılat hariç) gayrisafi hasılatının % 10'u,

2. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet satışları gayrisafi hasılatının % 10'u,

3. Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet satışları gayrisafi hasılatının % 10'u,

4. Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet satışları ürün nevileri itibarıyla gayrisafi hasılatının % 10'una kadarı,

En geç takip eden ayın yirmisine kadar (Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü için takip eden ayın sonuna kadar) Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlığına ödenir. Ödenen bu tutarlar bütçeye gelir yazılır.

Bu fıkrada belirtilen tutarların süresi içinde ödenmemesi halinde, ödenmeyen tutarlar, gecikme zammı da uygulanmak suretiyle 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir.

b) Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün yabancı ülkelere verdiği meteorolojik ürünlerin bedelleri ile yabancı ülke meteorolojik ürünlerinin diğer yabancı ülkelere veya yurt içi kişi ve kurumlara, yabancı ülkelerin de anılan Genel Müdürlüğün meteorolojik ürünlerini diğer ülke ve kişilere satışından yıl içinde elde edilecek döviz cinsinden tutarlar, T.C. Merkez Bankası nezdinde açılacak özel hesaba yatırılır. Bu tutarlardan ilgili anlaşmalar gereğince yurt dışı kuruluşlara ödenmesi gereken miktarlar, bu özel hesaptan Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün talimatı ile T.C. Merkez Bankasınca transfer edilir. Geri kalan tutarlar, ilgili Genel Müdürlüğün talimatı ile T.C. Merkez Bankasınca döviz alış kuru üzerinden Yeni Türk Lirasına çevrilerek Genel Müdürlüğün ödemelerini yapan Merkez Saymanlık hesabına yatırılır. Saymanlık hesabına yatırılan bu tutarlar, bütçeye gelir kaydedilir.

c) 5.4.1973 tarihli ve 1702 sayılı Kanuna göre petrolden alınacak Devlet hakkı, Genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydolunur.

d) 4.12.1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanun kapsamındaki tabiî kaynakların ve tesislerin işletme haklarının devirlerinden elde edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye gelir kaydedilir.

e) 5.6.1986 tarihli ve 3308 sayılı Kanunun 32 nci maddesinde yer alan gelirler, personel ve sosyal güvenlik kurumlarına Devlet primi giderleri hariç olmak üzere millî eğitim hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun sağlanması, merkez ve taşra teşkilâtının acil ihtiyaçlarının karşılanması, eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla da kullanılabilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısın 29 uncu maddesinin (e) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Mustafa Duru

Ahmet Yeni

 

İstanbul

Kayseri

Samsun

 

İsmail Özgün

Fazlı Erdoğan

 

 

Balıkesir

Zonguldak

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasa Mahkemesinin 22.1.2004 tarihli ve 2003/41 esas, 2004/4 karar sayılı kararı gözönünde bulundurularak söz konusu hükmün madde metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

Ödeme aracı ve teminat olarak kabul edilecek değerler

MADDE 30. - a) Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetleri ve bu senetler yerine düzenlenen belgeler; Hazinece satılacak millî emlak bedellerinin ödenmesinde nominal değerleri üzerinden ödeme aracı olarak kabul edilir. Söz konusu senet ve belgelerin nominal bedele faiz dahil edilerek ihraç edilmiş olması halinde, bu işlemlerde anaparaya tekabül eden satış değerleri esas alınır.  

b) Dışarıda yerleşik kişiler ile geçimini yurt dışında temin eden Türk vatandaşlarından, Hazinece yapılan taşınmaz mal satış ihalelerinde T.C. Merkez Bankasınca belirlenen konvertibl döviz teminat olarak alınabilir.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

Kişi borçları

MADDE 31. - a) Saymanlık hesaplarında kayıtlı olup, zarurî veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânı kalmayan, 1050 sayılı Kanunun 133 üncü maddesi  uyarınca silinmesi Malî Danışma Kurulu tarafından uygun görülen kişi borçlarından tutarı 12.000 Yeni Türk Lirasına kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir. Bu miktarı aşan kişi borçlarının terkini Kesinhesap Kanunu Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisine arz edilir.

b) 13.12.1983 tarihli ve 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 7 nci maddesi uyarınca, mal ve nakit saymanları ile gelir ve gider memurlarının zimmetlerinin silinmesi konusundaki talepler Malî Danışma Kurulunca incelenerek karara bağlanır ve Maliye Bakanına sunulur. Maliye Bakanının onayı ile terkin edilen zimmetlerden 12.000 Yeni Türk Lirasını aşanların terkin listesi Kesinhesap Kanunu Tasarısı ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine arz edilir.

c) 2.6.1934 tarihli ve 2489 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Kefalet Sandığına ilişkin Maliye Bakanlığınca takip edilecek hak ve alacaklardan zarurî ya da mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânının kalmadığı veya takip ve tahsil masraflarının asıl miktarı geçtiği Sandık İdare Heyeti tarafından tespit edilenlerden 12.000 Yeni Türk Lirasına kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir.

d) 6183 sayılı Kanun kapsamında izlenen alacakların dışında kalan ve saymanlık kayıtlarında bulunan Devlet alacaklarından tutarı 25 Yeni Türk Lirasına kadar olanların tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak tutarından fazla olacağının anlaşılması halinde, bu tutarların saymanlık kayıtlarından çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

Saymanlık görev ve sorumluluklarının devri

MADDE 32. - 1050 sayılı Kanun ve diğer mevzuatla saymanlara verilen görev ve yetkilerin bir kısmını gerekli görülen hallerde yardımcılarına devrettirmeye, devirle ilgili esasları belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Saymanlar hakkındaki sorumluluk, devredilen işlerle ilgili olarak görev ve yetki verilenler hakkında da uygulanır.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

Uluslararası kuruluşlara üyelik

MADDE 33. - a) Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler ve mahalli idarelerin uluslararası kuruluşlara üye olabilmesi ve kanun, kararname ve uluslararası anlaşmalar gereği halen üyesi bulunulan uluslararası kuruluşlar dışındaki kuruluşlara katılma paylarını ödeyebilmeleri için mevzuatın gerektirdiği diğer işlemlerin yanı sıra bağlı veya ilgili bulunulan bakanlığın teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Dışişleri Bakanlığından önceden izin almaları zorunludur. Mahallî idareler için Maliye Bakanlığının görüşü aranmaz.

b) Hazine ve Dış Ticaret müsteşarlıklarının uluslararası anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

Kamu kuruluşlarınca işletilen sosyal tesisler

MADDE 34. - Kamu kurum ve kuruluşlarınca işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderlerine bütçeden katkıda bulunulmaz.

Bu tür yerlerde, genel ve katma bütçeden, döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2005 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

Geçici hizmet karşılığı yapılacak ödemeler

MADDE 35. - Kurumlar;

a) Arızî nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet alımı yoluyla çalıştırılan kişilere yapılacak ödemeleri,

b) Kısmî zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak ödemeleri,

c) 5.6.1986 tarihli ve 3308 sayılı Kanunun 25 inci maddesi gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılan ödemeleri,

d) 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası gereğince çalıştırılan geçici personele yapılan ödemeleri,

Bütçelerinin (01-4) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar. Söz konusu ekonomik koda bütçelerin başka tertiplerinden ödenek aktarılamaz; ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak, özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri feshedilenlerden 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası hükmü çerçevesinde genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerde istihdam edilecek personel için gerekli olan tutarları ilgili tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ita amirleri, tahakkuk memurları ve saymanlar ile bu kişileri çalıştıranlar sorumludur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

Kamulaştırma bedellerinin sertifika ile ödenmesi

MADDE 36. - Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü tarafından 4.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri uyarınca kamulaştırılan taşınmazların sahiplerine kabul etmeleri halinde kamulaştırma bedeli yerine Hazineye ait taşınmazların satış işlemlerinde ödeme aracı olarak kabul edilmek üzere, taşınmazın bedelini gösteren ve üçüncü kişilere devredilebilen bir belge verilebilir.

Belgenin işleme tâbi tutulacağı tarihteki bedeli, belgede yazılı bedele, belgenin düzenlendiği tarihinden itibaren kanunî faiz uygulanmak suretiyle tespit edilir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Abdullah Erdem Cantimur

Muharrem Karslı

 

İstanbul

Kütahya

İstanbul

 

Hasan Anğı

Ahmet Rıza Acar

Resul Tosun

 

Konya

Aydın

Tokat

 

 

Fahri Keskin

 

 

 

Eskişehir

 

BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI M. SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Genel bütçeye dahil daireler ve katma bütçeli idareler ile Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kamulaştırmalarda alternatif ödeme şekli getirmek ve kamu taşınmazlarının satışını hızlandırmak amacıyla yapılan düzenlemenin ilgili kanunda yer alması daha uygun olacağından, Bütçe Kanunundan çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddenin tasarı metninden çıkarılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi 36 ncı madde olarak okutuyorum:

Vergi, fon ve payların zamanında yatırılması

MADDE 36. - 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunan iktisadî devlet teşekkülleri, kamu iktisadî kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile özelleştirme kapsamındaki kuruluşların ve döner sermayelerin yöneticileri ve malî işlerinden sorumluları, bu Kanunun 29 uncu maddesi uyarınca ödenecek paylar da dahil olmak üzere bu kuruluşların mükellef veya sorumlu sıfatıyla üçüncü kişilerden tahsil ettikleri vergi, fon ve diğer payların tahsil dairelerine zamanında ve tam olarak ödenmesini sağlamak zorundadırlar. Aksine davrananlar bu tutarların ödenmesinden şahsen ve müteselsilen sorumlu tutulurlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi 37 inci madde olarak okutuyorum:

Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler

MADDE 37.- a) 1. 26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Kanunun 48, 53 ve 63 üncü maddeleri ile 59 uncu maddesinin ikinci fıkrası,

2. 12.3.1982 tarihli ve 2634 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası,

3. 9.5.1985 tarihli ve 3202 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrası,

4. 31.10.1985 tarihli ve 3234 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin son fıkrası,

5. 28.5.1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun 11 inci maddesi,

6. 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi,

7. 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanun hükümlerine göre özelleştirme kapsamına veya özelleştirme programına alınan kuruluşlar hakkında, 22.5.2003 tarihli ve 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi,

8. 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (B) fıkrası, (3) numaralı bendinde yer alan hükümler hariç, 15.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere, 

2005 yılında uygulanmaz.

b) 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Kanuna göre alınan ruhsat ve kullanım ücretleri, 2005 yılında oniki eşit taksitte ödenir.

c) Özel kanunlarla kamu tüzel kişiliğini haiz olarak kurum, kurul, üst kurul, enstitü, teşebbüs, fon ve sair adlarla kurulmuş kamu kurum ve kuruluşlarında, kanunlarında aksine hükümler olsa dahi, kendi özel mevzuatındaki hükümler uyarınca yapılacak temsil ve ağırlama giderlerinin yıllık toplamı, başkan ile temsil yetkisini haiz olan personelin bir aylık ortalama net ücretinin iki katını geçemez. Temsil yetkisini haiz personelin unvan ve sayıları, karar organlarınca toplam personel sayısının % 2'sini geçmemek üzere belirlenir.

d) 4.1.1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelen hükümleri aşağıdaki şekilde uygulanır:

Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden, 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (A) fıkrasına göre çalışanlardan döner sermayeli sağlık kurum ve kuruluşlarında görevli olan personel ile bu kurum ve kuruluşlarda 10.7.2003 tarihli ve 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personeline, mesai içi veya mesai dışı ayrımı yapılmaksızın ek ödeme yapılabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, bu ödemenin oranı ile usul ve esasları personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir.

