BIM 2 3 2005-01-14T07:59:00Z 2005-01-14T07:59:00Z 79 54492 310605 TBMM 2588 621 381444 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 70       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

38 inci Birleşim

23 Aralık 2004 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler ve Önergeler

1.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Tunus'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/724)

IV.- ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1.- (9/11) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

l.- 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1.- Millî Savunma Bakanlığı  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Millî Savunma Bakanlığı  2003 Malî Yılı Kesinhesabı

B) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI

1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2003 Malî Yılı Kesinhesabı

C) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI

1.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

a) TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

b) KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

D) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

1.- Ulaştırma Bakanlığı 2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

a) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI

1.- Denizcilik Müsteşarlığı  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazili Sorular ve Cevaplari

1.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, özel sektör yatırımlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/4075)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Konyaaltı'nda atıl durumdaki bir yüzme havuzuna ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4109)

3.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlığına bağlı bazı kurumların başkan ve genel müdürlerinin aylık gelirlerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4173)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Alevîliğe ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/4203)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak üç oturum yaptı.

Oturum Başkanı ve TBMM Başkanvekili Ali Dinçer, Avrupa Birliği üyeliği konusu ele alınırken, Meclisin yoğun çalışmalarında emek veren milletvekillerini kutlayan; bilim, sanat, kültür, sosyal yaşam tarzı itibariyle de Avrupa'ya ayak uydurabilme durumunda olduğumuzu belirten bir konuşma yaptı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) görüşmelerine devam olunarak;

Hazine Müşteşarlığı,

Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı,

Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı,

Gençlik ve Spor genel Müdürlüğü,

Vakıflar Genel Müdürlüğü,

Danıştay Başkanlığı,

2005 malî yılı bütçeleri ile 2003 malî yılı kesinhesapları kabul edildi.

Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan'ın, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

Alınan karar gereğince, 23 Aralık 2004 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 20.01’de son verildi.

Ali Dinçer

Başkanvekili

 

Türkân Miçooğulları

Harun Tüfekci

 

İzmir

Konya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

No.: 49

II. - GELEN KÂĞITLAR

23 Aralık 2004  Perşembe

Rapor

1. - Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu Raporu (1/876) (S. Sayısı : 718) (Dağıtma tarihi : 23.12.2004) (GÜNDEME)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

23 Aralık 2004 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi var; okutup, oylarınıza sunacağım.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler ve Önergeler

1.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Tunus'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/724)

20.12.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 23-26 Kasım 2004 tarihlerinde Tunus'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararı sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre, gereğini arz ederim.

                                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                                                         Başbakan

Liste:

Hüseyin Ekmekçioğlu    (Antalya)

Fetani Battal                     (Bayburt)

Sabahattin Yıldız           (Muş)

Fazlı Erdoğan                  (Zonguldak)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

IV.- ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1.- (9/11) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

3.12.2004 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun aynı tarihli birleşiminde okunmuş bulunan Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkındaki (9/11) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 5 inci sırasında yer almasının, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 108 inci maddeleri gereğince soruşturma açılıp açılmamasına dair görüşmelerin, Genel Kurulun 29.12.2004 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                                   Bülent Arınç

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

İrfan Gündüz                                               Ali Topuz

AK Parti Grubu Başkanvekili                                CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Program uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız.

Altıncı turda, Millî Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçeleri yer almaktadır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) (x)

A) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1.-Millî Savunma Bakanlığı  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.-Millî Savunma Bakanlığı  2003 Malî Yılı Kesinhesabı

B) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI

1.-Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.-Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, 13.12.2004 tarihli 31 inci Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine kadar, sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır. Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre, sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de 10 dakika süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.

Bilgilerinize sunulur.

Altıncı turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

AK Parti Grubu adına; Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem, Adana Milletvekili Ziyattin Yağcı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Osmaniye Milletvekili M. Durdu Kastal, Elazığ Milletvekili Şemsettin Murat. Bu sayın milletvekilleri grup için ayrılan süreyi eşit olarak kullanacaklardır.

                                 

(x) 706, 707, 708,709 S. sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 20.12.2004 tarihli 35 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ, Edirne Milletvekili Nejat Gencan, Manisa Milletvekili Hasan Ören. Süre konusunda şu ana kadar Başkanlığa bilgi vermediler; Grup Başkanlığının vereceği bilgi çerçevesinde süreleri değerlendireceğiz.

Şahısları adına; lehte; Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk, Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak, Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere; aleyhte; İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar.

Sayın milletvekilleri, altıncı turla ilgili görüşmelere başlıyoruz.

İlk söz, AK Parti Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Vahit Erdem'e aittir.

Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 9 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA VAHİT ERDEM (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Zaman geçmiş olmakla beraber, Musul'da şehit edilen beş kişiden birinin de benim Kırıkkaleli hemşerim olması dolayısıyla, ben, bu beş şehidimize, tekrar Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum ve canilerin de hak ettikleri cezalarını yakında göreceklerini ümit ediyorum.

Sözlerime başlarken, önce, iki prensibi, iki cümleyle ifade etmek istiyorum. Türk Ulusunun bekası, bağımsızlığı, millî birliği ve bütünlüğünün korunmasında, Türk Silahlı Kuvvetleri, her zaman en büyük güvence kaynağımız olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri de, bu anlayışla, daima her türlü risk ve tehditlere karşı koyacak ve ülkenin menfaatlarını koruyacak güçlü ve caydırıcı bir savunma politikasını önplanda tutmaya özen göstermişlerdir. Benim 10 dakika gibi kısa bir süre içinde yapacağım konuşma da bu çerçevede olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Sovyetlerin dağılması ve soğuksavaşın sona ermesi, küreselleşme sürecine büyük bir ivme kazandırmıştır. Küreselleşme, dünya jeopolitiğini, ekonomisini, tehdit ve güvenlik çevresini ve savunma kavramını önemli ölçüde değiştirmiş ve değiştirmeye de devam etmektedir. Jeopolitik rekabet, politik kargaşa, ekonomik güçlükler, bölgesel gerginlikler ve bazı kural tanımayan rejime ve yönetime sahip devletler yeni tehdit çevresini oluşturmaktadırlar. Bu çevre, uluslararası terörizmi, kitle imha silahlarının yayılmasını ve bölgesel çatışmaları en önemli tehdit olarak önplana çıkarmıştır. Bu tehditler, sınır ve ülkeötesi ve her coğrafyada operasyon yapma yeteneğine sahip olmayı gerektirmektedir. Dolayısıyla, bu yeni durum, orduların daha esnek, hızlı konuşlanabilir, daha teknolojik imkâna sahip ve daha yetenekli olacak şekilde yeniden yapılandırılmalarını zorunlu hale getirmiştir.

Bu çerçevede, NATO ve millî ordular dönüşüm sürecine girmiştir. Devlet ve hükümet başkanlarının katıldıkları NATO zirvelerinde, bilhassa Prag Zirvesinde, NATO'da, dolayısıyla millî ordularda ulaşılmak istenen yeni yetenek ve silahlanma hedefleri belirlenmiştir. NATO, bir yandan komuta sistemi dahil kendini değiştirirken, bir yandan da bünyesinde 20 000 kişilik, hızlı konuşlanabilen ve yüksek yoğunluklu çatışmaya yönelik operasyonlar için NATO Response Force -Türkçesi, NATO Mukabele Gücü- adı altında birlik oluşturmuştur. Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası çerçevesinde de, 60 000 kişilik, benzer, Avrupa Hızlı Reaksiyon Gücü geliştirilmektedir.

Bellibaşlı Avrupa ülkeleri, yeni yapılanmada 200 000 ilâ 250 000 civarında profesyonel ağırlıklı bir kuvvet planlaması yapmaktadırlar. Bunu karşılık, daha yüksek vurucu güç ve yetenek kazandıracak silah sistemleriyle donatmayı da hedef almışlardır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye de bu değişim sürecinden etkilenen ve önemli konuma sahip bir durumdadır. Türkiye, komşularıyla ilişkilerini büyük çapta iyileştirmiş, karşılıklı güveni artırmış ve dostluğu geliştirmiştir. Bu gelişmeler memnuniyet vericidir. Sadece Ermenistan'la ilişkiler, Ermenistan'ın tutumu sebebiyle normalleştirilememiştir.

Bir NATO üyesi olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde de, diğer NATO ülkelerinde olduğu gibi, değişimin gerekliliğini ve yapılmakta olduğunu biliyoruz. Artık, çok sayıda insangücüne dayanan ordulardan ziyade, teknolojiye dayanan ve bu teknolojiyi kullanabilen, iyi eğitilmiş birliklerden müteşekkil ordular önem kazanmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu yönde çalışmaları hükümetlerce desteklenmelidir.

Türkiye'nin özel konumu ve millî güvenliğimizin muhafazası, her zaman güçlü ve caydırıcı bir silahlı kuvvetleri daima idame ettirmeyi zorunlu kılmaktadır. Bu temel şart esas alınarak ve yeni tehdit çevresi ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde optimum büyüklük ve yeteri kadar profesyonel asker sayısı esas alınarak yeniden yapılanma çalışması makul bir zaman sürecinde gerçekleştirilmelidir. Buna paralel olarak, teknolojik silah, araç ve gereçle de takviye edilmesi hayatî önem taşımaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, savunma sanayii ve tedarik sistemine yönelik de kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Savunma harcamalarımızın anakaynaklarını millî bütçe ile bütçe dışında Savunma Sanayii Destekleme Fonu oluşturmaktadır. Savunma harcamalarımız, geçmiş dönemde gayri safî millî hâsılanın yüzde 4'ü, 5'i arasında seyretmiştir. Bu oran, ABD, İngiltere, Fransa ve Yunanistan'la birlikte NATO ülkeleri ortalamasının üzerindedir.

Türkiye, dünya savunma harcamaları sıralamasında ilk 15 ülke arasında yer almaktadır. 1983-2003 dönemlerimde ortalama savunma harcamalarımızın yüzde 40'ı personel ödemelerine, yüzde 38'i yiyecek, giyecek, yakıt ve benzeri giderlere, yüzde 18,5'i silah, araç ve gereç alımlarına, yüzde 2,5'i de transfer harcamalarına gitmiştir. Askerî teçhizat alımının yüzde 54'ü bütçeden, yüzde 44'ü de Savunma Sanayii Destekleme Fonundan temin edilmiştir.

Yeniden yapılanmaya paralel olarak, personel, giyecek, yiyecek ve diğer benzeri harcamalar azaltılarak, modernizasyona daha fazla kaynak ayırma imkânı yaratılmalıdır diye düşünüyorum.

Halen ülkemizde askerî teçhizat tedarikinin yüzde 75-80'i yurtdışından temin edilmektedir. Bu oran, fazla dışa bağımlılığı ifade etmektedir. Savunma Sanayii Müsteşarlığı kurulurken en az yüzde 50-60 yerli katkı hedef alınmıştı. Bu hedef devam ettirilmelidir.

1985 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı bir kanunla Türk savunma sanayiinin teşviki, geliştirilmesi ve koordinasyonu amacıyla Savunma Sanayii Müsteşarlığı kurulmuştur. Savunma sanayiinin geliştirilmesinde hızlı bir başlangıç yapılmış, ilk altı yedi yılda 8'e yakın savunma sistemleri üretim tesisleri kurulmuştur; ancak, bu tempo zamanla yavaşlamış ve durmuştur, dış tedarik ağırlık kazanmıştır.

Sanayileşmenin Savunma Sanayii Müsteşarlığı bünyesinde, silah araç ve gereç tedarikinin de Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde olması ikilem yaratmakta ve yukarıdaki sonuca yol açmaktadır. Tedarik ile sanayileşmenin bir bütünlük içinde ele alınması ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı bünyesinde toplanması doğru bir yöntem olacaktır.

Uzman bir kurum olarak Savunma Sanayii Müsteşarlığı güçlendirilmeli ve tedarikin devriyle birlikte, sivil ve askerî personelle takviye edilmelidir. Savunma sanayiinin geliştirilmesi ve tedarik sisteminde çalışanların çeşitli disiplinlerde uzman, devamlılık arz eden kişilerden oluşması şarttır. Fransa'da Delege General d'Armoment ve Almanya'da BWB teşkilatları gibi benzer kurumlar mevcuttur; diğer Batı Avrupa ülkelerinin savunma bakanlıklarının yapısı da bu şekildedir.

Savunma sanayiinin geliştirilmesi, millî güvenlik politikamızın bir parçası olarak ele alınmalıdır. Türkiye'nin savunma bütçesi hatırı sayılır bir büyüklüktedir. Bu sebeple, bugün bulunduğumuz noktanın çok üzerinde bir savunma sanayii kapasitesine sahip olmamız mümkündür. Tabiî ki, her sistemi kendimizin üretmesi ve tamamen bağımsız olmamız söz konusu değildir. Yerli kabiliyetin geliştirilmesi esas alınarak, tek başımıza yapamayacağımız sistemlerin tedarikinde uluslararası konsorsiyumlara girmemiz en doğru yol olarak görülmektedir.

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erdem, mikrofonu açıyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

VAHİT ERDEM (Devamla) - Teşekkür ederim; bitiriyorum efendim.

Mesela, geleceğin büyük uçağı ve Joint Strikes Fighter dediğimiz savaş uçağı programlarının ortağı olmamız akıllıca alınmış kararlardır. İleride, bu gibi projelerde büyük pay alma ve ar-ge çalışmalarına katılma da hedef alınmalıdır.

Son olarak, Makine Kimya üzerinde de biri iki cümle söylemek istiyorum.

Makine ve Kimya Endüstrisi, kurulduğu yıllardan itibaren, geçmiş dönemde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılamada büyük bir misyonu gerçekleştirmiştir; Kırıkkale'nin ekonomik ve sosyal gelişmesinde de önemli rol oynamıştır. Yukarıda kısaca arz ettiğim değişim, savunma sanayilerinde önemli dönüşümlere yol açmıştır; ancak, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu bu dönüşümün dışında kalmıştır. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun ekonomik ve ticarî bir yaklaşımla, bugünkü ihtiyaçlara cevap verecek bir üretim yapısı ve profesyonel bir yönetim anlayışıyla yeniden yapılandırılması, kurumun tek kurtuluş yoludur.

Bu düşüncelerle, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin Bakanlığımıza, Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlı olmasını diliyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Erdem.

AK Parti Grubu adına ikinci konuşmacı, Adana Milletvekili Sayın Ziyattin Yağcı.

Buyurun Sayın Yağcı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 9 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ZİYATTİN YAĞCI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi üzerinde Grubumun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, savunma hizmeti dışındaki mal ve hizmetler için talep, gelirin artan bir fonksiyonu iken, savunma hizmetinde talep, riskin artan fonksiyonudur. Bu nedenle, savunma harcamaları için ülkelerin millî gelirlerinden ayrılan pay, ülke bütünlüğüne yönelik tehdide paralel bir seyir izlemektedir. Bir kamu hizmeti olan millî savunma hizmetinin üretimi, devletin temel görevi olup, bizzat devlet tarafından üretilir. Ekonomisi güçlü bir ülkenin, büyük bir orduyu idame etme imkânına sahip olmasına rağmen buna ihtiyaç duyması, jeopolitik ve jeostratejik konumuyla doğrudan ilgilidir. Ekonomik sıkıntılarına rağmen Türkiye, bağımsızlık ve millî bütünlüğümüzün idamesi için her an harbe hazır, ileri teknolojiyle donatılmış eğitim ve morali üstün bir kuvvete sahip olmak zorundadır.

Sayın arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetlerinde bütçe faaliyetleri, tüm ayrıntılarıyla tespit edilmiş plan ve programlar çerçevesinde yapılmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en alt seviyedeki birliğinden başlayarak en üst seviyedeki karargâhlarına kadar uzanan zincir içerisinde ve bütün birimlerinin aktif katılımıyla işletilen planlama, programlama ve bütçeleme sistemi, Türk Silahlı Kuvvetlerine ayrılan ve ihtiyaç-kaynak ilişkisinin doğası gereği hiçbir zaman yeterli olmayan kaynakların etkin kullanılmasını sağlamak üzere, yıllardan beri süregelen, yıllardan beri sürekli geliştirilerek kullanılan bir sistemdir.

Planlama, programlama ve bütçeleme sisteminin en üst seviyedeki referansı, Türkiye Cumhuriyeti Millî Güvenlik Siyaseti Belgesidir. Millî Güvenlik Siyaseti Belgesi, dünyadaki yeni güvenlik algılamaları nasıldır, dünyadaki güvenlik ortamı nasıl şekillenecektir, yeni güvenlik ortamında Türkiye'nin yeri nedir ve millî menfaatlarımız nasıl korunacaktır, millî menfaatlarımızı elde etmek için belirleyeceğimiz millî hedefler nelerdir, bu hedeflere hangi esaslarıyla ulaşacağız ve millî menfaatlarımızı destekleyecek askerî gücün niteliği nasıl olacaktır sorularına cevap verecek şekilde hazırlanmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde, ihtiyaç belirleme yöntemi olarak, konsepte dayalı ihtiyaçlar sistemi kullanılmaktadır. Konseptler, belli bir hiyerarşik yapı içerisinde, nasıl ve ne kadar kuvvetin, hangi komuta yapısında, lojistik ve harekât yönünden nasıl bir destekle kullanılacağını ortaya koyarak, ihtiyaçların gerçekçi olarak tespit edilmesini sağlamaktadır.

Stratejik hedef planı bünyesinde hazırlanan kuvvet yapısı, modernizasyon, harekât idame ve altyapı planları, Türk Silahlı Kuvvetlerinin on yıllık dönemde nasıl bir planlamayla ve hangi projeler kapsamında geliştirileceğini göstermekte, aynı zamanda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin silahlanma hedeflerini gösteren bir doküman olarak Türk savunma sanayiinin yönlendirilmesi amacıyla bir vizyon dokümanı olarak da kullanılmaktadır.

Programlama, planlamayla belirlenen hedeflerin kaynaklar bazında nasıl gerçekleştirileceğinin bir zaman boyutu üzerinde projelendirilmesi işlemidir. Programlamayla, kaynak tahsislerinin, on yıllık dönem için, her yılı ayrı olmak üzere, nereye ve hangi boyutta yapılacağı tespit edilmektedir.

On yıllık tedarik programı hazırlanırken, genel ekonomik göstergeler, büyüme hızı, dışticaret dengesi, fiyat ve maliyet artışları, dış yardım ve kredi imkânları, kalkınma planları, hükümet programları, yürürlükte bulunan programlar ve yükümlülükler gibi etkenler çerçevesinde, plan döneminde savunma harcamalarına ayrılabilecek kaynak boyutlarının ne olabileceği belirlenmektedir. Planlama ve programlama safhalarından sonra on yıllık tedarik programının cari yıllara ait olan bölümleri için bütçeleme faaliyeti başlatılmaktadır.

Saygıdeğer arkadaşlarım, savunma harcamalarının denetim ve kontrolünde, diğer bakanlık bütçelerinde olduğu gibi, Millî Savunma bütçesi de, gerek planlama gerekse harcama aşamasında, Maliye Bakanlığı, Sayıştay ve Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine tabi bulunmaktadır.

Yürürlükteki mevzuatın amir hükümleri icabı sivil idareler kadar şeffaf olmayan hususlar elbette ki vardır; ancak, bu, takdir edersiniz ki, savunma hizmetlerine has özelliklerden ötürüdür. Bu noktada, gerek Bakanlığımızın gerekse Meclisimizin dikkatini bir hususa çekmek istiyorum. Dünyadaki gelişmelere paralel gizlilik ve sır kavramına yeni bir yorum ve tarif getirmemiz gerekmektedir. En azından, Millî Savunma Komisyonumuzun askerî konularla daha fazla ilgilendirilmesini, bunun tabiî neticesi olarak da daha fazla bilgilendirilmesini şahsen arzu etmekteyim.

Sayın arkadaşlarım, açıkladığım bir dizi planlama ve programlama aşamalarından geçen ve şu anda görüşmekte olduğumuz Millî Savunma Bakanlığının 2005 malî yılı bütçe teklifini incelediğimizde, yaklaşık  4 500 000 000 YTL personel giderleri;  3 500 000 000 YTL büyük ölçüde yatırım karakteri  taşıyan  ana  silah  sistemleri,  sefer stokları ve işletme  bakım  idame  projeleri; 2 750 000 000 YTL yiyecek, iskân, giyim gibi yasal istihkaklar, yakacak, elektrik, su, akaryakıt, ilaç, yolluklar, bina onarımları, demirbaş ve diğer cari ihtiyaçlar; 5 500 000 YTL kara taşıt ihtiyacı, 342 000 000 YTL ise dışarıya askerî yardımlar, muhtaç erbaş ve er ailelerinin sağlık giderleri, dost ülkelerden ikili eğitim işbirliği anlaşmaları çerçevesinde, eğitim amacıyla gelecek askerî personelin masraflarının karşılanması ile NATO başta olmak üzere, uluslararası kuruluşlara katkı payı ve üyelik aidatı ödemeleri için olmak üzere, toplam yaklaşık 11 milyar YTL'lik bir bütçeyi görmekteyiz.

Bu bütçe, 2004 yılına göre yüzde 9,6 oranında artışla belirlenmiştir. Bu bütçenin, 2005 yılı hedeflerine göre, gayri safî millî hâsıla içerisindeki payı yüzde 2,3; konsolide bütçe içerisindeki payı ise yüzde 7'dir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu harp silah, araç, gereç ve mühimmatın mümkün olan azamî ölçüde yurt içerisinde mevcut imkân ve kabiliyetlerle üretimi yapılmaktadır. F-16, Stinger, denizaltı, fırkateyn, hücumbot, tanksavar silahı, komuta kontrol ve muhabere sistemleri, hava meydanı ve deniz üsleri gibi birçok proje bu cümleden sayılabilir.

Gerek üretim ve dışpazarlara açılmada gerekse Bakanlık bütçesiyle Savunma Sanayii Destekleme Fonu kaynaklarının kullanılmasında, Bakanlık ve Savunma Sanayii Müsteşarlığımız iç içe çalışmaktadır.

Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerine temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları için bir yıl içerisinde yapılacak harcamalar, Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bütçe ödenekleri, diğer nakdî ve aynî imkânlar birlikte değerlendirilerek, Millî Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Başbakandan oluşan Savunma Sanayii İcra Komitesi tarafından tespit edilecek esaslar çerçevesinde yapılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yağcı, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun.

ZİYATTİN YAĞCI (Devamla) - Kabahat benim değil Sayın Başkanım, zaman hızla akıyor.

Türkiye'nin silahlanma ve savunma harcamalarının ana amacı, ülkemize yönelebilecek her türlü tehdide karşı caydırıcılığı sağlayacak, küçülerek etkinleşme temel prensibi çerçevesinde, nicelikten çok niteliğe önem veren, vurucu gücü yüksek ve mobilitesi fazla kuvvetlere sahip olmaktır.

Savunma amaçlı alım ve harcamalar, ülkenin bekasıyla ilgili tehdit ve riskleri bertaraf etmeye yönelik olduğundan, Millî Savunma Bakanlığı bütçesi hazırlanırken, ülkede savunma-refah dengesinin sağlanması esas alınmaktadır.

Bu bağlamda, bütçenin, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da, azamî tasarruf anlayışıyla kullanılması hususunda gerekli çabanın gösterilmesine devam edileceğinden kuşku duymamaktayım.

Bu duygu ve düşüncelerle, Millî Savunma Bakanlığının 2005 yılı bütçesinin Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yağcı.

AK Parti Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Durdu Kastal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Kastal, süreniz 9 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bütçesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi, Bakanlığın hizmetlerinin toplum hayatındaki önem ve özelliği de dikkate alınarak, titiz çalışmalar sonucu hazırlanmış ve huzurlarınıza gelmiştir.

Tasarlanan bu bütçeyle, reel sektör bakanlığı olarak görev yapmaya çalışan Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2005 yılı hedeflerine geçmeden önce, 2004 yılı faaliyetleriyle ilgili kısaca bilgi vermek istiyorum.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ana konular olarak, teknoparklar, endüstri bölgeleri, KOBİ'ler, küçük sanayi siteleri ve OSB projelerinin gerçekleşmesi konularıyla, piyasa gözetim ve denetimi, ölçü ve standartlar, tüketiciler, esnaf ve sanatkârlara yönelik hizmetler sunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerine kullandırılan kredi sıkıntıları giderilmiştir. Öte yandan, kredi faiz oranları, bölgelerin kalkınmışlık düzeyine göre; kalkınmakta olan bölgelerde yüzde 10'dan yüzde 2'ye, normal bölgelerde yüzde 15'ten yüzde 7'ye ve gelişmiş bölgelerde yüzde 20'den yüzde 12'ye çekilmiştir.

Vadesinde ödeyemedikleri borçları nedeniyle temerrüde düşen ve kredilendirme şartlarını yerine getiremeyen küçük sanayi sitelerinin ve organize sanayi bölgelerinin borçlarının yeniden yapılandırılmaları için çalışmalar yapılmıştır.

2004 yılı itibariyle toplam 76 adet organize sanayi bölgesi yapılmış ve 372 adet küçük sanayi sitesinin üstyapı ve altyapı inşaatı tamamlanmıştır.

Verilen hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilmesini, kalitesinin artırılmasını, ülkemiz sanayi politikalarıyla ilgili bir vizyon oluşturulmasını ve gelecekte sanayie yönelik hedeflerin en doğru şekilde belirlenmesini sağlamak amacıyla, öncelikle, ülkemiz sanayi haritasının oluşturulmasının gerekliliği gözönüne alınarak, Sanayi Bilgi Sistemi Projesi oluşturulmuştur.

Belgelendirme faaliyetleri en aza indirilmiş olup, sanayicimize sorun teşkil etmeyecek bir şekle dönüştürülmüştür. Sanayi sicil belgesi, sanayi il müdürlüklerimizden 1 saat içerisinde verilir hale gelmiştir.

1163 sayılı Kooperatifler Kanununun günün ekonomik ve sosyal koşullarına uygun olarak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla birlikte, yeniden gözden geçirilmesi çalışmaları yürütülmektedir. Sektörden gelen talepler doğrultusunda, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 1 inci ve 9 uncu maddelerinin değiştirilerek, şirket, sendika ve vakıf gibi tüzelkişiliklerin kooperatiflere ortak olmalarına imkân sağlayan kanun değişikliği Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilmiştir.

Esnaf ve sanatkârlarımızla ilgili sorunlar, kısa vadeli önlemler ve uzun vadeli önlemler olarak gruplandırılmıştır. Esnaf ve sanatkârlara verilen kredi faizleri yüzde 25'lere indirilmiştir. Esnaf ve sanatkârlara verilecek kredilerde Bağ-Kur prim borçları dikkate alınmamıştır. Kredi tutarlarının toplam kredi hacmindeki payı artırılmıştır. Verilen kredi limitleri 5 milyardan 15 milyara çıkarılmıştır.

Yatırımların ve ticaretin önündeki engeller ya da yavaşlatıcı faktörler tamamen kaldırılmış olup, Türkiye'de 19 aşamadaki şirket kuruluş süreci tek bir yerde ve 3 aşamalı olmak üzere toplanmış; böylelikle, büyük bir zaman ve maliyet tasarrufu sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, sanayicilerimizin uygulamada karşılaşmış oldukları aksaklıkların giderilmesi ve yatırım ortamlarının iyileştirilmesi amacıyla, 4562 sayılı OSB Kanununda değişiklik yapmak üzere taslak oluşturulmuştur. Ancak, bu, mahallî idareler yasası tasarısıyla birlikte gelecektir.

Piyasada standartlar, ölçü ve ayarlar konusuna yeni bir anlayışla önem veren Bakanlık, sınaî mallarla ilgili olarak, AB normları çerçevesinde, piyasa gözetim ve denetimi uygulamalarını fiilen başlatmış bulunmaktadır.

2005 yılı içerisinde, tüketici sorunları hakem heyetlerinin çalışma şartlarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır. Halen sayıları 932 olan tüketici sorunları hakem heyetleri, bir nevi mahkeme öncesi nihaî karar organı gibi görev yaparak, yargının yükünü azaltmakta, kayıtlı ekonomiye katkı sağlamaktadır.

Avrupa Birliğinin aday ülkelere verdiği katılım öncesi destek programı çerçevesinde hazırlanan tüketici sorunları hakem heyetleri otomasyonu projesiyle ilgili çalışmalar sürdürülmekte olup, 3 200 000 euro olan bu proje çerçevesinde, tüm il ve ilçe tüketici sorunları hakem heyetlerine bilgisayar ve yazıcı temin edilerek, hem kendi aralarında hem de heyetlerin koordinasyonundan sorumlu olan Bakanlıkla, elektronik ortamda iletişim ağı oluşturulacaktır.

Önümüzdeki dönemde, sürdürülebilir kalkınmayla birlikte büyük değişimlerin öncüsü olacağı öngörülen bilişim ve iletişim teknolojileri, yaşam bilimleri, enerji, çevre ve temiz üretim teknolojileri  ve ileri malzeme teknolojileri alanlarındaki gelişmelerin, bilim, ar-ge, rekabet edebilirlik ve iş hacmi üzerindeki olası etkileri de dikkate alınarak, bu alanlardaki yatırımların endüstri bölgeleri ve teknoparklarda yer almasına çalışılacak ve özellikle, teknoloji geliştirme bölgelerine halen uygulanan ileri düzeydeki teşviklere devam edilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, 280 095 000 YTL tutarındaki bütçesiyle, sanayiden ticarete, esnaf ve sanatkârlardan tüketicilere kadar, geniş bir alana hizmet götürme fonksiyonunu en iyi şekilde yerine getireceğine inanmaktayım. Ancak, Avrupa Birliğine katılım sürecinin başlayacağı önümüzdeki yıllarda, Bakanlığımıza da çok önemli görevler düşmekte ve bu görevlerin kısa sürede tamamlanması gerekmektedir.

5084 sayılı Teşvik Yasasıyla verilen teşvikler sonucu OSB'lere talepler önemli ölçüde artmıştır.

Avrupa Birliği müzakereleriyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti yatırımlar ülkesi olacaktır. Bunun canlı örneği Osmaniye'dir. Osmaniye, coğrafî konumu bakımından, yatırım yapmak için en müsait illerden biridir; Devlet Demiryolları ve otoyol, içerisinden geçmektedir; limana uzaklığı 30 kilometredir; 4 büyük il arasında kalmış bir ildir. Osmaniye merkezde ve Kadirli İlçesindeki organize sanayimiz yatırım için işadamlarını beklemektedir. Yatırım yapmak isteyen işadamlarına, biz milletvekilleri olarak, her türlü desteği vereceğimize söz veriyoruz; tüm işadamlarımızı Osmaniye'ye davet ediyoruz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kastal; sağ olun, sürenizi de iyi kullandınız.

Şimdi, AK Parti Grubu adına Elazığ Milletvekili Sayın Şemsettin Murat. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Murat.

Süreniz 9 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın 2005 malî yılı bütçesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Benim konuşmam, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerinde olacaktı; ama, burada, çok kısa olarak, bir şeyi dikkatlerinize sunmak isterim.

Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere, 17 Aralıkta menfur bir saldırıya uğrayan güvenlik görevlilerimiz maalesef şehit olmuşlardır. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize de başsağlığı diliyorum.

Ancak, burada şunu da belirtmek istiyorum ki, bu canilere anladıkları dilden, anladıkları lisandan bir cevap behemehal ve en kısa sürede verilmelidir; yoksa, bölgedeki gelişmeler ülkemizin her gün aleyhine cereyan etmektedir. Bu konuyu bırakıyor ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı hakkında çok kısa bilgiler vermek istiyorum.

Bilindiği üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının hizmet alanı, sanayiciler, tacirler, esnaf ve sanatkârlar, KOBİ'ler, kooperatif ortakları, sınaî nitelikli tarımsal ürün üreticileri, girişimciler ve yetmiş milyon tüketiciyi kapsamaktadır. Kısaca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, reel sektörün ve geniş toplum kesimlerinin bakanlığıdır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2005 yılı hedeflerine geçmeden önce, 2004 yılı faaliyetleri hakkında kısa bilgiler vermek isterim. Benden önce konuşan arkadaşımız birçok konuya değindi; ama, ben de, bir iki hususa değinmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 5084 sayılı Teşvik Yasasıyla verilen teşvikler sonucu, organize sanayi bölgelerinde önemli talepler olmuş, yatırım için yapılan müracaat sayısı 3 000'i geçmiştir. Hükümetimizce, Teşvik Yasasının kapsamının genişletilmesiyle ilgili çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. Bu çalışmaların kısa sürede neticelendirilmesi milletimizin önemli bir beklentisidir.

Organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerine kullandırılan kredi borçlarına kolaylık sağlanarak, yeniden yapılandırılmış ve maalesef, geçmişte yaşadığımız o meşhur krizlerin getirdiği sıkıntılar giderilmiştir.

Avrupa Birliğinin aday ülkelere verdiği katılım öncesi destek programı çerçevesinde hazırlanan tüketici sorunları, hakem heyetleri otomasyonu projesiyle ilgili çalışmalar sürdürülmekte olup, 2 200 000 eurosu ekipman desteği, 1 000 000 eurosu ise, tüketici sorunları hakem heyetleri eğitimi amacıyla kullanılacak olan ve toplam değeri 3 200 000 euro olan bu proje çerçevesinde, tüm il ve ilçe tüketici sorunları hakem heyetlerine gerekli destek sağlanmıştır.

Bakanlığa bağlı ve ilgili kuruluşlarda da önemli gelişmeler sağlanmış ve bu kuruluşlar, kalkınmamız için önemli fonksiyonlar icra eder konuma getirilmişlerdir. Türk Şekerde, Türk Standartlarında ve Türk Patent Enstitüsündeki gelişmeler, bunların en önde görünenlerindendir.

Özellikle, şunu belirtmek istiyorum ki, geçmişte, ilgililerce çok tenkit edilen Türk Patent Enstitüsündeki son bir yıllık gelişmeler takdire şayandır. 2004 yılı öncesi, sonuçlanması uzun zaman alan ve büyük tıkanmaların olduğu marka müracaatları ve işlemleri, artık, çok daha kısa sürede bitirilmektedir. Son beş yıldır hiçbir işlem görmeyen markalar işleme alınarak kısa zamanda sonuçlandırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türk Standartları Enstitüsünce hazırlanan Türk Standardı sayısı 20 498'e ulaşmıştır. Ayrıca, uluslararası yükümlülükler ve Avrupa Birliği EN standardına uyumlaştırma çalışmaları yüzde 93 oranında tamamlanmış ve yürürlüğe girmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geniş kitleleri kapsayan Sanayi Bakanlığımızın faaliyetlerini, bu çok kısa zaman diliminde anlatmanın imkânsız olduğunu takdirlerinize arz ediyorum.

2005 yılında, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu değişikliği, 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanununun yenilenmesi, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu değişikliği, Türk Standartları Enstitüsü Teşkilat Kanunu değişikliği, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu değişikliği, ölçü ve ölçü aletleriyle ilgili muayene yönetmeliklerinin yenilenmesi, Türk Ticaret Kanunu ile Lisanslı Depoculuk Kanununa ilişkin ihtiyaç duyulan düzenlemelerin yapılması hedeflenmektedir.

Ekonomik gelişmelere paralel olarak, esnaf ve sanatkârlarımızın daha uygun şartlarda kredi ve teşvik kullanmalarının yolunu açacak çalışmaların yapılması da planlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe müzakerelerinin başlamasından bugüne kadar, bakanlarımız ve milletvekillerimizce ülkemizdeki ekonomik gelişmeler dile getirildi. Makroekonomik göstergeler, Yüce Meclisin ve milletimizin dikkatine sunuldu; ancak, ben de birkaç hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz, AK Parti İktidarıyla 2003 yılında başlayan kalkınma hamlesi sonucu ekonomide önemli mesafe kaydetmiş ve 2004 yılının ilk dokuz ayında yüzde 9,7'lik büyüme oranıyla dünyada ilk sıraları alacak bir konuma gelmiştir. Bu gelişmenin arkasında, şüphesiz ki, milletimizin AK Parti İktidarına olan güven ve desteğinin oldukça büyük bir önemi vardır. Zira, uzun zaman sonra ilk defa yakaladığımız siyasî istikrar ve güven ortamı, sanayicimizin ve yatırımcılarımızın gayretlerini artırmış ve onlar, ülkemizin ekonomik yükünü, âdeta, omuzlamışlardır. Esasta, ellerini taşın altına sokanlar bu insanlarımızdır. Huzurunuzda, ülkemiz için yatırım ve üretim yapan tüm sanayicilerimize teşekkürlerimi arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; amacımız, bu güven ve istikrar ortamının devamlı olmasını sağlamak ve her alanda sürdürülebilir bir gelişme hızına erişmek olmalıdır. Gelinen bu noktada işsizlik, hâlâ, önemli bir sorun olarak ülkemiz gündeminde durmaktadır. Bu sorunun çözümü ise, şüphesiz, reel sektörün gelişmesine bağlıdır. Avrupa Birliğinden müzakere tarihi alınmasıyla, yabancı sermaye girişinin yanında yerli sermaye yatırımlarının da artması beklenmektedir. Bu yatırımların artması, işsizlik sorununun çözümüne önemli katkı sağlayacaktır. Bunu ümit ediyoruz, inşallah.

Bu duygu ve düşüncelerle, sözlerimi burada bitiriyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Murat.

Sayın milletvekilleri, AK Parti Grubu adına son konuşmacı Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 9 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ülkemiz sanayi ve ticaret politikasının, kalkınma planları, hükümet programı, Acil Eylem Planı ve AB uyum yasaları çerçevesinde süratli ve dengeli bir şekilde yürütülmesinden sorumlu ve yetkilidir. Sanayiden ticarete, üreticiden tüketiciye, oda ve borsa üyelerinden esnaf ve sanatkârlara kadar geniş bir alana hizmet vermektedir. Bir taraftan üretim kesimine hizmet vermeyi sürdürürken, diğer taraftan da üretim kesiminin ürettiği malları tüketen biz tüketicilerin de haklarının ve menfaatlarının korunması için gerekli faaliyetleri göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde çoğunluğu küçük ve orta ölçekli işletme olan sanayi sektörümüzde sağlıklı ve uygun çalışma yerini ortaya çıkarabilmek için organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi bölgeleri kurulmasına 1960'lı yıllardan itibaren başlanılmıştır. Bugüne geldiğimiz süre içerisinde 76 adet organize sanayi bölgesi bitirilmiş ve yine 372 adet küçük sanayi bölgesi bitirilerek 84 313 işyerinde altyapı ve üstyapı çalışmaları sağlanmıştır.

Bir işletmenin verimliliğinin en yüksek noktada olabilmesi için çalışma ortamının uygun bir şekilde düzenlenmesi, çalışanlarına huzurlu ve sağlıklı bir ortamın, işyerinin sağlanması önemli etkenlerden biridir.

Hükümetimiz, küçük sanayi sitelerine ve organize sanayi bölgelerine büyük önem vermektedir. Şöyle ki; 2004 yılı yatırım programı içerisinde toplam 18 369 hektar alan içerisinde 99 adet organize sanayi bölgesi projesi ve 11 805 işyerinden oluşan 87 adet küçük sanayi sitesi projesi yer almaktadır.

2002 yılında 5 organize sanayi bölgesi, 9 küçük sanayi sitesi, 2003 yılında 6 OSB, 13 küçük sanayi sitesi bitirilirken, 2004 yılında ise 6 organize sanayi bölgesi, 15 küçük sanayi sitesinin bitirilmesi planlanmıştır.

Değerli arkadaşlar, hükümetimiz, 2005 yılı bütçesinde, 2004 deflatöründen kaynaklanan artışın dışında 40 trilyon lira daha ilave tahsisle organize sanayi bölgelerini ve küçük sanayi sitelerini daha iyi destekleme  imkânını bulmuştur.  2005 yılı bütçesinde bu birimlere  verilecek toplam  ödenek 112 000 000 Yeni Türk Lirasına ulaşmıştır.

Değerli arkadaşlar, 5084 sayılı Yasayla kalkınmada öncelikli yörelerdeki organize sanayi bölgelerinde 3 143 adet talep olmuş 864 adet tahsis yapılmıştır. Yine, bu kanun kapsamı dışında, olmayan iller içerisinde, diğer illerde -ki, organize sanayi bölgelerinde- teşvikler olmamasına rağmen 17 860 adet tahsis yapılmış, teşvik kapsamındaki illerle birlikte toplam 282 tesisin temeli atılmış, 70 tesisin ise açılışı yapılmıştır. Bu, biraz önce değerli milletvekili arkadaşımız Sayın Şemsettin Murat'ın da ifade ettiği gibi, ülke ekonomisindeki reel sektörün dinamosu, müteşebbislerin heyecanını ortaya çıkarabilmek için yapılmış en önemli unsurlardan birisidir. Reel sektördeki heyecanı ortaya çıkarabilmek o insanların önünü açmak, gölge etmemek, onların uğraştıkları bürokrasiyi en aza indirmektir. Eğer bürokrasiyi en aza indirebilirseniz teşvikler de olmadan 282 adet tesisin temelini atar 70'inin de açılışını yapma imkânına kavuşmuş olursunuz.

Değerli arkadaşlarım, 2003 ve 2004 yıllarında yaptığımız önemli çalışmalardan birisi de hem yabancı sermayenin ülkemize çağrılması, teşvik edilmesi hem de istihdamın artırılması yönünden endüstri bölgeleri daha cazip hale getirilmek üzere 5195 sayılı Yasa 1.7.2004 tarihinde değiştirilerek yürürlüğe girmiştir.

Değerli milletvekilleri, artık, dünyada, üretimin yapısı değişmeye başladı. Artık, dünyada, kaba, hantal malların üretimi yerine, ağırlık ifade etmeyen, soyut bilginin satışının önplana çıktığını görüyoruz. Bugün, hepimizin kullandığı cep telefonunun yaklaşık 100 gram geldiğini hepimiz biliyoruz; ortalama fiyatı 500 000 000 lira; kilosu 5 milyar lira, tonu 5 trilyon lira. Geçenlerde, Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştuğumuzda, domates tohumunun tonunun 25 trilyon liraya geldiğini düşününce, insanın, bu konudaki alanlara, sektörlere yönelmemesi için niye bu engellerin çıktığını irdelemesi gerektiğini düşünüyorum. Hepimizin binmeye çalıştığı, almak için uğraştığı, bir manada refahın önemli bir seviyesi olarak düşündüğümüz otomobilin tonu 25 milyar lira, 30 milyar lira değerli arkadaşlar; aradaki bu farkı çok önemli bir şekilde vurgulamamız ve bununla ilgili faaliyetleri ortaya çıkarmamız gerekir.

