DÖNEM
: 22 CİLT : 70 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
38 inci Birleşim
23 Aralık 2004 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler ve Önergeler
1.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Tunus'a
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/724)
IV.-
ÖNERİLER
A) Danişma Kurulu Önerılerı
1.- (9/11) esas numaralı Meclis
soruşturması önergesinin görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
l.- 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878,
3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709)
A) MİLLÎ
SAVUNMA BAKANLIĞI
1.- Millî Savunma Bakanlığı 2005 Malî
Yılı Bütçesi
2.- Millî Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
B) SANAYİ
VE TİCARET BAKANLIĞI
1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2005 Malî
Yılı Bütçesi
2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
C) TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2005
Malî Yılı Bütçesi
2.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî
Yılı Kesinhesabı
a) TARIM
REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2005 Malî
Yılı Bütçesi
2.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003
Malî Yılı Kesinhesabı
b) KÖY
HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005
Malî Yılı Bütçesi
2.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003
Malî Yılı Kesinhesabı
D)
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı
Kesinhesabı
a)
DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2005 Malî
Yılı Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı
Kesinhesabı
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazili Sorular ve Cevaplari
1.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
özel sektör yatırımlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı
(7/4075)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Konyaaltı'nda atıl durumdaki bir yüzme havuzuna ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4109)
3.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Bakanlığına bağlı bazı kurumların başkan ve genel müdürlerinin aylık
gelirlerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4173)
4.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Alevîliğe ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/4203)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak
üç oturum yaptı.
Oturum Başkanı ve TBMM Başkanvekili Ali
Dinçer, Avrupa Birliği üyeliği konusu ele alınırken, Meclisin yoğun
çalışmalarında emek veren milletvekillerini kutlayan; bilim, sanat, kültür,
sosyal yaşam tarzı itibariyle de Avrupa'ya ayak uydurabilme durumunda
olduğumuzu belirten bir konuşma yaptı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:
2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/897; 1/898; 1/878,
3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) görüşmelerine devam
olunarak;
Hazine Müşteşarlığı,
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı,
Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı,
Gençlik ve Spor genel Müdürlüğü,
Vakıflar Genel Müdürlüğü,
Danıştay Başkanlığı,
2005 malî yılı bütçeleri ile 2003 malî
yılı kesinhesapları kabul edildi.
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü,
Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan'ın, konuşmasında, şahsına sataştığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 23 Aralık 2004
Perşembe günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 20.01’de son verildi.
Ali Dinçer
Başkanvekili
|
Türkân Miçooğulları |
Harun Tüfekci |
|
İzmir |
Konya |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No.: 49
II. - GELEN
KÂĞITLAR
23 Aralık
2004 Perşembe
Rapor
1. - Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer
Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve Zararların Tazmini
Esaslarına Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı :
718) (Dağıtma tarihi : 23.12.2004) (GÜNDEME)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.00
23 Aralık
2004 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
38 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; gündeme
geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş bir tezkeresi var; okutup, oylarınıza sunacağım.
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler ve Önergeler
1.- Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen'in Tunus'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/724)
20.12.2004
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 23-26 Kasım 2004 tarihlerinde
Tunus'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin
de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararı sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre, gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Hüseyin Ekmekçioğlu (Antalya)
Fetani Battal (Bayburt)
Sabahattin Yıldız (Muş)
Fazlı Erdoğan (Zonguldak)
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
IV.- ÖNERİLER
A) Danişma Kurulu Önerılerı
1.- (9/11)
esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşme gününe ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
3.12.2004 tarihli Gelen
Kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun aynı tarihli birleşiminde okunmuş
bulunan Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkındaki (9/11) esas numaralı
Meclis soruşturması önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmının 5 inci sırasında yer almasının, Anayasanın 100 üncü ve
İçtüzüğün 108 inci maddeleri gereğince soruşturma açılıp açılmamasına dair
görüşmelerin, Genel Kurulun 29.12.2004 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasının
Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı
İrfan Gündüz Ali Topuz
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel
ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Program uyarınca bugün
iki tur görüşme yapacağız.
Altıncı turda, Millî
Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçeleri yer almaktadır.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2005
Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî
Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları
(1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709)
(x)
A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1.-Millî Savunma Bakanlığı
2005 Malî Yılı Bütçesi
2.-Millî Savunma Bakanlığı
2003 Malî Yılı Kesinhesabı
B) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
1.-Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
2.-Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - Komisyon ve
hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri,
13.12.2004 tarihli 31 inci Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz
olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla
sınırlandırılması kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan bütçelerle
ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine
kadar, sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp parmak izlerini
tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir.
Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin
söz talepleri kabul edilmiş olacaktır. Tur üzerindeki görüşmeler bittikten
sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre, sorularını yerlerinden
soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi
için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği
takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Altıncı turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:
AK Parti Grubu adına;
Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem, Adana Milletvekili Ziyattin Yağcı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Osmaniye Milletvekili M. Durdu Kastal, Elazığ
Milletvekili Şemsettin Murat. Bu sayın milletvekilleri grup için ayrılan süreyi
eşit olarak kullanacaklardır.
(x) 706, 707, 708,709 S. sayılı Basmayazılar ve Ödenek
Cetvelleri 20.12.2004 tarihli 35 inci Birleşim Tutanağına eklidir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına; İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ, Edirne Milletvekili Nejat
Gencan, Manisa Milletvekili Hasan Ören. Süre konusunda şu ana kadar Başkanlığa
bilgi vermediler; Grup Başkanlığının vereceği bilgi çerçevesinde süreleri
değerlendireceğiz.
Şahısları adına; lehte;
Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk, Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak, Çanakkale
Milletvekili İbrahim Köşdere; aleyhte; İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazar.
Sayın milletvekilleri,
altıncı turla ilgili görüşmelere başlıyoruz.
İlk söz, AK Parti Grubu
adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Vahit Erdem'e aittir.
Buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 9 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
VAHİT ERDEM (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Zaman geçmiş olmakla
beraber, Musul'da şehit edilen beş kişiden birinin de benim Kırıkkaleli
hemşerim olması dolayısıyla, ben, bu beş şehidimize, tekrar Allah'tan rahmet
diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum ve canilerin de hak ettikleri
cezalarını yakında göreceklerini ümit ediyorum.
Sözlerime başlarken,
önce, iki prensibi, iki cümleyle ifade etmek istiyorum. Türk Ulusunun bekası,
bağımsızlığı, millî birliği ve bütünlüğünün korunmasında, Türk Silahlı
Kuvvetleri, her zaman en büyük güvence kaynağımız olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti
hükümetleri de, bu anlayışla, daima her türlü risk ve tehditlere karşı koyacak
ve ülkenin menfaatlarını koruyacak güçlü ve caydırıcı bir savunma politikasını
önplanda tutmaya özen göstermişlerdir. Benim 10 dakika gibi kısa bir süre
içinde yapacağım konuşma da bu çerçevede olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
Sovyetlerin dağılması ve soğuksavaşın sona ermesi, küreselleşme sürecine büyük
bir ivme kazandırmıştır. Küreselleşme, dünya jeopolitiğini, ekonomisini, tehdit
ve güvenlik çevresini ve savunma kavramını önemli ölçüde değiştirmiş ve
değiştirmeye de devam etmektedir. Jeopolitik rekabet, politik kargaşa, ekonomik
güçlükler, bölgesel gerginlikler ve bazı kural tanımayan rejime ve yönetime
sahip devletler yeni tehdit çevresini oluşturmaktadırlar. Bu çevre,
uluslararası terörizmi, kitle imha silahlarının yayılmasını ve bölgesel
çatışmaları en önemli tehdit olarak önplana çıkarmıştır. Bu tehditler, sınır ve
ülkeötesi ve her coğrafyada operasyon yapma yeteneğine sahip olmayı
gerektirmektedir. Dolayısıyla, bu yeni durum, orduların daha esnek, hızlı
konuşlanabilir, daha teknolojik imkâna sahip ve daha yetenekli olacak şekilde
yeniden yapılandırılmalarını zorunlu hale getirmiştir.
Bu çerçevede, NATO ve millî
ordular dönüşüm sürecine girmiştir. Devlet ve hükümet başkanlarının
katıldıkları NATO zirvelerinde, bilhassa Prag Zirvesinde, NATO'da, dolayısıyla
millî ordularda ulaşılmak istenen yeni yetenek ve silahlanma hedefleri
belirlenmiştir. NATO, bir yandan komuta sistemi dahil kendini değiştirirken,
bir yandan da bünyesinde 20 000 kişilik, hızlı konuşlanabilen ve yüksek
yoğunluklu çatışmaya yönelik operasyonlar için NATO Response Force -Türkçesi,
NATO Mukabele Gücü- adı altında birlik oluşturmuştur. Avrupa Güvenlik ve
Savunma Politikası çerçevesinde de, 60 000 kişilik, benzer, Avrupa Hızlı
Reaksiyon Gücü geliştirilmektedir.
Bellibaşlı Avrupa
ülkeleri, yeni yapılanmada 200 000 ilâ 250 000 civarında profesyonel ağırlıklı
bir kuvvet planlaması yapmaktadırlar. Bunu karşılık, daha yüksek vurucu güç ve
yetenek kazandıracak silah sistemleriyle donatmayı da hedef almışlardır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye de bu değişim sürecinden etkilenen ve önemli konuma sahip bir
durumdadır. Türkiye, komşularıyla ilişkilerini büyük çapta iyileştirmiş,
karşılıklı güveni artırmış ve dostluğu geliştirmiştir. Bu gelişmeler memnuniyet
vericidir. Sadece Ermenistan'la ilişkiler, Ermenistan'ın tutumu sebebiyle
normalleştirilememiştir.
Bir NATO üyesi olarak,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde de, diğer NATO ülkelerinde olduğu gibi, değişimin
gerekliliğini ve yapılmakta olduğunu biliyoruz. Artık, çok sayıda insangücüne
dayanan ordulardan ziyade, teknolojiye dayanan ve bu teknolojiyi kullanabilen,
iyi eğitilmiş birliklerden müteşekkil ordular önem kazanmaktadır. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bu yönde çalışmaları hükümetlerce desteklenmelidir.
Türkiye'nin özel konumu
ve millî güvenliğimizin muhafazası, her zaman güçlü ve caydırıcı bir silahlı
kuvvetleri daima idame ettirmeyi zorunlu kılmaktadır. Bu temel şart esas
alınarak ve yeni tehdit çevresi ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde optimum büyüklük ve yeteri kadar profesyonel asker sayısı
esas alınarak yeniden yapılanma çalışması makul bir zaman sürecinde gerçekleştirilmelidir.
Buna paralel olarak, teknolojik silah, araç ve gereçle de takviye edilmesi
hayatî önem taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, savunma sanayii ve tedarik sistemine yönelik de kısa
bir değerlendirme yapmak istiyorum. Savunma harcamalarımızın anakaynaklarını
millî bütçe ile bütçe dışında Savunma Sanayii Destekleme Fonu oluşturmaktadır.
Savunma harcamalarımız, geçmiş dönemde gayri safî millî hâsılanın yüzde 4'ü,
5'i arasında seyretmiştir. Bu oran, ABD, İngiltere, Fransa ve Yunanistan'la
birlikte NATO ülkeleri ortalamasının üzerindedir.
Türkiye, dünya savunma
harcamaları sıralamasında ilk 15 ülke arasında yer almaktadır. 1983-2003
dönemlerimde ortalama savunma harcamalarımızın yüzde 40'ı personel ödemelerine,
yüzde 38'i yiyecek, giyecek, yakıt ve benzeri giderlere, yüzde 18,5'i silah,
araç ve gereç alımlarına, yüzde 2,5'i de transfer harcamalarına gitmiştir.
Askerî teçhizat alımının yüzde 54'ü bütçeden, yüzde 44'ü de Savunma Sanayii
Destekleme Fonundan temin edilmiştir.
Yeniden yapılanmaya
paralel olarak, personel, giyecek, yiyecek ve diğer benzeri harcamalar
azaltılarak, modernizasyona daha fazla kaynak ayırma imkânı yaratılmalıdır diye
düşünüyorum.
Halen ülkemizde askerî
teçhizat tedarikinin yüzde 75-80'i yurtdışından temin edilmektedir. Bu oran,
fazla dışa bağımlılığı ifade etmektedir. Savunma Sanayii Müsteşarlığı
kurulurken en az yüzde 50-60 yerli katkı hedef alınmıştı. Bu hedef devam
ettirilmelidir.
1985 yılında Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çıkardığı bir kanunla Türk savunma sanayiinin teşviki,
geliştirilmesi ve koordinasyonu amacıyla Savunma Sanayii Müsteşarlığı
kurulmuştur. Savunma sanayiinin geliştirilmesinde hızlı bir başlangıç yapılmış,
ilk altı yedi yılda 8'e yakın savunma sistemleri üretim tesisleri kurulmuştur;
ancak, bu tempo zamanla yavaşlamış ve durmuştur, dış tedarik ağırlık
kazanmıştır.
Sanayileşmenin Savunma
Sanayii Müsteşarlığı bünyesinde, silah araç ve gereç tedarikinin de Millî
Savunma Bakanlığı bünyesinde olması ikilem yaratmakta ve yukarıdaki sonuca yol
açmaktadır. Tedarik ile sanayileşmenin bir bütünlük içinde ele alınması ve
Savunma Sanayii Müsteşarlığı bünyesinde toplanması doğru bir yöntem olacaktır.
Uzman bir kurum olarak
Savunma Sanayii Müsteşarlığı güçlendirilmeli ve tedarikin devriyle birlikte,
sivil ve askerî personelle takviye edilmelidir. Savunma sanayiinin
geliştirilmesi ve tedarik sisteminde çalışanların çeşitli disiplinlerde uzman,
devamlılık arz eden kişilerden oluşması şarttır. Fransa'da Delege General
d'Armoment ve Almanya'da BWB teşkilatları gibi benzer kurumlar mevcuttur; diğer
Batı Avrupa ülkelerinin savunma bakanlıklarının yapısı da bu şekildedir.
Savunma sanayiinin
geliştirilmesi, millî güvenlik politikamızın bir parçası olarak ele
alınmalıdır. Türkiye'nin savunma bütçesi hatırı sayılır bir büyüklüktedir. Bu
sebeple, bugün bulunduğumuz noktanın çok üzerinde bir savunma sanayii
kapasitesine sahip olmamız mümkündür. Tabiî ki, her sistemi kendimizin üretmesi
ve tamamen bağımsız olmamız söz konusu değildir. Yerli kabiliyetin geliştirilmesi
esas alınarak, tek başımıza yapamayacağımız sistemlerin tedarikinde
uluslararası konsorsiyumlara girmemiz en doğru yol olarak görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdem,
mikrofonu açıyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
VAHİT ERDEM (Devamla) -
Teşekkür ederim; bitiriyorum efendim.
Mesela, geleceğin büyük
uçağı ve Joint Strikes Fighter dediğimiz savaş uçağı programlarının ortağı
olmamız akıllıca alınmış kararlardır. İleride, bu gibi projelerde büyük pay alma
ve ar-ge çalışmalarına katılma da hedef alınmalıdır.
Son olarak, Makine Kimya
üzerinde de biri iki cümle söylemek istiyorum.
Makine ve Kimya
Endüstrisi, kurulduğu yıllardan itibaren, geçmiş dönemde, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılamada büyük bir misyonu gerçekleştirmiştir;
Kırıkkale'nin ekonomik ve sosyal gelişmesinde de önemli rol oynamıştır.
Yukarıda kısaca arz ettiğim değişim, savunma sanayilerinde önemli dönüşümlere
yol açmıştır; ancak, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu bu dönüşümün dışında
kalmıştır. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun ekonomik ve ticarî bir
yaklaşımla, bugünkü ihtiyaçlara cevap verecek bir üretim yapısı ve profesyonel
bir yönetim anlayışıyla yeniden yapılandırılması, kurumun tek kurtuluş yoludur.
Bu düşüncelerle, Millî
Savunma Bakanlığı bütçesinin Bakanlığımıza, Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdem.
AK Parti Grubu adına
ikinci konuşmacı, Adana Milletvekili Sayın Ziyattin Yağcı.
Buyurun Sayın Yağcı. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 9 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ZİYATTİN YAĞCI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma
Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi üzerinde Grubumun görüşlerini arz etmek
üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
savunma hizmeti dışındaki mal ve hizmetler için talep, gelirin artan bir
fonksiyonu iken, savunma hizmetinde talep, riskin artan fonksiyonudur. Bu nedenle,
savunma harcamaları için ülkelerin millî gelirlerinden ayrılan pay, ülke
bütünlüğüne yönelik tehdide paralel bir seyir izlemektedir. Bir kamu hizmeti
olan millî savunma hizmetinin üretimi, devletin temel görevi olup, bizzat
devlet tarafından üretilir. Ekonomisi güçlü bir ülkenin, büyük bir orduyu idame
etme imkânına sahip olmasına rağmen buna ihtiyaç duyması, jeopolitik ve
jeostratejik konumuyla doğrudan ilgilidir. Ekonomik sıkıntılarına rağmen
Türkiye, bağımsızlık ve millî bütünlüğümüzün idamesi için her an harbe hazır,
ileri teknolojiyle donatılmış eğitim ve morali üstün bir kuvvete sahip olmak
zorundadır.
Sayın arkadaşlarım, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde bütçe faaliyetleri, tüm ayrıntılarıyla tespit edilmiş
plan ve programlar çerçevesinde yapılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en
alt seviyedeki birliğinden başlayarak en üst seviyedeki karargâhlarına kadar
uzanan zincir içerisinde ve bütün birimlerinin aktif katılımıyla işletilen
planlama, programlama ve bütçeleme sistemi, Türk Silahlı Kuvvetlerine ayrılan
ve ihtiyaç-kaynak ilişkisinin doğası gereği hiçbir zaman yeterli olmayan
kaynakların etkin kullanılmasını sağlamak üzere, yıllardan beri süregelen,
yıllardan beri sürekli geliştirilerek kullanılan bir sistemdir.
Planlama, programlama ve
bütçeleme sisteminin en üst seviyedeki referansı, Türkiye Cumhuriyeti Millî
Güvenlik Siyaseti Belgesidir. Millî Güvenlik Siyaseti Belgesi, dünyadaki yeni
güvenlik algılamaları nasıldır, dünyadaki güvenlik ortamı nasıl
şekillenecektir, yeni güvenlik ortamında Türkiye'nin yeri nedir ve millî
menfaatlarımız nasıl korunacaktır, millî menfaatlarımızı elde etmek için
belirleyeceğimiz millî hedefler nelerdir, bu hedeflere hangi esaslarıyla
ulaşacağız ve millî menfaatlarımızı destekleyecek askerî gücün niteliği nasıl olacaktır
sorularına cevap verecek şekilde hazırlanmaktadır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinde, ihtiyaç belirleme yöntemi olarak, konsepte dayalı ihtiyaçlar
sistemi kullanılmaktadır. Konseptler, belli bir hiyerarşik yapı içerisinde,
nasıl ve ne kadar kuvvetin, hangi komuta yapısında, lojistik ve harekât
yönünden nasıl bir destekle kullanılacağını ortaya koyarak, ihtiyaçların
gerçekçi olarak tespit edilmesini sağlamaktadır.
Stratejik hedef planı
bünyesinde hazırlanan kuvvet yapısı, modernizasyon, harekât idame ve altyapı
planları, Türk Silahlı Kuvvetlerinin on yıllık dönemde nasıl bir planlamayla ve
hangi projeler kapsamında geliştirileceğini göstermekte, aynı zamanda, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin silahlanma hedeflerini gösteren bir doküman olarak Türk
savunma sanayiinin yönlendirilmesi amacıyla bir vizyon dokümanı olarak da
kullanılmaktadır.
Programlama, planlamayla
belirlenen hedeflerin kaynaklar bazında nasıl gerçekleştirileceğinin bir zaman
boyutu üzerinde projelendirilmesi işlemidir. Programlamayla, kaynak tahsislerinin,
on yıllık dönem için, her yılı ayrı olmak üzere, nereye ve hangi boyutta
yapılacağı tespit edilmektedir.
On yıllık tedarik
programı hazırlanırken, genel ekonomik göstergeler, büyüme hızı, dışticaret
dengesi, fiyat ve maliyet artışları, dış yardım ve kredi imkânları, kalkınma
planları, hükümet programları, yürürlükte bulunan programlar ve yükümlülükler
gibi etkenler çerçevesinde, plan döneminde savunma harcamalarına ayrılabilecek
kaynak boyutlarının ne olabileceği belirlenmektedir. Planlama ve programlama
safhalarından sonra on yıllık tedarik programının cari yıllara ait olan
bölümleri için bütçeleme faaliyeti başlatılmaktadır.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
savunma harcamalarının denetim ve kontrolünde, diğer bakanlık bütçelerinde
olduğu gibi, Millî Savunma bütçesi de, gerek planlama gerekse harcama
aşamasında, Maliye Bakanlığı, Sayıştay ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
denetimine tabi bulunmaktadır.
Yürürlükteki mevzuatın
amir hükümleri icabı sivil idareler kadar şeffaf olmayan hususlar elbette ki vardır;
ancak, bu, takdir edersiniz ki, savunma hizmetlerine has özelliklerden
ötürüdür. Bu noktada, gerek Bakanlığımızın gerekse Meclisimizin dikkatini bir
hususa çekmek istiyorum. Dünyadaki gelişmelere paralel gizlilik ve sır
kavramına yeni bir yorum ve tarif getirmemiz gerekmektedir. En azından, Millî
Savunma Komisyonumuzun askerî konularla daha fazla ilgilendirilmesini, bunun
tabiî neticesi olarak da daha fazla bilgilendirilmesini şahsen arzu etmekteyim.
Sayın arkadaşlarım,
açıkladığım bir dizi planlama ve programlama aşamalarından geçen ve şu anda
görüşmekte olduğumuz Millî Savunma Bakanlığının 2005 malî yılı bütçe teklifini
incelediğimizde, yaklaşık 4 500 000 000
YTL personel giderleri; 3 500 000 000
YTL büyük ölçüde yatırım karakteri
taşıyan ana silah
sistemleri, sefer stokları ve
işletme bakım idame projeleri; 2 750
000 000 YTL yiyecek, iskân, giyim gibi yasal istihkaklar, yakacak, elektrik,
su, akaryakıt, ilaç, yolluklar, bina onarımları, demirbaş ve diğer cari
ihtiyaçlar; 5 500 000 YTL kara taşıt ihtiyacı, 342 000 000 YTL ise dışarıya
askerî yardımlar, muhtaç erbaş ve er ailelerinin sağlık giderleri, dost
ülkelerden ikili eğitim işbirliği anlaşmaları çerçevesinde, eğitim amacıyla
gelecek askerî personelin masraflarının karşılanması ile NATO başta olmak
üzere, uluslararası kuruluşlara katkı payı ve üyelik aidatı ödemeleri için
olmak üzere, toplam yaklaşık 11 milyar YTL'lik bir bütçeyi görmekteyiz.
Bu bütçe, 2004 yılına
göre yüzde 9,6 oranında artışla belirlenmiştir. Bu bütçenin, 2005 yılı hedeflerine
göre, gayri safî millî hâsıla içerisindeki payı yüzde 2,3; konsolide bütçe
içerisindeki payı ise yüzde 7'dir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu harp silah, araç,
gereç ve mühimmatın mümkün olan azamî ölçüde yurt içerisinde mevcut imkân ve
kabiliyetlerle üretimi yapılmaktadır. F-16, Stinger, denizaltı, fırkateyn,
hücumbot, tanksavar silahı, komuta kontrol ve muhabere sistemleri, hava meydanı
ve deniz üsleri gibi birçok proje bu cümleden sayılabilir.
Gerek üretim ve
dışpazarlara açılmada gerekse Bakanlık bütçesiyle Savunma Sanayii Destekleme
Fonu kaynaklarının kullanılmasında, Bakanlık ve Savunma Sanayii Müsteşarlığımız
iç içe çalışmaktadır.
Ayrıca, Türk Silahlı
Kuvvetlerine temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile
gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları için bir yıl içerisinde
yapılacak harcamalar, Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bütçe
ödenekleri, diğer nakdî ve aynî imkânlar birlikte değerlendirilerek, Millî
Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Başbakandan oluşan Savunma Sanayii İcra
Komitesi tarafından tespit edilecek esaslar çerçevesinde yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yağcı,
lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
ZİYATTİN YAĞCI (Devamla)
- Kabahat benim değil Sayın Başkanım, zaman hızla akıyor.
Türkiye'nin silahlanma ve
savunma harcamalarının ana amacı, ülkemize yönelebilecek her türlü tehdide
karşı caydırıcılığı sağlayacak, küçülerek etkinleşme temel prensibi çerçevesinde,
nicelikten çok niteliğe önem veren, vurucu gücü yüksek ve mobilitesi fazla
kuvvetlere sahip olmaktır.
Savunma amaçlı alım ve
harcamalar, ülkenin bekasıyla ilgili tehdit ve riskleri bertaraf etmeye yönelik
olduğundan, Millî Savunma Bakanlığı bütçesi hazırlanırken, ülkede savunma-refah
dengesinin sağlanması esas alınmaktadır.
Bu bağlamda, bütçenin,
şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da, azamî tasarruf anlayışıyla
kullanılması hususunda gerekli çabanın gösterilmesine devam edileceğinden kuşku
duymamaktayım.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Millî Savunma Bakanlığının 2005 yılı bütçesinin Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yağcı.
AK Parti Grubu adına
Osmaniye Milletvekili Sayın Durdu Kastal; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Kastal, süreniz 9
dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının bütçesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi, Bakanlığın hizmetlerinin toplum
hayatındaki önem ve özelliği de dikkate alınarak, titiz çalışmalar sonucu
hazırlanmış ve huzurlarınıza gelmiştir.
Tasarlanan bu bütçeyle,
reel sektör bakanlığı olarak görev yapmaya çalışan Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının 2005 yılı hedeflerine geçmeden önce, 2004 yılı faaliyetleriyle
ilgili kısaca bilgi vermek istiyorum.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
ana konular olarak, teknoparklar, endüstri bölgeleri, KOBİ'ler, küçük sanayi
siteleri ve OSB projelerinin gerçekleşmesi konularıyla, piyasa gözetim ve
denetimi, ölçü ve standartlar, tüketiciler, esnaf ve sanatkârlara yönelik
hizmetler sunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerine kullandırılan
kredi sıkıntıları giderilmiştir. Öte yandan, kredi faiz oranları, bölgelerin
kalkınmışlık düzeyine göre; kalkınmakta olan bölgelerde yüzde 10'dan yüzde 2'ye,
normal bölgelerde yüzde 15'ten yüzde 7'ye ve gelişmiş bölgelerde yüzde 20'den
yüzde 12'ye çekilmiştir.
Vadesinde ödeyemedikleri
borçları nedeniyle temerrüde düşen ve kredilendirme şartlarını yerine
getiremeyen küçük sanayi sitelerinin ve organize sanayi bölgelerinin
borçlarının yeniden yapılandırılmaları için çalışmalar yapılmıştır.
2004 yılı itibariyle
toplam 76 adet organize sanayi bölgesi yapılmış ve 372 adet küçük sanayi
sitesinin üstyapı ve altyapı inşaatı tamamlanmıştır.
Verilen hizmetlerin daha
etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilmesini, kalitesinin artırılmasını,
ülkemiz sanayi politikalarıyla ilgili bir vizyon oluşturulmasını ve gelecekte
sanayie yönelik hedeflerin en doğru şekilde belirlenmesini sağlamak amacıyla,
öncelikle, ülkemiz sanayi haritasının oluşturulmasının gerekliliği gözönüne
alınarak, Sanayi Bilgi Sistemi Projesi oluşturulmuştur.
Belgelendirme
faaliyetleri en aza indirilmiş olup, sanayicimize sorun teşkil etmeyecek bir
şekle dönüştürülmüştür. Sanayi sicil belgesi, sanayi il müdürlüklerimizden 1
saat içerisinde verilir hale gelmiştir.
1163 sayılı Kooperatifler
Kanununun günün ekonomik ve sosyal koşullarına uygun olarak, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığıyla birlikte, yeniden gözden geçirilmesi çalışmaları yürütülmektedir.
Sektörden gelen talepler doğrultusunda, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 1
inci ve 9 uncu maddelerinin değiştirilerek, şirket, sendika ve vakıf gibi
tüzelkişiliklerin kooperatiflere ortak olmalarına imkân sağlayan kanun
değişikliği Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilmiştir.
Esnaf ve
sanatkârlarımızla ilgili sorunlar, kısa vadeli önlemler ve uzun vadeli önlemler
olarak gruplandırılmıştır. Esnaf ve sanatkârlara verilen kredi faizleri yüzde
25'lere indirilmiştir. Esnaf ve sanatkârlara verilecek kredilerde Bağ-Kur prim
borçları dikkate alınmamıştır. Kredi tutarlarının toplam kredi hacmindeki payı
artırılmıştır. Verilen kredi limitleri 5 milyardan 15 milyara çıkarılmıştır.
Yatırımların ve ticaretin
önündeki engeller ya da yavaşlatıcı faktörler tamamen kaldırılmış olup,
Türkiye'de 19 aşamadaki şirket kuruluş süreci tek bir yerde ve 3 aşamalı olmak
üzere toplanmış; böylelikle, büyük bir zaman ve maliyet tasarrufu sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
sanayicilerimizin uygulamada karşılaşmış oldukları aksaklıkların giderilmesi ve
yatırım ortamlarının iyileştirilmesi amacıyla, 4562 sayılı OSB Kanununda
değişiklik yapmak üzere taslak oluşturulmuştur. Ancak, bu, mahallî idareler
yasası tasarısıyla birlikte gelecektir.
Piyasada standartlar,
ölçü ve ayarlar konusuna yeni bir anlayışla önem veren Bakanlık, sınaî mallarla
ilgili olarak, AB normları çerçevesinde, piyasa gözetim ve denetimi
uygulamalarını fiilen başlatmış bulunmaktadır.
2005 yılı içerisinde,
tüketici sorunları hakem heyetlerinin çalışma şartlarının iyileştirilmesine
yönelik çalışmalar yapılacaktır. Halen sayıları 932 olan tüketici sorunları
hakem heyetleri, bir nevi mahkeme öncesi nihaî karar organı gibi görev yaparak,
yargının yükünü azaltmakta, kayıtlı ekonomiye katkı sağlamaktadır.
Avrupa Birliğinin aday
ülkelere verdiği katılım öncesi destek programı çerçevesinde hazırlanan
tüketici sorunları hakem heyetleri otomasyonu projesiyle ilgili çalışmalar
sürdürülmekte olup, 3 200 000 euro olan bu proje çerçevesinde, tüm il ve ilçe
tüketici sorunları hakem heyetlerine bilgisayar ve yazıcı temin edilerek, hem
kendi aralarında hem de heyetlerin koordinasyonundan sorumlu olan Bakanlıkla,
elektronik ortamda iletişim ağı oluşturulacaktır.
Önümüzdeki dönemde,
sürdürülebilir kalkınmayla birlikte büyük değişimlerin öncüsü olacağı öngörülen
bilişim ve iletişim teknolojileri, yaşam bilimleri, enerji, çevre ve temiz
üretim teknolojileri ve ileri malzeme
teknolojileri alanlarındaki gelişmelerin, bilim, ar-ge, rekabet edebilirlik ve
iş hacmi üzerindeki olası etkileri de dikkate alınarak, bu alanlardaki
yatırımların endüstri bölgeleri ve teknoparklarda yer almasına çalışılacak ve
özellikle, teknoloji geliştirme bölgelerine halen uygulanan ileri düzeydeki
teşviklere devam edilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, 280 095 000 YTL tutarındaki
bütçesiyle, sanayiden ticarete, esnaf ve sanatkârlardan tüketicilere kadar,
geniş bir alana hizmet götürme fonksiyonunu en iyi şekilde yerine getireceğine
inanmaktayım. Ancak, Avrupa Birliğine katılım sürecinin başlayacağı önümüzdeki
yıllarda, Bakanlığımıza da çok önemli görevler düşmekte ve bu görevlerin kısa
sürede tamamlanması gerekmektedir.
5084 sayılı Teşvik
Yasasıyla verilen teşvikler sonucu OSB'lere talepler önemli ölçüde artmıştır.
Avrupa Birliği
müzakereleriyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti yatırımlar ülkesi
olacaktır. Bunun canlı örneği Osmaniye'dir. Osmaniye, coğrafî konumu
bakımından, yatırım yapmak için en müsait illerden biridir; Devlet Demiryolları
ve otoyol, içerisinden geçmektedir; limana uzaklığı 30 kilometredir; 4 büyük il
arasında kalmış bir ildir. Osmaniye merkezde ve Kadirli İlçesindeki organize
sanayimiz yatırım için işadamlarını beklemektedir. Yatırım yapmak isteyen
işadamlarına, biz milletvekilleri olarak, her türlü desteği vereceğimize söz
veriyoruz; tüm işadamlarımızı Osmaniye'ye davet ediyoruz. (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bütçemizin hayırlı
olmasını temenni ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kastal; sağ olun, sürenizi de iyi kullandınız.
Şimdi, AK Parti Grubu
adına Elazığ Milletvekili Sayın Şemsettin Murat. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Murat.
Süreniz 9 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığımızın 2005 malî yılı bütçesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Benim konuşmam, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerinde olacaktı; ama, burada, çok kısa olarak, bir
şeyi dikkatlerinize sunmak isterim.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği üzere, 17 Aralıkta menfur bir saldırıya uğrayan güvenlik
görevlilerimiz maalesef şehit olmuşlardır. Şehitlerimize Allah'tan rahmet,
yakınlarına ve milletimize de başsağlığı diliyorum.
Ancak, burada şunu da
belirtmek istiyorum ki, bu canilere anladıkları dilden, anladıkları lisandan
bir cevap behemehal ve en kısa sürede verilmelidir; yoksa, bölgedeki gelişmeler
ülkemizin her gün aleyhine cereyan etmektedir. Bu konuyu bırakıyor ve Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı hakkında çok kısa bilgiler vermek istiyorum.
Bilindiği üzere, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının hizmet alanı, sanayiciler, tacirler, esnaf ve sanatkârlar,
KOBİ'ler, kooperatif ortakları, sınaî nitelikli tarımsal ürün üreticileri,
girişimciler ve yetmiş milyon tüketiciyi kapsamaktadır. Kısaca, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, reel sektörün ve geniş toplum kesimlerinin bakanlığıdır.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2005 yılı hedeflerine geçmeden önce, 2004 yılı
faaliyetleri hakkında kısa bilgiler vermek isterim. Benden önce konuşan
arkadaşımız birçok konuya değindi; ama, ben de, bir iki hususa değinmek
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 5084 sayılı Teşvik Yasasıyla verilen teşvikler sonucu, organize
sanayi bölgelerinde önemli talepler olmuş, yatırım için yapılan müracaat sayısı
3 000'i geçmiştir. Hükümetimizce, Teşvik Yasasının kapsamının genişletilmesiyle
ilgili çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. Bu çalışmaların kısa sürede
neticelendirilmesi milletimizin önemli bir beklentisidir.
Organize sanayi bölgeleri
ve küçük sanayi sitelerine kullandırılan kredi borçlarına kolaylık sağlanarak,
yeniden yapılandırılmış ve maalesef, geçmişte yaşadığımız o meşhur krizlerin
getirdiği sıkıntılar giderilmiştir.
Avrupa Birliğinin aday
ülkelere verdiği katılım öncesi destek programı çerçevesinde hazırlanan
tüketici sorunları, hakem heyetleri otomasyonu projesiyle ilgili çalışmalar
sürdürülmekte olup, 2 200 000 eurosu ekipman desteği, 1 000 000 eurosu ise,
tüketici sorunları hakem heyetleri eğitimi amacıyla kullanılacak olan ve toplam
değeri 3 200 000 euro olan bu proje çerçevesinde, tüm il ve ilçe tüketici
sorunları hakem heyetlerine gerekli destek sağlanmıştır.
Bakanlığa bağlı ve ilgili
kuruluşlarda da önemli gelişmeler sağlanmış ve bu kuruluşlar, kalkınmamız için
önemli fonksiyonlar icra eder konuma getirilmişlerdir. Türk Şekerde, Türk
Standartlarında ve Türk Patent Enstitüsündeki gelişmeler, bunların en önde görünenlerindendir.
Özellikle, şunu belirtmek
istiyorum ki, geçmişte, ilgililerce çok tenkit edilen Türk Patent
Enstitüsündeki son bir yıllık gelişmeler takdire şayandır. 2004 yılı öncesi,
sonuçlanması uzun zaman alan ve büyük tıkanmaların olduğu marka müracaatları ve
işlemleri, artık, çok daha kısa sürede bitirilmektedir. Son beş yıldır hiçbir
işlem görmeyen markalar işleme alınarak kısa zamanda sonuçlandırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Türk Standartları Enstitüsünce hazırlanan Türk Standardı sayısı 20 498'e
ulaşmıştır. Ayrıca, uluslararası yükümlülükler ve Avrupa Birliği EN standardına
uyumlaştırma çalışmaları yüzde 93 oranında tamamlanmış ve yürürlüğe girmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geniş kitleleri kapsayan Sanayi Bakanlığımızın faaliyetlerini,
bu çok kısa zaman diliminde anlatmanın imkânsız olduğunu takdirlerinize arz
ediyorum.
2005 yılında, Organize
Sanayi Bölgeleri Kanunu değişikliği, 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar
Kanununun yenilenmesi, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu değişikliği, Türk
Standartları Enstitüsü Teşkilat Kanunu değişikliği, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar
Kanunu değişikliği, ölçü ve ölçü aletleriyle ilgili muayene yönetmeliklerinin
yenilenmesi, Türk Ticaret Kanunu ile Lisanslı Depoculuk Kanununa ilişkin ihtiyaç
duyulan düzenlemelerin yapılması hedeflenmektedir.
Ekonomik gelişmelere
paralel olarak, esnaf ve sanatkârlarımızın daha uygun şartlarda kredi ve teşvik
kullanmalarının yolunu açacak çalışmaların yapılması da planlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe müzakerelerinin başlamasından bugüne kadar, bakanlarımız
ve milletvekillerimizce ülkemizdeki ekonomik gelişmeler dile getirildi.
Makroekonomik göstergeler, Yüce Meclisin ve milletimizin dikkatine sunuldu;
ancak, ben de birkaç hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
ülkemiz, AK Parti İktidarıyla 2003 yılında başlayan kalkınma hamlesi sonucu
ekonomide önemli mesafe kaydetmiş ve 2004 yılının ilk dokuz ayında yüzde
9,7'lik büyüme oranıyla dünyada ilk sıraları alacak bir konuma gelmiştir. Bu
gelişmenin arkasında, şüphesiz ki, milletimizin AK Parti İktidarına olan güven
ve desteğinin oldukça büyük bir önemi vardır. Zira, uzun zaman sonra ilk defa
yakaladığımız siyasî istikrar ve güven ortamı, sanayicimizin ve yatırımcılarımızın
gayretlerini artırmış ve onlar, ülkemizin ekonomik yükünü, âdeta,
omuzlamışlardır. Esasta, ellerini taşın altına sokanlar bu insanlarımızdır.
Huzurunuzda, ülkemiz için yatırım ve üretim yapan tüm sanayicilerimize
teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; amacımız, bu güven ve istikrar ortamının devamlı olmasını
sağlamak ve her alanda sürdürülebilir bir gelişme hızına erişmek olmalıdır.
Gelinen bu noktada işsizlik, hâlâ, önemli bir sorun olarak ülkemiz gündeminde
durmaktadır. Bu sorunun çözümü ise, şüphesiz, reel sektörün gelişmesine
bağlıdır. Avrupa Birliğinden müzakere tarihi alınmasıyla, yabancı sermaye
girişinin yanında yerli sermaye yatırımlarının da artması beklenmektedir. Bu
yatırımların artması, işsizlik sorununun çözümüne önemli katkı sağlayacaktır.
Bunu ümit ediyoruz, inşallah.
Bu duygu ve düşüncelerle,
sözlerimi burada bitiriyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Murat.
Sayın milletvekilleri, AK
Parti Grubu adına son konuşmacı Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 9 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi hakkında AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ülkemiz sanayi ve ticaret politikasının, kalkınma
planları, hükümet programı, Acil Eylem Planı ve AB uyum yasaları çerçevesinde
süratli ve dengeli bir şekilde yürütülmesinden sorumlu ve yetkilidir. Sanayiden
ticarete, üreticiden tüketiciye, oda ve borsa üyelerinden esnaf ve sanatkârlara
kadar geniş bir alana hizmet vermektedir. Bir taraftan üretim kesimine hizmet
vermeyi sürdürürken, diğer taraftan da üretim kesiminin ürettiği malları
tüketen biz tüketicilerin de haklarının ve menfaatlarının korunması için
gerekli faaliyetleri göstermektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde çoğunluğu küçük ve orta ölçekli işletme olan sanayi sektörümüzde
sağlıklı ve uygun çalışma yerini ortaya çıkarabilmek için organize sanayi
bölgeleri ve küçük sanayi bölgeleri kurulmasına 1960'lı yıllardan itibaren
başlanılmıştır. Bugüne geldiğimiz süre içerisinde 76 adet organize sanayi
bölgesi bitirilmiş ve yine 372 adet küçük sanayi bölgesi bitirilerek 84 313
işyerinde altyapı ve üstyapı çalışmaları sağlanmıştır.
Bir işletmenin
verimliliğinin en yüksek noktada olabilmesi için çalışma ortamının uygun bir
şekilde düzenlenmesi, çalışanlarına huzurlu ve sağlıklı bir ortamın, işyerinin
sağlanması önemli etkenlerden biridir.
Hükümetimiz, küçük sanayi
sitelerine ve organize sanayi bölgelerine büyük önem vermektedir. Şöyle ki;
2004 yılı yatırım programı içerisinde toplam 18 369 hektar alan içerisinde 99
adet organize sanayi bölgesi projesi ve 11 805 işyerinden oluşan 87 adet küçük
sanayi sitesi projesi yer almaktadır.
2002 yılında 5 organize
sanayi bölgesi, 9 küçük sanayi sitesi, 2003 yılında 6 OSB, 13 küçük sanayi
sitesi bitirilirken, 2004 yılında ise 6 organize sanayi bölgesi, 15 küçük
sanayi sitesinin bitirilmesi planlanmıştır.
Değerli arkadaşlar,
hükümetimiz, 2005 yılı bütçesinde, 2004 deflatöründen kaynaklanan artışın
dışında 40 trilyon lira daha ilave tahsisle organize sanayi bölgelerini ve
küçük sanayi sitelerini daha iyi destekleme
imkânını bulmuştur. 2005 yılı
bütçesinde bu birimlere verilecek
toplam ödenek 112 000 000 Yeni Türk
Lirasına ulaşmıştır.
Değerli arkadaşlar, 5084
sayılı Yasayla kalkınmada öncelikli yörelerdeki organize sanayi bölgelerinde 3
143 adet talep olmuş 864 adet tahsis yapılmıştır. Yine, bu kanun kapsamı
dışında, olmayan iller içerisinde, diğer illerde -ki, organize sanayi
bölgelerinde- teşvikler olmamasına rağmen 17 860 adet tahsis yapılmış, teşvik
kapsamındaki illerle birlikte toplam 282 tesisin temeli atılmış, 70 tesisin ise
açılışı yapılmıştır. Bu, biraz önce değerli milletvekili arkadaşımız Sayın
Şemsettin Murat'ın da ifade ettiği gibi, ülke ekonomisindeki reel sektörün
dinamosu, müteşebbislerin heyecanını ortaya çıkarabilmek için yapılmış en
önemli unsurlardan birisidir. Reel sektördeki heyecanı ortaya çıkarabilmek o
insanların önünü açmak, gölge etmemek, onların uğraştıkları bürokrasiyi en aza
indirmektir. Eğer bürokrasiyi en aza indirebilirseniz teşvikler de olmadan 282
adet tesisin temelini atar 70'inin de açılışını yapma imkânına kavuşmuş
olursunuz.
Değerli arkadaşlarım,
2003 ve 2004 yıllarında yaptığımız önemli çalışmalardan birisi de hem yabancı
sermayenin ülkemize çağrılması, teşvik edilmesi hem de istihdamın artırılması
yönünden endüstri bölgeleri daha cazip hale getirilmek üzere 5195 sayılı Yasa
1.7.2004 tarihinde değiştirilerek yürürlüğe girmiştir.
Değerli milletvekilleri,
artık, dünyada, üretimin yapısı değişmeye başladı. Artık, dünyada, kaba, hantal
malların üretimi yerine, ağırlık ifade etmeyen, soyut bilginin satışının
önplana çıktığını görüyoruz. Bugün, hepimizin kullandığı cep telefonunun
yaklaşık 100 gram geldiğini hepimiz biliyoruz; ortalama fiyatı 500 000 000
lira; kilosu 5 milyar lira, tonu 5 trilyon lira. Geçenlerde, Plan ve Bütçe
Komisyonunda konuştuğumuzda, domates tohumunun tonunun 25 trilyon liraya
geldiğini düşününce, insanın, bu konudaki alanlara, sektörlere yönelmemesi için
niye bu engellerin çıktığını irdelemesi gerektiğini düşünüyorum. Hepimizin
binmeye çalıştığı, almak için uğraştığı, bir manada refahın önemli bir seviyesi
olarak düşündüğümüz otomobilin tonu 25 milyar lira, 30 milyar lira değerli
arkadaşlar; aradaki bu farkı çok önemli bir şekilde vurgulamamız ve bununla
ilgili faaliyetleri ortaya çıkarmamız gerekir.
Bu doğrultuda, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığımız, ülkemizde, teknolojinin gelişmesi, soyut bilginin
somutlaştırılması ve ticarî hale dönüştürülebilmesi için, teknoloji geliştirme
bölgelerine çok önem vermektedir; yani, sanayici deyimiyle, teknoparkların
gelişmesi için büyük katkılar sağlamaktadır ve 2004 yılında, toplam 16 adet
teknoloji geliştirme bölgesi ortaya çıkarılmış, izni verilmiş ve 4 adet daha
-üniversitemizle işbirliği halinde- teknoloji geliştirme bölgemiz faaliyete
geçecektir; izin aşamasındadır.
Değerli arkadaşlar,
üretim kesiminin yaklaşık yüzde 99'unu oluşturan, toplam istihdamın yüzde
77'sini, toplam yatırımların da yüzde 38'ini oluşturan KOBİ'lerimiz, bizim
için, hükümetimiz için çok önemlidir. KOBİ'lerimiz, çeşitli şartlar altında,
çeşitli imkânlar bulundukça desteklenmeye çalışılmaktadır. Bugüne kadar 8 ana
başlıkta verilen desteklerin sayısı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının girişimiyle
birlikte, 22 ana başlık altında olmak üzere, toplam 38'e yükseltilmiştir; 45
bürokratik işlemse 5'e indirilmiştir. 1990-2002 yılı süreci içerisindeki oniki
yıllık sürede 8 çeşit destek modeliyle, yaklaşık 200 000 KOBİ'den sadece 4 000
KOBİ'ye 20 500 000 dolar destek sağlanabilmişken, yeniden yapılanma süreci içerisinde, 38 modelle,
2003-2004 yılları arasında
yaklaşık 15 000 KOBİ'ye 139 000 000 dolar tutarında destek sağlanmıştır.
Yine, KOSGEB, Halk
Bankası, Vakıflar Bankasıyla yapılan protokoller çerçevesinde, 2004 yılında 1
734 KOBİ'ye 132 trilyon liralık KOBİ destek kredisi kullandırılmış, düşük
faizli, bürokrasiden uzak olan bu kredi çok yoğun ilgi görmüş olup, bu krediler
sayesinde KOBİ'lerimiz rahatlamıştır.
Yine, büyük bir
çoğunluğunu esnaf ve sanatkârımızın oluşturduğu reel sektörün kredi kaynakları
5 milyar liradan 15 milyar liraya çıkarılmış, faiz oranları da, belirli süreç
içerisinde, günün şartlarına uygun hale getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bir
konuya daha önemle dikkat çekmek istiyorum. İdare ettiğiniz kurumları hakkıyla
idare etmeye çalıştığınız takdirde, oralardaki verimliliği en yüksek noktaya
çıkarmanız mümkündür.
Bakınız, bundan önceki
dönemlerde, Türkiye Şeker Fabrikalarının ürettikleri şekerlerin, fazla olarak
üretilen şekerlerin ihracı dolayısıyla ortaya çıkan, ihracattan doğan zararlar,
bugüne kadar görev zararı olarak kabul ediliyordu; ama, 2003, 2004 yıllarında
görev zararı olmaktan çıkarılmış, 2000 yılında 21 000 000 dolar, 2002 yılında
21 000 000 dolar, 2003 yılında 40 000 000 dolar, 2004 yılının ilk dokuz ayında
21 000 000 dolar döviz girdisi sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Bitirmek üzereyim Sayın Başkan...
BAŞKAN - Lütfen
tamamlayın Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Teşekkür ediyorum.
Önceki yıllarda,
ihracattan doğan zararlar görev zararı olarak yazılırken, 2003 yılında 113
trilyon liralık ihracat zararını Şeker Şirketi kendi bünyesinden karşılamıştır
ve 2003 yılında da Türkiye'de, kârlılıkta, 500 sanayi içerisinde 5 inci sıraya
yükselmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bunun yanında, en önemli meselelerimizden, yetmişiki milyon tüketiciye hitap
ettiğini ve yetmişiki milyon
tüketicinin hak ve menfaatlarını koruduğunu söylediğimiz Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, 2003 yılında, Tüketicinin Korunması Yasasını gündeme
getirmiştir. Tüketicilerimiz, artık, gazete köşelerindeki hak arama
imkânlarını, doğrudan doğruya, kendi hak ve menfaatlarını savunacak Bakanlığa
müracaatta bulmuşlar ve bu konuda da büyük faydalar sağlanmıştır.
2004 yılı, İsrafı Önleme
ve Verimlilik Yılı ilan edilmiştir. Bu konuda Millî Prodüktivite Merkezinin
başlattığı Ulusal Verimlilik Hareketi Projesiyle, ulusal boyutta ve kendisini
güncelleyebilen, sürekli ve sürdürülebilir bir verimlilik eyleminin yapılanması
yönünde çalışmalar devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
gelişen dünyada ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığının önemine binaen, aslında 2005
yılı bütçesine konulan ödeneğin pek uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ancak, bütçelerde esas itibariyle dikkate alınması gereken unsurlardan
birincisi, hizmet ettiğiniz kişilerin ihtiyaçlarını tam olarak tespit etmek;
ikincisi de, tespit ettiğiniz bu ihtiyaçlara, verilen ödeneği, en uygun,
israfsız şekilde kullanabilmektir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, 2003 ve 2004
yıllarında gördüğümüz kadarıyla, kısıtlı imkânlarına rağmen, verilen ödeneği en
uygun şekilde kullanmış ve beklenenden daha büyük bir performans göstermiştir.
2005 yılı içerisinde de, ondan hizmet bekleyen ve ihtiyaç duyan tüm sektöre
gerekli desteği sağlayacak ve kendisine tanınan kısıtlı imkânları en uygun
şartlarda kullanacaktır.
Bakanlığımızın, 2005
yılında da, ülkemize ve sanayimize en iyi şekilde katkı sağlayacağını düşüyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Elitaş.
Altıncı turda, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ; buyurun.
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ
MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 2005 malî yılı
Bütçe Kanunu Tasarısındaki Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
münasebetle, Kuzey Irak'ta verdiğimiz şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine,
yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyor; milletimizin, canilerin mutlaka
cezalandırılması yolundaki çağrısını, burada, dile getiriyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sovyetler Birliğinin çökmesi ve soğuk savaşın sona ermesi, NATO müttefiklerimizin,
1990 yılından itibaren savunma harcamalarını büyük ölçüde kısmalarına ve
tasarruf ettikleri kaynakları verimli yatırım alanlarına kaydırmalarına yol
açtı. Böylece, esasen, gelişmiş olan bu ülkeler, daha hızlı bir ekonomik büyüme
ve daha yüksek bir refah düzeyini gerçekleştirme imkânını buldular. Barışın
sağladığı bu önemli yarar, Batı dünyasında "barışın rantı"; yani,
İngilizce tabiriyle "peace dividend" olarak tanımlandı. Türkiye ise,
çok büyük ihtiyacı olmasına rağmen, barış rantından nasibini alamadı; çünkü,
soğuksavaşın sona ermesine rağmen, tüm 1990'lı yıllar boyunca, ülkemizin
bulunduğu bölgenin jeopolitik koşulları, Türkiye'yi, bütünlük ve güvenliğini
korumak için, savunma harcamalarında kısıntı yapmak şöyle dursun, bu
harcamaları artırmaya zorladı. Bu dönemde, Türkiye'yi karadan ve denizden
çevreleyen coğrafî kuşak üzerindeki onbir komşusundan altısı, ülkemiz için
tehlike kaynağı oluşturuyordu. Bu altı devletten ikisi de, Türkiye'nin yaşamsal
çıkarları üzerinde hak iddia ediyor ve ülkemiz için, fiilen, öncelikli tehdit
odakları oluşturuyordu. Bunlara ilaveten, güneydoğuda bastırmaya çalıştığı
dışdestekli terör hareketi de, Türkiye'yi, askerî gücünün ve kaynaklarının
önemli bir kısmını bu bölgeye bağlamaya zorluyordu. 1990'lı yıllar boyunca Türkiye'nin
bu yüksek dıştehdit ve içtehdit algılaması sürmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
bugün ise bambaşka bir tablo ile karşı karşıyayız. Türkiye'nin algıladığı
tehdit unsurlarının niteliğinde ciddî bir değişiklik olduğu gibi, ülkemizin
karşılaştığı ve esas itibariyle komşularından kaynaklanan konvansiyonel
tehditlerde önemli bir düşüş olmuştur.