Yukarıdaki fıkraya göre personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden personele bir ayda yapılacak ek ödemenin tutarı, ilgili personelin bir ayda alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının, pratisyen tabip ve diş tabiplerinden serbest çalışanlara % 250'sini, serbest çalışmayanlara % 500'ünü, uzman tabip, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen dallarda bu Tüzük hükümlerine göre uzman olanlar ve uzman diş tabiplerinden serbest çalışanlara % 350'sini, serbest çalışmayanlara % 700'ünü, serbest çalışmayan klinik şef ve şef yardımcılarına % 800'ünü, diğer personele ise % 150'sini geçemez. İşin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, kemik iliği nakil ünitesi ve acil servis gibi özellikli hizmetlerde çalışan personel için % 150 oranı, % 200 olarak uygulanır. 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personeline yapılacak ek ödemenin tutarı ise aynı birimde aynı unvanlı kadroda çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali sağlık personeli esas alınarak belirlenir ve bunlara yapılacak ek ödeme, hiçbir şekilde emsaline yapılabilecek ek ödeme üst sınırını geçemez. Ancak, söz konusu Kanun uyarınca istihdam edilen pratisyen tabip ve uzman tabiplerden, Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına Dair Yönetmeliğe ekli (1) sayılı cetvelde yer alan 5 ve 6 ncı hizmet bölgelerinde bulunan illerden Bakanlıkça belirlenen yerlerde çalışanlara, görev yaptıkları birimlerin döner sermaye gelirlerinin yetersiz olması nedeniyle üst limitin altında ek ödeme yapılması halinde, merkeze aktarılan % 2 oranına kadar olan paya ilave olarak alınacak paydan karşılanmak ve görev yapılan birimin döner sermaye gelirlerinden yapılacak ek ödeme ile birlikte hiçbir şekilde bu fıkrada belirlenen üst sınırı geçmemek üzere Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre ayrıca ilave ek ödeme yapılabilir.

Personelin katkısı ile elde edilen döner sermaye gelirlerinden, o birimde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında, ilgili birimin carî yıldaki döner sermaye gelirinin % 50'sini, birinci basamak sağlık kuruluşlarında ise, ilgili birimin carî yıldaki döner sermaye gelirinin % 65'ini aşamaz.

Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermaye işletmeleri; sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun teşvik edilmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının kendi imkânlarıyla karşılayamadıkları ihtiyaçların giderilmesi, eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi, birinci basamak sağlık kuruluşlarının desteklenmesi ve Bakanlık merkez teşkilâtında görev yapan memurlar ile sözleşmeli personele ek ödemede bulunulması amacıyla Bakanlıkça yapılacak giderlere iştirak etmek için aylık gayrisafi hasılattan aylık tahsil edilen tutarın % 2'sini geçmemek üzere Sağlık Bakanlığınca belirlenecek oranı Bakanlık Döner Sermaye Merkez Saymanlığı hesabına aktarırlar. Bu hesapta toplanacak tutarların dağılım ve sarfına ilişkin kriterler ile personele yapılacak ek ödemenin oran, usul ve esasları Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Personele yapılacak ek ödemenin miktarı, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 200'ünü geçemez. Ek ödeme miktarı; görev yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterler ile personele aylık ve özlük hakları dışında ilgili mevzuatına göre yapılan diğer ilave ödemeler dikkate alınarak belirlenir. Merkez teşkilatında görev yapan personele bu fıkra kapsamında yapılacak toplam ek ödeme, döner sermaye işletmelerinden carî yılda aktarılan tutarın % 50'sini geçemez ve bu ödemeler gelir vergisine tâbi tutulmaz.

Diğer kamu kurum ve kuruluşlarından Sağlık Bakanlığı merkez teşkilâtında bağımsız daire başkanı veya daha üst unvanlı kadrolara görevlendirilenlere, bu kadro unvanları için öngörülen tutarda ek ödeme yapılır. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre Sağlık Bakanlığı merkez teşkilâtı ve bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görevlendirilenler, aynı maddede belirtilen ilave ödemelerden yararlanmamak kaydıyla, Bakanlık merkez veya bağlı sağlık kurum ve kuruluşunda görev yaptıkları unvan için belirlenen ek ödemeden faydalandırılır.

Birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının giderilmesi amacıyla, döner sermayeli işletmelerden uygun görülenlerin merkeze aktaracağı payı % 4'e kadar yükseltmeye Sağlık Bakanı yetkilidir. Merkeze aktarılan % 2 oranına kadar olan paya ilave olarak alınacak tutarlar, bu fıkrada belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz.

e) İlgili kanununda düzenleme yapılıncaya kadar, 4.12.1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanunun 1 inci maddesindeki kanunî faiz oranı, aylık % 1 olarak uygulanır. Ay kesirleri tama iblağ edilir. Taksitlendirilen veya herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranı uygulanır.

f) Belediyeler ile büyükşehir belediyelerince kamu kurum ve kuruluşlarına uygulanacak su tarife bedelleri, özel işyerlerine uygulanan en düşük tarife bedelini aşamaz.

g) 13.3.1913 tarihli İl Özel İdaresi Kanununun 78 inci maddesinin (16) numaralı bendinin ikinci paragrafı, 2005 yılı için "Yatırım nitelikli katkı tutarlarına ilişkin bilgiler Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına gönderilir." şeklinde uygulanır.

h) 2004 yılına ilişkin elde edilen kârlardan 2005 yılında dağıtılacak üretimi teşvik primi ödemelerinde, 21.12.1967 tarihli ve 969 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin son fıkrasında, 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin onbirinci fıkrasında, 9.5.1985 tarihli ve 3202 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinin onuncu fıkrasında yer alan "iki katını geçmemek üzere" ibareleri "bir katını geçmemek üzere" şeklinde uygulanır ve 29.5.1926 tarihli ve 867 sayılı Kanun kapsamındaki döner sermaye işletmelerinde 2004 yılına ilişkin elde edilen kârlardan, kârın elde edilmesinde emeği geçen 657 sayılı Kanuna tabî çalışan personele, asgarî ücretin yıllık brüt tutarını geçmemek üzere 969 sayılı Kanun uyarınca çıkarılmış olan Yönetmelikte belirtilen esaslar çerçevesinde teşvik primi ödenebilir.

i) 24.7.2003 tarihli ve 4956 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin (d) bendi ile aynı Kanunun geçici 3 üncü maddesinde geçen "1.1.2005" tarihleri ve 5073 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde geçen "1.1.2005" tarihi "1.1.2006" şeklinde uygulanır.

2926 sayılı Kanuna tabî sigortalılardan; 2005 yılı içinde aynı Kanunun 33 üncü maddesine göre belirlenen gelir basamaklarından ilk altı basamakta bulunanlardan altıncı basamak gösterge tutarının, yedi ve daha yukarı basamaklarda bulunanlardan ise bulundukları basamak gösterge tutarının % 20'si oranında sağlık sigortası primi tahsil edilir.

j) 1. 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanunun bütçe uygulamasına ilişkin hükümleri ve 81 inci maddesinin (a), (c) ve (d) bentleri ile bunların yürürlüğüne ilişkin hükümleri 2005 yılında uygulanmaz.

2. 5018 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin (f) bendi gereğince yürürlükten kalkması gereken hükümlerden yukarıdaki (1) numaralı bendin uygulanabilmesi için yürürlüğünün devamı zorunlu olanlar hakkında da (1) numaralı bent hükümleri uygulanır.   

3. 5018 sayılı Kanunun geçici 2 ve geçici 4 üncü maddelerinde geçen "31.12.2004" tarihleri "30.6.2005", geçici 5 inci maddesinde geçen "31.12.2004" tarihi ise "31.12.2005" şeklinde uygulanır.

4. 5018 sayılı Kanunun geçici 9 uncu maddesi, "Diğer kanunlarla 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun bütçe hazırlığına ilişkin hükümlerine yapılan atıflar, bu Kanuna yapılmış sayılır." şeklinde uygulanır.

Bu fıkranın uygulanması ile ilgili olarak çıkabilecek tereddütleri gidermeye, gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 38 inci maddeye ilişkin olarak söz aldım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

38 inci madde, bütçe kanunu uygulamasında Maliye Bakanlığının ihtiyaç duyduğu çeşitli hükümleri barındıran bir madde. Bu maddede yer alan birçok hükmün Anayasaya aykırılığı üzerinde durmayacağım. Biliyorsunuz, Anayasanın 161 inci maddesine göre, bütçe kanunlarına bütçeyle ilgili olmayan hükümler konulamaz. Bunu her vesileyle çokça değerlendirdiğimiz ve benden sonra söz alacak arkadaşlarım da değerlendireceği için, bunun üzerinde durmuyorum.

Maddede, birbiriyle ilgili olmayan çok sayıda hüküm yer almaktadır. Sağlık Bakanlığı personeline dönersermayeden yapılacak ödemelerden, bu ödemelere Gelir Vergisi istisnası tanınmasından, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun uygulanmamasına kadar, belediyelerin kamu kurumlarına satacakları suyun tarife bedeline kadar birçok konuda çok çeşitli hüküm vardır. Ancak, bunlardan bir iki tanesini son derece önemli gördüğüm için, sizlerin dikkatlerine sunmak istiyorum.

Maddenin (a) fıkrasının 8 numaralı bendinde, 1990'lı yıllardan bu yana uygulanagelmekte olan lojman tazminatının 2005 yılında uygulanmayacağı öngörülmektedir. Lojman tazminatı, lojmanda oturmayan kamu personeli için ödenmekte olan bir tazminattır. Zaman içerisinde bu tazminat sembolik hale gelmiştir; bugün için 200 000 liradan 600 000 liraya kadar yükselen bir tazminattır. Yeni Türk Lirasına geçişle birlikte, gerçekten, son derece sembolik olacaktır ve altı sıfırın atılması karşısında, belki, Maliye Bakanlığımız, bunun da 2005 yılında uygulanmamasını öngörmüştür. Olması gereken, tabiî ki, lojmanda oturmayan personel için, bu ödemenin daha anlamlı bir hale getirilmesi; ama, bu, 2005 yılı bütçesinde olmayacaksa dahi, en azından bir iz bedeli olarak, yine, muhafaza edilmesi olmalıydı. Bunun, 2005 yılında uygulanmayacak olmasını son derece yanlış buluyorum.

Yine, maddede yer alan bir başka hüküm, özelleştirme kapsamında olan kuruluşlarda, özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru işçinin çalıştırılamayacağına yönelik bir hükümdür; bunu, son derece önemsiyorum. Benzer bir hüküm, 2004 Yılı Bütçe Yasasında da vardır. 2004 Yılı Bütçe Yasasının 49 uncu maddesinin (t) fıkrasında, sadece özelleştirme kapsamında olan kurumlar, kuruluşlar yönünden değil, tüm kamu kurumları için, İş Yasasının, belli bir oranda terör mağduru işçi, özürlü veya eski hükümlü çalıştırılması zorunluluğu getiren hükmünün uygulanmaması halinde o işyerlerine uygulanacak cezayı düzenleyen hükmü uygulanmamaktadır. 2004 Yılı Bütçe Yasasında, bunun, 30 Haziran 2004 tarihine kadar uygulanmaması öngörülmüştü. Plan ve Bütçe Komisyonunda o maddenin görüşülmesi sırasında -madde, esasen takvim yılının tamamında bu maddenin uygulanmamasına yönelikti- bizim ısrarlı çabalarımız, daha sonra, Genel Kurulda bunu gündeme getirmemiz ve İktidar Partisi milletvekillerinin de buna katılması sonucu bir parça iyileştirme yapılmış, en azından altı aylık bir dönem için, o maddenin uygulanması, yani, İş Kanunun o maddesinin altı ay süreyle uygulanmaması, sonraki altı ayda da uygulanması yönünde bir düzenleme yapıldı.