Bu doğrultuda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, ülkemizde, teknolojinin gelişmesi, soyut bilginin somutlaştırılması ve ticarî hale dönüştürülebilmesi için, teknoloji geliştirme bölgelerine çok önem vermektedir; yani, sanayici deyimiyle, teknoparkların gelişmesi için büyük katkılar sağlamaktadır ve 2004 yılında, toplam 16 adet teknoloji geliştirme bölgesi ortaya çıkarılmış, izni verilmiş ve 4 adet daha -üniversitemizle işbirliği halinde- teknoloji geliştirme bölgemiz faaliyete geçecektir; izin aşamasındadır.

Değerli arkadaşlar, üretim kesiminin yaklaşık yüzde 99'unu oluşturan, toplam istihdamın yüzde 77'sini, toplam yatırımların da yüzde 38'ini oluşturan KOBİ'lerimiz, bizim için, hükümetimiz için çok önemlidir. KOBİ'lerimiz, çeşitli şartlar altında, çeşitli imkânlar bulundukça desteklenmeye çalışılmaktadır. Bugüne kadar 8 ana başlıkta verilen desteklerin sayısı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının girişimiyle birlikte, 22 ana başlık altında olmak üzere, toplam 38'e yükseltilmiştir; 45 bürokratik işlemse 5'e indirilmiştir. 1990-2002 yılı süreci içerisindeki oniki yıllık sürede 8 çeşit destek modeliyle, yaklaşık 200 000 KOBİ'den sadece 4 000 KOBİ'ye 20 500 000 dolar destek sağlanabilmişken,  yeniden yapılanma süreci içerisinde,  38 modelle,  2003-2004  yılları  arasında  yaklaşık 15 000 KOBİ'ye 139 000 000 dolar tutarında destek sağlanmıştır.

Yine, KOSGEB, Halk Bankası, Vakıflar Bankasıyla yapılan protokoller çerçevesinde, 2004 yılında 1 734 KOBİ'ye 132 trilyon liralık KOBİ destek kredisi kullandırılmış, düşük faizli, bürokrasiden uzak olan bu kredi çok yoğun ilgi görmüş olup, bu krediler sayesinde KOBİ'lerimiz rahatlamıştır.

Yine, büyük bir çoğunluğunu esnaf ve sanatkârımızın oluşturduğu reel sektörün kredi kaynakları 5 milyar liradan 15 milyar liraya çıkarılmış, faiz oranları da, belirli süreç içerisinde, günün şartlarına uygun hale getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bir konuya daha önemle dikkat çekmek istiyorum. İdare ettiğiniz kurumları hakkıyla idare etmeye çalıştığınız takdirde, oralardaki verimliliği en yüksek noktaya çıkarmanız mümkündür.

Bakınız, bundan önceki dönemlerde, Türkiye Şeker Fabrikalarının ürettikleri şekerlerin, fazla olarak üretilen şekerlerin ihracı dolayısıyla ortaya çıkan, ihracattan doğan zararlar, bugüne kadar görev zararı olarak kabul ediliyordu; ama, 2003, 2004 yıllarında görev zararı olmaktan çıkarılmış, 2000 yılında 21 000 000 dolar, 2002 yılında 21 000 000 dolar, 2003 yılında 40 000 000 dolar, 2004 yılının ilk dokuz ayında 21 000 000 dolar döviz girdisi sağlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bitirmek üzereyim Sayın Başkan...

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Önceki yıllarda, ihracattan doğan zararlar görev zararı olarak yazılırken, 2003 yılında 113 trilyon liralık ihracat zararını Şeker Şirketi kendi bünyesinden karşılamıştır ve 2003 yılında da Türkiye'de, kârlılıkta, 500 sanayi içerisinde 5 inci sıraya yükselmiştir.

Değerli milletvekilleri, bunun yanında, en önemli meselelerimizden, yetmişiki milyon tüketiciye hitap ettiğini ve yetmişiki milyon  tüketicinin hak ve menfaatlarını koruduğunu söylediğimiz Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, 2003 yılında, Tüketicinin Korunması Yasasını gündeme getirmiştir. Tüketicilerimiz, artık, gazete köşelerindeki hak arama imkânlarını, doğrudan doğruya, kendi hak ve menfaatlarını savunacak Bakanlığa müracaatta bulmuşlar ve bu konuda da büyük faydalar sağlanmıştır.

2004 yılı, İsrafı Önleme ve Verimlilik Yılı ilan edilmiştir. Bu konuda Millî Prodüktivite Merkezinin başlattığı Ulusal Verimlilik Hareketi Projesiyle, ulusal boyutta ve kendisini güncelleyebilen, sürekli ve sürdürülebilir bir verimlilik eyleminin yapılanması yönünde çalışmalar devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, gelişen dünyada ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığının önemine binaen, aslında 2005 yılı bütçesine konulan ödeneğin pek uygun olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak, bütçelerde esas itibariyle dikkate alınması gereken unsurlardan birincisi, hizmet ettiğiniz kişilerin ihtiyaçlarını tam olarak tespit etmek; ikincisi de, tespit ettiğiniz bu ihtiyaçlara, verilen ödeneği, en uygun, israfsız şekilde kullanabilmektir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, 2003 ve 2004 yıllarında gördüğümüz kadarıyla, kısıtlı imkânlarına rağmen, verilen ödeneği en uygun şekilde kullanmış ve beklenenden daha büyük bir performans göstermiştir. 2005 yılı içerisinde de, ondan hizmet bekleyen ve ihtiyaç duyan tüm sektöre gerekli desteği sağlayacak ve kendisine tanınan kısıtlı imkânları en uygun şartlarda kullanacaktır.

Bakanlığımızın, 2005 yılında da, ülkemize ve sanayimize en iyi şekilde katkı sağlayacağını düşüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

Altıncı turda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ; buyurun.

Süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 2005 malî yılı Bütçe Kanunu Tasarısındaki Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu münasebetle, Kuzey Irak'ta verdiğimiz şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyor; milletimizin, canilerin mutlaka cezalandırılması yolundaki çağrısını, burada, dile getiriyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sovyetler Birliğinin çökmesi ve soğuk savaşın sona ermesi, NATO müttefiklerimizin, 1990 yılından itibaren savunma harcamalarını büyük ölçüde kısmalarına ve tasarruf ettikleri kaynakları verimli yatırım alanlarına kaydırmalarına yol açtı. Böylece, esasen, gelişmiş olan bu ülkeler, daha hızlı bir ekonomik büyüme ve daha yüksek bir refah düzeyini gerçekleştirme imkânını buldular. Barışın sağladığı bu önemli yarar, Batı dünyasında "barışın rantı"; yani, İngilizce tabiriyle "peace dividend" olarak tanımlandı. Türkiye ise, çok büyük ihtiyacı olmasına rağmen, barış rantından nasibini alamadı; çünkü, soğuksavaşın sona ermesine rağmen, tüm 1990'lı yıllar boyunca, ülkemizin bulunduğu bölgenin jeopolitik koşulları, Türkiye'yi, bütünlük ve güvenliğini korumak için, savunma harcamalarında kısıntı yapmak şöyle dursun, bu harcamaları artırmaya zorladı. Bu dönemde, Türkiye'yi karadan ve denizden çevreleyen coğrafî kuşak üzerindeki onbir komşusundan altısı, ülkemiz için tehlike kaynağı oluşturuyordu. Bu altı devletten ikisi de, Türkiye'nin yaşamsal çıkarları üzerinde hak iddia ediyor ve ülkemiz için, fiilen, öncelikli tehdit odakları oluşturuyordu. Bunlara ilaveten, güneydoğuda bastırmaya çalıştığı dışdestekli terör hareketi de, Türkiye'yi, askerî gücünün ve kaynaklarının önemli bir kısmını bu bölgeye bağlamaya zorluyordu. 1990'lı yıllar boyunca Türkiye'nin bu yüksek dıştehdit ve içtehdit algılaması sürmüştür.

Değerli arkadaşlarım, bugün ise bambaşka bir tablo ile karşı karşıyayız. Türkiye'nin algıladığı tehdit unsurlarının niteliğinde ciddî bir değişiklik olduğu gibi, ülkemizin karşılaştığı ve esas itibariyle komşularından kaynaklanan konvansiyonel tehditlerde önemli bir düşüş olmuştur.

Bugün Türkiye üç değişik kategoride tehditle karşılaşmaktadır. Birincisi iç tehdittir. Halen güneydoğuda istikrar ve huzur hüküm sürmektedir; ancak, bu bağlamda Kuzey Irak'taki PKK/KONGRAGEL'in mevcudiyeti ülkemiz için hâlâ ciddî bir sorundur. Bu nedenle Türkiye içtehdit konusunda daima son derece hazırlıklı ve uyanık olma durumundadır.

İkinci kategori tehdit kaynağını Irak'ın iççatışma dinamiklerinin yaratacağı ve Türkiye'yi içine çekebilme potansiyeline sahip krizler oluşturmaktadır. Anımsayacaksınız, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ekim ayı başında yaptığı bir açıklamada, Kerkük'teki girişimleri engellemek ve PKK mensuplarının saldırılarını önlemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Kuzey Irak'a müdahale edeceği yolunda basında çıkan haberlere değinerek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en kötü olasılığı dikkate alarak planlar yapmasının görevi olduğunu, Kerkük konusunun devlet politikası çerçevesinde ele alındığını ve sonunda devlet politikası neyi gerektiriyorsa onun yapılacağını söylemişti. Zannediyorum Orgeneral Başbuğ'un bu diplomatik açıklaması sözünü ettiğim ikinci tür tehditler hakkında bir fikir veriyor.

Üçüncü kategori tehdidi ise 11 Eylül terör saldırılarından sonra İslamî köktenci terörün küresel boyutta tırmanışı ve bu bağlamda gelişen asimetrik tehditler oluşturuyor. Geçen yıl İstanbul'da meydana gelen terör saldırılarında görüldüğü üzere bu terör kategorisi Türkiye'deki uzantılarıyla önemli bir içgüvenlik tehdidine de dönüşüyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, bu tür tehditlere karşı Amerika'yla işbirliği halinde etkili bir mücadele veriyor; ancak, bu bağlamda bir noktanın altını çizmemiz zorunludur. O da, Amerikan Ordusunun aşırı şiddet ve kuvvete başvurarak sivil halkı çok ağır zayiata uğratmasının ve Ebu Gureyb Hapishanesinde, Amerikan askerî personeli tarafından işlenen insan hakları ihlallerinin, Amerika'yı, Arap-İslam dünyası gözünde -tırnak içinde söylüyorum- nefret edilen işgalciler konumuna düşürdüğü ve bu durumun bir sonucu olarak da, Ortadoğu bölgesinde terörün yoğunlaştığı ve yeni terör odakları oluştuğudur.

Gördüğünüz gibi, bölgemiz, son derece güvensiz ve istikrarsızlık içindedir; fakat, çok önemli bir nokta muhakkak ki dikkatinizi çekmiştir. Bu da, saymış olduğum bu üç tehdit kategorisi arasında Türkiye'yi çevreleyen coğrafî kuşakla yerleşik devletlerin hiçbirinden ülkemize yönelik acil ve somut bir tehdit algılamasının mevcut olmamasıdır. Bu, çok müstesna bir gelişmedir değerli arkadaşlarım. Milletimizin son üç asırlık hayatında, Türkiye, ilk defa böyle bir durumla karşılaşmaktadır. Evet, Türkiye, şu anda, çevre komşularından, topraklarına yönelik, ne fiilî ne de potansiyel nitelikte bir sıcak savaş tehdidiyle karşı karşıyadır. Bunun anlamı şudur: Eğer 1988-1998 yıllarını baz olarak alır ve bu dönemde Türkiye'nin algıladığı tehdidi 100 diye endekslersek, bugün ülkemizin tehdit algılama endeksi 25 ile 50 arasında bir yerlerdedir.

Sonuç olarak, Türkiye'nin bugün algıladığı tehdit unsurları, 1988-1998 döneminde karşılaştığı tehdidin ciddî biçimde altındadır. Bunun temel gerekçesi de, Türkiye'ye komşu devletlerden yönelen konvansiyonel tehdidin çarpıcı biçimde azalmış olması ve ülkemizin bu devletlerden bir saldırı beklememesidir.

Değerli arkadaşlarım, ben bu değerlendirmeyi, en son, bu yıl 8 Kasımda Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken yapmıştım. Bu açıklamamın üzerinden bir hafta geçmeden Sayın Genelkurmay Başkanımız da yaptığı bir beyanatta, Türkiye'ye halen hiçbir komşu devletten tehdit yönelmediğini belirtti. Böylece, yapmış olduğum tehdit değerlendirmesi, savunma alanındaki en profesyonel makam sahibi tarafından da doğrulanmış oldu.

Bu konu üzerinde neden duruyorum; bunu yapmamın sebebi, Silahlı Kuvvetlerimizin bu tehdit algılamasına göre yeniden yapılanması ihtiyacını ortaya koymaktır. Bilindiği üzere, bir devletin ulusal güvenlik politikasının dayandığı savunma planları ile stratejisini şekillendiren en önemli etken o ülke tarafından algılanan tehdit unsurlarıdır. Ülkenin tehdit algılaması ışığında bir savunma doktrini, bir strateji ortaya çıkarılır. Bu stratejinin gereksinimleri ve sağlanabilen malî kaynakların sınırları çerçevesinde silahlı kuvvetlerin kuvvet yapısı oluşturulur; yani, değerli arkadaşlarım, bir ülkenin tehdit algılaması ile askerî kuvvet yapısı arasında sıkı bir ilişki vardır.

İzah ettiğim üzere, Türkiye'nin karşılaştığı tehdit unsurları önemli ölçüde değişmiş, konvansiyonel tehdit büyük bir düşüş göstermiştir. Buna rağmen, personel düzeyi açısından, Türk ordusu NATO içerisinde Amerika'dan sonra en kalabalık kuvvet olmaya devam etmektedir. NATO askerî ve sivil makamları da Türkiye'ye çok büyük bir askerî yapısı olduğunu daima hatırlatmakta ve bu yapının hafifletilip, çevikleştirilerek, daha esnek hale getirilmesini telkin etmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, esasında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok hızlı bir tempoda olmasa da dinamik ve değişken bir olgu olan tehdit algılamasının unsurlarını ve ulusal kaynaklardan sağlayabildiği malî imkânları da dikkate alarak kuvvet yapılanması sürecinde mesafe aldığına tanık oluyoruz. Bu alanda ilk atılımın 1991-1995 döneminde yapıldığını gördük. Bu dönemde, hatırlayacaksınız, tümen teşkilatları lağvedilip tugay yapısına, alay teşkilatları lağvedilip tabur yapısına geçildi. Bunun yanında, piyade birlikleri azaltılırken mekanize birlikler artırıldı. Bundan üç yıl önce de 3-4 tugay lağvedildi, halen 2 tugayın daha lağvı da planlanıyor. Tabiatıyla, yapının bu şekilde küçültülmesine devam edilmesi, masraflarda ciddî tasarruf sağlanmasına imkân verecektir; yeni yapılanmanın gerektireceği modern; fakat, pahalı araç ve gereç masraflarının, tasarruf edilecek kaynaklardan -kayda değer bir kısmıyla- karşılanması son derece önemlidir.

Değerli arkadaşlarım, bu hususları belirtmekten maksadımız, esas yapılması gerekenin, ordumuzun, NATO'nun da telkinleri ve tavsiyeleri doğrultusunda, personel mevcudunun daha azaltılması; ancak, bu yapılırken, Türk Silahlı Kuvvetlerinin tümünü kapsayan plan çerçevesinde, ordumuzun daha etkin, ateş gücü daha yüksek, daha hızlı, daha esnek, uzak mesafelere süratle müdahale edebilecek ve en gelişmiş komuta kontrol iletişim sistemine sahip bir yapıya kavuşturulması ve tehdit algılaması unsurlarıyla uygun bir hale getirilmesidir. Bu yolda, şimdiye kadar atılan adımları takdirle karşılıyoruz; ancak, bu yapılanma sürecinde daha süratli bir tempoyla ilerlenmesi gereğini de kaydediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin füzesavar sistemleriyle donatılmasına ihtiyaç vardır. Bölgemizdeki devletlerin birçoğunun ellerinde kısa ve orta menzilli füzeler bulunmaktadır. Bunların, bugünün koşullarında ülkemizi hedef aldıklarını söylemiyoruz; ancak, geçmişte tanık olduğumuz üzere, bölgede patlak veren krizlerde, Türk Hükümetleri, bazı devletlerden, bazı NATO devletlerinden, patriot füzesavar sistemlerinin geçici olarak topraklarımızda konuşlandırılması ricasında bulunmuş, yalvar yakar olmuştur. Böyle durumlara tekrar meydan verilmemesi için, Türkiye'nin en kısa sürede patriot veya başka bir tür füzesavar sistemiyle donatılması yerinde olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Türkiye'nin güvenliği açısından yaşamsal bir soruna değineceğim. Hükümetimiz, Kuzey Irak'ta konuşlanmış bulunan PKK/KONGRAGEL teröristlerinin tasfiye edileceği hususunda, Amerikan Hükümetinin kendisine söz vermiş olduğunu, bundan yaklaşık iki yıl önce açıkladı. Ne var ki, Amerika, bugüne kadar, bu konuda somut hiçbir şey yapmış değil. Amerika, maalesef, teröristlere fiske dahi vurmaktan kaçınıyor; onların, gıda ve lojistik ihtiyaçlarını, kendi işgalindeki topraklardan sağlamalarına izin veriyor, malî kaynaklarına dokunmuyor, Türk Hükümetini de devamlı bir şekilde oyalıyor.

Washington'un Ankara'ya karşı sürdürdüğü oyalama taktiğine devam etmesi, bu tutumun iki ülke ilişkilerinde açacağı yaranın yanı sıra, Amerika'nın terörle mücadelesinin dayandığı terör tehdidinin ortak olduğu ve bir bütün oluşturduğu yolundaki anatezinin ciddiyet ve samimiyetinin de sorgulanmasına yol açacaktır. Bu bakımdan, planlanan Türkiye-Amerika-Irak üçlü toplantısının bir an önce yapılması ve bu konuda kesin ve sonuca yönelik bir karar alınması son derece önemlidir.

Amerika, Türkiye'nin yaşamsal nitelikteki güvenlik çıkarlarına duyarsızlık gösterirken, Türk Hükümeti, terörle mücadele işbirliği çerçevesinde, Afganistan'daki uluslararası güç bünyesinde -bu uluslararası güce, bildiğiniz gibi, ISAF deniliyor- kuvvet bulunduruyor ve ülkeye yeni muharip birlikler göndermeye hazırlanıyor. NATO'ya tahsisli, İstanbul'daki Üçüncü Kolordu Karargâhı, şubat ortasında ISAF'ın komutasını üstlenecek ve bu çerçevede, 1 800 Türk askeri Kabil'e gidecek. Bu konuda Amerikan makamlarına taahhütte bulunulduğunu biliyoruz.

Şimdi, soruyorum size, değerli arkadaşlarım: Amerika, Türkiye'ye sızarak polisimizi, askerimizi ve vatandaşlarımızı öldüren PKK teröristlerini himaye ederken, Türkiye'nin, Afganistan'a, terörle mücadele amacıyla 1 800 kişilik bir muharip kuvvet göndermesi çelişkili değil mi? Afganistan'ın Türkiye için önemini müdrikiz; böyle bir kuvvet gönderilmesinin, ISAF'ın komutasını deruhte etmenin Türkiye'ye sağladığı prestiji de çok iyi anlıyoruz; ancak, evlatlarımızı ateşe atarken, Amerika'nın PKK'yı tasfiye konusundaki sözünü tutmasını şart olarak ileri sürmemiz, meşru, adil ve isabetli bir tutum olmaz mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Elekdağ, buyurun.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum efendim.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin güvenlik çıkarlarını çok yakından ilgilendiren bir husus da, İran'ın nükleer silah üretme çabalarıdır. Bunun üzerinde kâfi ölçüde durmadık. Meclisimizin bu konuya muhakkak el atması ve ilgilenmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, Tahran, nükleer silah üretme yolunda bir çaba içinde olmadığını ısrarla belirtiyor; ancak, Batılı kaynaklar tarafından yapılan değerlendirmeler, 2005 sonunda, en geç 2006 yılı sonuna kadar, İran'ın ilkel bir atom silahının prototipini yapacağına işaret ediyor. Burada ayrıntısına girmeyeceğim; ancak, şu kadar söyleyeyim: Bu iddiaları ispat amacıyla ileri sürülen kanıtlar gayet inandırıcı görünüyor. Öte yandan, İran'ın ölümcül bölgesel düşmanı olarak gördüğü İsrail'in Savunma Bakanı Şaul Mofaz, bir süre önce yaptığı açıklamayla, İsrail'in İran nükleer tesislerini vurmak amacıyla askerî harekâta girişebileceği hususunda Tahran'ı uyardı. Buna karşılık, 1 300 kilometre menzili olan Şahap-3 füzesini başarıyla test ettiklerini açıklayan İran'ın Devrim Muhafızları Komutanı General Rahim Safavi "Amerika veya İsrail İran nükleer tesislerini vurdukları takdirde, biz de siyonist topraklarının tümünü imha ederiz" yolunda tehditkâr açıklamalar yapıyor.

Değerli arkadaşlarım, bütün bunların yanında, İran'ın, nükleer silah yapmak suretiyle, Irak'ı, Irak Şiîlerini ve Arap ülkelerindeki Şiîleri derinden etkileyecek ve İsrail'i ciddî biçimde tehdit edecek baskın bir Körfez gücü haline gelmesine Amerika'nın göz yummayacağı ve İran'daki nükleer tesisleri vuracağı hususunda Avrupa siyasî çevrelerinde genel bir kanı mevcut.

Değerli arkadaşlarım, soruna Türkiye açısından baktığımızda, İran'ın nükleer silah geliştirmesinin ülkemizin güvenlik çıkarlarına dört açıdan zarar vereceği kesindir.

Birincisi; böyle bir gelişme halinde, Türkiye, bölgedeki stratejik üstünlüğünü kaybedecektir.

İkincisi; İran'ın, nükleer silah ile bunları atma vasıtalarına sahip olması, ülkemizi ciddî bir potansiyel tehditle karşı karşıya bırakacaktır.

Üçüncüsü; Amerika veya İsrail tarafından, İran'ın nükleer tesislerinin vurulması olasılığı, esasen, son derece istikrarsız olan Ortadoğu Bölgesindeki istikrarsızlığa daha vahim boyutlar kazandıracak ve bölgede yeni felaketler yaşanmasına yol açacaktır.

Dördüncüsü, İran'ın nükleer silah sahibi olması kötü örnek oluşturacak ve Amerika'nın baskısıyla nükleer silah yapımından vazgeçmiş olan birçok ülkenin nükleer programlarını canlandırmalarını teşvik edecektir. Böyle bir gelişme de, dünyanın bir gezegen olarak yaşamını tehlikeye atacaktır.

Bütün bu hususlar, Türkiye'nin, İran nezdinde etkin ve ısrarlı girişimlerde bulunarak bu ülke yöneticilerini nükleer silah yapımından vazgeçirmeye çalışmasında yüksek çıkarlarımız bulunduğunu ortaya koymaktadır. Hükümetimizin bu tür girişimlerde bulunmasını ve bunların sonuçları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmesini önemle rica ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu görüş ve temennilerle, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını diler, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Elekdağ.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Edirne Milletvekili Sayın Nejat Gencan; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 9 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NEJAT GENCAN (Edirne) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, Grubum ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum.

Bütçesini görüşmekte olduğumuz Sanayi ve Ticaret Bakanlığının hizmet alanı sanayiciler, tacirler, esnaf ve sanatkârlar, KOBİ kuruluşları, sınaî nitelikli tarımsal ürün üreticileri, kooperatif ortakları, girişimciler ve yetmiş milyon tüketicidir. Reel sektörün ve geniş toplum kesimlerinin hizmet bakanlığı, ülkemiz sanayi ve ticaret hayatını dünyadaki yeni gelişmelere hazırlama bakanlığı olarak geçmektedir; fakat, bu bakanlığımızın hizmetlerini sıraladığım bu alanları hayata geçirmek o kadar da kolay değil. Geçen yılki bütçede söylediğimiz gibi, bu yılki bütçede de geçen yılki bütçeden çok farklı bir yatırım imkânı, Bakanlığımıza, sağlanmamış durumdadır. bakanımızın iyi niyetli olması ve gayretleri bulunması, bu bakanlığın yatırımlarını çok faydalı bir hale getirmesini sağlamıyor; fakat, bu yıl, 2005 yılı bütçesinde temel amacın, faizdışı fazla hedefini sağlamak ve kamu borçlarının sürdürülebilirliğini koruyarak borç stokunu azaltmak olarak belirlenmiş olması, belirttiğim gibi çok geniş bir alana dayalı olan bu bakanlığa da, bu kesimlere hizmet edecek olan bu bakanlığa da çok farklı bir hizmet alanı yaratmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konunun hafızalarda kalıcı olması adına, sizlere, Bakanlık bütçesinden bazı rakamlar vermek istiyorum. Organize sanayi bölgeleri için etüt çalışmalarına geçen yıl ayrılmış olan 131 milyar, bu yıl ayrılan 139 milyar; inşaat çalışmaları için geçen yıl ayrılan 38 trilyon, bu yıl ayrılmış olan ödenek 63 trilyon; küçük sanayi siteleri için geçen yıl ayrılan 35 trilyon, bu yıl 48 trilyon; el sanatları için geçen yıl ayrılan 75 milyar, bu yıl ayrılan 81 milyar; kamulaştırma için geçen yıl ayrılan miktar 1 trilyon 125 milyar, bu yıl ayrılan miktar 1 trilyon 75 milyar. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının konsolide bütçe içindeki payı, 1994 ve 2004 yılları arasında ortalama binde 2'den yukarıya çıkmamış ve yıllar itibariyle de bakıldığında, buna yakın değerleri görmekteyiz. Bu Bakanlığın bütçeden aldığı çok düşük paya rağmen, sanayi sektöründeki gelişme hızı, daha iyi bir bütçe payıyla, daha yüksek büyüme hızını yakalayacak, sanayi sektöründeki büyüme, gayri safî millî hâsılayı ve gayri safî yurtiçi hâsıladaki büyümeyi de tetikleyecektir. Bu durum gözardı edilmemeli ve dikkate alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnaf ve sanatkârlarımız, ülke ekonomisine önemli katkıları bulunan, ekonomik ve sosyal refahın dengeli dağılmasını sağlayan ve kurduğu küçük ve orta boy işletmelerle ülkenin ihtiyaç duyduğu sınaî mamulleri üreten, bu anlamda ülke ekonomisinin motoru durumunda bulunan bir kesimi oluşturmaktadır.

Bu kesimin finansal açıdan desteklenmesi, Halk Bankası aracılığıyla ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri vasıtasıyla verilen krediler yoluyla sağlanmaktadır. Verilen kredilere uygulanan kredi faizlerini de uygun düzeye çekmek zorundayız. 2004 yılında yüzde 25 olarak uygulanan kredi faiz oranı oldukça yüksektir.

Esnaf ve sanatkârların finans problemlerine çözüm bulmak ve bu kesimin kullandığı kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payının artırılması yönündeki çalışmaları hayata geçirmek zorundayız. Enflasyonun yüzde 8'lerde olduğu, esnafa sağlanan kredi faizinin yüzde 25'lerde olduğu bir ülkede -hatta bu orana bu yıl indirilmiş- esnafa tam anlamıyla destek verildiği söylenemez. Takdiri sizlere ve esnafımıza bırakıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu bankalarının Kurumlar Vergisi matrahından KOSGEB'e aktarılan ödenek iptal edilmiş bulunmaktadır. İptal edilen bu tutar, KOSGEB'in toplam gelirinin yaklaşık yüzde 80'ine tekabül etmektedir. Bu, KOSGEB'in kapısına kilit vurmaktan farksız bir durumdur.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Şu andan itibaren bu konuyla ilgili olarak yapılan çalışmalardan netice alınabileceğine ihtimal veriyor musunuz? Şunu da eklemeden geçemeyeceğim: Hemşerim Sayın Maliye Bakanımın deyimiyle, aynı tutarda tiko parayı KOSGEB'e tahsis edecek misiniz?

KOBİ'ler, toplam ekonomideki kredi büyüklüğünün yaklaşık yüzde 5'ini kullanıyorlar. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 30-40 civarındadır. Kredilerin dağılımındaki rasyonellik, verimlilik ve bölgesel kalkınma kriterleri gözetilerek gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Planlı kalkınma döneminde sanayiin geliştirilmesi amacıyla uygulamaya konulan organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri uygulamalarından hareketle, organize sanayi bölgelerini ve küçük sanayi sitelerini -ülkemiz ekonomisinin kalkınmasında taşıdığı önem dahilinde- destekleme ve teşvik yöntemlerinin ciddî bir şekilde gözden geçirilmesi gerektiği bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Edirne Merkez Organize Sanayi Bölgesinden örnek vermek istiyorum. Ayrılan bu ödenek tutarıyla, Edirne Organize Sanayi Bölgesinin tamamlanarak sanayicinin hizmetine sunulması, istihdam desteği yaratılması pek mümkün gözükmüyor.

Ayrıca, 5084 sayılı Yasayla 36 ilin teşvik kapsamına alınmasının Türkiye genelinde çok dengesiz bir yapılanmaya sebep olduğu, hatta yatırımlarda bir artışı beraberinde getirmediği de ortadadır. Bu illerin sayısının artırılacağı duyumlarını alıyoruz. Bunu doğru bulmadığımızı belirtmek istiyorum.

Bu kanun kapsamının ilçeler bazında değerlendirilebilmesi, bir nebze de olsa daha uygun olacaktır. Buna örnek vermek için, ilimizi tekrar örnek göstereceğim. 9 ilçeye sahip olan ilimizde, merkez ilçemiz 30 uncu sırada; ama, diğer ilçelerimize baktığımızda çok farklılık görmekteyiz. Keşan İlçesi 135 inci sırada, Uzunköprü İlçesi 203 üncü sırada, Havsa İlçesi 258 inci sırada, Enez İlçesi 297 nci sırada, Süloğlu İlçesi 302 nci sırada, İpsala İlçesi 415 inci sırada, Lalapaşa İlçesi 472 nci sırada, Meriç İlçesi 643 üncü sırada. Yani, bu da şunu gösteriyor ki, il bazında, ilçeler arasındaki dengesizliğin ve gelir adaletsizliğinin gözönünde bulundurulması gerekiyor; fakat, il bazında da olsa, ilçe bazında da olsa desteklemelerin, teşviklerin sektörel bazda verilmesi gerektiğine de burada değinmeden edemeyeceğim. Ancak ve ancak göreceli üstünlüğü olan sektörlerin, makro düzeyde öncelikli sektörlerin belirlenerek desteklenmesiyle istihdam ve yatırımları artırabilir, gelir dağılımındaki adaletsizliklere çözüm bulabiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversite-sanayi işbirliğini en üst düzeye çıkararak, ileri teknoloji kullanan ve üreten şirketlerin oluşumunu ve büyümesini desteklemek, yabancı sermayeyi çekmek, mevcut kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlamak veya yeni kaynak yaratılması amacıyla, yenilikçi, ileri teknoloji ve yazılım geliştirme alanlarında faaliyet gösterecek şirketlere, araştırma-geliştirme çalışmalarını yürütebilecekleri ortamı ve desteği vermek üzere kurulan teknoloji geliştirme bölgelerini bir an önce faaliyete geçirerek, sanayi ve ekonomimizde istenen teknolojik atılımı gerçekleştirebilmeleri için gerekli olan maddî desteği vermeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun; sözlerinizi tamamlar mısınız Sayın Gencan.

NEJAT GENCAN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

Teknoloji geliştirme bölgelerinde 2004 yılında 100 trilyon ödeneğe ihtiyaç duyulduğu halde, ayrılan 3 trilyon ödeneğin bile, ne hikmetse, tamamının kullanılmadığını görüyoruz. Bu şartlarda, teknoloji geliştirme bölgelerinin ayakta durması, var olması söz konusu değildir. Aynı zamanda, araştırma-geliştirme çalışmalarında, Lizbon Anlaşması çerçevesinde, gayri safî millî hâsılanın yüzde 3'ü oranına da ulaşmak zorunda olduğumuzu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öncelikli hedefimiz ne olmalıdır derseniz, teknolojik yenilikler olmalıdır. Teknolojik yenilik, ekonomik ve toplumsal yapıları bütünüyle değiştirmektedir. Gelişmiş ekonomilerde, ekonomik büyümenin üçte 2'si teknolojik yenilikten kaynaklanmaktadır. Bu gerçeklere sırt çevirmek gibi bir lüksümüz olmadığını hatırlatmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 280 trilyon bütçe büyüklüğüne sahip olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığının hizmet alanının büyüklüğü gözönüne alındığında, kalıcı etkiler yaratacak adımların atılması mümkün değildir. Genç nüfusta işsizlik oranının yüzde 18,6'ya ulaştığı bir dönemde, gençlerimiz, gelecek endişesiyle karşı karşıya bırakılmamalıdır. Bu bütçe rakamlarının bedelini, ekonomimiz yatırımsızlık olarak, insanlarımız ise işsizlik olarak ödemektedir.

Beni dinleyen sayın milletvekili arkadaşlarıma ve sevgili halkıma teşekkür ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gencan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2005 yılı bütçesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi ikinci yılını doldurdu. İki yıl içerisinde geldiğimiz noktayı biraz analiz ettiğimizde neler çıktığını hepimiz beraber göreceğiz. Bu kürsüye gelen arkadaşlarımız veya belirli basın mensupları o kadar güzel, o kadar pembe tablolar çiziyorlar ki Türkiye'de, bu tablolara baktığınızda ve bir de seçmenlerin yanına gittiğinizde birbiriyle örtüşmediğini görüyorsunuz. Bu gazetelerde yazılanlar, bu kürsüde söylenenler mi doğru; yoksa, halkın bu kesimlerinin çektiği sıkıntı mı doğru?..

Sanayiciye bakıyorsunuz -ki, kendim de bir sanayiciyim- gittiğinizde sizi bırakmıyor, saatlerce derdini anlatmaya çalışıyor.

Esnaf ve sanatkâra bakıyorsunuz; hani yazın yazlıklar çok hareketlidir; ama, kış mevsimine girdiğinizde de çıt çıkmaz ya; işte onun gibi, esnaf ve sanatkâr da bol bol tavla oynuyor, gündüzleri ise mekânına uğramama durumuna geldi; orada da bir feryat var.

İşçi kesimine dokunmaya gerek yok, işçi kesiminde ise 318 000 000 liralık asgarî ücret, bir sefalet; hatta, bırakın 318 000 000'u, sadece sigortası yapılıp da 200 000 000-250 000 000'a razı olan işsizler ordusu!..

Memur ve emekliyi gündeme getirdiğinizde, orada müthiş bir felaket.

Yüzde 38'lik tarım kesimine girmeye gerek yok; o kesime girdiğimizde, Sayın Ticaret Bakanımız hemen kızıyor ve bağırmaya başlıyor.

Böyle bir tablonun içerisinde ekonomik göstergelere baktığımızda ise, 147 katrilyonla alınan içborç 224 katrilyona çıkmış, 127 milyar dolar olan dışborcumuz 150 milyar dolara çıkmış. Üretime baktığınızda, üretimle ilgili, üretimin yükselmesiyle ilgili ciddî hiçbir gelişme yok.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, sanayicinin sorunlarından bahsedeceğim. Sanayici müthiş şekilde sıkıntılı. Sıkıntısı nedir; sıkıntısı, devletin içborcunu ödeyebilmesi için, dışborçlarla ilgili birtakım önlemleri alabilmesi için, lokomotif sektör olan sanayicinin tepesine binmekten başka hiçbir şey yaptığı yok. Sigorta primleri ödenmez duruma gelmiş, vergi yükü istenilenin en üst düzeyine çıkmış, bir köşeye sanayici sıkıştırılmış. Tabiî, sanayici dediğimde, daha çok bu KOBİ'leri düşünmek gerekli; yani, tepe noktasında olan 10 tane büyük sanayiciyi ve holdingi değil; aşağıya doğru indiğinizde, bu sıkıntı bütün hatlarıyla kendini gösteriyor.

Ülkenin dışticaret açığı, 2001 yılında 10 milyar dolar, 2002 yılında 15 milyar dolar, 2004 yılında 33,5 milyar dolara çıkmış. Peki, bu dışticaret açığı buralara çıktı, buralardan gelen paralarla istihdama yönelik çalışmalar mı yaptık? Ola ki, bu paraları alırsınız, bu paralarla yeni işyerleri, yeni iş sahaları kurarsınız, işsizlik oranını aşağıya indirirsiniz ve istenilen düzeyde de işsizliği hafifletirsiniz; ama, Türkiye Cumhuriyetinin en büyük işsizlik oranıyla, AKP İktidarı, en büyük işsizini yaratmıştır. 2004 yılı yüzde 12,4. Bu, resmî rakam; yani, geçici işçileri sayar iseniz, mevsimlik işçileri sayar iseniz 4 500 000'e çıkar.

Böyle bir tablonun içerisinde, baktığınızda, müthiş bir keyifle, Türkiye'nin ekonomik göstergelerinin iyi olduğu söyleniyor!.. Vatandaş aşağıda eziliyor, Adalet ve Kalkınma Partisi yukarıda bunun iyi olduğunu söylüyor! Bir çarpıklık var arkadaşlar.

Sanayiin gelişmesinin en önemli faktörlerinden birisi de organize sanayi bölgeleridir. Organize sanayi bölgelerinde öyle bir çarpık işletme yapılıyor ki, yani, fizibilitesi yapılmamış... Şu an 42 organize sanayi bölgesi var Ticaret Bakanlığının katkılarıyla yapılan, ama, 42 organize sanayi bölgesine baktığınızda, öncelik sırası diye bir şey yok.

Neyi yapmaya çalışıyoruz; yapmak istediğimiz şu: Organize sanayi bölgelerini bir gün evvel, bir an evvel hayata geçirmek, burada işletmelerin açılması, istihdam sahalarının açılması.

Şimdi bir örnek verelim; Turgutlu Organize Sanayii... Bütün yerler satılmış. İşletmeciler, işletmelerini kurmak için bekliyorlar. Niye; coğrafî durumundan kaynaklanan avantajından; İzmir'e 20 dakika, limana yarım saat, havaalanına 45 dakika, metropol şehrin dibinde, yol güzergâhında hiç sıkıntı olmayan bir alan.

İşletmeci kâr etmek amacıyla gelmiş ve buraya yatırım yapmaya çalışıyor; ama, ne yazık ki, altyapısı bitmemiş, elektriği gelmemiş. İsim vermek istemiyorum, milletvekili arkadaşlarım belki alınabilir, falanca yerdeki organize sanayi bölgesinin bir tek talibi bile yok, alıcısı bile yok; oraya 1 trilyon, 3 trilyon, 5 trilyon para gönderilmiş! Hatta, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, bugün, hemen oradaki organize sanayiin altyapısını ve enerji işlerini bitirmiş olsa dahi, oraya gidip, sanayicinin, bir sanayi tesisi kurması mümkün değil. Bu, böyle olmamalı. Turgutlu, Salihli, Akhisar burada bekler iken, potansiyeli var iken, herkes parasını yatırıp belirli bir yeri almış iken, siz, falanca yerde, hiç talebi olmayan OSB'yle Turgutlu ve Manisa'yı bir tutar iseniz, istihdamı önleyici olayı da kaldırırsınız. Bırakın, Sanayi Bakanlığımız buraya bir fizibilite raporu çıkarsın, bu fizibilite raporunun içerisinde, buradaki talep önplana gelsin; yani, bu arsanın üzerindeki, bu arazinin üzerindeki, diyelim ki Turgutlu Organize Sanayiindeki talep nasılmış, (x) yerdeki nasılmış? Eğer, bu kriterde, Turgutlu Organize Sanayiinin içerisinde bu yerler satılmış ise, sanayici elinde parasıyla burada işletmeyi kurmaya talip ise, Sayın Bakanım, lütfen, buraya öncelik tanıyın.

Değerli arkadaşlarım, Teşvik Yasası... Biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisiyle beraber, biz, geçmiş dönemde yapılan bu popülist politikaların biteceğini zannetmiştik. Yeni bir anlayışla, yeni bir çağdaşlıkla gelmişti; ama, ne yazık ki, bu popülist politikalar hâlâ devam ediyor. Yani, o birbirimizle kaynaşmayı sağlayacak olan, eşlerimizin birbiriyle münasebetini sağlayacak olan, geçmiş dönemdeki milletvekillerine ait lojmanlara yapılanlar -Teşvik Kanunuyla ilgili- burada da aynen devam ediyor. Bakınız, o lojmanlarla ilgili, biliyorsunuz, Sevgili Başbakanımız, Sayın Başbakanımız halka çıkıp konuştuğunda, oradan artı gelirleri alacaktık, işsizliğe, sanayileşmeye veya Türkiye'nin kalkınmasıyla ilgili yerlerde kullanacaktık. Hiçbir basın, milletvekili lojmanlarıyla ilgili bir laf söylemiyor.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sanayicisin, git al oradan.

HASAN ÖREN (Devamla) - Sayın Grup Başkanvekilim, AKP'nin Grup Başkanvekili, gerçekten, hiç kimse, sanayici gidip de -eğer gerçekten sanayici ise- yalıya, villaya parasını yatırmaz, işletmesinin yanına işletme kurar; ama, oradaki popülist politika yüzünden, bugün, orada yüzlerce ev atıl vaziyette duruyor; hatta, devlet, oranın bakımıyla ilgili cebinden para ödüyor.