Bugün Türkiye üç değişik
kategoride tehditle karşılaşmaktadır. Birincisi iç tehdittir. Halen güneydoğuda
istikrar ve huzur hüküm sürmektedir; ancak, bu bağlamda Kuzey Irak'taki
PKK/KONGRAGEL'in mevcudiyeti ülkemiz için hâlâ ciddî bir sorundur. Bu nedenle
Türkiye içtehdit konusunda daima son derece hazırlıklı ve uyanık olma
durumundadır.
İkinci kategori tehdit
kaynağını Irak'ın iççatışma dinamiklerinin yaratacağı ve Türkiye'yi içine
çekebilme potansiyeline sahip krizler oluşturmaktadır. Anımsayacaksınız,
Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ekim ayı başında yaptığı bir
açıklamada, Kerkük'teki girişimleri engellemek ve PKK mensuplarının
saldırılarını önlemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Kuzey Irak'a
müdahale edeceği yolunda basında çıkan haberlere değinerek, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin en kötü olasılığı dikkate alarak planlar yapmasının görevi
olduğunu, Kerkük konusunun devlet politikası çerçevesinde ele alındığını ve
sonunda devlet politikası neyi gerektiriyorsa onun yapılacağını söylemişti.
Zannediyorum Orgeneral Başbuğ'un bu diplomatik açıklaması sözünü ettiğim ikinci
tür tehditler hakkında bir fikir veriyor.
Üçüncü kategori tehdidi
ise 11 Eylül terör saldırılarından sonra İslamî köktenci terörün küresel
boyutta tırmanışı ve bu bağlamda gelişen asimetrik tehditler oluşturuyor. Geçen
yıl İstanbul'da meydana gelen terör saldırılarında görüldüğü üzere bu terör
kategorisi Türkiye'deki uzantılarıyla önemli bir içgüvenlik tehdidine de
dönüşüyor.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye, bu tür tehditlere karşı Amerika'yla işbirliği halinde etkili bir
mücadele veriyor; ancak, bu bağlamda bir noktanın altını çizmemiz zorunludur. O
da, Amerikan Ordusunun aşırı şiddet ve kuvvete başvurarak sivil halkı çok ağır
zayiata uğratmasının ve Ebu Gureyb Hapishanesinde, Amerikan askerî personeli
tarafından işlenen insan hakları ihlallerinin, Amerika'yı, Arap-İslam dünyası
gözünde -tırnak içinde söylüyorum- nefret edilen işgalciler konumuna düşürdüğü
ve bu durumun bir sonucu olarak da, Ortadoğu bölgesinde terörün yoğunlaştığı ve
yeni terör odakları oluştuğudur.
Gördüğünüz gibi,
bölgemiz, son derece güvensiz ve istikrarsızlık içindedir; fakat, çok önemli
bir nokta muhakkak ki dikkatinizi çekmiştir. Bu da, saymış olduğum bu üç tehdit
kategorisi arasında Türkiye'yi çevreleyen coğrafî kuşakla yerleşik devletlerin
hiçbirinden ülkemize yönelik acil ve somut bir tehdit algılamasının mevcut
olmamasıdır. Bu, çok müstesna bir gelişmedir değerli arkadaşlarım. Milletimizin
son üç asırlık hayatında, Türkiye, ilk defa böyle bir durumla karşılaşmaktadır.
Evet, Türkiye, şu anda, çevre komşularından, topraklarına yönelik, ne fiilî ne
de potansiyel nitelikte bir sıcak savaş tehdidiyle karşı karşıyadır. Bunun
anlamı şudur: Eğer 1988-1998 yıllarını baz olarak alır ve bu dönemde
Türkiye'nin algıladığı tehdidi 100 diye endekslersek, bugün ülkemizin tehdit
algılama endeksi 25 ile 50 arasında bir yerlerdedir.
Sonuç olarak, Türkiye'nin
bugün algıladığı tehdit unsurları, 1988-1998 döneminde karşılaştığı tehdidin
ciddî biçimde altındadır. Bunun temel gerekçesi de, Türkiye'ye komşu
devletlerden yönelen konvansiyonel tehdidin çarpıcı biçimde azalmış olması ve
ülkemizin bu devletlerden bir saldırı beklememesidir.
Değerli arkadaşlarım, ben
bu değerlendirmeyi, en son, bu yıl 8 Kasımda Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî
Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken yapmıştım. Bu açıklamamın üzerinden bir
hafta geçmeden Sayın Genelkurmay Başkanımız da yaptığı bir beyanatta,
Türkiye'ye halen hiçbir komşu devletten tehdit yönelmediğini belirtti. Böylece,
yapmış olduğum tehdit değerlendirmesi, savunma alanındaki en profesyonel makam
sahibi tarafından da doğrulanmış oldu.
Bu konu üzerinde neden
duruyorum; bunu yapmamın sebebi, Silahlı Kuvvetlerimizin bu tehdit algılamasına
göre yeniden yapılanması ihtiyacını ortaya koymaktır. Bilindiği üzere, bir
devletin ulusal güvenlik politikasının dayandığı savunma planları ile
stratejisini şekillendiren en önemli etken o ülke tarafından algılanan tehdit
unsurlarıdır. Ülkenin tehdit algılaması ışığında bir savunma doktrini, bir
strateji ortaya çıkarılır. Bu stratejinin gereksinimleri ve sağlanabilen malî
kaynakların sınırları çerçevesinde silahlı kuvvetlerin kuvvet yapısı
oluşturulur; yani, değerli arkadaşlarım, bir ülkenin tehdit algılaması ile
askerî kuvvet yapısı arasında sıkı bir ilişki vardır.
İzah ettiğim üzere,
Türkiye'nin karşılaştığı tehdit unsurları önemli ölçüde değişmiş, konvansiyonel
tehdit büyük bir düşüş göstermiştir. Buna rağmen, personel düzeyi açısından,
Türk ordusu NATO içerisinde Amerika'dan sonra en kalabalık kuvvet olmaya devam
etmektedir. NATO askerî ve sivil makamları da Türkiye'ye çok büyük bir askerî
yapısı olduğunu daima hatırlatmakta ve bu yapının hafifletilip,
çevikleştirilerek, daha esnek hale getirilmesini telkin etmektedirler.
Değerli arkadaşlarım,
esasında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok hızlı bir tempoda olmasa da dinamik ve
değişken bir olgu olan tehdit algılamasının unsurlarını ve ulusal kaynaklardan
sağlayabildiği malî imkânları da dikkate alarak kuvvet yapılanması sürecinde
mesafe aldığına tanık oluyoruz. Bu alanda ilk atılımın 1991-1995 döneminde
yapıldığını gördük. Bu dönemde, hatırlayacaksınız, tümen teşkilatları
lağvedilip tugay yapısına, alay teşkilatları lağvedilip tabur yapısına geçildi.
Bunun yanında, piyade birlikleri azaltılırken mekanize birlikler artırıldı.
Bundan üç yıl önce de 3-4 tugay lağvedildi, halen 2 tugayın daha lağvı da
planlanıyor. Tabiatıyla, yapının bu şekilde küçültülmesine devam edilmesi,
masraflarda ciddî tasarruf sağlanmasına imkân verecektir; yeni yapılanmanın
gerektireceği modern; fakat, pahalı araç ve gereç masraflarının, tasarruf
edilecek kaynaklardan -kayda değer bir kısmıyla- karşılanması son derece
önemlidir.
Değerli arkadaşlarım, bu
hususları belirtmekten maksadımız, esas yapılması gerekenin, ordumuzun,
NATO'nun da telkinleri ve tavsiyeleri doğrultusunda, personel mevcudunun daha
azaltılması; ancak, bu yapılırken, Türk Silahlı Kuvvetlerinin tümünü kapsayan
plan çerçevesinde, ordumuzun daha etkin, ateş gücü daha yüksek, daha hızlı,
daha esnek, uzak mesafelere süratle müdahale edebilecek ve en gelişmiş komuta
kontrol iletişim sistemine sahip bir yapıya kavuşturulması ve tehdit algılaması
unsurlarıyla uygun bir hale getirilmesidir. Bu yolda, şimdiye kadar atılan
adımları takdirle karşılıyoruz; ancak, bu yapılanma sürecinde daha süratli bir
tempoyla ilerlenmesi gereğini de kaydediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin füzesavar sistemleriyle donatılmasına
ihtiyaç vardır. Bölgemizdeki devletlerin birçoğunun ellerinde kısa ve orta
menzilli füzeler bulunmaktadır. Bunların, bugünün koşullarında ülkemizi hedef
aldıklarını söylemiyoruz; ancak, geçmişte tanık olduğumuz üzere, bölgede patlak
veren krizlerde, Türk Hükümetleri, bazı devletlerden, bazı NATO devletlerinden,
patriot füzesavar sistemlerinin geçici olarak topraklarımızda konuşlandırılması
ricasında bulunmuş, yalvar yakar olmuştur. Böyle durumlara tekrar meydan
verilmemesi için, Türkiye'nin en kısa sürede patriot veya başka bir tür
füzesavar sistemiyle donatılması yerinde olacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Türkiye'nin güvenliği açısından yaşamsal bir soruna değineceğim.
Hükümetimiz, Kuzey Irak'ta konuşlanmış bulunan PKK/KONGRAGEL teröristlerinin
tasfiye edileceği hususunda, Amerikan Hükümetinin kendisine söz vermiş
olduğunu, bundan yaklaşık iki yıl önce açıkladı. Ne var ki, Amerika, bugüne
kadar, bu konuda somut hiçbir şey yapmış değil. Amerika, maalesef, teröristlere
fiske dahi vurmaktan kaçınıyor; onların, gıda ve lojistik ihtiyaçlarını, kendi
işgalindeki topraklardan sağlamalarına izin veriyor, malî kaynaklarına
dokunmuyor, Türk Hükümetini de devamlı bir şekilde oyalıyor.
Washington'un Ankara'ya
karşı sürdürdüğü oyalama taktiğine devam etmesi, bu tutumun iki ülke
ilişkilerinde açacağı yaranın yanı sıra, Amerika'nın terörle mücadelesinin
dayandığı terör tehdidinin ortak olduğu ve bir bütün oluşturduğu yolundaki
anatezinin ciddiyet ve samimiyetinin de sorgulanmasına yol açacaktır. Bu bakımdan,
planlanan Türkiye-Amerika-Irak üçlü toplantısının bir an önce yapılması ve bu
konuda kesin ve sonuca yönelik bir karar alınması son derece önemlidir.
Amerika, Türkiye'nin
yaşamsal nitelikteki güvenlik çıkarlarına duyarsızlık gösterirken, Türk Hükümeti,
terörle mücadele işbirliği çerçevesinde, Afganistan'daki uluslararası güç
bünyesinde -bu uluslararası güce, bildiğiniz gibi, ISAF deniliyor- kuvvet
bulunduruyor ve ülkeye yeni muharip birlikler göndermeye hazırlanıyor. NATO'ya
tahsisli, İstanbul'daki Üçüncü Kolordu Karargâhı, şubat ortasında ISAF'ın
komutasını üstlenecek ve bu çerçevede, 1 800 Türk askeri Kabil'e gidecek. Bu
konuda Amerikan makamlarına taahhütte bulunulduğunu biliyoruz.
Şimdi, soruyorum size,
değerli arkadaşlarım: Amerika, Türkiye'ye sızarak polisimizi, askerimizi ve
vatandaşlarımızı öldüren PKK teröristlerini himaye ederken, Türkiye'nin,
Afganistan'a, terörle mücadele amacıyla 1 800 kişilik bir muharip kuvvet
göndermesi çelişkili değil mi? Afganistan'ın Türkiye için önemini müdrikiz;
böyle bir kuvvet gönderilmesinin, ISAF'ın komutasını deruhte etmenin Türkiye'ye
sağladığı prestiji de çok iyi anlıyoruz; ancak, evlatlarımızı ateşe atarken,
Amerika'nın PKK'yı tasfiye konusundaki sözünü tutmasını şart olarak ileri
sürmemiz, meşru, adil ve isabetli bir tutum olmaz mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elekdağ,
buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum efendim.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin güvenlik çıkarlarını çok yakından ilgilendiren bir husus da,
İran'ın nükleer silah üretme çabalarıdır. Bunun üzerinde kâfi ölçüde durmadık.
Meclisimizin bu konuya muhakkak el atması ve ilgilenmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
Tahran, nükleer silah üretme yolunda bir çaba içinde olmadığını ısrarla
belirtiyor; ancak, Batılı kaynaklar tarafından yapılan değerlendirmeler, 2005
sonunda, en geç 2006 yılı sonuna kadar, İran'ın ilkel bir atom silahının
prototipini yapacağına işaret ediyor. Burada ayrıntısına girmeyeceğim; ancak,
şu kadar söyleyeyim: Bu iddiaları ispat amacıyla ileri sürülen kanıtlar gayet
inandırıcı görünüyor. Öte yandan, İran'ın ölümcül bölgesel düşmanı olarak
gördüğü İsrail'in Savunma Bakanı Şaul Mofaz, bir süre önce yaptığı açıklamayla,
İsrail'in İran nükleer tesislerini vurmak amacıyla askerî harekâta
girişebileceği hususunda Tahran'ı uyardı. Buna karşılık, 1 300 kilometre
menzili olan Şahap-3 füzesini başarıyla test ettiklerini açıklayan İran'ın
Devrim Muhafızları Komutanı General Rahim Safavi "Amerika veya İsrail İran
nükleer tesislerini vurdukları takdirde, biz de siyonist topraklarının tümünü
imha ederiz" yolunda tehditkâr açıklamalar yapıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bütün bunların yanında, İran'ın, nükleer silah yapmak suretiyle, Irak'ı, Irak
Şiîlerini ve Arap ülkelerindeki Şiîleri derinden etkileyecek ve İsrail'i ciddî
biçimde tehdit edecek baskın bir Körfez gücü haline gelmesine Amerika'nın göz
yummayacağı ve İran'daki nükleer tesisleri vuracağı hususunda Avrupa siyasî
çevrelerinde genel bir kanı mevcut.
Değerli arkadaşlarım, soruna
Türkiye açısından baktığımızda, İran'ın nükleer silah geliştirmesinin ülkemizin
güvenlik çıkarlarına dört açıdan zarar vereceği kesindir.
Birincisi; böyle bir
gelişme halinde, Türkiye, bölgedeki stratejik üstünlüğünü kaybedecektir.
İkincisi; İran'ın,
nükleer silah ile bunları atma vasıtalarına sahip olması, ülkemizi ciddî bir
potansiyel tehditle karşı karşıya bırakacaktır.
Üçüncüsü; Amerika veya
İsrail tarafından, İran'ın nükleer tesislerinin vurulması olasılığı, esasen,
son derece istikrarsız olan Ortadoğu Bölgesindeki istikrarsızlığa daha vahim
boyutlar kazandıracak ve bölgede yeni felaketler yaşanmasına yol açacaktır.
Dördüncüsü, İran'ın
nükleer silah sahibi olması kötü örnek oluşturacak ve Amerika'nın baskısıyla
nükleer silah yapımından vazgeçmiş olan birçok ülkenin nükleer programlarını
canlandırmalarını teşvik edecektir. Böyle bir gelişme de, dünyanın bir gezegen
olarak yaşamını tehlikeye atacaktır.
Bütün bu hususlar,
Türkiye'nin, İran nezdinde etkin ve ısrarlı girişimlerde bulunarak bu ülke
yöneticilerini nükleer silah yapımından vazgeçirmeye çalışmasında yüksek
çıkarlarımız bulunduğunu ortaya koymaktadır. Hükümetimizin bu tür girişimlerde
bulunmasını ve bunların sonuçları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisini
bilgilendirmesini önemle rica ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
görüş ve temennilerle, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını
diler, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Elekdağ.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına ikinci konuşmacı, Edirne Milletvekili Sayın Nejat Gencan; buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 9 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NEJAT
GENCAN (Edirne) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2005 malî yılı
bütçesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi, Grubum ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum.
Bütçesini görüşmekte
olduğumuz Sanayi ve Ticaret Bakanlığının hizmet alanı sanayiciler, tacirler,
esnaf ve sanatkârlar, KOBİ kuruluşları, sınaî nitelikli tarımsal ürün
üreticileri, kooperatif ortakları, girişimciler ve yetmiş milyon tüketicidir.
Reel sektörün ve geniş toplum kesimlerinin hizmet bakanlığı, ülkemiz sanayi ve
ticaret hayatını dünyadaki yeni gelişmelere hazırlama bakanlığı olarak
geçmektedir; fakat, bu bakanlığımızın hizmetlerini sıraladığım bu alanları
hayata geçirmek o kadar da kolay değil. Geçen yılki bütçede söylediğimiz gibi,
bu yılki bütçede de geçen yılki bütçeden çok farklı bir yatırım imkânı,
Bakanlığımıza, sağlanmamış durumdadır. bakanımızın iyi niyetli olması ve
gayretleri bulunması, bu bakanlığın yatırımlarını çok faydalı bir hale
getirmesini sağlamıyor; fakat, bu yıl, 2005 yılı bütçesinde temel amacın,
faizdışı fazla hedefini sağlamak ve kamu borçlarının sürdürülebilirliğini
koruyarak borç stokunu azaltmak olarak belirlenmiş olması, belirttiğim gibi çok
geniş bir alana dayalı olan bu bakanlığa da, bu kesimlere hizmet edecek olan bu
bakanlığa da çok farklı bir hizmet alanı yaratmamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu konunun hafızalarda kalıcı olması adına, sizlere, Bakanlık
bütçesinden bazı rakamlar vermek istiyorum. Organize sanayi bölgeleri için etüt
çalışmalarına geçen yıl ayrılmış olan 131 milyar, bu yıl ayrılan 139 milyar;
inşaat çalışmaları için geçen yıl ayrılan 38 trilyon, bu yıl ayrılmış olan
ödenek 63 trilyon; küçük sanayi siteleri için geçen yıl ayrılan 35 trilyon, bu
yıl 48 trilyon; el sanatları için geçen yıl ayrılan 75 milyar, bu yıl ayrılan
81 milyar; kamulaştırma için geçen yıl ayrılan miktar 1 trilyon 125 milyar, bu
yıl ayrılan miktar 1 trilyon 75 milyar. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
konsolide bütçe içindeki payı, 1994 ve 2004 yılları arasında ortalama binde
2'den yukarıya çıkmamış ve yıllar itibariyle de bakıldığında, buna yakın
değerleri görmekteyiz. Bu Bakanlığın bütçeden aldığı çok düşük paya rağmen,
sanayi sektöründeki gelişme hızı, daha iyi bir bütçe payıyla, daha yüksek
büyüme hızını yakalayacak, sanayi sektöründeki büyüme, gayri safî millî hâsılayı
ve gayri safî yurtiçi hâsıladaki büyümeyi de tetikleyecektir. Bu durum gözardı
edilmemeli ve dikkate alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; esnaf ve sanatkârlarımız, ülke ekonomisine önemli katkıları
bulunan, ekonomik ve sosyal refahın dengeli dağılmasını sağlayan ve kurduğu
küçük ve orta boy işletmelerle ülkenin ihtiyaç duyduğu sınaî mamulleri üreten,
bu anlamda ülke ekonomisinin motoru durumunda bulunan bir kesimi
oluşturmaktadır.
Bu kesimin finansal
açıdan desteklenmesi, Halk Bankası aracılığıyla ve esnaf ve sanatkârlar kredi
ve kefalet kooperatifleri vasıtasıyla verilen krediler yoluyla sağlanmaktadır.
Verilen kredilere uygulanan kredi faizlerini de uygun düzeye çekmek zorundayız.
2004 yılında yüzde 25 olarak uygulanan kredi faiz oranı oldukça yüksektir.
Esnaf ve sanatkârların
finans problemlerine çözüm bulmak ve bu kesimin kullandığı kredilerin toplam
kredi hacmi içindeki payının artırılması yönündeki çalışmaları hayata geçirmek
zorundayız. Enflasyonun yüzde 8'lerde olduğu, esnafa sağlanan kredi faizinin
yüzde 25'lerde olduğu bir ülkede -hatta bu orana bu yıl indirilmiş- esnafa tam
anlamıyla destek verildiği söylenemez. Takdiri sizlere ve esnafımıza
bırakıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu bankalarının Kurumlar Vergisi matrahından KOSGEB'e
aktarılan ödenek iptal edilmiş bulunmaktadır. İptal edilen bu tutar, KOSGEB'in
toplam gelirinin yaklaşık yüzde 80'ine tekabül etmektedir. Bu, KOSGEB'in
kapısına kilit vurmaktan farksız bir durumdur.
Sayın Bakanımıza sormak
istiyorum: Şu andan itibaren bu konuyla ilgili olarak yapılan çalışmalardan
netice alınabileceğine ihtimal veriyor musunuz? Şunu da eklemeden
geçemeyeceğim: Hemşerim Sayın Maliye Bakanımın deyimiyle, aynı tutarda tiko
parayı KOSGEB'e tahsis edecek misiniz?
KOBİ'ler, toplam
ekonomideki kredi büyüklüğünün yaklaşık yüzde 5'ini kullanıyorlar. Gelişmiş
ülkelerde bu oran yüzde 30-40 civarındadır. Kredilerin dağılımındaki
rasyonellik, verimlilik ve bölgesel kalkınma kriterleri gözetilerek gerekli
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Planlı kalkınma döneminde
sanayiin geliştirilmesi amacıyla uygulamaya konulan organize sanayi bölgeleri
ve küçük sanayi siteleri uygulamalarından hareketle, organize sanayi
bölgelerini ve küçük sanayi sitelerini -ülkemiz ekonomisinin kalkınmasında
taşıdığı önem dahilinde- destekleme ve teşvik yöntemlerinin ciddî bir şekilde
gözden geçirilmesi gerektiği bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Edirne
Merkez Organize Sanayi Bölgesinden örnek vermek istiyorum. Ayrılan bu ödenek
tutarıyla, Edirne Organize Sanayi Bölgesinin tamamlanarak sanayicinin hizmetine
sunulması, istihdam desteği yaratılması pek mümkün gözükmüyor.
Ayrıca, 5084 sayılı
Yasayla 36 ilin teşvik kapsamına alınmasının Türkiye genelinde çok dengesiz bir
yapılanmaya sebep olduğu, hatta yatırımlarda bir artışı beraberinde getirmediği
de ortadadır. Bu illerin sayısının artırılacağı duyumlarını alıyoruz. Bunu
doğru bulmadığımızı belirtmek istiyorum.
Bu kanun kapsamının
ilçeler bazında değerlendirilebilmesi, bir nebze de olsa daha uygun olacaktır.
Buna örnek vermek için, ilimizi tekrar örnek göstereceğim. 9 ilçeye sahip olan
ilimizde, merkez ilçemiz 30 uncu sırada; ama, diğer ilçelerimize baktığımızda
çok farklılık görmekteyiz. Keşan İlçesi 135 inci sırada, Uzunköprü İlçesi 203 üncü
sırada, Havsa İlçesi 258 inci sırada, Enez İlçesi 297 nci sırada, Süloğlu
İlçesi 302 nci sırada, İpsala İlçesi 415 inci sırada, Lalapaşa İlçesi 472 nci
sırada, Meriç İlçesi 643 üncü sırada. Yani, bu da şunu gösteriyor ki, il
bazında, ilçeler arasındaki dengesizliğin ve gelir adaletsizliğinin gözönünde
bulundurulması gerekiyor; fakat, il bazında da olsa, ilçe bazında da olsa
desteklemelerin, teşviklerin sektörel bazda verilmesi gerektiğine de burada
değinmeden edemeyeceğim. Ancak ve ancak göreceli üstünlüğü olan sektörlerin,
makro düzeyde öncelikli sektörlerin belirlenerek desteklenmesiyle istihdam ve
yatırımları artırabilir, gelir dağılımındaki adaletsizliklere çözüm
bulabiliriz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üniversite-sanayi işbirliğini en üst düzeye çıkararak, ileri
teknoloji kullanan ve üreten şirketlerin oluşumunu ve büyümesini desteklemek,
yabancı sermayeyi çekmek, mevcut kaynakların daha verimli kullanılmasını
sağlamak veya yeni kaynak yaratılması amacıyla, yenilikçi, ileri teknoloji ve
yazılım geliştirme alanlarında faaliyet gösterecek şirketlere,
araştırma-geliştirme çalışmalarını yürütebilecekleri ortamı ve desteği vermek
üzere kurulan teknoloji geliştirme bölgelerini bir an önce faaliyete geçirerek,
sanayi ve ekonomimizde istenen teknolojik atılımı gerçekleştirebilmeleri için
gerekli olan maddî desteği vermeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun;
sözlerinizi tamamlar mısınız Sayın Gencan.
NEJAT GENCAN (Devamla) -
Bitiriyorum Başkanım.
Teknoloji geliştirme
bölgelerinde 2004 yılında 100 trilyon ödeneğe ihtiyaç duyulduğu halde, ayrılan
3 trilyon ödeneğin bile, ne hikmetse, tamamının kullanılmadığını görüyoruz. Bu
şartlarda, teknoloji geliştirme bölgelerinin ayakta durması, var olması söz
konusu değildir. Aynı zamanda, araştırma-geliştirme çalışmalarında, Lizbon
Anlaşması çerçevesinde, gayri safî millî hâsılanın yüzde 3'ü oranına da ulaşmak
zorunda olduğumuzu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikli hedefimiz ne
olmalıdır derseniz, teknolojik yenilikler olmalıdır. Teknolojik yenilik,
ekonomik ve toplumsal yapıları bütünüyle değiştirmektedir. Gelişmiş
ekonomilerde, ekonomik büyümenin üçte 2'si teknolojik yenilikten
kaynaklanmaktadır. Bu gerçeklere sırt çevirmek gibi bir lüksümüz olmadığını
hatırlatmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 280 trilyon bütçe büyüklüğüne sahip olan Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının hizmet alanının büyüklüğü gözönüne alındığında, kalıcı etkiler
yaratacak adımların atılması mümkün değildir. Genç nüfusta işsizlik oranının
yüzde 18,6'ya ulaştığı bir dönemde, gençlerimiz, gelecek endişesiyle karşı
karşıya bırakılmamalıdır. Bu bütçe rakamlarının bedelini, ekonomimiz
yatırımsızlık olarak, insanlarımız ise işsizlik olarak ödemektedir.
Beni dinleyen sayın
milletvekili arkadaşlarıma ve sevgili halkıma teşekkür ediyor, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Gencan.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına üçüncü konuşmacı, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN
ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının 2005 yılı bütçesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi ikinci yılını doldurdu. İki yıl içerisinde
geldiğimiz noktayı biraz analiz ettiğimizde neler çıktığını hepimiz beraber
göreceğiz. Bu kürsüye gelen arkadaşlarımız veya belirli basın mensupları o
kadar güzel, o kadar pembe tablolar çiziyorlar ki Türkiye'de, bu tablolara
baktığınızda ve bir de seçmenlerin yanına gittiğinizde birbiriyle örtüşmediğini
görüyorsunuz. Bu gazetelerde yazılanlar, bu kürsüde söylenenler mi doğru;
yoksa, halkın bu kesimlerinin çektiği sıkıntı mı doğru?..
Sanayiciye bakıyorsunuz
-ki, kendim de bir sanayiciyim- gittiğinizde sizi bırakmıyor, saatlerce derdini
anlatmaya çalışıyor.
Esnaf ve sanatkâra
bakıyorsunuz; hani yazın yazlıklar çok hareketlidir; ama, kış mevsimine
girdiğinizde de çıt çıkmaz ya; işte onun gibi, esnaf ve sanatkâr da bol bol
tavla oynuyor, gündüzleri ise mekânına uğramama durumuna geldi; orada da bir
feryat var.
İşçi kesimine dokunmaya
gerek yok, işçi kesiminde ise 318 000 000 liralık asgarî ücret, bir sefalet;
hatta, bırakın 318 000 000'u, sadece sigortası yapılıp da 200 000 000-250 000
000'a razı olan işsizler ordusu!..
Memur ve emekliyi gündeme
getirdiğinizde, orada müthiş bir felaket.
Yüzde 38'lik tarım
kesimine girmeye gerek yok; o kesime girdiğimizde, Sayın Ticaret Bakanımız
hemen kızıyor ve bağırmaya başlıyor.
Böyle bir tablonun içerisinde
ekonomik göstergelere baktığımızda ise, 147 katrilyonla alınan içborç 224
katrilyona çıkmış, 127 milyar dolar olan dışborcumuz 150 milyar dolara çıkmış.
Üretime baktığınızda, üretimle ilgili, üretimin yükselmesiyle ilgili ciddî
hiçbir gelişme yok.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, sanayicinin sorunlarından bahsedeceğim. Sanayici müthiş şekilde
sıkıntılı. Sıkıntısı nedir; sıkıntısı, devletin içborcunu ödeyebilmesi için,
dışborçlarla ilgili birtakım önlemleri alabilmesi için, lokomotif sektör olan
sanayicinin tepesine binmekten başka hiçbir şey yaptığı yok. Sigorta primleri
ödenmez duruma gelmiş, vergi yükü istenilenin en üst düzeyine çıkmış, bir
köşeye sanayici sıkıştırılmış. Tabiî, sanayici dediğimde, daha çok bu KOBİ'leri
düşünmek gerekli; yani, tepe noktasında olan 10 tane büyük sanayiciyi ve
holdingi değil; aşağıya doğru indiğinizde, bu sıkıntı bütün hatlarıyla kendini
gösteriyor.
Ülkenin dışticaret açığı,
2001 yılında 10 milyar dolar, 2002 yılında 15 milyar dolar, 2004 yılında 33,5
milyar dolara çıkmış. Peki, bu dışticaret açığı buralara çıktı, buralardan
gelen paralarla istihdama yönelik çalışmalar mı yaptık? Ola ki, bu paraları
alırsınız, bu paralarla yeni işyerleri, yeni iş sahaları kurarsınız, işsizlik
oranını aşağıya indirirsiniz ve istenilen düzeyde de işsizliği hafifletirsiniz;
ama, Türkiye Cumhuriyetinin en büyük işsizlik oranıyla, AKP İktidarı, en büyük
işsizini yaratmıştır. 2004 yılı yüzde 12,4. Bu, resmî rakam; yani, geçici
işçileri sayar iseniz, mevsimlik işçileri sayar iseniz 4 500 000'e çıkar.
Böyle bir tablonun
içerisinde, baktığınızda, müthiş bir keyifle, Türkiye'nin ekonomik
göstergelerinin iyi olduğu söyleniyor!.. Vatandaş aşağıda eziliyor, Adalet ve
Kalkınma Partisi yukarıda bunun iyi olduğunu söylüyor! Bir çarpıklık var
arkadaşlar.
Sanayiin gelişmesinin en
önemli faktörlerinden birisi de organize sanayi bölgeleridir. Organize sanayi
bölgelerinde öyle bir çarpık işletme yapılıyor ki, yani, fizibilitesi
yapılmamış... Şu an 42 organize sanayi bölgesi var Ticaret Bakanlığının katkılarıyla
yapılan, ama, 42 organize sanayi bölgesine baktığınızda, öncelik sırası diye
bir şey yok.
Neyi yapmaya çalışıyoruz;
yapmak istediğimiz şu: Organize sanayi bölgelerini bir gün evvel, bir an evvel
hayata geçirmek, burada işletmelerin açılması, istihdam sahalarının açılması.
Şimdi bir örnek verelim;
Turgutlu Organize Sanayii... Bütün yerler satılmış. İşletmeciler, işletmelerini
kurmak için bekliyorlar. Niye; coğrafî durumundan kaynaklanan avantajından;
İzmir'e 20 dakika, limana yarım saat, havaalanına 45 dakika, metropol şehrin
dibinde, yol güzergâhında hiç sıkıntı olmayan bir alan.
İşletmeci kâr etmek
amacıyla gelmiş ve buraya yatırım yapmaya çalışıyor; ama, ne yazık ki,
altyapısı bitmemiş, elektriği gelmemiş. İsim vermek istemiyorum, milletvekili
arkadaşlarım belki alınabilir, falanca yerdeki organize sanayi bölgesinin bir
tek talibi bile yok, alıcısı bile yok; oraya 1 trilyon, 3 trilyon, 5 trilyon
para gönderilmiş! Hatta, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, bugün, hemen oradaki
organize sanayiin altyapısını ve enerji işlerini bitirmiş olsa dahi, oraya
gidip, sanayicinin, bir sanayi tesisi kurması mümkün değil. Bu, böyle olmamalı.
Turgutlu, Salihli, Akhisar burada bekler iken, potansiyeli var iken, herkes
parasını yatırıp belirli bir yeri almış iken, siz, falanca yerde, hiç talebi
olmayan OSB'yle Turgutlu ve Manisa'yı bir tutar iseniz, istihdamı önleyici
olayı da kaldırırsınız. Bırakın, Sanayi Bakanlığımız buraya bir fizibilite
raporu çıkarsın, bu fizibilite raporunun içerisinde, buradaki talep önplana gelsin;
yani, bu arsanın üzerindeki, bu arazinin üzerindeki, diyelim ki Turgutlu
Organize Sanayiindeki talep nasılmış, (x) yerdeki nasılmış? Eğer, bu kriterde,
Turgutlu Organize Sanayiinin içerisinde bu yerler satılmış ise, sanayici elinde
parasıyla burada işletmeyi kurmaya talip ise, Sayın Bakanım, lütfen, buraya
öncelik tanıyın.
Değerli arkadaşlarım,
Teşvik Yasası... Biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisiyle beraber, biz,
geçmiş dönemde yapılan bu popülist politikaların biteceğini zannetmiştik. Yeni
bir anlayışla, yeni bir çağdaşlıkla gelmişti; ama, ne yazık ki, bu popülist
politikalar hâlâ devam ediyor. Yani, o birbirimizle kaynaşmayı sağlayacak olan,
eşlerimizin birbiriyle münasebetini sağlayacak olan, geçmiş dönemdeki
milletvekillerine ait lojmanlara yapılanlar -Teşvik Kanunuyla ilgili- burada da
aynen devam ediyor. Bakınız, o lojmanlarla ilgili, biliyorsunuz, Sevgili
Başbakanımız, Sayın Başbakanımız halka çıkıp konuştuğunda, oradan artı
gelirleri alacaktık, işsizliğe, sanayileşmeye veya Türkiye'nin kalkınmasıyla
ilgili yerlerde kullanacaktık. Hiçbir basın, milletvekili lojmanlarıyla ilgili
bir laf söylemiyor.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Sanayicisin, git al oradan.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Sayın Grup Başkanvekilim, AKP'nin Grup Başkanvekili, gerçekten, hiç kimse,
sanayici gidip de -eğer gerçekten sanayici ise- yalıya, villaya parasını
yatırmaz, işletmesinin yanına işletme kurar; ama, oradaki popülist politika
yüzünden, bugün, orada yüzlerce ev atıl vaziyette duruyor; hatta, devlet,
oranın bakımıyla ilgili cebinden para ödüyor.
Şimdi, teşvikte de aynı
şey yapıldı. 1 500 doların altında olan yerlerde Teşvik Kanunu... Efendim,
buraları belirli şekilde korumaya alacağız... Nereyi aldınız; Uşak'ı aldınız.
Nereyi aldınız; Afyon'u aldınız. Şimdi, Marmara ve Egedeki sanayileşme zaten
istenilenin üst düzeyinde.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ören,
lütfen konuşmanızı tamamlayın.
HASAN ÖREN (Devamla) -
Siz, Uşak'ı ve Afyon'u, çevresinde bulunan sanayiyle nasıl rekabet
ettireceksiniz? Yani, teşvik alanı içerisinde, ucuz enerji vereceksiniz,
sigorta primlerini belirli ölçüde aşağıya çekeceksiniz ve en sonunda,
diyeceksiniz ki, Manisa'yla, Isparta'yla, Denizli'yle rekabet edin! Olmaz.
Buraya gelecek teknolojiyi de belirlemezseniz; yani, 1 500 doların altında
belirlediğiniz illere gelecek teknolojiyi de belirlemezseniz, bilin ki, çevrede
ne kadar döküntü, hantal sanayi var ise, buraya gelecektir.
Değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisinin planlı, programlı bir çalışması olmadığını görüyoruz.
Süre kısa; tarıma girmek istemiyorum; ama, tarımda, yüzde 38'lik bir kesim...
Tahmin ediyorum ki, bir hafta önce burada lisanslı depoculukla ilgili yasa
tasarısı üzerinde görüşlerimi bildirirken üzümcüyü biraz fazla konuştum
herhalde; ama, konuşulması gerekli. Manisa'da 100 000 aile üzümle uğraşıyor.
Sevgili Bakanımız biraz kızdı; bu kürsüye gelip, o kızgınlığıyla "üzümcü
en parlak dönemini yaşıyor" dedi; tahmin ediyorum, Manisalı milletvekili
arkadaşlarımızı da sıkıntıya soktu. Herhalde, bu konuda, sonradan birileri
uyarmıştır kendisini. Geçen yıl 1 500 000 liraya üzüm satan üzüm üreticisi,
eğer bu yıl 800 000 liraya üzüm satıyorsa, Sevgili Bakanımız da bu konuda
"üzüm üreticimiz en parlak yılını yaşıyor" diyorsa -bir "Emret
Bakanım" dizisi var televizyonda- tahmin ediyorum, Manisa bölgesine
Sevgili Bakanım geldiğinde, Manisalı üzüm üreticileri kendisini bol bol
alkışlayacaklar; ama, hangi konuda alkışlayacaklarını bilmiyorum.
280 000 000 Yeni Türk
Liralık veya 280 trilyon liralık Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinin yeterli
olmadığını söyleyerek sözlerimi tamamlıyorum; saygı ve sevgiler sunuyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ören.
Sayın milletvekilleri,
altınca turda, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısların söz istekleri
var.
Lehinde, Aydın
Milletvekili Sayın Ahmet Ertürk; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika; iyi
kullanmanızı da rica ediyorum.
AHMET ERTÜRK (Aydın) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın 2005 malî yılı bütçesi
üzerinde şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Avrupa Birliğine girme ve dünya ülkeleriyle
entegrasyon yolunda önemli adımlar attığımız bugünlerde, dünyada meydana gelen
yeniden yapılanma süreci içerisinde, ülkemizin, siyaset, ekonomi ve teknolojide
yeniden yapılanma gayretlerine hız verdiğini, sevinerek, beraberce
izlemekteyiz. Bu sürece katkıda bulunmanın ve böyle tarihî günleri yaşayan bir
Parlamentonun üyesi olmanın onurunu da hep birlikte yaşıyoruz.
Dünya ekonomisinde
meydana gelen yüzde 5'lik büyüme karşısında, ülkemiz ekonomisinin, 2004 yılı
için, dünya ekonomileri içerisinde ilk sırayı alabilecek durumda olması, OECD
ülkeleri içerisinde birinci sırada olması gerçekten sevinilecek bir olaydır.
Ekonomik gelişmenin
ölçüsü, bildiğimiz üzere, sanayileşmedir. Sanayileşmenin ölçüsü de istihdamın
yüksekliğidir. Avrupa Birliği ülkeleri ile ülkemiz arasındaki istihdam oranları
karşılaştırıldığında, bu değerlendirmeyi yaptığımızda, milletimizin Sanayi ve
Ticaret Bakanlığından beklentileri ortaya çıkmaktadır. Bakanlık, sanayileşmenin
hızlandırılması için gerekli tüm tedbirleri almak durumundadır. Bakanlığımızın
bu yönde gayretli çalışmalar içerisinde olduğunu da görüyoruz ve bu
çalışmalarını destekliyoruz.
Teknolojik gelişmelere
ayak uydurma, sanayileşme ve ileri teknolojilerden yararlanarak yeni üretim
alanları bulma ve yeni ürünler oluşturma yarışı her geçen gün biraz daha hız
kazanırken, bu yolla erişilen güç, ülkeler için, dünya piyasalarında acımasız
bir rekabeti de beraberinde getirmektedir. Bu yarışta başarılı olmanın temel
şartları, kaliteli, ileri teknolojiyle üretim yapma, ürün çeşitliliği, eğitimli
ve nitelikli işgücü, markalaşmayı önplana çıkarma ve ucuza mal etme olarak
belirginleşmektedir. Kısaca, bilgiye ve teknolojiye dayalı, kalitenin egemen
olduğu bir sanayi anlayışı temel hedef olmaktadır. Ülkemiz kalkınmasında potansiyellerimizin
en iyi şekilde değerlendirilmesi, kaynaklarımızın verimli ve akılcı kullanımı
ve bununla beraber küçük ve orta ölçekli sanayiin tüm ülkeye
yaygınlaştırılması, desteklenmesi ve geliştirilmesi çok önem arz etmektedir.
Bunun için de, ileriye yönelik yeni yatırım hedeflerinin belirlenmesi ve
uygulanması da, üzerinde gerçekten ehemmiyetle durulması gereken önemli bir
konudur.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ülke sanayi ve ticaret
politikalarının oluşturulması ve yürütülmesi, tüketicinin korunması, ticaret ve
esnaf odaları ve borsaların kurulması, izlenmesi, kooperatifler, küçük sanayi
siteleri, organize sanayi bölgeleri, endüstri ve teknoloji geliştirme
bölgelerinin kuruluşları, KOBİ'lerin geliştirilmesi ve daha birçok alanda
hizmet sunmakla görevli ve yetkili bir kurumumuzdur.
Görev ve yetki alanının
içeriği ve genişliği açısından bakıldığında, Bakanlık, sanayicisiyle, ticaret
erbabıyla, tüccarıyla, üreticisiyle, esnaf ve sanatkârıyla, kooperatif ortağıyla,
sınaî nitelikli ürün üreticisiyle ve en önemlisi de, tüketicisiyle bütünleşmiş
durumdadır. Bakanlığımız, yetmiş milyon insanımıza bire bir hizmet vermek
durumundadır.
Dünyada ekonomik
kalkınmanın, istihdam yaratmanın ve sosyal ilerlemenin önemli koşullarından
biri olarak kabul edilen KOBİ'lere Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bağlı
kuruluşu KOSGEB tarafından verilen destek ve hizmetlerin yeri de çok önemlidir.
Ülkemizde tüm işletmelerin sayısının yüzde 99,8'ini, özel sektördeki toplam
istihdamın yüzde 76,7'sini ve toplam yatırımların yüzde 38'ini oluşturan
KOBİ'lere, daha önceden, finansman, teknoloji, bilgi, eğitim, pazarlama,
tanıtım, danışmanlık ve laboratuvar konuları olmak üzere, sekiz ana başlıkta
verilen desteklerin sayısı, KOSGEB'in yeniden yapılandırılması sonucu, 22 ana
başlık altında olmak üzere, toplam 38 çeşide yükseltilmiştir.
Yine, daha önceden
desteklere başvuru şeklinde istenilen 45 adet belge sayısı ortalama 5'e
indirilerek bürokrasi azaltılmış ve bu destekler için, 2004 yılında, 135
trilyon liralık bir kaynak yaratılmıştır.
Keza, şirket kurmada da
Bakanlığımız gayretli çalışmalar ortaya koymuş, müteşebbislerimiz 19 kurumdan
izin almak zorundayken, izin sayısı 2 kuruma indirilerek yatırımcının önünün
açılması sağlanmıştır.
Gelişme sürecinde olan
ülkemiz, sanayileşmeyi kalkınmada ana hedef olarak benimsemiş ve kalkınma
yolunun sanayileşmeden geçtiği doğrusu, herkes tarafından ortak görüş haline
gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Avrupa Birliğine tam üyelik yolunda önemli gayretler
sarf etmekteyiz. Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde, ülkemiz, kendini
gösterebileceği en önemli alan olarak tarım ve tarımsal sanayii seçmelidir.
Tarım, ülkemiz insanının büyük bir bölümünün hem geleneğidir hem de
geleceğidir. Dolayısıyla, tarıma dayalı sanayiin geliştirilmesi ve ileri
teknolojilerle üretim yaparak diğer ülkelerle rekabet şansını artırması, hatta
onlardan daha kaliteli ürün üreterek pazarda rekabet edebilmesi, ülkemizin
önemli önceliklerinden biri olmalıdır.
Tarıma dayalı sanayi,
hammaddesinin önemli bir bölümünü tarım sektöründen alan ve tarımsal
hammaddelere değişik hazırlama, işleme, muhafaza, ambalajlama ve diğer
pazarlama hizmetleri uygulayarak ürünlerin nitelik ve niceliğini değiştiren
imalat sanayiinin bir alt sektörüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET ERTÜRK (Devamla) -
İmalat sanayii içerisinde incelenen tarıma dayalı sanayi, tarım ürünlerini
değerlendirmek suretiyle, istihdamın artırılmasına, katmadeğer yaratılmasına,
millî gelirin yükseltilmesine ve ödemeler dengesinin sağlıklı olarak
kurulmasına yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla, ülkemiz, sınaî nitelikli
ürünlerin üretimine önem vermeli ve bu ürünlerin üretilmesi için gereken
destekleme politikalarını ısrarcı bir şekilde uygulamalıdır. Pamuk, mısır,
zeytin, ayçiçeği gibi ürünlerin üretilmesine fevkalâde ehemmiyet vermeliyiz.
Yoksa, bu ürünlerdeki açığı kapatabilmek için, her yıl, önemli miktarda ürünü,
yurt dışından ithal etmekte ve bunun karşılığında da, büyük rakamlarla ifade edilebilecek
dövizi yurt dışına ödemek durumunda kalmaktayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce belirttiğim gibi, tarım, hem geleneğimiz hem de
geleceğimizdir. Dolayısıyla, Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde rekabet
edebilme koşullarını hazırlamamız gerekmektedir. Bu da, üreten insanımıza
gerekli desteği vermek ve üretilen ürüne ait en yüksek teknolojiye sahip
sanayii kurmak ve geliştirmekle olacaktır.
Bunun lokomotifi de
Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızdır. Bakanlığımız, yatırımcılarımız için gerekli
altyapıyı kurma, onların ufuklarını aşma, geleceğe emin ve kararlı adımlarla
yürüme, ayağa kalkan sanayimizi atağa kaldırma konusunda gerekli çalışmalarını
kararlılıkla sürdürmektedir ve sürdürmeye de devam etmelidir.
Tüm renkleriyle,
benzerlikleri ve farklılıklarıyla, kısaca, eşsiz zenginlikleriyle Türkiye,
kendi içerisinde ve bölgesinde, bütün dünyada yeniliğin, kalkınmanın, barışın,
huzur ve refahın öncüsü olmaya aday bir potansiyele sahiptir.
Bu düşüncelerle, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığımızın 2005 malî yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor;
ülkemize hizmet yolunda Bakanlığımıza ve onların çok değerli çalışanlarına
kolaylıklar temenni ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Ertürk.
Sayın milletvekilleri,
saat 14.00'te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.55
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe
Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve
Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879,
3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708,
709) (Devam)
A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
(Devam)
1.- Millî Savunma Bakanlığı
2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Millî Savunma Bakanlığı
2003 Malî Yılı Kesinhesabı
B) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Hükümet adına söz isteği
var.
Hükümet adına ilk söz,
Sayın Millî Savunma Bakanımıza aittir.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Efendim, süre olarak bir
talebiniz var mı?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Paylaşacağız.
BAŞKAN - Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri;
Millî Savunma Bakanlığının 2005 yılı bütçesiyle ilgili açıklamalarıma geçmeden
önce, sizleri şahsım, mesai arkadaşlarım ve Bakanlığım adına saygıyla
selamlıyorum.
21 inci Yüzyıla hızlı
değişimlerle giren dünyamız, bilim ve teknolojinin ilerleyişiyle birlikte
ekonomik, siyasî, iletişim ve savunma alanlarında sürekli yeniliklere sahne
olmaktadır. Bu yenilikler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, içinde bulunduğumuz
dönemin savunma ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapı içerisinde olmasını
zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin imkân ve
kabiliyetleri nitelik bakımından daha geliştirilmiş, daha az mevcutlu, yüksek
teknolojiye sahip, ateşgücü üstün ve manevra kabiliyeti yüksek bir güce
kavuşması ve gücünün devamlılığının sağlanması maksadıyla modern sistemler ve
ekipmanlarla teçhizi ve ülkemizde savunma sanayiinin geliştirilmesi yönünde
büyük çaba harcanmaktadır.
Ulu Önder Atatürk'ün 1
Kasım 1937 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış konuşmasında
"harp sanayii tesislerimizin daha ziyade inkişaf ve tevsii için alınan
tedbirlere devam edilmeli ve endüstrileşme mesaimizde de ordu ihtiyacı ayrıca
gözönünde tutulmalıdır" sözleriyle savunma sanayiinin önemine değinmiştir.
Bizler de bugün bu direktifin ışığı altında savunma sanayimize gereken önemi vererek çalışmalarımızı devam
ettirmekteyiz.
1991-2004 yılları
arasında onüç yıllık dönemde toplam 2 700 000 000 Amerikan Doları olan
tamamlanmış 13 projede ortalama yüzde 38 yerli katkı oranına erişilmiştir.
Ayrıca, yurtdışı rekabet gücü yüksek bir millî savunma sanayiinin
geliştirilmesi Bakanlığımızca teşvik edilmektedir. Uygulamaya aktarılan büyük
ölçekli projeler, özel sektörün savunma sanayii alanında çok geniş sorumluluk
almasını sağlamış ve bu kapsamda sektörel sanayileşmenin gerçekleşmesi
konusunda gelişmeler başlamıştır.
Bu maksatla uygulamaya
aktarılan hemen her projede belirli bir teknolojik altyapı hedeflenmiş ve buna
uygun teknolojiler ülkemize kazandırılmıştır.
Kara platformunda paletli
ve tekerlekli zırhlı araçların tasarım, geliştirme ve üretim kabiliyeti, sistem
entegrasyonu, çelik zırh işleme, alüminyum dahil, muhtelif alaşım zırh ve
kaynak işlem teknolojileri de ülkemize kazandırılmıştır.
Askerî elektronik alanda
termal görüntüleme sistemleriyle ilgili tasarım, üretim ve geliştirme
teknolojileri, elektrooptik sistem test laboratuvarları, elektronik harp
yazılım, sistem tasarım, geliştirme ve test kabiliyeti, sistem entegrasyonu,
yüksek frekanslı telsiz tasarımı, millî kripto ve frekans atlama algoritması
teknolojileri elde edilebilmiştir.
Bu gelişmeler kapsamında,
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun faaliyetlerini daha verimli bir şekilde
gerçekleştirmesi maksadıyla onüç yıldır uygulanan bağlı ortaklık modeli, 1
Nisan 2003 tarihinden itibaren fabrika modeline ve işletme modeline
dönüştürülmüştür.
Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumunun toplam brüt satış tutarının 2004 yılı sonu itibariyle 375
trilyon Türk Lirasını aşmasını beklemekteyiz. İhracatta yılsonu hedefi ise
yaklaşık 6,2 trilyon Türk Lirasıdır. Öte yandan, Off-set uygulamalarından
kurumun azami ölçüde yararlanabilmesi için daha etkin çalışmalar içerisine
girilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin taleplerine yönelik alanlarda kuruma
daha az maliyet yükleyen usullerle yatırım imkânı sağlama çalışmaları halen
devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; Bakanlığımızın 2005 yılı bütçe teklifiyle ilgili açıklamalarıma
geçmeden önce 2004 yılı bütçesinin uygulamasına ilişkin özet bilgiyi
kesinhesabın kabulü sırasında bilgi edinmeniz bakımından arz ediyorum.
Türkiye'nin içinde
bulunduğu bölgelerdeki gelişmeler, mevcut ekonomik ve sosyal politikalar,
kalkınma planları, ekonomik istikrarı sağlama ve enflasyonla mücadele programı
çerçevesinde hazırlanan Millî Savunma Bakanlığı 2004 yılı bütçesi 10 katrilyon
889 trilyon olarak kanunlaşmıştır. 5103 sayılı Kanunla yapılan yüzde 13
oranında, yani 877 trilyon liralık kesintiden sonra 2003 yılına göre yüzde 2
oranında azalarak Millî Savunma Bakanlığı 2004 kullanım bütçesi 10 katrilyon 11
trilyona inmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığının 2005 yılı bütçe teklifinin oluşturulması aşamalarında Genelkurmay Başkanlığı
ve kuvvet komutanlıklarından alınan bütçe tekliflerinin toplamı 14 305 000 000
Yeni Türk Lirasıdır. Yüksek Planlama Kurulunun kararı gereği belirtilen
limitlere göre bütçe teklifi 10 931 000 000 Yeni Türk Lirası olarak temmuz ayı
sonu itibariyle Maliye Bakanlığına gönderilmiştir. 16 Ekim 2004 tarihinde
Maliye Bakanlığı tarafından yapılan revize ve özel ödeneklerin de dahil
edilmesi sonucunda Millî Savunma Bakanlığı 2005 yılı bütçe teklifi 10 977 000
000 Yeni Türk Lirası olarak huzurunuza gelmiş bulunmaktadır. Bu rakamları biraz
sonra sizlere broşür olarak da bir metin halinde dağıtacağız.
Huzurlarınıza getirilen
bu rakam, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarından alınan bütçe
teklifinden 3 328 000 000 Yeni Türk Lirası daha az bir miktara iblağ
olmaktadır.