Şimdi, bu hüküm nedir; 2005 bütçe yasasında yer alan bu hüküm, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, bunun, bu tasarıda olmaması gerektiğini ifade ettik. Anayasaya aykırılığı birinci neden; ama bundan daha önemli neden, ülkemizde sayıları neredeyse 8 500 000'e ulaşan özürlü vatandaşımızın, terör mağduru vatandaşımızın ve eski hükümlü vatandaşımızın özelleştirme kapsamındaki kuruluşlara alınmamasını düzenleyen bu hükmün yanlış olduğunu ifade ettik. Bu son derece yanlış; ama, bu görüşümüzü maalesef komisyonda hükümete kabul ettirme olanağını bulamadık ve Genel Kurulda sizlerin huzuruna geldi. Bu hükmün sosyal devlet ilkesiyle bağdaşır hiçbir yanı yoktur, İş Kanununun bu maddesinin en az 50 ve daha fazla sayıda işçi çalıştıran işyerleri için, işçi sayısının yüzde 6'sı oranında özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru işçi çalıştırması yönündeki hükmün kesinlikle uygulanması gerekir. Bu konuda bizim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak hazırlayıp vermiş olduğumuz bir önerge de vardır, bunu sizlerin dikkatlerine sunuyorum.

Sözlerimi burada bitiriyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 4 adet önerge vardır, önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinin (a) fıkrasına (8) numaralı bentten sonra gelmek üzere aşağıdaki (9) numaralı bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Mustafa Duru

Ahmet Yeni

 

İstanbul

Kayseri

Samsun

 

İsmail Özgün

Necdet Budak

Hasan Anğı

 

Balıkesir

Edirne

Konya

"8) 5272 sayılı Belediye Kanununun 87 nci maddesinin (b) fıkrası, ilgili kanunlarda düzenleme yapılıncaya kadar, il özel idareleri ile il özel idarelerinin kurdukları birlik, müessese ve işletmeler açısından,"

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı tasarının 37 nci maddesinin (a) fıkrasının 8 numaralı bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Anadol

Mehmet Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

 

İzmir

Trabzon

Mersin

 

Birgen Keleş

Kerim Özkan

Oya Araslı

 

İstanbul

Burdur

Ankara

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 37 nci maddesinin (a) fıkrasının 7 numaralı bendinin tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki bendin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

Haluk Koç

 

Trabzon

Mersin

Samsun

 

Kerim Özkan

Ali Kemal Deveciler

Erdal Karademir

 

Burdur

Balıkesir

izmir

 

 

Haşim Oral

 

 

 

Denizli

 

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki son önergeyi okutup işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinin (a) fıkrasının 7 numaralı bendinin tasarı metninden çıkarılmasını ve 8 numaralı bendin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Mustafa Duru

Ahmet Yeni

 

İstanbul

Kayseri

Samsun

 

İsmail Özgün

Fazlı Erdoğan

 

 

Balıkesir

Zonguldak

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire arz ediyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son iki önerge aynı mahiyette olup, 7 numaralı bendin madde metninden çıkarılmasını ihtiva etmektedir.

Her iki önergeyi birlikte işleme alacağım ve gerekçelerini okutacağım:

Sayın İrfan Gündüz ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Özelleştirme kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında da özürlü istihdamına imkân vermek ve 22.5.2003 tarihli ve 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin herhangi bir istisna getirilmeksizin uygulanmasının sağlanmasını amaçlandırmaktadır.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki Sayın Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesi, belli şartlar dahilinde işyerlerinde özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğu getirmiştir. Bu zorunluluğun 4046 sayılı Yasa uyarınca özelleştirme kapsamına veya özelleştirme programına alınan kuruluşlarda yerine getirilmeyeceğinin öngörülmüş olması, hukuka ve sosyal devlet ilkesine aykırıdır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki 3 ve 4 numaralı önergelerin gerekçelerini de okuttum.

7 numaralı bendin madde metninden çıkarılması düşünülmektedir.

Bu önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu önergelerin kabul edilmesiyle, 7 numaralı bent madde metninden çıkarılmıştır. Diğer önergelerdeki bent numaralarını teselsül ettirerek okutacağım.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı tasarının 37 nci maddesinin (a) fıkrasının 7 numaralı bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                             Kemal Anadol (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Anadol ve arkadaşları, 8 numaralı bendin çıkarılmasını teklif etmişti; fakat, 7 numaralı bent çıktığı için şu anda bu metin 7 numaralı bent oluyor.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu hüküm, lojmanda oturmayan personele verilecek lojman tazminatını düzenlemektedir. Yeni Türk Lirasına geçiş nedeniyle bu tazminatın kaldırılması yerine, sistemde muhafaza edilmesi ve artırılmasının düşünülmesi daha doğru olur.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinin (a) fıkrasına, 7 numaralı bentten sonra gelmek üzere, aşağıdaki 8 numaralı bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                             İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları

"8)5272 sayılı Belediye Kanununun 87 nci maddesinin (b) fıkrası, ilgili kanunlarda düzenleme yapılıncaya kadar, il özel idareleri ile il özel idarelerinin kurdukları birlik, müessese ve işletmeler açısından,"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 5272 sayılı Belediye Kanununun 87 nci maddesinin (b) fıkrasıyla yapılan düzenleme sonucunda, il özel idareleri ve mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelere ait kadro işlemleri açısından hukukî boşluk oluşmaktadır. Bu düzenlemeyle, il özel idareleri ve mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelerin kadro işlemleri açısından oluşan hukukî boşluğun önlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi, kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi 38 inci madde olarak okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 38.- Bu Kanun 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 38 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; sizleri, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir bütçeyi daha, neredeyse, tümüyle kabul etmenin eşiğine geldik. Bu, nasıl bir bütçe; yürürlük hükmü münasebetiyle, bu konuda birkaç açıklama yapmak istiyorum.

Bu bütçe, sosyal devlet ilkesine duyarsız kalmış bir bütçedir. Daha önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış olan milletvekili arkadaşlarım, bu bütçenin sosyal devlet ilkesine ne kadar duyarsız olduğunu, yoksul halk kesimlerinin sorunlarını çözmekten ne kadar uzak bulunduğunu açık seçik bir biçimde dile getirdiler; ama, ben, bu bütçeyle ilgili olarak bir başka hususta görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Bu bütçe, bu kanun tasarısı, yalnız sosyal devlet ilkesine değil, hukuk devleti ilkesine de duyarsız bir tasarı. Bütçe ayrı bir yasama işlemi türüdür, kanun ayrı bir yasama işlemi türüdür. Bunlar o kadar birbirinden ayrıdır ki, Anayasamızın 87 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri sıralanırken "kanun yapmak, bütçe tasarılarını kabul etmek" diye iki ayrı ibare altında bu yasama türleri ifade edilmiştir.

Anayasanın 88 inci maddesinde, kanunların teklif ve görüşülme usullerine değinilmiş; ama, bütçe bunların dışında tutularak, Anayasanın 163 üncü maddesinde bütçenin görüşme esas ve usullerine değinilmiştir; ama, ne yazık ki, 22 nci Dönemde yapılan tüm bütçelerde, kanun ile bütçe kanununun birbirinden farklı yasama işlemi türleri olduğu gözardı edilmiş ve yasayla yapılması gereken işler de bütçe kanununda yapılmaya çalışılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 161 inci ve 162 nci maddesi, bütçede, bütçe dışında hiçbir hükmün yer almayacağını göstermektedir; ama, bu tasarının pek çok hükmü bütçeyle ilgili değildir; yasalarda değişiklik yapılmıştır. Bütçe kanunu tasarısıyla yasalara yeni düzenlemeler eklenmiştir ve hatta, birtakım yasaların bir yıl için uygulanması bütçe kanunu marifetiyle ertelenmiştir. Bunlar, bütçe kanunu marifetiyle yapılamayacak olan işlemlerdir; çünkü, bütçe, bir yıllık; yani, belli bir süreyle geçerli olan bir yasama tasarrufudur. Halbuki, bütçe kanunu aracılığıyla yasalara eklediğimiz, yasalarda değiştirdiğimiz hükümler, bütçe kanunu hükmünü ifade ettikten sonra da hüküm ifade edecektir veya en azından, sürekli olarak hüküm ifade eden bu kanunlarda bir bütçe yılı için geçerli olmak üzere değişiklikler yapılmaktadır. Anayasa, bu tür değişikliklerin, bu tür düzenlemelerin bütçe marifetiyle yapılmasını engellemiştir; ama, biz, 22 nci Dönemde mütemadiyen Anayasanın yasakladığı bir işlemi yapıyoruz. Bu olay bir şeyi ortaya koyuyor, bir şeyi kanıtlıyor; Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğunun, çoğunluk olduğuna güvenerek her şeyi yapabileceğine inandığını; hatta, Anayasa hükümlerinin bile bir kenara atılmasını sağlayabileceğine inandığını ortaya koyuyor. Bu, yanlış bir durum. Bu yanlıştan bir an önce sıyrılmamız lazım. Bu anlayış, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluğuna güvenerek sergilediği bu anlayış, hukuka saygısızlığı ifade ediyor. Çoğunluğun, artık, hukuk sınırları içerisinde kalmaktan hoşlanmadığını, kendisini hukukla ve özellikle Anayasayla bağlı saymadığını ortaya koyuyor. Bu, güzel bir gidiş değildir. Çoğunluklar dilediklerini yapabilirler; doğru; ama, bir tek koşulla; hukukun temel ilkelerinin ve Anayasanın sınırları içerisinde kalmak koşuluyla. Eğer bu sınırları kabul etmezseniz, çoğunluk, çoğunluk diktatöryasına gider. Bu sözleri, bu kürsüde defeatle yinelemek zorunda kaldım. Bundan dolayı fevkalade üzgünüm; ama, bu sözlerin uyarısından ders alınmamış olmasını görmekten de çok daha fazla üzgün olduğumu burada ifade etmek zorundayım.

Değerli arkadaşlarım, nereye gidiyoruz? Çoğunluk olmak bize her şeyi yapma imkânını vermez. Çoğunluk olmak, hukukun genel ilkelerine uygun ve Anayasa sınırları içerisinde yasama erkini kullandığınız zaman bir anlam ifade eder, hukuk devletinin çatısı altında bizi yaşamak imkânına kavuşturur; ama, sizin, burada, çoğunluk olarak, çoğunluğunuza güvenerek Anayasayı hiçe saymanız, devletimizi bir hukuk devleti olmaktan uzaklaştırmaktadır.

Avrupa Birliğine girmeyi arzu ediyoruz; ama, unutmayalım ki, yerine getirip getirmediğimizin araştırıldığı Kopenhag Kriterlerinden birisi de, hukuk devletini gerçekleştirmektir, hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmektir. Bu türlü hareket edersek, biz, hukukun üstünlüğünü gerçekleştirdiğimize başkalarını nasıl inandıracağız? Hadi, kendimizi bir aldatmacayla inandırdık diyelim; ama, başkalarını nasıl inandıracağız; bu sorunun yanıtını bulamıyorum.