Şimdi, teşvikte de aynı şey yapıldı. 1 500 doların altında olan yerlerde Teşvik Kanunu... Efendim, buraları belirli şekilde korumaya alacağız... Nereyi aldınız; Uşak'ı aldınız. Nereyi aldınız; Afyon'u aldınız. Şimdi, Marmara ve Egedeki sanayileşme zaten istenilenin üst düzeyinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ören, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

HASAN ÖREN (Devamla) - Siz, Uşak'ı ve Afyon'u, çevresinde bulunan sanayiyle nasıl rekabet ettireceksiniz? Yani, teşvik alanı içerisinde, ucuz enerji vereceksiniz, sigorta primlerini belirli ölçüde aşağıya çekeceksiniz ve en sonunda, diyeceksiniz ki, Manisa'yla, Isparta'yla, Denizli'yle rekabet edin! Olmaz. Buraya gelecek teknolojiyi de belirlemezseniz; yani, 1 500 doların altında belirlediğiniz illere gelecek teknolojiyi de belirlemezseniz, bilin ki, çevrede ne kadar döküntü, hantal sanayi var ise, buraya gelecektir.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisinin planlı, programlı bir çalışması olmadığını görüyoruz. Süre kısa; tarıma girmek istemiyorum; ama, tarımda, yüzde 38'lik bir kesim... Tahmin ediyorum ki, bir hafta önce burada lisanslı depoculukla ilgili yasa tasarısı üzerinde görüşlerimi bildirirken üzümcüyü biraz fazla konuştum herhalde; ama, konuşulması gerekli. Manisa'da 100 000 aile üzümle uğraşıyor. Sevgili Bakanımız biraz kızdı; bu kürsüye gelip, o kızgınlığıyla "üzümcü en parlak dönemini yaşıyor" dedi; tahmin ediyorum, Manisalı milletvekili arkadaşlarımızı da sıkıntıya soktu. Herhalde, bu konuda, sonradan birileri uyarmıştır kendisini. Geçen yıl 1 500 000 liraya üzüm satan üzüm üreticisi, eğer bu yıl 800 000 liraya üzüm satıyorsa, Sevgili Bakanımız da bu konuda "üzüm üreticimiz en parlak yılını yaşıyor" diyorsa -bir "Emret Bakanım" dizisi var televizyonda- tahmin ediyorum, Manisa bölgesine Sevgili Bakanım geldiğinde, Manisalı üzüm üreticileri kendisini bol bol alkışlayacaklar; ama, hangi konuda alkışlayacaklarını bilmiyorum.

280 000 000 Yeni Türk Liralık veya 280 trilyon liralık Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinin yeterli olmadığını söyleyerek sözlerimi tamamlıyorum; saygı ve sevgiler sunuyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ören.

Sayın milletvekilleri, altınca turda, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahısların söz istekleri var.

Lehinde, Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Ertürk; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika; iyi kullanmanızı da rica ediyorum.

AHMET ERTÜRK (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın 2005 malî yılı bütçesi üzerinde şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Avrupa Birliğine girme ve dünya ülkeleriyle entegrasyon yolunda önemli adımlar attığımız bugünlerde, dünyada meydana gelen yeniden yapılanma süreci içerisinde, ülkemizin, siyaset, ekonomi ve teknolojide yeniden yapılanma gayretlerine hız verdiğini, sevinerek, beraberce izlemekteyiz. Bu sürece katkıda bulunmanın ve böyle tarihî günleri yaşayan bir Parlamentonun üyesi olmanın onurunu da hep birlikte yaşıyoruz.

Dünya ekonomisinde meydana gelen yüzde 5'lik büyüme karşısında, ülkemiz ekonomisinin, 2004 yılı için, dünya ekonomileri içerisinde ilk sırayı alabilecek durumda olması, OECD ülkeleri içerisinde birinci sırada olması gerçekten sevinilecek bir olaydır.

Ekonomik gelişmenin ölçüsü, bildiğimiz üzere, sanayileşmedir. Sanayileşmenin ölçüsü de istihdamın yüksekliğidir. Avrupa Birliği ülkeleri ile ülkemiz arasındaki istihdam oranları karşılaştırıldığında, bu değerlendirmeyi yaptığımızda, milletimizin Sanayi ve Ticaret Bakanlığından beklentileri ortaya çıkmaktadır. Bakanlık, sanayileşmenin hızlandırılması için gerekli tüm tedbirleri almak durumundadır. Bakanlığımızın bu yönde gayretli çalışmalar içerisinde olduğunu da görüyoruz ve bu çalışmalarını destekliyoruz.

Teknolojik gelişmelere ayak uydurma, sanayileşme ve ileri teknolojilerden yararlanarak yeni üretim alanları bulma ve yeni ürünler oluşturma yarışı her geçen gün biraz daha hız kazanırken, bu yolla erişilen güç, ülkeler için, dünya piyasalarında acımasız bir rekabeti de beraberinde getirmektedir. Bu yarışta başarılı olmanın temel şartları, kaliteli, ileri teknolojiyle üretim yapma, ürün çeşitliliği, eğitimli ve nitelikli işgücü, markalaşmayı önplana çıkarma ve ucuza mal etme olarak belirginleşmektedir. Kısaca, bilgiye ve teknolojiye dayalı, kalitenin egemen olduğu bir sanayi anlayışı temel hedef olmaktadır. Ülkemiz kalkınmasında potansiyellerimizin en iyi şekilde değerlendirilmesi, kaynaklarımızın verimli ve akılcı kullanımı ve bununla beraber küçük ve orta ölçekli sanayiin tüm ülkeye yaygınlaştırılması, desteklenmesi ve geliştirilmesi çok önem arz etmektedir. Bunun için de, ileriye yönelik yeni yatırım hedeflerinin belirlenmesi ve uygulanması da, üzerinde gerçekten ehemmiyetle durulması gereken önemli bir konudur.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ülke sanayi ve ticaret politikalarının oluşturulması ve yürütülmesi, tüketicinin korunması, ticaret ve esnaf odaları ve borsaların kurulması, izlenmesi, kooperatifler, küçük sanayi siteleri, organize sanayi bölgeleri, endüstri ve teknoloji geliştirme bölgelerinin kuruluşları, KOBİ'lerin geliştirilmesi ve daha birçok alanda hizmet sunmakla görevli ve yetkili bir kurumumuzdur.

Görev ve yetki alanının içeriği ve genişliği açısından bakıldığında, Bakanlık, sanayicisiyle, ticaret erbabıyla, tüccarıyla, üreticisiyle, esnaf ve sanatkârıyla, kooperatif ortağıyla, sınaî nitelikli ürün üreticisiyle ve en önemlisi de, tüketicisiyle bütünleşmiş durumdadır. Bakanlığımız, yetmiş milyon insanımıza bire bir hizmet vermek durumundadır.

Dünyada ekonomik kalkınmanın, istihdam yaratmanın ve sosyal ilerlemenin önemli koşullarından biri olarak kabul edilen KOBİ'lere Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bağlı kuruluşu KOSGEB tarafından verilen destek ve hizmetlerin yeri de çok önemlidir. Ülkemizde tüm işletmelerin sayısının yüzde 99,8'ini, özel sektördeki toplam istihdamın yüzde 76,7'sini ve toplam yatırımların yüzde 38'ini oluşturan KOBİ'lere, daha önceden, finansman, teknoloji, bilgi, eğitim, pazarlama, tanıtım, danışmanlık ve laboratuvar konuları olmak üzere, sekiz ana başlıkta verilen desteklerin sayısı, KOSGEB'in yeniden yapılandırılması sonucu, 22 ana başlık altında olmak üzere, toplam 38 çeşide yükseltilmiştir.

Yine, daha önceden desteklere başvuru şeklinde istenilen 45 adet belge sayısı ortalama 5'e indirilerek bürokrasi azaltılmış ve bu destekler için, 2004 yılında, 135 trilyon liralık bir kaynak yaratılmıştır.

Keza, şirket kurmada da Bakanlığımız gayretli çalışmalar ortaya koymuş, müteşebbislerimiz 19 kurumdan izin almak zorundayken, izin sayısı 2 kuruma indirilerek yatırımcının önünün açılması sağlanmıştır.

Gelişme sürecinde olan ülkemiz, sanayileşmeyi kalkınmada ana hedef olarak benimsemiş ve kalkınma yolunun sanayileşmeden geçtiği doğrusu, herkes tarafından ortak görüş haline gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Avrupa Birliğine tam üyelik yolunda önemli gayretler sarf etmekteyiz. Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde, ülkemiz, kendini gösterebileceği en önemli alan olarak tarım ve tarımsal sanayii seçmelidir. Tarım, ülkemiz insanının büyük bir bölümünün hem geleneğidir hem de geleceğidir. Dolayısıyla, tarıma dayalı sanayiin geliştirilmesi ve ileri teknolojilerle üretim yaparak diğer ülkelerle rekabet şansını artırması, hatta onlardan daha kaliteli ürün üreterek pazarda rekabet edebilmesi, ülkemizin önemli önceliklerinden biri olmalıdır.

Tarıma dayalı sanayi, hammaddesinin önemli bir bölümünü tarım sektöründen alan ve tarımsal hammaddelere değişik hazırlama, işleme, muhafaza, ambalajlama ve diğer pazarlama hizmetleri uygulayarak ürünlerin nitelik ve niceliğini değiştiren imalat sanayiinin bir alt sektörüdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET ERTÜRK (Devamla) - İmalat sanayii içerisinde incelenen tarıma dayalı sanayi, tarım ürünlerini değerlendirmek suretiyle, istihdamın artırılmasına, katmadeğer yaratılmasına, millî gelirin yükseltilmesine ve ödemeler dengesinin sağlıklı olarak kurulmasına yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla, ülkemiz, sınaî nitelikli ürünlerin üretimine önem vermeli ve bu ürünlerin üretilmesi için gereken destekleme politikalarını ısrarcı bir şekilde uygulamalıdır. Pamuk, mısır, zeytin, ayçiçeği gibi ürünlerin üretilmesine fevkalâde ehemmiyet vermeliyiz. Yoksa, bu ürünlerdeki açığı kapatabilmek için, her yıl, önemli miktarda ürünü, yurt dışından ithal etmekte ve bunun karşılığında da, büyük rakamlarla ifade edilebilecek dövizi yurt dışına ödemek durumunda kalmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce belirttiğim gibi, tarım, hem geleneğimiz hem de geleceğimizdir. Dolayısıyla, Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde rekabet edebilme koşullarını hazırlamamız gerekmektedir. Bu da, üreten insanımıza gerekli desteği vermek ve üretilen ürüne ait en yüksek teknolojiye sahip sanayii kurmak ve geliştirmekle olacaktır.

Bunun lokomotifi de Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızdır. Bakanlığımız, yatırımcılarımız için gerekli altyapıyı kurma, onların ufuklarını aşma, geleceğe emin ve kararlı adımlarla yürüme, ayağa kalkan sanayimizi atağa kaldırma konusunda gerekli çalışmalarını kararlılıkla sürdürmektedir ve sürdürmeye de devam etmelidir.

Tüm renkleriyle, benzerlikleri ve farklılıklarıyla, kısaca, eşsiz zenginlikleriyle Türkiye, kendi içerisinde ve bölgesinde, bütün dünyada yeniliğin, kalkınmanın, barışın, huzur ve refahın öncüsü olmaya aday bir potansiyele sahiptir.

Bu düşüncelerle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın 2005 malî yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor; ülkemize hizmet yolunda Bakanlığımıza ve onların çok değerli çalışanlarına kolaylıklar temenni ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ertürk.

Sayın milletvekilleri, saat 14.00'te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 12.55


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.05

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları:  706, 707, 708, 709) (Devam)

A) MİLLΠ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1.- Millî Savunma Bakanlığı  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Millî Savunma Bakanlığı  2003 Malî Yılı Kesinhesabı

B) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam)

1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2005 Malî Yılı Bütçesi

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Hükümet adına söz isteği var.

Hükümet adına ilk söz, Sayın Millî Savunma Bakanımıza aittir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Efendim, süre olarak bir talebiniz var mı?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Paylaşacağız.

BAŞKAN - Buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Millî Savunma Bakanlığının 2005 yılı bütçesiyle ilgili açıklamalarıma geçmeden önce, sizleri şahsım, mesai arkadaşlarım ve Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.

21 inci Yüzyıla hızlı değişimlerle giren dünyamız, bilim ve teknolojinin ilerleyişiyle birlikte ekonomik, siyasî, iletişim ve savunma alanlarında sürekli yeniliklere sahne olmaktadır. Bu yenilikler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, içinde bulunduğumuz dönemin savunma ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapı içerisinde olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin imkân ve kabiliyetleri nitelik bakımından daha geliştirilmiş, daha az mevcutlu, yüksek teknolojiye sahip, ateşgücü üstün ve manevra kabiliyeti yüksek bir güce kavuşması ve gücünün devamlılığının sağlanması maksadıyla modern sistemler ve ekipmanlarla teçhizi ve ülkemizde savunma sanayiinin geliştirilmesi yönünde büyük çaba harcanmaktadır.

Ulu Önder Atatürk'ün 1 Kasım 1937 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış konuşmasında "harp sanayii tesislerimizin daha ziyade inkişaf ve tevsii için alınan tedbirlere devam edilmeli ve endüstrileşme mesaimizde de ordu ihtiyacı ayrıca gözönünde tutulmalıdır" sözleriyle savunma sanayiinin önemine değinmiştir. Bizler de bugün bu direktifin ışığı altında savunma sanayimize  gereken önemi vererek çalışmalarımızı devam ettirmekteyiz.

1991-2004 yılları arasında onüç yıllık dönemde toplam 2 700 000 000 Amerikan Doları olan tamamlanmış 13 projede ortalama yüzde 38 yerli katkı oranına erişilmiştir. Ayrıca, yurtdışı rekabet gücü yüksek bir millî savunma sanayiinin geliştirilmesi Bakanlığımızca teşvik edilmektedir. Uygulamaya aktarılan büyük ölçekli projeler, özel sektörün savunma sanayii alanında çok geniş sorumluluk almasını sağlamış ve bu kapsamda sektörel sanayileşmenin gerçekleşmesi konusunda gelişmeler başlamıştır.

Bu maksatla uygulamaya aktarılan hemen her projede belirli bir teknolojik altyapı hedeflenmiş ve buna uygun teknolojiler ülkemize kazandırılmıştır.

Kara platformunda paletli ve tekerlekli zırhlı araçların tasarım, geliştirme ve üretim kabiliyeti, sistem entegrasyonu, çelik zırh işleme, alüminyum dahil, muhtelif alaşım zırh ve kaynak işlem teknolojileri de ülkemize kazandırılmıştır.

Askerî elektronik alanda termal görüntüleme sistemleriyle ilgili tasarım, üretim ve geliştirme teknolojileri, elektrooptik sistem test laboratuvarları, elektronik harp yazılım, sistem tasarım, geliştirme ve test kabiliyeti, sistem entegrasyonu, yüksek frekanslı telsiz tasarımı, millî kripto ve frekans atlama algoritması teknolojileri elde edilebilmiştir.

Bu gelişmeler kapsamında, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun faaliyetlerini daha verimli bir şekilde gerçekleştirmesi maksadıyla onüç yıldır uygulanan bağlı ortaklık modeli, 1 Nisan 2003 tarihinden itibaren fabrika modeline ve işletme modeline dönüştürülmüştür.

Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun toplam brüt satış tutarının 2004 yılı sonu itibariyle 375 trilyon Türk Lirasını aşmasını beklemekteyiz. İhracatta yılsonu hedefi ise yaklaşık 6,2 trilyon Türk Lirasıdır. Öte yandan, Off-set uygulamalarından kurumun azami ölçüde yararlanabilmesi için daha etkin çalışmalar içerisine girilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin taleplerine yönelik alanlarda kuruma daha az maliyet yükleyen usullerle yatırım imkânı sağlama çalışmaları halen devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Bakanlığımızın 2005 yılı bütçe teklifiyle ilgili açıklamalarıma geçmeden önce 2004 yılı bütçesinin uygulamasına ilişkin özet bilgiyi kesinhesabın kabulü sırasında bilgi edinmeniz bakımından arz ediyorum.

Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgelerdeki gelişmeler, mevcut ekonomik ve sosyal politikalar, kalkınma planları, ekonomik istikrarı sağlama ve enflasyonla mücadele programı çerçevesinde hazırlanan Millî Savunma Bakanlığı 2004 yılı bütçesi 10 katrilyon 889 trilyon olarak kanunlaşmıştır. 5103 sayılı Kanunla yapılan yüzde 13 oranında, yani 877 trilyon liralık kesintiden sonra 2003 yılına göre yüzde 2 oranında azalarak Millî Savunma Bakanlığı 2004 kullanım bütçesi 10 katrilyon 11 trilyona inmiştir.

Millî Savunma Bakanlığının 2005 yılı bütçe teklifinin oluşturulması aşamalarında Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarından alınan bütçe tekliflerinin toplamı 14 305 000 000 Yeni Türk Lirasıdır. Yüksek Planlama Kurulunun kararı gereği belirtilen limitlere göre bütçe teklifi 10 931 000 000 Yeni Türk Lirası olarak temmuz ayı sonu itibariyle Maliye Bakanlığına gönderilmiştir. 16 Ekim 2004 tarihinde Maliye Bakanlığı tarafından yapılan revize ve özel ödeneklerin de dahil edilmesi sonucunda Millî Savunma Bakanlığı 2005 yılı bütçe teklifi 10 977 000 000 Yeni Türk Lirası olarak huzurunuza gelmiş bulunmaktadır. Bu rakamları biraz sonra sizlere broşür olarak da bir metin halinde dağıtacağız.

Huzurlarınıza getirilen bu rakam, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarından alınan bütçe teklifinden 3 328 000 000 Yeni Türk Lirası daha az bir miktara iblağ olmaktadır.

Millî Savunma Bakanlığının 2005 yılı bütçe teklifi 10 katrilyon 889 trilyon 500 milyar Türk Lirası olarak kanunlaşan 2004 yılı bütçesine göre, yüzde 1 oranında, 5103 sayılı Kanunla yapılan yüzde 13 oranındaki kesintili 2004 yılı bütçesine göre ise yüzde 9 oranında bir artış göstermektedir.

Bu bütçenin 3 849 257 000 Yeni Türk Lirası olan yüzde 35'lik miktarı personel giderlerine ayrılmıştır. 590 795 000 Yeni Türk Lirası, yani, yüzde 5'i ise sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderlerine, 6 189 475 000 Yeni Türk Lirası, yani, bütçenin yüzde 56'sı da mal ve hizmet alım giderlerine, 342 360 000 Yeni Türk Liralık yüzde 3'lük bölümü de cari transfer harcamalarına, 5 500 000 Yeni Türk Liralık bölümü ise -binde 1'ini teşkil etmektedir bütçemizin- sermaye giderlerine ayrılmıştır.

Mal ve hizmet alım giderlerine ayrılan 6 189 475 000 Yeni Türk Lirasının yüzde 45'i olan 2 785 264 000 Yeni Türk Liralık kısmı, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin barınma, beslenme, giyim gibi yasalarla belirlenmiş yasal istihkakları, akaryakıt, yakacak, taşıma, ulaşım gibi tüketim mal ve hizmet alımlarını gerçekleştirmek; yüzde 55'i olan 3 404 211 000 Yeni Türk Liralık kısmı ise, stratejik hedef planı, 2005 yılı programı modernizasyon ihtiyacını karşılamak üzere tertip edilmiştir.

Bütçe teklifimizde, 342 361 000 Yeni Türk Lirası olarak yer alan cari transfer harcamaları, NATO başta olmak üzere, üyesi bulunduğumuz uluslararası kuruluşlara yapılacak üyelik aidatlarının ödenmesi, Türk cumhuriyetleri ve diğer dost ülkelerden eğitim maksadıyla gelen personelin masraflarının karşılanması, Savunma Sanayii Destekleme Fonuna yapılacak transferler gibi hususları ihtiva etmektedir.

Sermaye giderleri olarak planlanan 5 500 000 Yeni Türk Lirası ise, ekonomik ömrünü doldurmuş ve bakım, onarım masrafları çok yüksek bazı hizmet araçlarının yenilenmesinde ve İzmir'de konuşlandırılan NATO Hava Unsur Komutanlığının -ki, bu yeni konuşlandırıldı- hizmet aracı ihtiyacının karşılanmasında kullanılacaktır.

2004 yılında 7 400 000 Yeni Türk Lirası olan sermaye giderleri ödeneğinin, 2005 yılında geçen yıla göre yüzde 25 oranında azalışla bütçelendirilmesinin nedeni, 1 adet ar-ge projesinin, 2005 yılında "sermaye giderleri" bölümünden çıkarılarak bütçenin "mal ve hizmetler" bölümüne ar-ge gideri olarak aktarılmasıdır.

Sayın Başkan, sayın üyeler; Türkiye'nin bölgede bir barış ve istikrar ülkesi konumunda olmasıyla, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu üçgeninde askerî manada bölgesel güç olduğunu hissettirmesinin ciddî ekonomik açılımların sağlanmasında da önemli katkıları olacağı değerlendirilmektedir. 2005 yılı bütçe teklifimiz, azamî tasarruf ve kaynakların etkin kullanımı ilkeleri temel alınarak hazırlanmıştır. Bütçemizde sözleşmeli ve devam eden projeler, yasal istihkaklar, sefer stoku tamamlama ihtiyacı, uluslararası görevler; işletme, bakım, idame ihtiyaçları ve dost ülkelerdeki birliklerimizin ihtiyaçları için planlanan ödeneklerden vazgeçilmesi, takdir edersiniz ki mümkün değildir. Bu sebeple, diğer ihtiyaçların bir bölümünü gelecek yıllara ertelemek suretiyle, idame ve modernizasyon ihtiyaçlarının kısmen karşılanması hedeflenmiştir.

Sayın Başkan, sayın üyeler; bütçemizin hazırlanmasında, Bütçe Komisyonundaki müzakeresinde ve buradaki katkılarından dolayı Bütçe Komisyonu Sayın Başkan ve üyelerine, bütçemizin Genel Kurulda müzakeresi sırasında konuşmalarıyla değerli katkılarda bulunan sayın milletvekillerimize ve hazır bulunarak bizi teşvik eden sizlere, huzurlarınızda, teşekkür ediyorum.

Sayın Şükrü Elekdağ'ın -kendisi yok; ama, hiç olmazsa, cevabı, belki zabıtlardan okur- PKK'ya karşı neden ISAF 7'yi bir müzakere aracı olarak, bir dengeleme aracı olarak kullanmıyoruz diye bir sorusu vardı. Konular tamamen ayrı şeyler. Sayın Elekdağ'ın, Irak'ta PKK'yla mücadele etmesi diye gündeme getirdiği Amerika, NATO'nun üyelerinden yalnız birisidir; ISAF ise, Afganistan'daki bir NATO hareketinde, Türkiye'nin, kendi anlaşmalarına bağlı olarak yapacağı bir görevdir. Binaenaleyh, NATO'yla ilişkilerin, Amerika Birleşik Devletleriyle olan ilişkilerle bir şekilde dengelenmesi mümkün görünmemektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; savunma alanındaki ihtiyaçlarımızı büyük fedakârlıklara katlanarak karşılayan ve askerine "Mehmetçik" ismini vererek askerliği kendisiyle özdeşleştiren büyük Türk Milletinin temsilcileri olan sizlerin huzuruna getirilen Bakanlık bütçemizin aynen kabulünü takdirlerinize arz eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Hükümet adına ikinci konuşma, Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Coşkun'a ait.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi, şahsım ve Bakanlığım adına saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığımın bütçesi hakkında katkıda bulunduğunuz için, komisyon üyelerimize ve konuşmada yer alan arkadaşlarıma ve hepinize şükranlarımı sunuyorum. Muhakkak ki, bu konuşmalar, bizim gelecekteki çalışmalarımıza ışık tutacaktır.

İzninizle, yanlış anlamayla veyahut da tetkik fırsatı bulunmadığı için dile getirilen bazı konuları aydınlatarak konuşmamı sürdürmek istiyorum. Ancak, öncelikle dünyadaki yeniden yapılanmanın etkilerini unutmamamız gerektiğine inanıyorum. Bu asır, dünyanın yeniden yapılandırılmaya çalışıldığı bir asır, adı da konulmuş "global market", yani, küreselleşme. Bu süreçte, her yerde ısrarla söylüyorum, gümrük duvarları hızla yıkılıyor ve ülkeler arasındaki ticarî, ekonomik sınırlar kalkıyor. Sadece Avrupa Birliğiyle girdiğimiz gümrük birliği çerçevesinde ve müzakere tarihinin verilmiş olması dolayısıyla gerçekleşecek tam üyelik dolayısıyla Avrupa Birliğiyle aramızdaki gümrük duvarlarının kalkması değil, Dünya Ticaret Örgütünün aldığı kararlar doğrultusunda da bu hızlı gelişme bütün ülkeleri düşündürmektedir. Ayakta kalmanın tek çaresi, rekabet gücü yüksek ülke olmaya bağlı. Bunun da temel yapısını ekonomi teşkil ediyor. Takdir edersiniz ki, ekonominin de itici gücü çağımızda sanayi.

Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı kurulduğunda şu tartışmaları yapardık biz, tarımla mı kalkınalım, sanayiyle mi kalkınalım? Ama şimdi, artık gayri safî millî hâsılayı meydana getiren hizmet sektörü, sanayi sektörü -ki, içinde madencilik ve enerji de var- ve tarım sektörü artık birbirinden ayrılacak durumda değil; çünkü sanayiin büyük bir bölümü de tarıma dayalı sanayi olarak ülkemizde gelişmekte.

İşte bütün bu gelişmeleri ve çılgın bir rekabetin başlayacağı çağın gereklerini düşünerek Sanayi ve Ticaret Bakanlığının programları yürütülmektedir.

Değerli arkadaşlarıma teşekkür ederim, çalışmalarımızı takdir etmişler, bu bütçenin bu programa yetmeyeceğini söylüyorlar; ama kaynaklar bu kadar, bu kaynakları israf etmeden kullanırsak 2003 - 2004 yılı gibi, inanıyorum ki -çalışma arkadaşlarımla beraber ve sizlerin de desteklerinizle- verimli, başarılı bir yılı daha yaşayacağız.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin makro ekonomik dengelerinin yeniden kurulduğu bu istikrar ortamında -çünkü, siyasî istikrarın ve kesimler arasında sosyal barışın sağlanamadığı dönemlerde, istikrarlı bir kalkınmanın da sağlanamadığını görüyoruz- muhalefetiyle iktidarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla hedefimiz, sürdürülebilir büyümenin elde edilmesi; grafikler de o yönde gelişiyor.

Bütçe görüşmelerinde arkadaşlarımız dile getirdi; ben makroekonomik konulara fazlaca girmeyeceğim; ancak, makroekonomik dengelerin kurulmasında, enflasyonun kontrol altına alınmasında sanayi fevkalade önemli bir sektör; çünkü, enflasyonun bir önemli unsuru da arz-talep dengesinin sağlanmasıdır. İşte, aldığımız tedbirlerle, imalat sanayiinde kapasite kullanım oranları  yüzde 50'lerin altına düştüğü halde... Ortalama olarak yüzde 50-60 arasında seyretmekteydi, yüzde 25'lere düşen, kapanan fabrikalar vardı ve talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonuna dönüşmüştü biz iktidar olduğumuzda. Ayrıca da, ekonomi baskı altına alındığı, daraltıldığı için, piyasadaki durgunluk dolayısıyla, ekonominin canlı olmasında, sürdürülebilir büyümede çok önemli bir kilit unsur olan kazanç doğmuyordu. Bu kez, kuruluşların kazançları elde edilmeyince, doğrudan kazançtan vergi almak mümkün olmadı, dolaylı vergilere yüklenildi. Şimdi biz, kısmen, enerji gibi konularda o dolaylı vergilerin sıkıntısını çekiyoruz. Takdir edersiniz ki, kazançlar harekete geldi, ekonomi canlanıyor, doğrudan kazanç arttıkça -vergileri de aşağı çekerek, nispetlerini ve adedini azaltarak- bu dolaylı vergileri de aşağı düşüreceğiz.

Dolayısıyla, sanayimiz, cumhuriyet tarihinin en yüksek kapasite kullanım oranlarında çalışıyor, yüzde 84'lerde. Zaten pratikte bunun üzerine çıkmak da her zaman mümkün değil. Böylesine bir yapılanma ve hareketle, sanayimiz, bugün, hakikaten ciddî boyutta rekabet şansını da devam ettirmektedir; zira, takdir edersiniz ki, 1980'li yıllarda 2 800 000 000 dolar olan ihracatın yüzde 85-90'ı tarım esaslı ürünlerdi. Şimdi ise, 63 000 000 000 dolar civarında gerçekleşecek olan ihracatımızın yüzde 90'ı sanayi ürünü. O bakımdan, sanayiin sıkıntıları yok mu; var; çünkü, aslolan, ticarî sınırlar kalktığına göre, rekabet ettiğimiz ülkelerdeki girdi maliyetleriyle sanayicimize girdi sağlamaktır. Bugün, aramal ve hammaddede büyük bir farlılık yok; ancak, enerji, sosyal güvenlik primleri ve vergi konularında sıkıntılar var. Onları da, kısmen teşvik bölgelerinde hallettik, gelecek günlerde, yıllarda yeni kaynaklar elde edildikçe, bunlar arasında da bir denge kurmuş olacağız.

Tabiî ki, bu rekabet çağında önemli bir unsur da teknoloji. Yıllardır ihmal edilmiş ar-ge çalışmalarını, Hükümetimiz zamanında harekete geçirdik. Bir taraftan, küçük ve orta boy işletmelere, "Tekmer" kısa ismiyle adlandırdığımız teknoloji merkezleri kurarken, diğer taraftan üniversitelerle teknoloji geliştirme bölgelerini oluşturduk. Şu anda 16 üniversitemizde sağlıklı bir biçimde çalışmalara devam ediliyor, 4 üniversitemiz de araştırma safhasında.

Nejat Gencan arkadaşımız "2004 yılı bütçesinden 2,6 trilyon lira ödenek olduğu halde kullanılmamış" dediler. Hayır, bu, proje bazında uygulandığı için biz -hani müteahhitlerle iş yaparken dikkat edilir ya- tabiri caizse, gıdım gıdım projelerini inceledik, onlar gerçekleştirdikçe ödemeleri yaptık ve 20 Aralık tarihi itibariyle kesin olarak hesaplar yapıldı ve bütçedeki 2 trilyon 610 milyar lira ödenek üniversitelere kullandırıldı.

Tabiî, bu yeterli mi; değil. Onun için, biliyorsunuz, Lizbon Şartında, Türkiye'nin de kabul ettiği bir husus var. Avrupa Birliği ülkelerinin, 2010 yılına kadar, gayri safî millî hâsılasının en az yüzde 3'ünü ar-geye ayırması gerekmektedir. Türkiye'nin geçen yılki değeri yüzde 0,64'tü. Dolayısıyla, Hükümetimiz, 2007 yılı sonuna kadar yüzde 2'leri hedef almıştır. Onun için de, bu bütçede, görüştüğünüz bütçede, 2005 yılına, TÜBİTAK koordinatörlüğünde, Bakanlığımız ve ilgili bakanlıkların da katılacağı bir komite tarafından değerlendirmek üzere, ilk defa 240 trilyon lira ödenek konulmuştur ve bu 240 trilyon liradan, büyük ölçüde teknoloji geliştirme bölgeleri ve KOSGEB'in ar-ge çalışmalarında KOBİ'lere pay aktarılacaktır. Dolayısıyla -tekrar geleceğim- KOSGEB'in, kamu bankalarının Kurumlar Vergisi matrahından intikal eden ve 87 trilyon lira, Pamukbankın Halk Bankasına devriyle kesilen ödenek, büyük ölçüde buradan karşılanmış olacaktır.

Ayrıca, eskiden, bütçeden KOSGEB'e aktarma yapılmazdı; 80 trilyon lira bir aktarma var, bu çalışmalar devam ediyor. Kaldı ki, önümüzdeki günlerde, gerekirse, özelleştirme şartına bağlı olduğuna göre o karar, -çünkü, kamu bankalarının özelleştirilmesiyle kamu bankası vasfı kalkacağı için bu ödenek de kesileceğinden- özelleştirilene kadar yeniden böyle bir kesintinin yapılması konusunda da hazırlıklıyız. Böylece, Nejat Beyin o sualine cevap vermiş oluyorum.

Değerli arkadaşlar, bir başka konu esnafımızdır. Esnaf, rejimimizin teminatıdır. Geldiğimiz günden itibaren esnafla olan ilişkilere fevkalade önem vermekteyiz. Sadece bilgilendirme bakımından -eskiyi tenkit için söylemiyorum- 2002 yılında, 153 trilyon lira kredi, 200 esnaf kefalet kooperatifi vasıtasıyla, yaklaşık 40 000 kişiye kullandırılmıştır 2002 yılında. Biz, geldiğimiz günden itibaren, 1 katrilyon 333 trilyon lirayı, 700 esnaf kefalet kooperatifi aracılığıyla 800 000 esnafa kullandırmış olduk. Yani, bu rakam, cumhuriyet tarihinin toplam rakamının üzerindedir.

Dolayısıyla, esnafa fevkalade önem veriyoruz; kapanan kepenklerin hızla açılmasını takip ediyoruz; kredi faizini yüzde 59'dan yüzde 25'e indirdik; 20 trilyon lira, kriz döneminden gelen, ödeyemedikleri borçları vardı, onu yeniden yapılandırdık; ayrıca, 5 milyar lira olan limiti 15 milyara çıkardık; şimdi, limiti 25 milyara, faizleri de-enflasyona bağlı olarak- yüzde 10'lu rakamlara indirme çalışmaları devam etmektedir. Dolayısıyla, esnafımıza, hep beraber sahip çıkmak durumundayız.

Yine, sanayiin önemli bir kesimi, sayısal olarak da yüzde 99'unu teşkil eden ve bütün dünyada bu yeniden yapılanma sürecinde gündemde olan -Türkçe'de KOBİ dediğimiz- küçük ve orta büyüklükteki işletmelere de fevkalade önem veriyoruz. Arkadaşların da belirttiği gibi, 45 işlemle yapılan desteklemeyi  5 işleme indirdik,  5 belgeyle  hallediyoruz.  Aylarca  süren işlemler,  10 dakikada, 20 dakikada bilgi işlem ortamında tamamlanıyor. Ayrıca, 8 teşvik vardı; 22 grupta 38 teşviğe çıkardık. Neden bu kadar çeşit derseniz; kayırmayı, ayırmayı, ahbap çavuş desteklemeyi önlemek için. Şimdi, analiz yapılan KOBİ kuruluşu bilgisayara yükleniyor. Bilgisayar, hangi hususlarda teşvik alacağını hemen bildiriyor. Dolayısıyla, kendisine ibraz ediliyor "bu konularda teşvik alabilirsiniz" diye ve durumu müsaitse alıyor.

Bir başka konu: Yıllardır hep konuşulur; risk kapitali, risk sermayesi şirketleri. Bu risk kelimesi, hakikaten ürkütücü olduğu için, biz bunu "girişimci sermaye şirketleri" olarak algıladık, KOBİ AŞ kurduk. Burada, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Halk Bankası, KOSGEB ve bazı odalar borsalar ortak. Dolayısıyla, kuruluş sermayesini 20 trilyon olarak başlattık. Onun bünyesi içinde girişim sermaye şirketlerini kurduk. Hayata atıldığı anda hiç sermayesi olmayan, kredi almak için teminat da veremeyecek durumda olan genç girişimcilere oradan destek kredileri sağlıyoruz teminatsız olarak, Halk Bankası kanalıyla ve birçok gencimiz iş sahibi oluyor.

Ayrıca, yine, gençlerin yetiştirilmesi, özelleştirmeden havuza atılan insanların kendi işini kurması için, "inkibatör" denilen kuluçka iş merkezleri kuruyoruz. Dün birini Maliye Bakanımız Tarsus'ta açtı. Burada, projesi olanları destekleyerek üretime yönlendiriyoruz ve üretim safhasına gelince de, atölyesini kurdurarak imalatçı durumuna getiriyoruz. Böylece, KOBİ'lere çok çeşitli yönlerde destek veriyoruz.

Ayrıca, hibe şeklinde desteklerimiz var. Kendilerini ihracata yönlendirmek için sıfır faizli kredi veriyoruz. Yaklaşık, biz geldiğimizde, 4 000 KOBİ taranmıştı. 100 000 KOBİ'yi hedef aldık, 40 000'ini taradık, bitirdik ve bunlardan 30 000'ine çeşitli destekler verdik, 3 000 KOBİ'yi de ihracatçı durumuna getirdik. O bakımdan, KOBİ'lere de KOSGEB Başkanlığımız kanalıyla fevkalade önem vermekteyiz. Tabiî ki, eksikler olabilir; bunlar zamanla düzeltilecektir.

Bir başka konu, âdeta, 2000 yılına gelene kadar, ekonominin sırtına kambur olan -enflasyon kadar tehlikeli bir olay- ama, vazgeçilmez önemli kuruluşlar olan tarım satış kooperatifleri ve 2,5 katrilyon lira borç. Neden; geçmiş iktidarlar bunları ayakta tutmak için hazineden desteği vermişler, paralar geri dönmemiş. O tarihte iktidar bir karar alıyor -Dünya Bankasıyla anlaşılıyor- ve bir yasayla eski borçların silinmesi... Fakat, şartlara bağlanmış. O şartları yerine getirenler... Çıkardıkları fazla elemanların kıdem tazminatları da bu fondan ödeniyor. Bu sene, 2004 yılında, kendini düzelten, rasyonel çalışmaya başlayan tarım satış kooperatiflerinin 700 küsur trilyon lira borçlarını sildik; dolayısıyla, diğerlerine de yol gösterdik. Önümüzdeki günlerde, onlar da, bakanlığımız tarafından ve ilgili bakanlıkların katılımıyla değerlendirilmektedir. Artık, birçok tarım satış kooperatifimiz, kendi ayakları üzerinde durmaktadır ve hatta, gelişerek, bu alıcı pazarında ihracata yönelmişlerdir. Bunlara örnek olarak Tarişi gösterebiliriz. Tariş zeytinyağı, bugün, uluslararası düzeyde, ambalajıyla, kalitesiyle, hakikaten, marka haline gelmektedir. Diğer birliklerimiz de bu yolda gayret sarf etmektedirler.

Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili Hasan Ören arkadaşımız üzüm üreticilerinin sorunlarını dile getirdi. Haklıdır; bölgesinin en önemli ürünlerinden birisi. Yalnız, Tariş Üzüm Birliğine, biz, bu sene, vermememiz gerektiği halde -çünkü, anlaşmalara göre, 2000 yılından sonra, artık birliklere doğrudan destekleri ve kredi imkânlarını kısma durumundayız- 54 trilyon lira, nakit olarak, alımlar için destek verdik, 39 trilyon lira borç ertelenerek, toplam 93 trilyon lira alım kredisi temin edilmiş oldu; yani, acil hale gelen, ödemesi gereken parayı da erteleyerek, böylece, onlara, 70 000 ton alım yapmalarına imkân sağladık. Tabiî, gönül daha fazlasını istiyor; ama, imkân yok. Anadolu tabiriyle, delik büyük, yama küçük geliyor. Kaynaklar bulundukça, bunlar daha sağlıklı durumlara gelecek.

Bir başka konu, organize sanayi bölgeleri.

Değerli arkadaşlar, çarpık yapılaşmayı önlemek için, organize sanayi bölgelerine fevkalade önem veriyoruz. Onun hemen yanı başında, küçük sanayi sitelerine önem veriyoruz ve bunların üstyapılarını büyük desteklerle tamamlamaya çalışıyoruz. Faizleri, gelişmekte olan bölgelerde yüzde 2'ye, normal bölgelerde yüzde 7'ye, gelişmiş bölgelerde yüzde 10'a düşürdük ve böylece, yıllardır sürüncemede kalan organize sanayi bölgelerini bitirmeye nakit ve vakit olarak iyice yaklaşmış olanlara öncelik tanımak şartıyla, 76 adet organize sanayi bölgesi altyapı inşaatı tamamlanmıştır; 84 313 işyerinden oluşan 372 adet küçük sanayi sitesinin de üstyapısı ve altyapı inşaatı tamamlanmıştır. Tam olarak üretime geçildiğinde toplam 1 500 000 vatandaşımıza istihdam sağlanmış olacaktır.

2004 yılı yatırım programında, 18 369 hektar büyüklüğünde 99 adet organize sanayi bölgesi ve 11 805 işyerinden müteşekkil 87 adet küçük sanayi sitesi projesi yer almaktadır ve hızla bitirilmesine devam edilmektedir.

Ayrıca, bu konulardaki çalışmalarımız, OECD ve Avrupa Birliği tarafından dikkatle incelendiğinden, dünyada birincisi İtalya'nın Bolonya şehrinde düzenlenen OECD Bakanlar Toplantısı, haziran ayı içinde, bildiğiniz gibi, ülkemizde yapılmış ve büyük bir başarı sağlanmıştır. OECD'nin yayımladığı Türkiye ekonomisi, Avrupa Birliği İlerleme Raporunda da etkisini göstermiş ve Türkiye hakkında, hakikaten, sitayişle bahsedilen bir önemli rapor dünyaya yayımlanmıştır. Dolayısıyla, İlerleme Raporunda, Sanayi Bakanlığının çalışmaları, tüketici ve rekabeti koruma çalışmaları, küçük ve orta işletmelerle ilgili çalışmalar, sanayi stratejisi ve KOBİ stratejileri, planımız, takdirle ele alınmış; ayrıca, serbest piyasada olmazsa olmaz kuruluşlar olan Patent Enstitümüzdeki gelişmeler ve Rekabet Kurumu, Standartlar Enstitüsü, akreditasyon kurumlarının yeniden yapılandırılması ve çalışmaları, bu İlerleme Raporunda takdir edilmiştir.

Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören kardeşimizin, organize sanayi bölgesiyle ilgili bir hususu daha vardı; kendisine yazılı da bilgi verebiliriz; ama, kısaca... Manisa-Akhisar Organize Sanayi Bölgesi, 132 hektar olarak devam etmektedir. Altyapı fizikî gerçekleşme yüzde 70'e ulaşmıştır. 7 trilyon 173 milyar lira ödenek tahsis edilmiş ve kullanılmıştır. Manisa-Turgutlu OSB de 162 hektar alandı; yüzde 60 gerçekleşme var. 2004 yılı ödeneği 348 milyardan sene içerisinde verilen eködeneklerle 1 trilyon 500 milyar liraya çıkarılmıştır, 2005 yılında tamamlanacaktır.