Millî Savunma
Bakanlığının 2005 yılı bütçe teklifi 10 katrilyon 889 trilyon 500 milyar Türk
Lirası olarak kanunlaşan 2004 yılı bütçesine göre, yüzde 1 oranında, 5103
sayılı Kanunla yapılan yüzde 13 oranındaki kesintili 2004 yılı bütçesine göre
ise yüzde 9 oranında bir artış göstermektedir.
Bu bütçenin 3 849 257 000
Yeni Türk Lirası olan yüzde 35'lik miktarı personel giderlerine ayrılmıştır.
590 795 000 Yeni Türk Lirası, yani, yüzde 5'i ise sosyal güvenlik kurumlarına
devlet primi giderlerine, 6 189 475 000 Yeni Türk Lirası, yani, bütçenin yüzde
56'sı da mal ve hizmet alım giderlerine, 342 360 000 Yeni Türk Liralık yüzde
3'lük bölümü de cari transfer harcamalarına, 5 500 000 Yeni Türk Liralık bölümü
ise -binde 1'ini teşkil etmektedir bütçemizin- sermaye giderlerine ayrılmıştır.
Mal ve hizmet alım
giderlerine ayrılan 6 189 475 000 Yeni Türk Lirasının yüzde 45'i olan 2 785 264
000 Yeni Türk Liralık kısmı, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin barınma,
beslenme, giyim gibi yasalarla belirlenmiş yasal istihkakları, akaryakıt,
yakacak, taşıma, ulaşım gibi tüketim mal ve hizmet alımlarını gerçekleştirmek;
yüzde 55'i olan 3 404 211 000 Yeni Türk Liralık kısmı ise, stratejik hedef
planı, 2005 yılı programı modernizasyon ihtiyacını karşılamak üzere tertip
edilmiştir.
Bütçe teklifimizde, 342
361 000 Yeni Türk Lirası olarak yer alan cari transfer harcamaları, NATO başta
olmak üzere, üyesi bulunduğumuz uluslararası kuruluşlara yapılacak üyelik
aidatlarının ödenmesi, Türk cumhuriyetleri ve diğer dost ülkelerden eğitim
maksadıyla gelen personelin masraflarının karşılanması, Savunma Sanayii
Destekleme Fonuna yapılacak transferler gibi hususları ihtiva etmektedir.
Sermaye giderleri olarak
planlanan 5 500 000 Yeni Türk Lirası ise, ekonomik ömrünü doldurmuş ve bakım,
onarım masrafları çok yüksek bazı hizmet araçlarının yenilenmesinde ve İzmir'de
konuşlandırılan NATO Hava Unsur Komutanlığının -ki, bu yeni konuşlandırıldı-
hizmet aracı ihtiyacının karşılanmasında kullanılacaktır.
2004 yılında 7 400 000 Yeni
Türk Lirası olan sermaye giderleri ödeneğinin, 2005 yılında geçen yıla göre
yüzde 25 oranında azalışla bütçelendirilmesinin nedeni, 1 adet ar-ge
projesinin, 2005 yılında "sermaye giderleri" bölümünden çıkarılarak
bütçenin "mal ve hizmetler" bölümüne ar-ge gideri olarak
aktarılmasıdır.
Sayın Başkan, sayın
üyeler; Türkiye'nin bölgede bir barış ve istikrar ülkesi konumunda olmasıyla,
Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu üçgeninde askerî manada bölgesel güç olduğunu
hissettirmesinin ciddî ekonomik açılımların sağlanmasında da önemli katkıları
olacağı değerlendirilmektedir. 2005 yılı bütçe teklifimiz, azamî tasarruf ve
kaynakların etkin kullanımı ilkeleri temel alınarak hazırlanmıştır. Bütçemizde
sözleşmeli ve devam eden projeler, yasal istihkaklar, sefer stoku tamamlama
ihtiyacı, uluslararası görevler; işletme, bakım, idame ihtiyaçları ve dost
ülkelerdeki birliklerimizin ihtiyaçları için planlanan ödeneklerden
vazgeçilmesi, takdir edersiniz ki mümkün değildir. Bu sebeple, diğer
ihtiyaçların bir bölümünü gelecek yıllara ertelemek suretiyle, idame ve
modernizasyon ihtiyaçlarının kısmen karşılanması hedeflenmiştir.
Sayın Başkan, sayın
üyeler; bütçemizin hazırlanmasında, Bütçe Komisyonundaki müzakeresinde ve
buradaki katkılarından dolayı Bütçe Komisyonu Sayın Başkan ve üyelerine,
bütçemizin Genel Kurulda müzakeresi sırasında konuşmalarıyla değerli katkılarda
bulunan sayın milletvekillerimize ve hazır bulunarak bizi teşvik eden sizlere,
huzurlarınızda, teşekkür ediyorum.
Sayın Şükrü Elekdağ'ın
-kendisi yok; ama, hiç olmazsa, cevabı, belki zabıtlardan okur- PKK'ya karşı
neden ISAF 7'yi bir müzakere aracı olarak, bir dengeleme aracı olarak
kullanmıyoruz diye bir sorusu vardı. Konular tamamen ayrı şeyler. Sayın
Elekdağ'ın, Irak'ta PKK'yla mücadele etmesi diye gündeme getirdiği Amerika,
NATO'nun üyelerinden yalnız birisidir; ISAF ise, Afganistan'daki bir NATO
hareketinde, Türkiye'nin, kendi anlaşmalarına bağlı olarak yapacağı bir
görevdir. Binaenaleyh, NATO'yla ilişkilerin, Amerika Birleşik Devletleriyle
olan ilişkilerle bir şekilde dengelenmesi mümkün görünmemektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; savunma alanındaki ihtiyaçlarımızı büyük fedakârlıklara
katlanarak karşılayan ve askerine "Mehmetçik" ismini vererek
askerliği kendisiyle özdeşleştiren büyük Türk Milletinin temsilcileri olan
sizlerin huzuruna getirilen Bakanlık bütçemizin aynen kabulünü takdirlerinize
arz eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Hükümet adına ikinci
konuşma, Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Coşkun'a ait.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken, hepinizi, şahsım ve Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımın bütçesi hakkında
katkıda bulunduğunuz için, komisyon üyelerimize ve konuşmada yer alan
arkadaşlarıma ve hepinize şükranlarımı sunuyorum. Muhakkak ki, bu konuşmalar,
bizim gelecekteki çalışmalarımıza ışık tutacaktır.
İzninizle, yanlış
anlamayla veyahut da tetkik fırsatı bulunmadığı için dile getirilen bazı
konuları aydınlatarak konuşmamı sürdürmek istiyorum. Ancak, öncelikle dünyadaki
yeniden yapılanmanın etkilerini unutmamamız gerektiğine inanıyorum. Bu asır,
dünyanın yeniden yapılandırılmaya çalışıldığı bir asır, adı da konulmuş
"global market", yani, küreselleşme. Bu süreçte, her yerde ısrarla
söylüyorum, gümrük duvarları hızla yıkılıyor ve ülkeler arasındaki ticarî,
ekonomik sınırlar kalkıyor. Sadece Avrupa Birliğiyle girdiğimiz gümrük birliği
çerçevesinde ve müzakere tarihinin verilmiş olması dolayısıyla gerçekleşecek
tam üyelik dolayısıyla Avrupa Birliğiyle aramızdaki gümrük duvarlarının
kalkması değil, Dünya Ticaret Örgütünün aldığı kararlar doğrultusunda da bu
hızlı gelişme bütün ülkeleri düşündürmektedir. Ayakta kalmanın tek çaresi,
rekabet gücü yüksek ülke olmaya bağlı. Bunun da temel yapısını ekonomi teşkil
ediyor. Takdir edersiniz ki, ekonominin de itici gücü çağımızda sanayi.
Eskiden Devlet Planlama
Teşkilatı kurulduğunda şu tartışmaları yapardık biz, tarımla mı kalkınalım,
sanayiyle mi kalkınalım? Ama şimdi, artık gayri safî millî hâsılayı meydana
getiren hizmet sektörü, sanayi sektörü -ki, içinde madencilik ve enerji de var-
ve tarım sektörü artık birbirinden ayrılacak durumda değil; çünkü sanayiin büyük
bir bölümü de tarıma dayalı sanayi olarak ülkemizde gelişmekte.
İşte bütün bu gelişmeleri
ve çılgın bir rekabetin başlayacağı çağın gereklerini düşünerek Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının programları yürütülmektedir.
Değerli arkadaşlarıma
teşekkür ederim, çalışmalarımızı takdir etmişler, bu bütçenin bu programa
yetmeyeceğini söylüyorlar; ama kaynaklar bu kadar, bu kaynakları israf etmeden
kullanırsak 2003 - 2004 yılı gibi, inanıyorum ki -çalışma arkadaşlarımla
beraber ve sizlerin de desteklerinizle- verimli, başarılı bir yılı daha
yaşayacağız.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin makro ekonomik dengelerinin yeniden kurulduğu bu istikrar ortamında
-çünkü, siyasî istikrarın ve kesimler arasında sosyal barışın sağlanamadığı
dönemlerde, istikrarlı bir kalkınmanın da sağlanamadığını görüyoruz-
muhalefetiyle iktidarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla hedefimiz,
sürdürülebilir büyümenin elde edilmesi; grafikler de o yönde gelişiyor.
Bütçe görüşmelerinde
arkadaşlarımız dile getirdi; ben makroekonomik konulara fazlaca girmeyeceğim;
ancak, makroekonomik dengelerin kurulmasında, enflasyonun kontrol altına
alınmasında sanayi fevkalade önemli bir sektör; çünkü, enflasyonun bir önemli
unsuru da arz-talep dengesinin sağlanmasıdır. İşte, aldığımız tedbirlerle,
imalat sanayiinde kapasite kullanım oranları
yüzde 50'lerin altına düştüğü halde... Ortalama olarak yüzde 50-60
arasında seyretmekteydi, yüzde 25'lere düşen, kapanan fabrikalar vardı ve talep
enflasyonu değil, maliyet enflasyonuna dönüşmüştü biz iktidar olduğumuzda. Ayrıca
da, ekonomi baskı altına alındığı, daraltıldığı için, piyasadaki durgunluk
dolayısıyla, ekonominin canlı olmasında, sürdürülebilir büyümede çok önemli bir
kilit unsur olan kazanç doğmuyordu. Bu kez, kuruluşların kazançları elde
edilmeyince, doğrudan kazançtan vergi almak mümkün olmadı, dolaylı vergilere
yüklenildi. Şimdi biz, kısmen, enerji gibi konularda o dolaylı vergilerin
sıkıntısını çekiyoruz. Takdir edersiniz ki, kazançlar harekete geldi, ekonomi
canlanıyor, doğrudan kazanç arttıkça -vergileri de aşağı çekerek, nispetlerini
ve adedini azaltarak- bu dolaylı vergileri de aşağı düşüreceğiz.
Dolayısıyla, sanayimiz,
cumhuriyet tarihinin en yüksek kapasite kullanım oranlarında çalışıyor, yüzde
84'lerde. Zaten pratikte bunun üzerine çıkmak da her zaman mümkün değil.
Böylesine bir yapılanma ve hareketle, sanayimiz, bugün, hakikaten ciddî boyutta
rekabet şansını da devam ettirmektedir; zira, takdir edersiniz ki, 1980'li
yıllarda 2 800 000 000 dolar olan ihracatın yüzde 85-90'ı tarım esaslı
ürünlerdi. Şimdi ise, 63 000 000 000 dolar civarında gerçekleşecek olan
ihracatımızın yüzde 90'ı sanayi ürünü. O bakımdan, sanayiin sıkıntıları yok mu;
var; çünkü, aslolan, ticarî sınırlar kalktığına göre, rekabet ettiğimiz
ülkelerdeki girdi maliyetleriyle sanayicimize girdi sağlamaktır. Bugün, aramal
ve hammaddede büyük bir farlılık yok; ancak, enerji, sosyal güvenlik primleri
ve vergi konularında sıkıntılar var. Onları da, kısmen teşvik bölgelerinde
hallettik, gelecek günlerde, yıllarda yeni kaynaklar elde edildikçe, bunlar
arasında da bir denge kurmuş olacağız.
Tabiî ki, bu rekabet
çağında önemli bir unsur da teknoloji. Yıllardır ihmal edilmiş ar-ge
çalışmalarını, Hükümetimiz zamanında harekete geçirdik. Bir taraftan, küçük ve
orta boy işletmelere, "Tekmer" kısa ismiyle adlandırdığımız teknoloji
merkezleri kurarken, diğer taraftan üniversitelerle teknoloji geliştirme
bölgelerini oluşturduk. Şu anda 16 üniversitemizde sağlıklı bir biçimde
çalışmalara devam ediliyor, 4 üniversitemiz de araştırma safhasında.
Nejat Gencan arkadaşımız
"2004 yılı bütçesinden 2,6 trilyon lira ödenek olduğu halde
kullanılmamış" dediler. Hayır, bu, proje bazında uygulandığı için biz
-hani müteahhitlerle iş yaparken dikkat edilir ya- tabiri caizse, gıdım gıdım
projelerini inceledik, onlar gerçekleştirdikçe ödemeleri yaptık ve 20 Aralık
tarihi itibariyle kesin olarak hesaplar yapıldı ve bütçedeki 2 trilyon 610
milyar lira ödenek üniversitelere kullandırıldı.
Tabiî, bu yeterli mi;
değil. Onun için, biliyorsunuz, Lizbon Şartında, Türkiye'nin de kabul ettiği
bir husus var. Avrupa Birliği ülkelerinin, 2010 yılına kadar, gayri safî millî
hâsılasının en az yüzde 3'ünü ar-geye ayırması gerekmektedir. Türkiye'nin geçen
yılki değeri yüzde 0,64'tü. Dolayısıyla, Hükümetimiz, 2007 yılı sonuna kadar
yüzde 2'leri hedef almıştır. Onun için de, bu bütçede, görüştüğünüz bütçede,
2005 yılına, TÜBİTAK koordinatörlüğünde, Bakanlığımız ve ilgili bakanlıkların
da katılacağı bir komite tarafından değerlendirmek üzere, ilk defa 240 trilyon
lira ödenek konulmuştur ve bu 240 trilyon liradan, büyük ölçüde teknoloji
geliştirme bölgeleri ve KOSGEB'in ar-ge çalışmalarında KOBİ'lere pay
aktarılacaktır. Dolayısıyla -tekrar geleceğim- KOSGEB'in, kamu bankalarının
Kurumlar Vergisi matrahından intikal eden ve 87 trilyon lira, Pamukbankın Halk
Bankasına devriyle kesilen ödenek, büyük ölçüde buradan karşılanmış olacaktır.
Ayrıca, eskiden, bütçeden
KOSGEB'e aktarma yapılmazdı; 80 trilyon lira bir aktarma var, bu çalışmalar
devam ediyor. Kaldı ki, önümüzdeki günlerde, gerekirse, özelleştirme şartına
bağlı olduğuna göre o karar, -çünkü, kamu bankalarının özelleştirilmesiyle kamu
bankası vasfı kalkacağı için bu ödenek de kesileceğinden- özelleştirilene kadar
yeniden böyle bir kesintinin yapılması konusunda da hazırlıklıyız. Böylece,
Nejat Beyin o sualine cevap vermiş oluyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
başka konu esnafımızdır. Esnaf, rejimimizin teminatıdır. Geldiğimiz günden
itibaren esnafla olan ilişkilere fevkalade önem vermekteyiz. Sadece
bilgilendirme bakımından -eskiyi tenkit için söylemiyorum- 2002 yılında, 153
trilyon lira kredi, 200 esnaf kefalet kooperatifi vasıtasıyla, yaklaşık 40 000
kişiye kullandırılmıştır 2002 yılında. Biz, geldiğimiz günden itibaren, 1
katrilyon 333 trilyon lirayı, 700 esnaf kefalet kooperatifi aracılığıyla 800
000 esnafa kullandırmış olduk. Yani, bu rakam, cumhuriyet tarihinin toplam
rakamının üzerindedir.
Dolayısıyla, esnafa
fevkalade önem veriyoruz; kapanan kepenklerin hızla açılmasını takip ediyoruz;
kredi faizini yüzde 59'dan yüzde 25'e indirdik; 20 trilyon lira, kriz
döneminden gelen, ödeyemedikleri borçları vardı, onu yeniden yapılandırdık;
ayrıca, 5 milyar lira olan limiti 15 milyara çıkardık; şimdi, limiti 25
milyara, faizleri de-enflasyona bağlı olarak- yüzde 10'lu rakamlara indirme
çalışmaları devam etmektedir. Dolayısıyla, esnafımıza, hep beraber sahip çıkmak
durumundayız.
Yine, sanayiin önemli bir
kesimi, sayısal olarak da yüzde 99'unu teşkil eden ve bütün dünyada bu yeniden
yapılanma sürecinde gündemde olan -Türkçe'de KOBİ dediğimiz- küçük ve orta
büyüklükteki işletmelere de fevkalade önem veriyoruz. Arkadaşların da
belirttiği gibi, 45 işlemle yapılan desteklemeyi 5 işleme indirdik, 5
belgeyle hallediyoruz. Aylarca
süren işlemler, 10 dakikada, 20
dakikada bilgi işlem ortamında tamamlanıyor. Ayrıca, 8 teşvik vardı; 22 grupta
38 teşviğe çıkardık. Neden bu kadar çeşit derseniz; kayırmayı, ayırmayı, ahbap
çavuş desteklemeyi önlemek için. Şimdi, analiz yapılan KOBİ kuruluşu
bilgisayara yükleniyor. Bilgisayar, hangi hususlarda teşvik alacağını hemen
bildiriyor. Dolayısıyla, kendisine ibraz ediliyor "bu konularda teşvik
alabilirsiniz" diye ve durumu müsaitse alıyor.
Bir başka konu: Yıllardır
hep konuşulur; risk kapitali, risk sermayesi şirketleri. Bu risk kelimesi,
hakikaten ürkütücü olduğu için, biz bunu "girişimci sermaye
şirketleri" olarak algıladık, KOBİ AŞ kurduk. Burada, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği, Halk Bankası, KOSGEB ve bazı odalar borsalar ortak.
Dolayısıyla, kuruluş sermayesini 20 trilyon olarak başlattık. Onun bünyesi içinde
girişim sermaye şirketlerini kurduk. Hayata atıldığı anda hiç sermayesi
olmayan, kredi almak için teminat da veremeyecek durumda olan genç
girişimcilere oradan destek kredileri sağlıyoruz teminatsız olarak, Halk
Bankası kanalıyla ve birçok gencimiz iş sahibi oluyor.
Ayrıca, yine, gençlerin
yetiştirilmesi, özelleştirmeden havuza atılan insanların kendi işini kurması
için, "inkibatör" denilen kuluçka iş merkezleri kuruyoruz. Dün birini
Maliye Bakanımız Tarsus'ta açtı. Burada, projesi olanları destekleyerek üretime
yönlendiriyoruz ve üretim safhasına gelince de, atölyesini kurdurarak imalatçı
durumuna getiriyoruz. Böylece, KOBİ'lere çok çeşitli yönlerde destek veriyoruz.
Ayrıca, hibe şeklinde
desteklerimiz var. Kendilerini ihracata yönlendirmek için sıfır faizli kredi
veriyoruz. Yaklaşık, biz geldiğimizde, 4 000 KOBİ taranmıştı. 100 000 KOBİ'yi
hedef aldık, 40 000'ini taradık, bitirdik ve bunlardan 30 000'ine çeşitli
destekler verdik, 3 000 KOBİ'yi de ihracatçı durumuna getirdik. O bakımdan,
KOBİ'lere de KOSGEB Başkanlığımız kanalıyla fevkalade önem vermekteyiz. Tabiî
ki, eksikler olabilir; bunlar zamanla düzeltilecektir.
Bir başka konu, âdeta,
2000 yılına gelene kadar, ekonominin sırtına kambur olan -enflasyon kadar
tehlikeli bir olay- ama, vazgeçilmez önemli kuruluşlar olan tarım satış
kooperatifleri ve 2,5 katrilyon lira borç. Neden; geçmiş iktidarlar bunları
ayakta tutmak için hazineden desteği vermişler, paralar geri dönmemiş. O
tarihte iktidar bir karar alıyor -Dünya Bankasıyla anlaşılıyor- ve bir yasayla
eski borçların silinmesi... Fakat, şartlara bağlanmış. O şartları yerine
getirenler... Çıkardıkları fazla elemanların kıdem tazminatları da bu fondan
ödeniyor. Bu sene, 2004 yılında, kendini düzelten, rasyonel çalışmaya başlayan
tarım satış kooperatiflerinin 700 küsur trilyon lira borçlarını sildik;
dolayısıyla, diğerlerine de yol gösterdik. Önümüzdeki günlerde, onlar da,
bakanlığımız tarafından ve ilgili bakanlıkların katılımıyla
değerlendirilmektedir. Artık, birçok tarım satış kooperatifimiz, kendi ayakları
üzerinde durmaktadır ve hatta, gelişerek, bu alıcı pazarında ihracata
yönelmişlerdir. Bunlara örnek olarak Tarişi gösterebiliriz. Tariş zeytinyağı,
bugün, uluslararası düzeyde, ambalajıyla, kalitesiyle, hakikaten, marka haline
gelmektedir. Diğer birliklerimiz de bu yolda gayret sarf etmektedirler.
Cumhuriyet Halk Partisi
Manisa Milletvekili Hasan Ören arkadaşımız üzüm üreticilerinin sorunlarını dile
getirdi. Haklıdır; bölgesinin en önemli ürünlerinden birisi. Yalnız, Tariş Üzüm
Birliğine, biz, bu sene, vermememiz gerektiği halde -çünkü, anlaşmalara göre,
2000 yılından sonra, artık birliklere doğrudan destekleri ve kredi imkânlarını
kısma durumundayız- 54 trilyon lira, nakit olarak, alımlar için destek verdik,
39 trilyon lira borç ertelenerek, toplam 93 trilyon lira alım kredisi temin
edilmiş oldu; yani, acil hale gelen, ödemesi gereken parayı da erteleyerek,
böylece, onlara, 70 000 ton alım yapmalarına imkân sağladık. Tabiî, gönül daha
fazlasını istiyor; ama, imkân yok. Anadolu tabiriyle, delik büyük, yama küçük
geliyor. Kaynaklar bulundukça, bunlar daha sağlıklı durumlara gelecek.
Bir başka konu, organize
sanayi bölgeleri.
Değerli arkadaşlar,
çarpık yapılaşmayı önlemek için, organize sanayi bölgelerine fevkalade önem
veriyoruz. Onun hemen yanı başında, küçük sanayi sitelerine önem veriyoruz ve
bunların üstyapılarını büyük desteklerle tamamlamaya çalışıyoruz. Faizleri,
gelişmekte olan bölgelerde yüzde 2'ye, normal bölgelerde yüzde 7'ye, gelişmiş
bölgelerde yüzde 10'a düşürdük ve böylece, yıllardır sürüncemede kalan organize
sanayi bölgelerini bitirmeye nakit ve vakit olarak iyice yaklaşmış olanlara
öncelik tanımak şartıyla, 76 adet organize sanayi bölgesi altyapı inşaatı
tamamlanmıştır; 84 313 işyerinden oluşan 372 adet küçük sanayi sitesinin de
üstyapısı ve altyapı inşaatı tamamlanmıştır. Tam olarak üretime geçildiğinde
toplam 1 500 000 vatandaşımıza istihdam sağlanmış olacaktır.
2004 yılı yatırım
programında, 18 369 hektar büyüklüğünde 99 adet organize sanayi bölgesi ve 11
805 işyerinden müteşekkil 87 adet küçük sanayi sitesi projesi yer almaktadır ve
hızla bitirilmesine devam edilmektedir.
Ayrıca, bu konulardaki
çalışmalarımız, OECD ve Avrupa Birliği tarafından dikkatle incelendiğinden,
dünyada birincisi İtalya'nın Bolonya şehrinde düzenlenen OECD Bakanlar
Toplantısı, haziran ayı içinde, bildiğiniz gibi, ülkemizde yapılmış ve büyük
bir başarı sağlanmıştır. OECD'nin yayımladığı Türkiye ekonomisi, Avrupa Birliği
İlerleme Raporunda da etkisini göstermiş ve Türkiye hakkında, hakikaten,
sitayişle bahsedilen bir önemli rapor dünyaya yayımlanmıştır. Dolayısıyla,
İlerleme Raporunda, Sanayi Bakanlığının çalışmaları, tüketici ve rekabeti
koruma çalışmaları, küçük ve orta işletmelerle ilgili çalışmalar, sanayi
stratejisi ve KOBİ stratejileri, planımız, takdirle ele alınmış; ayrıca,
serbest piyasada olmazsa olmaz kuruluşlar olan Patent Enstitümüzdeki gelişmeler
ve Rekabet Kurumu, Standartlar Enstitüsü, akreditasyon kurumlarının yeniden
yapılandırılması ve çalışmaları, bu İlerleme Raporunda takdir edilmiştir.
Manisa Milletvekili Sayın
Hasan Ören kardeşimizin, organize sanayi bölgesiyle ilgili bir hususu daha
vardı; kendisine yazılı da bilgi verebiliriz; ama, kısaca... Manisa-Akhisar
Organize Sanayi Bölgesi, 132 hektar olarak devam etmektedir. Altyapı fizikî
gerçekleşme yüzde 70'e ulaşmıştır. 7 trilyon 173 milyar lira ödenek tahsis
edilmiş ve kullanılmıştır. Manisa-Turgutlu OSB de 162 hektar alandı; yüzde 60
gerçekleşme var. 2004 yılı ödeneği 348 milyardan sene içerisinde verilen
eködeneklerle 1 trilyon 500 milyar liraya çıkarılmıştır, 2005 yılında
tamamlanacaktır.
Değerli arkadaşlar, vakit
daraldı; ama, Başkanımız izin verirse, şeker fabrikalarımız hakkında çok kısa
bir bilgi vermek istiyorum.
Özelleştirme, Türkiye'nin
önünde önemli bir sorun; ama, bugüne kadar, biz iktidar olana kadar, maalesef,
özelleştirmeye yeterli önem verilmediği anlaşılıyor. Daha doğrusu, KİT'lerden
sorumlu olan bakan arkadaşlar, zannediyorum, sorumluluktan kurtulmak için
özelleştirme havuzuna atmışlar...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
mikrofonu açıyorum; buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - ...ama, özelleştirme havuzunda, bunlar, iyice verimsiz,
çalışamaz, çöker duruma gelmiş. Şimdi, biz, yeni bir model uyguluyoruz; önce
güzelleştirelim, sonra özelleştirelim. Şimdi burada takdir edilmese bile, ileri
yıllarda ve inanıyorum ki, vaka metoduyla çalışan üniversitelerde bile şeker
fabrikalarının kurtuluşu bir model olarak incelenecektir. Bugün, şeker
fabrikaları zarardan kurtarılmıştır, Hazineye yük olmaktan kurtarılmıştır.
Yeterince işe göre adam sistemi uygulanmış, 1 000'in üzerinde kişi herhangi bir
çekişme, huzursuzluk ortamı olmadan ya emekliye sevk edilmiş ya işten
ayrılmışlardır ve verimli bir şekilde çalışılmaktadır, iki senede 700 trilyon
liranın üzerinde kâra geçmiştir ve aktif çalışma durumu elde edilen işletmeler
Özelleştirmeye devredilerek, özelleştirme hareketi başlatılmıştır. Şu anda
rahatsız edecek... Tabiî, kampanya döneminde bir yıllık şekeri imal
ediyorsunuz. Geçen gün, bir arkadaş şeker stoku varmış diye sorduğu için
söylüyorum. Arkadaşlar, kampanya bitiyor bu ayın sonuna doğru veya ocak ayında
bitecek, bilemediniz şubatta bitecek. Dolayısıyla, bir yıl, biz, o şekeri
satacağız. Tabiî, şu anda, üretilen, stoka giriyor. Dolayısıyla, yılsonu hesabı
olarak yaparsak, elimizde (A) kotası, (B) kotası ve (C) kotası olarak,
özellikle ihraç etmek mecburiyetinde kalacağımız ve fiyat farkını Hazineye yük
olarak yükleyeceğimiz herhangi bir durum yoktur.
Ayrıca, tabiî ki,
fabrikanın işleyeceği kotalar adil olarak dağıtılmaya çalışılıyor, mısırdan
elde edilen nişasta bazlı şeker dikkate alınıyor; ama, neticede, pancar
üreticilerine alternatif ekim, yol gösterdiğimizde -mısır, ayçiçeği, kanola,
soya gibi; ki, bunlar da ithal ediliyordu, döviz kaybımız oluyordu, tarlalar
boş, sular boşa akıyordu; dolayısıyla, şimdi onlar ekildiği için- kendiliğinden
pancar dengeleri sağlandı. Bugün üretilen pancar, ancak Türkiye'nin şekerini
karşılayacak seviyelerdedir. Dolayısıyla, ekstra kısıtlama getirilmemektedir.
Bu dengeleri alternatif ürün sistemiyle karşılamaktayız.
Değerli arkadaşlar,
vaktinizi daha fazla almak istemiyorum. Sualler olursa, yeniden
cevaplandırırım.
Ben ve değerli bürokrat
arkadaşlarım, bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşlarımızla beraber, bize verilen
emaneti en iyi şekilde koruyarak, çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bütçeye
yaptığınız katkılardan dolayı teşekkür ediyorum ve bütçemizin onayını
takdirlerinize arz ediyorum.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Sayın Bakan, şu anda çoğunluktayız; bütçenizi her an reddedebiliriz.
BAŞKAN - Aleyhte söz
isteği var.
İzmir Milletvekili Sayın
Hakkı Ülkü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı bütçe görüşmeleri
çerçevesinde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi hakkında görüşlerimi
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
elbette, sanayi, bir ülkenin kalkınmasında en temel faktördür. Sanayii olmayan
ülkelerin içinde bulunduğu durum bellidir. Sanayi ve teknoloji üretmeyen
ülkelerin yoksulluktan kurtulmaları da mümkün değildir. Öteden beri,
kuzey-güney ülkeleri diye dünyadaki sanayileşmiş ve sanayileşmemiş ülkeleri
ayırırken, onların yaşam biçimlerinin bile üretime ne kadar dayalı olduğunu
görmekteyiz, yaşamaktayız. Artık, kuzey diye nitelenen ülkelerin birçoğunun
bilgi toplumu yaratma çabasında olduğunu, bunun için de ellerindeki kirletici
sanayileri bizim gibi ülkelere gönderdiğini ve bizim gibi ülkelerin de, âdeta
teknoloji çöplüğü olduğunu söylemek çok abartılı olmasa gerek.
Elbette, insan ile doğa
arasında denge kurmak, doğal kaynakları tüketmeden gelecek nesillerin
ihtiyaçlarının karşılanmasına imkân vermek, bugünün ve geleceğin yaşamını ve
kalkınmasını programlamak, sürdürülebilir kalkınma diye tariflenir; ama,
çevresel sorunların da gözardı edilmemesi gerekir.
Biraz önce, Sayın
Bakanımızın ar-ge için söylemiş olduğu sözlerin ilerisi için umut olduğunu görmekten,
gerçekten, sevinç duydum. Ar-ge Türkiye'de yeteri kadar önemsenmediğinden,
hiçbir bakanlıkta, hatta hükümetlerimizde yeteri kadar pay ayrılmadığını, o
nedenle de araştırmaların her zaman güdük kaldığını görmekteyiz.
Halk Bankasıyla ilgili
söylenenlere katılmak mümkün değil. Halk Bankası, küçük ve orta ölçekli
işletmeleri desteklemek yerine, başka işlerle uğraşıyor, başka işlerle meşgul
oluyor. Bu da, küçük ve orta ölçekli işletmelere yeteri kadar kaynak
ayrılmadığını beraberinde getiriyor.
Organize sanayi
bölgelerine yeteri kadar talep yok. 99 organize sanayi bölgesi olduğu
söyleniyor; ama, bunların birçoğunun atıl olduğu söylenebilir.
Bu arada, işsizliğin de
arttığını söylemeden geçmemek lazım. İşsizlik sigortası adı altında bir yasa
çıkarıldı; ama, işsizlik sigortasında toplanan 12-13 katrilyon liranın nerelere
harcandığını doğrusu merak ediyoruz; ama, işsizlik sigortasında harcanmadığını
da biliyoruz.
Bu söylediklerimin
ötesinde, çevre sorunlarımız var. Ben, biraz çevre sorunları üzerinde durmak
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çevrenin, günümüzün en önemli sorunlarından birisi olduğunu
hepimiz biliyoruz, kanıksıyoruz. Çevrenin sorumsuz kullanılması nedeniyle hava,
su, toprak alabildiğine kirleniyor, zaman içerisinde kirlilik çoğalarak
artıyor, bitki ve hayvan türleri giderek yok oluyor, en azından azalıyor. Ozon
tabakası delindi, doğal denge de bozuldu ve şimdi de çareler aranıyor. Küresel
ısınma nedeniyle iklim değişiklikleri yaşamımızı tehdit ediyor. Çarpık
kentleşmenin neden olduğu gürültü kirliliği insan sağlığını olumsuz etkiliyor.
Rio'da, Kyoto'da ve buna benzer başka bazı ulus kentlerinde birtakım yasalar
çıkarılmakta; ama, uygulanma alanı, pratikte, genel olarak gelişmiş ülkelerde
olmakta, azgelişmiş ülkeler de çöplük olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çevre kirliliği, özünde insan kirliliğidir. Toprak, hava, su,
bitki, hayvan ve insanıyla doğa, sonsuz bir çeşitlilik içinde. Tüm bu zenginlik
ve çeşitlilik hor bir şekilde kullanıldığından, yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya. Hem doğa hem insan aynı temel çelişkiyle yüz yüze. Zenginlik içinde
yokluk, güzellik içinde çirkinlik denilebilir buna. Her yıl ortalama 11 000 000
çocuk, sadece hava kirliliği nedeniyle ölmekte, 1 milyardan fazla insan da temiz
sudan mahrum bulunmaktadır.
Bu, bir kader olmamalı.
Bunu değiştirmek de bizim elimizde. O nedenle, çevre sorunlarıyla ilgilenmek de
politik bir sorumluluk getiriyor. Bakın, çölleşmenin pençesindeki bir
Türkiye'de yaşıyoruz. Su ve rüzgâr erozyonu çok fazla. Tarım alanları giderek
erozyonun etkisiyle yok olmakta. Bu da, arazisini terk eden insanların büyük
kentlere göç etmesine neden olmakta; o da, beraberinde çarpık kentleşmeyi
oluşturmaktadır. İnsan kirliliği işte bu şekilde başgöstermektedir.
Denizlerimizde kirlilik
artıyor.
Değerli arkadaşlar,
İskenderun'da, Ulla isimli bir geminin, tehlikeli atık barındırdığından, Basel
Sözleşmesi gereğince İspanya'ya geri gönderilmesi istendi; ancak, yapılan
yazışmalar pek bir işe yaramadı. Sonuçta, tehlikeli atıklar gemiyle beraber
denize gömüldü. Şimdi, bilim adamlarının dediğine göre, bu atıkların
temizlenebilmesi için yetmiş seksen yıl geçmesi gerek. Karadeniz kıyısındaki
varillerden ses yok; hepsi birer bomba.
İspanyollar, 2001-2002
yıllarında, Erika ve Prestige isimli petrol tankerlerinin yaratmış olduğu 300
kilometrelik bir kıyı şeridinin kirliliğini yaşadıktan sonra, konu Avrupa
Birliğine ve Uluslararası Denizcilik Örgütüne yansımış; bunların hareketi
sonucunda Avrupa Birliği de tek cidarlı tankerlerin tasfiyesine karar
vermiştir. Beş yıla kadar, sayıları yaklaşık 2 000 olan bu tankerler
sökülecektir. Bunların birçoğu da, Aliağa'daki gemi söküm tesislerinde
sökülecektir. Gemi söküm alanında kızak sistemi olmadığından, asbest ve diğer
kirleticiler yüzünden o yöre bir kez daha kirlenecektir. Zaten, yörede kirlilik
yükü alabildiğine artmış; hava kirliliğine bir de deniz kirliliği eklendiğinde,
tehlikeyi varın siz tahmin edin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; nehirlerimiz için de durum pek iç açıcı değildir. Kendi
yöremizdeki Gediz Nehrinde oluşan ağır metaller, nehrin, artık, bırakın tarla
sulamayı, girilebilir olmaktan çıktığını göstermektedir. Her ne kadar, bununla
ilgili bir kurul kurulmuşsa da İzmir Çevre İl Örgütünde, ne yazık ki, onlar da
işlevini gerektiği kadar yerine getirememektedir. Ayrıca, yine Menderes'le
ilgili aynı şeyler söylenebilir. Menderes Nehrinin bulunduğu çevrede, bir türlü
yapılmayan, yapılmasına gayret sarf edilmeyen Beydağ Barajı nedeniyle su
kıtlığı başlamış, toprak da giderek çoraklaşmıştır. Tabiî, bu da, kuyuların
fazlaca açılmasını. o arada enerjinin fazlaca tüketilmesini beraberinde
getirmiştir.
Enerji deyince, tabiî, bu
arada, akla nükleer enerji geliyor. İlginçtir, her hükümet, işbaşına
geldiğinde, hemen kısa bir süre sonra, nükleer santral kurma hevesine
kapılmaktadır. Dünyada terk edilmiş, tehlikeli olan bu santralların niçin
ısrarla kurulmak istendiğini anlamak güç. Avrupa ve Amerika'da, bunlar birer
birer kapatılıyor. Mesela, Almanya'da, kömür santralları ve nükleer santrallar
hükümet kararlarıyla kapatılıyor, onun yerine rüzgâr santralları kuruluyor.
Aynı Almanya, Kolombiya'daki alacaklarına karşılık kömür temin ederek,
Türkiye'de kömür santralı kuruyor, sonra da "AB kriterlerine uyum"
diyorlar. Bu, bir çifte standarttır. Bu, çocuğa "içki içme oğlum"
deyip, onun yerine uyuşturucu madde vermeye benziyor. Bunlara, bir de, ülke
olarak karşı durursan, küresel saldırıyla karşı karşıya kalırsın ve tahkim
yasasını gündeme getirirler.
Ağdalı dille
"nükleer reaktörler" gibi deyimler bularak ülkemizde bu tip
santralları uygun görmek, rüzgârı, güneşi, jeotermali, hidroelektrik
santralları ve buna benzer yenilenebilir teknolojileri gözardı etmek demektir.
O nedenle, bunlara doğru yönelmek gerekir diye düşünüyorum. Jeotermal zenginlik
bakımından dünyada beşinci olan ülkemiz, ne yazık ki, bundan yeteri kadar
yararlanamıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer, ülkemiz atlasını önümüze koyup nasıl bir çevre istiyoruz
diye düşünürsek, cevabını da çabuk buluruz. Rüzgârı bol, güneşi yılın her günü
olan, dört mevsimi yaşayan ülkemizin hidroelektrik santrallarının yapılması
için yeteri kadar çıkaracağımız sıcak suyla hem enerji hem de ısınma
ihtiyacımız karşılanacak ve bu potansiyellerimiz harekete geçecektir.
Ben, aynı zamanda, Eurosolar
üyesiyim. Bu nedenle, güneş enerjisinin de faydalı olduğuna inanmaktayım.
Dolayısıyla, Allah'ın rüzgârını, Allah'ın güneşini parasız olarak kullanmak
varken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ülkü,
lütfen, tamamlayın.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
...doğalgazın ülkemizde
ısrarla kullanılmasının nedenini de anlayamıyorum, anlamakta güçlük çekiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; müsaade ederseniz, Anayasanın 56 ncı maddesini hatırlatmak
istiyorum. Der ki Anayasanın 56 ncı maddesi: "Herkes, sağlıklı ve dengeli
bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." Aynı zamanda, insan hakları alanında
da önemli bir kriterdir bu; ama, bir başka kriter daha vardır; o da, yine insan
hakları çerçevesinde düşünüldüğünde, yargılama hakkıdır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bu dönem 110 milletvekili için 191 adet dosya vardır. Dosyası
olanlardan birisi de benim. Üstelik de, bu dosyayla ilgili olarak yargılanan
arkadaşlarımızın hepsi beraat etmiştir. Davanın içeriği de, benim kurmuş
olduğum akaryakıt istasyonundan belediyenin araçlarına akaryakıt almaktır.
Zaten, bu istasyonu ben o nedenle kurdum ve o nedenle de yargılanıyorum.
Arkadaşlarım beraat etti, ben duruyorum.
Şimdi ben diyorum ki
değerli milletvekilleri, yargılanma hakkımı kullanmak istiyorum, yargılanmak
istiyorum, buna engel olmamalısınız, olmamalısınız. AKP'li milletvekilleri,
özellikle sizlere sesleniyorum. Vallahi, siz kendiniz için ne yaparsanız yapın;
ama, benim dokunulmazlığımı kaldırın ve bir daha bu konuyu gündeme getirmemizi
sağlamayın lütfen. Siz rahat olun, sizin dokunulmazlıklarınız varsın dursun,
yaftalarınız da dursun; ama, bırakın, biz yargılanmak istiyoruz. Ben bu hakkımı
kullanmak istiyorum; tüm ülkeye de sizleri şikâyet ediyorum.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Ülkü.
Sayın milletvekilleri,
altıncı turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Soru sorma süresi 10
dakika, cevap verme süresi de 10 dakika; ama, eğer cevap verme süresi 10
dakikadan önce biterse, sırada olan arkadaşlarımız haklarını kullanacaklar.
Yalnız, burada, söz
isteyen arkadaşlarımız ekranda görünüyor. Sayın Ahmet Işık'tan sonra Sayın
Daloğlu söz istemişti. Bu arada ekranda bir karışıklık oldu, iki kez
Daloğlu'nun ismi silindi. Bu durum Başkanlık Divanımızca tespit edildi.
Dolayısıyla, Sayın Işık'tan sonra Daloğlu'nun hakkı bakidir. Bazen, ne var ki,
teknolojinin böyle sıkıntıları oluyor.
Şimdi, Başkanlık
Divanındaki değerli arkadaşlarımızın tespit ettiği; ama, bugün, şu andaki
ekranda olmayan sıra şu: Sayın Osman Kaptan, Sayın Mehmet Vedat Melik, Sayın
Ahmet Işık, Sayın Mücahit Daloğlu, Sayın İrfan Yazıcıoğlu, Sayın Mustafa
Gazalcı, Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu, Sayın Engin Altay. Tabiî, zamana göre bunu
belirleyeceğiz.
Şimdi, ilk sırada söz
isteği olan Sayın Kaptan'a söz veriyorum.
Buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, benim, önce, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanına bir sorum var.
Sayın Bakan "esnaf, rejimimizin teminatıdır" dediniz; ancak, Sayın
Bakan, Anayasamızın 173 üncü maddesi de "devlet, esnaf ve sanatkârı
koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" derken, bırakın esnafı korumayı,
biliyorsunuz, özellikle kamyoncu esnafımız, nakliyeci esnafımız bitirilmek
üzeredir; esnaf tüccar yapılmak üzeredir. 4925 sayılı Karayolları Taşıma Kanunu
ve ona bağlı yönetmelik 495 adet kamyoncular kooperatifini de yok etmektedir.
Kooperatiflere sahip çıkmak, küçük esnafa sahip çıkmak, Sayın Bakan, sizin
göreviniz değil mi? Niye, kamyoncu, nakliyeci esnafına ve niye, kamyoncu
kooperatifçilerine sahip çıkmıyorsunuz?
Sayın Millî Savunma
Bakanına sorularım var:
1- Sayın Bakan, basında
yer alan Gölbaşı Özel kuvvetler komutanlık Binası ihalesiyle ilgili olarak, o
dönemde bakanlık yapmış kişilerin de siyasî sorumluluğu yok mudur?
2- Ege'deki bazı ada,
adacık ve kayacıklara Yunan Bayrağı dikildiği yönünde basında haberler
çıkmaktadır. Bu adacık ve kayacıklar Bodrum'a çok yakındır, Kardak'a yakın
yerlerdir. Bu haberler doğru mudur?
Bu konuda Genelkurmay
Başkanlığımız, Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız ve Millî Savunma Bakanlığımız ne
yapmıştır?
3- 3 Ekim 2005 tarihine
kadar Kıbrıs sorununa çözüm bulunmazsa, AB ile Türkiye müzakerelere
başlayamayacaktır. Bu durumda, eğer, Türkiye, Güney Kıbrıs'ı tanıma durumunda
kalırsa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin durumu ne olacaktır?
Güney Kıbrıs, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprakları üzerinde hak iddia ettiği gibi, buradaki
askerlerimizin geri çekilmesini istemeyecek midir? Böyle bir gelişme halinde
Türkiye'nin tutumu ne olacaktır? Her konuda "stratejik plan" diyen
hükümet, Kıbrıs'ın, savunmamız için stratejik önemini, önceliğini saptamış
mıdır, planlamış mıdır?
Son soru; dördüncü
soru...
BAŞKAN- Sayın Kaptan,
bütün arkadaşların hakkını alıyorsunuz.
OSMAN KAPTAN (Antalya)-
Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN- Çok kısa...
OSMAN KAPTAN (Antalya)-
Yerel seçimlerin hemen öncesinde, bedelli askerlik bekleyen yaklaşık 400 000'in
üzerindeki gencimize Sayın Başbakan "askerlik şubelerine başvurun"
dedi. Seçim sonu "bedelli askerlik yok" denildi. Bu başvuran
gençlerimizden bir kısmı da, asker
kaçağı olarak askerliğe alındılar.
Şimdi, Sayın Bakan,
Başbakan bu türlü kararları alırken, sizinle, Genelkurmayla görüşmüyor mu? Bu
gençlere önce ümit verilmesini, sonra da hayal kırıklığına itilmesini nasıl
açıklarsınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptan.
İkinci soru, Sayın Vedat
Melik Beyin.
Buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımıza
iki soru yöneltmek istiyorum.
Birinci sorum: Güneydoğu
Anadolu Projesiyle Şanlıurfa'da sanayi büyük bir gelişme göstermiştir. Birinci
organize sanayi bölgesine yatırım yapmak isteyen müteşebbis müracaatlarında
artma yaşanmasından dolayı, sanayi parsellerinin tamamı yatırımcılara tahsis
edilmiştir. İlimizde yatırım yapmak isteyenlerin yoğun taleplerinin devam
etmesi ve birinci organize sanayi bölgesinde yer kalmaması nedeniyle ikinci
organize sanayi bölgesinde çalışmalara başlanılmıştır. İkinci organize sanayi
bölgesiyle de ilgili her türlü teknik çalışma şu anda bitirilmiştir. 11 860
dönümlük araziye kurulacak olan Şanlıurfa ikinci organize sanayi bölgesinin
yüzde 12,5'lik kısmına tekabül eden 1 482 dönümlük özel mülkiyetin satın
alınması veya kamulaştırılması gerekmektedir.
5084 sayılı Yasayla
sanayiciye bedelsiz arsa tahsisi öngörülmesi nedeniyle müteşebbisten istenmeyen
kamulaştırma bedeli için 9 trilyon ödenek aktarılması gerekmektedir. Bu ödenek
ne zaman aktarılacaktır?
İkinci sorum: 4572 sayılı
Yasa çerçevesinde Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan bugüne kadar 16 adet
tarım satış kooperatifi birliği yararlandırılmıştır. Bunların bazılarının
borçları ertelenmiş, bazılarının da borçlarının bir kısmı affedilmiştir. Bu
anlamda, 2001 yılında kurulmuş olan GAP Tarım Satış Kooperatifleri Birliği
neden yararlandırılmamıştır veya neden Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonunun
kapsamına alınmamıştır?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Melik.
Sayın Ahmet Işık,
buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla, iki
bakanımıza da soru tevcih etmek istiyorum.
Birinci sorum, bedelli
askerlikle ilgili; yine, aynı şekilde, AB'den alınan müzakere tarihiyle
kamuoyunda bir beklenti var ya da konuya muhatap insanların, uzun ya da orta
vadede ansızın böyle bir gündem oluşacağı noktasında beklentileri mevcuttur. Bu
durum ise, konuya muhatap insanları belli sıkıntıya sokmakta. Bu süreç, Türk
Silahlı Kuvvetlerimizi de etkileyebilir. Buna yönelik, Sayın Bakanlığın
değerlendirmesini almak istiyorum.
Diğer sorum Sayın
Coşkun'a. 5084 sayılı Teşvik Yasasında görülen birkısım aksaklıkların yeni bir
düzenlemeyle giderilme çalışmaları olduğunu biliyoruz. Maalesef, Konya İlimiz,
56 dolarlık farktan dolayı yasadan yararlanamamıştır. Yeni düzenlemeyle ilgili
olarak, kısmen de olsa, Sayın Bakanın bize açıklamada bulunması mümkün müdür?
Diğer bir sorum da şudur:
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının teknoloji geliştirme bölgeleri kapsamında kaç
şehirde ve hangi şehirlerde teknoloji geliştirme bölgeleri kurulmuştur? Yeni
teknoloji geliştirme bölgelerine yönelik talepler var mıdır? Varsa, bu
taleplere karşı, Bakanlığın yaklaşımı nedir?
Son sorum şudur:
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 4822 sayılı Yasayla değişiklik geçirerek,
14.6.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Akabinde, 17 adet temel konuda
yönetmelik yayımlanarak uygulamaya konulmuştur. Gerek uygulamada karşılaşılan
sorunlar gerekse AB mevzuatına yönelik gelişmeler dikkate alınarak, bu
yönetmeliklerin bir kısmında da değişiklikler meydana getirilmiştir. Tüm bu
düzenlemelerden sonra, tüketici şikâyetlerindeki istatistikî sonuçlar nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Daloğlu, buyurun.
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
-Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Millî Savunma Bakanıma
bazı sorularım olacaktır.
Değerli Bakanım, Millî
Savunma Bakanlığına ve Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı bazı taşınmazlarla
ilgili olarak bilgilerinizi almak istiyoruz.
Örneğin, Erzurum'da,
Atatürk'ün yaşıyla mütenasip olan Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi, Erzurum
Lisesiyle aynı mimarîyi paylaşıyor. Bu Hastanemiz, eskiden şehir küçüktü,
şehrin merkezindeydi, sonra, daha büyük, daha modern hastane yapıldı ve şehrin
dışına taşındı. Burası, bu eğitim kurumuna; yine, karşısındaki eski Ordu Pazarı,
Numune Hastanesine devredilemez mi? Yine, levazım birliği olarak kullanılan,
Taş Han dediğimiz bir yer var. Yani, buralar, şehrin içerisinde atıl kalmış
kurumlardır. Trafiği aksatan, ticarî hayatı da, turizm hayatını da olumsuz
etkileyen bazı birimlerin, anlaşma yapılarak, ilgili kurumlara devrinin
yapılması noktasında bir çalışmanız var mı? Bunu arz etmek istiyorum.
Bir de, burada,
zatıâliniz, bize dağıtmış olduğunuz metinde "savunma alanında
ihtiyaçlarımızı büyük fedakârlıklara katlanarak karşılayan ve askerine
'Mehmetçik' ismini vererek, askeri kendisiyle özdeşleştiren Büyük Türk
Milletinin temsilcileri olarak" diye ifade buyuruyorsunuz.
Şimdi, bu temsilcilerin
evlatları Mehmetçiklerimiz, aynı zamanda, orduevlerinde de hizmet veriyorlar.
Acaba, bu orduevlerimiz, yine, Silahlı Kuvvetlerin belirleyeceği prensipler,
kıstaslar ölçüsünde, halkın hizmetine açılamaz mı? Bu konuda bir çalışmanız var
mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Daloğlu.
Süre, maalesef,
tamamlandı, yeni bir soru soracak kadar süremiz yok.
Cevaplara geçiyoruz.
İlkönce Sayın Millî
Savunma Bakanımız cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, Sayın Osman Kaptan'ın
"Gölbaşı Özel Kuvvetler Komutanlığı tesisleri inşaatıyla ilgili tahkikatta
siyasîlerin sorumluluğu yok mu" diye bir sorusu var.
Siyasîlerin sorumluluğu,
elbet, Meclis tarafından tayin edilecek bir husustur, onun takdiri sizlere
aittir.
Kıbrıs'la ilgili sorunuz,
zannediyorum, Dışişleri Bakanının daha iyi cevap verebileceği bir konu.
Ege'deki meseleye yazılı
cevap vereyim ki, bir yanlış yapmayalım.
Şimdi, Sayın Işık ile
Sayın Kaptan'ın müşterek bir soruları var; o da, bedelli askerlik.
Seçimler öncesinde, yerel
seçimler öncesinde bazı beyanların olduğu doğrudur. Ancak, bu beyanlar, Sayın
Başbakan tarafından, zannediyorum, şunu aydınlatmak için yapılmıştır: Herkes,
bedelli askerliğin olabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir kanunun
geçmesi gerektiğini zannediyor. Kanun çıkarırsanız, tabiî, onun şartları
ayrıdır. Ancak, bugün, 1111 sayılı Askerlik Kanununun 11 inci maddesi bedelli
askerliği düzenlemiştir; yani, bedelli askerlik, mevzuatımızda vardır; Sayın
Başbakanın ifadesi de budur. 11 inci maddenin gerçekleşebilmesi için en önemli
şart, celbin ve bakaya olanların da müracaatının, Genelkurmay tarafından tespit
edilen o dönem için celp edilecek sayının üzerinde olmasıdır. Şimdi, Sayın
Başbakanın ifade ettiği budur. Genelkurmay Başkanlığımızın da her zaman ifade
ettiği şu ki, bu kanunun uygulanmasına imkân verecek ölçüde bir celbe hiçbir
zaman ulaşılmamıştır. Diğer gerekçeleri de ayrı. Ancak, bu maddenin
uygulanabilmesi için, celbin ve bakayaların da müracaatının Genelkurmayın
beklentisinin üzerine çıkması ilk şarttır; bu belirtilmiştir. Bugün, bu madde
halen yürürlüktedir.