Değerli arkadaşlarım, şöyle rastgele, bütçe kanunu tasarısına bakıyorum; 15 inci maddede, 21 inci maddede, 22 nci maddede, 25 inci maddede, 28 inci maddede, 29 uncu maddede, 32 nci maddede, 36 ncı maddede ve 37 nci maddede, Anayasaya aykırı ve bütçe kanunu tasarısında yer almaması gereken birsürü hüküm var.

Şimdi, bunlarla ilgili olarak, kuşkusuz, Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasaya saygı anlayışı gereği, Anayasa Mahkemesine iptal davası açmak zorunda kalacağız. Daha geçen gün, Anayasa Mahkemesinin bütçesini görüşürken, Anayasa Mahkemesinin bu iptal davaları nedeniyle her gün biraz daha ağırlaşan görev yükünden söz ettik ve dedik ki "bu görevi, bu görev yükünü azaltmak bizim elimizde." Eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Anayasaya uygun yasalar çıkarırsak, Anayasa Mahkemesinin görev yükü de azalır; ama, buyurun, işte, bakın, bir kalem daha! Anayasa Mahkemesinin görev yükünü artırmak üzere, bizim burada yasalaştıracağımız bir kanun daha!

Değerli arkadaşlarım, ben, yürürlük hükmünden yararlanarak, bu konuda bir kere daha sizleri uyarmayı bir görev bildim. Unutmayınız ki, hukuk, bir devletin temelidir. Hukuka saygı da, bir devleti, devlet niteliğinde yaşatacak olan temel unsurdur. Eğer, bu unsur çökerse, hukuka saygısız olursak, devlet olmanın da yolunu baltalamış oluruz ve unutmayınız ki, hukuka saygısızlığı Türkiye Büyük Millet Meclisi yaparsa, bu yasalara uymak zorunda olduğunu düşündüğümüz vatandaştan bu yasalara uymasını da kolay kolay bekleyemeyiz. Yasaları yapan Anayasaya uymazsa, yasalara uymak zorunda olan vatandaş da bu yükümlülüğünü aynı keyfî anlayış içerisinde yerine getirmeye kalkışırsa, devlet, devlet olmaktan çıkar.

Umarım, bundan sonraki bütçelerde bu tür bir konuşma yapmak gereğini, Cumhuriyet Halk Partisi olarak duyacağımız bir ortam yaratılmaz.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Araslı.

Sayın milletvekilleri, 38 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teknik bazı çalışmalar yapacak arkadaşlarımız; onun için, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.17

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.34

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Çalışmalara kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

l. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 40 ıncı maddesini 39 uncu madde olarak okutuyorum:

Yürütme

MADDE 39. - Bu Kanunun;

a) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,

b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,

c) Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay Birinci Başkanı,

d) Diğer hükümlerini Maliye Bakanı,

Yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe yasa tasarısının son maddesini görüşüyoruz. 2005 yılında geçerli olacak yeni bir bütçe tasarısıyla karşı karşıyayız.

Biz, bu bütçe tasarısının, 1990 sonrasında IMF programlarının uygulandığı dönemlerdeki bütçelerin bir benzeri olduğunu; yani, antisosyal özlü, topluma bir şey vermeyen, bir borç ödeme bütçesi olduğunu söylüyoruz; bunu aslında sizler de söylüyordunuz; muhalefet sıralarındayken, daha üç yıl önce, bunlar, sizin de söylediğiniz şeylerdi. Şimdi, iktidara geldiniz, benzer bütçeleri karşımıza getiriyorsunuz ve muhtemelen, IMF'yle yaptığınız üç yıllık yeni anlaşma dolayısıyla, bir üç yıl daha benzer bütçelerle haşır neşir olacağız.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye'de, millî gelire oranla yüzde 6,5 faizdışı fazla veriliyor; bu, beş yıldır veriliyor, bir üç yıl daha verilmesi isteniyor; bu, çok yüksek bir orandır. Arjantin, Brezilya örneklerinde bu oranlar yüzde 3, yüzde 4 dolaylarında. Türkiye, yüzde 6,5'i bir üç yıl daha taahhüt ediyor; üstelik de, son on yıldır, onbir yıldır sürekli olarak bütçesi faizdışı fazla vermeye zorlanmışken. Bakınız, size rakamlar vereyim: 1994-1995 yılları, ikisinin ortalaması yüzde 3,5 dolayında birinci yıl fazla verdi, yani, faizdışı fazla verdi; izleyen iki yılda 1996-1997 yıllarında yüzde 1'dir ortalaması. Daha sonra, 1998-1999; yani, IMF gözetimi altında, yakın izleme anlaşmasının olduğu 1998 yılı ve 1999 yılında yüzde 3,2 dolayında bir faizdışı fazla verildi. Daha sonra, 1999 yılı sonunda IMF'ye verilen birinci niyet mektubundan itibaren, 2000, 2001, 2002, 2003, 2004 ve 2005 yılını da katıyorum -konsolide bütçe için sadece söylüyorum bunları- bu yılların ortalaması olarak yüzde 5,6 dolayında bir faizdışı fazla. Bildiğiniz gibi, faizdışı fazla yüzde 6,5 derken tüm kamu kesimi kapsanıyor; dolayısıyla, bütçe bunun en büyük bölümünü oluşturmakla birlikte, tamamını oluşturmuyor, bunun dışında kamu kesiminden de, KİT'ler ve diğer alanlardan da fazla verildiği için toplamın yüzde 6,5'e ulaşması hedefleniyor. Sadece bütçeden verilen faizdışı fazla, yüzde 5,5'i aşmakta; sizin 2005 yılı hedefiniz de zaten 5,62 dolayındadır. 

Şimdi, bunun bu geçtiğimiz dönemde, 9 Aralık 1999'dan itibaren 18 tane niyet mektubu verilerek -bunların bir kısmını da sizler verdiniz- bugünlere geldik. Şimdi, önümüzdeki üç yıl içinde 11 tane daha IMF'ye niyet mektubu yazacaksınız ve benzer bütçeleri karşımıza getireceksiniz.

Değerli arkadaşlarım, peki, niye biz bu faizdışı fazlaları veriyoruz; niçin bu birincil fazlaları bütçelerde veriyoruz. Yani, bütçelerimiz faizler çıktığında, faizler hariç tutulduğunda açık değil, fazla veriyor; niçin böyle bir şeye zorluyoruz bütçeleri? Bunu zorlarken ne yapıyoruz; her türlü sosyal harcamayı kısarak yapıyoruz. Yatırımları kısıyoruz, tarıma vereceğimiz ödenekleri kısıyoruz, her türlü sosyal harcamayı kısıyoruz, eğitimi, sağlığı vesaireyi kısıyoruz. Hatta, kısmanın  ötesinde, diyoruz ki "bunlar piyasaya verilsin; yani, eğitim, sağlık özelleşsin."

Bütün bu kısmaları niçin yapıyoruz; borçları ödemek için. Borçları ödemek için başımızda da bir bekçi duruyor, IMF bu; bu borçların nasıl ödendiğine bakıyor.

Peki, bu, bir şeye yarıyor mu; yani, bakın, biz 1994'ten bu yana, 2005 dahil, onbir yıl, hatta oniki yılın bütçelerini söylüyorum, bütün bu faizdışı fazlaları verdik de ne oldu; yani, bizim borç yükümüzde azalma mı var; tam tersine, IMF'nin 2000 yılı programından sonra müthiş bir patlama oldu. IMF'nin kendi programı 2001 yılında krize yol açmış bir program oldu ve bizim borç yükü tırmandı.

Yani, hâlâ biz, borç rasyoları itibariyle kriz öncesi döneme dönmüş değiliz, 1999'a dönmüş değiliz. Yani, IMF 1999'da bu ekonomiyi eline aldığında, bugün ulaştığımız, 2005 yılında ulaşacağımız noktadan daha iyi bir durumdaydık. Yani, önce, daha da kötü bir duruma getirdi, şimdi bizi yönetebilmek açısından daha iyi bir modeli, tam denetimi altına alarak, bir yeni modeli uygulamaya çalışıyor.

Türkiye'de borçlar, içborç itibariyle baktığımız zaman, millî gelire oranla azalmıyor, Türkiye'de azalır gözüken dışborçlar, değerli arkadaşlar. Dışborçların millî gelire oranla azalmasının nedeni de, Türk Lirasının dolara kıyasla değer kazanmış olmasıdır. Eğer, bu saadet sona erer, Türk Lirası-dolar paritesi Türk Lirasının aşırı değerli konumundan kurtulursa, orada da büyük bir patlama olacak; ama, şimdilik, bu değer kaybı dolayısıyla, bizim toplam kamu borç yükünün millî gelire oranında bir azalma gözüküyor; ama, bu, içborçlarda gözükmüyor.

Soruyu sormak lazım; bu kadar çok faizdışı fazla veriyoruz; yani, daha az tüketmesi için toplumun boynuna, boğazına cendereyi geçiriyoruz, kamu hizmetlerini daha az sunuyoruz, vergileri daha fazla alıyoruz; peki, bunun sonucunda bir refah var mı, bir ferahlık var mı; hayır. Dolayısıyla, bu nafile çaba, üç yıl sonra, bu kürsüde, buralarda tekrar konuştuğumuzda acaba neye yol açacak; belki, siz de o zaman nedamete erersiniz; onu bilemem.

Değerli arkadaşlar, bütçenin ekonomik işlevi bozulmuştur, bütçe yatırım yapamayan bir bütçedir. Bu yılki artışa rağmen, yatırımların reel düzeyi, 1999 düzeyinin altındadır; gerek kamu gerek özel yatırımlar itibariyle altındadır. Dolayısıyla, biz, hâlâ, kaybettiğimizi; yani, 1999'u, 2000 öncesini bulamamış bir ekonomiyiz.

Böyle bir ekonomide ekonomik işlevi bozan, altyapı yatırımları yapamayan bir bütçeyle karşı karşıyayız. Bu, aslında, Türkiye'deki girişimci kesimin, Türkiye'deki sermayenin de kendisini yeniden üretmesi açısından çok ciddî sıkıntılara yol açmaktadır. Bunlara, sadece bölünmüş yol yapmakla çözüm bulamazsınız. Bütün diğer yatırımları ayıklayarak, bir gösteriş yatırımı olarak sadece ona eğilerek sorunlara çözüm bulamazsınız. Kamu yatırımlarının azalmasının doğrudan bir etkisi, aynı zamanda, istihdam azalışları üzerinde ortaya çıkar; bunu önleyemezsiniz.

Bütçelerin sosyal işlevleri bozulmuştur ve bozulmaya devam etmektedir. Bakınız, bütçeler, iki aşamada gelir dağılımını düzeltici ya da bozucu işlev görürler. Vergi öncesinde ve kamu harcaması öncesinde, gelir, emek-sermaye arasında bir şekilde dağılır; bir ücret pazarlığıdır, vesairedir. Siz bunun üzerine vergiyle gittiğiniz zaman, bunu düzeltici bir işlev yapmalısınız. Bunun yolu, artan oranlı vergi sistemiyledir; yani, Anayasada da belirtildiği gibi, malî gücüne göre vergi ödemektir. Bunu yapabilirseniz, vergi almakla, gelir dağılımı üzerinde olumlu bir etki yaratmış olursunuz, vergilerin böyle bir etkisi olur. Oysa, sizin vergi sisteminiz yüzde 73 oranında tüketim vergilerine dayandığı için, dolaylı vergilere dayandığı için, vergiyi alırken gelir dağılımını daha da bozucu bir işlev yaratıyorsunuz.

