DÖNEM: 22 YASAMA YILI: 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 71
42 nci
Birleşim
27 Aralık 2004 Pazartesi
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu
Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar
Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S.
Sayıları: 706, 707, 708, 709)
A) MALİYE BAKANLIĞI
1. - Maliye Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
2. - Maliye Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
B) GELİR BÜTÇESİ
1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706)
2. - 2003 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu ( 1/878, 3/669) (S. Sayısı: 708)
3. - 2005 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/898) (S. Sayısı: 707)
4. - 2003 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna ilişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/879, 3/670) (S. Sayısı: 709)
IV. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1. - İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın,
konuşmasında, farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
2. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan'ın, ileri sürmüş olduğu görüşler nedeniyle konuşması
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Film Festivalinde
yaşanan organizasyon sorunlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Erkan MUMCU'nun cevabı (7/3858)
2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, kapalı durumdaki
kütüphanelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı
(7/4004)
3. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, ihracatta KDV iadesi uygulamasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4143)
4. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, 2002 yılı Ulusal Beste
Yarışmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı
(7/4186)
5. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, gazilere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/4191)
6. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İşsizlik Sigortası Fonuna
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/4238)
7. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, özelleştirme mağduru
işsizlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/4243)
8. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrasının
kadro sorununa ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı
(7/4277)
9. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, özelleştirme kapsamına
alınan kamu kuruluşlarında çalışan şehit yakınları ve gazilerin sosyal haklarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4306)
10. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, hükümetin ve MGK'nın kabul
ettiği bölücülük ve irtica tarafi ve sınırlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Millî Savunma Bakanı M.Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/4313)
11. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, özelleştirme kapsamındaki
Hatay İli Güney Su Fabrikasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/4344)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak dört oturum yaptı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan:
2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları
ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap
Kanunu Tasarılarının (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları:
706, 707, 708, 709) görüşmelerine devam olunarak;
Sağlık Bakanlığı,
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
2005 malî yılı bütçeleri ile 2003 malî yılı kesinhesapları kabul edildi.
1-17 Haziran 2003 tarihleri arasında Cenevre'de yapılan 92 nci
Uluslararası Çalışma Teşkilâtı (ILO) Genel Konferansında kabul edilen
"İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi: Eğitim ve Yaşam Boyu Öğrenime İlişkin
Tavsiye 2004" hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından bütçe
müzakereleri sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunulacağına
ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Uluslararası Çalışma Teşkilâtı Anayasası
gereğince, tezkere üzerinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu tarafından Genel Kurula bilgi verildi.
2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları
ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap
Kanunu Tasarılarının (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları:
706, 707, 708, 709) görüşmelerine devam olunarak;
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı,
Karayolları Genel Müdürlüğü,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü,
Kültür ve Turizm Bakanlığı,
2005 malî yılı bütçeleri ile 2003 malî yılı kesinhesapları kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 27 Aralık 2004 Pazartesi günü saat 11.00'de
toplanmak üzere, birleşime 21.04'te son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
Bayram Özçelik |
|
Kırklareli
|
Burdur |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN KÂĞITLAR No.: 52
27 Aralık
2004 Pazartesi
Raporlar
1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/307) (S. Sayısı: 541'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
2. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/309) (S. Sayısı: 543'e 1 inci ek) (Dağıtma
tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
3. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kars
Milletvekili Selami Yiğit'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/310) (S. Sayısı: 544'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
4. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk ile
Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in, Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı
(3/311) (S. Sayısı: 545'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
5. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/312) (S. Sayısı: 546'ya 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004)
(GÜNDEME)
6. - Edirne Milletvekili Ali Ayağ'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/313) (S. Sayısı: 547'e 1 inci ek) (Dağıtma
tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
7. - Mersin Milletvekili Ali Er'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/328) (S. Sayısı: 548'e 1 inci ek) (Dağıtma
tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
8. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Trabzon
Milletvekili Şevket Arz'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/334) (S. Sayısı: 549'a 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
9. - İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/335) (S. Sayısı: 550'ye 1 inci ek) (Dağıtma
tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
10. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/339) (S. Sayısı: 553'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi:
27.12.2004) (GÜNDEME)
11. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/340) (S. Sayısı: 554'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi:
27.12.2004) (GÜNDEME)
12. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/341) (S. Sayısı: 555'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi:
27.12.2004) (GÜNDEME)
13. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk, Kahramanmaraş
Milletvekili Nevzat Pakdil ile İstanbul Milletvekilleri Mehmet Mustafa Açıkalın
ve Hüseyin Besli'nin Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporları ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 4
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/352) (S.
Sayısı: 565'e 1 inci ek) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
14. - İstanbul Milletvekili Kemal Unakıtan'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/452) (S. Sayısı: 586'ya 1 inci ek) (Dağıtma
tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
15. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/913) (S. Sayısı: 722) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004) (GÜNDEME)
16. - Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (Dağıtma tarihi: 27.12.2004)
(GÜNDEME)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
11.00
27 Aralık
2004 Pazartesi
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, 2005 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap
Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
Program uyarınca bugün onüçüncü turun görüşmelerini
yapacağız.
Onüçüncü turda, Maliye Bakanlığı bütçesi ile gelir
bütçesi yer almaktadır.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMiSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - 2005 Malî
Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı
Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) (x)
A) MALİYE
BAKANLIĞI
1. - Maliye
Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
2. - Maliye
Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
B) GELİR
BÜTÇESİ
1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706)
2. - 2003 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/878, 3/669) (S. Sayısı: 708)
3. - 2005 Malî Yılı Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/898) (S.
Sayısı:707)
4. - 2003 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
ilişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/879, 3/670) (S.
Sayısı: 709)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri, 13.12.2004 tarihli 31 inci
Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması
ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması
kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru
sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine kadar sorularını
sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra
ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonların-daki
kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul
edilmiş olacak-
(x) 706, 707,
708, 709 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 20.12.2004 tarihli 35 inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
tır. Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, soru
sahipleri, ekrandaki sıraya göre, sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru
sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de 10 dakika
süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri
kalan süre için de sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Şimdi, gelir bütçesiyle ilgili 2 nci maddeyi
okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2. - Genel bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli
cetvelde gösterildiği üzere 124.330.000.000 Yeni Türk Lirası olarak tahmin
edilmiştir.
BAŞKAN - Onüçüncü turda grupları ve şahısları adına söz
alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına;
Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal
Deveciler, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, AK Parti Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün,
Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı.
Şahsı adına; lehinde, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri
Akbulut; aleyhinde, Eskişehir Milletvekili Vedat Yücesan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Maliye
Bakanlığı bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, söz almış
bulunuyorum; bu nedenle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, daha önceki bütçeler gibi, bu
bütçe de, IMF'nin gözetim, denetim ve yönlendirmesi sonucu hazırlanarak Yüce
Meclisin önüne getirilmiş bulunmaktadır; yani, IMF'nin damgasını taşımaktadır.
Bu nedenle, bütçe üzerindeki değerlendirmelerime, müsaadenizle, öncelikle
IMF'den başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, IMF bir ülkeye kendiliğinden
gelmez, ilgili ülkenin daveti üzerine gelir; ama, kendi program ve
politikalarını uygulatır. IMF'nin topluma sunduğu reçeteler acı reçetelerdir.
Bunun, toplumsal, siyasal, sosyal, kişisel alanlarda olumsuz etki ve
yansımaları vardır; ancak, bu reçetenin gereklerini yerine getirirseniz, bazı
iyileşmeler de kendini gösterir. Nedir bunlar; enflasyon aşağıya iner, faizler
düşer, borçlarınızı ödemeye başlarsınız, ekonomide belli dengeleri sağlamış
olursunuz. Ama, bu programın bir de gözardı edilen öbür yüzü vardır ki, bu
yüzünde acılar vardır, ıstıraplar vardır, kısaca, ezilen, yoksul halk yığınları
vardır.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, bugün, IMF,
Dünya Ticaret Örgütüyle birlikte, küresel Batı ülkelerinin dışpolitika
uygulamalarının aracı haline gelmiştir. IMF, değişik yapısal sorunları bulunan
ülkelere, aynı kuramsal programı uygulamakla, asıl amacının sorunları çözmek
olmadığını, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş Batı ülkelerine doğru kaynak
transferinin gerçekleştirilmesi olduğunu kanıtlamıştır.
Arjantin'de başarılı olamayan IMF programının
Türkiye'de uzun ömürlü olmasının, kısmen de başarılı gibi gözükmesinin nedeni,
Türkiye'nin stratejik konumundan, stratejik ortak olarak algılanmasından
kaynaklanmaktadır. ABD'nin denetiminde olan IMF programının sekteye uğramaması
için, Türkiye'yle daha özel koşullarda anlaşma yapılmakta; programın tıkandığı
noktalarda devreye IMF girerek, borçları erteleyip ötelemekte ya da sisteme
yeni para enjekte etmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği üzere,
IMF programı başlıca üç ayak üzerine kurulmuştur. Bunlardan birincisi, malî
disiplin, yani yüzde 6,5'lik birincil bütçe fazlası; ikincisi, daraltıcı para
politikası ve enflasyon hedeflemesi; üçüncüsü, IMF'nin geleneksel yapısal
uyarlama politikaları, yani özelleştirme ve teşviklerin daraltılması.
IMF politikasını uygulayan Türk ekonomisinin başlıca
ikilemi, büyümenin sürdürülebilmesi yurtdışından sürekli sıcak para akımlarının
gelmesine bağlı; bu da yüksek reel faiz sunma gerekliliğini doğurmakta; ancak,
yüksek reel faizler, kamunun borç yükünü iyice ağırlaştırmaktadır. Yurt
dışından gelen sıcak para akımlarına bağlı spekülatif yönlü büyüme -yani, sanal
büyüme- bu yüzden istihdam yaratamamaktadır. Bu nedenle, Türkiye, bir an önce,
yüksek reel faiz ve yapay ucuz döviz kuru politikasından çıkmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, IMF programının uygulandığı bu
dönem zarfında ekonomimiz iki kez kriz geçirmiş, ortalama yüzde 4,1 oranında
büyüme gerçekleştirilmiş ve ülkemiz tarihinin en büyük borç batağına
sürüklenmiştir.
Evet, IMF programının başladığı 2000 yılı başında 23
katrilyon lira olan kamu kesimi içborç stoku 8,5 kat, yani, 195 katrilyon lira
artarak Eylül 2004'te 218 katrilyon liraya çıkmıştır. Kamu kesimi toplam borç
stoku ise, AKP'nin iktidar olduğu 2002 Kasım ayında 235 katrilyon liradan,
Eylül 2004'te yüzde 33,7; yani, 80 katrilyon lira artarak 315 katrilyon liraya
yükselmiştir.
Görüldüğü gibi, IMF programının uygulandığı bu dönemde
yüzde 6,5'lik faizdışı fazlaya karşın, borçlarımız azalmamış, aksine,
artmıştır. Hiçbir zaman net borç ödeyicisi olamamışız. Aksine, bu dönemde, hep
net borç üreticisi, borç erteleyicisi ve borç öteleyicisi rolünü üstlenmiş
bulunmaktayız.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, nominal
enflasyon düşme eğiliminde olmasına karşın, reel faiz oranları düşmeyip
yapışkan nitelik kazanmıştır. Eğer reel faizler yüksekse ve de siz bunu
vergileyemiyorsanız, devlet hazinesinden rantiye kesimine doğru kaynak
aktarıyorsunuz demektir.
Değerli arkadaşlarım, eğer reel faizleri büyüme artı
faizdışı fazla toplamı kadar düşüremezseniz, net borçlarınız artmaya devam
ediyor demektir. Bu şu demektir: Yüzde 6'lık bir büyüme hedefliyorsanız, eğer
yüzde 6,5'lik de faizdışı fazla hedefiniz varsa, bu ikisinin toplamı yüzde 12,5
eder. Eğer reel faizlerin yıllık ortalamasını yüzde 12,5'e kadar düşürürseniz,
denklemde denklik sağlanacağından, artık, en azından borçlarınız artmıyor
demektir; ama, bunun üzerinde bir reel faizle borçlanırsanız, net borçlarınız
artmaya devam eder. Bunun için, yüksek reel faizleri düşürmeden borçlanmadan
çıkış yolunun olmadığını unutmamak gerekir.
Değerli arkadaşlarım, bütçe içinde zaten yüklü bir faiz
ödemesi yapılmaktadır. Borçların azaltılabilmesi için, bütçede, ayrıca, bir de
faizdışı fazla yaratılması gerekir ki, bununla da borçların anaparası
ödenebilsin. Böyle yapılmasına karşın borçların azalmayıp, aksine artmasının
nedeni, hazinenin piyasadan yüksek reel faizlerle borçlanmasıdır.
Değerli milletvekilleri, IMF'nin zorlamasıyla borçların
hızlı ve güvenilir bir şekilde geri ödenmesinin sağlanabilmesi için, bütçe
yüzde 6,5'lik faizdışı fazla hedefine odaklanmıştır; ama, ne pahasına; çünkü,
bu dönemde bütçede yatırımlar kısılmış; eğitim, sağlık, adalet ve sosyal
güvenlik harcamaları minimum düzeyde tutulmuş; gelir dağılımı bozulmuş;
bölgelerarası dengesizlik iyice artmış; gönüllü köye dönüş
gerçekleştirilememiş; tarım sektörü kelimenin tam anlamıyla çöküntüye uğramış;
halk fakirleştirilerek yoksullaştırılmak suretiyle, 20 000 000 kişi yoksulluk,
12 000 000 kişi ise açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir. Ayrıca,
yine, kamu mal ve hizmetlerine sürekli zamlar yapılmak suretiyle sosyal devlet
politikalarının uygulanması askıya alınmış ve en önemlisi, işsizlik rekor
düzeyde artmak suretiyle de ülkemiz sosyal patlamanın eşiğine getirilmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2004 yılı
bütçesinde olduğu gibi 2005 yılı bütçesinde de yatırımları ve istihdamı
artırıcı önlemleri göremiyoruz. 2005 yılı bütçesinde yatırım harcamalarının
payı yüzde 2,1 gibi düşük düzeyde tutulmuştur. Hükümetin, yüzde 6,5 olan
faizdışı fazla hedefini tutturabilmek için yatırımlardan fedakârlık etmesi,
büyümenin sürdürülmesini riske sokmaktadır.
Bu oran, ekonomiyi canlandırmak ve işsizliği önlemek
için oldukça yetersizdir. Bugün ülkemizin ekonomik ve sosyal sorunlarının
başında işsizlik gelmektedir. İstihdam oranı giderek azalarak yüzde 51'den,
yüzde 45,5'e gerilemiş, işsizlik yapısal hale gelmiş, toplam işsizlik
içerisinde yapısal işsizliğin oranı giderek artmıştır. İşsizlik oranı 2003
yılında yüzde 9,4 iken, 2004 yılında yüzde 9,5'e tırmanmış, 2005 yılında ise,
daha da artacaktır. Özellikle üniversitelilerden oluşan genç ve eğitimli
işsizlik oranı yüzde 20'lere doğru tırmanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, eğer bazı temel ekonomik
göstergelerde ortaya çıkan göreli olumlu tabloyu istihdama katkı olarak
yansıtamazsanız, bu temel sosyoekonomik sorun, giderek hızla politik bir
nitelik kazanarak, bir tehdit unsuru olarak iktidarın karşısına çıkması
kaçınılmazdır. Burada çarpıcı olan, elbette, enflasyon ve büyümeye karşın
işsizliğin düşmemesidir. Aynı şekilde kayıtdışı ekonominin boyutları da her
geçen yıl artmaya devam etmektedir. Yüzde 40'lar düzeyinde olan kayıtdışı
ekonomi, bugün, yüzde 50'lere doğru tırmanarak ürkütücü boyutlara ulaşmıştır.
Hükümetin bu konuya el atmamasını anlamakta güçlük çekiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, kimileri kayıtdışı ekonomiyi
Türkiye'nin dinamizmi olarak niteliyor; oysa, bu tutum, makro dengeleri bozarak
ve krizler yaratarak, istihdam ve üretimi olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca,
Türkiye'de toplayamadığımız vergiler dışborç olarak sırtımıza yüklenmektedir.
Bu, bir yandan haksız rekabete neden olurken, öte yandan da hazinenin
finansmanı, sürekli, kayıtlı ekonomi içindeki mükelleflerden sağlandığı için,
artan vergi yükü nedeniyle de eşit işlemeyen bir ekonomik yapının sürdürülmesi
teşvik edilmektedir ve bu aynı zamanda, yatırım, üretim, istihdam ve yabancı
sermayenin önünde bir engel olarak durmaya devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri; kayıtdışı ekonomiden
kaynaklanan yüksek vergi oranları ile ücretler üzerinde bulunan ağır yükler
nedeniyle rekabette ve bürokratik işlemlerde ne denli azalma sağlanırsa
sağlansın, yabancı sermayenin ülkemize gelmesi mümkün değildir; bu da, işsizlik
sorununa kalıcı çözüm bulunmasına engel oluşturmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 2005
yılı bütçesinde tarıma ayrılan destek miktarı oldukça yetersizdir. Üyesi olmaya
çalıştığımız AB ülkelerinde tarımın gayri safî millî hâsılaya katkısı yüzde 2,
aldığı pay ise yüzde 1,5'tir; yani, AB çiftçisi, millî gelire ne katıyorsa,
onun karşılığını alıyor. Oysa ülkemizde tarımın gayri safî millî hâsılaya
katkısı yüzde 11,6; gayri safî millî hâsıladan aldığı pay ise binde 7,2'dir.
Bunun anlamı, ülkemizde tarım sektörü, millî gelire yüzde 12 katkı yapmasına
karşılık, ondan, yüzde 1'lik bile pay alamamaktadır; yani, hem aldığı düşük hem
de verdiği yüksektir. Böyle bir ilişki, ancak, teslimiyetçi politikalarda olur.
Bunun sonucunda da, tarım ürünlerinde net ithalatçı konuma gelirsiniz. Ne yazık
ki, durum, bugün, işte böyledir. Böyle olunca da, görüyoruz ki, 2005 bütçesi,
cumhuriyet tarihinin tarıma en düşük desteğin ayrıldığı bütçe olma unvanını
eline geçirmiş bulunmaktadır. Bugün, Türk çiftçisi, ancak, Avrupalı çiftçinin
yaklaşık onikide 1'i kadar tarımdan destek alabilmektedir.
Ülke nüfusunun yüzde 35'inin tarım sektöründe
çalıştığını düşünülürse, bu oranın, AB'de olduğu gibi yüzde 5'ler düzeyine
düşürülebilmesi ve tarımda yapısal dönüşümün sağlanabilmesi için, uzun yıllar
boyunca, bütçeden asgarî yüzde 10-15 kaynağın bu sektöre verilmesi
gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, tüm bunları belirttikten sonra,
görüyoruz ki, basının pembe tablo çizme konusundaki üstün gayretlerine rağmen,
ekonomik durum hiç de iyiye gitmemektedir. Ekonomik göstergeleri bir bütün
olarak değerlendirdiğimizde bunu kolayca görebiliriz.
Evet, bugün, enflasyon ve nominal faizler düşmekte,
ihracat artmakta, büyüme oranı artış eğilimindedir. Ancak, öte yandan da
ithalat sürekli artmakta, dolayısıyla, dışticaret ve cari işlemler açığı da
artmakta, iç ve dışborç stoku çığ gibi büyümekte, reel faizler düşürülemeyerek
yapışkan nitelik kazanmakta ve en önemlisi, işsizlik tahammül sınırlarını
zorlayacak şekilde rekor düzeylere tırmanmış bulunmaktadır.
Evet, şimdi size soruyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, tamamlayabilmeniz için 2
dakika eksüre verdim.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür eder misiniz Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının, başta Maliye Bakanlığına, ülkemiz ve devletimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı,
Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2005 yılı bütçesi hakkında,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2005 yılı bütçesi, Adalet ve Kalkınma Partisi dönemine
ait bulunan ve AKP'nin uyguladığı 2003 ve 2004 yılları bütçelerinde olduğu
gibi, halkımıza, topluma hiçbir hizmet etme umudu taşımayan, işsizliğe çare
aramayan ve sadece ülkemizdeki bir avuç mutlu azınlık olan rantiyecinin
ödemelerini garanti altına alan bir bütçe olarak görülmektedir. Bu bütçe, bir
hizmet bütçesi değildir, bir kalkınma bütçesi değildir, yatırım ve istihdamın
sağlandığı bir bütçe de değildir. Bu bütçeyle, Türkiye ekonomisinin önemli bir
dönüşüm sağlama şansı maalesef bulunmamaktadır. 2005 yılı bütçesi de, aynen
2004 yılı bütçesi gibi, vatandaşı can derdinde, geçim derdinde bırakacak bir
bütçedir. Bu bütçe, sosyal yönü olmayan, halkın elindekini, avucundakini
tamamen çeken, emen, ülkemizin sorunlarına da çare bulamayan bir bütçedir. Bu
bütçe, adaletin ve kalkınmanın olmadığı, çok adaletsiz, dengesiz, fakir ve
muhtaç kesimleri ezen bir vergi politikasını halka sunmaktadır.
Türkiye ekonomisinde, AKP döneminde, son iki yılda
olduğu gibi üçüncü yılda da, 2005 yılında da aynı süreç işlemektedir. İşsizlik
çığ gibi artmakta, emekli, işçi, çiftçi, köylü, esnaf, izlenen politikalar
sonucu bitirilmekte, ülkemizde içborçlar artmakta, dışborçlar artmakta, cari
açık büyümektedir.
Bu AKP politikalarının sonucu nedir? Bu politikaların
sonucu, Türkiye'de emekliler, Türkiye'de işçiler, iş bulamayan gençler, büyük
sorunlarla karşı karşıyadır. Memurlar, reel gelir kaybı tablosuyla karşı
karşıyadır. Ülkemizde dört kişilik bir ailenin mutfak masrafı 500 000 000
liradır ve ülkemizde açlık sınırı da 500 000 000 liranın üzerindedir; ama, buna
rağmen, ülkemizdeki asgarî ücret, ne yazık ki, hâlâ, 318 000 000 lira
civarındadır; hatta, yüzde 5 zam öngörülmektedir 2005 yılı için. Emekliler
mağdurdur; maalesef, ücret artışı olması bir yana, haklarını alamaz
haldedirler. İktidar, emeklilerin 150 000 000-200 000 000 liralık, mahkemeler
tarafından da onaylanmış, TÜFE'den kaynaklanan alacağını vermemektedir. Bunu
vermemek için de, AKP Hükümeti direnmektedir.
Yine AKP Hükümeti, bu bütçeyle, ikinci maaşı olan dul
ve yetimlerin emekli maaşlarının kesilmesine karar vermiştir. Dul ve yetimler,
emekliler, bir iş buldukları takdirde, onların bu gelirleri bundan sonra
kesilecek, ödenmeyecektir. Bir yandan, AKP Hükümeti olarak, dul ve yetimin,
emeklinin maaşını keserek malî kaynak yaratmaya kalkacaksınız; ama, diğer
yandan, ülkeyi soyanlardan, bankaları hortumlayanlardan alacağınız olan 40
milyar dolarlık kaynağı tahsil edemeyeceksiniz! Bu, halkımıza, dul ve
yetimimize, emeklimize reva mıdır?!
Çiftçilerin durumu ise kanayan bir yaradır. Çiftçi, AKP
İktidarı döneminde tamamen bitirilmiş ve yok edilmek üzeredir. 2004 yılı
başında, tarımda kullanılan üre gübresi 330 000 liradan 520 000 liraya, mazot 1
366 000 liradan 1 850 000 liraya, traktör 24 milyar liradan 30 milyar liraya
çıkmıştır. Buna karşılık Egeli üretici ise, geçen yıl 1 200 000 liraya sattığı
pamuğu bu yıl 800 000 liraya, 5 asit zeytinyağını geçen yıl brüt 3 200 000
liraya satarken bugün yine 3 200 000 liraya, çekirdeksiz üzümü geçen yıl 210
000 liradan satarken bu yıl 150 000 liraya, geçen yıl 350 000 liradan sattığı
buğdayı bu yıl 280 000 liraya zar zor satmaktadır.
Türkiye'nin her yerinde, hububat üreticisi perişan
vaziyette olup, Toprak Mahsulleri Ofisi devreden çıkarılmıştır, ajanslar
kapatılmıştır, çiftçi piyasaya teslim edilmiştir. Çiftçi, toplama masrafını
bile alamamaktadır.
Ülkemizde yapılan, onbinlerin toplandığı mitinglerde
çiftçiler tepkilerini ortaya koyuyorlar, feryat ediyorlar; ama, hükümetten ses
dahi çıkmıyor. Ses çıkmazsa neyse de, ses çıktığında çiftçi azarlanıyor, çiftçi
paylanıyor, çiftçiye hakaret ediliyor. Tütün ve şekerpancarının sözü, AKP
İktidarı döneminde edilemez oldu. Hani, iktidarınız döneminde tütün kotaları,
şeker kotaları kaldırılacaktı?!
Karadenizin fındık üreticisi, Egenin zeytin üreticisi,
geride bıraktığımız yılda büyük afetler yaşadı, çaresiz kaldı, 2 katrilyon lira
zararları var. Ne yazık ki, hiçbir anlamlı, ciddî destek hükümetçe
verilmemiştir. Kaldı ki, bu afet önümüzdeki yılın mahsulüne de yansıyacaktır.
Sayın milletvekilleri, 2005 yılında vatandaşın sırtına
yüklenen vergilerden bahsetmek istiyorum. AKP İktidarı, milletvekili
seçimlerinde, iktidara gelmeden evvel, ülkemizde vatandaşlardan alınan
vergilerin çok fazla olduğunu, adaletsiz ve acımasız olduğunu, iktidara
geldiklerinde kesinlikle düşürülmesi gerektiğini ve kayıtdışı ekonominin
kayıtiçine alınacağını söylüyordu; ama, iki yıllık iktidarınız döneminde,
bırakın kayıtdışını kayda almayı, kayıt altındaki, vergisini veren, vergisini
zamanında ödeyen mükelleflerimizin boğazına sarılırcasına, vergi dairesi
müdürlerine inceleme tehdidi yaptırarak, zorla, cebren vergi üzerine vergi
aldınız. AKP döneminde, kayıt içinde bulunan, vergisini ödeyen mükellefler için
Türkiye vergi cehennemi; buna karşılık, vergi kaçıranlar ve kayıt dışında
bulunanlar için ise vergi cenneti olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
2004 yılı enflasyonu yüzde 10 olurken, bu bütçeyle,
2005 yılı enflasyonunun ise yüzde 8 olacağı hesaplanıyor. Neden, enflasyonun
yüzde 8 olduğu bir dönemde vergileri yüzde 18,5 civarında artırmayı
hedefliyorsunuz? 2004 yılında 100,5 katrilyon civarında bir vergi tahsilatı
gerçekleşirken, 2005 yılı bütçesinde, 119 katrilyon liralık bir vergi
tahsilatını öngörmektesiniz. Gayri safî millî hâsıla nominal olarak yüzde 13,4
büyümekte; demek ki, yüzde 13,4 ile yüzde 18,5 arasındaki fark, toplu ve reel
olarak getirilecek olan yeni vergilerden oluşmaktadır; bunun tutarı da 5
katrilyon civarındadır.
Hükümet, bu bütçeyle, tam 5 katrilyon liralık bir ilave
vergiden söz etmektedir; nasıl ve nereden artacağına bakacak olursak, önemli
ölçüde ÖTV artışlarından geldiğini göreceğiz. Dayanıklı tüketim malları
üzerindeki ÖTV, 2005 yılında yüzde 107 artmaktadır; yani, buzdolabına, çamaşır
makinesine, televizyona, bu bütçe rakamlarına göre önemli ölçüde artış
gelmektedir.
Sayın Bakanım, bu doğru bir yaklaşım değildir. Bir
ülkede vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı incelenirken, dolaylı ve
dolaysız vergilerin, toplanan vergiler içerisindeki payının karşılaştırılması
gerekmektedir.
Ülkemizde yirmibeş yıldan beri, dolaylı vergilerin
toplam vergi gelirleri içindeki payı sürekli olarak artmaktadır; bu oran 1980
yılında yüzde 37 iken, 2003'te yüzde 67'ye, 2004'te yüzde 70'e çıkmış ve
2005'te de yüzde 73,5'e ulaşacağı 2005 yılı bütçesinde açık ve net olarak
görülmektedir.
2005 yılında dolaysız vergi olarak, 1 735 000 Gelir
Vergisi mükellefinin 1 katrilyon lira, basit usuldeki 800 000 mükellefin 90
trilyon lira, Kurumlar Vergisi mükelleflerinin, şirketlerin ise 8,8 katrilyon
lira vergi ödeyecekleri tahmin edilmektedir.
Bir ülkede, dolaylı vergilerin toplam vergi içindeki
payı dolaysız vergilerden yüksek ise, o ülkede vergi adaletinden söz edilebilir
mi?
Sayın Bakan, Türkiye, AKP İktidarıyla, vergi
adaletinden her geçen gün biraz daha uzaklaşmaktadır. Başbakanımız yaptığı
açıklamada, 2005 yılından itibaren Kurumlar Vergisi oranının 3 puan düşürülerek
yüzde 30'a indirileceğini, Gelir Vergisi oranının da yüzde 5 düşürüleceğini
söylemektedir. Başbakanın dediği gibi, Kurumlar Vergisinde bir indirim yoktur.
Şirketler, 1999 yılından beri, Kurumlar Vergisini yüzde 30 olarak
ödemektedirler. Yüzde 3 fon vardı, bu kaldırıldı; ama, 2004 yılında, hükümet,
getirdiği bir önergeyle, bir kararla, 2004 yılı için Kurumlar Vergisini yüzde
33'e çıkarmıştı, şimdi ise yıl bitmeden, Başbakan tarafından, yüzde 30'lara
düşürüldüğü belirtilmektedir. Onun içindir ki, ortada herhangi bir değişiklik
kesinlikle söz konusu değildir.
Yine Başbakan tarafından, Gelir Vergisinde yüzde 5
indirim yapılacağı açıklanıyor. Gelir Vergisinde bu yüzde 5 indirim sadece
zengine var, fakire yok, bordroluya yok; fakirin vergisi azalmıyor, aynı
kalmaktadır. Bundan sonra sadece yüzde 45 oranındaki vergi dilimi yüzde 40'a
düşürülüyor, diğer dilimlerde herhangi bir indirim söz konusu değil; yani,
yıllık 140 milyar lira geliri olan, aylık 11 666 000 000 lira geliri olan
insanlarımızın vergileri yüzde 40'a düşürülüyor, 5 puanlık indirim buradan
gelmektedir. Bu da, ülkemizdeki toplam Gelir Vergisi mükelleflerinin onbinde
1'ini teşkil eden bir mutlu azınlığın vergisidir. Bu hükümet, aylık 318 000 000
lira maaş alan asgarî ücretlinin vergisini değil; aylık 500 000 000, 1 milyar,
2 milyar lira geliri olan vatandaşın vergisini değil de, en üst gelir
grubundakilerin vergisini düşürmektedir. Bunun, sosyal politika, sosyal
adaletle ne ilgisi, ne de ilişkisi vardır.
Yoksul vergisi olarak bilinen KDV'nin, Başbakan
tarafından, düşürüleceği söylenmesine rağmen, 2005 yılında diğer kalemlerde
korkunç artışlar olacağı görülmektedir. 2005 yılı bütçesinde KVD gelir hedefi
13 katrilyon 320 trilyon liradan 22 katrilyon 130 trilyon liraya çıkarılıyor.
Bu da, yapılması düşünülen KDV indiriminden hükümetin kayba uğramayacağı, tam
aksine diğer kalemlerdeki artışlardan dolayı, 2005 yılında vatandaştan, yüzde
62 civarında daha fazla tahsilat yapılacağı anlamına gelmektedir. Hükümetin bu
planı, indirim konusu yaptığı ürünler dışında, KDV tahsilatının artacağını
göstermektedir.
Başbakanın vergide indirim olarak açıkladığı paketten,
dar gelirliler için vergi yükü artışı çıkmıştır. Paketin getirdiği düzenlemeler
için hükümetin kurduğu formül, üst gelir gruplarının yükünü aşağıya çekerken,
geniş halk tüketici kesimlerinin, ücretli ve maaşlıların yükünü
ağırlaştırmaktadır.
Neyse! Üst gelir grubundaki azınlığa tebrikler!
Vergilerdeki bu 5 puanlık indirim, zenginlerimize hayırlı ve uğurlu olsun.
Türkiye'de, devlet, fakirden topladığı vergiyi
"yüksek reel faiz" adı altında zengine ödeyen bir mekanizma
işletmektedir. Bugünkü iktidar, daha çok, fakirden aldığı vergiyi yüksek
faizlerle zenginlere transfer etmektedir. Bu, AKP'nin maliye politikasında
açıkça netleşmiş olarak görülmektedir. Bir yandan 119 katrilyon lira civarında
vatandaştan vergi alınacağını söylüyorsunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Deveciler, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - ...diğer taraftan ise,
bu vergi gelirlerinin 56 katrilyonluk kısmını ülkemizde rantiyeyle geçinen
mutlu azınlığa faiz olarak ödeyeceğinizi ve bu bütçeyle garanti altına
aldığınızı belirtiyorsunuz. Bir yandan asgarî ücretliden bile yılda 700 000 000
lira civarında vergi alıyorsunuz; ama, diğer yandan 56 katrilyon lira faiz
ödediğiniz bu rantiyecinin 315 milyar liralık rantiye gelirinden tek kuruş dahi
vergi almıyorsunuz! Şimdi soruyorum sizlere; nerede kaldı adaletiniz?
Peki, bu bütçeden kim mutlu; bunun tek bir yanıtı var;
bu bütçeden hâlâ olağanüstü reel faiz elde eden bir avuç rantiye mutlu. Bakın,
onların hiç sesi çıkıyor mu?! Çok mutlu onlar; birikimlerini, götürüyorlar,
devlet içborçlanma senedine yatırıyorlar, enflasyonun üzerinde artı yüzde 15
daha reel faiz elde ediyorlar; çünkü, mutlular. Aynı zamanda, tek kuruş vergi
dahi ödemiyorlar. Böyle bir bütçeyi getiriyorsunuz! Hadi, daha evvelki bütçeler
bir deneme, iktidara alışma bütçesiydi. İnsaf artık, bu, AKP'nin üçüncü
bütçesi!
Şimdi, geliyoruz diğer kanada; bu bütçeyi kim finanse
ediyor; dolaylı vergilerin yüksek olması, bütçenin geniş halk kesimleri
tarafından finanse edildiğini açıkça gösteriyor. Sabancı da, Koç da bir ekmek
alır, asgarî ücretli de bir ekmek alır; ama, ikisi de aynı vergiyi öder.
Dolaylı vergilerin en ciddî haksızlığı budur. Anayasamızın 73 üncü maddesinde
"herkes, geliri oranında vergi ödemekle, kamu harcamalarına katılmakla
yükümlüdür" denilmektedir. Peki, asgarî ücretli ile çok yüksek gelirli
birisi aynı vergiyi öderse, burada vergi adaletinden söz edilebilir mi; tabiî
ki, edilemez.
Değerli arkadaşlarım, bu, iyi bir tablo değildir.
Ekonomi kesinlikle toparlanmış değildir. Sosyal sorunlar kesinlikle çözümlenme
noktasında değildir. Tam tersine, sosyal sorunlar bir patlama noktasına doğru
sürüklenmektedir ve Türkiye'deki işsizlik en tehlikeli sorun haline dönüşmüştür.
Bu, AKP iktidara gelirken, Türkiye'nin sorunlarının karşısında vatandaşın haklı
olarak umutla baktığı, beklediği değişim tablosuydu; maalesef, bu noktada
hiçbir değişim olmamıştır. Bundan önceki yanlışlıklar aynen AKP İktidarı
döneminde de sürdürülmeye devam etmektedir.
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, AKP olarak son
yirmi yıldır ülkemizin ekonomisini krizlere taşıyan sağ partilerle ortak
özellikleriniz bulunmaktadır. İktidar Partisi olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Deveciler, lütfen... Teşekkür eder
misiniz Sayın Deveciler...
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Türkiye'nin ekonomik ve sosyal bunalımları geride
bırakmasını, her alanda gelişmiş, çağdaş bir ülke olmasını hedef alan bir
programınız, bir planınız, bir vizyonunuz yoktur. Diğer ortak tarafınız ise,
dış odaklara ve tekelci sermayeye aşırı bağımlılığınız, âdeta teslimiyetçi olma
özelliğiniz. Attığınız adımlarda, ne halkımızın ne ülkemizin birikimlerini ne
de ulusal değerlerimizi yeterince önemsiyorsunuz. Herhalde, kamu yararının
korunmasını, sosyal devletin geliştirilmesini, işçinin, çiftçinin, köylünün,
esnafın, çalışanların, emeklilerin refahını artırmayı önemsemiyorsunuz; ama,
rantiyecinin ödemelerini hiç aksatmıyorsunuz.
2005 yılı Maliye Bakanlığı bütçesinin ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı,
Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; genel ve katma bütçeli idarelerin 2005 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarılarının görüşmelerinde gelir bütçesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçelerin görüşme usulüne göre, önce bakanlıkların ve
diğer harcamacı kuruluşların bütçeleri görüşülmekte ve onun ardından da sıra
gelir bütçesine gelmektedir. Bunun, bu sıralamanın bir anlamı var;
bakanlıkların ve harcamacı kuruluşların yapacağı harcamaların kaynağının ne
olduğunu bu bütçede görüyoruz. Bu harcamalar hangi kaynaklardan elde edilen
gelirlerle ve vergilerle karşılanacaktır; bunu gelir bütçesinde görüşüyoruz ve
gelir bütçesi hükümetin vergi politikasının ipuçlarının ortaya çıktığı bir
bütçedir. Hükümetin ekonomiye yaklaşımını, gelir dağılımına yaklaşımını ve
vergi politikası yoluyla gelir dağılımını düzeltmeyi amaçlayıp amaçlamadığını
gelir bütçesi üzerinde görüyoruz.
Bütçeler, ekonomide yaratılan kaynakların yeniden
dağıtılması açısından önemli bir maliye politikası aracıdır ve bütün harcamalar
toplanan vergilerle yapılacağından, vergi politikası da, yine çok önemli bir
maliye politikası aracı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Artık, hükümette üçüncü yılına girmiş olan Adalet ve
Kalkınma Partisinin vergi politikasını da bu gelir bütçesi vesilesiyle
değerlendirmek istiyorum. Bu politikayı, hükümetin vergi politikasını değerlendirirken,
hükümetin 2005 yılında yapmayı düşündükleri yanında, bugüne kadar, iki yılda
yaptıkları ve bunları yapmadan önce, gerek seçim beyannamelerinde gerekse
hükümet programlarında vatandaşa, topluma neler vaat ettiğini ve bu vaatlere
kıyasla yapılanların ne olduğunu gözden geçirmekte yarar var.
Önce, 2005 yılı bütçesine bakalım. 2005 yılı bütçesinde
faiz harcamalarını bir kenara bırakırsak, bütçenin faiz dışındaki
harcamalarında yüzde 17,8'lik bir artış vardır; yani, 2004 yılına kıyasla 2005
yılında faizdışı harcamalarda yüzde 17,8'lik bir artış vardır; 84 katrilyon
liralık harcamadan 99 katrilyon liraya ulaşacak bir harcama söz konusudur.
Bunu, sabit rakamlarla, millî gelirin bir oranı olarak ifade edecek olursak,
2005 yılında, 2004 yılına kıyasla millî gelirin, yani, gayri safî millî
hâsılanın yüzde 0,8'i oranında bir harcama artışı söz konusudur.
Bunun dağılımına baktığımızda, bu harcama artışının bir
bölümünün, 2005 yılında yatırım harcamalarına gideceğini görüyoruz. Bir
bölümünün, cari transferler dediğimiz, KİT'lerin görev zararları başta olmak
üzere, bazı transfer harcamalarına gideceğini görüyoruz ve yine, bir bölümünün
de, kamunun mal ve hizmet alımlarına gideceğini görüyoruz.
Tabiî ki, yatırım harcamalarındaki artışın olumsuz
olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Her zaman söylediğimiz, Türkiye'de,
2002 yılından beri büyüme var; ama, bu büyüme istihdam yaratmıyor eleştirisinin
temelinde, kamunun üzerine düşen harcamaları yapmaması yatmaktadır ve 2003
yılından bu yana da, 2003 ve 2004 yıllarında, kamunun yatırımları, belki
cumhuriyet tarihinin en düşük düzeyine inmiştir. 2005 yılında, bu, 2003 ve 2004
yıllarında en düşük düzeyine inmiş olan yatırım harcamalarına kıyasla bir artış
olduğunu görüyoruz; ancak, bu artışın dahi, 2002 yılı yatırım harcamasının
gerisinde kaldığını unutmayalım. 2002 yılı, belki, uygulama açısından çok örnek
bir yıl olarak alınmayabilir; ben, hükümetin icraatlarından önceki en son yıl
diye 2002 yılını verdim; ama, 2002 öncesine de gidersek, 70'lere, 80'lere,
hatta 90'lı yıllara bile gidersek, kamunun yatırım harcamalarının, o yılların
seviyesinden düşük olduğunu görüyoruz.
Yatırım harcamalarındaki kamunun eksikliğini özel
sektörün gideriyor olması şeklindeki bir açıklamayı da doğru kabul etmek mümkün
değildir; çünkü, kamunun yapacağı yatırımları özel sektörün yapma şansı yoktur.
Örneğin, altyapı yatırımını her zaman kamu yapmak zorundadır. Kaldı ki, öyle
dahi düşünsek, özel sektör yatırımlarıyla kamu yatırımlarını topladığımız
zaman, yine, bu, son üç yıldaki yatırım toplamının, önceki yıllardaki yatırım
toplamından daha aşağıda olduğunu görüyoruz.
Peki, bu harcamaların, 2005 yılı bütçesinde
harcamalarda meydana gelen artışın hangi kaynaklarla karşılanacağına
baktığımızda, şöyle bir tablo karşımıza çıkmaktadır: Vergi gelirlerinde, 2005
yılında, 2004'e göre yüzde 18,4 oranında bir artış vardır. Hükümetin 2005 yılı
enflasyon hedefi nedir; yüzde 8; 2005 yılı büyüme hedefi nedir; yüzde 13;
bunları topladığımız zaman, millî gelir açısından deflatör dediğimiz kavramı
buluruz, 13,4 eder. Yani, millî gelirin büyüme oranı olan yüzde 13,4 ile yüzde
18,4 arasındaki 5 puanlık fark, topluma yeni getirilecek vergileri işaret
etmektedir ve bu 5 puanlık farkın tutarı tam 5 katrilyon liradır; yani, Türk
toplumu, 2005 yılında, 2004 yılında ödediğinden 5 katrilyon lira daha fazla
vergi ödeyecektir. Bu, vergi yükünde 1 puanlık artış demektir; yüzde 23,7'lik
vergi yükü, 2005'te yüzde 24,7'ye çıkmaktadır. 1 puan eşittir 5 katrilyon lira
veya -olayı, belki, daha sevimli kılabilir diye söyleyeyim- 5 milyar Yeni Türk
Lirası; ama, YTL'ye geçiş, bu 5 katrilyon liralık yükün hafifletilmesi için
yetmiyor, onu sevimli kılmaya yetmiyor.
Vergi sisteminin adil olup olmadığını ölçmekte
kullanılan bir ölçü vardır; dolaylı-dolaysız vergiler ayırımı. Yani, harcamalar
üzerinden alınan vergilerin toplam vergiler içerisindeki ağırlığı nedir? Adalet
ve Kalkınma Partisi hükümeti devraldığında, toplam vergi gelirleri içerisinde
dolaylı vergilerin payı yüzde 66'ydı. Bu, esasen, adaletsiz bir tabloydu. Yani,
hükümet, devraldığında, Türkiye'de adil bir vergi sistemi yoktu; ama, hükümetin
iddiası, bu vergi sistemini daha adil hale getirmekti, vergi ödemeyen kesimleri
vergi verir hale getirmekti ve vergi politikası yoluyla gelir dağılımını
iyileştirmekti; ancak, hükümetin yaptığı, yüzde 66 oranındaki dolaylı verginin
payını, 2004 sonunda yüzde 70'e çıkarmak olmuştur. 2005 yılına baktığımızda da,
2005 yılı bütçesinde, harcamalar üzerinden alınan Katma Değer Vergisi, Özel
Tüketim Vergisi gibi dolaylı vergilerin payının yüzde 73 olduğunu görüyoruz.
Bunun, adalet kavramıyla bir ilgisi yoktur. Hükümetin, vergi sisteminde adaleti
sağlamak gibi bir kaygısı olmadığını görüyoruz.
Bunun alt dağılımına bakalım. Dolaylı vergilerde önemli
bir artış var dedim. Alt dağılımına baktığımızda, Özel Tüketim Vergisinde,
enflasyon hedefiyle, büyüme hedefiyle orantılı olmayacak ölçüde bir artış
olduğunu görüyoruz. Bakın, petrol ürünlerinden alınan, akaryakıt ürünlerinden
alınan Özel Tüketim Vergisinde yüzde 31 oranında artış var. Sigara ve diğer
tütün mamulleri ile alkollü içkilerden alınan Özel Tüketim Vergisinde yüzde 37
oranında artış var ve dayanıklı tüketim malları dediğimiz, buzdolabı gibi,
televizyon gibi eşyaların Özel Tüketim Vergisinde de, hükümet, 2005 yılında
yüzde 107 oranında artış planlamıştır. Bunların adalet kavramıyla bir ilgisi
olmadığını, hükümetin yüzde 6,5 faizdışı fazla hedefini tutturma uğruna -tabiî
ki, bunu tutturmak belki önemlidir- toplumdaki kesimler arasındaki vergi
adaletsizliğine göz yumduğunu, bu adaletsizliği daha artırdığını görüyoruz.
Peki, hükümet, topluma neler vaat etmişti, Adalet ve
Kalkınma Partisi topluma neler vaat etmişti; buna bakalım. Seçim beyannamesinde
şöyle bir ifade vardı: "Yeni vergiler getirmek kolaycılığına
gidilmeyecektir." Bunda, çok ince bir şekilde, önceki hükümetin eleştirisi
var; önceki hükümetler, sürekli, yeni vergi, ek vergi getirmek gibi bir
kolaycılığa gitmişlerdir. Evet, doğru, artık, vergi sistemini böyle bir
kolaycılıktan kurtarıp, gerçekten, kamunun ihtiyaç duyduğu gelirler var ise,
bunların politikasını oluşturup, uygulamaya koyup, artık, vatandaşları, bir
sabah uyandığında bir ek vergi sürpriziyle karşı karşıya bırakmamak gerekir.
Peki, hükümet ne yapmıştır; bakıyoruz; önceki hükümetin
deprem sonrasında geçici bir süre için getirdiği Özel İşlem Vergisini
kaldırmıştır. Yani, kaldırmak güzel bir şey; ama, ismini değiştirmiştir; onu
kaldırmış, o kapsamdaki vergiye tabi olan işlemleri, Damga Vergisi ve Harçlar
Kanununun içine alarak daimî hale getirmiştir. Evet, hükümet, bu konuda,
gerçekten, sözünü tutmuştur, ekvergiyi daimî hale getirerek, artık, ekvergi
getirmek gibi bir kolaycılığa gitmemiştir!
İkinci olarak yaptığı nedir; yine, deprem sonrasında
getirilen Özel İletişim Vergisi vardı, geçici bir dönem içindi ve hükümetin,
hükümet programında açık seçik beyanı vardı "haberleşme üzerindeki
vergiler hafifletilecektir, kaldırılacaktır" diye; açık seçik hükümetin
beyanıdır bu. Evet, hükümet Özel İletişim Vergisini kaldırmıştır; yani, geçici
olan bu vergiyi daimî hale getirmek suretiyle, vergi sistemini bir ekvergi
yükünden kurtarmıştır. Hükümet bu anlamda da sözünü tutmuş, bu vergiyi daimî
hale getirerek, ekvergi gibi yamadan vergi sistemini kurtarmıştır! Ama, bunu
yaparken, bir şey daha yapmıştır hükümet; temmuz ayında çıkarmış olduğu bir
yasayla, vatandaşın evindeki sabit telefondan yapmış olduğu konuşmaları da Özel
İletişim Vergisi kapsamına almıştır. Telekomun Türkiye'de yaklaşık 18 000 000
abonesi vardır; herhalde hükümetimiz "vergiyi tabana yaymak" deyince,
bu 18 000 000 kişinin evine her ay telefon faturası göndermek suretiyle Özel
İletişim Vergisini tahsil etmek olarak anlamıştır!
Özel İletişim Vergisi, Telekom hâsılatından Maliyece
alınan payın karşılığı olamaz. Şimdi yetkililer diyorlar ki, Telekomun
hâsılatından Hazine yüzde 15 oranında pay alıyordu; biz, o payı kaldırdık, onun
yerine Özel İletişim Vergisini koyduk.
Bunun geçerli olabilmesi için, temmuz ayında o yasa
çıkarken de bunu söylemiş, uyarmıştık "siz, bu hâsılat payını kaldırarak
bunun yerine bu vergiyi getiriyorsunuz belki; ama, bunun geçerli olabilmesi
için Telekomun tarifede o miktar indirime gitmesi lazım" demiştik.
Bugün Telekom hâsılatına baktığımızda, bu tarifede
böyle bir indirimin olmadığını görüyoruz. Yani, hükümet, bir şekilde vazgeçtiği
o hâsılatı Telekomun hâsılatı olarak yine tahsil etmekte, öte taraftan da,
sabit telefonlardan yüzde 25 oranında bir Özel İletişim Vergisini almaktadır.
Hükümetin 2005 yılı bütçesinde Özel İletişim Vergisi
için öngördüğü artış oranı yüzde 51,3'tür. Biraz önce, Özel Tüketim
Vergilerindeki, enflasyonun ve büyümenin üzerindeki artışları çarpıcı
rakamlarıyla ortaya koymuştum. Özel İletişim Vergisinde planlanan hâsılat da
yüzde 51,3'tür.
Yine, hükümet "enerji kaynakları üzerindeki vergi
yükü azaltılacaktır" vaadinde bulunmuştu. Akaryakıt, en önemli enerji
kaynaklarından biridir. Akaryakıt üzerindeki vergilere baktığımızda, ilk defa
bu hükümet döneminde, akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi yükünün Avrupa
Birliği ortalamalarının üzerine çıktığını görüyoruz. 57 nci hükümet döneminde
bu vergilerin toplamı Avrupa Birliği ortalamalarının altındaydı; şimdi, Avrupa
Birliği ortalamalarının üzerine çıktı. Avrupa Birliği ortalaması yüzde 66
civarındadır, bu vergi yükü Türkiye'de yüzde 70'leri aşmıştır.
Petrol fiyatı uluslararası piyasada bir dönem yükseldi;
hepiniz bileceksiniz, 55 dolarlara çıktı; ama, bu, tekrar 40 doların altına,
36-37 dolarlara indi. Yani, kısa bir dönem için fiyatın 55 dolarlara yükselmiş
olması, akaryakıt üzerindeki vergi yükünün bir açıklaması olamaz. 2005 yılı
bütçesi için, hükümet, bu vergileri 40 dolarlık bir rakam üzerinden
hesaplamıştır. Bunun anlamı, hükümet, şu andaki vergi düzeyiyle, daha doğrusu,
2005 yılında akaryakıt üzerinden alınacak Özel Tüketim Vergisi düzeyiyle,
petrol fiyatında meydana gelecek olan, gelmekte olan ucuzluğu pompa fiyatına
yansıtmayı düşünmemektedir. Bunu, ekonomi ve vatandaş nasıl kaldıracaktır; bu
durumu, sizlerin ve vatandaşlarımın takdirine sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; geçen hafta, Sayın
Başbakanın bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladığı vergi indirim paketi
üzerinde de durmak istiyorum. Sayın Başbakan, vergi indirimi olarak üç grupta
bazı indirimler açıklamıştır.
Birinci olarak, bazı mal ve hizmetlerin Katma Değer
Vergisi oranlarında indirime gidilmesi planlanmıştır. Sanıyorum, bu indirimler
1 Ocakta yürürlüğe girecektir.
Tabiî ki, vergi indirimleri, özellikle Katma Değer
Vergisi indirimleri, sonuçta, vatandaşa yansıdığı ölçüde vatandaş açısından
olumlu sonuçlar yaratacaktır; bu, hiç tartışmasızdır; ancak, devletin elinde,
vergi indirimi nedeniyle fiyatların o miktar kadar düşmesini sağlayabilecek
olan araçlar yoktur. Zaten, piyasa ekonomisinde, devletin böyle araçlarının
olması düşünülemez. Bu noktada yapılması gereken, bu indirimlerin gerçekten
vatandaşa yansıyabilmesi için, kamunun, devletin, Maliye Bakanlığının, ilgili
birimlerin, tüm sektörlerle; yani, o mal ve hizmetleri üreten sektörlerle,
onunla ilgili meslek örgütleriyle birlikte, olayı, bir kampanyaya dönüştürerek,
bunu, kamuoyuna, o sektörlere ve vatandaşa mal etmektir. Aksi takdirde, bu
indirim vatandaşa yansımaz; sonuçta, amacından uzaklaşmış olur.
Sayın Başbakanın açıklamış olduğu ikinci indirim,
Kurumlar Vergisindeki 3 puanlık indirimdir. "Yüzde 33 oranındaki Kurumlar
Vergisi yüzde 30'a inmektedir" demiştir. Ancak, bu konu, 2003 yılında
Sayın Maliye Bakanımız tarafından kamuoyuna açıklanmıştı. Meclisin kabul ettiği
bir yasayla, fon dahil yüzde 33 olan Kurumlar Vergisi oranı yüzde 30'a inmişti.
Daha sonra, yüzde 30'a inmiş olan bu oran, hükümetin tekrar çıkarmış olduğu bir
yasayla, 2004 yılı için uygulanmadı, 2004 yılında tekrar yüzde 33'e çıktı.
Şimdi, herhangi bir yasal düzenleme yapılmaksızın, 2005 yılı başında Kurumlar
Vergisi oranı kendiliğinden yüzde 30'a inmektedir; yani, bu, daha önce
kamuoyuna açıklanmış olan bir indirimdir.
Üçüncü ve önemli bir indirim Gelir Vergisinde
indirimdir. Sayın Başbakanın açıklamasına göre, Gelir Vergisi tarifesindeki en
yüksek oran 5 puan indirilmektedir. Bunun anlamı, beyannameli Gelir Vergisi
mükelleflerinde yüzde 45'lik oran yüzde 40'a inmektedir; ücret geliri elde eden
mükelleflerde de, en yukarıdaki yüzde 40'lık oran yüzde 35'e inmektedir. Bu,
gerçekten, üzerinde iyi durulması, iyi tartışılması gereken bir indirimdir;
yani, en üst gelir grubundaki -ki, vergi tarifesinde, bugün, bu, 140 milyar
lirayı aşan gelir elde edenler için söz konusudur- 140 milyar lirayı aşan gelir
elde eden mükellefler için vergi oranı yüzde 45'ten yüzde 40'a indirilmiştir.
Eğer ücretliyse, bu oran yüzde 40'tan yüzde 35'e inmiştir.
Bu indirimlerin belki bütününü Sayın Başbakan
açıklıyor; ama, şimdi, bunu, kamuoyuna "devrim" olarak açıklamayı,
Gelir Vergisinin en üst tarifesindeki yüksek gelir unsurları için 5 puanlık
indirimi "devrim" olarak açıklamayı, ben, doğrusu anlayabilmiş
değilim; oldukça yadırgıyorum.
Ne oluyor bu 5 puanlık indirimle; şu anda bir örnek
vereyim ben size; 1 trilyon lira gelir elde eden bir mükellefin vergisi, şu
anda 437 100 000 000 lirayken, bu indirim sonucunda, bu mükellefimiz 393 520
000 000 lira ödeyecektir; yani, bu mükellefimiz 43 580 000 000 lira daha az
vergi ödeyecektir; 1 trilyon lira gelir elde eden bir mükellefimizin 43 500 000
000 lira daha az vergi ödemesi söz konusudur.
Değerli arkadaşlar, peki, bu bir devrim midir; buna
gerçekten sevinmek mi gerekir, bilemiyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Devrimin de suyunu
çıkardılar zaten.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Efendim, şimdi, vergi
indirimleri, tabiî ki, sonuçta, bütün kesimleri ilgilendirecek ölçüde yapılırsa
bir anlam ifade eder. Ben 1998 yılındaki vergi indirimlerini hatırlıyorum; 1998
yılında Gelir Vergisi tarifesi, bütün gelir unsurları için ve bütün dilimler
esas alınarak, en alttaki dilimden en yüksek dilimdekine, en düşük orandan en
yüksek orana kadar indirilmişti. Yine, Kurumlar Vergisi indirilmişti; ama, o
zaman bile, o hükümet, hatırlıyorum, bunu "devrim" olarak
nitelememişti. Belki bu "Gelir Vergisi tarifesinde bir iyileştirme"
olarak açıklanmıştı ve o indirimden bütün gelir unsurları, geliri az olsun çok
olsun, herkes yararlanmıştı. Şimdi, burada, sadece, yüksek gelir unsuru
yararlanıyor; kamu çalışanları, özel sektörde çalışanlar, esnaf, serbest meslek
erbabı, küçük tüccar gibi, toplumun dar ve orta gelirli kesimlerini
ilgilendiren bir vergi indirimi yoktur.
Bu indirimleri, özellikle Gelir ve Kurumlar Vergisi
indirimlerini, bir de şu açıdan değerlendirmek istiyorum: Sonuçta, vergi
indirimleri, o vergilerde bir azalmaya yol açar, o vergi gelirinde bir azalma
meydana gelir. Eğer, bütçenin bir gelir fazlası yoksa, indirimlerden
kaynaklanan bu vergi geliri kaybını başka gelirlerle karşılamak zorundasınız
veya harcamaları kısmak suretiyle karşılamak zorundasınız.
Türkiye'de bütçenin fazla vermesi söz konusu değil.
Peki, nereden karşılanıyor bu vergiler? Gelir Vergisi tarifesindeki indirimin
yarattığı bu gelir kaybı nereden karşılanıyor dediğimizde, biraz önce
rakamlarını verdiğim Özel Tüketim Vergisi yüzde 30'lar düzeyinde artıyor;
akaryakıt ürünlerinden alınan vergi yine o düzeylerde artıyor; tütün, sigara ve
alkollü içkilerden alınan vergi yüzde 37 artıyor; buzdolabı, televizyon gibi
ürünlerden alınması planlanan Özel Tüketim Vergisi yüzde 107 oranında artıyor;
vatandaşın evindeki telefondan yapmış olduğu konuşmalar veya yapmış olduğu
internet bağlantısı nedeniyle ödeyeceği vergi yüzde 51,3 oranında artıyor;
aracında benzin, traktöründe mazot kullanan vatandaşın vergisi, yine, yüzde
30'lar düzeyinde artıyor. Yani, hükümetin vergi indirimiyle yapmış olduğu, bu
yükün -vergi yükünün- dağılımını değiştirmek olmuştur; yüksek gelir gruplarının
ödeyeceği vergi, tüketicilerin, vatandaşların omuzlarına yüklenmiştir; yapılan,
yükün kaydırılmasından ibarettir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küreselleşen bir
dünyada yaşıyoruz. Böyle bir dünyada, ekonomiler, giderek, birbirleriyle daha
iç içe oluyor, ilişkileri daha çok artıyor, coğrafî sınırlar gevşiyor. Böyle
bir tabloda, ülkelerin, yüksek vergi oranlarıyla devam etme şansları yok.
Türkiye de yüksek vergi oranlarıyla devam edemez. Tabiî ki, bütün gelir
unsurlarını dikkate alarak, bu tarifeleri, gerçekten, yeniden düzenlemek
gerekir. Aksi takdirde, rekabet ettiğiniz, Türkiye'nin rekabet ettiği
ülkelerden daha yüksek bir orana sahip olursanız, bu, sizin piyasanızı,
yatırımınızı, yatırım için gerekli uygun ortamı bozar.
Fakat, vergi indirimlerini yaparken, bu vergilerin
toplam hâsılatında bir kaybın meydana gelmemesi gerekir; yani, Gelir Vergisinde
meydana gelen indirimin yarattığı kaybın, yine, Gelir Vergisi içerisinde başka
düzenlemelerle telafi edilmesi gerekir. Bütün Avrupa Birliği ülkeleri öyle
yapmaktadır.
Bakın, bizde nasıl, Avrupa Birliğinde nasıl; size,
birkaç tane oran vermek istiyorum. Toplanan vergilerin millî gelire oranlarını
vereceğim; millî gelir olarak da gayri safî yurtiçi hâsılayı kullanıyorum.
Kişisel gelir vergisinden örnek vereceğim. Türkiye'de, Gelir Vergisinin millî
gelire oranı, 2000 yılında yüzde 7,2'dir, 2001 yılında yüzde 7,7'dir, 2002
yılında yüzde 5,5 olmuş, düşmüş, 2004 yılında yüzde 4,7 olmuş, 2005 yılında da
yüzde 4,5 olması planlanıyor, giderek düşüyor.
Avrupa Birliğini örnek vereyim. Dünyada, diğer
ülkelerde de Gelir Vergisi oranları iniyor, Kurumlar Vergisi oranları iniyor.
Avrupa Birliğinde, Gelir Vergisi hâsılatının millî gelire oranı 2000 yılında
yüzde 9.8'dir; bu oran, 2002 yılında 9,7'ye inmiştir. Daha eski yıllara
gidersek, bu oranlarda, daha eski yıllardan bugüne, önemli düşüşler yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
M. AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan;
teşekkür ederim.
Kurumlar Vergisi açısından, yine, durum aynıdır.
Türkiye'de, 2000 yılında yüzde 2,4 olan oran, 2005 yılında yüzde 1,85'e
inmektedir. Avrupa Birliğinde bu oran 2000 yılında yüzde 3,6; 2002 yılında
yüzde 3,3'tür. Eski yıllarda bu oran örneğin, 1980 yılında yüzde 2,6'dır, 1995
yılında yüzde 2,8'dir, giderek daha artmış olan bir oran bile söz konusudur.
Bizde tam aksi söz konusudur. Katma Değer Vergisinin
payı artıyor, Özel Tüketim Vergisinin toplam vergiler içerisindeki payı
artıyor; ama, buna karşılık, Gelir Vergisinin ve Kurumlar Vergisinin toplam
vergi geliri içerisindeki payı düşüyor. Bu, son derece adaletsiz bir yapıdır.
Tabiî, hükümet, 2000 yılından beri uygulanmakta olan
bir programı aynen uyguluyor. 2001 yılı krizi olmuştu, kriz sonrası yeni bir
program uygulanmaya başlandı; o programı aynen devam ettiriyor. Bu programın
esası, hepinizin bildiği gibi, kamunun belli bir düzeyde faizdışı fazla
vermesidir. 2003 yılından itibaren bu faizdışı fazla değişiyor; 2003'te 21
katrilyon olmuş, 2004'te 22 katrilyon, 2005'te de 24 katrilyon lira olması
planlanmaktadır.
Tabiî, kısa dönemde fazla gelir elde etme ihtiyacı,
bizim vergi sistemini bozmaktadır, çarpıtmaktadır, çarpıklıklara neden
olmaktadır. Doğru olan nedir peki, çözüm nedir; çözüm, kayıtdışını gerçekten
vergi altına almaktır. Hükümet bu konuda iddialı olmuş; ama, bugüne kadar
kayıtdışını önleyecek hiçbir tedbiri uygulamaya koyamamıştır. "Nereden
buldun"u kaldırmış... Kaldırılabilir. Bir görüştür; ama, onun yerine, onu
ikame edecek, onun yerine geçebilecek bir başka önlemi uygulamaya koymak
gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)- Sayın Başkan,
toparlıyorum.
BAŞKAN- Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)- Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Maalesef, böyle bir önlem uygulamaya konulmamıştır ve
hükümet çareyi nede bulmuştur; hükümet, çareyi, maalesef ve maalesef, her gün
örneklerine tanık oluyoruz; vatandaşı, mükellefi sıkıştırmakta, maalesef
-üzülerek bu kelimeyi söylemek zorundayım- onu tehdit etmekte bulmuştur. Bugün,
mükellefler vergi denetim elemanları tarafından ziyaret edilerek matrah
artırmaya veya açığa fatura kesmeye zorlanmaktadır. Bu üzücü duruma Maliye
Bakanlığının son vermesi ve gerçekten Türk vergi sistemini de, artık
kayıtdışını vergilemek suretiyle, ekvergi getirmek, sürekli dolaylı vergilere
yüklenmek gibi bir çarpıklıktan kurtarmak gerekir.