Değerli arkadaşlar, vakit daraldı; ama, Başkanımız izin verirse, şeker fabrikalarımız hakkında çok kısa bir bilgi vermek istiyorum.

Özelleştirme, Türkiye'nin önünde önemli bir sorun; ama, bugüne kadar, biz iktidar olana kadar, maalesef, özelleştirmeye yeterli önem verilmediği anlaşılıyor. Daha doğrusu, KİT'lerden sorumlu olan bakan arkadaşlar, zannediyorum, sorumluluktan kurtulmak için özelleştirme havuzuna atmışlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, mikrofonu açıyorum; buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - ...ama, özelleştirme havuzunda, bunlar, iyice verimsiz, çalışamaz, çöker duruma gelmiş. Şimdi, biz, yeni bir model uyguluyoruz; önce güzelleştirelim, sonra özelleştirelim. Şimdi burada takdir edilmese bile, ileri yıllarda ve inanıyorum ki, vaka metoduyla çalışan üniversitelerde bile şeker fabrikalarının kurtuluşu bir model olarak incelenecektir. Bugün, şeker fabrikaları zarardan kurtarılmıştır, Hazineye yük olmaktan kurtarılmıştır. Yeterince işe göre adam sistemi uygulanmış, 1 000'in üzerinde kişi herhangi bir çekişme, huzursuzluk ortamı olmadan ya emekliye sevk edilmiş ya işten ayrılmışlardır ve verimli bir şekilde çalışılmaktadır, iki senede 700 trilyon liranın üzerinde kâra geçmiştir ve aktif çalışma durumu elde edilen işletmeler Özelleştirmeye devredilerek, özelleştirme hareketi başlatılmıştır. Şu anda rahatsız edecek... Tabiî, kampanya döneminde bir yıllık şekeri imal ediyorsunuz. Geçen gün, bir arkadaş şeker stoku varmış diye sorduğu için söylüyorum. Arkadaşlar, kampanya bitiyor bu ayın sonuna doğru veya ocak ayında bitecek, bilemediniz şubatta bitecek. Dolayısıyla, bir yıl, biz, o şekeri satacağız. Tabiî, şu anda, üretilen, stoka giriyor. Dolayısıyla, yılsonu hesabı olarak yaparsak, elimizde (A) kotası, (B) kotası ve (C) kotası olarak, özellikle ihraç etmek mecburiyetinde kalacağımız ve fiyat farkını Hazineye yük olarak yükleyeceğimiz herhangi bir durum yoktur.

Ayrıca, tabiî ki, fabrikanın işleyeceği kotalar adil olarak dağıtılmaya çalışılıyor, mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker dikkate alınıyor; ama, neticede, pancar üreticilerine alternatif ekim, yol gösterdiğimizde -mısır, ayçiçeği, kanola, soya gibi; ki, bunlar da ithal ediliyordu, döviz kaybımız oluyordu, tarlalar boş, sular boşa akıyordu; dolayısıyla, şimdi onlar ekildiği için- kendiliğinden pancar dengeleri sağlandı. Bugün üretilen pancar, ancak Türkiye'nin şekerini karşılayacak seviyelerdedir. Dolayısıyla, ekstra kısıtlama getirilmemektedir. Bu dengeleri alternatif ürün sistemiyle karşılamaktayız.

Değerli arkadaşlar, vaktinizi daha fazla almak istemiyorum. Sualler olursa, yeniden cevaplandırırım.

Ben ve değerli bürokrat arkadaşlarım, bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşlarımızla beraber, bize verilen emaneti en iyi şekilde koruyarak, çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bütçeye yaptığınız katkılardan dolayı teşekkür ediyorum ve bütçemizin onayını takdirlerinize arz ediyorum.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, şu anda çoğunluktayız; bütçenizi her an reddedebiliriz.

BAŞKAN - Aleyhte söz isteği var.

İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı bütçe görüşmeleri çerçevesinde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi hakkında görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, elbette, sanayi, bir ülkenin kalkınmasında en temel faktördür. Sanayii olmayan ülkelerin içinde bulunduğu durum bellidir. Sanayi ve teknoloji üretmeyen ülkelerin yoksulluktan kurtulmaları da mümkün değildir. Öteden beri, kuzey-güney ülkeleri diye dünyadaki sanayileşmiş ve sanayileşmemiş ülkeleri ayırırken, onların yaşam biçimlerinin bile üretime ne kadar dayalı olduğunu görmekteyiz, yaşamaktayız. Artık, kuzey diye nitelenen ülkelerin birçoğunun bilgi toplumu yaratma çabasında olduğunu, bunun için de ellerindeki kirletici sanayileri bizim gibi ülkelere gönderdiğini ve bizim gibi ülkelerin de, âdeta teknoloji çöplüğü olduğunu söylemek çok abartılı olmasa gerek.

Elbette, insan ile doğa arasında denge kurmak, doğal kaynakları tüketmeden gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına imkân vermek, bugünün ve geleceğin yaşamını ve kalkınmasını programlamak, sürdürülebilir kalkınma diye tariflenir; ama, çevresel sorunların da gözardı edilmemesi gerekir.

Biraz önce, Sayın Bakanımızın ar-ge için söylemiş olduğu sözlerin ilerisi için umut olduğunu görmekten, gerçekten, sevinç duydum. Ar-ge Türkiye'de yeteri kadar önemsenmediğinden, hiçbir bakanlıkta, hatta hükümetlerimizde yeteri kadar pay ayrılmadığını, o nedenle de araştırmaların her zaman güdük kaldığını görmekteyiz.

Halk Bankasıyla ilgili söylenenlere katılmak mümkün değil. Halk Bankası, küçük ve orta ölçekli işletmeleri desteklemek yerine, başka işlerle uğraşıyor, başka işlerle meşgul oluyor. Bu da, küçük ve orta ölçekli işletmelere yeteri kadar kaynak ayrılmadığını beraberinde getiriyor.

Organize sanayi bölgelerine yeteri kadar talep yok. 99 organize sanayi bölgesi olduğu söyleniyor; ama, bunların birçoğunun atıl olduğu söylenebilir.

Bu arada, işsizliğin de arttığını söylemeden geçmemek lazım. İşsizlik sigortası adı altında bir yasa çıkarıldı; ama, işsizlik sigortasında toplanan 12-13 katrilyon liranın nerelere harcandığını doğrusu merak ediyoruz; ama, işsizlik sigortasında harcanmadığını da biliyoruz.

Bu söylediklerimin ötesinde, çevre sorunlarımız var. Ben, biraz çevre sorunları üzerinde durmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevrenin, günümüzün en önemli sorunlarından birisi olduğunu hepimiz biliyoruz, kanıksıyoruz. Çevrenin sorumsuz kullanılması nedeniyle hava, su, toprak alabildiğine kirleniyor, zaman içerisinde kirlilik çoğalarak artıyor, bitki ve hayvan türleri giderek yok oluyor, en azından azalıyor. Ozon tabakası delindi, doğal denge de bozuldu ve şimdi de çareler aranıyor. Küresel ısınma nedeniyle iklim değişiklikleri yaşamımızı tehdit ediyor. Çarpık kentleşmenin neden olduğu gürültü kirliliği insan sağlığını olumsuz etkiliyor. Rio'da, Kyoto'da ve buna benzer başka bazı ulus kentlerinde birtakım yasalar çıkarılmakta; ama, uygulanma alanı, pratikte, genel olarak gelişmiş ülkelerde olmakta, azgelişmiş ülkeler de çöplük olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevre kirliliği, özünde insan kirliliğidir. Toprak, hava, su, bitki, hayvan ve insanıyla doğa, sonsuz bir çeşitlilik içinde. Tüm bu zenginlik ve çeşitlilik hor bir şekilde kullanıldığından, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Hem doğa hem insan aynı temel çelişkiyle yüz yüze. Zenginlik içinde yokluk, güzellik içinde çirkinlik denilebilir buna. Her yıl ortalama 11 000 000 çocuk, sadece hava kirliliği nedeniyle ölmekte, 1 milyardan fazla insan da temiz sudan mahrum bulunmaktadır.

Bu, bir kader olmamalı. Bunu değiştirmek de bizim elimizde. O nedenle, çevre sorunlarıyla ilgilenmek de politik bir sorumluluk getiriyor. Bakın, çölleşmenin pençesindeki bir Türkiye'de yaşıyoruz. Su ve rüzgâr erozyonu çok fazla. Tarım alanları giderek erozyonun etkisiyle yok olmakta. Bu da, arazisini terk eden insanların büyük kentlere göç etmesine neden olmakta; o da, beraberinde çarpık kentleşmeyi oluşturmaktadır. İnsan kirliliği işte bu şekilde başgöstermektedir.

Denizlerimizde kirlilik artıyor.

Değerli arkadaşlar, İskenderun'da, Ulla isimli bir geminin, tehlikeli atık barındırdığından, Basel Sözleşmesi gereğince İspanya'ya geri gönderilmesi istendi; ancak, yapılan yazışmalar pek bir işe yaramadı. Sonuçta, tehlikeli atıklar gemiyle beraber denize gömüldü. Şimdi, bilim adamlarının dediğine göre, bu atıkların temizlenebilmesi için yetmiş seksen yıl geçmesi gerek. Karadeniz kıyısındaki varillerden ses yok; hepsi birer bomba.

İspanyollar, 2001-2002 yıllarında, Erika ve Prestige isimli petrol tankerlerinin yaratmış olduğu 300 kilometrelik bir kıyı şeridinin kirliliğini yaşadıktan sonra, konu Avrupa Birliğine ve Uluslararası Denizcilik Örgütüne yansımış; bunların hareketi sonucunda Avrupa Birliği de tek cidarlı tankerlerin tasfiyesine karar vermiştir. Beş yıla kadar, sayıları yaklaşık 2 000 olan bu tankerler sökülecektir. Bunların birçoğu da, Aliağa'daki gemi söküm tesislerinde sökülecektir. Gemi söküm alanında kızak sistemi olmadığından, asbest ve diğer kirleticiler yüzünden o yöre bir kez daha kirlenecektir. Zaten, yörede kirlilik yükü alabildiğine artmış; hava kirliliğine bir de deniz kirliliği eklendiğinde, tehlikeyi varın siz tahmin edin.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nehirlerimiz için de durum pek iç açıcı değildir. Kendi yöremizdeki Gediz Nehrinde oluşan ağır metaller, nehrin, artık, bırakın tarla sulamayı, girilebilir olmaktan çıktığını göstermektedir. Her ne kadar, bununla ilgili bir kurul kurulmuşsa da İzmir Çevre İl Örgütünde, ne yazık ki, onlar da işlevini gerektiği kadar yerine getirememektedir. Ayrıca, yine Menderes'le ilgili aynı şeyler söylenebilir. Menderes Nehrinin bulunduğu çevrede, bir türlü yapılmayan, yapılmasına gayret sarf edilmeyen Beydağ Barajı nedeniyle su kıtlığı başlamış, toprak da giderek çoraklaşmıştır. Tabiî, bu da, kuyuların fazlaca açılmasını. o arada enerjinin fazlaca tüketilmesini beraberinde getirmiştir.

Enerji deyince, tabiî, bu arada, akla nükleer enerji geliyor. İlginçtir, her hükümet, işbaşına geldiğinde, hemen kısa bir süre sonra, nükleer santral kurma hevesine kapılmaktadır. Dünyada terk edilmiş, tehlikeli olan bu santralların niçin ısrarla kurulmak istendiğini anlamak güç. Avrupa ve Amerika'da, bunlar birer birer kapatılıyor. Mesela, Almanya'da, kömür santralları ve nükleer santrallar hükümet kararlarıyla kapatılıyor, onun yerine rüzgâr santralları kuruluyor. Aynı Almanya, Kolombiya'daki alacaklarına karşılık kömür temin ederek, Türkiye'de kömür santralı kuruyor, sonra da "AB kriterlerine uyum" diyorlar. Bu, bir çifte standarttır. Bu, çocuğa "içki içme oğlum" deyip, onun yerine uyuşturucu madde vermeye benziyor. Bunlara, bir de, ülke olarak karşı durursan, küresel saldırıyla karşı karşıya kalırsın ve tahkim yasasını gündeme getirirler.

Ağdalı dille "nükleer reaktörler" gibi deyimler bularak ülkemizde bu tip santralları uygun görmek, rüzgârı, güneşi, jeotermali, hidroelektrik santralları ve buna benzer yenilenebilir teknolojileri gözardı etmek demektir. O nedenle, bunlara doğru yönelmek gerekir diye düşünüyorum. Jeotermal zenginlik bakımından dünyada beşinci olan ülkemiz, ne yazık ki, bundan yeteri kadar yararlanamıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer, ülkemiz atlasını önümüze koyup nasıl bir çevre istiyoruz diye düşünürsek, cevabını da çabuk buluruz. Rüzgârı bol, güneşi yılın her günü olan, dört mevsimi yaşayan ülkemizin hidroelektrik santrallarının yapılması için yeteri kadar çıkaracağımız sıcak suyla hem enerji hem de ısınma ihtiyacımız karşılanacak ve bu potansiyellerimiz harekete geçecektir.

Ben, aynı zamanda, Eurosolar üyesiyim. Bu nedenle, güneş enerjisinin de faydalı olduğuna inanmaktayım. Dolayısıyla, Allah'ın rüzgârını, Allah'ın güneşini parasız olarak kullanmak varken...

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ülkü, lütfen, tamamlayın.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

...doğalgazın ülkemizde ısrarla kullanılmasının nedenini de anlayamıyorum, anlamakta güçlük çekiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; müsaade ederseniz, Anayasanın 56 ncı maddesini hatırlatmak istiyorum. Der ki Anayasanın 56 ncı maddesi: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." Aynı zamanda, insan hakları alanında da önemli bir kriterdir bu; ama, bir başka kriter daha vardır; o da, yine insan hakları çerçevesinde düşünüldüğünde, yargılama hakkıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu dönem 110 milletvekili için 191 adet dosya vardır. Dosyası olanlardan birisi de benim. Üstelik de, bu dosyayla ilgili olarak yargılanan arkadaşlarımızın hepsi beraat etmiştir. Davanın içeriği de, benim kurmuş olduğum akaryakıt istasyonundan belediyenin araçlarına akaryakıt almaktır. Zaten, bu istasyonu ben o nedenle kurdum ve o nedenle de yargılanıyorum. Arkadaşlarım beraat etti, ben duruyorum.

Şimdi ben diyorum ki değerli milletvekilleri, yargılanma hakkımı kullanmak istiyorum, yargılanmak istiyorum, buna engel olmamalısınız, olmamalısınız. AKP'li milletvekilleri, özellikle sizlere sesleniyorum. Vallahi, siz kendiniz için ne yaparsanız yapın; ama, benim dokunulmazlığımı kaldırın ve bir daha bu konuyu gündeme getirmemizi sağlamayın lütfen. Siz rahat olun, sizin dokunulmazlıklarınız varsın dursun, yaftalarınız da dursun; ama, bırakın, biz yargılanmak istiyoruz. Ben bu hakkımı kullanmak istiyorum; tüm ülkeye de sizleri şikâyet ediyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ülkü.

Sayın milletvekilleri, altıncı turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Soru sorma süresi 10 dakika, cevap verme süresi de 10 dakika; ama, eğer cevap verme süresi 10 dakikadan önce biterse, sırada olan arkadaşlarımız haklarını kullanacaklar.

Yalnız, burada, söz isteyen arkadaşlarımız ekranda görünüyor. Sayın Ahmet Işık'tan sonra Sayın Daloğlu söz istemişti. Bu arada ekranda bir karışıklık oldu, iki kez Daloğlu'nun ismi silindi. Bu durum Başkanlık Divanımızca tespit edildi. Dolayısıyla, Sayın Işık'tan sonra Daloğlu'nun hakkı bakidir. Bazen, ne var ki, teknolojinin böyle sıkıntıları oluyor.

Şimdi, Başkanlık Divanındaki değerli arkadaşlarımızın tespit ettiği; ama, bugün, şu andaki ekranda olmayan sıra şu: Sayın Osman Kaptan, Sayın Mehmet Vedat Melik, Sayın Ahmet Işık, Sayın Mücahit Daloğlu, Sayın İrfan Yazıcıoğlu, Sayın Mustafa Gazalcı, Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu, Sayın Engin Altay. Tabiî, zamana göre bunu belirleyeceğiz.

Şimdi, ilk sırada söz isteği olan Sayın Kaptan'a söz veriyorum.

Buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, benim, önce, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanına bir sorum var. Sayın Bakan "esnaf, rejimimizin teminatıdır" dediniz; ancak, Sayın Bakan, Anayasamızın 173 üncü maddesi de "devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" derken, bırakın esnafı korumayı, biliyorsunuz, özellikle kamyoncu esnafımız, nakliyeci esnafımız bitirilmek üzeredir; esnaf tüccar yapılmak üzeredir. 4925 sayılı Karayolları Taşıma Kanunu ve ona bağlı yönetmelik 495 adet kamyoncular kooperatifini de yok etmektedir. Kooperatiflere sahip çıkmak, küçük esnafa sahip çıkmak, Sayın Bakan, sizin göreviniz değil mi? Niye, kamyoncu, nakliyeci esnafına ve niye, kamyoncu kooperatifçilerine sahip çıkmıyorsunuz?

Sayın Millî Savunma Bakanına sorularım var:

1- Sayın Bakan, basında yer alan Gölbaşı Özel kuvvetler komutanlık Binası ihalesiyle ilgili olarak, o dönemde bakanlık yapmış kişilerin de siyasî sorumluluğu yok mudur?

2- Ege'deki bazı ada, adacık ve kayacıklara Yunan Bayrağı dikildiği yönünde basında haberler çıkmaktadır. Bu adacık ve kayacıklar Bodrum'a çok yakındır, Kardak'a yakın yerlerdir. Bu haberler doğru mudur?

Bu konuda Genelkurmay Başkanlığımız, Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız ve Millî Savunma Bakanlığımız ne yapmıştır?

3- 3 Ekim 2005 tarihine kadar Kıbrıs sorununa çözüm bulunmazsa, AB ile Türkiye müzakerelere başlayamayacaktır. Bu durumda, eğer, Türkiye, Güney Kıbrıs'ı tanıma durumunda kalırsa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin durumu ne olacaktır?

Güney Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprakları üzerinde hak iddia ettiği gibi, buradaki askerlerimizin geri çekilmesini istemeyecek midir? Böyle bir gelişme halinde Türkiye'nin tutumu ne olacaktır? Her konuda "stratejik plan" diyen hükümet, Kıbrıs'ın, savunmamız için stratejik önemini, önceliğini saptamış mıdır, planlamış mıdır?

Son soru; dördüncü soru...

BAŞKAN- Sayın Kaptan, bütün arkadaşların hakkını alıyorsunuz.

OSMAN KAPTAN (Antalya)- Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Çok kısa...

OSMAN KAPTAN (Antalya)- Yerel seçimlerin hemen öncesinde, bedelli askerlik bekleyen yaklaşık 400 000'in üzerindeki gencimize Sayın Başbakan "askerlik şubelerine başvurun" dedi. Seçim sonu "bedelli askerlik yok" denildi. Bu başvuran gençlerimizden  bir kısmı da, asker kaçağı olarak askerliğe alındılar.

Şimdi, Sayın Bakan, Başbakan bu türlü kararları alırken, sizinle, Genelkurmayla görüşmüyor mu? Bu gençlere önce ümit verilmesini, sonra da hayal kırıklığına itilmesini nasıl açıklarsınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

İkinci soru, Sayın Vedat Melik Beyin.

Buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımıza iki soru yöneltmek istiyorum.

Birinci sorum: Güneydoğu Anadolu Projesiyle Şanlıurfa'da sanayi büyük bir gelişme göstermiştir. Birinci organize sanayi bölgesine yatırım yapmak isteyen müteşebbis müracaatlarında artma yaşanmasından dolayı, sanayi parsellerinin tamamı yatırımcılara tahsis edilmiştir. İlimizde yatırım yapmak isteyenlerin yoğun taleplerinin devam etmesi ve birinci organize sanayi bölgesinde yer kalmaması nedeniyle ikinci organize sanayi bölgesinde çalışmalara başlanılmıştır. İkinci organize sanayi bölgesiyle de ilgili her türlü teknik çalışma şu anda bitirilmiştir. 11 860 dönümlük araziye kurulacak olan Şanlıurfa ikinci organize sanayi bölgesinin yüzde 12,5'lik kısmına tekabül eden 1 482 dönümlük özel mülkiyetin satın alınması veya kamulaştırılması gerekmektedir.

5084 sayılı Yasayla sanayiciye bedelsiz arsa tahsisi öngörülmesi nedeniyle müteşebbisten istenmeyen kamulaştırma bedeli için 9 trilyon ödenek aktarılması gerekmektedir. Bu ödenek ne zaman aktarılacaktır?

İkinci sorum: 4572 sayılı Yasa çerçevesinde Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan bugüne kadar 16 adet tarım satış kooperatifi birliği yararlandırılmıştır. Bunların bazılarının borçları ertelenmiş, bazılarının da borçlarının bir kısmı affedilmiştir. Bu anlamda, 2001 yılında kurulmuş olan GAP Tarım Satış Kooperatifleri Birliği neden yararlandırılmamıştır veya neden Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonunun kapsamına alınmamıştır?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Melik.

Sayın Ahmet Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Vasıtanızla, iki bakanımıza da soru tevcih etmek istiyorum.

Birinci sorum, bedelli askerlikle ilgili; yine, aynı şekilde, AB'den alınan müzakere tarihiyle kamuoyunda bir beklenti var ya da konuya muhatap insanların, uzun ya da orta vadede ansızın böyle bir gündem oluşacağı noktasında beklentileri mevcuttur. Bu durum ise, konuya muhatap insanları belli sıkıntıya sokmakta. Bu süreç, Türk Silahlı Kuvvetlerimizi de etkileyebilir. Buna yönelik, Sayın Bakanlığın değerlendirmesini almak istiyorum.

Diğer sorum Sayın Coşkun'a. 5084 sayılı Teşvik Yasasında görülen birkısım aksaklıkların yeni bir düzenlemeyle giderilme çalışmaları olduğunu biliyoruz. Maalesef, Konya İlimiz, 56 dolarlık farktan dolayı yasadan yararlanamamıştır. Yeni düzenlemeyle ilgili olarak, kısmen de olsa, Sayın Bakanın bize açıklamada bulunması mümkün müdür?

Diğer bir sorum da şudur: Sanayi ve Ticaret Bakanlığının teknoloji geliştirme bölgeleri kapsamında kaç şehirde ve hangi şehirlerde teknoloji geliştirme bölgeleri kurulmuştur? Yeni teknoloji geliştirme bölgelerine yönelik talepler var mıdır? Varsa, bu taleplere karşı, Bakanlığın yaklaşımı nedir?

Son sorum şudur: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 4822 sayılı Yasayla değişiklik geçirerek, 14.6.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Akabinde, 17 adet temel konuda yönetmelik yayımlanarak uygulamaya konulmuştur. Gerek uygulamada karşılaşılan sorunlar gerekse AB mevzuatına yönelik gelişmeler dikkate alınarak, bu yönetmeliklerin bir kısmında da değişiklikler meydana getirilmiştir. Tüm bu düzenlemelerden sonra, tüketici şikâyetlerindeki istatistikî sonuçlar nelerdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Daloğlu, buyurun.

MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) -Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Millî Savunma Bakanıma bazı sorularım olacaktır.

Değerli Bakanım, Millî Savunma Bakanlığına ve Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı bazı taşınmazlarla ilgili olarak bilgilerinizi almak istiyoruz.

Örneğin, Erzurum'da, Atatürk'ün yaşıyla mütenasip olan Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi, Erzurum Lisesiyle aynı mimarîyi paylaşıyor. Bu Hastanemiz, eskiden şehir küçüktü, şehrin merkezindeydi, sonra, daha büyük, daha modern hastane yapıldı ve şehrin dışına taşındı. Burası, bu eğitim kurumuna; yine, karşısındaki eski Ordu Pazarı, Numune Hastanesine devredilemez mi? Yine, levazım birliği olarak kullanılan, Taş Han dediğimiz bir yer var. Yani, buralar, şehrin içerisinde atıl kalmış kurumlardır. Trafiği aksatan, ticarî hayatı da, turizm hayatını da olumsuz etkileyen bazı birimlerin, anlaşma yapılarak, ilgili kurumlara devrinin yapılması noktasında bir çalışmanız var mı? Bunu arz etmek istiyorum.

Bir de, burada, zatıâliniz, bize dağıtmış olduğunuz metinde "savunma alanında ihtiyaçlarımızı büyük fedakârlıklara katlanarak karşılayan ve askerine 'Mehmetçik' ismini vererek, askeri kendisiyle özdeşleştiren Büyük Türk Milletinin temsilcileri olarak" diye ifade buyuruyorsunuz.

Şimdi, bu temsilcilerin evlatları Mehmetçiklerimiz, aynı zamanda, orduevlerinde de hizmet veriyorlar. Acaba, bu orduevlerimiz, yine, Silahlı Kuvvetlerin belirleyeceği prensipler, kıstaslar ölçüsünde, halkın hizmetine açılamaz mı? Bu konuda bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Daloğlu.

Süre, maalesef, tamamlandı, yeni bir soru soracak kadar süremiz yok.

Cevaplara geçiyoruz.

İlkönce Sayın Millî Savunma Bakanımız cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Bakanım.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, Sayın Osman Kaptan'ın "Gölbaşı Özel Kuvvetler Komutanlığı tesisleri inşaatıyla ilgili tahkikatta siyasîlerin sorumluluğu yok mu" diye bir sorusu var.

Siyasîlerin sorumluluğu, elbet, Meclis tarafından tayin edilecek bir husustur, onun takdiri sizlere aittir.

Kıbrıs'la ilgili sorunuz, zannediyorum, Dışişleri Bakanının daha iyi cevap verebileceği bir konu.

Ege'deki meseleye yazılı cevap vereyim ki, bir yanlış yapmayalım.

Şimdi, Sayın Işık ile Sayın Kaptan'ın müşterek bir soruları var; o da, bedelli askerlik.

Seçimler öncesinde, yerel seçimler öncesinde bazı beyanların olduğu doğrudur. Ancak, bu beyanlar, Sayın Başbakan tarafından, zannediyorum, şunu aydınlatmak için yapılmıştır: Herkes, bedelli askerliğin olabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir kanunun geçmesi gerektiğini zannediyor. Kanun çıkarırsanız, tabiî, onun şartları ayrıdır. Ancak, bugün, 1111 sayılı Askerlik Kanununun 11 inci maddesi bedelli askerliği düzenlemiştir; yani, bedelli askerlik, mevzuatımızda vardır; Sayın Başbakanın ifadesi de budur. 11 inci maddenin gerçekleşebilmesi için en önemli şart, celbin ve bakaya olanların da müracaatının, Genelkurmay tarafından tespit edilen o dönem için celp edilecek sayının üzerinde olmasıdır. Şimdi, Sayın Başbakanın ifade ettiği budur. Genelkurmay Başkanlığımızın da her zaman ifade ettiği şu ki, bu kanunun uygulanmasına imkân verecek ölçüde bir celbe hiçbir zaman ulaşılmamıştır. Diğer gerekçeleri de ayrı. Ancak, bu maddenin uygulanabilmesi için, celbin ve bakayaların da müracaatının Genelkurmayın beklentisinin üzerine çıkması ilk şarttır; bu belirtilmiştir. Bugün, bu madde halen yürürlüktedir.

Diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Şimdi, diğer soruları Sayın Ticaret Bakanımız cevaplandıracak.

Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sanayi ve Ticaret efendim.

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan arkadaşımız, Karayolu Taşıma Kanunu ve Yönetmeliği değişikliği sonrasında kamyoncu esnafın sıkıntısını dile getirdiği konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda da çok sarih bir biçimde dile getirmişti; kendisine yazılı cevap verdik, tekrar, tatmin olmazsa, veririz.

Özet olarak söyleyecek olursak, Ulaştırma Bakanlığı, Avrupa Birliği standartlarına uygun olarak, yönetmelikte değişiklik yapmıştır. 12 nci madde uyarınca bu sıkıntı doğmaktadır.

Bakanlığımız bu konuyu hukukî yönden incelemiş, Ulaştırma Bakanlığına yaptığı müracaat neticesinde yönetmelik değiştirilmiştir; ancak, hâlâ, esnaf, tüccar olmaktan kurtulamadığı için, huzursuzluk devam ediyor. Bakanlık olarak, bu konuyu takip ediyoruz.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Melik, GAP Birlik, 4572 sayılı, 2000 yılında çıkarılan ve Dünya Bankasıyla mutabık kalınan programa girmeyen birliklerdendir. DFİF kredileri, yeniden yapılandırma kapsamındaki birliklere uygulanabilmektedir.

Şanlıurfa, hakikaten, talep bakımından, bedelsiz arsa tahsisi bakımından, Türkiye'de 1 inci sırada; büyük bir patlama gösterdi. Birinci organize sanayi bölgesi tamamen tahsisle bitti; ikinci organize sanayi bölgesi, revize yatırımdan, 2004 yılında programa alındı ve istihkak aktarıldı. İhtiyaç duyulan ödenek için de Devlet Planlama Teşkilatına yazıldı. 2005 yılında tamamlanması için gayret sarf edilecektir. Bir an önce bitmesini biz de arzu ediyoruz.

Sayın Ahmet Işık, teknoloji geliştirme bölgeleri -arz ettim; ama, herhalde dikkatinizden kaçtı- 16 üniversiteyle yapılmış durumda, 4 üniversitenin müracaatı da inceleniyor. Tabiî, bu, sadece üniversite kapsamında değil, üniversite-sanayi işbirliği kapsamında yapılmaktadır ve birçok teşvikler vardır; 10 yıla kadar vergi muafiyetleri vardır. Liste elimde -isterseniz, vakit almayalım- şehir şehir, bunu, size, yazılı olarak takdim ederim.

Bana iletilen sualler de bunlar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Coşkun sorulara cevap vermişlerdir; teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Daha süre var Sayın Başkan.

BAŞKAN - 4 dakikamız var.

Bu sebeple, önce Sayın Yazıcoğlu'na, sonra da Sayın Gazalcı'ya söz vereceğim.

Buyurun Sayın Yazıcıoğlu.

İRFAN RIZA YAZICIOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

İlk sorum, Sayın Millî Savunma Bakanımıza. Az önce, bedelli askerlikle ilgili arkadaşlarımız da sordular 25 yaşını doldurmuş, iş kurmuş, iş sahibi olmuş, evlenmiş gençlerimize bu imkân sağlanacak mı? Yine, aynı zamanda, Bedelli Askerlik Yasasında bir değişiklik yapılarak, bu süre iki veya üç yıla bölünebilir mi?

Diğer sorum, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımıza. Kalkınmada öncelikli illerde yatırımları teşvik etmek için 5084 sayılı bir yasa çıkardık. Bu yasanın, bazı illerimize uygun olmadığına dair görüşler geliyor. Olağanüstü hal yaşamış Diyarbakır gibi illerimizde, bu yasada gerekli değişiklikler yapılarak, bu teşviki hızlandırabilir miyiz ve bununla ilgili bir çalışma var mı?

Yine, 1997 yılında Diyarbakır'da temeli atılmış üçüncü oto sanayi sitesiyle ilgili Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımıza bir sorum olacak. 1997'de temeli atılmasına rağmen, halen sanayi sitemiz yüzde 40'lar seviyesinde. 2006 yılına kadar Vakıflar Genel Müdürlüğüyle, arazi tapusu olmadığı için bir sözleşme sağlandı. Şu anda bitimi için 9 trilyon lira gerekiyor. 2006 yılına kadar üçüncü oto sanayi sitemizin bitirilmesiyle ilgili gerekli ödenek sağlanacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz Sayın Yazıcıoğlu.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli)- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sanayi Bakanımıza sorularım:

1- Pamuk üreticisi perişandır. Geçen yılkinin yarı fiyatına pamuğunu satmaktadır. Pamuk için 500 000 liralık bir prim beklentisi içindedir. Bu primi ne zaman açıklayacaksınız, ne kadar açıklayacaksınız?

2- Esnaf, esnaf kefalet kooperatiflerinde yüzde 25-30 faizle para kullanmaktadır. Enflasyonun yüzde 10, hatta, altında olduğunu söylüyorsunuz. Nasıl, bu yüzde 30'luk faizle üretim yapacaktır?

3- Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi -TBMM'ye daha önce gelmişti- Afyon ve Uşak'a yapılan teşvikten, indirimden yararlanacak mıdır?

Millî Savunma Bakanına sorularım:

1- 17 Aralık 2004 AB görüşmelerinde Genelkurmaydan kimi yetkililerin Başbakanı arayarak "arkanızdayız" dediği, bunu yazan gazeteciye daha sonra yine Genelkurmaydan bir yetkilinin "böyle bir şey yok" dediği basında söylenmektedir. Bu ne derece doğrudur? Yani, Genelkurmay orada Başbakanla görüşmüş müdür görüşmemiş midir?

2- ABD'nin Irak saldırısı sırasında bizim ülkemizde Hükümetin Meclise getirmediği, Hükümet ile ABD arasında İncirlik dahil başka alanları kullanma anlaşması yapılmış mıdır? Şu anda bu anlaşma gereği Irak'a ABD için uçaklar kalkmakta mıdır ya da bu alanlar kullanılmakta mıdır ABD tarafından?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Gazalcı.

Süremiz dolmuş olmakla beraber 1 dakikamız var. Sayın bakanlarımıza biraz tolerans vereceğiz; cevap vermek isterlerse, buyursunlar.

Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız öncelikle; buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın İrfan Yazıcıoğlu arkadaşımızın sualini cevaplayayım.

Diyarbakır üçüncü oto sanayi sitesi, 2006 yılına kadar -ödenek durumuna göre belki biraz taşabilir- en geç de, 2006 yılı sonuna kadar bitirilecektir.

Esnaf kredileri hakkında bilgi verdim; faizler yüzde 59'dan yüzde 25'e indi, yüzde 30 idi, yüzde 25'e indi. Şimdi, enflasyon tekli rakamları bulduğuna göre, Halk Bankası ile Hazine, Maliye Bakanlığı ve Bakanlığımız arasında görüşmeler devam ediyor; 10'lu rakamlara indirmek için üzerinde çalışıyoruz.

Denizli Organize Sanayi Bölgesi teşvik alanına girecek mi diye soruldu. Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum; Ahmet Işık kardeşimiz de sordu. Çalışmaları yeniden yapılıyor. Sadece, geçenlerde, kişi başına düşen millî geliri 1 500 doların altında olan 36 ile verilen teşvikler konusunda bazı tenkitler ve uygulama zorlukları olduğu için, o uygulama zorluklarını giderirken, sadece kişi başına düşen dolar gelirine göre değil, Devlet Planlama Teşkilatının çok kapsamlı yaptığı 58 kriterden oluşan "sosyoekonomik gelişmişlik katsayısı" da esas alınarak çalışmalar revize edilmektedir.

Onun için, şimdiden açıklamam mümkün değil; yasa değişikliği olduğu için, önümüzdeki günlerde açıklanacaktır.

Pamuk üreticilerine ödenecek prim miktarı, kısa bir süre içerisinde Tarım Bakanlığımız koordinatörlüğü altında gerçekleştirilecektir. Tarım Bakanımız da biraz önce buradaydı. Tabiî, Hazine, Maliye... Malî bütçenin durumu dikkate alınarak, malî disiplini sarsmadan bunun ödenmesi için gayret sarf ediliyor. Biz de, Bakanlık olarak takip ediyoruz.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Bakan, bir de esnaf kefalet kooperatifleri var.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN - Sayın Millî Savunma Bakanımızın cevabı var mı efendim?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, Sayın Yazıcıoğlu'nun ve Sayın Gazalcı'nın ilave sordukları sorulara yazılı cevap vereceğiz efendim.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Soru-cevap faslı tamamlanmıştır.

Sayın Ekmekcioğlu, işaretinizi anlıyorum; ama, süreyi çok geçtik.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkanım, daha 1 dakika süre var.

BAŞKAN - Hayır, cihazdaki bir eksiklik sebebiyle 2 dakika geç işletebildik; o bakımdan, bu gecikmeyi de nazara aldım. İnşallah, başka bir zaman bunu değerlendiririz.

Altıncı turda gruplar ve şahıslar adına konuşmalar yapıldı, soru-cevap işlemi tamamlandı.

Şimdi, bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Millî Savunma Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

09-  MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1.- Millî Savunma Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

      Kod                                   Açıklama                                                          YTL

                                                                                                                                 

       01 Genel Kamu Hizmetleri        49 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       02          Savunma Hizmetleri    10 921 217 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri            6 850 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.- Millî Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Millî Savunma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

 

A - C E T V E L İ

                             Lira

                                                                                                        

- Genel Ödenek Toplamı           :           12 179 339 744 250 000

- Toplam Harcama           :           8 841 295 793 450 000

- İptal Edilen Ödenek           :           3 543 986 636 250 000

- Ödenek Dışı Harcama           :           208 497 023 050 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar

   Ger. Ertesi Yıla Devreden Ödenek         :           2 554 337 600 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad. ve Dış Proje

   Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden           :           3 337 672 398 900 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

19- SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI

1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi

 

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

      Kod                                   Açıklama                                                          YTL

                                                                                                                                

       01 Genel Kamu Hizmetleri            8 503 900

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       02          Savunma Hizmetleri          669 400

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 271 805 300

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       07 Sağlık Hizmetleri           12 400

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN- (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2003 Malî Yılı Kesinhesabı

A - C E T V E L İ

                               Lira

                                                                                                        

- Genel Ödenek Toplamı           :           146 668 370 000 000

- Toplam Harcama           :           125 179 599 100 000

- İptal Edilen Ödenek           :           17 720 472 400 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar

  Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek         :           3.768.298.500 000

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Millî Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2005 malî yılı bütçeleri ile 2003 malî yılı kesinhesapları kabul edilmiştir; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, yedinci tura geçmeden önce birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.28


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.45

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Şimdi, yedinci tur görüşmelere başlayacağız.

Yedinci turda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ulaştırma Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı bütçeleri yer almaktadır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayısı:  706, 707, 708, 709)   (Devam)

C) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI

1.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

a) TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

b) KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

D) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

1.- Ulaştırma Bakanlığı 2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

a) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI

1.- Denizcilik Müsteşarlığı  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, 13.12.2004 tarihli 31 inci Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.

Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen  sayın milletvekillerinin, görüşmelerin bitimine kadar sorularını sorabilmeleri için, şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra, ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır.

Tur üzerindeki görüşmeler bittikten sonra, soru sahipleri, ekrandaki sıraya göre, sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi, 10 dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de 10 dakikalık süre verilecektir. Cevap işlemi 10 dakikadan önce bitirildiği takdirde, geri kalan süre için, sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.

Yüce Heyetinize saygıyla sunulur.

Yedinci turda, grupları ve şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini arz ediyorum:

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin 20 dakika, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral 15 dakika, Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel 10 dakika konuşacaklardır. AK Parti Grubu adına; Elazığ Milletvekili Sayın Abdulbaki Türkoğlu 9 dakika, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Müfit Yetkin 9 dakika, Kastamonu Milletvekili Sayın Sinan Özkan 9 dakika, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Ilıcalı 9 dakika, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu 9 dakika süre kullanacaklardır.

Şahısları adına; lehinde; Mardin Milletvekili Sayın Selahattin Dağ 10 dakika ve Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Suçin;  aleyhinde;  Antalya Milletvekili Sayın  Hüseyin Ekmekcioğlu 10 dakika ve Şanlıurfa Milletvekili Sayın Turan Tüysüz söz talebinde bulunmuşlardır.

Yedinci turda ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin'e aittir.

Buyurun Sayın Ergin.

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 2005 yılı bütçesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri ve Yüce Türk Ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Tarım Bakanımızın, tarım sorunlarına iyi niyetlerle çare bulmaya çalıştığını, örneğin, hububat tohumu ve hayvan ıslahı konularında olumlu gelişmeler de gerçekleştirdiğini biliyorum; ancak, sizler gibi ben de biliyorum ki, Türk tarımının sorunları, Sayın Bakanın iyi niyet ve gayretiyle değil, temel tercihlerinin tarım lehine değiştirilmesiyle, uluslararası kuruluşların dayatmalarına ulusal bilinçle karşı çıkılmasıyla mümkün olacaktır.

Değerli milletvekilleri, tarım, ülkemiz için yaşamsal önemi olan bir sektördür; çünkü, ülkemizin üçte 1'i kırsal alanda yaşar, çalışan nüfusun üçte 1'i bu alanda çalışır ve tarım, gayri safî ulusal gelirimize yüzde 11,6 gibi çok önemli sayılması gereken bir katkıda bulunur; ama, hepsinden önemlisi, Türk çiftçisi, 70 000 000'luk nüfusumuzu namerde muhtaç etmeden besler; ama, ne acı ki, çiftçinin durumundan habersiz Sayın Başbakan, binbir kahra katlanarak, inanılmaz özveride bulunarak Türkiye'yi besleyen bu insanlar durumlarından yakınınca "bu millet hep sizi mi besleyecek" diye çıkışıyor. Türk çiftçisine minnettar olması gerekenlerin, zavallı konuma düşürdükleri çiftçiyi azarlamasını, hayret, şaşkınlık ve ibretle karşılıyorum. Çiftçiyi bu kadar aşağılamanın bir başka örneğine cumhuriyet tarihinde rastlamak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, kim ne derse desin, Türk tarımının temel sorunu, hak ettiği ölçüde destek alamayışıdır. Bakınız, Avrupa Birliği, çiftçisinin gayri safî ulusal gelire verdiği yüzde 2'lik katkı karşılığında gayri safî ulusal geliri, daha doğrusu Avrupa Birliği bütçesinin 43 milyar euroluk kısmıyla ve gayri safî millî gelirin yüzde 1,5'iyle onu destekliyor; yani, Avrupa Birliği çiftçisi, tarım üreticisi olarak gayri safî millî gelire ne veriyorsa karşılığını alıyor.