İkincisi; bütçeler, harcama yaparken gelir dağılımını düzeltmeye çalışırlar. Harcamalar, daha çok, sosyal açıdan bu harcamalara daha fazla ihtiyacı olanlara, istihdam artırıcı harcamalar yönünde veya her türlü sosyal yardım, sağlık, eğitim gibi uzun vadede sonuçlar alınabilecek birtakım harcamalar olabilir, tarım harcamaları, tarım desteklemeleri üzerinden olabilir. Bütün bunlar ortada yokken, siz, sadece gelirleri alırken değil, vergiyi alırken değil, aynı zamanda harcamaları yaparken de gelir dağılımını bir kere daha bozuyorsunuz. Gelirin yeniden bölüşümüne, yeniden dağıtımına bu kadar olumsuz etki yapan bir iktidarın, çıkıp da, bir sosyal bütçeden bahsetmesi imkânı var mıdır?!

Değerli arkadaşlarım, bir de, unutmamamız gereken bir şey var. Türkiye'de emek verimliliği yükselmektedir. Sizin iktidarınız döneminde, son iki yılda, emek verimliliği yüzde 14 oranında artmıştır; iyi bir şey; ama, bununla paralel olması gereken bir başka şey de, artan emek verimliliğine karşılık reel ücret artışlarıdır. Ama, ne gezer! Sanayi işçisinin reel ücretlerinde yüzde 7,2'lik bir azalış var, ortalamada reel ücretlerde yüzde 1,4'lük azalış var; yani, hem daha verimli çalışacaksınız hem de daha az ücrete razı olacaksınız. Bu, adalet mi, bu, adalet ve kalkınma mı? Bu soruyu size soruyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, düşük ücret politikasını, sanayileşmenin ve ihracat politikasının merkezine koymuştur. Türkiye'de sanayicinin, ihracatçının oynayabileceği hiçbir şey kalmamış, sadece ücretlerle oynayabiliyor. Ne kur politikası ne başka bir şey destek, sadece ücretlerle oynuyor. Sadece ücretleri aşağı çekerek rekabet edebilir misiniz? Çin'le rekabet edemezsiniz. Oradaki tarihî olarak oluşmuş reel ücret düzeyleri ile sizin düzeyleriniz arasında hâlâ bir fark kalır; orayla rekabet edemezsiniz. Dolayısıyla, Türkiye'nin çıkışı ücretleri düşürmekte değil, Türkiye'nin çıkışı, daha vasıflı, daha nitelikli emek kullanmakta; ama, daha yüksek ücretle emek kullanmakta; Türkiye'nin çıkışı, burada; tabiî, kayıtdışını da önlemede.

Bakınız, asgarî ücret üzerine, özellikle bu iktidar döneminde, çok büyük spekülasyonlar yapılıyor. Şu an asgarî ücret, 1999 yılı düzeyinin reel olarak yüzde 5,5 altında.

Sayın Bakana ve tabiî, aracılığıyla Sayın Başbakana soruyorum; bu mudur adalet?! Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı; yani, gıda harcamalarının alt sınırı -en düşük olanını veriyorum; Türk-İş'in rakamlarını vereyim, başkaları biraz daha yüksek- 496 000 000 lira. 4 kişilik bir aile. O ailenin 4 ferdinin de çalıştığını düşünelim; 4 kere 303, çarpın, 1 200 000 000 eder.

Değerli arkadaşlarım, 1 200 000 000, asgarî geçinme düzeyi olan 1 500 000 000'un altında; çünkü, gıda harcamaları 500 000 000; ama, Türkiye'de, gıdadışı harcamalarla beraber, 4 kişilik bir ailenin geçinme gideri asgarî 1 500 000 000. Bir ailenin 4 ferdi asgarî ücretle çalışsa dahi alabildikleri 1 200 000 000; bu mu adalet?!

Sayın Bakan, size soruyorum; bu mu adalet?! Cevap hakkınız var, buyurun, konuşursunuz, siz bakansınız; ama, cevap vermek değil, çözüm bulmak önemli; çözüm! Cevaplar, kuru cevaplar karın doyurmuyor Sayın Bakan, çözüm bulacaksınız, çözüm! 

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tamam... Tamam...

OĞUZ OYAN (Devamla) - Simit ile asgarî ücreti karşılaştırıyordu Sayın Başbakan, hadi şimdi karşılaştırsın bakalım, görelim. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bir enflasyon tutturmuş gidiyorsunuz. Enflasyonun düşmesi iyi bir şey; ama, ondan daha iyi bir şey var; ne biliyor musunuz; hayat pahalılığının azalması. Enflasyonun düşmesi hayat pahalılığının düşmesi anlamına gelmez. Şöyle bir örnek vereyim: Enflasyon yüzde 10; ama sizin gelirinizdeki artış yüzde 0; yani, hiç artmadı; enflasyon yüzde 10 olmaya devam ediyor. Siz kaybediyor musunuz, kazanıyor musunuz; kaybediyorsunuz; yani, sizin geliriniz yüzde 0 artmış ya da yüzde 5 artmış; ama, enflasyon yüzde 10 artmışsa, siz reel olarak kaybedenler tarafındasınız. Dolayısıyla, enflasyonun düşmesinden daha önemli olan, hayat pahalılığının düşmesi; yani, hayatın ucuzlamasıdır.

YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Hocam, yanlış söylüyorsunuz.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Hayır, her şeyin rakamı var.

Bakın, şimdi size rakamlar vereyim. Sizin devraldığınız dönemi; yani, 2002 ile 2004 sonunu karşılaştıralım. Biraz önce söylediğim, o 496 000 000 liraya çıktı dediğim mutfak harcamalarındaki artış sizin döneminizde yüzde 44'tür. Peki, memur maaşlarındaki ortalama artış kaçtır; yüzde 26'dır. Yani, yüzde 44'ü görmeseniz "fena değil, yüzde 26 artmış" diyeceksiniz; ama, sizin yüzde 44 hayat pahalılığı, yani mutfak gideri artışınız var. Bu durumda, memur yoksullaşmış mıdır, feraha mı kavuşmuştur, cevabı siz verin.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Hangi verilerden yararlanıyorsunuz?

OĞUZ OYAN (Devamla) - Bunlar Devlet İstatistik Enstitüsünün verileri.

Ortalama, sanayi işçisinin ücret artışı, iki yılda -sizin döneminizde- yüzde 34; ama, mutfak giderlerindeki artış yüzde 44. Peki, ne olmuştur, burada ortalama, sanayi işçisi feraha mı kavuşmuştur, cevabı siz verin.

Türkiye'de, sizin döneminizde, son iki yılda, çalışabilir nüfusun sayısı 1 796 000 kişi arttı; 1 800 000 kişi arttı. Peki, bu dönemde istihdamdaki toplam artış ne; sadece 46 000 kişi. Yani, bir taraftan 1 800 000 çalışabilir nüfus artışı var, buna karşılık sizin istihdamdaki artışınız 46 000.

Şimdi, bu yeni üç yıllık katılım öncesi ekonomik programda çok daha iddialısınız; yani "yılda toplam 1 650 000 kişiye yeni iş sahası" diyorsunuz. Peki, ben soruyorum; yani, iki yılda 46 000 artırarak mı bu işler olacak; herhalde, bunun bir cevabının bulunması lazım. Türkiye'de işsiz sayısı, geniş anlamda baktığımızda, 4 000 000-4 500 000 dolayındadır. Buna karşı ne gibi önlemlerinizin olduğunu, biz, buradan duymak istiyoruz; sadece biz, önümüzdeki üç yılda, yılda şu kadar istihdam yapacağız demek yetmiyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, size bir başka yoksullaşma göstergesi vereyim; gelir dağılımı çarpıklığından, gelirin kendisinden çok daha önemli. İnsanların gelirini belirleyen, onların satın alma güçleridir, tüketim güçleridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bakınız, Türkiye'de en yoksul yüzde 20'nin, toplam tüketim içindeki payı yüzde 8,8'dir. Aslında, millî gelir dağılımına baktığınız zaman bu daha düşük; ama, tüketim daha önemli, insanlar aç yaşayamıyorlar.

En varlıklı yüzde 20'nin payı, yüzde 39,8; yaklaşık yüzde 40. Burada, gelir dağılımına kıyasla daha daralmış görüyorsunuz; çünkü, burada, söz konusu olan tüketim. Tasarrufları hesaba katmıyorsunuz, bu birinci dilim, en yoksul yüzde 20'nin tasarrufu yok, öbürlerinin tasarrufu var; çünkü, her şeyi, bütün geliri tüketemiyorsunuz. Ama, çok çarpıcı bir örnek vereyim; sağlıkta bu fark açılıyor; ama, daha fazla açıldığı bir yer var. İnsanlar sağlıkta da bir şekilde sağlık harcaması yapmak zorunda kalıyorlar; ama, bunun inanılmaz derecede açıldığı yer neresi biliyor musunuz; eğitim. Toplam eğitim giderleri içerisinde en yoksul yüzde 20'nin payı yüzde 1,2; en varlıklı yüzde 20'nin payı yüzde 69,1.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen konuşmasınız tamamlayınız.

AHMET YENİ (Samsun) - Biraz da zenginlerden bahsedin, ne olur yani...

OĞUZ OYAN (Devamla) - Bu bir gerçek, ben size tabloyu pembeye boyamıyorum. Ben, burada tabloyu karaya da boyamıyorum. Ben, tablo neyse onu veriyorum.

Bakınız, eğer, eğitimde bu kadar büyük eşitsizlik varsa, tabiî, tarikatlar yükselecektir, tabiî, Kur'an kursları yükselecektir, tabiî, birtakım tarikatların bursları alıcı bulacaktır.

Değerli arkadaşlarım, devletin görevi, bu yoksul öğrencilere bedava imkân sağlamaktır, bu yoksul öğrencilere burs sağlamaktır, yurt sağlamaktır; ama, bunu piyasaya ve tarikatlara bırakamazsınız. Bırakırsanız, bu Türkiye'nin geleceğini dinamitlersiniz. O nedenle, bu yoksul, eğitime pay ayıramayan kesimleri, biz Meclis olarak -buradan haykırıyorum- kötü niyetlilerin elinden hep beraber kurtarmalıyız; çünkü, Türkiye'nin geleceği ya karanlık olacak ya aydınlık olacak... (AK Parti sıralarından "aydınlık olacak" sesleri)

Bu aydınlık, sizden gelmeyecek gibi gözüküyor, en azından, ben, bunu, bu bütçe tartışmaları sırasında burada belirtmeyi bir görev biliyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Karanlığa götüremezsiniz, aydınlık olacak.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, tabiî, ekonomiyi ekonomi hocasından dinlemek başka oluyor. Bize anlattı Hocamız; sağ olsun, teşekkür ediyoruz. Yalnız, ufak tefek düzeltilmesi gereken bazı hususlar var. Olur da, talebelerine de anlatır. O zaman talebelerini biraz yanlış yetiştirmiş olur. O da şu: Faizdışı fazla bizim gibi ekonomilerde fevkalade önemlidir. Eğer ekonomik istikrar istiyorsak, bu faizdışı fazlaya önem vermemiz lazım.

Bizim gibi ekonomilerin özelliği nedir; bizim gibi ekonomilerin özelliği, maalesef, yüksek kamu borç stoku altında bütün bir millet çok yüksek faizler ödeme mecburiyetinde bırakılıyor. Bakınız, Türkiye'nin ödediği faizler bir senede 40 milyar dolara yakın. Türk Milleti, bir senede 40 milyar dolar faiz ödüyor. Şimdi giderek azalıyor tabiî bu. Bunu artarak ödemeye devam mı edelim, yoksa milletin üzerinden bu kamburu almamız mı lazım? Eğer biz bunu milletin üzerinden almak, azaltmak, tamamen kaldırmak istiyorsak, ekonomiyi istikrara kavuşturup, ülkenin riskini azaltmaya mecburuz. Ülkenin riskinin azaltılabilmesi için bu faizdışı fazlayı vermek mecburiyetindeyiz. Yüzde 6,5'i onun için veriyoruz.