Diğer sorulara yazılı
olarak cevap vereceğim.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Şimdi, diğer soruları
Sayın Ticaret Bakanımız cevaplandıracak.
Buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sanayi ve Ticaret efendim.
Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Antalya Milletvekili
Sayın Osman Kaptan arkadaşımız, Karayolu Taşıma Kanunu ve Yönetmeliği
değişikliği sonrasında kamyoncu esnafın sıkıntısını dile getirdiği konuyu Plan
ve Bütçe Komisyonunda da çok sarih bir biçimde dile getirmişti; kendisine
yazılı cevap verdik, tekrar, tatmin olmazsa, veririz.
Özet olarak söyleyecek
olursak, Ulaştırma Bakanlığı, Avrupa Birliği standartlarına uygun olarak,
yönetmelikte değişiklik yapmıştır. 12 nci madde uyarınca bu sıkıntı
doğmaktadır.
Bakanlığımız bu konuyu
hukukî yönden incelemiş, Ulaştırma Bakanlığına yaptığı müracaat neticesinde
yönetmelik değiştirilmiştir; ancak, hâlâ, esnaf, tüccar olmaktan kurtulamadığı
için, huzursuzluk devam ediyor. Bakanlık olarak, bu konuyu takip ediyoruz.
Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Melik, GAP Birlik, 4572 sayılı, 2000 yılında çıkarılan ve Dünya
Bankasıyla mutabık kalınan programa girmeyen birliklerdendir. DFİF kredileri,
yeniden yapılandırma kapsamındaki birliklere uygulanabilmektedir.
Şanlıurfa, hakikaten,
talep bakımından, bedelsiz arsa tahsisi bakımından, Türkiye'de 1 inci sırada;
büyük bir patlama gösterdi. Birinci organize sanayi bölgesi tamamen tahsisle
bitti; ikinci organize sanayi bölgesi, revize yatırımdan, 2004 yılında programa
alındı ve istihkak aktarıldı. İhtiyaç duyulan ödenek için de Devlet Planlama
Teşkilatına yazıldı. 2005 yılında tamamlanması için gayret sarf edilecektir.
Bir an önce bitmesini biz de arzu ediyoruz.
Sayın Ahmet Işık, teknoloji
geliştirme bölgeleri -arz ettim; ama, herhalde dikkatinizden kaçtı- 16
üniversiteyle yapılmış durumda, 4 üniversitenin müracaatı da inceleniyor.
Tabiî, bu, sadece üniversite kapsamında değil, üniversite-sanayi işbirliği
kapsamında yapılmaktadır ve birçok teşvikler vardır; 10 yıla kadar vergi
muafiyetleri vardır. Liste elimde -isterseniz, vakit almayalım- şehir şehir,
bunu, size, yazılı olarak takdim ederim.
Bana iletilen sualler de
bunlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sanayi ve
Ticaret Bakanımız Sayın Coşkun sorulara cevap vermişlerdir; teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Daha süre var Sayın Başkan.
BAŞKAN - 4 dakikamız var.
Bu sebeple, önce Sayın
Yazıcoğlu'na, sonra da Sayın Gazalcı'ya söz vereceğim.
Buyurun Sayın Yazıcıoğlu.
İRFAN RIZA YAZICIOĞLU
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
İlk sorum, Sayın Millî
Savunma Bakanımıza. Az önce, bedelli askerlikle ilgili arkadaşlarımız da
sordular 25 yaşını doldurmuş, iş kurmuş, iş sahibi olmuş, evlenmiş gençlerimize
bu imkân sağlanacak mı? Yine, aynı zamanda, Bedelli Askerlik Yasasında bir
değişiklik yapılarak, bu süre iki veya üç yıla bölünebilir mi?
Diğer sorum, Sayın Sanayi
ve Ticaret Bakanımıza. Kalkınmada öncelikli illerde yatırımları teşvik etmek
için 5084 sayılı bir yasa çıkardık. Bu yasanın, bazı illerimize uygun
olmadığına dair görüşler geliyor. Olağanüstü hal yaşamış Diyarbakır gibi
illerimizde, bu yasada gerekli değişiklikler yapılarak, bu teşviki
hızlandırabilir miyiz ve bununla ilgili bir çalışma var mı?
Yine, 1997 yılında Diyarbakır'da
temeli atılmış üçüncü oto sanayi sitesiyle ilgili Sayın Sanayi ve Ticaret
Bakanımıza bir sorum olacak. 1997'de temeli atılmasına rağmen, halen sanayi
sitemiz yüzde 40'lar seviyesinde. 2006 yılına kadar Vakıflar Genel
Müdürlüğüyle, arazi tapusu olmadığı için bir sözleşme sağlandı. Şu anda bitimi
için 9 trilyon lira gerekiyor. 2006 yılına kadar üçüncü oto sanayi sitemizin
bitirilmesiyle ilgili gerekli ödenek sağlanacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz
Sayın Yazıcıoğlu.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI
(Denizli)- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sanayi Bakanımıza
sorularım:
1- Pamuk üreticisi
perişandır. Geçen yılkinin yarı fiyatına pamuğunu satmaktadır. Pamuk için 500
000 liralık bir prim beklentisi içindedir. Bu primi ne zaman açıklayacaksınız,
ne kadar açıklayacaksınız?
2- Esnaf, esnaf kefalet
kooperatiflerinde yüzde 25-30 faizle para kullanmaktadır. Enflasyonun yüzde 10,
hatta, altında olduğunu söylüyorsunuz. Nasıl, bu yüzde 30'luk faizle üretim
yapacaktır?
3- Denizli-Çardak Özdemir
Sabancı Organize Sanayi Bölgesi -TBMM'ye daha önce gelmişti- Afyon ve Uşak'a
yapılan teşvikten, indirimden yararlanacak mıdır?
Millî Savunma Bakanına
sorularım:
1- 17 Aralık 2004 AB
görüşmelerinde Genelkurmaydan kimi yetkililerin Başbakanı arayarak
"arkanızdayız" dediği, bunu yazan gazeteciye daha sonra yine
Genelkurmaydan bir yetkilinin "böyle bir şey yok" dediği basında
söylenmektedir. Bu ne derece doğrudur? Yani, Genelkurmay orada Başbakanla
görüşmüş müdür görüşmemiş midir?
2- ABD'nin Irak saldırısı
sırasında bizim ülkemizde Hükümetin Meclise getirmediği, Hükümet ile ABD
arasında İncirlik dahil başka alanları kullanma anlaşması yapılmış mıdır? Şu
anda bu anlaşma gereği Irak'a ABD için uçaklar kalkmakta mıdır ya da bu alanlar
kullanılmakta mıdır ABD tarafından?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederiz
Sayın Gazalcı.
Süremiz dolmuş olmakla
beraber 1 dakikamız var. Sayın bakanlarımıza biraz tolerans vereceğiz; cevap
vermek isterlerse, buyursunlar.
Sayın Sanayi ve Ticaret
Bakanımız öncelikle; buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın İrfan Yazıcıoğlu arkadaşımızın sualini
cevaplayayım.
Diyarbakır üçüncü oto
sanayi sitesi, 2006 yılına kadar -ödenek durumuna göre belki biraz taşabilir-
en geç de, 2006 yılı sonuna kadar bitirilecektir.
Esnaf kredileri hakkında
bilgi verdim; faizler yüzde 59'dan yüzde 25'e indi, yüzde 30 idi, yüzde 25'e
indi. Şimdi, enflasyon tekli rakamları bulduğuna göre, Halk Bankası ile Hazine,
Maliye Bakanlığı ve Bakanlığımız arasında görüşmeler devam ediyor; 10'lu
rakamlara indirmek için üzerinde çalışıyoruz.
Denizli Organize Sanayi
Bölgesi teşvik alanına girecek mi diye soruldu. Bu konuda bir şey söylemek
istemiyorum; Ahmet Işık kardeşimiz de sordu. Çalışmaları yeniden yapılıyor. Sadece,
geçenlerde, kişi başına düşen millî geliri 1 500 doların altında olan 36 ile
verilen teşvikler konusunda bazı tenkitler ve uygulama zorlukları olduğu için,
o uygulama zorluklarını giderirken, sadece kişi başına düşen dolar gelirine
göre değil, Devlet Planlama Teşkilatının çok kapsamlı yaptığı 58 kriterden
oluşan "sosyoekonomik gelişmişlik katsayısı" da esas alınarak
çalışmalar revize edilmektedir.
Onun için, şimdiden
açıklamam mümkün değil; yasa değişikliği olduğu için, önümüzdeki günlerde
açıklanacaktır.
Pamuk üreticilerine
ödenecek prim miktarı, kısa bir süre içerisinde Tarım Bakanlığımız
koordinatörlüğü altında gerçekleştirilecektir. Tarım Bakanımız da biraz önce
buradaydı. Tabiî, Hazine, Maliye... Malî bütçenin durumu dikkate alınarak, malî
disiplini sarsmadan bunun ödenmesi için gayret sarf ediliyor. Biz de, Bakanlık
olarak takip ediyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Bakan, bir de esnaf kefalet kooperatifleri var.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN - Sayın Millî
Savunma Bakanımızın cevabı var mı efendim?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, Sayın Yazıcıoğlu'nun ve Sayın
Gazalcı'nın ilave sordukları sorulara yazılı cevap vereceğiz efendim.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Soru-cevap faslı
tamamlanmıştır.
Sayın Ekmekcioğlu,
işaretinizi anlıyorum; ama, süreyi çok geçtik.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkanım, daha 1 dakika süre var.
BAŞKAN - Hayır, cihazdaki
bir eksiklik sebebiyle 2 dakika geç işletebildik; o bakımdan, bu gecikmeyi de
nazara aldım. İnşallah, başka bir zaman bunu değerlendiririz.
Altıncı turda gruplar ve
şahıslar adına konuşmalar yapıldı, soru-cevap işlemi tamamlandı.
Şimdi, bütçelerin
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Millî Savunma Bakanlığı
2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
09- MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI
1.- Millî Savunma Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama YTL
01 Genel Kamu Hizmetleri 49 000 000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 10 921 217 000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve
Sosyal Yardım Hizmetleri 6 850
000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı
2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı
2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Millî Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Millî Savunma Bakanlığı
2003 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 12 179
339 744 250 000
- Toplam Harcama : 8 841 295 793 450 000
- İptal Edilen Ödenek : 3 543 986
636 250 000
- Ödenek Dışı Harcama : 208 497
023 050 000
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar
Ger.
Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 2 554 337 600 000
- 1050 S.K.83 üncü Mad. ve Dış Proje
Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden : 3 337 672 398 900 000
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı
2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
19- SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama YTL
01 Genel Kamu Hizmetleri 8 503 900
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 669 400
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 271 805 300
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 12 400
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 146 668
370 000 000
- Toplam Harcama : 125 179 599 100 000
- İptal Edilen Ödenek : 17 720
472 400 000
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek
: 3.768.298.500 000
BAŞKAN- (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Millî Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2005 malî yılı bütçeleri
ile 2003 malî yılı kesinhesapları kabul edilmiştir; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
yedinci tura geçmeden önce birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.28
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 15.45
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
Şimdi, yedinci tur
görüşmelere başlayacağız.
Yedinci turda, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, Ulaştırma Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı bütçeleri yer
almaktadır.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe
Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve
Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879,
3/670) (S. Sayısı: 706, 707, 708,
709) (Devam)
C) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
a) TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
b) KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı
Kesinhesabı
D) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
a) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Denizcilik Müsteşarlığı
2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri,
13.12.2004 tarihli 31 inci Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların
gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20
dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.
Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen
sayın milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine kadar sorularını sorabilmeleri
için, şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra, ekrandaki söz isteme
butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp
sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.
Tur üzerindeki görüşmeler
bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre, sorularını yerlerinden
soracaklardır. Soru sorma işlemi, 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap
işlemi için de 10 dakikalık süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce
bitirildiği takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz
verilecektir.
Yüce Heyetinize saygıyla
sunulur.
Yedinci turda, grupları
ve şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini arz ediyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına; Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin 20 dakika, Ankara
Milletvekili Sayın Bayram Meral 15 dakika, Bursa Milletvekili Sayın Kemal
Demirel 10 dakika konuşacaklardır. AK Parti Grubu adına; Elazığ Milletvekili
Sayın Abdulbaki Türkoğlu 9 dakika, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Müfit Yetkin 9
dakika, Kastamonu Milletvekili Sayın Sinan Özkan 9 dakika, Erzurum Milletvekili
Sayın Mustafa Ilıcalı 9 dakika, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu 9
dakika süre kullanacaklardır.
Şahısları adına; lehinde;
Mardin Milletvekili Sayın Selahattin Dağ 10 dakika ve Batman Milletvekili Sayın
Mehmet Ali Suçin; aleyhinde; Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu 10 dakika ve Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Turan Tüysüz söz talebinde bulunmuşlardır.
Yedinci turda ilk söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin'e aittir.
Buyurun Sayın Ergin.
CHP GRUBU ADINA GÜROL
ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının 2005 yılı bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri ve Yüce Türk Ulusunu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Tarım Bakanımızın, tarım sorunlarına iyi niyetlerle çare bulmaya
çalıştığını, örneğin, hububat tohumu ve hayvan ıslahı konularında olumlu
gelişmeler de gerçekleştirdiğini biliyorum; ancak, sizler gibi ben de biliyorum
ki, Türk tarımının sorunları, Sayın Bakanın iyi niyet ve gayretiyle değil,
temel tercihlerinin tarım lehine değiştirilmesiyle, uluslararası kuruluşların
dayatmalarına ulusal bilinçle karşı çıkılmasıyla mümkün olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
tarım, ülkemiz için yaşamsal önemi olan bir sektördür; çünkü, ülkemizin üçte
1'i kırsal alanda yaşar, çalışan nüfusun üçte 1'i bu alanda çalışır ve tarım,
gayri safî ulusal gelirimize yüzde 11,6 gibi çok önemli sayılması gereken bir
katkıda bulunur; ama, hepsinden önemlisi, Türk çiftçisi, 70 000 000'luk
nüfusumuzu namerde muhtaç etmeden besler; ama, ne acı ki, çiftçinin durumundan
habersiz Sayın Başbakan, binbir kahra katlanarak, inanılmaz özveride bulunarak
Türkiye'yi besleyen bu insanlar durumlarından yakınınca "bu millet hep
sizi mi besleyecek" diye çıkışıyor. Türk çiftçisine minnettar olması
gerekenlerin, zavallı konuma düşürdükleri çiftçiyi azarlamasını, hayret,
şaşkınlık ve ibretle karşılıyorum. Çiftçiyi bu kadar aşağılamanın bir başka
örneğine cumhuriyet tarihinde rastlamak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, kim
ne derse desin, Türk tarımının temel sorunu, hak ettiği ölçüde destek
alamayışıdır. Bakınız, Avrupa Birliği, çiftçisinin gayri safî ulusal gelire
verdiği yüzde 2'lik katkı karşılığında gayri safî ulusal geliri, daha doğrusu
Avrupa Birliği bütçesinin 43 milyar euroluk kısmıyla ve gayri safî millî
gelirin yüzde 1,5'iyle onu destekliyor; yani, Avrupa Birliği çiftçisi, tarım
üreticisi olarak gayri safî millî gelire ne veriyorsa karşılığını alıyor.
Bize bakalım; gayri safî
millî gelire yüzde 11, 6 katkıda bulunan çiftçi, karşılığında binde 7 alıyor
değerli arkadaşlarım. Şimdi, hem aldığı düşük, hem verdiği yüksek; böyle olunca
görüyoruz ki, özellikle 2005 bütçesinde, cumhuriyet tarihinin tarıma en düşük
desteğin ayrıldığı bütçesinde, Türk çiftçisi, Avrupalı çiftçinin yaklaşık
onikide 1'i kadar destek alıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
bütçenin Türk çiftçisini desteklemediğinin bir başka örneği de toplam kamu
yatırımlarında tarım kesiminin payının -zaten çok düşük olan payının- 2004
yılında 2005 yılına göre daha yüksek oluşu, bu payın yüzde 9,1'den 8,1'e
inmesidir. Aynı şekilde, Türk tarımının en büyük sorunu olan topraklara su
götürülmemesi sorunu, büyük bütçelerle çözülmek gerekirken, sulama yetersizliği
çok önemli iken, bu bütçe, sulama yatırımlarına ayrılan payı da yüzde 6,9'dan
yüzde 6,1'e indirmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de 1998 yılında, daha altı yıl önce, tarım, gayrî safî millî gelirin
yüzde 6,9'u ile destekleniyordu; yani bugünkünün 10 katı destek vardı. Bugün 2
400 000 000 Amerikan Doları olan toplam tarım desteği 2 katından fazla olup, 5
200 000 000 Amerikan Doları idi; çünkü, o yıllarda, Türk çiftçisi, her türlü
girdi desteğiyle, elverişli kredi desteğiyle destekleniyor, doğrudan gelir
desteği gibi bir ucubeyi yaşamıyordu.
Türkiye'de tarımın
desteklenmediği gün gibi aşikârken, birkısım köşeyazarı ve ekonomistler yıllarca
tam aksi görüşü savunarak, yetersiz tarım desteklerinin daha da azaltılmasına
neden oldular ve ne garip bir durumdur ki, Sayın Tarım Bakanımız, Avrupa
Birliğinde çiftçi başına destek 304 dolar, hektar başına destek 730 dolar, buna
karşılık Türk çiftçisi başına destek 113 dolar, hektar başına destek 151 dolar
iken, hâlâ çiftçinin fazla desteklendiği gibi haksız görüşleri taşıyan ve
savunan, çiftçi ve tarım düşmanı kimliğiyle öne çıkan bir köşeyazarını yanına
alarak il il dolaşmıştır. Sayın Bakan, tarım desteklerine ilişkin iddialarının
tamamen gerçekdışı olduğu kanıtlanan, tarımla uzak yakın ilgisi olmayan bir
köşeyazarını yanında dolaştırmakla, bilmiyoruz Türk tarımı için ne gibi bir
yarar ummuştur!
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliği değerlendirme raporunu artık hepimiz biliyoruz. Orada ortaya
çıkan gerçek, Türk tarımının bugünkü yapısıyla, kısa bir dönemde, hiçbir
biçimde Avrupa Birliğine uyum sağlayamayacağı şeklindedir.
Bunun için ne yapmak
gerekir; yapılan hesaplar şunu gösteriyor, kabul ediniz, etmeyiniz: Siz, yılda
10 milyar doları tarıma, tarımın çağdaş tarıma gelişi için harcamazsanız, Türk
tarımını Avrupa Birliği tarımına hiçbir biçimde yaklaştıramazsınız. Oysa, 2005
yılı bütçemiz de göstermektedir ki, bu hükümet, kendisinden önceki 57 nci ve 58
inci hükümetler gibi, tarımı ve çiftçiyi gözden çıkarmıştır. Bu kürsüden Sayın
Tarım Bakanımız "pamuklu üreteceğiz diye pamuk üretmemiz gerekmez"
diyebilmiştir. Sayın Başbakan, kendi partisinden bir milletvekilinin, parti
grup toplantısında, tarımda kullanılan elektriğin fiyatının indirilmesi
talebine "devlet hayır kurumu değil, bedava mı verelim; Allah'tan
korkun" diyebilmiştir. Aynı grup toplantısında Sayın Başbakan "pamuk
üreticileri perişan" diyen bir başka milletvekilini "gündemi
saptırma" diye susturabilmiştir. Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı,
Konya'da, yaşanan kuraklık karşısında halkı yağmur duasına çağırarak, son
derece bilimsel, çağdaş bir çare üretmiştir!
Değerli arkadaşlarım,
kendinden önceki hükümetin uyguladığı politikaları eleştirerek iktidara gelen
AKP, iktidarda bulunduğu iki yıllık sürede, bu politikalarda en ufak bir
değişikliğe gitmemiştir. Çiftçiyi ezdiğini, perişan ettiğini iddia ettiği
politikaları, acımasızca aynen uygulamıştır. Çiftçinin durumu düzelmek bir
yana, iyice bozulmuştur. Çiftçi, 2002 yılını mumla arar hale gelmiştir. Siz,
AKP İktidarı olarak işbaşına gelirken şikâyet konusu yaptığınız her şeyi
unuttunuz. Tarımın yeterince desteklenmediğini söylediniz; onu unuttunuz. Girdi
fiyatlarının çok yüksek olduğunu söylediniz; onu unuttunuz. Ürün fiyatlarının
düşüklüğünü söylediniz; onu unuttunuz. Dahası, Acil Eylem Planında, "mazot
gibi kalemlerdeki vergileri azaltarak, çiftçinin tahammül edilemez yükünü
kaldıracağız" dediniz; onu da unuttunuz. Hem öyle unuttunuz ki, Sayın
Başbakan, Erzurum'da çiftçileri azarlarken yaptığı gafı, İkinci Tarım Şûrasında
yüzlerce çiftçinin önünde yine yaptı: "Mazota yüzde 40 destek veriyoruz,
daha ne istiyorsunuz; bu millet hep sizi mi besleyecek" dedi. Şûrada bir
çiftçinin yüksek sesle söylediği gibi, hani, nerede mazot desteği?!
Acil Eylem Planında
"altı ay içinde çerçeve tarım kanunu, bir yıl içinde tarım ürünleri
sigortası kanununu çıkaracağız" demiştiniz. İki yıla yakın zaman geçti, bu
yasaları bugüne kadar niçin çıkarmadınız?! Tarım ürünleri sigortası kanununu
çıkarsaydınız, çiftçi, bu yıl, afetlerden ötürü yaşadığı sıkıntıları
yaşamayacaktı. Bu yasayı çıkarmamakla, afete uğrayan çiftçilerin yaşadıkları
sıkıntının kaynağı oldunuz.
Değerli milletvekilleri,
bu ülke pamuk üretmeye mecbur ve mahkûmdur; çünkü, pamuk üretecek çok önemli
koşullara sahiptir, büyük bir şansı vardır. Bu şans değerlendirilmek
zorundadır; ama, pamuk üreticisinin durumu içler acısıdır.
Bakınız, Ege Bölgesinde
maliyet 1 288 000 lira; çiftçi, bugün, pamuğunu 800 000 liraya zor satıyor.
İşte,bugün, Adana-Çukurova'daki, çiftçi, pamuğunu artık 500 000 liraya zor
satıyor. İşte, güneydoğuda, pamuğunu 450 000 liradan satan seviniyor.
Değerli arkadaşlarım,
hükümet, satılması gereken fiyatın yaklaşık 400 000-500 000 lira altında olan
pamuğa "pamuk üreticisini destekleyeceğim" diye prim verirken, bunu
120 000 lira olarak düşünüyor. Açık ve net; pamuk üreticisine kilogramda 400
000 lira destek vermeyen bir hükümetin "ben üreticiyi destekliyorum"
demesi için çok pişkin olması gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, 23
Aralıktayız; Çukurova'da, bugün, 2003 yılının pamuk primini alamayan çiftçi
var. İşte, Yüreğir. Yüreğir çiftçisine soralım, henüz pamuk primini almış
değil.
Değerli arkadaşlarım,
pamukta durum böyle; peki, diğer ürünlerde nasıl; 300 000 liraya mal edilen
mısırı 305 000 liraya alan Toprak Mahsulleri Ofisi, bir kısmını da taksitle
verdiği için, çiftçi, 275 000 liradan satmak zorunda kaldı. Hububat üreticisini
tuş ettiniz. Toprak Mahsulleri Ofisi, hemen, tamamen devre dışına çıktı. Şimdi,
söylenecek ki "geçen yılın 3 katı alım yaptık." Siz, geçen yıl hiç
alım yapmadınız ki bunun 3 katından söz edesiniz! Aldığınız hububat 2 000 000
ton, buğday değil ve bu, hiçbir şekilde çiftçinin derdinin devası olamaz. Siz
almayınca, hatta kapadığınız işyerleri değil, açık bıraktığınız işyerleri de
çiftçiyi bin bir gerekçeyle canından bezdirecek uygulamalarla karşı karşıya
getirince, çiftçi, ürününü, ister istemez benzin istasyonlarında 100 000 lira,
50 000 lira daha düşük fiyatla vermek zorunda kaldı. Çiftçiyi tüccarın kucağına
attınız değerli arkadaşlarım.
Ayçiçeği, Türkiye'nin
üretimine en fazla mahkûm olduğu ürünlerden biri. 1980'li yılların üretim
ortalaması 1 000 000 tonun üzerinde,
1985 - 1986 döneminde üretim 1 250 000 ton. Bugün, sizin politikanızla, üretim
800 000 tonu bulmuyor. Niye bulmuyor değerli arkadaşlarım? Geçen sene
verdiğiniz fiyatın aşağı yukarı aynısını verdiniz bu sene; ama, siz, buğdaya o
fiyatı verirken, ayçiçeğine o fiyatı verirken girdi fiyatları ne oldu?! Biraz
sonra ona gireceğim; ama, ona girmeden önce şunu söylüyorum: Fındık üreticisi
perişan oldu; kılınız bile kıpırdamadı.
EYÜP FATSA (Ordu)
-Allah'tan kork!..
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Şimdi, kimin korktuğunu veya korkmadığını söyleyeceğim.
Sizin hiçbir yöre
milletvekili orada çalışma yapmazken, Cumhuriyet Halk Partisinin oluşturduğu 7
kişilik heyet, yedi gün, gece gündüz çalıştı; zararı, 750 trilyon lira olarak
tespit etti. Sizin tespit ettiğiniz resmî zarar, 700 trilyon lira dolayında. Ne
verdiniz; 40 küsur trilyon lira. Şimdi, ben mi Allah'tan korkacağım siz mi
Allah'tan korkacaksınız?! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
"yanlış, yanlış" sesleri)
Yanlış olduğunu burada
söylersiniz.
Değerli arkadaşlarım,
yerinden konuşmak kolay; ama, yerinden konuşulan boş laf, buraya gelindiği
zaman söylenecek laf olmadığı için, ben, burada -benim gibi sizin de doğruları
söylemeniz için- sizi bu kürsüye bekliyorum. (CHP sıralarından "çiftçiye
sadaka verildi" sesleri)
Evet, bayram harçlığı
verildi; bunu bilmeyen mi var. Gidin Trabzon'a, Ordu'ya, Giresun'a, sorun,
bayram öncesi bir harçlık verildi; hatta, sanki, birilerine sus payı verildi.
Değerli arkadaşlarım,
işte narenciyenin durumu. Bakın, bugün, Adana'nın Kozanında, Hatay'ın
Erzininde, Dörtyolunda, Mersin - Erdemli'de, çiftçi büyük infial içinde,
gösteri üzerine gösteri yapıyor, feryat ediyor; mandalinasını, limonunu
kanallara döküyor; çünkü, alıcısı yok. Siz, çok büyük bir yanlışla, limonun,
portakalın ihraç primlerini düşürdünüz; çiftçiyi o hale soktunuz. Şimdi,
soruyorum; hangi akıl ve mantıkla bu yıl ihraç primini geçen yılın altına
çektiniz ve sonuç sizi mutlu etti mi?
Arkadaşlar, Egede
çekirdeksiz kuruüzümün durumunu sabahleyin arkadaşlarım da söyledi. Geçen sene
210 000'den satılan üzüm bu sene 150 000 liradan satılamıyor. Tekeli
özelleştirdiniz, iftihar edin! Ama, Tekirdağ'a gidin bakalım; şaraplık üzümünü
geçen sene 220 000 liraya satan üretici, bu sene, aynı fabrikanın kapısına
gidince hangi sözle karşılaşıyor. Çiftçiye söylenen şu: "Sana vereceğim
150 000 lira." "Nasıl olur" denilince de "sen, Tekele
git" deniliyor ve alay ediliyor çiftçiyle.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, gelelim girdilere. Bir yılda, ekimden ekime, 2003'ten 2004'e gübrede
ortalama yüzde 47,4; traktörde yüzde 25,3; mazotta yüzde 33,5 artış oldu. Yine,
yeri geldi soruyorum; yeşilmazota ne oldu, nerede mazot desteği?
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, sizin tarımda uyguladığınız bu politikalar Türk çiftçisini tarlasından,
ahırından kaçırıyor. Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamı; 1991'de 4 100 000
olan tarımsal işletme sayısı 3 100 000'e düşmüş. Bunu soruyorum sayımla ilgili
olan Bakana; diyor ki: "Tabiî, gider; tarım, artık, para getirmiyor."
Siz diyorsunuz...
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) -
Traktör sayısı?!.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Traktör sayısı...
Kim o arkadaşım?
Aferin! Şimdi, gelelim
traktör sayısına.
Değerli arkadaşlarım,
siz, 1998-1999 yıllarında bu ülkede içpiyasada 48 000-49 000 traktör
satıldığını biliyor musunuz ki, on ayda 22 000 traktör satıldı diye övünüyorsunuz?!
Yarısını satamadınız. Üstelik de son üç yıl, büyük krizden ötürü kapısına
traktör çekemeyen çiftçi, bugün, ancak 22 000 traktör alıyor -1998-1999'da rakam 48 000-49 000 sevgili
arkadaşlarım- ve bu, sizin iftihar kaynağınız oluyor.
Değerli arkadaşlarım...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Eskileri çöpe mi attılar?
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Atılmaz, atılmaz kardeşim!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Onlar var, yeni de ilave edildi.
HALUK KOÇ (Samsun) - Siz
traktör uzmanı da oldunuz Ünal Bey! Maşallah, her konuda bilginiz var!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Hayır, şimdi, ben, gereken cevabı veririm de, gerekmez diye vermeyeceğim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Zaman kaybetmeyin Hocam; siz işinize bakın.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Yok, eklerler.
Değerli arkadaşlarım, bakınız,
şimdi, hep övünülen bir konu: "Biz, çiftçilerin ziraî kredi borçlarını şu
şekilde taksitlendirdik; bunların borçlarının faizlerini TEFE'ye, TÜFE'ye
endeksledik; onun için çiftçi rahat." Rahat mı?.. Ziraat Bankasının
borcunun taksitini ödeyemeyen çiftçiden istediği aylık faiz yüzde 11,01; yıllık
yüzde 132. Enflasyon yüzde 10 diye iftihar edeceksiniz; ama, çiftçiden faiz
olarak yüzde 132 alacaksınız! Yanlış mı?.. Yanlış mı?..
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Bakan da bilmiyor; sorduk.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, elektrik borcu 500 küsur trilyon olan çiftçinin, elektrik
borcu ve faizi sekiz ayda 600 küsur trilyon oldu. Çiftçi bunu nasıl ödeyecek?!
Ve siz, 2003 yılında, geldiniz, çiftçinin ucuz fiyata aldığı elektriği aynen
meskenlerdeki elektrik fiyatına çıkardınız.
Değerli arkadaşlarım,
yapılır mıydı bu?..
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Bunlar yapar Hocam!
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Hayvancılığı, bilmiyorum nasıl anlatayım; çünkü, arkadaşlar, hayvancılığın
durumu anlatılmayacak kadar vahim. Hayvancılıkta geldiğimiz nokta,
hükümetimizin hayvan kaçakçılığıyla ciddî olarak mücadele etmesini engelleyecek
kadar vahim bir nokta.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Devamla) - 2
dakikada bitireyim efendim.
BAŞKAN - Sayın Ergin,
size 2 dakika daha süre veriyorum.
Buyurun.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, şu cümlenin de açıklanmasını Bakanımdan istiyorum.
Sayın Başbakan Partinin bir yayınında diyor ki: "Hükümetimizin tarım
kesimine yönelik destekleme çalışmaları için harcadığı tutarlar, daha önceki
dönemlere göre yüzde 150'lik artış göstermiş bulunmaktadır." Sayın
Başbakan, aynen yüzde 40 mazot desteğinde olduğu gibi, sanal bir destekten söz
ediyor; değilse, burada açıklanmasını rica ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, söyleyecek sözlerim çok. GAP... Tamamen ihmal ettiniz GAP'ı. GAP
bölgesine ayrılan yatırımlara bakıyoruz; 2002'de 849,5 trilyon, 2004'te 818
trilyona inmiş. GAP'ı, siz, böyle mi üretir hale getireceksiniz?!
Değerli arkadaşlarım, tarımda
yangın var! Hiç kimse gözünü, kulağını kapamasın. Çiftçi yanıyor, ahır yanıyor,
tarla yanıyor arkadaşlar! Bunun çaresini bu hükümet bulmak zorunda.
Değerli arkadaşlarım, son
sözlerim şudur: Yaşanan bütün sıkıntı, bize olan dayatmanın, dış dayatmanın
içeride hulusla dinlenilmiş olmasından kaynaklanıyor. Onun için, yabancılar
daha önce bize siz sanayiyle uğraşmayın, tarımla uğraşın; biz, sanayi
ürünlerini size daha ucuz üretip satarız diyorlardı, bugün ne diyorlar; bırakın
tarımı biz yapalım; siz, sanayiin belli dallarında üretim yapın; ancak, orada
da işçinizi çalıştırın, sermayeyi biz verelim.
Akılları başlarımıza
toplama zamanı geçti bile arkadaşlar. Onun için, lütfen, bir şeyler yapıyor
gibi görünmeye değil, bir şeyler yapmaya başlama zamanıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bayram Ali Meral; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 15
dakika.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü bütçesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
2005 yılı bütçesinin
ülkemize huzur getirmesini dileyerek sözlerime başlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
acaba Köy Hizmetlerinin bütçesinden mi bahsetsem; yoksa, idam fermanı
hazırlandı, yakın bir sürede kapatılacak, ondan mı bahsetsem?! Ama, şunu
özellikle söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım: Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kapatılmasını, geçmişte, IMF, diğer hükümetlerden de istedi. IMF,
KİT'leri kapatın, kamuyu küçültün, tarımı öldürün, hayvancılığı öldürün,
ekmeyin, biçmeyin, bizden hormonlu et alın, bizden ilaçlı buğday alın,
yaşamınızı sürdürün dedi; maalesef, bunlar yapıldı. Halk bekledi, acaba AK
Parti meydanlarda verdiği sözü tutar mı, yapar mı diye. Bir de gördüm ki, AK
Parti, IMF'yle öyle arkadaşlık yapmış ki, Allah muhabbetinizi artırsın. (CHP
sıralarından alkışlar) O insanlar gitmiş, yeni insanlar gelmiş.
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - O muhabbet sizden tevarüs etti.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılacaksa,
kusur aranmadan, bahane aranmadan yapılması gerekeni yaparsınız, iktidarsınız.
İktidarlar, geçmiş dönemde verdiği sözleri yerine getirmedi, halkı unuttu,
köylüyü unuttu. Muhtarlar, size de geliyor; Köy Hizmetleriyle ilgili ne
konuşuyor, tarımla ilgili ne konuşuyor, hayvancılıkla ilgili ne dert yanıyor;
sanki siz duymuyor musunuz; duyuyorsunuz; ama, ne yapayım... Bir şey
yapamıyorsunuz. Umudu başka yerlere bağlamışsınız.
Köy Hizmetlerinin
kapatılmasındaki gerekçe nedir acaba değerli arkadaşlarım? Bu gerekçelere karşı
Türkiye Yol-İş Sendikası, gazetelere ilan verdi, günlerce -manşetlerde- ilan
verdi. Bir Allah'ın kulu çıkıp da, bunlar doğru değildir, bizim iddialarımız
doğrudur diyemedi. Nedir acaba Köy Hizmetlerinin kapatılmasının sebebi;
efendim, personel sayısı fazla, verimsiz, bütçenin büyük bir bölümü
çalışanların ücretlerine gidiyor; onun için, Köy Hizmetleri kapatılmalıdır. Bu
acaba doğru mudur; müsaade ederseniz,
Sayın Genel Müdür de burada... Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonundaki
konuşmasında Köy Hizmetlerinin başarıyla yaptığı hizmetleri dile getirdi; ama,
her nedense, bir türlü sorunu çözemedik.
Birkaç tane örnek vermek
istiyorum değerli arkadaşlarım: Köy Hizmetleri, 76 037 yerleşim birimine hizmet
götürmektedir. Yol ağı 291 585 kilometredir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
2003 yılında 28 827 kilometrelik köy yolu yapmıştır; bu yolların, yüzde 33'ü
asfalttır ve Sayın Bakan da bunu teyit
etmiştir, sendika da bunu böyle söylüyor. 171 165 kilometrelik köy yolunda
bakım yapılmıştır. 1 431 metre uzunluğunda 60 adet köprü yapılmıştır. 508 metre
uzunluğunda 36 adet köprünün tamiri, bakımı yapılmıştır. 108 438 metre
uzunluğunda 104 166 adet büz imal edilmiştir. 4 376 metre uzunluğunda, 5 586
adet menfez yapılmıştır. 1 552 üniteye içmesuyu götürülmüş, 391 ünite için
içmesuyu tamiri, bakımı yapılmıştır. 723 adet yeni sondaj yapılmıştır. 120 adet
kuyu temizlemesi yapılmıştır. 924 aile için mesken yapılmıştır. 867 adet sosyal
tesis, lojman ve kanalizasyonu yapılmıştır. 48 236 hektar tarım alanı için
sulama göleti yapılmıştır, toprak muhafazası yapılmıştır, drenaj yapılmıştır ve
toprak ıslahı yapılmıştır. 132 adet hayvan içmesuyu göleti yapılmıştır. 780 000
kilometrelik yolda kar programı yapılmıştır. İşte, Köy Hizmetleri verimsiz
diyenler, elbette ki, kaloriferin dibinde uyuyarak bunları yazarsa kar
programından haberi olmaz. Modeli geçmiş arabalarda, kliması olmayan arabalarda
Köy Hizmetleri işçisi sabahlara kadar köy yollarını açacak, ondan sonra da buna
verimsiz denilecek; insaf!
65 301 noktada şantiye
kurmuş, bu şantiyelerden Türk köylüsüne hizmet götürmüş. Duble yolla
övünüyorsunuz, o yolda, Köy Hizmetlerinin 680 aracı ve ayrıca bu araçlarda Köy
Hizmetlerinin işçisi çalışmış.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu saydıklarım, bir yıl içerisinde yapılanların yüzde 50'si,
yüzde 60'ı. Bir yılın içerisinde bu kadar iş yapan bir kurulaşa verimsiz demek
insafla bağdaşmaz.
Gelelim ikinci konuya.
Efendim, bütçenin büyük bir bölümü nereye gidiyor; işçi ücretlerine, memur
ücretlerine gidiyor; ikinci iddia bu.
Değerli arkadaşlarım,
kusura bakmayın Meclisin de bir bütçesi var. Biz milletvekiliyiz, bir de
çalışanlar var. Buradaki hizmetler için bu bütçe ayrılmış. Şimdi, biz, acaba
Meclisin bütçesi bilmem nereye gitti, falana gitti diyebiliyor muyuz. Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütçesi de, Köy Hizmetlerinin işinin yapılması
için oradaki çalışanlara ayrılmış, yedek parçaya ayrılmış, akaryakıta ayrılmış,
eğer özel sektör iş yapıyorsa onlara ayrılmış.
Değerli arkadaşlarım, bir
şeyi gözden kaçırıyorsunuz. Acaba, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırsanız
-kaldıracaksınız, niyetiniz o- özel sektör buralarda iş yaptığı zaman, bu
işleri yaptığı zaman, bunlara para ödemeyecek misiniz; bedava mı yapacak?!
Yine önemli bir konu,
gözden kaçırdığınız önemli bir konu da şu: Muhterem arkadaşlarım, Köy
Hizmetlerinde çalışan işçinin aldığı ücretin yüzde 40'ının üzerindeki kısmı,
devlete vergi olarak, sigorta primi olarak geri dönüyor. Ben sizin yerinizde
olsam ne yaparım biliyor musunuz; iki kurumu, işi bu kadar bilmeyen iki kurumu
özelleştiririm, bunlarla niye uğraşıyorsunuz; birincisi, Maliye Bakanlığını
özelleştiririm; ikincisi, Devlet Planlama Teşkilatını özelleştiririm.
Özelleştirecekseniz, asıl özelleştirilmesi gereken müesseseler bunlar. Daha
bunu bilmiyorsa bir Maliyeci, buna göre, böyle karar alıyorsa, ne
bekleyeceksiniz; işte, ondan sonra, açık verdik, falan verdik!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Sendikaları da özelleştirmek lazım!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Zaten özelleştiriyorsunuz merak etmeyin; ama, bir gün, birisi de
sizi özelleştirir; sırayla bunlar. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Zaten özel onlar!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, işçi sayısı fazla... Siz de şimdi tane tane alıyorsunuz,
mani olan var mı; o zaman da siyasîler alıyordu. Bunda işçinin kusuru ne,
sendikanın kusuru ne; siz de şimdi alıyorsunuz. Hem de birbirinizi kontrol
ediyorsunuz, şunun adamı alındı, benim adamım alınmadı diye; birbirinizi
kontrol ediyorsunuz bir de. Neymiş; işçi sayısı; 1985-1996 arasında, doğrudur,
Köy Hizmetlerinde çalışan işçi sayısı 70 000'lerin üzerine çıkmıştır. Bugün ne
olmuştur biliyor musunuz; 42 000'e düşmüştür değerli arkadaşlarım. Memur
sayısı, o zaman 14 000'di, şimdi 6 000'in altına düşmüştür.
Muhterem arkadaşlarım,
Köy Hizmetlerinin 81 ilde teşkilatı var, 17 bölge müdürlüğü var, 5 araştırma
enstitüsü var; toplam 112 eder. Eğer personel sayısını bu rakama bölerseniz,
sayı 300 kişiye düşer. Köy Hizmetlerinde işçi sayısı fazla değil az, değerli
arkadaşlarım; burada ihtiyaç var, eğer köye hizmet götürmek istiyorsanız. Ben
köylüye ne diyeyim; köylüye bir şey demiyorum. Size oy verenlere hizmet
verseniz de... Tarımla uğraşana da, hayvancılıkla uğraşana da, memura da,
emekliye de, size oy verenlere ne yapsanız haktır; ama, bu arada bizimkiler de
yanıyor, sorun o. Zaten, bazı valiler "efendim, bu müesseseler benim
emrime verilirse, ben ne yapacağım; dozeri satarım, greyderi satarım"
diyor.
Muhterem arkadaşlarım,
burada bir konu daha var; bazen Köy Hizmetlerini eleştiriyorsunuz, gerekçeye de
onu yazmışsınız. Bakınız, yıllardır, Köy Hizmetleri Genel Müdürleriyle oturdum,
iş çözdüm; onların hiçbirisi burada yok, yeni bir arkadaşım var. Hiçbir Köy
Hizmetleri Genel Müdürünün suiistimalden dolayı yargının karşısına çıktığını
görmedim. Ben, o arkadaşlarımla da gurur duyuyorum; ama, müessesenin içerisinde
yok mudur; vardır, varsa belasını bulmuştur.
Bakınız, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, 1998 yılında bir greyderi kaça almış; 69 458 dolara. Aynı
greyderi, bir özel idare -valinin adını vermiyorum- 123 393 dolara, 2 katına
almış. Şimdi, Köy Hizmetleri yanlış iş yapıyor diyenlere soruyorum: Köy
Hizmetleri yanlış iş yapıyorsa, doğru yaptığının adı nedir, adını koyabilir
misiniz?! Bu nedir; 2 katı!.. Bunları çoğaltabilirim.
Değerli arkadaşlarım,
burada ne olacak biliyor musunuz; Köy Hizmetlerini ortadan kaldırmakla, büyük
bir kargaşayla karşı karşıya kalacaksınız. Valiler, istekler karşısında, siyasî
baskılar karşısında iş yapamaz duruma gelecektir. İl meclisi üyeleri, belediye
meclisi üyeleri, hatta muhtarlar, hepsi birer amir olacaktır. Başınıza öyle bir
dert alacaksınız ki, bunu unutmayın. İllerarası tayin, nakil, araç takviyesi
yapılmayacaktır; yani, tayinimi şuradan şuraya yapın diye gelecekler, ama
yapılmayacak. İllerarası ücret farklılığı doğacaktır, her vali kendine göre bir
ücret takdir edecektir. Taşeronlaşma yaygınlaşacaktır; il genel meclisi
üyelerinin, belediye meclisi üyelerinin -hepsini kastetmiyorum- umarım ki
birçoğu taşeron olmaz. Çalışanların sendikal hakları ellerinden alınacaktır,
çalışma düzeni bozulacaktır. Birçok memur, müdür, unvanları ellerinden alındığı
için, iş verseniz dahi verimli olmayacaktır, iş düzeni böylece bozulacaktır.
İşçiler, geçici, mevsimlik, kısmî gündelik, çağrı üzerine çalışma gibi düzensiz
ve verimsiz bir çalışmanın içine itilecektir. Kayıtdışı teşvik edilecek,
çalışanların sosyal hakları ellerinden alınacaktır. İsraf, adam kayırma,
nüfuzlu kişilere çıkar sağlama daha da yaygınlaşacaktır. Böylece, verimliliğin
yerini, verimsizlik alacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
Plan ve Bütçe Komisyonunda, bir arkadaşımızın "bu müesseseler çekiliyor,
köylüye hizmeti kim götürecek" şeklindeki sorusu üzerine; yetkililer
"kırsal kalkınma genel müdürlüğü kurulacak" dedi; bunu, Devlet
Planlamanın temsilcisi de teyit etti.
Değerli arkadaşlarım, bir
genel müdürlük kolay kurulmuyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda sordum, Sayın Bakan
olaya pek istekli bakmadığını ima etti yazılı olarak verdiği cevapta. Şimdi,
kırsal kalkınma genel müdürlüğü kurulacaksa... Kurulu bir genel müdürlük var,
adını beğenmiyorsanız, değiştirirsiniz, kırsal kalkınma genel müdürlüğü
koyarsınız, buna göre düzenlersiniz, bu sistem bozulmaz, bu düzen bozulmaz.
Ben, bu talebimi yineliyorum değerli arkadaşlarım.
Eğer, IMF'nın isteklerine
uyulup da bu genel müdürlük kapatılırsa, geçmişteki sıkıntıları aynen yaşarız.
IMF'nin dediklerini yaptık da ne oldu; işsizlik arttı, yoksulluk arttı, tarım
çöktü, hayvancılık çöktü, sıkıntılar had safhada oldu; ne kazandık allahaşkına,
soruyorum?! Bunca özelleştirme oldu, devletin gelirinin ne olduğunu biliyor
musunuz; belki de cepten gidiyor. İşte, özelleştirme bu! Binlerce insan
ekmeğinden oldu, binlerce müessese birilerine hibe edildi ve borçları da
ertelendi; bu mu özelleştirme?! Şimdi ne olacak?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, toparlamak istiyorum veya bitirmek istiyorum;
adına ne derseniz deyin. (AK Parti sıralarından "süreniz bitti" sesi)
Değerli hemşerim, burayı
Sayın Başkan idare ediyor; müsaade ederseniz...
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi işsizliktir. Görünen o
ki, bu bütçe işsizliğe bir çözüm getirmiyor; yatırımlara ayrılan pay 10
katrilyon, faizlere ayrılan pay bunun 6 katı. Şimdi ne yapmak lazım; bu halkın
sorunlarına çözüm bulmak lazım.
Bir anımı size anlatmak
istiyorum, Sayın AK Partililer, vebalde kalmayın: Bir zamanlar gümrük birliğine
girdik diye bu çatı altında tavanlara çiğ köfte atıldı; o saf, temiz Anadolu
insanı benim odamı iş bulma kurumu yaptı: "Başkan, senden bir ricamız
var." Nedir ricanız? "Bizi Avrupa'ya gönder." Nasıl göndereyim?
"Gümrük birliğine girdik, kapılar açıldı." Halen daha kapılar
açılacak! Şimdi, bu halk üzerinde bir oyun da siz oynuyorsunuz değerli
arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen, selamlamanızı rica ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, cümlemi bitireyim, selamlayayım; söz.
Bir oyun da siz
oynuyorsunuz. Ne oldu efendim; Avrupa Birliğine giriyoruz. İnşallah... Ben,
uzun yıllar o saflarda görev aldım, inşallah diyorum. Bunun süresi ne kadar
değerli arkadaşlarım; onbeş yıl müzakereler devam eder; Avrupalı söylüyor.
Gireceğimizi, inatla, kabul ediyorum, sonuna kadar yanınızdayız. Girdik; on
sene de serbest dolaşım için zaman aldık, onu da hallettik, aradan geçti
yirmibeş sene. Ancak, yirmibeş sene sonra, benim o Anadolu insanımın, Avrupa
kapısından içeri gireceğini söyleyin. Bunu söyleyin değerli arkadaşlarım; ölçü
budur. Bu, neye benzedi biliyor musunuz hemen bitiriyorum Sayın Başkanım, Sayın
Hoca da burada -Erzurum'da, bir ara kış uzamış, yem darlığı başlamış; adamın
koyunları, inekleri gidiyor. Çok sevdiği bir koçu var; yanına eğilmiş, demiş
ki: "Koçum, ölme, ölme! Yaz gelsin, sana yonca biçip yedireceğim."
Şimdi, ben de, işsiz
gezen, iş bekleyen "Avrupa'ya açılırsa kapılar, gideceğim" diyen o
gençlere sesleniyorum: "Bekle yiğidim, bekle! Yirmibeş sene sonra, bu AK
Parti seni Avrupa'ya götürecek!"
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına üçüncü söz isteği, Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel'e aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Demirel, süreniz 10
dakika.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
DEMİREL (Bursa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ulaştırma, yolcuyu, yükü,
en kısa sürede, en ucuza, en güvenli şekilde istenilen noktalara ulaştıracak
bir ulaşım sistemidir. Bütün sektörlerde olduğu gibi, ulaştırma sektörü de, arz
ve talep doğrultusunda gelişmek zorundadır. Her geçen gün ekonomisi büyüyen ve
zenginleşen dünyada, bu gelişmelere paralel olarak daha güvenli, daha ekonomik
ve daha konforlu bir ulaşım zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Ulaştırma konusunda,
ülkemizde, planlı çalışmalar yapılmamaktadır. Üstelik, beş yıllık kalkınma
planlarında öngörülen ulaştırma hedef ve politikaları da dikkate alınmamakta,
bunun yerine, yıllık ve politik projelerin uygulanması yoluna gidilmektedir.
Sonuçta, ulaşım türleri arasında ciddî dengesizlikler ortaya çıkmakta; gerek
yük gerekse yolcu taşımacılığında karayolu, diğer taşıma türleri önüne belirgin
bir şekilde geçmektedir.
Ulaştırma Bakanlığı
kapsamında bulunan en önemli ulaşım araçlarından bir tanesi Türk Hava
Yollarıdır. Ulu önderimiz Atatürk "istikbal göklerdedir" sözüyle,
hava ulaşımına, Hava Kuvvetlerine ve hava taşımacılığına önem verilmesi
gerektiğini yıllar öncesinden saptamış ve bu yönde çalışmaların desteklenmesini
istemiştir.
Genel itibariyle
baktığımızda, hava ulaşımı konusunda birçok ülkeden daha iyi durumda olduğumuz
söylenebilir; ama, bu görüşün, eski yıllarda yapılan çalışmalarla sağlandığı ve
son yıllarda kalitenin yükseltilmesi için çaba harcanmadığı dikkat çekmektedir.
Türk Hava Yolları, sahip
olduğu deneyimiyle birçok sıkıntının üstesinden gelir düşüncesi, son
zamanlarda, eğitimli çalışanların emeklilikleri ve benzeri sebeplerle kurumdan
ayrılmaları ve yeni personelin yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan
kişilerden oluşması, bu ulaşım sektörümüzün de tehlikeli gelişmelere açık
olduğunu göstermektedir.
Türk Hava Yolları
yönetiminin son zamanlarda personel açığını nasıl karşıladığı belirsizdir.
Personel açığının kapatılması için, çalışan personelin çalışma saatlerinin
artırıldığı yönünde iddialar ortaya atılmıştır. Personelin yetersizliği,
yapılan işlerde kalite ve özeni düşürecektir.
Türk Hava Yolları
özelleştirme kapsamında olmasına rağmen, 2 800 000 000 dolarlık olduğu söylenen
36 adet uçak alımı için anlaşma yapılmış bulunmaktadır. Bu anlaşmaların Almanya
ve Fransa'yla Avrupa Birliği görüşmeleri öncesi yapıldığı da açık bir gerçek
olarak karşımıza çıkıyor.
Bu uçakların alınması,
AKP İktidarının, havayollarının özelleştirilmesiyle ilgili politikalarında
değişiklik mi olacaktır sorusunu aklımıza getiriyor.
Üstelik, 11 Eylülden
sonra, dünyada havacılık sektörü çökmüştür ve sayısız uçak çok ucuza kiralanmak
için hangarlarda bekletilmektedir. Dünyada ve Türkiye'deki bütün özel sektör bu
uçakları ucuza kiralamayı tercih ederken, Türk Hava Yollarının neden uçak
alımına yöneldiği açıklanamamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
demiryollarına bakıldığında ise, 1923 yılında, cumhuriyetin ilanıyla birlikte,
ulusal sınırlar içerisinde kalan yaklaşık 4 000 kilometrelik demiryolu
uzunluğumuz, 1950'ye gelindiğinde 2 katına çıkmıştır.
Bugün, ülkemizde, 8 697
kilometre anahat olmak üzere, tali hatlarla birlikte toplam 10 984 kilometrelik
demiryolu ağımız mevcuttur.