Sözlerimi burada bitirirken, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
AK Parti Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili
Gülseren Topuz; buyurun.
Süreniz 15 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA GÜLSEREN TOPUZ (İstanbul)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grubu adına, Maliye Bakanlığının 2005
malî yılı bütçesi hakkında konuşma yapmak üzere söz almış bulunmaktayım; Grubum
ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçesini görüşmekte olduğumuz Maliye Bakanlığı,
ülkemizde maliye politikasının hazırlanması ve uygulanmasında çok önemli bir
rol oynamaktadır. Söz konusu Bakanlığın, gerek maliye politikasının
belirlenmesinde gerekse uygulanmasında göstereceği performans, sağlam bir malî
yapıya sahip olabilmek açısından hayatî bir önem taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığı, Türkiye'nin yıllardır içerisinde bulunduğu yüksek enflasyon ve reel
faiz oranı sorunundan kurtarılması ve kamu borç stokunun makul düzeylere
çekilmesi, makroekonomik ve bütçe performansının istenilen düzeye çıkarılması
için, son yıllarda önemli bir çaba göstermiştir ve göstermektedir.
Gelinen noktada görülüyor ki, ekonomik istikrarın
sağlanması ve makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesinde Maliye
Bakanlığının uyguladığı politika önemli bir rol oynamıştır. Bu çerçevede, malî
disiplinin sağlanması amacıyla gereken bütün tedbirler alınmış ve
kaynak-harcama dengesinin kurulması yönünde önemli bir ilerleme de
kaydedilmiştir.
Nitekim, konsolide bütçe açığının düşürülmesi ve etkin
bir borç yönetiminin yürütülmesi için gerekli faizdışı fazlanın sağlanması konusunda,
Türkiye, tarihinin en başarılı dönemlerinden birini geçirmektedir. 2003 yılı
bütçe hedefleri tutturulduğu gibi, 2004 yılı bütçe performansı da, hedeflere
uygun bir şekilde gerçekleşmektedir.
2002 yılında bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya
oranı yüzde 14,6 iken, 2003 yılında yüzde 11,3'e düşürülmüştür. 2004 yılı bütçe
hedefi, yüzde 10,9 iken, yıl sonu gerçekleşmesinin yüzde 8'in altına düşmesi de
beklenmektedir.
Bütçe açığındaki düşüş eğilimi 2005 yılında da devam
edecektir. 2005 yılında bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranının yüzde
6,1'e düşmesinin programlandığı dikkate alındığında, Türkiye'nin bütçe
performansı açısından iki üç yıl gibi kısa bir sürede, nereden nereye geldiğini
de hepimiz görmekteyiz. Bu başarı, hemen hiçbir iktidara nasip olmamıştır.
Bundan da, AK Parti olarak, ayrı bir memnuniyet ve gurur duymaktayız.
Öte taraftan, önemli bir bütçe performansı kriteri de,
gerçekleştirilen faizdışı fazla tutarıdır. Yine, hepinizin bildiği üzere, kamu
borç stokunun düşürülmesi, yüksek oranlı reel büyüme gerçekleştirilmesi ya da
yüksek oranlı faizdışı fazla verilmesinden geçmektedir. Risk priminin
düşürülerek, reel faizlerin makul düzeylere çekilmesinin başka da bir yolu
yoktur. Faizdışı fazla açısından gösterilen başarı da, hemen herkes tarafından
yakından izlenmektedir. İktidarımızın ilk yılı olan 2003 yılı bütçe
uygulamalarında konsolide bütçe için belirlenen yüzde 5'lik faizdışı fazla
hedefine ulaşıldığı gibi, 2004 yılı faizdışı fazla hedefine de ulaşılacağı
beklenmektedir.
Bütçe politikası uygulamalarında başarıya ulaşılması,
makroekonomik göstergelerde dikkate değer iyileştirmeler gerçekleştirilmesini
de sağlamış, Türk ekonomisi düşük enflasyon-yüksek büyüme ortamına girmiş, kamu
borç stokunun azaltılması ve faiz oranlarının düşürülmesi yönünde önemli
ilerlemeler de kaydedilmiştir. Kamu maliyesi açısından gösterilen bu performans
açıkça göstermektedir ki, güçlü bir Maliye Bakanlığı her zaman Türkiye'nin
avantajı olmuştur ve olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığının 2005 yılı gider bütçesi için teklif edilen ödenek tutarı, Plan ve
Bütçe Komisyonunca yapılan ekleme ve kesintilerden sonra 27 664 000 000
YTL'dir. Maliye Bakanlığının 2004 yılı başlangıç ödeneğinin 22 katrilyon 504
trilyon lira olduğu dikkate alındığında, 2005 yılında yüzde 22,9 oranında artış
öngörülmektedir. Maliye Bakanlığı bütçesinin konsolide bütçe içindeki payı,
2004 yılında yüzde 15,1 iken, 2005 yılında yüzde 17,77'ye de çıkmıştır.
Konsolide bütçe içinde bütçe büyüklüğü açısından Maliye
Bakanlığı, en büyük ikinci bütçeye sahip olsa da, ödeneklerinin yaklaşık yüzde
94'ünü konsolide bütçeye dahil diğer kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyacı için
kullanmaktadır. 27 664 000 000 YTL olan ödeneğin sadece 1 682 000 000 YTL'si
bakanlığın kendi giderlerini karşılamak üzere kullanılacak olup, bu tutar,
Maliye Bakanlığı için ayrılan toplam ödeneğin yaklaşık yüzde 6'sına tekabül
etmektedir.
2005 yılı için teklif edilen ödenek içinde diğer
bakanlıkların ihtiyaçları için kullanılacak önemli ödenek kalemleri ise şu
şekildedir:
1- 8 889 000 000 YTL'lik ödenek Emekli Sandığına, söz
konusu kurumun kamu kuruluşları adına yaptığı ödemeleri, yüzde 4 oranındaki
ekkarşılıkları ve finansman açığını karşılamak üzere, malî yıl içinde harcama
programında belirlendiği şekilde transfer edilecektir.
2- Emeklilere vergi iadesi için 1 293 000 000 YTL
ödenek ayrılmış bulunmaktadır.
3- Yükseköğretim kurumlarının finansman ihtiyacının
giderilmesi amacıyla, cari ve sermaye transferi niteliğinde olmak üzere, toplam
4 242 000 000 YTL Hazine yardımı öngörülmektedir.
4- Aynı şekilde, üniversiteler dışındaki diğer katma
bütçeli idarelerin finansman ihtiyaçlarını karşılamak için, cari ve sermaye
transferi niteliğinde olmak üzere, toplam 9 372 000 000 YTL Hazine yardımı
yapılacaktır.
5- Siyasî partilere her yıl Siyasî Partiler Kanunu
uyarınca yapılmakta olan yardım tutarına karşılık olmak üzere 80 000 000 YTL
ödenek öngörülmektedir.
6- Yıl içinde ortaya çıkabilecek ilave ya da öncelikli
yatırım ihtiyacını, sosyal afetlerin gerektirdiği giderleri, diğer acil ve
önemli ihtiyaçları karşılamak üzere de toplam 2 050 000 000 YTL yedek ödenek
öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığı, bir yandan bütçe performansının artırılmasına odaklanırken, öte
yandan da bu performansın kalıcı olması ve kamu malî yönetiminde yapısal
tedbirlerin alınması için uzun vadeli bir perspektifle gerekli reform
çalışmalarını uygulamaya koymaktadır. Bilindiği üzere, bütçe uluslararası
standartlara uygun bir sınıflandırmaya kavuşturulmuş, böylece yıllardır
eleştiri konusu olan bir noksanlık giderilmiş ve 2004 malî yılıyla birlikte
analitik bütçe sınıflandırmasına geçilmiştir.
Bakanlık, yeni bütçe kod yapısının konsolide bütçe
dışındaki diğer kamu kurumlarına da yaygınlaştırılması amacıyla 2004 yılında
eğitim çalışmalarına da devam etmiştir. Yapılan çalışmalar ve hazırlıklar
sonucunda bakanlık, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu uyarınca 2006 malî
yılı merkezî yönetim bütçe kanununu uluslararası standartlara uygun olarak hazırlamak
için çalışmalarını tamamlamıştır.
Bütçenin kapsamının genişletilmesi, çağdaş bütçeleme
tekniklerinin Türk malî yönetim sistemine entegre edilmesi, harcamacı
kuruluşlara, yönetim sorumluluğu çerçevesinde, gerek bütçe uygulamalarında
gerekse bütçe uygulamalarının denetiminde gerekli inisiyatifin verilmesi
amacıyla hazırlanan 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu 10.12.2003
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiş ve 24.12.2003
tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun
kapsamında, Bakanlar Kurulunun, 30.6.2004 tarih ve 25508 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan 2004/7449 sayılı kararıyla kurul başkanı ve üyeleri atanarak
çalışmalara da başlanmıştır.
Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğünce, kanunun
gerektirdiği harcama öncesi kontrol ve harcama sonrası içdenetimle ilgili
ikincil mevzuatın önemli bir kısmı da hazırlanarak ilgili kurumların
görüşlerine sunulmuştur. Gelen görüşler sonrasında yeniden gözden geçirilecek
olan yönetmelikler en kısa zamanda bakanlığımızca yürürlüğe konulacaktır.
2005 yılında çokyıllı bütçeleme ve performans esaslı
bütçeleme konusundaki çalışmalar da tamamlanarak 2006 malî yılı bütçesi Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa uygun olarak bakanlık tarafından
hazırlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
Mahkemesi tarafından Bütçe Kanununun bazı maddeleri hakkında yürürlüğün
durdurulması kararı verilmesi üzerine doğan hukukî boşluğun giderilmesi ve
gelir hedeflerinin tutturulabilmesi amacıyla hazırlanan 4969 sayılı Kanun, 12
Ağustos 2003 tarihli Resmî Gazetede Yayımlanmıştır. 4969 sayılı Kanunun
yürürlüğe girmesinden sonra, bütçe kanunlarında uzun yıllardır yer alan, ancak,
bütçe kanunlarını doğrudan ilgilendirmeyen diğer maddelerin de ilgili
kanunlarına taşınması amacıyla, Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğünce
yürütülen çalışmalar tamamlanarak, yeni bir tasarı daha hazırlanmıştır. Tasarı,
5234 sayılı Kanun olarak, Meclisimiz tarafından, 17.9.2004 tarihinde kabul
edilmiş ve 21.9.2004 tarihli ve 25509 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bütçe kanunlarında yer alan, ancak, bütçe kanununu
doğrudan ilgilendirmeyen maddelerin, 4969 sayılı ve 5234 sayılı kanunlarla
ilgili kanunlarına taşınmasıyla, 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları, gerek madde gerek sayı ve gerekse maddelerin
içeriği açısından önemli ölçüde değişikliğe uğramıştır. Bütçe disiplininin
güçlendirilmesi, bütçe kapsamının genişletilmesi ve kamu harcamalarında
saydamlık sağlanması amacıyla, özel gelir, özel ödenek uygulamalarına son
verilmesini, kaldırılan özel gelirlerin bütçe geliri olarak kaydedilmesini ve
harcamaların ilgili kurum bütçelerinde öngörülecek ödeneklerle yapılmasını
düzenleyen 5217 sayılı Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,
Meclisimiz tarafından kabul edilerek, 23.7.2004 tarihli ve 25531 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanmıştır.
Bilindiği üzere, 2005 Malî Yılı Konsolide Bütçe Kanunu
Tasarısı, özel gelirleri ve özel ödenekleri de kapsamaktadır. Maliye Bakanlığı
Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğünün tüm merkezî birimlerinin ve bütçe
dairesi başkanlıklarının bütün işlemlerinin elektronik ortamda yapılmasını,
bütçenin elektronik ortamda hazırlanması ve uygulanmasını, anılan Genel
Müdürlük merkez teşkilatı ile bütçe dairesi başkanlıkları arasında ve Sayıştay
ile Devlet Planlama Teşkilatı gibi paydaş kurumlar arasında on-line bağlantı
sağlamayı hedefleyen Bütçe Yönetim ve Enformasyon Sistemi Projesinin, bütçe
hazırlama modülüne ilave olarak, bütçe uygulama modülü çalışmaları da
tamamlanmış olup, bütçe işlemlerinin, talep aşamasından onay aşamasına kadar
olan kısmının elektronik ortamda takibi mümkün hale gelmiştir. 2004 ve 2005
malî yılı bütçe kanunu tasarılarıyla ilgili hususlar, kamu kurumlarınca, bu
sistem yoluyla hazırlanmış, teklif edilmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
elektronik ortamda sunulmuştur.
Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü, idarî
kapasitenin artırılması amacıyla uluslararası alanda işbirliği imkânlarını da
hızlandırmıştır. Bu çerçevede, Hollanda Hükümetince finanse edilen MATRA
Programı, Hollanda Maliye Bakanlığı ile "Bütçe Hazırlık Sürecinin
Güçlendirilmesi Projesi" 2004 yılında uygulamaya konulmuş olup, proje
kapsamında eğitim programları da düzenlenmeye başlanmıştır.
Avrupa Birliğiyle malî işbirliği kapsamında yürütülecek
olan "Kamu İçkontrol Sisteminin Avrupa Birliği Standartlarıyla Uyumunun
Gerçekleştirilmesi Projesi"yle ilgili gerekli idarî prosedürler
tamamlanmak üzere olup, projenin 2005 yılı başından itibaren uygulamaya
konulması da beklenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığı, sadece gider yönetiminde değil, vergi sistemi ve vergi idaresi
açısından da önemli girişimlere imza atmıştır. Ülkemiz, vergilendirmede, bir
yapılanma süreci içerisinde bulunmaktadır. Bu süreç, belirli bir strateji
çerçevesinde yürütülmekte olup, bunun üç aşaması bulunmaktadır.
Birinci aşaması, kısa vadede ekonominin önünü tıkayan
vergi düzenlemelerinin ortadan kaldırılması olup, bu aşama, malî milat
uygulaması kaldırılarak tamamlanmış bulunmaktadır.
Stratejinin ikinci aşaması, ekonomide güven ortamını
sağlayacak vergisel düzenlemelerin yapılmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Topuz, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
GÜLSEREN TOPUZ (Devamla) - Bu aşama ise vergi barışı
sağlanarak gerçekleştirilmiştir.
Stratejinin üçüncü ve son aşaması, vergi sistemindeki
yapısal sorunların giderilmesi, vergi idaresinin çağdaş ve etkin bir yapıya
kavuşturulması, mükellef ihtiyaçlarının karşılanması, sürdürülebilir bir büyüme
ve istihdam artışı için, yatırım ortamının iyileştirilmesi, ekonomik ve
teknolojik gelişmelerin yarattığı imkânların vergilendirmede kullanılmasını
sağlayacak düzenlemeleri içermektedir.
Sürecin üçüncü aşaması kapsamında, 5024 sayılı Kanunla,
enflasyon muhasebesi uygulaması başlatılmış, 5084 sayılı Kanunla, gelişmişlik
düzeyi göreceli olarak düşük illerimiz için yatırım ve istihdam teşviki
getirilmiş; eğitim, sağlık, kültür ve spor alanlarındaki gelişmeyi teşvik
amacıyla yapılan vergisel düzenlemelerle önemli kolaylıklar sağlanmış, başta
yatırım indirimi, ihracat ve döviz kazandırıcı faaliyetlerle ilgili teşvikler,
basit, etkin ve otomatik işler hale getirilmiş; teknolojik gelişmişliğin teşvik
edilmesi çerçevesinde, teknoparklardaki yazılım ve ar-ge faaliyetleri için yeni
teşvikler getirilmiş, kurum kazançları üzerindeki vergi yükü önemli ölçüde
düşürülmüştür. Vergi idaresi de, 2004 yılında, teknoloji kapasitesini
tamamlamak için "VEDOP-2" adıyla, Vergi Daireleri Tam Otomasyon
Projesini uygulamaya koymuştur. Vergi idaresinin fonksiyonel açıdan yeniden
yapılandırılması yönündeki çalışmalar da tamamlanmıştır.
Diğer taraftan, Muhasebat Genel Müdürlüğünce, 2004 yılı
başından itibaren, genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun ve tahakkuk
esasına göre oluşturulmuş bir muhasebe sistemi uygulamaya konulmuştur. Tahakkuk
esaslı devlet muhasebesinin bütün unsurlarıyla ilgili uygulamaya konulmasıyla
birlikte, genel yönetim sektörü için, standartlara uygun olarak hazırlanacak
bilanço, faaliyet, nakit akım, malî varlıklar ve yükümlülüklerdeki değişim, iç
ve dışborçların gelişimi ve diğer malî raporlar, uluslararası ihtiyaca göre,
haftalık, aylık, üç aylık, altı aylık ve yıllık olmak üzere, kamuoyuna,
Bakanlık tarafından duyurulacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLSEREN TOPUZ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz.
GÜLSEREN TOPUZ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer taraftan,
malî suçlarla daha etkin bir şekilde mücadele edilmesi amacıyla, Karaparanın
Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 sayılı Kanunda değişiklik yapılması için
Maliye Bakanlığı tarafından gerekli hazırlıklar da tamamlanmış bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, hükümetimiz kalkınmanın özel sektör
eliyle gerçekleştirilmesi ve devletin ekonomide sadece düzenleyici ve
yönlendirici bir rol üstlenmesi yönünde bir politika da benimsemiş
bulunmaktadır.
Konuşmama burada son verirken, Maliye Bakanlığının şu
ana kadar yaptığı başarılı çalışmalarına bundan sonra da devam etmesi
dileğiyle, Bakanlık bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni
eder, saygılarımı sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.
AK Parti Grubu adına, ikinci konuşmacı Balıkesir
Milletvekili İsmail Özgün.
Buyurun Sayın Özgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 15 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, değerli izleyenler; Maliye Bakanlığının 2005
malî yılı bütçesi hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce muhalefete mensup
milletvekili arkadaşlarımızın konuşmalarını burada ilgiyle izledik. Sorulan
sorulara, getirilen eleştirilere mutlaka Sayın Bakanımız cevap verecektir;
ancak, ben, kısaca bir konunun altını çizmek istiyorum. Muhalefet
milletvekillerince yapılan konuşmalar oldukça karamsar bir tabloyu orta yere
koydu; yatırımlar konusunda, istihdam konusunda, vergiler konusunda, bütçe
performansı konusunda söylenenler tamamıyla bir karamsarlığı orta yere koydu.
Halbuki, bugüne kadar bütçelerdeki gerçekleşmeler, rakamlar, 2005 yılı için
öngörülen rakamlar, Türkiye'nin gelecekte bugünden daha iyi olacağını,
bugünümüzün de dünden daha iyi olduğunu orta yere koyuyor, rakamlara baktığımız
zaman bunu görüyoruz.
Bir defa, öncelikle bütçe açığı giderek düşmektedir; bu
önemli bir başarıdır. Geçmişteki bütçeleri şöyle açıp bir baktığımız zaman,
bütçe açıklarının yıldan yıla nerelerden nerelere yükseldiğini hepimiz
biliyoruz, o günleri yaşayarak geldik. Halbuki, hükümetimiz döneminde iki
yıldan beri uygulanan sıkı maliye politikası çerçevesinde, bir defa, öncelikle
bütçe açıkları giderek aşağı doğru düşmüştür. Maliye politikalarının ekonomik
program hedefleri çerçevesinde kararlılıkla ve disiplinle uygulanması
neticesinde, ülkemiz ekonomisindeki olumsuzlukların temel nedeni olan bütçe
açığının düşürülmesi, hükümetimiz adına önemli bir başarı olmuştur.
2002 yılında bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya
oranı yüzde 14,6 iken, 2003 yılında bu rakam yüzde 11,3'e düşmüş, 2004 yılında
da yüzde 8 olması bekleniyor, 2005'teki hedefimiz yüzde 6,1'dir. Bunun
nihayetindeki hedef, Avrupa Birliği kriteri olan yüzde 3'ün altına düşmesidir.
Değerli arkadaşlar, bu başarı, büyük ölçüde, hizmet
kalitesinden ödün verilmeden ve harcamalarda tasarruf ve etkinlik sağlanarak
sıkı sıkıya uygulanan malî disiplin sayesinde elde edilmiştir.
Şimdi gelelim ikinci bir kritere. İkinci önemli husus,
bütçe üzerindeki faiz yükünün azalıyor olmasıdır. Yine, iktidarımızdan önceki
geçmiş dönemlere baktığımızda, faiz yükünün bütçe üzerinde giderek büyük bir
baskı haline geldiğini ve büyüdüğünü görüyorduk. Halbuki, maliye
politikalarının program hedefleri çerçevesinde sıkı bir disiplinle uygulanması
ve sağlanan istikrar ortamı iç ve dışpiyasalarda güven oluşturmuş, faizlerin ve
enflasyonun düşmesine ve başta büyüme olmak üzere ekonomik göstergelerin
dikkate değer ölçüde iyileşmesine önemli derecede katkı sağlamıştır.
Hükümetin uyguladığı maliye politikalarının temel
önceliği, malî disiplini sağlayarak kamu borç stokunu makul seviyeye indirmek
ve istikrarlı bir büyüme ortamını sağlamaktır.
Kamu kesimindeki borçlanma gereğinin gayri safî millî
hâsılaya oranı yüzde 3,6'ya inmiştir. Bunun sağlanmasındaki en önemli
sebeplerden birisi faizlerdeki düşüş olmuştur; 2002'de yüzde 71 seviyesinde
olan faizler, bugün yüzde 23'ler seviyesine gelmiştir ve inşallah önümüzdeki
yıllarda daha da aşağıya düşecektir. 2001'de faiz yükünün millî gelire oranı
yüzde 23 iken, 2004'te yüzde 13, inşallah 2005'te de yüzde 11,7 olacaktır.
Değerli arkadaşlar, üçüncü önemli husus, son iki yılda,
hedeflenenin üzerinde bir ekonomik büyümenin gerçekleşmiş olmasıdır. 2003
yılında hedeflenenin üzerinde bir büyüme gerçekleşmiş, 2004 yılında
hedeflenenin, yani yüzde 5'in üzerinde bir büyüme olması bekleniyor. 2005'te de
yine yüzde 5'lik bir büyüme hedeflenmiş bulunuyor.
Tabiî, burada bir diğer önemli husus -benden önceki
konuşmacılar da ifade ettiler- faizdışı fazla hedefinin dikkatli bir şekilde
takip edilmiş olması ve bu hedefe ulaşılmış olması, bütçe hedefleri açısından
önemli bir husustur ve önemli bir başarıdır.
Değerli arkadaşlar, kamu maliyesi alanında en önemli
konulardan birisi, vergi politikası ve vergi yönetimidir. Yıllardır bu
kürsülerden hep şunlar söylenmiştir, bunları hep bu kürsülerde, bu konularla
ilgili konuşma yapan arkadaşlarımız söylemişlerdir, ben de defalarca yaptığım
konuşmalarda söylemişimdir, aramızda bulunan arkadaşlarımız bunu
bilmektedirler. Vergi oranları aşağı çekilmelidir, düşük oranlı bir vergi
sistemi olmalıdır, vergi tabanı genişletilmelidir, adil ve dengeli bir vergi
sistemi yaygınlaştırılmalıdır... Bunlar, hep yıllarca burada söylenmiş
hususlardır, hepimizin de kabul ettiği hususlardır; ama, ne yazık ki, bugüne
kadar bunlar hep söylenmiş, gerçekleşmemiş hususlardır. Şimdi görüyoruz ki,
hükümetimiz, vergi oranlarında önemli miktarlarda indirime gidiyor. Bu oranlar,
bu indirimler, belki bazılarını tatmin etmiş olmayabilir; ama, Türkiye'deki
vergi sisteminin geleceği açısından bunları önemsiyoruz. Bu vergi oranlarındaki
indirimlerin, Kurumlar Vergisinde, Gelir Vergisinde, Katma Değer Vergisinde
yapılacağı, geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanımız tarafından kamuoyuna
açıklanmıştı ve görünen odur ki, önümüzdeki yıl içerisinde de, vergi
oranlarında bugün yapılamamış olan diğer bölümlerdeki, diğer vergilerdeki
indirimler de inşallah yapılacaktır. Özellikle eğitim, sağlık ve gıda
harcamalarındaki Katma Değer Vergisi indirimleri, halkımızı son derece memnun
etmiştir.
Hükümet, yüksek oranlı vergi yerine, düşük oranlı
vergiyle sürümden kazanmayı amaçladığını, Sayın Başbakanın ağzıyla kamuoyuna
söylemiştir ve bu, doğru bir yaklaşımdır.
Değerli arkadaşlar, vergi oranlarındaki bu düşüşe
karşın, vergi sisteminin rasyonelleştirilmesi ve kayıtdışılığın önlenmesi için
de gerekli tedbirler alınmaktadır, bu çabalar gösterilmektedir. Bu kapsamda,
gelir idaresinin yeniden yapılandırılması ve etkinliğinin artırılması çok
önemli bir husustur. Gelirler Genel Müdürlüğünün, başarılı ülke modelleri de
dikkate alınarak, vergi idaresinin her düzeyindeki her bir fonksiyon ve birimin
açıkça tanımlandığı, bu birim ve fonksiyonların planlama ve yönetiminin
merkezden yönlendirildiği fonksiyonel bir yapı şeklinde yeniden organize
edilmesi gerçekten önemlidir. Gelir idaresinin, Maliye Bakanlığı içerisinde
daha güçlü bir yapıya, konuma getirilmesi önemlidir. Bu yapı içerisinde, işin
çilesini çekmekte olan vergi denetmenlerinin de sorunları giderilmelidir.
Değerli arkadaşlar, gelir idaresinin yeniden
yapılandırılması ve güçlendirilmesine dönük çalışmalarla eşzamanlı olarak,
gelir idaresinin teknolojik altyapısının da güçlendirilmesi çalışmalarını
memnuniyetle takip ediyoruz. Mükelleflere daha iyi hizmet veren bir vergi
idaresi oluşturma çalışmalarının devamı olarak, Vergi Daireleri Otomasyon
Projesinin ikinci aşaması 15 Nisan 2004'te başlamıştır. Bu projeyle, kayıtdışı
ekonominin kayıt altına alınması için vergi ambarı oluşturulması, elektronik
ortamda beyanname alınması, çağrı merkezinin kurulmasının da aralarında
bulunduğu önemli hususların hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. Nitekim, söz
konusu proje kapsamında, tam otomasyona geçmiş vergi dairelerinde, elektronik
ortamda beyanname verme uygulaması 1 Ekim 2004'te başlamıştır.
Görüldüğü gibi, bir taraftan vergi oranlarında indirim
yapılırken, öbür taraftan kayıtdışılığı önlemeye yönelik ciddî çalışmalar da
yapılmaktadır. Bakanlığın, müşteri memnuniyetini esas alan bir tavır içerisinde
olması da, oldukça sevindiricidir. Alınan vergilerin yerli yerinde harcanmakta
olduğu çok önemlidir. Hesap verilebilirlik, mükellefteki vergi bilincini olumlu
yönde etkileyecektir.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz, vergilendirme alanında
kapsamlı bir yeniden yapılandırma süreci içerisinde bulunmaktadır. Bu süreç
çerçevesinde, öncelikle, kısa vadede, ekonomik politikalarla çelişen vergi
düzenlemelerinin ortadan kaldırılması hedeflenmiş ve bu kapsamda, malî milat
uygulaması kaldırılmış, bu düzenlemenin hemen arkasından vergi barışı projesi
hayata geçirilmiş ve bu kapsamda, 4,7 katrilyonluk tahsilat yapılmıştır.
Yıllardan beri önemli bir sorun olarak süregelen
enflasyonun yarattığı gerçek olmayan kazançların vergi dışı bırakılmasını
amaçlayan enflasyon muhasebesine bu hükümet döneminde geçilmiştir. Geçtiğimiz
yıllardaki hiçbir hükümet, buna geçmeye cesaret edememiştir; ama, o cesareti AK
Parti Hükümeti göstermiş ve enflasyon muhasebesine geçilmiştir. Bu yönüyle,
Sayın Bakanımızı, yanında çalışan ekibini, bütün Maliye Teşkilatını yürekten
kutluyorum.
Değerli arkadaşlar, eğitim, sağlık, kültür ve spor
alanlarındaki gelişmeyi teşvik amacıyla bu tür faaliyetlere yönelik vergisel
kolaylıkların getirilmesi fevkalade olumlu olmuştur.
Kalkınmanın özel sektör eliyle gerçekleştirilmesi,
hükümetin temel önceliklerinden birisi olmuştur. Yatırım ortamının
iyileştirilmesi ve yatırımların teşviki amacıyla önemli icraatlar
gerçekleştirilmiştir; çünkü, daha çok vergi almak için, daha çok yatırım ve
daha çok kazanç, daha çok istihdam gerekmektedir. Maliye Bakanlığı bu konuya
büyük önem vermiş ve bu amaçla, vergi teşviklerinin yanı sıra, yatırımlara
bedelsiz arsa ve arazi devredilmesine imkân veren mevzuat düzenlemeleri de
yapılmıştır.
Sayın Bakanım, burada, teşvik kapsamının
genişletilmesini arzu ediyoruz; onu özellikle söylemek istiyorum. Özellikle,
Balıkesir ve benzer illerin de teşvik kapsamına alınması fevkalade önemlidir.
Siz, Balıkesir'de bulunmuş, Balıkesir'de ticaret yapan bir insansınız,
Balıkesir'i tanıyorsunuz; ama, Balıkesirimiz, organize sanayileşme açısından
hâlâ eksiklikleri olan bir ilimizdir. Bu bakımdan...
HALUK KOÇ (Samsun) - Halen ticaret yapıyor mu?
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Hayır, oğlu...
HALUK KOÇ (Samsun) - Oğlu ticaret yapıyor; açıklık
kazandı.
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bu bakımdan, Balıkesir'i çok
yakinen tanıdığı için söylüyorum; Balıkesirimizin ve benzer illerimizin bu
yatırıma, bu yatırım teşvikine ihtiyacı vardır.
Değerli arkadaşlar, tabiî, konut sorunu konusunda da
önemli çalışmalar yapılmış. Konut sorununun ucuz arsa üretimi yoluyla çözümü
amacıyla da, atıl durumdaki hazine arazilerinin Toplu Konut İdaresi
Başkanlığıyla işbirliği yapılarak toplukonut üretiminde değerlendirilmesi için
çalışmalar sürmektedir. Bu uygulamaya paralel olarak, toplukonut amaçlı
kullanılmak üzere belediyelere taşınmaz devrine imkân sağlanmıştır. Böylece,
vatandaşımız ucuz konut arsası edinme, belediyeler de planlı arsa üretme
imkânına kavuşmuş bulunmaktadırlar.
Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, bütçe harcamalarında
tasarruf ve etkinliği önplanda tutarak uygulanan başarılı maliye
politikalarından dolayı Sayın Bakanımıza ve ekibimize teşekkür ediyorum. Biraz
önce konuşma yapan değerli arkadaşımızın söylediği bazı hususları, tekrar
olmaması açısından söylemiyorum. Özellikle, performansa dayalı bütçe
konusundaki çalışmalar devam ediyor; 2005 yılında bunun tamamlanmasını
bekliyoruz. Yine, bütçe disiplinini güçlendirmesi, bütçe kapsamının
genişletilmesi ve kamu harcamalarında saydamlık sağlanması amacıyla, özel
gelir, özel ödenek uygulamasına son verilmesi de önemli bir başarı olmuştur.
Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı, aslında,
üstlendiği görev itibariyle önemli bir bakanlıktır. Görevi zordur,
sıkıntılıdır. Bir taraftan vergi gelirlerini artıracaksınız, bu toplanan
vergilere sahip çıkacaksınız, onları en etkin şekilde çarçur etmeden
kullanacaksınız; ama, bir taraftan da, Türkiye'nin dörtbir tarafından gelen
talepleri karşılamanın gayreti içerisinde olacaksınız. Bu bakımdan, bugüne
kadar, Sayın Bakanımızın, Sayın Bakanlığımızın bu yönde ortaya koymuş olduğu
hassasiyetleri, yapılan çalışmaları takdirle izlediğimizi ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, görüyoruz ki, hükümetimizin temel
politikası, devletin faaliyet alanlarını aslî hizmet alanlarıyla sınırlayarak,
ekonomik büyümeyi özel sektörün öncülüğünde gerçekleştirmek olmuştur. Özel
sektör yatırımlarının büyümenin lokomotifi haline geldiğini gösteren son
veriler, bu politikanın başarısını göstermektedir. Bugüne kadar olduğu gibi,
bundan sonra da başarılı maliye politikalarının titizlikle uygulanmasını
temenni ediyoruz.
Hükümetimizin, tek haneli rakamlara indirdiği
enflasyonu daha da aşağılara çekmek ve kalıcı kılmak, kamu borç stokunu
düşürmek, üretim ve ihracat artışını sürdürmek, işsizliği azaltmak ve
istikrarlı büyümeyi devam ettirmek yönündeki azmini ve kararlılığını takdirle
karşılıyoruz ve destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özgün, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
Bu anlayışla belirlenen ve önümüze getirilen, 2002
yılında gayri safî millî hâsılanın yüzde 14,6'sı olan bütçe açığını yüzde 6,1'e
indiren, faiz yükünü hem nominal hem de reel olarak azaltan, yatırımlarda yüzde
40 civarında reel artış öngören, çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona
ezdirmeyen, iç ve dış piyasalara güven veren 2005 yılı bütçesinin hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.
AK Parti Grubu adına üçüncü konuşmacı, Bursa
Milletvekili Sayın Sedat Kızılcıklı; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 15 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 malî yılı gelir bütçesi üzerinde Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce
Heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, bütçeler, kamu maliyesinin en önemli
metinleridir. Bütçe, hükümetin ekonomiye hangi araçlarla, nasıl müdahale
ettiğinin göstergeleridir ve yine, bütçe, hükümetlerin ekonomi, maliye, sosyal
politikalarını nasıl gerçekleştireceklerine ilişkin olarak, bir yıl içinde
neler yapacaklarını gösteren belgelerdir.
Bu manada, 59 uncu hükümet tarafından hazırlanıp Yüce
Meclise sunulan 2005 yılı bütçesi, sosyal devlet anlayışıyla insanlarımıza daha
güzel bir gelecek inşa etme sevdası ve gayreti içindedir; hedefi de doğrudur.
Elbette ki, isteyenler, karşı olma hakkını kullanarak bütçeyi, dolayısıyla
hükümeti eleştireceklerdir; ancak, bu bütçeyi ve hükümeti eleştirmek, ya bugünü
görememek ya 3 Kasım 2002 öncesini bilmemek veya unutmaktır.
Uzun yıllardır Türkiye'de yaşanan ekonomik, siyasî,
sosyal tahribatları yok saymak, 1994, 1999, 2001 ekonomik krizlerin ülkemize ve
insanımıza getirdiği büyük sıkıntıları görmezden gelmek, yıllardır bozulan
dengeleri ifade etmemek, 3 Kasım 2002'de sorunsuz bir Türkiye devralınmış gibi
bir fotoğrafı ortaya koymak doğru bir yaklaşım değildir, haklı bir yaklaşım da
değildir.
Değerli arkadaşlarım, AK Parti Hükümetleri, geçmiş
dönemlerin sorunlarını ve sıkıntılarını devralmışlardır, önceliği de ekonomiye
vermişlerdir; ekonomiyi düzeltmek için, ekonomiye canlılık getirmek için güzel
çalışmalar yapmaya gayret etmektedirler.
Ekonomik istikrarı sağlamak, sürdürülebilir bir
büyümeyi gerçekleştirmek, kalkınma ortamını yakalamak ve yatırım ortamını
iyileştirmek için AK Parti Hükümetleri, işe yasal altyapı hazırlıklarıyla başlamışlardır.
Bu anlamda, meydanlarda söylediği gibi, yurt dışına para çıkışına sebep olan
"malî milat", "nereden buldun" düzenlemesi kaldırılmıştır.
Yine, krizden sonra esnafımızın, mükellefimizin ödeyemedikleri vergiler için
"vergi barışı" çıkarılmıştır ve 4,7 katrilyonluk bir tahsilat
sağlanmıştır. Çiftçilerimiz için de bir ödeme kolaylığı getirilmiş ve çiftçi
borçlarıyla ilgili yeni bir düzenleme de yapılmıştır.
Yatırımcıların önünü görebilmesi, enflasyon riskini
vergi boyutu itibariyle bertaraf eden gerçek olmayan kazançların
vergilendirilmemesi için, herkesin konuştuğu, ancak, yapamadığı enflasyon
muhasebesi de AK Parti döneminde uygulamaya konulmuştur.
Yine, bölgelerarası dengeyi sağlayabilmek, göçü
önleyebilmek ve istihdamı teşvik etmek için 36 ilde uygulanan 5084 sayılı Yasa
çıkarılmıştır. Ben de, benden önceki arkadaşlarımın bu konudaki temennilerine
katılıyorum. İnşallah, bu teşvik kapsamı artırılacaktır; artırılması yönünde
çalışma olduğunu da biliyoruz.
Yine, kurum kazançları üzerindeki vergi yükü yüzde
65'lerden yüzde 45'lere çekilmiştir. Yatırım indirimi basit hale getirilmiştir.
Yatırım indirimi istisnasına ilişkin yüzde 20 tevkifat, AK Parti döneminde
kaldırılmıştır.
Eğitime yüzde yüz destek sağlanmıştır. Gelir Vergisinde
de, sağlık ve eğitim harcamalarının yüzde 5'inin vergiye tabi gelirden
indirilme imkânı getirilmiştir. Şimdi de, bu oranın yüzde 10'a çıkarılması
yönünde çalışmalar yapılmaktadır.
Yatırımcılarımızın yurtdışı faaliyetlerinden elde
ettikleri kazançların Türkiye'ye vergisiz olarak getirilmesi ve yabancı
yatırımcıların ülkemizi üs olarak kullanarak, Türkiye'yle bağları bulunan
ülkelere Türkiye üzerinden yatırımın vergisiz aktarılması için düzenlemeler
yapılmıştır.
Ar-ge harcamalarının tamamının gider olarak yazılması,
ayrıca, yüzde 40'ının da vergi matrahından indirilmesi imkânı getirilmiştir.
Böylelikle, ar-ge faaliyetlerine yüzde 140'lara varan teşvik getirilmiştir.
Bugünlerde, Sayın Başbakanımızın da açıkladığı gibi,
sevinerek görüyoruz ki, fonları kaldırmak suretiyle Kurumlar Vergisi yüzde
33'ten yüzde 30'a düşürülüyor; Gelir Vergisi oranlarının en yüksek dilimi,
ücretlilerde yüzde 40'tan yüzde 35'e, diğerlerinde de yüzde 45'ten yüzde 40'a
indiriliyor. Toplumumuzun çok önemli bir kesimini ilgilendiren eğitim, sağlık
ve gıda harcamalarında, KDV oranı yüzde 18'den yüzde 8'e düşürülüyor. Bu
uygulamayla birlikte, konserve gıda maddeleri, kurutulmuş sebze ve meyveler,
temel ihtiyaç maddesi niteliğindeki bazı unlu mamuller ve içmesuyundaki KDV
oranı yüzde 8'e düşürülecektir.
Dolayısıyla, mükellef ve vatandaşlar tarafından sürekli
şikâyet konusu yapılan yüksek vergi oranlarında indirim adımları atılıyor.
Böylece, AK Parti, verdiği bir sözü daha yerine getiriyor. Bu anlamda,
hükümetimizi kutluyorum, tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar, özellikle KDV oranlarının
düşürülmesiyle, vatandaşımız yeni fiyat indirimleriyle karşılaşacaktır.
Esnafımız, sürekli yüksek KDV'den şikâyet ediyordu. Şimdi, bu KDV oranlarının
düşürülmesiyle, esnafımızın bu şikâyeti de asgarîye düşürülmüş olacaktır ve
yine, bu adımlarla birlikte, kayıtdışıyla mücadelede yeni bir yol, yeni bir
yöntem izlenmiş olacaktır; çünkü, biz, yıllardır, şunu konuşuyoruz: KDV
oranları, vergi oranları düşerse, vergi gelirleri artar diye bir tez ortaya
atılıyordu. İşte, hükümetimiz bu adımları atıyor. Bu tezin gerçekleşip
gerçekleşmeyeceğini de önümüzdeki süreçte göreceğiz. Ümit ediyoruz ki,
hakikaten gelirlerimiz artar, kayıtdışıyla mücadelede önemli bir yol kat
edilir; böylelikle, bu oranlardaki indirimler de devam eder.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçelerin en
önemli gelir kaleminin vergi olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Vergiler,
kamu hizmetlerinin en önemli parasal kaynağıdır. Ülkemizde, uzun süreden beri,
kayıtdışı ekonomi en önemli sorunlarımızdan biridir. Kayıtdışı ekonominin
önlenememesi verginin tabana yayılmasını engellemiş, vergi oranlarının
yükselmesine, dolaylı vergilerin artmasına neden olmuştur. Ayrıca, yabancı
sermayenin gelmesine mâni olmuş, istihdamı baltalamış, haksız rekabeti
doğurmuştur.
Değerli arkadaşlarım, kayıtdışı bırakılan gelirlerin
kayda alınması ve vergilendirilmesi, ülkemizin geleceği açısından son derece
önemlidir. Bu nedenle, kayıtdışıyla mücadele için vergi oranlarını indirmek,
makul ve ödenebilir seviyelere çekmek ne kadar gerekliyse, çağdaş normlarda
denetim mekanizmalarını çalıştırmak da o kadar önemlidir.
Yine, AK Parti döneminde, daha önce, belli miktarı aşan
ödemelerin banka aracılığıyla yapılması yönünde düzenleme yapılmıştı. Bu seneki
denetimlerde de banka kayıtlarının ve nakit akışının takip edilmesi doğru
tercihlerdir; ancak, denetim oranlarının yüzde 3'lerde kalması denetim
yetersizliği olarak değerlendirilmelidir. Diğer taraftan, bankalarla işbirliği
yapmak suretiyle, elektronik ortamda nakit akışlarının bir veritabanı
oluşturarak denetimlerini sürekli ve çağdaş hale getirme yaklaşımları da,
kayıtdışılıkla mücadelede doğru ve desteklenmesi gereken girişimlerdir.
Kayıtıdışıyla mücadelede, devletin görevlerinin yanında
vatandaşlarımızın da görevleri vardır. Bu noktada, vatandaşlarımızın da,
harcamalarını belgelendirmek suretiyle kayıtdışıyla mücadeleye destek olması
gerekmektedir; çünkü, kayıtdışıyla mücadelede toplumsal mutabakat ve toplumsal
bilinç gereklidir.
Yine, Bakanlığımız tarafından yürütülen gelir
idaresinin etkinliğinin artırılması, gelir idaresinin yeniden yapılandırılması
ve teknolojik altyapısını yönlendirmeye, güçlendirmeye dönük faaliyetleri ve
mükellefe hizmeti önplanda tutan bir anlayışla vergi dairelerinin yeniden
yapılandırılma çalışmalarını takdirle izlediğimizi de ifade etmek istiyorum.
Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Başbakanlıkta
son şekli verilmeye çalışılan Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı yakın bir zamanda Yüce Meclisimizin gündemine
gelecektir. Söz konusu tasarıda, Adalet ve Kalkınma Partisi ve hükümetin
programında yer alan ve öncelikli hedefi olan kamu reformu yasal çerçevesine
uygun düzenlemelerin yer alması büyük önem arz etmektedir. Aynı işi yapan
birden fazla birim ve unvanın, oluşturulacak gelir idaresi tasarısında yer
almaması gerekmektedir.
Bilindiği gibi, kamuoyunu yıllardır meşgul eden ve
devletimizin denetim gücünde çok büyük zafiyetler oluşturan vergi denetimindeki
çokbaşlılığın ortadan kaldırılması önem arz etmektedir. Bu, ülkemizin
ihtiyacıdır ve müzakereye başlayacağımız Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbirinde,
bizdeki gibi çokbaşlı vergi denetim düzeni bulunmamaktadır. Programımızda yer
alan bu hususun, aynı işi yapan denetim birimlerinin birleştirilmesi yoluyla
çözüleceğine inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde güzel
işlerin olduğunu, ekonomide bariz bir iyileşmenin görüldüğünü 2003 ve 2004 yılı
bütçe performanslarından anlıyoruz; makroekonomik dengelerin kurulduğunu,
kronik sorunların azaldığını görüyoruz.
Konuşmamın son bölümünde, devraldığımız tablodaki
iyileşmeleri ve sevindirici gelişmelerin bazılarını sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranı 2002
yılında yüzde 14,7'dir. Bu oran 2003 yılında yüzde 11,3'e düşürülmüş; 2004 yılı
hedefi yüzde 10,9 iken, yüzde 7,2 gerçekleşme beklenmektedir. 2005 yılı bütçe
açığının gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 6,1 olarak hedeflenmiştir. Sonuç
olarak, iki yılda bütçe açığı yarı yarıya azaltılmıştır.
2001 yılında toplanan vergilerin tamamı faiz
ödemelerini karşılamaya yetmiyordu. 100 lira vergi topluyordunuz; ama, 2001
yılında, buna 3 lira daha ilave para verip 103 lira faize ödemek durumunda
kalıyordunuz. 2002 yılında 100 lira verginin 87 lirası faiz ödemelerine
gidiyordu, 2004 yılında bu rakam 57 liraya çekilmiştir, 2005 yılında da 47 lira
faiz ödemelerine gidecektir.
2003 ve 2004 yıllarındaki bütçelerin faiz yükleri
azaltılmıştır. Yüzde 69 olan nominal faizler, bugün yüzde 21 seviyelerine
çekilmiş, reel faizler de yüzde 12-13 civarındadır.
2003 ve 2004 bütçelerinde faize yaklaşık 15 katrilyon
civarında eksik ödeme yapılmıştır. İşte, buradan sağlanan kaynağın da,
vatandaşımıza, milletimize hizmet olarak geri dönüşümü sağlanmıştır. Hepimiz
biliyoruz ki, maalesef, uzun yıllardır bütçe giderlerinde en büyük rakam faiz
harcamalarıdır. Şimdi, buradaki olumlu gelişmeler sevindiricidir.
Türkiye, üç yıldır istikrarlı büyüme hızını
yakalamıştır. 2001 yılındaki yüzde 9,5 oranındaki küçülmeden sonra, 2002
yılında yüzde 7,8 oranındaki büyümeyi takiben, 2003 yılında da yüzde 5,9
oranında bir büyüme gerçekleştirilmiştir. 2004 yılında yüzde 10'a yakın bir
büyüme beklenmektedir.
Enflasyon yüzde 30'lardan tek haneli rakamlara
inmektedir. 2005'te hedef yüzde 8'dir; 2007 hedefi de yüzde 4'tür. Burada da
bariz bir iyileşme söz konusudur.
2002'de 2 619 dolar olarak devralınan millî gelir, 2004
yılında 4 000 doların üzerine çıkacaktır. 30-35 milyar dolarla devralınan
ihracat, 2003'te 48 milyar dolara, 2004'te de 62 milyar dolara çıkacaktır; 2005
hedefi 71 milyar dolardır.
2002 yılında 87 milyar dolarla alınan dışticaret hacmi,
2004'te 150 milyar doların üzerinde beklenmektedir.
2002 yılında yüzde 10,3'le devralınan işsizlik oranı,
2004 yılının üçüncü çeyreğine göre yüzde 9,5'tir.
2002 yılında en düşük yüzde 20'lik kesim, toplam
gelirden yüzde 5,3 pay alırken, 2003 yılında bu oran yüzde 6'ya çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kızılcıklı, sözlerinizi tamamlayabilir
misiniz.
Buyurun.
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
2001 yılında 144 milyar dolar olan gayri safî millî
hâsıla, 2004 yılında 293 milyar dolara ulaşmış ve 2 katına çıkmıştır.
Ayrıca, 2005 yılı bütçesinde yatırımlara, yüzde 6,5'lik
faizdışı fazla hedefinin devamlılığına rağmen, 2004'e göre yaklaşık yüzde 50
artışla 10 100 000 000 Yeni Türk Lirası ödenek ayrılması ve ayrılan payın, 2004
yılındaki yüzde 4,8 seviyesinden, 2005 yılında da yüzde 6,5 seviyesine
yükseltilmesi çok sevindiricidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte,
devraldığımız tablo ile geldiğimiz nokta budur. Ekonominin, bütçenin dili
rakamlardır. Rakamlar da güzellikleri ifade etmektedir. Rakamlara baktığımızda
üç sonuç çıkarmak mümkündür. Türkiye'de, işsizlik ve gelir dağılımında kısmen
bir iyileşme söz konusudur; enflasyon, faiz, büyüme oranları son otuz kırk
yılın en güzel değerleridir, en güzel rakamlarıdır; millî gelir, gayri safî
millî hâsıla, ticaret hacmi ve ihracatta cumhuriyet tarihinin rekorları
kırılmaktadır. İnşallah, bu güzellikler devam edecektir. AK Partiyle,
Türkiye'nin bugünü dünden iyidir; inşallah, yarını da bugünden daha iyi
olacaktır. El ele vererek çalışacağız ve bunları da başaracağız.
Ben, bu başarılı çalışmaları yapan hükümetimizi
kutluyor, 2005 bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kızılcıklı.
Şahsı adına, lehinde, Erzurum Milletvekili Sayın
Mustafa Nuri Akbulut; buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2005 yılı bütçesi üzerinde şahsî görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığı, maliye
politikalarının hazırlanması, uygulanması, takibi ve denetlenmesiyle görevli
bakanlığımızdır. Hazırlanan maliye politikalarının bir bütünlük içerisinde,
kararlılıkla uygulanması, ülke ekonomisinin yönlendirilmesi, bütçe disiplininin
sağlanması ve bütçe hedeflerine ulaşılmasında çok büyük önem taşımaktadır.
Bildiğiniz gibi, ülkemiz, yıllarca yüksek enflasyon,
kamu borç stoku, yüksek faizler, gelir dağılımındaki adaletsizlikler gibi çok
ciddî sorunlarla birlikte yaşamak zorunda kalmış, kamu borç stokundaki artışlar
nedeniyle, ülkenin tüm gelirleriyle, borçların ödenmesi bir yana, faizleri dahi
karşılanamaz hale gelmiştir.
Yine, kamu harcamalarındaki aşırı savurganlık ve
izlenen harcama politikaları malî disiplini yok etmiş, bu nedenle önemli oranda
bütçe açıkları meydana gelmiştir; ancak, son iki yılda yaşanan gelişmelerle
ülkede yeniden huzur ve güven ortamı tesis edilmiş, 58 inci hükümetimizin ilk
bütçesinden itibaren ortaya konulan ve bugüne kadar tavizsiz bir şekilde
uygulanan malî disiplin sonunda, iki yıl öncesinde hayal dahi edilemeyecek
sonuçlara ulaşılmıştır.
Gerçekten, 2001 yılında yüzde 69 olan enflasyon oranı,
yaklaşık otuzbeş yıl aradan sonra bu yıl tek haneli rakamlara düşürülebilmiş;
2001 yılında kaydedilen yüzde 9,5 oranındaki küçülmeden sonra, 2003 yılında
yüzde 5,9 oranında ve yine 2004 yılının ilk dokuz ayında yüzde 9,7 oranında
dünya ölçeğinde rekor sayılabilecek büyüme sağlanmıştır.
Yine, faizlerde önemli şekilde düşüşler yaşanmış,
birkaç yıl önce yaşanan gecelik yüzde 7 500 faiz oranları, artık, kötü bir anı
olarak gerilerde kalmış; halen yüzde 20 seviyesinde olan faiz oranlarının,
ekonomik göstergelere göre daha da düşeceği anlaşılmıştır.
Yine, ülkemizin dışticaret hacminde önemli şekilde
artışlar olmuş; 2001 yılında 73 milyar dolar olan dışticaret hacmimiz, 2004
yılı ekim ayı itibariyle 130 milyar dolara ulaşmış; 2002 yılında 2 620 dolar
civarında olan fert başına düşen millî gelir, 2004 yılı itibariyle 4 000 dolar
seviyesine çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar, birkaç gün sonra paradan 6 sıfır
atılmasıyla ülkemiz, bu alanda da tarihî prestijine kavuşacak ve hepimiz için
hayal olan bu uygulama, yine Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle
gerçekleştirilmiş olacaktır. Ülkede sağlanan güven ve huzur ortamı, istikrar
nedeniyle yeni bir yatırım seferberliği başlamış, ülkeye yabancı doğrudan
yatırım girişinde önemli oranda artışlar olmuştur ki, bunun, işsizliğin
giderilmesinde olacak etkileri, inşallah, hep birlikte görülecektir.
Maliye Bakanlığı 2005 yılı gider bütçesi için öngörülen
27 664 000 000 Yeni Türk Liralık bütçe, konsolide bütçede ikinci büyüklükte bir
bütçe olsa da, bu bütçenin ancak yüzde 6'lık kısmı Bakanlık faaliyetleri için
kullanılacak olup, diğer kısmı bazı kamu kurumlarının gereksinimleri için
planlanmıştır.
Yine, uygulamada, bütçe harcamalarının sağlam gelir
kaynaklarına dayandırılması, kamu kaynaklarının etkin ve verimli bir şekilde
tasarrufa riayet edilerek kullanılacak olması, yatırım ödeneklerinin de
ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlayacak şekilde planlanmış olması nedeniyle,
2005 yılı bütçe hedeflerine de kolaylıkla ulaşılabileceğini göstermektedir.
Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği 17 Aralık zirve
toplantısı sonuçları, bu yılki bütçe uygulamalarında önemle yer almıştır.
Bildiğiniz gibi, ülkemizin 1959 yılından beri devam eden Avrupa Birliğine
katılım süreci içinde, 2002 Avrupa Birliği zirve toplantısında, Kopenhag
Kriterlerinin yerine getirilmesi şartıyla, Türkiye'yle üyelik müzakerelerinin
başlanmasına karar verilmişti.
Ülkeler ve halkları için, öncelikle, ekonomik ve siyasî
istikrar anlamına gelen Avrupa Birliği üyeliğiyle elde edileceği düşünülen
eksiksiz bir demokrasi, teminat altına alınmış insan hak ve özgürlükleri,
hukukun üstünlüğü, güvenli gelecek, refah içinde bir yaşam, insan onuruna
yaraşır eğitim, sağlık, ulaşım ve çevre imkânları asil milletimizin en tabiî
hakkıdır. Ancak, ne yazık ki, ülkemiz, yıllardan beri yaşanılan ekonomik ve
siyasî istikrarsızlıklar, haksızlıklar ve yolsuzluklarla bu hedefinden
uzaklaştırılmış; tarihten gelen sımsıkı bağlarla birbirine kenetlenmiş olan
halkımızın arasına nifak sokulmaya çalışılmış; ülkenin biriken sorunlarının
çözümü yerine, süslü laflar üretmeyi başarı sayan, siyasî tartışma ve
gerginliklerden medet uman politikacılar yüzünden vatandaşlarımız, fakirlik,
işsizlik, yoksulluk, enflasyon, döviz ve faiz karmaşasında yalnız bırakılmış,
sefalete itilmiştir; ancak, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara gelmesinden
sonra, büyük bir samimiyet, inanç ve kararlılıkla meselelerin üzerine gidilmiş,
yalnız ve yalnız halka hizmet etmek amacıyla vatandaşlarımız arasında hiçbir
ayırım yapılmadan ve bu fakir milletimizin hakkı yenmeden, yedirilmeden, planlı
bir çalışmayla ülkede istikrar ve huzur ortamı yeniden tesis edilmiş, bu
suretle, ülkemizin kötüye giden kaderi değişmeye, milletimizin yüzü gülmeye,
gelecekle ilgili umutları da yeniden yeşermeye başlamıştır.
Sayın milletvekilleri, hükümetimiz ve Parlamentomuz,
son iki yıl içinde, yıllardan beri yapılamayan reform niteliğinde düzenlemeleri
gerçekleştirmiş, bu suretle, üyelik müzakerelerinin başlayabilmesi için gerekli
olan Kopenhag Kriterlerine ulaşılmıştır; ancak, Türkiye'nin Avrupa Birliğine
üyeliği, Avrupa'nın refahı, istikrarı, güvenliği ve birliği için ne kadar
gerekli olursa olsun, başta Kıbrıs Rum kesimi, Fransa ve Avusturya gibi Avrupa
Birliğine üye bazı ülkelerin, farklı kültür, tarih ve inanç yapısı itibariyle
Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olmasını istemediklerini hepimiz bilmekteyiz.
Diğer yandan, bilinen diğer bir gerçek de, Avrupa
Birliği üyesi olan bu ülkelerin katılacakları Avrupa Birliği zirve
toplantısında alınacak olan kararların oybirliğiyle alınması zorunluluğudur.
Diğer bir gerçek de, Avrupa Birliği zirve
toplantısından önce Avrupa'da başlatılan Türkiye aleyhtarı faaliyetlerdir; ki,
bunlar, Türkiye'ye müzakere tarihi verilmemesi veya özel statü verilmesi gibi
çalışmaları içeren ve kamuoyu oluşturmaya yönelik faaliyetlerdir.
Bu nedenle, Avrupa Birliği zirve toplantısında özel
statü verilmesi, Türkiye'ye tarih verilmemesi veya şartlı tarih verilmesi gibi
seçenekler değerlendirilmesine rağmen, tüm olumsuzluklar, engellemeler bir
kenara bırakılarak, hükümetimizce, koşulsuz ve net bir müzakere tarihi alınmış
olması, şüphesiz ki, çok büyük bir başarıdır. kırk yılı aşkın bir süreden beri
bütün cumhuriyet hükümetlerinin hedefi olan Avrupa Birliğine giriş için
müzakere tarihi alınması, yine, hiç şüphe yok ki, son iki yıldan beri sağlanan
gelişmeler, sürdürülen uluslararası ilişkiler, yine, kararlılıkla ve sınır
tanımayan çalışmalar sonucunda olmuştur; ancak, ne yazık ki, bu büyük başarı da
eleştiri konusu edilmiştir.
Türkiye'nin kaderini etkileyecek tarihî kararların
alınacağı 17 Aralık Avrupa Birliği zirve toplantısı için Cumhuriyet Halk
Partisi Sayın Genel Başkanı, davet edilmesine rağmen, bir bahaneyle, Sayın
Başbakan ve beraberindeki heyetle Brüksel'e gitmemiştir. Oysa, Avrupa Birliği
üyeliği, yalnızca partimizin değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dış siyaset
hedeflerinden biridir. Bu hedef, siyasî rant konusu edilmemesi gereken,
partilerüstü hassasiyeti olan bir hedeftir. Devletin yüksek menfaatları söz
konusu olmasına rağmen, dosta düşmana karşı en azından birlik mesajı verilmesi
adına hükümetin yanında yer almayanlar, gelecek kaygısı ve beklentisiyle,
doğruyu yanlış, iyiyi kötü, güzeli çirkin, yapılanı olmamış gibi gösterme
gayretiyle ve ucuz politik söylemlerle, tüm dünyanın tanık olduğu, insanüstü
gayretler sonucu elde edilen bu büyük başarıyı küçümsemeye çalışmaktadırlar. Bu
arkadaşlarımıza soruyorum: Madem bu kadar bilgili, yetenekli ve dikkatliydiniz,
bahane uydurmak yerine, neden, siz de, Başbakan ve beraberindeki heyetle
Brüksel'e gitmediniz?! Devletin yüksek menfaatları söz konusu olmasına rağmen,
tabiri caizse, sotada bekleyip, hükümetçe alınacak muhtemel sonuçlara göre
eleştiri yapmayı anamuhalefet anlayışıyla nasıl bağdaştırıyorsunuz?
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ayıp, ayıp!
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Bu davranış, sorumlu
devlet adamlığıyla ve devlet memurluğu sorumluluğuyla nasıl bağdaşır?
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ayıp, ayıp! Çok ayıp!
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Sayın milletvekilleri,
Türkiye'de, her şeyde olduğu gibi, siyasette de, artık, istismar ve demagojiye
son verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Demagoji yapmıyoruz, olumlu
uyarılarımızı size gönderiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Akbulut, toparlar mısınız.
Yalnız, bütçeyi konuşalım...
Buyurun Sayın Akbulut.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de, her şey, milletimizin gözü önünde cereyan ediyor. Bir taraftan,
aydınlıktan, ilericilikten, çağdaşlıktan, özgürlükten yana olduğunu
söyleyenlerin, diğer yandan, aydınlığa, ilericiliğe, çağdaşlığa dirençleri
bütün milletimizin gözü önünde cereyan etmektedir.
Değerli arkadaşlar, son olarak şunları söylemek
istiyorum: Bildiğiniz gibi, ülkemizde, Avrupa Birliğine giriş süreci içinde,
Seçim Kanununda değişiklik yapılacak ve ülkemizde halen geçerli olan yüzde 10
seçim barajı düşürülecektir. Oysa, şu anda, yüzde 10 seçim barajına rağmen
Parlamentoya 5-6 siyasî partinin girdiği, bunun da, tek parti hükümetleri
yerine, koalisyon hükümetlerinin kurulmasını zorunlu kıldığı bilinmektedir. Bu
nedenle, ülkemizde sağlanan istikrar ve güven ortamının devamı için başkanlık
sistemine geçilmesi yolundaki görüşlere ben de katılıyorum ve ülkemizde
istikrarın kalıcı olarak sürdürülebilmesi için iki turlu bir seçim sistemiyle
devlet başkanı seçilmesi konusunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin dikkatle
tartışması ve değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akbulut, teşekkür eder misiniz.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sizin amacınız başka, amacınız!
Bütçe görüşmelerinin içinde başkanlık sistemini tartışıyorsunuz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Bu duygu ve
düşüncelerle, bugüne kadarki özverili çalışmaları nedeniyle, bütün Maliye
Bakanlığı personeline ve onların şahsında değerli Maliye Bakanımıza teşekkür
ediyorum;
2005 Maliye Bakanlığı Bütçesinin ve bütçenin tümünün
devletimize, milletimize hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbulut.
Birleşime 1 saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.10
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 42 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
l. - 2005 Malî
Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı
Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) (Devam)
A) MALİYE
BAKANLIĞI (Devam)
1. - Maliye
Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
2. - Maliye
Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S. Sayısı: 706) (Devam)
2. - 2003 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/878, 3/669) (S. Sayısı: 708)
(Devam)
3. - 2005 Malî Yılı Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/898) (S.
Sayısı:707) (Devam)
4. - 2003 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
ilişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/879, 3/670) (S.
Sayısı: 709) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Hükümet adına Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sağ olun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, seyirciniz çok az;
keşke önce ben açıklama yapsaydım; daha çok adam toplansaydı...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımın
2003 yılı kesinhesabı ve 2005 malî yılı gider bütçesi ile 2005 yılı gelir
bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, sizleri,
şahsım ve Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı
bütçesinin Genel Kuruldaki görüşülme süreci, bugün Bakanlığımın gider bütçesi
ve gelir bütçesi ile bütçe ve kesinhesap kanunu tasarılarının maddelerinin
görüşülmesi ve yarın da tümü üzerindeki görüşmelerin yapılmasıyla tamamlanmış
olacaktır. Bütün bu görüşmelerde, iktidar ve muhalefetiyle bütün milletvekili
arkadaşlarıma, yaptıkları katkılardan dolayı, şahsım ve Hükümetim adına
teşekkür ediyorum. Bu vesileyle, yapılan öneri ve eleştirilerden
yararlandığımızı ve uygulamalarımızda da gözönünde bulunduracağımızı ifade
etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Aralık 2004
Pazartesi günü yaptığım sunuş konuşmamda, dünyadaki ve Türkiye'deki ekonomik
gelişmelerden bahsetmiş, 2005 yılının makroekonomik hedefleri ile 2005 yılı
bütçesinin gelir ve gider büyüklüklerini ve özelliklerini sizlere açıklamıştım.
Şimdi de, sizlere, Bakanlığımın 2003 yılı kesinhesabı ve 2005 yılı gider
bütçesi ile 2005 yılı gelir bütçesi hakkında bazı bilgiler vermek, açıklamalar
yapmak istiyorum.
Bilindiği üzere, maliye politikasının hazırlanması,
uygulanması, uygulamanın takibi ve denetlenmesi Maliye Bakanlığının görevidir.