Biz geldiğimizde faizler neydi; 69-70'lerdeydi. Hele hele, Irak savaşında gördük nerelere tırmandığını. Şimdi, kaçlarda; 20-21 aralığına indi. Niçin indi; işte, bu faizdışı fazlayı verdiğimiz için.

Şimdi, Brezilya'dan bahsediliyor ve "Brezilya daha az faizdışı verdi" deniliyor. Brezilya, acaba, tam incelenip de mi söyleniyor, yoksa, alelusul mü söyleniyor, anlayamadım.

Brezilya'nın borcu bizim borçlarımız kadar; ama, gayri safî millî hâsılası, 550-600 milyar dolar arası. Neden; 185 000 000 nüfusu var ve gayri safî millî hâsılası, neredeyse bizimkinin 2 misli. Dolayısıyla, faizdışı fazla hesaplanırken, hem gayri safî millî hâsıla hesaplanır hem büyümeler hesaplanır hem kamu borç stoku hesaplanır ve ona göre yapılır. Hocamız ekonomist; bunu, gayet iyi biliyor; ama, herhalde, muhalefet partisinin bir sözcüsü olarak söyledi bunu. Ben, aksi takdirde, ekonomi bilimi ile bunu birleştiremiyorum, zorluk çekiyorum.

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Son cümleleri de hiç uymadı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Son cümlelerini, ben, aynen kendisine iade ediyorum tabiî; biz onu kabul etmiyoruz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hayır, orada kalsın bence.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, demek ki, Hocamın, Brezilya'yla biraz daha ilgilenmesi lazım. Ben iki üç ay önce Brezilya'daydım. Hocamı da bir ara, inşallah, ben gidersem veyahut da bir şey olursa, bir gönderelim Brezilya'ya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Asgarî ücretler konusunda konuşuyor. Bakınız, biz geldiğimiz zaman asgarî ücretler 225 000 000 lira civarındaydı.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Şimdi kaç lira?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, 318 000 000 liraya, 320 000 000 liraya geldi. En büyük artışı asgarî ücretlerde yapmak, bizim Hükümetimize nasip oldu. Kalkıp da, asgarî ücretlerle ilgili nasıl böyle bir laf eder?! Yani, sanki, asgarî ücretleri azaltmışız gibi bir şeyle karşılaşıyorum ben. Asgarî ücrette en yüksek ücret artışı bizim Hükümetimiz zamanında olmuştur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sevgili Bakanım, 150 dolardan 234 dolara çıktı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, soruyorum, enflasyon, enflasyon... Bir tutturmuşsunuz, enflasyon diyorsunuz. Sayın Hocamız, ekonomi profesörü olmasa, emin olun, normal, konuşabilir diyeceğim. Bir ülkede enflasyonun düşürülmesi kadar önemli bir husus var mı?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Önemsiz demedi ya...

OĞUZ OYAN (İstanbul) - Daha önemlisi, hayat pahalılığını düşürmek Sayın Bakan, anlamanız için söylüyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İşte, onu da söylüyorum, "hayat pahalılığı" da diyorsunuz, şimdi onu da anlatacağım.

Enflasyonun düşürülmediği bir ülkede istikrarlı ekonomiden bahsedilemez, kalkınmadan bahsedilemez. Enflasyonun yüksek olduğu bir ekonomi, hastalıklı bir ekonomidir.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Aksini söyleyen mi var?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Aksini söyleyen yok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yok mu? Peki. Bir daha o zaman enflasyon nedir diye tutturmuşsun demeyin bize.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - "Hayat pahalılığı" dedi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, gelelim hayat pahalılığına. Bakınız, arkadaşlar, burası milletin kürsüsüdür, burada konuşulurken rakamlara iyi bakalım. Yani, tamam, muhalefet olarak iktidarı illa tenkit etmek için birsürü şey söyleyebilirsiniz; ama, rakamları çarpıtmayın. Bakınız, Devlet İstatistik Enstitüsü diye bir şey var. Bizden önce de vardı, bizim zamanımızda da var, bizden sonra da olacak. Bütün rakamları topluyor, ne ise söylüyor. Şimdi, "mutfak masrafları çok arttı" diyor, gıda masraflarındaki -Kasım 2004'e göre konuşuyorum- 12 aylık artış oranı yüzde 6,1. Hani nerede bu şey, gıda artışı Hocam?! Hocam nereden alışveriş ediyorsunuz allahaşkına, yani, biraz halkın arasına girin!.. (AK Parti sıralarından alkışlar) Lüks yerlerden mi, ne, anlayamadım ben.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Pazardan... Cumartesileri, Meclisin bitişiğinde pazar var; pazara gidelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -Gıda -DİE'nin (Devlet İstatistik Enstitüsünün) rakamı- bir yılda yüzde 6,1 artmış, kasım ayına göre. Enflasyon, yüzde 9,8. Demek ki, enflasyonun da altında artan kalemler bunlar; gıda. Kalkıp da yüzde 40 arttı dersen, bu olmaz... Olmaz...

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Çarpılır!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, talebelere ne yaptınız? Talebelere vermediniz de Kur'an kurslarına... Hocam, talebeler, çok şükür, bizim zamanımızda gördü bursları. 45 000 000 liraydı biz geldiğimizde, iki senede 110 000 000 liraya çıkardık ve şimdi müracaat edip de burs almayan kimse yok bizde. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ben yarın size göndereceğim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - 2005 yılı bütçesini konuşuyoruz. 2005 yılı bütçesinde Kredi Yurtlar Kurumuna verdiğimiz 1,2 katrilyon Türk Lirası.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Müracaat edip de burs alamayanlara kendi maaşınızdan burs verecek misiniz? Ben size yarın 20 tane getireceğim. Bir sürü öğrenci var; burs alamadılar. Nasıl yok Sayın Bakan! Ben göndereceğim isimlerini yarın size.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, biz, milletin parasını millete veriyoruz; milletin parasını milletin evlatlarına veriyoruz, talebelerine veriyoruz ve bundan dolayı da çok memnunuz; çünkü, bizden önce 45 000 000 lira veriliyordu, bizim zamanımızda 110 000 000 lira veriliyor ve Kredi ve Yurtlar Kurumuna bu millet, bütçesinden, 1,2 katrilyon lira para verecek; ama, nasıl; yöneticiler biz olursak veriyor, hükümet biz olursak verebiliyor. İşte fark bu! (AK Parti sıralarından alkışlar)

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Müracaat eden herkese var mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, gelip de hiçbir ilmî dayanağı olmayan ve burada konuşulmasını bile...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - "Herkes burs alıyor" dediniz. Peki, burs alamayanlara burs verecek miyiz?(AK Parti sıralarından "şartlarını yerine getirirse alır" sesleri, gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Liste getireceğim size, liste!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sayın Özyürek, ben Türkçe konuşuyorum; isterseniz İngilizce de konuşurum.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - "İsteyen herkese burs verdik" dediniz, "isteyen herkes burs aldı" dediniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Efendim, bize burs için müracaat edenlere burs veriyoruz.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Müracaat edip de alamayan yüzlerce insan var; burs alamayanlara da burs verecek misiniz?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Alamayanlar ne olacak? Alamayanları gönderelim mi?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Müracaat etsinler... "Alamayan ne olacak" diyoruz yahu!.. Bu kadar basit. Müracaat edin, bakın, bursunuzu nasıl alıyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Müracaat edemezler; müracaat süresi geçti. Böyle bir şey olmaz. Demagoji yapmayın lütfen.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Siz demagoji yapıyorsunuz; ama, bu gerçekleri bir gün göreceksiniz ve bizi o zaman alkışlamaya başlayacaksınız, başka çareniz yok.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, müracaat etsin diyorsunuz. Müracaat süresi geçti. Böyle bir şey olmaz!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben, sadece birtakım gerçekleri dile getirmek için, birtakım hakikatleri anlatmak için huzurunuza gelmiş bulunuyorum.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan, kendisinden önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Oğuz Oyan'ın ileri sürdüğü görüşten farklı bir görüş atfetmiştir kendisine, kısa bir açıklama hakkı doğmuştur, onu istirham ediyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

İsim vererek, ileri sürdüğü görüşlerden farklı bir görüşü atfetmiştir kendisine; 69 uncu maddeye göre söz istiyoruz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Tutanaklara bakılsın.

BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.

Sayın Anadol, Sayın Oyan da ayakta, isterseniz oturun, ben görüşlerimi izah edeyim, sonra kalkarsınız.

Buyurun lütfen.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, bize de bir sataşma var; biz de o sataşmaya cevap vermek istiyoruz.

BAŞKAN - Efendim, müsaade ederseniz, Sayın Oyan, konuşması sırasında birkısım rakamlardan bahsetti, ekonominin gidişatından bahsetti, değerlendirmelerde bulundu; Sayın Bakan da, o konuşmalara hükümetin yaptığı çalışmalar ışığında cevap verdi. Burada Sayın Oyan kendi şahsına sataşıldığı gerekçesiyle söz istiyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) -Sataşma değil.

BAŞKAN - Yani, kendi sözünden kastettiğinin dışında bir söz atfedildiği için kendi konuşmasına... Öyle mi Sayın Anadol?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Evet efendim.

BAŞKAN - Tamam.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Talebelerine de sataştı Hocam.

BAŞKAN - Sayın İnce, burada Sayın Bakan da görüşlerini ifade etti, diğer arkadaşlar da görüşlerini ifade etti; oldu. Bakınız, ben, bugün, konuşmalar sırasında, Sayın Grup Başkanvekiliniz Haluk Koç Beye söz verdim, sadece bir "sota" kelimesinden dolayı; ama, daha sonra, burada birkısım arkadaşlar konuşmalar yaptılar -aynen zabıtlarda, tutanaklarda vardır- mesela "kişiliksiz" tabirini kullandılar. Bu konularla ilgili olarak bile, ben söz vermedim. Burada, Sayın Oyan, gecenin bu saatinde, gelip, burada, kısa bir açıklama yapsınlar; kendilerinin ne kastettiklerini millet dinledi, bir daha dinlenir. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Müsaade eder misiniz efendim.

Sonra da, Sayın Gündüz ifade edecekse, o da çıkar, konuşmasını açıklar burada. Biz de, Maliye Bakanlığımızın bütçesi üzerindeki görüşmeleri tamamlayacağız; yarın elektronik oylama yapacağız, bugün de kesin hesap tasarıları üzerindeki oylamaları yapacağız. Onun için, vaktimizi güzelce kullanalım.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Katma bütçeler var daha...

BAŞKAN - Çok kısa olarak rica edeyim Sayın Oyan, yeni sataşmalara yer vermeden.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında, farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

OĞUZ OYAN (İzmir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, Sayın Bakan, sadece benim söylediklerimi farklı yansıtmadı; ama, aynı zamanda, meslekî formasyonuma da dil uzattı. Dolayısıyla, cevap hakkı o yüzden de doğdu. Onu da söyleyeyim.