Bu rakamlar, 1950'li
yıllardan bu yana demiryollarımızda ciddî bir yatırım yapılmadığını açık bir
şekilde ifade etmektedir. Kısacası, demiryollarına en büyük yatırım cumhuriyet
döneminde gerçekleştirilmiştir. Bu rakamlar, 1950'li yıllardan sonra bir kenara
bırakılmış ve karayolu teşvik edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
1985 yılından beri, Devlet Demiryolları, ülkemizde, zarar eder duruma
düşürülmüştür. Karayolu ulaşımına destek verilmesi, Devlet Demiryollarındaki
gelişmeyi engelleyen etmenlerin başında gelmektedir.
Bugün, karayollarında 90
kilometrelik, otobanda 120 kilometrelik hız yapılırken, Avrupa'da ve dünyada,
demiryollarındaki hız 250 kilometreye kadar çıkmaktadır.
Demiryolları, trafik
kazalarının en aza indirilmesi açısından önemli bir ulaşım aracıdır.
Demiryolları, bağımsızlık sembolüdür! Demiryolları, özgürlük sembolüdür!
Demiryolları, Türkiye Cumhuriyetinin sembolüdür! (CHP sıralarından alkışlar)
Çünkü, 10 uncu Yıl Marşında olduğu gibi, "demir ağlarla bu ülkeyi
ördük" dediler; ama, ne yazık ki, cumhuriyet sonrasında yapılan
çalışmalarla, demiryolları, âdeta, üvey evlat muamelesi durumuna düşürülmüş ve
kaderiyle baş başa bırakılmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
burada, çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. 1900 yılından 2002 yılına kadar,
yüziki yıl içerisinde, ülkemizde yaşadığımız depremlerde ölen insan sayısı 100
000; ama, ne yazık ki, son yirmiiki yılda trafik kazalarında hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın sayısı 125 000! Bu da, ulaşımın çarpıklığından ortaya çıkan
acı bir tablo.
Değerli arkadaşlarım,
yine, bildiğiniz gibi, Pamukova'da tren kazası meydana geldi ve tren kazasıyla
birlikte, demiryolları, ülkemizin gündemine oturdu. Keşke, bu acı faciayı
yaşamamış olsaydık.
Bilim adamlarının tüm
uyarılarına rağmen, demiryolları çalışanlarının "yapılmamalı"
ısrarlarına rağmen, Ulaştırma Bakanlığı, dünya literatüründe bulunmayan bir
buluş yaparak, "hızlandırılmış tren"i hizmete sundu. Yıllardır
herhangi bir yatırım yapılmayan sistemlere yeni bir isim vermek, bu sistemi
yeni hale getirmiyor; sonuçta da, bu tür bir facia bağıra bağıra geliyor.
Tabiî, bunların sorumluları ortada. Kim bu sorumlular; Başbakan mı, Ulaştırma
Bakanı mı, Devlet Demiryolları Genel Müdürü mü, makinistler mi, raylar mı;
yoksa, demiryollarına ve devlete güvenerek trenlere binen vatandaşlarımız mı?
Bu tren kazalarında
hayatını kaybeden yurttaşlarımızın hesabını kimler verecek? Yaralılarımızın
yarasını kimler saracak? Sekizde 4 kusur ne olacak?
Değerli milletvekilleri,
siyasî kadrolaşma, faciaya giden yoldaki en önemli adım olmuştur. Bilimden
uzak, demiryolculuk deneyimi olmayan, ehliyetsiz "her şeyi biz
biliriz" anlayışıyla hareket eden ve ülkemizin 140 yıllık demiryolculuk
kültüründen habersiz bu ekip, yanlış uygulamaları ve eleştirileri dikkate
almayan tutumlarıyla faciayı âdeta davet etmiştir.
Umarım bundan sonra, hem
demiryollarına hak ettiği değer verilir hem de halkımızın gözünde kötü bir yere
gelmiş olan demiryolları, halkımıza yeniden sevdirilir; çünkü, ulaşım sorununun
çözüm anahtarı demiryollarıdır.
Ulu Önderimiz Mustafa
Kemal Atatürk "demiryolları, bir ülkenin toptan, tüfekten daha önemli bir
silahıdır. Demiryolları, ülkenin bayındırlık, bolluk yoludur" diyerek,
demiryollarının önemini ortaya koymuştur.
Değerli milletvekilleri,
denizcilik sektörüne baktığımızda ise, dışticaretin geliştirilmesi, ekonominin
dışa açılarak dünya ekonomisiyle bütünleşmesi ve diğer ekonomik hedeflerin
gerçekleşmesi için son derece önemli bir yere sahiptir.
Gemi trafik yönetim
sisteminin başarılı bir şekilde hizmet vermesinin sağlanması için gerekli
unsurlar tam olarak oluşturulmalıdır.
Boğazlarımızın fizikî şartları
ve büyüklükleri ortadadır. Boğazlardaki yükartışı, her geçen gün kendini
göstermektedir. Tedbirler alınsa bile, bu trafik artışından dolayı ortaya çıkan
olumsuzluklar, denizlerimizin olduğu kadar, her geçen gün, denizlerimizin
altındaki kirlilikle, ekolojik dengenin altüst olmasına neden olmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
STCW (Gemiadamlarının Eğitimi, Belgelendirilmesi ve Vardiya Standartları
Sözleşmesi) uluslararası alanda gemiadamları yetiştirmek için standartları
ortaya koymaktadır. Ülkemizin 1989 yılında imzaladığı bu sözleşme, 29 Eylül
2003 tarihinde, ondört yıl geriye dönük işlerliği olacak şekilde Resmî Gazetede
yayımlanmıştır. Bu durum, hukukî tartışmalara yol açmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
yaşanan kazalar ve aksaklıklar, Ulaştırma Bakanlığına bağlı kuruluşlarda oluşan
kadrolaşmaların ehil olmayan kişilerce doldurulduğunun açık göstergesidir.
Hangi bilimsel çalışmayı
ortaya getirirseniz getirin, eğer, planları uygulayacak nitelikli elemanlarınız
yoksa, nitelikli kadrolarınız yoksa, belli bir süre sonra o kurumun işlevini
yitirmesi, kaybetmesi kaçınılmazdır.
Değerli milletvekilleri,
karayolu taşımacılığı, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ve 25 Şubat 2005
tarihinde yürürlüğe girecek olan Karayolu Taşıma Yönetmeliğiyle daha işler hale
getirilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu yönetmelik kamyoncu esnafının durumunu çok
ciddî şekilde sarsmıştır; âdeta, kontak kapatma noktasına getirilmişlerdir.
Önce, ruhsat verilmesi için kasım ayının 24'üne kadar 1 milyar lira yatırma
mecburiyeti getirilmiş, kasımın 26'sından sonra yatırılması gereken ücret de 1
500 000 000 liraya çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Hazine, para toplayacağım diye, bu yönetmelikle, canını dişine takarak, eskimiş
bir arabada, bütün kazancını mazota ve yedek parçaya yatırarak yaşam mücadelesi
veren kamyoncu esnafımızı can çekişir hale getirmiştir.
AKP İktidarı döneminde
mazot fiyatları yüzde 30'ün üzerinde artmıştır. Kamyoncularımız ve
taşımacılarımız zaten zor durumdadır. Çıkarılan bu yönetmelik, bu esnafımızı
her geçen gün daha zor bir kıskacın içine hapsetmektedir.
Ayrıca, bu yönetmelik,
bireysel taşımacılık yapan kamyoncunun taşımacılık yapabilmesi için asgarî 25
tonluk bir taşımacılık kapasitesine sahip olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu
zorunlulukları, ülkemizdeki taşımacıların yerine getirmesi mümkün
görünmemektedir. Bu uygulama, taşımacılığımızı da yabancı sermayeye devretmek
için yeni bir yöntem midir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Demirel,
buyurun.
KEMAL DEMİREL (Devamla) -
4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu için hazırlanan 25384 sayılı Yönetmeliğin 5
inci maddesi, genel kuralların aksine, içerdiği hükümler nedeniyle, kanunda
öngörülen serbest rekabet ortamını yok edecek, haksız rekabet sağlayacak ve
tekelci bir oluşuma yol açacaktır; ayrıca, nakliye sektöründe kurulmuş olan
kooperatifleri de kapanma noktasına getirebilecektir.
Yine, yönetmeliğin 17 nci
maddesinde, araçlara yaş haddi getirilmiştir; 19 yaşından büyük araçlar
nakliyecilik yapamazlar denilmektedir.
Sonuç olarak, ulaştırma
sektöründeki sorunların çözümü için, ilgili yönetmelik en kısa zamanda yeniden
gözden geçirilmeli ve bu sorunlar çözüme kavuşturulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ulaştırma, ülkemiz için gerçekten çok önemlidir; bu ülkenin
demir ağlarla donatılması çok önemlidir; ama, bu konudaki kararlılık, siyasî
kararlılık olmalıdır. Bu konuda Sevgili Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan
yürümek durumunda olduğumuzu biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlenizi
rica edeyim.
KEMAL DEMİREL (Devamla) -
Eğer, o yoldan yürümeye devam edersek, inanıyorum ki, 10 uncu Yıl Marşında
olduğu gibi, bu ülkeyi demir ağlarla öreceğiz ve ülkemizi de bu konuda hak
ettiği noktaya getireceğiz.
Bu anlamda, kısa da olsa,
uzun yıllardan beri mücadelesini verdiğim, Bursa'ya demiryolu getirilmesinin de
önemini vurgulamak istiyorum.
KÂTİP ÜYE YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) - Bilecik'i unutma!
KEMAL DEMİREL (Devamla) -
Yine, aynı anlamda, Burdur ve Isparta'daki demiryolu seferlerinin iptal edildiği
bilgisi aktarıldı; bunların da bir an evvel hayata geçirilmesinin gerekli
olduğunu vurguluyorum.
Hepinize, en içten sevgi
ve saygılarla selamlarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Demirel.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, bir yanlış anlaşılmayı düzeltme adına bir söz talebim var...
BAŞKAN - Hangi konuda?
EYÜP FATSA (Ordu) -
Oturumun başında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Muğla
Milletvekili Sayın Gürol Ergin, bizim, fındık üreticilerine karşı ilgisiz
kaldığımızı, fındık üreticilerinin zor zamanlarında bölge milletvekillerinin
yanlarında olmadıklarını ifade ederek...
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
yani...
EYÜP FATSA (Ordu) - Ben, fındık üretilen bölgenin bir
milletvekiliyim...
BAŞKAN - Bir dakika efendim...
EYÜP FATSA (Ordu) - Bunun
böyle olmadığını, bütün bölge milletvekilleriyle beraber fındık üreticilerinin
mağduriyetinde yanlarında olduğumuzu belgeleriyle ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
anlıyorum... Bir şey söyleyeceğim; İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, pek kısa
bir açıklama mı istiyorsunuz?
EYÜP FATSA (Ordu) - Evet
efendim.
BAŞKAN - Çok kısa lütfen;
Genel Kurul da maksadınızı anlasın.
Buyurun; yerinizden...
EYÜP FATSA (Ordu) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Oturumun başında,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Muğla Milletvekili Sayın Gürol
Ergin, tarım kesiminde yaşanan sıkıntıları ifade ederken, fındık üreticisinin
mağduriyetinden ve bu mağduriyet anında da, bölge milletvekillerinin, mağdur
olan fındık üreticisinden uzak kaldığını, fındık üreticisiyle ilgilenmediğini
ifade ettiler. Ben, bunun böyle olmadığını, kendisi konuşurken de ifade etmeye
çalıştım; ama, belki, sesimi duyuramadım.
Bunun böyle olmadığını,
fındık üreticilerinin ve fındık üreticileri adına söz sahibi olan dernek ve
odaların, bölge milletvekillerinin yapmış olduğu çalışmalardan, fındık
üreticilerinin mağduriyeti anında onlara göstermiş olduğu yakın ilgi ve
alakadan, dolayısıyla, bu mağduriyetin, gerek Meclis gündeminde gerekse hükümet
nezdinde takipçisi olmamızdan ve bu mağduriyetinin giderilmesindeki
gayretlerimizden dolayı, Ordu Ziraat Odaları, 19 ilçe ziraat odasıyla beraber,
30.11.2004 tarihinde, bütün bölge milletvekillerine, bu gayretlerimizden,
fındık üreticisine göstermiş olduğumuz yakın ilgi ve alakadan dolayı teşekkür
yazısı göndermiştir. Dolayısıyla, hiçbir bölge milletvekilinin, fındık
üreticisinin sıkıntılı anında yanında olmaması söz konusu değildir.
Ben, Sayın Ergin'e, o
sıkıntılı anda, bölgemize gidip, fındık üreticisinin o sıkıntısını
paylaşmasından dolayı teşekkür ediyorum; ancak, ondan sonra yapılan çalışmaları
ve sonuçlarını da takip ederek, böyle bir yanlışlığa, hataya düşmemesi
gerektiğini ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim; sağ
olun.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Anlaşılmıştır
efendim; teşekkür ederim.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Başkan, anlaşılmadı efendim. Siz anladınız da, ben anlamadım. Burada bir
yanıltma var; söz istiyorum efendim.
BAŞKAN - Böyle bir
usulümüz yok Sayın Ergin; karşılıklı diyalog diye bir usulümüz yok. Siz
konuştunuz, o da, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre bir açıklama yaptı.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Ama, çok yanıltıyor!
BAŞKAN - Bir yanlışlık
varsa, karşılıklı görüşürsünüz.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Ama, açıklama doğruyu ve gerçeği yansıtmıyor!
AHMET YENİ (Samsun) -
Açıkladık, açıkladık...
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Efendim, o gelen mektup bize de geldi.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, görüşmelerimize devam ediyoruz.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Siz, bizden çok sonra gittiniz!
BAŞKAN - AK Parti Grubu
adına, Elazığ Milletvekili Sayın Abdulbaki Türkoğlu; buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 9 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi hakkında AK Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın var oluşundan
günümüze kadar, tarım sektörü, stratejik bir sektör özelliğini taşımaktadır.
Tarım, üretilen tarım ürünleriyle sadece tarımda çalışan nüfusu değil, aynı
zamanda, ülkenin bütün nüfusunu ilgilendiren bir sektördür. Tarım, bugün,
dünyada, millî savunma kadar çok stratejik bir önemi haizdir.
Cumhuriyetimizin
kuruluşundan itibaren ekonomimizin ana sektörü olan tarım sektörü, nüfusun
büyük bölümünü istihdam etmektedir. Sanayi sektörüne hammadde sağlayarak
işgücünü artırmakta, sermaye transferini sağlayarak sanayi maddelerine pazar
oluşturmakta ve ihracat yoluyla ülkemize döviz kazandırarak millî ekonomiye
ciddî oranlarda katkılarda bulunmaktadır.
1923 yılında gayri safî
millî hâsılanın yüzde 40'ını oluşturan tarım sektörü, 2003 yılında yüzde
13'lere düşmüştür. Yani, 80 yıllık dönemde, tarımın gayri safî millî hâsıla
içindeki payı yaklaşık yüzde 60 oranında düşmüştür.
1980'li yılların
sonlarına kadar, dünya ülkeleri içerisinde kendi kendine yetebilen ve
rahatlıkla tarım ihracatı yapabilen ülkemizin, çok sık değişen iktidarlar ve
dolayısıyla, değişen tarım politikaları, oluşturulamayan aklıselim tarım
politikaları nedeniyle tarım alanında üretimi büyük miktarda düşmüş, tarım ve
hayvansal ürünler bakımından bağımlı hale gelinmiş ve ülkemiz bu alanda büyük
oranlara varan bir ithalat yapar duruma gelmiştir.
2000 yılında, kişi
başına, yaklaşık 3 200 dolar olan millî gelir, tarım sektöründe ancak 1 350
dolar civarındadır. Sektörler arasındaki gelir dağılımındaki bu dengesizlik,
kırsal kesimde insanları yerlerinde tutamamayla karşı karşıya bırakmıştır.
Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerinde nüfusun ancak yüzde 2'si köylerde
yaşamaktadır. Avrupa Birliğine dahil olan ülkelerde bu oran yüzde 5 iken,
bizde, özellikle 1980'li yıllarda yüzde 60, 1990'lı yıllarda yüzde 54 ve 2003
yılında yüzde 34'tür.
Türkiye'deki toplam ekili
ve dikili alanların yüzde 16,5'inde sulu tarım yapılırken, yüzde 83,5'inde kuru
tarım yapılmaktadır. İç Anadolu Bölgesi başta olmak üzere, bazı bölgelerimizde,
yağış eksikliğinden dolayı nadas uygulamalı tarım yapılmaktadır. İşlenen
yaklaşık 24 000 000 hektar tarla alanının 5 000 000 hektarı her yıl nadasa
bırakılmaktadır.
Tarım işletmelerini
incelediğimizde, görülüyor ki, teknik ve ekonomik açıdan belirlenen optimum
büyüklüğün çok altında ve çok parçadan oluşan işletmelerdir bunlar.
Tüm gelişmelere rağmen,
tarımın yapısından kaynaklanan nedenlerle hâlâ tarım sektöründe modern
teknoloji ve girdi kullanımı yetersizdir ve buna bağlı olarak da,
araştırma-geliştirme çalışmalarında etkinlik sağlanamamış ve araştırma yayın
bağı güçlendirilememiştir.
Afet ve kuraklık gibi
doğa şartlarına bağlı olması nedeniyle büyük bir risk altında bulunan tarım
sektörü, 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan son ekonomik krizlerden de olumsuz
şekilde etkilenince bitme noktasına geldi. Bu olumsuz ortamda, aldığı kredi
borçlarını ödeyemeyen çiftçilerimiz ise üretimden tamamen çekilmek zorunda
kaldı. Tarımsal faaliyetleriyle değil de "çiftçi haciz kıskacında" ya
da "çiftçinin ikinci adresi cezaevi oldu" gibi manşetlere konu olmaya
başlayan çiftçilerimiz ilgiye ve desteğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyar
hale gelmiş oldular.
Kasım 2002 genel
seçimlerine bu olumsuz ortam içerisinde girildi. Seçimlerden sonra AK Partinin
tek başına iktidar olmasıyla birlikte oluşan istikrar ortamı, siyaset, ekonomi
ve toplumsal alanda birçok iyileşmeyi beraberinde getirdi. Uluslararası
ilişkilerde yaşanan olumlu adımlarla birlikte, genel ekonomideki gelişmelerle,
2004 yılı, ülkemiz için her alanda bir atılım yılı oldu. Tüm sektörlerde olduğu
gibi, 2003 ve 2004 yılları, tarım sektöründe de önemli iyileşmelerin sağlandığı
yıllar olmuştur. Tarımda özel sektör yatırımları, ekonomide sağlanan istikrar
ve güven ortamının oluşturulmasıyla artmaya başlamıştır.
2002 yılında özel sektör
yatırımlarında tarımın payı yüzde 1,9 iken, 2003 yılında yüzde 2,7'ye, 2004
yılında da yüzde 3,4'e yükselmiştir. 2004 yılında olumlu iklim koşullarının,
süne mücadelesinin ve sertifikalı tohumluk kullanımındaki artışın etkisiyle,
buğday üretimi, yaklaşık yüzde 10 artarak 21 000 000 tona ulaşmıştır. Diğer
taraftan, Tarım Bakanlığımızın etkin süne mücadelesi sayesinde, buğday
kalitesinde de önemli ölçüde iyileşme sağlanmıştır.
Üretim açığı olan
ayçiçeğinde, 2003 yılına göre yüzde 12 ilâ yüzde 13 oranında üretim artışı
sağlanmış, mısır üretiminde ise, son iki yılda, yaklaşık yüzde 40'lık bir
artışla, üretim 3 000 000 tona ulaşmıştır.
Endüstri bitkilerinde bir
önceki yıla göre önemli bir değişiklik olmamış, baklagillerde ise, geçen yıla
göre ortalama yüzde 6 oranında üretim artışı kaydedilmiştir.
Son onbeş yirmi yılda,
ülkemizin tarımsal ürünler ihracatı da önemli ölçüde artmıştır. 1980 yılında 1
900 000 000 dolar olan tarımsal ihracat değerimiz, 2003 yılında 4 800 000 000
dolara ulaşmıştır. 2004 yılının ilk altı ayında ise, bu rakam 2 500 000 000
dolar olarak gerçekleşmiştir.
Son iki yıllık dönemde
tarımda olumlu gelişmeler yaşanmıştır. 4870 sayılı Kanunla çiftçi borçlarını
yeniden yapılandırarak borçların yüzde 59'unu af kapsamına alan, geri kalan
borçların ödenmesi noktasında ise büyük kolaylıklar getiren AK Parti Hükümeti
tarafından, bu yasayla, 1,9 katrilyon tutarındaki çiftçi borcu yeniden
yapılandırılarak, bu borcun, yaklaşık 1 katrilyonu silinmiş olup, bu
uygulamadan yaklaşık 1 000 000 çiftçimiz yararlandırılmıştır.
2004 yılında, kredi
borçlarının yeniden yapılandırılmasını takiben, yapılandırmaya tabi olmayan
çiftçilerimize, ivme kazandırılması gereken sektörlere göre farklı oranlarda
faiz sübvansiyonu içeren "tarımda cansuyu" adı altında düşük faizli
tarım kredileri kullandırma imkânı getirildi. Bu çerçevede, çiftçilerimize
uygulanan cari faiz oranlarından yüzde 40 ilâ 60 indirimli, azamî üç yıl vadeli
yatırım kredisi ile bir yıl vadeli işletme kredisi kullanma imkânı sağlandı.
Mazot desteği kapsamında
üreticilere toplam 640 trilyon lira destek sağlanmıştır. Bu destekle,
çiftçiler, tarımsal üretimin en önemli girdilerinden biri olan mazotu yaklaşık
yüzde 40 oranında daha ucuza kullanmış oldular.
Tarım Bakanlığı ile
Maliye Bakanlığımız arasındaki işbirliğiyle yapılan çalışmalar sonucunda,
sertifikalı tohumluk ve fidan ile sunî döllenme için dondurulmuş hayvan
spermlerinde uygulanmakta olan KDV oranı yüzde 1'e indirildi. Ayrıca, karma yem
üretim girdilerinin KDV oranında da indirime gidilmiştir.
Doğrudan gelir desteği
kapsamında çiftçilerimize 2003 yılı içerisinde yaklaşık 2,3 katrilyon ödeme
yapılırken, 2004 yılında bu ödeme 2,8 katrilyona çıkarılmıştır. 1998 ile 2002
yılları arasında, ortalama olarak, desteklenen hayvancılıkla ilgili kooperatif
sayısı 40 ilâ 50 iken...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
tamamlayın lütfen.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Devamla) - ...2004'te desteklenen kooperatif sayısı 280'e ulaşmıştır.
Hayvancılığı destekleme
çerçevesinde, 2002 yılına kıyasla 2003 yılında yüzde 168 artış sağlanmış, bu
oranda 2004 yılında yüzde 38'lik bir
artış daha sağlanarak, 174 trilyon lira ödenek ayrılmıştır. 2003 yılı sonları
ve 2004 yılının ilk aylarında, ülke genelinde, özellikle besicilik yapan
işletmelerde, besi süresinin geçmesine rağmen, piyasada oluşan fiyatların
maliyetin altında seyretmesi nedeniyle kesim yapılamaması yetiştiricilerimizi
zor durumda bırakmış, bu sorunu çözmek için de yaklaşık 100 trilyon 715 milyar
lira -beher kilo başına 1 000 000 Türk Lirası- doğrudan et teşvik primi
ödenmiştir.
Şimdi, bunları istismar
etmemek lazım. Sayın vekilimiz "Başbakan çiftçilerimizi azarladı"
dediler.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Azarlamadı mı?! Azarlamadı mı?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Heyecanlanma Hocam... Sakin ol Hocam...
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Devamla) - Bir dakika hocam.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Televizyonlardan izlemediniz mi?!
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Devamla) - Genel Başkanınız Sayın Deniz Baykal, dün, Doğu Anadolu Besiciler
Birliği Yönetim Kurulu üyelerine 16.30'a randevu vermiş, Doğu Anadolu Besiciler
Birliği Yönetim Kurulu üyeleri geldiklerinde Sayın Genel Başkanı yerinde
bulamamışlardır. Yani, söz verip de yerinde bulunmamak mı iyi?! Bir insan
evladını da azarlar. Siz çocuklarınızı azarlamaz mısınız? İnsan sevdiğini
azarlar. Üstelik Sayın Başbakanımızın nasıl azarladığını, yani kullandığı
kelimeleri söylerseniz...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Hayal kurma, hayal! Randevu vermedi; biz oradaydık; bilmediğin şeyi konuşma! AK
Partiden kimse yoktu orada. 11 CHP milletvekili vardı orada. Hayal kurma!
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Devamla) - Hayır!
Hayvancılıkta
verimliliğin artırılması, girdi maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla kaliteli
sperm üretiminin yurt içinden karşılanması ve yüksek verimli hayvan ırklarının
embriyo transferleri teknikleri kullanılarak geliştirilmesi kapsamında Anadolu
Alacası ve Anadolu Esmeri Geliştirme Projeleri hayata geçirilmiştir.
2004 yılında, tahrip
olmuş, verimliliği oldukça azalmış meraların ıslahı için çalışmalar başlatılmış
ve 600 000 dekarlık bir mera alanı ıslah edilerek köylülerin kullanımına
sunulmuştur.
Yine, çiftçilerimizi
yerinde bilgilendirmek üzere ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerden
danışmanlık hizmeti satın alınması esasına dayalı Köy Merkezli Tarımsal Üretime
Destek Projesi 2004 yılı başında uygulamaya konulmuştur. Bugün 1 007 tarım
gönüllüsü köylerimizde hizmet vermektedir.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Başkan, süre sınırlaması kalktı galiba! Süreyi çok aştı...
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu,
zamanınızı aşıyorsunuz; lütfen, son cümlelerinizi rica ediyorum.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Tarım Bakanlığımız
tarafından yürütülen toplulaştırma çalışmaları kapsamında 2004 yılına kadar 137
000 hektar alanda toplulaştırma çalışması yapılmıştır.
Yine, 5179 sayılı
Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunla, tarladan sofraya gıda güvenliği
yaklaşımı çerçevesinde gıda üreten ve satan işyerlerine yönelik denetimler
yüzde 300 oranında artırılarak yapılmıştır.
Hükümetimiz tarafından
ilk defa bu yıl afete uğrayan üreticilerimizin zararlarının karşılanması için
50 trilyon ekkaynak tahsisi yapılmıştır.
Tarım Bakanlığımız, canlı
hayvan ithalatı ve kaçak hayvan girişi konusunda da önemli çalışmalar
yapmıştır. 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde Tarım Bakanlığı tarafından bugüne
kadar çok sayıda kanun çıkarılmıştır; bunlar, Mera Islahı, Tüketici Hakları,
Gıda, Üretici Birlikleri, Ziraat Odaları Birliği, At Yarışları, Tarım Ürünleri
Sigortası, Organik Tarım Ve Tohumculuk Kanunlarıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hayvansal ürün tüketimimiz gelişmiş ülkelere göre 3-4 kat daha
azdır. Diğer bir ifadeyle toplumumuz yeterli beslenme için ihtiyaç duyduğu
hayvansal proteini alamamaktadır. Hayvansal ürünlerin pazarlanmasında var olan
altyapı eksikliği yoğun olarak kendini göstermiş ve hayvancılığımız, analiz
edilmeksizin yapılan özelleştirmelerden olumsuz etkilenmiştir.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu,
bakın, diğer arkadaşlarımızın hakkını kullanıyorsunuz; lütfen, toparlayın.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum.
Ülkemizin ekolojik tarıma
dünyadaki en uygun ülkelerden birisi olduğunu görmek sevindiricidir. Ekolojik
tarıma dayalı çalışmalara ivme kazandırılması gerekir.
2005 ve sonrası için tek
hedefimiz, tarımı, rekabet gücü yüksek, kaliteli, verimli ve sürdürülebilir bir
üretim yapısına sahip kılmak, millî gelirden çok düşük pay alan köylü ve çiftçi
kesiminin ekonomik hayatına olumlu katkıda bulunmaktır. Dolayısıyla, önümüzdeki
dönemde gelişme kırsal kesimden başlamalıdır. Gelecek nesillerimize güzel bir
cennet vatan bırakmak istiyorsak, bu cennet vatanın ekolojik dengesini
sarsmadan ve tarım arazilerini bilinçsizce yapılaşma, erozyon, yanlış ziraî
ilaçlama, yanlış sulama ve benzer uygulamalardan vazgeçerek, her şeyin
metodolojisi olduğu gibi, tarım ve hayvancılığı da ilmî metotlar çerçevesinde,
aklıselim politikalar çerçevesinde yapmalıyız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama son verirken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın 2005
yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diler, 2005 yılının Türk tarımı ve
hayvancılığı açısından atılım yılı olması temennisiyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sayın Başkan, Genel Başkanımızla ilgili sözüne bir açıklama getirmek istiyorum;
ben oradaydım efendim.
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
siz, zaten, yerinizden, teamül olmayan bir şekilde, söyleyeceğiniz her şeyi
söylediniz; lütfen oturun efendim.
OSMAN KAPTAN (Antalya)
-Sayın Başkan, bir aydır bizden randevu...
BAŞKAN - Şanlıurfa
Milletvekili Müfit Yetkin.
Buyurun Sayın Yetkin. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Biz de uygun şekilde söyleyelim Sayın Başkan; 6 dakika fazla
konuşturdunuz.
BAŞKAN -Sayın Uzdil, siz,
yerinizden, çok daha fazla açıkladınız. Böyle bir usulümüz yok.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
6 dakika fazla konuşturdunuz Sayın Başkan; 1 dakika istiyoruz.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, parti yöneticisi olarak bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN - Diğerlerinde
nazara alacağım. O, onların kendi aralarındaki bir durum. Biz, sizlere de
gereken hassasiyeti gösteriyoruz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Bir açıklama yapmak istiyorum; arkadaşımız bilmediği bir konuyu konuşuyor;
olayın içindeyim ben.
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
böyle bir usulümüz yok; lütfen oturun efendim. Grup Başkanvekilinizin bir
talebi olursa, değerlendiririm.
Buyurun, siz, konuşmanıza
başlayın.
AK PARTİ GRUBU ADINA A.
MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde, AK Parti
Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Tarım sektörü,
toplumumuzun yüzde 35'ini bünyesinde barındırmaktadır. Yıllardan beri sorunları
ertelenen bu sektör, ortalama fert başına düşen millî gelirin ancak üçte 1'ine
sahiptir. Hükümetimizin tüm amacı ise, gerçekçi politikalarla sektördeki
çiftçilerimizin hayat standardını yükseltmektir. Burada, önceliklerin
belirlenmesi yanında, kısa, orta ve uzun vadeli politikalar oluşturulması önem
taşımaktadır. Bu nedenle, hükümetimiz, iktidara gelir gelmez, tarım sektörünü
öncelikli bir sektör olarak ele almış ve kısa vadede, üretim yapamaz hale gelen
çiftçilerimizi, tekrar üretim yapar hale getirmek için, doğrudan gelir desteği,
ürün prim desteklemesi ve mazot desteğiyle desteklemiştir. Ayrıca, çiftçi
borçlarını yeniden yapılandırarak, borçlu çiftçilerimizi haciz kıskacından
kurtarmıştır; daha sonra, yasal düzenlemelerle çiftçimizin önünü açmıştır.
Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu, Ziraat Odaları Birliği Kanunu, Organik
Tarım Kanunu gibi kanunlar çıkarılmıştır; tohumculuk kanunu, lisanslı depoculuk
ve tarım ürünleri sigorta kanunu da çıkarılmak üzere hazırlanmaktadır.
Bunlarla, Türk tarımının
Avrupa Birliğiyle uyumu ve diğer dünya devletleriyle rekabet edebilir hale
getirilmesi hedeflenmiştir.
Biraz evvel,
muhalefetteki arkadaşımız, tarım sigorta kanununun çıkmadığından bahsetti.
Tarım Komisyonunda bununla ilgili çalışmalarımız tamamlanmıştır, önümüzdeki
günlerde Meclise gelecektir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)
-Tarım Komisyonunda, yarın görüşeceğiz, daha tamamlanmadı.
A. MÜFİT YETKİN (Devamla)
- Evet, yarın görüşeceğiz ve daha sonra da Meclise gelecektir.
Bunun yanında, Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı da Meclisimizin gündemindedir.
Bunlar, çiftçimizi
alacaklıların elinden kurtarabilmek için hazırlanmış kanunlardır. Bundan sonra,
çiftçilerimiz, rahatlıkla, kendi mallarını götürüp depolara bırakabilecekler ve
onlar da, bunların karşılığında bankadan borçlanabilecekler veya istedikleri
zaman borsada satarak kendi ürünlerini rahatlıkla pazarlamış olacaklardır.
Önümüzdeki yıllarda,
teknoloji, hayatımızın her safhasında yoğun olarak kullanılacak, büyüyen
tarımsal işletmeler, teknolojik yapılarıyla, tarımsal üretim değerini en üst
seviyelere çıkaracaktır. Türkiye, bu yönüyle de bölgede önemli bir ihracatçı
ülke olacaktır.
Ancak, çiftçilerimizin de
dünya piyasalarına entegre olması ve onlarla rekabet edebilmesi gerekir; çünkü,
dünyada piyasa koşullarına daha duyarlı bir uluslararası tarımsal ticaret
sistemi oluşturma girişimi vardır. Bu oluşum, bizim gibi gelişmekte olan
ülkelerin tarım sektörlerini zor durumda bırakabilir.
Mesela, bu yıl, dünya
piyasalarında hampetrol ve kimyasalların fiyat artışından dolayı mazot ve gübre
fiyatları artmış olup, tarım sektörümüz olumsuz etkilenmiştir. Bunun yanı sıra,
buğday ve pamuk gibi ürünlerin fiyatları da dış piyasalarda düşüş göstermiştir.
Gelişmekte olan bir ülke olarak, dünya piyasalarına müdahale etmemiz mümkün
değildir. Bu şartlarda yapılabilecek tek şey, çiftçiyi ürün desteklemeleriyle
desteklemektir. Hükümetimiz de, geçmiş yıllarda olduğu gibi, doğrudan gelir ve
ürün desteklemesini devam ettirmekte olup, ayrıca, gelişmiş ülkelerin
çiftçilerine yapmış olduğu yüksek ürün desteklemeleri gibi, kendi imkânlarımız
dahilinde en yüksek ürün desteklemesini yapacaktır.
Burada ayrıca belirtmek
istiyorum, pamuk fiyatları da biraz evvel bahsedildiği gibi 450 000 lira
değildir. Dünya piyasalarında şu anda lifli pamuk balya fiyatı 1 400 000
liradır ve bu kütlü pamuğa çevrildiği zaman 600 000 lira civarındadır; ama,
yağmur yemiş ve ikinci, üçüncü ağız pamuklar, tabiî ki, daha düşük fiyatlardan
satılmaktadır. Çiftçilerimiz zaten bunları biliyor. Esas fiyat, 600 000 lira
civarındadır; bunu da düzeltmek istiyorum.
Gelişmiş ülkelerin
tarımsal teknoloji ve verimliliklerdeki üstünlüğü ve büyük oranlarda ürün
desteklemesi yapmaları rekabet gücümüzü de azaltmaktadır. Uzun vadede de olsa,
sulanabilecek alanları ve üretimde verimliliği artırmak için modern yöntem ve
araçların kullanımını yaygınlaştırmak üzere, tarımsal eğitim, yayın ve
danışmanlık hizmetlerini daha etkin hale getirmek, yani, gelişen tarımsal
teknolojiyi uygulamak zorundayız. Ayrıca, dünyada son yıllarda meydana gelen
bilimsel ve teknolojik gelişmeleri, biyoloji ve genetik biliminin tarımdaki
yeni uygulamalarının olumlu veya olumsuz sonuçlarını da takip etmeliyiz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkemizin zengin toprak ve su kaynaklarının korunmasına,
geliştirilmesine ve verimli kullanılmasına ihtiyaç vardır. Tarım Reformu Genel
Müdürlüğümüz de, bu amaçlar doğrultusunda, tarımsal üretimi büyük ölçüde
olumsuz yönde etkileyen tarım arazilerindeki parçalanmaları gidererek
toplulaştırmaya, hazine arazilerini dağıtarak az topraklı veya topraksız
çiftçileri topraklandırmaya çalışmaktadır. Ayrıca, toprak, su kaynaklarının
teknolojik ve ekonomik gereklere göre kullanılması, toprağın verimli bir
şekilde işletilmesi, birim alandan azamî ekonomik verimin alınması, yeni
yerleşim yerlerinin kurulması gibi görevler, Bakanlar Kurulu kararıyla
belirlenen uygulama bölgelerinde, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından
yürütülmektedir.
Tarım reformunun amacı
ise, tarımsal yapıdaki bozukluklardan kaynaklanan ve ekonomik gelişmeyi
engelleyen sebepleri ortadan kaldıracak entegre tedbirlerin alınmasıdır.
Türkiye'de toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi ve bu kaynakların ekonomik
şekilde, tekniğine uygun olarak kullanılması, Türk çiftçisinin kalkınmasında en
önemli etkenlerden biridir. Çağdaş bir tarımın uygulanmasında, sulama
projeleriyle birlikte, tarımsal altyapı hizmetleri dediğimiz, sulama kanalları,
drenaj kanalları, tesviye ve tarlaiçi yolların yapımı gibi hizmetler çok
gereklidir. Ayrıca, çevre ve doğanın korunması, köylerin yenilenmesi, çevre
planlaması, sosyal, kültürel ve fizikî tesisler için arsa ve arazilerin
karşılanması, tarımda yeniden yapılanma dediğimiz reform hizmetlerinin
uygulanmasıyla mümkün görünmektedir.
Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü, Bakanlar Kurulu kararıyla, uygulama alanı olarak ilan edilen
Şanlıurfa İlinin tamamı ve 17 ilimizdeki 57 ilçeye bağlı 1 325 köyde
faaliyetlerini sürdürmektedir; 9 ayrı ilimizde de, teşkilatlanmış, bölge
müdürlükleri bulunmaktadır. Atatürk Barajı ve Şanlıurfa tünelleri vasıtasıyla
sulanan Harran Ovasındaki araziler, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce yürütülen
toplulaştırma çalışmalarıyla büyük oranda tamamlanmıştır. Arazi
toplulaştırması, çeşitli nedenlerle, ekonomik tarım yapılmasına imkân
vermeyecek biçimde veya ziraî sulama tedbirlerinin alınmasını güçleştirecek
derecede parçalanmış, şekilleri bozulmuş parsellerin, muntazam şekiller halinde
bir araya getirilerek planlanması, projelenmesi ve uygulanması işlemidir. Bu
kapsamda, Harran Ovasındaki toplulaştırma çalışmaları biten 1 342 530 dekarlık alanda,
toplulaştırmadan önce 26 996 olan parsel sayısı 15 500'e inmiş ve ortalama
parsel alanı büyütülerek, 49 dekardan 80 dekara çıkarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son sözlerinizi
rica ediyorum Sayın Yetkin.
A. MÜFİT YETKİN (Devamla)
- Toplulaştırma sonucunda, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce, toprak mülkiyet
dağılım dengesizliğini gidermek maksadıyla da çalışmalar yürütülmüş olup, bu
kapsamda Şanlıurfa, Ankara, Konya, Karaman, Eskişehir, Edirne, Aydın, Aksaray,
Kayseri ve Yozgat İllerinde bugüne kadar toplam 128 köyde 578 370 dekar hazine
arazisi 8 500 az topraklı veya topraksız çiftçi ailesine dağıtılarak bunların
topraklandırılmaları sağlanmıştır.
Ayrıca, genel
müdürlüğümüzün arazi kullanım planlaması çalışmaları da sürmektedir. Bu genel
müdürlük sınırlı bir alanda hizmet vermesine rağmen, mevcut bütçe ve yatırım
imkânları dahilinde kendisine verilen görevleri başarıyla yürütmeye
çalışmıştır.
2005 yılı bütçesinin
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Türkoğlu'nun konuşması sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Baykal'la ilgili ifadesi sebebiyle, Grup Başkanvekili Sayın Koç'un,
yerinden, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre kısa bir açıklama talebi var.
Bir sataşmaya meydan
vermeden bir açıklama yapmak üzere kendilerine kısa bir söz veriyorum.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Türkoğlu, konuşması
sırasında 21 Aralık günü Türkiye Ziraatçılar Derneğinin düzenlediği 4 üncü
Ulusal Tarım Kongresinde, besicilerin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Deniz Baykal konuşmasını yaptıktan sonra, salondan çıkarken, sorunlarını
kendilerine aktardıkları, bu besici arkadaşların, bir randevu talep ettiği,
fakat daha sonra randevuya Deniz Beyin kayıtsız kaldığı konusunda galiba bir
açıklaması oldu. Ben olaya açıklık getirmek istiyorum.
Sayın Türkoğlu, benim,
Meclis çalışmalarını takdirle izlediğim bir milletvekili arkadaşımız; kişisel
olarak da kendisini çok beğendiğimi, sevdiğimi ifade edeyim. Bir yanlış anlama
var. Ben şu şekilde düzeltme ihtiyacını
duyuyorum:
Evet, 4 üncü Ulusal Tarım
Kongresinin ikinci gününde, Sayın Deniz Baykal, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı olarak, tarımın içinde bulunduğu sorunlarla ilgili konuşmasını
yapmıştır ve oradan ayrılırken, salondan çıkarken, besici üreticilerin,
sorunlarını kendilerine ifade ettiğini arkadaşlarımız belirtiyorlar -ben orada
yoktum- ve o toplantıya, çoğu Tarım Komisyonu üyesi olan Cumhuriyet Halk
Partili 11 milletvekili arkadaşımız katılmıştır, tek bir Adalet ve Kalkınma
Partisi milletvekili olmadığını özellikle belirtmek istiyorum. Daha sonra, saat
16.00'da Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeleri söylenmiş ve arkadaşlarımızın
bir kısmı Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek, Grup Başkanvekilimiz Kemal
Anadol ve Tarım Komisyonu üyelerimizle, yukarıda, Grup yönetimi salonunda bir
toplantı yapıp, sorunlarını iletmişlerdir. Bunu özellikle söylemek istiyorum ve
Cumhuriyet Halk Partisi Özel Kalem Müdiresiyle görüştüm, Sayın Genel Başkandan
ayrıca bir randevu talebi olmamıştır.
Kaldı ki, yaşadığımız ve
konuşmacıların burada ifade ettiği tarzda, tarımın yandığı, çiftçinin bunaldığı
bir dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, üreticinin de, besicinin de
sorunlarına, herhalde sizden çok daha fazla sahip çıktığımız da çok açık bir
gerçektir. Her gün, Türkiye'nin dört bir yöresinden gelen muhtarlar, besiciler,
üreticiler, dertlerini, Cumhuriyet Halk Partisini ağlama duvarına çevirerek
iletiyorlar. Bizim görevimiz de, onları burada dile getirmek. Her zaman da açık
olduğumuzu bir kere daha ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
AK Parti Grubu adına
üçüncü söz isteği, Kastamonu Milletvekili Sayın Sinan Özkan'ın.
Buyurun Sayın Özkan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SİNAN ÖZKAN (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün 2005 yılı bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; Grubum ve şahsım adına,
hepinizi saygıyla selamlarım.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, 9.5.1985 tarihli ve 3202 sayılı Kanunla, kırsal alanlarda sosyal
altyapı nitelikli yol, içmesuyu, iskân, köy yapıları inşa edilmesi
hizmetleriyle birlikte, toprak ve su kaynaklarının ıslahı ve geliştirilmesine
ilişkin hizmetlerin yürütülmesi amacıyla kurulmuştur.
Böylece, o tarihteki
Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığına bağlı, Yol Su Elektrik, Toprak-Su ve
Toprak İskân Genel Müdürlükleri ile orman yollarıyla ilgili olarak Orman Genel
Müdürlüğü arasında dağılmış bulunan görevlerin Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
bünyesinde toparlanması amaçlanmıştır. O tarihten bugüne kadar da bu
teşkilatımız, milletin efendisi olan köylüye sayılan hizmetleri verme gayreti
içerisinde olmuştur. Bu hizmetleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, halen 51
269 personel ve 17 194 makineyle vermeye devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatının sorumluluk alanına ve
bugüne değin yaptıklarına baktığımızda şöyle bir manzarayla karşılaşıyoruz:
2004 yılı itibariyle, 92 762 kilometre asfalt yol, 1 768 kilometre beton yol,
130 744 kilometre stabilize yol, 55 598 kilometre tesviyeli yol, 10 722
kilometre mutasavver yol olmak üzere, toplam 291 585 kilometre yol ağı
bulunmaktadır. Bu kurumumuzca, 2004 yılına kadar 15 518 adet köprü yapımı
gerçekleştirilmiştir.
Yine, Köy Hizmetleri
teşkilatı, 35 139 köy, 42 044 bağlısı olmak üzere, toplam 77 183 üniteye
içmesuyu hizmeti götürmek durumundadır. 2004 yılı rakamlarıyla bu ünitelerin
yüzde 81'i sulu, yüzde 10'u yetersiz, yüzde 9'u ise susuz durumdadır. Devlet
eliyle içmesuyu götürülmüş ünitelerin yüzde 61'i şebekeli, yüzde 30'u çeşmeli
sisteme sahiptir. Hizmet götürülen nüfusun ise, yüzde 97'si içmesuyuna
kavuşmuştur. İnsanımızın yaşadığı susuz ünite sayısı ise, 4 111'dir. Şu anda
görüşmekte olduğumuz Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bütçesi Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülürken, ülke genelinde içmesuyu olmayan 393 köyün,
içmesuyuna kavuşturulması için, ayrıca, yetersiz durumda olan 7 600 ünitenin
yeterli hale getirilebilmesi için AK Partili milletvekili arkadaşlarımızca,
eködenek verilmesini öngören bir değişiklik önergesi verilmiş ve komisyonca da
bu kabul edilmiştir. Böylece, önemli sayılabilecek sayıda köyümüzün içmesuyu
sıkıntısını giderecek şekilde 20 trilyon Türk Lirası eködenek bütçe içerisinde
yerini almıştır.
Bunların dışında, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2004 yılına gelene kadar 1 330 988 hektar alana
sulamasuyu temini, 1 029 466 hektar alanda tarlaiçi geliştirme hizmetleri ve
389 564 hektar alanda toprak muhafaza hizmetleri gerçekleştirmiştir.
Yine, şebekeli içmesuyu
tesisi yapımları, atıksu problemini de beraberinde getirdiğinden, 2004 yılına
kadar 5208 köyde kanalizasyon tesisi yapılmıştır. Bu arada, mevcut kanalizasyon
şebekelerinde atıksu arıtma tesisleri bulunmadığı için, nehir ve derelere
tahliye edilen kanalizasyon suları daha büyük problem yaratmaktadır. Kırsal
yerleşim birimlerindeki atıksuların arıtılması için yatırım ve işletme
maliyetleri düşük, işletilmesi kolay, enerji tüketimi gerektirmeyen ve çevreyle
uyumlu doğal arıtma sistemlerinin pilot uygulamalarına başlanılmıştır. Bu
uygulamalardan alınan neticelere göre, uygulama ülke çapında
yaygınlaştırılacaktır.
Kurulduğu 1985 yılından
bugüne değin, sıraladığım çeşitli alanlarda ülkemize önemli hizmetler sunma
gayreti içerisinde olan Köy Hizmetleri Teşkilatımıza en tepedeki genel
müdüründen, arazide dozeri, greyderi üzerinde hizmet veren operatörüne,
işçisine kadar, bu vesileyle, buradan teşekkür etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
ancak, geldiğimiz noktada, bu güzide teşkilatımız, mevcut yapılanmasıyla artık
kırsal kesimde yaşayan insanlarımıza -ki, halen nüfusumuzun yüzde 35'lik bir
oranı köylerimizde yaşamaktadır- yeterli hizmeti vermekte etkin ve verimli
olamamaktadır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerçekten buna inanıyor musun?!
SİNAN ÖZKAN (Devamla) -
Ağırlıklı olarak mahallî nitelikte altyapı hizmetleri sunma görevi olan bir
teşkilatın halen Ankara'dan yönetilmeye çalışılması, hem hizmetlerde etkinliğin
düşmesine hem de kaynakların verimli kullanılmamasına yol açmaktadır. Mevcut
yapıyla yürütülmeye çalışılan hizmetlerin yetersizliği hakkında, ülkemizde
yaygın ve genel bir kanaat vardır. Başta, köylerimizde yaşayan vatandaşlarımız,
kendilerine bu şekilde yeterli hizmetin verilemediği, yapıda bir hantallığın
bulunduğu konusunda her zaman şikâyetlerini dile getirmişler, getirmeye de
devam etmektedirler.
Ben, mülkî idare amirliği
yapan, kaymakamlık yapan, sahada çalışan bir arkadaşınız olarak, görev yaptığım
süre içinde, bu konuda ciddî bir reform ihtiyacını bire bir tespit ettim.
Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde, illerinde görev yapan mülkî idare
amirleriyle sık sık yaptığım görüşmelerden de çıkan netice şudur ki,
idarecilerimizde de, kırsal kesimde yaşayan insanımıza daha iyi ve verimli
hizmet sunma adına, bu alanda bir reform beklentisi en üst seviyededir.
Değerli arkadaşlar, yani,
hizmetin alıcısı, muhatabı olan vatandaşımızda ciddî bir değişim beklentisi
var, yönetenlerde bu yönde beklenti var, bu konuda toplumda bir mutabakat
sağlanmış durumda. Bakıyoruz, yapılacak yetki devrine yalnızca bazı sendikalar
olumsuz yaklaşıyor.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sadece sendikalar değil, yapmayın ya!..
SİNAN ÖZKAN (Devamla) -
Aslında, bu konuda, bu teşkilatta yıllardır hizmet veren işçilerimizin herhangi
bir mağduriyetinin ortaya çıkacağı falan da yoktur. Bu yetki devri neticesinde,
mevcut makine parkı ve personel, daha aktif, daha verimli kullanılacak ve daha
fazla hizmet ortaya çıkacaktır.
Nitekim, köy altyapı
hizmetlerinin, geçmişte il özel idarelerince ya da köylere hizmet götürme
birliklerince çok başarılı şekilde ifa edilebildiği ve mahallî imkânlarla
gerçekleştirilen bu hizmetlerin çok ucuza mal edildiğine dair örnekler de
elimizde mevcuttur.
Bizler, bu konuda diğer
ülke meselelerinde de olduğu gibi, siyasî saiklarla hareket etmedik, etmiyoruz.
Yapılacak düzenlemenin ülkemiz ve ülke insanımız menfaatına olacağına inandığımız
için, yerelleşmeyle daha sağlıklı hizmet sunulacağına, kaynakların daha verimli
kullanılacağına inandığımız için bu konuya neşter atıyoruz. Siyasî olarak
düşünseydik, yıllardır siyasîlerin köylüye ulaşmada ve onun oyunu almada bir
araç olarak gördüğü ve hep o şekilde baktığı bu kuruma bizler de öyle bakmaya
devam eder ve seçim önceleri, kilometrelerce köy yolunu göz boyamak için
asfaltlar -ki, bu da, hepimizin bildiği gibi, üç ay sonra eski halinden bile
kötü duruma gelir- köyleri ve köy muhtarlarını, seçim neticelerine göre
kategorize eder, hizmetleri bu neticelere göre yönlendirir, günü kurtarır,
giderdik. Yine, bu ülkenin kaynakları eskiden olduğu gibi, herhangi bir öncelik
sıralaması olmaksızın, siyasî düşüncelerle ya da seçim öncesi yatırımlarıyla heba
olur giderdi.
Ancak, bizler, bu ülkenin
sorumluluğunu taşımanın bilinci içerisinde davranarak, bütün siyasî
iktidarların zevkle, politik bir araç olarak kullandıkları bir kurum olan Köy
Hizmetlerini, bu şekilde kullanmayı reddettik ve merkezî iktidarın elindeki
yetkiyi, daha verimli ve daha etkin hizmet sunma adına mahalline devrediyoruz;
ancak, her nedense, bu düzenleme, bazı sendikalar ve bunların Meclisiçi
uzantılarınca tersyüz edilerek toplumumuza sunulmaya çalışılmaktadır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
"Uzantı" ne demek kardeşim?!
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sayın eski Kaymakam, yakışır mı?
SİNAN ÖZKAN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, bakınız, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bütçesi
Mecliste görüşülürken, CHP Grubu adına konuşan Ankara Milletvekili Bayram
Meral, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Muğla) -
"Uzantı" sensin kardeşim, biz niye olalım?!
BAŞKAN - Sayın Özkan,
önce konuşmanızı toparlayıp, bitirmenizi rica ediyorum.
İkinci olarak da,
konuşmanız sırasında "sendikaların Türkiye Büyük Millet Meclisinde
uzantıları" şeklinde bir ifadeniz oldu; lütfen bunu tashih etmenizi rica
ediyorum. Maksadınızın o olmadığını biliyorum; lütfen...
SİNAN ÖZKAN (Devamla) -
Maksadımı aşan bir ifade kullandıysam, özür dilerim.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Kullandınız, kullandınız...