Bu kapsamda, Maliye Bakanlığı, devlet bütçesinin hazırlanması ve uygulanması,
harcama politikalarının geliştirilmesi, gelir politikasının tatbiki ve devlet
gelirlerinin tahsil edilmesi, devlete ait malların yönetimi, devlet
hesaplarının tutulması ve saymanlık hizmetlerinin yapılması, devletin hukuk
danışmanlığı ve muhakemat hizmetlerinin yürütülmesi, karaparanın aklanmasının
önlenmesi konusunda gerekli araştırma ve incelemelerin yapılması, uygulanacak
esas ve usullerin belirlenmesi görevlerini yerine getirir.
Bütün bu görevlerin başarılı bir şekilde ifası için,
Bakanlığımın merkez ve taşra birimlerinde yaklaşık 70 000 personel özveriyle
çalışmaktadır. Maliye Bakanlığının, merkez ve taşra birimlerinin yanı sıra, 26
adet yurtdışı birimi ve aralarında Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü, Devlet
Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü, Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü ve Kamu
İhale Kurumunun da yer aldığı bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşları
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta
vatandaşlarımızın refah düzeyinin artırılması olmak üzere, sosyal ve ekonomik
hedeflere ulaşılmasında, maliye politikalarının makro politikalarla bütünlük
içerisinde uygulanması büyük önem taşımaktadır. Bu anlayışla, maliye
politikaları ekonomik programımızın hedefleriyle uyumlu olarak uygulanmış ve
birçok ekonomik ve sosyal sorunun temel nedeni olan bütçe açığının düşürülmesi
konusunda önemli başarılar elde edilmiştir.
2002 yılında bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya
oranı yüzde 14,6 iken, 2003 yılında yüzde 11,3'e düşürülmüştür. 2004 yılı bütçe
hedefi yüzde 10,9 iken, yılsonu gerçekleşmesinin yüzde 7,2 olması
beklenmektedir. Hedefimiz, bu oranı, Avrupa Birliği kriteri olan, yüzde 3'ün
altına çekmektir. Bu başarı, hizmet kalitesini düşürmeden, harcamalarda
tasarruf ve etkinlik sağlayan malî disiplin sayesinde elde edilmiştir.
Maliye politikalarının programımızın hedefleri
doğrultusunda uygulanması ve sağlanan istikrar ortamı, iç ve dış piyasalarda
güven oluşturmuş, faizlerin ve enflasyonun düşmesine ve başta büyüme olmak
üzere, ekonomik göstergelerin dikkate değer ölçüde iyileşmesine önemli derecede
katkı sağlamıştır.
Bütçe açığındaki düşüş eğilimi, 2005 yılında da devam
edecektir. 2005 yılında bütçe açığının, gayri safî millî hâsılaya oranının
yüzde 6,1'e düşmesi programlanmıştır. Bu hedefin gerçekleşeceği konusunda da
kuşkumuz yoktur. Zira, 2005 yılında da malî disiplin devam edecektir.
Bilindiği üzere, iktidara geldiğimizden itibaren, kamu
sektörü için orta vadede hedeflenen faizdışı fazla tutarının gayri safî millî
hâsılanın yüzde 6,5'i olduğunu açıklamıştık. Bunun yüzde 5 gibi önemli bir
kısmı konsolide bütçeden sağlanmaktadır. 2003 yılında bu hedef
gerçekleştirilmiş olup, 2004 yılında da bu hedefe ulaşacağımız ortaya
çıkmıştır. 2005 yılında da hedefi yakalayacağımızdan kuşkumuz yoktur.
Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı olarak
üstlendiğimiz görev hassastır. Bunu sizler de yakından biliyorsunuz. Vergi
alıp, kaynak, gelir yaratacaksınız ve bunu gider olarak gerekli yerlere
dağıtacaksınız, tabiî ki, sizlerin, Yüce Meclisin onayladığı sınırlar,
politikalar çerçevesinde; ancak, vergi ödeyenler "aman daha az vergi
alın" derken, diğerleri "aman bize daha çok kaynak aktarın"
diyorlar. İşte, bu, çok yönlü sorumluluk ve hassasiyet gerektiren bir durumdur;
ancak, biz, Bakanlık olarak bütçe ve vergi politikalarını belirlerken ve
uygularken, toplumun tüm kesimlerinden gelen talep ve baskıları ülkemizin ve
insanlarımızın gerçekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda en iyi şekilde bağdaştırmanın
gayreti içerisindeyiz.
Burada Bakanlığımın bütçesiyle ilgili olarak bilhassa
benden önce dile getirilen görüşleri zaten hepimiz dinledik. Dikkat ederseniz,
bilhassa muhalefet partisindeki sayın arkadaşlarımız, efendim, bu vergileri
daha fazla niye indirmediniz, falan yere nasıl daha fazla vermediniz diyorlar.
Yani, gel de işin içinden çık. İşte Maliye Bakanlığının hassasiyeti burada.
AHMET YENİ (Samsun)- Biz çıkarız.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla)- Çok şükür
alnımızın akıyla bugüne kadar çıktık, bundan sonra da çıkmaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi de,
görüşülecek olan Maliye Bakanlığı 2003 yılı bütçesi kesinhesabıyla ilgili
olarak kısa bilgi vermek istiyorum.
2003 yılı Bakanlık bütçesi ödeneği tutarı, yıl
içerisinde yapılan kesinti ve eklemelerden sonra, 28,5 katrilyon lira olup,
bunun yaklaşık 1,5 katrilyon lirası Bakanlığın kendi harcamaları için
ayrılmıştır. Yıl sonunda toplam harcama, 28,1 katrilyon lira; Bakanlığımın
kendi harcaması ise, yaklaşık 1,5 katrilyon lira olarak gerçekleşmiştir.
Bakanlığımızın 2005 yılı gider bütçesi için teklif
edilen ödenek tutarı, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan ekleme ve kesintiler
sonrasında, 27 664 000 000 Yeni Türk Lirasıdır. Bu tutarın 1 683 000 000 Yeni
Türk Liralık kısmı, Bakanlığımızın kendi giderlerini karşılamak üzere teklif
edilmektedir.
Bakanlığımızın kendi ihtiyaçları için teklif edilen
ödeneğin yüzde 66'sı personel giderlerine, yüzde 7,5'i sosyal güvenlik
kurumlarına, devlet primi gelirlerine, yüzde 19,2'si mal ve hizmet alım
giderlerine, yüzde 6,7'si sermaye giderlerine, yüzde 0,6'sı cari transferlere,
yüzde 0,2'si ise sermaye transferlerine aittir.
2005 yılı ödenek teklifimizin yüzde 93,9'unu oluşturan
25 981 000 000 Yeni Türk Lirası tutarındaki ödenek ise, Bakanlık dışındaki kamu
idarelerinin ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılacaktır.
Bu tutar içerisinde, Emekli Sandığına, söz konusu
kurumun kamu kuruluşları adına yaptığı ödemeleri yüzde 4 oranındaki ek
karşılıkları ve finansman açığını karşılamak üzere 8 889 000 000 Yeni Türk
Lirası, emeklilere vergi iadesi ödemelerini karşılamak üzere 1 293 000 000 Yeni
Türk Lirası, katma bütçeli idarelere 6 921 000 000 Yeni Türk Lirası cari, 6 693
000 000 Yeni Türk Lirası da sermaye transferi niteliğinde olmak üzere, hazine
yardımı olarak, toplam 13 614 000 000 Yeni Türk Lirası.
Siyasî partilere yardım olarak 80 000 000 Yeni Türk
Lirası, personel giderlerini karşılama ödeneği olarak 764 000 000 Yeni Türk
Lirası, yedek ödenek olarak 475 000 000 Yeni Türk Lirası, yatırımları
hızlandırma ödeneği olarak 329 000 000 Yeni Türk Lirası, ilama bağlı borçları
karşılama ödeneği olarak 297 000 000 Yeni Türk Lirası, doğal afet giderlerini
karşılama ödeneği olarak 65 000 000 Yeni Türk Lirası, diğer ödenekler için 120
000 000 000 Yeni Türk Lirası bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı
bütçesinde konsolide bütçe gelirleri 139 000 000 000 Yeni Türk Lirası, vergi
gelirleri ise, 119 000 000 000 Yeni Türk Lirası olarak öngörülmüştür. Bununla
birlikte, 2005 yılında 12 500 000 000 Yeni Türk Lirası tutarında vergi iadesi
yapılması öngörülmekte olup, vergi iadeleri hariç, konsolide bütçe gelirleri
126 500 000 000 Yeni Türk Lirası olmaktadır. 2005 yılı gelir bütçesi tahmin
edilirken, her yıl olduğu gibi, büyüme, enflasyon oranı, dışticaret rakamları
ve benzeri makroekonomik göstergeler esas alınmış ve geleneksel tahmin
yöntemleri kullanılmıştır.
2005 yılı gelir tahminleri açısından bir hususa dikkat
edilmesi gerekmektedir. Özel gelir, özel ödenek konusunda yaptığımız yeni
düzenlemenin sonucu olarak, daha önceki yıllarda bütçe tahminleri içerisinde
yer almayan özel gelirler konsolide bütçe gelirleri içerisine alınmıştır.
Bildiğiniz gibi, önceki yıllarda bu türden gelirler, yıl içerisinde
gerçekleşmekte ve ilgili kurumlar tarafından özel gelir, özel harcama olarak
kullanılmakta, ancak, bütçe tahminleri yapılırken dikkate alınmamaktaydı. 2005
yılı bütçesiyle bu uygulama kaldırılarak, söz konusu tutarlar, hem gelir hem de
ödenek açısından bütçe içerisine alınmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de,
Bakanlığımca 2004 yılında gerçekleştirilen ve 2005 yılında yürütülmesi
planlanan bazı önemli faaliyetlere ilişkin bilgiler vermek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, 2004 yılında analitik bütçe sınıflandırılmasına geçilmiştir.
Genel ve katma bütçeler buna göre hazırlanmış ve uygulanmıştır. Düzenleyici ve
denetleyici kurumların, sosyal güvenlik kurumlarının ve bağımsız bütçeli
kuruluşların 2005 yılı bütçeleri de analitik bütçe sınıflandırmasına göre
hazırlanmıştır. Yerel idarelerde de yeni bütçe sınıflandırmasına geçilmesi
amacıyla 2005 yılında çalışmalara devam edilecektir.
Çağdaş malî yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesini
hedefleyen 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun işleyişini
sağlamak üzere gerekli olan ikincil mevzuatın hazırlanması çalışmaları devam
etmektedir. Bu kanun uyarınca İçdenetim ve Koordinasyon Kurulu başkan ve
üyeleri atanmış ve kurul çalışmalarına başlamıştır.
5018 sayılı Kanun uyarınca, uygulamaya konulması
gereken yönetmeliklerin önemli bir kısmı hazırlanmış olup, harcamacı
kuruluşların görüşüne sunulmuştur. Görüşler doğrultusunda son şekli verilecek
olan ikincil mevzuat en kısa zamanda yürürlüğe konulacaktır.
Çokyıllı bütçeleme ve performans esaslı bütçeleme
konusundaki çalışmalar 2005 yılında tamamlanacak ve 2006 malî yılı bütçesi,
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa uygun olarak hazırlanacaktır. Bu
çerçevede, 2004 yılında belirlenen 8 kuruluşta kurumsal bazda performans
programlarının hazırlanması ve performans esaslı bütçeleme çalışmaları devam
etmektedir.
5234 sayılı Kanun ile Anayasa Mahkemesi kararları da
dikkate alınarak yapılan yasal düzenlemelerle bütçe kanunlarında yer alan,
ancak bütçe kanununu doğrudan ilgilendirmeyen hükümler, ilgili kanunlarına
taşınmıştır.
Bütçe kanunlarının daha çağdaş bir yapıya
kavuşturulması yönündeki çalışmalar bundan sonra da devam edecektir. Nitekim,
22 Ocak 2004 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı da gözönünde bulundurularak yeni
bir kanun tasarısı hazırlanmış olup çok kısa bir süre içinde Meclisimize
sunulacaktır.
Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından
yürütülen kamu hizmetlerinin, oluşturulan analiz sistemiyle incelenip, ciddî
sapmaları tahakkuk birimleri bazında tespit ve takibini temin etmek üzere kamu
harcamalarında risk alanları tespit projesi başlatılmıştır. Oluşturulan
sistemle giderlerdeki ciddî sapmalar tespit edilerek denetimin bu alanlara
yönlendirilmesi sağlanacaktır; böylece, bütçe hazırlıkları esnasında kurum
ödenek tahsislerinin ve kurumlarca yapılacak ödenek dağıtımlarının objektif
kriterlere uygun olarak yapılmasına katkı sağlanacak, ilaveten, kamu
harcamalarında başlattığımız tasarruf ve etkinlik uygulaması daha da güçlenmiş
olacaktır.
Kamu personeli ve bakmakla yükümlü oldukları aile
fertlerine ait ilaç giderlerinin bilgisayar ortamında kontrol ve takip
edilebilmesi amacıyla Maliye Bakanlığı ve Emekli Sandığı arasında protokol
imzalanmıştır. Reçete kontrol sisteminin kullanımıyla ilgili olarak Maliye
Bakanlığı personelini kapsayan pilot uygulama başlatılmıştır. Bu uygulamanın
tüm kamu personelini kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması için gerekli altyapı
çalışmaları devam etmekte ve 2005 yılı ortalarında uygulamaya geçilmesi
planlanmaktadır. Bu uygulamayla hak sahibi olmayanlara ilaç gideri ödemesi ve
benzeri muhtemel suiistimallerin önüne geçilecek ve sağlık harcamalarında
etkinlik artırılacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi sistemine
ilişkin önceliklerimizin, vergi oranlarının düşürülmesi, vergi sisteminin
basitleştirilmesi, vergi tabanının genişletilmesi, kayıtdışılığın ve vergi
kaçakçılığının azaltılması olduğunu daha önce çeşitli defalar ifade etmiş
bulunuyorum. Kamu maliyesi alanında uyguladığımız malî disiplin sayesinde
geldiğimiz noktada söz konusu önceliklerin hayata geçirilmesi ve dolayısıyla da
daha adaletli bir vergi sisteminin hayata geçirilmesi fırsatını yakalamış
bulunuyoruz.
Vergi sistemi ekonomik faaliyetleri çarpıtmamalı,
olumsuz yönde etkilememelidir. Yatırımcılar, her alanda olduğu gibi vergilemeye
ilişkin olarak da önlerini görebilmelidir. Bu kural yerli ve yabancı tüm
yatırımcılar için geçerlidir; ama, özellikle yabancı yatırımcılar açısından,
istikrarlı, önü görülebilir bir vergi yükü en önemli unsurdur. İstikrarsız bir
ortamda verilen cömert teşvikler bile işe yaramamaktadır. Dolayısıyla, vergi
sisteminde istikrar ve basitlik en önemli hedeflerimizdendir. Şimdi, vergi
alanında yaptığımız ve yapacağımız bazı yeniliklerden de bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, vergilerle ilgili olarak -tabiî,
bütün memleketi, bütün fertleri çok ilgilendirdiği için, çok fazla üzerinde
konuşulan bir husustur- biraz önce belirttiğim hususlara göre, bizim gayemiz,
maliye politikaları ile ekonomi politikalarını atbaşı birlikte yürütmek ve
birinin diğerine mâni olmamasını sağlamaktır. Bilhassa, eğer, ülkede refah
sağlamak istiyorsak, eğer, ülke insanlarının hayat seviyelerini yükseltmek
istiyorsak, ekonomik bakımdan büyümek mecburiyetindeyiz. Ekonomik bakımdan
büyümemiz için de, yatırım yapmak mecburiyetindeyiz. Yatırım yapılabilmesi için
de, yatırım ortamının sağlanması gereklidir. Yatırım ortamının sağlanmasında en
önemli hususlardan bir tanesi de, vergi politikasıdır.
Biz, şimdi, biliyorsunuz, yeni bir paket açıkladık. Kim
açıkladı; Sayın Başbakanımız, bunu, milletimize açıkladı. Bu vergi
indirimlerini, politikasını açıklarken, bizim bir gayemiz vardı. Bu gaye neydi;
biz, diyorduk ki, Kurumlar Vergisini ve Gelir Vergisini düşürmemiz lazım. Neden
düşürmemiz lazım; yatırım ortamının iyileştirilmesi ve istihdamın artırılması
için, bunun düşürülmesi lazım.
Aynı zamanda, vatandaşlarımızın daha iyi yaşamalarını
sağlayabilmek için, yaşam şartlarını yükseltebilmek için KDV'deki oranları da
indirmemiz lazım.
Şimdi, benden önceki arkadaşlarımız, bilhassa, bu
konuları tenkit ederken, öyle bir hava veriyorlar ki, öyle bir anlatıyorlar ki,
sanki, biz, vergileri indirmemişiz, artırmışız... Vah vah! Ondan 5'i indirdin
de, öteden niye indirmedin, bundan indirdin de bundan niye indirmedin...
Arkadaş, bu vergileri indirdik mi indirmedik mi; bunu konuşun. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bu vergiler indi mi inmedi mi? 1998'de de belki vergiler
indi; ama, bu derecede kapsamlı vergi, maliye tarihinde ilk defa iniyor, ilk
defa; bunu bilin.
Bakınız, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi,
yatırımların artırılması ve istihdamın artırılması için indirildiğinden,
onların üstten aşağıya doğru indirilmesi lazım. Halkımızın -refah seviyesini-
biraz daha nefes almasını kolaylaştırabilmek için, halkımızın her harcamada
ödediği KDV'leri indirmek lazım. Biz ne yaptık; ikisini, üçünü birden yaptık.
Efendim, daha önce, zaten, inmişti Kurumlar Vergisi,
şimdi söylediniz; zaten, o, olmuştu da... Sanki, her şey kendiliğinden oluyor.
Eğer, bu iktidar olmasaydı hiçbir şey olmazdı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu iktidar olmasaydı; bakın ben size bir şey söyleyeyim sayın arkadaşlar,
değerli arkadaşlar; eğer, bu iktidar gelmemiş olsaydı, bugün, hükümet, maaşları
bile ödeyemezdi; onu iyice bilin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakınız, faizler nereden nereye geldi; 60, 70'lerdeydi
faizler, 21'e geldi. Şimdi, onlarla, hâlâ, borç alsaydı hükümet, ödeyeceğimiz
faizler bugün 100 katrilyonu aşmış olacaktı; bunu iyi bilmek lazım.
Yiyen mi bilir, doğrayan mı bilir; işte, burada, hesap
yapıyoruz biz. Doğrayan biziz, mutfaktaki biziz, yemeği hazırlayan biziz; onun
için, çileyi de biz çekiyoruz, hesabı da biz biliyoruz. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, deniliyor ki;
benzinde ÖTV arttı, benzine zam geldi. Değerli arkadaşlar, biz, benzin
dediğimiz akaryakıtı dışarıdan almak mecburiyetinde olan bir ülkeyiz. Bu ülke,
her sene, enerjiye 10 milyar doların üzerinde para ödüyor. Düşünülebilir
misiniz, Türkiye'nin daha evvelki yıllarında, Türkiye bu paraları ödeyebilir
miydi?! Son zamanlarda petrolün fiyatı yüzde 100 arttı, yüzde 100 arttı.
Eskiden, bu artış olsaydı, Türkiye'de kriz olurdu, bu sebepten kriz olurdu;
ama, çok şükür, ekonomimizin kuvvetli olmasından dolayı, bu türlü dış şoklara
karşı ekonomimiz artık gayet sağlamdır, kırılgan değildir. Bakınız, işte,
burnumuzun dibinde Irak'ta savaş oluyor; onların krizini yaşadı bu millet,
petrol krizini yaşadı bu millet; ama, çok şükür, ekonomisinde aynı istikrar
devam etti. Bunlar kolay atlatılacak şeyler değildi eskiden; ama, şimdi,
ekonomimiz, çok şükür, rayına oturdu.
O petrol artışları yapılırken, biz, petrole fazla zam
yapmayalım diye, devamlı ÖTV'leri düşürdük; kararnameler çıkıyor, bundan
kimsenin haberi olmuyor yahut da dile getirilmiyor. Bakınız, ben şimdi size
söyleyeyim...
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Avrupa'nın en pahalı benzini
Türkiye'de Sayın Bakan, insaf! Siz neden bahsediyorsunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - 1 Ocak-27
Aralık tarihleri arasında, benzinde 16 kez ÖTV indirimi yapmışız, 16 kez;
motorinde, 19 kez ÖTV indirimi yapmışız. Son günlere bakın, yine ÖTV indirimi
vardır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Doğalgaza birsürü zam oldu!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gazyağında 15
kere ÖTV indirimi yaptık, sırf fiyatlara yansıtmayalım diye. Kalorifer
yakıtında 16 kez, LPG'de 14 kez ÖTV indirimi yaptık; sırf fiyatları
artırmayalım diye.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Bakan, mazottaki ÖTV nedir?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunları tek
tek yaptık; tekrar milletimizin bilmesi açısından açıklıyorum; ama,
hesaplarımızın altında indirim olduğu zaman, bunu da yansıtmakta, bir an bile
tereddüt etmeyeceğiz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Çiftçiye vaat ettiğiniz mazota ne
oldu Sayın Bakan?!.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Merak etmeyin;
vallahi, indirim de bize ait olacaktır, vergi indirimi de bize ait olur,
akaryakıt indirimi de bize ait olur; hiç merak etmeyin.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ucuz mazot ne oldu Sayın Bakan?..
Nerede ucuz mazot?!.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hepsini
görüyorsunuz işte...
UFUK ÖZKAN (Manisa) - ÖTV'yi ne kadar indirdiniz; ne
kadar ÖTV aldınız?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - ÖTV'yi kaç defa
artırdınız?!.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet, 2004
yılında ÖTV'nin toplam artışı yüzde 6'dır; alın da hesaplara bakın.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - 2004'te kaç defa artırdınız?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet, orada
oturup konuşmak değil; bir hesap yapın...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yapıyoruz, yapıyoruz...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yüzde 6...
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Mazottaki ÖTV oranı nedir Sayın
Bakan?..
BAŞKAN - Sayın Özkan, lütfen...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yüzde 6...
Bak, ÖTV'deki artış şöyle. Bakın, şimdi, ÖTV'nin gayri safî millî hâsıla
içerisindeki payı, 2002 yılında 4,2; 2004 yılında 3,77; daha da inmiş; hesap
yapın, öyle konuşalım. Onun için, burada, hesaba göre konuşalım
AHMET YENİ (Samsun) - Ezbere konuşmayın!..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Öyle, ezbere
konuşmak yok arkadaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, siz bizi
susturuyorsunuz; ama, ÖTV oranını hâlâ öğrenemedik.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, şimdi,
vatandaşımızın en büyük ihtiyacı nerededir; gıda; en büyük ihtiyacı ne
harcamasıdır; sağlık; en büyük harcaması nedir; eğitim. Bunların hepsinde
indirip yaptık mı yapmadık mı... (AK Parti sıralarından "yaptınız,
yaptınız" sesleri, alkışlar) Mesele bu... Yani, burada, kalkılıyor, öyle
bir manzara çiziliyor ki; sanki, vergileri artırdık; ama, millet biliyor çok
şükür; vatandaşımız biliyor ne olduğunu çok şükür.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - CHP de biliyor...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devam) - Yavaş yavaş
öğrenirler, hepsi öğrenir!.. Yavaş yavaş alışacak; alışacaksınız!.. Bundan
sonra bizden böyle. Vergileri...
Şimdi, geliyorlar; efendim, aradaki bizim deflatör şu
kadar, enflasyon bu kadar, vergilerin artışı bu kadar, sen nasıl olur da daha
fazla vergi toplarsın?.. Çünkü, hakikaten, benim 2005 bütçesinde öyle, daha
fazla.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Dolaylı vergilerle topluyorsun
Sayın Bakan...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ne dedi Sayın
Başbakanımız; "sürümden kazanıyoruz arkadaş." Bakın, göreceksiniz,
2004'te ne tahmin ettiysek topladık, 2005'te ne tahmin ettiysek onu da
toplayacağız; hiç merak etmeyin; ama bu milleti ne kadar rahatlatırsak,
gelirimiz de o kadar artıyor çok şükür, bir bereket var, hayret bir şey!.. (AK
Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Hesaplar bende; para bende; bakın artıyor; yani, hayret
bir şey, artıyor bu paralar. Bundan sonra paraya ihtiyacınız varsa, başka yere
giderseniz darılırım haa, bana gelin. (AK Parti sıralarından gülüşmeler ve
alkışlar) Bundan sonra böyle.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Vergide sürüm nasıl oluyor?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Vergide sürüm
şöyle oluyor. Şimdi, bana diyorsunuz ki, kayıtdışı ekonomiyi ne zaman kayıt
içerisine alacaksınız? Yapmış olduğumuz değişikliklerle, vatandaşla yapmış
olduğumuz barışlarla, bu vergi indirimleriyle kayıtdışını biz kayıt altına
almaya başladık bile, artışlar oradan geliyor. Vergi idaremizi etkinleştirmeye
başladık, denetimlerimizi halka daha uygun bir şekilde yapmaya başladık.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Tehdit ederek, Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Artık, incikçi
boncukçu arkasında dolaşmıyoruz, hakikaten vergisini kaçıranın arkasında
dolaşıyoruz.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Tehdit ediyorsunuz...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hayır, o
tehdit değil, onlar tehdit değil, işte aradaki farkı görün, aradaki farkı
görün; pratik olarak... Bak, bana bütün sivil toplum örgütlerinin,
kuruluşlarının başındakiler geliyor; biz vergimizi artırmak istiyoruz Sayın
Bakanım diyorlar; bu imkânı biz tanıyoruz, vatandaşımızla beraber el ele, kol
kola gidiyoruz ve onlarla paylaşarak politikalarımızı götürüyoruz. Vergi
dairelerimizde bundan sonra vatandaşlarımız güler yüz... Hatta, vergi dairesini
görmeden vergilerini ödemeye başlıyorlar.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Hangi Türkiye bu?!.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Nasıl oluyor, nereye ödüyor?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Nasıl oluyor,
bak anlatayım -elektronik beyannameyi- siz daha iyi bilirsiniz üstat- oturduğu
yerden veriyor, tık, tahakkuk fişi kendisine geliyor, bankaya bir telefon,
vergisini ödüyor; artık, vergi dairesine gitmek yok. Bunu getiren AK Parti
Hükümetidir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sizlersiniz..
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz,
Bakanlığımızın, bir de, karaparanın aklanmasıyla ilgili vazifeleri vardı,
onları da daha önce açıklamıştım. 4208 sayılı Kanun, uygulamada karşılaşılan
sorunlar ve eksiklikler de dikkate alınarak, yeniden düzenlenmektedir. Bu
konudaki tasarı çalışması tamamlanmak üzeredir. Tasarıyla, aklama suçuyla
ilgili değerlendirme, inceleme, soruşturma süreçlerinin kısaltılmasına ve
etkinliğinin artırılmasına, şüpheli işlem bildiriminde bulunanların hukukî ve
cezaî bakımdan korunmasına yönelik düzenlemeler yapılmaktadır.
Karapara aklamayla mücadele kapasitesinin
güçlendirilmesi amacıyla Avrupa Birliğiyle ve bütçe hazırlık sürecinin
güçlendirilmesi amacıyla da Hollanda Maliye Bakanlığıyla ortak bir proje
başlatılmıştır.
Diğer taraftan, Türk iş kontrol sisteminin Avrupa
Birliği standartlarıyla uyumlaştırılması amacıyla hazırlanan ve Avrupa Birliği
tarafından finanse edilecek diğer bir proje de, çok kısa bir süre içinde
uygulamaya konulacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kalkınmanın özel
sektör eliyle gerçekleştirilmesi, Hükümetimizin temel tercihlerinden biridir.
İktidara geldiğimizden bu yana, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve
yatırımların teşviki amacıyla önemli icraatlarda bulunduk. Maliye Bakanlığı
olarak da bu konuya önem veriyoruz.
Bu amaçla, vergi teşviklerinin yanı sıra, yatırımcılara
bedelsiz arsa ve arazi devredilmesine imkân veren mevzuat yeniden
düzenlenmiştir. Bu çerçevede, hazineye ait arazi ve arsaların yatırımcılara
bedelsiz devrine imkân veren 5084 sayılı Kanun uyarınca, 2004 yılında 42
girişimciye 74 adet taşınmaz bedelsiz devredilmiştir.
Konut sorununun ucuz arsa üretimi yoluyla çözümü
amacıyla, atıl durumdaki hazine arazilerinin, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve
Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüyle işbirliği yapılarak, toplu konut üretiminde
değerlendirilmesi için, bahse konu idarelere, bir kısmı bedelsiz olmak üzere,
230 trilyon lira değerinde 1 365 adet taşınmaz mal devredilmiştir.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime son
vermeden önce, bir hususu daha belirtmek istiyorum. Vergilerle ilgili olarak
yapmış olduğumuz son vergi indirimi, aslında ilk değildir, ondan önce de birçok
düzenlemeler yaptık; ama, yaptığımız bu düzenlemeleri -Meclisimiz hızlı
çalışıyor, Hükümetimiz hızlı çalışıyor -birçok değişiklikleri halk dahi takip
edemiyor. Bırakın halkı, mesleği o olan, bu vergi kanunlarının tatbikiyle
ilgili işlemleri yapan arkadaşlarda bile zorluklar hissediyorum. O bakımdan,
ben, yaptıklarımızı, hafızalarda kalsın diye, 2004 yılında Maliye olarak neler
yapmışız, onları da kısaca tekrar etmek istiyorum.
Bakın, kurum kazançları üzerindeki vergi yükü yüzde
65'lerdeydi. Yani, bir Kurumlar Vergisi ödeniyor, ondan sonra, çıkandan,
dağıtılandan, tekrar, bir de şahıs vergisi ödeniyor, bu da yüzde 65'e
varıyordu. Biz bunu yüzde 45'lere indirdik, 20 puan birden indirdik.
Yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançlardan
yüzde 19,8 oranında stopaj kesiliyordu; bunu olduğu gibi kaldırdık.
Yatırımcılar, vergi teşviklerinden istifade edebilmek için, teşvik belgesi
alabilmek için, gelip Ankara'da gece yatarlardı, bakanlık kapılarında
beklerlerdi. Bazen teşvik belgelerinin süresi geçerdi "eyvah, süresi
geçti, sen yandın" denilirdi. Adam birsürü yatırım yapmış, süresini
geçirmiş, vize ettirmemiş, şu olmuş bu olmuş... Bunların tamamını kaldırdık.
Vergi teşviki için belgeye gerek yok. Bu bürokrasiyi kaldırmamız bile
başlıbaşına bir değişikliktir, önemli bir atılımdır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Devrim demiyorum; devrimden alınıyor arkadaşlar, onun
için devrim demiyorum.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Biz devrimden alınmayız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Biz devrimden alınmıyoruz
da, gerçek devrim istiyoruz, gerçek devrim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ama, ne
yaptığımız bilinsin bakalım. Ne derseniz deyin adına, biz, bunları yaptık
arkadaş, yaptık. Öyle şey yok. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakın, ben, size bir şey daha söyleyeyim değerli
arkadaşlar. Kârların, kurum kazançlarının... Dağıtılan kurum kazançları
sermayeye ilave edildiğinde, biliyorsunuz, bunlar, şahıs vergisi olarak tekrar
beyana ve vergiye tabiydiler. Geçici olarak uzatılıyordu. Biz, kalıcı olarak,
dedik ki, bir kurum, eğer kâr ederse ve bu kârını da sermayesine ilave ederse,
bundan, biz, ayrıca vergi almıyoruz. Bu, yatırımlar için ve otofinansman için
fevkalade önemli bir değişikliktir. Bilmeyenler, gitsin, özel sektöre
sorsunlar.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Yaşayan bilir.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bunu yaşayan
bilir; evet, yaşayan bilir.
Şimdi, ne yaptık; sağlıkta, ilaçta, kan, serum gibi
ürünlerde, daha baştan birtakım KDV indirimlerini yaptık.
Deniz taşımacılığında, akaryakıt üzerindeki ÖTV
sıfırlandı. Bu ne demek...
Bakınız, siz, şimdi, bundan sonra; üç tarafı denizle
çevrili ülkemizde, maalesef, taşımacılık fevkalade azdı. Öyle mi...
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Hâlâ karayoluyla
yapılıyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gidin başka
memleketlere; adamlarda bir nehir var, nehrin üzerine koyuyorlar -nedir o-
barçaları, önüne de bir tane motor, çuf çuf çuf, adam 20 000 ton malı taşıyor.
Ulan, bizde bu kadar derya var, iki tane malı taşıyamıyoruz; hâlâ karayolunda,
hâlâ başka yerlerde... İşte, memleket ekonomisine büyük katkısı olacak,
denizdeki akaryakıt ÖTV'sini sıfırladık.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Tarımdakini ne yapacağız Sayın
Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bundan sonra
göreceksiniz, nakliye de ucuzlayacak, deniz üzerindeki bütün trafik de artacak.
Bunun, ülkemize çok büyük katkısı olacaktır.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Bakanım, tarladaki
traktörün mazotu ne olacak?! Söz verdiniz; o ne olacak?!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Siz hiç merak
etmeyin, onlar bize ait şeyler.(Gülüşmeler)
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Ama, yapın artık; iki yıl oldu.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Siz, hiç
kendinizi yormayın; aman... Bak, görüyorsunuz, burada hızla yapıyoruz; traktörü
de biz düşünüyoruz. Bizden önce o traktörler satılıyordu, satılıyordu.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Yine satılıyor.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Borcunu
ödeyemeyen çiftçi, traktörünü satıyordu. Mektup geldi bana "ben eskiden
para bulamıyordum, traktörümü satıyordum; şimdi, çok şükür, yeni traktör
alıyorum" diyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Pamukçu öyle söylemiyor, üzümcü
öyle söylemiyor Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Önünü
göremeyen insan, traktör mü alır yahu; bisiklet bile almaz.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Alamıyorlar zaten.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Niye
alamıyor?! Baksana...
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Bakıyorum, Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Nasıl
bakıyorsun, nereden bakıyorsun?! Traktör üretimine bakın, satışına bakın
allahaşkına...
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Pamukçuyu, üzümcüyü, zeytinciyi
gidin görün.
BAŞKAN - Sayın Özkan, lütfen, hatibe müdahale etmeyin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Olsun,
etsinler...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, Genel Kurula konuşur musunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ben de tamamlayacağım
zaten.
İmalat sektörü girdisi olarak kullanılan madenî yağın
üretimindeki Özel Tüketim Vergisi yükü önemli ölçüde azaltılmıştır. Bak,
bundan, çok kimsenin haberi yoktur.
Yine, aracılık maliyetlerinin azaltılması kapsamında,
başta kredi ve kredi kartı sözleşmelerinden alınanlar olmak üzere, Damga
Vergisi ve harçlar önemli ölçüde azaltılmıştır. Bankalardaki o muameleler
gittikçe artıyorsa, bunların bir sebebi de, bu aracılık maliyetlerini
azaltmamızdır; buna da devam edeceğiz.
Yine, ticaret ve serbest meslek işleriyle uğraşan
mükelleflerin kendileri, eşleri ve çocuklarıyla ilgili eğitim ve sağlık
giderlerinin vergiye tabi gelirden indirilmesine imkân sağlanmıştır.
Yeni teknolojilerin ve ar-ge faaliyetlerinin
geliştirilmesine yönelik önemli vergi indirimleri sağlanmıştır.
Otomotiv sektörünün ivme kazanmasını sağlamak için,
hurda araç indirimi imkânı sağlanmıştır.
Özel İşlem Vergisi kaldırılmış, mevduat hesapları ve
uçak biletleri gibi geniş kesimleri ilgilendiren unsurlar vergi kapsamından çıkarılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bunları, tabiî, böyle kısaca
saydıktan sonra, sizlerin de vakitlerini fazla işgal etmemek için, almamak için
ben ayrıca şunu da belirterek sözlerime son vermek istiyorum: 20 Aralıkta
yaptığım sunuş konuşmamda da belirttiğim üzere, 2003 ve 2004 bütçelerimizde
olduğu gibi, 2005 yılı bütçesi de malî disiplin anlayışı esas alınarak
hazırlanmıştır. Böyle oluyor da ne oluyor; hesabını bilen bir insan sürekli
surette imkânlarını artırır. İşte, 2005 yılında yatırımlarımız yüzde 40 artmıştır.
Yatırıma 10 katrilyonun üzerinde para ayırabildiysek, bunun sebebi malî
disipline riayet etmemizdir.
Bakınız, bir de, en önemli husus milletlerin hayatında,
bütçelerin açık vermesidir. Biz ne çektiysek bütçemizin açık vermesinden, bütçe
açıklarının fazlalılığından çektik. Bakınız, şimdi Amerika Birleşik
Devletlerine, dolar boyuna düşüyor, bir türlü de bunu önleyemiyorlar. Sebebi;
bütçe açıkları gittikçe fazlalaşıyor da ondan. Bütçe açıklarına çare bulmadıkça
bu iş olmayacak. Oraya gitsin, buraya gitsin; ama, bütçe açığı önemli.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Savaştan oluyor Sayın Bakan.
Biz savaşı önledik; onun için siz bütçenin...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli
fikirlerinizi bir de Amerika Birleşik Devletlerine bildirirseniz, belki, bir
faydası olur.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gönderdik de almadılar.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Almadılar mı?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Algılayamadılar.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - O zaman, değer
vermemişler.
Şimdi, bakınız, gayri safî millî hâsılanın bütçe
açığına oranı 14,5 olmuştu; hatta, 16'yı görmüş bu millet. Şimdi, bu, iki sene
gibi bir zamanda 7'ye indiriliyor. Nereden nereye!.. Yani, yarı yarıya
indiriliyor. Bunu söylemek kolay. Bunu -ifade ederken- hemen söylüyorsunuz;
ama, bunu yapmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğini bir hatırlarsanız, ne
kadar önemli bir başarı elde ettiğimizi hepiniz anlarsınız sayın
milletvekilleri.
MEHMET BOZTAŞ (Aydın) - Millet ölüyor; siz, orada,
başarıdan söz ediyorsunuz!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, gayri
safî millî hâsılanın da 6,1'ine ineceğiz 2005'te, bununla inşallah. Sağlanan
güven ve istikrar ortamının ve büyüme, enflasyon, bütçe açığı ve daha birçok
konuda elde edilen kazanımların kalıcı hale getirilmesi için bu hedeflerin
tutturulması gerekmektedir.
Bütçelerin kararlılıkla ve disiplin içinde uygulanması,
hedeflenen politikaların gerçekleştirilmesi bakımından, son derece önemlidir.
Esasen, hükümet olarak en önemli farklılığımız bu noktada ortaya çıkmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım; konuşmanızı tamamlar
mısınız.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bitmek üzere.
Biz, sadece, bütçenin hazırlanması aşamasında titiz ve
gerçekçi olmakla yetinmiyoruz; aynı hassasiyeti, uygulama aşamasında da
gösteriyoruz; bunun sonuçlarını da, hep birlikte görüyoruz, görmeye devam
edeceğiz. Daha önceki dönemlerde, bütçeler, başlangıçta hedeflenenin üzerinde
açıkla kapanırken, bizim bütçelerimizde hedefler yakalanmış, hatta,
hedeflenenden daha iyi sonuçlar alınmıştır. Söylediklerimiz ile yaptıklarımız
arasında tutarlılık, içeride ve dışarıda güveni artırmıştır.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bu vesileyle,
2005 bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygı ve selamlarımı
sunuyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine
göre, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç'un bir konuşma
talebi vardır. Kendisine, yerinden, kısa bir açıklama için söz vereceğim.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bir önceki oturumda son konuşmacı olan arkadaşımız
Erzurum Milletvekili Sayın Akbulut -ben, tutanaklardan bazı açıklamalar yapıp
ona göre yanıt vermek durumundayım- Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı
davet edilmesine rağmen, bir bahaneyle, Sayın Başbakan ve beraberindeki heyetle
Brüksel'e gitmemiştir; sotaya yatmıştır; daha sonra, tabiri caizse, sotada
bekleyip bunu kullanmıştır gibi birtakım açıklamalarda bulunuyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, şunu çok açıklıkla
söylüyoruz; söylemeye de devam edeceğiz: Burada, Cumhuriyet Halk Partisinin
takındığı tavır son derece doğrudur ve size bir özeleştiri yapma fırsatı
tanımaktadır. Şimdi, 17 Aralık zirvesinde çıkan karar metni ile 6 Ekim arasında
zamanın iyi kullanılmadığını söylemektedir Cumhuriyet Halk Partisi ve 17 Aralık
zirvesinde, Türkiye'nin, diğer üye olan ülkelerle eşit statüde bir üyelik
müzakere sürecine alınmadığını iddia etmektedir. Bu iddiasını defeatle ortaya
koymaktadır. Hiçbir şekilde sotaya yatmamıştır. Sayın Başbakan ve Dışişleri
Bakanı Brüksel'deki zirveye gitmeden önce de, birlikte yaptıkları basın
toplantısında, bu duyarlılıkları Türkiye adına sergilemiştir, ifade etmiştir.
Şimdi, burada, Cumhuriyet Halk Partisinin bu tutumu,
İktidar Partisine çok açık, çok net, bir dik durma fırsatı vermektedir. Bunun
değerlendirilmesi gerekirken, değerli arkadaşımın, birtakım -kendisi gibi
söylüyorum- tabiri caizse, ucuz söylemlerle, bunu, burada bir Maliye Bakanlığı
bütçesi görüşülürken bu tarzda gündeme getirmesi son derece uygunsuz bir
davranıştır.
Bir kere daha söylüyoruz; Türkiye'nin tam üyelik
sürecinin kesin bir müzakere aşamasına girmesini savunuyoruz ve destek
veriyoruz. Türkiye'nin diğer ülkelere tanınmamış, bize tanınacak kalıcı hak
kısıtlamalarına maruz kalmamasını istiyoruz. Bu konuda elinizi güçlendirmek
istiyoruz. Bunları, kalkıp burada, efendim şöyle oldu, böyle oldu, kapı
arkasında durdular, şunu yaptılar diye değil; bu ulusal duruşu sergiliyoruz ve
burada, dik durmanız için destek veriyoruz. Bunu, niye bu şekilde
değerlendirmiyorsunuz, niye bu şekilde kullanmak istemiyorsunuz!
Ben sayın arkadaşıma şunu hatırlatmak istiyorum: Sayın
Akbulut burada değil, herhalde tutanaklardan alır; değerli arkadaşım -bizim
oralarda bir laf vardır- eğer yüzme bilmiyorsan, ırmakta derine girme!
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.
Onüçüncü turda, şahsı adına, aleyhte, Eskişehir Milletvekili
Sayın Vedat Yücesan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi hakkında görüş ve
düşüncelerimi belirtmek üzere şahsım adına aleyhte söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık bir haftadır, devlet
sorumluluğunu umursamayan, kamu sosyal harcamalarını yok düzeye indiren bir
bütçeyi tartışmaktayız. Bu bütçe, halka, topluma hiçbir hizmet taşıma umudu
vermeyen nitelikte bir bütçedir; vergi ödeyenden daha fazla vergi almayı
hedefleyen, tüm çabasını borçları çevirebilmeye odaklayan bir anlayışın
ürünüdür; yani, bir hizmet bütçesi değildir, bir kalkınma bütçesi değildir, bir
yatırım bütçesi hiç değildir. Bu gerçek, bütçenin kalemlerine bakıldığında
apaçık ortaya çıkmaktadır.
Harcamalar bütçede 155,5 katrilyon lira olarak
öngörülmüştür. Bu harcamaların 56,4 katrilyon lirası faiz giderlerine, 24
katrilyon lirası faizdışı fazlaya, 26,5 katrilyon lirası da sosyal güvenlik
kurumları açıklarına ayrılmıştır. Bu üç kalemin toplamı 106,9 katrilyon
liradır. Bu rakam genel bütçe toplamından çıkarıldığında, hizmet için sadece ve
sadece 48 katrilyon lira kalmaktadır.
Kamu yatırımları, AKP Hükümetlerinin gerek 2003 ve
gerekse 2004 yılında sunduğu bütçelerde olduğu gibi, cumhuriyet tarihinin en
düşük düzeylerine inmiş durumdadır. Hükümet, kamu hizmeti yükümlülüğünden
kendisini sıyırmaya çalışmaktadır; yani, benim kamu hizmeti verme gibi bir
yükümlülüğüm yok zihniyeti içerisindedir. Diğer taraftan, 2005 yılında
ekonominin yüzde 5 büyümesi öngörülmesine rağmen, bütçe, reel olarak, 2004 yılı
bütçesiyle aynı düzeyde kalmıştır. Bunun anlamı, devletin, halkına daha az
hizmet vermesi, daha az yatırım yapması, çalışanlarına da daha az maaş vermesi
demektir. Vatandaşlar, estirilmeye çalışılan bahar havasına ve çizilen pembe
tablolara bakarak büyük beklentiler içerisindeyken, hizmet gelecek diye
sevinirken, işsizler iş bulma umudu içindeyken, emekliler, memurlar iyi maaş ve
ücret beklerken, bütçe daha az yatırım, daha az hizmet, daha çok işsiz
yaratmayı öngörmektedir. Bir başka deyişle, halkın beklentilerine cevap
vermekten çok uzak bir bütçeyle karşı karşıyayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2005
bütçesinin diğer bir özelliği de, iyimser ve olumlu öngörüler ışığında
hazırlanmış olmasıdır. Bütçe, büyüme, ihracat, enflasyon, vergi gelirleri, faiz
giderleri ve diğer alanlarda her şeyin iyiye gideceği varsayımına
dayanmaktadır. Örneğin, bütçe gelirlerinin yüksek olması, vergi gelirlerinde
yüzde 18,4 artış olacağı varsayımına dayandırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ekonominin yüzde 5 oranında
büyüyeceği bir yılda, vergi gelirlerini bu kadar artırmak zordur. Bu artışı
sağlamak için, hükümet, yine kamu ürünlerine zam yapacak, yine dargelirlinin
cebine gözünü dikecektir.
Bütçede sosyal adalet kesinlikle gözetilmemiştir. 2005
yılı bütçesinde öngörülen toplam vergi gelirleri 118,9 katrilyon liradır. Bu
gelirin yüzde 73,6'sının, en adaletsiz vergi biçimi olarak bilinen dolaylı
vergilerle sağlanması öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, nüfusun yüzde 43'ü yoksulluk,
yüzde 12'si açlık sınırı altında yaşarken, dolaylı vergilerin bu derece yüksek
oluşu, gelir dağılımını daha da çarpıklaştıracak, yoksullaşmanın derinleşmesine
neden olacaktır. Ayrıca, dolaylı vergilerin yüksekliği, yasal olarak öngörülen
tüm vergilerini ödeyen kesimlerin vergi yükünün daha da ağırlaşmasına yol
açmaktadır. Özellikle kayıtlı sektörlerde çalışan ücretliler, uygulanan ağır
dolaylı vergiler nedeniyle çifte vergilenmeye tabi tutulmaktadır. Bu çarpık
yapı, muhakkak düzeltilmelidir. Bu yapı düzeltilmedikçe, dolaylı vergilerin
oranı makul seviyeye çekilmedikçe, vergide adaleti sağlamak ve sosyal adaletten
bahsetmek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, Anayasada açık madde var; herkes
kendi gücü oranında vergilendirilir. Hükümet bunu sağlamakla mükelleftir.
Uygulamaya bakıldığında bu maddenin ihlali açıkça ortaya çıkmaktadır. Toplumda
asgarî ücretle çalışmak zorunda kalan insanlar yüzde 15 Gelir Vergisi ödemek
durumundayken, yine, yılda 700 000 000 lira vergi verirken; trilyonları
oturduğu yerden kazanan, devlet kâğıtlarından yılda 345 milyar lira faiz geliri
elde edenlerden hiç vergi alınmamaktadır. Bunun anlamı gayet açıktır değerli
arkadaşlarım; AKP, sıkıntı içerisindeki çiftçiden, memurdan, işçiden, yoksul
vatandaşlarımızdan artan oranda aldığı vergiyi, yüksek reel faizlerle zengin
kesime transfer etmektedir. Yoksul kesimler, daha da yoksullaştırılırken, bir
ekonomi ve maliye politikası, sistemli, kararlı, düzenli olarak
uygulanmaktadır. AKP, zenginleri kollayan ve kendi zenginlerini yaratan bir
parti haline gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan,
geçen hafta içerisinde Kurumlar ve Gelir Vergisinin düşürüldüğünü ilan etti.
Yüksek vergilerin düşürülmesi hepimizin arzusudur; ancak, ayrıntılı olarak
incelendiğinde, Gelir Vergisindeki yüzde 5'lik indirimin sadece toplumun
varlıklı kesimlerini kapsadığı anlaşılmaktadır. Yani, fakirin vergisi azalmamış,
yine aynı kalmıştır. Gelir Vergisi mükellefi, gelir dilimlerine göre, yüzde 20
ilâ yüzde 45 oranında vergi ödüyordu. Bundan sonra, en yüksek vergi, yüzde 45
yerine yüzde 40 olacak. Bu durum, yıllık geliri 140 milyar lirayı aşan, yani,
aylık gelirleri 11 milyardan fazla olanlara yarayacak. Gelir Vergisi
mükelleflerinin onbinde 1'ini teşkil eden bu kesimin vergisi yüzde 5 düşüyor;
yoksa, fakirin ödediği vergi değil.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe,
belirttiğim eksik yönlerinin yanı sıra, daha fazla borçlanmaya davetiye
çıkarırken, ihracatçıyı da zor durumda bırakan, ithalatı teşvik eden,
dışticaret açığını ve cari açığı artıran politikaların aynen devam edeceği
mesajlarını veren bir bütçedir.
2005 yılı için ortalama dolar kurunda yüzde 11,5'lik
bir artış öngörülüyor. Yüzde 8 enflasyonun olduğu bir ortamda 11,5'lik bir kur
artışı, değerlenmiş Türk Lirası anlayışına dayalı politikanın aynen
sürdürüleceğini ortaya koymaktadır. Bu politikanın sonucu ise, büyük ithalat
patlamasıdır, büyük dışticaret açığı verilmesidir, büyük cari açık
verilmesidir, büyük borçlanma yapılmasıdır. Bu nedenlerle, 2004 yılındaki
politikaların 2005 yılında da uygulamaya devam edilmesi, ekonomide ciddî
sıkıntıların yaşanmasına sebep olacaktır.
Ayrıca, aşırı değerli Türk Lirası, ekonomimizi sıcak
para istilasına uğratmıştır. Ülkemizde sıcak para miktarı 23 600 000 000 dolar
gibi tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre sıcak
paranın 8 500 000 000 doları hazine bonosunda, 12 300 000 000 doları hisse
senedinde, 2 800 000 000 doları ise mevduatta değerlendirilmektedir. Yani,
sıcak para sahipleri, bir yılda, 7 300 000 000 dolar para kazanmaktadır;
üstelik de, bir kuruş vergi ödemeden.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazine bonosunda
değerlendirilen 8 500 000 000 doların ülke ekonomisindeki dolaşımı şu şekilde
gerçekleşmektedir: Bu paranın, 22 Kasım 2003 tarihinde dönemin kuru olan 1 480
000 liradan bozdurulduğunu ve elde edilen 12 katrilyon 580 trilyon liranın
hazine bonosunda değerlendirildiğini varsayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Yücasan.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
yüzde 22,1 ortalama faiz üzerinden, bu yatırım miktarı -Sayın Bakanımızın
dikkatini istirham ediyorum- bir yılda, 15 katrilyon 360 trilyon liraya
ulaşıyor. Bu rakam, 1 450 000 lira üzerinden dolara çevrildiğinde, 10 600 000
000 dolara tekabül ediyor; yani, 8 500 000 000 dolar portföye sahip arkadaşlar,
hazine bonosu alımlarıyla yılda 2 milyar dolar net faiz geliri elde ediyor.
Böylesi bir kazanç mekanizmasının, vurgun düzeninin mantıklı bir izahı olabilir
mi?! Aynı basit hesap, 12 264 000 000 dolarını hisse senedinde değerlendiren
arkadaşlar için de geçerlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yücasan, lütfen, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Tamamlayacağım
Başkanım.
Hisse senedi olan yatırımcılar, vurguncular, bir yılda
4 600 000 000 dolar net borsa geliri elde etmektedir. Benzer şekilde, 2 760 000
000 dolarını mevduatta değerlendirenler için de Türkiye sıcak para cenneti
durumundadır. Yatırım aracı olarak mevduatı tercih eden bu vurguncular, bir
yılda 546 000 000 dolar net mevduat elde etmektedir. Yani, her üç yatırım aracı
toplandığı takdirde, 23 700 000 000 dolar sıcak paranın, Türkiye'de, bir yılda
7 234 000 000 dolar kazanç elde ettiği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu soygun
düzeninin devam etmesi önlenmelidir. Aksi halde, ülkemizin kalkınması için
gerekli parayı, bu şekilde, rantiyecilere aktarmaya devam edeceğiz; sonuçta,
milletimiz daha da fakirleşecek. Bu nedenle, sıcak paranın ekonomi dengesini
bozmasını önleyecek tedbirler bir an önce alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yücesan, söyleyecek çok şeyiniz vardır;
doğrudur; ama, lütfen, son cümlelerinizi alayım. Bundan sonraki aşamada bir
uzatmaya gitmeyeceğim, ona göre toparlarsanız, memnun olurum.
Buyurun.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Huzurunuzda açıkça ifade etmek istiyorum ki, elverişli
bir bütçenin hazırlanması için yapılması gerekenler bellidir. Rantiyeler
vergilendirilmeli, dolaylı vergiler düşürülmeli, kayıtdışı vergi kayıt altına
alınarak yolsuzlukla etkin mücadele edilmeli, faiz vadeleri uzun vadeye
yayılmalı, istihdamı artırmak için yatırımlara ayrılan pay ile kamu
hizmetlerine, sosyal giderlere ve personele ait pay artırılmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle, bütçenin hayırlı olmasını
diliyor, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yücesan.
Sayın milletvekilleri, onüçüncü turdaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Bilindiği üzere, 10 dakika soru, 10 dakika da cevap
işlemi olacaktır.
Soru sorma işlemini başlatıyorum.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza birkaç sorum var; çok hızlı ve kısa
soracağım.
Bazı kurum ve kuruluşlar, bütçede yer alan ödeneklerini
yılın sonuna doğru alabilmeleri nedeniyle birkısım sıkıntılar yaşamaktadırlar.
2005 yılında, işbu sıkıntıların giderilmesine yönelik çalışmalarınız var mıdır?
Diğer sorum şu: 2006 yılı bütçesine temel dayanak
olacak 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasının uygulanması
konusundaki çalışmalarınız hangi aşamadadır?
Gelişmiş ülkelerde, vergi idareleri bilgi
teknolojilerini etkin bir şekilde kullanmaktadırlar. Vergi idaresinin
bilgiişlem altyapısını güçlendirmek için Bakanlığınızca neler yapılmaktadır?
Son sorum: Bütçe açığı konusunda Avrupa Birliği
standartlarının yakalanmasına yönelik öngörünüz nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Cantimur, buyurun.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu yasama döneminde 3568 sayılı Kanunda
değişiklik yapmayı ve meslek mensuplarına daha fazla yetki ve sorumluluk
vermeyi düşünüyor musunuz?
VEDOK-2 Projesi tüm yurtta ne zaman devreye girecek?
Vergi Usul Kanununun mükerrer 227 nci maddesinin
uygulanmasını sağlama konusunda bir çalışmanız var mıdır?
Konuşmanızda, vergi sisteminin basitleştirilmesi
gerektiğinden bahsettiniz; bu konuda ne gibi çalışma yapıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Cantimur.
Sayın Yeni, buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, aracılığınızla,
Maliye Bakanıma bazı sorular yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, sizin ve ekibinizin çalışmalarını
takdirle alkışlıyoruz. Bu vesileyle de, bazı konulara açıklık getirmek için
sorularımı yöneltiyorum.
Menkul kıymet alım-satım kazançlarından alınması
düşünülen vergide, stopaj veya beyan usulü mü uygulanacaktır? Stopaj usulünde,
zararın kârdan mahsubu sorun yaratmaktadır. Eğer stopaj usulü uygulanacaksa,
zararın mahsubu sorunu nasıl çözülecek? Beyan usulü uygulanacaksa, ortaya
karmaşık bir sistem çıkacak ve bu sistemin uygulamasında, mükelleflerin,
bilmeden yapacakları hatalar yüzünden büyük malî cezalara maruz kalması
olasıdır. Her iki sistemin sakıncalarını da asgariye indirecek karma bir
sistemi ya da yeni bir sistemi düşünüyormusunuz?
İkinci sorum: Vergi mükellefleri, vergi dairelerinde
vergilerini rahat bir ortamda -çay, kahve içerken- ödemelerini
arzulamaktadırlar. Samsun'da böyle bir ortamın olmadığını biliyoruz. Samsun'a
modern bir defterdarlık binasını ne zaman yaptıracaksınız?
Üçüncü sorum: Özelleştirmeyi hızlandırabilmek için yeni
düzenlemeler yapmayı düşünüyor musunuz? Karadeniz Bakır İşletmeleri
özelleştirildi. Alan firma, Samsunumuza ciddî yatırımlar yaptı, istihdam ve iş
imkânları artmaya devam ediyor. Samsun'da, Samsun Azot Sanayii bulunmaktadır;
burayı ne zaman özelleştireceksiniz?
Dördüncü sorum: 4325 ve 5084 sayılı Kanunlar
kapsamında, hazineden bedelsiz devredilen taşınmaz sayısı, yatırım tutarı ve
sağlanan istihdam ne kadardır?
Son sorum: Acil Eylem Planı çerçevesinde, kamu kurum ve
kuruluşlarına ait satılan sosyal tesis sayısı kaçtır? Ne kadar gelir elde
ettiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ben teşekkür ederim, sağ olun.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) -Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Maliye Bakanımız Sayın
Kemal Unakıtan'a üç soru soracağım; fakat, Sayın Bakanımıza geçen sene de soru
sormuştum, Genel Kurulda cevaplandırmamışlardı; daha sonra yazılı olarak cevap
vereceklerini söylemişlerdi. Tam bir sene geçti, iki sorumun da cevabını
alamadım. Sayın Bakanımız, mümkünse, bu sorularımın cevabını burada verirlerse,
memnun olurum.
Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, uygulanan IMF politikaları sonucu, bir
yandan temel tarım girdileri olan tohumluk, ilaç, elektrik, sulama, gübre, yem
ve makine fiyatları artarken, öte yandan da, tabanfiyatları düşük tutulmak
suretiyle, tarım sektörü, yani, çiftçilerimiz çöküntüye uğratılmıştır. Sayın
Bakanım, bir nebze olsun, çiftçilerimizi icradan kurtarıp, rahatlatmak için,
temel tarım girdilerindeki Katma Değer Vergisini kaldırmayı ya da hatırı
sayılır bir şekilde indirmeyi düşünü-yormusunuz?
İkinci sorum: Sayın Başbakanımız, bir yandan 2005
yılını "Özürlüler Yılı" ilan ederken, öte yandan da, 2005 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının "Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler"
başlığını taşıyan 38 inci maddesinin yedinci fıkrasında getirilen bir hükümle,
2005 yılında, özelleştirme kapsamındaki kamu kuruluşlarında özürlü istihdam
edilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Sayın Bakan, bu çelişkiyi nasıl
karşılıyorsunuz? Özürlülerin önünü açmak için, söz konusu bütçe hükmünü
kaldırmayı düşünüyormusunuz?
Son sorum: Sayın Bakanım, hepimizin bildiği gibi, kısa
bir süre önce, Yüce Genel Kurulumuzda, özelleştirme mağdurlarının
mağduriyetlerine son vermek amacıyla bir yasal düzenleme yapıldı; fakat, şu ana
kadar, özürlülerin hiçbiri bir işe yerleştirilemedi. Bu yasa hükmü ne zaman
uygulanacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Sayın Çavuşoğlu, buyurun.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Karaman) - Sayın Bakanım, ben de,
özellikle ar-geyle ilgili soru sormak istiyorum.
Bu yılki bütçemize göre, gayri safî millî hâsılaya
göre, ar-ge miktarımızın, kurumlara göre -mesela, üniversitelerde, TÜBİTAK'ta
ve diğer devlet kuruluşlarında- oranlarının durumu nedir?
İkinci sorum: Bu yıl için ayrılmış olan ar-ge bütçemizi
AB ülkeleri, gelişmiş ve ileri gitmiş diğer ülkelerle mukayese ettiğimiz zaman
yerimizin ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Geçtiğimiz yıl ar-geye ayrılan binde
2 payın en çoğunun sahibi hangi kurumdur? Bu konularda açıklama yaparsanız
memnun olurum.
Ayrıca, çıkarmış olduğumuz İhale Kanunuyla ilgili yeni
bir çalışma söz konusu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çavuşoğlu.
Sayın Özyürek, buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakandan şunları
öğrenmek istiyorum: Sayın Bakan, burada, bazı mallarda KDV indirimi
yaptıklarını övünerek anlattılar. Şu anda, yüzde 18 olan genel KDV oranını
indirmek için herhangi bir çalışmaları var mı?
Bir diğer önemli nokta: Denizcilik için, denizlerde
çalışan araçlar için mazotta önemli bir indirim yaptıklarını söylediler. Acaba,
bu yolla ne kadarlık bir kaçak ortaya çıkmaktadır? Yani, vergi kaybını
sormuyorum; denize teslim ediyor gibi gösterip, sonra karada kullanılan çok
miktarda mazot var. Bunu çeşitli vesilelerle biliyoruz. Bu yönde bir tespitleri
var mı? Bunu önlemek için ne gibi çareler düşünmektedirler?
Bir diğer sorum: Sayın Bakan, Gelir Vergisi oranlarında
da indirim yaptıklarını söylediler; ama, bu, yılda 78 milyar liranın üstünde
gelir elde eden kesimler için yapılan 5 puanlık bir indirimdir; yani, varlıklı
kesime dönük bir indirimdir. Asgarî ücretliyi de kapsayan diğer vergi
dilimlerinde de 5 puanlık, bir indirim yapmayı düşünürler mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Sayın Güner, buyurun.
MEHMET GÜNER (Bolu) - Sayın Bakanım, bütçenin hayırlı
olması dileğiyle saygılar sunuyorum.
Bu geçen dönemde -biraz mesleğimiz gereği- eczanelerde
ödenek sıkıntıları vardı. Daha ziyade, Emekli Sandığına bağlı çalışan
memurların, kurumlarını, farklı bir şekilde, birçoklarında, zamanı geldiğinde,
bazı kurumlarda ödenek çok olmasına rağmen, bazı kurumlarda ödenek bulunamıyor.
Örnek verecek olursak, 15 personeli olan bazı okullarda, ödenek, bir memurun
rahatsızlığı nedeniyle çok çabuk tükenebiliyor. Daha sonra birçok sıkıntılar
çıkıyor. Bu dağınıklığı önlemeyi önümüzdeki dönemlerde düşünüyor musunuz?
Çünkü, daha evvelden sağlık harcamaları, ödeneğe bakılmaksızın,
defterdarlıklardan, muhasebe müdürlüklerinden ödeniyordu. Bu sene böyle bir
sıkıntı yaşadık. Önümüzdeki dönemde bu sıkıntıları kaldırmak için bir
çalışmanız var mı?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güner.
Sayın milletvekilleri, soru sorma işlemi tamamlanmıştır;
Sayın Bakan bu sorulara cevap verecektir.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Müsaade ederseniz, ben, sondan başlayarak
cevaplandırayım.
Sayın Güner'in sorduğu, ilaçların ödenekleriyle ilgili
sıkıntıların giderilmesi amacıyla, biz, 1 Aralıkta bir tebliğ yayınladık
"ödeneklere bakılmaksızın ödenmesi" diye. Bundan sonra, inşallah, o
şekilde devam ederiz.
Sayın Özyürek "yüzde 18 oranındaki genel oranın
indirilmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı" diye sordu.
Tabiî, bunları sektör sektör ele alıyoruz. İlkönce,
hepinizin bildiği gibi, gıda sektöründe, millî eğitim sektöründe ve sağlık
sektöründeki yüzde 18 olan oranı 8'e indirdik. Bundan sonra -çalışmalarımız
devam ediyor- ne zaman, nasıl, ne yapabiliriz -şu anda indirdiklerimiz bunlar;
bunu söylüyoruz- ileriye doğru, ilerdeki hesaplarımız bunu gösterecektir.