Şimdi, burada, kuşkusuz, bir bilgi yarışması yapmıyoruz. Burada, Türkiye Cumhuriyetinin 2005 yılı bütçesini konuşuyoruz. Bu bütçenin halkın yararına bir bütçe olduğunu iddia ediyorsanız, o iddiayı kanıtlayınız. Bu bütçenin beş yıldır sürdürülen IMF bütçelerinden bir farkı olduğunu söylüyorsanız ve bundan sonra gelecek üç yıl daha IMF bütçelerinden bir farkı olacağını söylüyorsanız, gelin, bize, onları söyleyin. Onun dışındaki her şey boş, her şey boş.

Bakınız, değerli arkadaşlarım, Brezilya, Arjantin örneklerini verdim size. Her ikisinde de, faizdışı birincil fazlayı yüzde 6,5 gibi inanılmaz oranlarda beş yıldır sürdürüp, bir üç yıl daha sürdürmek gibi bir durum yok. Kaldı ki, faizdışı fazlayla -burada, bugün Muhsin arkadaşım da onu açıkladı- birlikte düşünülmesi gereken, büyüme hızıdır. Yani, reel faizler, eşittir, faizdışı fazla, artı, büyüme hızı olduğu zaman durumu kurtarıyorsunuz. Siz bu durumu kurtarmış mısınız; tartışmalı... 2004 yılı boyunca, nominal olarak yüzde 26,6'dan borçlandınız. Eğer, yüzde 8'lik bir enflasyon hedeflemesi yapıyorsanız, bunun reeli yüzde 17,2'ye gelir. Son borçlanmanız yüzde 13'ler falan; ama, reel olarak... Ortalamaya baktığınız zaman yüzde 17'ye gelir. Sizin büyüme oranınızla şeyi toplasanız...

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Yılları karıştırıyorsunuz.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Efendim?..

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Yılları karıştırıyorsunuz.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Öyle mi...

BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen devam ediniz, buyurun.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Faizdışı fazla ile büyümeyi topladığınız zaman, bunun reel faizden daha kısa kalacağını göreceksiniz; yani, şu bile, şu yüksek oranlı büyüme -yüzde 9 civarında muhtemelen gerçekleşecek- ile faizdışı fazlayı topladığınızda bile, siz, reel faizlere ulaşamıyorsunuz. Yani, çıkış yok buradan, bundan sonra da olmayacak.

Şimdi, dolayısıyla, Türkiye'nin, sizin 2002 seçimlerinden önce verdiğiniz sözler doğrultusunda, bu deli gömleğinden kurtulma zamanı geldi. Bu deli gömleğinden kurtulmak için ne yapıyorsunuz, ne yapacaksınız; onu bize söyleyin. Çiftçi bunu bekliyor, işçi bunu bekliyor sizden. Siz, bütçenizde yüzde 0,8; yani, yüzde 1 bile olmayan bir payı çiftçiye reva görüyorsunuz. Gelişmiş ülkelerdekinin onikide 1'idir bu; onlardaki tarımın millî gelir katkısına oranla... Çünkü, gelişmiş ülkelerde, millî gelir katkısının yaklaşık yarısı ya da yüzde 75'i oranında tarıma destek vardır. Türkiye'de tarımın millî gelire katkısı yüzde 12'dir, sizin tarıma katkınız yüzde 0,8'dir; yani, 1/17 oranında. Siz, buna önce bir çözüm bulun.

Burada, size verdiğim ortalama maaşlar ve dört kişilik ailenin mutfak giderleri... Yani, lütfen, hesap kitap yapalım gerçekten; çünkü, ben, size son yılı söylemedim, iki yılı söyledim. Bakınız, 2002 yılında -Türk-İşin- ailenin mutfak giderleri harcaması 337 000 000 liraydı, 2004'ün ilk on ayında, ekim itibariyle 496 000 000'a geldi; artış yüzde 44'tür; ama, 2003'e kıyasla bakarsanız -2003'te 443 000 000'du- 2003'e kıyasla 2004'e bakarsanız yüzde 12'dir. Yalnız, ben, size, sadece, son bir yıl değil... Siz, son bir yıldan değil, son iki yıldan sorumlusunuz Sayın Bakan; son iki yılın toplamı da yüzde 44'tür. Buna karşılık, İstatistik Enstitüsünün sanayi işçi ücreti için -İmalat Sanayii Ücretler Bültenine 2004'ün ilk yarısı için bakarsanız- artış 496 000 000'dan 654 000 000'a gelmiş; yani, yüzde 34'lük bir artış var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum.

Soru şu: Bu artış, mutfak harcamalarının üstünde mi altında mı? Bu, ilkokul sorusu; öteye gitmeye gerek yok. Ortalama memur maaşları da yüzde 26 artmış, mutfak harcamaları yüzde 44; yani, 2 katına yakın bir artış.

Değerli arkadaşlarım, bunu çiftçi de biliyor. Çiftçi, 1997 yılında 1 litre mazotu 2 kilo 800 gram buğdayla alabiliyordu, bugün 5 kilogram buğdayla 1 litre mazot alabiliyor. İşte hayat pahalılığı bu. Yani, çiftçi için enflasyonun düşmesinin bir anlamı var mı?! Adam eskiden 2,5 kilogram buğday verip 1 litre mazot alırken, şimdi 5 kilogram buğday verip 1 litre mazot alıyorsa, hangi enflasyonun düşmesi onu sevindirecek?! Hayat pahalılığını düşüreceksiniz, hayat pahalılığını! Mazotu düşürebiliyor musun?! Veya başka bir şey, gübre; gübrenin fiyatını düşürebiliyor musun?! Aynı gübreye 3 katı buğday veriyor.

BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen son cümlelerinizi alayım.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiyorum.

Traktör fiyatını vereyim. 56 ton buğdayla 1 traktör alırken, şimdi 90 ton buğdayla alıyorsunuz. Bu mu enflasyonun düşmesi?! Hayat pahalılığı, demek ki insanlar için hayatı zorlaştırıyor ve sizin için de zorlaştırıyor Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Oyan, teşekkür ediyorum.

Sayın Gündüz, yeni sataşmalara sebebiyet vermeden kısa bir açıklama yapın.

Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, ileri sürmüş olduğu görüşler nedeniyle konuşması

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sataşmaya meydan vermeyeceğim; çünkü, ben, iktidar ve muhalefet arasındaki bu nezih üslubu bozmamaya kararlıyım.

Tabiî, Oğuz Oyan Hocamız, takdir ettiğimiz bir bilimadamı; fakat, onun, özellikle bu tarikatlar, cemaatlar ve Kur'an kursları diye, konuyu hiç alakası olmayan bir tarafa doğru çevirmesini yadırgadığımı belirtmek istiyorum.

Bir de, bakın, asgarî ücret, yılbaşında 225 000 000 liraydı, bunun tutarı yaklaşık 150 dolar; bugün, 318 000 000 lira, bunun tutarı da 233 dolar. Ayrıca, Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre, satın alma paritesi de oldukça yükselmiş ve bu alım gücünün yükselmesi, aslında, AK Parti İktidarının, paranın yönünü, adresini değiştirme mücadelesinin bir göstergesidir.

Geçmiş dönemlerde, işte, borsa, faiz ve döviz üçgeni içerisinde dönen bir paranın, aslında, millete hiçbir faydası yoktu; ama, bu, Bermuda şeytan üçgeni gibi, bu üçgen arasında dönen ve ekonomiyi bu üçünün arasında döndürerek memleketi huzura kavuşturacaklarını zannedenler bizler değildik; siz de değildiniz biz de değildik; ama, AK Parti, geldiği günden bugüne, işte, paranın dövizden ve faizden caydırılarak, rantiyeden caydırılarak, şantiyeye döndürülmesi kavgasını vermektedir.

Bu konuda da, belki istenilen hedef elde edilmemiş olabilir; ama, şuna inanıyoruz ki, bugün, yüzde 67 faizlerden yüzde 20'lere inme çok büyük bir başarıdır ve bu başarıyı, milletimizin hem bilmesini hem de milletimizin, böyle, daha da sıfırlara inen faizlere layık olduğunu bekliyor, umuyor ve bunu da başaracağımıza inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gündüz.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

l. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 39 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, kanun tasarısının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

2. - 2003 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/878, 3/669) (S. Sayısı: 708) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, 2003 Malî Yılı Genel Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:

2003 MALÎ YILI KESİNHESAP

KANUNU TASARISI

Gider bütçesi

MADDE 1. - Genel bütçeli dairelerin 2003 malî yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, 139 488 824 423 050 000 lira olarak gerçekleşmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi daha evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Gelir bütçesi

MADDE 2. - Genel bütçenin gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, 98.558.732.547.000.000 lira olarak gerçekleşmiştir.

BAŞKAN- (B) cetvelini okutuyorum:

B - CETVELİ

 

 

Bütçe Tahmini

2002 Yılı Tahsilatı

 

 

Lira

Lira

Genel Toplam

100 357 000 000 000 000

98 558 732 547 000 000

 

BAŞKAN - Kabul edenler... etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

Nazım Gelir

 

7 439 236 303 850 000

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Nazım gelir ve gider

MADDE 3. - 7.439.236.303.850.000 lira nazım gelir tahsil edilmiş ve aynı miktar gider yapılmıştır.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 4. -1 inci maddede yazılı giderler ile 2 nci maddede yazılı gelirler arasında 40.930.091.876.050.000 liralık gider fazlası meydana gelmiştir.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Tamamlayıcı ödenek

MADDE 5. - Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı 865.920.910.950.000 liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.

BAŞKAN - 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Devredilen ödenek

MADDE 6. - 2003 Malî Yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen 198.387.870.050.000 liralık özel ödenek, ertesi yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir.

BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

İptal edilen ödenek

MADDE 7. - Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılan ve devredilenler dışında kalan 6.736.533.822.300.000 liralık ödenek iptal edilmiştir.

BAŞKAN - 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Devlet borçları

MADDE 8. - İç ve dış Devlet borçları ile Hazine garantilerinin uygulama sonuçları, bağlı kesinhesap cetvellerinde gösterildiği üzere;

a) 2003 yılında 168.973.626.065.150.000 lira orta ve uzun vadeli, 25.413.074.165.200.000 lira kısa vadeli olmak üzere, toplam 194.386.700.230.350.000 lira iç borç,

b) Konsolide bütçeye dahil kuruluşların yeniden yapılan borç stok tespitinde 1995 yılında 1.983.690.387.470.000 lira, 1996 yılında 3.490.062.245.700.000 lira, 1997 yılında 6.468.582.666.840.000 lira, 1998 yılında 10.154.444.167.570.000 lira, 1999 yılında 18.735.798.351.780.000 lira, 2000 yılında 27.286.553.700.010.000 lira, 2001 yılında 55.970.462.117.860.000 lira, 2002 yılında 93.203.291.886.760.000 lira ve 2003 yılında da 88.824.843.000.650.000 lira dış borç,

c) 10.095.397.822.550.000 lira Hazine garantili borç,

Mevcuttur.

BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 9. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 10. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

3. - 2005 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/898) (S. Sayısı:707) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, 2005 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.

1 inci maddeyi okutuyorum:

2005 MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER

BÜTÇE KANUNU TASARISI

Ödenekler, öz gelirler, Hazine yardımı

MADDE 1.- a) Katma bütçeli idarelerin 2005 yılında yapacakları hizmetler için 15.846.891.460 Yeni Türk Lirası ödenek verilmiştir.

b) Katma bütçeli idarelerin 2005 yılı gelirleri 2.160.082.000 Yeni Türk Lirası öz gelir, 13.686.809.460 Yeni Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 15.846.891.460 Yeni Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Bağlı cetveller

MADDE 2. - Katma bütçeli idarelerin;

a) Ödenek dağılımı (A),

b) Gelirleri, her bir idarenin bütçesine ekli (B),

c) Gelirlerin dayandığı hükümler (C),

d) Kurumların 2005 yılında 5.1.1961 tarihli ve 237 sayılı Kanun uyarınca satın alacakları taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ve azamî satın alma bedelleri (T),

İşaretli cetvellerde gösterilmiştir.