SİNAN ÖZKAN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, bakınız, geçtiğimiz yıl, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü bütçesi Mecliste görüşülürken, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşan Ankara Milletvekili Bayram Meral, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
kapatılmaması ve yetki devri yapılmaması gerektiğine dair düşüncesini hangi
gerekçelere dayandırmaktadır; tutanaklardan aldığım haliyle okuyorum:
"Köylümüze en seri
şekilde hizmet götürmek hepimizin arzusudur. Personel ve hizmet konularının
Genel Müdürlükten alınıp il özel idarelerine devredilmesiyle, il genel meclisi
ve belediye meclisi üyeleri arasında siyasî bir mücadele ve yarış
başlayacaktır. Çokbaşlılık söz konusu olacak, verimli ve yararlı hizmet
üretilmeyecektir. İllerarası farklı uygulamalar yapılacak ve siyasî çıkarlar
önplanda tutulacaktır." Burası önemli: "Bu gibi yasal düzenlemeler,
milletvekili ile seçmen arasındaki ilişkileri de azaltacaktır. Böylece, Ankara
büyük ölçüde by-pass edilecek, yerel meclis üyelerine verdiğiniz bu imkânları
iyi kullanan üyelere, kolayca Yüce Meclisin yolu açılacaktır. Bu konuyu
bilmenize rağmen, gelecekte 'ne yaptık' dememeniz için, bir kez daha
hatırlatmak istedim" diye devam ediyor.
Değerli milletvekilleri,
işte, sizlere iki farklı bakış açısı; bir tanesi, köylümüze nasıl daha iyi ve
kaliteli hizmet verebiliriz, bunun hesabını yapıyor ve geleceğe dönük siyasî
ikbal ve istikbal endişesi taşımıyor; vatandaşı ve ona yapılacak hizmeti, her
türlü endişe ve düşüncenin üstünde görüyor. Diğer bakış açısı ise, bu yetkiyi
kimin kullanacağını ve bunun muhtemel siyasî neticelerini önplanda tutuyor.
Bu iki bakış açısını, siz
değerli milletvekillerimizin ve aziz milletimizin takdirlerine sunuyor,
görüşmekte olduğumuz bütçenin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Koç,
tatmin olmadınız mı?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hayır efendim. Yani, bu bir tashih görmedi. Ben, burada çok kısa bir açıklama
yapmak istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Yerinizden,
buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, söz hakkı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Değerli arkadaşım belki "maksadımı
aştım" şeklinde ifade etti; ama, tam karşılığını bulmadı.
Değerli arkadaşlarım,
siyasî partiler, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır; bu, bu şekilde
tanımlanır. Şimdi, bir siyasî partiyi, sendikaların uzantısı olarak burada
değerlendirmek bence bir hatadır. Eğer bu şekilde bir değerlendirme yapılacak
olursa, hiç, bizim ağzımızdan, siz, Meclis kürsüsünde "Adalet ve Kalkınma
Partisi IMF'nin uzantısıdır; Adalet ve Kalkınma Partisi, bazı egemen medya
organlarının uzantısıdır, bazı egemen güçlerin uzantısıdır" sözünü
duydunuz mu?! Böyle bir şey olmamıştır.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Sayın Başkan, şimdi söyledi.
BAŞKAN - Sayın Koç, siz
de dolaylı yoldan Adalet ve Kalkınma Partisi üzerinde...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Böyle bir şey olmamıştır, böyle bir şey olmamıştır.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, dolaylı yönden hakaret ediyor.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Ayrıca, şunu da ifade edeyim Sayın Başkanım: Sivil toplum örgütleri ve
demokratik kitle örgütleri, siyasî partiler kadar demokrasinin vazgeçilmez
unsurlarıdır.
BAŞKAN - Sayın Koç
"uzantısı değiliz" deyin, bu işi kapatın lütfen.
HALUK KOÇ (Samsun) - Her
siyasî parti demokratik kitle örgütleriyle iç içe olmak zorundadır. Kaldı ki,
sizin hükümet programınızda da, sivil toplum örgütleriyle, demokratik kitle
örgütleriyle, bir program ortaya koyarken dayanışacağınız, görüşeceğiniz
ibaresi yer almıştır. Yani, bu konuya ben açıklık getirmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.30
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 17.48
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, izin verirseniz, sataşmaya, Haluk Beyin ifadelerine cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN - Evet, şimdi konuşma
sırası Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Ilıcalı'da; ancak, AK Parti Grup
Başkanvekili Sayın Hocam bir sataşma olduğundan bahisle -Sayın Haluk Koç'un
biraz önce yaptığı konuşmada- bir açıklama yapmak istiyor.
Sayın Başkanım, bu,
İçtüzüğümüzde açık; herhangi bir sataşmaya meydan vermeyecek şekilde,
yerinizden, kısa bir açıklama yapabilirsiniz.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karşı söz hakkıma şimdiden söz isteyeyim mi?!
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, eğer sataşmaya
meydan verirsem, söz hakkınız olur
Sayın Başkan.
Burada, şu ana kadar,
gerçekten, Meclisimizin gösterdiği güzel bir görüntü var, güzel bir performans
var.
Burada, benim şahsî
kanaatim o ki, iktidarların görevi doğruları yapmak, muhalefetin görevi de
yanlış yaptırmamak. Bu çizgide eleştirilerimiz gayet normal; ama, bu
eleştirileri hakaret noktasına götürürsek, bu, hem yanlış olur hem de kamuoyu
nezdinde Meclisin itibarını sarsar.
Burada, AK Parti Grubu
adına konuşan arkadaşımızın söylediği, yani "sendikalar ve sendikaların
uzantısı" tabiriyle "CHP'deki sendikalı" ya da
"sendikaların uzantısı milletvekilleri" dese, Haluk Beyin böyle bir
açıklamasını ben şahsen yerinde bulurum; ancak, sendika kökenli milletvekili
hem kendilerinde var hem de bizde var. Dolayısıyla, şunu da hemen belirtmek
lazım: Demagojik bir üslup içerisinde "ben, size ağız dolusu şöyle, şöyle,
şöyle hakaret edecektim; ama, yasalar elvermediği için edemiyorum"
şeklinde, aslında böyle demagojik, hakarete varan bir üslup kullanmayı ben yanlış
buluyorum; çünkü, biz, burada, AK Parti olarak, gerçekten, hep, toplumun sesine
kulak veren, tabanın frekanslarına kulak veren bir parti olarak siyaset yaptık.
Partimizin tüzüğü, programı, hükümet programında da hep bunu apaçık görmek
mümkündür; ama, burada, hiçbir medya desteği almadan, sadece milletin
desteğiyle iktidara gelmiş bir partiyi "yani, biz, bu parti IMF'nin
uzantısı desek doğru mu, diyebilir miyiz; ama, demiyoruz" filan gibi
diyerek böyle bir görüntü vermenin yanlışlığını, ben üslup olarak ifade etmek
istiyor. Bu konunun da, özellikle, gerçekten, şu nezaheti, iktidar ve
muhalefetin güzel görüntüsünü ve üslubunu bozmaması dileğiyle saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gündüz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
l.- 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe
Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve
Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879,
3/670) (S. Sayısı: 706, 707, 708, 709)
(Devam)
C) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
a) TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
b) KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı
Kesinhesabı
D) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
a) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Denizcilik Müsteşarlığı
2005 Malî Yılı Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Erzurum Milletvekili
Sayın Mustafa Ilıcalı; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı
Ulaştırma Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşmak için AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye'nin genelinde ve
birçok büyük kentin en önemli sorunu olan ulaştırmanın bütçesi üzerinde
konuşurken, bu kadar az sayıda milletvekiline konuşacağım için de üzüntümü
belirtmek istiyorum
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Aynen katılıyorum.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Özellikle de sayın muhalefetimizin ulaştırma konusundaki hassasiyetini de bildiğim
için, ulaştırmayla çok yakından ilgilenen milletvekillerimi de burada gözümün
aradığını belirtmek istiyorum.
YÜCEL ARTANTAŞ (Iğdır) -
Başta iktidar...
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Öncelikle ulaştırmanın ana amacını ortaya koyarsak, ülke kalkınmasının
ekonomik ve sosyal hedeflerinin gerektirdiği hizmeti, kullanıcıya, en uygun
nitelikte, ulusal güvenlik gereklerini yerine getirecek biçimde, güvenli ve
çevre dostu olmak koşuluyla, en ucuza, çağın teknolojilerini kullanarak,
uluslararası kurallara ve AB politikalarıyla uyum içerisinde, aksama olmaksızın
kesintisiz sağlamaktır.
Tabiî, bu amaca ulaşmak
için birtakım ilkeler ve politikalara ihtiyaç vardır. Yolcu ve yük
taşımacılığında, ekonomi, hız, güvenlik, konfor her ulaşım türünde aranması
gereken özelliklerdir. Türkiye'de gerek küreselleşme sürecinde olsun gerek AB
sürecinde olsun, bunun olmazsa olmazı ulaştırmadır. Ulaştırma problemlerini
çözmeden ekonomik kalkınmayı sağlamak mümkün değildir. Gelişmiş olan ülkeler
ile gelişmekte olan ülkeleri karşılaştırdığımız zaman, sadece kriter olarak
ekonomik göstergelere değil, uluslararası bir standart olan kilometrekareye
düşen yol ağına baktığımız zaman da gelişmişlik farkını görebiliriz. Örneğin,
Türkiye'deki kilometrekareye düşen demiryolu ağına baktığımız zaman, bu bizde
11 kilometre iken, Almanya'da bu 114 kilometredir. Aynı şekilde, karayollarıyla
ilgili duruma baktığımız zaman da, yine, kilometrekareye düşen yol ağımızın
gelişmiş ülkelerinkinden çok daha az olduğunu görürüz.
Tabiî, ulaşımın gerçekleştirilmesinde
birtakım alt sistemler var. Bu sistemler, karayolu, demiryolu, denizyolu, boru
hatları. Tabiî, ulaştırma hizmetini verirken en başta yapılması gereken, bu
sistemler arasındaki dengenin kurulmasıdır. Dengeyi kurarken de tabiî, bunu
sadece teorik olarak değil, bu kurulan dengenin de uygulanması gerekir. Bunun
için de yapılması gereken en önemli konu, bu dengeyi sağlayacak anaplan
çalışmalarına ihtiyaç vardır.
İşte, hükümetimizin, 58
inci ve 59 uncu hükümetimizin konuya vermiş olduğu önemin en önemli göstergesi;
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım Bey, göreve başladıktan hemen sonra,
bir hafta on gün sonra, ulaştırma anaplan stratejisi diye bir çalışmayı
başlatmış; bu konuyla ilgili olarak da, üniversiteler ile konuyla ilgili
uzmanları bir araya getirmiştir. İşte, bunu size gösteriyorum. En son bu ayın
başında, Ulaştırma Bakanımızın başkanlığında, anaplan stratejisi çalışması
değerlendirme sonuçları, üniversite öğretim üyeleri ile bürokratlarla enine
boyuna tartışılmıştır.
Neyi içermektedir bu;
bunun içerisinde karayolu vardır, demiryolu vardır, denizyolu vardır; bunun
finansman boyutu vardır, bunun lojistik boyutu vardır, bunun sosyoekonomik
kalkınmaya yönelik boyutu vardır, model çalışması vardır.
Burada şunun altını
çizmek istiyorum: Benden önce konuşan değerli muhalefet sözcüsü, hükümetimizin
bilimsel çalışmaya önem vermediğinden bahsetti. Bundan daha güzel bir bilimsel
çalışma örneği olabilir mi?! Bu bir tanesi.
Bu arada, bilimsel
çalışmayla ilgili örnek vermişken, başka bir çalışma da şu: İstanbul-Ankara
arasında yapılan demiryolu çalışmalarıyla ilgili de, yine, Ulaştırma Bakanımız,
Türkiye'de bu konuda zaten çok az sayıda olan öğretim üyelerini bir araya
getirerek, konuyu enine boyuna tartışmış ve zaten, bu tartışmanın sonuçları da
tutanaklarda yer almıştır.
Bunun haricinde,
Türkiye'de bu zamana kadar önemli gelişmeler olmamış ulaştırma hizmetlerinde,
iki yıl içerisinde bütün bu boşluğu kapatmayı beklemek, tabiî ki, gerçekçi
olmayacaktır.
Şimdi, yalnız, biz, iki
yıl içerisinde hükümetimizin konuya verdiği öneme nereden bakacağız, bu önemi
neye göre değerlendireceğiz; işte, 2005 Ulaştırma Bakanlığının bütçesi
içerisindeki rakamlara baktığımız zaman, buradan, Plan ve Bütçe Komisyonundan
çıkmış olan son haliyle, Ulaştırma Bakanlığımızın bütçesinin 692 267 000 Yeni
Türk Lirasına çıkarılmış olduğunu görüyoruz. Burada altını çizmem gereken en
önemli konu, bu rakam içerisinde yatırım giderleri için ayrılan payın 607 587
000 Yeni Türk Lirası olmasıdır. Yani, bu nedir; toplam bütçenin yüzde
87,7'sidir. Tabiî, bunlar arasında -zamanımız oldukça kısa- baktığımız zaman,
demiryolu altyapı inşaatları, liman altyapısı, havameydanları... Bunları burada
saymak, zamanım yeterli olmadığı için söylemek istemiyorum.
Bu kapsamda, ayrıca,
Türkiye ile Avrupa Birliği malî işbirliği çerçevesinde AB Komisyonuna sunulup,
kabul edilen üç adet önemli projeden bahsetmek istiyorum. Bunlardan birincisi,
Türk demiryolu sektörünün yeniden yapılandırılması, güçlendirilmesi; ikincisi,
Türk karayolu sektörünün güçlendirilmesi; üçüncüsü, Türkiye deniz taşımacılığı
güvenliğinin güçlendirilmesidir.
Şimdi, biz, burada, alt
sistemlere bir göz atacak olursak -biraz önce söyledim- bu alt sistemler
arasında, önce, dengeyi sağlayan çalışmamız bu sene içerisinde tamamlanacak. Bu
arada da, ben, bu çalışmada hem Bakanlar Kurulu kararıyla hem de Meclisin
onayıyla görevli olduğum bu projede...
Bu çok defalar konu
edildi. Bununla yakından ilgilenen, bir tek, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz
Kaptanoğlu var; ona çok teşekkür etmek istiyorum. Sayın Kaptanoğlu, çalışmanın
ne zaman sona ereceğini sürekli soruyor. Yani, bu konuda, diğer
milletvekillerimizin de tekrar bu projeye dikkatini çekmek istiyorum.
Şimdi, sektörlere tek tek
bir göz atalım, kara ulaştırmasına bir bakalım. Hükümetimizin iki yıl
içerisinde çıkarmış olduğu çok önemli bir kanun var; Karayolu Taşıma Kanunu.
Bu, 19 Temmuz 2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Benden önceki sözcü
bu konuyla ilgili bazı eleştiriler getirdi; ama, şunu da çok sevinerek
belirtmek isterim ki, bu kanun, iktidarıyla muhalefetiyle, oybirliğiyle
komisyondan ve Genel Kuruldan çıkarılmıştır.
Yönetmeliklerle ilgili
birtakım endişeleri konusuna da, Sayın Bakanım herhalde gerekli cevabı
verecektir diye tahmin ediyorum. Bu arada, tabiî, karayolundaki filomuzla
ilgili bazı bilgileri vermek isterdim; ama, zamanımız oldukça sınırlı.
Ulaştırma Bakanları
Avrupa Konferansında Bakanlığımızın yapmış olduğu girişimler sonucunda elde
edilen UBAK izin belgesi konusundaki
gelişmeleri; bu arada, tabiî ki, bu karayolundaki karmaşayı ortadan kaldıracak
bu kanunun son derece önemli olduğunu... Özellikle de, 1979'dan beri bu
konularla ilgilenen bir kişi olarak, her toplantıda Taşıma Kanunundan
bahsedilirken bir türlü çıkarılamaması; bunun çıkarılmasının bizim dönemimize
ve bizim hükümetimize nasip olması, tabiî, oldukça önemli.
Demiryolu ulaştırmasına
baktığımız zaman, yine, değerli muhalefet sözcüsü rakamları verdi, aynı şeyleri
tekrarlamak istemem; ama, şurada, yine hükümetimizin bu konuya verdiği önemi
vurgulamak açısından şunu söylemek isterim: 2003 yılında ayrılan ödenekte yüzde
88, 2004 yılında yüzde 97'lik bir artış yapılmış.
Bu arada, yine çok uzun
konuşulmuş, bir türlü uygulamaya geçmemiş Marmararay Projesi son derece önemli,
Avrupa ile Asya'nın demiryoluyla bağlantısını sağlayacak. Tabiî, bu konuda da
çalışmalar başlamış. Bunun maliyeti 1 700 000 000 ABD Doları olup, ellidört ay
içerisinde tamamlanacak ve 14 Mart 2002 tarihinde başlamış olduğunu hatırlatmak
isterim.
Diğer taraftan, yine bazı
demiryolu projelerine baktığımız zaman, Çarşamba-Terme-Ünye-Fatsa demiryolu
fizibilite etüdü, Ankara-Polatlı-Afyon-Uşak-İzmir demiryolu etüt projesi,
Ankara-Sivas demiryolu etüt projesi var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, konuşmanızı
toparlayın lütfen.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Diğer taraftan, 2005 yılında başlanması planlanan bazı önemli demiryolu
projelerine şöyle bir göz attığımızda, Kars-Tiflis demiryolu hattı, demiryolu
içerisindeki rehabilitasyona esas yapılacak çalışmalar... Yani o kadar çok
proje var ki, tabiî, burada bunları anlatmaya zamanım yetmiyor; ama, bu arada
havayolunda sağlanan gelişmeleri de mutlaka burada gündeme getirmek istiyorum.
Havayolu konusunda, yine
hükümetimiz zamanında son derece önemli gelişmeler sağlanmış, Türk Hava
Yollarının yanı sıra 15 özel havayolu işletmesi büyük gövdeli uçaklarla yurtiçi
ve yurtdışında çok noktaya seferler düzenlemişlerdir. Burada, Türk Hava Yolları
da dahil olmak üzere, havayolu işletmelerinin envanterindeki uçak sayısı 190'a,
koltuk kapasitesi yaklaşık 34 000'e, kargo kapasitesi 472 tona ulaşmıştır.
Kasım 2002-Eylül 2003 ile Kasım 2003-Eylül 2004'te içhatlarda taşınan yolcu
sayısında yüzde 54'lük bir artış olmuştur. Bu arada, tabiî, Türk Hava
Yollarının taşıdığı yolcu sayısında da önemli artışlar olmuştur, bunları
belirtmek istiyorum.
Tabiî, Ulaştırma
Bakanlığının bütçesi üzerinde konuşurken, Telekomdan, PTT'den bahsetmemek
mümkün değil. PTT Genel Müdürlüğünün otomasyona geçmiş olduğu binlerce
işyerinden, elde ettiği kârlardan, burada, zamanım olmadığı için bahsetmek
istemiyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; müsaadelerinizle, burada bazı somut önerilerde bulunarak
konuşmamı bitirmek istiyorum. Burada özetle verdiğim bilgilerden de anlaşılıyor
ki, iki yıl içerisinde, hükümetimiz, gerçekten ulaştırma konularına önemli
destek vermiştir. Muhalefetimiz de yasal düzenlemelerde, bu konulara hassasiyet
göstererek destek vermiştir. Bundan sonra, ulaştırma konusunda yapılacak çok
önemli çalışmalar vardır. Mevzuat uyumunda da, bilindiği gibi, ulaştırma önemli
bir yer tutmaktadır. Bunun için, bazı önerilerimiz şu şekildedir:
Ulaştırma konusunda en
önemli eksikliğimiz kaynak tabiî; bu kaynağın yanında kadro. Kadro konusunda
bir önemli sıkıntımız vardı. Bu konularda, maalesef, üniversitelerimizde,
kürsülerimizde çok az sayıda öğretim üyesi vardır; donanım yönünden, yazılım
yönünden, laboratuvar yönünden çok zayıftır. Bu manada, YÖK'e görevler
düşmektedir. Hükümetimize, üniversitelerle işbirliği yaparak, laboratuvarlarını
geliştirmesi, yurtdışı temaslarını kuvvetlendirmesi konusunda önemli görevler
düşmektedir. Bu manada da, bu işleri bilimsel bir hale getirecek bir ulaştırma
araştırma merkezinin kurulması için iktidara, muhalefete görevler düşmektedir.
Diğer taraftan, ulaştırmada
karmaşayı ortadan kaldırabilmek için, yönetimde daha etkin olabilmek için,
Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde, örneğin, Karayolları Genel Müdürlüğünün de
Ulaştırma Bakanlığı bünyesine alınması gerekmektedir; kentiçi ulaşımda da bu
son derece önemlidir. Mesela, İstanbul'da çok karmaşa vardır. Bu yöndeki bir
kanun teklifimiz şu anda komisyonlardadır. Genelinde de bu tip değişikliklere
gidilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan,
havayolunun payının daha fazla artırılması çok mümkündür. Özel havayolu şirketlerinin
şartlarını iyileştirmek mümkündür. Bu yönde, Sayın Bakanımız, Doğu Anadoluda,
özellikle il ve ilçelerle havayolu arasında entegrasyonu kuracak şekilde,
aktarma merkezleriyle, bilet sistemiyle, Maliye Bakanlığımızın vereceği
katkıyla, Ulaştırma Bakanlığımızın vereceği katkıyla, bu entegrasyon
sağlanırsa, bunun için de, Doğu Anadolu, Erzurum, bir pilot çalışma olarak
alınırsa, görülecektir ki, havayoluna olan talep daha da artacaktır.
İnsanlarımız çok daha konforlu, rahat bir şekilde ulaşabileceklerdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ulaştırma konusunda konuşmaları 9 dakikaya, 10 dakikaya
sığdırmak mümkün değil.
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı,
süreyi aştınız bu arada.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Sabrınızı fazla zorlamak istemiyorum.
BAŞKAN - Son cümlenizi
rica ediyorum.
MUSTAFA ILICALI (Devamla)
- Burada konuşmamı bitirirken, bu bütçenin Bakanlığımıza, ülkemize hayırlı
olmasını ve ulaşım sistemlerimizin en kısa zamanda gelişerek, gerek ağ olarak
gerek standart olarak artmasını diliyor, hepinizi, saygılarımla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ilıcalı.
Sayın Meral'in
Başkanlığımıza bir müracaatı var; AK Parti Grubu adına konuşan Sayın Sinan
Özkan'ın konuşması sırasında kendisinin isminin bizzat telaffuz edildiğinden
bahisle söz isteği var; ancak, zannediyorum kendileri de inceliyorlar,
zabıtları getirtiyorum, eksik geldi. Önce bakacağım, ondan sonra
değerlendireceğim Sayın Başkan.
Müsaade ederseniz, onu
bir tarafa bırakıyorum.
AK Parti Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 9 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Denizcilik Müsteşarlığının 2005 yılı bütçesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Denizcilik konusunda çoğu
zaman sizleri bilgilendirdim; ama, müsaade ederseniz, bu sefer, hepimizin de
iftihar edeceği Denizcilik Müsteşarlığının üzerinde durmak istiyorum ve onun
yaptıklarını bilgilerinize arz etmek istiyorum.
Müsaade ederseniz,
ilkönce, geçmiş senelerdeki Ulaştırma bakanlarımıza ve bakanlarımızla birlikte
çalışan bütün ulaştırmacılık sektörüne huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Denizcilik
Müsteşarlığının 2004 yılı bütçesi 39 trilyon, 2005 yılı bütçesi ise 45 trilyon,
yüzde 14'lük bir artış var; ama, bunu irdelemenizi, bakmanızı istiyorum. Belki
dikkatlerinizden kaçmamıştır, personel giderleri 23 trilyon; ama, diğer kısım
güvenlik ve emniyet hususundaki yatırımlara ayrılmış ve buradaki kardeşlerim
-bir de onu söyleyeyim- fedakârlık ediyor; inanın ki, bu kardeşlerimiz
Ankara'da, kara şehrinde çalıştıkları için, deniz şehrinde çalışanların aldığı
ücretin üçte 1'ini alıyor.
Bu fedakârane çalışmanın
yanında, Denizcilik Müsteşarlığımız, bizim Ankaramızda, Parlamentomuzda ve
bürokrasi hayatında bir örnek çiziyor. Bakın, ülkemizde, yedi ayrı bakanlıktan
idare edilen bir denizcilik sektörü olmasına rağmen, Denizcilik
Müsteşarlığının, bütün bürokrasiyle uyum halinde, Parlamentodaki bütün
milletvekilleriyle fevkalade uyum halinde, kendi arkadaşlarıyla uyum halinde ve
sivil toplum örgütleriyle uyum halinde, hepimizin önünde, Meclise getirdiği ve
kendi çıkardığı yönetmeliklerle yaptığı çalışmaları sizlerin önüne dökmek istiyorum;
bir onu hep beraber görelim.
Biz, denizcilik sektörü
olarak, Avrupa Birliğine en hazır olan sektörüz ve gururla şunu da söyleyeyim:
Avrupa Birliği tarafından, Türkiye'de yürütülen tüm projeler arasında, bu
fevkalade kadromuzun, Denizcilik Müsteşarlığının yürüttüğü, Türkiye'de deniz
güvenliğinin güçlendirilmesi projesi, yüksek derecede tatminkâr ve diğer
kurumlarca da örnek alınacak bir proje olarak gösterilmiştir.
Denizcilik
Müsteşarlığımız, bugüne kadar yaptığı düzenlemeler ve aldığı çok ciddî radikal
kararlarla -burada üstüne basarak söylüyorum- ayırım yapmadan, eşitlik ilkesi
içerisinde "bu benim fikrimden değildir" veya "şöyledir"
demeden, personeline, birikimine, kabiliyetine ve kalitesine göre görev vermiş
ve dolayısıyla, ihtisas sahibi bir denizci kitle bugün Denizcilik
Müsteşarlığını yönetiyor.
Yetmemiş; bugüne kadar
yapılmayan liman devleti kontrolü ve bayrak devleti uygulamalarıyla,
uluslararası arenada Türkiye'yi, kara listeden ak listeye geçirmeyi sağlıyor.
Bir oran vereyim; bizim Türk Bayraklı gemilerin dışarıda tutulma oranları yüzde
20'lerden yüzde 4'e indi, dünya ortalaması yüzde 3.
Bu da yetmez; Denizcilik
Müsteşarlığımıza bağlı Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmesi, devamlı
yeniden yapılanmaya devam ediyor. Boğazda alınan tedbirler, VTA sistemleri,
römorkörler ve yardımcı hizmet grupları ve sistemin yol kervanının
değiştirilmesiyle, iddialı söylüyorum, denizcilik sektöründen gelen bir
kardeşiniz olarak söylüyorum, son iki senedir sıfır dersem belki abartı
bulursunuz; ama, minimuma inmiştir.
Bu da yetmez;
kıyılarımızdaki bütün 8 333 kilometrede teşkilatlanmalarına, emniyet ve
güvenlik bakımından yatırımlarına devam ediyorlar.
ISPS kodu; yani, dünyada
denildi ki, aman, Türkiye buna yetişir mi? Dünyanın diğer ülkeleri yetişmeden,
biz, bu konumumuzu tamamladık ve bugün bütün gemilerimiz, bütün limanlara bu
kodu alarak gidiyor ve bizim kendi limanlarımız da buna hazır durumda.
Bu da yetmez; ne
yaptılar; kendileri lokomotif oldular. Bizlerden ve sizlerden duyduklarıyla
Meclise 13 tane kanun taşıdılar. Bu kanunlarla ne yaptık; bir kere 13 tane
uluslararası anlaşmayı hep birlikte onayladık, Türk Ticaret Kanununda
değişiklik yaptık.
Bakın, burada ne yaptık;
yabancı finansın önünü açtık, sektörün borsaya açılmasını hep birlikte sağladık,
denizciliğin ihtisas mahkemelerini kurduk.
Bir başka kanun;
uluslararası gemi sicilinde değişiklik yaptık. Bununla, ithal gemi tonajını 3
000 dwt'a indirdik. Ticarî yatların uluslararası gemi siciline kaydını
sağladık. Leasing yoluyla alınan gemiler, iki defa, mükerrer harç ödüyordu, tek
harca indirdik. Liman inşaatlarını KDV'den muaf hale getirdik. Kabotajlı
kullanılan yakıtta ÖTV muafiyeti getirdik ve liman ücretlerinde indirimler
yaptık.
Bunların sonucu ne oldu;
ulusalda yüzde 70, uluslararasında yüzde 40 indirim sağlandı. Bu neticede,
limanlarda dünyayla rekabeti sağladık. Bu indirimle, kruvaziyer turizminde
patlama yaşadık ve 2003-2004 arasında kruvaziyer turizmiyle gelen turist sayısı
yüzde 100 arttı. Limanlarımızın kazançları da arttı; sürümden kazandık. Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, 2003'te 223 000 000 dolar kazanırken, liman
gelirleri, 2004'te 260 000 000 doları buldu.
ÖTV uygulamasını başlattı
hükümetimiz ve bakanlığımız, müsteşarlığımız. Ne oldu; yolcu taşıma ücretleri
indi. En sevindirici olan, deniz ulaşımında yolcu sayısı arttı, denize olan
sevgi ve ilgi arttı; yatırımların önünü açtık.
Dikkatlerinize sunuyorum;
bu rakam yanlış değil, yabancı finans desteğiyle, bugün Türk müteşebbisleri,
ulusal ve uluslararası arenada 70 parça çevreci gemi ve teknolojik gemi
yaparak, 3 milyar dolarlık yeni gemi inşa yatırımı yapıyor.
Bir diğeri,
tersanelerimiz. Tersaneler dünyada 2010 yılına kadar dolu; bizde de 3 yıl dolu
ve yüzde 60'ını da ihraç ediyoruz. Bu arzdan dolayı bakın ne yaptı müsteşarlığımız;
hep birlikte, yeni yeni tersane yerleri belirledik. Ben, rüyamda görsem
inanmazdım; gelecek, Ordu'da tersane kuracağız, Kilimli'de tersane kuracağız,
Samsun'da tersane kuracağız, Karadeniz Ereğli'de tersane kuracağız ve bunların
birçoğu da işletmeye alındı, diğerlerinin de tahsisi yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kaptanoğlu, buyurun; konuşmanızı tamamlayın efendim.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Müsteşarlığımız, daha bu da yetmedi, her türlü tüzük ve yönetmelikleri
değiştirerek denizciliğin önünü açtı. Hatta, bir şey oldu, küçümsediğim için
söylemiyorum, amatör yat yönetmeliğini bile değiştirdik ve bunu, amatör
denizciler Türkiye'de bir devrim olarak ilan etti.
Balıkçılarımızın
gelişiminde gereken destek sağlandı. ÖTV uygulamasından en fazla bu sektör
yararlandı. Balıkçı barınaklarıyla ilgili tek tek detaylı bir çalışma
yapıyoruz. Müsait olan balıkçı barınaklarını, müsteşarlığımızla birlikte
yaptığımız ve DLH'yla birlikte yaptığımız çalışma neticesi, bugün atıl olanları
tekne imalatına açacağız ve Karadeniz'deki bazı balıkçı barınaklarını yatların
konaklaması için marina şekline dönüştürerek, bu hizmeti de yapacağız.
Yalnız, müsaade edin, bir
teşekkür daha edeyim. Bu çalışmalarda bize yakın ilgisini esirgemeyen ulaştırma
camiasında bir kuruluşumuz daha var, çalışmalarıyla, bürokrasi anlayışıyla
bizlere fevkalade yardımcı olan DLH'nın Genel Müdürü Niyazi Zalgı ve çalışma
arkadaşlarına da huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Bir de üzüntüm var;
Devlet Planlama Teşkilatının ve Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğünün bizim
sektöre ilgisiz kaldığını görüyorum. Bir iddiamız var, inşallah gelecek
günlerde hep beraber olacağız, onu söyledim, turizmi geçeceğiz, denizcilikten
21 milyar doları biz getireceğiz. Turizmdeki gelirin dörtte 1'i de denizcilik
geliridir. Ama, Hazinenin en az moralite açısından denizcilik sektörüyle
birlikte... Çünkü, Teşvik ve Uygulamanın ve DPT'nin, zamanında, denizcilik
sektörüne yaptıklarını unutmak da mümkün değil.
Tabiî, bu arada, teşekkürde
eksik bırakmayalım. Biz, inşallah, yeni bir kanunu, kıyı kanununu önünüze
getirmek istiyoruz, İtalya'nın yaptığı gibi. Bunu niçin getiriyoruz;
Türkiye'de, maalesef, denizcilik tek elden idare edilemiyor; ama, bu arada, bu
iki senelik çalışmamızda, denizcilikle ilgili bütün kurumlara, Ulaştırma
Bakanlığına, Denizcilik Müsteşarlığına, Maliye Bakanlığına, Gümrük ve Dış
Ticaret Müsteşarlıklarımıza, Sağlık Bakanlığımıza, Kültür ve Turizm
Bakanlığımıza, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza, bir denizci arkadaşınız olarak,
denizcilik sektörü...
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Armatör olarak mı konuşuyorsunuz; yoksa, milletvekili olarak mı?
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Nasıl kabul edersen, öyle.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Merak ettim...
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Senin merak ettiğin gibi konuşursam, benim verdiğim cevaplara sen
cevap veremezsin.
BAŞKAN - Sayın
Kaptanoğlu, siz, son...
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Bak, ben çok nezih konuşuyorum, sataşma yapmıyorum; ama, Cumhuriyet
Halk Partisine, denizcilik sektörü olarak da teşekkür ediyorum.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Armatör olarak da teşekkür et.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - O vasfımdan dolayı da teşekkür et bana; çünkü, Türkiye'de, o iş çok
zor yapılıyor, kolay yapılmıyor. İnşallah, onlar, bu ülkede çoğalsın, döviz
getirsin, istihdam yaratsın. Haydi, yine çatmayacağım, sana sonra özel
söyleyeceğim; ama, bu huyunuzdan siz vazgeçemezsiniz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Hayır; sizi çok seviyor, sevdiğinden söylüyor.
BAŞKAN - Sayın
Kaptanoğlu, son cümleyi rica ediyorum.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum.
Çok teşekkür ediyorum,
müsamahanıza da teşekkür ediyorum. Bütün milletvekillerine binlerce teşekkür
ediyorum. Denizcilik sektörü sizleri mahcup etmeyecektir. Biz, bir inat
insanıyız; inşallah, bu dediğimiz güzel günleri de hep beraber yaşayacağız.
2005 yılının da bütün
hepimize, insanlık âlemine hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptanoğlu.
Sayın Meral, konuşmanızı
İçtüzüğün hangi maddesine dayanarak talep ediyorsunuz; önce, onu bir almak
istiyorum, ondan sonra değerlendirelim. Neye göre söz istiyorsunuz?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, kişisel sataşma oldu, tutanaklarda tespit ettiniz...
BAŞKAN - Sataşmadan
dolayı söz istiyorsunuz.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Meral İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz istiyor.
İçtüzüğün 69 uncu
maddesinin birinci fıkrasını okuyorum: "Şahsına sataşılan veya ileri
sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükümet, komisyon,
siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap
verebilir."
Şimdi, Sayın Meral'in
elinde de zabıtlar var, ben de getirttirdim. Elbette, bugüne kadar, özellikle
muhalefetin değerli milletvekillerine ve partilerine, herhangi bir şekilde bir
sataşma, bir yanlış anlamaya meydan verecek herhangi bir davranış olduğu zaman,
öncelik tanıdığımı da herhalde takdir edersiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Anlaşıldı, söz hakkı vermeyeceksiniz.
BAŞKAN - Ancak, Sayın
Sinan Özkan "geçen yılki bütçe görüşmelerinde Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü bütçesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Sayın
Meral'in konuşmasından, zabıtlardan parçalar aldım, size okuyorum" diyerek
Sayın Meral'in isminden bahsediyor. Bunun dışında da herhangi bir şeyi ben
göremedim 69 uncu maddenin tarifinde.
Sayın Meral, Sayın
Özkan'ın tırnak içerisinde okuduğu cümlelerin size ait olmadığını mı
söylüyorsunuz, yoksa çarpıtıldığını mı; ben, onu bilmek istiyorum. Onun dışında
bir şey söylemiyor.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bu kadar sürede açıklamasını yapardı.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, kusura bakma da, söz vermek istemiyorsan, yetkini kullan, yok
de; yoksa, ipe un sermek sana yakışmıyor; sen hukukçusun.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
siz çok eski bir başkansınız. Bu söz de, benim şahsımla ilgili uygun düşmedi.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- O zaman tersini yap, ben mahcup olayım.
BAŞKAN - Uygun düşmedi;
bu konuda üzüntümü belirtiyorum.
Bir sataşmanın olmadığını
da burada gördük, siz de okudunuz, biz de; aksi takdirde, kürsü her zaman için
sizindir.
Teşekkür ederim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Söz verseydiniz çok farklı bir şey konuşacaktım. Ben, sayın milletvekili
Kastamonulu olduğu için bağışladım; Kastamonu'ya saygım var.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlandı.
Şahısları adına söz
istekleri var; ancak, Sayın Ekmekcioğlu'nun bir mazereti olması hasebiyle, onun
konuşmasını Mardin Milletvekilimiz Sayın Selahattin Dağ'ın önüne alıyorum ve
kendisine söz veriyorum.
Sayın Ekmekcioğlu aleyhte
söz istemiştir; bunu da zabıtlara geçiriyorum.
Buyurun Sayın
Ekmekcioğlu.
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 malî yılı bütçe
görüşmelerinde, yedinci turda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bütçesi hakkında
görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de, tarım, yetmiş milyonu besleyebilen, toplam istihdamın yüzde 40'ını
bünyesinde barındıran, her şeye rağmen hâlâ ülke ekonomisine ciddî döviz
katkıları sağlayan bir sosyal güvence alanıdır; ama, ne yazıktır ki, tarım
sektörü günümüzde hâlâ sıkıntılar çekmektedir. Bu çıkmazdan kurtulabilmek için,
öncelikle altyapıya bakışımızın yenilenmesi gerekmektedir.
Ülkemiz tarım sektörünün
üretim ve pazarlama alanlarındaki sorunlarının uzun yıllardır aşılamamasının
temel nedeni, tarım politikalarındaki yetersizliklerdir. Bu çıkmazdan kurtulmak
için öncelikle yapılarımızın gözden geçirilmesi lazım. Genel ve kısa vadeli
politik duruma endeksli olarak destekleme fiyatı ve girdi desteklemeleri
arasına sıkışmış, yapısal önlemler içermeyen uygulamalar, sektörün bugün
içerisinde bulunduğu sorunların ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Bu nedenle,
öncelikli olarak tarım politikasının belirlenmesine ilişkin yeni kurumsal
yapılanma ve ardından da politik içeriklerin yeniden belirlenmesi
gerekmektedir.
Tarım politikamız,
uluslararası para kuruluşlarına teslim olmuştur. Üreticimizi düşünmemiz, kendi
millî politikalarımızı gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Üreticimizin,
çiftçimizin çekmiş olduğu cefa ve işkence unutulmayacaktır.
Tarımda 2004 yılının iyi
bir yıl olmadığı ortadadır. Bunun için kalıcı çözümler üretilmelidir. Büyüme
oranı son üç yılda ortalama 0,4'te kalan, 2003 yılında ise yüzde 2,5 oranında
gerileyen tarım sektörünün, 2004 ve 2005'te küçülmeye devam etmesi
beklenilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
üreticilerimiz, ürünlerini, maliyetine, hatta, maliyetinin altında
satabilmektedir. Birkaç örnek vermek istiyorum: Geçen seneki satış fiyatı
kilogram başına 400 000-500 000 lira olan portakal, bu yıl 350 000 liraya
inmiştir; alan, satan yoktur. Üreticinin bahçede ortalama 350 000 liradan
sattığı elma, tüketiciye 1 500 000 liradan ulaşmaktadır. Asıl parayı aracıların
kazandığı, elma üreticisinin de, milyonlarca tüketicinin de bu işten zarar
gördüğü, bir gerçek olarak önümüzdedir.
Dünyada elmayı en çok
üreten ülkelerden biriyiz. Yine, dünyada elmayı en çok tüketen ve tükettiği
elmanın yarısını telef eden tek ülkeyiz. Dünyada elma üreten ülkeler arasında
Türkiye, yıllık ortalama 2 000 500 tonluk üretimiyle üçüncü sırada yer
almaktadır; fakat, buna rağmen, dünya elma ihracatından aldığımız paylar yüzde
1'ler civarındadır. Elmaya verilen ton başına 40 dolar ihracat primi yetersiz
kalmaktadır. Bu primle ihracatçı ihracat yapamaz duruma gelmiştir. Üretimin
yüksek olmasına karşın, ihracatta aynı başarıdan söz etmek mümkün değildir.
Hatta, elma üretiminde dünyada üçüncü olan Türkiye, ne yazık ki, Şili ve
Arjantin'den elma ithal etmektedir.
Elma üretim bölgelerinde,
üretici, alıcı bulamamaktan şikâyetçidir. Ayrıca, fiyatların düşük kalmasından
yakınan üreticiler, ithalatın durdurulmasını ve ihracatın desteklenmesini talep
etmektedir. İhracat destek primleri mutlaka yükseltilmelidir.
Sayın milletvekilleri,
seracılık, 1999 yılına kadar, hiçbir sorun yaşamadan, çiftçimize büyük gelir
sağlarken, 1999'dan sonra, yöre halkının ürettiğini satamamasından kaynaklanan
sorunlardan dolayı sıkıntılar yaşamaya başlamıştır. Üretimdeki girdi
fiyatlarının yüksek olmasından dolayı üretici mağdur edilmiştir, perişan
edilmiştir.
Değerli arkadaşlar,
yıllardır devam eden, kendi kendine gelişmeye açık olan seracılıkta devletin
hiçbir katkısı olmamıştır. Sera üreticisi zor günler geçirmektedir. Seracılık,
birim başına en fazla maliyete sebep olan, gerek ilaç gerek gübre gerekse tohum
girdileriyle dönüm başına maliyeti en fazla olan bir sektör olmasına karşın, bu
konuda şu ana kadar yapılmış bir şey yoktur. İhraç gücü de, maalesef, devlet
tarafından yönlendirilememektedir. Bu anlamda, bu ürünlerin bir bölümü
üreticimizin elinde kalmakta, fiyat istikrarı da sağlanamamaktadır.
Pancarda da durum
aynıdır. On yıl önce üretici başına 70 ton pancar alan devletimiz, bu yıl
üretici başına 7 ton pancar alabilmiştir. Pancar üreticisi, kota fazlası
nedeniyle, ürününü tarlada çürümeye terk etmiştir. Üreticilere
"üretmeyin" denilmektedir. Üretim yapılmadan, toplam 285 milyar dolar
olan borçlarımız nasıl eritilecektir, sizlere soruyorum sayın milletvekilleri.
Tarımdaki gerilemenin
temelinde, hiç şüphesiz ki, tarım ürünleri üretimindeki olumsuzluklar vardır.
Tarımsal ürün ekim alanları daralırken, verimler giderek düşmektedir.
Üretimdeki azalma, Türkiye'nin tarımsal dışticaretinde açık vermesine yol
açmaktadır. Başta elma ve muzun ithalatı derhal durdurulmalıdır. Kaçak ürünlere
karşı önlem alınmalı, doğrudan gelir desteği ve prim ödemeleri zamanında
yapılmalı, pazarlama sıkıntısı çekilen ürünlerde ihracat desteği mutlaka
verilmelidir. Aksi takdirde, tarım küçülmeye devam edecektir.
Bazı ürünlerimizde olduğu
gibi, narenciyede de ihracat destekleme primleri düşürülmüştür. Geçen yıl ton
başına ortalama 90 dolar olan ihracat destekleme primleri, bu yıl, mandalina ve
portakalda ton başına 35 dolara, limonda ton başına 40 dolara düşürülmüştür ki,
bu primlerle ihracat yapmak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, muz
üretimindeki sorunlar devam ediyor. Anamur ve çevresinde muz dikimi yapmaya
elverişli 38 000 dekarın, şu anda, sadece 10 000 dekarı kullanılıyor. Bu oran,
Antalya, Gazipaşa ve Alanya'da da aynı durumdadır. Oysa, Türkiye'nin, muz
ithalatı için her yıl ödediği 100 000 000 dolar döviz, bölge üreticisine düşük
faizli kredi olarak verilse, kalan boş alanların tamamında muz
yetiştirilebilir.
Türkiye, tarımsal üretim
anlamında, artık, kendi kendine yetebilen bir ülke değil. Giderek de,
üretmekten çok, tüketen bir toplum oluyoruz. Her geçen gün başka ülkelere olan
bağımlılığımız artıyor.
Pamuk, çok yönlü bir
endüstri bitkisi olması nedeniyle, çiftçi, tüccar ve pamuğa dayalı sanayici,
ihracatçı kesimi ilgilendiren ve çok geniş bir kitleyi kapsamaktadır. Türkiye,
dünya pamuk üretiminin yüzde 5'ini sağlayan ve üretimde yıllar itibariyle 5
inci, 6 ncı sırada olan bir ülkedir. Üretici veriminde ise, üretici ülkeler
arasında 1 inci sırada yer alan büyük bir pamuk üreticisidir; maalesef,
sahipsizdir. Üreticiyle beraber tüccar, sanayici ve bütün kesimler mağdur
olmaktadır. Tabanfiyatlarının düşük, maliyetlerin ise, çok yüksek olması, bütün
üreticileri perişan etmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çalışan nüfusun yüzde 43 kadarı tarımda istihdam edilmektedir.
Gayri safî millî hâsılada ise tarımın payı yüzde 16'dır. Bu da göstermektedir
ki, çiftçi, emeğinin karşılığını tam olarak alamamaktadır. Gayri safî millî
hâsıladaki payın hiç olmazsa yüzde 30'lara çıkarılması gerekir ki, çiftçi, bir
yıl sonra toprağını ekmeye teşvik edilebilsin.
Bir zamanlar, Türkiye,
gerçekten, toprakları üzerindeki tarımsal üretimiyle insanını besleyebilen,
yeterli olmamakla birlikte, ihracat yapabilen bir ülke idi. Coğrafî konumunun,
iklim özelliklerinin, geniş ve verimli toprakların sağladığı bu avantajı,
maalesef, yitirdik; yeterli verimliliği sağlayamıyoruz.
AB müzakere sürecinde, en
büyük sorunlardan birinin, gerçekçi politikalar üretilmeden, yetersiz
teşviklerle desteklenen tarım sektöründe yaşanacağını düşünüyorum. Globalleşme
sürecinde, tasfiye olmasını önlemek için, Türkiye'de tarım sektöründe gerçek
bir atılımın gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Türkiye'nin bir tarım
vizyonu politikası ve hedefi yoktur. Bu nedenle, AB ile müzakerelerde önemli
sorunlar yaşanabilir.
Tarımsal sulamada
kullanılan elektrik fiyatlarının düşürülmesi, kırsal kesimde elektrik
kullanımının yaygınlaştırılması ve kırsal kesimde tarımsal sanayii geliştirmek
için, elektrikte uygulanmakta olan yüzde 18'lik KDV oranının düşürülmesi
gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, tarım
ürünleri için olmazsa olmaz girdilerden gübre, 2002 yılında 385 000 Türk Lirası
iken, 2003'te 450 000 lira, 2004'te ise 540 000 liraya çıkmıştır. Temel girdi
fiyatlarının bu derece arttığı durumlarda üreticilerin maliyetleri de
artmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Lütfen tamamlayın
efendim.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ancak, çiftçilerin
ürünlerini sattıkları fiyatlar artmamaktadır, aksine, azalmaktadır.
Üretimi doğrudan
ilgilendiren mazot fiyatları artarak devam etmektedir. 2002 yılında litresi 1
224 000 lira olan mazot, 2003'te 1 355 000 liraya, 2004 yılında ise 1 809 000
liraya çıkmıştır. Sayın Başbakan, 29 Nisan 2003'te Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yaptığı konuşmada, çiftçilere, mazot fiyatlarında litre başına
yaklaşık yüzde 35 gibi bir indirim sağlayacağını belirtmiştir. Sayın
Başbakanım, nerede verdiğiniz bu sözler? Unutuldu mu? İnanıyorum ki, Türk Halkı
unutmayacaktır.
Dünya Bankasının son üç
yıldır Türk tarımına yönelik uygulamaya koyduğu projelerin 2005'te sona
ermesiyle tarımda yeni bir döneme geçilecektir. Bu dönemde, hükümetin, tarımda
büyümeyi teşvik edecek politikalar üretmesi gerekmektedir. Büyüme hızındaki
düşüşün nedenleri, doğal felaketlerde ya da üretim fazlalığında aranmamalıdır;
sorun, yine politika eksikliğindedir.
Uygulamada da sorunlar
bulunmaktadır. Tarım il ve ilçe müdürlüklerimizin, tarımın çeşitlendirilmesi ve
üretimin artırılması konusunda üreticiye şu andaki durumundan daha fazla destek
vermesi gerekmektedir. Bu müdürlükleri bürokratik işlerden kurtarmak, üretimle
ilgilenmelerini sağlamak, sahaya indirmek, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
öncelikli hedeflerinden olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; temel sorunumuz, az önce de belirttiğim gibi, tarım ve
hayvancılığa yönelik belirlenmiş ve uygulamaya sokulmuş bir devlet politikasının
olmayışıdır. Hayvancılığı geliştirmeye yönelik, hayvansal üretim ağırlığı uzun
vadeli ve istikrarlı yeni tarım politikaları belirlenerek, devlet tarafından
desteklenmelidir. Hayvancılık, ancak böylece, üreticiye gelir kazandıran,
özendirilmiş bir sektör konumuna getirilebilir.
Bu amaçla, bölgesel
farklılıklar dikkate alınarak işletme büyüklükleri belirlenmeli, kredilendirme
ve damızlık hayvan dağıtımı, suni tohumlama olanakları gibi çeşitli destekleme
tedbirleriyle sektörel yapı mutlaka güçlendirilmelidir.
Hayvancılıkta genel
olarak maliyetin yüzde 70'ini yem girdileri teşkil etmektedir. Maalesef, yem
hammaddelerinin yaklaşık yüzde 60'ı ithal olup, dövize bağlı bulunmaktadır. Bu
nedenle de, hayvansal ürün fiyatları yüksektir. Hayvansal ürün maliyetini düşürücü,
tüketimi teşvik edici politikalar geliştirilmelidir.
BAŞKAN - Sayın
Ekmekcioğlu, lütfen tamamlayın; süreyi çok aştınız.
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Ülkemize, özellikle İran
ve Irak sınırından olmak üzere, kaçak hayvan girişi artarak devam etmektedir.
Bu yolla giren hayvan sayısına baktığımızda, onbinlerce kaçak küçük ve büyükbaş
hayvan girdiğini görürüz.
Ülkemize kaçak hayvan
girişlerini sadece polisiye tedbirlerle önleyemeyeceğimizi hepimiz bilmeliyiz
değerli arkadaşlarım. Bunu, ancak fiyat istikrarıyla önleyebiliriz. Bu nedenle,
hayvancılıkta, düşük maliyetli üretimi sağlayacak ve üreticilerin ürünlerini
eder fiyata satabilecekleri politikalar mutlaka oluşturulmalıdır.
Ayrıca, hayvan
pazarlarına girişin zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. Mezbahalarda kaçak
hayvan kesimlerinin kesinlikle engellenmesi gerekmektedir.
İnsanın temel fizyolojik
ihtiyacı besindir. Onu sağlayan tarım sektörü de, diğer sektörlerin aksine, tüm
toplumu ilgilendirir. Bu açıdan, tarım, stratejik bir öneme sahiptir. Bir
ülkenin gelişimi, bağımsızlığı, sağlıklı bireylerle mümkün olur. Tarımı
bitirilmiş ve bu konuda tamamen dışa bağımlı bir ülkenin gelecek nesillerinin
gelişimlerinin ve istikballerinin sağlanması mümkün değildir.
Bu yılki bütçe, bizim
millî bütçemizden çok IMF'nin bize dayattığı bir bütçedir ve dış güçlerin
ülkemize dayattığı bu bütçenin sonucunda başarılı olma ihtimali çok düşüktür.
Bu bütçe, Türk tarımının gerçeklerinden uzak bir bütçedir.
Her şeye rağmen, yine de 2005
yılı bütçesinin, ülkemize yararlı olmasını diler, Yüce Heyeti saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Ekmekcioğlu.
Hükümetin söz isteği var.
Tarım ve Köyişleri
Bakanımız Sayın Güçlü; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Tarım ve
Köyişleri Bakanlığının bütçesinin görüşülmesi vesilesiyle sizlere hitap etme
imkânı buldum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımızın bütçesiyle
ilgili konularda eleştiri getiren, durum değerlendirmesi yapan arkadaşlarıma da
teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Sayın Bakan, lehinde mi, aleyhinde mi?!.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Evvela, kıymetli arkadaşlarım, ifadelerimizde
kullandığımız kelimelerde, tabiî, biraz dikkatli olmamız lazım. Yani, buraya
hangi sıfatla çıktığımı, bu Meclisin çatısı altında bilmeyen arkadaşım
olmadığına göre, nezaketen bu soruyu sormamanız gerekir; ben de duymadım zaten.
Kıymetli arkadaşlarım,
geçen zaman içerisinde, kısa dönem içerisinde tarım sektörünü yakından
ilgilendiren çok önemli gelişmeler oldu. Bu gelişmeler; 31 Temmuz 2004
tarihinde Dünya Ticaret Örgütü tarım çerçeve metnini açıkladı. 6 Ekim 2004
tarihinde Avrupa Komisyonu İlerleme Raporunu ifade etti. 17 Aralık 2004
tarihinde Avrupa Birliği Konseyi kararını açıkladı. İkinci Tarım Şûrasını
gerçekleştirdik. Bu arada -adlarını saymıyorum vakit almamak için- birkısım
bölgesel etkinlikleri yerine getirdik ve tarım sektörümüz, ülkemizin gündemine
kuvvetli bir şekilde girdi. Önümüzdeki zaman içerisinde de ağırlığını ve bu
sektöre yönelik gelişmelerin gündemimizi büyük ölçüde belirleyeceğini bilerek
hareket ediyoruz.