Bize bakalım; gayri safî millî gelire yüzde 11, 6 katkıda bulunan çiftçi, karşılığında binde 7 alıyor değerli arkadaşlarım. Şimdi, hem aldığı düşük, hem verdiği yüksek; böyle olunca görüyoruz ki, özellikle 2005 bütçesinde, cumhuriyet tarihinin tarıma en düşük desteğin ayrıldığı bütçesinde, Türk çiftçisi, Avrupalı çiftçinin yaklaşık onikide 1'i kadar destek alıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu bütçenin Türk çiftçisini desteklemediğinin bir başka örneği de toplam kamu yatırımlarında tarım kesiminin payının -zaten çok düşük olan payının- 2004 yılında 2005 yılına göre daha yüksek oluşu, bu payın yüzde 9,1'den 8,1'e inmesidir. Aynı şekilde, Türk tarımının en büyük sorunu olan topraklara su götürülmemesi sorunu, büyük bütçelerle çözülmek gerekirken, sulama yetersizliği çok önemli iken, bu bütçe, sulama yatırımlarına ayrılan payı da yüzde 6,9'dan yüzde 6,1'e indirmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de 1998 yılında, daha altı yıl önce, tarım, gayrî safî millî gelirin yüzde 6,9'u ile destekleniyordu; yani bugünkünün 10 katı destek vardı. Bugün 2 400 000 000 Amerikan Doları olan toplam tarım desteği 2 katından fazla olup, 5 200 000 000 Amerikan Doları idi; çünkü, o yıllarda, Türk çiftçisi, her türlü girdi desteğiyle, elverişli kredi desteğiyle destekleniyor, doğrudan gelir desteği gibi bir ucubeyi yaşamıyordu.

Türkiye'de tarımın desteklenmediği gün gibi aşikârken, birkısım köşeyazarı ve ekonomistler yıllarca tam aksi görüşü savunarak, yetersiz tarım desteklerinin daha da azaltılmasına neden oldular ve ne garip bir durumdur ki, Sayın Tarım Bakanımız, Avrupa Birliğinde çiftçi başına destek 304 dolar, hektar başına destek 730 dolar, buna karşılık Türk çiftçisi başına destek 113 dolar, hektar başına destek 151 dolar iken, hâlâ çiftçinin fazla desteklendiği gibi haksız görüşleri taşıyan ve savunan, çiftçi ve tarım düşmanı kimliğiyle öne çıkan bir köşeyazarını yanına alarak il il dolaşmıştır. Sayın Bakan, tarım desteklerine ilişkin iddialarının tamamen gerçekdışı olduğu kanıtlanan, tarımla uzak yakın ilgisi olmayan bir köşeyazarını yanında dolaştırmakla, bilmiyoruz Türk tarımı için ne gibi bir yarar ummuştur!

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği değerlendirme raporunu artık hepimiz biliyoruz. Orada ortaya çıkan gerçek, Türk tarımının bugünkü yapısıyla, kısa bir dönemde, hiçbir biçimde Avrupa Birliğine uyum sağlayamayacağı şeklindedir.

Bunun için ne yapmak gerekir; yapılan hesaplar şunu gösteriyor, kabul ediniz, etmeyiniz: Siz, yılda 10 milyar doları tarıma, tarımın çağdaş tarıma gelişi için harcamazsanız, Türk tarımını Avrupa Birliği tarımına hiçbir biçimde yaklaştıramazsınız. Oysa, 2005 yılı bütçemiz de göstermektedir ki, bu hükümet, kendisinden önceki 57 nci ve 58 inci hükümetler gibi, tarımı ve çiftçiyi gözden çıkarmıştır. Bu kürsüden Sayın Tarım Bakanımız "pamuklu üreteceğiz diye pamuk üretmemiz gerekmez" diyebilmiştir. Sayın Başbakan, kendi partisinden bir milletvekilinin, parti grup toplantısında, tarımda kullanılan elektriğin fiyatının indirilmesi talebine "devlet hayır kurumu değil, bedava mı verelim; Allah'tan korkun" diyebilmiştir. Aynı grup toplantısında Sayın Başbakan "pamuk üreticileri perişan" diyen bir başka milletvekilini "gündemi saptırma" diye susturabilmiştir. Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı, Konya'da, yaşanan kuraklık karşısında halkı yağmur duasına çağırarak, son derece bilimsel, çağdaş bir çare üretmiştir!

Değerli arkadaşlarım, kendinden önceki hükümetin uyguladığı politikaları eleştirerek iktidara gelen AKP, iktidarda bulunduğu iki yıllık sürede, bu politikalarda en ufak bir değişikliğe gitmemiştir. Çiftçiyi ezdiğini, perişan ettiğini iddia ettiği politikaları, acımasızca aynen uygulamıştır. Çiftçinin durumu düzelmek bir yana, iyice bozulmuştur. Çiftçi, 2002 yılını mumla arar hale gelmiştir. Siz, AKP İktidarı olarak işbaşına gelirken şikâyet konusu yaptığınız her şeyi unuttunuz. Tarımın yeterince desteklenmediğini söylediniz; onu unuttunuz. Girdi fiyatlarının çok yüksek olduğunu söylediniz; onu unuttunuz. Ürün fiyatlarının düşüklüğünü söylediniz; onu unuttunuz. Dahası, Acil Eylem Planında, "mazot gibi kalemlerdeki vergileri azaltarak, çiftçinin tahammül edilemez yükünü kaldıracağız" dediniz; onu da unuttunuz. Hem öyle unuttunuz ki, Sayın Başbakan, Erzurum'da çiftçileri azarlarken yaptığı gafı, İkinci Tarım Şûrasında yüzlerce çiftçinin önünde yine yaptı: "Mazota yüzde 40 destek veriyoruz, daha ne istiyorsunuz; bu millet hep sizi mi besleyecek" dedi. Şûrada bir çiftçinin yüksek sesle söylediği gibi, hani, nerede mazot desteği?!

Acil Eylem Planında "altı ay içinde çerçeve tarım kanunu, bir yıl içinde tarım ürünleri sigortası kanununu çıkaracağız" demiştiniz. İki yıla yakın zaman geçti, bu yasaları bugüne kadar niçin çıkarmadınız?! Tarım ürünleri sigortası kanununu çıkarsaydınız, çiftçi, bu yıl, afetlerden ötürü yaşadığı sıkıntıları yaşamayacaktı. Bu yasayı çıkarmamakla, afete uğrayan çiftçilerin yaşadıkları sıkıntının kaynağı oldunuz.

Değerli milletvekilleri, bu ülke pamuk üretmeye mecbur ve mahkûmdur; çünkü, pamuk üretecek çok önemli koşullara sahiptir, büyük bir şansı vardır. Bu şans değerlendirilmek zorundadır; ama, pamuk üreticisinin durumu içler acısıdır.

Bakınız, Ege Bölgesinde maliyet 1 288 000 lira; çiftçi, bugün, pamuğunu 800 000 liraya zor satıyor. İşte,bugün, Adana-Çukurova'daki, çiftçi, pamuğunu artık 500 000 liraya zor satıyor. İşte, güneydoğuda, pamuğunu 450 000 liradan satan seviniyor.

Değerli arkadaşlarım, hükümet, satılması gereken fiyatın yaklaşık 400 000-500 000 lira altında olan pamuğa "pamuk üreticisini destekleyeceğim" diye prim verirken, bunu 120 000 lira olarak düşünüyor. Açık ve net; pamuk üreticisine kilogramda 400 000 lira destek vermeyen bir hükümetin "ben üreticiyi destekliyorum" demesi için çok pişkin olması gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, 23 Aralıktayız; Çukurova'da, bugün, 2003 yılının pamuk primini alamayan çiftçi var. İşte, Yüreğir. Yüreğir çiftçisine soralım, henüz pamuk primini almış değil.

Değerli arkadaşlarım, pamukta durum böyle; peki, diğer ürünlerde nasıl; 300 000 liraya mal edilen mısırı 305 000 liraya alan Toprak Mahsulleri Ofisi, bir kısmını da taksitle verdiği için, çiftçi, 275 000 liradan satmak zorunda kaldı. Hububat üreticisini tuş ettiniz. Toprak Mahsulleri Ofisi, hemen, tamamen devre dışına çıktı. Şimdi, söylenecek ki "geçen yılın 3 katı alım yaptık." Siz, geçen yıl hiç alım yapmadınız ki bunun 3 katından söz edesiniz! Aldığınız hububat 2 000 000 ton, buğday değil ve bu, hiçbir şekilde çiftçinin derdinin devası olamaz. Siz almayınca, hatta kapadığınız işyerleri değil, açık bıraktığınız işyerleri de çiftçiyi bin bir gerekçeyle canından bezdirecek uygulamalarla karşı karşıya getirince, çiftçi, ürününü, ister istemez benzin istasyonlarında 100 000 lira, 50 000 lira daha düşük fiyatla vermek zorunda kaldı. Çiftçiyi tüccarın kucağına attınız değerli arkadaşlarım.

Ayçiçeği, Türkiye'nin üretimine en fazla mahkûm olduğu ürünlerden biri. 1980'li yılların üretim ortalaması 1 000 000  tonun üzerinde, 1985 - 1986 döneminde üretim 1 250 000 ton. Bugün, sizin politikanızla, üretim 800 000 tonu bulmuyor. Niye bulmuyor değerli arkadaşlarım? Geçen sene verdiğiniz fiyatın aşağı yukarı aynısını verdiniz bu sene; ama, siz, buğdaya o fiyatı verirken, ayçiçeğine o fiyatı verirken girdi fiyatları ne oldu?! Biraz sonra ona gireceğim; ama, ona girmeden önce şunu söylüyorum: Fındık üreticisi perişan oldu; kılınız bile kıpırdamadı.

EYÜP FATSA (Ordu) -Allah'tan kork!..

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, kimin korktuğunu veya korkmadığını söyleyeceğim.

Sizin hiçbir yöre milletvekili orada çalışma yapmazken, Cumhuriyet Halk Partisinin oluşturduğu 7 kişilik heyet, yedi gün, gece gündüz çalıştı; zararı, 750 trilyon lira olarak tespit etti. Sizin tespit ettiğiniz resmî zarar, 700 trilyon lira dolayında. Ne verdiniz; 40 küsur trilyon lira. Şimdi, ben mi Allah'tan korkacağım siz mi Allah'tan korkacaksınız?! (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından "yanlış, yanlış" sesleri)

Yanlış olduğunu burada söylersiniz.

Değerli arkadaşlarım, yerinden konuşmak kolay; ama, yerinden konuşulan boş laf, buraya gelindiği zaman söylenecek laf olmadığı için, ben, burada -benim gibi sizin de doğruları söylemeniz için- sizi bu kürsüye bekliyorum. (CHP sıralarından "çiftçiye sadaka verildi" sesleri)

Evet, bayram harçlığı verildi; bunu bilmeyen mi var. Gidin Trabzon'a, Ordu'ya, Giresun'a, sorun, bayram öncesi bir harçlık verildi; hatta, sanki, birilerine sus payı verildi.

Değerli arkadaşlarım, işte narenciyenin durumu. Bakın, bugün, Adana'nın Kozanında, Hatay'ın Erzininde, Dörtyolunda, Mersin - Erdemli'de, çiftçi büyük infial içinde, gösteri üzerine gösteri yapıyor, feryat ediyor; mandalinasını, limonunu kanallara döküyor; çünkü, alıcısı yok. Siz, çok büyük bir yanlışla, limonun, portakalın ihraç primlerini düşürdünüz; çiftçiyi o hale soktunuz. Şimdi, soruyorum; hangi akıl ve mantıkla bu yıl ihraç primini geçen yılın altına çektiniz ve sonuç sizi mutlu etti mi?

Arkadaşlar, Egede çekirdeksiz kuruüzümün durumunu sabahleyin arkadaşlarım da söyledi. Geçen sene 210 000'den satılan üzüm bu sene 150 000 liradan satılamıyor. Tekeli özelleştirdiniz, iftihar edin! Ama, Tekirdağ'a gidin bakalım; şaraplık üzümünü geçen sene 220 000 liraya satan üretici, bu sene, aynı fabrikanın kapısına gidince hangi sözle karşılaşıyor. Çiftçiye söylenen şu: "Sana vereceğim 150 000 lira." "Nasıl olur" denilince de "sen, Tekele git" deniliyor ve alay ediliyor çiftçiyle.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, gelelim girdilere. Bir yılda, ekimden ekime, 2003'ten 2004'e gübrede ortalama yüzde 47,4; traktörde yüzde 25,3; mazotta yüzde 33,5 artış oldu. Yine, yeri geldi soruyorum; yeşilmazota ne oldu, nerede mazot desteği?

Değerli arkadaşlarım, şimdi, sizin tarımda uyguladığınız bu politikalar Türk çiftçisini tarlasından, ahırından kaçırıyor. Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamı; 1991'de 4 100 000 olan tarımsal işletme sayısı 3 100 000'e düşmüş. Bunu soruyorum sayımla ilgili olan Bakana; diyor ki: "Tabiî, gider; tarım, artık, para getirmiyor." Siz diyorsunuz...

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) - Traktör sayısı?!.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Traktör sayısı...

Kim o arkadaşım?

Aferin! Şimdi, gelelim traktör sayısına.

Değerli arkadaşlarım, siz, 1998-1999 yıllarında bu ülkede içpiyasada 48 000-49 000 traktör satıldığını biliyor musunuz ki, on ayda 22 000 traktör satıldı diye övünüyorsunuz?! Yarısını satamadınız. Üstelik de son üç yıl, büyük krizden ötürü kapısına traktör çekemeyen çiftçi, bugün, ancak 22 000 traktör alıyor  -1998-1999'da rakam 48 000-49 000 sevgili arkadaşlarım- ve bu, sizin iftihar kaynağınız oluyor.

Değerli arkadaşlarım...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Eskileri çöpe mi attılar?

GÜROL ERGİN (Devamla) - Atılmaz, atılmaz kardeşim!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Onlar var, yeni de ilave edildi.

HALUK KOÇ (Samsun) - Siz traktör uzmanı da oldunuz Ünal Bey! Maşallah, her konuda bilginiz var!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Hayır, şimdi, ben, gereken cevabı veririm de, gerekmez diye vermeyeceğim.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Zaman kaybetmeyin Hocam; siz işinize bakın.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Yok, eklerler.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, şimdi, hep övünülen bir konu: "Biz, çiftçilerin ziraî kredi borçlarını şu şekilde taksitlendirdik; bunların borçlarının faizlerini TEFE'ye, TÜFE'ye endeksledik; onun için çiftçi rahat." Rahat mı?.. Ziraat Bankasının borcunun taksitini ödeyemeyen çiftçiden istediği aylık faiz yüzde 11,01; yıllık yüzde 132. Enflasyon yüzde 10 diye iftihar edeceksiniz; ama, çiftçiden faiz olarak yüzde 132 alacaksınız! Yanlış mı?.. Yanlış mı?..

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Bakan da bilmiyor; sorduk.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, elektrik borcu 500 küsur trilyon olan çiftçinin, elektrik borcu ve faizi sekiz ayda 600 küsur trilyon oldu. Çiftçi bunu nasıl ödeyecek?! Ve siz, 2003 yılında, geldiniz, çiftçinin ucuz fiyata aldığı elektriği aynen meskenlerdeki elektrik fiyatına çıkardınız.

Değerli arkadaşlarım, yapılır mıydı bu?..

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Bunlar yapar Hocam!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Hayvancılığı, bilmiyorum nasıl anlatayım; çünkü, arkadaşlar, hayvancılığın durumu anlatılmayacak kadar vahim. Hayvancılıkta geldiğimiz nokta, hükümetimizin hayvan kaçakçılığıyla ciddî olarak mücadele etmesini engelleyecek kadar vahim bir nokta.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜROL ERGİN (Devamla) - 2 dakikada bitireyim efendim.

BAŞKAN - Sayın Ergin, size 2 dakika daha süre veriyorum.

Buyurun. 

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, şu cümlenin de açıklanmasını Bakanımdan istiyorum. Sayın Başbakan Partinin bir yayınında diyor ki: "Hükümetimizin tarım kesimine yönelik destekleme çalışmaları için harcadığı tutarlar, daha önceki dönemlere göre yüzde 150'lik artış göstermiş bulunmaktadır." Sayın Başbakan, aynen yüzde 40 mazot desteğinde olduğu gibi, sanal bir destekten söz ediyor; değilse, burada açıklanmasını rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, söyleyecek sözlerim çok. GAP... Tamamen ihmal ettiniz GAP'ı. GAP bölgesine ayrılan yatırımlara bakıyoruz; 2002'de 849,5 trilyon, 2004'te 818 trilyona inmiş. GAP'ı, siz, böyle mi üretir hale getireceksiniz?!

Değerli arkadaşlarım, tarımda yangın var! Hiç kimse gözünü, kulağını kapamasın. Çiftçi yanıyor, ahır yanıyor, tarla yanıyor arkadaşlar! Bunun çaresini bu hükümet bulmak zorunda.

Değerli arkadaşlarım, son sözlerim şudur: Yaşanan bütün sıkıntı, bize olan dayatmanın, dış dayatmanın içeride hulusla dinlenilmiş olmasından kaynaklanıyor. Onun için, yabancılar daha önce bize siz sanayiyle uğraşmayın, tarımla uğraşın; biz, sanayi ürünlerini size daha ucuz üretip satarız diyorlardı, bugün ne diyorlar; bırakın tarımı biz yapalım; siz, sanayiin belli dallarında üretim yapın; ancak, orada da işçinizi çalıştırın, sermayeyi biz verelim.

Akılları başlarımıza toplama zamanı geçti bile arkadaşlar. Onun için, lütfen, bir şeyler yapıyor gibi görünmeye değil, bir şeyler yapmaya başlama zamanıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bayram Ali Meral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bütçesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

2005 yılı bütçesinin ülkemize huzur getirmesini dileyerek sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, acaba Köy Hizmetlerinin bütçesinden mi bahsetsem; yoksa, idam fermanı hazırlandı, yakın bir sürede kapatılacak, ondan mı bahsetsem?! Ama, şunu özellikle söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasını, geçmişte, IMF, diğer hükümetlerden de istedi. IMF, KİT'leri kapatın, kamuyu küçültün, tarımı öldürün, hayvancılığı öldürün, ekmeyin, biçmeyin, bizden hormonlu et alın, bizden ilaçlı buğday alın, yaşamınızı sürdürün dedi; maalesef, bunlar yapıldı. Halk bekledi, acaba AK Parti meydanlarda verdiği sözü tutar mı, yapar mı diye. Bir de gördüm ki, AK Parti, IMF'yle öyle arkadaşlık yapmış ki, Allah muhabbetinizi artırsın. (CHP sıralarından alkışlar) O insanlar gitmiş, yeni insanlar gelmiş.

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - O muhabbet sizden tevarüs etti.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılacaksa, kusur aranmadan, bahane aranmadan yapılması gerekeni yaparsınız, iktidarsınız. İktidarlar, geçmiş dönemde verdiği sözleri yerine getirmedi, halkı unuttu, köylüyü unuttu. Muhtarlar, size de geliyor; Köy Hizmetleriyle ilgili ne konuşuyor, tarımla ilgili ne konuşuyor, hayvancılıkla ilgili ne dert yanıyor; sanki siz duymuyor musunuz; duyuyorsunuz; ama, ne yapayım... Bir şey yapamıyorsunuz. Umudu başka yerlere bağlamışsınız.

Köy Hizmetlerinin kapatılmasındaki gerekçe nedir acaba değerli arkadaşlarım? Bu gerekçelere karşı Türkiye Yol-İş Sendikası, gazetelere ilan verdi, günlerce -manşetlerde- ilan verdi. Bir Allah'ın kulu çıkıp da, bunlar doğru değildir, bizim iddialarımız doğrudur diyemedi. Nedir acaba Köy Hizmetlerinin kapatılmasının sebebi; efendim, personel sayısı fazla, verimsiz, bütçenin büyük bir bölümü çalışanların ücretlerine gidiyor; onun için, Köy Hizmetleri kapatılmalıdır. Bu acaba doğru mudur; müsaade ederseniz,  Sayın Genel Müdür de burada... Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşmasında Köy Hizmetlerinin başarıyla yaptığı hizmetleri dile getirdi; ama, her nedense, bir türlü sorunu çözemedik.

Birkaç tane örnek vermek istiyorum değerli arkadaşlarım: Köy Hizmetleri, 76 037 yerleşim birimine hizmet götürmektedir. Yol ağı 291 585 kilometredir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2003 yılında 28 827 kilometrelik köy yolu yapmıştır; bu yolların, yüzde 33'ü asfalttır ve Sayın Bakan da  bunu teyit etmiştir, sendika da bunu böyle söylüyor. 171 165 kilometrelik köy yolunda bakım yapılmıştır. 1 431 metre uzunluğunda 60 adet köprü yapılmıştır. 508 metre uzunluğunda 36 adet köprünün tamiri, bakımı yapılmıştır. 108 438 metre uzunluğunda 104 166 adet büz imal edilmiştir. 4 376 metre uzunluğunda, 5 586 adet menfez yapılmıştır. 1 552 üniteye içmesuyu götürülmüş, 391 ünite için içmesuyu tamiri, bakımı yapılmıştır. 723 adet yeni sondaj yapılmıştır. 120 adet kuyu temizlemesi yapılmıştır. 924 aile için mesken yapılmıştır. 867 adet sosyal tesis, lojman ve kanalizasyonu yapılmıştır. 48 236 hektar tarım alanı için sulama göleti yapılmıştır, toprak muhafazası yapılmıştır, drenaj yapılmıştır ve toprak ıslahı yapılmıştır. 132 adet hayvan içmesuyu göleti yapılmıştır. 780 000 kilometrelik yolda kar programı yapılmıştır. İşte, Köy Hizmetleri verimsiz diyenler, elbette ki, kaloriferin dibinde uyuyarak bunları yazarsa kar programından haberi olmaz. Modeli geçmiş arabalarda, kliması olmayan arabalarda Köy Hizmetleri işçisi sabahlara kadar köy yollarını açacak, ondan sonra da buna verimsiz denilecek; insaf!

65 301 noktada şantiye kurmuş, bu şantiyelerden Türk köylüsüne hizmet götürmüş. Duble yolla övünüyorsunuz, o yolda, Köy Hizmetlerinin 680 aracı ve ayrıca bu araçlarda Köy Hizmetlerinin işçisi çalışmış.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu saydıklarım, bir yıl içerisinde yapılanların yüzde 50'si, yüzde 60'ı. Bir yılın içerisinde bu kadar iş yapan bir kurulaşa verimsiz demek insafla bağdaşmaz.

Gelelim ikinci konuya. Efendim, bütçenin büyük bir bölümü nereye gidiyor; işçi ücretlerine, memur ücretlerine gidiyor; ikinci iddia bu.

Değerli arkadaşlarım, kusura bakmayın Meclisin de bir bütçesi var. Biz milletvekiliyiz, bir de çalışanlar var. Buradaki hizmetler için bu bütçe ayrılmış. Şimdi, biz, acaba Meclisin bütçesi bilmem nereye gitti, falana gitti diyebiliyor muyuz. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütçesi de, Köy Hizmetlerinin işinin yapılması için oradaki çalışanlara ayrılmış, yedek parçaya ayrılmış, akaryakıta ayrılmış, eğer özel sektör iş yapıyorsa onlara ayrılmış.

Değerli arkadaşlarım, bir şeyi gözden kaçırıyorsunuz. Acaba, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırsanız -kaldıracaksınız, niyetiniz o- özel sektör buralarda iş yaptığı zaman, bu işleri yaptığı zaman, bunlara para ödemeyecek misiniz; bedava mı yapacak?!

Yine önemli bir konu, gözden kaçırdığınız önemli bir konu da şu: Muhterem arkadaşlarım, Köy Hizmetlerinde çalışan işçinin aldığı ücretin yüzde 40'ının üzerindeki kısmı, devlete vergi olarak, sigorta primi olarak geri dönüyor. Ben sizin yerinizde olsam ne yaparım biliyor musunuz; iki kurumu, işi bu kadar bilmeyen iki kurumu özelleştiririm, bunlarla niye uğraşıyorsunuz; birincisi, Maliye Bakanlığını özelleştiririm; ikincisi, Devlet Planlama Teşkilatını özelleştiririm. Özelleştirecekseniz, asıl özelleştirilmesi gereken müesseseler bunlar. Daha bunu bilmiyorsa bir Maliyeci, buna göre, böyle karar alıyorsa, ne bekleyeceksiniz; işte, ondan sonra, açık verdik, falan verdik!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Sendikaları da özelleştirmek lazım!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Zaten özelleştiriyorsunuz merak etmeyin; ama, bir gün, birisi de sizi özelleştirir; sırayla bunlar. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Zaten özel onlar!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, işçi sayısı fazla... Siz de şimdi tane tane alıyorsunuz, mani olan var mı; o zaman da siyasîler alıyordu. Bunda işçinin kusuru ne, sendikanın kusuru ne; siz de şimdi alıyorsunuz. Hem de birbirinizi kontrol ediyorsunuz, şunun adamı alındı, benim adamım alınmadı diye; birbirinizi kontrol ediyorsunuz bir de. Neymiş; işçi sayısı; 1985-1996 arasında, doğrudur, Köy Hizmetlerinde çalışan işçi sayısı 70 000'lerin üzerine çıkmıştır. Bugün ne olmuştur biliyor musunuz; 42 000'e düşmüştür değerli arkadaşlarım. Memur sayısı, o zaman 14 000'di, şimdi 6 000'in altına düşmüştür.

Muhterem arkadaşlarım, Köy Hizmetlerinin 81 ilde teşkilatı var, 17 bölge müdürlüğü var, 5 araştırma enstitüsü var; toplam 112 eder. Eğer personel sayısını bu rakama bölerseniz, sayı 300 kişiye düşer. Köy Hizmetlerinde işçi sayısı fazla değil az, değerli arkadaşlarım; burada ihtiyaç var, eğer köye hizmet götürmek istiyorsanız. Ben köylüye ne diyeyim; köylüye bir şey demiyorum. Size oy verenlere hizmet verseniz de... Tarımla uğraşana da, hayvancılıkla uğraşana da, memura da, emekliye de, size oy verenlere ne yapsanız haktır; ama, bu arada bizimkiler de yanıyor, sorun o. Zaten, bazı valiler "efendim, bu müesseseler benim emrime verilirse, ben ne yapacağım; dozeri satarım, greyderi satarım" diyor.

Muhterem arkadaşlarım, burada bir konu daha var; bazen Köy Hizmetlerini eleştiriyorsunuz, gerekçeye de onu yazmışsınız. Bakınız, yıllardır, Köy Hizmetleri Genel Müdürleriyle oturdum, iş çözdüm; onların hiçbirisi burada yok, yeni bir arkadaşım var. Hiçbir Köy Hizmetleri Genel Müdürünün suiistimalden dolayı yargının karşısına çıktığını görmedim. Ben, o arkadaşlarımla da gurur duyuyorum; ama, müessesenin içerisinde yok mudur; vardır, varsa belasını bulmuştur.

Bakınız, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 1998 yılında bir greyderi kaça almış; 69 458 dolara. Aynı greyderi, bir özel idare -valinin adını vermiyorum- 123 393 dolara, 2 katına almış. Şimdi, Köy Hizmetleri yanlış iş yapıyor diyenlere soruyorum: Köy Hizmetleri yanlış iş yapıyorsa, doğru yaptığının adı nedir, adını koyabilir misiniz?! Bu nedir; 2 katı!.. Bunları çoğaltabilirim.

Değerli arkadaşlarım, burada ne olacak biliyor musunuz; Köy Hizmetlerini ortadan kaldırmakla, büyük bir kargaşayla karşı karşıya kalacaksınız. Valiler, istekler karşısında, siyasî baskılar karşısında iş yapamaz duruma gelecektir. İl meclisi üyeleri, belediye meclisi üyeleri, hatta muhtarlar, hepsi birer amir olacaktır. Başınıza öyle bir dert alacaksınız ki, bunu unutmayın. İllerarası tayin, nakil, araç takviyesi yapılmayacaktır; yani, tayinimi şuradan şuraya yapın diye gelecekler, ama yapılmayacak. İllerarası ücret farklılığı doğacaktır, her vali kendine göre bir ücret takdir edecektir. Taşeronlaşma yaygınlaşacaktır; il genel meclisi üyelerinin, belediye meclisi üyelerinin -hepsini kastetmiyorum- umarım ki birçoğu taşeron olmaz. Çalışanların sendikal hakları ellerinden alınacaktır, çalışma düzeni bozulacaktır. Birçok memur, müdür, unvanları ellerinden alındığı için, iş verseniz dahi verimli olmayacaktır, iş düzeni böylece bozulacaktır. İşçiler, geçici, mevsimlik, kısmî gündelik, çağrı üzerine çalışma gibi düzensiz ve verimsiz bir çalışmanın içine itilecektir. Kayıtdışı teşvik edilecek, çalışanların sosyal hakları ellerinden alınacaktır. İsraf, adam kayırma, nüfuzlu kişilere çıkar sağlama daha da yaygınlaşacaktır. Böylece, verimliliğin yerini, verimsizlik alacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bir arkadaşımızın "bu müesseseler çekiliyor, köylüye hizmeti kim götürecek" şeklindeki sorusu üzerine; yetkililer "kırsal kalkınma genel müdürlüğü kurulacak" dedi; bunu, Devlet Planlamanın temsilcisi de teyit etti.

Değerli arkadaşlarım, bir genel müdürlük kolay kurulmuyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda sordum, Sayın Bakan olaya pek istekli bakmadığını ima etti yazılı olarak verdiği cevapta. Şimdi, kırsal kalkınma genel müdürlüğü kurulacaksa... Kurulu bir genel müdürlük var, adını beğenmiyorsanız, değiştirirsiniz, kırsal kalkınma genel müdürlüğü koyarsınız, buna göre düzenlersiniz, bu sistem bozulmaz, bu düzen bozulmaz. Ben, bu talebimi yineliyorum değerli arkadaşlarım.

Eğer, IMF'nın isteklerine uyulup da bu genel müdürlük kapatılırsa, geçmişteki sıkıntıları aynen yaşarız. IMF'nin dediklerini yaptık da ne oldu; işsizlik arttı, yoksulluk arttı, tarım çöktü, hayvancılık çöktü, sıkıntılar had safhada oldu; ne kazandık allahaşkına, soruyorum?! Bunca özelleştirme oldu, devletin gelirinin ne olduğunu biliyor musunuz; belki de cepten gidiyor. İşte, özelleştirme bu! Binlerce insan ekmeğinden oldu, binlerce müessese birilerine hibe edildi ve borçları da ertelendi; bu mu özelleştirme?! Şimdi ne olacak?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral, buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, toparlamak istiyorum veya bitirmek istiyorum; adına ne derseniz deyin. (AK Parti sıralarından "süreniz bitti" sesi)

Değerli hemşerim, burayı Sayın Başkan idare ediyor; müsaade ederseniz...

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi işsizliktir. Görünen o ki, bu bütçe işsizliğe bir çözüm getirmiyor; yatırımlara ayrılan pay 10 katrilyon, faizlere ayrılan pay bunun 6 katı. Şimdi ne yapmak lazım; bu halkın sorunlarına çözüm bulmak lazım.

Bir anımı size anlatmak istiyorum, Sayın AK Partililer, vebalde kalmayın: Bir zamanlar gümrük birliğine girdik diye bu çatı altında tavanlara çiğ köfte atıldı; o saf, temiz Anadolu insanı benim odamı iş bulma kurumu yaptı: "Başkan, senden bir ricamız var." Nedir ricanız? "Bizi Avrupa'ya gönder." Nasıl göndereyim? "Gümrük birliğine girdik, kapılar açıldı." Halen daha kapılar açılacak! Şimdi, bu halk üzerinde bir oyun da siz oynuyorsunuz değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen, selamlamanızı rica ediyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, cümlemi bitireyim, selamlayayım; söz.

Bir oyun da siz oynuyorsunuz. Ne oldu efendim; Avrupa Birliğine giriyoruz. İnşallah... Ben, uzun yıllar o saflarda görev aldım, inşallah diyorum. Bunun süresi ne kadar değerli arkadaşlarım; onbeş yıl müzakereler devam eder; Avrupalı söylüyor. Gireceğimizi, inatla, kabul ediyorum, sonuna kadar yanınızdayız. Girdik; on sene de serbest dolaşım için zaman aldık, onu da hallettik, aradan geçti yirmibeş sene. Ancak, yirmibeş sene sonra, benim o Anadolu insanımın, Avrupa kapısından içeri gireceğini söyleyin. Bunu söyleyin değerli arkadaşlarım; ölçü budur. Bu, neye benzedi biliyor musunuz hemen bitiriyorum Sayın Başkanım, Sayın Hoca da burada -Erzurum'da, bir ara kış uzamış, yem darlığı başlamış; adamın koyunları, inekleri gidiyor. Çok sevdiği bir koçu var; yanına eğilmiş, demiş ki: "Koçum, ölme, ölme! Yaz gelsin, sana yonca biçip yedireceğim."

Şimdi, ben de, işsiz gezen, iş bekleyen "Avrupa'ya açılırsa kapılar, gideceğim" diyen o gençlere sesleniyorum: "Bekle yiğidim, bekle! Yirmibeş sene sonra, bu AK Parti seni Avrupa'ya götürecek!"

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü söz isteği, Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel'e aittir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Demirel, süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA KEMAL DEMİREL (Bursa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Ulaştırma, yolcuyu, yükü, en kısa sürede, en ucuza, en güvenli şekilde istenilen noktalara ulaştıracak bir ulaşım sistemidir. Bütün sektörlerde olduğu gibi, ulaştırma sektörü de, arz ve talep doğrultusunda gelişmek zorundadır. Her geçen gün ekonomisi büyüyen ve zenginleşen dünyada, bu gelişmelere paralel olarak daha güvenli, daha ekonomik ve daha konforlu bir ulaşım zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Ulaştırma konusunda, ülkemizde, planlı çalışmalar yapılmamaktadır. Üstelik, beş yıllık kalkınma planlarında öngörülen ulaştırma hedef ve politikaları da dikkate alınmamakta, bunun yerine, yıllık ve politik projelerin uygulanması yoluna gidilmektedir. Sonuçta, ulaşım türleri arasında ciddî dengesizlikler ortaya çıkmakta; gerek yük gerekse yolcu taşımacılığında karayolu, diğer taşıma türleri önüne belirgin bir şekilde geçmektedir.

Ulaştırma Bakanlığı kapsamında bulunan en önemli ulaşım araçlarından bir tanesi Türk Hava Yollarıdır. Ulu önderimiz Atatürk "istikbal göklerdedir" sözüyle, hava ulaşımına, Hava Kuvvetlerine ve hava taşımacılığına önem verilmesi gerektiğini yıllar öncesinden saptamış ve bu yönde çalışmaların desteklenmesini istemiştir.

Genel itibariyle baktığımızda, hava ulaşımı konusunda birçok ülkeden daha iyi durumda olduğumuz söylenebilir; ama, bu görüşün, eski yıllarda yapılan çalışmalarla sağlandığı ve son yıllarda kalitenin yükseltilmesi için çaba harcanmadığı dikkat çekmektedir.

Türk Hava Yolları, sahip olduğu deneyimiyle birçok sıkıntının üstesinden gelir düşüncesi, son zamanlarda, eğitimli çalışanların emeklilikleri ve benzeri sebeplerle kurumdan ayrılmaları ve yeni personelin yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan kişilerden oluşması, bu ulaşım sektörümüzün de tehlikeli gelişmelere açık olduğunu göstermektedir.

Türk Hava Yolları yönetiminin son zamanlarda personel açığını nasıl karşıladığı belirsizdir. Personel açığının kapatılması için, çalışan personelin çalışma saatlerinin artırıldığı yönünde iddialar ortaya atılmıştır. Personelin yetersizliği, yapılan işlerde kalite ve özeni düşürecektir.

Türk Hava Yolları özelleştirme kapsamında olmasına rağmen, 2 800 000 000 dolarlık olduğu söylenen 36 adet uçak alımı için anlaşma yapılmış bulunmaktadır. Bu anlaşmaların Almanya ve Fransa'yla Avrupa Birliği görüşmeleri öncesi yapıldığı da açık bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.

Bu uçakların alınması, AKP İktidarının, havayollarının özelleştirilmesiyle ilgili politikalarında değişiklik mi olacaktır sorusunu aklımıza getiriyor.

Üstelik, 11 Eylülden sonra, dünyada havacılık sektörü çökmüştür ve sayısız uçak çok ucuza kiralanmak için hangarlarda bekletilmektedir. Dünyada ve Türkiye'deki bütün özel sektör bu uçakları ucuza kiralamayı tercih ederken, Türk Hava Yollarının neden uçak alımına yöneldiği açıklanamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, demiryollarına bakıldığında ise, 1923 yılında, cumhuriyetin ilanıyla birlikte, ulusal sınırlar içerisinde kalan yaklaşık 4 000 kilometrelik demiryolu uzunluğumuz, 1950'ye gelindiğinde 2 katına çıkmıştır.

Bugün, ülkemizde, 8 697 kilometre anahat olmak üzere, tali hatlarla birlikte toplam 10 984 kilometrelik demiryolu ağımız mevcuttur.

Bu rakamlar, 1950'li yıllardan bu yana demiryollarımızda ciddî bir yatırım yapılmadığını açık bir şekilde ifade etmektedir. Kısacası, demiryollarına en büyük yatırım cumhuriyet döneminde gerçekleştirilmiştir. Bu rakamlar, 1950'li yıllardan sonra bir kenara bırakılmış ve karayolu teşvik edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 1985 yılından beri, Devlet Demiryolları, ülkemizde, zarar eder duruma düşürülmüştür. Karayolu ulaşımına destek verilmesi, Devlet Demiryollarındaki gelişmeyi engelleyen etmenlerin başında gelmektedir.

Bugün, karayollarında 90 kilometrelik, otobanda 120 kilometrelik hız yapılırken, Avrupa'da ve dünyada, demiryollarındaki hız 250 kilometreye kadar çıkmaktadır.

Demiryolları, trafik kazalarının en aza indirilmesi açısından önemli bir ulaşım aracıdır. Demiryolları, bağımsızlık sembolüdür! Demiryolları, özgürlük sembolüdür! Demiryolları, Türkiye Cumhuriyetinin sembolüdür! (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü, 10 uncu Yıl Marşında olduğu gibi, "demir ağlarla bu ülkeyi ördük" dediler; ama, ne yazık ki, cumhuriyet sonrasında yapılan çalışmalarla, demiryolları, âdeta, üvey evlat muamelesi durumuna düşürülmüş ve kaderiyle baş başa bırakılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, burada, çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. 1900 yılından 2002 yılına kadar, yüziki yıl içerisinde, ülkemizde yaşadığımız depremlerde ölen insan sayısı 100 000; ama, ne yazık ki, son yirmiiki yılda trafik kazalarında hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı 125 000! Bu da, ulaşımın çarpıklığından ortaya çıkan acı bir tablo.

Değerli arkadaşlarım, yine, bildiğiniz gibi, Pamukova'da tren kazası meydana geldi ve tren kazasıyla birlikte, demiryolları, ülkemizin gündemine oturdu. Keşke, bu acı faciayı yaşamamış olsaydık.

Bilim adamlarının tüm uyarılarına rağmen, demiryolları çalışanlarının "yapılmamalı" ısrarlarına rağmen, Ulaştırma Bakanlığı, dünya literatüründe bulunmayan bir buluş yaparak, "hızlandırılmış tren"i hizmete sundu. Yıllardır herhangi bir yatırım yapılmayan sistemlere yeni bir isim vermek, bu sistemi yeni hale getirmiyor; sonuçta da, bu tür bir facia bağıra bağıra geliyor. Tabiî, bunların sorumluları ortada. Kim bu sorumlular; Başbakan mı, Ulaştırma Bakanı mı, Devlet Demiryolları Genel Müdürü mü, makinistler mi, raylar mı; yoksa, demiryollarına ve devlete güvenerek trenlere binen vatandaşlarımız mı?

Bu tren kazalarında hayatını kaybeden yurttaşlarımızın hesabını kimler verecek? Yaralılarımızın yarasını kimler saracak? Sekizde 4 kusur ne olacak?

Değerli milletvekilleri, siyasî kadrolaşma, faciaya giden yoldaki en önemli adım olmuştur. Bilimden uzak, demiryolculuk deneyimi olmayan, ehliyetsiz "her şeyi biz biliriz" anlayışıyla hareket eden ve ülkemizin 140 yıllık demiryolculuk kültüründen habersiz bu ekip, yanlış uygulamaları ve eleştirileri dikkate almayan tutumlarıyla faciayı âdeta davet etmiştir.

Umarım bundan sonra, hem demiryollarına hak ettiği değer verilir hem de halkımızın gözünde kötü bir yere gelmiş olan demiryolları, halkımıza yeniden sevdirilir; çünkü, ulaşım sorununun çözüm anahtarı demiryollarıdır.

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk "demiryolları, bir ülkenin toptan, tüfekten daha önemli bir silahıdır. Demiryolları, ülkenin bayındırlık, bolluk yoludur" diyerek, demiryollarının önemini ortaya koymuştur.

Değerli milletvekilleri, denizcilik sektörüne baktığımızda ise, dışticaretin geliştirilmesi, ekonominin dışa açılarak dünya ekonomisiyle bütünleşmesi ve diğer ekonomik hedeflerin gerçekleşmesi için son derece önemli bir yere sahiptir.

Gemi trafik yönetim sisteminin başarılı bir şekilde hizmet vermesinin sağlanması için gerekli unsurlar tam olarak oluşturulmalıdır.

Boğazlarımızın fizikî şartları ve büyüklükleri ortadadır. Boğazlardaki yükartışı, her geçen gün kendini göstermektedir. Tedbirler alınsa bile, bu trafik artışından dolayı ortaya çıkan olumsuzluklar, denizlerimizin olduğu kadar, her geçen gün, denizlerimizin altındaki kirlilikle, ekolojik dengenin altüst olmasına neden olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, STCW (Gemiadamlarının Eğitimi, Belgelendirilmesi ve Vardiya Standartları Sözleşmesi) uluslararası alanda gemiadamları yetiştirmek için standartları ortaya koymaktadır. Ülkemizin 1989 yılında imzaladığı bu sözleşme, 29 Eylül 2003 tarihinde, ondört yıl geriye dönük işlerliği olacak şekilde Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Bu durum, hukukî tartışmalara yol açmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yaşanan kazalar ve aksaklıklar, Ulaştırma Bakanlığına bağlı kuruluşlarda oluşan kadrolaşmaların ehil olmayan kişilerce doldurulduğunun açık göstergesidir.