Katma bütçeli idareler tarafından yapılacak harcamalar hususunda 2005 Malî Yılı Bütçe Kanununa bağlı (E) işaretli cetveldeki hükümler uygulanır.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi, ekli cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tarım reformu uygulaması ile ilgili davaların takibi

MADDE 3.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün toprak ve tarım reformu uygulaması ile ilgili uyuşmazlık ve davaları bu Genel Müdürlük adına gerektiğinde Hazine avukatları tarafından da takip edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Bazı ödeneklerin kullanılmasına ilişkin işlemler

MADDE 4.- a) 1. 14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Kanunun 25 inci,

2. 14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Kanunun geçici 3 üncü,

3. 26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Kanunun 55 inci (sadece Karayolları Genel Müdürlüğünce),

Maddelerine dayanılarak tahsil edilen tutarları, kurum bütçelerinde bu kanunlarda belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere bütçelerinin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplerine aktarma yapmaya, ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında ödenek eklemeye, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2004 yılından devredenler de dahil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Sermaye ödenekleri, "2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.

Yukarıda sayılan kanunların bu fıkraya aykırı hükümleri ile 5217 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uygulanmaz.

b) 1. Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen bölünmüş yol veya Devlet ve il yolları yapım ve bakım hizmetlerinde kullanılmak üzere, Genel Müdürlüğün mülkiyetinde bulunan her türlü taşınmaz mallar ile iletim ve iletişim alt yapısının kendi kullanımı dışında kalan kısmının kira ve kullanım bedellerinden elde edilecek gelirleri,

2. Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen bölünmüş yol veya Devlet ve il yolları yapım hizmetlerinde kullanılmak üzere, 20.7.1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu hükümlerine göre Bayındırlık ve İskan Bakanlığı emrine verilenler ile Genel Müdürlüğün mülkiyetinde bulunan taşınmaz satışından elde edilecek gelirleri,

3. 2 numaralı bentte belirtilen esaslar çerçevesinde; Hazine adına tescil edilmiş taşınmaz mallar ile tescil edilmek kaydıyla Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunup da tescil edilmeye (Tescil edilmeye uygun taşınmaz malları tescil etmeye ve ettirmeye Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yetkilidir.) elverişli taşınmaz mallardan, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının talebi, Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı ile tespit edilenlerin satışından elde edilecek gelirleri,

İlgili kuruluş bütçesine konulan ödeneklerden kullandırmak üzere kurumun (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre kuruluş bütçesinin ilgili tertiplerine aktarma yapmaya, ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında ödenek eklemeye, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2004 yılından devredenler de dahil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Sermaye ödenekleri, "2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.

c) (b) fıkrasının 2 ve 3 numaralı bentlerine göre satışı yapılacak taşınmaz malların, ilgili kuruluşların ve belediyelerin görüşlerini almak ve çevre imar bütünlüğünü bozmamak kaydıyla, her ölçekte imar plânı yapımı ve bunlara ilişkin onama işlemleri 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun 9 uncu maddesine göre Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından re'sen yapılır. İlgili kuruluş ve belediyeler görüşlerini onbeş gün içinde bildirmek zorundadır. Karayolları Genel Müdürlüğü, satışa konu taşınmazlardan uygun görülenler için 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanuna tâbi olmaksızın, 28.7.1981 tarihli ve 2499 sayılı Kanuna tâbi ekspertiz şirketlerine rayiç bedel tespit ettirmeye, gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine her ölçekteki imar plânlarını yaptırmaya, ilân, reklam veya pazarlama gibi konularda hizmet satın almaya ve bütün bu giderler için satılan taşınmazların tahsil edilen satış bedellerinin % 2'sini geçmemek üzere, bu bedellerden ödeme yapmaya yetkilidir.

d) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan ihtiyaç fazlası olanların satışı veya kiraya verilmesinden elde edilen gelirleri, Genel Müdürlüğün sermaye giderlerinde kullanılmak üzere bir yandan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bütçesinin (B) işaretli cetveline özel gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Karayolları Genel Müdürlüğü yol bakım işleri için gelecek yıla geçici yüklenmelere girişilmesi

MADDE 5.- Karayolları Genel Müdürlüğünce, yol ve otoyol bakım işleri için yılları bütçelerinde yer alan ödeneklerin yarısını geçmemek üzere ilgili Bakan onayıyla gelecek yıla geçici yüklenmelere girişilebilir.

BAŞKAN - 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesi ile ilgili işlemler

MADDE 6.- a) 29.4.1959 tarihli ve 7258 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi gereğince her çeşit spor saha ve tesisleri yapmak amacı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesinin (A) işaretli cetvelinde yer alan projelerin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce 21.5.1986 tarihli ve 3289 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılabilecek işler dışında kalanlara ait ödenekleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesine aynı amaçla aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

b) Yıllık yatırım programlarına ek yatırım cetvellerinde inşaat ve büyük onarım projeleri arasında yer alan ve Genel Müdürlük onayı ile il müdürlüklerince yaptırılması uygun görülen işlerin karşılıkları münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesinin ilgili yatırım tertibindeki ödenekten il müdürlüklerine yardım yolu ile ödenebilir.

BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Yüksek öğretim kurumları ile ilgili hükümler

MADDE 7. - a) Yüksek öğretim kurumlarınca önceki yıllarda bastırılan ders kitapları ve teksirlerin satış bedelleri, Devlet İstatistik Enstitüsü toptan eşya fiyatları indeksine göre, yüksek öğretim kurumları tarafından her yıl yeniden tespit edilir.

b) 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanuna tâbi yüksek öğretim kurumlarında kayıtlı yüksek öğrenim öğrencilerinin her türlü tedavi giderlerinin karşılanması için, bu kurumların bütçelerinde tertiplenen ödeneklerinin karşılıkları Yükseköğretim Kurulunca tespit edilecek esas ve usûller çerçevesinde kullanılmak üzere kurumlar adına T.C. Ziraat Bankası şubelerinden birinde açılacak hesaba yatırılır.

c) Yüksek öğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin 97.01.02.00-09.4.1.00-2-03.5.9.04 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi) tertibinde yer alan ödenek, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere bu proje kapsamında lisansüstü eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının bütçelerinin ilgili tertiplerine, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları dikkate alınarak Yükseköğretim Kurulunun teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca aktarılır.

d) 2547 sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26, ek 27 nci maddeleri ile 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen tutarları, yüksek öğretim kurumları bütçelerine bu amaçla konulan ödeneklerden kullandırmak üzere kurumların (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma yapmaya, ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında ilgili tertiplere ödenek eklemeye, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2004 yılından devredenler de dahil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Sermaye ödenekleri, "2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.

2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesine göre tahsil olunan tutarlar, yüksek öğretim kurumları adına T.C. Ziraat Bankası şubelerinden birinde açılacak hesaba yatırılır ve harcamalar bu hesaptan yapılır.

2547 sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26, ek 27 nci maddeleri ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin bu maddeye aykırı hükümleri ile 5217 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uygulanmaz.

BAŞKAN - 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi ile ilgili işlemler

MADDE 8.- 5217 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde uygulanır :

"Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinin (B) işaretli cetvelinde yıl içinde meydana gelebilecek gelir fazlaları ile daha önceki yıllarda meydana gelen gelir fazlalarını kesin hesabın çıkarılması ve onaylanmasını beklemeksizin bir yandan ilgili gelir tertiplerine gelir, diğer yandan mevcut veya yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu şekilde kaydedilecek ödenek karşılıklarının kesin hesap farkından doğacak ödenek ihtiyacı yıl içinde gerçekleşecek gelirden mahsup edilir.

Bu ödeneklerin yılı içinde harcanmayan kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertibine devren gelir ve ödenek kaydolunur.

Sermaye ödenekleri, "2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir."

BAŞKAN- 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ile ilgili işlemler

MADDE 9.- 5217 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde uygulanır.

"Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçesine ekli (B) işaretli cetvelde yıl içinde meydana gelebilecek gelir fazlalarını bir yandan ilgili gelir tertiplerine gelir, diğer yandan mevcut veya yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne ait ödeneklerden, bu Genel Müdürlükte fiilen çalışan tüm personele Sağlık Bakanının onayı ile ek ödeme yapılabilir."

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

2005 Malî Yılı Bütçe Kanununun uygulanması

MADDE 10.- Bu Kanunda yer alan hükümler saklı kalmak üzere, 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu hükümleri katma bütçeli idareler hakkında da uygulanır.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 11. - Bu Kanun 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 12. - Bu Kanunun;

a) Vakıflar Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Başbakan ve Maliye Bakanı,

b) Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler ile ilgili hükümlerini Maliye ve Millî Eğitim bakanları,

c) Karayolları Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Bayındırlık ve İskân bakanları,

d) Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Sağlık bakanları,

e) Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Tarım ve Köyişleri bakanları,

f) Orman Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Çevre ve Orman bakanları,

g) Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar bakanları,

Yürütür.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarısının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama, yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

Şimdi de, 2003 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra, oylarınıza sunacağım.

4. - 2003 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/879, 3/670) (S. Sayısı: 709)

2003 MALİ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER KESİNHESAP

KANUNU TASARISI

Gider bütçesi

MADDE 1. - Katma bütçeli idarelerin 2003 malî yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, 12.200.795.000.400.000 lira olarak gerçekleşmiştir.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi, daha evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Gelir bütçesi

MADDE 2. - Katma bütçeli idarelerin gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, 12.849.853.968.350.000 lira olarak gerçekleşmiştir.

BAŞKAN - 2 nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

B - CETVELİ

 

 

Bütçe Tahmini

 2002 Yılı Tahsilatı

 

 

Lira

 Lira

GENEL TOPLAM:

11 688 332 000 000 000

12 849 853 968 350 000

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, (B) cetvelinin genel toplamını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer bölümü okutuyorum:

MAZBUT VE MÜLHAK

TOPLAMI:      4 416 346 400 000

BAŞKAN - Mazbut ve mülhak toplamı bölümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler ... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3. - 1 inci maddede yazılı giderler ile 2 nci maddede yazılı gelirler arasında 649 058 967 950 000 liralık gelir fazlası meydana gelmiştir.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Tamamlayıcı ödenek

MADDE 4. - Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı 10 215 597 950 000 liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Devredilen ödenek

MADDE 5. - 2003 Malî Yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen 146 890 519 700 000 liralık özel ödenek ertesi yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

İptal edilen ödenek

MADDE 6. - Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılan ve devredilenler dışında kalan 534 460 656 150 000 liralık ödenek iptal edilmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Kişi borçları

MADDE 7. - Saymanlık hesaplarında kayıtlı olup, zorunlu nedenlerle takip ve tahsil imkânı kalmayan 286 275 350 000 liralık kişi borcu terkin edilmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 8. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 9. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

Böylece, Maliye Bakanlığı bütçesi ve 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarılarının maddeleri ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının maddeleri kabul edilmiştir; hayırlı olmalarını temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, onüçüncü tur görüşmeler tamamlanmıştır.

Bugünkü programda yer alan bütçelerin görüşmeleri de tamamlanmıştır.

Programa göre, bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının açıkoylamalarını yapmak için, 28 Aralık 2004 Salı, yani yarın, saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.37