Bu sektörün, ülkemizin
tarımında, baştan beri, yani cumhuriyetimizin ilan edildiği yıllardan itibaren
çok önemli bir rolü olduğunu, önemli bir kaynak teşkil ettiğini biliyoruz.
1950'li yıllarda yine aynı özelliğini ve ağırlığını koruduğunu; ama, iktisadî
gelişme ve kalkınma safhası içerisinde nispî öneminde bir düşme meydana
geldiğini, planlı dönemde bunun devam ettiğini, 1980'li yıllarda politika
değişikliklerinden dolayı, özellikle tarıma yönelik birkısım desteklerin
azaldığını, destekleme politikalarında değişikliğe gittiğini, özelleştirmenin
tarım sektörü ve ilgili kurumlarda erken başladığını ve bunun sonucu olarak
birkısım olumsuzlukların yaşandığını biliyoruz. Ama, 1990'lı yılları, sadece
tarım sektörü açısından değil, ülkemizin geneli açısından, daha ziyade,
istikrarsızlık ve ekonomide iniş ve çıkışların birlikte yaşandığı ve büyük
ölçüde tarıma da olumsuz yansımaların ortaya çıktığı yıllar olarak biliyoruz ve
bir başka ifadeyle "kayıp yıllar" olarak da tanımlıyoruz, söylüyoruz.
İşte, 2000 ve 2001
yıllarında meydana gelen krizler, önceki krizlerin akabinde meydana gelen o
büyük krizler, Türkiye'de hem büyümeyi hem sektörel gelişmeleri hem de tarımda
çok önemli olumsuz gelişmeleri ortaya koyduğunu biliyoruz ve nitekim, bu öyle
önemli sonuçlar doğurdu ki, Türkiye'de siyasî kadrolar çok büyük ölçüde değişti
ve bugün Meclisimizde oluşan tablonun da, bu büyük ekonomik krizin, aynı
zamanda, siyasete yansıması şeklinde kendisini gösterdiğini biliyoruz.
İşte bu dönemde,
Türkiye'nin kriz döneminde, yani bir benzetme yapmak gerekirse, sağlığını büyük
ölçüde kaybetmiş, bir bilinç kayması olmuş bir hasta halinde Türkiye'nin
uluslararası kuruluşlarla ilişkilerinin çok arttığını ve bu kuruluşlara yönelik
olarak taleplerin de Türkiye'den geldiğini biliyoruz. İşte bu dönemde çok
önemli anlaşmaların yapıldığını ve Türkiye'de özellikle malî piyasaların, malî
sistemin çok önemli yeni kurumlarla karşılaştığını, özerk kurumlarla
karşılaştığını, Merkez Bankasının yapısının değiştiğini, hükümetle olan
ilişkisinin daha özerk bir hale getirildiğini hepimiz biliyoruz. İşte bu dönem
içerisinde Türkiye'de siyasî iktidarın kim olduğundan ziyade Türkiye'nin o
günkü sağlık şartlarının ne kadar kötü olduğunun bir ifadesidir. Nitekim, yine
hepimizin bildiği; ama, bu Meclisin çatısı altında çok fazla konuşmadığımız bir
husus da vardır. O gün, Türkiye'nin bu uluslararası kuruluşlarla ilgili
çalışmalarını yürüten, anlaşmalarını yürüten ve Türkiye'yi bu atmosferden
çıkarmaya çalışan ekibin içerisinde yer alan öncü karakterli insanımız bugün bu
Meclisin çatısı altındadır ve muhalefet partimizin de üyesidir, içinde yer
almaktadır; ama, bunda bir anormallik de görmüyorum ben; yani, o gün iktidarda
biz de olsaydık bu anlaşmayı biz yapmak zorunda kalacaktık ve bir arkadaşımız
bu sorumluluğun altına imzasını atacaktı. Dolayısıyla, ifadelerimizi ve
ithamlarımızı yaparken içinde bulunulan şartı hiç görmeden hareket eder ve sizi
bugün IMF politikalarını takip eden bir grup olarak nitelesek bu doğru olur mu
diyen; ama, birkaç gün önceki bir konuşmasında bana yönelik olarak, Tarım ve
Köyişleri Bakanımızın iyi niyetli olabileceğini; ancak, onun, IMF'nin dayattığı
tarım politikasını uygulamakla görevli bir memur olduğunu söyleyen Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili bir arkadaşımız var. Bence çok ağır bir ifade.
Evvela, ruhen hiçbir zaman kabul etmediğimiz bir haldir, bir tanımlamadır ve
biz bu ülkede, bu Meclisin çatısı altında bulunan tüm insanlar olarak ulusal
politikalarımızı her zaman ve her şartta oluşturmak zorundayız, bizim görevimiz
bu, varlık sebebimiz bu. Biz, bu konularda, Türkiye'ye yönelik politikalarda
farklı düşünebiliriz; ama, bu ülkenin menfaatına, bu ülkenin geleceğine, bu
ülkenin çocuklarının çıkarlarına aykırı hareket etmemek hepimizin görevidir;
ama, 2000-2001 yıllarında yaşanan kriz döneminde, hayata geri dönüş için,
Türkiye, uluslararası kuruluşlarla, mecburen bir anlaşma yapmıştır ve bunu
yapan arkadaşımız, bugün, bizim safımızda değildir; onun için, eleştirilere
ölçü ve insaf getirelim diye söylüyorum. Lütfen... Bu hususta incindiğimizi de
ifade ediyorum.
Sayın Gürol Hocam ve Haluk
Koç Beyefendi, politikalarımızı ifade ederken -daha sonra söz alan diğer
arkadaşlarımız da- şu ifadeyi çok sık kullandılar: "Türkiye'nin bir tarım
politikası yok." Türkiye'de...
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Bakan, ben öyle bir şey söylemedim; hiç öyle bir şey ağzımdan çıkmadı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Şöyle efendim: Ben, burada, genel olarak söylüyorum;
diğer arkadaşlarımız da söyledi. Tamam, siz bunu söylememiş olabilirsiniz.
Biz, uluslararası
kurumlarla ahenk ve uyum içinde bir çalışma yapıyoruz. Ben, müsaade ederseniz,
bu konuya biraz fazla dikkat, özen gösteriyorum.
Şimdi, evvela, Türkiye
normalleşiyor; yani, 2001'den itibaren, bugün normalleşiyor. 2005 bütçesini
konuşuyoruz; Türkiye normalleşiyor; yani, Türkiye, uluslararası kurumların
etkisinden kurtuluyor; amaç da bu değil mi zaten. Göstergesi ne; yatırımların
payını artırıyoruz; sosyal harcamalarımızı artırıyoruz; Türkiye'nin
sektörlerini desteklemeye devam ediyoruz; sağlığa, ulaştırmaya, adalete,
emniyete, öncelik veriyoruz. Bunlar, bize dayatılan şeyler değil ki; biz, kendi
irademizle bunları yapmaya çalışıyoruz.
Onun dışında, çok önemli
bir hususu söylüyorum; ilan ediyoruz ve Bakanlar Kurulumuzun da imzalamasıyla
artık resmiyet kazanan ulusal tarım stratejisini biz hayata geçirdik. Şimdi, bu
ulusal tarım stratejisi belgesini, Tarım Bakanı olarak resmen söylüyorum. Ne
Dünya Bankasıyla tartıştık ne IMF'ye bilgi verdik. Planlama, Hazine ve Tarım
Bakanlığı uzmanları olarak hazırladık. Bana, Dünya Bankasının uzmanı geldi
"tarımsal destekleri değiştiriyormuşsunuz" dedi; ben de "evet,
değiştiriyoruz." Dedim, "Ne yapıyorsunuz" dedi. "Türkiye'de
muhalefet partisinin eleştirdiği, İktidar Partisinin kabul etmediği, baştan
değiştireceğim diye yazdığı, çiftçilerin beğenmediği, meslek kuruluşlarının
karşı çıktığı politikaları, biz, tatbik edecek durumda değiliz; değiştireceğiz.
"Ne yapacaksınız?" Doğrudan gelir desteğini yüzde 45-50'lere
çekeceğiz, primleri ve hayvancılık desteklerini artıracağız, kırsal kalkınmaya
önem vereceğiz ve tarım ürünleri sigorta yasasını çıkararak, tarımsal
sigortacılığı bu ülkede teşvik araçlarının arasında uygulayacağız dedim. Orana
itiraz etti "niye bu kadar ani indiriyorsunuz" dedi. Dedim ki,
kamuoyunda bu kadar itiraz edilen, karşı çıkılan bir aracı, bu seviyede
kullanma imkânı artık kalmadı. Yani, İktidar Partisi kendi içerisinde
eleştiriyor, beni eleştiriyor. Ben, kendim, teorik olarak karşı çıktığım bir
şeyde niçin ısrar edeceğim?! İnanın, bundan daha başka bir görüşme olmadı. Biz,
bunu, imzaladık ve yürürlüğe koyuyoruz. Arkadaşlar, bu politikanın neresi millî
değil?!
Diyoruz ki, doğrudan
gelir desteğini sadece oransal olarak düşürmüyoruz; onun ötesinde ilave
unsurlar getirdik.
1. Üretimi yapana vermeye
yönlendiriyoruz. Yani, sadece toprak sahibine değil, üretimi yapana, kiracı
olarak çalışana vermeyi hedefliyoruz. Ne yapacağız; girdi belgesini, girdi
kullanım belgesini getirene ve ürettiği ürünün satışının belgesini getirene
vereceğiz. Bu, şimdi, toprak sahibinden üreticiye doğru bir yönlenmenin
adımıdır; yüzde yüz gerçekleşmez; ama, bu yönde ilerlemedir.
2. Biz, tarımsal
teknolojiyi geliştirmek için kullanacağız doğrudan gelir desteğini. Yani,
toprak tahlili yaptıran, sertifikalı tohum kullanan, bazı bölgelerde arazi
toplulaştırması yapan veya damlama suya geçen bölgesel birkısım konuları teşvik
edici kullanabiliriz. Bununla ilgili Bakanlar Kurulundan da bir irade çıkardık;
yani, genel tasvip gördü. 2005 takvim yılında, yavaş yavaş uygulamaya geçeceğiz
ve 2005 tarımsal teşviklerin uygulama programına, aynen, bu sistemi
yerleştirmeye çalışacağız.
Dolayısıyla, 2006-2010
yıllarında, Türkiye'nin tarım politikalarını... Elbette, Dünya Ticaret
Örgütünün kararlarını dikkate alacağız, elbette, Avrupa Birliğiyle uyum
konusunu dikkate alacağız; ama, en önce, bu ülkede geliştirmemiz gereken
sektörleri harekete geçireceğiz.
Birkaç husus söylemek
istiyorum; bunlardan birincisi hayvancılıktır. Arkadaşlar, sektöre yakın
olanlar ve bu konuyu az çok takip eden arkadaşlarımız çok iyi biliyorlar ki,
bugün, mevcut verimlilik ve maliyet yapısıyla hayvancılık sektörümüzün Avrupa
Birliği ülkeleriyle rekabet etme imkânı yoktur; ama, bizim önümüzde on oniki
senelik bir zaman vardır. Türkiye, bu sektörü sürdürülebilir bir hale
getirmenin mücadelesini verip, 80 000 000'luk nüfusuyla Avrupa Birliği üyesi
olduğu tarihte, mutlaka bu konuda başarılı olmak zorundadır. Ben, bunu, Tarım
Bakanı olarak değil, bu ülkede tarım sektörüyle ilgili olan herkes adına
söylüyorum. Bu, yapmamız gereken bir görev. Şimdi, biz, 3 - 4 misli yüksek bir
maliyetle tüketicimize et satıyoruz ve tükettiriyoruz; bunu kabul edemeyiz,
bunu yapamayız, bu sürdürülemez bir şey. Bunun için, başta doğu bölgesi olmak
üzere, Türkiye'de hayvancılığa elverişli bütün alanlarda, bu üretim faaliyetini
besleyecek ve destekleyecek şekilde tarımsal destekleri yönlendireceğiz; bunu
yapmak zorundayız. Bazı alanlarda, bitkisel üretimde, yem bitkileri ve bakliyat
için havzalar oluşturmak zorundayız; yani, bir üretim planlamasını yavaş yavaş
hayata geçirmek zorundayız. Bugüne kadar, elimizde, bunun için çok fazla teknik
bilgi, donanım da yoktu; ama, şimdi, artık, bir çiftçi kayıt sistemimiz var
elimizde, 3 000 000'a yakın kayıtlı insanımız var, arazi büyüklükleri ve
ürettikleri ürünlerle ilgili bilgiler var; bunları yapacak duruma geldik.
Türkiye, uluslararası kurumların inisiyatifi dışında desteklerini belirleyecek
hale geliyor ve dolayısıyla, biz, bundan sonra kendi politikalarımızı daha
etkin olarak uygulamak durumundayız.
Arkadaşlarımızın ifade
ettikleri bazı hususlar var; onlara da kısaca cevap vermek istiyorum.
Bu hususlardan biri olan
tarımsal girdilerle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Arkadaşlarım,
hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Türkiye, iki konuda, gübre ve mazot konusunda,
tamamen, yüzde 100'e yakın dışa bağımlıdır; uluslararası fiyatlardan
etkilenmemesi imkansızdır. Gübrede yerli üretim vardır; ama, yerli üretimin
hammaddesi azotlu ve fosfatlı gübrenin tamamı dışa bağımlıdır. Dolayısıyla,
uluslararası fiyatlardan etkileniyoruz. Fiyat artışları, söylediğiniz gibidir;
gübrede ortalama yüzde 30'un, yüzde 35'in üzerinde, mazotta yüzde 32 civarında
fiyat artışları vardır; ama, size ilginç iki şeyi söylemek istiyorum.
Türkiye'de gübre kullanımı, 2002 yılında 4 500 000 ton, 2003'te 5 100 000 ton,
2004 yılı için hedefimiz, yine, 5 200 000 tondur. Türkiye'de gübre kullanım
miktarında bir düşme meydana gelmemiştir; şu sebeple: Daha ihtiyatlı hareket
eden çiftçinin erken gübre almasından dolayı; yani, yüksek fiyatlara çıktıktan
sonra değil, daha önce, eline gelir geçtiği anda almasından dolayı bu düşme
olmamıştır. Şunu demek istiyorum: Türkiye'de tarımda girdi kullanımında bir
azalma olmaması, fiyat artışları vesaire gibi faktörler yanında, önemli bir
husustur; yani, bu, Türkiye'de, gelecek yıl üretimin artma ihtimaline delalet
eder. Aynı olay tohumluk kullanımında vardır. Türkiye'de tohumluk kullanımı,
2002 yılında 142 000 tondur, 2003'te 172 000 ton, 2004'te 320 000 tondur.
Şimdi, arkadaşlarım, bunlar da çok önemli gelişmelerdir. Özellikle tahılda
ortaya koyduğumuz gelişme sevindiricidir ve dolayısıyla, sektörle ilgili en
yaygın etki yapabilecek gelişme unsurları içerisinde kayda değer olaylardır.
Traktör sayısıyla ilgili
bilgi; elbette, Türkiye'nin iktisadî durumunun çok dengeli olduğu zamanlarda 50
000'e yakın traktör kullanılmıştır; ama, şunu bilmeliyiz, 2002 yılında bu
ülkede satılan traktör sayısı 6 000'dir; bir kriz akabindedir; elbette,
insanlar, gayrimenkule de yatırım yapmadılar, traktöre de yatırım yapmadılar;
ama, artış olumlu bir şey değil midir?! Yani, bu konuda, tek olumlu gösterge
olarak söylemiyoruz; ama, Türk çiftçisi öldü, Türk tarımı bitti, hayvancılık
yok oldu yerine, arkadaşlar, müspet şeyler de var; yani...
HASAN ÖREN (Manisa) -
Sayın Bakan, galerilerde satılık olan traktörleri bir araştırdınız mı acaba?!.
AHMET YENİ (Samsun) -
Traktörlerini yeniliyorlar...
HASAN ÖREN (Manisa) -
Veya üzerinde icraî takibin devam ettiği traktörleri takip ettiniz mi?!
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
siz, Genel Kurula hitap edin.
Sayın milletvekilimiz,
böyle bir usulümüz yok... Oturduğunuz yerden. Lütfen... Lütfen efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Arkadaşım, satılan traktör sayısından bahsediyorum;
vitrinlere bakmanın ne âlemi var!
Girdilerle ilgili hususta
söyleyeceklerim bu, elbette fiyat artışları oldu.
Peki, üretimdeki
gelişmeler... Arkadaşlarım, birkaç hususu söyleyeyim size. Evvela buğday
üretiminde 2004 yılında yüzde 10 civarında bir artış olduğunu ve sektörle
ilgisi olan arkadaşlarım, bu yıl 21 000 000 ton buğday üretimi olduğunu
biliyorlar. Mısır üretiminin 2002 yılında 2 100 000 ton iken, 2003'te 2 800
000; 2004'te yüzde 7 artarak 3 000 000 tonu aştığını biliyorum ve nitekim, bu
sebeple ithal ettiğimiz mısır miktarı bir önceki seneye göre yüzde 50 oranında
düştü; yani, 1 800 000 tondan 900 000 tona düştü. O çok kullandığınız malzeme
vardı mısırla ilgili... Dolayısıyla, ondan çok daha önemli olan husus bu
miktardaki büyük azalmadır; yani, ne kadar sevindirici bir olaydır. Onun
dışında, pirinç üretiminin 2003 yılında 223 000 ton iken bu yıl 270 000 ton
olduğunu ve pirinçle ilgili bir arkadaşımızın çıkıp burada niçin bir konuşma
yapmadığını da merak ediyorum. Uyguladığımız politikanın o sektörü ne kadar
rahatlattığını anlatmaması ilginç. Edirneliler, Çorumlular nerede, bilmiyorum!
Ayçiçeğiyle ilgili konu:
Arkadaşlarım, Trakya bölgesinin üç şehrini de dolaştım, bu ayçiçeğiyle ilgili
kim sorun var diyorsa, lütfen, ayçiçeği üretiminin yapıldığı bölgeye bir
gitsinler...
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ben
söylüyorum Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Tamam Hocam, ben de sizi Trakya'ya davet ediyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Bakın, 1985 yılında, 1 500 000 tona yakın, şimdi 800 000 ton.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
siz Genel Kurula hitap edin.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Soruyor Sayın Bakan...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Tamam.
Sayın Hocam, şimdi
bununla ilgili konuda, ben, bu bölgedeki insanlarla görüşmeye ve sorunların
daha yerinde incelenmesine davet ediyorum arkadaşları.
Dışticaretle ilgili
noktaya gelmek istiyorum.
Arkadaşlarım,
dışticaretle ilgili konularda iki istatistiğimiz var. Bunlardan bir tanesi
işlenmemiş tarım ürünleri, diğeri ise işlenmiş tarım ürünleri.
Arkadaşlarım, bunların
içerisinde Türkiye'de ham tarım ürünlerinden işlenmemiş tarım ürünlerinde, Türkiye,
sürekli olarak net ihracatçı bir ülkedir. Bunun bir tek istisnası vardır; 2000
yılı. İşlenmiş tarım ürünleriyle ilgili konuda ise, bunun istisnası 2000,
2003'tür. Türkiye, 2004 yılında, onuncu ayın sonunda tarım ürünlerinde
-işlenmişler dahil- net ihracatçı pozisyonuna geçmiştir az da olsa; ama, bu,
çok fazla övünülecek bir şey değildir. Keşke, aradaki farkı çok daha
artırabilsek; çünkü, Türkiye'nin potansiyeli buna daha uygundur.
Tarımsal desteklerle
ilgili birkaç hususu söylemek istiyorum. Arkadaşlarımız özellikle şunu
söylüyorlar: "Türk tarımında bir gelişme olacaksa, tarımsal desteklerin
artırılması lazım." Buna karşı çıkacak, itiraz edecek bir nokta yoktur.
Türkiye'de tarımsal destekler, rakam olarak söyleyelim, son yıllarda 2 500 000
000 dolar civarındadır, doğrudan destekler; yani, bütçeden ayırdığımız
kaynaklarla çiftçilerimize verdiğimiz desteklerin miktarı bu kadardır,
artırmamız lazım. Nitekim, Tarım Strateji Belgesinde de şöyle bir ifade
kullandık: En az gayri safî millî hâsılanın yüzde 1'i kadar olacak. Bunun
anlamı şu: Bu, aşağı yukarı 3 500 000 000 dolar olacak demektir. Şimdi bunu
2005 yılı bütçesine koyamadık, 2006 yılı bütçesine bunun konulması konusunda,
size ve bize görev düşüyor; yani, eğer tarımı destekleyeceksek, geliştireceksek,
en az bu seviyede bir destek koymamız lazım.
Şimdi, bu destek
miktarında, başka ülkelerle bir mukayese yapıyorsunuz. Bu mukayese çok doğru
değil. En başta Hocam biliyor bunun doğru olmadığını; ama, mukayeseyi biraz
açıklamak istiyorum. Şimdi, Türkiye'de, bütçeden konulan destek miktarı 2 500
000 000 dolar, Türk Lirasıyla 3,4 katrilyon, yeni bütçede; ama, 2003 yılıyla
ilgili, elimde, OECD'nin, dünyanın birçok ülkeleri, Amerika Birleşik
Devletleri, Avrupa Birliğiyle ilgili rakamları var, şimdi onu okuyacağım.
Burada üretici destek değerleri diye bir rakam var. Üretici destek değerleri,
hem bütçeden çiftçilere intikal ettirilen rakam hem gümrük vergileri yoluyla başka ülkelerden mal girişini önlemeye
yönelik hem de iç-dış fiyatlardan dolayı tüketiciden üreticiye transfer edilen
destekleri kapsayarak... Yani, ne demek istiyorum; Türkiye'de, dünya
fiyatlarının üzerinde alınan her üründen dolayı, tüketiciden üreticiye transfer
edilen geliri de kastederek yapılan bir değerlendirme var.
Arkadaşlar, bu rakam, Türkiye'de,
1986-1988 yıllarında yüzde 15'tir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen toparlar mısınız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
1986-1998 yıllarında, toplam
tarımsal ürünlerin değerinin yüzde 15'i çiftçiye ödenmiştir. Amerika Birleşik
Devletlerinde bu oran yüzde 25'tir, Avrupa Birliğinin 15 üyesinde bu oran yüzde
39'dur. Yüzde 39'unu geri ödemiş... (CHP sıralarından gürültüler)
Bir şey demiyorum; yani,
biz 15'ini ödemişiz; o, yüzde 39'unu, yüzde 40'ını ödemiş.
Arkadaşlar, 1986-1988'de,
senin 1 500-2 000 dolar fert başına düşen millî gelirin varken, ayırabileceğin
kaynak, elbette mukayeseli ve nispî bir şeydir. Bugün, 3 000 dolar civarında
fert başına millî gelire ulaşmışken, 30 000 dolar fert başına millî gelire
ulaşmış bir toplumun tarımsal destekler için kullandığı rakamla mukayese
edersek, bu, doğru bir mukayese olur mu?
Yani, biz, aynı altyapı
içerisinde yaşamıyoruz, aynı konutlarda oturmuyoruz, aynı eğitimi almıyoruz,
aynı sağlık hizmetini almıyoruz; ama, Türk çiftçisine, siz, niçin Avrupa
Birliği üyesi ülkelerdeki çiftçilere verilen kadar destek vermediniz... Verin
de, görelim! Böyle bir imkân var mı, böyle bir güç, böyle bir kaynak var mı,
böyle sınırsız bir imkân var mı?
Biz, Türk kırsal kesimine
-iddialı olmasın, biraz yumuşatarak söyleyeyim- Cumhuriyet Halk Partisinden
daha kuvvetli bağlıyız. (CHP sıralarından alkışlar [!])
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Bakan, Arıcılar Kongresinde hep beraber yaşadık.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade eder misiniz...
Biz, AK Parti olarak...
Ben, şahsım adına söylüyorum, buna inanıyorum. İtiraz edebilirsiniz; ama, ben,
kırsal kesime, Cumhuriyet Halk Partisine nispetle AK Partinin daha kuvvetli bir
şekilde bağlı olduğunu düşünüyorum; hatta, bunu ispat edebilirim size; çünkü,
biz, kırsal kesimden, size nispetle daha yüksek oy aldık. (CHP sıralarından
gürültüler)
SALİH GÜN (Kocaeli) - Sen
kahveleri bir dolaş bakalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Oransal olarak, oransal olarak... Yani, sizin aldığınız
toplam oyların içerisinde kırsal kesimden aldığınız oy oranına göre, biz daha
yüksek oy aldık.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Haklısınız, aldınız!..
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Doğru, doğru!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Mesela, siz, Türkiye çapında 100 oy aldınız; bunun yüzde
25'i kırsal kesimdendir...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Doğru, aldınız da, biraz yardımcı olun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade eder misiniz...
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Oylarını aldınız; şimdi, hayır dualarını alıyorsunuz bütün Türkiye'nin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade eder misiniz; bitireyim.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen toparlayalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade ederseniz tamamlayayım.
Efendim, konuşmamın son
kısmına geliyorum.
Ben böyle düşünüyorum.
Sizin iddialarınıza göre benim düşüncem yanlışsa, bunun sonucu zaten çok çabuk
ortaya çıkacak.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Cumhuriyet Halk Partisini değerlendirmek size düşmez ki..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Düşmez; ama, ben böyle düşünüyorum; yani, siz de
düşündüğünüzü söyleyebilirsiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
AHMET IŞIK (Konya) - Bizi
değerlendirmek size mi düşüyor?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, müsaade eder misiniz.
Çok yanlış bir şey
söylemiyorum ben.
Bir konuyu daha
söyleyeceğim. Yerel seçimlerde biz, yüzde 42 oy aldık. Yüzde 42 oyun, şehir ve
kırsal kesimler itibariyle dağılımına baktığımızda, biz, kırsal kesimden yüzde
47 oy almış oluyoruz; yani, yüzde 42'nin daha altındayız şehirlerde.
Dolayısıyla, diyorum ki, oylarımızın oransal olarak daha büyük kısmı, kırsal
kesimden geliyor.
Dolayısıyla, biz istesek
de istemesek de kırsal kesimin sorunlarıyla ilgilenmek zorundayız; yani, böyle
bir ahlakî bağ var.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Özal da aldı; ama, Anavatan Partisi bugün Mecliste yok.
Bu, ilkel bir yaklaşım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bu mu?..
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Evet.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Peki, ben size son bir şey daha söyleyeyim bu konuda.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Ben mesleğin içinden gelen bir insanım. Gelin Söke'ye girin bakalım.
BAŞKAN - Sayın
Milletvekili, Sayın Milletvekili; lütfen... Burada, arkadaşlarımız yeni bir
usul mü ortaya çıkarıyor?!
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Tahrik ettirmeyin o zaman Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen dinleyin.
Sizin Grup Başkanvekiliniz var, sözcünüz var; konuşurlar.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Sayın Bakanı uyarın o zaman.
BAŞKAN - Lütfen efendim,
lütfen...
Sayın Bakanım, genel
olarak toparlayın lütfen.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Peki.
Efendim, ben, burada,
Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün çok zor durumda olduğunu söyleyen
arkadaşlarıma şunu diyorum: Biz, Türk tarımının, Türk köylüsünün sorunlarıyla,
aldığımız oy sebebiyle de ilgilenmek zorundayız; bunu demek istiyorum ben.
Bunda bir yanlışlık yok; bu, daha tabiî bir şey. Dolayısıyla, biz bu kaygıyı
duyuyoruz, bu kaygıyı yaşıyoruz. Sizlerin bu konudaki uyarılarına da teşekkür
ediyoruz; yani, bizi daha çok düşünmeye sevk ediyorsunuz, bundan da hiçbir
rahatsızlığımız yok. Ayrıca, eleştirinin de gerekli olduğuna inanıyoruz biz.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Peki, bu çiftçilere ne oldu da her gün mitingler yapıyorlar?! Ben size kaç yer
saydım. Her gün, her gün...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Sayın Hocam...
BAŞKAN - Sayın Ergin...
Sayın Hocam, bu bir alışkanlık mı; karşılıklı, okullarda olduğu gibi konuşmak?!
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Bakanımıza olan yakınlıktan ileri geliyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben, size, son olarak şunu söylemek istiyorum: Bizim, AK
Parti olarak, Hükümet olarak...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
AKP olarak...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - ...Türk tarım sektörüyle ilgilenmek zorunda olduğumuzu,
bunun siyasî mantığını ifade etmeye çalışıyorum; bunun doğru olduğuna
inanıyorum. Sizlerin eleştirisine de teşekkür ediyorum; yani, biz, acaba, bu
çok oy aldığımız kesimi biraz ihmal mi ediyoruz diye... Bu sebeple, daha
dikkatle bakıyoruz. Ben, bu konuda benim üzerime düşen rolü de daha iyi yapmaya
çalışıyorum.
Şimdi, arkadaşlarım, son
söz olarak şunu söyleyeyim: Ben, Türk tarımında sorun yok demiyorum. Ben, bunu
hiçbir zaman kullanmadım; çünkü, Türkiye'de tarım sektörünün sorununun
olmayacağı yıllar, belki yirmi sene sonra olacak. Yirmi sene sonra da, aslında
biz, tarımı belki yine çok kuvvetle konuşacağız. Yani, bizim çok zamana
ihtiyacımız var; ama, biz, on oniki yıllık bir süre içerisinde, Türk tarımında
çok büyük dönüşümler yapmak zorundayız. Bugünkü çalışma tarzımız,
anlayışımızla, biz, Türk tarımında çok büyük bir gelişme yapamayız; bunu ortaya
koymak zorundayız. İşte, Avrupa Birliği, Dünya Ticaret Örgütü, dıştan gelen
etkiler, en önemlisi, muhalefetimiz, kendi milletvekillerimiz ve Türk
çiftçisinin talepleri bizi bu yönde kararlar almaya sevk edecek. Burada bir
işbirliği yapmalıyız. Yani, bu kadar önem verdiğimiz bir alanda, ben, sizin,
objektif, netice alıcı desteklerinize, eleştirilerinize ihtiyaç duyan bir
insanım; ama, lütfen, yapılanları da söyleyin, biraz moral kazanalım ve daha
yenilerini yapmaya çalışalım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Yaptıklarınızı çiftçi söyler size, merak etmeyin.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilinin
katkılarıyla, Sayın Hocamızın desteğiyle bazı teşekkürler aldık; ama, bunlar,
yine, eleştiri içerisinde o kadar azaldı ki, âdeta, kayboldu; yani, insanın ona
da ihtiyacı var.
Ben, son söz olarak şunu
söylüyorum: 2004 yılının bu son günlerinde Türk tarımının öne çıkan sorunları
gübre ve mazotta meydana gelen aşırı fiyat artışlarıdır, tarımsal sulamada
yüksek enerji maliyetlerinin bir çözüme kavuşturulamamasıdır -pamuk primleriyle
ilgili konuda henüz bir açıklama yapamadık- ve hayvancılık sektörüyle ilgili
iki konudur. Birincisi; arkadaşlarım, Antalya milletvekilimiz konuyu açık bir
şekilde söyledi "çok sayıda girişler var" dedi. Ben, adını söylemek
istemiyorum; ama, arkadaşlar, lütfen böyle konuşmayın. Hayvancılık sektörüne
fayda sağlamak istiyorsanız, hayvancılık sektörüyle ilgili, bu, sınırlardaki
olayları, genel bilgiye dayanarak, gazete bilgisine dayanarak, mahallinden
gelecek birkısım bilgilere dayanarak kullanmayın; çünkü, bu, bu sektöre çok
zarar veriyor, olduğundan daha çok zarar veriyor. Şu anda, aklen alınabilecek
bütün tedbirleri aldık; yani, emniyet, asker, tarım teşkilatı, gümrük,
maliye...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Yetmiyor demek ki...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Daha ne yapabilirim ben?!
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Aklen aldığımız yerde fiziken de alalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Fiziken mi?!.. Askerlerimiz, yani, elinde...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
Ulaştırma Bakanımızın zamanını alıyoruz gibi geliyor. Siz, temenninizi Genel
Kurulumuza takdim ederseniz memnun olurum.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, sektörüme yönelik eleştirileriniz, uyarılarınız
için hepinize teşekkür ediyorum. Önümüzdeki yıllar içerisinde bu sektörde
meydana gelebilecek, yapılması gereken reform çapındaki işler konusunda fikrî
katkınıza ihtiyaç duyduğumu ifade ediyorum.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Bakanım, doğrudan gelir desteğini ödeyecek misiniz bu sene?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Her iki gruba mensup milletvekili arkadaşlarımı saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Şimdi, Ulaştırma Bakanımız
Sayın Yıldırım açıklama yapacaklar.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığı ve Denizcilik Müsteşarlığının 2005 yılı
bütçesinin görüşülmesi vesilesiyle sözlerime başlarken, şahsım ve Ulaştırma
Bakanlığı çalışanları adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkelerin ekonomik açıdan gelişmeleri ve sosyal refahın sağlanması açısından
önemli olan ulaştırma ve haberleşme sektörü kendi bünyesi içinde başlıbaşına
bir ekonomik faaliyet olmanın yanında, diğer bütün ekonomik faaliyet ve
sektörlerle de çok yakın ilişkisi vardır. Dolayısıyla, diğer sektörlerde,
özellikle de ekonomide ortaya çıkan ani değişiklikler ulaştırma sektörünü de,
haberleşme sektörünü de aynı derecede etkilemektedir. Daha belirgin bir
ifadeyle, tüm ekonomik ve ticarî faaliyetlerin yaklaşık yüzde 20'si ila yüzde
30'unu ulaştırma ve haberleşme faaliyetleri oluşturmaktadır. Ulaştırma ve
haberleşmenin yıllık millî gelirimiz içerisindeki hâsılat oranı da yüzde 15'i
bulmaktadır; yani, millî gelire 45 milyar dolarlık bir katkı ulaştırma ve
haberleşme sektöründen sağlanmış olmaktadır.
Bir anlamda, ülke olarak,
gerek ulusal gerek uluslararası düzeyde belirlediğimiz hedefleri yakalamamız,
ulaştırma ve haberleşme sektöründe sağlayacağımız gelişmeyle doğrudan
orantılıdır. Buna paralel olarak, ülke gerçeklerine uygun, sağlıklı
politikaların oluşturulup uygulamaya konulması bu hedeflerin tutturulması için
asgarî şartlardan biridir. Bakanlık olarak, sorumluluğumuzun bilincinde,
milletimize layık olan en iyi hizmeti vermek için, bize verilen bütçe
imkânlarıyla, var gücümüzle iki yıldır çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Bütçe üzerindeki
konuşmalar esnasında, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Sayın Demirel'in
ulaştırmayla ilgili genel değerlendirmelerine katılmamak mümkün değildir. Zira,
ulaşımda türler arasındaki dengesizlik, özellikle 1950'den günümüze giderek
artmış ve günümüzde, karayolunun yurtiçi taşımalardaki payı yüzde 90'ın üzerine
çıkmıştır. Bu yapıyla, gerek kombine taşımacılık gerekse ulaşımda entegrasyonun
sağlanması, yol güvenliği, kazalar gibi önemli sonuçlar doğuran olumsuzlukların
ortadan kaldırılması mümkün değildir.
Ülkemiz, bulunduğu
coğrafî konumu itibariyle bütün ulaşım türlerini kullanabilecek bir özelliğe
sahiptir. Bu, her ülkeye nasip olmamıştır. Bazı ülkeler denizi kullanma şansına
sahip değildir. İşte, böyle bir coğrafî avantaja sahip olan bir ülkenin ulaşım
türleri de dengeli olmak mecburiyetindedir. Bunun temel şartı da ulaşımda
planlamanın yapılmış olmasıdır.
Peki, Türkiye'de bu
yapılabilmiş midir; baktığımız zaman, ne yazık ki, tek ulaşım anaplanının
1983-1993 yıllarını kapsayan bir dönem için yapıldığını görüyoruz. Yine, bu
süre içerisinde, Devlet Planlamanın ulaşımla ilgili önceliklere dair kalkınma
planlarındaki tavsiyelerini görüyoruz; ancak, ne 1983-1993 ulaşım anaplanı
dikkate alınmış ne de Devlet Planlamanın kalkınma planlarında öngördüğü ulaşım
planlaması ve öncelikleri dikkate alınmış.
Dolayısıyla, bugünkü durum ortaya çıkmış bulunuyor.
O halde, ne yapmak lazım;
önce bir planımızın olması lazım. Planda vazedilen öncelikleriniz olması lazım.
Bu önceliklere göre yatırımlarınızı planlamanız lazım; çünkü, değerli
arkadaşlar, ulaşım sektörü, uluslararası tabiatı olan bir sektördür. Dünyaya
açık, dünya şartlarıyla rekabet ederek devam etmesi gereken, hizmet vermesi
gereken sektör ulaşım ve iletişim sektörüdür. O yüzden, ben, istediğim gibi
yaparım diyebilme hakkınız yoktur. Her an bir uçağınız başka bir ülkenin
meydanında, bir geminiz başka ülkenin limanında veya demiryolunda bir treniniz
başka ülkenin sınırlarını geçiyor olabilir. Keza, iletişimde de bugün artık
dünyada sınırlar kalmamıştır. Internetten masamızın üzerinden dünyanın her
tarafına her an açılabilme imkânını yakalamış bulunuyoruz.
İşte, bu hedefleri,
vizyonu ortaya koyacak ulaşım anaplanı bizim ilk işimiz oldu ve bunu titiz bir
çalışmayla... Üniversiteden öğretim üyeleri, sektörün uzmanları ve kamudaki
uygulayıcılar el ele vererek, sırt sırta vererek çok titiz bir çalışma ortaya
koydular ve bu çalışmalar sonucunda rapor tamamlandı, kurumların görüşleri de
alındı, şu anda sonuç raporu yazılıyor. Bu, tabir caizse, bundan sonra
alacağımız YPK kararıyla, önümüzde bizim rehberimiz olacak. Bu rehberle,
önümüzdeki on yıl içerisinde, ulaşımda, Türkiye'yi nereye götüreceğimizi
belirleyeceğiz. Bir bilim adamının çok güzel bir sözü var: "Eğer nereye
gideceğinizi bilmiyorsanız, yol sizi istediği yere götürür." Türkiye'de
ulaşım politikası, bu dediğim şekilde gelişmiştir. Nereye gideceğini bilmeyen
bir politika, bugün, Türkiye'de ulaşımı bu hale getirmiştir değerli arkadaşlar.
Planlamayı yaptıktan
sonra, on yıllık yol haritamız belli oldu; ama, biz, bu iki yılı boş geçirmedik
bu yapılırken. Türkiye'de sokakta, köyde, kentte kime rastlasanız, Türkiye'nin
ulaşımla ilgili problemlerini, size, hemen ayaküstü sayar. Niye; şehir içinde
trafik sıkışıklığını insanlar her gün yaşıyor, köy yolları... Burada Köy Hizmetlerinden
bahsedildi. Bugün, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren seksen yıl geçmiş değerli
arkadaşlar; hâlâ köylerimizin yollarının yüzde 55'i toprak -yani, yol yok-
yüzde 5'i asfalt, yüzde 40'ı da stabilize, yarım yamalak yol. Peki, ne oldu,
Köy Hizmetleri seksen yılda niye bunları yapamadı, madem bu kapasite vardı;
bunu, bugün, niye konuşuyoruz?!
Değerli arkadaşlar, ülke
kaynaklarını çok iyi kullanmak mecburiyetindeyiz. Kaynaklarımız kıttır ve
uygulanan yanlış politikalarla da, ülkemizin kaynakları maalesef horca
kullanılmış, çarçur edilmiştir. Bugün, çok önemli bir borç yükü ve ödemeler
dengesizliğiyle bu ülkede hizmet veren, gecesini gündüzüne katan bir hükümet
var, bir parlamento var. Bu parlamentonun ve bu hükümetin, bu iki sene
içerisinde ortaya koyduğu performansı, bırakın Türk Halkı, dünya alkışlıyor
değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yaptığımız düzenlemelere
bakın; kanun sayımız, 4 000'li sayılardan, 5 000'li sayılara geldi.
Yönetmelikler ve ikincil düzenlemelerin sayısı 100'leri aştı değerli
arkadaşlar; onun için bu Parlamentonun yaptığı çalışmaları kimse küçümsemesin,
kimse önemsiz olarak görmesin.
Avrupa Birliğinde
yapılanlar ortada; artısıyla eksisiyle, başarısıyla, fazlasıyla eksiğiyle.
Bütün bunlar kamuoyunun gözü önünde cereyan ediyor. İşte, daha geçen hafta
arkadaşlarımızla beraber Sudan'daydık. İnsanlar, bizden fazla haberleri takip
ediyorlar. 16 Aralıkta biz oradaydık. Her gün akşam, geliyor, eşbaşkan, bakan
diyor ki: "Efendim, Chirac bunu dedi, Blair şunu dedi; Türkiye çok iyi
gidiyor..." Âdeta kendileri tarih alacakmış gibi seviniyorlar. Niye
seviniyorlar; eğer siz Avrupa Birliğine girerseniz, biz de sizin üzerinizden
Avrupa Birliğine gireceğiz ve dünyaya açılacağız diyorlar. Afrika, Türkiye'yi
böyle görüyor değerli arkadaşlar. Gücümüzü, önemimizi hiçbir zaman hafife
almamamız lazım.
Ben bu vesileyle, Yüce
Meclisin değerli milletvekillerine, ulaştırma konularında gösterdikleri destek
için teşekkür ediyorum. Gördüğünüz gibi, benden önce değerli vekil arkadaşım
konuştu; denizcilikle ilgili bazı şeyler anlattı; aslında anlattıkları şeyler
yüzde 40'ını teşkil ediyor. Ben zamanınızı almak istemiyorum. Denizcilik âdeta
coştu, Allah daha versin. Sesleri çok gür çıkıyor; ama, teşvik de istiyorlar
hâlâ. Bu, Türkiye'de alışkanlıktır, devlet fazlasını verse ziyan etmez. Tabiî
ki isteyeceklerdir; ama, Allah'a şükür, halleri vakitleri iyidir, işleri
iyidir, gemilerde navlun fiyatları 3 kat arttı, tersanelerimizde işgücü yüzde
100 arttı, tersanelerimiz yüzde 300 dolu.
Arkadaşlar yeni tersane
alanı için her gün kapımızı çalıyor. Biz de, Türkiye'nin 8 300 kilometrelik
sahilinde yeni tersane alanları belirledik; bir kısmını tahsis ettik, bir
kısmının tahsis çalışmaları yapılıyor, hatta, bir kısmı hizmete de girdi, gemi
imal etmeye başladı ve ülkemizde 20 000 tonluk gemiler yapılırken, artık, 65
000 tonluk gemiler de yapılıyor.
Gemi inşa kapasitemiz
yılda 550 000 ton çelik işlerken, bugün, yüzde 100 kapasite artırımına gittik,
1 100 000 ton çelik işliyor; ama, bununla böbürlenmeyelim. Kore'deki bir
tersanenin işlediği yıllık çelik kapasitesi 9 500 000 tondur. Biz hâlâ 1 100
000 ton işliyoruz. Demek ki, bir Kore tersanesinin onda 1'i bile değiliz.
Türkiye, gemi inşaatında,
ne yazık ki, dünyanın gemi inşa sektörünün ihtiyacını karşılayacak bir ülke
olabilecekken geçmişte bunu başaramamıştır. Yerini Çin ve Kore almıştır; ama,
Türkiye'nin şimdi yaptığı güzel bir şey var, ihtisaslaşmaya gitmiştir. Türkiye,
bugün, yat inşaatında dünyada dördüncüdür. 5 000 ila 15 000 dwt'luk gemi,
kimyasal tanker konusunda Avrupa birincisidir; kalite bakamından, işçilik
bakımından, başarı bakımından ve fiyat rekabeti bakımından.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, Sayın Kemal Demirel'in denizcilikle ilgili dediği bir şey var, STCW diye
bir konvansiyon var; bunun açılımı da şu: Gemiadamlarının yeterliliği ve
vardiya tutma standardı. Bu sözleşmenin imzalanmadığını, kabul edilmediğini
söyledi. Yine bu Parlamento, 2003'ün mayıs ayında bunu geçirdi, onayladı; şu
anda yürürlüktedir.
Bir güzel haberi de size
söyleyeyim; Türk gemiadamları, bir sene öncesine kadar kara listedeydi; yani,
Uluslararası Denizcilik Teşkilatının yayımladığı listeler var; her yıl, bunları
yayımlar, ülkelere sirküle eder ve geçtiğimiz ilkbaharda, nisan ayından
itibaren, Türk gemiadamları beyaz listeye geçmiştir. Bu, bu konvansiyonu bu
parlamentoda on yıl beklemeden sonra onaylayan siz milletvekillerimizin
eseridir. Bu konuda, bütün Partim ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine
teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, yine,
Avrupa Birliği uyum sürecinde, denizciliğimizle ilgili yapılan çalışmalardan
övgüyle söz edilmektedir. Eşleşme projelerinde, tek kabul edilen ve takdire
şayan görülen proje, denizcilik konusundaki eşleşme projesidir. Bu projenin
temeli de gemilerimizin, limanlarımızın, denizciliğimizin seyir ve emniyetine
verdiğimiz yoğunluktan, ehemmiyetten kaynaklanıyor. Bakın, 2004 başından beri,
gemi trafik sistemini yürürlüğe koyduk. Boğazlarda, trafik yüzde 30 arttı; on
yıl önce, Boğazlardan taşınan petrol miktarı 60 000 000 tondu; şu anda, 145 000
000 ton taşınıyor. Allah'a şükür, bir sene içerisinde, kayda değer bir kaza
olmamıştır, Boğazlarda bir kapanma söz konusu olmamıştır.
Rusya...
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Trenler yapıyor kazaları zaten!..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Sayın İnce, oraya da geleceğim, hiç merak etme... Takıldın
trene, gidiyorsun!.. Oraya da geleceğim.
Şimdi... Konsantrasyonumu
bozdun, ne güzel gidiyordum! (Alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - "Boğazlarda kaza olmamıştır" dediniz.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Rusya, geçenlerde -Sayın Putin'in ziyaretiyle aynı gün-
Uluslararası Denizcilik Teşkilatına (IMO) Boğazlarda kastî kısıtlama yapılıyor,
trafik engelleniyor, bunun dikkate alınması, uyarılması için bir kâğıt verdi;
ancak, Uluslararası Denizcilik Teşkilatı ne yaptı biliyor musunuz; bu kâğıdı
ciddîye almadı ve gündeme koymadı. Neden; çünkü, Türkiye'nin 45 000 000 dolar
harcayarak yaptığı gemi trafik sisteminin dünyada eşi yoktur, çok iddialı
söylüyorum, dünyada hiçbir yerde eşi yoktur. Amerikalılar bunu söylüyor, Ruslar
bunu söylüyor, herkes bunu söylüyor. IMO Başkanı da, geldi bunu söyledi. Onun
için, bu mazeret de ortadan kalkmıştır.
Yine, bu sistemin devreye
girmesiyle, Boğaz'da 40 saate varan beklemeler varken, 8 saate düşmüştür.
Düşünün, 700 metrelik genişliği olan yerden, 300 metre boyunda gemi
geçiriyorsunuz. Allah muhafaza... Ve bir bomba; 300 000 ton yüklü!..
Değerli arkadaşlar,
hakikaten, bugüne kadar, denizcilikle ilgili olarak, elli yılda yapılamayan
işler yapılmıştır.
Son bir şey söyleyeyim.
Denizcilikte ÖTV'yi sıfırladık biliyorsunuz ve bununla birlikte, 166 trilyon
teşvik sağladık. Kime sağladık; yolcu taşımacılarına, kostercilerimize,
balıkçılarımıza, turizm taşımacılığı yapan yatlarımıza. Bu teşvikin yüzde 55'i
kamu kuruluşlarına; yani, TDİ, deniz otobüsleri, çeşitli belediyelerin
taşımacıları, kalanı da özel sektöre. Peki, bunun sonucunda ne oldu dersiniz;
her tarafta fiyat artışı olurken, deniz taşımacılığında yüzde 40'a varan
indirimler yaşadık. Biliyorsunuz, cemre önce havaya, sonra suya, sonra da
karaya düşer.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - En
son köylüye yani!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, havaya düştü ne oldu; hava taşımacılığı coştu,
fiyatlar yüzde 50 düştü.
ATİLLA KART (Konya) -
Hangi fiyatlar düştü?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Ben size söyleyeyim hangi fiyatların düştüğünü.
Türkiye'nin her yerine özel sektörün uçuşuna imkân verecek düzenleme yaptık.
Bugün, Erzurum'a gidin, 75 000 000; Van'a gidin, 75 000 000; Trabzon'a gidin,
75 000 000; Diyarbakır'a gidin, 75 000 000. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
69 000 000 oldu Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - 69 mu oldu! Takip edemiyoruz, ne yapalım; düşmeye devam ediyor.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, işin şakası bir
tarafa, bir şey daha var; 2004 yılında hava taşımacılığımıza bakıyoruz,
içhatlarda yüzde 58, dışhatlarda yüzde 30 artışımız var; geçen sene toplam
taşımacılığımız -içhat, dışhat- 32 500 000 iken, bu yıl 42 500 000'e çıkmış.
İçhata bakıyoruz, 9 000 000'dan 14 000 000'a çıkmış, 5 000 000'luk fark var.
Bakın, bu 5 000 000 nereden geldi; üç tane özel şirket devreye girdi, birçok
vatandaşımız, ömründe uçağa binmemiş insanlar uçağa bindi, hem de ekonomik
olarak uçağa bindi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım; konuşmanızı tamamlayın.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Kamyoncular sizin oylardan 6 sıfır atmışlar Sayın Bakan!..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Evet, şimdi oraya geliyorum, kamyoncular işi daha zevkli
olacak; merak etme, şimdi geliyorum.
Şimdi, havayolunda
-havayı bir bitirelim- 5 140 000 yolcu artışı var. Şöyle kabataslak bir hesap
yaptım, 450 trilyon ciro... Bu 450 trilyondan devletin havadan kazandığı KDV 90
trilyon, Kurumlar Vergisi olarak aldığı para 118 trilyon, sektöre sağlanan
ilave istihdam 6 500 kişi. Daha ne istiyoruz Allah'tan! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Havadan gitmeseydi karadan gidecekti!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Haa, şimdi, bunlar hep havadan gelenler; denizden gelenler
de var; onu da söyledik; turizmden geliyor, balıkçılardan geliyor, kruvaziyer
gemilerden geliyor...
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Geliyor da geliyor!..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Haa, şimdi, geliyor da geliyor Sayın Hocam.
Şimdi, geldik; cemre ne
oldu; denize düştü, deniz taşımacılığı da düştü, ucuzladı. En son karaya geldi,
karaya düşüyor biliyorsunuz en son.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Vatandaşlar havada, denizde değil ki, vatandaşlar karada; daha
onlara hiçbir şey düşmedi!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Bunları söylerken, herhalde, sen şekerleme yapıyordun
Sayın Deveciler! (Gülüşmeler) Yani, bu söylediklerim kimin... Vatandaşın cebine
gireni söylüyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Kumkumoğlu; Deveciler değil.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Affedersin; Kumkumoğlu; karıştırdım. İki sevdiğim vekilim
var, isimlerini karıştırıyorum hep de.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
- Diğerlerini sevmiyor musunuz?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Yok, daha çok sevdiğim diyelim. (Gülüşmeler) Bizim
sektörle çok ilgilenen arkadaşlar diyorum, o anlamda söyledim.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Başkan ikaz edecektir; bu kadar sulandırmaya lüzum yok, ciddî
konulara dönelim.
Şimdi, kara sektöründe
elli yılda yapılamayan, karayolu taşımacılığını kurumsal bir statüye kavuşturan
Karayolu Taşıma Kanunu bu Meclisten -46 madde- on dakikada geçti. CHP de AK
Parti de hiçbir şekilde bunun üzerinde konuşmadılar. Neden; komisyonlarda,
yasanın hazırlanmasında çok büyük zaman harcandı, çok çeşitli görüşler,
derlendi, herkesin isteği azamî oranda sağlanmış oldu. Tabiî, bir de, bunun
yönetmeliği var. Yönetmeliğini de hazırladık -üç ay sürdü- ve bu yönetmelik de
yürürlüğe girdi.
Burada sorun ne; bu kanun
ne getiriyor; bu kanun üç şey getiriyor: Avrupa Birliği müktesebatı... Şimdi,
Avrupa Birliğine gireceğiz; 31 tane müzakere edeceğimiz konu başlığı var.
Bunlardan bir tanesi de hizmetlerin teminindeki hürriyet. Bu, bir konu başlığı;
yani, her türlü hizmetin temininde kimseye hiçbir kısıtlama getirilmemesi
lazım. Bu, ulaşım sektörü için çok önemli ve çok yakından ilgilendiriyor. Onun
için, bu sektörün düzenlenmesinde, meslekî yeterlilik, malî yeterlilik ve
meslekî saygınlık önde geliyor. İşte, kanun bu esaslar üzerine kurulmuştur.
Bakın, Türkiye'de 10 000
000 taşıt var; bütün taşıtlar. Bunların 1 048 000'i ticarî taşıtlardır. Bu
ticarî taşıtların, bu kanundan önce sadece yüzde 3,6'sı kayıt içindeydi.
Tamamen gelişigüzel bir sektör. Arz-talep dengesi hiçbir zaman gözetilmemiş.