Şimdiden herhangi bir şey söylememiz mümkün değildir.
"Denizdeki indirimle ilgili kaçak ne kadar"
dediniz. Biz, tabiî, kaçağın olmaması için gerekli her türlü tedbiri aldık,
hatta Deniz Ticaret Odasını da bununla ilgili olarak devreye soktuk.
"Çeşitli şekillerde, bazen bu yolla kaçak yapılıyor; denizde sıfır alıp,
bu, karada satılıyor" gibi bize de bazı ihbarlar geldi. Bunlar üzerinde
gerekli incelemeleri yapıyoruz ve bu incelemelerin sonucunda bir şey çıkarsa,
onu da tekrar bilgi olarak arz ederiz; ama, şu anda yok.
"Asgarî ücrette vergi indirimi yapılabilecek
mi" diye soruldu.
Değerli arkadaşlar, ben, konuşmamda bahsettim. Tabiî,
vergilerin her diliminde indirim yapmak bizim arzumuzdur; ama, eldeki imkânlara
göre de hareket etmek mecburiyetimiz vardır. Elimizdeki bütçe, hassasiyeti olan
bir bütçedir. Elimizden azamî ne geliyorsa, onu yapmanın gayreti içerisindeyiz.
Gönlümüzden geçen daha fazla yapmak; ama, o, imkân meselesidir; o imkânı
yakaladığımız anda, hiç gözümüzü kırpmadan bu şekilde tedbiri alırız.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tapuyu almış mıydınız Sayın
Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Efendim,
anlayamadım?..
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Tapuyu almış mıydınız?
BAŞKAN - Sayın Bakanım, Genel Kurula cevap verir
misiniz.
Sayın Ercenk...
Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın
Çavuşoğlu, ar-geyle ilgili olarak sordu. Hükümetimiz, ilk defa, ar-geyle
ilgili, hem teşvikleri artırdı... Biliyorsunuz, özel sektör, 100 liralık ar-ge
harcamasını 140 lira olarak indirecek vergiden. Onun dışında, kamudaki
ar-geler, ilk defa olarak TÜBİTAK eliyle dağıtılmak üzere 450 trilyon para
ayrıldı ve bu, TÜBİTAK kanalıyla harcanacak. Bu, bizim gayri sâfi millî
hâsılamızın yüzde 1'inden biraz daha fazla olan bir kısım. Genel üniversiteleri
ve diğerlerini de düşünecek olursak, Türkiye, ilk defa gayri sâfi millî
hâsılanın yüzde 1'inin üzerinde kaynak ayırdı ve bu, ilk defa oluyor. Gelişmiş
ülkelerde bu oran yüzde 1 ilâ 2 oranında oluyor. Bizim de bütün niyetimiz,
gelişmiş ülkelerde ar-gelere ayrılan ödenekler kadar ödenek ayırmak; ama, bu
ayrılma ilk defa oluyor.
Sayın Koçyiğit'in, bize daha önce sorup da, bir sene
geçmesine rağmen cevap alamamasından dolayı üzüldüm. Onu tekrarlarsa, hemen
kısa zamanda yerine getiririz; ama, bana, "çiftçilerin temel girdileriyle
ilgili olarak KDV'lerde bir indirim düşünüyormusunuz" diye sordu.
Biliyorsunuz, bizim ülkemizde, tarımın en büyük sıkıntılarından bir tanesi de
verimliliktir. Yani, diğer ülkelerle kıyasladığımız zaman, bizdeki verimliliğin
çok düşük olduğunu görürüz. Türk çiftçisi ve Türk tarımı, verimliliği artırdığı
zaman, otomatik olarak, hem birim başına girdi maliyetleri düşecek hem de daha
kârlı bir duruma geleceğiz. O bakımdan, verimliliğin artırılmasının birçok
nedeni var; ama, bunların içerisinde, tohum, en önemlilerinden bir tanesidir.
Bu bakımdan da, biz, tohumdaki vergiyi yüzde 18'den yüzde 8'e ve yüzde 1'e
indirdik. Tohumdaki KDV'nin yüzde 1'e indirilmesi, bütün çiftçilerimiz
tarafından takdirle karşılanmıştır. Onu, bilgi olarak arz edeyim.
Bir de, ayrıca, fennî ve karma yemlerdeki, hayvan
sağlığı için kullanılan ilaçlardaki, ziraî mücadele ilaçlarındaki vergi oranı,
aynı şekilde, yüzde 18'den yüzde 8'e indirilmiştir. Bunlar, bizim
çiftçilerimize yapılan önemli bir katkıdır. Daha önce, bunların hepsinin
vergisi yüzde 18 idi.
"Onun dışında da vergi indirimi yapar
mısınız" diye soruldu. Bunun üzerinde çalışmalarımız devam ediyor.
Dediğimiz gibi, imkânlarımız elverdiği ölçüde, elimizden gelen her şeyi yapmaya
hazırız.
Yine, Sayın Koçyiğit'in, özürlülerle ilgili bir sorusu
oldu. Özelleştirmeye tabi olan şirketlere özürlü alınmasıyla ilgili madde,
hemen özelleştirme olup da tekrar çıkarılmaya maruz kalınmaması amacıyla,
işletilmiyordu; ama, yoğun talep oldu, bilhassa bizim milletvekilimiz Lokman
Ayva'nın bu husustaki girişimleri çok fazla oldu. Tahmin ediyorum, sayın
milletvekillerimiz tarafından bununla ilgili olarak bir önerge verildi; sırası
gelince, görüşülecek zannediyorum. Biz, Hükümet olarak, özelleştirmeye tabi
olan şirketlere de özürlülerin alınmasından yanayız, burada da, önerge gelirse
-ki, verilmiş bulunuyor- kabul oyumuzu kullanacağız.
HALUK KOÇ (Samsun) - Komisyonda niye kabul etmediniz
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tabiî,
bunlar, Sayın Meclisin takdiridir, bizim takdirimiz değil.
HALUK KOÇ (Samsun) - Her zaman takdir olsa keşke.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Meclisin her takdiri kabul
edilseydi...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Meclisin,
tabiî, çoğunluğu önemli.
HALUK KOÇ (Samsun) - Komisyonun çoğunluğu da aynı
şekilde.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Komisyonun da
çoğunluğu önemli; çoğunluk demokrasilerde önemlidir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Tekzip ettiniz kendinizi.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Mademki
demokratik bir ülkeyiz ve demokratik bir çatı altında bulunuyoruz, çoğunluk ne
diyorsa odur.
Şimdi, Sayın Ahmet Yeni'nin "Azot Sanayii ne zaman
özelleştirilecek" diye bir sorusu vardı; çok yakın zamanda
özelleştirilecek. Onunla ilgili tekrar çalışmalar yapılıyor. Biliyorsunuz, son
özelleştirmede, fiyat verenler yüksek fiyat vermişler herhalde, hesaplamalarına
göre, birincinin de teminat mektubu yakıldı, ikincinin de teminat mektubu
yakıldı, üçüncüye geldi, üçüncü de alamadı, onun da teminat mektubu yakıldı;
ama, bu demek değildir ki, böyle kalacağız, hemen, tekrar ihale çalışmalarına
başlandı, yeniden ihaleye çıkılacaktır; inşallah, onu da kısa zamanda
özelleştirmeyi umuyorum.
Menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesiyle ilgili
olarak, yakında tasarımız geliyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. O
tasarıya göre yüzde 15 oranında stopaj... Şimdi, orada, beyana tabi tutulmayı,
mükellefler, menkul sermaye iradı sahipleri pek istemiyorlar. "Bize stopaj
şeklinde bir vergi getirin, bu nihaî vergi olsun" diyorlar. Nihaî vergi de
olunca, bu, tabiî, yalnız stopajla kalıyor, tekrar beyanname istenilmeyecek;
ancak, bildiğiniz gibi, bu, borsalarda alıp satılan hisse senetlerinin üç ay
içerisinde alım satımlarından elde edilen gelir; yani, bir artış olursa, onlar
da vergiye tabi tutulacak; dolayısıyla, oradaki vergilendirme süreci de üç ay
içerisinde oluyor. Üç ay içerisinde aynı tip kazançtan zarar ederse, onun
mahsubu mümkün, bunu da yapacak olan bankalar ve aracı kurumlar. Bunlarla
ilgili altyapı çalışmalarını onlar da bir sene içerisinde tamamlayacağı için
2006'dan itibaren uygulanacak bu vergi. Tahmin ediyorum, yarın veya öbür gün de
Yüce Meclisin huzuruna gelecek bu, burada daha enine boyuna tartışırız.
Sayın Işık'ın sorusu: 5018 sayılı Kanunun uygulamaya
konulması için yürütülen çalışmalar. İçdenetim Koordinasyon Kurulu üyeleri
atanmış ve çalışmalara başlamıştır. Şimdiye kadar 18 yönetmelik tasarısı
hazırlanmış ve ilgili kurumlara görüş için sunulmuştur. Bu yönetmelikler iki üç
ay içinde yayımlanmış olacaktır. Avrupa Birliği tarafından finanse edilecek ve
içkontrol sisteminin kurulmasını amaçlayan bir proje ocak ya da şubat 25'ten
itibaren uygulamaya konulacaktır.
BAŞKAN- Sayın Bakanım süreniz doldu, biraz hızlı cevap
verirseniz...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Peki.
Değerli milletvekilleri, diğer konulara da vakit
olmadığından dolayı ayrıntılı olarak cevap veremiyorum, onları da yazılı olarak
bildireyim.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan,teşekkür ediyorum,saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakanım
Sayın milletvekilleri, şimdi, sırasıyla, onüçüncü turda
yer alan Maliye Bakanlığının bütçesinin bölümlerine geçilmesi hususunu ve
bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Maliye Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12 - MALİYE
BAKANLIĞI
1. - Maliye
Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ
|
Fonksiyonel |
|
|
|
Kod |
Açıklama |
YTL |
|
01 |
Genel Kamu
Hizmetleri |
18 835 977
260 |
|
|
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul
edilmiştir. |
|
|
02 |
Savunma
Hizmetleri |
1 285 800 |
|
|
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul
edilmiştir. |
|
|
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
39 304 600 |
|
|
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul
edilmiştir. |
|
|
09 |
Eğitim
Hizmetleri |
3 568 100 |
|
|
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul
edilmiştir. |
|
|
10 |
Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri |
8 900 000
000 |
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığı 2005 malî yılı
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. - Maliye
Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Maliye Bakanlığı 2003 Malî
Yılı Kesinhesabı
A - C
E T V E L İ
|
|
Lira |
- Genel
Ödenek Toplamı |
: |
28 486 750
681 750 000 |
- Toplam
Harcama |
: |
28 109 131
259 550 000 |
- İptal
Edilen Ödenek |
: |
608 631
801 700 000 |
- Ödenek
Dışı Harcama |
: |
262 593
704 300 000 |
- 1050
S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar |
|
|
Gereği
Ertesi Yıla Devreden Ödenek |
: |
31 581 324 800 000 |
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığı 2003 malî yılı
kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi ile 2003
malî yılı kesinhesabı kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2005 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarılarının 1 inci maddeleri kapsamına
giren bakanlık ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesinhesapları ile gelir
bütçesiyle ilgili 2 nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.
B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
1. - 2005 Mali
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S.
Sayısı: 706) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
gider bütçesiyle ilgili 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım:
2005 MALÎ YILI BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir ve Denge
Gider bütçesi
MADDE 1.- Genel bütçeye dahil dairelerin harcamaları
için bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere 153.928.792.910 Yeni Türk
Lirası ödenek verilmiştir.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi, daha evvel kabul edilmiş
bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2 nci maddeyi tekrar
okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2. - Genel bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli
cetvelde gösterildiği üzere 124.330.000.000 Yeni Türk Lirası olarak tahmin
edilmiştir.
BAŞKAN - 2 nci maddeye bağlı (B) cetvelinin bölümlerini
okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
(Genel Bütçenin Gelirleri)
B - C E T V E L İ
|
Kodlar |
Açıklama |
2005 Yılı
Bütçe Gelirleri (YTL) |
|
01 |
Vergi
Gelirleri |
118 950
000 000 |
|
|
BAŞKAN -
Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul
edilmiştir. |
|
|
02 |
Vergi Dışı
Gelirler |
16 836 180
000 |
|
|
BAŞKAN -
Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul
edilmiştir. |
|
|
03 |
Sermaye
Gelirleri |
927 000
000 |
|
|
BAŞKAN -
Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul
edilmiştir. |
|
|
04 |
Alınan
Bağış ve Yardımlar |
131 820
000 |
|
|
BAŞKAN -
Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul
edilmiştir. |
|
|
|
GENEL
TOPLAM |
136 845
000 000 |
|
|
BAŞKAN -
Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul
edilmiştir. |
|
|
09 |
Red ve
İadeler ( - ) |
12 515 000
000 |
|
|
BAŞKAN -
Kabul edenler... Etmeyenler... |
|
|
|
Kabul
edilmiştir. |
|
|
|
NET BÜTÇE
GELİRİ |
124 330
000 000 |
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyi, kabul edilen ekli
cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3. - Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen
ödenekler toplamı ile 2 nci maddesinde belirtilen tahmin edilen gelirler
toplamı arasındaki fark, net borçlanma hasılatı ile karşılanacaktır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri; 3 üncü madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Birgen
Keleş; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)
Sürelerinizi birleştiriyorum; süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 3 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi ve şahsım adına söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
2005 yılı bütçesinin 3 üncü maddesi, bir denge
maddesidir ve ödenekler ile gelirler arasındaki farkın net borçlanma hâsılatı
ile karşılanacağını öngörmektedir.
Aslında, bütün bütçelerde 3 üncü madde bir denge
maddesidir ve ödeneklerin gelirlerden fazla olması halinde, aradaki farkın
borçlanmayla karşılanması da doğaldır; ancak, Türkiye koşulları dikkate
alındığında, bu konuda, doğal olmayan birkaç nokta vardır. Birincisi,
Türkiye'nin iç ve dış borçlarının hızla artması ve bu konuda ciddî önlem
alınmamasıdır. Türkiye'nin 2002 yılında 222 000 000 000 dolar olan toplam
borcu, 2004 yılında 300 000 000 000 dolara yükselmiştir; kamu borçlarının
miktarıysa, aynı dönemde, 176 000 000 000 dolardan 243 000 000 000 dolara
çıkmıştır. Kasım 2002 ile Ekim 2004 arasında; yani, iktidarınız döneminde,
toplam borç stokundaki artış, yaklaşık 70 000 000 000 dolardır.
Sayın milletvekilleri, iç ve dışborçlardaki bu artışın
küçümsenecek bir tarafı yoktur ve bunun küçümsenecek boyutta olmadığını kabul
etmek zorundayız; çünkü, Türkiye, sadece borçlarını ödemek için
borçlanmamaktadır, yüzde 6,5 gibi yüksek bir faizdışı fazla vermesine ve
yatırımlar gibi çok önemli bir kalemi cumhuriyet tarihindeki en düşük düzeyine
indirmesine rağmen, borç ödemelerinden daha fazla miktarda borçlanmaktadır; bu
nedenledir ki, borç stoku artmaktadır. İktidar, sık sık, faiz harcamalarının
vergi gelirlerine oranının azalmasına ve faiz harcamalarının gayri safî millî
hâsılaya oranının düşmesine atıfta bulunmakta ve borçlarda olumlu gelişme
olduğundan söz etmektedir; ancak, olumlu gözüken bu tür gelişmelerin bir kısmı,
Türk Lirasının değerli olmasından ve dolardaki aşırı düşmeden etkilenmektedir.
Kaldı ki, bu tür gelişmeler, borç stokundaki hızlı artış gerçeğini ortadan
kaldırmamaktadır.
Türkiye, yüzde 6,5 oranındaki faizdışı fazlaya rağmen,
borç stoku sürekli olarak artan bir ülke konumundadır. Yapılan iş, borcu
ödeyerek azaltmak değildir; yaptığımız iş borcu döndürmektir ve bunun da
topluma maliyeti çok yüksektir.
İç ve dışborç stokunun hızla arttığı bir ortamda, hiç
kimsenin, borçların sürdürülebilir olduğunu söyleyerek, kendisini ve toplumu
rahatlatma lüksü yoktur. Benzer şekilde, iktidarın, hızla artan cari açığı da,
sürdürülebilir olduğunu ileri sürerek, küçümseme lüksü yoktur.
Değerli arkadaşlarım, yoktur; çünkü, burada önemli
olan, bütçe açığının ve cari açığın ne pahasına sürdürüldüğüdür. Eğer, siz,
bütçe açığını sürdürmek için, bütçe ödeneklerini, 2004 yılına göre sadece binde
9 oranında artırıyorsanız -altını çiziyorum, reel olarak binde 9 oranında
artırıyorsanız- faizdeki düşmeye rağmen, hâlâ yüzde 15 reel faiz ödüyorsanız,
yatırımları tarihteki en düşük düzeyine indiriyorsanız, tarım desteklerini
kesip milyonlarca çiftçiyi kendi kaderine terk ediyor ve Avrupa Birliğinin çok
iyi desteklenen çiftçileri karşısında, savunmasız bırakıyorsanız; kaynak
sorununu çözmek ve yabancı yatırımcıları çekmek için en olmayacak tavizleri
vermekten, yabancı şirket ve kişilere en değerli tesislerinizi ve arazilerinizi
satmaktan çekinmiyorsanız, borçlardaki hızlı artışı "sürdürülebilir"
diye tanımlama hakkınız yoktur.
Eğer, bu uğurda, çalışanları yoksulluk sınırı altındaki
ücretlere mahkûm ediyorsanız ve her türlü güvenceden mahrum bırakıyorsanız,
bütçe açığının sürdürülebilir olduğunu söyleyerek, iyimser bir hava yaratmaya
hakkınız olabilir mi?
Bu konuda, doğal olmayan ikinci nokta, bütçe açığını
kapatmak için ödenekleri kesmek, en temel kamu hizmetlerinden vazgeçmek ve ne
pahasına olursa olsun özelleştirme anlayışını sürdürerek, çok değerli tesisleri
yok pahasına satmak dışında ciddî bir girişim yapılmamasıdır. Örneğin, ciddî ve
etkin, alt gelir kesimleri ile çalışanlar üzerindeki vergi yükünü hafifletecek,
adil bir vergi reformu bir türlü gündeme getirilmemektedir. Getirilen vergi
tasarıları, daha çok, üst gelir gruplarını ve kurumları rahatlatacak
düzenlemelerdir. Oysa, vergi gelirleri, harcamaları karşılamamakta ve
adaletsizliğin çok tipik bir göstergesi olan dolaylı vergilerin oranı yüzde
75'lere ulaşmış bulunmaktadır.
Yine, yıllardır kayıtdışı ekonomiden yakınıldığı halde
ve kayıtdışı ekonominin oranı yüzde 65'leri aştığı halde, kayıtdışı ekonomiyi
kayıt altına almak için ne yapıldığı da belli değildir. Oysa, kayıtdışı
ekonominin varlığı, istatistikî verileri çarpıtmaktan başlayarak, bir dizi
olumsuzluğa neden olmaktadır. Örneğin, kayıtdışı ekonomi var olduğu zaman, kamu
kesiminin hacmi ve vergi yükü gerçek boyutlarıyla yansımaz. Yine, kayıtdışı
ekonominin varlığı, dışticaret ve döviz hareketlerinin tam olarak izlenmesini
engeller. Bu sapmalar, gerçekçi para ve maliye politikalarının uygulanmasını ve
söz konusu politikaların etkinliğini olumsuz yönde etkiler.
Kayıt dışında olan işletmeler küçük ölçekli olduğundan
ve genelde, kayıt dışında kalmaları küçük ölçekte kalmalarına bağlı olduğundan,
kayıtdışı ekonominin varlığı, işletmelerin optimum büyüklüğe ulaşmasını da
engeller ve dolayısıyla, verimliliği de olumsuz yönde etkiler.
Sayın milletvekilleri, toplam borç stokunun yüzde 40'ı
yabancı para cinsindendir. Nakit borçlanmalarda ortalama vade 1 yıl kadardır ve
bu durum, borçları faizlerdeki ve kurdaki değişikliklere karşı çok duyarlı
kılmaktadır. Ayrıca, hazine içborçlanmasındaki artış nedeniyle, kaynaklar,
kamunun borçlanma ihtiyacını karşılamak için giderek daha yüksek oranda
kullanılmaktadır. Nitekim, 2002 yılında içborçların yüzde 47'si piyasadan
yapılan borçlardan oluşurken, söz konusu oran 2003 yılında yüzde 52'ye, 2004
yılında ise yüzde 62'ye çıkmıştır. Bütçe açığı için söz konusu olan ve bütçe
açığının risk oranını artıran faiz ve kur değişikliklerine karşı duyarlılık
cari açık için de söz konusudur. Cari açık, dışticaret açığından, dolayısıyla,
kurlardan doğrudan etkilenmektedir; ancak, cari açığın bugün için
sürdürülebilir olması, faizlerin düzeyine ve faizlerdeki değişikliklere de
bağlıdır; çünkü, cari açığın sürdürülebilirliği, sıcakparanın faiz ve kur
değişikliklerinden yararlanmak için Türkiye'ye gelmesinden etkilenmektedir.
Ters yönde kaydedilecek olan bir gelişmenin bu alanda büyük bir sorun
yaratacağı açıktır. Bu nedenle, doğal olmayan üçüncü nokta, dışticaret açığını
kapatmak için bilinçli bir çaba gösterilmemesi ve gelişmiş ülkelerin aksine,
Türkiye'deki iktidarın büyük miktardaki ithalat artışını bile olağan
karşılamasıdır.
Aramalı ve yatırım malı üretmek için özel bir çaba
gösterilmemektedir. Halbuki, üretim arttığında, yeterli aramalı ve yatırım malı
üretilmediği için, bu, doğrudan ithalatı, dışticaret açığını ve cari açığı
etkilemektedir.
Doğal olmayan dördüncü nokta, borçların geri
ödenmesinde çok önemli olduğu halde, üretken yatırımların tümüyle ihmal
edilmesidir. Oysa, borçların rahatça geri ödenmesi, paranın üretken yatırımlara
kanalize edilmesine ve ülkenin üretim kapasitesinin artırılmasına bağlıdır.
İktidarın kamu sektörüne yatırım yaptırmama hedefi,
kamu yatırımlarını, tarihindeki en düşük düzeyine indirmiştir; ama, özel
sektörün yatırımlarındaki artış, bu düşüşü telafi edecek boyutta olmamıştır.
Örneğin, 1980'de, kamu sektörünün imalat sanayiine ayırdığı pay yüzde 26,3
iken, 2003 yılında yüzde 3'e inmiştir izlediğiniz politikalar sonucunda; ancak,
1980'de yatırımların yüzde 30'unu imalat sanayiine ayıran özel sektörün 2003'te
ayırdığı pay ise, sadece yüzde 29,8'dir.
Kaldı ki, yatırımlardaki düşüş, sadece imalat sanayii
yatırımlarıyla da sınırlı değildir; 2004 yılında, genel ve katma bütçe yatırım
tahsislerinin sektörel dağılımına baktığımızda, cari fiyatlarla toplam olarak
yüzde 18 oranında bir azalma görülmektedir. Bu azalış, eğitimde, eksi yüzde
14,6; sağlıkta eksi yüzde 6,4; diğer kamu hizmetlerinde eksi yüzde 17,3'tür.
Türkiye, en temel ihtiyaçları için gerekli yatırımları yapamaz durumdadır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye, bugün 160 milyar dolar
dışborcuyla, dünyanın en borçlu birkaç ülkesinden birisidir. Dışborçlar,
1980'den sonra 10 kattan fazla artış göstermiştir. Sorumsuzca yapılan
dışborçlanma ve borçlanmayla elde edilen kaynakların, üretimde, yatırımda ve
üretim kapasitesini ve teknolojiyi geliştirme gibi üretimi doğrudan ve en kısa
sürede etkileyen alanlarda değil de, otoyollar ve duble yollar gibi alanlarda
kullanılması, borçların geri ödenmesini ciddî bir sorun haline getirmiştir. O
kadar ki, ekonomi, çok hassas dengeler üzerinde durmakta ve ciddî krizlerin
önlenmesi, Türkiye'nin dışında cereyan eden gelişmelerden kaynaklanmaktadır.
Örneğin, beklenenin üzerinde gelen sıcakpara ve doların değerinde kaydedilen
düşme, dışborçlar açısından olumlu katkı sağlamıştır. Ne var ki, ekonomiyi
kendi ülkemiz dışındaki gelişmelere bağlamak, fevkalade sakıncalıdır.
Sayın Maliye Bakanı aksini iddia etse de ve vergi
dairelerindeki teknoloji gelişimini bile kendi iktidarına bağlasa da,
Türkiye'nin, üretimi artırmak için kullandığı aramalları ve yatırım mallarında,
küreselleşme sonucunda benimsemek durumunda olduğu teknoloji yeniliklerinde ve
borçların ödenmesinde dışa sımsıkı bağlı olduğu açıktır. Nitekim, 17 Aralıktan
sonra, iktidar, kabul edilmemesi gereken koşulları kabul ettiğinde, yapılan
eleştirilere yanıt olarak yetkililer "masadan kalkabilirdik; ama, bir süre
sonra ekonomik bakımdan çok güç durumda kalırdık" dediler. Bu, hüzün
verici bir durumdur.
Bu noktada Sayın Maliye Bakanına bir noktayı
hatırlatmak ve bir soru sormak istiyorum: Biliyorsunuz, gümrük birliğini kabul
ederek -ve şimdi de yeni katılanlara teşmil ederek- Türkiye, kendi dışında
Avrupa Birliği tarafından kabul edilen dışticaret politikalarını benimsemeyi,
Avrupa Birliği ülkelerine ve üçüncü ülkelere karşı bunları uygulamayı, ayrıca,
bazı üçüncü ülkelerle Avrupa Birliği ülkelerinin yaptığı anlaşmalara benzer
ikili anlaşmalar yapmayı kabul etmiştir. 17 Aralıktan sonra hazırlanan bazı
Avrupa Birliği raporlarında, Türkiye'nin, Uluslararası Ticaret Örgütü gibi
kuruluşların toplantılarında da, Avrupa Birliğiyle aynı tarafta oy kullanması
gerektiği ileri sürülmektedir. Tam üyeliğin belirsiz olması ve çok uzak bir
tarihe atılması, Türkiye'yi bu açıdan da güç durumda bırakacaktır. Türkiye,
yıllarca, kendi Meclisince değil, kendisinin olmadığı kurullarda alınan
kararları uygulamak zorunda kalacaktır. Her şeyin kontrol altında olduğunu ve
bizim kendimizi yormamamız gerektiğini söyleyen Sayın Maliye Bakanına bu konuyu
bilip bilmediklerini ve ne yapmayı düşündüklerini soruyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keleş.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.00
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.13
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 42 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMiSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
1. - 2005 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S.
Sayısı: 706) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bütçe Düzenine İlişkin
Hükümler
Bölüm düzeni ve deyimler
MADDE 4. - Gider cetvelinin bölümleri, Analitik Bütçe
Sınıflandırmasında fonksiyonlar şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci,
ikinci, üçüncü ve dördüncü düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır.
26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Kanun ile diğer
kanunlarda ve bu Kanunda yer alan;
a) "Fasıl ve bölüm" deyimleri, fonksiyonel
sınıflandırmanın birinci düzeyini,
b) "Kesim" deyimi, fonksiyonel
sınıflandırmanın ikinci düzeyini,
c) "Madde" deyimi, fonksiyonel
sınıflandırmanın üçüncü düzeyini,
d) "Tertip" deyimi; kurumsal, fonksiyonel ve
finansman tipi kodların bütün düzeyleri ile ekonomik sınıflandırmanın ilk iki
düzeyini,
e) Borç ödemeleri yönünden "ilgili hizmet
tertibi" deyimi, borç konusu hizmetlerin yürütüldüğü ilgili tertipleri,
İfade eder.
Tahakkuk ettirilecek giderler Devlet muhasebesi
kayıtlarında ekonomik sınıflandırmanın dördüncü düzeyini de kapsayacak şekilde
gösterilir, Kesinhesap Kanunu tasarıları ise ikinci düzeyde hazırlanır.
1050 sayılı Kanun ve diğer mevzuat hükümleriyle
analitik bütçe sınıflandırması arasında gerekli uyumu sağlamaya ve ortaya
çıkabilecek sorunları gidermeye yönelik düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Bağlı cetveller
MADDE 5. - a) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile verilen
ödeneğin dağılımı (A),
b) Özel hükümlerine göre 2005 yılında tahsiline devam
olunacak devlet gelirleri (B),
c) Devlet gelirlerinin dayandığı temel hükümler (C),
d) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatanî hizmet
aylıkları (Ç),
e) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin
esaslar (E),
f) Gelecek yıllara geçici yüklenmelere girişmeye yetki
veren kanunlar (G),
g) 10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca verilecek gündelik ve tazminat miktarları (H),
h) Çeşitli kanunlara göre bütçe kanunlarında
gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ),
i) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile
diğer ücret ödemelerinin miktarı (K),
j) 11.8.1982 tarihli ve 2698 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından idare edilecek okul
pansiyonları ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık okulları öğrencilerinden
alınacak pansiyon ücretleri (M),
k) 7.6.1939 tarihli ve 3634 sayılı Kanun uyarınca millî
müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak;
1. Hayvanların alım değerleri (O),
2. Motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile
günlük kira bedelleri (P),
l) Kurumların 2005 yılında 5.1.1961 tarihli ve 237
sayılı Kanun uyarınca edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi
hizmetlerde kullanılacağı ve azami satın alma bedelleri (T),
İşaretli cetvelde gösterilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler.
Sayın Deveciler, buyurun.
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 5 inci
maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
2005 yılı bütçesinde, konsolide bütçe giderleri, 2004
yılı bütçesine göre yüzde 3,8 oranında artmıştır. IMF'yle uygulanan ekonomik
programın faizdışı fazla hedefi tutturulmuştur; ama, bu hedef, eğitim, sağlık
ve kamu yatırım harcamalarının düşürülmesi ve memur aylıklarının reel olarak
azaltılması karşılığında tutturulmuştur.
AKP Hükümeti, geçen yıldan sonra bu yıl da, onbeş günlük
formalite toplu görüşme sürecinin ardından memur maaş zamlarını açıkladı. Buna
göre, en yüksek düzeydeki grupta bulunan memurların maaşları yüzde 8,1; en
düşük düzeydeki memurların maaşları yüzde 12,1 oranında artırıldı. Böylece,
memurlara yapılan zammın ortalama yüzde 10,7 oranında olduğu ilan edildi.
Memurların eline geçen maaşlar, enflasyon etkisinden
arındırıldığında, 2005 yılında alacakları maaşların, 1999, 2000, 2002
yıllarından ve hatta, kriz yılı olan 2001 yılının satın alma gücü düzeyinden bile
geri olduğu anlaşılmaktadır.
Kamu yatırımları, bugün, olabilecek en düşük düzeye
çekilmiştir. Cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyde borçlanmasını yapan
hükümet, toplam kamu harcamalarının gayri safî millî hâsılaya oranını yüzde
4'lere düşürmeyi becermiştir. Bu oranın 1980'lerde yüzde 8, 1990'lı yıllarda
yüzde 7 oranında olduğu düşünülürse, azalmanın büyüklüğü daha iyi
anlaşılmaktadır.
Kamu yatırımlarındaki düşme, kendisini, en çok
konsolide bütçe rakamlarında göstermektedir. 2002 yılında 6,9 katrilyon
düzeyinde gerçekleşen kamu yatırımları, 2003 yılında 7,1 katrilyon, 2004
yılında ise 6,4 katrilyon liraya düşürülmüştür. 2005 yılında konsolide bütçe
yatırımları, 2002 ve 2003 yıllarına göre artmakla beraber, reel olarak, hâlâ,
2002 yılının altındadır.
Toplam kamu yatırımlarına ayrılan kaynağın her yıl reel
olarak düşmesi, yatırım stokunda yer alan projelerin gerçekleşme sürelerini
uzatmaktadır. 2005 yılı bütçe gerekçesinin "Kamu Yatırım Programının
Rasyonelleştirilmesi Uygulamaları" başlıklı bölümünde, 2001-2002 yılları
yatırım programlarında devam eden projelerin yeniden gözden geçirildiği,
önceliğini ve yapılabilirliğini kaybeden projelerin yatırım programından
çıkarıldığı açıklanmaktadır. Bu çalışmalar sonunda, 2002 yılı yatırım
programında 4 114 olan proje sayısının 2003 yılında 3 851'e, 2004 yılında da 3
555'e düştüğü belirtilmektedir. Kamu yatırım programının etkinliğinin
artırılması amacıyla yapıldığı belirtilen bu çalışmalarda, projelere öncelik
sırasının neye göre verildiği belli değildir. Hangi analizler yapılarak
projeler yatırım programından çıkarılmıştır; bilmiyoruz. Hükümetin elinde
analiz sonuçlarına dayalı bir öncelik listesi var mıdır? Eğer, böyle bir
önceliklendirme listesi hazırlanmadıysa, açıkça, projelerin hangi kıstaslara
göre programdan çıkarıldığı kamuoyuna açıklanmalıdır.
Konsolide bütçe gelirleri, 2005 bütçesinde 126,5
katrilyon olarak öngörülmüştür. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri
içindeki payı yüzde 74'tür. Bilindiği gibi, dolaylı vergiler, asıl olarak
alışveriş üzerinden alınan vergilerdir ve ödeme gücünü dikkate almadığı için en
haksız vergilerdir. Asgarî ücretli de, bordrolu da, genel müdür de, holding
sahibi de, zengin de aynı vergiyi öder. Onun için, bu vergiler, acımasız ve
zalimdir.
2005 yılı bütçe döneminde toplam vergi gelirlerinin
18,5 oranında artırılması öngörülmüştür. Yıllık enflasyon oranı yüzde 8 olarak
tahmin edildiğine göre, vergiler 2005 yılında reel olarak artacaktır. Peki, bu
artışı kim karşılayacaktır?! AKP Hükümeti, getirdiği yeni tasarıda geliri en
yüksek olanların vergilerini azaltmayı planladığına göre, vergi yükü yine
çalışanların sırtına bindirilecektir. Bunun böyle olacağını başka
uygulamalardan da anlıyoruz.
Bilindiği gibi, bugünlerde asgarî ücret yeniden tespit
edilecek. Ne yazık ki, hükümetin teklifi, asgarî ücretin yüzde 5 oranında
artırılması yönündedir. Tarım dışında istihdam edilenlerin, yani yaklaşık 10
000 000 kişinin büyük bir kısmının ücreti, asgarî ücret düzeyindedir. Kayıtdışı
çalışan 4 000 000 ilâ 5 000 000 işçinin büyük kısmının ücret seviyesini de
asgarî ücret belirlemektedir. Aralık 2004 sonunda, asgarî ücret, net 318 000
000 liradır. Buna karşılık, 4 kişilik bir ailenin mutfak giderleri, kasım
ayında, 496 000 000 liradır. Yani, asgarî ücret, mutfak giderlerinin ancak
yüzde 61'ini karşılamaktadır. AKP Hükümeti, iki yıldır "asgarî ücreti
artırdık" diye propaganda yapmaktadır; ancak, veriler, reel asgarî
ücretin, 1999 yılı düzeyinin yüzde 5,5 gerisinde olduğunu açık ve net olarak
göstermektedir. AKP, 2003 ve 2004 yıllarında asgarî ücreti belirlemiştir.
Önümüzdeki günlerde belirleyeceği üçüncü asgarî ücret olacaktır. 2003'te asgarî
ücret artışı, 2003 yılı yıllık ortalama fiyat artışlarının gerisinde kalmıştır.
2004 için belirlenen asgarî ücret yüzde 34,1 oranında artırılmıştır; ama, bu
oran, kriz döneminin kayıplarını karşılamaktan çok uzaktır. 2004'te hedeflenen
yüzde 13,7'lik tüketici enflasyonu aşılmasa bile, 2004 reel asgarî ücreti, 1999
asgarî ücretinin yüzde 2,4 kadar gerisinde kalmaktadır. Buna karşılık,
Türkiye'de, 2002'den 2004'ün sonuna kadar, bugüne kadar, yani, AKP'nin
iktidarda bulunduğu dönemde, dana eti yüzde 56, beyazpeynir yüzde 52, tozşeker
yüzde 42, kömür yüzde 56, tüpgaz yüzde 61, mazot yüzde 66, bir bardak çay yüzde
60 artmıştır; üniversite öğrencilerinin harç bedeli yüzde 73, kitap fiyatları
yüzde 83 artmıştır. Bütün bu veriler, 2005 bütçesini hazırlayan AKP Hükümetinin
bütçesinin nasıl bir bütçe olduğunu ve kimden yana olduğunu çok iyi
açıklamaktadır.
Yine, 5 inci maddenin (i) bendindeki ekders, konferans
ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemeleri hakkında ve (j) bendindeki
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından idare edilecek okul pansiyonları hakkında
açıklamalarda bulunmak istiyorum. Başta üniversitelerimiz olmak üzere,
akademiler ve okullarımızda görev yapan öğretim üyeleri ve öğretmenlere ekders
adı altında bir ücret ödenmektedir. Verilen ücretin adı ekders ücreti olmasına
karşın, ekders mahiyetinde çeşitli görevler ilgili mevzuatlarda tanımlanmakta
ve bu görevleri yapanlara da ekders ücreti verilmektedir. Örnek verecek
olursam; Millî Eğitim Bakanlığında, neredeyse Bakan hariç, şeften müsteşara
kadar her yönetim kademesi, bu ücreti haftada 15 saat üzerinden almaktadır. Şu
anda Millî Eğitim Bakanlığında ekders ücreti brüt 3 861 000 lira, yüzde 15
vergi düşülerek 3 282 000 lira ellerine geçmektedir. Bu, bir paket sigara
parası dahi değildir. Öğretmenler haftada 15 saati geçmemek üzere ekders ücreti
almaktadırlar. Millî Eğitim Bakanlığındaki ekders ücretleri, bugün Bakanlığın
en çok şikâyete konu olan uygulamalarındandır. Bu konuda açılmış sayısız dava
ve şikâyet bulunmaktadır; çünkü, sınıfa girmenin dışında sayısız görevin ekders
ücreti adı altında ücretlendirilmesi, sorunun temel nedenleri arasında yer
almaktadır. Ekders ücreti ders yapanlara mı veriliyor, yoksa, ekders
mahiyetinde sayılan, aslında ekders vermeyen görevliler için mi veriliyor?!
Ekders ücretini, öğretmenler derse girmezlerse alamazlar; ama, diğerlerinde,
girmedikleri takdirde hiçbir şey yoktur, bunlar yine ekders ücretini almaya
devam etmektedirler. Bu nasıl bir adalettir?!
Üniversitelerimizde uygulanan ekders uygulaması bir
başka sorunun odağıdır. Özellikle ikinci öğretim kapsamında öğretim üyeleri,
haftada 10 saati geçmemek üzere, ders başına 17 000 000 lira almaktadır; gündüz
ise 20 saat ekderse girebilmektedirler ve saat başına 3 000 000 ile 4 000 000
lira arasında değişen ücretler almaktadırlar.
Millî Eğitim Bakanlığındaki öğretmenlerimiz için ekders
ücreti, hiç olmazsa üniversitelerde verilen ücretin yarısı kadar olması
gerekmektedir.
Konferans ücretlerinden de bahsetmek istiyorum.
Konferans ücretlerinin saati 12 000 000 lira olarak hesaplanmaktadır. Bu
ücretin konferansa hazırlık açısından yetersiz olduğu açıktır. Bu nedenle,
kurumlar, 1 saatlik bir konferansı 6 saat kadar gösterebilmektedir. Bu
uygulamanın yasaya karşı hile olduğu açıktır. Bunu böyle yapacağımız yerde,
günün koşullarına göre konferans ücretlerinde iyileştirme yapıldığı takdirde
böyle bir hileye başvurulmayacağı aşikârdır.
Yine, Türkiyemizde bulunan YİBO'ların, yatılı imam
hatip okulları ve yatılı liselerin pansiyonlarıyla ilgili sorunlardan bahsetmek
istiyorum. Yeni kanunla pansiyon ücretleri, ilköğretim okullarında 700 YTL,
ortaöğretim okullarında 730 YTL, meslekî teknikeğitim okullarında 800 YTL, fen
liselerinde 750 YTL olarak ücretlendirilmektedir. Sağlık Bakanlığından Millî
Eğitim Bakanlığına geçen okullarda ise, yine 800 Yeni Türk Lirasıdır.
2004-2005 öğretim yılında 299 YİBO ve 280 diğer yatılı
okul faaliyetleri yürütülmektedir. Bu okullarda, öğrencilerin tüm masrafları
devlet tarafından karşılanmaktadır.
Bu okullarımızdaki en önemli sorunlar arasında, yeterli
öğretmen ve hizmetli, memur kadrosunun bulunmaması gelmektedir. Ne yazık ki,
buradaki sorunlar içler acısıdır.
Sayın milletvekilleri, ben, şimdi sizlere, bu yatılı
ilköğretim okullarından bir imam hatip lisesinden, oradaki öğrencilerin Millet
Meclisimizdeki bir AKP milletvekiline göndermiş oldukları bir yazıyı arz etmek
istiyorum: "Şu an okul pansiyonunda kalan 44 arkadaşım adına sizlere bu
yazıyı yazıyorum. Yani, bunu neden söylüyorum; buradaki gerçekleri bilmenizi
istiyorum. Okul binasının üst katında çok sağlıksız bir şekilde faaliyetteyken,
bu yıl yandaki binaya taşındık. Şimdi, bazı problemlerimizi size aktarmak
istiyorum. Aşçı yamaklığı ve bulaşıkçılık işini başından beri öğrenciler
yapıyor ve halen devam etmektedir. Bu öğretim yılı kış sezonu boyunca çoğu
zaman kaloriferler düzenli yanmadı, sebebini de kimse açıklamadı. Yeni
binamızda, ne hikmetse, banyoları müsait olmasına rağmen, anlamsız yasaklar
yüzünden, birinci dönem boyunca doğru dürüst banyo yapılamadı. Hatta, bir
arkadaşımız, okul müdürü tarafından, uygunsuz bir biçimde banyodan çıkarılarak,
arkadaşlarının önünde küçük düşürüldü. Pansiyonda öğrencilere ziyaretçileriyle
görüşme müdür tarafından yasaklandı. Öyle ki, pansiyon yarı açık cezaevi haline
getirildi. Yarı bozuk bir televizyonla, sadece bazı maçlara bakma hakkı
tanındı; ancak, haberleri dahi seyretme özgürlüğünden mahrum bırakıldık. Hiçbir
sosyal aktivite yapılmadığı gibi, yapılanlara katılma hakkı da tanınmıyor.
Şimdiye kadar devletin bize vermiş olduğu kırtasiye ve giyim yardımı, hiçbir
şekilde öğrencilerin isteği doğrultusunda kullandırılamadı. Aksine, okul
müdürünün keyfî tutumuyla, ihtiyaç olmayan yönde ve pahalı şeylerde
kullandırıldı.
Yine, ambar memurunun -isim vermek istemiyorum- iki
arkadaşımızla birlikte, mutfaktan, kullanım tarihi geçmiş gıda maddelerini bize
yedirmeye başlaması sabrımızı taşırdı. 109 öğrenci, bu böceklenmiş mercimek,
kurtlanmış barbunya, kullanım süresi üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, yemek
yağı ve salçayı, pansiyondan sorumlu müdür yardımcısının karşı çıkmasına
rağmen, müdür beyin emri, aşçının marifetiyle yemek zorunda kaldık. Hem de,
mutfak nöbetçisi olduğumuzdan, gıdaların tarihini okuya okuya, kuru gıdaların
böceklerini ayıklaya ayıklaya, cebimizde para olmayışının ezikliğini ve başka
tercih hakkımızın olmayışı sebebiyle yemeye mahkûm bırakıldık. Bunun vicdanî
yönünü, evladınızı bir an için bizim yerimize koyarak değerlendirmenizi
istirham ediyorum. Korkumuzdan ve disiplin cezası endişesiyle sesimizi
çıkaramadık.
İki öğrenci bitlendi diye okul müdürü görevden
alınıyor. Kullanım süresi geçen sütü içirdikleri için, kimse zehirlenmediği
halde, idareciler açığa alınıyor başka yerlerde; ama, bizde konuşanlar hayvan
gibi dövülüyor ve hakarete uğruyor, lakin kimse görevden alınmıyor, açığa
alınmıyor, ciddî bir takibat yapılmıyor..."
Buradaki okul müdürü, açığa alınmaması yanında, bir de
terfi ettirilmiş. 109 öğrenci adına, o öğrenci şöyle yazıyor Sayın Bakan ve
sayın milletvekilleri: "Atalarımız 'alma mazlumun ahını, çıkar aheste
aheste' demişler. Unutmayın ki, mazlumun ahı indirir şahı/Allahım şahit ol, biz
vekillerimizi uyardık."
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; işte, burada 5 inci
maddede görüştüğümüz konular Türkiye'nin bir gerçeğidir. Tabiî, buradaki Sayın
Bakanımız bu işten sorumludur demiyorum; ama, böyle yöneticilerin de
sorumluluklarının yerine getirilmesi lazım, bu YBO'lara ve pansiyonlu okullara
sahip çıkılması lazım.
Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri; bu, hayatın
gerçeğidir. Lütfen, hep birlikte bu konulara el atalım, YBO'larda,
pansiyonlarda, yatılı okullarda, imam hatiplerde bu durumu düzeltelim ve bu
şekilde hareket eden yöneticiler hakkında gerekli işlemleri yapalım.
"Güneydoğu ve Doğu Anadoluda YBO açıyoruz"
demekle sorun çözülmez. Bu sorunları da, hep beraber halledip, bu
öğrencilerimize lütfen sahip çıkalım.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 5 inci maddesinin (1) bendine ekli (T) cetvelinde yer alan Çevre ve
Orman Bakanlığına ait T-4 sıra nolu arazi binek (en az 4, en çok 8 kişilik) 4x4
araç sayısının 10 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Mustafa
Ataş |
Adem
Baştürk |
|
İstanbul |
İstanbul |
Kayseri |
|
Recep
Koral |
Recep
Garip |
Cavit
Torun |
|
İstanbul |
Adana |
Diyarbakır |
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Anayasanın 162 nci
maddesinde "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, bütçe görüşmeleri
sırasında gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamazlar"
hükmü vardır; ancak, burada -gerekçesinde okudum- ifade edildiği üzere, bu para
gider artırıcı değildir "Avrupa Birliği kaynaklarından hibe olarak
sağlanmıştır" denilmektedir ve bu husus açıklanmıştır.
Şimdi, ben, bu hususu, yine Komisyona ve Hükümete
soracağım. Belirttiğim şartlar muvacehesinde Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) -
Evet, Sayın Başkan, gider artırıcı bir özelliği yok; dolayısıyla, biz de uygun
buluyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Aynı şekilde
biz de uygun buluyoruz ve katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Gündüz, gerekçeyi mi okutalım, konuşacak
mısınız?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2003K100030 numara ile 2003 yılı yatırım programında
yer alan, Türkiye İçin Çevre Alanında Kapasite Geliştirilmesi Projesi
kapsamında alımı yapılacak olan malzemenin ulusal katkı payı olan yüzde 20'si
Hazine Müsteşarlığının 945532020 nolu Ulusal Fon ana hesabına 2003 yılında
aktarılmıştır. Alınacak taşıtların bedelinin yüzde 80'i ise Avrupa Birliği
kaynaklarından hibe olarak sağlanmıştır. Bu çerçevede, alımı planlanan
araçların cari giderleri de, 2005 yılı bütçesinde yer alan aynı numaralı proje
kapsamında karşılanmaktadır. Taşıtların alımının ve diğer tüm giderlerinin 2005
malî yılı bütçesine gider artırıcı herhangi bir etkisi olmayacağından, AB Doğa
Koruma Direktifleri gereği, ülkemizdeki doğa koruma faaliyetlerinde kullanılmak
üzere hibe olarak temin edilen taşıtların kabulü ile 2005 yılı bütçesinin T
cetveline eklenmesi amacıyla önerge verilmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun uygun
gördüğü, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda, 5 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Yeni tertip, harcama ve gelir kalemleri açılması
MADDE 6. - İlgili mevzuatına göre, yılı içinde hizmetin
gerektirdiği hallerde bütçenin ekli (A) işaretli cetvellerinde yeni tertipler,
(B) işaretli cetvellerinde yeni gelir kodları açmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Malî Politikaya İlişkin
Hükümler
Bütçe politikası ve malî kontrol
MADDE 7. - Maliye Bakanı tutarlı, dengeli ve etkili bir
bütçe politikası yürütmek, belirlenen makro ekonomik hedefler çerçevesinde
istikrarı temin etmek ve malî kontrol sağlamak amacıyla;
a) Kamu istihdam politikasının belirlenmesine ve
uygulanmasına yön vermeye,
b) Harcamalarda azamî tasarruf sağlayıcı düzenlemeleri
tespit etmeye,
c) Giderlerle ilgili ödeneklerin dağıtım ve kullanımını
belli esaslara bağlamaya,
d) Gelir ve giderlere ilişkin kanun ve diğer mevzuatla
belirlenmiş konularda uygulamaları düzenlemek üzere standartları tespit etmeye
ve sınırlamalar koymaya,
e) Yukarıda belirtilen hususlarda tüm kamu kurum ve
kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmaya ve tedbirleri almaya,
yetkilidir.
Kamu kurum ve kuruluşlarına üstlendikleri görevleri
yerine getirmede katkı sağlayan dernek ve vakıflar, mevcut mevzuatları
çerçevesinde tâbi oldukları denetimin yanı sıra hizmet niteliği itibarıyla
ilgili kurum ve kuruluşlar ile gerekli görülmesi halinde ayrıca Maliye
Bakanlığınca da denetlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri; 2005 bütçe yasa tasarısının 7 nci maddesi üzerine Grubum
ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu madde, bütçe politikası ve malî kontrol
hakkında makroekonomik hedefler çerçevesinde istikrarı temin etmek, tutarlı,
dengeli ve etkili bir bütçe politikası yürütmek ve malî kontrolü sağlamak
amacıyla, kamu istihdam politikası, harcamalarda tasarruf, ödeneklerin dağıtım
ve kullanımı, gelir ve giderlere ilişkin uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmak
üzere Maliye Bakanına yetki vermektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; izin verirseniz,
önce, Maliye Bakanına verilen yetkilere biraz değinmek istiyorum. Cumhuriyetin
kurulmasından Türkiye'nin ekonomik kalkınmasına varıncaya dek ve ayrıca,
ülkenin yeniden yapılanmasında hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçek var;
o da, Maliye Bakanlığının, bu ülkenin ekonomisindeki, idarî ve malî yapısındaki
önemidir.
Anlayamadığım bir şey, 1980 yılından bu yana, Maliye
Bakanlığının yetkileri ha bire törpüleniyor. Örneğin, 1984 yılında Hazine Genel
Müdürlüğünün Bakanlıktan ayrılması, son zamanlarda Kamu İhale Üst Kurulunun
kurulması, Malî Kontrol Temel Yasasıyla bütçe politikası oluşturulmasına
ilişkin birkısım inisiyatifin Devlet Planlama Teşkilatına bırakılması, son
olarak Arsa Ofisinin Bakanlıktan ayrılması ve şimdi de Gelir İdaresine özerklik
verilmesini planlayarak, Türk ekonomisinin güçlü ve geleneksel Maliye Bakanlığı
eski günlerini arar duruma gelmiştir.
Bu madde, her ne kadar yukarıda saydığım konularda
Maliye Bakanlığına yetki veriyor gibi görünüyor ise de, bazı yasalar bu
yetkileri erozyona uğratmaktadır. Örneğin, daha önce ihale mevzuatına ilişkin
birçok yetki, 4734 sayılı -yeni- İhale Yasasıyla Kamu İhale Üst Kuruluna
bırakılmıştır. Örneğin, Kamu Malî Yönetimi Temel Yasası uyarınca yatırım
bütçesini bir kurum, cari bütçeyi başka bir kurum, transfer bütçesini ise diğer
bir kurum yönlendirmektedir; yani, bütçeleme yetkisi, Maliye, Hazine ve DPT
arasında bölüşülmüştür.
Bir başka örnek, tüm saymanlıklar Maliye Bakanlığına
bağlı olması gerektiği halde, Hazine Müsteşarlığı bünyesindeki saymanlıklar
hâlâ Hazinede bırakılmış, Maliye Bakanlığına bağlanmamıştır.
Öte yandan, harcamaların denetimi konusunda Maliye
Bakanlığı ile Sayıştayın yetkileri birçok noktada çakışıyor. Performans bütçe
sistemine geçilmesi öngörüldüğü halde, henüz ortada performansı ölçecek bir
denetim mekanizması oluşturulmamıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuya ilişkin
tenkitlerime geçmeden önce, bütçe yasasını yakından ilgilendirdiği için, önce
Kamu Malî Yönetimi Temel Yasasının birkaç zayıf noktasını belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, yasa, bu haliyle, uluslararası ve
AB standartlarının çok uzağındadır.
Maliye Bakanlığının malî yönetim sürecindeki rolü
zayıflamış, malî denetim sürecindeki rolü ise, neredeyse ortadan
kaldırılmıştır.
Hazine ve DPT Müsteşarlığına, AB standartlarına uymayan
yetkiler verilmiş, Maliye Bakanlığına karşı oldukça güçlü bir konuma
getirilmiştir. İlginçtir, AB standartları, sadece ve sadece Maliye Bakanlığına
uygulanmıştır.
Son olarak, Maliye Bakanlığına, oluşturulan sistemin
zaaflarını giderebilecek hiçbir yetki verilmemiş; doğabilecek malî tahribatı
önleyecek denetim ve garanti mekanizması öngörülmemiştir.
Deminden beri sizlere bir şey anlatmaya çalışıyorum. Bu
maddenin başlığı neydi; bütçe politikası ve malî kontrol. Peki, bütçe
politikasını hazırlama ve malî kontrol yetkisi kime veriliyor; Maliye Bakanına
veriliyor. Peki, Maliye Bakanı bu yetkiyi nasıl kullanacak; bütçe kanunu ve
Malî Kontrol Kanunu hükümlerine dayanarak kullanacak. Bu yasalardaki hükümlerin
nasıl erozyona uğradığını, Maliye Bakanının yetkilerinin nasıl azaldığını ifade
etmeye çalışmıştım. Şimdi, bu durumda, Sayın Maliye Bakanının etkin bir bütçe
politikasını nasıl hazırlayacağını, etkin bir malî denetimi nasıl yapacağını
bana izah edebilir misiniz?
Bu konuyu kapatırken, önemli bir hususu daha
dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bilindiği üzere, Malî Kontrol Yasası 2005'te
yürürlüğe giriyor; ancak, ne var ki, bu yasanın birkısım hükümleri askıya
alınıyor. 2 nci, 4 üncü, 9 uncu ve 81 inci maddeleri uygulanmayacak. Nedeni ne
biliyor musunuz; çünkü, bütçe yasa tasarısı buna uygun hazırlanmadı da ondan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; maddenin (a)
bendi, kamu istihdam politikasının belirlenmesine ve uygulanmasına yön vermeye
ilişkindir. 2005 bütçe yasasına göre, konsolide bütçe içerisinde yer alan
dairelere, bu yıl 48 000 yeni memur alımı yapılacaktır. Geçen yıl bu rakam 40
000'di. Konsolide bütçe dışındaki dairelere ise yüzde 80 oranında memur
alınacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, bir özel
görüşümü de sunmak istiyorum. Son zamanlarda kamu sektöründeki memur sayısının
azaltılmasından söz ediliyor. Bunu, IMF'nin de istediği varsayılıyor ve
söyleniyor.
Değerli arkadaşlar, ben şöyle bir görüş taşıyorum:
Kamuda çalışan memurları emekli ediyoruz; emekli edince ne yapıyoruz; emekli
ikramiyesi ödeyeceğiz, artı, mevcut fiilî maaşlarının ortalama yüzde 75'i
oranında bir emekli maaşı bağlayacağız. Peki, yerine yeni bir memur alacağız.
Aslında, yeni bir memurun maliyeti, yeni memurun maaşı, eski memurun emekli
maaşı, artı, emekli ikramiyesinden düşen paydır. Yanlış anlaşılmasın, ben, yeni
istihdam artışına asla karşı değilim; ama, kamuda memur sayısı azaltılırken,
bence, hükümetimiz, bunu bir kez daha yeniden değerlendirmelidir diye
düşünüyorum.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - Nasıl alacağız o
zaman?..
KEMAL SAĞ (Devamla) - Biz öğretiriz Sayın Arıkan.
Diğer bir konu da, yıllardan beri süren norm kadroyla
ilgili Bakanlar Kurulu kararınız. Bence, öncelikle bu Bakanlar Kurulu kararı
yasa haline getirilerek, meseleye ciddî bir açı verilmelidir ve tüm kurumlar
bir an önce bu çalışmayı tamamlamalıdırlar. Böylece, iş tanımları yapılacak,
işin fonksiyonları belirlenecek ve böylece, sonuç olarak da, eşit işe eşit
ücret ödeme şansı yakalanacaktır.
Söz istihdamdan açılmışken, bir cümleyle de işçilerin
asgarî ücretlerine değinmek istiyorum sayın milletvekillerim. Türkiye'de
milyonlarca insan yoksulluk sınırında, hatta açlık sınırının altında yaşarken,
önümüzdeki günlerde ödenecek olan, karara bağlanacak olan asgarî ücretin de en
azından açlık sınırı üzerinde belirlenmesini, lütfen, hükümetten de istirham
ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu madde, geçen
yıl bütçesinde yine aynen vardı. Peki, şimdi, huzurunuzda Sayın Bakanıma bütçe
politikası ve malî kontrol konularında birkaç soru sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, kamu istihdam politikasının
belirlenmesine ve uygulanmasına 2004 yılında ne şekilde yön verilmiştir?
Harcamalarda tasarruf sağlayıcı hangi düzenlemeler yapılmıştır? Giderlere
ilişkin ödeneklerin dağıtımı ve kullanımına ilişkin önceki yıllara göre hangi
farklı esaslar belirlenmiştir?
Gelir ve giderlere ilişkin kanun ve diğer mevzuatla
belirlenmiş konularda uygulamaları düzenlemek üzere hangi standartlar tespit
edilmiştir?
Son olarak, bütçenin uygulanmasına yönelik olarak kamu
kurum ve kuruluşlarının uyması gereken hangi hususlar tespit edilmiş ve
bunların sonuçları nasıl olmuştur?
Bu soruların cevaplarının neler olduğu, sanırım Yüce
Meclisimizce de tam olarak bilinmemektedir.
Özellikle, giderlere ilişkin, ödenek dağıtımlarında
uygulanan usulün yanlış olduğunu belirtmek istiyorum. Yıl boyunca tutulan
ödeneklerin yılın son birkaç gününde serbest bırakılması, kamu kurum ve
kuruluşlarını sıkıntıya sokmaktadır. Yılın son günlerinde gönderilen ödeme
emirleri, kurumlardaki harcama eğilimini artırmakta, yapılan harcamalar ödenek
tüketmeye yönelik olduğu için israfı artırmakta, para yerli yerinde
kullanılmamakta, bütçenin dengeleri bozulmakta, tasarruf anlayışından
uzaklaşılmakta ve maalesef, bu kısa süre içerisinde bazı usulsüz harcamalara da
vesile olunmaktadır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Buradan şu sonuca varabiliriz: Maliye Bakanlığı bütçe
ödeneklerinin dağıtımı konusunda ciddî bir planlamaya sahip değildir. Kamu
yönetiminin her kademesinde olduğu gibi, Maliye Bakanlığında da sanırım bir
planlama eksikliği vardır. Bütçe kanununun bu maddesiyle Maliye Bakanına yetki
verilmiştir. O halde, Sayın Maliye Bakanım da bu yetkisini doğru, etkin ve
zamanında kullanmalıdır.
Maliye Bakanlığı, gider mevzuatının uygulanmasında, bu
maddeyle aldığı yetkiye istinaden yayımladığı bütçe uygulama talimatlarında da
pek başarılı değildir. Örneğin, kamu görevlilerinin tedavilerine ilişkin yayımlanan
bütçe uygulama talimatı, düzenleme yapma yerine, âdeta uygulamada kaos
yaratmış, kamu görevlilerinin birçoğu idarî yargı yoluna başvurarak, devletle
mahkemelik duruma düşmüştür. İdare mahkemelerinin bu konudaki kararları tamamen
kamu görevlisi lehinedir. Bu yolla devlet, mahkeme gideri, ücreti vekâlet ve
faiz gibi yok yere masraf yükümlülüğüyle karşı karşıya kalmaktadır. Sayın
Bakanım, lütfen, bu düşüncelerimizi dikkate almanızı istirham ediyorum. 2005
yılı için yayımlanacak tedaviye ilişkin bütçe uygulama talimatı, gerçeği
yansıtır ve kamu görevlisini devletiyle davalı-davacı konumuna düşürmeyecek
şekilde düzenlenir inşallah.
Son bir uyarıyla konuşmamı tamamlamak istiyorum. 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasası yukarıda belirttiğimiz sorunları
çözmekten uzaktır. Zaten, bütçe kanununun 38/j maddesiyle, 2005 yılı için büyük
ölçüde rafa kaldırılıyor.
Geliniz, bu yasayı, tümüyle yeniden ele alalım. Bu
yasayla büyük ölçüde dejenere ettiğiniz kurum ve kurulları dejenere olmaktan
kurtaralım. Kamu malî yönetimini, bütün kurum ve kurallarıyla hak ettiği yere
getirelim. Yoksa, bir sonraki yıl bütçe kanunuyla, 5018 sayılı Yasanın uygulama
süresini tekrar uzatmak zorunda kalabilirsiniz.
Bu düşüncelerle, bütçenizin hayırlı olmasını diliyor,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sağ.
Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Ayrıntılı harcama programları ve ödeneklerin kullanımı
MADDE 8.- a) Bütçe Kanunlarına ekli (A) işaretli
cetvellerdeki ödenekler, Maliye Bakanlığınca belirlenecek ilkeler ve serbest
bırakma oranları dahilinde kullanılır.
Kamu kurum ve kuruluşlarının yıl içinde
gerçekleştirecekleri hizmet ve faaliyetler için bütçelerinde yer alan
ödeneklerin kullanımının önceden plânlanabilmesi amacıyla ödenek kullanımının
ayrıntılı bir harcama programına bağlanması Maliye Bakanlığı tarafından
istenebilir.
Maliye Bakanı tarafından ödenek kullanımının ayrıntılı
harcama programına bağlanmasının uygun görülmesi halinde, belirlenen serbest
bırakma oranları üzerinde ve bu harcama programı dışında harcama yapılamaz.
İdareler, bütçelerinde yer alan ödenekleri belirlenecek
ilkeler, serbest bırakma oranları ve ayrıntılı harcama programları dahilinde,
Kalkınma Plânı ve Yıllık Programda öngörülen hedefleri ve hizmet önceliklerini
göz önünde bulundurarak, tasarruf anlayışı içinde kullanmakla yükümlüdürler.
b) Bütçeden yardım alan bağımsız bütçeli kuruluşlar ile
sosyal güvenlik kurumları, hizmetleri ile ilgili aylık harcama programlarını,
vize edilmek üzere en geç 31.1.2005 tarihine kadar Maliye Bakanlığına
gönderirler. Bu programlar vize edilmeden Maliye Bakanınca izin verilenler
dışındaki ödenekler kullanılamaz. Kurum ve kuruluşlar aylık uygulama
sonuçlarını her ay Maliye Bakanlığına bildirirler. Maliye Bakanlığı, yapılan
yardımın amacı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını aylık harcama
programını göz önünde bulundurarak kontrol eder ve buna göre uygulamaya yön
verir.
c) Hazine yardımı almayan Vakıflar Genel Müdürlüğü ile
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçelerinde yer alan ödenekler hariç,
Bütçe kanunlarına ekli (A) işaretli cetvellerdeki ödeneklerden;
1 - Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödeneklerin 26.000.000 Yeni
Türk Lirası,
2 - "05- Cari Transferler"e ilişkin
tertiplerde yer alan ödeneklerin yüzde 0,12'si,
3 - "06- Sermaye Giderleri"ne ilişkin
tertiplerde yer alan ödeneklerin yüzde 3,65'i,
4 - "07- Sermaye Transferleri"ne ilişkin
tertiplerde yer alan ödeneklerin yüzde 0,96'sı,
5 - "08- Borç Verme"lere ilişkin tertiplerde
yer alan ödeneklerin yüzde 0,36'sı
İptal edilmiştir.