Hangi bilimsel çalışmayı ortaya getirirseniz getirin, eğer, planları uygulayacak nitelikli elemanlarınız yoksa, nitelikli kadrolarınız yoksa, belli bir süre sonra o kurumun işlevini yitirmesi, kaybetmesi kaçınılmazdır.

Değerli milletvekilleri, karayolu taşımacılığı, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ve 25 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girecek olan Karayolu Taşıma Yönetmeliğiyle daha işler hale getirilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu yönetmelik kamyoncu esnafının durumunu çok ciddî şekilde sarsmıştır; âdeta, kontak kapatma noktasına getirilmişlerdir. Önce, ruhsat verilmesi için kasım ayının 24'üne kadar 1 milyar lira yatırma mecburiyeti getirilmiş, kasımın 26'sından sonra yatırılması gereken ücret de 1 500 000 000 liraya çıkarılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Hazine, para toplayacağım diye, bu yönetmelikle, canını dişine takarak, eskimiş bir arabada, bütün kazancını mazota ve yedek parçaya yatırarak yaşam mücadelesi veren kamyoncu esnafımızı can çekişir hale getirmiştir.

AKP İktidarı döneminde mazot fiyatları yüzde 30'ün üzerinde artmıştır. Kamyoncularımız ve taşımacılarımız zaten zor durumdadır. Çıkarılan bu yönetmelik, bu esnafımızı her geçen gün daha zor bir kıskacın içine hapsetmektedir.

Ayrıca, bu yönetmelik, bireysel taşımacılık yapan kamyoncunun taşımacılık yapabilmesi için asgarî 25 tonluk bir taşımacılık kapasitesine sahip olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu zorunlulukları, ülkemizdeki taşımacıların yerine getirmesi mümkün görünmemektedir. Bu uygulama, taşımacılığımızı da yabancı sermayeye devretmek için yeni bir yöntem midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Demirel, buyurun.

KEMAL DEMİREL (Devamla) - 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu için hazırlanan 25384 sayılı Yönetmeliğin 5 inci maddesi, genel kuralların aksine, içerdiği hükümler nedeniyle, kanunda öngörülen serbest rekabet ortamını yok edecek, haksız rekabet sağlayacak ve tekelci bir oluşuma yol açacaktır; ayrıca, nakliye sektöründe kurulmuş olan kooperatifleri de kapanma noktasına getirebilecektir.

Yine, yönetmeliğin 17 nci maddesinde, araçlara yaş haddi getirilmiştir; 19 yaşından büyük araçlar nakliyecilik yapamazlar denilmektedir.

Sonuç olarak, ulaştırma sektöründeki sorunların çözümü için, ilgili yönetmelik en kısa zamanda yeniden gözden geçirilmeli ve bu sorunlar çözüme kavuşturulmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulaştırma, ülkemiz için gerçekten çok önemlidir; bu ülkenin demir ağlarla donatılması çok önemlidir; ama, bu konudaki kararlılık, siyasî kararlılık olmalıdır. Bu konuda Sevgili Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan yürümek durumunda olduğumuzu biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlenizi rica edeyim.

KEMAL DEMİREL (Devamla) - Eğer, o yoldan yürümeye devam edersek, inanıyorum ki, 10 uncu Yıl Marşında olduğu gibi, bu ülkeyi demir ağlarla öreceğiz ve ülkemizi de bu konuda hak ettiği noktaya getireceğiz.

Bu anlamda, kısa da olsa, uzun yıllardan beri mücadelesini verdiğim, Bursa'ya demiryolu getirilmesinin de önemini vurgulamak istiyorum.

KÂTİP ÜYE YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Bilecik'i unutma!

KEMAL DEMİREL (Devamla) - Yine, aynı anlamda, Burdur ve Isparta'daki demiryolu seferlerinin iptal edildiği bilgisi aktarıldı; bunların da bir an evvel hayata geçirilmesinin gerekli olduğunu vurguluyorum.

Hepinize, en içten sevgi ve saygılarla selamlarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Demirel.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, bir yanlış anlaşılmayı düzeltme adına bir söz talebim var...

BAŞKAN - Hangi konuda?

EYÜP FATSA (Ordu) - Oturumun başında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, bizim, fındık üreticilerine karşı ilgisiz kaldığımızı, fındık üreticilerinin zor zamanlarında bölge milletvekillerinin yanlarında olmadıklarını ifade ederek...

BAŞKAN - Sayın Fatsa, yani...

EYÜP FATSA  (Ordu) - Ben, fındık üretilen bölgenin bir milletvekiliyim...

BAŞKAN - Bir dakika efendim...

EYÜP FATSA (Ordu) - Bunun böyle olmadığını, bütün bölge milletvekilleriyle beraber fındık üreticilerinin mağduriyetinde yanlarında olduğumuzu belgeleriyle ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Fatsa, anlıyorum... Bir şey söyleyeceğim; İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, pek kısa bir açıklama mı istiyorsunuz?

EYÜP FATSA (Ordu) - Evet efendim.

BAŞKAN - Çok kısa lütfen; Genel Kurul da maksadınızı anlasın.

Buyurun; yerinizden...

EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Oturumun başında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, tarım kesiminde yaşanan sıkıntıları ifade ederken, fındık üreticisinin mağduriyetinden ve bu mağduriyet anında da, bölge milletvekillerinin, mağdur olan fındık üreticisinden uzak kaldığını, fındık üreticisiyle ilgilenmediğini ifade ettiler. Ben, bunun böyle olmadığını, kendisi konuşurken de ifade etmeye çalıştım; ama, belki, sesimi duyuramadım.

Bunun böyle olmadığını, fındık üreticilerinin ve fındık üreticileri adına söz sahibi olan dernek ve odaların, bölge milletvekillerinin yapmış olduğu çalışmalardan, fındık üreticilerinin mağduriyeti anında onlara göstermiş olduğu yakın ilgi ve alakadan, dolayısıyla, bu mağduriyetin, gerek Meclis gündeminde gerekse hükümet nezdinde takipçisi olmamızdan ve bu mağduriyetinin giderilmesindeki gayretlerimizden dolayı, Ordu Ziraat Odaları, 19 ilçe ziraat odasıyla beraber, 30.11.2004 tarihinde, bütün bölge milletvekillerine, bu gayretlerimizden, fındık üreticisine göstermiş olduğumuz yakın ilgi ve alakadan dolayı teşekkür yazısı göndermiştir. Dolayısıyla, hiçbir bölge milletvekilinin, fındık üreticisinin sıkıntılı anında yanında olmaması söz konusu değildir.

Ben, Sayın Ergin'e, o sıkıntılı anda, bölgemize gidip, fındık üreticisinin o sıkıntısını paylaşmasından dolayı teşekkür ediyorum; ancak, ondan sonra yapılan çalışmaları ve sonuçlarını da takip ederek, böyle bir yanlışlığa, hataya düşmemesi gerektiğini ifade ediyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim; sağ olun.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Anlaşılmıştır efendim; teşekkür ederim.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, anlaşılmadı efendim. Siz anladınız da, ben anlamadım. Burada bir yanıltma var; söz istiyorum efendim.

BAŞKAN - Böyle bir usulümüz yok Sayın Ergin; karşılıklı diyalog diye bir usulümüz yok. Siz konuştunuz, o da, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre bir açıklama yaptı.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Ama, çok yanıltıyor!

BAŞKAN - Bir yanlışlık varsa, karşılıklı görüşürsünüz.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Ama, açıklama doğruyu ve gerçeği yansıtmıyor!

AHMET YENİ (Samsun) - Açıkladık, açıkladık...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Efendim, o gelen mektup bize de geldi.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşmelerimize devam ediyoruz.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Siz, bizden çok sonra gittiniz!

BAŞKAN - AK Parti Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Abdulbaki Türkoğlu; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 9 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 2005 malî yılı bütçesi hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyanın var oluşundan günümüze kadar, tarım sektörü, stratejik bir sektör özelliğini taşımaktadır. Tarım, üretilen tarım ürünleriyle sadece tarımda çalışan nüfusu değil, aynı zamanda, ülkenin bütün nüfusunu ilgilendiren bir sektördür. Tarım, bugün, dünyada, millî savunma kadar çok stratejik bir önemi haizdir.

Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren ekonomimizin ana sektörü olan tarım sektörü, nüfusun büyük bölümünü istihdam etmektedir. Sanayi sektörüne hammadde sağlayarak işgücünü artırmakta, sermaye transferini sağlayarak sanayi maddelerine pazar oluşturmakta ve ihracat yoluyla ülkemize döviz kazandırarak millî ekonomiye ciddî oranlarda katkılarda bulunmaktadır.

1923 yılında gayri safî millî hâsılanın yüzde 40'ını oluşturan tarım sektörü, 2003 yılında yüzde 13'lere düşmüştür. Yani, 80 yıllık dönemde, tarımın gayri safî millî hâsıla içindeki payı yaklaşık yüzde 60 oranında düşmüştür.

1980'li yılların sonlarına kadar, dünya ülkeleri içerisinde kendi kendine yetebilen ve rahatlıkla tarım ihracatı yapabilen ülkemizin, çok sık değişen iktidarlar ve dolayısıyla, değişen tarım politikaları, oluşturulamayan aklıselim tarım politikaları nedeniyle tarım alanında üretimi büyük miktarda düşmüş, tarım ve hayvansal ürünler bakımından bağımlı hale gelinmiş ve ülkemiz bu alanda büyük oranlara varan bir ithalat yapar duruma gelmiştir.

2000 yılında, kişi başına, yaklaşık 3 200 dolar olan millî gelir, tarım sektöründe ancak 1 350 dolar civarındadır. Sektörler arasındaki gelir dağılımındaki bu dengesizlik, kırsal kesimde insanları yerlerinde tutamamayla karşı karşıya bırakmıştır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerinde nüfusun ancak yüzde 2'si köylerde yaşamaktadır. Avrupa Birliğine dahil olan ülkelerde bu oran yüzde 5 iken, bizde, özellikle 1980'li yıllarda yüzde 60, 1990'lı yıllarda yüzde 54 ve 2003 yılında yüzde 34'tür.

Türkiye'deki toplam ekili ve dikili alanların yüzde 16,5'inde sulu tarım yapılırken, yüzde 83,5'inde kuru tarım yapılmaktadır. İç Anadolu Bölgesi başta olmak üzere, bazı bölgelerimizde, yağış eksikliğinden dolayı nadas uygulamalı tarım yapılmaktadır. İşlenen yaklaşık 24 000 000 hektar tarla alanının 5 000 000 hektarı her yıl nadasa bırakılmaktadır.

Tarım işletmelerini incelediğimizde, görülüyor ki, teknik ve ekonomik açıdan belirlenen optimum büyüklüğün çok altında ve çok parçadan oluşan işletmelerdir bunlar.

Tüm gelişmelere rağmen, tarımın yapısından kaynaklanan nedenlerle hâlâ tarım sektöründe modern teknoloji ve girdi kullanımı yetersizdir ve buna bağlı olarak da, araştırma-geliştirme çalışmalarında etkinlik sağlanamamış ve araştırma yayın bağı güçlendirilememiştir.

Afet ve kuraklık gibi doğa şartlarına bağlı olması nedeniyle büyük bir risk altında bulunan tarım sektörü, 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan son ekonomik krizlerden de olumsuz şekilde etkilenince bitme noktasına geldi. Bu olumsuz ortamda, aldığı kredi borçlarını ödeyemeyen çiftçilerimiz ise üretimden tamamen çekilmek zorunda kaldı. Tarımsal faaliyetleriyle değil de "çiftçi haciz kıskacında" ya da "çiftçinin ikinci adresi cezaevi oldu" gibi manşetlere konu olmaya başlayan çiftçilerimiz ilgiye ve desteğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyar hale gelmiş oldular.

Kasım 2002 genel seçimlerine bu olumsuz ortam içerisinde girildi. Seçimlerden sonra AK Partinin tek başına iktidar olmasıyla birlikte oluşan istikrar ortamı, siyaset, ekonomi ve toplumsal alanda birçok iyileşmeyi beraberinde getirdi. Uluslararası ilişkilerde yaşanan olumlu adımlarla birlikte, genel ekonomideki gelişmelerle, 2004 yılı, ülkemiz için her alanda bir atılım yılı oldu. Tüm sektörlerde olduğu gibi, 2003 ve 2004 yılları, tarım sektöründe de önemli iyileşmelerin sağlandığı yıllar olmuştur. Tarımda özel sektör yatırımları, ekonomide sağlanan istikrar ve güven ortamının oluşturulmasıyla artmaya başlamıştır.

2002 yılında özel sektör yatırımlarında tarımın payı yüzde 1,9 iken, 2003 yılında yüzde 2,7'ye, 2004 yılında da yüzde 3,4'e yükselmiştir. 2004 yılında olumlu iklim koşullarının, süne mücadelesinin ve sertifikalı tohumluk kullanımındaki artışın etkisiyle, buğday üretimi, yaklaşık yüzde 10 artarak 21 000 000 tona ulaşmıştır. Diğer taraftan, Tarım Bakanlığımızın etkin süne mücadelesi sayesinde, buğday kalitesinde de önemli ölçüde iyileşme sağlanmıştır.

Üretim açığı olan ayçiçeğinde, 2003 yılına göre yüzde 12 ilâ yüzde 13 oranında üretim artışı sağlanmış, mısır üretiminde ise, son iki yılda, yaklaşık yüzde 40'lık bir artışla, üretim 3 000 000 tona ulaşmıştır.

Endüstri bitkilerinde bir önceki yıla göre önemli bir değişiklik olmamış, baklagillerde ise, geçen yıla göre ortalama yüzde 6 oranında üretim artışı kaydedilmiştir.

Son onbeş yirmi yılda, ülkemizin tarımsal ürünler ihracatı da önemli ölçüde artmıştır. 1980 yılında 1 900 000 000 dolar olan tarımsal ihracat değerimiz, 2003 yılında 4 800 000 000 dolara ulaşmıştır. 2004 yılının ilk altı ayında ise, bu rakam 2 500 000 000 dolar olarak gerçekleşmiştir.

Son iki yıllık dönemde tarımda olumlu gelişmeler yaşanmıştır. 4870 sayılı Kanunla çiftçi borçlarını yeniden yapılandırarak borçların yüzde 59'unu af kapsamına alan, geri kalan borçların ödenmesi noktasında ise büyük kolaylıklar getiren AK Parti Hükümeti tarafından, bu yasayla, 1,9 katrilyon tutarındaki çiftçi borcu yeniden yapılandırılarak, bu borcun, yaklaşık 1 katrilyonu silinmiş olup, bu uygulamadan yaklaşık 1 000 000 çiftçimiz yararlandırılmıştır.

2004 yılında, kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasını takiben, yapılandırmaya tabi olmayan çiftçilerimize, ivme kazandırılması gereken sektörlere göre farklı oranlarda faiz sübvansiyonu içeren "tarımda cansuyu" adı altında düşük faizli tarım kredileri kullandırma imkânı getirildi. Bu çerçevede, çiftçilerimize uygulanan cari faiz oranlarından yüzde 40 ilâ 60 indirimli, azamî üç yıl vadeli yatırım kredisi ile bir yıl vadeli işletme kredisi kullanma imkânı sağlandı.

Mazot desteği kapsamında üreticilere toplam 640 trilyon lira destek sağlanmıştır. Bu destekle, çiftçiler, tarımsal üretimin en önemli girdilerinden biri olan mazotu yaklaşık yüzde 40 oranında daha ucuza kullanmış oldular.

Tarım Bakanlığı ile Maliye Bakanlığımız arasındaki işbirliğiyle yapılan çalışmalar sonucunda, sertifikalı tohumluk ve fidan ile sunî döllenme için dondurulmuş hayvan spermlerinde uygulanmakta olan KDV oranı yüzde 1'e indirildi. Ayrıca, karma yem üretim girdilerinin KDV oranında da indirime gidilmiştir.

Doğrudan gelir desteği kapsamında çiftçilerimize 2003 yılı içerisinde yaklaşık 2,3 katrilyon ödeme yapılırken, 2004 yılında bu ödeme 2,8 katrilyona çıkarılmıştır. 1998 ile 2002 yılları arasında, ortalama olarak, desteklenen hayvancılıkla ilgili kooperatif sayısı 40 ilâ 50 iken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, tamamlayın lütfen.

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - ...2004'te desteklenen kooperatif sayısı 280'e ulaşmıştır.

Hayvancılığı destekleme çerçevesinde, 2002 yılına kıyasla 2003 yılında yüzde 168 artış sağlanmış, bu oranda 2004 yılında yüzde 38'lik  bir artış daha sağlanarak, 174 trilyon lira ödenek ayrılmıştır. 2003 yılı sonları ve 2004 yılının ilk aylarında, ülke genelinde, özellikle besicilik yapan işletmelerde, besi süresinin geçmesine rağmen, piyasada oluşan fiyatların maliyetin altında seyretmesi nedeniyle kesim yapılamaması yetiştiricilerimizi zor durumda bırakmış, bu sorunu çözmek için de yaklaşık 100 trilyon 715 milyar lira -beher kilo başına 1 000 000 Türk Lirası- doğrudan et teşvik primi ödenmiştir.

Şimdi, bunları istismar etmemek lazım. Sayın vekilimiz "Başbakan çiftçilerimizi azarladı" dediler.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Azarlamadı mı?! Azarlamadı mı?!

AHMET YENİ (Samsun) - Heyecanlanma Hocam... Sakin ol Hocam...

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Bir dakika hocam.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Televizyonlardan izlemediniz mi?!

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Genel Başkanınız Sayın Deniz Baykal, dün, Doğu Anadolu Besiciler Birliği Yönetim Kurulu üyelerine 16.30'a randevu vermiş, Doğu Anadolu Besiciler Birliği Yönetim Kurulu üyeleri geldiklerinde Sayın Genel Başkanı yerinde bulamamışlardır. Yani, söz verip de yerinde bulunmamak mı iyi?! Bir insan evladını da azarlar. Siz çocuklarınızı azarlamaz mısınız? İnsan sevdiğini azarlar. Üstelik Sayın Başbakanımızın nasıl azarladığını, yani kullandığı kelimeleri söylerseniz...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Hayal kurma, hayal! Randevu vermedi; biz oradaydık; bilmediğin şeyi konuşma! AK Partiden kimse yoktu orada. 11 CHP milletvekili vardı orada. Hayal kurma!

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Hayır!

Hayvancılıkta verimliliğin artırılması, girdi maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla kaliteli sperm üretiminin yurt içinden karşılanması ve yüksek verimli hayvan ırklarının embriyo transferleri teknikleri kullanılarak geliştirilmesi kapsamında Anadolu Alacası ve Anadolu Esmeri Geliştirme Projeleri hayata geçirilmiştir.

2004 yılında, tahrip olmuş, verimliliği oldukça azalmış meraların ıslahı için çalışmalar başlatılmış ve 600 000 dekarlık bir mera alanı ıslah edilerek köylülerin kullanımına sunulmuştur.

Yine, çiftçilerimizi yerinde bilgilendirmek üzere ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerden danışmanlık hizmeti satın alınması esasına dayalı Köy Merkezli Tarımsal Üretime Destek Projesi 2004 yılı başında uygulamaya konulmuştur. Bugün 1 007 tarım gönüllüsü köylerimizde hizmet vermektedir.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, süre sınırlaması kalktı galiba! Süreyi çok aştı...

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, zamanınızı aşıyorsunuz; lütfen, son cümlelerinizi rica ediyorum.

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.

Tarım Bakanlığımız tarafından yürütülen toplulaştırma çalışmaları kapsamında 2004 yılına kadar 137 000 hektar alanda toplulaştırma çalışması yapılmıştır.

Yine, 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunla, tarladan sofraya gıda güvenliği yaklaşımı çerçevesinde gıda üreten ve satan işyerlerine yönelik denetimler yüzde 300 oranında artırılarak yapılmıştır.

Hükümetimiz tarafından ilk defa bu yıl afete uğrayan üreticilerimizin zararlarının karşılanması için 50 trilyon ekkaynak tahsisi yapılmıştır.

Tarım Bakanlığımız, canlı hayvan ithalatı ve kaçak hayvan girişi konusunda da önemli çalışmalar yapmıştır. 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde Tarım Bakanlığı tarafından bugüne kadar çok sayıda kanun çıkarılmıştır; bunlar, Mera Islahı, Tüketici Hakları, Gıda, Üretici Birlikleri, Ziraat Odaları Birliği, At Yarışları, Tarım Ürünleri Sigortası, Organik Tarım Ve Tohumculuk Kanunlarıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvansal ürün tüketimimiz gelişmiş ülkelere göre 3-4 kat daha azdır. Diğer bir ifadeyle toplumumuz yeterli beslenme için ihtiyaç duyduğu hayvansal proteini alamamaktadır. Hayvansal ürünlerin pazarlanmasında var olan altyapı eksikliği yoğun olarak kendini göstermiş ve hayvancılığımız, analiz edilmeksizin yapılan özelleştirmelerden olumsuz etkilenmiştir.

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, bakın, diğer arkadaşlarımızın hakkını kullanıyorsunuz; lütfen, toparlayın.

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum.

Ülkemizin ekolojik tarıma dünyadaki en uygun ülkelerden birisi olduğunu görmek sevindiricidir. Ekolojik tarıma dayalı çalışmalara ivme kazandırılması gerekir.

2005 ve sonrası için tek hedefimiz, tarımı, rekabet gücü yüksek, kaliteli, verimli ve sürdürülebilir bir üretim yapısına sahip kılmak, millî gelirden çok düşük pay alan köylü ve çiftçi kesiminin ekonomik hayatına olumlu katkıda bulunmaktır. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde gelişme kırsal kesimden başlamalıdır. Gelecek nesillerimize güzel bir cennet vatan bırakmak istiyorsak, bu cennet vatanın ekolojik dengesini sarsmadan ve tarım arazilerini bilinçsizce yapılaşma, erozyon, yanlış ziraî ilaçlama, yanlış sulama ve benzer uygulamalardan vazgeçerek, her şeyin metodolojisi olduğu gibi, tarım ve hayvancılığı da ilmî metotlar çerçevesinde, aklıselim politikalar çerçevesinde yapmalıyız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama son verirken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın 2005 yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diler, 2005 yılının Türk tarımı ve hayvancılığı açısından atılım yılı olması temennisiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkan, Genel Başkanımızla ilgili sözüne bir açıklama getirmek istiyorum; ben oradaydım efendim.

BAŞKAN - Sayın Uzdil, siz, zaten, yerinizden, teamül olmayan bir şekilde, söyleyeceğiniz her şeyi söylediniz; lütfen oturun efendim.

OSMAN KAPTAN (Antalya) -Sayın Başkan, bir aydır bizden randevu...

BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Müfit Yetkin.

Buyurun Sayın Yetkin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Biz de uygun şekilde söyleyelim Sayın Başkan; 6 dakika fazla konuşturdunuz. 

BAŞKAN -Sayın Uzdil, siz, yerinizden, çok daha fazla açıkladınız. Böyle bir usulümüz yok.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - 6 dakika fazla konuşturdunuz Sayın Başkan; 1 dakika istiyoruz.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, parti yöneticisi olarak bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Diğerlerinde nazara alacağım. O, onların kendi aralarındaki bir durum. Biz, sizlere de gereken hassasiyeti gösteriyoruz.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bir açıklama yapmak istiyorum; arkadaşımız bilmediği bir konuyu konuşuyor; olayın içindeyim ben.

BAŞKAN - Sayın Uzdil, böyle bir usulümüz yok; lütfen oturun efendim. Grup Başkanvekilinizin bir talebi olursa, değerlendiririm.

Buyurun, siz, konuşmanıza başlayın.

AK PARTİ GRUBU ADINA A. MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde, AK Parti Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Tarım sektörü, toplumumuzun yüzde 35'ini bünyesinde barındırmaktadır. Yıllardan beri sorunları ertelenen bu sektör, ortalama fert başına düşen millî gelirin ancak üçte 1'ine sahiptir. Hükümetimizin tüm amacı ise, gerçekçi politikalarla sektördeki çiftçilerimizin hayat standardını yükseltmektir. Burada, önceliklerin belirlenmesi yanında, kısa, orta ve uzun vadeli politikalar oluşturulması önem taşımaktadır. Bu nedenle, hükümetimiz, iktidara gelir gelmez, tarım sektörünü öncelikli bir sektör olarak ele almış ve kısa vadede, üretim yapamaz hale gelen çiftçilerimizi, tekrar üretim yapar hale getirmek için, doğrudan gelir desteği, ürün prim desteklemesi ve mazot desteğiyle desteklemiştir. Ayrıca, çiftçi borçlarını yeniden yapılandırarak, borçlu çiftçilerimizi haciz kıskacından kurtarmıştır; daha sonra, yasal düzenlemelerle çiftçimizin önünü açmıştır. Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu, Ziraat Odaları Birliği Kanunu, Organik Tarım Kanunu gibi kanunlar çıkarılmıştır; tohumculuk kanunu, lisanslı depoculuk ve tarım ürünleri sigorta kanunu da çıkarılmak üzere hazırlanmaktadır.

Bunlarla, Türk tarımının Avrupa Birliğiyle uyumu ve diğer dünya devletleriyle rekabet edebilir hale getirilmesi hedeflenmiştir.

Biraz evvel, muhalefetteki arkadaşımız, tarım sigorta kanununun çıkmadığından bahsetti. Tarım Komisyonunda bununla ilgili çalışmalarımız tamamlanmıştır, önümüzdeki günlerde Meclise gelecektir.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) -Tarım Komisyonunda, yarın görüşeceğiz, daha tamamlanmadı.

A. MÜFİT YETKİN (Devamla) - Evet, yarın görüşeceğiz ve daha sonra da Meclise gelecektir.

Bunun yanında, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı da Meclisimizin gündemindedir.

Bunlar, çiftçimizi alacaklıların elinden kurtarabilmek için hazırlanmış kanunlardır. Bundan sonra, çiftçilerimiz, rahatlıkla, kendi mallarını götürüp depolara bırakabilecekler ve onlar da, bunların karşılığında bankadan borçlanabilecekler veya istedikleri zaman borsada satarak kendi ürünlerini rahatlıkla pazarlamış olacaklardır.

Önümüzdeki yıllarda, teknoloji, hayatımızın her safhasında yoğun olarak kullanılacak, büyüyen tarımsal işletmeler, teknolojik yapılarıyla, tarımsal üretim değerini en üst seviyelere çıkaracaktır. Türkiye, bu yönüyle de bölgede önemli bir ihracatçı ülke olacaktır.

Ancak, çiftçilerimizin de dünya piyasalarına entegre olması ve onlarla rekabet edebilmesi gerekir; çünkü, dünyada piyasa koşullarına daha duyarlı bir uluslararası tarımsal ticaret sistemi oluşturma girişimi vardır. Bu oluşum, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin tarım sektörlerini zor durumda bırakabilir.

Mesela, bu yıl, dünya piyasalarında hampetrol ve kimyasalların fiyat artışından dolayı mazot ve gübre fiyatları artmış olup, tarım sektörümüz olumsuz etkilenmiştir. Bunun yanı sıra, buğday ve pamuk gibi ürünlerin fiyatları da dış piyasalarda düşüş göstermiştir. Gelişmekte olan bir ülke olarak, dünya piyasalarına müdahale etmemiz mümkün değildir. Bu şartlarda yapılabilecek tek şey, çiftçiyi ürün desteklemeleriyle desteklemektir. Hükümetimiz de, geçmiş yıllarda olduğu gibi, doğrudan gelir ve ürün desteklemesini devam ettirmekte olup, ayrıca, gelişmiş ülkelerin çiftçilerine yapmış olduğu yüksek ürün desteklemeleri gibi, kendi imkânlarımız dahilinde en yüksek ürün desteklemesini yapacaktır.

Burada ayrıca belirtmek istiyorum, pamuk fiyatları da biraz evvel bahsedildiği gibi 450 000 lira değildir. Dünya piyasalarında şu anda lifli pamuk balya fiyatı 1 400 000 liradır ve bu kütlü pamuğa çevrildiği zaman 600 000 lira civarındadır; ama, yağmur yemiş ve ikinci, üçüncü ağız pamuklar, tabiî ki, daha düşük fiyatlardan satılmaktadır. Çiftçilerimiz zaten bunları biliyor. Esas fiyat, 600 000 lira civarındadır; bunu da düzeltmek istiyorum.

Gelişmiş ülkelerin tarımsal teknoloji ve verimliliklerdeki üstünlüğü ve büyük oranlarda ürün desteklemesi yapmaları rekabet gücümüzü de azaltmaktadır. Uzun vadede de olsa, sulanabilecek alanları ve üretimde verimliliği artırmak için modern yöntem ve araçların kullanımını yaygınlaştırmak üzere, tarımsal eğitim, yayın ve danışmanlık hizmetlerini daha etkin hale getirmek, yani, gelişen tarımsal teknolojiyi uygulamak zorundayız. Ayrıca, dünyada son yıllarda meydana gelen bilimsel ve teknolojik gelişmeleri, biyoloji ve genetik biliminin tarımdaki yeni uygulamalarının olumlu veya olumsuz sonuçlarını da takip etmeliyiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizin zengin toprak ve su kaynaklarının korunmasına, geliştirilmesine ve verimli kullanılmasına ihtiyaç vardır. Tarım Reformu Genel Müdürlüğümüz de, bu amaçlar doğrultusunda, tarımsal üretimi büyük ölçüde olumsuz yönde etkileyen tarım arazilerindeki parçalanmaları gidererek toplulaştırmaya, hazine arazilerini dağıtarak az topraklı veya topraksız çiftçileri topraklandırmaya çalışmaktadır. Ayrıca, toprak, su kaynaklarının teknolojik ve ekonomik gereklere göre kullanılması, toprağın verimli bir şekilde işletilmesi, birim alandan azamî ekonomik verimin alınması, yeni yerleşim yerlerinin kurulması gibi görevler, Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen uygulama bölgelerinde, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.

Tarım reformunun amacı ise, tarımsal yapıdaki bozukluklardan kaynaklanan ve ekonomik gelişmeyi engelleyen sebepleri ortadan kaldıracak entegre tedbirlerin alınmasıdır. Türkiye'de toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi ve bu kaynakların ekonomik şekilde, tekniğine uygun olarak kullanılması, Türk çiftçisinin kalkınmasında en önemli etkenlerden biridir. Çağdaş bir tarımın uygulanmasında, sulama projeleriyle birlikte, tarımsal altyapı hizmetleri dediğimiz, sulama kanalları, drenaj kanalları, tesviye ve tarlaiçi yolların yapımı gibi hizmetler çok gereklidir. Ayrıca, çevre ve doğanın korunması, köylerin yenilenmesi, çevre planlaması, sosyal, kültürel ve fizikî tesisler için arsa ve arazilerin karşılanması, tarımda yeniden yapılanma dediğimiz reform hizmetlerinin uygulanmasıyla mümkün görünmektedir.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Bakanlar Kurulu kararıyla, uygulama alanı olarak ilan edilen Şanlıurfa İlinin tamamı ve 17 ilimizdeki 57 ilçeye bağlı 1 325 köyde faaliyetlerini sürdürmektedir; 9 ayrı ilimizde de, teşkilatlanmış, bölge müdürlükleri bulunmaktadır. Atatürk Barajı ve Şanlıurfa tünelleri vasıtasıyla sulanan Harran Ovasındaki araziler, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce yürütülen toplulaştırma çalışmalarıyla büyük oranda tamamlanmıştır. Arazi toplulaştırması, çeşitli nedenlerle, ekonomik tarım yapılmasına imkân vermeyecek biçimde veya ziraî sulama tedbirlerinin alınmasını güçleştirecek derecede parçalanmış, şekilleri bozulmuş parsellerin, muntazam şekiller halinde bir araya getirilerek planlanması, projelenmesi ve uygulanması işlemidir. Bu kapsamda, Harran Ovasındaki toplulaştırma çalışmaları biten 1 342 530 dekarlık alanda, toplulaştırmadan önce 26 996 olan parsel sayısı 15 500'e inmiş ve ortalama parsel alanı büyütülerek, 49 dekardan 80 dekara çıkarılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son sözlerinizi rica ediyorum Sayın Yetkin.

A. MÜFİT YETKİN (Devamla) - Toplulaştırma sonucunda, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce, toprak mülkiyet dağılım dengesizliğini gidermek maksadıyla da çalışmalar yürütülmüş olup, bu kapsamda Şanlıurfa, Ankara, Konya, Karaman, Eskişehir, Edirne, Aydın, Aksaray, Kayseri ve Yozgat İllerinde bugüne kadar toplam 128 köyde 578 370 dekar hazine arazisi 8 500 az topraklı veya topraksız çiftçi ailesine dağıtılarak bunların topraklandırılmaları sağlanmıştır.

Ayrıca, genel müdürlüğümüzün arazi kullanım planlaması çalışmaları da sürmektedir. Bu genel müdürlük sınırlı bir alanda hizmet vermesine rağmen, mevcut bütçe ve yatırım imkânları dahilinde kendisine verilen görevleri başarıyla yürütmeye çalışmıştır.

2005 yılı bütçesinin milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Sayın Türkoğlu'nun konuşması sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Baykal'la ilgili ifadesi sebebiyle, Grup Başkanvekili Sayın Koç'un, yerinden, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre kısa bir açıklama talebi var.

Bir sataşmaya meydan vermeden bir açıklama yapmak üzere kendilerine kısa bir söz veriyorum.

Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Türkoğlu, konuşması sırasında 21 Aralık günü Türkiye Ziraatçılar Derneğinin düzenlediği 4 üncü Ulusal Tarım Kongresinde, besicilerin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal konuşmasını yaptıktan sonra, salondan çıkarken, sorunlarını kendilerine aktardıkları, bu besici arkadaşların, bir randevu talep ettiği, fakat daha sonra randevuya Deniz Beyin kayıtsız kaldığı konusunda galiba bir açıklaması oldu. Ben olaya açıklık getirmek istiyorum.

Sayın Türkoğlu, benim, Meclis çalışmalarını takdirle izlediğim bir milletvekili arkadaşımız; kişisel olarak da kendisini çok beğendiğimi, sevdiğimi ifade edeyim. Bir yanlış anlama var. Ben şu şekilde düzeltme ihtiyacını  duyuyorum:

Evet, 4 üncü Ulusal Tarım Kongresinin ikinci gününde, Sayın Deniz Baykal, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak, tarımın içinde bulunduğu sorunlarla ilgili konuşmasını yapmıştır ve oradan ayrılırken, salondan çıkarken, besici üreticilerin, sorunlarını kendilerine ifade ettiğini arkadaşlarımız belirtiyorlar -ben orada yoktum- ve o toplantıya, çoğu Tarım Komisyonu üyesi olan Cumhuriyet Halk Partili 11 milletvekili arkadaşımız katılmıştır, tek bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili olmadığını özellikle belirtmek istiyorum. Daha sonra, saat 16.00'da Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeleri söylenmiş ve arkadaşlarımızın bir kısmı Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek, Grup Başkanvekilimiz Kemal Anadol ve Tarım Komisyonu üyelerimizle, yukarıda, Grup yönetimi salonunda bir toplantı yapıp, sorunlarını iletmişlerdir. Bunu özellikle söylemek istiyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi Özel Kalem Müdiresiyle görüştüm, Sayın Genel Başkandan ayrıca bir randevu talebi olmamıştır.

Kaldı ki, yaşadığımız ve konuşmacıların burada ifade ettiği tarzda, tarımın yandığı, çiftçinin bunaldığı bir dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, üreticinin de, besicinin de sorunlarına, herhalde sizden çok daha fazla sahip çıktığımız da çok açık bir gerçektir. Her gün, Türkiye'nin dört bir yöresinden gelen muhtarlar, besiciler, üreticiler, dertlerini, Cumhuriyet Halk Partisini ağlama duvarına çevirerek iletiyorlar. Bizim görevimiz de, onları burada dile getirmek. Her zaman da açık olduğumuzu bir kere daha ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

AK Parti Grubu adına üçüncü söz isteği, Kastamonu Milletvekili Sayın Sinan Özkan'ın.

Buyurun Sayın Özkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SİNAN ÖZKAN (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 2005 yılı bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlarım.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 9.5.1985 tarihli ve 3202 sayılı Kanunla, kırsal alanlarda sosyal altyapı nitelikli yol, içmesuyu, iskân, köy yapıları inşa edilmesi hizmetleriyle birlikte, toprak ve su kaynaklarının ıslahı ve geliştirilmesine ilişkin hizmetlerin yürütülmesi amacıyla kurulmuştur.

Böylece, o tarihteki Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığına bağlı, Yol Su Elektrik, Toprak-Su ve Toprak İskân Genel Müdürlükleri ile orman yollarıyla ilgili olarak Orman Genel Müdürlüğü arasında dağılmış bulunan görevlerin Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde toparlanması amaçlanmıştır. O tarihten bugüne kadar da bu teşkilatımız, milletin efendisi olan köylüye sayılan hizmetleri verme gayreti içerisinde olmuştur. Bu hizmetleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, halen 51 269 personel ve 17 194 makineyle vermeye devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatının sorumluluk alanına ve bugüne değin yaptıklarına baktığımızda şöyle bir manzarayla karşılaşıyoruz: 2004 yılı itibariyle, 92 762 kilometre asfalt yol, 1 768 kilometre beton yol, 130 744 kilometre stabilize yol, 55 598 kilometre tesviyeli yol, 10 722 kilometre mutasavver yol olmak üzere, toplam 291 585 kilometre yol ağı bulunmaktadır. Bu kurumumuzca, 2004 yılına kadar 15 518 adet köprü yapımı gerçekleştirilmiştir.

Yine, Köy Hizmetleri teşkilatı, 35 139 köy, 42 044 bağlısı olmak üzere, toplam 77 183 üniteye içmesuyu hizmeti götürmek durumundadır. 2004 yılı rakamlarıyla bu ünitelerin yüzde 81'i sulu, yüzde 10'u yetersiz, yüzde 9'u ise susuz durumdadır. Devlet eliyle içmesuyu götürülmüş ünitelerin yüzde 61'i şebekeli, yüzde 30'u çeşmeli sisteme sahiptir. Hizmet götürülen nüfusun ise, yüzde 97'si içmesuyuna kavuşmuştur. İnsanımızın yaşadığı susuz ünite sayısı ise, 4 111'dir. Şu anda görüşmekte olduğumuz Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, ülke genelinde içmesuyu olmayan 393 köyün, içmesuyuna kavuşturulması için, ayrıca, yetersiz durumda olan 7 600 ünitenin yeterli hale getirilebilmesi için AK Partili milletvekili arkadaşlarımızca, eködenek verilmesini öngören bir değişiklik önergesi verilmiş ve komisyonca da bu kabul edilmiştir. Böylece, önemli sayılabilecek sayıda köyümüzün içmesuyu sıkıntısını giderecek şekilde 20 trilyon Türk Lirası eködenek bütçe içerisinde yerini almıştır.

Bunların dışında, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2004 yılına gelene kadar 1 330 988 hektar alana sulamasuyu temini, 1 029 466 hektar alanda tarlaiçi geliştirme hizmetleri ve 389 564 hektar alanda toprak muhafaza hizmetleri gerçekleştirmiştir.

Yine, şebekeli içmesuyu tesisi yapımları, atıksu problemini de beraberinde getirdiğinden, 2004 yılına kadar 5208 köyde kanalizasyon tesisi yapılmıştır. Bu arada, mevcut kanalizasyon şebekelerinde atıksu arıtma tesisleri bulunmadığı için, nehir ve derelere tahliye edilen kanalizasyon suları daha büyük problem yaratmaktadır. Kırsal yerleşim birimlerindeki atıksuların arıtılması için yatırım ve işletme maliyetleri düşük, işletilmesi kolay, enerji tüketimi gerektirmeyen ve çevreyle uyumlu doğal arıtma sistemlerinin pilot uygulamalarına başlanılmıştır. Bu uygulamalardan alınan neticelere göre, uygulama ülke çapında yaygınlaştırılacaktır.

Kurulduğu 1985 yılından bugüne değin, sıraladığım çeşitli alanlarda ülkemize önemli hizmetler sunma gayreti içerisinde olan Köy Hizmetleri Teşkilatımıza en tepedeki genel müdüründen, arazide dozeri, greyderi üzerinde hizmet veren operatörüne, işçisine kadar, bu vesileyle, buradan teşekkür etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ancak, geldiğimiz noktada, bu güzide teşkilatımız, mevcut yapılanmasıyla artık kırsal kesimde yaşayan insanlarımıza -ki, halen nüfusumuzun yüzde 35'lik bir oranı köylerimizde yaşamaktadır- yeterli hizmeti vermekte etkin ve verimli olamamaktadır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerçekten buna inanıyor musun?!

SİNAN ÖZKAN (Devamla) - Ağırlıklı olarak mahallî nitelikte altyapı hizmetleri sunma görevi olan bir teşkilatın halen Ankara'dan yönetilmeye çalışılması, hem hizmetlerde etkinliğin düşmesine hem de kaynakların verimli kullanılmamasına yol açmaktadır. Mevcut yapıyla yürütülmeye çalışılan hizmetlerin yetersizliği hakkında, ülkemizde yaygın ve genel bir kanaat vardır. Başta, köylerimizde yaşayan vatandaşlarımız, kendilerine bu şekilde yeterli hizmetin verilemediği, yapıda bir hantallığın bulunduğu konusunda her zaman şikâyetlerini dile getirmişler, getirmeye de devam etmektedirler.

Ben, mülkî idare amirliği yapan, kaymakamlık yapan, sahada çalışan bir arkadaşınız olarak, görev yaptığım süre içinde, bu konuda ciddî bir reform ihtiyacını bire bir tespit ettim. Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde, illerinde görev yapan mülkî idare amirleriyle sık sık yaptığım görüşmelerden de çıkan netice şudur ki, idarecilerimizde de, kırsal kesimde yaşayan insanımıza daha iyi ve verimli hizmet sunma adına, bu alanda bir reform beklentisi en üst seviyededir.

Değerli arkadaşlar, yani, hizmetin alıcısı, muhatabı olan vatandaşımızda ciddî bir değişim beklentisi var, yönetenlerde bu yönde beklenti var, bu konuda toplumda bir mutabakat sağlanmış durumda. Bakıyoruz, yapılacak yetki devrine yalnızca bazı sendikalar olumsuz yaklaşıyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sadece sendikalar değil, yapmayın ya!..