Yurt içinde eşya taşımacılığı yapan 700 000 kamyonun 300 000'i elan boş; iş
yok. Niye; yeterince talep yok. Peki, ne oluyor bu sefer; bu sefer "ben 20
tonluk kamyonuma 30 ton atarım arkadaş ve şuna giderim" diyor.
Dolayısıyla, kendi hayatını da yolları da insanları da riske sokuyor.
İşte, bu sektörün
disiplin altına alınması lazım. Bizim, hiçbir şekilde, kamyoncumuzla,
kooperatifçimizle, taşımacımızla bir sorunumuz yok. Bunları teker teker
konuşuyoruz. Kooperatiflerle ilgili yönetmelikte bir sorun vardı, o da
giderildi. Neydi o; taşımacılık yapmak için sermaye şirketi kurmak gerekiyor.
Halbuki, kooperatifçilerimiz, meslekî teşekküller; onlara da bu hakkı tanıdık,
şimdi onlar da belge alabilecekler, onlar da taşımacılığı, üyeleri bulunan
kamyoncularımız, münferit müteşebbislerimiz adına gerçekleştirebilecekler.
Bu kanunla ilgili çok
kararlı olmamız lazım değerli arkadaşlar. Burada, siyaset yapmamızın, bu
ülkenin, bugüne kadar, ulaşımda geldiği bu çarpık durumuna hizmet etmekten
başka bir faydası olmaz. Ben, bunu çok açıklıkla söylüyorum. Bu konuda da
herkesin desteğini istiyorum. Eğer, biz, taşımacılık sektörümüzü, o
kamyoncunun, bütün halkımızın, hepimizin hafızasındaki çile dolu hayatını,
herkesin yaptığı gibi, medenî bir insanın yaptığı gibi, güzel, önü, sonu,
geleceği belli bir işe dönüştürmek istiyorsak, bizim, bu kanunu kuvvetle
savunmamız lazım, sorunları bu kanun içinde çözmemiz lazım. Dün...
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Para alıyorsunuz Sayın Bakan, ne yapıyorsunuz?!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Bu parayı alıyoruz; doğru...
MUHARREM İNCE (Yalova) -
1 500 000 000 lira para alıyorsunuz.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Hayır, 1 milyar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - 1 500 000 000 oldu Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Olmadı; 1 100 000 000.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - 26'sından sonra 1 500 000
000 oldu.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - 1 100 000 000; onu düzeltiyorum. Ama, bunun ödemesi için
de kolaylık sağlıyor...
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Beni kamyoncu okuttu; ben biliyorum o işi, temelini biliyorum; yaptım ben o
kamyonculuğu.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Ben de yaptım.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Muavinlik yaptım ben orada.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Ben de otobüsçülük yaptım. Sana, vaktim yok, hepsini
anlatırım bunun.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Ama, siz unutmuşsunuz o günleri,
unutmuşsunuz.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Ben, bunun hepsini anlatırım da, buna gerek yok. Bak, bir
şey söylüyorum...
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Fakir fukaranın cebinden alıyorsunuz 1 500 000 000 lirayı; büyük şirketlere
yok, holdinglere yok!..
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
lütfen, yerinizden müdahale etmeyin.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
toparlayabilir misiniz lütfen.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Evet...
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) -
Kamyoncu şu an halinden memnun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Yasadan memnun değil.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
kara taşımacılığını konuşuyoruz, konuyu toparlar mısınız.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hiçbir şekilde, bu paraları...
Toplanıyor, paralar toplandı; doğru, toplanmaya da devam edecek; ama, ne
yapacağız; onu soruyor musunuz; onu söyleyin. Bu paralarla, bugün, sektörde, 30
yaşını, 40 yaşını aşmış, yolda yürümekten âciz kamyonlarımız var; 2 milyar
liraya, 4 milyar liraya kamyon alınıyor; ama, bu kamyonlar hizmet vermekten
âciz. Yollarımız da, âdeta, bomba, tehlike. Bunu, her gün, trafik kazalarında
görüyoruz. Daha iki gün önce, Pendik'te, bir kamyonun freni boşaldı, her tarafı
darmadağın etti, harp meydanına çevirdi.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Trenler de öyle oldu Sayın Bakanım!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla)- Dolayısıyla, bu alınan paralarla sektörün ıslah edilmesi
sağlanacak; eski araçlar çekilecek, yenileri verilecek ve bu şekilde, sektöre,
kalite gelmiş olacak, yaşlar gençleştirilmiş olacak ve kurumsal taşımacılıkta
daha güzel bir yapıya kavuşmuş olacağız.
Şimdi, karayoluyla ilgili
söylenecek çok şey var. Tabiî, havayolunda sağlanan bu rekabet ve avantaj,
denizyolunda sağlanan bu ucuzluk, karayolunu kendiliğinden harekete geçirdi ve
onlar da fiyatları yüzde 25 düşürdüler. Bu da, müteşebbislerimizin halkımıza
yaptığı jesttir, taşımacılarımızın kendi katkısıdır; onlara da teşekkür
ediyorum huzurlarınızda.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süreyi çok aştınız. Bu yolun sonu yok; yola devam edeceğiz inşallah.
Konuşmanızı toparlarsanız...
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, "hayat biter, yol bitmez" diye bir
laf var, tabiî, bildiğiniz gibi.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
"Yolun sonu görünüyor" diye de bir şey var Sayın Bakanım!..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Hep zaman kaybettiriyorsun Sayın İnce; bak, görüyorsun,
Başkan ikaz ediyor.
Sayın Başkanım, demiryolu
var, haberleşme var, PTT var, Türksat var; bunlardan bahsedemeyeceğim.
BAŞKAN - Efendim,
soru-cevap kısmında onlara değinebilirsiniz.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Peki; o zaman toparlıyorum.
Demiryollarıyla ilgili
bir şey söyleyeyim. Tabiî, Türk Hava Yollarıyla ilgili de bazı şeyler
söylenildi; ama, onu, soru-cevap kısmında söyleyeceğim. Arkadaşlar,
demiryollarıyla ilgili bir hakkı teslim etmemiz lazım. Cumhuriyetin
kuruluşundan 1946 yılına kadar Türkiye'de bir demiryolu hamlesi var ve 4 000
kilometrelik yol ağımız 8 500 kilometreye çıkarılmış.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başbakan öyle demiyor Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Bunda, başta Yüce Atatürk ve dönemin yöneticilerinin çok
büyük katkısı var; şükranlarımızı sunuyoruz ve onları rahmetle anıyoruz. Ancak,
1946 yılından sonra bir politika değişikliği olduğunu hepimiz biliyoruz. 2004
yılına geldiğimizde, demiryollarındaki yük taşımadaki pay, yolcu taşımadaki
pay, demiryollarının iyileştirilmesindeki yatırım miktarlarına baktığımız zaman
10 kat geriye gitmişiz. 1962 yılında yolcu taşımacılığındaki hız 160 kilometre,
bugün 55 kilometre değerli arkadaşlarım; takdirlerinize sunuyorum, daha başka
bir şey demiyorum.
Demiryollarına biz ne
yaptık?.. Demiryollarına, Türkiye Cumhuriyetinin elli yıldan sonra en büyük
yatırımını bu hükümet koymuştur. Bu devlet, bu parlamento, bunca sıkıntıda,
bunca borç yükü altında, 5 milyar doları, 4 yılda demiryollarına harcayacak
parayı bu sektöre ayırmıştır; ben, bunun için de hepinize şükranlarımı
sunuyorum.
Şimdi, hep söylenen şu
kaza var. Bu kazayla ilgili çok şey söylenildi. Bilimadamları, artık, en son
raporlarını açıkladılar. Hiçbir yoruma mahal bırakmayacak şekilde, bu kazayla
ilgili her şey açıklandı; ama, buna rağmen, siyaseten bunda söylenecek şey
varsa, söylemeye devam edecekseniz, ben onu halkımızın takdirine bırakıyorum.
Her şeye rağmen, demiryollarımız dünyanın en güvenli demiryolları arasındadır.
Bakın, rakamlarla veriyorum. Dünyada demiryollarında kaza oranları milyon yolcu/kilometre
başına hesaplanır. Karayollarında 100 000 000 yolcu/kilometre başına 200
civarında kaza meydana gelirken, bu rakam, demiryollarında 10'dur; yani, 20 kat
daha güvenlidir.
Şimdi, bir ölümlü kaza
oldu; bununla ilgili yargı süreci de devam ediyor; ama, ben, şimdi, kaza
oranlarını hemen çıkarttırdım, size söyleyeyim: Demiryollarında 1999 yılında
799 kaza olmuş, 233 ölü, 498 yaralı; 2000 yılında 767 kaza olmuş, 185 ölü, 430
yaralı; 2003'te 556 kaza olmuş, 162 ölü, 298 yaralı; 2004'te 408 kaza olmuş,
112 ölü, 167 yaralı.
Kaza sayıları, ölüm
oranları, gittikçe aşağıya doğru inmiştir. Tabiî, biz, hiçbir vatandaşımızın
burnu kanasın istemeyiz; ama, unutmayalım ki, karayollarımızda her yıl bir ilçe
nüfusu kadar insanımızı kaybediyoruz. İşte bu, taşımacılıktaki düzensiz
gelişmenin bir sonucudur.
Bu kazaların olması,
demiryollarına yatırım yapmaktan, demiryollarını tekrar ayağa kaldırmaktan,
sadece bir taşıma olmayıp, aynı zamanda bir kültür olan demiryollarımızı tekrar
halkımıza kazandırmaktan bizi alıkoymayacaktır. Bunun için de, hem
Parlamentomuz hem Hükümetimiz gereken desteği vermiştir. Ben, bu vesileyle,
hepinize teşekkür ediyorum.
Diğer konuları -zamanı
çok aştık- soru-cevap bölümünde anlatmaya devam edeceğim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın, konuşması sırasında, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına konuşan Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin'in isminden
bahsetmek suretiyle konuşmasına devam ettiğinden bahisle, Sayın Ergin,
İçtüzüğün 69'uncu maddesine göre söz talebinde bulunmuşlardır.
Sayın Ergin, takdiri size
bırakacağım. Zabıtları getirttim, isterseniz okuyayım:
"Sayın Gürol Hocam
ve Haluk Koç Beyefendi, politikalarımızı ifade ederken -daha sonra söz alan
diğer arkadaşlarımız da- şu ifadeyi çok sık kullandılar: 'Türkiye'nin bir tarım
politikası yok.' Türkiye'de...
Gürol Ergin (Muğla) -
Sayın Bakan, ben öyle bir şey söylemedim; hiç ağzımdan çıkmadı.
Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sami Güçlü (Devamla) - Şöyle efendim: Ben, burada, genel olarak söylüyorum;
diğer arkadaşlarımız da söyledi. Tamam, siz bunu söylememiş
olabilirsiniz."
Böylece, sizin
söylemediğiniz açıklanmıştır. Bu konu dışında bir şeyiniz var mı Sayın Ergin?
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Başkan, izin verirseniz, iki dakika içerisinde bir açıklama yapayım.
BAŞKAN - İzin veriyorum
da "ben söylemedim" diyorsunuz. Bunun dışında bir şey, tabiî ki,
olmaz.
GÜROL ERGİN (Muğla)
-Herhalde...
BAŞKAN - Bunu ifade etmek
üzere, size, yerinizden söz veriyorum; ama, sadece bu konuda; lütfen.
Buyurun Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, gerçekten, Tarım
Bakanımız, burada, benim adımı anarak, 20 dakikalık konuşmam içerisinde hiç
sözünü etmediğim sözleri bana mal etti. Elbette ki, benim de, şu mikrofon
açıkken, bunun karşılığında, bunu söylemediğimi, bir iki cümleyi de aktararak,
söylemem gerekiyor.
Ben, bütün konuşmamda,
tarımda uygulanan politikaların yanlışlığından söz ettim; ama, Sayın Bakan,
bunların hiçbirine, buradan, hayır, öyle değil, gerçek böyledir şeklinde bir
cevap vermedi.
BAŞKAN - Sayın Ergin, o
ayrı bir konu.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Hemen bağlıyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
bakın, eğer, biz, tütünü, yabancılar bize ekmeyin dedikleri için ektirmeyip
tütünü Yunanistan'dan alıyorsak şekerpancarını ekmeyin dedikleri için bunu
kabul edip şekeri Amerika'dan alıyorsak, mısırı Amerika'dan alıyorsak, bu
politikalar yanlış politikalardır ve dış telkinli politikalardır. Ben, bunları
söylemek istiyorum. Elbette ki, yanlış yerli politikalar da var. Onun için,
bunları söyleme gereğini duydum.
Şöyle bağlıyorum, ben
şunu söyledim; dedim ki; Sizler gibi ben de biliyorum ki, Türk tarımının
sorunları, Sayın Bakanın iyi niyet ve gayretiyle değil, temel tercihlerin tarım
lehine değiştirilmesiyle çözümlenebilir. Yine aynı şeyi söylüyorum; ama, asla
politika yok demiyorum; çünkü, yanlış politikalar uygulanıyor. Hatta, keşke o
politikalar olmasaydı diyorum!
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ergin.
Böylece, mesele bir defa
daha aydınlanmış oldu; teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
lehte söz isteği var.
Mardin Milletvekili Sayın
Selahattin Dağ; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sürenizi iyi kullanmanızı
rica ediyorum.
SELAHATTİN DAĞ (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
görüşmelerinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Ülkemizin en önemli gelir
ve istihdam kaynaklarının başında tarım sektörü gelmektedir. Büyük bir
memnuniyetle belirtmek isterim ki, hükümetimizin iki yıllık iktidarı döneminde,
tarım sektöründe, çiftçilerimize yönelik pek çok yasal düzenleme yapılmıştır.
Bu yapılanlar
çiftçilerimiz ve besicilerimiz için yeterli midir; elbette ki hayır. Fedakâr ve
cefakeş ve sessiz bir çoğunluk olan çiftçilerimiz ve besicilerimiz için acaba
daha nasıl iyileştirmeler yapalım ki, alınterlerinin karşılığını alabilsinler
arayışı içerisinde gayretlerimiz devam edecektir.
Çiftçilerimizin
sorunlarına acil çözüm yolları bulunması gerekmektedir. Bölgemde, GAP
anakanalı, sulama için, acilen, Mardin Ovasına da götürülmelidir. Aksi
takdirde, insanlarımız çiftçilik yapamaz duruma düşecekler ve kırsal alandan
kente göç daha da artacaktır. Bu da, geçmişte olduğu gibi, gelecekte de sosyal,
toplumsal sorunlar meydana getirecektir.
Özellikle, üretim
döneminde meydana gelen elektrik kesintileri ve yetersiz elektrik dağıtımı
sorun olmakta; bu da, üretimi aksatmakta ve çoğu zaman üreticiye zarar
vermektedir. Bunun için, bölgemin elektrik altyapısını gözden geçirmemiz
gerekmektedir, gerekli yatırımlar da yapılmalıdır.
Bölgemizde sulama amaçlı
kuyularda kullanılan elektrik enerjisi fiyatlarının yüksek olması,
çiftçilerimizi, ektiği araziden elde ettiği ürünün tamamını satması durumunda
bile, sadece kullandığı elektriğin borcunu dahi ödeyemeyecek duruma
getirmiştir.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
izin verirseniz, seçim bölgemdeki izlenimlerimi, yaşananları ve yapılması
gerekenler üzerindeki duygu ve düşüncelerimi ifade ederken, Türkiye'nin en
büyük meselelerinden biri olan terörü, kötü ekonomiyi ve dolayısıyla bölgemin
içerisinde bulunduğu durumu dile getirmek istiyorum.
Bölgemizin çocukları ve
gençleri okumak istedikleri halde, çoğu okuyamıyor. Nedeni de, öğrencilerimizin
okul, öğretmen ve ders araç ve gereçleri ya hiç yok ya da çok yetersiz
kalmakta. Bu, Anayasamızın eşitlik ilkesine tamamen ters bir durum arz
etmektedir. Seçim bölgemiz için, eğitim ve öğretimde Anayasamızın fırsat
eşitliği hükmü çerçevesinde, üniversite sınavına ve KPSS sınavına girecek olan
gençlerimize bir miktar özel kontenjan tanınmalıdır veya bölge barajı
getirilmelidir.
Terör nedeniyle
okuyamayan gençlerimizi ÖSS ve KPSS sınavlarına almak, adaletsiz bir durum
teşkil etmektedir. Okuyamayan bir insanı imtihan ederek başarı beklemenin
mantığı ne kadar doğrudur diye düşünüyor ve bunu takdirlerinize bırakıyorum;
çünkü, gençlerimizin çoğu, öğretmensizlikten dolayı birçok dersi öğrenemeden
mezun oluyor. Ayrıca, bölgemizde, mevcudu 80 öğrenciye varan sınıflar yerine,
çağdaş eğitim imkânları olan okullar ve derslikler inşa edilmelidir.
Bölgemizdeki işsiz
gençlerimize, çeşitli işkollarında istihdam edilmeleri maksadıyla, hükümetçe,
bölgeye 100 000 kadro tahsis edilmelidir. Bu gençlerimizi terör örgütlerine
değil devletimize kazandırmalıyız. Terör örgütleri, güçlü bir potansiyele sahip
olmak için, planlarını Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri insanlarının üzerine
kurmuştur. Teröristi öldürmekle, cezaevlerine doldurmakla bu zihniyeti
bitirmemiz mümkün değildir. Terör örgütlerini meydana getiren sebepleri tespit
etmemiz gerekir.
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Sayın Bakanım, iyi dinleyin!
SELAHATTİN DAĞ (Devamla)
- Hani, Mustafa Kemal Atatürk "bu ülkeyi gençlere emanet ediyorum"
demişti!.. Gençlerimize yeterince sahip çıkıyor muyuz?.. Terör ve şer
örgütleri, bunları elbette kullanacaklardır. Biz, Parlamento olarak, bu
durumlara asla fırsat vermemeliyiz.
Geçmiş iktidarlar
döneminde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri için açılan paketlerin içi boş
çıkmıştır. Halkın umut ve beklentilerinden uzak bu paketler, bölge halkına
değil, terörün gücüne güç kazandırmıştır. Devlet, bazı koruculara terörle
mücadele görevini verdi; onlar, devlet imkânlarını ve devlet güçlerini alet
ederek, halkın üzerinde baskı kurarak, kötü muamelelerde bulundular. Bu durum,
millet ile devletin arasını açmış, milleti devletinden soğutmuş, terörün
propagandalarına malzeme olmuş ve bozguncu faaliyetleri kolaylaştırmıştır.
Ayrıca, bölgeye atanan
idareciler görevini yaparken, bölge halkının manevî yapısına, kültürüne saygı,
sevgi ve kardeşliği dikkate alarak, halkı devlete kazandırmalıdır.
Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde, yüksek tepelere, dağlara "bu ülke hepimizindir" ifadesi
yerine, bölge insanını rahatsız eden yanlış sloganlar yazılmış; bu da, bölgede,
yanlış anlamalara neden olmuş ve terörün işine yaramıştır. Bu tür söylemler,
halkı kışkırtmaya ve devletle karşı karşıya gelmeye davet etmiş, kısmen de başarılı
olmuştur. Geçmişte bazıları da, sadece kendilerini bu devletin ve bu bayrağın
sahibi gibi görürlerdi; bu durum da, ülke bütünlüğümüze zarar vermiş ve terör
odaklarına yaramıştır.
Yaşanılanları hep beraber
gördük. Binlerce şehit askerimiz ve
polisimiz başta olmak üzere, çok sayıda kamu çalışanı ve vatandaşımız bu
nedenle hayatını kaybetti. Sonuç itibariyle ne oldu; anne ve babalar, hiçbir
zaman unutulmayacak evlat acısını çektiler. Öldürülen anne ve babaların
yavruları da öksüz ve yetim bırakıldılar. Bu terör sebebiyle akıtılan kan,
gözyaşı ve acılarda, geçmiş hükümetlerin ve yöneticilerin, idarecilerin de
vebali vardır.
Eskiden, bölgemizde,
onlarca illegal örgüt faaliyet halindeydi. Bazı korucular, birkısım aşiret
güçleri, ne olduğu bilinmeyen devlet kadrolarına sızmış çeteler... Bu da,
vatandaşın devlete olan güvenini sarstı ve bu yüzden, baba oğul birbirini
vurdu, kardeş kardeşi öldürdü, aynı aileler içerisinde bölünmeler meydana
geldi. Bu durum, birçok ailede dul, yetim ve sakat insanlar bıraktı; anne-baba,
eş ve çocuklar çok acı çektiler.
Ülke ekonomisi ve
insanları, bundan, büyük zarara uğradı. Piyasa, ekonomisi ve yatırımlar durmuş,
mevcut yatırımlar işlemez hale gelmiş, işadamları, sermaye bölgeden kaçmış;
dolayısıyla, bölgenin altyapısı tahrip olmuş, işsizlik had safhaya ulaşmış,
ekonomik krizler meydana gelmiştir. Böyle bir ortamda, ülkede ve bölgede
elbette huzur olamaz.
Bölge halkımız, artık,
acı ve gözyaşı istemiyor. Atalarımız, dedelerimiz, bu ülke için şehit olmuş
bölge insanımız, özellikle "bölücüler", "hainler",
"asker ve polis katilleri" gibi genel suçlamaların muhatabı olmaktan
rahatsız olmaktadırlar.
Geçmişte, siyasetçiler,
oy uğruna, iktidar uğruna, meydanlarda ve açıkoturumlarda, birçok şeyi halka
vaat ettiler; ancak, iktidara geldikten sonra vaatlerini hiç yerine
getirmediler. Birkısım medya ve bazı köşeyazarlarımız, idarecilerimiz, tıkanan
sistemden faydalanarak, kalemleriyle, suçsuz ve masum bölge halkımıza ve
ekonomimize çok zarar verdiler. Zaten, terör, her yönden zarar veriyordu.
Bugün, ülkemizin iç ve dışborcunun büyük bir kısmı, güvenlik amacıyla bölgede
yapılan harcamaların sonucudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dağ,
lütfen konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
SELAHATTİN DAĞ (Devamla)
- Askerî verilere göre, bir teröristin yakalanması, cezaevinde yatması veya
imha edilmesi, yaklaşık 9-10 trilyona mal olmaktadır. 100 teröristin maliyeti
kadar bölgemize yatırım yapılsa, ortada ne işsizlik ne yoksulluk ne de terör
kalır. Terör olayları nedeniyle köylerinden, yurtlarından göç etmek zorunda
kalıp, İstanbul gibi metropol şehirlerde yaşarken perişan olup, tekrar bölgeye
dönen insanlarımızın yerleşim alanlarının altyapı, yol, su, elektrik, okul, iş
ve sağlık gibi sosyal ve kültürel ihtiyaçları acilen karşılanmalıdır. Bunu
unutmamamız gerekir ki, güneydoğuda kardeş kavgasını ve bölünme yangınını,
acilen yapılacak olan hizmetlerle önleyebiliriz.
Hükümetimiz tarafından,
onbeş yirmi yıldır bölgede yaşanan terör yüzünden çöken ekonominin canlanması
için, göç eden, yoksulluk, işsizlik, açlık ve sefalet içinde olan, her şeyini
kaybedenler için, acilen, bölgeye, bir defaya mahsus olmak üzere, genel
bütçeden bir ödenek tahsis edilmelidir.
Teröre bulaşmış
gençlerimize baktığımız zaman, hiçbir zengin ailenin, bir işadamının,
bürokratın, esnafın, makam sahibinin evlatları terör örgütlerine girmediler ve
onlara alet olmadılar; ancak, eğitimsiz, fakir, yoksul, cahil bırakılan
insanlar ve onların evlatları bu örgütlere sempati besleyip kandırıldılar. Bu
tehlikeye bir çözüm getirmeliyiz.
Bir günde dört mevsim
yaşanan cennet vatanımız ve güzel insanlarımız, Kurtuluş Savaşında şehit olan
ecdatlarımızın dökülen kanları sayesinde, bugün, bu topraklara ve şanlı
bayrağımıza sahip olduk. Bu savaşta, hiç kimse Türk, Kürt, Arap, Çerkez
demeden, cansiparane çarpışarak zafere ulaştı. Tarihinden beri, bu ülke, bir
değil birçok dili, dini, inancı, ırkı içinde barındıran bir kültür mozaiğidir.
Biz, bu ülkenin adı ve bayrağı için her zaman canımızı, kanımızı seve seve
vereceğiz. Geçmişte yaşananların tümünü unutalım ve gelecek nesillere kötü
miras bırakmayalım.
Bölgenin bir milletvekili
olarak, Yüce Meclisimizin kürsüsünden PKK-KADEK'e sesleniyorum: Avrupa Birliği
sürecine giren ülkemizi çağdaş ve uygar devletler seviyesine getirmek için;
ülkemizin bütünlüğü, birlik ve beraberliği için; demokratik büyük Türkiye'nin
geleceği için; bölge halkının huzuru ve geleceği için; huzur, barış ve güven
ortamının sağlanması için; yetim kalan çocuklarımız için; dul kalan bacılarımız
için; yüreği yanan ana ve babalar için ve kendiniz için şiddetin her
türlüsünden vazgeçin ve silahları bırakın diyorum. Çözülecek bir sorun varsa,
bu da, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çözülür. Türkiye Büyük
Millet Meclisine güvenin.
Hükümetimizin Sayın
Başbakanı, her fırsatta "önce Türkiye" ifadesini kullanmaktadır, önce
partim veya grubum dememektedir. Halkımızın ve muhalefetin de, Başbakanımızın
samimîyetine inanmasını diliyorum; çünkü, geçmiş iktidarların ve muhalefetlerin
ve sağ sol kavgalarından bu halk çok çekti. Oysa, şimdi, iktidarımızın ve
muhalefetimizin çok güzel ve uyumlu çalıştığı düşüncesindeyim. Halkımız,
Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı kaybettiği güvenini, bu iktidarda ve
muhalefette bulmuştur. Bizler de bu güveni iyi değerlendirmeliyiz arkadaşlarım.
Bu duygu ve düşüncelerle,
2005 malî yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını Yüce
Allah'tan temenni eder, sizlere ve halkımıza saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Dağ.
Sayın milletvekilleri,
yedinci turla ilgili konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Soru 10 dakikalık bir
süre içerisinde sorulacak, yine 10 dakikalık bir zaman içerisinde sayın
bakanlarımız cevaplandıracaklardır. Zaman artarsa, soru sormaya devam edeceğiz.
Efendim, tabiî ki,
saygıdeğer milletvekillerimize böyle bir şeyi hatırlatmayı arzu etmem; ama,
lütfen, zamanın da kısalığını, soru sormak isteyen arkadaşlarımızın da fazla
olduğunu düşünerek, soruların net, kısa ve öz olmasını, mümkün olduğu kadar da
az olmasını rica ediyorum. Bu hususa dikkat ederiz inşallah.
Şimdi, ilk soru sorma
sırası Sayın Işık'a ait.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ulaştırma Bakanımıza
teşekkür etmek istiyorum.
Sayın Bakanım, Ankara-Konya
arası hızlı tren projesi, proje ihale aşamasına gelmiştir. Konya halkı olarak,
gerek size, şahsınıza gerekse tüm bürokratlara Türkiye Büyük Millet Meclisinin
huzurunda teşekkürlerimi arz ediyorum. Proje hayata geçtiğinde Konyamızın kızıl
elmalarından bir tanesi gerçekleşmiş olacaktır.
Demiryollarımızı yeniden
ayağa kaldırma amacıyla, hükümetimizin ve Ulaştırma Bakanlığımızın
çalışmalarını takdirle izliyoruz. Bu bağlamda, 9 Mayıs 2004 tarihinde Sayın
Başbakanımız tarafından temeli atılan ve kısaca Marmaray olarak adlandırılan
İstanbul Boğazı Demiryolu Tüpgeçiş Projesi hakkında özet bilgi almak istiyorum.
Diğer sorum: Deniz
ulaşımında, özellikle kabotaj hattında çalışan deniz taşıtlarına sağlanan
kolaylıklar, indirimler ve vergisiz yakıt uygulamalarından alınan sonuçlar
hakkında bilgilenmek istiyorum.
PTTBank, bankacılık
faaliyetinde bulunmaktadır. Kurulduğu günden itibaren bugüne kadarki
faaliyetleri hakkında neler söylenebilir?
Sayın Bakanıma son sorum:
Türk Telekomun özelleştirilmesi aşamasındayız. Özelleşme sonucu haberleşmeye
sağlayacağı katkılar nelerdir?
Son olarak, Tarım
Bakanımıza bir adet sorum vardır.
Sayın Bakanım, gelecek
yirmi yılda ülkemiz nüfusunun 90 000 000'a çıkacağı öngörülmektedir. Gelir
yönünden daha güçlü olacak nüfusun gıda talebi de doğal olarak artacaktır. AB
üyeliğinin gerçekleşmesiyle de ürünlerin serbest dolaşıma gireceği söz konusu
olduğuna göre, Bakanlığın uzun vadeli çalışmalarını başlıklar halinde almak
mümkün müdür?
Teşekkür ediyorum, sağ
olun.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
İkinci soru hakkı, Sayın
Koçyiğit'e aittir.
Buyurun Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla, Bakanlarıma
birkaç sorum var; onları yöneltmek istiyorum.
Birinci sorum: Diyarbakır'ın
Kulp ve Lice İçlerinin icmalleri tutmadığı gerekçesiyle, ilimizde üreticiler
2004 yılına ilişkin doğrudan gelir desteği parasını alamamıştır.
Bakanlığınızca, soruna el konularak ve inisiyatif kullanılarak, üreticilerin
daha fazla mağdur olmaması için, Diyarbakırlıların 2004 yılına ilişkin doğrudan
gelir desteği paralarını en geç ne zamana kadar ödemeyi düşünüyorsunuz? Lütfen,
net tarih istiyorum.
İkinci sorum: 1 kilogram
pamuğun üreticiye maliyeti 1 150 000 liradır; ancak, üretici, pamuğunu 500 000
liraya bile satamamaktadır. Yunanistan'ın kendi üreticisine verdiği 960 000
lira primi de dikkate alarak, üreticinin zarar etmemesi ve de Yunanistan
üreticisiyle rekabet edebilmesi için, pamuğun maliyet bedeli ile satış tutarı
arasında çiftçi aleyhine oluşan fark olan 650 000 lirayı pamuk üreticisine
destekleme primi olarak vermeyi düşünüyor musunuz? Bunun devamı olarak, ayrıca,
üreticiler, Çukobirlik'e teslim ettikleri pamukların bedellerini henüz
alamamışlardır. Örneğin, Diyarbakır üreticisinin 700 milyar, Çukurova
üreticisinin 11 trilyon lira alacağı vardır. Bunlar en geç ne zaman
ödenecektir?
Bir diğer sorum: Bir
yandan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılırken, öte yandan da bu genel
müdürlüğe yeni eleman alınarak kadrolaşmaya gidilmesini nasıl
bağdaştırıyorsunuz; açıklar mısınız?
Son sorum Ulaştırma
Bakanımıza.
Sayın Bakanım, özel
limanlara verdiğiniz önemi, öncelikleri, devlet limanlarına neden
vermiyorsunuz? Haydarpaşa ve Derince gibi limanlar boş dururken, özel
limanlarımız kimler tarafından korunmaktadır; açıklar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Tarım Bakanına
sormak istiyorum. Alternatif ürün projesi kapsamında bugüne kadar kaç tütün ve
kaç fındık üreticisi başvurmuştur? Bu üreticilere ne kadar ödeme yapılmıştır?
Başvuruda bulunan üretici sayısının beklenenin çok altında kalmasının nedeni
nedir? Birinci soru.
İkinci soru: Narenciye
ihracatı için verilen destekleme primlerinin geçen yıla göre bu yıl daha düşük
tutulması, bu ürünlerin dışsatımını azaltmış, narenciye üreticisini büyük
sıkıntıya düşürmüştür. Narenciye ihracat destek primlerinin düşürülmesi
kararında bakanlığınızın görüşü alındı mı? Hükümetin bu destek primlerini
indirmedeki amacı nedir? Bu primleri tekrar artırmayı düşünüyor musunuz?
Sebzeye de ihracat desteği vermek hükümetin programında var mı?
Sayın Ulaştırma
Bakanımıza sormak istiyorum. Sayın Bakan, sözünü ettiğiniz o yol haritasında,
Plan ve Bütçe Komisyonunda belirttiğiniz kadarıyla, ulaşım anaplanına,
Isparta-Burdur-Antalya tren yolu projesini alacaktınız; bu alındı mı? Şu anda
seferleri iptal edilen Burdur tren seferi tekrar başlatılacak mı? Antalya'da
sahil kesiminde, deniz otobüsü veya ray sistemiyle, ulaşımı rahatlatacak
gerekli çalışmalarınız var mıdır?
Sayın Bakanım, son olarak
şunu söylemek istiyorum: Kamyoncular konusundaki yönetmelik hakikaten büyük
sıkıntılara neden olmuştur. Bu konuda, özellikle Uluslararası Nakliyeciler
Komisyonu, 39 yetki belgesi için 39 mahkemeye başvurduklarını söylemişlerdir.
Eğer, hakikaten 39 çeşit belge için 39 mahkeme açılmışsa, bu yönetmeliğin
yeniden görüşülmesi ve günün koşullarına göre, insanlarımızın,
kamyoncularımızın ödeme durumlarına göre yeniden saptanmasında yarar olacağı
kanısındayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaptan.
Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her iki Bakana birer
sorum olacak. İlk sorumu, Sayın Tarım Bakanına soruyorum.
Bilindiği gibi, zararlı
maddeler içeren enerji maddeleriyle ilgili olarak Tüketici Hakları Derneği
tarafından idarî yargıya dava açılmıştır. Bu dava sonucunda Danıştay 10.
Dairesi, kasım ayında yürütmenin durdurulması kararı verdi. Bu yargı kararı,
son derece gerekçeli olup, daha evvelki yargı süreciyle de aynı paraleldedir.
Bu kararın ve daha evvelki kararların uygulanması kapsamında, halk ve toplum
sağlığını doğrudan ilgilendiren ve böylesine hayatî önemi olan bir konuda bile,
yargı kararlarını uygulama konusunda neden gerekli özeni göstermiyor ve
anayasal gereğini yapmıyoruz; bu kararların uygulanmasını engellemeye çalışan
birtakım güçler mi var? Bu tür kararların uygulanması için bir aylık sürenin
beklenmemesi gerektiğini, kararın içeriği itibariyle hemen uygulanması gereken
bir karar niteliğinde olduğunu da hemen ifade ediyorum.
İkinci sorum, Sayın
Ulaştırma Bakanına. Bilindiği gibi, Silifke Taşucu Beldesinde bulunan SEKA
arazisinin bir bölümünün liman ve tersane olarak tahsisine ve devamında da kıyı
kesiminde rıhtım inşaatına başlanılması konusunda, Gemi İnşa ve Tersaneler
Genel Müdürlüğü tarafından izin verilmiştir. ÇED raporu konusundaki
hukuksuzlukları bir tarafa bırakıyorum, şu soruyu soruyorum: Gemi İnşa ve
Tersaneler Genel Müdürlüğünün görevleri arasında, ilgili yasanın 8 inci
maddesine göre inşaat izni verme yetkisi yoktur; böyle bir görevi yoktur. Bu
görev, imar mevzuatına göre, belediyelere aittir. Buna rağmen, bu yetki
tecavüzü hangi gerekçeyle yapılmıştır; bu yetki gasbından dönülecek midir?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Sayın Başkan, sorularımı Ulaştırma Bakanımıza yöneltiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının en iyi, en sağlıklı, en nitelikli uçakla seyahat etmesinden doğal
bir şey olamaz; ancak, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının, mülkiyeti İtalyan
Hükümetine ait bir uçakla seyahat etmesini ben içime sindiremem, siz
sindirebilir misiniz?
İkinci sorum: Biraz önce
Sayın Bakan, cemrenin havaya, suya, karaya sırayla düştüğünü söyledi. Sinop
İlinde havaalanı kapatıldı, deniz taşımacılığı, gemi seferleri iptal edildi,
kış geldi karayolları da tamamen sağlıksız hale geldi. Sinop halkına, buradan,
ulaşımla ilgili bir mesajınız olacak mı?
Zamanı ihlal etmemek
bakımından diğer sorularımı geçiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Soru sorma süremiz
tamamlanmıştır. Şimdi, cevap süresi başlıyor. Sayın Bakanlarımız sırasıyla
cevap verecekler.
Şimdi, Sayın
Bakanlarımıza bir açıklama yapayım. Bir hayli soru soruldu ve iki Bakanımızın
da cevap vermek için 5'er dakikadan 10 dakikası var. Bu arada, takdir sizin,
yazılı cevap verme hakkı da sizin; ama, zamanı iyi kullanmanızı rica ediyorum.
Sayın Tarım Bakanımız,
buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Konya
Milletvekilimiz Sayın Ahmet Işık'ın bana yönelttiği sorudan başlayarak cevap
vermek istiyorum. Kendileri, gelecek yıllar içerisinde Türkiye'nin nüfusunun
artacağından, bunun, beraberinde ek talepler doğuracağından, Avrupa Birliğiyle
olan ilişkilerimizi de dikkate alarak Bakanlığın uzun vadeli çalışmalarından
bahsettiler. Ben, kısaca bunlara değinmek istiyorum.
Evvela hedeflerimizi
ifade etmek için şunu söyleyebilirim: Rekabet gücü yüksek bir tarım sektörünün
oluşturulması en temel hedefimizdir. Bunun basit bir tanımlama olmaktan öteye,
altının doldurulması için, iki ana kalemin, maliyet ve verimlilik gibi iki
önemli kalemin olduğunu ve bunların oluşabilmesi için de her birinin altında
yüzlerce unsurun yer aldığını ifade edebiliriz.
Dolayısıyla, sektörümüzün
bugün içerisinde bulunduğu ve bu rekabet gücü itibariyle onu gelişmiş ülkelerin
rekabeti karşısında daha geri planda tutmasının sebeplerini ortadan kaldıracak
tüm çalışmalar bu kapsamın içerisindedir. Bununla ilgili olarak, evvela, genel
bir ifadeyle, başta toprak ve su olmak üzere, doğal kaynaklarımızın
sürdürülebilir kullanımını esas alarak, artan nüfusu besleyecek, yeterli,
kaliteli ve güvenilir gıda üretimini sağlamak ve tarım ürünleri ihracatımızı artırarak
ülke ekonomisine daha fazla katkı yapmak genel hedefimizdir.
Bu hedef doğrultusunda,
2006-2010 döneminde uygulanmak üzere bir Tarım Stratejisi Belgesi
hazırlanmıştır. Biraz önceki konuşmamda, bunun uluslararası kurumlarla olan
boyutunu belirtmiştim. Bu belgede, değişen ve gelişen beklentiler ışığında
önümüzdeki dönemde yürütülecek tarım politikalarının temel doğrultuları
belirlenmekte, uygulanacak destekleme araçları tanımlanmakta ve bunların
bütçedeki payları tespit edilmektedir. Yeni tarım stratejisi, sektörde yatırım
yapan çiftçiler, sanayiciler, kredi ve sigorta kuruluşları ile kamu kuruluşları
için bir rehber niteliğindedir. Stratejilerin bir kısmının 2005 yılında
uygulamaya konulması; ancak, esas uygulamanın 2006 yılında başlaması öngörülmektedir.
Tarım Stratejisi
Belgesiyle uygulayacağımız destekleme araçlarını daha önce saydığım için tekrar
etmek istemiyorum; ama, bunun devamında, anabaşlıklar olarak, tarım işletme
yapılarının iyileştirilmesi, tarımsal araştırma ve yayın faaliyetlerinin özel
sektörün de gücünü alarak geliştirilmesi, sürdürülebilir tarım ilkelerine uygun
olarak tarımsal girdi ve teknolojilerin kullanımının yaygınlaştırılması, gıda
üretiminin artırılarak ve gıda güvenliğinin sağlanarak toplumumuzun ihtiyaç
duyduğu nitelikte ve seviyede üretimin sağlanması, tarımsal piyasaların ve
pazarlama mekanizmalarının güçlendirilmesi, çiftçilerin tabiî afetlere karşı
korunması amacıyla modern risk yönetimlerinin devreye sokulması, çiftçilerin
kredi ve finansman ihtiyacının uygun koşullarda ve zamanında karşılanmasını
sağlayacak sistem ve kurumların oluşturulması, tarım çerçeve kanununun
yürürlüğe konularak tarımsal desteklemelerin yeniden yapılandırılması gibi
anabaşlıklarda hedeflerimizi ifade edebileceğimizi sizlere aktarıyorum. Kendisine,
sorusundan dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın Koçyiğit,
Diyarbakır Kulp İlçesiyle ilgili olarak sorduğu soruda, birkısım kayıtların
birbiriyle ahenkli olmamasından dolayı, Bakanlığın inisiyatif kullanarak
ödemeleri durdurduğunu ve bunun ne zaman başlayacağını ifade ettiler. Ben,
konunun teftiş kurulunda incelemeye alındığını ve soruşturmanın devam ettiğini
ifade ediyorum. Prim ödemeleri ise, Hazinenin ödeme planına göre devam ediyor.
İlave bir açıklamayı, daha geniş bir bilgi alarak kendilerine iletebilirim.
Sayın Koçyiğit'in, pamuk
maliyetleri ve primleriyle ilgili olarak devamında sorduğu sorulara kısaca
cevap vermek istiyorum. Evvela, arkadaşlarım, bir yanlış anlamayı mutlaka
önlemeliyiz. "69 sent prim" diye bir kavramın ifade edilmesinin doğru
olmadığını düşünüyorum. Maliyetinin tamamını prim olarak ödeyen bir sistem,
daha sonra da piyasada oluşacak fiyatla üreticinin ürününü satması halinde, bu
sisteme prim sistemi denilemez. Çiftçinin eline geçen fiyatı prim diye kabul
etmek doğru olmaz. Dolayısıyla, bir başka ülkenin pamuğa bu kadar yüksek oranda
prim vermesini Türkiye'ye emsal göstermek de, Türkiye'nin malî bünyesi ve
şartları itibariyle doğru değildir. Türkiye'de, üç yıldır, üreticisine kâr
sağlamayan ürünlerin varlığını ve zaman zaman bu zararların çok
yaygınlaştığını, bu seneki tabiî afetlerden dolayı ülkemizde çok sayıda
ilimizde benzer zararların olduğunu dikkate alırsak, pamuk üreticimizin bu
seneki durumunu çok özenle, dikkatle takip ediyoruz; telafi edecek bir ödeme
konusunda, ilgili tüm kurumlarımızın, başta Başbakan Yardımcımız Sayın
Abdüllatif Şener'in inisiyatifinde yürüyen bir çalışmanın devam ettiğini
biliyoruz. Bununla ilgili, geçen yıllara nispetle, pamuk üreticilerine daha
yüksek bir prim verilmesi konusunda bir karar oluşmuş durumda; ama, bunun,
telaffuz ettikleri gibi 650 000 lira olmayacağını, 400 000 lira da olmayacağını
-Sayın Gürol Hocama da böylece cevap vermiş oluyorum- ifade ediyorum. Daha
realist olmalıyız, daha gerçekçi olmalıyız. 400 000 lira prim verdiğimiz
takdirde ihtiyaç duyduğumuz rakam 900 trilyon lira olacaktır, Türkiye'nin pamuk
üreticisine 900 trilyonluk bir prim ödemesi fevkalade zordur. Dolayısıyla,
çiftçi örgütleriyle, çiftçilerimizle yaptığımız görüşmelerde, daha kabul
edilebilir, daha makul bir orana doğru yaklaştığımızı ifade ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
bir dakikanızı rica ediyorum.
Birçok soru var,
biliyorum; ama, bizim bu süreyi uzatma imkânımız yok; bu süreyi beraber
kullanacağınız için, izin verirseniz, Ulaştırma Bakanımıza söz vereceğim, diğer
sorulara herhalde yazılı cevap verirsiniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, Sayın Koçyiğit'in bir
sorusu kaldı, bir cümleyle cevap vereyim.
BAŞKAN - Siz onu özel
konuşun lütfen, 3 dakikamız kaldı; kalan süreyi Ulaştırma Bakanımız kullanacak
efendim.
Buyurun Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabiî, çok soru var, çok
da zaman alacak, o kadar süremizin olmadığını ifade ettiniz.
Sayın Ahmet Işık'ın 5 tane
sorusu var. Ankara-Konya demiryolu detay projeleri ve güzergâhla ilgili ihale
sonuçlanmış, şu anda, çalışmalar başlamıştır, önümüzdeki yılın ortasına kadar
bitmiş olacaktır; ondan sonra da, yap-işlet-devretle ihaleye çıkacağız.
Tüpgeçiş projesi, Türkiye'nin
yüz yıllık özlemidir ve temeli atılmıştır, ellidört ay inşa süresi vardır, şu
anda, kazılar devam etmektedir. Proje, toplam 77 kilometre, 1,4 kilometresi
deniz altından, 60 metre derinlikten geçmek üzere, bir gidiş, bir gelişten
oluşan bir raylı sistemdir. Projenin ana amacı, bir yönde, saatte 75 000 yolcu
taşıma kapasitesiyle İstanbul'un toplu taşımasına bir derman olacağı gibi, aynı
zamanda tarihî İpek Yolunun devamı niteliğinde bir demiryolu güzergâhının
halkasını oluşturmaktadır. Önemli bir projedir, asrın projesidir ve büyük bir
titizlikle inşaatını takip etmekteyiz.
Kabotaj taşımacılığıyla
ilgili soruya gelince, birçok yararları olduğunu ifade ettim; ama, detaylı
cevapları yazılı olarak arz edeceğim.
PTTBank'la ilgili
söylemek gerekirse, aslında, 3 Mart 2004 tarihinde başladığımız PTTBank
uygulamasıyla 706 olan online şube sayısı 1 510'a çıkmış, 2005 yılı sonunda bu
rakam 2 500'e çıkacak. 33 kuruluşla finansal işbirliği anlaşması yapılmış. 2003
tarihi itibariyle PTT'nin gelirlerinde ciddî bir artış olmuş, 22 trilyon, 2004
sonunda bu rakamın 62 trilyona çıkması beklenmektedir. PTT, sadece hizmet
vermekle kalmamış, kamuya yük olmaktan da bu projeyle kurtarılmıştır.
Diğer bir soru Türk
Telekomun özelleştirmesiyle ilgili. Tabiî, bu çok uzun bir konu, müsaadeniz
olursa bunu yazılı olarak cevaplandırmak istiyorum. Bir cümleyle şunu söylemek
istiyorum: 2004'ten itibaren serbestleşme dönemi başlamıştır ve
telekomünikasyon sektöründe pazar tamamen serbest hale gelmiştir. Türk
Telekomun da özelleştirilmesiyle, hem sektör daha büyüyecek, sektörde istihdam
oranı daha da artacak hem de tüketici, rekabetten doğan avantajın faydalı
sonuçlarını görmüş olacaktır.
Diğer bir soru Sayın
Muhsin Koçyiğit'in; özel limanlara kamu limanlarından daha çok önem verildiği yönünde
bir sorusu var. Durum böyle değil, bütün limanlarımızda yaptığımız indirimler
sonucu yük elleçlemelerinde çok ciddî artışlar meydana gelmiştir. Bunun bir
örneğini vermek gerekirse, Derince Limanına göz atarsak, Derince Limanı, 2001
yılında 584 000 ton yük elleçlerken, 2003
yılında, bu rakam 3 kat artmış ve 1 451 000 tona çıkmıştır ve Derince
Limanı, tarihinde ilk defa kâr eden liman haline gelmiştir. Dolayısıyla, gerek
özel sektör limanlarımız gerekse kamu limanlarımızda, Allah'a şükür,
ticaretimizin artmasıyla birlikte, yük elleçlemelerinde, indirme ve boşaltmalarda ve yüklemelerde ciddî oranda
artış sağlanmıştır. Bunda en büyük katkı da liman ücretlerinde yaptığımız yüzde
50 indirimle olmuştur. Bu bilgiyi bu şekilde ifade etmek istiyorum.
Sayın Osman Kaptan'ın...
BAŞKAN- Sayın Bakanım,
süremizi aştık zaten; böylece, soru-cevap süremiz tamamlandı. Lütfen...
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul)- İzniniz olursa, tek cümle...
BAŞKAN- Peki, tek
cümle...
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul)- Bu ulaşım anaplanında, Burdur-Isparta-Antalya Projesi de
yer almıştır. Burdur-Isparta arasındaki, monoray günlük taşımacılık yapan
trenin doluluk sayısı yüzde 20'dir ve gelirin gideri karşılama oranı yüzde
15'tir; yani, 233 milyar lira masraf yapılmaktadır, 32 milyar lira gelir
sağlanmaktadır. Böyle devam etmesi mümkün değil. Biz, bu konuyu, gerek AK Parti
milletvekilleri gerek CHP milletvekilleri, sivil toplum kuruluşlarıyla
görüştük. Bize, gelirin gideri karşılama oranında başabaş noktasını garanti
ederlerse, bu seferleri tekrar başlatmaya söz veriyoruz.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
OSMAN KAPTAN (Antalya)-
Antalya-Burdur arası Sayın Bakan...
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul)- Antalya'da, tabiî, belediyeyle görüşüyoruz, özel sektörle
görüşüyoruz; bilhassa, Kemer-Alanya arasında hızlı deniz taşımacılığı konusunda
çalışmalarımız devam ediyor, Denizcilik Müsteşarlığı bu çalışmaları sürdürüyor.
Biz, bunu, bakanlık olarak değil, özel sektörün teşvik edilmesi, en azından,
ticaret odası, meslek odaları ile özel sektörün müşterek yapması için çalışma
içerisindeyiz.
BAŞKAN- Teşekkür
ediyorum.
OSMAN KAPTAN (Antalya)- Burdur-Antalya anaplanı...
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul)- Evet, var, onu da söyledim, dahil; Burdur-Antalya arası
demiryolu anaplan çalışmasında yer almıştır, bütçe imkânlarıyla yapılacaktır.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap faslı tamamlanmıştır.
Şimdi, sırasıyla, yedinci
turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı
ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
17- TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
1.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama YTL
01 Genel Kamu Hizmetleri 19 258 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 320 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 4 356 129 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 11 431 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
09 Eğitim Hizmetleri 34 207 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve
Sosyal Yardım Hizmetleri 525 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 770 490
130 100 000
- Toplam Harcama : 734 408 137 200 000
- İptal Edilen Ödenek : 43 853
638 850 000
- Ödenek Dışı Harcama : 9 248 044
050 000
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek: : 1
476 398 100 000
BAŞKAN - (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
17.91 - TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2005 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama YTL
01 Genel Kamu Hizmetleri 2 240 800
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 126 100
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 25 202 100
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
Kod Açıklama YTL
02 Vergi Dışı Gelirler 799 987
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Sermaye Gelirleri 13
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar 26 769 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 14 529
292 000 000
- Toplam Harcama : 12 424 776 250 000
- İptal Edilen Ödenek : 2 104 515
750 000
BAŞKAN - (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B - C E T V E L İ
Lira
- Bütçe tahmini : 15 832 000 000 000
- Yılı tahsilatı : 12 005 415 850 000
BAŞKAN - (B) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
17.92 - KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama YTL
01 Genel Kamu Hizmetleri 68 386 335
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 471 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 1 818 084 665
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı
Hizmetleri 151 727 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E T V E L İ
Kod Açıklama
YTL
02 Vergi Dışı Gelirler 29 600 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Sermaye Gelirleri 9 400 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar 1 999 669 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı
Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 1 755 606
062 550 000
- Toplam Harcama : 1 727 544 607 200 000
- İptal Edilen Ödenek : 23 381
622 400 000
- Ödenek Dışı Harcama : 54 196
800 000
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 4
734 029 750 000
- 1050 S.K.83 üncü Mad. ve Dış Proje
Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden : 462
184 100 000
BAŞKAN - (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B - C E T V E L İ
Lira
- Bütçe tahmini : 1 554 838 000 000 000
- Yılı tahsilatı : 1 701 578 146 150 000
BAŞKAN - (B) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2005
malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
16- ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama YTL
01 Genel Kamu Hizmetleri 3 646 296
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 218 000
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 688 402 704
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2005
malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2003
malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Ulaştırma Bakanlığı 2003
Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 313 187
228 800 000
- Toplam Harcama : 163 533 648 850 000
- İptal Edilen Ödenek : 149 486
370 150 000
- Ödenek Dışı Harcama : 494 736
850 000
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 661
946 650 000
BAŞKAN - (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığı 2003
malî yılı kesinhesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı
2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
16.81 - DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi
A - C E T V E L İ
Fonksiyonel
Kod Açıklama YTL
01 Genel Kamu Hizmetleri 4 091 900
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 311 700
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 40 818 897
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 113.503
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı
2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı
2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN - (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
Denizcilik Müsteşarlığı
2003 Malî Yılı Kesinhesabı
A - C E T V E L İ
Lira
- Genel Ödenek Toplamı : 58 374
440 200 000
- Toplam Harcama : 32 110 927 100 000
- İptal Edilen Ödenek : 24 553
513 200 000
- Ödenek Dışı Harcama : 257 812
800 000
- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar
Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 1
967 812 700 000
- 1050 S.K.83 üncü Mad. ve Dış Proje
Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden : 20
055 180 200 000
BAŞKAN - (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı
2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ulaştırma Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı 2005
malî yılı bütçeleri ile 2003 malî yılı kesinhesapları kabul edilmiştir; hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
yedinci tur görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
bugünkü programda yer alan bütçelerin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.
Programa göre,
kuruluşların bütçe ve kesinhesaplarını sırasıyla görüşmek için, 24 Aralık 2004
Cuma günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.45