Bu işlemler sonucu doğacak Hazine yardımı fazlalarını
iptal etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 8 inci maddesinin (c) fıkrasının sonuna aşağıdaki paragrafın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Abdullah
Erdem Cantimur |
Ahmet Yeni |
|
İstanbul |
Kütahya |
Samsun |
|
Mustafa
Duru |
İsmail
Özgün |
Muharrem
Karslı |
|
Kayseri |
Balıkesir |
İstanbul |
|
|
Resul
Tosun |
|
|
|
Tokat |
|
"Bu fıkra hükümleri gereğince yapılan iptaller
sonucunda ilgili tertiplerde kalan ödeneklerin Yeni Kuruş tutarları dikkate
alınmaz. Bu konuda çıkacak tereddütleri gidermeye ve gerekli düzenlemeleri
yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) -
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunacağım, karar
yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur;
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.55
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati:
17.15
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMiSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
l. - 2005 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S.
Sayısı: 706) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Önceki oturumda, İrfan Gündüz ve arkadaşlarının 8 inci
madde üzerinde verilmiş olan önergelerinin oylanmasında karar yetersayısı
bulunamamıştı.
Önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
Kabul edilen önerge istikametinde 8 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Gelir ve giderlerin izlenmesi, analitik bütçe
sınıflandırması ve performans esaslı bütçe uygulaması
MADDE 9. - a) Devletin tüm gelir ve giderleri ile borç
ve malî imkânlarının tespiti, takibi ve denetiminin yapılabilmesi amacıyla
genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar
ve fonlara tasarruf eden kuruluşlar; belediyeler, belediyelere bağlı
kuruluşlar, il özel idareleri, bütçeden yardım alan kuruluşlar, kamu iktisadî
teşebbüsleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, gelir ve gider tahminlerini,
malî tablolarını, birbirleriyle olan borç ve alacak durumlarını, personele
ilişkin her türlü bilgi ve belgeleri Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve
süreler dahilinde vermekle yükümlüdürler.
Maliye Bakanı, bu fıkra kapsamına giren kurum ve
kuruluşlardan her türlü malî işlemleri ile ilgili bilgi, belge ve hesap
durumlarını almaya, bu belge ve hesap durumları ile borçlanma ve borç ödeme
imkânları üzerinde inceleme yaptırmaya, programlarına uygun harcama yapmayan ya
da bilgi, belge ve hesap durumlarını ibraz etmeyen idare, kurum ve kuruluşların
bütçe ödenekleri ile ilgili gerekli önlemleri almaya, bu maksatla gerektiğinde
ilgili kurum ve kuruluşlardan alınan önlemlerin uygulanmasını istemeye
yetkilidir.
b) Döner sermayeler, bütçe içi ve dışı fonlar,
belediyeler, il özel idareleri, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan
kuruluşlar ile kamu tüzel kişiliğini haiz kurul, üst kurul ve diğer kurum ve
kuruluşların (kamu iktisadî teşebbüsleri hariç) uygulayacakları analitik bütçe
sınıflandırması ile muhasebe sistemi ve standartlarının belirlenmesine, bu
sistem ve standartların geliştirilmesine ve birlikte veya ayrı ayrı
uygulatılmasına ilişkin her türlü çalışmayı yaptırmaya ve pilot uygulama
yapacak kurum ve kuruluşları veya bunların birimlerini tespite Maliye Bakanı
yetkilidir.
c) Performans esaslı bütçe uygulamasının
gerçekleştirilebilmesi bakımından kamu kurum ve kuruluşlarında pilot
uygulamalar yapmaya, bu amaçla tahsis edilen ödeneklerin kullanımında yeni esas
ve usuller tespit etmeye ve ilgili malî mevzuatın uygulanması konusunda
düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler
MADDE 10. - a) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin
bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili
mevzuatının gerektirdiği harcamalar için "Personel Giderleri" ve
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ile ilgili
mevcut veya yeniden açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,
b) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:
Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2005 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine
uyularak, 2005 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde
öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde
gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa
yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin
artırılmasında kullanılmak üzere söz konusu projelere ilişkin mevcut veya
yeniden açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
c) Kur Farklarını Karşılama Ödeneği:
Yurt dışında kuruluşu olan genel bütçeye dahil
dairelerin (01), (02), (03) ve (05) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan ve
yurt dışındaki kuruluşlar için döviz olarak kullanılması gereken ödenekleriyle
genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin uluslararası
kuruluşlara yapacakları ödemelere ilişkin ödeneklerin yabancı para
karşılıklarını sabit tutmak ve 31.12.2004 tarihindeki kurlar ile transfer
anındaki kurlar arasındaki farkı karşılamak amacıyla Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.2 tertibinde yer alan ödenekten ilgili
kuruluşların mevcut tertiplerine aktarma yapmaya,
d) Yedek Ödenek:
Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, bütçelerin mevcut
veya yeniden açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik sınıflandırma
kodunda yer alan tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07)
ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan tertiplere aktarma yapmaya,
(e) İlama Bağlı Borçları Karşılama Ödeneği:
Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.65-1-09.9 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelerin ilama bağlı borçlarını karşılamak
maksadıyla gerektiğinde kuruluş bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak
tertiplerine aktarma yapmaya,
f) Özellikli Giderleri Karşılama Ödeneği:
Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.66-1-09.9 tertibinde yer alan ödenekten, mahkeme harç ve
giderleri, belirli satış aidatı ile oranı kanunla saptanmış ödenti ve
ikramiyeleri karşılamak maksadıyla genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli
idarelerin mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine aktarma yapmaya,
g) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan bu ödeneği, yatırım nitelikli
harcamalar açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla
kuruluşların her türlü doğal afet harcamalarını karşılamak amacıyla ilgili
kurum bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplerine aktarmaya,
h) Mülteci ve Göçmen Giderleri Ödeneği:
Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.8 tertibinde yer alan bu ödeneği, mülteci ve göçmen
giderlerini karşılamak amacıyla gerek görülecek hizmet ve kuruluşlara aktarmaya
veya ödemeye,
i) Belediyelere Yardım Ödeneği:
Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01-1.2.76-1-05.2 tertibinde yer alan bu ödeneği, belediyelere
yardım olarak kullanmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu.
Sayın Hacaloğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, Sayın Bakan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 2005 malî yılı
Maliye Bakanlığı bütçesinin 10 uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Merkez Bankası Başkanı,
geçenlerde "Türkiye'de, eğer enflasyon yaşandıysa, birileri istedi de bu
oldu" dedi. Ancak, biliyoruz ki, Türkiye'de birileri istedi diye yaşanılan
olumsuzluklar bununla sınırlı değil. Türkiye'de, yıllardır neoliberal ekonomi
politikaları uygulamada; birileri istedi onun için uygulamada. Vergisiz, yüksek
reel faiz cenneti yaşanmakta. Son yirmi yılda hazine, yaklaşık 275 milyar dolar
içborçlar için faiz ödemesinde bulundu; yani, bu yılki bütçemizin yaklaşık 3
katı düzeyinde; birileri istedi diye bu oldu. Bununla paralel, bununla ilişkili
olarak iç borçlanma, âdeta bir kamu finans aracına dönüştürüldü; üretim ekonomisi
devredışı bırakıldı; sosyal devlet büyük ölçüde çökertilme noktasına getirildi
ve belki de en önemlisi, ülkede, kuralsızlık kurala dönüştürüldü, keyfîlik
yaşanmaya başladı; ama, benim şu anda üzerinde konuşacağım maddeyle doğrudan
ilişkili olarak da iki alanda çöküntü yaşandı. Bunlardan biri, IMF'ye endeksli
olarak, aşırı düzeyde bağımlı olarak sürdürülen politikalar çerçevesi içinde
tarım çökertildi, çiftçimiz korumasız bırakıldı ve yine, Türkiye'de, maalesef,
yaşanmış olan...
BAŞKAN- Sayın Hacaloğlu, bir beş saniyenizi rica
edeyim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, salondaki uğultu
nedeniyle hatibin konuşması anlaşılmıyor; daha sakin olmanızı rica ediyorum.
Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)- ...o iç çatışma döneminin
sonucu doğan mağduriyetlere, en son çıkarılan yasaya karşın henüz elatılamadı
ve yıllardır rafta kaldı bu mağduriyetlerin giderilmesine yönelik talepler.
Bunlar, kendiliğinden olmadı; sistem, bunları, bu
olumsuzlukları, bu eksiklikleri âdeta, doğallıkla karşıladı, işin doğası budur
diye bakıldı.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, önümüzdeki maddede,
gerektiğinde kullanılmak üzere ödenekler öngörülmekte. Bunlar arasında, doğal
afet giderlerini karşılama ödeneği, mülteci ve göçmen giderleri için ödenek ve
yatırımları hızlandırma ödeneği, belediyelere yardım ödeneği gibi konular var.
Ben, bunlardan ikisine ilişkin bazı saptamalar yapmak istiyorum.
Öncelikle, bu kürsüden, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin çok sık olarak dile getirdikleri tarıma, çiftçimizin içinde
bulunduğu mağduriyete, bunalıma yönelik sorunlar, en son Tarım Bakanlığına
ilişkin bütçede çok ayrıntılarıyla görüşüldü.
Değerli arkadaşlarım, maalesef, büyük hata
yapıyorsunuz. Gerçekten, çiftçimiz korumasızdır. "Niye; bunun bağlantısı
nedir" diye soracaksınız; ona geleceğim; afetle bağlantılı olduğu için
ifade ediyorum. Tüm gelişmiş ülkeler, tüm piyasa ekonomileri gelişmiş olan
ülkeler, o çok bağlı oldukları piyasa kurallarına rağmen, o piyasaya müdahale
ederler ve tarımlarına yönelik koruma tedbirleri öngörürler. Gerek
sübvansiyonlar gerek gümrük kotaları, destekler, kooperatifler ve diğer farklı
enstrümanlarla tarımlarını korurlar. Bu ülkelerde, doğal afetlere karşı sigorta
mekanizmaları vardır. Defalarca, defalarca, bu kürsüden, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri, tarıma, doğal afetlere karşı koruma getirelim dedi;
ama, dinlenmedi. Esasında, çoğunuz Anadolu'yla bağlantılısınız, köylünün halini
biliyorsunuz. Türkiye, iklim yapısıyla, sık sık afet yaşayan bir ülke.
Biliyorsunuz, en son, en son demeyeyim, yakın zamanda; çünkü, hangi birini
sayayım, Karadeniz'de, 4-5 Nisan tarihlerinde bir don afeti yaşandı ve bu don
afeti sonunda, çiftçinin yaklaşık 1 katrilyon lira düzeyinde mahsulü yok oldu
ve devlet tespit yaptırdı. Bulduğu resmî rakam, afet sonucu 626 trilyonluk bir
zarar olmuştur ve sonra, ben, bunun ilk aşamada yüzde 15'ini ödeyeceğim dedi ve
maalesef, değerli AKP'li milletvekili arkadaşlarım, bu söz tutulmadı. Eminim,
sizler de, birçoğunuz, bunun arkasında durdunuz, takibini yaptınız; ama, bugüne
değin ödenen, sadece ve sadece, yaklaşık 50 trilyon oldu ve 2005 yılı
bütçesinde bu konuda açıkça bir ödenek de yok değerli arkadaşlarım. Zamanı
gelince yedek fondan aktarırız deniliyor; hayır, hayır... Burada, afetin adı
konularak, bunun, 2005 yılında kapatılması gerekirdi. Biliyorsunuz, bu yıl da,
fındıkta, üretim, rekolte son derece düşük. Dolayısıyla, eğer, sosyal devlet
varsa, devlet devletse, fındık üreticisine, üreticisine, halkına sahip
çıkmalıdır, mağduriyetini gidermelidir ve afet karşısında, koruyucu kanatlarını
germelidir.
Bir başka örnek, Aydın'ın, İzmir'in, Balıkesir'in
zeytininde yaşandı. Burada da, ocak ayında olan don nedeniyle, yüzde 30
düzeyinde zarar yaşandı. Bu arada, yaprak solgunluğu hastalığı da görüldü; 500
000 zeytin ağacı kurudu. İzmir, Çanakkale, Balıkesir ve Aydın'da zeytincilikle
uğraşan üreticilerimiz, ciddî, büyük mağduriyet yaşadılar; ancak, bunun için
de, ortada, ne kaynak var ne fon var ne irade var ne de ödenek var.
Şunu da belirtmek istiyorum: Sayın Maliye Bakanım,
biliyorsunuz, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilleri, Trabzon Milletvekilimiz Sayın Akif Hamzaçebi'nin ilk imzasını
attığı önergeyle, fındık üreticisine hakkı olan ödeneğin verilmesi için talepte
bulundular; ama, siz ve AKP'li milletvekilleri reddettiniz; bunu da, buradan,
bu kürsüden halkıma ilan ediyorum, duyuruyorum; çünkü, siyaset, sorumluluktur;
siyaset, dik durmaktır; siyaset, halkın taleplerini bu kürsüden savunmaktır ve
eğer iktidardaysanız gereğini yapmaktır.
Değerli arkadaşlarım, geçen gün, Parti Genel
Merkezindeki odama Hakkâri Merkez İlçe Başkanımız geldi. Hakkâri Merkez İlçe
Başkanımız, 1994-1995 yıllarında Uzundere Belediye Başkanıydı. Cumhuriyet Halk
Partili, o yörenin çok zor koşullarında, bir Cumhuriyet Halk Partisi yöneticisi
olarak, orada, demokrasinin, parlamenter sistemin, ulusal bağımsızlığın
kavgasını veriyor. Uzundere'yi, bilmem biliyor musunuz; Irak'a sıfır mesafede.
Uzundere, bir can yer, müthiş bir tarım potansiyeli olan yer; bölgenin en güzel
cevizini, balını üreten yer, mısır da üretiyor, pirinç de üretiyor. O, ithal
ettiğimiz princin bir bölümünü biz Hakkâri'nin sınırdaki Uzundere Beldesinde
üretmekteydik; ama, gelin görün ki, bir başka afet yaşandı; keşke yaşanmasaydı;
ufak tefek kalıntıları olmakla beraber, çok şükür, aşıldı. O çatışma dönemini
gerilerde bıraktık; ama, ben, bu kürsüden, defeatle söz aldım, söyledim.
Abartılı bir güvenlik konsepti uygulamasının sonucu -o gerekiyordu o aşamada
belki, öyle uygun gördüler, olabilirdi- devlet, köy ve mezra boşalttırdı;
korucular, köy ve mezra boşalttırdı; güvenlik güçlerine karşı çatışanlar, köy
ve mezra boşalttırdı; ama, önemli olan neydi; önemli olan, devletin kusursuz
sorumluluk ilkesi altında, buralarda, gönüllülük ve güvenlik altında köye geri
dönüşü sağlayabilmesiydi. Ola ki, bazı yerler vardır, güvenliği sağlayamamış
olabilirsiniz; ama, o zaman da, oraları boşaltmış olan yurttaşlarımızın
mağduriyetlerini giderecek yeni yerleşim olanaklarını tanımak gerekirdi.
İşte, Uzundere Belediye Başkanımızın, o 5 000...
Arkadaşlar, 5 000 yurttaş... Kendi aralarında konuşan AKP'li milletvekili
arkadaşlarıma söylüyorum; arkadaşlar, orada bir yangın var; siz, sonra da
konuşabilirsiniz; ama, lütfen, arada sırada, orada olan bitene de bir kulak
verin. Güneydoğuda yangın var. Çatışma bitti; ama, insanlar, yaşam kavgası, o
koparıldıkları köy ve mezralardan kopan ekonomik bağları nedeniyle, sekiz on
yıldır, biraz evvel ifade ettiğim o bahçelerindeki cevizlerini toplayamıyorlar,
ballarını üretemiyorlar, pirinç üretimi yapamıyorlar, mısırlarını
üretemiyorlar; orası için diyorum. Diğer yörelerde, meşe odunundan ev
ekonomisine değin türlü ürünler giremiyor. Ee, giremiyorsa ne olacak... Ne
olacak; bir şekilde bu mağduriyetlerin karşılanması gerekir. Bahar ayında eski
belediye başkanı, şimdiki Hakkâri merkez ilçe Başkanımız Valiye gidiyor
"vazgeçtik evimize barkımıza yardım etmenizden; lütfen, şu yolumuzu
yapsanız da biz buraya gitsek" diyor.
Sayın Bakan, zapta geçsin diye söylüyorum. Vali
"mazotumuz yok, yapamıyoruz." diyor; ama, dün burada Sayın
Bayındırlık ve İskân Bakanı "bizim kaynak sorununuz yok" dedi,
böbürlendi; hangi konuyu açsan "söyleyin"dedi. İşte, ben söylüyorum
burada; Çukurca Uzundere yolu, kaynak bulun yapın.
Değerli arkadaşlarım, tabiatıyla, bir yasa çıkardık
burada. Bu yasa, terörle mücadeleden doğan zararların giderilmesine yönelik.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmemeleri kaydıyla ve devletle uzlaşmaları
kaydıyla mağdur olanların mağduriyetleri karşılığında, o uzlaşma kurulunun
uygun göreceği düzeyde -onun da çok alt düzeylerde olduğunu biliyoruz- mağdur
olanlara tazminat almaları olanağı yaratıldı.
Değerli arkadaşlarım, hâlâ lafta; biliyorum, yönetmelik
çıktı; ama, hâlâ -biraz evvel de sordum- bir tek dosyanın henüz bakanlığa
intikal etmişliği yok ve bütçede de bu konuda ödenek yok. Hele bir gelsin de,
kim öle kim kala!.. Sayın Başbakanın, Avrupa Birliği konusundaki stratejisinde
olduğu gibi; "kim öle, kim kala! Hele bir dosyalar gelsin, sonra görürüz,
yaparız" anlayışı.
Sayın Maliye Bakanı; "KİT'leri, baba baba
satarım"demiştiniz. Ben, sizden bir başka babalık yapmanızı istiyorum.
İnanıyorum ve biliyorum ki, evinizde çok iyi bir babasınız; ama, lütfen, şu
doğuda, güneydoğuda ve diğer yörelerde afet altında ezilen insanlarımıza bir
iyilik yapın, onlara da bir babalık yapın.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Yatırım harcamaları
MADDE 11. - a) 2005 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz.
Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler
kapsamındaki yıllara sarî işlere (finansmanı ikili işbirliği çerçevesinde dış
proje kredisi ile sağlanacak olan projelerden kurulu gücü 500 MW üzerinde olan
baraj ve hidroelektrik santral projeleri hariç) 2005 yılında başlanabilmesi
için proje veya işin 2005 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin % 10'undan az
olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler
"2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar" hükümlerine uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri
içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.
Silahlı Kuvvetler bütçesinin programlarında (03)
ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskân
ve tesisleriyle NATO altyapı yatırımlarının gerektirdiği inşa ve tesisler ve
bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik hedef plânı içinde yer alan alım
ve hizmetler Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp,
2005 Yılı Yatırım Programına ek yatırım çizelgelerinde yer almaz.
b) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli
idarelerin yatırım programında ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık
projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme ve tamamlama
projelerinin detay programları ile alt harcama kalemleri itibarıyla tadat
edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin alt harcama kalemleriyle
ilgili işlemlerde "2005 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar" hükümleri uygulanır.
c) 2005 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projelerden ilgili Bakanın onayı ile il özel
idarelerince valinin yetki ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi uygun
görülenlerin bedelleri, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak
üzere hizmetin ait olduğu il özel idaresine ödenir. Mahalli hizmet niteliği
taşıyan işler, bu fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde program ve proje
safhasında da valilerin yetki ve sorumluluğuna devredilebilir.
Bu şekilde yürütülecek projelerin etüt, keşif ve
kontrollük hizmetleri ilgili bakanlık ve genel müdürlüğün il teşkilâtlarınca
ihale edilmek suretiyle yaptırılması ve bedellerinin ödenmesi valinin onayı ile
il özel idarelerince gerçekleştirilir.
d) 2005 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişiklikler için "2005 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" da yer
alan usullere uyulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, Sayın Bakan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarının 11 inci
maddesi üzerinde, Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, yatırım harcamalarıyla ilgilidir. Eski bir
Planlamacıyım. Kamu yatırımlarının, hangi disiplin altında, hangi kurallar
içerisinde ele alınması gerektiği konusunda uzun yıllar mesai vermiş olan
arkadaşlarınızdan birisiyim. Kamu yatırım paketinin giderek daraldığı, giderek,
Türkiye'nin gerek kırsal gelişme ve gerekse sanayileşme sürecine katkısı
açısından anlamını ve önemini yitirmekte olduğu bir dönemde 2005 yılı bütçesini
ve bu maddeyi görüşmekteyiz.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle bir tespit yapmak
istiyorum; benden evvel, Devlet Planlama Teşkilatımıza ilişkin görüşmelerde,
değerli arkadaşım görüşlerini ifade etti; hangi dayanakla, biz, bu yıl, planla
hangi ilişki içerisinde bu bütçeyi görüşmekteyiz? İçtenlikle bunu kendimize
sorduğumuz zaman, 2005 yılı bütçesiyle gerçekten bir beş yıllık plan
stratejisinin bütünlüğü içerisinde ele alınmış bir makro denge, ele alınmış bir
onunla bütünleşik projeler ve yatırımlar bütünlüğü olmadığını görebiliyoruz.
Tabiatıyla bu bütçenin bir makro dengesi var,
tabiatıyla o anlamda kendi yıllık çerçevesi içerisinde bir bütünlüğü var, bir
tutarlılığı var, bir içsel tutarlığı; ama, bir başka şey daha var; 2005, 2006
ve 2007 yıllarını kapsayan, IMF'yle önümüzdeki günlerde imzalanacak olan niyet
mektubu çerçevesi içerisinde fiilen uygulamaya girecek olan üç yıllık bir
programın bağlantısı olarak sunulmakta.
Değerli arkadaşlarım, iki yıl evvel, seçimlerden önce
"IMF'yi defterden sileceğiz" dediniz; bunu siz dediniz, Sayın
Başbakan dedi; ama, gelin görün ki, o günden bugüne, giderek, IMF'yle son
derece teslimiyetçi, son derece bağımlı bir siyasetin içerisine girdiniz.
Tabiatıyla IMF'yle ilişki kurulur. IMF bizim de aidat
ödediğimiz bir uluslararası kuruluş; ama, elinizi vicdanınıza koyun; IMF'yle
ilişki, giderek, Türkiye'nin yapılanması, Türkiye'nin kalkınması,Türkiye'nin
sanayileşmesi,Türkiye'nin tarım politikalarının belirlenmesi, bölgesel kalkınma
konularında kendi ulusal irademizle belirleyeceğimiz hedef ve stratejiler
dışında bir çerçeveye oturtulmuş bir perspektifi Türkiye'ye dayayan bir
ilişkiye dönüştürüldü.
Geçenlerde, IMF'nin Türkiye temsilcisi çok açık bir
şekilde ifade etti -okumuşsunuzdur, biliyorsunuzdur- IMF'nin Türkiye'deki
misyonunun ve IMF aracılığıyla geliştirilen üç yıllık programın temel hedefi,
borçların daha hızlı bir şekilde geri ödenmesi ve bu borç ödemesinin bir
şekilde garanti edilebilmesi.
Tabiatıyla, Türkiye borçlarını ödeyecek; ama,
Türkiye'nin, borçlarını gerçekten, ödeyebilmesi için, bu maddede ifade edilen
yatırımları -üretken yatırımları- gerçekleştirmesi; o, son birkaç yıldır
giderek kendi içerisinde güdükleşen, üretkenliğini ve verimliliğini yitiren,
üretim düzeyi düşen tarımını geliştirmesi; kamu kesimiyle ve özel kesimiyle,
ülkede yaratılacak uygun yatırım atmosferi içerisinde, dışarıdan borç alarak,
yatırımlarını ve gelişmesini borca bağlı kaynaklarla finanse ederek değil,
doğrudan yabancı sermayeyi çekerek ve kendi girişimcisine yatırım alanları
açıp, onu destekleyerek, bir birikim yaratması lazım.
Arkadaşlarım, Türkiye'nin eli kolu bağlandı. Türkiye,
IMF istiyor diye, bir üç yılını daha borçlarını... Şu anda, yaklaşık 15 milyar
dolar... 10 milyar dolar para gelecek, onunla borçlar bir kez ödenecek, geriye
bir daha uzayacak, bunun faizi var. Bir taraftan da içborçların, her yıl
bütçenin asgarî üçte 1'inden fazlasını götüren o içborç faizleri; eliniz
kolunuz bağlanmış.
Değerli arkadaşlarım, emin olunuz ve biliniz, bunu
söylemek belki de bir görev, bir borç; üç yıllık, IMF ile kurmaya çalıştığınız
ve belki de, AB ile ilişkiler için zorunluydu diye kendinizi tatmin etmeye
çalıştığınız ilişki, biliniz ki, sizi, ilk genel seçimlerde, sandığa gömecek, bunun
altında kalacaksınız değerli arkadaşlarım; çünkü, bu ilişkide emek yok, bu
ilişkide çiftçi yok, bu ilişkide memura, emekliye maaş yok, esnafa hayat yok,
olması mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin önünü açabilmesi için
oturup ciddî ciddî düşünmesi ve önümüze bir dayatma olarak getirilen bu üç
yıllık program yerine, onu erteleyerek, onu gündemden çıkararak, onbeş yıllık
bir atılım perspektifini, stratejisini tartışmaya alması, geliştirmesi ve o
stratejiyi getirip, burada, sizlerin, bizlerin onayına sunması gerekir.
Türkiye'nin, hele Avrupa Birliği ile girilmiş olan yeni ilişki içerisinde,
gelişmesine bir kez daha uzun perspektifli bakması gerekiyor. IMF, üç yıla
bakıyor; üç yılda bunlar bana paramı geri ödeyecek mi ödemeyecek mi diye
bakıyor. Türkiye'nin ise, çok daha geniş, uzun perspektifli bir bakışa ihtiyacı
var.
Bu stratejinin tartışılmasına sizler de bizler de,
aydınlar da üniversiteler de, üreticiler de sendikalar da, işadamları da
çalışanlar da, herkes... İyi bir organizasyon altında Devlet Planlama
Teşkilatının, Maliye Bakanlığımızın katkılarıyla bir çalışma yapılır, bu
geliştirilir. Geçmişte yaptık. Türkiye bunu tekrar yapar. Mesele irade, mesele
paçayı IMF'ye kaptırmamak, mesele, gerçekten, günü kurtarmak düşüncesinden
sıyrılmak.
Biraz evvel ifade ettim. Şöyle düşünmeyin değerli
arkadaşlarım: On yılda kim öle kim kala! On yıl sonra en azından bizim
çocuklarımız kalacak. Çoğunuz kalacaksınız. Ben kendimi bilemeyebilirim; ama,
Türkiye Parlamentosu kalacak. Türkiye genç bir nüfus. Onları düşünerek,
esasında, ekonomiye, bütçeye, programa, plana çok daha iyi bakmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin böyle uzun
perspektifli bir atılım stratejisine ihtiyacı var. Eğer böyle bir süreçle,
böyle bir yeniden bakışla olayı ele alırsak, o zaman 2005 yılı bütçesini de,
öyle bir perspektifin geçiş yılı, geçiş programı olarak alabiliriz. Bakınız, bu
yıl -başta da ifade ettim- Sekizinci Beş Yıllık Planın son yılı. Ortada ne plan
var ne pilav! Kalmamış, ilişki yok. Ortada, işte, şuradan gelecek bu borçla,
buraya yapılacak faiz ödemeleriyle, zorunlu olan ödemelerle, personel
giderlerimizle çatmaya çalıştığımız bir bütçe.
Kimse kendini kandırmasın bu yıl geçen yıldan daha
fazla yatırım yapıyoruz diye. Ortada yatırım matırım yok. Bakınız, yabancı
sermaye gelecek diyoruz. Yabancı sermaye, üç yıl sonra, Türkiye IMF'ye olan
borçlarını ödedi diye gelmez.
Tabiî, IMF'yle ilişkilerin iyi olması, ülkede güven
ortamının sağlanması açısından önemli. Ben, IMF'yle kavga edelim demiyorum;
ama, değerli arkadaşlarım, lütfen, Türkiye Cumhuriyeti, seksenbeş yıllık
cumhuriyetimiz, kimin borcunu ödememiş, hangi borcu takmış?! 1980 yılında
toplam kamu borcu 13 600 000 000 dolardı; o da, dışborçtu. Bu çarkı durdurmamız
lazım, bu çarkı tersyüz etmemiz lazım. Bu bir irade meselesidir ve ben, burada,
bu kürsüden şöyle bir talepte bulunmaya hiç gocunmuyorum; hakkımız olduğunu
düşünüyorum.
Bence, o dünya barışı için, dünya güvenliği için
sınırsız sorumlulukları yıllar boyu üstlenmekte olan, bu uğurda sınırsız harcamalar
yapmakta olan, jeopolitik konumu nedeniyle son derece boyutlu sorumlulukları
üstlenmekte olan Türkiye'nin, IMF'den -şu andaki durumu itibariyle- 15 milyar
veya 17 milyar dolarlık alacağını, en az beş yıllık bir rahatlama döneminin,
bir bekleme döneminin ötesine ertelemesi konusunda, böyle bir talebi yapması
konusunda, anasının ak sütü gibi helal hakkı vardır. Yeter ki, bunu istemeyi
bilelim; yeter ki, bu talep için dik durarak, İsveç Başbakanının -bugün, Türk
kökenli bayan İsveç milletvekilinin de ifade ettiği gibi- İsveç Dışişleri
Komisyonunda ifade ettiği "Türkiye direnemedi" tespitinden ders alıp,
eğer, orada direnemediysek, kalkıp IMF önünde direnelim. Çünkü, sonuçta IMF de,
ardında olan güçler de, Türkiye'nin güçlü olmasını istiyor. Yoksa, 15-20 milyar
dolar şimdi ödenmiş, sonra ödenmiş... Yeter ki, Türkiye, kaynaklarını çok
belirgin bir strateji içinde gerçekten üretken bir ekonomi için, gerçekten
üretken bir piyasa ekonomisi için -ki, biz ona "sosyal piyasa
ekonomisi" diyoruz- bütün üretici güçlerini seferber edebilsin.
Değerli arkadaşlarım, özetle, neoliberal politikalara
son verecek, üretim ekonomisine geçecek, IMF ile teslimiyetçi ilişkileri
bitirecek ve bu bağlamda, tüm üretim sürecini ayağa kaldırabilecek, zor; ama,
akılla, planla bunu yapabileceğimiz bir sürece ihtiyacımız var.
Ben, sözlerime son verirken, bu yeni yılda... Hayır,
ben bir kez daha söz alacağım, iki gün sonra, o zaman söylemek istiyorum.
Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısını
arayın lütfen.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, bir sorunuz var galiba;
buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Maliye
Bakanımız burada yok; kendisine yöneltmek istiyordum; geldiklerinde sorarım.
Bir dahaki sefere.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sağ olun Sayın Koçyiğit.
Maddeyi oylarınıza sunup, karar yetersayısını
arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.59
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
17.10
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 42 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMiSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
l. - 2005 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S.
Sayısı: 706) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Önceki oturumda, tasarının 11 inci maddesinin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
12 nci maddeyi okutuyorum:
Katma bütçeli idarelere Hazine yardımı
MADDE 12.- Katma bütçeli idarelerin bütçelerini
denkleştirmek amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin Hazine yardımı tertiplerine
ödenek ve karşılığı ilgili katma bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılan
miktarlardan, bu amaca göre fazla olduğu tespit edilen kısımlar, yıl sonunda
Hazine Müsteşarlığı ile mutabakat sağlanmak suretiyle ilgili idarelere
ödenmeyerek Maliye Bakanınca iptal edilir.
Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü dışındaki katma bütçeli idarelerin yıl sonuna göre
Maliye Bakanlığınca tespit olunacak bütçe fazlaları genel bütçeye gelir
yazılır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
Resmî taşıtlar, demirbaş eşya ve levazım
MADDE 13. - a) 1. Bu Kanuna bağlı (T) işaretli cetvelde
yer alan taşıtlar ancak çok acil ve zorunlu hallere münhasır olmak kaydıyla
ilgili kurumun talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerinde Bakanlar Kurulu
kararı ile edinilebilir.
2. 5.1.1961 tarihli ve 237 sayılı Kanun kapsamında
bulunan kurumlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul
ve kuruluşları, binek veya station-wagon cinsi taşıt ihtiyaçlarını yabancı
menşeli taşıt kullanılmamak kaydıyla hizmet alımı suretiyle de
karşılayabilirler. Bu durumda, söz konusu kurumların mülkiyetlerinde
bulunduracakları ile hizmet alımı yoluyla temin edecekleri binek veya
station-wagon cinsi taşıtların toplamı, 31.12.2004 tarihi itibarıyla
mülkiyetlerinde bulundurdukları ile hizmet alımı yoluyla kullandıkları binek
veya station-wagon cinsi taşıtların toplam sayısını hiçbir surette aşamaz.
Ancak, hizmet genişlemesi veya zorunluluk arz eden hallerde, bu sayıyı aşan taşıtların
hizmet alımı yoluyla temin edinilebilmesi için Maliye Bakanlığının uygun görüşü
alınır.
Kurumlar, 237 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca
ekonomik ömrünü doldurmuş olduğu veya bakım-onarım ve işletme giderleri ile
diğer maliyet unsurları dikkate alınarak hesaplanacak toplam yıllık
maliyetinin, hizmet alımı suretiyle temin edilecek taşıtların yıllık hizmet
alım maliyetinden yüksek olacağı tespit edilen binek ve station-wagon cinsi
taşıtlarını yetkili tasfiye birimleri aracılığıyla tasfiye edebilirler.
3. Vakıf, dernek, sandık, banka, birlik, firma, şahıs
ve benzeri kuruluş veya kişilere ait olup (2) numaralı bent kapsamındaki kamu
kurumlarınca kullanılan taşıtların giderleri için, kurum bütçelerinden hiçbir
şekilde ödeme yapılamaz.
4. Kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşlarına ait
taşıt sayısını azaltmak ve taşıt bakım-onarımı ile akaryakıt giderlerinde
israfa yol açmamak amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmaya, önlemleri almaya,
sınırlamalar getirmeye Maliye Bakanının teklifi üzerine Başbakan, kamu
görevlilerinden kimlerin resmî taşıtlar yerine ticarî taşıtlardan
yararlanacağına ve ticarî taşıtlardan yararlanacaklara yapılacak ödemeler ile
bunlara ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
5. Emniyet Genel Müdürlüğüne kurum, kuruluş, dernek ve
vakıflarca hibe edilecek taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek
bulunmaksızın Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
4645 sayılı Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Araç, Gereç,
Mal ve Malzemelerin Satış, Hibe, HEK ve Hurda Durum ve İşlemleri ile Hizmet
Satışına Dair Kanun hükümleri çerçevesinde Emniyet Genel Müdürlüğüne ait
taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve
adedi İçişleri Bakanının talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine alınacak
Bakanlar Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla 4734 sayılı Kanuna tâbi
olmaksızın mübadele yoluyla yenileri ile değiştirilebilir. Aradaki fiyat farkı,
bütçeden veya Türk Polis Teşkilâtını Güçlendirme Vakfı gelirlerinden
karşılanır.
b) Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli
idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, sosyal
güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş
diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri,
bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerindeki ihtiyaç fazlası eşya ve
levazımın tespiti ile bunların kuruluşlar arasında bedelsiz olarak
devredilmesine veya tasfiye edilmesine ilişkin esas ve usûller Maliye
Bakanlığınca düzenlenir. 3.7.2003 tarihli ve 4916 sayılı Kanunun 37 nci maddesi
hükmü saklıdır. Diğer kanunların bu fıkraya aykırı hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
Sağlık ödemelerinin tetkiki
MADDE 14. - Tedavi kurum veya kuruluşlarına yapılacak
ödemelerin tetkiki amacıyla saymanlara yardımcı olmak üzere Maliye Bakanlığınca
belirlenecek saymanlıklarda Sağlık Bakanlığının merkez ve taşra teşkilâtında
tabip ve eczacı kadrolarında çalışan personel, bu personelin bulunmadığı
durumlarda diğer kamu kurum ve kuruluşlarında bu unvanlarda çalışan personel,
asli görevlerinin yanında talep üzerine Sağlık Bakanlığının ya da ilgili kurum
veya kuruluşun izni ile Maliye Bakanlığınca görevlendirilebilirler.
Söz konusu tetkikin yapılacağı saymanlıklar,
görevlendirilecek personelin sayıları ile bunların çalışma esas ve usûlleri
Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca müştereken belirlenir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bütçe Uygulamasına İlişkin
Hükümler
Aktarma
MADDE 15.- a) Maliye Bakanı;
1. Aynı kuruluş bütçesi içinde "Personel
giderleri" ile "Sosyal güvenlik kurumlarına Devlet primi
giderleri" tertipleri arasında fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma
ayırımına bakılmaksızın aktarma yapmaya,
2. Kuruluş bütçelerinin "Personel giderleri"
ile "Sosyal güvenlik kurumlarına Devlet primi giderleri"
tertiplerinde yer alan ödenekler ile Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği" tertibinde yer alan ödeneklerden gerekli
görülen tutarları Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek"
tertibine aktarmaya,
3. Hizmeti yaptıracak olan kuruluşun isteği üzerine
bütçesinden, yıl içinde hizmeti yürütecek olan daire veya idarenin bütçesine,
gerektiğinde Hazine yardımı ile ilişkilendirilmek suretiyle fonksiyonel
sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli
işlemleri yapmaya,
4. Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında carî yıl içinde yapılan
hizmetlerin bedellerini karşılamak amacıyla varılacak mutabakat üzerine, ilgili
bütçeler arasında karşılıklı aktarma yapmaya,
5. (4) numaralı bentte belirtilen bütçelerde yer alan
Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmâl ve tedarik
hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından
yürütülmesi halinde ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak aktarmaya,
6. "2005 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar"a uygun olarak yılı yatırım
programında yapılacak değişiklikler gereği, değişiklik konusu projelere ait
ödeneklerle ilgili her türlü aktarmayı yapmaya,
7. Mevcut üniversitelerden yeni açılacak üniversitelere
intikal eden enstitü, fakülte ve yüksek okulların bütçelerinde yer alan
ödenekleri, bu enstitü, fakülte ve yüksek okulların bağlandığı üniversite
bütçelerine aktarmaya,
8. Kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden teşkilâtlanması
sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması ve kesinhesapların hazırlanması ile
ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri ile gerekli
düzenlemeleri yapmaya,
9. Aynı kuruluş bütçesi içinde fonksiyonel ve ekonomik
sınıflandırma ayırımına bakılmaksızın aktarma yapmaya veya kuruluşların bütçelerinden
Maliye Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertiplerine aktarma yapmaya,
Yetkilidir.
Yıl içinde diğer bir daireye veya idareye aktarılan
ödeneklerle ilgili hizmetin yürütülmesinden bütçesine aktarma yapılan daire
veya idare sorumludur.
b) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli
idarelerin "Gayrimenkul Alımları ve Kamulaştırması" ile ilgili
tertiplerine (kamulaştırmadan doğan tezyid-i bedel ödemeleri için yapılan
aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz. Ancak, zorunlu hallere münhasır olmak üzere,
kuruluşların bütçelerinde yer alan "Gayrimenkul Alımları ve
Kamulaştırması" ile ilgili tertiplere Maliye Bakanlığı bütçesinin
"Yatırımları Hızlandırma Ödeneği" veya "Yedek Ödenek"
tertibinden aktarma yapılabilir.
c) Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
(07.82.36.00-01.1.2.00-1-08.2), (07.82.30.00-04.1.1.00-1-07.2),
(07.82.30.00-04.1.1.00-1-05.6), (07.82.32.00-01.2.1.00-1-08.2) tertipleri
arasında herhangi bir sınırlandırmaya tabi olmaksızın aktarma yapmaya veya bu
tertiplerde yer alan ödenekleri Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yeni açılacak
bir tertibe aktarmaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan ile ilgili
Devlet Bakanının teklifi üzerine Maliye Bakanı yetkilidir. Aktarılan bu
ödeneklerin kullanımına ilişkin mevcut usul, esas ve şartları değiştirmeye ve
yeni usul, esas ve şartları tespit etmeye Maliye Bakanlığının uygun görüşü
üzerine Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan ile ilgili Devlet Bakanı
yetkilidir.
d) Kültür ve Turizm Bakanlığı 2004 Malî Yılı Bütçesinin
21.01.33.00 kurumsal kod, 08.2.0.00 fonksiyonel kod ve (6) finansman koduna
ilişkin tertiplere kaydedilen ödeneklerden harcanmayan tutarlara kadar, 2005
Malî Yılı Bütçesinin 21.01.33.00 kurumsal kod, 08.2.0.00 fonksiyonel kod ve (1)
finansman kodunda yer alan (05) ekonomik koda ilişkin tertiplerine ödenek
eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2005 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının 15 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
2005 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 15 inci maddesi,
bütçe uygulamasına ilişkin hükümleri içermektedir. Burada getirilen hükümler,
Maliye Bakanının, esasen çok yüksek olan ve son iki yıldır giderek artan
yetkilerini doruk noktasına ulaştırmaktadır. 15 inci maddenin 9 uncu
fıkrasıyla, Maliye Bakanı, aynı kuruluş bütçesi içinde fonksiyonel ve ekonomik
sınıflandırma ayırıma bakmadan aktarma yapmaya veya kuruluş bütçesinden Maliye
Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertiplerine aktarma yapmaya yetkili
kılınmıştır. Aslında, Maliye Bakanının ödenek aktarma yetkisi, 1050 ve 5018
sayılı Yasalarda da yer almaktadır; ancak, 5018 sayılı Yasada, Maliye
Bakanının, diğer kamu kuruluşlarının bütçesinden Maliye Bakanlığı bütçesinin
yedek ödeneğine aktaracağı miktar, genel bütçe ödeneklerinin yüzde 2'siyle
sınırlandırıldığı halde, hem 5234 sayılı Yasayla 2004 Yılı Bütçe Kanununda hem
de 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında yüzde 2 sınırlamasına yer
verilmemiştir.
Kaldı ki, Maliye Bakanının yetkilerini artıran
maddeler, 15 inci maddeyle de sınırlı değildir. Örneğin, 2005 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 20 nci maddesinde, yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan alınan bağış,
hibe ve yardımların, gereğine göre, bütçeye gelir veya ödenek kaydedilmesi için
Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır. Oysa, 2003 tarihli Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununda, kamu idarelerine yapılan her türlü bağış, hibe ve
yardımların, onların bütçelerine gelir kaydedilmesi öngörülmektedir. Aslında,
söz konusu kanunda, yani Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda, merkezî
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasında ödenek aktarmalarının
kanunla yapılacağı hükme bağlanmıştır. Gene, aynı kanunda, (I) sayılı cetvelde
yer alan kamu idarelerinin bütçelerine aktarmak üzere, Maliye Bakanlığı
bütçesine, genel bütçe ödeneklerinin yüzde 2'si kadar yedek ödenek
konulabilmesi öngörülmektedir.
2005 yılı bütçe kanununda, Maliye Bakanına, aynı
kuruluş bütçesi içerisinde, fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma ayırımına
bakılmaksızın aktarma yapma ve kuruluşların bütçelerinden Maliye Bakanlığı
bütçesinin yedek ödenek tertiplerine aktarma yapma yetkisinin verilmesi
Anayasaya aykırıdır değerli arkadaşlarım; çünkü, bu yetkiyle, Maliye Bakanı,
bütçe kabul edilip yasalaştıktan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı
tahsisleri değiştirme hakkını elde etmektedir. 1050 sayılı Muhasebei Umumiye
Kanununun 35 inci maddesinde "Meclis, genel bütçe kanununun metnini madde
madde, gelir ve gider cetvellerini bölüm bölüm görüşür" hükmü yer
almaktadır. Anayasanın 162 nci maddesinin dördüncü fıkrası ise, Genel Kurulda
bölümler üzerinde ayrıca görüşme yapılmayacağını ve okunup oylanacağını
öngörmektedir.
Yasama organı, kuruluşların bütçe ödeneklerine ilişkin
iradesini bölümler itibariyle ortaya koyduğundan, söz konusu bölümlerde,
örneğin bir kurum veya kuruluşun bütçesinin eğitim harcamalarına ilişkin
bölümünde bir değişiklik yapılması, ancak, yasa yoluyla gerçekleştirilebilir.
Bir diğer deyişle, 2005 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında, Maliye Bakanına, aynı
kuruluş bütçesi içinde fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma ayırımına
bakılmaksızın ödenek aktarma yetkisi verildiğinden, 2004 yılı bütçesi gibi 2005
yılı bütçesi de fonksiyonel sınıflandırmaya göre oylanıp kabul edileceği için,
Maliye Bakanına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini değiştirme yetkisi
verilmiş olmaktadır. Maliye Bakanına bu konuda bir yetki verilmesi, yasama
organının iradesine ve dolayısıyla da Anayasaya aykırıdır. Bu, ölçüsüz bir
yetki devridir; bu, yasama organının görevinin yürütme organına devredilmesi
sonucunu yaratmaktadır; bunu normal karşılamak mümkün değildir.
Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konuyu sorguladığımızda,
Sayın Maliye Bakanı, 2005 yılı bütçesinin geçiş yılına denk geldiğini, 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 2005 yılında yürürlüğe
gireceğini belirtti. 2005 yılı bütçesinin, 2004 yılında 1050 sayılı Kanun
hükümlerine göre hazırlandığını, gelecek sene 5018 sayılı Kanunun geçerli
olacağı için sorun çıkmayacağını ifade etti. Analitik bütçe uygulamasına bazı
kuruluşların ayak uyduramadıklarını ve alınan bu yetkilerle yapılan yanlışların
düzeltileceğini açıkladı. Devlet hizmetlerinin aksamaması için yetki
aldıklarını belirtti ve mevzuata aykırılık olmadığını ifade etti.
Sayın Bakanın "mevzuat" derken neyi
kastettiğini ben anlayabilmiş değilim; ancak, 2005 yılı bütçesinde yer alan
bazı hükümlerin Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ve Anayasaya aykırı
olduğundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Kaldı ki, 5018 sayılı Kanunun
yürürlüğe girmesi, gerçi bir yıl ertelenmiştir; ama, 2005 yılı bütçe kanununun
5018 sayılı Kanunun ilkeleri çerçevesinde hazırlanmaması için hiçbir sebep
yoktu. Söz konusu ilkeler 2005 yılı bütçe gerekçesinde yer almaktadır ve bu
ilkeler, kamu idarelerinin inisiyatifinin artırılması, uygulamaya esneklik
getirilmesi, merkezî yönetimdeki kamu idarelerine bütçe içinde ödenek aktarma
olanağı tanınması olarak açıklanmaktadır.
Bu ilkeler dikkate alınsaydı, Maliye Bakanı yerine,
kamu idarelerine kendi bütçeleri içerisinde aktarma yapma olanağı
sağlanabilirdi.
Sayın milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanını,
kendisinden önceki tüm Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlarından daha yetkili
hale getiren yetki devirleri bütçe kanunlarıyla da sınırlı değildir. Örneğin,
5220 sayılı Kanun, Maliye Bakanına, Sağlık Bakanlığına ait tüm tahsisli
taşınmazları satma yetkisini vermektedir. Yine, bazı gelir ve giderlerin,
bütçenin gelir ve gider kalemleriyle ilişkilendirilmeden özel hesaplarda
takibine ilişkin hükümler artık bütçe kanununda yer almamaktadır; ancak, aynı
sonuç 5234 sayılı Kanunla sağlanacaktır. Çünkü, söz konusu kanunun bazı
maddelerinde, bazı gelirlerin bütçenin gelir ve gider kalemleriyle ilişki
kurulmadan muhasebeleştirilmesi için Maliye Bakanına yetki verilmiştir.
Ayrıca, 5217 sayılı Kanunun 1 inci ve 31 inci
maddeleriyle, özel gelir ve özel ödenek kaydı için Maliye Bakanına verilen bazı
yetkiler kaldırılmışsa da, özel ödenek ve özel gelir kaydına olanak veren tüm
yasa hükümleri yürürlükten kaldırılmış değildir.
Değerli arkadaşlarım, bunun dışında, bu konuda
birbirleriyle çelişkili uygulamalar da vardır. Örneğin, 2828 sayılı Kanunun 31
inci maddesiyle, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ait taşınmazların
satışından veya kiraya verilmesinden elde edilen gelirlerin özel ödenek olarak
kaydedilmesi öngörülmektedir. 2005 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 38 inci
maddesinin altıncı fıkrasında yapılan düzenlemeyle, hükümet, Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ait taşınmazların satışından veya kiraya
verilmesinden elde edilen gelirin yüzde 30'unun özürlü hizmetlerinde
kullanılmak üzere özel gelir kaydedilmesine izin vermemiştir. Ancak, aynı
hükümet, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen bölünmüş yollarda
(duble yollarda) veya devlet ve il yollarının yapım ve bakım hizmetlerinde
kullanılmak üzere, 775 sayılı Kanuna göre, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
emrine verilen taşınmazlar ile Karayolları Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde
bulunan taşınmazların satışından elde edilen gelirlerin ve Hazine adına tescil
edilmiş olan taşınmazlardan uygun görülenlerin satışından sağlanacak olan
gelirlerin bütçeye özel gelir ve ödenek olarak kaydedilmesi için Maliye
Bakanına yetki vermiştir. Bu, iktidarın ne kadar ilkesiz davrandığının bir
göstergesi değil de nedir?! Özürlülerden esirgenen bir sınırlı olanak, çok daha
geniş bir şekilde duble yollara tanınmıştır.
Gene 5217 sayılı Yasanın 25 inci maddesiyle,
Karayolları, kapatılan Köy Hizmetleri ve Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüklerinin, tüzelkişilerden gelen talepler doğrultusunda verdikleri
hizmetten alacakları gelirleri özel ödenek ve özel gelir olarak kaydetmesi için
Maliye Bakanına yetki verilmiştir.
2005 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu
Tasarısında da, söz konusu gelirleri ertesi yıla devretmesi için Maliye
Bakanına yetki tanınmıştır.
Ayrıca, hazine arazilerinin ve kamu taşınmazlarının
satışı konusunda Maliye Bakanının ne kadar yetkili olduğu hepimizin malumudur.
Tek bir bakanlıkta ve bakanda bu kadar yetki toplanması, demokratik ve
katılımcı bir yönetim anlayışıyla bağdaşmadığı gibi, kaynakların en etkin
şekilde kullanılması açısından da doğru değildir; çünkü, sayın milletvekilleri,
kaynakların etkin kullanılması, her şeyden önce, planlı ve programlı bir
yaklaşımla gerçekleştirilebilir. Oysa hükümet, ne yazık ki planlı ve programlı
bir yaklaşımdan çok uzaktır. Plan, program ve bütçe bağlantısının kurulmaması,
değişik adlarda çok sayıda plan, program ve projenin birbirleriyle ve kalkınma
planıyla bağlantıları kurulmadan ortada olması, ciddî bir vergi reformunun
henüz gündeme getirilmemesi, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak için bir
girişim yapılmaması, kentlerin, kurumların, ekonominin ve toplumun gelecekteki
ihtiyaçları hiç dikkate alınmadan, hazine arazilerinin ve kamu taşınmazlarının
satılması, yabancılara satılan toprakların ileride yol açacağı sorunlar gözardı
edilerek yapılan yasal düzenlemeler, ne kadar plansız ve programsız hareket
ettiğimizin kanıtlarıdır. Kaldı ki, buna pek çok başka örnek de eklenebilir.
Bugün yaptığı konuşmada, Sayın Bakan, kaynak sorunu
olmadığını ve her ihtiyaç için kaynak bulabileceğini söyledi. Hatta, kaynak
için kendisine başvurulmasını istedi. Ben, bu açıklamayı çok hayretle
karşıladım sayın milletvekilleri. Sanıyorum ki, bu açıklamayı yaparken, Sayın
Bakan, içinde bulunduğumuz koşulları bir an için unuttu. Bütün hazine
arazilerinin satılması ve tüm kamu tesislerinin özelleştirilmesi bir amaç
olarak kabul edildiğine ve iktidar, bu yönde kararlı bir şekilde ilerlediğine
göre, Sayın Bakanın, gerçekten kaynak bolluğu içinde olması mümkündür; ancak,
eğer bu doğru ise, Sayın Bakan, bu kaynakları neden kullanmıyor?! Nüfustaki
hızlı artışa ve ihtiyaçların yeterli düzeyde karşılanmamasına rağmen, neden
bütçe üzerindeki ödenekleri 2004 yılına göre sadece binde 9 oranında artıyor?
Neden, tarım üreticilerini desteklemiyorsunuz? Neden, eğitime, sağlığa daha
fazla kaynak ayırmıyorsunuz? Neden, memurlarınızı, emeklilerinizi insan onuruna
yaraşmayan koşullara mahkûm ediyorsunuz? Neden, işçilerin taleplerini dikkate
almıyorsunuz? Bu "neden"ler çok artırılabilir. Eğer, iflas etmiş bir
mirasyedi gibi, toplumun birçok taşınmazını ve tesisini satıp gerçekten büyük
bir bolluğa kavuşmuşsanız -ki, Bakan öyle diyor- neden, çeşitli alanlara
gerekli ödenekleri tahsis etmiyorsunuz? Kaldı ki, bir Maliye Bakanı, bu kanalla
elde edilen kaynaklardan övünerek değil, içi sızlayarak, biraz da utanarak söz
etmelidir diye düşünüyorum.
Hükümetlerin görevleri, geçmiş kuşaklardan aldıkları
mirası, gelecek kuşaklara, azaltarak, sıfıra indirgeyerek değil, artırarak
aktarmak olmalıdır.
Hükümet, yabancı yatırımların kaynak açısından ne kadar
önemli olduğunu her vesileyle gündeme getirmekte, 2004 yılında bu konuda
kaydedilen artışı da, iftiharla, yabancı yatırımlardaki olumlu gelişmenin bir
kanıtı olarak ileri sürmektedir.
Sayın milletvekilleri, bir defa, 2004 yılında
kaydedilen yabancı sermaye girişinin yarısından fazlası arazi satışlarından
gelmektedir ve onunla ilgilidir. Kaldı ki, tam üyelik müzakerelerinin ucunun
açık olması, her aşamada Avrupa Birliği iradesiyle kesilebilmesi, müzakerelerin
tam üyelikle sonuçlanmama olasılığının, Avrupa Birliği tarafından tekrar tekrar
vurgulanması, tüm müzakereler olumlu gelişse ve sonuçlansa da, Avrupa Birliği
ülkelerinin referanduma başvurabilmeleri ve halkoylamasıyla tam üyeliğin
reddedilme olasılığı, yabancı yatırımlar konusunda büyük hayaller kurmayı
mümkün kılmamaktadır.
O nedenle, iktidarı, gerçekçi olmaya, geçmiş
kuşaklardan devraldığımız mal varlıkları ve en değerli tesisler, araziler
tümüyle elimizden çıkmadan, bütçe dengesini sağlayacak, borçların, toplam borç
stokunu artırmadan ödenmesini gerçekleştirecek önlemler üzerinde çalışmaya
davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keleş.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi okutuyorum:
Geçen yıllar borçları
MADDE 16. - Yılın sonuna kadar ödenemediği gibi emanet
hesabına da alınamayan ve 1050 sayılı Kanunun 93 üncü maddesine göre
zamanaşımına uğramamış bulunan geçen yıllar borçlarına ait ödemeler, borç
konusu hizmetlerin yürütüldüğü ilgili tertiplerden yapılır.
BAŞKAN - Sayın Bulut?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
Ödenek devir ve iptal işlemleri
MADDE 17. - a) 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesi uyarınca tahsil edilen miktarları bu amaçla Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesine konulan ödeneklerden kullandırmak üzere bütçenin (B)
işaretli cetveline gelir kaydetmeye, ödeneğini aşan gelir tahsilatı
karşılığında ilgili tertibe ödenek eklemeye, yılı içinde harcanmayan ödenekleri
ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler
çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye,
b) Türk Silahlı Kuvvetleri Stratejik Hedef Plânının
yıllık programlarının gerektirdiği ödeneklerden yılı içinde harcanmayan
ödenekleri, hizmetin devamlılığını sağlamak maksadıyla ödeneklerinin %30'unu
aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,
c) Kültür ve Turizm Bakanlığı 2004 yılı bütçesinin
21.01.36.00 ve 21.01.36.64 kurumsal kod altında yer alan (03) ekonomik koda
ilişkin tertiplerinden harcanmayan tutarları 2005 yılı bütçesinin 21.01.36.00
ve 21.01.36.63 kurumsal kod altında bulunan (03) ekonomik koda ilişkin
tertiplerine kısmen veya tamamen devren ödenek kaydetmeye, bu tertiplerde yer
alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
kısmen veya tamamen devren ödenek kaydetmeye,
d) Başbakanlık bütçesinin 07.01.00.04-01.4.1.02-1-07.1
tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı
tertibine kısmen veya tamamen devren ödenek kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
e) 1. 14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Kanunun 26 ncı,
2. 30.5.1985
tarihli ve 3212 sayılı Kanunun 4 üncü,
3.
28.12.1960 tarihli ve 189 sayılı Kanunun 3 üncü,
4. 22.4.1925
tarihli ve 657 sayılı Kanunun ek 2 nci,
5.
13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Kanunun 131 inci,
6. 5.6.1986
tarihli ve 3308 sayılı Kanunun 32 nci,
Maddelerine dayanılarak tahsil edilen tutarları, kurum
bütçelerinde bu kanunlarda belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten
kullandırmak üzere bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve
bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma
yapmaya, ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında ödenek eklemeye, yılı
içinde harcanmayan ödenekleri (2004 yılından devredenler de dahil) ertesi yıl
bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak
işlemlere ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Sermaye ödenekleri, "2005 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre
yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
Yukarıda sayılan kanunların bu fıkraya aykırı hükümleri
ile 5217 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uygulanmaz.
f) Şartlı bağış ve yardımlar da dahil olmak üzere özel
ödenek ve özel gelirlerden;
1. Tahsis amacı gerçekleştirilmiş ödenek artıkları ile
tahsis amacının gerçekleştirilmesi bakımından yetersiz olanları,
2. (1) numaralı bentte yazılı olanlar dışında kalıp da
onbin Yeni Türk Lirasını aşmayan ve iki yıl devrettiği halde harcanmayanları,
İptal ederek bütçeye gelir kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi okutuyorum:
Savunma Sanayii Destekleme Fonu
MADDE 18. - a) Türk Silahlı Kuvvetlerine stratejik
hedef plânı uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile
gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları için yıl içinde
yapılacak harcamalar, 7.11.1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma
Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve
diğer aynî ve nakdî imkânlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma
Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde karşılanır.
b) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden (a)
fıkrası gereğince tespit edilecek miktarları, Gümrük Müsteşarlığına (Gümrükler
Muhafaza Genel Müdürlüğü) bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden motorbot
alımına yönelik miktarları Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile
tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen
ödeneklerden motorbot alımına yönelik miktarları Savunma Sanayii Destekleme
Fonuna ödemeye Millî Savunma, İçişleri ve Sağlık Bakanları ile Gümrük
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
c) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye
yatırılacak paraları bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan Millî Savunma
Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar
ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
Yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları
MADDE 19. - Maliye Bakanı;
a) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara
kiraya verilen veya bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz
ve hava taşıtlarından alınan kira veya ücret tutarlarını,
b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim
müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya
erlere yapılan masraflar karşılığında ilgili devletlerce ödenen miktarları,
c) NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek
havaalanlarının bakım ve onarımları için verilecek paraları,
Aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan bütçeye gelir,
diğer yandan yukarıda yazılı kuruluş bütçelerinde açılacak özel tertiplere
ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içinde
harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
Bağış, hibe ve yardımlar
MADDE 20. - a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe
olarak yıl içinde elde edilecek imkânların Yeni Türk Lirası karşılıklarını
Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine gereğine göre bütçeye gelir veya
gelir-ödenek-gider kaydetmeye,
b) Dış kaynaklardan veya uluslararası antlaşmalarla
bağış ve kredi yolu ile gelecek her çeşit malzemenin navlun ve dışalımla ilgili
vergi ve resimlerinin ödenmesi amacı ile bunların karşılığını, ilgili
bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye ve
gereken işlemleri yapmaya,
c) 2005 yılı içinde Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma
Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ihtiyaçları için yabancı
devletlerden askeri yardım yolu ile veya diğer yollardan fiilen sağlanacak
malzeme ve eşya bedellerini, bağlı (B) işaretli cetvelde açılacak tertiplere
gelir ve karşılıklarını da bu bütçelerde açılacak özel tertiplere ödenek ve
gider kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
d) Türkiye-Avrupa Birliği Malî İşbirliği kapsamında
sağlanacak malî imkânların karşılığı olarak ilgili kurum bütçelerinde (05),
(06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan ödeneklerin Ulusal Fona
ödenmesine ilgili bakanlar yetkilidir. Bu ödenekler başka bir hizmet veya
faaliyete tahsis edilemez. Ulusal Fona ödeme işlemi Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Devlet Bakanının talebi üzerine ve projelerin finansman
plânlamasına uygun olarak en geç otuz gün içinde gerçekleştirilir. Malî
işbirliği kapsamındaki projelerin yürütülmesi esnasında kur farkları ve benzeri
türden doğabilecek ilave ödenek ihtiyacı Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden aktarma yapılmak suretiyle
karşılanabilir. Ulusal Fona ödenen bu tutarlar, 30.1.2003 tarihli ve 4802
sayılı Kanun kapsamında onaylanan Mutabakat Zabıtlarında yer alan hükümler
çerçevesinde kullanılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2005 malî yılını konuşuyoruz. 2005 yılı bütçesi nasıl
bir bütçedir sorusuna, burada, benden önce konuşan bütün arkadaşlarım, bir
yanıt aramaya, bir yanıt vermeye çalıştılar. Bu bütçe, acaba, halkımızı
zenginleştiren, zenginleşme konusunda, refah dağılımı konusunda yeni bir adım
atan bir bütçe mi; yoksa, bundan önce, yıllardır örneklerini gördüğümüz türden
yoksullaştırıcı bir bütçe mi? Böyle bir soru sorduğumuz zaman ve bu bütçeye
baktığımız zaman verilecek yanıt, hiçbir duraksamaya yer kalmadan, bunun yeni
bir yoksullaştırma bütçesi olduğu noktasındadır.
Bakınız, 1999 ve sonrasındaki bütçelere baktığımızda
şunu görüyoruz: Faizdışı bütçe, yani faiz harcamaları dışarıda bırakıldığında
halka hizmet götüren bütçe kalemlerini içeren bütçeye baktığımızda, bunun millî
gelire oranı milim kımıldamıyor; yani, 1999 bütçesinde faiz hariç bütçenin
millî gelire oranı yüzde 22, şimdi yüzde 23, aradaki yıllarda da yüzde 22-23
arasında değişiyor. Yani, Türkiye, faizdışı bütçe büyüklüğü bakımından yüzde
22-23'lük bütçelerle yönetilen bir ülke. Oysa, bizim üye olmak için çaba sarf
ettiğimiz Avrupa Birliği ülkeleri ortalaması faizdışı bütçe olarak yüzde
40'lardadır; yani, biz, gelişmiş bir dünyaya kıyasla, Avrupa Birliğine kıyasla
çok küçük fonlarla bu ülkeyi bir yetişme ve gelişme gayreti içine sokmaya
çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu tür bütçelerle, Avrupa
Birliğiyle aramızdaki farklar azalmaz artar ve eğer on yıl müzakere vesaire
gibi birtakım süreçler yaşanacaksa, göreceksiniz ki, on yıl sonra, bu coğrafya
ile Türkiye arasındaki ekonomik ve sosyal farklar büyümüş olacaktır. Böyle
bütçeyle, Türkiye'nin, geleceğini inşa etmesi mümkün değildir; tarım
destekleri, yatırımlar ve diğer burada verilen bütün örnekler bakımından mümkün
değildir; yani, bir borç ödeme bütçesi mantığının dışına, ne yazık ki,
çıkılabilmiş değildir.