SİNAN ÖZKAN (Devamla) - Aslında, bu konuda, bu teşkilatta yıllardır hizmet veren işçilerimizin herhangi bir mağduriyetinin ortaya çıkacağı falan da yoktur. Bu yetki devri neticesinde, mevcut makine parkı ve personel, daha aktif, daha verimli kullanılacak ve daha fazla hizmet ortaya çıkacaktır.

Nitekim, köy altyapı hizmetlerinin, geçmişte il özel idarelerince ya da köylere hizmet götürme birliklerince çok başarılı şekilde ifa edilebildiği ve mahallî imkânlarla gerçekleştirilen bu hizmetlerin çok ucuza mal edildiğine dair örnekler de elimizde mevcuttur.

Bizler, bu konuda diğer ülke meselelerinde de olduğu gibi, siyasî saiklarla hareket etmedik, etmiyoruz. Yapılacak düzenlemenin ülkemiz ve ülke insanımız menfaatına olacağına inandığımız için, yerelleşmeyle daha sağlıklı hizmet sunulacağına, kaynakların daha verimli kullanılacağına inandığımız için bu konuya neşter atıyoruz. Siyasî olarak düşünseydik, yıllardır siyasîlerin köylüye ulaşmada ve onun oyunu almada bir araç olarak gördüğü ve hep o şekilde baktığı bu kuruma bizler de öyle bakmaya devam eder ve seçim önceleri, kilometrelerce köy yolunu göz boyamak için asfaltlar -ki, bu da, hepimizin bildiği gibi, üç ay sonra eski halinden bile kötü duruma gelir- köyleri ve köy muhtarlarını, seçim neticelerine göre kategorize eder, hizmetleri bu neticelere göre yönlendirir, günü kurtarır, giderdik. Yine, bu ülkenin kaynakları eskiden olduğu gibi, herhangi bir öncelik sıralaması olmaksızın, siyasî düşüncelerle ya da seçim öncesi yatırımlarıyla heba olur giderdi.

Ancak, bizler, bu ülkenin sorumluluğunu taşımanın bilinci içerisinde davranarak, bütün siyasî iktidarların zevkle, politik bir araç olarak kullandıkları bir kurum olan Köy Hizmetlerini, bu şekilde kullanmayı reddettik ve merkezî iktidarın elindeki yetkiyi, daha verimli ve daha etkin hizmet sunma adına mahalline devrediyoruz; ancak, her nedense, bu düzenleme, bazı sendikalar ve bunların Meclisiçi uzantılarınca tersyüz edilerek toplumumuza sunulmaya çalışılmaktadır.

HALUK KOÇ (Samsun) - "Uzantı" ne demek kardeşim?!

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın eski Kaymakam, yakışır mı?

SİNAN ÖZKAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bütçesi Mecliste görüşülürken, CHP Grubu adına konuşan Ankara Milletvekili Bayram Meral, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜROL ERGİN (Muğla) - "Uzantı" sensin kardeşim, biz niye olalım?!

BAŞKAN - Sayın Özkan, önce konuşmanızı toparlayıp, bitirmenizi rica ediyorum.

İkinci olarak da, konuşmanız sırasında "sendikaların Türkiye Büyük Millet Meclisinde uzantıları" şeklinde bir ifadeniz oldu; lütfen bunu tashih etmenizi rica ediyorum. Maksadınızın o olmadığını biliyorum; lütfen...

SİNAN ÖZKAN (Devamla) - Maksadımı aşan bir ifade kullandıysam, özür dilerim.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Kullandınız, kullandınız...

SİNAN ÖZKAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, geçtiğimiz yıl, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bütçesi Mecliste görüşülürken, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Ankara Milletvekili Bayram Meral, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmaması ve yetki devri yapılmaması gerektiğine dair düşüncesini hangi gerekçelere dayandırmaktadır; tutanaklardan aldığım haliyle okuyorum:

"Köylümüze en seri şekilde hizmet götürmek hepimizin arzusudur. Personel ve hizmet konularının Genel Müdürlükten alınıp il özel idarelerine devredilmesiyle, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri arasında siyasî bir mücadele ve yarış başlayacaktır. Çokbaşlılık söz konusu olacak, verimli ve yararlı hizmet üretilmeyecektir. İllerarası farklı uygulamalar yapılacak ve siyasî çıkarlar önplanda tutulacaktır." Burası önemli: "Bu gibi yasal düzenlemeler, milletvekili ile seçmen arasındaki ilişkileri de azaltacaktır. Böylece, Ankara büyük ölçüde by-pass edilecek, yerel meclis üyelerine verdiğiniz bu imkânları iyi kullanan üyelere, kolayca Yüce Meclisin yolu açılacaktır. Bu konuyu bilmenize rağmen, gelecekte 'ne yaptık' dememeniz için, bir kez daha hatırlatmak istedim" diye devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, işte, sizlere iki farklı bakış açısı; bir tanesi, köylümüze nasıl daha iyi ve kaliteli hizmet verebiliriz, bunun hesabını yapıyor ve geleceğe dönük siyasî ikbal ve istikbal endişesi taşımıyor; vatandaşı ve ona yapılacak hizmeti, her türlü endişe ve düşüncenin üstünde görüyor. Diğer bakış açısı ise, bu yetkiyi kimin kullanacağını ve bunun muhtemel siyasî neticelerini önplanda tutuyor.

Bu iki bakış açısını, siz değerli milletvekillerimizin ve aziz milletimizin takdirlerine sunuyor, görüşmekte olduğumuz bütçenin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Koç, tatmin olmadınız mı?

HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır efendim. Yani, bu bir tashih görmedi. Ben, burada çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Yerinizden, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, söz hakkı verdiğiniz için teşekkür ederim.

Değerli arkadaşım belki "maksadımı aştım" şeklinde ifade etti; ama, tam karşılığını bulmadı.

Değerli arkadaşlarım, siyasî partiler, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır; bu, bu şekilde tanımlanır. Şimdi, bir siyasî partiyi, sendikaların uzantısı olarak burada değerlendirmek bence bir hatadır. Eğer bu şekilde bir değerlendirme yapılacak olursa, hiç, bizim ağzımızdan, siz, Meclis kürsüsünde "Adalet ve Kalkınma Partisi IMF'nin uzantısıdır; Adalet ve Kalkınma Partisi, bazı egemen medya organlarının uzantısıdır, bazı egemen güçlerin uzantısıdır" sözünü duydunuz mu?! Böyle bir şey olmamıştır.

RESUL TOSUN (Tokat) - Sayın Başkan, şimdi söyledi.

BAŞKAN - Sayın Koç, siz de dolaylı yoldan Adalet ve Kalkınma Partisi üzerinde...

HALUK KOÇ (Samsun) - Böyle bir şey olmamıştır, böyle bir şey olmamıştır.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, dolaylı yönden hakaret ediyor.

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen...

HALUK KOÇ (Samsun) - Ayrıca, şunu da ifade edeyim Sayın Başkanım: Sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütleri, siyasî partiler kadar demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır.

BAŞKAN - Sayın Koç "uzantısı değiliz" deyin, bu işi kapatın lütfen.

HALUK KOÇ (Samsun) - Her siyasî parti demokratik kitle örgütleriyle iç içe olmak zorundadır. Kaldı ki, sizin hükümet programınızda da, sivil toplum örgütleriyle, demokratik kitle örgütleriyle, bir program ortaya koyarken dayanışacağınız, görüşeceğiniz ibaresi yer almıştır. Yani, bu konuya ben açıklık getirmek istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.30

 

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.48

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, izin verirseniz, sataşmaya, Haluk Beyin ifadelerine cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Evet, şimdi konuşma sırası Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Ilıcalı'da; ancak, AK Parti Grup Başkanvekili Sayın Hocam bir sataşma olduğundan bahisle -Sayın Haluk Koç'un biraz önce yaptığı konuşmada- bir açıklama yapmak istiyor.

Sayın Başkanım, bu, İçtüzüğümüzde açık; herhangi bir sataşmaya meydan vermeyecek şekilde, yerinizden, kısa bir açıklama yapabilirsiniz.

Buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Karşı söz hakkıma şimdiden söz isteyeyim mi?!

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, eğer sataşmaya meydan verirsem,  söz hakkınız olur Sayın Başkan.

Burada, şu ana kadar, gerçekten, Meclisimizin gösterdiği güzel bir görüntü var, güzel bir performans var.

Burada, benim şahsî kanaatim o ki, iktidarların görevi doğruları yapmak, muhalefetin görevi de yanlış yaptırmamak. Bu çizgide eleştirilerimiz gayet normal; ama, bu eleştirileri hakaret noktasına götürürsek, bu, hem yanlış olur hem de kamuoyu nezdinde Meclisin itibarını sarsar.

Burada, AK Parti Grubu adına konuşan arkadaşımızın söylediği, yani "sendikalar ve sendikaların uzantısı" tabiriyle "CHP'deki sendikalı" ya da "sendikaların uzantısı milletvekilleri" dese, Haluk Beyin böyle bir açıklamasını ben şahsen yerinde bulurum; ancak, sendika kökenli milletvekili hem kendilerinde var hem de bizde var. Dolayısıyla, şunu da hemen belirtmek lazım: Demagojik bir üslup içerisinde "ben, size ağız dolusu şöyle, şöyle, şöyle hakaret edecektim; ama, yasalar elvermediği için edemiyorum" şeklinde, aslında böyle demagojik, hakarete varan bir üslup kullanmayı ben yanlış buluyorum; çünkü, biz, burada, AK Parti olarak, gerçekten, hep, toplumun sesine kulak veren, tabanın frekanslarına kulak veren bir parti olarak siyaset yaptık. Partimizin tüzüğü, programı, hükümet programında da hep bunu apaçık görmek mümkündür; ama, burada, hiçbir medya desteği almadan, sadece milletin desteğiyle iktidara gelmiş bir partiyi "yani, biz, bu parti IMF'nin uzantısı desek doğru mu, diyebilir miyiz; ama, demiyoruz" filan gibi diyerek böyle bir görüntü vermenin yanlışlığını, ben üslup olarak ifade etmek istiyor. Bu konunun da, özellikle, gerçekten, şu nezaheti, iktidar ve muhalefetin güzel görüntüsünü ve üslubunu bozmaması dileğiyle saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gündüz.

 

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

l.- 2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayısı:  706, 707, 708, 709) (Devam)

C) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

a) TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

b) KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

D) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam)

1.- Ulaştırma Bakanlığı 2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

a) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1.- Denizcilik Müsteşarlığı  2005 Malî  Yılı Bütçesi

2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Ilıcalı; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 yılı Ulaştırma Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşmak için AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Türkiye'nin genelinde ve birçok büyük kentin en önemli sorunu olan ulaştırmanın bütçesi üzerinde konuşurken, bu kadar az sayıda milletvekiline konuşacağım için de üzüntümü belirtmek istiyorum

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Aynen katılıyorum.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Özellikle de sayın muhalefetimizin ulaştırma konusundaki hassasiyetini de bildiğim için, ulaştırmayla çok yakından ilgilenen milletvekillerimi de burada gözümün aradığını belirtmek istiyorum.

YÜCEL ARTANTAŞ (Iğdır) - Başta iktidar...

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Öncelikle ulaştırmanın ana amacını ortaya koyarsak, ülke kalkınmasının ekonomik ve sosyal hedeflerinin gerektirdiği hizmeti, kullanıcıya, en uygun nitelikte, ulusal güvenlik gereklerini yerine getirecek biçimde, güvenli ve çevre dostu olmak koşuluyla, en ucuza, çağın teknolojilerini kullanarak, uluslararası kurallara ve AB politikalarıyla uyum içerisinde, aksama olmaksızın kesintisiz sağlamaktır.

Tabiî, bu amaca ulaşmak için birtakım ilkeler ve politikalara ihtiyaç vardır. Yolcu ve yük taşımacılığında, ekonomi, hız, güvenlik, konfor her ulaşım türünde aranması gereken özelliklerdir. Türkiye'de gerek küreselleşme sürecinde olsun gerek AB sürecinde olsun, bunun olmazsa olmazı ulaştırmadır. Ulaştırma problemlerini çözmeden ekonomik kalkınmayı sağlamak mümkün değildir. Gelişmiş olan ülkeler ile gelişmekte olan ülkeleri karşılaştırdığımız zaman, sadece kriter olarak ekonomik göstergelere değil, uluslararası bir standart olan kilometrekareye düşen yol ağına baktığımız zaman da gelişmişlik farkını görebiliriz. Örneğin, Türkiye'deki kilometrekareye düşen demiryolu ağına baktığımız zaman, bu bizde 11 kilometre iken, Almanya'da bu 114 kilometredir. Aynı şekilde, karayollarıyla ilgili duruma baktığımız zaman da, yine, kilometrekareye düşen yol ağımızın gelişmiş ülkelerinkinden çok daha az olduğunu görürüz.

Tabiî, ulaşımın gerçekleştirilmesinde birtakım alt sistemler var. Bu sistemler, karayolu, demiryolu, denizyolu, boru hatları. Tabiî, ulaştırma hizmetini verirken en başta yapılması gereken, bu sistemler arasındaki dengenin kurulmasıdır. Dengeyi kurarken de tabiî, bunu sadece teorik olarak değil, bu kurulan dengenin de uygulanması gerekir. Bunun için de yapılması gereken en önemli konu, bu dengeyi sağlayacak anaplan çalışmalarına ihtiyaç vardır.

İşte, hükümetimizin, 58 inci ve 59 uncu hükümetimizin konuya vermiş olduğu önemin en önemli göstergesi; Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım Bey, göreve başladıktan hemen sonra, bir hafta on gün sonra, ulaştırma anaplan stratejisi diye bir çalışmayı başlatmış; bu konuyla ilgili olarak da, üniversiteler ile konuyla ilgili uzmanları bir araya getirmiştir. İşte, bunu size gösteriyorum. En son bu ayın başında, Ulaştırma Bakanımızın başkanlığında, anaplan stratejisi çalışması değerlendirme sonuçları, üniversite öğretim üyeleri ile bürokratlarla enine boyuna tartışılmıştır.

Neyi içermektedir bu; bunun içerisinde karayolu vardır, demiryolu vardır, denizyolu vardır; bunun finansman boyutu vardır, bunun lojistik boyutu vardır, bunun sosyoekonomik kalkınmaya yönelik boyutu vardır, model çalışması vardır.

Burada şunun altını çizmek istiyorum: Benden önce konuşan değerli muhalefet sözcüsü, hükümetimizin bilimsel çalışmaya önem vermediğinden bahsetti. Bundan daha güzel bir bilimsel çalışma örneği olabilir mi?! Bu bir tanesi.

Bu arada, bilimsel çalışmayla ilgili örnek vermişken, başka bir çalışma da şu: İstanbul-Ankara arasında yapılan demiryolu çalışmalarıyla ilgili de, yine, Ulaştırma Bakanımız, Türkiye'de bu konuda zaten çok az sayıda olan öğretim üyelerini bir araya getirerek, konuyu enine boyuna tartışmış ve zaten, bu tartışmanın sonuçları da tutanaklarda yer almıştır.

Bunun haricinde, Türkiye'de bu zamana kadar önemli gelişmeler olmamış ulaştırma hizmetlerinde, iki yıl içerisinde bütün bu boşluğu kapatmayı beklemek, tabiî ki, gerçekçi olmayacaktır.

Şimdi, yalnız, biz, iki yıl içerisinde hükümetimizin konuya verdiği öneme nereden bakacağız, bu önemi neye göre değerlendireceğiz; işte, 2005 Ulaştırma Bakanlığının bütçesi içerisindeki rakamlara baktığımız zaman, buradan, Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkmış olan son haliyle, Ulaştırma Bakanlığımızın bütçesinin 692 267 000 Yeni Türk Lirasına çıkarılmış olduğunu görüyoruz. Burada altını çizmem gereken en önemli konu, bu rakam içerisinde yatırım giderleri için ayrılan payın 607 587 000 Yeni Türk Lirası olmasıdır. Yani, bu nedir; toplam bütçenin yüzde 87,7'sidir. Tabiî, bunlar arasında -zamanımız oldukça kısa- baktığımız zaman, demiryolu altyapı inşaatları, liman altyapısı, havameydanları... Bunları burada saymak, zamanım yeterli olmadığı için söylemek istemiyorum.

Bu kapsamda, ayrıca, Türkiye ile Avrupa Birliği malî işbirliği çerçevesinde AB Komisyonuna sunulup, kabul edilen üç adet önemli projeden bahsetmek istiyorum. Bunlardan birincisi, Türk demiryolu sektörünün yeniden yapılandırılması, güçlendirilmesi; ikincisi, Türk karayolu sektörünün güçlendirilmesi; üçüncüsü, Türkiye deniz taşımacılığı güvenliğinin güçlendirilmesidir.

Şimdi, biz, burada, alt sistemlere bir göz atacak olursak -biraz önce söyledim- bu alt sistemler arasında, önce, dengeyi sağlayan çalışmamız bu sene içerisinde tamamlanacak. Bu arada da, ben, bu çalışmada hem Bakanlar Kurulu kararıyla hem de Meclisin onayıyla görevli olduğum bu projede...

Bu çok defalar konu edildi. Bununla yakından ilgilenen, bir tek, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu var; ona çok teşekkür etmek istiyorum. Sayın Kaptanoğlu, çalışmanın ne zaman sona ereceğini sürekli soruyor. Yani, bu konuda, diğer milletvekillerimizin de tekrar bu projeye dikkatini çekmek istiyorum.

Şimdi, sektörlere tek tek bir göz atalım, kara ulaştırmasına bir bakalım. Hükümetimizin iki yıl içerisinde çıkarmış olduğu çok önemli bir kanun var; Karayolu Taşıma Kanunu. Bu, 19 Temmuz 2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Benden önceki sözcü bu konuyla ilgili bazı eleştiriler getirdi; ama, şunu da çok sevinerek belirtmek isterim ki, bu kanun, iktidarıyla muhalefetiyle, oybirliğiyle komisyondan ve Genel Kuruldan çıkarılmıştır.

Yönetmeliklerle ilgili birtakım endişeleri konusuna da, Sayın Bakanım herhalde gerekli cevabı verecektir diye tahmin ediyorum. Bu arada, tabiî, karayolundaki filomuzla ilgili bazı bilgileri vermek isterdim; ama, zamanımız oldukça sınırlı.

Ulaştırma Bakanları Avrupa Konferansında Bakanlığımızın yapmış olduğu girişimler sonucunda elde edilen  UBAK izin belgesi konusundaki gelişmeleri; bu arada, tabiî ki, bu karayolundaki karmaşayı ortadan kaldıracak bu kanunun son derece önemli olduğunu... Özellikle de, 1979'dan beri bu konularla ilgilenen bir kişi olarak, her toplantıda Taşıma Kanunundan bahsedilirken bir türlü çıkarılamaması; bunun çıkarılmasının bizim dönemimize ve bizim hükümetimize nasip olması, tabiî, oldukça önemli.

Demiryolu ulaştırmasına baktığımız zaman, yine, değerli muhalefet sözcüsü rakamları verdi, aynı şeyleri tekrarlamak istemem; ama, şurada, yine hükümetimizin bu konuya verdiği önemi vurgulamak açısından şunu söylemek isterim: 2003 yılında ayrılan ödenekte yüzde 88, 2004 yılında yüzde 97'lik bir artış yapılmış.

Bu arada, yine çok uzun konuşulmuş, bir türlü uygulamaya geçmemiş Marmararay Projesi son derece önemli, Avrupa ile Asya'nın demiryoluyla bağlantısını sağlayacak. Tabiî, bu konuda da çalışmalar başlamış. Bunun maliyeti 1 700 000 000 ABD Doları olup, ellidört ay içerisinde tamamlanacak ve 14 Mart 2002 tarihinde başlamış olduğunu hatırlatmak isterim.

Diğer taraftan, yine bazı demiryolu projelerine baktığımız zaman, Çarşamba-Terme-Ünye-Fatsa demiryolu fizibilite etüdü, Ankara-Polatlı-Afyon-Uşak-İzmir demiryolu etüt projesi, Ankara-Sivas demiryolu etüt projesi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, konuşmanızı toparlayın lütfen.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Diğer taraftan, 2005 yılında başlanması planlanan bazı önemli demiryolu projelerine şöyle bir göz attığımızda, Kars-Tiflis demiryolu hattı, demiryolu içerisindeki rehabilitasyona esas yapılacak çalışmalar... Yani o kadar çok proje var ki, tabiî, burada bunları anlatmaya zamanım yetmiyor; ama, bu arada havayolunda sağlanan gelişmeleri de mutlaka burada gündeme getirmek istiyorum.

Havayolu konusunda, yine hükümetimiz zamanında son derece önemli gelişmeler sağlanmış, Türk Hava Yollarının yanı sıra 15 özel havayolu işletmesi büyük gövdeli uçaklarla yurtiçi ve yurtdışında çok noktaya seferler düzenlemişlerdir. Burada, Türk Hava Yolları da dahil olmak üzere, havayolu işletmelerinin envanterindeki uçak sayısı 190'a, koltuk kapasitesi yaklaşık 34 000'e, kargo kapasitesi 472 tona ulaşmıştır. Kasım 2002-Eylül 2003 ile Kasım 2003-Eylül 2004'te içhatlarda taşınan yolcu sayısında yüzde 54'lük bir artış olmuştur. Bu arada, tabiî, Türk Hava Yollarının taşıdığı yolcu sayısında da önemli artışlar olmuştur, bunları belirtmek istiyorum.

Tabiî, Ulaştırma Bakanlığının bütçesi üzerinde konuşurken, Telekomdan, PTT'den bahsetmemek mümkün değil. PTT Genel Müdürlüğünün otomasyona geçmiş olduğu binlerce işyerinden, elde ettiği kârlardan, burada, zamanım olmadığı için bahsetmek istemiyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; müsaadelerinizle, burada bazı somut önerilerde bulunarak konuşmamı bitirmek istiyorum. Burada özetle verdiğim bilgilerden de anlaşılıyor ki, iki yıl içerisinde, hükümetimiz, gerçekten ulaştırma konularına önemli destek vermiştir. Muhalefetimiz de yasal düzenlemelerde, bu konulara hassasiyet göstererek destek vermiştir. Bundan sonra, ulaştırma konusunda yapılacak çok önemli çalışmalar vardır. Mevzuat uyumunda da, bilindiği gibi, ulaştırma önemli bir yer tutmaktadır. Bunun için, bazı önerilerimiz şu şekildedir:

Ulaştırma konusunda en önemli eksikliğimiz kaynak tabiî; bu kaynağın yanında kadro. Kadro konusunda bir önemli sıkıntımız vardı. Bu konularda, maalesef, üniversitelerimizde, kürsülerimizde çok az sayıda öğretim üyesi vardır; donanım yönünden, yazılım yönünden, laboratuvar yönünden çok zayıftır. Bu manada, YÖK'e görevler düşmektedir. Hükümetimize, üniversitelerle işbirliği yaparak, laboratuvarlarını geliştirmesi, yurtdışı temaslarını kuvvetlendirmesi konusunda önemli görevler düşmektedir. Bu manada da, bu işleri bilimsel bir hale getirecek bir ulaştırma araştırma merkezinin kurulması için iktidara, muhalefete görevler düşmektedir.

Diğer taraftan, ulaştırmada karmaşayı ortadan kaldırabilmek için, yönetimde daha etkin olabilmek için, Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde, örneğin, Karayolları Genel Müdürlüğünün de Ulaştırma Bakanlığı bünyesine alınması gerekmektedir; kentiçi ulaşımda da bu son derece önemlidir. Mesela, İstanbul'da çok karmaşa vardır. Bu yöndeki bir kanun teklifimiz şu anda komisyonlardadır. Genelinde de bu tip değişikliklere gidilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, havayolunun payının daha fazla artırılması çok mümkündür. Özel havayolu şirketlerinin şartlarını iyileştirmek mümkündür. Bu yönde, Sayın Bakanımız, Doğu Anadoluda, özellikle il ve ilçelerle havayolu arasında entegrasyonu kuracak şekilde, aktarma merkezleriyle, bilet sistemiyle, Maliye Bakanlığımızın vereceği katkıyla, Ulaştırma Bakanlığımızın vereceği katkıyla, bu entegrasyon sağlanırsa, bunun için de, Doğu Anadolu, Erzurum, bir pilot çalışma olarak alınırsa, görülecektir ki, havayoluna olan talep daha da artacaktır. İnsanlarımız çok daha konforlu, rahat bir şekilde ulaşabileceklerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulaştırma konusunda konuşmaları 9 dakikaya, 10 dakikaya sığdırmak mümkün değil.

BAŞKAN - Sayın Ilıcalı, süreyi aştınız bu arada.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Sabrınızı fazla zorlamak istemiyorum.

BAŞKAN - Son cümlenizi rica ediyorum.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Burada konuşmamı bitirirken, bu bütçenin Bakanlığımıza, ülkemize hayırlı olmasını ve ulaşım sistemlerimizin en kısa zamanda gelişerek, gerek ağ olarak gerek standart olarak artmasını diliyor, hepinizi, saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ilıcalı.

Sayın Meral'in Başkanlığımıza bir müracaatı var; AK Parti Grubu adına konuşan Sayın Sinan Özkan'ın konuşması sırasında kendisinin isminin bizzat telaffuz edildiğinden bahisle söz isteği var; ancak, zannediyorum kendileri de inceliyorlar, zabıtları getirtiyorum, eksik geldi. Önce bakacağım, ondan sonra değerlendireceğim Sayın Başkan.

Müsaade ederseniz, onu bir tarafa bırakıyorum.

AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 9 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizcilik Müsteşarlığının 2005 yılı bütçesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Denizcilik konusunda çoğu zaman sizleri bilgilendirdim; ama, müsaade ederseniz, bu sefer, hepimizin de iftihar edeceği Denizcilik Müsteşarlığının üzerinde durmak istiyorum ve onun yaptıklarını bilgilerinize arz etmek istiyorum.

Müsaade ederseniz, ilkönce, geçmiş senelerdeki Ulaştırma bakanlarımıza ve bakanlarımızla birlikte çalışan bütün ulaştırmacılık sektörüne huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Denizcilik Müsteşarlığının 2004 yılı bütçesi 39 trilyon, 2005 yılı bütçesi ise 45 trilyon, yüzde 14'lük bir artış var; ama, bunu irdelemenizi, bakmanızı istiyorum. Belki dikkatlerinizden kaçmamıştır, personel giderleri 23 trilyon; ama, diğer kısım güvenlik ve emniyet hususundaki yatırımlara ayrılmış ve buradaki kardeşlerim -bir de onu söyleyeyim- fedakârlık ediyor; inanın ki, bu kardeşlerimiz Ankara'da, kara şehrinde çalıştıkları için, deniz şehrinde çalışanların aldığı ücretin üçte 1'ini alıyor.

Bu fedakârane çalışmanın yanında, Denizcilik Müsteşarlığımız, bizim Ankaramızda, Parlamentomuzda ve bürokrasi hayatında bir örnek çiziyor. Bakın, ülkemizde, yedi ayrı bakanlıktan idare edilen bir denizcilik sektörü olmasına rağmen, Denizcilik Müsteşarlığının, bütün bürokrasiyle uyum halinde, Parlamentodaki bütün milletvekilleriyle fevkalade uyum halinde, kendi arkadaşlarıyla uyum halinde ve sivil toplum örgütleriyle uyum halinde, hepimizin önünde, Meclise getirdiği ve kendi çıkardığı yönetmeliklerle yaptığı çalışmaları sizlerin önüne dökmek istiyorum; bir onu hep beraber görelim.

Biz, denizcilik sektörü olarak, Avrupa Birliğine en hazır olan sektörüz ve gururla şunu da söyleyeyim: Avrupa Birliği tarafından, Türkiye'de yürütülen tüm projeler arasında, bu fevkalade kadromuzun, Denizcilik Müsteşarlığının yürüttüğü, Türkiye'de deniz güvenliğinin güçlendirilmesi projesi, yüksek derecede tatminkâr ve diğer kurumlarca da örnek alınacak bir proje olarak gösterilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığımız, bugüne kadar yaptığı düzenlemeler ve aldığı çok ciddî radikal kararlarla -burada üstüne basarak söylüyorum- ayırım yapmadan, eşitlik ilkesi içerisinde "bu benim fikrimden değildir" veya "şöyledir" demeden, personeline, birikimine, kabiliyetine ve kalitesine göre görev vermiş ve dolayısıyla, ihtisas sahibi bir denizci kitle bugün Denizcilik Müsteşarlığını yönetiyor.

Yetmemiş; bugüne kadar yapılmayan liman devleti kontrolü ve bayrak devleti uygulamalarıyla, uluslararası arenada Türkiye'yi, kara listeden ak listeye geçirmeyi sağlıyor. Bir oran vereyim; bizim Türk Bayraklı gemilerin dışarıda tutulma oranları yüzde 20'lerden yüzde 4'e indi, dünya ortalaması yüzde 3.

Bu da yetmez; Denizcilik Müsteşarlığımıza bağlı Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmesi, devamlı yeniden yapılanmaya devam ediyor. Boğazda alınan tedbirler, VTA sistemleri, römorkörler ve yardımcı hizmet grupları ve sistemin yol kervanının değiştirilmesiyle, iddialı söylüyorum, denizcilik sektöründen gelen bir kardeşiniz olarak söylüyorum, son iki senedir sıfır dersem belki abartı bulursunuz; ama, minimuma inmiştir.

Bu da yetmez; kıyılarımızdaki bütün 8 333 kilometrede teşkilatlanmalarına, emniyet ve güvenlik bakımından yatırımlarına devam ediyorlar.

ISPS kodu; yani, dünyada denildi ki, aman, Türkiye buna yetişir mi? Dünyanın diğer ülkeleri yetişmeden, biz, bu konumumuzu tamamladık ve bugün bütün gemilerimiz, bütün limanlara bu kodu alarak gidiyor ve bizim kendi limanlarımız da buna hazır durumda.

Bu da yetmez; ne yaptılar; kendileri lokomotif oldular. Bizlerden ve sizlerden duyduklarıyla Meclise 13 tane kanun taşıdılar. Bu kanunlarla ne yaptık; bir kere 13 tane uluslararası anlaşmayı hep birlikte onayladık, Türk Ticaret Kanununda değişiklik yaptık.

Bakın, burada ne yaptık; yabancı finansın önünü açtık, sektörün borsaya açılmasını hep birlikte sağladık, denizciliğin ihtisas mahkemelerini kurduk.

Bir başka kanun; uluslararası gemi sicilinde değişiklik yaptık. Bununla, ithal gemi tonajını 3 000 dwt'a indirdik. Ticarî yatların uluslararası gemi siciline kaydını sağladık. Leasing yoluyla alınan gemiler, iki defa, mükerrer harç ödüyordu, tek harca indirdik. Liman inşaatlarını KDV'den muaf hale getirdik. Kabotajlı kullanılan yakıtta ÖTV muafiyeti getirdik ve liman ücretlerinde indirimler yaptık.

Bunların sonucu ne oldu; ulusalda yüzde 70, uluslararasında yüzde 40 indirim sağlandı. Bu neticede, limanlarda dünyayla rekabeti sağladık. Bu indirimle, kruvaziyer turizminde patlama yaşadık ve 2003-2004 arasında kruvaziyer turizmiyle gelen turist sayısı yüzde 100 arttı. Limanlarımızın kazançları da arttı; sürümden kazandık. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, 2003'te 223 000 000 dolar kazanırken, liman gelirleri, 2004'te 260 000 000 doları buldu.

ÖTV uygulamasını başlattı hükümetimiz ve bakanlığımız, müsteşarlığımız. Ne oldu; yolcu taşıma ücretleri indi. En sevindirici olan, deniz ulaşımında yolcu sayısı arttı, denize olan sevgi ve ilgi arttı; yatırımların önünü açtık.

Dikkatlerinize sunuyorum; bu rakam yanlış değil, yabancı finans desteğiyle, bugün Türk müteşebbisleri, ulusal ve uluslararası arenada 70 parça çevreci gemi ve teknolojik gemi yaparak, 3 milyar dolarlık yeni gemi inşa yatırımı yapıyor.

Bir diğeri, tersanelerimiz. Tersaneler dünyada 2010 yılına kadar dolu; bizde de 3 yıl dolu ve yüzde 60'ını da ihraç ediyoruz. Bu arzdan dolayı bakın ne yaptı müsteşarlığımız; hep birlikte, yeni yeni tersane yerleri belirledik. Ben, rüyamda görsem inanmazdım; gelecek, Ordu'da tersane kuracağız, Kilimli'de tersane kuracağız, Samsun'da tersane kuracağız, Karadeniz Ereğli'de tersane kuracağız ve bunların birçoğu da işletmeye alındı, diğerlerinin de tahsisi yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaptanoğlu, buyurun; konuşmanızı tamamlayın efendim.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Müsteşarlığımız, daha bu da yetmedi, her türlü tüzük ve yönetmelikleri değiştirerek denizciliğin önünü açtı. Hatta, bir şey oldu, küçümsediğim için söylemiyorum, amatör yat yönetmeliğini bile değiştirdik ve bunu, amatör denizciler Türkiye'de bir devrim olarak ilan etti.

Balıkçılarımızın gelişiminde gereken destek sağlandı. ÖTV uygulamasından en fazla bu sektör yararlandı. Balıkçı barınaklarıyla ilgili tek tek detaylı bir çalışma yapıyoruz. Müsait olan balıkçı barınaklarını, müsteşarlığımızla birlikte yaptığımız ve DLH'yla birlikte yaptığımız çalışma neticesi, bugün atıl olanları tekne imalatına açacağız ve Karadeniz'deki bazı balıkçı barınaklarını yatların konaklaması için marina şekline dönüştürerek, bu hizmeti de yapacağız.

Yalnız, müsaade edin, bir teşekkür daha edeyim. Bu çalışmalarda bize yakın ilgisini esirgemeyen ulaştırma camiasında bir kuruluşumuz daha var, çalışmalarıyla, bürokrasi anlayışıyla bizlere fevkalade yardımcı olan DLH'nın Genel Müdürü Niyazi Zalgı ve çalışma arkadaşlarına da huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Bir de üzüntüm var; Devlet Planlama Teşkilatının ve Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğünün bizim sektöre ilgisiz kaldığını görüyorum. Bir iddiamız var, inşallah gelecek günlerde hep beraber olacağız, onu söyledim, turizmi geçeceğiz, denizcilikten 21 milyar doları biz getireceğiz. Turizmdeki gelirin dörtte 1'i de denizcilik geliridir. Ama, Hazinenin en az moralite açısından denizcilik sektörüyle birlikte... Çünkü, Teşvik ve Uygulamanın ve DPT'nin, zamanında, denizcilik sektörüne yaptıklarını unutmak da mümkün değil.

Tabiî, bu arada, teşekkürde eksik bırakmayalım. Biz, inşallah, yeni bir kanunu, kıyı kanununu önünüze getirmek istiyoruz, İtalya'nın yaptığı gibi. Bunu niçin getiriyoruz; Türkiye'de, maalesef, denizcilik tek elden idare edilemiyor; ama, bu arada, bu iki senelik çalışmamızda, denizcilikle ilgili bütün kurumlara, Ulaştırma Bakanlığına, Denizcilik Müsteşarlığına, Maliye Bakanlığına, Gümrük ve Dış Ticaret Müsteşarlıklarımıza, Sağlık Bakanlığımıza, Kültür ve Turizm Bakanlığımıza, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza, bir denizci arkadaşınız olarak, denizcilik sektörü...

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Armatör olarak mı konuşuyorsunuz; yoksa, milletvekili olarak mı?

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Nasıl kabul edersen, öyle.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Merak ettim...

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Senin merak ettiğin gibi konuşursam, benim verdiğim cevaplara sen cevap veremezsin.

BAŞKAN - Sayın Kaptanoğlu, siz, son...

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Bak, ben çok nezih konuşuyorum, sataşma yapmıyorum; ama, Cumhuriyet Halk Partisine, denizcilik sektörü olarak da teşekkür ediyorum.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Armatör olarak da teşekkür et.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - O vasfımdan dolayı da teşekkür et bana; çünkü, Türkiye'de, o iş çok zor yapılıyor, kolay yapılmıyor. İnşallah, onlar, bu ülkede çoğalsın, döviz getirsin, istihdam yaratsın. Haydi, yine çatmayacağım, sana sonra özel söyleyeceğim; ama, bu huyunuzdan siz vazgeçemezsiniz.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Hayır; sizi çok seviyor, sevdiğinden söylüyor.

BAŞKAN - Sayın Kaptanoğlu, son cümleyi rica ediyorum.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum.

Çok teşekkür ediyorum, müsamahanıza da teşekkür ediyorum. Bütün milletvekillerine binlerce teşekkür ediyorum. Denizcilik sektörü sizleri mahcup etmeyecektir. Biz, bir inat insanıyız; inşallah, bu dediğimiz güzel günleri de hep beraber yaşayacağız.

2005 yılının da bütün hepimize, insanlık âlemine hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaptanoğlu.

Sayın Meral, konuşmanızı İçtüzüğün hangi maddesine dayanarak talep ediyorsunuz; önce, onu bir almak istiyorum, ondan sonra değerlendirelim. Neye göre söz istiyorsunuz?

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, kişisel sataşma oldu, tutanaklarda tespit ettiniz...

BAŞKAN - Sataşmadan dolayı söz istiyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, Sayın Meral İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz istiyor.

İçtüzüğün 69 uncu maddesinin birinci fıkrasını okuyorum: "Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükümet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap verebilir."

Şimdi, Sayın Meral'in elinde de zabıtlar var, ben de getirttirdim. Elbette, bugüne kadar, özellikle muhalefetin değerli milletvekillerine ve partilerine, herhangi bir şekilde bir sataşma, bir yanlış anlamaya meydan verecek herhangi bir davranış olduğu zaman, öncelik tanıdığımı da herhalde takdir edersiniz.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Anlaşıldı, söz hakkı vermeyeceksiniz.

BAŞKAN - Ancak, Sayın Sinan Özkan "geçen yılki bütçe görüşmelerinde Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bütçesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Sayın Meral'in konuşmasından, zabıtlardan parçalar aldım, size okuyorum" diyerek Sayın Meral'in isminden bahsediyor. Bunun dışında da herhangi bir şeyi ben göremedim 69 uncu maddenin tarifinde.

Sayın Meral, Sayın Özkan'ın tırnak içerisinde okuduğu cümlelerin size ait olmadığını mı söylüyorsunuz, yoksa çarpıtıldığını mı; ben, onu bilmek istiyorum. Onun dışında bir şey söylemiyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bu kadar sürede açıklamasını yapardı.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, kusura bakma da, söz vermek istemiyorsan, yetkini kullan, yok de; yoksa, ipe un sermek sana yakışmıyor; sen hukukçusun.

BAŞKAN - Sayın Başkan, siz çok eski bir başkansınız. Bu söz de, benim şahsımla ilgili uygun düşmedi.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - O zaman tersini yap, ben mahcup olayım.

BAŞKAN - Uygun düşmedi; bu konuda üzüntümü belirtiyorum.

Bir sataşmanın olmadığını da burada gördük, siz de okudunuz, biz de; aksi takdirde, kürsü her zaman için sizindir.

Teşekkür ederim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Söz verseydiniz çok farklı bir şey konuşacaktım. Ben, sayın milletvekili Kastamonulu olduğu için bağışladım; Kastamonu'ya saygım var.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlandı.

Şahısları adına söz istekleri var; ancak, Sayın Ekmekcioğlu'nun bir mazereti olması hasebiyle, onun konuşmasını Mardin Milletvekilimiz Sayın Selahattin Dağ'ın önüne alıyorum ve kendisine söz veriyorum.

Sayın Ekmekcioğlu aleyhte söz istemiştir; bunu da zabıtlara geçiriyorum.

Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 malî yılı bütçe görüşmelerinde, yedinci turda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bütçesi hakkında görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, tarım, yetmiş milyonu besleyebilen, toplam istihdamın yüzde 40'ını bünyesinde barındıran, her şeye rağmen hâlâ ülke ekonomisine ciddî döviz katkıları sağlayan bir sosyal güvence alanıdır; ama, ne yazıktır ki, tarım sektörü günümüzde hâlâ sıkıntılar çekmektedir. Bu çıkmazdan kurtulabilmek için, öncelikle altyapıya bakışımızın yenilenmesi gerekmektedir.

Ülkemiz tarım sektörünün üretim ve pazarlama alanlarındaki sorunlarının uzun yıllardır aşılamamasının temel nedeni, tarım politikalarındaki yetersizliklerdir. Bu çıkmazdan kurtulmak için öncelikle yapılarımızın gözden geçirilmesi lazım. Genel ve kısa vadeli politik duruma endeksli olarak destekleme fiyatı ve girdi desteklemeleri arasına sıkışmış, yapısal önlemler içermeyen uygulamalar, sektörün bugün içerisinde bulunduğu sorunların ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Bu nedenle, öncelikli olarak tarım politikasının belirlenmesine ilişkin yeni kurumsal yapılanma ve ardından da politik içeriklerin yeniden belirlenmesi gerekmektedir.

Tarım politikamız, uluslararası para kuruluşlarına teslim olmuştur. Üreticimizi düşünmemiz, kendi millî politikalarımızı gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Üreticimizin, çiftçimizin çekmiş olduğu cefa ve işkence unutulmayacaktır.

Tarımda 2004 yılının iyi bir yıl olmadığı ortadadır. Bunun için kalıcı çözümler üretilmelidir. Büyüme oranı son üç yılda ortalama 0,4'te kalan, 2003 yılında ise yüzde 2,5 oranında gerileyen tarım sektörünün, 2004 ve 2005'te küçülmeye devam etmesi beklenilmektedir.

Değerli arkadaşlar, üreticilerimiz, ürünlerini, maliyetine, hatta, maliyetinin altında satabilmektedir. Birkaç örnek vermek istiyorum: Geçen seneki satış fiyatı kilogram başına 400 000-500 000 lira olan portakal, bu yıl 350 000 liraya inmiştir; alan, satan yoktur. Üreticinin bahçede ortalama 350 000 liradan sattığı elma, tüketiciye 1 500 000 liradan ulaşmaktadır. Asıl parayı aracıların kazandığı, elma üreticisinin de, milyonlarca tüketicinin de bu işten zarar gördüğü, bir gerçek olarak önümüzdedir.