Tabiî, bir başka açıdan, gelir boyutu açısından
bakıldığında, yenilik var mı diye baktığınızda şunu görüyorsunuz: Vergi yükü,
sizin iktidarınız döneminde, yani, 2003'te 2002'ye kıyasla yaklaşık 2 puanlık
millî gelire oranla bir artış gösterdi, 2004'te sabit kaldı yüzde 23,7
dolayında. Şimdi, 2005'te bunu millî gelire oranla 1 puan daha artırmayı
hedefliyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki, IMF'yle alınacak üç yıllık yeni istikrar
programı, artık sınıra dayanmış olan harcamaları azaltmak üzerinden değil de,
gelirleri artırmak, yani, vergi yükünü artırmak üzerinden faizdışı fazlayı
tutturmaya yönelmektedir.
Değerli arkadaşlarım, peki, bu kadar vergiyi
artıracağız da, bunu topluma hizmet olarak sunabilecek miyiz; temel soru budur,
halkın sorduğu soru budur; yani, ben vergi veriyorum; pekâlâ, bunun karşılığını
bana hizmet olarak döndürecek misiniz? Ne yazıyor vergi dairelerinin
tepelerinde; "vergi veriniz ki, size hizmet olarak dönsün." Peki,
siz, bütçenin yüzde 36'sını -şimdi iyileşmiş haliyle bile- faize
aktarıyorsanız, vergi gelirlerinin yüzde 70'e yakınını faize aktarıyorsanız,
bunun neresi hizmet bütçesi değerli arkadaşlarım?! Eğer vergi ile hizmet
arasında bağlantı kopmuşsa, topladığınız vergiler hizmete dönüşmüyorsa, o
zaman, vergi mükelleflerinin bu tür bir bütçeye itiraz hakkı, tepki hakkı doğmuyor
mu değerli arkadaşlarım -Sayın Maliye Bakanı yok ama- değerli hükümet
temsilcileri?!
Şimdi, bu 20 nci maddeyle ilgili de bazı şeyler
söyleyeceğim; bu bütçenin teknik özellikleriyle ilgili. 2003 ve 2004
bütçelerinden sonra, bir 2005 bütçesiyle karşımıza çıktınız. Giderek kanun
maddeleri azalan bütçeler. 2003 bütçesi 53 maddeli bir kanundu, 2004 bütçesini
51 maddeye indirdiniz, şimdi 40 maddelik bir kanunla geliyorsunuz. Güzel, bu
ayıklama iyi bir şey.
Aslında bunun arkasında bir başka şey daha var. Bu
ayıklama, aslında Anayasaya aykırı maddelerin, yani "bütçeyle başka
kanunlarda değişiklik yapılamaz" yönündeki Anayasa hükmüne aykırı
maddelerin ayıklanmasıyla ilişkili. Bu, bizim buradaki muhalefetimiz sonucunda,
bunun etkinliği sonucunda ortaya çıkmış bir yenilik; ama, bunu nasıl yaptınız;
bunu, 5234 sayılı bir yasa çıkararak yaptınız; yani, bütçe yasasında
düzenlenmeyen hükümleri, bunun içinde düzenlediniz. Bütçe yasasıyla geçici
olarak, yıllık olarak getirilen düzenlemeleri, siz, daimî olarak, sürekli
olarak, bu 5234 içinde düzenlemeye yöneldiniz.
Dolayısıyla, burada, bütçe yapma tekniği açısından,
kamu maliye yönetimi açısından çok da tutarlı olmayan bir yolu benimsediniz.
Kendi çıkardığınız bir düzenlemeyi, 2003 sonunda çıkardığınız Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Yasasını uygulamaktan imtina ederek bu tür düzenlemelere
giriyorsunuz ve sürekli olarak da bu düzenlemenin, 5018 sayılı bu düzenlemenin
birçok maddesinin yürürlüğünü erteleyerek yol almaya gayret ediyorsunuz. Biraz
önce, 15 inci maddede Sayın Keleş de söyledi. Bu 15 inci madde, burada şimdi
söyleyeceğim örneklerden bir tanesi; yani, biz, burada, bütçeyi fonksiyonel bir
tasnif itibariyle, aslında, Maliye Bakanına aktarma yetkisi veriyoruz; fakat,
15 inci maddede, bunun, fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma üzerinden
karşımıza gelmesi durumunda, burada hiç yasamanın öngörmediği birtakım
yetkilerin devri ortaya çıkıyor.
Şimdi, 20 nci maddeye baktığımızda da, "her türlü
bağış ve yardımlar bütçelerine gelir kaydedilir. Nakdî olmayan bağış ve
yardımlar, ilgili mevzuatına göre değerlemeye tabi tutularak kayıtlar
alınır" şeklinde düzenleme yapılmışken Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununda, siz, şimdi, gerek 2004 yılı bütçesinde gerekse 2005 yılı bütçesinde,
her türlü bağış ve yardımların bütçede gelir kaydedilmesini esneterek, yurtiçi
ve yurtdışı kaynaklardan alınan bağış, hibe ve yardımların -altını çiziyorum-
gereğine göre bütçeye gelir veya ödenek kaydedilmesine Maliye Bakanına yetki
veriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, yasama organı olarak, biz, şimdi,
Maliye Bakanına inanılmaz bir yetki aktarıyoruz; isterse bunu bütçeye gelir ve
ödenek kaydedecek, isterse bu bağış ve hibeleri kaydetmeyecek. Böyle bir
yetkiyi verdiğiniz zaman, bu, demokratik, şeffaf bir ülkenin bütçesi halinden
çıkar. Bütçeyi biz, keyfî kullanımlara alet etmiş oluruz. Maliye Bakanına
böylesine keyfî kullanımlara açık, isterse gereğine göre gelir ya da ödenek
kaydetmesi bir keyfîlik unsuru olarak bu bütçe içinde yer almaktadır. Tabiî, ne
yazık ki, buna benzer başka maddeler de var şeffaflık açısından altını çizmek
istediğimiz.
Bakın, 5234 sayılı Kanunda; yani, bütçede Anayasaya
aykırı hükümleri by-pass etmek için, bir anlamda takıyye yapmak için
getirdiğiniz 5234 sayılı Kanunda birtakım düzenlemeler var; bunun, 7 nci
maddesine göre, iktisadî devlet teşekkülleri, kamu bankaları, belediyeler, il
özel idareleri... Bunlarla ilgili, "devlete ait olan ve bu Kanun kapsamına
giren borçlarına karşılık, mülkiyeti bu idarelere ait ve üzerinde herhangi bir
takyidat bulunmayan taşınmazlarından genel bütçeye dahil daireler ve katma
bütçeli idarelerce ihtiyaç duyulanlar (...) takdir edilecek değeri üzerinden,
borçlu kurumun da uygun görüşü alınarak bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla
ilişkilendirilmeksizin Maliye Bakanlığınca satın alınabilir" diyorsunuz.
İşte, 5234 olmasaydı, bu, bütçe kanununda bir madde olarak karşımızda olacaktı.
Şimdi, bu, madde olarak karşımızda yok, bütçede bunu konuşamıyoruz; ama, 5234
orada asılı duruyor, öbür tarafta bir kanun olarak var ve siz, buradan elde
edilecek her türlü takdir edilecek değerlerin, bütçenin gelir ve gider
hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin Maliye Bakanınca satın alınabileceğini
söylüyorsunuz, yeni bir keyfîlik durumu ortaya çıkıyor.
Keza, yine 5234'ün, bütçeyi by-pass etmek için
getirilen yasanın 16 ncı maddesi, benzer bir şeyi Türkiye İhracat Kredi Bankası
Anonim Şirketi açısından getiriyor. Bütçelerde şimdiye kadar yer alıyordu, bu
yıl yer almadı; ama, yine karşımızda duruyor. Yine, bütçenin gelir ve gider
hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili devlet
hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanına yetki veriyor. Yani, burada, bütçe
kanununda yok; ama, bunlar, bütçe kanunda var aslında, bütçe kanununda dışında
bir kanunda düzenlenerek var. Dolayısıyla, bu keyfîlikleri burada hatırlatmayı
bir görev biliyorum.
Yine, bu 5234'ün 18 inci maddesi, Türk Telekomünikasyon
Şirketiyle ilgili. Bu "kurumların hâsılatından pay" başlıklı maddesi.
Yine, burada "gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin devlet
hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir" diyoruz. Dolayısıyla,
bütçede yok; ama, dediğim gibi, bütçenin kenarında var.
Yine, 5234'ün 21 inci maddesi, bu defa tarım kredi
kooperatifleri maddesi üzerinden, görev zararı ve gelir kaybı alacaklarına
mahsup etmeye, bütçenin gelir veya gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksiniz,
Maliye Bakanına yetki verilmektedir.
Bu örnekler bize neyi gösteriyor; aslında, hükümetin
şeffaflıkla bir alışverişinin olmadığını gösteriyor. Yani, şeffaflık bir yana,
hükümetimiz bir yana. Kamu malî yönetiminde şeffaflık gibi çok önemli bir
kavramın ve -tabiî, bu kavramın altının doldurulması gerekiyor- hesap
verilebilirliğin mutlaka birtakım mekanizmalara sahip olması gerekiyor. Bütün
bunları da 2005 bütçesinde göremiyoruz. Performans bütçe olarak da önerilen bir
2005 bütçesinde bütün bunları da göremiyoruz. Dolayısıyla, şeffaflık adına, bu
bütçede, gerçekten, mercekle bile arasak, çok fazla ilke ve tutarlılık
göremiyoruz. İşte, bu nedenle, biz, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun bir
an önce yürürlüğe girmesini, bizzat bu iktidarın devreye soktuğu bu kanunun,
yine bu iktidar tarafından, yanından dolaşılmadan, ertelenmeden, bir an önce
yürürlüğe girmesini savunuyoruz.
Bakınız, biz, o kanunun kendisine muhalefet etmiştik;
çünkü, yeterli mekanizmayı içermiyordu; ama, şimdi, siz, kendi getirdiğiniz,
bizim yetersiz bulduğumuz, eksik bulduğumuz bir yasayı ayak bağı olarak
görüyorsunuz ve bunu uygulamaya sokmakta bir türlü yol almıyorsunuz.
Dolayısıyla, bu bütçenin bu ve benzer maddelerinin,
5234 sayılı Yasada sayılan maddelerin bütçede olmamasının, bütçenin şeffaf bir
şekilde hazırlandığı, Anayasaya aykırı olmayan bir şekilde hazırlandığı
anlamına gelmediğini söylemek istiyorum.
Kuşkusuz, bütçede, Anayasaya aykırılıklar önceki
bütçelere göre azalmıştır; çünkü, madde sayısı azalmıştır, Anayasa aykırı olan
maddeler 5234 sayılı Yasaya taşınmıştır. Dolayısıyla, biz, bu sene, muhtemelen,
daha az maddeyi Anayasaya aykırılıktan götüreceğiz; ama, değerli arkadaşlarım,
burada, önemli olan zihniyettir. Bu zihniyet, yürütmenin yasama tarafından
denetlenmeyi kabul edip etmemesi meselesidir; yani, bütçenin yasamanın bir
denetim aracı olarak var olup olmaması meselesidir. Bu verilen yetkilerle,
Maliye Bakanı, âdeta, yasamaüstü bir makam, bir kurum olarak çalışma imkânını
elde etmektedir.
O nedenle, biz, bu zihniyetin, bütçelere taşınan bu
mantığın, bütçe yapma tekniğine, yasamanın yürütme karşısındaki özerkliğine,
yasamanın yürütmeyi denetlemesi ilkelerine, dolayısıyla, bütçe prensiplerine
aykırı olduğunu söylüyoruz. Bu nedenle de, bütçenizi ve bu maddeyi
desteklemediğimizi burada size duyurmak istiyoruz.
İlginiz için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.
Sayın Koçyiğit, sisteme girmişsiniz; bir soru sorma
talebiniz var mı?
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Maliye Bakanını
bekliyorum.
BAŞKAN - Peki o zaman, geldiğinde sorarsınız.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi okutuyorum:
Fonlara ilişkin hükümler
MADDE 21. - a) Çeşitli mevzuatla kurulmuş fonların her
türlü gelirleri T.C. Merkez Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına açılan
müşterek fon hesabına yatırılır. Bu hesaba yatırılan gelirlerden ilgili
mevzuatında öngörülen fonlar arası pay ve kesintiler T.C. Merkez Bankası
tarafından yapılır.
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonunun gelirleri, yapılan
kesintilerden sonra kalan tutarlar üzerinden genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir yazılır. Bu Fon, hizmetlerini bütçenin (A) işaretli cetveline
konulan ödeneklerle yerine getirir.
b) Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile fonların gider
hesapları üzerinden aktarma yapılabilir. Aktarılan tutar, kendisine aktarma
yapılan fonun gelir hesabı üzerinden müşterek fon hesabına, buradan da tamamı
gider hesabına aktarılır.
Bütçe kapsamı dışındaki fonlardan kendi mevzuatlarına
göre yapılan kesinti ile fonlar arası aktarmalardan sonra kalan tutar, T.C.
Merkez Bankası tarafından ilgili fonun gider hesabına aktarılır.
c) Tasfiye edilen fonların her türlü gelirleri, tasfiye
edilmelerine ilişkin mevzuatta özel bir düzenleme bulunmaması halinde, bu
konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar yürürlükten kaldırılan hükümlere
göre tahsil edilmeye devam olunur ve genel bütçeye gelir kaydedilir.
BAŞKAN - Sayın Emek, sorunuz var herhalde; buyurun.
ATİLA EMEK (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma bir soru
sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, şu anda, ülkemizde, tarım kesiminin
bütün birimlerinde ciddî sıkıntılar yaşanmaktadır. Özellikle, sulamada
kullanılan enerji ciddî sıkıntılar yaratmaktadır ve maliyeti büyük ölçüde
artırmaktadır.
Bölgemizde, Alanya'da, Gazipaşa'da, Manavgat'ta
cazibeli sulama olmayan yerlerde, derin kuyulardan alınan su, enerjiyle, 3-5
kilometrelik bahçelere, bağlara, bütün tarım alanlarına verilerek sulama
yapılmaktadır. Dolayısıyla, tarımda kullanılan elektrik enerjisinin bugünkü
durumu çok yüksektir. Oysa, girmek için çaba sarf ettiğimiz Avrupa Birliği ve
dünyanın başka ülkelerinde tarımda kullanılan enerji, âdeta, karşılıksız,
hatta, çok düşük fiyatlarla verilmektedir. Hükümetiniz, tarımda kullanılan,
sulamada kullanılan enerji fiyatlarını düşürmeyi herhangi bir programına almış
mıdır, böyle bir düşüncesi var mıdır? Bu konuda, çiftçinin, özellikle
üreticinin içinde bulunduğu sıkıntılı durumu da düşünerek, bu bütçe görüşmeleri
sırasında yeni yıla girerken bir müjde vermeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Emek.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, sorularınızı madde
üzerinde...
Sayın Koçyiğit, maddeyle ilgili sorunuz olacak değil
mi?
Buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sorumu Sayın Maliye Bakanımıza yöneltiyorum.
Sayın Bakanım, Ergani'nin Boğaz Köyündeki Ergani barajı
yatırım programında olmasına karşın, ödeneksizlik yüzünden yıllardır ihaleye
çıkarılamamaktadır. 100 000 merkez nüfuslu ilçenin, asgarî ikiyüz yıllık su
sorunu çözümü ile köylerinin sulama sorunu çözümü, bu barajın
gerçekleştirilmesine bağlıdır. Sayın Bakanım, Ergani barajının yapımı için
gerekli olan ödeneği verecek misiniz?
Sayın Bakanım, burada doğal bir baraj var; iki dağ
şöyle geliyor, birleşiyor. Ödenek fazla değil, sadece 15-20 trilyon lirayla bu
baraj yapılabilir. Eğer, Sayın Bakanımız bu ödeneği verebilirse, inanıyorum ki,
önümüzdeki sene bu soruyu sormak zorunda kalmayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, yalnız, şunu hatırlatmak
isterim: Bakanlıkların bütçesi görüşülürken bu konularla ilgili olarak gerekli
sorular sayın bakanlara soruldu.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, yatırım
bütçesiyle ilgili.
BAŞKAN - Ama, bu konu... Şu anda fonlarla ilgili olan
bir maddeyi görüşüyoruz ve madde üzerinde soruyorsunuz.
Ben, yine teşekkür ediyorum size.
Sayın Bakanım, cevap verme durumu olacak mı veya yazılı
cevap mı vereceksiniz?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Müsaade
ederseniz, cevaplandırayım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Çiftçilerin
daha önceki enerji borçlarıyla ilgili... Biliyorsunuz, TEDAŞ'ın gecikme
faizleri oldukça yüksekti. Biz, bir iki ay önce, TEDAŞ Yönetim Kurulunun aldığı
bir kararla 2'lere indirdik bunu. Bu arada, borçların durumlarını biliyoruz ve
şu anda da, TEDAŞ, bunlarla ilgili bir çalışma yapıyor. O çalışmaların
neticelerini yakında alacağımızı tahmin ediyorum. O çalışmaların neticesi belli
olunca da, kamuoyuna açıklamayı yapacağız.
ATİLA EMEK (Antalya) - Enerji birim fiyatları çok
yüksek Sayın Bakanım. İnanın, bölge insanı öylesine sıkıntıya düşüyor, öylesine
maliyetleri artırıyor ki, bu konuya eğilmenizi ben istirham ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Emek...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben yakından
ilgileniyorum; çünkü, özelleştirme dolayısıyla TEDAŞ bana bağlı. Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanımız da, aynen, kendisine bağlı gibi yakından ilgileniyor -yani,
yakın ilgisi bakımından söylüyorum- ve ayrıca, ben de, bana bağlı bir kuruluş
olduğu için bununla ilgileniyorum ve inanın, bunlarla ilgili yapacağımız ne
varsa azamisini de yapmaya gayret ediyoruz. Onun çalışmaları içerisindeyiz;
ama, çalışmanın neticesini de bilahara bildiririz.
ATİLA EMEK (Antalya) - Çünkü, milyarlara varan aylık
ödemeler çıkıyor.
Sağ olun efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan,
gerçi ikaz ettiniz; ama, yatırımlara ayrılan ödenekleri, biliyorsunuz, Devlet
Planlama Teşkilatı tespit ediyor. Hangi yatırımlara ne kadar verecekler, onlar
da, tahmin ediyorum, bu ayın sonunda Resmî Gazetede ilan edilecek, orada çok
daha iyi görürsünüz. Yani, Devlet Planlama Teşkilatından bize bir şey
gelmedikten sonra, biz, Maliye Bakanlığı olarak şu yatırıma şu kadar ödenek
verdik diyemiyoruz. O bakımdan, Devlet Planlama Teşkilatının yapacağı
tahsislere bağlı; ama, umut ediyorum, inşallah, Ergani'ye de verirler Sayın
Koçyiğit.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Öğüt, konuyla mı ilgili efendim, ne
soracaksınız?
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, iki işimiz var,
çok zor...
BAŞKAN - Yalnız, lütfen, maddeyle ilgili istirham
edeyim; yoksa, madde dışına çıkarsak, Maliye Bakanımız, bütün bakanların
muhatap olduğu sorulara cevap vermek zorunda kalır. Burada da, sadece Maliye
bürokrasisi var, biliyorsunuz, diğer bürokratlar yok.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkanım, şu anda,
Ardahan'da iki tane acil iş var. Biri, Ardahan hükümet binası; 1992'den bu yana
halen bitirilemedi. Niçin; Maliye Bakanlığından para gitmediği için. Bizim
duyumumuz bu ve bunun acil olarak bitirilmesi lazım.
İkincisi, Ardahan-Ardanuç yolu var; Karadeniz'e açılan
bir yol. O da yarım yamalak kaldı. Biliyorsunuz, kış sezonu olması nedeniyle
orada beş aylık bir iş dönemi var. Bu nedenle, Sayın Bakanım, ben, hakikaten,
istirham ediyorum; hiç olmazsa, bizim orada... Ben, bugün Sarıkamış'tan geldim
-şehitlerimizi anmak için gitmiştim- inanın 110 santimetre kar var. Kar ve tipi
dolayısıyla çalışmak, yürümek mümkün değil; sıcaklık -37 derece. Şimdi, böyle
bir ortamda çalışmak da mümkün değil. Hiç olmazsa, o beş aylık yaz sezonunda
güçlü bir para giderse, hem hükümet binası biter, devlete daha az maliyeti olur
hem de yol biter. Ben, bu ikisini istirham ediyorum efendim; buna ödenek ayırın
lütfen.
BAŞKAN - Sayın Öğüt, biraz önce Sayın Bakan, ifadesi
sırasında, yatırımların ve bu hususta paraların nasıl ayrıldığı konusunda bir
bilgi verdi; bunun muhatabının, herhalde, Devlet Planlama Teşkilatımızın olması
gerekir.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Hayır, hayır; yol devam ediyor,
Sayın Bakan talimat verdi. Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Öğüt, müsaade eder misiniz, Sayın Bakan
cevap versin.
Dün Bayındırlık Bakanlığının burada bütçesi görüşüldü,
Karayolları Genel Müdürlüğünün de bütçesi görüşüldü. Bu soruları bütün
milletvekili arkadaşlarım da ilgili bakana yönelttiler, verdiler.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Beni bağışlayın; ben de
Sarıkamış'ta 90 000 şehidimizi anmak için oradaydım; yani, bu da bir görev.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, cevap veriyor musunuz efendim;
buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Öğüt,
hükümet konaklarıyla ilgili olarak, biz teklif ediyoruz; ama, onun nihaî
parasını yine Planlama tayin ediyor. Fakat, sizin hükümet konağıyla ilgili
olarak ben yakından ilgileneceğim. İnşallah, büyük bir kısmı da bitmişse...
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Büyük bir kısmı bitti efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - ...herhalde
önümüzdeki yılda bitiririz. Mevsim bakımından da çok haklısınız. Dediğiniz
gibi, oradaki mevsime göre ödeneğini biz serbest bırakmamız lazım ki...
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - İşe yarasın.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - ...bir an
önce o bitsin, işe yarasın; ama, onu ben dikkate alacağım ve ona göre, sizinle,
bilahara, tekrar görüşürüz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)- Çok teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Biz, onunla
ilgili olarak 6 trilyon lira ödenek teklifi de yapmışız. Planlamadan ne gelecek
bilemiyorum; ama, bu hükümet konağıyla ilgili olarak yakından ilgileneceğim.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)- Sayın Bakanım, biz size
güveniyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Sağ olun,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 21 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Devlet Borçları ve Kamu
İktisadi Teşebbüslerine
İlişkin Hükümler
Hazine garanti limiti, dış proje kredileri ve
borçlanmaya ilişkin hükümler
MADDE 22.- a) 2005 yılı içinde, 28.3.2002 tarihli ve
4749 sayılı Kanuna göre sağlanacak;
1. Garantili imkân limiti 2 milyar ABD Dolarını,
2. Hazine Müsteşarlığınca belirlenecek koşullar
çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar Hazineye aktarılacak şekilde kamu kurum
ve kuruluşlarınca ihraç edilecek sertifika, senet ve benzeri finansman
enstrümanlarına sağlanacak garanti tutarı 2 milyar ABD Dolarını (bu tutarı bir
katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir),
Aşamaz.
b) Dış borçlanma imkânları ile satın alınacak malzeme
ve hizmetlere ait taahhüt evrakı veya sözleşme tasarıları, Maliye Bakanlığınca
1050 sayılı Kanunun 64 üncü maddesi uyarınca vize edilmeden satın alma işlemi
gerçekleştirilemez.
c) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile belirlenen başlangıç
ödeneklerinin %1'ine kadar ikrazen Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç
edilebilir.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum:
Görev zararları
MADDE 23. - Kamu iktisadî teşebbüslerinin, 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca, doğmuş ve doğacak görev
zararı alacakları ile 12.12.2001 tarihli ve 2001/3372 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı ile önceki yıllar kararları kapsamında üretilen şekerin, Türkiye Şeker
Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirme programına alındığı tarih itibarıyla
sözleşmesi ve bağlantısı yapılmış olan, dahilde işleme rejimi kapsamındaki
satışları ile ihracatından doğan ve/veya doğacak görev zararları ve Toprak
Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün (TMO) ilgili mevzuatında belirtilen esas ve
usuller kapsamında doğmuş ve doğacak görev zararı alacakları avans olarak
(TMO'nun 2004-2005 kampanya döneminde dahilde işleme rejimi kapsamında
doğan/doğacak görev zararları avans olarak ödenmez) Hazine Müsteşarlığı
bütçesinde bu amaçla öngörülen ödeneklerden karşılanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kamu Personeline İlişkin
Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Özlük Hakları
Katsayılar, yurt dışı aylıklar, ücret ve sözleşme
ücreti
MADDE 24. - a) 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Kanunun
154 üncü maddesi uyarınca, 1.1.2005-30.6.2005 döneminde aylık gösterge
tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara
çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı (0,0401), memuriyet taban aylığı
göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısı (0,486), yan ödeme katsayısı
(0,0126) olarak, 1.7.2005-31.12.2005 döneminde ise aylık katsayısı (0,0416),
memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısı
(0,52075), yan ödeme katsayısı (0,0132) olarak uygulanır.
399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü
maddesinin (c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı
1.1.2005-30.6.2005 döneminde 1.982 Yeni Türk Lirası olarak, 1.7.2005 -
31.12.2005 döneminde ise 2.088 Yeni Türk Lirası olarak uygulanır.
Yeni Türk Lirası kullanımına geçiş nedeniyle 1-14 Ocak
dönemine ait aylık ve ücret farklarının hesaplanmasına yönelik oluşabilecek
tereddütleri gidermeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
b) 657 sayılı Kanunun 202 nci maddesi uyarınca
çocuklardan herbiri için uygulanmakta olan aile yardımı ödeneği gösterge
rakamı, 15.1.2005 tarihinden itibaren 0-6 yaş (72 nci ay dahil) grubunda yer
alan çocuklar için bir kat artırımlı uygulanır.
c) 657 sayılı Kanunun 207 nci maddesindeki (75) olan
doğum yardımı ödeneği gösterge rakamı (1.000) olarak uygulanır.
d) Kurumların yurt dışı kuruluşlarına dahil
kadrolarında görev yapan Devlet memurlarının yurt dışı aylıkları, yeni kurlar
ve yeni emsaller tespit edilinceye kadar, 2.4.2004 tarihli ve 2004/7356 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinde yer alan hükümlere göre
ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 24
üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümet, geçmiş
yıl bütçelerinde olduğu gibi, 2005 yılı bütçesinde de, memurları, işçileri,
emeklileri ve çiftçileri, kısaca, dar ve sabit gelirlileri yine unutmuş, onları
çetin yaşam koşulları karşısında kaderleriyle başbaşa bırakmıştır. Evet, her
geçen yıl, memur, işçi, emekli ve çiftçilerin durumu daha da kötüye
gitmektedir.
Bugün, reel maaşların satın alma gücü her geçen gün
erimektedir. Şöyle ki; 1995 yılını baz alıp 100 kabul edersek, reel maaşlar,
1999'da yüzde 127, 2002'de yüzde 115 iken, 2003'te yüzde 106 ve 2004'te yüzde
105'e kadar gerilemiştir. Görüldüğü gibi, IMF programının uygulandığı son beş
yılda memur maaşlarının satın alma gücü yüzde 127'den yüzde 105'e gerileyerek,
yaklaşık yüzde 22'lik bir kayıpla, kamu çalışanlarının maaşları tam bir çöküşe
geçmiş bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, 2005 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısıyla, kamu çalışanlarına ortalama yüzde 10,7 gibi çok
düşük düzeyde zam yapan hükümet, onlara, 2004 ve 2005 yılları refah payı
toplamı olan ilave yüzde 4'lük zammı dahi esirgeyerek vermemiştir.
Aynı şekilde, kamu çalışanları ve emeklilerin
ücretleri, temel gıda maddelerindeki artışlar karşısında da oldukça yetersiz
kalmaktadır.
2003 yılını baz alırsak, son onüç yılda, memur maaşları
450 kat artarken, gıda maddelerinin fiyatı aynı dönemde, 500 ile 2 688 kat
arasında artmış bulunmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP Hükümeti, son
otuz yılda konsolide bütçeden personele en az ödenek ayıran hükümet olma
unvanını da elinde bulundurmaktadır. 1999 yılında yüzde 24,6 olan personel
giderlerinin konsolide bütçe payı, IMF programının uygulamaya konulmasıyla,
izleyen beş yılda sürekli gerileyerek, 2004 yılında yüzde 19'la en düşük düzeye
düşmüştür. Bu, aynı zamanda, IMF programını uygulayan hükümetin kamu
çalışanlarına bakış açısını sergilemekte olup, iktidarın memurları, emeklileri,
çiftçileri, kısaca kamu emekçilerini ezen siyaset anlayışının da bir ürünü
olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu fiyat artışları karşısında dahi memur ve emekli
maaşlarına beklentilerin çok altında zam yapan hükümetin, gıda maddelerindeki
artışı ve geçmiş yıllardaki kayıpları da dikkate alarak, bu kesimi bir nebze
olsun rahatlatmak için, bunlara asgarî yüzde 25 oranında zam yapması, sosyal
devlet olmanın bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bugün, kamu çalışanlarının,
memurların, emeklilerin ve çiftçilerin büyük bir kısmı açlık ve yoksulluk
sınırı içinde yaşam mücadelesi vermektedir. Evet, bugün, 4 kişilik bir ailenin
gıda harcamalarından oluşan açlık sınırı tutarı 549 000 000 lira, temel
harcamalardan oluşan yoksulluk sınırının tutarı ise 1 500 000 000 Türk
Lirasıdır. Asgarî ücretin 318 000 000 lira, ortalama emekli aylığının 447 000
000 lira olduğu yerde, asgarî ücretliler ile emeklilerin tümü, memurun ve
işçilerin çok büyük bir bölümü açlık sınırı, geri kalanlar ise yoksulluk sınırı
düzeyinde bir gelirle yaşamaya mecbur edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümet, maaş ve
ücretlere yeterli düzeyde zam yapmadığı gibi, 3 800 000 dolayındaki emeklinin
geçmiş yıllardaki enflasyon farkından doğan ve yargı kararıyla da kesinleşen
emekli maaşına ortalama 250 000 00-300 000 000 lira tutarındaki alacağını da
hak sahiplerine vermeyerek, o paralara da elkoymuştur. Bununla yetinmeyen
iktidar, aynı zamanda, emeklilere ve kamu çalışanlarına yeterli düzeyde zam
yapmayarak onları makus talihleriyle başbaşa bırakmıştır.
Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, bugün
ayrıca ücretli kesimin vergilendirilmesinde bir paradoks yaşanmaktadır. Şöyle
ki; bir yandan yıl sonuna doğru enflasyon sürekli artarken, öte yandan da
matrah diliminin artması sonucu ücretliler yüksek oranda vergilendirildiğinden,
gelirlerinin, yani, satın alma güçlerinin düşmesine neden olmaktadır. Bunu önlemek
için, eskiden olduğu gibi, ücretlilerin yıl boyunca, sabit düz oranlı, örneğin,
yüzde 10-15 gibi bir vergi oranıyla ya da yüzde 5'ten başlayan yüksek dilimli
bir tarife içinde vergilendirilmesin yolu açılmalıdır. Çünkü, bugün ülkemizde
vergi verenler arasında korunmaya en muhtaç olan kesim ücretlilerdir. Bunların
gelirinden düşecek ne bir amortismanı ve ne de bir gider unsuru mevcut
değildir. Ücretli vergisini, enflasyona karşı değer yitirmeden, peşin,
kaynaktan kesilmek suretiyle ödemektedir. Bu nedenle, ücretler üzerindeki aşırı
vergi yükü aşağıya çekilerek bir an önce azaltılmalıdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; evet, bugün kamu
çalışanları ve emekliler geçinememektedir. Memur maaş artışları, sözde memur
sendikalarıyla yapılan toplugörüşme sonucu belirlenmektedir. Bu toplugörüşmeler
ve Uzlaşma Kurulu kararları on onbeş günlük formalite bir süreçten öteye
gidememektedir; çünkü, bugün, memurların göstermelik bir sendika kurma hakkının
üç ayağından sadece birisi mevcuttur; o da, toplugörüşme hakkıdır.
Sendikalaşmanın olmazsa olmaz koşullarından olan diğer iki ayağı toplu pazarlık
ve grev hakkı ise mevcut değildir.
Üzülerek belirtmeliyim ki, bugün memur sendikalarının,
hükümetle, eşit koşullarda masaya oturarak, toplupazarlıkla ücretlerini
belirleme hakkı yoktur. Hele, anlaşmazlık halinde greve gitme hakkı hiç yoktur.
Yani, kamu çalışanlarının ve emeklilerin maaşları, eskiden olduğu gibi,
hükümetin iki dudağı arasında belirlenmektedir. Hatta, burada hükümet, bazen
öyle ileri gitmektedir ki, maaş artışları konusunda anlaşmazlık halinde, kendi
atadığı kendi görevlendirdiği Uzlaşma Komisyonunun kararlarını bile hiçe
saymaktadır.
Değerli arkadaşlarım, kamu çalışanlarına verilmesi
planlanan son derece düşük ve yetersiz zam oranı sonucu toplumumuzdaki orta ve
orta alt sınıflar tamamen yok olacak, gelir dağılımı sosyal patlamalara neden
olacak şeklide bozularak sınıflar arasındaki uçurumlar iyice derinleşecektir.
Oysa, demokrasinin ve özgürlüklerin yaşayabilmesi için, öncelikle gelir
dağılımının düzeltilerek, sınıflar arasındaki uçurumun ortadan kaldırılması
gerekmektedir. Ne yazık ki, tartıştığımız 2005 Yılı Bütçe Kanununda bunu görmek
mümkün değildir.
Bunun için, acilen, Avrupa Birliği standartları ve ILO
sözleşmeleri esas alınmak suretiyle, gerekli yasal düzenlemeler yapılarak, kamu
çalışanlarına grevli, toplusözleşmeli, özgür ve icazetsiz bir sendikalaşma
hakkı verilmelidir. Ancak bu şekilde bir sendikalaşmayla, kamu çalışanları,
hükümetle toplupazarlık masasına oturarak, kendi ücretlerinin belirlenmesinde
söz sahibi olabilecektir.
Kamu çalışanları, demokrasidışı yöntemlerle örgütsüz
bırakılmamalıdır. Bilinmelidir ki, ancak toplumun tüm kesimlerinin haklarını
koruyarak ve güvence altına alarak demokrasi ve özgürlükleri yaşatabilir,
geliştirebiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı
bütçesinde tarıma ayrılan destek miktarı çok yetersizdir; gayri safî millî
hâsılanın ancak binde 7'si kadardır. Oysa, tarımın millî gelire katkısı yüzde
11,7'dir. Bir başka deyişle, tarım kesiminin millî gelire katkısı yüzde 12
olduğu halde, millî gelirden aldığı pay yüzde 1 bile değildir. Bu oran, Avrupa
Birliği ülkelerinde yaklaşık 1'e 1'dir.
Evet, bugün sadece kamu çalışanları ve emekliler değil,
aynı zamanda, hükümetin basiretsiz ve IMF dayatması politikaları sonucu, bir
taraftan tütün ve şeker pancarı ekim alanları daraltılırken, öte yandan da
tabanfiyatları düşük tutulmak suretiyle tarım kesimi yok edilerek,
çiftçilerimiz yoksulluğa mahkûm edilmiştir.
Evet, sıra kamu çalışanlarına, emeklilere ve çiftçilere
gelince, bütçe dengeleri, ekonomik kriz, IMF programı ve dayatmaları gündeme
getirilmek suretiyle, âdeta, toplum kesimleri korkutularak sindirilmek
istenmektedir. Oysa, sıra hortumculara, vurgunculara, banka soyanlara,
kotacılara gelince, ses çıkarılmamaktadır. Evet, son yıllarda, batık bankacıya,
hortumcuya ve özelleştirme hortumcusuna kaptırılan ülke kaynakları, memurdan,
işçiden, emekliden ve çiftçiden esirgenmektedir. Anlaşılan, IMF'den yana tavır
alanların, çalışanların, emeklilerin ve çiftçilerin makûs talihini yenmeye hiç
mi hiç niyeti yoktur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açıklanan tüm bu
nedenlerle, 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının sosyal boyutunun
bulunmadığı görülmektedir; çünkü, bu bütçede memur yoktur, işçi yoktur, emekli
yoktur, çiftçi yoktur, bu bütçede işsizlik vardır, yoksulluk vardır, borç ve
faiz ödemesi vardır. Yine, bu bütçede, yatırım olmadığından, üretim
olmadığından, çağdaş yaşamın ölçütü olan eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik
harcamaları asgarî düzeyde tutulduğundan, buna onay vermemiz mümkün değildir.
Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım; sözlerimi burada
bitirirken, 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının, başta Bakanlığımıza,
ülkemize ve milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 24 üncü maddesinin (a) fıkrasına, ikinci paragraftan sonra gelmek
üzere, aşağıdaki paragrafın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"5272 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca, çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı
1.1.2005-30.6.2005 döneminde (1 830) Yeni Türk Lirası olarak,
1.7.2005-31.12.2005 döneminde ise (1 910) Yeni Türk lirası olarak
uygulanır"
|
İrfan
Gündüz |
Mustafa
Duru |
Ahmet Yeni
|
|
İstanbul |
Kayseri |
Samsun |
|
Fetani
Battal |
|
İsmail
Özgün |
|
Bayburt |
|
Balıkesir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
5272 sayılı Belediye Kanunu 24.12.2004 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunduğundan, bu Kanunun gereği olarak
2005 Malî Yılı Bütçe Kanununda yapılması gereken düzenlemeler, gerek Bütçe
Kanunu Tasarısının hazırlık çalışmaları gerekse Komisyon çalışmaları sırasında
yapılamamıştır. Oysa, 5272 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin
dördüncü fıkrasında, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca sözleşmeli olarak
istihdam edileceklerin ücret tavanının yıllarının bütçe kanunlarıyla tespit
edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, tasarı metnine yukarıdaki hükmün eklenmesi
suretiyle, Belediye Kanunu uyarınca sözleşmeli olarak çalıştırılacak personelin
ücret tavanının belirlenmesi sağlanmış olmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde 24 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
İstihdam Esasları
Kadroların kullanımı
MADDE 25.- a) Genel bütçeye dahil dairelerle katma
bütçeli idarelerin boş memur kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile
konsolide bütçe dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur
nakilleri toplamı 48.000 adedi geçemez. Ancak, hâkimlik ve savcılık meslekleri
ile bu meslekten sayılan görevlere, yükseköğretim kurumları öğretim
üyeliklerine ve araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak atamalar, Tıpta
Uzmanlık Tüzüğü uyarınca asistan kadrolarına yapılacak atamalar, 27.7.1967
tarihli ve 926 sayılı Kanun kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre
yapılacak askerî personel atamaları, 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun
ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak atamalar ile 24.11.1994 tarihli ve 4046
sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri bu sayıya
dahil edilmez. Söz konusu toplam sayının kurum ve kuruluşlar itibarıyla
dağılımı, gerekli görülmesi halinde bu toplam sayının belirli bir oranda
tutulması ve kullanımı ile diğer hususlar ve yükseköğretim kurumları araştırma
görevlisi kadrolarına yapılacak açıktan atamalara ilişkin esaslar Devlet
Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi
üzerine Başbakan tarafından belirlenir.
Döner sermayelerin, kefalet sandıklarının, sosyal
güvenlik kurumlarının ve bütçeden yardım alan kuruluşların serbest memur
kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile aşağıdaki paragraf kapsamı
dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur nakil sayıları
toplamı, ilgili kurumlarda 2004 yılında emeklilik, ölüm ve istifa sonucu
ayrılan personel sayısının %80'ini aşamaz. 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı
Kanunun 22 nci maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri bu sayıya dahil
edilmez. Norm kadro çalışması sonuçlandırılarak uygulamaya geçirilen kurumlar
ile kanun, uluslararası anlaşma veya 2005 yılı programı ile kurulması veya
genişletilmesi öngörülen birimler ve temini zorunlu hizmetlerin gerektirdiği
personel ihtiyacını bu sınırlamaya tâbi tutulmaksızın değerlendirmeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
Genel bütçeye dahil dairelere, katma bütçeli idarelere,
döner sermayelere, kefalet sandıklarına, sosyal güvenlik kurumlarına, bütçeden
yardım alan kuruluşlara tahsis edilmiş bulunan sürekli işçi kadrolarından boş
olanların açıktan atama amacıyla kullanılması ve bu kurumların boş memur
kadrolarına 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesinin üçüncü
fıkrasına göre açıktan vekil atanması Devlet Personel Başkanlığı ile Maliye
Bakanlığının iznine tâbidir. Açıktan atama izni, personel ödeneğinin yeterli
olması şartıyla verilebilir.
Kamu kurum ve kuruluşları yapacakları açıktan veya
naklen atamalarda ilgili mevzuat hükümlerine uymanın yanında, mevcut
personelinin rasyonel dağılımı yoluyla daha verimli şekilde kullanımını
sağlamak ve azami tasarruf anlayışı ile hareket etmek zorundadırlar.
Kurumlar, yıl içinde gerçekleştirdikleri açıktan ve
naklen atamalara ilişkin bilgileri, emeklilik, istifa ve ölüm gibi sebeplerle
serbest kadrolarında meydana gelen değişiklikleri ve kadrolarının dolu ve boş
durumunu gösterir cetvelleri Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarının son günü
itibarıyla doldurarak ilgili ayları izleyen ayın yirmisine kadar Maliye Bakanlığı
ile Devlet Personel Başkanlığına gönderirler.
b) (a) fıkrasının üçüncü paragrafında sayılan
kurumların boş sürekli işçi kadrolarından Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel
Başkanlığınca uygun görülenler Başbakanın onayı ile iptal edilir.
c) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların
kurdukları birlik ve müesseselere tahsis edilmiş bulunan serbest memur
kadroları ile sürekli işçi kadrolarından 31.12.2004 tarihi itibarıyla boş
olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak olanların açıktan atama amacıyla kullanılması
İçişleri Bakanlığının iznine tâbidir.
d) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli
idarelerin döner sermaye saymanlıklarına ait sayman ve saymanlıklarda görevli
her unvandaki memur kadrolarından Maliye Bakanınca uygun görülenler, döner
sermaye kadrolarından tenkis edilerek Maliye Bakanlığının kadro cetveline
eklenir.
Tenkis edilen kadrolarda istihdam edilen personel,
başka bir işleme gerek kalmaksızın Maliye Bakanlığının kadro cetveline eklenen
bu kadrolara atanmış sayılırlar.
e) (a) fıkrasının üçüncü paragrafı kapsamında yer alan
kamu kurum ve kuruluşlarının, personel ödeneği ile kadrolarının önceden temini
amacıyla, mevcut teşkilat kanunları uyarınca kuracakları yeni birimler için
Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Devlet Personel
Başkanlığının görüşlerinin alınması zorunludur.
f) Cumhurbaşkanı tarafından atananlar, Bakanlar Kurulu
kararı veya müşterek kararnameyle atanan veya görevlendirilenler, Türkiye Büyük
Millet Meclisince yapılan seçimler sonucunda görev verilenler ile yükseköğretim
kurumlarının öğretim üyeliklerine yapılacak atamalar hariç olmak üzere,
herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar,
(a) fıkrasının üçüncü paragrafında belirtilen kurum ve kuruluşların kadrolarına
açıktan atanamazlar.
Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya
yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil
daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il
özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve
işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel
kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu
iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve
işletmelerinde ve sermayesinin % 50'sinden fazlası kamuya ait olan diğer
ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev
yapamazlar.
Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta
iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin
atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11 inci maddesine göre
alınmış Bakanlar Kurulu kararları 2005 yılında uygulanmaz.
Bu fıkranın ikinci ve üçüncü paragraf hükümleri;
1) Cumhurbaşkanlığına seçilenler,
2) Dışarıdan Bakanlar Kurulu üyeliğine atananlar,
3) Yasama Organı üyeliğine seçilenler, mahallî idareler
seçimleri sonucuna göre görev alanlar,
4) Sadece toplantı veya huzur ücreti ya da hakkı ödenen
görevleri yürütenler ile yönetim ve denetim kurulu üyeliği ücreti karşılığında
görevlendirilenler,
5) Yaş haddini aşmamış olmaları kaydıyla her derece ve
türdeki örgün ve yaygın eğitim
kurumlarında ders ücreti karşılığı ders
görevi verilenler (öğretim üyeliğinden emekli olanlardan üniversitelerde
ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler hakkında yaş haddini aşmamış
olmaları kaydı aranmaz),
6) Vakıf üniversitelerinde görev alanlar,
7) Özel kanunlarında emeklilik veya yaşlılık aylığı
kesilmeksizin çalıştırılma veya görev yapma hakkı verilenlerden Cumhurbaşkanı
tarafından atananlar, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek kararname ile atanan
veya görevlendirilenler ve Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılan seçimler
sonucunda görev verilenler,
Hakkında uygulanmaz.
g) 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname uyarınca değişiklik yapılan kadrolar, ilgili mercilerin onay
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kullanılır.
h) Kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde
yürütülebilmesi amacıyla, genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli
idarelerin teşkilât yapıları ve hizmet amacına uygun olarak personel
dağılımının sağlanmasına yönelik önlemler almaya, ihtiyaç fazlası olan
personelin, ilgili kuruluşların da görüşü alınarak, (a) fıkrasında belirtilen
kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesine ilişkin esas ve usulleri belirlemeye
Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek.
Sayın Özyürek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu bütçe tasarısının en önemli maddelerinden birini
görüşüyoruz. Geniş ölçüde atamalar, kadroların serbest bırakılması, çeşitli
kuruluşlar arasında dağıtılması ve emekli personelin çalışmasıyla ilgili önemli
düzenlemeler bu maddede yapılıyor.
Şimdi, bu maddeye dikkatle baktığımızda, bazı
düzenlemelerin, genel uygulamayla, bugüne kadar burada benimsediğimiz temel
yaklaşımlarla çok uyumlu olmadığını söylemek durumundayım. Örneğin, il özel
idarelerine atamalarla ilgili olarak deniliyor ki: "İl özel idareleri ve
belediyeler ile bunlara bağlı kuruluşlara atamalarda, boş olan kadrolara atama
yapılabilmesi için İçişleri Bakanlığından izin alınması gerekir."
Bu, eskiden beri devam eden bir düzenleme; ama, şimdi,
biz, il özel idareleriyle ilgili yasayı, Belediyeler Yasasını, hep, yerel
yönetimlere güvenmemiz gerektiğini, yerel yönetimlere daha çok yetki ve
sorumluluk tanımamız gerektiğini söyleyerek burada yasalaştırdık.
Şimdi, böylesine önem verdiğimiz kuruluşlara, daha önce
tahsis edilmiş, çeşitli nedenlerle boşalmış olan kadrolarına atama yapmak için
bile genel idareden, yani, İçişleri Bakanlığından izin alma mecburiyetinin
getirilmesi, tam vesayetçi anlayışın aynen devam ettiğini gösteriyor.
Değerli arkadaşlarım, seçilmiş insanların yönettiği
belediyelere, seçilmiş insanların bir ölçüde yönetmeye çalışacağı il özel
idarelerine, hiç yoksa, önceden belirlenmiş kadrolarında boşalma olduğu zaman
atama yetkisini tanıyalım diye düşünüyorum. O bakımdan, bu düzenlemeyi,
doğrusu, temel yaklaşımla, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin yerel
yönetimlerle ilgili aylardır dinlediğimiz görüşleriyle bağdaştırmayı mümkün
görmüyorum. Burada, daha önceki bütçe kanunlarında yer almayan bir önemli
düzenleme yapılıyor. Bu düzenlemenin öncelikle (f) fıkrasında deniliyor ki,
işte, Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan atamalar ve
yükseköğretim dışındaki diğer kurum ve kuruluşlardan emekli olanlar, herhangi
bir sosyal güvenlik kuruluşundan emekli olanlar atanamaz. Belki diyebilirsiniz
ki, bu siyasî bir tercihtir. Biz, emekliliği dolmuş olanları ihtiyaç olsa da,
çok önemli bir uzmanlıkları bulunsa da, atamayacağız. Bu, yanlış bir tercihtir;
ama, nihayet siyasî bir tercihtir. Çünkü, öyle uzmanlık kolları, dalları var
ki, o insanlar emekliliklerini doldursalar da, kamu kurumunun bunlara ihtiyacı
olur; o nedenle, atanabilmelidirler. Örneğin; pilotlar, pilot yetiştiren
hocalar var, bunların sayıları çok sınırlıdır. Bunlara "gel hizmet yap;
ama, emekli maaşını bırak da gel" demek, çok doğru bir yaklaşım değildir.
Dediğim gibi, bu, nihayet siyasî bir tercihtir; ama, sonuçları itibariyle, bu
siyasî tercih, kamu yönetimini, kamu hizmetini aksatacak olan bir tercihtir.
Aynı (f) fıkrasının müteakip paragraflarında şöyle bir
temel düzenleme yapılıyor; deniliyor ki: "Kamu kurumlarında,
kuruluşlarında, il özel idarelerinde, belediyelerde ve bunların
müesseselerinde, bunların yüzde 50'den fazlasına ortak olduğu kuruluşlarda
çalışmakta olan kimseler, 2005 yılından itibaren emekli maaşı alamazlar."
Değerli arkadaşlarım, zaten ilke olarak kamu kurum ve
kuruluşlarında ve kamudan para alan kuruluşlarda emekli çalıştırılmaması,
emekliliği dolmamış kimselerin istihdam edilmesi, elbette bir doğal yaklaşım;
ama, buna çeşitli nedenlerle istisnalar getiriliyor. Öyle bir uzmanlık alanı
vardır ki, diyelim, devlet arşivlerinde çalışacak kimseler; bunların sayısı çok
sınırlıdır. Emekliliği gelmiş olanlar da, emekliye ayrılıp, emekli ikramiyesini
alıp, bir yandan da emekli maaşıyla birlikte orada çalışmak durumunda
kalabilirler. Böyle çok özel hizmetler vardır.
Şimdi, burada yapılan düzenlemeyle, bu konuda bu tip
uzmanlığı olan kimselerin kamuda emekli maaşını alarak çalışmasına izin
verilmesi, Emekli Sandığı Kanununun 11 inci maddesine göre mümkündü ve bu yetki
Bakanlar Kurulunca çeşitli vesilelerle kullanılmış. Şimdi buraya bütçe
kanunuyla getirilen düzenlemeyle, artık, Bakanlar Kurulunun bu konuda bir
düzenleme yapma yetkisi ortadan kaldırılıyor, buraya bir kapsamlı düzenleme
getiriliyor.
Şimdi, şöyle düşünelim: Burada sayılan herhangi bir
kurumda, kurulda veya yüzde 50'den fazlası kamuya ait olan bir şirkette çalışan
bir kimse, Bakanlar Kurulunun izniyle hem emekli maaşı alıyor hem de normal
maaşını alıyorsa, o kişinin 2005 yılından itibaren emekli maaşı kesilecek.
Değerli arkadaşlarım, bu, Anayasaya aykırı. Siz, beni,
Bakanlar Kurulunun izniyle emekli maaşımı da almak suretiyle istihdam etmeyi
kabul etmişsiniz ve orada çalıştırıyorsunuz; şimdi, bir kanun maddesi getirmek
suretiyle bu izni ortadan kaldırıyorsunuz. Bu, hukukun temel ilkesi olan
kazanılmış haklara saygı gösterilmesine aykırı. Hatta, şunlar da olabilir: Bu
kuruluşlara, KİT'ler, o KİT'lerin iştirakleri de dahil olduğu için, çok fazla
uygulama vardır. Örneğin, üç yıllık beş yıllık sözleşmesi vardır o şahsın, o
beş yıl içinde oradan ücret alarak çalışması çok doğaldır; ama "ben kanun
çıkardım, sen emekli maaşını bundan böyle alamayacaksın" demek, hukukun
temel ilkesine aykırıdır. Çünkü o, o şahıs için bir kazanılmış haktır.
Ayrıca, Anayasamıza göre, emekli maaşı, bir kazanılmış
haktır. Yani, kanunla, emekli maaşını ortadan kaldırmak mümkün değildir. Kaldı
ki, bu düzenleme, Anayasamızın 161 inci maddesine de aykırıdır. Çünkü, 161 inci
madde, bütçe kanunuyla ilgili olmayan konuların bütçe kanununda düzenlenmesini
Anayasaya aykırı bulmaktadır. Biraz önce sayın müsteşarla konuşmamızda
"biz bunun farkındayız; kısa bir süre sonra bu konuda bir düzenleme
getireceğiz; yani, şeklî eksikliği, Anayasanın 161 inci maddesine aykırı
düzenlemeyi ortadan kaldıracağız" dediler; ama, bunu belki kısa sürede
yapılacak bir düzenlemeyle düzeltebilirler -inşallah düzeltirler- ama, biraz
önce bahsettiğim kazanılmış haklara dokunma, kazanılmış hakları ortadan
kaldırma konusunda büyük bir eksiklik ve Anayasaya aykırılık vardır. Dediğim
gibi, zorla değil, hatta, Bakanlar Kurulunun izniyle ben bir kuruluşta görev
almışsam, siz, benim emekli maaşımı nasıl kesersiniz?! Bu, müktesep haklara
aykırı olur. Belli şartlarla istihdam ediyorsanız, süresini tamamlamıştır veya
çeşitli şekillerde istihdam etmekle ilgili yanlışları, hataları olmuştur, o
noktada bir düzenleme yaparsınız; ama, emekli maaşını kesmek, Anayasaya,
hukukumuzun temel ilkelerine aykırıdır; o nedenle, bunu, mutlaka düzenlemek
lazım.
Yine, değerli arkadaşlarım, buradaki bir düzenlemede
-eğer arkadaşlarımın önünde varsa, 82 nci sayfadaki düzenlemeye bakarlarsa-
temel ilke olarak deniliyor ki: "Bu kuruluşlarda çalışanların emekli
maaşları kesilir; ancak, Cumhurbaşkanı, bakanlar ve milletvekillerinin emekli
maaşları kesilmez." Burada, bazı milletvekili arkadaşlarımızı da tedirgin
eden bir yanlış anlama olmuş; yani, buraya konulmuş olması bir şeyi değiştirmez
değerli arkadaşlarım. Milletvekillerinin emekli maaşlarının kesilemeyeceği,
Anayasamızın 86 ncı maddesinin amir hükmüdür. O nedenle, şöyle bir yorum
yapılıyor: "İlke olarak, siz, kamu kurum ve kuruluşlarında ve onlara bağlı
kuruluşlarda çalışanların emekli maaşını keseceğinizi söylüyorsunuz. Bu -biraz
önce söylediğim gibi- Anayasaya aykırı. Milletvekillerine istisna tanıyorsunuz.
Anayasaya aykırılık nedeniyle bu madde iptal edilirse, milletvekilleri de
emekli maaşı alamaz" gibi bir yorum yapılıyor ki, işte bu yorum yanlıştır,
eksiktir; çünkü, Anayasanın 86 ncı maddesinde, milletvekillerinin aynı zamanda
emekli maaşı alabileceklerine dair çok açık düzenleme var. Buraya yansıyan, 25
inci maddeye yansıyan düzenleme, Anayasanın o amir hükmünü koruma
endişesinden...
Tabiî, derdimiz milletvekili emekli maaşının kesilip
kesilmemesi değil; ama, kamuda, Bakanlar Kurulu izniyle çalıştırılmakta olan
kimselerin, durup dururken, hemen, 2005 yılının başından itibaren emekli
maaşlarını kesmenin, hukukun temel ilkelerine aykırı olduğunu söylüyorum. Buna,
hiç yoksa, bir kademeli geçiş düşünülebilir.
Düşünebiliyor musunuz, bir yerden emekli olmuşsunuz,
Bakanlar Kurulundan izin almışsınız, bir yerde de çalışıyorsunuz; bütün
hayatınızı, o emekli maaşı ve o kurum veya kuruluştan aldığınız ekücretle
tanzim etmişsiniz; birdenbire, diyorlar ki "hayır, sen artık emekli
maaşını alamazsın." Bu insanlar açısından da büyük bir haksızlık. Onun
için, hiç yoksa, buna bir geçiş süreci tanımak gerekiyor. Hakkaniyet bunu
gerektirir, hukuk bunu gerektirir, Anayasa bunu gerektirir.
Eğer, bu şekliyle, burada, Yüce Heyetiniz tarafından
bir düzenleme yapılmaz da, Anayasaya aykırılık noktasında, aynen düzenleme
devam ederse, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, üzülerek, Anayasa Mahkemesine bu
konuyu götürmek zorundayız; çünkü, Anayasaya çok açık bir aykırılıkla karşı
karşıya kalıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şahsıma ait bölümü de
tamamladım mı?
BAŞKAN - Hepsi dahil efendim. 15 dakikanızı bir arada
kullandırdım ben size.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Öyle mi...
BAŞKAN - Evet efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Peki. Bana da 5 dakika gibi
kısa geldi de...
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, çok kısa bir şey söylemek
istiyorum. Sayın Bakan, konuşmasında, bir bölümünü yazılı okudu. Yazılı okuduğu
bölümde gayet uygun şeyler söyledi; ama, irticalen yaptığı bölümlerde, böyle,
biraz, vergi indirimlerinde çok önemli düzenlemeler yaptıklarını söyledi; ama,
şunu belirtmeliyim ki -çarşamba günü vergi kanunu tasarısı burada görüşülürken
görüşlerimizi açıklayacağız- gelir vergisinde yapılan indirime göre, sadece
yıllık 78 milyar liradan fazla geliri olan, yıllık 78 milyar liradan fazla
ücreti olanların gelir vergileri 5 puan indirilmektedir. Asgarî ücretliye ne
yapıyoruz derseniz, onlar yine yüzde 15 vergi ödemeye devam edecek. Peki, ayda
500 000 000 - 600 000 000 lira kazanana ne yapıyoruz derseniz, onlar da yine
yüzde 20-25 vergi ödemeye devam edecekler. Bunu yaptıktan sonra "biz,
halka büyük indirimler getiriyoruz; biz, halkı düşünüyoruz" demek, doğrusu
büyük bir çelişkidir; bunu da, bu vesileyle belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, anlayışınız için teşekkür ediyorum ve
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde 6 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 25 inci maddesinin (a) fıkrasının ikinci paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Döner sermayelerin, kefalet sandıklarının, sosyal
güvenlik kurumlarının ve bütçeden yardım alan kuruluşların serbest memur
kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile aşağıdaki paragraf kapsamı
dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur nakilleri (24.11.1994
tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca yapılacak personel
nakilleri hariç) toplamı ile bunların kullanımı ve diğer hususları belirlemeye
Maliye Bakanlığı yetkilidir."
|
İrfan
Gündüz |
Abdullah
Erdem Cantimur |
Necdet
Budak |
|
İstanbul |
Kütahya |
Edirne |
|
İbrahim
Çakmak |
Hasan Anğı |
Ahmet Rıza
Acar |
|
Tokat |
Konya |
Aydın |
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 25 inci maddesinin ( c ) fıkrasında geçen "İl özel idareleri
ve belediyeler" ibaresinin, "Norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmış
olan belediyeler hariç olmak üzere, il özel idareleri ve belediyeler"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Mustafa
Duru |
Ahmet Yeni |
|
İstanbul |
Kayseri |
Samsun |
|
Fetani
Battal |
İsmail
Özgün |
|
|
Bayburt |
Balıkesir |
|
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı 2005 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (f) fıkrasının 4 üncü paragrafına (6)
numaralı bende, bu bentte yer alan "Vakıf üniversitelerinde" ibaresinden
sonra gelmek üzere "ve kamu bilim kurumlarında" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
M. Akif
Hamzaçebi |
Mustafa
Özyürek |
|
Samsun |
Trabzon |
Mersin |
|
Mustafa
Özyurt |
Oya Araslı
|
Mehmet
Neşşar |
|
Bursa |
Ankara |
Denizli |
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı tasarının 25 inci
maddesinin (f) fıkrasına "6) Vakıf üniversitelerinde görev alanlar"
ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki hükmün eklenmesini ve sonraki bendin
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. 27.12.2004
"7) Pilot olarak görev alanlar"
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Mustafa
Özyürek |
Haluk Koç |
|
Trabzon |
Mersin |
Samsun |
|
R. Kerim
Özkan |
Ali Kemal
Deveciler |
Haşim Oral |
|
Burdur |
Balıkesir |
Denizli |
|
|
Erdal
Karademir |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 25 inci maddesinin (g) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Mustafa
Duru |
Ahmet Yeni |
|
İstanbul |
Kayseri |
Samsun |
|
Fazlı
Erdoğan |
İsmail
Özgün |
|
|
Zonguldak |
Balıkesir |
|
BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 25 inci maddesinin (h) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Abdullah
Erdem Cantimur |
Fazlı
Erdoğan |
|
İstanbul |
Kütahya |
Zonguldak |
|
Fetani
Battal |
İsmail
Özgün |
|
|
Bayburt |
Balıkesir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Kabul
ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa Mahkemesinin 22.1.2004 tarihli ve 2003/41 esas,
2004/4 karar sayılı kararı göz önünde bulundurularak söz konusu hükmün bütçe
kanunu dışında bir kanunda düzenlenmesinin daha uygun olacağı düşünüldüğünden,
ilgili maddeden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 25 inci maddesinin (g) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa Mahkemesinin 22.1.2004 tarihli ve 2003/41 esas,
2004/4 karar sayılı kararı göz önünde bulundurularak söz konusu hükmün ilgili
mevzuatında düzenlenmesinin daha uygun olacağı düşünüldüğünden, bütçe
kanunundan çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı tasarının 25 inci
maddesinin (f) fıkrasına "6) Vakıf üniversitelerinde görev alanlar"
ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki hükmün eklenmesini ve sonraki bendin
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"7) Pilot olarak görev alanlar"
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olan
pilotlar 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanununun ek 11 inci maddesine göre
çıkarılan Bakanlar Kurulu kararları ile bu uygulamanın dışında tutularak Türk
Hava Yolları AO ve benzeri kurumlarda istihdam edilmektedir. Pilotlar için bu
uygulamanın sona erdirilmesi Türk Hava Yollarını pilot istihdamı yönünden zor
durumda bırakacağı gibi pilotlar yönünden de olumsuz bir durum yaratacaktır.
Bütçe Kanunu Tasarısında yer alan maddenin temel gerekçesi, temininde güçlük
arz etmeyen personelin istihdamı için bütçeden aynı anda maaş/ücret ile emekli
aylığı gibi iki unsurun çıkmasını önlemektir. Oysa pilotlar temini kolay
olmayan personeldir.
Bu nedenle pilotlar için maddede yer alan kuralın
bugüne kadar olduğu gibi 2005 yılında da uygulanmaması önerilmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı 2005 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının 25 inci maddesinin (f) fıkrasının 4 üncü paragrafına (6)
numaralı bende, bu bentte yer alan "Vakıf üniversitelerinde" ibaresinden
sonra gelmek üzere "ve kamu bilim kurumlarında" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç
(Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu değişiklikle Türkiye Bilimler Akademisi,
TÜBİTAK ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu gibi bilim kurumlarında emekli olan
öğretim üyelerinden yararlanılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 25 inci maddesinin (c) fıkrasında geçen "İl özel idareleri ve
belediyeler" ibaresinin "Norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmış olan
belediyeler hariç olmak üzere, il özel idareleri ve belediyeler" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5272 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesi
uyarınca, norm kadro çalışması tamamlanmış olan belediyelerin, serbest memur
kadroları ile 31.12.2004 tarihi itibariyle boş olan veya bu tarihten sonra
boşalacak olan işçi kadrolarını İçişleri Bakanlığından izin almaksızın açıktan
atama amacıyla kullanabilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 25 inci maddesinin (a) fıkrasının ikinci paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Döner sermayelerin, kefalet sandıklarının, sosyal
güvenlik kurumlarının ve bütçeden yardım alan kuruluşların serbest memur
kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile aşağıdaki paragraf kapsamı
dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur nakilleri, 24.11.1994
tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca yapılacak personel
nakilleri hariç, toplamı ile bunların kullanımı ve diğer hususları belirlemeye
Maliye Bakanlığı yetkilidir.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa Mahkemesinin 22.1.2004 tarihli ve 2003/41 esas,
2004/4 karar sayılı kararı gözönünde bulundurularak, söz konusu hüküm yeniden
düzenlenmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda 25 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi okutuyorum:
Sözleşmeli personel
MADDE 26. - Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli
idareler, döner sermayeler, belediyeler, il özel idareleri, sosyal güvenlik
kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşlarda sözleşme ile
çalıştırılacak personel hakkında 6.6.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinin uygulanmasına devam olunur.
Birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar, 657 sayılı
Kanun dışında diğer kanun hükümlerine göre çalıştırdıkları sözleşmeli
personelin unvan, sayı ve ücretlerini gösterir cetvelleri ve tip sözleşme
örneklerini, 2005 yılı Mart ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize edilmek
üzere göndermek zorundadırlar. Özel kanunlar uyarınca kadro karşılık
gösterilmek suretiyle çalıştırılan sözleşmeli personelin unvan, sayı ve
ücretleri vizeye tâbi değildir. Ancak kuruluşlar bunlara ait tip sözleşme
örneklerini 2005 yılı Mart ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize edilmek
üzere göndermek ve bu şekilde çalıştırdıkları sözleşmeli personelin unvan,
kadro derecesi, sayısı ve sözleşme ücretlerini gösterir cetvelleri de Şubat,
Ağustos ve Aralık ayları itibarıyla düzenleyerek ilgili ayları izleyen ayın
yirmisine kadar Maliye Bakanlığına bilgi için göndermek zorundadırlar.
Bütçe yılı içinde ilgili mevzuat hükümlerine dayanarak
istihdam edilecek yeni sözleşmeli personel (kadro karşılığı çalıştırılan
sözleşmeli personel hariç) için kuruluşlarca ayrıca düzenlenecek sayı, unvan,
nitelik ve ücretleri gösterir ek cetvellerin ve farklı hükümler içermesi
halinde tip sözleşme örneklerinin Maliye Bakanlığına vize ettirilmesi
gereklidir. İlgili mevzuat hükümlerine dayanarak istihdam edilecek yeni
sözleşmeli personelin belirlenmesine yönelik herhangi bir işlem yapılmadan önce
Maliye Bakanlığından izin alınması şarttır.
Yukarıdaki fıkralara göre vize işlemleri tamamlanmadan
sözleşme yapılamaz ve herhangi bir ödemede bulunulamaz.
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ile ek
geçici 16 ncı maddesi ve özel kanunları uyarınca 2004 yılında sözleşmeli olarak
çalıştırılanlardan 2005 yılında görevlerine devam etmeleri ilgili bakanlık veya
kuruluşlarca uygun görülenlerin Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait sözleşme
ücretleri, sözleşme ile çalıştırılmaları konusundaki kanunî işlemleri
tamamlanıncaya kadar, 2004 yılında vize edilmiş sözleşmelerine göre, anılan
aylarda mevzuat uyarınca sözleşme ücretlerinde artış yapılması halinde bu
artışlar da dikkate alınarak Maliye Bakanlığı vizesi aranmaksızın Yeni Türk
Lirasına dönüştürülmek suretiyle ödenir.
İlgili mevzuatı uyarınca kadro karşılıksız veya 657
sayılı Kanunun 4 üncü maddesi (B) fıkrası (190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (b) bendinde sayılan
kurum ve kuruluşlarda teknik, sağlık ve avukatlık hizmetlerine ilişkin
pozisyonlar hariç) ile ek geçici 16 ncı maddesi çerçevesinde; kanun,
uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı programıyla kurulması
veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller
için ve yılı ödeneğini aşmamak kaydıyla yapılacak yeni vizeler dışında, 2004
yılında vize edilmiş olan sözleşmeli personel pozisyon sayıları hiçbir şekilde
aşılamaz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş
2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında geçen "Birinci fıkrada
sayılan kurum ve kuruluşlar" ibaresinin "Belediyeler hariç olmak
üzere, birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Mustafa
Duru |
Ahmet Yeni
|
|
İstanbul |
Kayseri |
Samsun |
|
İsmail
Özgün |
Fazlı
Erdoğan |
|
|
Balıkesir |
Zonguldak |
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 26 ncı maddesinin son fıkrasında geçen "190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (b) bendinde
sayılan kurum ve kuruluşlarda" ifadesinin "il özel idareleri ile il
özel idarelerinin kurdukları birlik, müessese ve işletmelerde" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Abdullah
Erdem Cantimur |
Necdet
Budak |
|
İstanbul |
Kütahya |
Edirne |
|
İbrahim
Çakmak |
Enver
Yılmaz |
Polat
Türkmen |
|
Tokat |
Ordu |
Zonguldak |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5272 sayılı Belediye Kanununun 87 nci maddesinin (b)
fıkrası "13.12.1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (b) bendi" yürürlükten
kaldırılmış olduğundan ve aynı Kanunun 49 uncu maddesinin üçüncü fıkrası ile
belediyelere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) bendi
haricinde de sözleşmeli personel istihdam edebilme imkânı tanınmış olduğundan,
il özel idareleri ile il özel idarelerin kurdukları birlik, müessese ve
işletmelerin sözleşmeli personel istihdamında 2004 yılında vize edilmiş olan
sayıların aşılamayacağına ilişkin genel kısıtlamanın dışında tutulması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasında geçen "Birinci fıkrada
sayılan kurum ve kuruluşlar" ibaresinin "Belediyeler hariç olmak
üzere, birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5272 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca istihdam edilecek sözleşmeli personelin Maliye
Bakanlığı vizesi dışında tutulması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler istikametinde 26 ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi okutuyorum:
İşçilik ödenekleri ve geçici iş pozisyonları
MADDE 27. - a) Genel bütçeye dahil dairelerle katma
bütçeli idareler, sürekli işçileri ile otuz iş gününden fazla süreyle
çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01-3) ile (02-3) ekonomik
kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak sayıda ve süreyle istihdam edebilirler.
Toplu iş sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar
ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgarî ücret ve sigorta prim artışı nedeniyle
meydana gelecek ödenek eksiklikleri Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile "Yedek Ödenek" tertiplerinde
yer alan ödeneklerden aktarma yapılmak suretiyle karşılanabilir. Birinci
fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu ekonomik
kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar
hariç) hiç bir şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin başka
tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti
de ödenemez.
Söz konusu kurum ve kuruluşların birim amirleri fazla
çalışma için öngörülen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak
şekilde fazla süreli çalışma ve-veya fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla
fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla
yükümlüdürler. Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve
benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar Kurulu kararları
uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine
ilişkin ilâma bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir şekilde ödenek
aktarması yapılamaz.
Kurumlar, bütçelerinin geçici işçiler için öngörülen
ödenekleri ile sınırlı olmak üzere yıl içinde aylar itibarıyla çalıştıracakları
geçici işçi pozisyon sayıları ile bunların çalıştırılacakları birimlere göre
dağılımını (merkez teşkilâtında birimler, taşra teşkilâtında ise bölge ve il
müdürlüğü olarak) gösteren cetvelleri, yapılan hesaplamalarla birlikte Ocak ayı
sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize ettirmek zorundadır. Vize işlemi
yapılmaksızın geçici işçi istihdam edilemez ve ödeme yapılamaz.
Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ita amirleri
ve tahakkuk memurları ile ödenek üstü harcama yapan saymanlar sorumludur.
b) Döner sermayeler ve bütçeden yardım alan kuruluşlar
ile 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında
kalan kuruluşların 1.1.2005 tarihinden itibaren otuz iş gününden fazla süre ile
çalıştıracakları geçici işçi pozisyon sayıları ile aylar ve birimler itibarıyla
dağılımı, ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle 31.1.2005 tarihine kadar
Maliye Bakanlığına vize ettirilir.
c) (a) ve (b) fıkraları kapsamındaki kurum ve
kuruluşların kanun, uluslararası anlaşmalar, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı
programı ile kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin
gerektirdiği zorunlu haller için yapılacak yeni vizeler dışında, 2004 yılında
vize edilmiş toplam adam/ay miktarlarını aşacak şekilde vize yapılamaz. Vize
edilmiş bulunan geçici iş pozisyonlarında, yıl içinde kurumların ihtiyaç
duyduğu pozisyon, yer, birim, aylık dağılım değişiklikleri ile pozisyon
iptalleri Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine yapılabilir. Maliye
Bakanlığınca vize edilen cetvellerin bir örneği, ilgisine göre Sayıştay
Başkanlığına veya Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi
yapılmaksızın ödeme yapılamaz.
d) Kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının
1.1.2005 tarihinden itibaren otuz iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları
geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları, ilgili bakanlığın ve Hazine
Müsteşarlığının (özelleştirme programına alınanlar için Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının) onayı alınmak suretiyle 31.1.2005 tarihine kadar Devlet Personel
Başkanlığına vize ettirilir. Vize edilen geçici iş pozisyonları Devlet Personel
Başkanlığınca başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir veya
iptal edilebilir. Vize ettirilen cetvellerin bir örneği Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın ödeme yapılamaz.
e) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların
kurdukları birlik ve müesseselerde çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici iş
pozisyonları her yıl İçişleri Bakanlığına vize ettirilir. Vize edilmiş bulunan
geçici iş pozisyonları İçişleri Bakanlığı tarafından başka unvanlı geçici iş
pozisyonları ile değiştirilebilir veya iptal edilebilir. İçişleri Bakanlığı
tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına ait vize cetvellerinin bir
örneği Devlet Personel Başkanlığına gönderilir. Bu vize işlemi yapılmadan
geçici işçi çalıştırılamaz ve herhangi bir ödeme yapılamaz.
f) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli
idarelerin kamu işverenleri sendikalarına ödemeleri gereken 2005 yılına ait
üyelik aidatları, Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan tertipten ödenir.
Yapılacak ödemeler, tertibinde yer alan ödenek tutarıyla sınırlı olup, bu
tertibe bütçenin diğer tertiplerinden hiç bir şekilde aktarma yapılamaz.
BAŞKAN- Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve
şahsı adına, İzmir Milletvekili Enver Öktem.
Sayın Öktem, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 27 nci
maddesiyle ilgili, Grubumuz ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz
2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 27 nci maddesi vesilesiyle, hükümetin,
sosyal gelişmeler ve bunların etkileşim halinde olduğu dışpolitika
yaklaşımlarıyla ilgili görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, AKP Hükümeti iktidara geldiğinde,
halkımızı derinden sarsan üç temel sosyal sorun vardı; bunlar, işsizlik,
yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliğiydi. Yine, hükümet, göreve geldiği
zaman, Irak'ın işgali, Kıbrıs ve Avrupa Birliği gibi dışpolitika meseleleri
ülke gündeminin en baş konularıydı. AKP Hükümetinin iki yıllık iktidarı boyunca
en fazla propagandasını yaptığı konular, Türkiye ekonomisindeki düzelmeler ve
dışpolitikadaki başarılar olmuştur. Bu bütçe tartışmalarından da görüyoruz ki,
hâlâ bu propaganda yapılmaktadır. Ben, bu konuşmamda, bu iktidarın hem
içpolitikasının hem de dışpolitikasının tam bir fiyaskodan ibaret olduğunu
aktarmaya çalışacağım. Aslında, bilinen bir gerçeği gözü boyanmışlara da
anlatmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, iktidar çevrelerinin söylemine
göre, ekonomik büyüme son yıllardaki en yüksek seviyeye ulaşmıştır, enflasyon
düşmüştür, kişi başına düşen gelir artmıştır. Büyük sermaye TÜSİAD, IMF,
ekonominin gidişatından gayet memnundur. Peki, AKP'nin de öncelikli olarak
düzelteceğini söyleyerek iktidara geldiği üç temel sorun ortadan kaldırılmış
mıdır; hayır; aksine, işsizlik giderek yükselmekte, yoksulluk ve gelir dağılımı
adaletsizliği artıkça artmaktadır. Yani, iktidarın çevresindeki sermaye
çevreleri memnun olsa da, işçinin, köylünün, memurun, üreticinin durumunda bir
değişiklik olmamıştır. Büyüme, işsizlik üzerinde olumlu bir etki yaratmadı; son
iki yılda hem istihdam azaldı hem de işsizlik arttı. Eksik istihdam edilenlerin
de işsizlere katılmasıyla işsizlik oranı ülke genelinde yüzde 15'in üzerine
çıktı. Ekonomik büyümeyle birlikte olması gerektiği gibi, dargelirlilerin,
ücretlilerin satın alma gücü ve tüketimleri de artmadı. Ülke genelinde haneler
tarafından yapılan tüketim ve ücretlilerin gelirleriyle ilgili göstergeler bu
durumun tersine bir sonuç göstermektedir. Özel nihai tüketim harcamaları, nüfus
artışıyla paralel bir artış göstermiyor. Demek ki, bireyler geçmişe göre daha
az tüketiyorlar. Aynı şekilde, istihdama dayalı nüfus artmasına karşın, maaş,
ücret ve yevmiyeli çalışanların elde ettikleri gelir de, kriz öncesi değerini
aşamamıştır. Nüfusun ücretle çalışan sayısı artarken, millî gelirden aldıkları
pay artmamıştır; bir başka deyişle, ücretler gerilemiştir.
Sonuç olarak, ekonomik büyüme, halka, ne iş ne gelir ne
de daha fazla tüketim olanağı sağlamıştır. Büyüme, halkın yoksullaşmasıyla
birlikte gerçekleşmiştir.
Yine, ücretler, 2001 yılındaki krizden bu yana yüzde
30'un üzerinde gerilemiştir. Yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliği, 2001
krizi dönemindeki uçuruma yakındır. Şu anda asgarî ücret için düşünülen değer,
açlık sınırı gelirine bile ulaşamamaktadır.
Peki, ekonomik büyüme olduğuna göre, enflasyon
azaldığına göre, buna rağmen halkın büyük çoğunluğunun durumu da düzelmediğine,
aksine, daha da kötüleştiğine göre, bu büyümenin getirilerinden kim
yararlanmaktadır; elbette, bu iktidarın ekonomi politikasından memnun kalanlar,
yani, büyük sermaye. Demek ki, ekonomi büyüdükçe halkımız küçülüyor; ama, büyük
sermaye büyüdükçe büyüyor.
İktidarın ekonomideki iyileştirmeleri bununla sınırlı
değil. IMF'nin ve ona bağlı büyük sermayenin büyük karnı, işçinin, köylünün,
memurun iki lokmasından birini alarak doyacak gibi değil; daha büyük lokmalar
istiyor; bu yüzden, özelleştirmelerin de hızlandırılması gerekiyor. Türkiye'nin
bütün topraklarının, değerlerinin, nimetlerinin kendi hortumlarına sokulması
gerekiyor. AKP bu yüzden iktidara getirilmedi mi?! IMF, bunu yapacak diye, AKP
kurmaylarına övgü üzerine övgü düzmüyor mu?!
Peki, şimdi, üzerinde konuştuğumuz asgarî ücretle
yaşamaya çalışan, gelecekte başlarına nelerin geleceğini bilemeyen güvencesiz
geçici işçiler ne yapacak? Onlar, ülkemizdeki milyonlarca işsizden birisi
olmadıklarına şükredip, AKP'ye hayır dualarını mı sunacaklar?!
Onların ve onlar gibi büyüyen ekonomide küçüldükçe
küçülen dargelirli, emekçi halkımızın ne yapacaklarını seçim sandığında
göreceğiz; yeter ki, o zamana kadar bu iktidarın ateşli ekonomi
politikalarından iyice erimeyip, cisim olarak kalabilsinler.
Değerli arkadaşlar, bütçe çalışmaları sırasında gördük,
hükümet, ciltler dolusu ekonomik analiz raporları bastırıyor, istatistikler
açıklıyor, büyüme rakamları Meclis duvarlarında yankılanıp duruyor; ekonomi
kurmayları hamasî nutuklar çekiyor, IMF tebrikleri açıklanıyor. Bütün bunlar
bir çıplak gerçeği görmemize engel değil. Yoksulluk ve gelir dağılımı
adaletsizliği gerçeği gözümüzün önünde. Hükümetin, bu gerçeği görebilmesi için,
kafasını tozlu IMF raporlarının içinden çıkarıp, halka bakması gerek; işten
atılma tehlikesi yaşayan, karın tokluğuna çalışan işçilerin çalıştığı
fabrikaları gezmesi; ekmek için, gübre satmak için pazar bulamayan çiftçileri
dinlemesi; yabancı tekellerin hükümdarlığında kepenk indirmek veya bu yabancıya
hizmet etmek zorunda bırakılan küçük işletmeciyi, esnafı görmesi gerek;
yoksulluk sınırının altında yaşama mücadelesi veren emeklileri, memurları
bilmesi gerek; işsizleri, iş bulamayanları, kayıtdışı alanlarda her türlü
insanlıkdışı koşullarda çalışan on milyonların ne hissettiğini anlaması gerek.
Bütün bunlara rağmen, bu memleketin kaynaklarıyla, bir gecede, bir memurun
aylık maaşı kadar para harcayanların, yurt dışında lüks mal, mülk sahibi
olanların, ülkemizde gayrimenkul satın alan yabancıların ne kadar çoğaldığını
da bilmesi ve gidişatla ilgili kaygı duyması, bir ders çıkarması gerek.
Oysa, hükümetin öylesine çarpık bir yoksulluk anlayışı
var ki, yoksullar bile, neredeyse suçu kendilerinde bulacaklar. AKP anlayışına
göre, yoksulluğun nedeni, mevcut iktisadî düzen, uygulanan iktisadî politikalar
değildir; bu yüzden, iktisadî politikalarla düzeltilmesi de mümkün değildir;
çünkü, yoksulluk kaderdir; Allah alınlarına öyle yazmış, yoksul olmuşlar,
yoksullaşmışlar. Bu yüzden, yoksulluğu önlemek mümkün değildir. Ancak, onlara,
bu kader mahkûmlarına acınır ve bütçe dengelerini bozmadan, onlara, yardım
yapılır.
Hükümetin sosyal güvenlik reformu paketi ve sosyal
yardım uygulaması da bu anlayışla oluşturulmuştur. Bu anlayış, aslında, kendi
yarattığını bilmediği yoksullara ne kadar şefkatli davrandığını göstermesi
bakımından da hükümetin övünç kaynağı olabilmiştir. Hatırlarsanız, hükümet
temsilcileri, geçen yıl düzenlediği İzmir İktisat Kongresinde sanki büyük bir
tespit yakalamışlar gibi, Türkiye'de yoksulluk olduğunu kabul etmişler ve
yoksullara yardımı bir şiar haline getirmişlerdi. Değerli arkadaşlar, bu
zihniyetle, Türkiye'de yoksulluk iyice artacağı gibi, gelir dağılımı
adaletsizliği de daha derinleşecektir. Çünkü, yoksulluğun kader olduğunu
düşünen bir anlayış, varsıllığın da kader olduğuna inanır. Bu anlayış, en
yüksek gelirli yüzde 1 ile en düşük gelirli yüzde 1 arasındaki gelir uçurumunun
yüzlerce kat olmasından etkilenmeyecektir. Bunun nedenlerini anlayacak bir
iktisadî zihniyet olmadığı için sonuçlarını önleyecek irade de olamaz. Ekonomi
büyüdüğü halde yoksulluğun neden azalmadığını, aksine, artığını da bu şekilde
anlayabiliriz. Ama, biz biliyoruz ki, Türkiye gibi zengin bir ülkede
milyonlarca insan hâlâ yoksulluk çekiyorsa, bazı kesimlerde ve bölgelerde açlık
tehlikesi bile söz konusu ise, bu, iktisadî zihniyetin, iktisadî politikaların
sonucudur.
İradesini halktan yana, üretimden yana, alınterinden
yana kullanan siyasî iktidarlar ile rantiyeciden, faizciden, tefeciden,
uluslararası büyük sermayeden yana kullanan siyasî iktidarlar, ortaya çıkan
yoksulluk gerçeğiyle farklılaşırlar. Yani, kısacası, Türkiye gibi bir ülkede
yoksulluk yaşanıyorsa, hükümet, halkın hükümeti değil demektir. Üstelik,
ekonomik büyümeye rağmen yoksulluk yaşanıyorsa, hükümet, halktan alıp büyük
sermayeye veriyor demektir. Bu bir ihanet değilse, sömürünün dik alasıdır.
Değerli arkadaşlar, hükümetin, ekonomiden sonra
başarılı olduğunu düşündüğü ikinci alan da dışpolitikadır. Bu konuda da bir iki
cümle söylemek istiyorum. Öncelikle ifade etmeliyim ki, AKP Hükümeti, iki
yıllık iktidarı süresince, sadece içeride değil, dışarıda da iyi çalışmıştır.
Çokboyutlu bir ufka sahip olduğunu net bir şekilde göstermiştir. Yani,
Türkiyemizin sadece ekonomisini, emekçisini, üreticisini ve üretim
potansiyelini değil, ulusal ilkelerini, stratejik gücünü ve devlet geleneğini
de tüketmiştir.
AKP Hükümeti ikibuçuk yıllık iktidarı boyunca, Türkiye
Cumhuriyetinin hemen bütün temel ulusal konularında taviz vermiş, âdeta,
ABD'nin stratejik piyonu konumuna düşmüş ve tarihimizde şimdiye kadar
görülmemiş bir teslimiyetçi dışpolitika anlayışı sergilemiştir. Bu dönem de
dışpolitikaya esas olarak üç alanda şekillenmiştir; Irak, Kıbrıs ve Avrupa
Birliği süreci. Bütün göz boyamalara, medyatik kandırmacılara kulak asmadan,
objektif olarak süreci inceleyen herkes bilmektedir ki, hükümetin politikaları,
her üç alanda da tam bir fiyaskodur. Ne kadar içi boş zafer nidaları atılırsa
atılsın, bu gerçek değişmeyecek, bu iktidarı, tarihte de halkımız da
affetmeyecektir.
Değerli arkadaşlar, AKP İktidarının ikibuçuk yıllık
Irak politikasında Türkiye'nin bölgedeki bütün olmazsa olmazları çiğnenmiştir.
Kuzey Irak'ta göz göre göre yeni organizasyon gerçekleştirilmiştir.
Türkmenlerin varlığından bile söz edilmemektedir. Musul, Kerkük, Erbil
Vilayetlerinin her biri, hemen bütün önemli Türkmen nüfuslu bölgeler yeni
organizasyonun parçaları olarak tescillenmek üzeredir. Irak'ın toprak
bütünlüğünün korunması ilkesi tam bir palavradır; artık, Irak parçalanmıştır.
Türkiye'nin bölge için savunduğu bütün tezler iflas
ettirilmiştir. AKP Hükümeti öyle bir Irak politikası yürütmüştür ki, belki de,
bölgedeki bütün tarafların karşı olduğu, istemediği tek ülke Türkiye'dir.
Türkiye'nin avucu içinde beslenen Talabani ve Barzani
kuvvetleri, ülkemize kin gütmekte, bölgede Türkiye'yi kıskaç altına almaya
yönelik her türlü kirli oyunun içerisinde yer almaktadırlar.
ABD işgal güçleri tezkere öfkesini hâlâ sürdürmekte,
bölgede, Türkiye aleyhine ne olursa olsun desteklenmekte, hatta, bizzat
Türkiye'ye karşı hareket geliştirmektedirler.
Ayrılıkçı güçler, eskiden Türkiye'nin kontrolü altında
olan Kuzey Irak'ın göbeğinde savaş hazırlığı yapmakta, AKP'nin müttefiki ABD
tarafından âdeta yetiştirilmektedirler. Iraklı direnişçiler de, ABD yanlısı
Türkiye'yi düşman saflarında görmektedir.
Bölgede her ay onlarca Türk vatandaşı, Iraklı
direnişçilerin veya bilinmeyen başka güç merkezlerinin hedefi olmaktadır.
Türkmenler bile Türkiye'den umudunu kesmişlerdir; çünkü, Türkmenlerin
yaralarını saracak, güvenlerini kazanacak hiçbir atılım yapılmadığı gibi,
ayrıca, iyice belirginleşen Türkmen tecridine ve katliamına seyirci
kalınmıştır. AKP'nin müttefiki ABD'nin Tel Afer'deki Türkmen katliamının
etkileri hâlâ silinmemiştir. Esas bu katliamdan sonra, Türkmenler, Türkiye'ye,
olan güvenlerini iyice kaybetmişlerdir.
Değerli arkadaşlar, bütün bu olumsuz gelişmeler,
omurgasız dışpolitika anlayışının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Kişiliksiz,
tutaçsız, ufuksuz politikalar, Türkiye'yi, Ortadoğu'nun hatırı ve gücü
sayılamayan bir ülkesi haline dönüştürmüştür.
AHMET YENİ (Samsun) - Hiçbiri doğru değil.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - AKP Hükümetinin Irak
politikasının başlangıcında, ABD işgalcileri, Kuzey Irak'ta Türk subaylarının
başına çuval geçirmiş ve hükümetin, sanki çok önemliymiş gibi, bütün çabalarına
rağmen Türkiye'den bir özür bile dilenmemiştir. Şimdi de, Irak
Büyükelçiliğimizi korumak üzere görevlendirilen beş güvenlik görevlisi, Irak'ta
görev yerine getirirken, nereden geldiği meçhul bir emir doğrultusunda, göz
göre göre şehit edilmektedirler. Hükümet, öylesine belirsiz, net olmayan bir
politika yürütüyor ki, bu planlı suikastın kimler tarafından gerçekleştirildiği
bile tahmin edilemiyor. Bu suikastı Iraklı direnişçiler de yapmış olabilir,
Barzani-Talabani cephesi için de planlanmış olabilir, PKK da gerçekleştirmiş
olabilir, ABD işgalcileri bile yapmış olabilir. Sadece tek bir gerçeği
söyleyebiliriz; kim yapmış olursa olsun, sorumlusu AKP Hükümetidir.
Hükümet, Türkiye'yi, ABD'nin işgalci Büyük Ortadoğu
Projesinin bir parçası haline getirmeye çalışacağına büyük Ortadoğu direnişinin
öncülüğünü yapmaya çalışsaydı, basit bir Arap emirliği gibi değil de bin yıllık
bir devlet geleneğine sahip, onurlu bir ülke gibi davranarak, bölgedeki
sorunların çözümünde merkez konumuna gelinecek bir saygınlığa kavuşabilseydi,
herhalde, ne Türkiye'nin bölgedeki etkinliği şimdiki gibi sıfırın altında
olurdu ne de bölge, şimdiki gibi bir ateş çemberi konumuna sokulurdu.
Sayın Başbakanın bu süreç içerisindeki safını belirten,
daha doğrusu, saflığının göstergesi olan meşhur sözü hatırlardadır. Ne demişti
Sayın Başbakan: "Diyarbakır, Büyük Ortadoğu Projesinin yıldızı
olacaktır." Hiçbir saygın ülkenin saygın başbakanı, kendi ülkesini, başka
bir ülkenin, üstelik, emperyal ülkenin emperyalist bir projesine bu kadar gözü
kapalı dahil etmez. Demek ki, Türk dışpolitikası, gözü kapalı bir anlayışla
yürütülüyor. Aynı anlayış, Kıbrıs meselesinde de, Avrupa Birliği sürecinde de
görüldü.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, bir hafta önce tam bir
bayram havası estirildi. Neredeyse "Avrupa fatihi" diye, Sayın Tayyip
Erdoğan'ın heykeli dikilecekti. Neyse, ezelî ve ebedî uçukları dikkate
almazsak, birkaç gündür birçok yazarın da ayakları yere basmaya başladı. AB
büyüsünden biraz olsun kurtulanlar, hükümetin AB politikalarının da nasıl bir
fiyasko olduğunu anlamaya başladılar.
Değerli arkadaşlar, 17 Aralık zirvesinde, Avrupa
Birliği, Türkiye'ye kısaca şunları söylemiştir: Seninle Mart 2005'te
müzakerelere başlayabiliriz. Sen, bunu, 2006 olarak anla. Yalnız, bu
görüşmelere başlayabilmemiz için Kıbrıs cumhuriyetini tanımalı, aslında, Kuzey
Kıbrıs'ın senin askerlerinin işgali altında olduğunu kabul etmelisin. Bunu
kabul edersen müzakerelere başlarız. Müzakereler ne zaman bitecek diye sorma.
Bunun ucu açık. Bu müzakere sürecinde senden isteyeceğimiz yeni şeyleri kabul
edersen, bir sorun olmaz. O zaman, seninle yapacağımız müzakerelerden zevk
alırız ve devam etmek isteriz. Mesela, Kıbrıs'tan sonra Ermeni soykırımını
tanımanı isteyeceğiz. Onu kabul edersen, patrikhanenin ekümenliği meselesi
gelecek, onu da kabul edersen Kürt bölgelerinin özerkliği, Hatay meselesi, Lozan'ın
yeniden tartışılması, Ege adaları, ruhban okulu vesaire... Bütün bunları, seni
fazla yormadan, teker teker önüne getirmeyi düşünüyoruz. O yüzden müzakereler
biraz uzun sürebilir. Zaten bu yol uzun ve meşakkatli bir yol.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öktem, yaptığınız konuşmayı dikkatle
dinledim; şu anda görüşülen maddeyle hiçbir ilişkisi yoktur. Dışişleri
Bakanlığının bütçesini de görüşmüyoruz; onun için, sürenizi uzatmıyorum; lütfen
buyurun.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Sayın Başkan, bir cümle
söyleyebilir miyim?
BAŞKAN - Yerinize buyurun lütfen.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Meclis Başkanlığı çok taraflı
davranıyor. Avrupa Birliği politikalarını Türkiye politikalarından ayrı
düşünecek kadar uzak bir noktadasınız.
BAŞKAN - Buyurun efendim...
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge
vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 27 nci maddesinin (e) fıkrasında geçen "İl özel idareleri ve
belediyeler" ibaresinin, "Norm kadro çalışmaları sonuçlandırılmış
olan belediyeler hariç olmak üzere, il özel idareleri ve belediyeler"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Necdet
Budak |
Abdullah
Erdem Cantimur |
|
İstanbul |
Edirne |
Kütahya |
|
Mehmet
Özyol |
Osman
Aslan |
Ömer
Özyılmaz |
|
Adıyaman |
Diyarbakır
|
Erzurum |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)
- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde 27 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, sizi protesto
ettiğimi bir defa daha ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - 28 inci maddeyi okutuyorum:
Geçici görevlendirme
MADDE 28. - 657 sayılı Kanunun ek 8 ve ek 9 uncu,
13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanunun 3 üncü, 4.11.1981 tarihli ve 2547
sayılı Kanunun 38, 40 ve 41 inci maddelerine ve 13.10.1983 tarihli ve 2919
sayılı Kanuna göre görevlendirilenler, 29.7.2003 tarihli ve 4958 sayılı Kanunun
17 nci maddesi uyarınca Sosyal Sigortalar Kurumunda uzman tabip, tabip, eczacı,
anestezi ve röntgen teknisyeni olarak görevlendirilenler ile güvenlik
görevlileri ve Sağlık Bakanlığı merkez teşkilâtında bağımsız daire başkanı veya
daha üst unvanlarda görevlendirilenler hariç, ilgili mevzuatı uyarınca diğer
kurumlarda vekâleten veya geçici olarak görevlendirilen ve kadro aylıklarını
kendi kurum veya kuruluşlarından alan memurlar veya kamu görevlileri, geçici
olarak görev yaptıkları kurum personelinin yararlandığı ve ilgili mevzuatında
söz konusu personele de ödenebileceği belirtilen her türlü tazminat, fazla
mesai ve diğer ödemelerden yararlanamazlar.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çeşitli Hükümler
Muhtelif gelirler
MADDE 29. - a) Aylık gayrisafi hasılat tahakkuk
tutarını (katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi hariç) kapsamak kaydıyla;
1. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel
Müdürlüğünün mal ve hizmet satışları (Devlet hissesi karşılığı olup yurt içinde
ürettiği ve/veya alıp sattığı ham petrol ile doğalgaza ait hasılat hariç)
gayrisafi hasılatının % 10'u,
2. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün
mal ve hizmet satışları gayrisafi hasılatının % 10'u,
3. Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün mal ve hizmet satışları gayrisafi hasılatının % 10'u,
4. Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğünün mal ve
hizmet satışları ürün nevileri itibarıyla gayrisafi hasılatının % 10'una
kadarı,
En geç takip eden ayın yirmisine kadar (Kıyı Emniyeti
ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü için takip eden ayın sonuna kadar)
Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlığına ödenir. Ödenen bu tutarlar bütçeye gelir
yazılır.
Bu fıkrada belirtilen tutarların süresi içinde
ödenmemesi halinde, ödenmeyen tutarlar, gecikme zammı da uygulanmak suretiyle
21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir.
b) Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün yabancı
ülkelere verdiği meteorolojik ürünlerin bedelleri ile yabancı ülke meteorolojik
ürünlerinin diğer yabancı ülkelere veya yurt içi kişi ve kurumlara, yabancı
ülkelerin de anılan Genel Müdürlüğün meteorolojik ürünlerini diğer ülke ve
kişilere satışından yıl içinde elde edilecek döviz cinsinden tutarlar, T.C.
Merkez Bankası nezdinde açılacak özel hesaba yatırılır. Bu tutarlardan ilgili
anlaşmalar gereğince yurt dışı kuruluşlara ödenmesi gereken miktarlar, bu özel
hesaptan Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün talimatı ile T.C. Merkez
Bankasınca transfer edilir. Geri kalan tutarlar, ilgili Genel Müdürlüğün
talimatı ile T.C. Merkez Bankasınca döviz alış kuru üzerinden Yeni Türk
Lirasına çevrilerek Genel Müdürlüğün ödemelerini yapan Merkez Saymanlık
hesabına yatırılır. Saymanlık hesabına yatırılan bu tutarlar, bütçeye gelir
kaydedilir.
c) 5.4.1973 tarihli ve 1702 sayılı Kanuna göre
petrolden alınacak Devlet hakkı, Genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydolunur.
d) 4.12.1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanun kapsamındaki
tabiî kaynakların ve tesislerin işletme haklarının devirlerinden elde edilen
gelirlerin tamamı genel bütçeye gelir kaydedilir.
e) 5.6.1986 tarihli ve 3308 sayılı Kanunun 32 nci
maddesinde yer alan gelirler, personel ve sosyal güvenlik kurumlarına Devlet
primi giderleri hariç olmak üzere millî eğitim hizmetlerinin iyileştirilmesi,
kaliteli ve verimli hizmet sunumunun sağlanması, merkez ve taşra teşkilâtının
acil ihtiyaçlarının karşılanması, eğitim, araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla da kullanılabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısın
29 uncu maddesinin (e) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Mustafa
Duru |
Ahmet Yeni |
|
İstanbul |
Kayseri |
Samsun |
|
İsmail
Özgün |
Fazlı
Erdoğan |
|
|
Balıkesir |
Zonguldak |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) -
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa Mahkemesinin 22.1.2004 tarihli ve 2003/41 esas,
2004/4 karar sayılı kararı gözönünde bulundurularak söz konusu hükmün madde
metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi okutuyorum:
Ödeme aracı ve teminat olarak kabul edilecek değerler
MADDE 30. - a) Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen
Devlet iç borçlanma senetleri ve bu senetler yerine düzenlenen belgeler;
Hazinece satılacak millî emlak bedellerinin ödenmesinde nominal değerleri
üzerinden ödeme aracı olarak kabul edilir. Söz konusu senet ve belgelerin
nominal bedele faiz dahil edilerek ihraç edilmiş olması halinde, bu işlemlerde
anaparaya tekabül eden satış değerleri esas alınır.
b) Dışarıda yerleşik kişiler ile geçimini yurt dışında
temin eden Türk vatandaşlarından, Hazinece yapılan taşınmaz mal satış
ihalelerinde T.C. Merkez Bankasınca belirlenen konvertibl döviz teminat olarak
alınabilir.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi okutuyorum:
Kişi borçları
MADDE 31. - a) Saymanlık hesaplarında kayıtlı olup,
zarurî veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânı kalmayan, 1050 sayılı
Kanunun 133 üncü maddesi uyarınca
silinmesi Malî Danışma Kurulu tarafından uygun görülen kişi borçlarından tutarı
12.000 Yeni Türk Lirasına kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına Maliye
Bakanı yetkilidir. Bu miktarı aşan kişi borçlarının terkini Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisine arz edilir.
b) 13.12.1983 tarihli ve 178 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 7 nci maddesi uyarınca, mal ve nakit saymanları ile gelir ve
gider memurlarının zimmetlerinin silinmesi konusundaki talepler Malî Danışma
Kurulunca incelenerek karara bağlanır ve Maliye Bakanına sunulur. Maliye
Bakanının onayı ile terkin edilen zimmetlerden 12.000 Yeni Türk Lirasını
aşanların terkin listesi Kesinhesap Kanunu Tasarısı ile birlikte Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilgisine arz edilir.
c) 2.6.1934 tarihli ve 2489 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesi uyarınca, Kefalet Sandığına ilişkin Maliye Bakanlığınca takip edilecek
hak ve alacaklardan zarurî ya da mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânının
kalmadığı veya takip ve tahsil masraflarının asıl miktarı geçtiği Sandık İdare
Heyeti tarafından tespit edilenlerden 12.000 Yeni Türk Lirasına kadar olanların
kayıtlardan çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir.
d) 6183 sayılı Kanun kapsamında izlenen alacakların
dışında kalan ve saymanlık kayıtlarında bulunan Devlet alacaklarından tutarı 25
Yeni Türk Lirasına kadar olanların tahsili için yapılacak takibat giderlerinin
asıl alacak tutarından fazla olacağının anlaşılması halinde, bu tutarların
saymanlık kayıtlarından çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi okutuyorum:
Saymanlık görev ve sorumluluklarının devri
MADDE 32. - 1050 sayılı Kanun ve diğer mevzuatla
saymanlara verilen görev ve yetkilerin bir kısmını gerekli görülen hallerde
yardımcılarına devrettirmeye, devirle ilgili esasları belirlemeye Maliye Bakanı
yetkilidir. Saymanlar hakkındaki sorumluluk, devredilen işlerle ilgili olarak
görev ve yetki verilenler hakkında da uygulanır.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi okutuyorum:
Uluslararası kuruluşlara üyelik
MADDE 33. - a) Genel bütçeye dahil daireler, katma
bütçeli idareler ve mahalli idarelerin uluslararası kuruluşlara üye olabilmesi
ve kanun, kararname ve uluslararası anlaşmalar gereği halen üyesi bulunulan
uluslararası kuruluşlar dışındaki kuruluşlara katılma paylarını ödeyebilmeleri
için mevzuatın gerektirdiği diğer işlemlerin yanı sıra bağlı veya ilgili
bulunulan bakanlığın teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Dışişleri
Bakanlığından önceden izin almaları zorunludur. Mahallî idareler için Maliye
Bakanlığının görüşü aranmaz.
b) Hazine ve Dış Ticaret müsteşarlıklarının
uluslararası anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye
olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri
dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi okutuyorum:
Kamu kuruluşlarınca işletilen sosyal tesisler
MADDE 34. - Kamu kurum ve kuruluşlarınca işletilen
eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal
tesislerin giderlerine bütçeden katkıda bulunulmaz.
Bu tür yerlerde, genel ve katma bütçeden, döner sermaye
ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2005 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni
personel görevlendirilmez.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi okutuyorum:
Geçici hizmet karşılığı yapılacak ödemeler
MADDE 35. - Kurumlar;
a) Arızî nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla
yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet alımı yoluyla çalıştırılan kişilere
yapılacak ödemeleri,
b) Kısmî zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak
ödemeleri,
c) 5.6.1986 tarihli ve 3308 sayılı Kanunun 25 inci
maddesi gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere
yapılan ödemeleri,
d) 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası
gereğince çalıştırılan geçici personele yapılan ödemeleri,
Bütçelerinin (01-4) ekonomik sınıflandırma kodunda yer
alan ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar. Söz konusu ekonomik koda bütçelerin
başka tertiplerinden ödenek aktarılamaz; ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak,
özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri feshedilenlerden 657 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası hükmü çerçevesinde genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idarelerde istihdam edilecek personel için gerekli
olan tutarları ilgili tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ita
amirleri, tahakkuk memurları ve saymanlar ile bu kişileri çalıştıranlar
sorumludur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi okutuyorum:
Kamulaştırma bedellerinin sertifika ile ödenmesi
MADDE 36. - Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli
idareler ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü tarafından
4.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri uyarınca
kamulaştırılan taşınmazların sahiplerine kabul etmeleri halinde kamulaştırma
bedeli yerine Hazineye ait taşınmazların satış işlemlerinde ödeme aracı olarak
kabul edilmek üzere, taşınmazın bedelini gösteren ve üçüncü kişilere
devredilebilen bir belge verilebilir.
Belgenin işleme tâbi tutulacağı tarihteki bedeli,
belgede yazılı bedele, belgenin düzenlendiği tarihinden itibaren kanunî faiz
uygulanmak suretiyle tespit edilir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 36 ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki
maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Abdullah
Erdem Cantimur |
Muharrem
Karslı |
|
İstanbul |
Kütahya |
İstanbul |
|
Hasan Anğı |
Ahmet Rıza
Acar |
Resul
Tosun |
|
Konya |
Aydın |
Tokat |
|
|
Fahri
Keskin |
|
|
|
Eskişehir |
|
BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI M. SAİT AÇBA (Afyon) -
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Genel bütçeye dahil daireler ve katma bütçeli idareler
ile Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kamulaştırmalarda
alternatif ödeme şekli getirmek ve kamu taşınmazlarının satışını hızlandırmak
amacıyla yapılan düzenlemenin ilgili kanunda yer alması daha uygun olacağından,
Bütçe Kanunundan çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi 36 ncı madde olarak okutuyorum:
Vergi, fon ve payların zamanında yatırılması
MADDE 36. - 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında bulunan iktisadî devlet teşekkülleri, kamu
iktisadî kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri
ile özelleştirme kapsamındaki kuruluşların ve döner sermayelerin yöneticileri
ve malî işlerinden sorumluları, bu Kanunun 29 uncu maddesi uyarınca ödenecek
paylar da dahil olmak üzere bu kuruluşların mükellef veya sorumlu sıfatıyla
üçüncü kişilerden tahsil ettikleri vergi, fon ve diğer payların tahsil
dairelerine zamanında ve tam olarak ödenmesini sağlamak zorundadırlar. Aksine
davrananlar bu tutarların ödenmesinden şahsen ve müteselsilen sorumlu
tutulurlar.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi 37 inci madde olarak okutuyorum:
Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler
MADDE 37.- a) 1. 26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı
Kanunun 48, 53 ve 63 üncü maddeleri ile 59 uncu maddesinin ikinci fıkrası,
2. 12.3.1982 tarihli ve 2634 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinin ikinci fıkrası,
3. 9.5.1985 tarihli ve 3202 sayılı Kanunun 45 inci
maddesinin birinci fıkrası,
4. 31.10.1985 tarihli ve 3234 sayılı Kanunun 35 inci
maddesinin son fıkrası,
5. 28.5.1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun 11 inci
maddesi,
6. 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun 31 inci
maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi,
7. 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanun hükümlerine
göre özelleştirme kapsamına veya özelleştirme programına alınan kuruluşlar
hakkında, 22.5.2003 tarihli ve 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi,
8. 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 1 inci maddesinin (B) fıkrası, (3) numaralı bendinde yer alan
hükümler hariç, 15.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere,
2005 yılında uygulanmaz.
b) 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Kanuna göre alınan
ruhsat ve kullanım ücretleri, 2005 yılında oniki eşit taksitte ödenir.
c) Özel kanunlarla kamu tüzel kişiliğini haiz olarak
kurum, kurul, üst kurul, enstitü, teşebbüs, fon ve sair adlarla kurulmuş kamu
kurum ve kuruluşlarında, kanunlarında aksine hükümler olsa dahi, kendi özel
mevzuatındaki hükümler uyarınca yapılacak temsil ve ağırlama giderlerinin
yıllık toplamı, başkan ile temsil yetkisini haiz olan personelin bir aylık
ortalama net ücretinin iki katını geçemez. Temsil yetkisini haiz personelin
unvan ve sayıları, karar organlarınca toplam personel sayısının % 2'sini
geçmemek üzere belirlenir.
d) 4.1.1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci
maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelen hükümleri aşağıdaki şekilde uygulanır:
Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye
gelirlerinden, 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4
üncü maddesinin (A) fıkrasına göre çalışanlardan döner sermayeli sağlık kurum
ve kuruluşlarında görevli olan personel ile bu kurum ve kuruluşlarda 10.7.2003
tarihli ve 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık
personeline, mesai içi veya mesai dışı ayrımı yapılmaksızın ek ödeme
yapılabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum
şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle, bu ödemenin oranı ile usul
ve esasları personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete
katkısı, performansı, serbest çalışıp çalışmaması ile muayene, ameliyat,
anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma
gibi unsurlar esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık
Bakanlığınca belirlenir.
Yukarıdaki fıkraya göre personelin katkısıyla elde
edilen döner sermaye gelirlerinden personele bir ayda yapılacak ek ödemenin
tutarı, ilgili personelin bir ayda alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme
ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatı hariç) toplamının,
pratisyen tabip ve diş tabiplerinden serbest çalışanlara % 250'sini, serbest
çalışmayanlara % 500'ünü, uzman tabip, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde belirtilen
dallarda bu Tüzük hükümlerine göre uzman olanlar ve uzman diş tabiplerinden
serbest çalışanlara % 350'sini, serbest çalışmayanlara % 700'ünü, serbest
çalışmayan klinik şef ve şef yardımcılarına % 800'ünü, diğer personele ise %
150'sini geçemez. İşin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım,
doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, kemik iliği
nakil ünitesi ve acil servis gibi özellikli hizmetlerde çalışan personel için %
150 oranı, % 200 olarak uygulanır. 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli olarak
istihdam edilen sağlık personeline yapılacak ek ödemenin tutarı ise aynı
birimde aynı unvanlı kadroda çalışan ve hizmet yılı aynı olan emsali sağlık
personeli esas alınarak belirlenir ve bunlara yapılacak ek ödeme, hiçbir
şekilde emsaline yapılabilecek ek ödeme üst sınırını geçemez. Ancak, söz konusu
Kanun uyarınca istihdam edilen pratisyen tabip ve uzman tabiplerden, Devlet
Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına Dair Yönetmeliğe ekli (1)
sayılı cetvelde yer alan 5 ve 6 ncı hizmet bölgelerinde bulunan illerden
Bakanlıkça belirlenen yerlerde çalışanlara, görev yaptıkları birimlerin döner
sermaye gelirlerinin yetersiz olması nedeniyle üst limitin altında ek ödeme
yapılması halinde, merkeze aktarılan % 2 oranına kadar olan paya ilave olarak
alınacak paydan karşılanmak ve görev yapılan birimin döner sermaye
gelirlerinden yapılacak ek ödeme ile birlikte hiçbir şekilde bu fıkrada
belirlenen üst sınırı geçmemek üzere Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine
Sağlık Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre ayrıca ilave ek ödeme
yapılabilir.
Personelin katkısı ile elde edilen döner sermaye
gelirlerinden, o birimde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ikinci
ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında, ilgili birimin carî yıldaki döner
sermaye gelirinin % 50'sini, birinci basamak sağlık kuruluşlarında ise, ilgili
birimin carî yıldaki döner sermaye gelirinin % 65'ini aşamaz.
Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermaye işletmeleri;
sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun
teşvik edilmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının kendi imkânlarıyla
karşılayamadıkları ihtiyaçların giderilmesi, eğitim, araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinin desteklenmesi, birinci basamak sağlık kuruluşlarının
desteklenmesi ve Bakanlık merkez teşkilâtında görev yapan memurlar ile
sözleşmeli personele ek ödemede bulunulması amacıyla Bakanlıkça yapılacak
giderlere iştirak etmek için aylık gayrisafi hasılattan aylık tahsil edilen
tutarın % 2'sini geçmemek üzere Sağlık Bakanlığınca belirlenecek oranı Bakanlık
Döner Sermaye Merkez Saymanlığı hesabına aktarırlar. Bu hesapta toplanacak
tutarların dağılım ve sarfına ilişkin kriterler ile personele yapılacak ek
ödemenin oran, usul ve esasları Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık
Bakanlığınca belirlenir. Personele yapılacak ek ödemenin miktarı, en yüksek
Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 200'ünü geçemez. Ek ödeme
miktarı; görev yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma
süresi, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterler
ile personele aylık ve özlük hakları dışında ilgili mevzuatına göre yapılan
diğer ilave ödemeler dikkate alınarak belirlenir. Merkez teşkilatında görev
yapan personele bu fıkra kapsamında yapılacak toplam ek ödeme, döner sermaye
işletmelerinden carî yılda aktarılan tutarın % 50'sini geçemez ve bu ödemeler
gelir vergisine tâbi tutulmaz.
Diğer kamu kurum ve kuruluşlarından Sağlık Bakanlığı
merkez teşkilâtında bağımsız daire başkanı veya daha üst unvanlı kadrolara
görevlendirilenlere, bu kadro unvanları için öngörülen tutarda ek ödeme
yapılır. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre Sağlık
Bakanlığı merkez teşkilâtı ve bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında
görevlendirilenler, aynı maddede belirtilen ilave ödemelerden yararlanmamak
kaydıyla, Bakanlık merkez veya bağlı sağlık kurum ve kuruluşunda görev
yaptıkları unvan için belirlenen ek ödemeden faydalandırılır.
Birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetlerinin
geliştirilmesi ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının giderilmesi amacıyla,
döner sermayeli işletmelerden uygun görülenlerin merkeze aktaracağı payı % 4'e
kadar yükseltmeye Sağlık Bakanı yetkilidir. Merkeze aktarılan % 2 oranına kadar
olan paya ilave olarak alınacak tutarlar, bu fıkrada belirtilen amaçlar dışında
kullanılamaz.
e) İlgili kanununda düzenleme yapılıncaya kadar,
4.12.1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanunun 1 inci maddesindeki kanunî faiz oranı,
aylık % 1 olarak uygulanır. Ay kesirleri tama iblağ edilir. Taksitlendirilen
veya herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları
için öngörülen en yüksek faiz oranı uygulanır.
f) Belediyeler ile büyükşehir belediyelerince kamu
kurum ve kuruluşlarına uygulanacak su tarife bedelleri, özel işyerlerine
uygulanan en düşük tarife bedelini aşamaz.
g) 13.3.1913 tarihli İl Özel İdaresi Kanununun 78 inci
maddesinin (16) numaralı bendinin ikinci paragrafı, 2005 yılı için
"Yatırım nitelikli katkı tutarlarına ilişkin bilgiler Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığına gönderilir." şeklinde uygulanır.
h) 2004 yılına ilişkin elde edilen kârlardan 2005
yılında dağıtılacak üretimi teşvik primi ödemelerinde, 21.12.1967 tarihli ve
969 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin son fıkrasında, 24.5.1983 tarihli ve 2828
sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin onbirinci fıkrasında, 9.5.1985 tarihli ve
3202 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinin onuncu fıkrasında yer alan "iki
katını geçmemek üzere" ibareleri "bir katını geçmemek üzere"
şeklinde uygulanır ve 29.5.1926 tarihli ve 867 sayılı Kanun kapsamındaki döner
sermaye işletmelerinde 2004 yılına ilişkin elde edilen kârlardan, kârın elde
edilmesinde emeği geçen 657 sayılı Kanuna tabî çalışan personele, asgarî
ücretin yıllık brüt tutarını geçmemek üzere 969 sayılı Kanun uyarınca
çıkarılmış olan Yönetmelikte belirtilen esaslar çerçevesinde teşvik primi
ödenebilir.
i) 24.7.2003 tarihli ve 4956 sayılı Kanunun 56 ncı
maddesinin (d) bendi ile aynı Kanunun geçici 3 üncü maddesinde geçen
"1.1.2005" tarihleri ve 5073 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde geçen
"1.1.2005" tarihi "1.1.2006" şeklinde uygulanır.
2926 sayılı Kanuna tabî sigortalılardan; 2005 yılı
içinde aynı Kanunun 33 üncü maddesine göre belirlenen gelir basamaklarından ilk
altı basamakta bulunanlardan altıncı basamak gösterge tutarının, yedi ve daha
yukarı basamaklarda bulunanlardan ise bulundukları basamak gösterge tutarının %
20'si oranında sağlık sigortası primi tahsil edilir.
j) 1. 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanunun bütçe
uygulamasına ilişkin hükümleri ve 81 inci maddesinin (a), (c) ve (d) bentleri
ile bunların yürürlüğüne ilişkin hükümleri 2005 yılında uygulanmaz.
2. 5018 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin (f) bendi
gereğince yürürlükten kalkması gereken hükümlerden yukarıdaki (1) numaralı
bendin uygulanabilmesi için yürürlüğünün devamı zorunlu olanlar hakkında da (1)
numaralı bent hükümleri uygulanır.
3. 5018 sayılı Kanunun geçici 2 ve geçici 4 üncü
maddelerinde geçen "31.12.2004" tarihleri "30.6.2005",
geçici 5 inci maddesinde geçen "31.12.2004" tarihi ise
"31.12.2005" şeklinde uygulanır.
4. 5018 sayılı Kanunun geçici 9 uncu maddesi,
"Diğer kanunlarla 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun bütçe
hazırlığına ilişkin hükümlerine yapılan atıflar, bu Kanuna yapılmış sayılır."
şeklinde uygulanır.
Bu fıkranın uygulanması ile ilgili olarak çıkabilecek
tereddütleri gidermeye, gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeler yapmaya
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 38 inci maddeye ilişkin olarak söz aldım;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
38 inci madde, bütçe kanunu uygulamasında Maliye
Bakanlığının ihtiyaç duyduğu çeşitli hükümleri barındıran bir madde. Bu maddede
yer alan birçok hükmün Anayasaya aykırılığı üzerinde durmayacağım.
Biliyorsunuz, Anayasanın 161 inci maddesine göre, bütçe kanunlarına bütçeyle
ilgili olmayan hükümler konulamaz. Bunu her vesileyle çokça değerlendirdiğimiz
ve benden sonra söz alacak arkadaşlarım da değerlendireceği için, bunun
üzerinde durmuyorum.
Maddede, birbiriyle ilgili olmayan çok sayıda hüküm yer
almaktadır. Sağlık Bakanlığı personeline dönersermayeden yapılacak ödemelerden,
bu ödemelere Gelir Vergisi istisnası tanınmasından, Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununun uygulanmamasına kadar, belediyelerin kamu kurumlarına
satacakları suyun tarife bedeline kadar birçok konuda çok çeşitli hüküm vardır.
Ancak, bunlardan bir iki tanesini son derece önemli gördüğüm için, sizlerin
dikkatlerine sunmak istiyorum.
Maddenin (a) fıkrasının 8 numaralı bendinde, 1990'lı
yıllardan bu yana uygulanagelmekte olan lojman tazminatının 2005 yılında
uygulanmayacağı öngörülmektedir. Lojman tazminatı, lojmanda oturmayan kamu
personeli için ödenmekte olan bir tazminattır. Zaman içerisinde bu tazminat
sembolik hale gelmiştir; bugün için 200 000 liradan 600 000 liraya kadar
yükselen bir tazminattır. Yeni Türk Lirasına geçişle birlikte, gerçekten, son
derece sembolik olacaktır ve altı sıfırın atılması karşısında, belki, Maliye
Bakanlığımız, bunun da 2005 yılında uygulanmamasını öngörmüştür. Olması gereken,
tabiî ki, lojmanda oturmayan personel için, bu ödemenin daha anlamlı bir hale
getirilmesi; ama, bu, 2005 yılı bütçesinde olmayacaksa dahi, en azından bir iz
bedeli olarak, yine, muhafaza edilmesi olmalıydı. Bunun, 2005 yılında
uygulanmayacak olmasını son derece yanlış buluyorum.
Yine, maddede yer alan bir başka hüküm, özelleştirme
kapsamında olan kuruluşlarda, özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru işçinin
çalıştırılamayacağına yönelik bir hükümdür; bunu, son derece önemsiyorum.
Benzer bir hüküm, 2004 Yılı Bütçe Yasasında da vardır. 2004 Yılı Bütçe
Yasasının 49 uncu maddesinin (t) fıkrasında, sadece özelleştirme kapsamında
olan kurumlar, kuruluşlar yönünden değil, tüm kamu kurumları için, İş
Yasasının, belli bir oranda terör mağduru işçi, özürlü veya eski hükümlü
çalıştırılması zorunluluğu getiren hükmünün uygulanmaması halinde o işyerlerine
uygulanacak cezayı düzenleyen hükmü uygulanmamaktadır. 2004 Yılı Bütçe
Yasasında, bunun, 30 Haziran 2004 tarihine kadar uygulanmaması öngörülmüştü.
Plan ve Bütçe Komisyonunda o maddenin görüşülmesi sırasında -madde, esasen
takvim yılının tamamında bu maddenin uygulanmamasına yönelikti- bizim ısrarlı
çabalarımız, daha sonra, Genel Kurulda bunu gündeme getirmemiz ve İktidar
Partisi milletvekillerinin de buna katılması sonucu bir parça iyileştirme
yapılmış, en azından altı aylık bir dönem için, o maddenin uygulanması, yani,
İş Kanunun o maddesinin altı ay süreyle uygulanmaması, sonraki altı ayda da
uygulanması yönünde bir düzenleme yapıldı.
Şimdi, bu hüküm nedir; 2005 bütçe yasasında yer alan bu
hüküm, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, bunun, bu tasarıda olmaması
gerektiğini ifade ettik. Anayasaya aykırılığı birinci neden; ama bundan daha
önemli neden, ülkemizde sayıları neredeyse 8 500 000'e ulaşan özürlü
vatandaşımızın, terör mağduru vatandaşımızın ve eski hükümlü vatandaşımızın
özelleştirme kapsamındaki kuruluşlara alınmamasını düzenleyen bu hükmün yanlış
olduğunu ifade ettik. Bu son derece yanlış; ama, bu görüşümüzü maalesef
komisyonda hükümete kabul ettirme olanağını bulamadık ve Genel Kurulda sizlerin
huzuruna geldi. Bu hükmün sosyal devlet ilkesiyle bağdaşır hiçbir yanı yoktur,
İş Kanununun bu maddesinin en az 50 ve daha fazla sayıda işçi çalıştıran
işyerleri için, işçi sayısının yüzde 6'sı oranında özürlü, eski hükümlü ve
terör mağduru işçi çalıştırması yönündeki hükmün kesinlikle uygulanması
gerekir. Bu konuda bizim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak hazırlayıp
vermiş olduğumuz bir önerge de vardır, bunu sizlerin dikkatlerine sunuyorum.
Sözlerimi burada bitiriyorum; hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 4 adet önerge
vardır, önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 37 nci maddesinin (a) fıkrasına (8) numaralı bentten sonra gelmek
üzere aşağıdaki (9) numaralı bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Mustafa
Duru |
Ahmet Yeni |
|
İstanbul |
Kayseri |
Samsun |
|
İsmail
Özgün |
Necdet
Budak |
Hasan Anğı |
|
Balıkesir |
Edirne |
Konya |
"8) 5272 sayılı Belediye Kanununun 87 nci
maddesinin (b) fıkrası, ilgili kanunlarda düzenleme yapılıncaya kadar, il özel
idareleri ile il özel idarelerinin kurdukları birlik, müessese ve işletmeler
açısından,"
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı tasarının 37 nci
maddesinin (a) fıkrasının 8 numaralı bendinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Kemal
Anadol |
Mehmet
Akif Hamzaçebi |
Mustafa
Özyürek |
|
İzmir |
Trabzon |
Mersin |
|
Birgen
Keleş |
Kerim
Özkan |
Oya Araslı |
|
İstanbul |
Burdur |
Ankara |
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 37 nci maddesinin (a)
fıkrasının 7 numaralı bendinin tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki bendin
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Akif Hamzaçebi |
Mustafa
Özyürek |
Haluk Koç |
|
Trabzon |
Mersin |
Samsun |
|
Kerim
Özkan |
Ali Kemal
Deveciler |
Erdal
Karademir |
|
Burdur |
Balıkesir |
izmir |
|
|
Haşim Oral |
|
|
|
Denizli |
|
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki son önergeyi okutup işleme
alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 37 nci maddesinin (a) fıkrasının 7 numaralı bendinin tasarı
metninden çıkarılmasını ve 8 numaralı bendin teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
İrfan
Gündüz |
Mustafa
Duru |
Ahmet Yeni |
|
İstanbul |
Kayseri |
Samsun |
|
İsmail
Özgün |
Fazlı
Erdoğan |
|
|
Balıkesir |
Zonguldak |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) -
Takdire arz ediyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son iki önerge aynı
mahiyette olup, 7 numaralı bendin madde metninden çıkarılmasını ihtiva
etmektedir.
Her iki önergeyi birlikte işleme alacağım ve
gerekçelerini okutacağım:
Sayın İrfan Gündüz ve arkadaşlarının önergesinin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Özelleştirme kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında
da özürlü istihdamına imkân vermek ve 22.5.2003 tarihli ve 4857 sayılı Kanunun
30 uncu maddesinin herhangi bir istisna getirilmeksizin uygulanmasının
sağlanmasını amaçlandırmaktadır.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki Sayın Akif Hamzaçebi ve
arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesi, belli şartlar
dahilinde işyerlerinde özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma
zorunluluğu getirmiştir. Bu zorunluluğun 4046 sayılı Yasa uyarınca özelleştirme
kapsamına veya özelleştirme programına alınan kuruluşlarda yerine
getirilmeyeceğinin öngörülmüş olması, hukuka ve sosyal devlet ilkesine
aykırıdır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki 3 ve 4
numaralı önergelerin gerekçelerini de okuttum.
7 numaralı bendin madde metninden çıkarılması
düşünülmektedir.
Bu önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu önergelerin kabul edilmesiyle, 7 numaralı bent madde
metninden çıkarılmıştır. Diğer önergelerdeki bent numaralarını teselsül
ettirerek okutacağım.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 706 sıra sayılı tasarının 37 nci
maddesinin (a) fıkrasının 7 numaralı bendinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Kemal Anadol (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Anadol ve arkadaşları, 8 numaralı bendin
çıkarılmasını teklif etmişti; fakat, 7 numaralı bent çıktığı için şu anda bu
metin 7 numaralı bent oluyor.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) -
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu hüküm, lojmanda oturmayan personele
verilecek lojman tazminatını düzenlemektedir. Yeni Türk Lirasına geçiş
nedeniyle bu tazminatın kaldırılması yerine, sistemde muhafaza edilmesi ve
artırılmasının düşünülmesi daha doğru olur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 37 nci maddesinin (a) fıkrasına, 7 numaralı bentten sonra gelmek
üzere, aşağıdaki 8 numaralı bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
"8)5272 sayılı Belediye Kanununun 87 nci
maddesinin (b) fıkrası, ilgili kanunlarda düzenleme yapılıncaya kadar, il özel
idareleri ile il özel idarelerinin kurdukları birlik, müessese ve işletmeler
açısından,"
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) -
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 5272 sayılı Belediye Kanununun 87 nci
maddesinin (b) fıkrasıyla yapılan düzenleme sonucunda, il özel idareleri ve
mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve işletmelere ait
kadro işlemleri açısından hukukî boşluk oluşmaktadır. Bu düzenlemeyle, il özel
idareleri ve mahallî idare birlikleri ile bunların kurdukları müessese ve
işletmelerin kadro işlemleri açısından oluşan hukukî boşluğun önlenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi, kabul edilen önergeler doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi 38 inci madde olarak okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 38.- Bu Kanun 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, 2005 Mali Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısının 38 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum;
sizleri, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir bütçeyi daha, neredeyse,
tümüyle kabul etmenin eşiğine geldik. Bu, nasıl bir bütçe; yürürlük hükmü
münasebetiyle, bu konuda birkaç açıklama yapmak istiyorum.
Bu bütçe, sosyal devlet ilkesine duyarsız kalmış bir
bütçedir. Daha önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış olan
milletvekili arkadaşlarım, bu bütçenin sosyal devlet ilkesine ne kadar duyarsız
olduğunu, yoksul halk kesimlerinin sorunlarını çözmekten ne kadar uzak
bulunduğunu açık seçik bir biçimde dile getirdiler; ama, ben, bu bütçeyle
ilgili olarak bir başka hususta görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Bu bütçe, bu kanun tasarısı, yalnız sosyal devlet
ilkesine değil, hukuk devleti ilkesine de duyarsız bir tasarı. Bütçe ayrı bir
yasama işlemi türüdür, kanun ayrı bir yasama işlemi türüdür. Bunlar o kadar
birbirinden ayrıdır ki, Anayasamızın 87 nci maddesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev ve yetkileri sıralanırken "kanun yapmak, bütçe
tasarılarını kabul etmek" diye iki ayrı ibare altında bu yasama türleri
ifade edilmiştir.
Anayasanın 88 inci maddesinde, kanunların teklif ve
görüşülme usullerine değinilmiş; ama, bütçe bunların dışında tutularak,
Anayasanın 163 üncü maddesinde bütçenin görüşme esas ve usullerine
değinilmiştir; ama, ne yazık ki, 22 nci Dönemde yapılan tüm bütçelerde, kanun
ile bütçe kanununun birbirinden farklı yasama işlemi türleri olduğu gözardı
edilmiş ve yasayla yapılması gereken işler de bütçe kanununda yapılmaya
çalışılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 161 inci ve 162 nci
maddesi, bütçede, bütçe dışında hiçbir hükmün yer almayacağını göstermektedir;
ama, bu tasarının pek çok hükmü bütçeyle ilgili değildir; yasalarda değişiklik
yapılmıştır. Bütçe kanunu tasarısıyla yasalara yeni düzenlemeler eklenmiştir ve
hatta, birtakım yasaların bir yıl için uygulanması bütçe kanunu marifetiyle
ertelenmiştir. Bunlar, bütçe kanunu marifetiyle yapılamayacak olan işlemlerdir;
çünkü, bütçe, bir yıllık; yani, belli bir süreyle geçerli olan bir yasama
tasarrufudur. Halbuki, bütçe kanunu aracılığıyla yasalara eklediğimiz,
yasalarda değiştirdiğimiz hükümler, bütçe kanunu hükmünü ifade ettikten sonra
da hüküm ifade edecektir veya en azından, sürekli olarak hüküm ifade eden bu
kanunlarda bir bütçe yılı için geçerli olmak üzere değişiklikler yapılmaktadır.
Anayasa, bu tür değişikliklerin, bu tür düzenlemelerin bütçe marifetiyle
yapılmasını engellemiştir; ama, biz, 22 nci Dönemde mütemadiyen Anayasanın
yasakladığı bir işlemi yapıyoruz. Bu olay bir şeyi ortaya koyuyor, bir şeyi
kanıtlıyor; Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Adalet ve Kalkınma Partisi
çoğunluğunun, çoğunluk olduğuna güvenerek her şeyi yapabileceğine inandığını;
hatta, Anayasa hükümlerinin bile bir kenara atılmasını sağlayabileceğine
inandığını ortaya koyuyor. Bu, yanlış bir durum. Bu yanlıştan bir an önce
sıyrılmamız lazım. Bu anlayış, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki çoğunluğuna güvenerek sergilediği bu anlayış, hukuka
saygısızlığı ifade ediyor. Çoğunluğun, artık, hukuk sınırları içerisinde
kalmaktan hoşlanmadığını, kendisini hukukla ve özellikle Anayasayla bağlı
saymadığını ortaya koyuyor. Bu, güzel bir gidiş değildir. Çoğunluklar
dilediklerini yapabilirler; doğru; ama, bir tek koşulla; hukukun temel ilkelerinin
ve Anayasanın sınırları içerisinde kalmak koşuluyla. Eğer bu sınırları kabul
etmezseniz, çoğunluk, çoğunluk diktatöryasına gider. Bu sözleri, bu kürsüde
defeatle yinelemek zorunda kaldım. Bundan dolayı fevkalade üzgünüm; ama, bu
sözlerin uyarısından ders alınmamış olmasını görmekten de çok daha fazla üzgün
olduğumu burada ifade etmek zorundayım.
Değerli arkadaşlarım, nereye gidiyoruz? Çoğunluk olmak
bize her şeyi yapma imkânını vermez. Çoğunluk olmak, hukukun genel ilkelerine
uygun ve Anayasa sınırları içerisinde yasama erkini kullandığınız zaman bir
anlam ifade eder, hukuk devletinin çatısı altında bizi yaşamak imkânına
kavuşturur; ama, sizin, burada, çoğunluk olarak, çoğunluğunuza güvenerek
Anayasayı hiçe saymanız, devletimizi bir hukuk devleti olmaktan
uzaklaştırmaktadır.
Avrupa Birliğine girmeyi arzu ediyoruz; ama,
unutmayalım ki, yerine getirip getirmediğimizin araştırıldığı Kopenhag
Kriterlerinden birisi de, hukuk devletini gerçekleştirmektir, hukukun
üstünlüğünü gerçekleştirmektir. Bu türlü hareket edersek, biz, hukukun
üstünlüğünü gerçekleştirdiğimize başkalarını nasıl inandıracağız? Hadi,
kendimizi bir aldatmacayla inandırdık diyelim; ama, başkalarını nasıl
inandıracağız; bu sorunun yanıtını bulamıyorum.
Değerli arkadaşlarım, şöyle rastgele, bütçe kanunu
tasarısına bakıyorum; 15 inci maddede, 21 inci maddede, 22 nci maddede, 25 inci
maddede, 28 inci maddede, 29 uncu maddede, 32 nci maddede, 36 ncı maddede ve 37
nci maddede, Anayasaya aykırı ve bütçe kanunu tasarısında yer almaması gereken
birsürü hüküm var.
Şimdi, bunlarla ilgili olarak, kuşkusuz, Cumhuriyet
Halk Partisinin Anayasaya saygı anlayışı gereği, Anayasa Mahkemesine iptal
davası açmak zorunda kalacağız. Daha geçen gün, Anayasa Mahkemesinin bütçesini
görüşürken, Anayasa Mahkemesinin bu iptal davaları nedeniyle her gün biraz daha
ağırlaşan görev yükünden söz ettik ve dedik ki "bu görevi, bu görev yükünü
azaltmak bizim elimizde." Eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
Anayasaya uygun yasalar çıkarırsak, Anayasa Mahkemesinin görev yükü de azalır;
ama, buyurun, işte, bakın, bir kalem daha! Anayasa Mahkemesinin görev yükünü
artırmak üzere, bizim burada yasalaştıracağımız bir kanun daha!
Değerli arkadaşlarım, ben, yürürlük hükmünden
yararlanarak, bu konuda bir kere daha sizleri uyarmayı bir görev bildim.
Unutmayınız ki, hukuk, bir devletin temelidir. Hukuka saygı da, bir devleti,
devlet niteliğinde yaşatacak olan temel unsurdur. Eğer, bu unsur çökerse,
hukuka saygısız olursak, devlet olmanın da yolunu baltalamış oluruz ve
unutmayınız ki, hukuka saygısızlığı Türkiye Büyük Millet Meclisi yaparsa, bu
yasalara uymak zorunda olduğunu düşündüğümüz vatandaştan bu yasalara uymasını
da kolay kolay bekleyemeyiz. Yasaları yapan Anayasaya uymazsa, yasalara uymak
zorunda olan vatandaş da bu yükümlülüğünü aynı keyfî anlayış içerisinde yerine
getirmeye kalkışırsa, devlet, devlet olmaktan çıkar.
Umarım, bundan sonraki bütçelerde bu tür bir konuşma
yapmak gereğini, Cumhuriyet Halk Partisi olarak duyacağımız bir ortam
yaratılmaz.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Araslı.
Sayın milletvekilleri, 38 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teknik bazı çalışmalar yapacak arkadaşlarımız; onun
için, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.17
ALTINCI
OTURUM
Açılma Saati:
21.34
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 42 nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Çalışmalara kaldığımız yerden devam ediyoruz.
III. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
l. - 2005 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S.
Sayısı: 706) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 40 ıncı maddesini 39 uncu madde olarak
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 39. - Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c) Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay
Birinci Başkanı,
d) Diğer hükümlerini Maliye Bakanı,
Yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütçe yasa tasarısının son maddesini görüşüyoruz. 2005
yılında geçerli olacak yeni bir bütçe tasarısıyla karşı karşıyayız.
Biz, bu bütçe tasarısının, 1990 sonrasında IMF
programlarının uygulandığı dönemlerdeki bütçelerin bir benzeri olduğunu; yani,
antisosyal özlü, topluma bir şey vermeyen, bir borç ödeme bütçesi olduğunu
söylüyoruz; bunu aslında sizler de söylüyordunuz; muhalefet sıralarındayken,
daha üç yıl önce, bunlar, sizin de söylediğiniz şeylerdi. Şimdi, iktidara
geldiniz, benzer bütçeleri karşımıza getiriyorsunuz ve muhtemelen, IMF'yle
yaptığınız üç yıllık yeni anlaşma dolayısıyla, bir üç yıl daha benzer
bütçelerle haşır neşir olacağız.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye'de, millî gelire
oranla yüzde 6,5 faizdışı fazla veriliyor; bu, beş yıldır veriliyor, bir üç yıl
daha verilmesi isteniyor; bu, çok yüksek bir orandır. Arjantin, Brezilya
örneklerinde bu oranlar yüzde 3, yüzde 4 dolaylarında. Türkiye, yüzde 6,5'i bir
üç yıl daha taahhüt ediyor; üstelik de, son on yıldır, onbir yıldır sürekli
olarak bütçesi faizdışı fazla vermeye zorlanmışken. Bakınız, size rakamlar
vereyim: 1994-1995 yılları, ikisinin ortalaması yüzde 3,5 dolayında birinci yıl
fazla verdi, yani, faizdışı fazla verdi; izleyen iki yılda 1996-1997 yıllarında
yüzde 1'dir ortalaması. Daha sonra, 1998-1999; yani, IMF gözetimi altında,
yakın izleme anlaşmasının olduğu 1998 yılı ve 1999 yılında yüzde 3,2 dolayında
bir faizdışı fazla verildi. Daha sonra, 1999 yılı sonunda IMF'ye verilen
birinci niyet mektubundan itibaren, 2000, 2001, 2002, 2003, 2004 ve 2005 yılını
da katıyorum -konsolide bütçe için sadece söylüyorum bunları- bu yılların
ortalaması olarak yüzde 5,6 dolayında bir faizdışı fazla. Bildiğiniz gibi,
faizdışı fazla yüzde 6,5 derken tüm kamu kesimi kapsanıyor; dolayısıyla, bütçe
bunun en büyük bölümünü oluşturmakla birlikte, tamamını oluşturmuyor, bunun
dışında kamu kesiminden de, KİT'ler ve diğer alanlardan da fazla verildiği için
toplamın yüzde 6,5'e ulaşması hedefleniyor. Sadece bütçeden verilen faizdışı
fazla, yüzde 5,5'i aşmakta; sizin 2005 yılı hedefiniz de zaten 5,62
dolayındadır.
Şimdi, bunun bu geçtiğimiz dönemde, 9 Aralık 1999'dan
itibaren 18 tane niyet mektubu verilerek -bunların bir kısmını da sizler
verdiniz- bugünlere geldik. Şimdi, önümüzdeki üç yıl içinde 11 tane daha IMF'ye
niyet mektubu yazacaksınız ve benzer bütçeleri karşımıza getireceksiniz.
Değerli arkadaşlarım, peki, niye biz bu faizdışı
fazlaları veriyoruz; niçin bu birincil fazlaları bütçelerde veriyoruz. Yani,
bütçelerimiz faizler çıktığında, faizler hariç tutulduğunda açık değil, fazla
veriyor; niçin böyle bir şeye zorluyoruz bütçeleri? Bunu zorlarken ne
yapıyoruz; her türlü sosyal harcamayı kısarak yapıyoruz. Yatırımları kısıyoruz,
tarıma vereceğimiz ödenekleri kısıyoruz, her türlü sosyal harcamayı kısıyoruz,
eğitimi, sağlığı vesaireyi kısıyoruz. Hatta, kısmanın ötesinde, diyoruz ki "bunlar piyasaya verilsin; yani,
eğitim, sağlık özelleşsin."
Bütün bu kısmaları niçin yapıyoruz; borçları ödemek
için. Borçları ödemek için başımızda da bir bekçi duruyor, IMF bu; bu borçların
nasıl ödendiğine bakıyor.
Peki, bu, bir şeye yarıyor mu; yani, bakın, biz
1994'ten bu yana, 2005 dahil, onbir yıl, hatta oniki yılın bütçelerini
söylüyorum, bütün bu faizdışı fazlaları verdik de ne oldu; yani, bizim borç
yükümüzde azalma mı var; tam tersine, IMF'nin 2000 yılı programından sonra
müthiş bir patlama oldu. IMF'nin kendi programı 2001 yılında krize yol açmış
bir program oldu ve bizim borç yükü tırmandı.
Yani, hâlâ biz, borç rasyoları itibariyle kriz öncesi
döneme dönmüş değiliz, 1999'a dönmüş değiliz. Yani, IMF 1999'da bu ekonomiyi
eline aldığında, bugün ulaştığımız, 2005 yılında ulaşacağımız noktadan daha iyi
bir durumdaydık. Yani, önce, daha da kötü bir duruma getirdi, şimdi bizi
yönetebilmek açısından daha iyi bir modeli, tam denetimi altına alarak, bir
yeni modeli uygulamaya çalışıyor.
Türkiye'de borçlar, içborç itibariyle baktığımız zaman,
millî gelire oranla azalmıyor, Türkiye'de azalır gözüken dışborçlar, değerli
arkadaşlar. Dışborçların millî gelire oranla azalmasının nedeni de, Türk
Lirasının dolara kıyasla değer kazanmış olmasıdır. Eğer, bu saadet sona erer,
Türk Lirası-dolar paritesi Türk Lirasının aşırı değerli konumundan kurtulursa,
orada da büyük bir patlama olacak; ama, şimdilik, bu değer kaybı dolayısıyla,
bizim toplam kamu borç yükünün millî gelire oranında bir azalma gözüküyor; ama,
bu, içborçlarda gözükmüyor.
Soruyu sormak lazım; bu kadar çok faizdışı fazla
veriyoruz; yani, daha az tüketmesi için toplumun boynuna, boğazına cendereyi
geçiriyoruz, kamu hizmetlerini daha az sunuyoruz, vergileri daha fazla
alıyoruz; peki, bunun sonucunda bir refah var mı, bir ferahlık var mı; hayır.
Dolayısıyla, bu nafile çaba, üç yıl sonra, bu kürsüde, buralarda tekrar
konuştuğumuzda acaba neye yol açacak; belki, siz de o zaman nedamete erersiniz;
onu bilemem.
Değerli arkadaşlar, bütçenin ekonomik işlevi
bozulmuştur, bütçe yatırım yapamayan bir bütçedir. Bu yılki artışa rağmen,
yatırımların reel düzeyi, 1999 düzeyinin altındadır; gerek kamu gerek özel
yatırımlar itibariyle altındadır. Dolayısıyla, biz, hâlâ, kaybettiğimizi; yani,
1999'u, 2000 öncesini bulamamış bir ekonomiyiz.
Böyle bir ekonomide ekonomik işlevi bozan, altyapı
yatırımları yapamayan bir bütçeyle karşı karşıyayız. Bu, aslında, Türkiye'deki
girişimci kesimin, Türkiye'deki sermayenin de kendisini yeniden üretmesi
açısından çok ciddî sıkıntılara yol açmaktadır. Bunlara, sadece bölünmüş yol
yapmakla çözüm bulamazsınız. Bütün diğer yatırımları ayıklayarak, bir gösteriş
yatırımı olarak sadece ona eğilerek sorunlara çözüm bulamazsınız. Kamu
yatırımlarının azalmasının doğrudan bir etkisi, aynı zamanda, istihdam
azalışları üzerinde ortaya çıkar; bunu önleyemezsiniz.
Bütçelerin sosyal işlevleri bozulmuştur ve bozulmaya
devam etmektedir. Bakınız, bütçeler, iki aşamada gelir dağılımını düzeltici ya
da bozucu işlev görürler. Vergi öncesinde ve kamu harcaması öncesinde, gelir,
emek-sermaye arasında bir şekilde dağılır; bir ücret pazarlığıdır, vesairedir.
Siz bunun üzerine vergiyle gittiğiniz zaman, bunu düzeltici bir işlev
yapmalısınız. Bunun yolu, artan oranlı vergi sistemiyledir; yani, Anayasada da
belirtildiği gibi, malî gücüne göre vergi ödemektir. Bunu yapabilirseniz, vergi
almakla, gelir dağılımı üzerinde olumlu bir etki yaratmış olursunuz, vergilerin
böyle bir etkisi olur. Oysa, sizin vergi sisteminiz yüzde 73 oranında tüketim
vergilerine dayandığı için, dolaylı vergilere dayandığı için, vergiyi alırken
gelir dağılımını daha da bozucu bir işlev yaratıyorsunuz.
İkincisi; bütçeler, harcama yaparken gelir dağılımını
düzeltmeye çalışırlar. Harcamalar, daha çok, sosyal açıdan bu harcamalara daha
fazla ihtiyacı olanlara, istihdam artırıcı harcamalar yönünde veya her türlü
sosyal yardım, sağlık, eğitim gibi uzun vadede sonuçlar alınabilecek birtakım
harcamalar olabilir, tarım harcamaları, tarım desteklemeleri üzerinden
olabilir. Bütün bunlar ortada yokken, siz, sadece gelirleri alırken değil,
vergiyi alırken değil, aynı zamanda harcamaları yaparken de gelir dağılımını
bir kere daha bozuyorsunuz. Gelirin yeniden bölüşümüne, yeniden dağıtımına bu
kadar olumsuz etki yapan bir iktidarın, çıkıp da, bir sosyal bütçeden
bahsetmesi imkânı var mıdır?!
Değerli arkadaşlarım, bir de, unutmamamız gereken bir
şey var. Türkiye'de emek verimliliği yükselmektedir. Sizin iktidarınız
döneminde, son iki yılda, emek verimliliği yüzde 14 oranında artmıştır; iyi bir
şey; ama, bununla paralel olması gereken bir başka şey de, artan emek
verimliliğine karşılık reel ücret artışlarıdır. Ama, ne gezer! Sanayi işçisinin
reel ücretlerinde yüzde 7,2'lik bir azalış var, ortalamada reel ücretlerde
yüzde 1,4'lük azalış var; yani, hem daha verimli çalışacaksınız hem de daha az
ücrete razı olacaksınız. Bu, adalet mi, bu, adalet ve kalkınma mı? Bu soruyu
size soruyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, düşük ücret
politikasını, sanayileşmenin ve ihracat politikasının merkezine koymuştur.
Türkiye'de sanayicinin, ihracatçının oynayabileceği hiçbir şey kalmamış, sadece
ücretlerle oynayabiliyor. Ne kur politikası ne başka bir şey destek, sadece
ücretlerle oynuyor. Sadece ücretleri aşağı çekerek rekabet edebilir misiniz?
Çin'le rekabet edemezsiniz. Oradaki tarihî olarak oluşmuş reel ücret düzeyleri
ile sizin düzeyleriniz arasında hâlâ bir fark kalır; orayla rekabet
edemezsiniz. Dolayısıyla, Türkiye'nin çıkışı ücretleri düşürmekte değil,
Türkiye'nin çıkışı, daha vasıflı, daha nitelikli emek kullanmakta; ama, daha
yüksek ücretle emek kullanmakta; Türkiye'nin çıkışı, burada; tabiî, kayıtdışını
da önlemede.
Bakınız, asgarî ücret üzerine, özellikle bu iktidar
döneminde, çok büyük spekülasyonlar yapılıyor. Şu an asgarî ücret, 1999 yılı
düzeyinin reel olarak yüzde 5,5 altında.
Sayın Bakana ve tabiî, aracılığıyla Sayın Başbakana
soruyorum; bu mudur adalet?! Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı;
yani, gıda harcamalarının alt sınırı -en düşük olanını veriyorum; Türk-İş'in
rakamlarını vereyim, başkaları biraz daha yüksek- 496 000 000 lira. 4 kişilik
bir aile. O ailenin 4 ferdinin de çalıştığını düşünelim; 4 kere 303, çarpın, 1
200 000 000 eder.
Değerli arkadaşlarım, 1 200 000 000, asgarî geçinme
düzeyi olan 1 500 000 000'un altında; çünkü, gıda harcamaları 500 000 000; ama,
Türkiye'de, gıdadışı harcamalarla beraber, 4 kişilik bir ailenin geçinme gideri
asgarî 1 500 000 000. Bir ailenin 4 ferdi asgarî ücretle çalışsa dahi
alabildikleri 1 200 000 000; bu mu adalet?!
Sayın Bakan, size soruyorum; bu mu adalet?! Cevap
hakkınız var, buyurun, konuşursunuz, siz bakansınız; ama, cevap vermek değil,
çözüm bulmak önemli; çözüm! Cevaplar, kuru cevaplar karın doyurmuyor Sayın
Bakan, çözüm bulacaksınız, çözüm!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tamam...
Tamam...
OĞUZ OYAN (Devamla) - Simit ile asgarî ücreti
karşılaştırıyordu Sayın Başbakan, hadi şimdi karşılaştırsın bakalım, görelim.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bir enflasyon tutturmuş
gidiyorsunuz. Enflasyonun düşmesi iyi bir şey; ama, ondan daha iyi bir şey var;
ne biliyor musunuz; hayat pahalılığının azalması. Enflasyonun düşmesi hayat
pahalılığının düşmesi anlamına gelmez. Şöyle bir örnek vereyim: Enflasyon yüzde
10; ama sizin gelirinizdeki artış yüzde 0; yani, hiç artmadı; enflasyon yüzde
10 olmaya devam ediyor. Siz kaybediyor musunuz, kazanıyor musunuz;
kaybediyorsunuz; yani, sizin geliriniz yüzde 0 artmış ya da yüzde 5 artmış;
ama, enflasyon yüzde 10 artmışsa, siz reel olarak kaybedenler tarafındasınız.
Dolayısıyla, enflasyonun düşmesinden daha önemli olan, hayat pahalılığının
düşmesi; yani, hayatın ucuzlamasıdır.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van) - Hocam, yanlış söylüyorsunuz.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Hayır, her şeyin rakamı var.
Bakın, şimdi size rakamlar vereyim. Sizin devraldığınız
dönemi; yani, 2002 ile 2004 sonunu karşılaştıralım. Biraz önce söylediğim, o
496 000 000 liraya çıktı dediğim mutfak harcamalarındaki artış sizin
döneminizde yüzde 44'tür. Peki, memur maaşlarındaki ortalama artış kaçtır;
yüzde 26'dır. Yani, yüzde 44'ü görmeseniz "fena değil, yüzde 26
artmış" diyeceksiniz; ama, sizin yüzde 44 hayat pahalılığı, yani mutfak
gideri artışınız var. Bu durumda, memur yoksullaşmış mıdır, feraha mı
kavuşmuştur, cevabı siz verin.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Hangi verilerden
yararlanıyorsunuz?
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bunlar Devlet İstatistik
Enstitüsünün verileri.
Ortalama, sanayi işçisinin ücret artışı, iki yılda
-sizin döneminizde- yüzde 34; ama, mutfak giderlerindeki artış yüzde 44. Peki,
ne olmuştur, burada ortalama, sanayi işçisi feraha mı kavuşmuştur, cevabı siz
verin.
Türkiye'de, sizin döneminizde, son iki yılda,
çalışabilir nüfusun sayısı 1 796 000 kişi arttı; 1 800 000 kişi arttı. Peki, bu
dönemde istihdamdaki toplam artış ne; sadece 46 000 kişi. Yani, bir taraftan 1
800 000 çalışabilir nüfus artışı var, buna karşılık sizin istihdamdaki
artışınız 46 000.
Şimdi, bu yeni üç yıllık katılım öncesi ekonomik
programda çok daha iddialısınız; yani "yılda toplam 1 650 000 kişiye yeni
iş sahası" diyorsunuz. Peki, ben soruyorum; yani, iki yılda 46 000
artırarak mı bu işler olacak; herhalde, bunun bir cevabının bulunması lazım.
Türkiye'de işsiz sayısı, geniş anlamda baktığımızda, 4 000 000-4 500 000
dolayındadır. Buna karşı ne gibi önlemlerinizin olduğunu, biz, buradan duymak
istiyoruz; sadece biz, önümüzdeki üç yılda, yılda şu kadar istihdam yapacağız
demek yetmiyor değerli arkadaşlarım.
Bakın, size bir başka yoksullaşma göstergesi vereyim;
gelir dağılımı çarpıklığından, gelirin kendisinden çok daha önemli. İnsanların
gelirini belirleyen, onların satın alma güçleridir, tüketim güçleridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bakınız, Türkiye'de en yoksul yüzde 20'nin, toplam
tüketim içindeki payı yüzde 8,8'dir. Aslında, millî gelir dağılımına baktığınız
zaman bu daha düşük; ama, tüketim daha önemli, insanlar aç yaşayamıyorlar.
En varlıklı yüzde 20'nin payı, yüzde 39,8; yaklaşık
yüzde 40. Burada, gelir dağılımına kıyasla daha daralmış görüyorsunuz; çünkü,
burada, söz konusu olan tüketim. Tasarrufları hesaba katmıyorsunuz, bu birinci
dilim, en yoksul yüzde 20'nin tasarrufu yok, öbürlerinin tasarrufu var; çünkü,
her şeyi, bütün geliri tüketemiyorsunuz. Ama, çok çarpıcı bir örnek vereyim;
sağlıkta bu fark açılıyor; ama, daha fazla açıldığı bir yer var. İnsanlar
sağlıkta da bir şekilde sağlık harcaması yapmak zorunda kalıyorlar; ama, bunun
inanılmaz derecede açıldığı yer neresi biliyor musunuz; eğitim. Toplam eğitim
giderleri içerisinde en yoksul yüzde 20'nin payı yüzde 1,2; en varlıklı yüzde
20'nin payı yüzde 69,1.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen konuşmasınız tamamlayınız.
AHMET YENİ (Samsun) - Biraz da zenginlerden bahsedin,
ne olur yani...
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bu bir gerçek, ben size tabloyu
pembeye boyamıyorum. Ben, burada tabloyu karaya da boyamıyorum. Ben, tablo
neyse onu veriyorum.
Bakınız, eğer, eğitimde bu kadar büyük eşitsizlik
varsa, tabiî, tarikatlar yükselecektir, tabiî, Kur'an kursları yükselecektir,
tabiî, birtakım tarikatların bursları alıcı bulacaktır.
Değerli arkadaşlarım, devletin görevi, bu yoksul
öğrencilere bedava imkân sağlamaktır, bu yoksul öğrencilere burs sağlamaktır,
yurt sağlamaktır; ama, bunu piyasaya ve tarikatlara bırakamazsınız.
Bırakırsanız, bu Türkiye'nin geleceğini dinamitlersiniz. O nedenle, bu yoksul,
eğitime pay ayıramayan kesimleri, biz Meclis olarak -buradan haykırıyorum- kötü
niyetlilerin elinden hep beraber kurtarmalıyız; çünkü, Türkiye'nin geleceği ya
karanlık olacak ya aydınlık olacak... (AK Parti sıralarından "aydınlık
olacak" sesleri)
Bu aydınlık, sizden gelmeyecek gibi gözüküyor, en
azından, ben, bunu, bu bütçe tartışmaları sırasında burada belirtmeyi bir görev
biliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Karanlığa götüremezsiniz,
aydınlık olacak.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, tabiî,
ekonomiyi ekonomi hocasından dinlemek başka oluyor. Bize anlattı Hocamız; sağ
olsun, teşekkür ediyoruz. Yalnız, ufak tefek düzeltilmesi gereken bazı hususlar
var. Olur da, talebelerine de anlatır. O zaman talebelerini biraz yanlış
yetiştirmiş olur. O da şu: Faizdışı fazla bizim gibi ekonomilerde fevkalade
önemlidir. Eğer ekonomik istikrar istiyorsak, bu faizdışı fazlaya önem vermemiz
lazım.
Bizim gibi ekonomilerin özelliği nedir; bizim gibi
ekonomilerin özelliği, maalesef, yüksek kamu borç stoku altında bütün bir
millet çok yüksek faizler ödeme mecburiyetinde bırakılıyor. Bakınız,
Türkiye'nin ödediği faizler bir senede 40 milyar dolara yakın. Türk Milleti,
bir senede 40 milyar dolar faiz ödüyor. Şimdi giderek azalıyor tabiî bu. Bunu
artarak ödemeye devam mı edelim, yoksa milletin üzerinden bu kamburu almamız mı
lazım? Eğer biz bunu milletin üzerinden almak, azaltmak, tamamen kaldırmak
istiyorsak, ekonomiyi istikrara kavuşturup, ülkenin riskini azaltmaya mecburuz.
Ülkenin riskinin azaltılabilmesi için bu faizdışı fazlayı vermek
mecburiyetindeyiz. Yüzde 6,5'i onun için veriyoruz.
Biz geldiğimizde faizler neydi; 69-70'lerdeydi. Hele
hele, Irak savaşında gördük nerelere tırmandığını. Şimdi, kaçlarda; 20-21
aralığına indi. Niçin indi; işte, bu faizdışı fazlayı verdiğimiz için.
Şimdi, Brezilya'dan bahsediliyor ve "Brezilya daha
az faizdışı verdi" deniliyor. Brezilya, acaba, tam incelenip de mi
söyleniyor, yoksa, alelusul mü söyleniyor, anlayamadım.
Brezilya'nın borcu bizim borçlarımız kadar; ama, gayri
safî millî hâsılası, 550-600 milyar dolar arası. Neden; 185 000 000 nüfusu var
ve gayri safî millî hâsılası, neredeyse bizimkinin 2 misli. Dolayısıyla,
faizdışı fazla hesaplanırken, hem gayri safî millî hâsıla hesaplanır hem
büyümeler hesaplanır hem kamu borç stoku hesaplanır ve ona göre yapılır.
Hocamız ekonomist; bunu, gayet iyi biliyor; ama, herhalde, muhalefet partisinin
bir sözcüsü olarak söyledi bunu. Ben, aksi takdirde, ekonomi bilimi ile bunu
birleştiremiyorum, zorluk çekiyorum.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Son cümleleri de hiç uymadı.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Son
cümlelerini, ben, aynen kendisine iade ediyorum tabiî; biz onu kabul etmiyoruz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Hayır, orada kalsın
bence.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, demek
ki, Hocamın, Brezilya'yla biraz daha ilgilenmesi lazım. Ben iki üç ay önce
Brezilya'daydım. Hocamı da bir ara, inşallah, ben gidersem veyahut da bir şey
olursa, bir gönderelim Brezilya'ya. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Asgarî ücretler konusunda konuşuyor. Bakınız, biz
geldiğimiz zaman asgarî ücretler 225 000 000 lira civarındaydı.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Şimdi kaç lira?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, 318 000
000 liraya, 320 000 000 liraya geldi. En büyük artışı asgarî ücretlerde yapmak,
bizim Hükümetimize nasip oldu. Kalkıp da, asgarî ücretlerle ilgili nasıl böyle
bir laf eder?! Yani, sanki, asgarî ücretleri azaltmışız gibi bir şeyle
karşılaşıyorum ben. Asgarî ücrette en yüksek ücret artışı bizim Hükümetimiz
zamanında olmuştur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sevgili Bakanım, 150 dolardan
234 dolara çıktı.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
soruyorum, enflasyon, enflasyon... Bir tutturmuşsunuz, enflasyon diyorsunuz.
Sayın Hocamız, ekonomi profesörü olmasa, emin olun, normal, konuşabilir
diyeceğim. Bir ülkede enflasyonun düşürülmesi kadar önemli bir husus var mı?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Önemsiz demedi ya...
OĞUZ OYAN (İstanbul) - Daha önemlisi, hayat
pahalılığını düşürmek Sayın Bakan, anlamanız için söylüyorum.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - İşte, onu da
söylüyorum, "hayat pahalılığı" da diyorsunuz, şimdi onu da
anlatacağım.
Enflasyonun düşürülmediği bir ülkede istikrarlı
ekonomiden bahsedilemez, kalkınmadan bahsedilemez. Enflasyonun yüksek olduğu
bir ekonomi, hastalıklı bir ekonomidir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Aksini söyleyen mi
var?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Aksini söyleyen yok.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yok mu? Peki.
Bir daha o zaman enflasyon nedir diye tutturmuşsun demeyin bize.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - "Hayat pahalılığı"
dedi.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, gelelim
hayat pahalılığına. Bakınız, arkadaşlar, burası milletin kürsüsüdür, burada
konuşulurken rakamlara iyi bakalım. Yani, tamam, muhalefet olarak iktidarı illa
tenkit etmek için birsürü şey söyleyebilirsiniz; ama, rakamları çarpıtmayın.
Bakınız, Devlet İstatistik Enstitüsü diye bir şey var. Bizden önce de vardı,
bizim zamanımızda da var, bizden sonra da olacak. Bütün rakamları topluyor, ne
ise söylüyor. Şimdi, "mutfak masrafları çok arttı" diyor, gıda
masraflarındaki -Kasım 2004'e göre konuşuyorum- 12 aylık artış oranı yüzde 6,1.
Hani nerede bu şey, gıda artışı Hocam?! Hocam nereden alışveriş ediyorsunuz
allahaşkına, yani, biraz halkın arasına girin!.. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Lüks yerlerden mi, ne, anlayamadım ben.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Pazardan... Cumartesileri,
Meclisin bitişiğinde pazar var; pazara gidelim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -Gıda -DİE'nin
(Devlet İstatistik Enstitüsünün) rakamı- bir yılda yüzde 6,1 artmış, kasım
ayına göre. Enflasyon, yüzde 9,8. Demek ki, enflasyonun da altında artan
kalemler bunlar; gıda. Kalkıp da yüzde 40 arttı dersen, bu olmaz... Olmaz...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Çarpılır!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi,
talebelere ne yaptınız? Talebelere vermediniz de Kur'an kurslarına... Hocam,
talebeler, çok şükür, bizim zamanımızda gördü bursları. 45 000 000 liraydı biz
geldiğimizde, iki senede 110 000 000 liraya çıkardık ve şimdi müracaat edip de
burs almayan kimse yok bizde. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ben yarın size
göndereceğim.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - 2005 yılı
bütçesini konuşuyoruz. 2005 yılı bütçesinde Kredi Yurtlar Kurumuna verdiğimiz
1,2 katrilyon Türk Lirası.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Müracaat edip de burs
alamayanlara kendi maaşınızdan burs verecek misiniz? Ben size yarın 20 tane
getireceğim. Bir sürü öğrenci var; burs alamadılar. Nasıl yok Sayın Bakan! Ben
göndereceğim isimlerini yarın size.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bakın, biz,
milletin parasını millete veriyoruz; milletin parasını milletin evlatlarına veriyoruz,
talebelerine veriyoruz ve bundan dolayı da çok memnunuz; çünkü, bizden önce 45
000 000 lira veriliyordu, bizim zamanımızda 110 000 000 lira veriliyor ve Kredi
ve Yurtlar Kurumuna bu millet, bütçesinden, 1,2 katrilyon lira para verecek;
ama, nasıl; yöneticiler biz olursak veriyor, hükümet biz olursak verebiliyor.
İşte fark bu! (AK Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Müracaat eden herkese var mı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, gelip
de hiçbir ilmî dayanağı olmayan ve burada konuşulmasını bile...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - "Herkes burs
alıyor" dediniz. Peki, burs alamayanlara burs verecek miyiz?(AK Parti
sıralarından "şartlarını yerine getirirse alır" sesleri, gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Liste getireceğim size,
liste!
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sayın Özyürek,
ben Türkçe konuşuyorum; isterseniz İngilizce de konuşurum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - "İsteyen herkese burs
verdik" dediniz, "isteyen herkes burs aldı" dediniz.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Efendim, bize
burs için müracaat edenlere burs veriyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Müracaat edip de alamayan
yüzlerce insan var; burs alamayanlara da burs verecek misiniz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Alamayanlar ne olacak?
Alamayanları gönderelim mi?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Müracaat
etsinler... "Alamayan ne olacak" diyoruz yahu!.. Bu kadar basit.
Müracaat edin, bakın, bursunuzu nasıl alıyorsunuz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Müracaat edemezler; müracaat
süresi geçti. Böyle bir şey olmaz. Demagoji yapmayın lütfen.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Siz demagoji
yapıyorsunuz; ama, bu gerçekleri bir gün göreceksiniz ve bizi o zaman
alkışlamaya başlayacaksınız, başka çareniz yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, müracaat etsin
diyorsunuz. Müracaat süresi geçti. Böyle bir şey olmaz!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben, sadece birtakım gerçekleri dile getirmek için, birtakım
hakikatleri anlatmak için huzurunuza gelmiş bulunuyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan,
kendisinden önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Oğuz Oyan'ın
ileri sürdüğü görüşten farklı bir görüş atfetmiştir kendisine, kısa bir
açıklama hakkı doğmuştur, onu istirham ediyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
İsim vererek, ileri sürdüğü görüşlerden farklı bir
görüşü atfetmiştir kendisine; 69 uncu maddeye göre söz istiyoruz. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Tutanaklara bakılsın.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
Sayın Anadol, Sayın Oyan da ayakta, isterseniz oturun,
ben görüşlerimi izah edeyim, sonra kalkarsınız.
Buyurun lütfen.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, bize de bir
sataşma var; biz de o sataşmaya cevap vermek istiyoruz.
BAŞKAN - Efendim, müsaade ederseniz, Sayın Oyan,
konuşması sırasında birkısım rakamlardan bahsetti, ekonominin gidişatından
bahsetti, değerlendirmelerde bulundu; Sayın Bakan da, o konuşmalara hükümetin
yaptığı çalışmalar ışığında cevap verdi. Burada Sayın Oyan kendi şahsına
sataşıldığı gerekçesiyle söz istiyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -Sataşma değil.
BAŞKAN - Yani, kendi sözünden kastettiğinin dışında bir
söz atfedildiği için kendi konuşmasına... Öyle mi Sayın Anadol?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Evet efendim.
BAŞKAN - Tamam.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Talebelerine de sataştı Hocam.
BAŞKAN - Sayın İnce, burada Sayın Bakan da görüşlerini
ifade etti, diğer arkadaşlar da görüşlerini ifade etti; oldu. Bakınız, ben,
bugün, konuşmalar sırasında, Sayın Grup Başkanvekiliniz Haluk Koç Beye söz
verdim, sadece bir "sota" kelimesinden dolayı; ama, daha sonra,
burada birkısım arkadaşlar konuşmalar yaptılar -aynen zabıtlarda, tutanaklarda
vardır- mesela "kişiliksiz" tabirini kullandılar. Bu konularla ilgili
olarak bile, ben söz vermedim. Burada, Sayın Oyan, gecenin bu saatinde, gelip,
burada, kısa bir açıklama yapsınlar; kendilerinin ne kastettiklerini millet
dinledi, bir daha dinlenir. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Müsaade eder misiniz efendim.
Sonra da, Sayın Gündüz ifade edecekse, o da çıkar,
konuşmasını açıklar burada. Biz de, Maliye Bakanlığımızın bütçesi üzerindeki
görüşmeleri tamamlayacağız; yarın elektronik oylama yapacağız, bugün de kesin
hesap tasarıları üzerindeki oylamaları yapacağız. Onun için, vaktimizi güzelce
kullanalım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Katma bütçeler var daha...
BAŞKAN - Çok kısa olarak rica edeyim Sayın Oyan, yeni
sataşmalara yer vermeden.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan'ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, konuşmasında,
farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
OĞUZ OYAN (İzmir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi,
Sayın Bakan, sadece benim söylediklerimi farklı yansıtmadı; ama, aynı zamanda,
meslekî formasyonuma da dil uzattı. Dolayısıyla, cevap hakkı o yüzden de doğdu.
Onu da söyleyeyim.
Şimdi, burada, kuşkusuz, bir bilgi yarışması
yapmıyoruz. Burada, Türkiye Cumhuriyetinin 2005 yılı bütçesini konuşuyoruz. Bu
bütçenin halkın yararına bir bütçe olduğunu iddia ediyorsanız, o iddiayı
kanıtlayınız. Bu bütçenin beş yıldır sürdürülen IMF bütçelerinden bir farkı
olduğunu söylüyorsanız ve bundan sonra gelecek üç yıl daha IMF bütçelerinden
bir farkı olacağını söylüyorsanız, gelin, bize, onları söyleyin. Onun dışındaki
her şey boş, her şey boş.
Bakınız, değerli arkadaşlarım, Brezilya, Arjantin
örneklerini verdim size. Her ikisinde de, faizdışı birincil fazlayı yüzde 6,5
gibi inanılmaz oranlarda beş yıldır sürdürüp, bir üç yıl daha sürdürmek gibi
bir durum yok. Kaldı ki, faizdışı fazlayla -burada, bugün Muhsin arkadaşım da
onu açıkladı- birlikte düşünülmesi gereken, büyüme hızıdır. Yani, reel faizler,
eşittir, faizdışı fazla, artı, büyüme hızı olduğu zaman durumu kurtarıyorsunuz.
Siz bu durumu kurtarmış mısınız; tartışmalı... 2004 yılı boyunca, nominal
olarak yüzde 26,6'dan borçlandınız. Eğer, yüzde 8'lik bir enflasyon hedeflemesi
yapıyorsanız, bunun reeli yüzde 17,2'ye gelir. Son borçlanmanız yüzde 13'ler
falan; ama, reel olarak... Ortalamaya baktığınız zaman yüzde 17'ye gelir. Sizin
büyüme oranınızla şeyi toplasanız...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Yılları karıştırıyorsunuz.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Efendim?..
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Yılları karıştırıyorsunuz.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Öyle mi...
BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen devam ediniz, buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Faizdışı fazla ile büyümeyi
topladığınız zaman, bunun reel faizden daha kısa kalacağını göreceksiniz; yani,
şu bile, şu yüksek oranlı büyüme -yüzde 9 civarında muhtemelen gerçekleşecek-
ile faizdışı fazlayı topladığınızda bile, siz, reel faizlere ulaşamıyorsunuz.
Yani, çıkış yok buradan, bundan sonra da olmayacak.
Şimdi, dolayısıyla, Türkiye'nin, sizin 2002
seçimlerinden önce verdiğiniz sözler doğrultusunda, bu deli gömleğinden
kurtulma zamanı geldi. Bu deli gömleğinden kurtulmak için ne yapıyorsunuz, ne
yapacaksınız; onu bize söyleyin. Çiftçi bunu bekliyor, işçi bunu bekliyor
sizden. Siz, bütçenizde yüzde 0,8; yani, yüzde 1 bile olmayan bir payı çiftçiye
reva görüyorsunuz. Gelişmiş ülkelerdekinin onikide 1'idir bu; onlardaki tarımın
millî gelir katkısına oranla... Çünkü, gelişmiş ülkelerde, millî gelir
katkısının yaklaşık yarısı ya da yüzde 75'i oranında tarıma destek vardır.
Türkiye'de tarımın millî gelire katkısı yüzde 12'dir, sizin tarıma katkınız
yüzde 0,8'dir; yani, 1/17 oranında. Siz, buna önce bir çözüm bulun.
Burada, size verdiğim ortalama maaşlar ve dört kişilik
ailenin mutfak giderleri... Yani, lütfen, hesap kitap yapalım gerçekten; çünkü,
ben, size son yılı söylemedim, iki yılı söyledim. Bakınız, 2002 yılında
-Türk-İşin- ailenin mutfak giderleri harcaması 337 000 000 liraydı, 2004'ün ilk
on ayında, ekim itibariyle 496 000 000'a geldi; artış yüzde 44'tür; ama, 2003'e
kıyasla bakarsanız -2003'te 443 000 000'du- 2003'e kıyasla 2004'e bakarsanız
yüzde 12'dir. Yalnız, ben, size, sadece, son bir yıl değil... Siz, son bir
yıldan değil, son iki yıldan sorumlusunuz Sayın Bakan; son iki yılın toplamı da
yüzde 44'tür. Buna karşılık, İstatistik Enstitüsünün sanayi işçi ücreti için
-İmalat Sanayii Ücretler Bültenine 2004'ün ilk yarısı için bakarsanız- artış
496 000 000'dan 654 000 000'a gelmiş; yani, yüzde 34'lük bir artış var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiriyorum.
Soru şu: Bu artış, mutfak harcamalarının üstünde mi
altında mı? Bu, ilkokul sorusu; öteye gitmeye gerek yok. Ortalama memur
maaşları da yüzde 26 artmış, mutfak harcamaları yüzde 44; yani, 2 katına yakın
bir artış.
Değerli arkadaşlarım, bunu çiftçi de biliyor. Çiftçi,
1997 yılında 1 litre mazotu 2 kilo 800 gram buğdayla alabiliyordu, bugün 5
kilogram buğdayla 1 litre mazot alabiliyor. İşte hayat pahalılığı bu. Yani,
çiftçi için enflasyonun düşmesinin bir anlamı var mı?! Adam eskiden 2,5
kilogram buğday verip 1 litre mazot alırken, şimdi 5 kilogram buğday verip 1
litre mazot alıyorsa, hangi enflasyonun düşmesi onu sevindirecek?! Hayat
pahalılığını düşüreceksiniz, hayat pahalılığını! Mazotu düşürebiliyor musun?!
Veya başka bir şey, gübre; gübrenin fiyatını düşürebiliyor musun?! Aynı gübreye
3 katı buğday veriyor.
BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen son cümlelerinizi alayım.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bitiyorum.
Traktör fiyatını vereyim. 56 ton buğdayla 1 traktör
alırken, şimdi 90 ton buğdayla alıyorsunuz. Bu mu enflasyonun düşmesi?! Hayat
pahalılığı, demek ki insanlar için hayatı zorlaştırıyor ve sizin için de
zorlaştırıyor Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Oyan, teşekkür ediyorum.
Sayın Gündüz, yeni sataşmalara sebebiyet vermeden kısa
bir açıklama yapın.
Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2. - İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, ileri sürmüş
olduğu görüşler nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sataşmaya meydan vermeyeceğim; çünkü, ben, iktidar ve
muhalefet arasındaki bu nezih üslubu bozmamaya kararlıyım.
Tabiî, Oğuz Oyan Hocamız, takdir ettiğimiz bir
bilimadamı; fakat, onun, özellikle bu tarikatlar, cemaatlar ve Kur'an kursları
diye, konuyu hiç alakası olmayan bir tarafa doğru çevirmesini yadırgadığımı
belirtmek istiyorum.
Bir de, bakın, asgarî ücret, yılbaşında 225 000 000
liraydı, bunun tutarı yaklaşık 150 dolar; bugün, 318 000 000 lira, bunun tutarı
da 233 dolar. Ayrıca, Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre, satın
alma paritesi de oldukça yükselmiş ve bu alım gücünün yükselmesi, aslında, AK
Parti İktidarının, paranın yönünü, adresini değiştirme mücadelesinin bir
göstergesidir.
Geçmiş dönemlerde, işte, borsa, faiz ve döviz üçgeni
içerisinde dönen bir paranın, aslında, millete hiçbir faydası yoktu; ama, bu,
Bermuda şeytan üçgeni gibi, bu üçgen arasında dönen ve ekonomiyi bu üçünün
arasında döndürerek memleketi huzura kavuşturacaklarını zannedenler bizler
değildik; siz de değildiniz biz de değildik; ama, AK Parti, geldiği günden
bugüne, işte, paranın dövizden ve faizden caydırılarak, rantiyeden
caydırılarak, şantiyeye döndürülmesi kavgasını vermektedir.
Bu konuda da, belki istenilen hedef elde edilmemiş
olabilir; ama, şuna inanıyoruz ki, bugün, yüzde 67 faizlerden yüzde 20'lere
inme çok büyük bir başarıdır ve bu başarıyı, milletimizin hem bilmesini hem de
milletimizin, böyle, daha da sıfırlara inen faizlere layık olduğunu bekliyor,
umuyor ve bunu da başaracağımıza inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gündüz.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam)
l. - 2005 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/897) (S.
Sayısı: 706) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 39 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, kanun tasarısının
tümü açıkoylamaya tabidir. Açıkoylama, yarınki birleşimde, son konuşmalardan
sonra yapılacaktır.
2. - 2003 Malî
Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî
Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/878, 3/669) (S. Sayısı: 708) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, 2003 Malî Yılı Genel Bütçe Kesinhesap
Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım:
2003 MALÎ YILI KESİNHESAP
KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1. - Genel bütçeli dairelerin 2003 malî yılı
giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, 139 488 824 423 050
000 lira olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi daha
evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2. - Genel bütçenin gelirleri, bağlı (B) işaretli
cetvelde gösterildiği üzere, 98.558.732.547.000.000 lira olarak
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN- (B) cetvelini okutuyorum:
B - CETVELİ
|
|
Bütçe
Tahmini |
2002 Yılı
Tahsilatı |
|
|
Lira |
Lira |
Genel
Toplam |
100 357
000 000 000 000 |
98 558 732
547 000 000 |
|
BAŞKAN -
Kabul edenler... etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|
|
|
Nazım
Gelir |
|
7 439 236
303 850 000 |
|
BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli
cetvelle birlikte kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Nazım gelir ve gider
MADDE 3. - 7.439.236.303.850.000 lira nazım gelir
tahsil edilmiş ve aynı miktar gider yapılmıştır.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 4. -1 inci maddede yazılı giderler ile 2 nci maddede
yazılı gelirler arasında 40.930.091.876.050.000 liralık gider fazlası meydana
gelmiştir.
BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Tamamlayıcı ödenek
MADDE 5. - Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda
kayıtlı 865.920.910.950.000 liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı
tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN - 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 6. - 2003 Malî Yılı içinde harcanmayan ve özel
kanunlarla devrine izin verilen 198.387.870.050.000 liralık özel ödenek, ertesi
yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir.
BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
İptal edilen ödenek
MADDE 7. - Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda
kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılan ve devredilenler dışında kalan
6.736.533.822.300.000 liralık ödenek iptal edilmiştir.
BAŞKAN - 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Devlet borçları
MADDE 8. - İç ve dış Devlet borçları ile Hazine
garantilerinin uygulama sonuçları, bağlı kesinhesap cetvellerinde gösterildiği
üzere;
a) 2003 yılında 168.973.626.065.150.000 lira orta ve
uzun vadeli, 25.413.074.165.200.000 lira kısa vadeli olmak üzere, toplam
194.386.700.230.350.000 lira iç borç,
b) Konsolide bütçeye dahil kuruluşların yeniden yapılan
borç stok tespitinde 1995 yılında 1.983.690.387.470.000 lira, 1996 yılında
3.490.062.245.700.000 lira, 1997 yılında 6.468.582.666.840.000 lira, 1998
yılında 10.154.444.167.570.000 lira, 1999 yılında 18.735.798.351.780.000 lira,
2000 yılında 27.286.553.700.010.000 lira, 2001 yılında 55.970.462.117.860.000
lira, 2002 yılında 93.203.291.886.760.000 lira ve 2003 yılında da
88.824.843.000.650.000 lira dış borç,
c) 10.095.397.822.550.000 lira Hazine garantili borç,
Mevcuttur.
BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 9. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 10. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya
tabidir. Açıkoylama, yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.
3. - 2005 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/898) (S. Sayısı:707) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, 2005 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Bütçe Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım.
1 inci maddeyi okutuyorum:
2005 MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER
BÜTÇE KANUNU TASARISI
Ödenekler, öz gelirler, Hazine yardımı
MADDE 1.- a) Katma bütçeli idarelerin 2005 yılında
yapacakları hizmetler için 15.846.891.460 Yeni Türk Lirası ödenek verilmiştir.
b) Katma bütçeli idarelerin 2005 yılı gelirleri
2.160.082.000 Yeni Türk Lirası öz gelir, 13.686.809.460 Yeni Türk Lirası Hazine
yardımı olmak üzere toplam 15.846.891.460 Yeni Türk Lirası olarak tahmin
edilmiştir.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Bağlı cetveller
MADDE 2. - Katma bütçeli idarelerin;
a) Ödenek dağılımı (A),
b) Gelirleri, her bir idarenin bütçesine ekli (B),
c) Gelirlerin dayandığı hükümler (C),
d) Kurumların 2005 yılında 5.1.1961 tarihli ve 237
sayılı Kanun uyarınca satın alacakları taşıtların cinsi, adedi, hangi
hizmetlerde kullanılacağı ve azamî satın alma bedelleri (T),
İşaretli cetvellerde gösterilmiştir.
Katma bütçeli idareler tarafından yapılacak harcamalar
hususunda 2005 Malî Yılı Bütçe Kanununa bağlı (E) işaretli cetveldeki hükümler
uygulanır.
BAŞKAN - 2 nci maddeyi, ekli cetvelleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Tarım reformu uygulaması ile ilgili davaların takibi
MADDE 3.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün toprak ve
tarım reformu uygulaması ile ilgili uyuşmazlık ve davaları bu Genel Müdürlük
adına gerektiğinde Hazine avukatları tarafından da takip edilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
Bazı ödeneklerin kullanılmasına ilişkin işlemler
MADDE 4.- a) 1. 14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı
Kanunun 25 inci,
2. 14.7.2004 tarihli ve 5217 sayılı Kanunun geçici 3
üncü,
3. 26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Kanunun 55 inci
(sadece Karayolları Genel Müdürlüğünce),
Maddelerine dayanılarak tahsil edilen tutarları, kurum
bütçelerinde bu kanunlarda belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten
kullandırmak üzere bütçelerinin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen
ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplerine aktarma yapmaya,
ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında ödenek eklemeye, yılı içinde
harcanmayan ödenekleri (2004 yılından devredenler de dahil) ertesi yıl
bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak
işlemlere ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Sermaye ödenekleri, "2005 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre
yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
Yukarıda sayılan kanunların bu fıkraya aykırı hükümleri
ile 5217 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uygulanmaz.
b) 1. Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen
bölünmüş yol veya Devlet ve il yolları yapım ve bakım hizmetlerinde kullanılmak
üzere, Genel Müdürlüğün mülkiyetinde bulunan her türlü taşınmaz mallar ile
iletim ve iletişim alt yapısının kendi kullanımı dışında kalan kısmının kira ve
kullanım bedellerinden elde edilecek gelirleri,
2. Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen
bölünmüş yol veya Devlet ve il yolları yapım hizmetlerinde kullanılmak üzere,
20.7.1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu hükümlerine göre Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı emrine verilenler ile Genel Müdürlüğün mülkiyetinde bulunan
taşınmaz satışından elde edilecek gelirleri,
3. 2 numaralı bentte belirtilen esaslar çerçevesinde;
Hazine adına tescil edilmiş taşınmaz mallar ile tescil edilmek kaydıyla
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunup da tescil edilmeye (Tescil edilmeye
uygun taşınmaz malları tescil etmeye ve ettirmeye Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı yetkilidir.) elverişli taşınmaz mallardan, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının talebi, Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı ile tespit
edilenlerin satışından elde edilecek gelirleri,
İlgili kuruluş bütçesine konulan ödeneklerden
kullandırmak üzere kurumun (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve
bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre kuruluş bütçesinin ilgili
tertiplerine aktarma yapmaya, ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında
ödenek eklemeye, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2004 yılından devredenler
de dahil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler
çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
Sermaye ödenekleri, "2005 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre
yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
c) (b) fıkrasının 2 ve 3 numaralı bentlerine göre
satışı yapılacak taşınmaz malların, ilgili kuruluşların ve belediyelerin
görüşlerini almak ve çevre imar bütünlüğünü bozmamak kaydıyla, her ölçekte imar
plânı yapımı ve bunlara ilişkin onama işlemleri 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı
İmar Kanununun 9 uncu maddesine göre Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından
re'sen yapılır. İlgili kuruluş ve belediyeler görüşlerini onbeş gün içinde
bildirmek zorundadır. Karayolları Genel Müdürlüğü, satışa konu taşınmazlardan
uygun görülenler için 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kanuna tâbi olmaksızın,
28.7.1981 tarihli ve 2499 sayılı Kanuna tâbi ekspertiz şirketlerine rayiç bedel
tespit ettirmeye, gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine her ölçekteki imar
plânlarını yaptırmaya, ilân, reklam veya pazarlama gibi konularda hizmet satın
almaya ve bütün bu giderler için satılan taşınmazların tahsil edilen satış
bedellerinin % 2'sini geçmemek üzere, bu bedellerden ödeme yapmaya yetkilidir.
d) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde
bulunan taşınmazlardan ihtiyaç fazlası olanların satışı veya kiraya
verilmesinden elde edilen gelirleri, Genel Müdürlüğün sermaye giderlerinde
kullanılmak üzere bir yandan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bütçesinin (B)
işaretli cetveline özel gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline özel ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Karayolları Genel Müdürlüğü yol bakım işleri için
gelecek yıla geçici yüklenmelere girişilmesi
MADDE 5.- Karayolları Genel Müdürlüğünce, yol ve otoyol
bakım işleri için yılları bütçelerinde yer alan ödeneklerin yarısını geçmemek
üzere ilgili Bakan onayıyla gelecek yıla geçici yüklenmelere girişilebilir.
BAŞKAN - 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesi ile ilgili
işlemler
MADDE 6.- a) 29.4.1959 tarihli ve 7258 sayılı Kanunun 4
üncü maddesi gereğince her çeşit spor saha ve tesisleri yapmak amacı ile
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesinin (A) işaretli cetvelinde yer alan
projelerin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce 21.5.1986 tarihli ve 3289 sayılı
Kanun hükümleri uyarınca yapılabilecek işler dışında kalanlara ait ödenekleri,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesine aynı amaçla aktarmaya Maliye Bakanı
yetkilidir.
b) Yıllık yatırım programlarına ek yatırım
cetvellerinde inşaat ve büyük onarım projeleri arasında yer alan ve Genel
Müdürlük onayı ile il müdürlüklerince yaptırılması uygun görülen işlerin
karşılıkları münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere
hizmetin ait olduğu Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesinin ilgili yatırım
tertibindeki ödenekten il müdürlüklerine yardım yolu ile ödenebilir.
BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Yüksek öğretim kurumları ile ilgili hükümler
MADDE 7. - a) Yüksek öğretim kurumlarınca önceki
yıllarda bastırılan ders kitapları ve teksirlerin satış bedelleri, Devlet
İstatistik Enstitüsü toptan eşya fiyatları indeksine göre, yüksek öğretim
kurumları tarafından her yıl yeniden tespit edilir.
b) 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanuna tâbi yüksek
öğretim kurumlarında kayıtlı yüksek öğrenim öğrencilerinin her türlü tedavi
giderlerinin karşılanması için, bu kurumların bütçelerinde tertiplenen
ödeneklerinin karşılıkları Yükseköğretim Kurulunca tespit edilecek esas ve
usûller çerçevesinde kullanılmak üzere kurumlar adına T.C. Ziraat Bankası
şubelerinden birinde açılacak hesaba yatırılır.
c) Yüksek öğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin
97.01.02.00-09.4.1.00-2-03.5.9.04 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi) tertibinde
yer alan ödenek, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere bu proje
kapsamında lisansüstü eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının bütçelerinin
ilgili tertiplerine, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları
dikkate alınarak Yükseköğretim Kurulunun teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca
aktarılır.
d) 2547 sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26, ek 27 nci
maddeleri ile 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen
tutarları, yüksek öğretim kurumları bütçelerine bu amaçla konulan ödeneklerden
kullandırmak üzere kurumların (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve
bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma
yapmaya, ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında ilgili tertiplere ödenek
eklemeye, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2004 yılından devredenler de
dahil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler
çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
Sermaye ödenekleri, "2005 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre
yılı yatırım programıyla ilişkilendirilir.
2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesine göre tahsil olunan
tutarlar, yüksek öğretim kurumları adına T.C. Ziraat Bankası şubelerinden
birinde açılacak hesaba yatırılır ve harcamalar bu hesaptan yapılır.
2547 sayılı Kanunun 46, 58, ek 25, ek 26, ek 27 nci
maddeleri ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin bu maddeye aykırı hükümleri
ile 5217 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uygulanmaz.
BAŞKAN - 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi ile ilgili işlemler
MADDE 8.- 5217 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi
aşağıdaki şekilde uygulanır :
"Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinin (B) işaretli
cetvelinde yıl içinde meydana gelebilecek gelir fazlaları ile daha önceki
yıllarda meydana gelen gelir fazlalarını kesin hesabın çıkarılması ve
onaylanmasını beklemeksizin bir yandan ilgili gelir tertiplerine gelir, diğer
yandan mevcut veya yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir. Bu şekilde kaydedilecek ödenek karşılıklarının kesin hesap
farkından doğacak ödenek ihtiyacı yıl içinde gerçekleşecek gelirden mahsup
edilir.
Bu ödeneklerin yılı içinde harcanmayan kısmı ertesi yıl
bütçesinin ilgili tertibine devren gelir ve ödenek kaydolunur.
Sermaye ödenekleri, "2005 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre
yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir."
BAŞKAN- 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ile ilgili
işlemler
MADDE 9.- 5217 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin
birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
uygulanır.
"Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
bütçesine ekli (B) işaretli cetvelde yıl içinde meydana gelebilecek gelir
fazlalarını bir yandan ilgili gelir tertiplerine gelir, diğer yandan mevcut
veya yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne ait
ödeneklerden, bu Genel Müdürlükte fiilen çalışan tüm personele Sağlık Bakanının
onayı ile ek ödeme yapılabilir."
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
2005 Malî Yılı Bütçe Kanununun uygulanması
MADDE 10.- Bu Kanunda yer alan hükümler saklı kalmak
üzere, 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu hükümleri katma bütçeli idareler hakkında da
uygulanır.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 11. - Bu Kanun 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 12. - Bu Kanunun;
a) Vakıflar Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ile
ilgili hükümlerini Başbakan ve Maliye Bakanı,
b) Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler ile ilgili
hükümlerini Maliye ve Millî Eğitim bakanları,
c) Karayolları Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini
Maliye ve Bayındırlık ve İskân bakanları,
d) Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ile ilgili
hükümlerini Maliye ve Sağlık bakanları,
e) Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Tarım ve Köyişleri bakanları,
f) Orman Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye
ve Çevre ve Orman bakanları,
g) Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
bakanları,
Yürütür.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarısının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylama, yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Şimdi de, 2003 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okuttuktan sonra,
oylarınıza sunacağım.
4. - 2003 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 2003 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/879, 3/670) (S.
Sayısı: 709)
2003 MALİ
YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER KESİNHESAP
KANUNU
TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1. - Katma bütçeli idarelerin 2003 malî yılı
giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere,
12.200.795.000.400.000 lira olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi, daha evvel kabul edilen
cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2. - Katma bütçeli idarelerin gelirleri, bağlı
(B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, 12.849.853.968.350.000 lira olarak
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - 2 nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini
okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
B - CETVELİ
|
|
Bütçe
Tahmini |
2002 Yılı Tahsilatı |
|
|
Lira |
Lira |
GENEL
TOPLAM: |
11 688 332
000 000 000 |
12 849 853
968 350 000 |
|
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, (B) cetvelinin genel
toplamını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Diğer bölümü okutuyorum:
MAZBUT VE MÜLHAK
TOPLAMI: 4 416 346 400 000
BAŞKAN - Mazbut ve mülhak toplamı bölümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler ... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli
cetvelle birlikte kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3. - 1 inci maddede yazılı giderler ile 2 nci
maddede yazılı gelirler arasında 649 058 967 950 000 liralık gelir fazlası
meydana gelmiştir.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
Tamamlayıcı ödenek
MADDE 4. - Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda
kayıtlı 10 215 597 950 000 liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı
tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 5. - 2003 Malî Yılı içinde harcanmayan ve özel
kanunlarla devrine izin verilen 146 890 519 700 000 liralık özel ödenek ertesi
yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
İptal edilen ödenek
MADDE 6. - Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda
kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılan ve devredilenler dışında kalan 534
460 656 150 000 liralık ödenek iptal edilmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Kişi borçları
MADDE 7. - Saymanlık hesaplarında kayıtlı olup, zorunlu
nedenlerle takip ve tahsil imkânı kalmayan 286 275 350 000 liralık kişi borcu
terkin edilmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 8. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 9. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya
tabidir. Açıkoylama, yarınki birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.
Böylece, Maliye Bakanlığı bütçesi ve 2005 Malî Yılı
Bütçe Kanunu Tasarılarının maddeleri ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının maddeleri kabul edilmiştir; hayırlı olmalarını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, onüçüncü tur görüşmeler
tamamlanmıştır.
Bugünkü programda yer alan bütçelerin görüşmeleri de
tamamlanmıştır.
Programa göre, bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları
ve 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının açıkoylamalarını yapmak için, 28 Aralık 2004 Salı, yani yarın,
saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.37