Dünyada elmayı en çok üreten ülkelerden biriyiz. Yine, dünyada elmayı en çok tüketen ve tükettiği elmanın yarısını telef eden tek ülkeyiz. Dünyada elma üreten ülkeler arasında Türkiye, yıllık ortalama 2 000 500 tonluk üretimiyle üçüncü sırada yer almaktadır; fakat, buna rağmen, dünya elma ihracatından aldığımız paylar yüzde 1'ler civarındadır. Elmaya verilen ton başına 40 dolar ihracat primi yetersiz kalmaktadır. Bu primle ihracatçı ihracat yapamaz duruma gelmiştir. Üretimin yüksek olmasına karşın, ihracatta aynı başarıdan söz etmek mümkün değildir. Hatta, elma üretiminde dünyada üçüncü olan Türkiye, ne yazık ki, Şili ve Arjantin'den elma ithal etmektedir.

Elma üretim bölgelerinde, üretici, alıcı bulamamaktan şikâyetçidir. Ayrıca, fiyatların düşük kalmasından yakınan üreticiler, ithalatın durdurulmasını ve ihracatın desteklenmesini talep etmektedir. İhracat destek primleri mutlaka yükseltilmelidir.

Sayın milletvekilleri, seracılık, 1999 yılına kadar, hiçbir sorun yaşamadan, çiftçimize büyük gelir sağlarken, 1999'dan sonra, yöre halkının ürettiğini satamamasından kaynaklanan sorunlardan dolayı sıkıntılar yaşamaya başlamıştır. Üretimdeki girdi fiyatlarının yüksek olmasından dolayı üretici mağdur edilmiştir, perişan edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, yıllardır devam eden, kendi kendine gelişmeye açık olan seracılıkta devletin hiçbir katkısı olmamıştır. Sera üreticisi zor günler geçirmektedir. Seracılık, birim başına en fazla maliyete sebep olan, gerek ilaç gerek gübre gerekse tohum girdileriyle dönüm başına maliyeti en fazla olan bir sektör olmasına karşın, bu konuda şu ana kadar yapılmış bir şey yoktur. İhraç gücü de, maalesef, devlet tarafından yönlendirilememektedir. Bu anlamda, bu ürünlerin bir bölümü üreticimizin elinde kalmakta, fiyat istikrarı da sağlanamamaktadır.

Pancarda da durum aynıdır. On yıl önce üretici başına 70 ton pancar alan devletimiz, bu yıl üretici başına 7 ton pancar alabilmiştir. Pancar üreticisi, kota fazlası nedeniyle, ürününü tarlada çürümeye terk etmiştir. Üreticilere "üretmeyin" denilmektedir. Üretim yapılmadan, toplam 285 milyar dolar olan borçlarımız nasıl eritilecektir, sizlere soruyorum sayın milletvekilleri.

Tarımdaki gerilemenin temelinde, hiç şüphesiz ki, tarım ürünleri üretimindeki olumsuzluklar vardır. Tarımsal ürün ekim alanları daralırken, verimler giderek düşmektedir. Üretimdeki azalma, Türkiye'nin tarımsal dışticaretinde açık vermesine yol açmaktadır. Başta elma ve muzun ithalatı derhal durdurulmalıdır. Kaçak ürünlere karşı önlem alınmalı, doğrudan gelir desteği ve prim ödemeleri zamanında yapılmalı, pazarlama sıkıntısı çekilen ürünlerde ihracat desteği mutlaka verilmelidir. Aksi takdirde, tarım küçülmeye devam edecektir.

Bazı ürünlerimizde olduğu gibi, narenciyede de ihracat destekleme primleri düşürülmüştür. Geçen yıl ton başına ortalama 90 dolar olan ihracat destekleme primleri, bu yıl, mandalina ve portakalda ton başına 35 dolara, limonda ton başına 40 dolara düşürülmüştür ki, bu primlerle ihracat yapmak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, muz üretimindeki sorunlar devam ediyor. Anamur ve çevresinde muz dikimi yapmaya elverişli 38 000 dekarın, şu anda, sadece 10 000 dekarı kullanılıyor. Bu oran, Antalya, Gazipaşa ve Alanya'da da aynı durumdadır. Oysa, Türkiye'nin, muz ithalatı için her yıl ödediği 100 000 000 dolar döviz, bölge üreticisine düşük faizli kredi olarak verilse, kalan boş alanların tamamında muz yetiştirilebilir.

Türkiye, tarımsal üretim anlamında, artık, kendi kendine yetebilen bir ülke değil. Giderek de, üretmekten çok, tüketen bir toplum oluyoruz. Her geçen gün başka ülkelere olan bağımlılığımız artıyor.

Pamuk, çok yönlü bir endüstri bitkisi olması nedeniyle, çiftçi, tüccar ve pamuğa dayalı sanayici, ihracatçı kesimi ilgilendiren ve çok geniş bir kitleyi kapsamaktadır. Türkiye, dünya pamuk üretiminin yüzde 5'ini sağlayan ve üretimde yıllar itibariyle 5 inci, 6 ncı sırada olan bir ülkedir. Üretici veriminde ise, üretici ülkeler arasında 1 inci sırada yer alan büyük bir pamuk üreticisidir; maalesef, sahipsizdir. Üreticiyle beraber tüccar, sanayici ve bütün kesimler mağdur olmaktadır. Tabanfiyatlarının düşük, maliyetlerin ise, çok yüksek olması, bütün üreticileri perişan etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışan nüfusun yüzde 43 kadarı tarımda istihdam edilmektedir. Gayri safî millî hâsılada ise tarımın payı yüzde 16'dır. Bu da göstermektedir ki, çiftçi, emeğinin karşılığını tam olarak alamamaktadır. Gayri safî millî hâsıladaki payın hiç olmazsa yüzde 30'lara çıkarılması gerekir ki, çiftçi, bir yıl sonra toprağını ekmeye teşvik edilebilsin.

Bir zamanlar, Türkiye, gerçekten, toprakları üzerindeki tarımsal üretimiyle insanını besleyebilen, yeterli olmamakla birlikte, ihracat yapabilen bir ülke idi. Coğrafî konumunun, iklim özelliklerinin, geniş ve verimli toprakların sağladığı bu avantajı, maalesef, yitirdik; yeterli verimliliği sağlayamıyoruz.

AB müzakere sürecinde, en büyük sorunlardan birinin, gerçekçi politikalar üretilmeden, yetersiz teşviklerle desteklenen tarım sektöründe yaşanacağını düşünüyorum. Globalleşme sürecinde, tasfiye olmasını önlemek için, Türkiye'de tarım sektöründe gerçek bir atılımın gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Türkiye'nin bir tarım vizyonu politikası ve hedefi yoktur. Bu nedenle, AB ile müzakerelerde önemli sorunlar yaşanabilir.

Tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarının düşürülmesi, kırsal kesimde elektrik kullanımının yaygınlaştırılması ve kırsal kesimde tarımsal sanayii geliştirmek için, elektrikte uygulanmakta olan yüzde 18'lik KDV oranının düşürülmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, tarım ürünleri için olmazsa olmaz girdilerden gübre, 2002 yılında 385 000 Türk Lirası iken, 2003'te 450 000 lira, 2004'te ise 540 000 liraya çıkmıştır. Temel girdi fiyatlarının bu derece arttığı durumlarda üreticilerin maliyetleri de artmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Lütfen tamamlayın efendim.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ancak, çiftçilerin ürünlerini sattıkları fiyatlar artmamaktadır, aksine, azalmaktadır.

Üretimi doğrudan ilgilendiren mazot fiyatları artarak devam etmektedir. 2002 yılında litresi 1 224 000 lira olan mazot, 2003'te 1 355 000 liraya, 2004 yılında ise 1 809 000 liraya çıkmıştır. Sayın Başbakan, 29 Nisan 2003'te Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı konuşmada, çiftçilere, mazot fiyatlarında litre başına yaklaşık yüzde 35 gibi bir indirim sağlayacağını belirtmiştir. Sayın Başbakanım, nerede verdiğiniz bu sözler? Unutuldu mu? İnanıyorum ki, Türk Halkı unutmayacaktır.

Dünya Bankasının son üç yıldır Türk tarımına yönelik uygulamaya koyduğu projelerin 2005'te sona ermesiyle tarımda yeni bir döneme geçilecektir. Bu dönemde, hükümetin, tarımda büyümeyi teşvik edecek politikalar üretmesi gerekmektedir. Büyüme hızındaki düşüşün nedenleri, doğal felaketlerde ya da üretim fazlalığında aranmamalıdır; sorun, yine politika eksikliğindedir.

Uygulamada da sorunlar bulunmaktadır. Tarım il ve ilçe müdürlüklerimizin, tarımın çeşitlendirilmesi ve üretimin artırılması konusunda üreticiye şu andaki durumundan daha fazla destek vermesi gerekmektedir. Bu müdürlükleri bürokratik işlerden kurtarmak, üretimle ilgilenmelerini sağlamak, sahaya indirmek, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının öncelikli hedeflerinden olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel sorunumuz, az önce de belirttiğim gibi, tarım ve hayvancılığa yönelik belirlenmiş ve uygulamaya sokulmuş bir devlet politikasının olmayışıdır. Hayvancılığı geliştirmeye yönelik, hayvansal üretim ağırlığı uzun vadeli ve istikrarlı yeni tarım politikaları belirlenerek, devlet tarafından desteklenmelidir. Hayvancılık, ancak böylece, üreticiye gelir kazandıran, özendirilmiş bir sektör konumuna getirilebilir.

Bu amaçla, bölgesel farklılıklar dikkate alınarak işletme büyüklükleri belirlenmeli, kredilendirme ve damızlık hayvan dağıtımı, suni tohumlama olanakları gibi çeşitli destekleme tedbirleriyle sektörel yapı mutlaka güçlendirilmelidir.

Hayvancılıkta genel olarak maliyetin yüzde 70'ini yem girdileri teşkil etmektedir. Maalesef, yem hammaddelerinin yaklaşık yüzde 60'ı ithal olup, dövize bağlı bulunmaktadır. Bu nedenle de, hayvansal ürün fiyatları yüksektir. Hayvansal ürün maliyetini düşürücü, tüketimi teşvik edici politikalar geliştirilmelidir.

BAŞKAN - Sayın Ekmekcioğlu, lütfen tamamlayın; süreyi çok aştınız.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Ülkemize, özellikle İran ve Irak sınırından olmak üzere, kaçak hayvan girişi artarak devam etmektedir. Bu yolla giren hayvan sayısına baktığımızda, onbinlerce kaçak küçük ve büyükbaş hayvan girdiğini görürüz.

Ülkemize kaçak hayvan girişlerini sadece polisiye tedbirlerle önleyemeyeceğimizi hepimiz bilmeliyiz değerli arkadaşlarım. Bunu, ancak fiyat istikrarıyla önleyebiliriz. Bu nedenle, hayvancılıkta, düşük maliyetli üretimi sağlayacak ve üreticilerin ürünlerini eder fiyata satabilecekleri politikalar mutlaka oluşturulmalıdır.

Ayrıca, hayvan pazarlarına girişin zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. Mezbahalarda kaçak hayvan kesimlerinin kesinlikle engellenmesi gerekmektedir.

İnsanın temel fizyolojik ihtiyacı besindir. Onu sağlayan tarım sektörü de, diğer sektörlerin aksine, tüm toplumu ilgilendirir. Bu açıdan, tarım, stratejik bir öneme sahiptir. Bir ülkenin gelişimi, bağımsızlığı, sağlıklı bireylerle mümkün olur. Tarımı bitirilmiş ve bu konuda tamamen dışa bağımlı bir ülkenin gelecek nesillerinin gelişimlerinin ve istikballerinin sağlanması mümkün değildir.

Bu yılki bütçe, bizim millî bütçemizden çok IMF'nin bize dayattığı bir bütçedir ve dış güçlerin ülkemize dayattığı bu bütçenin sonucunda başarılı olma ihtimali çok düşüktür. Bu bütçe, Türk tarımının gerçeklerinden uzak bir bütçedir.

Her şeye rağmen, yine de 2005 yılı bütçesinin, ülkemize yararlı olmasını diler, Yüce Heyeti saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ekmekcioğlu.

Hükümetin söz isteği var.

Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Güçlü; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bütçesinin görüşülmesi vesilesiyle sizlere hitap etme imkânı buldum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığımızın bütçesiyle ilgili konularda eleştiri getiren, durum değerlendirmesi yapan arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, lehinde mi, aleyhinde mi?!.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Evvela, kıymetli arkadaşlarım, ifadelerimizde kullandığımız kelimelerde, tabiî, biraz dikkatli olmamız lazım. Yani, buraya hangi sıfatla çıktığımı, bu Meclisin çatısı altında bilmeyen arkadaşım olmadığına göre, nezaketen bu soruyu sormamanız gerekir; ben de duymadım zaten.

Kıymetli arkadaşlarım, geçen zaman içerisinde, kısa dönem içerisinde tarım sektörünü yakından ilgilendiren çok önemli gelişmeler oldu. Bu gelişmeler; 31 Temmuz 2004 tarihinde Dünya Ticaret Örgütü tarım çerçeve metnini açıkladı. 6 Ekim 2004 tarihinde Avrupa Komisyonu İlerleme Raporunu ifade etti. 17 Aralık 2004 tarihinde Avrupa Birliği Konseyi kararını açıkladı. İkinci Tarım Şûrasını gerçekleştirdik. Bu arada -adlarını saymıyorum vakit almamak için- birkısım bölgesel etkinlikleri yerine getirdik ve tarım sektörümüz, ülkemizin gündemine kuvvetli bir şekilde girdi. Önümüzdeki zaman içerisinde de ağırlığını ve bu sektöre yönelik gelişmelerin gündemimizi büyük ölçüde belirleyeceğini bilerek hareket ediyoruz.

Bu sektörün, ülkemizin tarımında, baştan beri, yani cumhuriyetimizin ilan edildiği yıllardan itibaren çok önemli bir rolü olduğunu, önemli bir kaynak teşkil ettiğini biliyoruz. 1950'li yıllarda yine aynı özelliğini ve ağırlığını koruduğunu; ama, iktisadî gelişme ve kalkınma safhası içerisinde nispî öneminde bir düşme meydana geldiğini, planlı dönemde bunun devam ettiğini, 1980'li yıllarda politika değişikliklerinden dolayı, özellikle tarıma yönelik birkısım desteklerin azaldığını, destekleme politikalarında değişikliğe gittiğini, özelleştirmenin tarım sektörü ve ilgili kurumlarda erken başladığını ve bunun sonucu olarak birkısım olumsuzlukların yaşandığını biliyoruz. Ama, 1990'lı yılları, sadece tarım sektörü açısından değil, ülkemizin geneli açısından, daha ziyade, istikrarsızlık ve ekonomide iniş ve çıkışların birlikte yaşandığı ve büyük ölçüde tarıma da olumsuz yansımaların ortaya çıktığı yıllar olarak biliyoruz ve bir başka ifadeyle "kayıp yıllar" olarak da tanımlıyoruz, söylüyoruz.

İşte, 2000 ve 2001 yıllarında meydana gelen krizler, önceki krizlerin akabinde meydana gelen o büyük krizler, Türkiye'de hem büyümeyi hem sektörel gelişmeleri hem de tarımda çok önemli olumsuz gelişmeleri ortaya koyduğunu biliyoruz ve nitekim, bu öyle önemli sonuçlar doğurdu ki, Türkiye'de siyasî kadrolar çok büyük ölçüde değişti ve bugün Meclisimizde oluşan tablonun da, bu büyük ekonomik krizin, aynı zamanda, siyasete yansıması şeklinde kendisini gösterdiğini biliyoruz.

İşte bu dönemde, Türkiye'nin kriz döneminde, yani bir benzetme yapmak gerekirse, sağlığını büyük ölçüde kaybetmiş, bir bilinç kayması olmuş bir hasta halinde Türkiye'nin uluslararası kuruluşlarla ilişkilerinin çok arttığını ve bu kuruluşlara yönelik olarak taleplerin de Türkiye'den geldiğini biliyoruz. İşte bu dönemde çok önemli anlaşmaların yapıldığını ve Türkiye'de özellikle malî piyasaların, malî sistemin çok önemli yeni kurumlarla karşılaştığını, özerk kurumlarla karşılaştığını, Merkez Bankasının yapısının değiştiğini, hükümetle olan ilişkisinin daha özerk bir hale getirildiğini hepimiz biliyoruz. İşte bu dönem içerisinde Türkiye'de siyasî iktidarın kim olduğundan ziyade Türkiye'nin o günkü sağlık şartlarının ne kadar kötü olduğunun bir ifadesidir. Nitekim, yine hepimizin bildiği; ama, bu Meclisin çatısı altında çok fazla konuşmadığımız bir husus da vardır. O gün, Türkiye'nin bu uluslararası kuruluşlarla ilgili çalışmalarını yürüten, anlaşmalarını yürüten ve Türkiye'yi bu atmosferden çıkarmaya çalışan ekibin içerisinde yer alan öncü karakterli insanımız bugün bu Meclisin çatısı altındadır ve muhalefet partimizin de üyesidir, içinde yer almaktadır; ama, bunda bir anormallik de görmüyorum ben; yani, o gün iktidarda biz de olsaydık bu anlaşmayı biz yapmak zorunda kalacaktık ve bir arkadaşımız bu sorumluluğun altına imzasını atacaktı. Dolayısıyla, ifadelerimizi ve ithamlarımızı yaparken içinde bulunulan şartı hiç görmeden hareket eder ve sizi bugün IMF politikalarını takip eden bir grup olarak nitelesek bu doğru olur mu diyen; ama, birkaç gün önceki bir konuşmasında bana yönelik olarak, Tarım ve Köyişleri Bakanımızın iyi niyetli olabileceğini; ancak, onun, IMF'nin dayattığı tarım politikasını uygulamakla görevli bir memur olduğunu söyleyen Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili bir arkadaşımız var. Bence çok ağır bir ifade. Evvela, ruhen hiçbir zaman kabul etmediğimiz bir haldir, bir tanımlamadır ve biz bu ülkede, bu Meclisin çatısı altında bulunan tüm insanlar olarak ulusal politikalarımızı her zaman ve her şartta oluşturmak zorundayız, bizim görevimiz bu, varlık sebebimiz bu. Biz, bu konularda, Türkiye'ye yönelik politikalarda farklı düşünebiliriz; ama, bu ülkenin menfaatına, bu ülkenin geleceğine, bu ülkenin çocuklarının çıkarlarına aykırı hareket etmemek hepimizin görevidir; ama, 2000-2001 yıllarında yaşanan kriz döneminde, hayata geri dönüş için, Türkiye, uluslararası kuruluşlarla, mecburen bir anlaşma yapmıştır ve bunu yapan arkadaşımız, bugün, bizim safımızda değildir; onun için, eleştirilere ölçü ve insaf getirelim diye söylüyorum. Lütfen... Bu hususta incindiğimizi de ifade ediyorum.

Sayın Gürol Hocam ve Haluk Koç Beyefendi, politikalarımızı ifade ederken -daha sonra söz alan diğer arkadaşlarımız da- şu ifadeyi çok sık kullandılar: "Türkiye'nin bir tarım politikası yok." Türkiye'de...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Bakan, ben öyle bir şey söylemedim; hiç öyle bir şey ağzımdan çıkmadı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Şöyle efendim: Ben, burada, genel olarak söylüyorum; diğer arkadaşlarımız da söyledi. Tamam, siz bunu söylememiş olabilirsiniz.

Biz, uluslararası kurumlarla ahenk ve uyum içinde bir çalışma yapıyoruz. Ben, müsaade ederseniz, bu konuya biraz fazla dikkat, özen gösteriyorum.

Şimdi, evvela, Türkiye normalleşiyor; yani, 2001'den itibaren, bugün normalleşiyor. 2005 bütçesini konuşuyoruz; Türkiye normalleşiyor; yani, Türkiye, uluslararası kurumların etkisinden kurtuluyor; amaç da bu değil mi zaten. Göstergesi ne; yatırımların payını artırıyoruz; sosyal harcamalarımızı artırıyoruz; Türkiye'nin sektörlerini desteklemeye devam ediyoruz; sağlığa, ulaştırmaya, adalete, emniyete, öncelik veriyoruz. Bunlar, bize dayatılan şeyler değil ki; biz, kendi irademizle bunları yapmaya çalışıyoruz.

Onun dışında, çok önemli bir hususu söylüyorum; ilan ediyoruz ve Bakanlar Kurulumuzun da imzalamasıyla artık resmiyet kazanan ulusal tarım stratejisini biz hayata geçirdik. Şimdi, bu ulusal tarım stratejisi belgesini, Tarım Bakanı olarak resmen söylüyorum. Ne Dünya Bankasıyla tartıştık ne IMF'ye bilgi verdik. Planlama, Hazine ve Tarım Bakanlığı uzmanları olarak hazırladık. Bana, Dünya Bankasının uzmanı geldi "tarımsal destekleri değiştiriyormuşsunuz" dedi; ben de "evet, değiştiriyoruz." Dedim, "Ne yapıyorsunuz" dedi. "Türkiye'de muhalefet partisinin eleştirdiği, İktidar Partisinin kabul etmediği, baştan değiştireceğim diye yazdığı, çiftçilerin beğenmediği, meslek kuruluşlarının karşı çıktığı politikaları, biz, tatbik edecek durumda değiliz; değiştireceğiz. "Ne yapacaksınız?" Doğrudan gelir desteğini yüzde 45-50'lere çekeceğiz, primleri ve hayvancılık desteklerini artıracağız, kırsal kalkınmaya önem vereceğiz ve tarım ürünleri sigorta yasasını çıkararak, tarımsal sigortacılığı bu ülkede teşvik araçlarının arasında uygulayacağız dedim. Orana itiraz etti "niye bu kadar ani indiriyorsunuz" dedi. Dedim ki, kamuoyunda bu kadar itiraz edilen, karşı çıkılan bir aracı, bu seviyede kullanma imkânı artık kalmadı. Yani, İktidar Partisi kendi içerisinde eleştiriyor, beni eleştiriyor. Ben, kendim, teorik olarak karşı çıktığım bir şeyde niçin ısrar edeceğim?! İnanın, bundan daha başka bir görüşme olmadı. Biz, bunu, imzaladık ve yürürlüğe koyuyoruz. Arkadaşlar, bu politikanın neresi millî değil?!

Diyoruz ki, doğrudan gelir desteğini sadece oransal olarak düşürmüyoruz; onun ötesinde ilave unsurlar getirdik.

1. Üretimi yapana vermeye yönlendiriyoruz. Yani, sadece toprak sahibine değil, üretimi yapana, kiracı olarak çalışana vermeyi hedefliyoruz. Ne yapacağız; girdi belgesini, girdi kullanım belgesini getirene ve ürettiği ürünün satışının belgesini getirene vereceğiz. Bu, şimdi, toprak sahibinden üreticiye doğru bir yönlenmenin adımıdır; yüzde yüz gerçekleşmez; ama, bu yönde ilerlemedir.

2. Biz, tarımsal teknolojiyi geliştirmek için kullanacağız doğrudan gelir desteğini. Yani, toprak tahlili yaptıran, sertifikalı tohum kullanan, bazı bölgelerde arazi toplulaştırması yapan veya damlama suya geçen bölgesel birkısım konuları teşvik edici kullanabiliriz. Bununla ilgili Bakanlar Kurulundan da bir irade çıkardık; yani, genel tasvip gördü. 2005 takvim yılında, yavaş yavaş uygulamaya geçeceğiz ve 2005 tarımsal teşviklerin uygulama programına, aynen, bu sistemi yerleştirmeye çalışacağız.

Dolayısıyla, 2006-2010 yıllarında, Türkiye'nin tarım politikalarını... Elbette, Dünya Ticaret Örgütünün kararlarını dikkate alacağız, elbette, Avrupa Birliğiyle uyum konusunu dikkate alacağız; ama, en önce, bu ülkede geliştirmemiz gereken sektörleri harekete geçireceğiz.

Birkaç husus söylemek istiyorum; bunlardan birincisi hayvancılıktır. Arkadaşlar, sektöre yakın olanlar ve bu konuyu az çok takip eden arkadaşlarımız çok iyi biliyorlar ki, bugün, mevcut verimlilik ve maliyet yapısıyla hayvancılık sektörümüzün Avrupa Birliği ülkeleriyle rekabet etme imkânı yoktur; ama, bizim önümüzde on oniki senelik bir zaman vardır. Türkiye, bu sektörü sürdürülebilir bir hale getirmenin mücadelesini verip, 80 000 000'luk nüfusuyla Avrupa Birliği üyesi olduğu tarihte, mutlaka bu konuda başarılı olmak zorundadır. Ben, bunu, Tarım Bakanı olarak değil, bu ülkede tarım sektörüyle ilgili olan herkes adına söylüyorum. Bu, yapmamız gereken bir görev. Şimdi, biz, 3 - 4 misli yüksek bir maliyetle tüketicimize et satıyoruz ve tükettiriyoruz; bunu kabul edemeyiz, bunu yapamayız, bu sürdürülemez bir şey. Bunun için, başta doğu bölgesi olmak üzere, Türkiye'de hayvancılığa elverişli bütün alanlarda, bu üretim faaliyetini besleyecek ve destekleyecek şekilde tarımsal destekleri yönlendireceğiz; bunu yapmak zorundayız. Bazı alanlarda, bitkisel üretimde, yem bitkileri ve bakliyat için havzalar oluşturmak zorundayız; yani, bir üretim planlamasını yavaş yavaş hayata geçirmek zorundayız. Bugüne kadar, elimizde, bunun için çok fazla teknik bilgi, donanım da yoktu; ama, şimdi, artık, bir çiftçi kayıt sistemimiz var elimizde, 3 000 000'a yakın kayıtlı insanımız var, arazi büyüklükleri ve ürettikleri ürünlerle ilgili bilgiler var; bunları yapacak duruma geldik. Türkiye, uluslararası kurumların inisiyatifi dışında desteklerini belirleyecek hale geliyor ve dolayısıyla, biz, bundan sonra kendi politikalarımızı daha etkin olarak uygulamak durumundayız.

Arkadaşlarımızın ifade ettikleri bazı hususlar var; onlara da kısaca cevap vermek istiyorum.

Bu hususlardan biri olan tarımsal girdilerle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Arkadaşlarım, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Türkiye, iki konuda, gübre ve mazot konusunda, tamamen, yüzde 100'e yakın dışa bağımlıdır; uluslararası fiyatlardan etkilenmemesi imkansızdır. Gübrede yerli üretim vardır; ama, yerli üretimin hammaddesi azotlu ve fosfatlı gübrenin tamamı dışa bağımlıdır. Dolayısıyla, uluslararası fiyatlardan etkileniyoruz. Fiyat artışları, söylediğiniz gibidir; gübrede ortalama yüzde 30'un, yüzde 35'in üzerinde, mazotta yüzde 32 civarında fiyat artışları vardır; ama, size ilginç iki şeyi söylemek istiyorum. Türkiye'de gübre kullanımı, 2002 yılında 4 500 000 ton, 2003'te 5 100 000 ton, 2004 yılı için hedefimiz, yine, 5 200 000 tondur. Türkiye'de gübre kullanım miktarında bir düşme meydana gelmemiştir; şu sebeple: Daha ihtiyatlı hareket eden çiftçinin erken gübre almasından dolayı; yani, yüksek fiyatlara çıktıktan sonra değil, daha önce, eline gelir geçtiği anda almasından dolayı bu düşme olmamıştır. Şunu demek istiyorum: Türkiye'de tarımda girdi kullanımında bir azalma olmaması, fiyat artışları vesaire gibi faktörler yanında, önemli bir husustur; yani, bu, Türkiye'de, gelecek yıl üretimin artma ihtimaline delalet eder. Aynı olay tohumluk kullanımında vardır. Türkiye'de tohumluk kullanımı, 2002 yılında 142 000 tondur, 2003'te 172 000 ton, 2004'te 320 000 tondur. Şimdi, arkadaşlarım, bunlar da çok önemli gelişmelerdir. Özellikle tahılda ortaya koyduğumuz gelişme sevindiricidir ve dolayısıyla, sektörle ilgili en yaygın etki yapabilecek gelişme unsurları içerisinde kayda değer olaylardır.

Traktör sayısıyla ilgili bilgi; elbette, Türkiye'nin iktisadî durumunun çok dengeli olduğu zamanlarda 50 000'e yakın traktör kullanılmıştır; ama, şunu bilmeliyiz, 2002 yılında bu ülkede satılan traktör sayısı 6 000'dir; bir kriz akabindedir; elbette, insanlar, gayrimenkule de yatırım yapmadılar, traktöre de yatırım yapmadılar; ama, artış olumlu bir şey değil midir?! Yani, bu konuda, tek olumlu gösterge olarak söylemiyoruz; ama, Türk çiftçisi öldü, Türk tarımı bitti, hayvancılık yok oldu yerine, arkadaşlar, müspet şeyler de var; yani...

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Bakan, galerilerde satılık olan traktörleri bir araştırdınız mı acaba?!.

AHMET YENİ (Samsun) - Traktörlerini yeniliyorlar...

HASAN ÖREN (Manisa) - Veya üzerinde icraî takibin devam ettiği traktörleri takip ettiniz mi?!

BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz, Genel Kurula hitap edin.

Sayın milletvekilimiz, böyle bir usulümüz yok... Oturduğunuz yerden. Lütfen... Lütfen efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Arkadaşım, satılan traktör sayısından bahsediyorum; vitrinlere bakmanın ne âlemi var!

Girdilerle ilgili hususta söyleyeceklerim bu, elbette fiyat artışları oldu.

Peki, üretimdeki gelişmeler... Arkadaşlarım, birkaç hususu söyleyeyim size. Evvela buğday üretiminde 2004 yılında yüzde 10 civarında bir artış olduğunu ve sektörle ilgisi olan arkadaşlarım, bu yıl 21 000 000 ton buğday üretimi olduğunu biliyorlar. Mısır üretiminin 2002 yılında 2 100 000 ton iken, 2003'te 2 800 000; 2004'te yüzde 7 artarak 3 000 000 tonu aştığını biliyorum ve nitekim, bu sebeple ithal ettiğimiz mısır miktarı bir önceki seneye göre yüzde 50 oranında düştü; yani, 1 800 000 tondan 900 000 tona düştü. O çok kullandığınız malzeme vardı mısırla ilgili... Dolayısıyla, ondan çok daha önemli olan husus bu miktardaki büyük azalmadır; yani, ne kadar sevindirici bir olaydır. Onun dışında, pirinç üretiminin 2003 yılında 223 000 ton iken bu yıl 270 000 ton olduğunu ve pirinçle ilgili bir arkadaşımızın çıkıp burada niçin bir konuşma yapmadığını da merak ediyorum. Uyguladığımız politikanın o sektörü ne kadar rahatlattığını anlatmaması ilginç. Edirneliler, Çorumlular nerede, bilmiyorum!

Ayçiçeğiyle ilgili konu: Arkadaşlarım, Trakya bölgesinin üç şehrini de dolaştım, bu ayçiçeğiyle ilgili kim sorun var diyorsa, lütfen, ayçiçeği üretiminin yapıldığı bölgeye bir gitsinler...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Ben söylüyorum Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Tamam Hocam, ben de sizi Trakya'ya davet ediyorum.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Bakın, 1985 yılında, 1 500 000 tona yakın, şimdi 800 000 ton.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz Genel Kurula hitap edin.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Soruyor Sayın Bakan...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Tamam.

Sayın Hocam, şimdi bununla ilgili konuda, ben, bu bölgedeki insanlarla görüşmeye ve sorunların daha yerinde incelenmesine davet ediyorum arkadaşları.

Dışticaretle ilgili noktaya gelmek istiyorum.

Arkadaşlarım, dışticaretle ilgili konularda iki istatistiğimiz var. Bunlardan bir tanesi işlenmemiş tarım ürünleri, diğeri ise işlenmiş tarım ürünleri.

Arkadaşlarım, bunların içerisinde Türkiye'de ham tarım ürünlerinden işlenmemiş tarım ürünlerinde, Türkiye, sürekli olarak net ihracatçı bir ülkedir. Bunun bir tek istisnası vardır; 2000 yılı. İşlenmiş tarım ürünleriyle ilgili konuda ise, bunun istisnası 2000, 2003'tür. Türkiye, 2004 yılında, onuncu ayın sonunda tarım ürünlerinde -işlenmişler dahil- net ihracatçı pozisyonuna geçmiştir az da olsa; ama, bu, çok fazla övünülecek bir şey değildir. Keşke, aradaki farkı çok daha artırabilsek; çünkü, Türkiye'nin potansiyeli buna daha uygundur.

Tarımsal desteklerle ilgili birkaç hususu söylemek istiyorum. Arkadaşlarımız özellikle şunu söylüyorlar: "Türk tarımında bir gelişme olacaksa, tarımsal desteklerin artırılması lazım." Buna karşı çıkacak, itiraz edecek bir nokta yoktur. Türkiye'de tarımsal destekler, rakam olarak söyleyelim, son yıllarda 2 500 000 000 dolar civarındadır, doğrudan destekler; yani, bütçeden ayırdığımız kaynaklarla çiftçilerimize verdiğimiz desteklerin miktarı bu kadardır, artırmamız lazım. Nitekim, Tarım Strateji Belgesinde de şöyle bir ifade kullandık: En az gayri safî millî hâsılanın yüzde 1'i kadar olacak. Bunun anlamı şu: Bu, aşağı yukarı 3 500 000 000 dolar olacak demektir. Şimdi bunu 2005 yılı bütçesine koyamadık, 2006 yılı bütçesine bunun konulması konusunda, size ve bize görev düşüyor; yani, eğer tarımı destekleyeceksek, geliştireceksek, en az bu seviyede bir destek koymamız lazım.

Şimdi, bu destek miktarında, başka ülkelerle bir mukayese yapıyorsunuz. Bu mukayese çok doğru değil. En başta Hocam biliyor bunun doğru olmadığını; ama, mukayeseyi biraz açıklamak istiyorum. Şimdi, Türkiye'de, bütçeden konulan destek miktarı 2 500 000 000 dolar, Türk Lirasıyla 3,4 katrilyon, yeni bütçede; ama, 2003 yılıyla ilgili, elimde, OECD'nin, dünyanın birçok ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliğiyle ilgili rakamları var, şimdi onu okuyacağım. Burada üretici destek değerleri diye bir rakam var. Üretici destek değerleri, hem bütçeden çiftçilere intikal ettirilen rakam hem  gümrük vergileri yoluyla başka ülkelerden mal girişini önlemeye yönelik hem de iç-dış fiyatlardan dolayı tüketiciden üreticiye transfer edilen destekleri kapsayarak... Yani, ne demek istiyorum; Türkiye'de, dünya fiyatlarının üzerinde alınan her üründen dolayı, tüketiciden üreticiye transfer edilen geliri de kastederek yapılan bir değerlendirme var.

Arkadaşlar, bu rakam, Türkiye'de, 1986-1988 yıllarında yüzde 15'tir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen toparlar mısınız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

1986-1998 yıllarında, toplam tarımsal ürünlerin değerinin yüzde 15'i çiftçiye ödenmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde bu oran yüzde 25'tir, Avrupa Birliğinin 15 üyesinde bu oran yüzde 39'dur. Yüzde 39'unu geri ödemiş... (CHP sıralarından gürültüler)

Bir şey demiyorum; yani, biz 15'ini ödemişiz; o, yüzde 39'unu, yüzde 40'ını ödemiş.

Arkadaşlar, 1986-1988'de, senin 1 500-2 000 dolar fert başına düşen millî gelirin varken, ayırabileceğin kaynak, elbette mukayeseli ve nispî bir şeydir. Bugün, 3 000 dolar civarında fert başına millî gelire ulaşmışken, 30 000 dolar fert başına millî gelire ulaşmış bir toplumun tarımsal destekler için kullandığı rakamla mukayese edersek, bu, doğru bir mukayese olur mu?

Yani, biz, aynı altyapı içerisinde yaşamıyoruz, aynı konutlarda oturmuyoruz, aynı eğitimi almıyoruz, aynı sağlık hizmetini almıyoruz; ama, Türk çiftçisine, siz, niçin Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki çiftçilere verilen kadar destek vermediniz... Verin de, görelim! Böyle bir imkân var mı, böyle bir güç, böyle bir kaynak var mı, böyle sınırsız bir imkân var mı?

Biz, Türk kırsal kesimine -iddialı olmasın, biraz yumuşatarak söyleyeyim- Cumhuriyet Halk Partisinden daha kuvvetli bağlıyız. (CHP sıralarından alkışlar [!])

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Bakan, Arıcılar Kongresinde hep beraber yaşadık.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade eder misiniz...

Biz, AK Parti olarak... Ben, şahsım adına söylüyorum, buna inanıyorum. İtiraz edebilirsiniz; ama, ben, kırsal kesime, Cumhuriyet Halk Partisine nispetle AK Partinin daha kuvvetli bir şekilde bağlı olduğunu düşünüyorum; hatta, bunu ispat edebilirim size; çünkü, biz, kırsal kesimden, size nispetle daha yüksek oy aldık. (CHP sıralarından gürültüler)

SALİH GÜN (Kocaeli) - Sen kahveleri bir dolaş bakalım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Oransal olarak, oransal olarak... Yani, sizin aldığınız toplam oyların içerisinde kırsal kesimden aldığınız oy oranına göre, biz daha yüksek oy aldık.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Haklısınız, aldınız!..

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Doğru, doğru!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Mesela, siz, Türkiye çapında 100 oy aldınız; bunun yüzde 25'i kırsal kesimdendir...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Doğru, aldınız da, biraz yardımcı olun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade eder misiniz...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Oylarını aldınız; şimdi, hayır dualarını alıyorsunuz bütün Türkiye'nin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade eder misiniz; bitireyim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen toparlayalım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade ederseniz tamamlayayım.

Efendim, konuşmamın son kısmına geliyorum.

Ben böyle düşünüyorum. Sizin iddialarınıza göre benim düşüncem yanlışsa, bunun sonucu zaten çok çabuk ortaya çıkacak.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Cumhuriyet Halk Partisini değerlendirmek size düşmez ki..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Düşmez; ama, ben böyle düşünüyorum; yani, siz de düşündüğünüzü söyleyebilirsiniz. (CHP sıralarından gürültüler)

AHMET IŞIK (Konya) - Bizi değerlendirmek size mi düşüyor?!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, müsaade eder misiniz.

Çok yanlış bir şey söylemiyorum ben.

Bir konuyu daha söyleyeceğim. Yerel seçimlerde biz, yüzde 42 oy aldık. Yüzde 42 oyun, şehir ve kırsal kesimler itibariyle dağılımına baktığımızda, biz, kırsal kesimden yüzde 47 oy almış oluyoruz; yani, yüzde 42'nin daha altındayız şehirlerde. Dolayısıyla, diyorum ki, oylarımızın oransal olarak daha büyük kısmı, kırsal kesimden geliyor.

Dolayısıyla, biz istesek de istemesek de kırsal kesimin sorunlarıyla ilgilenmek zorundayız; yani, böyle bir ahlakî bağ var.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Özal da aldı; ama, Anavatan Partisi bugün Mecliste yok.

Bu, ilkel bir yaklaşım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bu mu?..

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Evet.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Peki, ben size son bir şey daha söyleyeyim bu konuda.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Ben mesleğin içinden gelen bir insanım. Gelin Söke'ye girin bakalım.

BAŞKAN - Sayın Milletvekili, Sayın Milletvekili; lütfen... Burada, arkadaşlarımız yeni bir usul mü ortaya çıkarıyor?!

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Tahrik ettirmeyin o zaman Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen dinleyin. Sizin Grup Başkanvekiliniz var, sözcünüz var; konuşurlar.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Sayın Bakanı uyarın o zaman.

BAŞKAN - Lütfen efendim, lütfen...

Sayın Bakanım, genel olarak toparlayın lütfen.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Peki.

Efendim, ben, burada, Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün çok zor durumda olduğunu söyleyen arkadaşlarıma şunu diyorum: Biz, Türk tarımının, Türk köylüsünün sorunlarıyla, aldığımız oy sebebiyle de ilgilenmek zorundayız; bunu demek istiyorum ben. Bunda bir yanlışlık yok; bu, daha tabiî bir şey. Dolayısıyla, biz bu kaygıyı duyuyoruz, bu kaygıyı yaşıyoruz. Sizlerin bu konudaki uyarılarına da teşekkür ediyoruz; yani, bizi daha çok düşünmeye sevk ediyorsunuz, bundan da hiçbir rahatsızlığımız yok. Ayrıca, eleştirinin de gerekli olduğuna inanıyoruz biz.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Peki, bu çiftçilere ne oldu da her gün mitingler yapıyorlar?! Ben size kaç yer saydım. Her gün, her gün...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Sayın Hocam...

BAŞKAN - Sayın Ergin... Sayın Hocam, bu bir alışkanlık mı; karşılıklı, okullarda olduğu gibi konuşmak?!

GÜROL ERGİN (Muğla) - Bakanımıza olan yakınlıktan ileri geliyor.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben, size, son olarak şunu söylemek istiyorum: Bizim, AK Parti olarak, Hükümet olarak...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - AKP olarak...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - ...Türk tarım sektörüyle ilgilenmek zorunda olduğumuzu, bunun siyasî mantığını ifade etmeye çalışıyorum; bunun doğru olduğuna inanıyorum. Sizlerin eleştirisine de teşekkür ediyorum; yani, biz, acaba, bu çok oy aldığımız kesimi biraz ihmal mi ediyoruz diye... Bu sebeple, daha dikkatle bakıyoruz. Ben, bu konuda benim üzerime düşen rolü de daha iyi yapmaya çalışıyorum.

Şimdi, arkadaşlarım, son söz olarak şunu söyleyeyim: Ben, Türk tarımında sorun yok demiyorum. Ben, bunu hiçbir zaman kullanmadım; çünkü, Türkiye'de tarım sektörünün sorununun olmayacağı yıllar, belki yirmi sene sonra olacak. Yirmi sene sonra da, aslında biz, tarımı belki yine çok kuvvetle konuşacağız. Yani, bizim çok zamana ihtiyacımız var; ama, biz, on oniki yıllık bir süre içerisinde, Türk tarımında çok büyük dönüşümler yapmak zorundayız. Bugünkü çalışma tarzımız, anlayışımızla, biz, Türk tarımında çok büyük bir gelişme yapamayız; bunu ortaya koymak zorundayız. İşte, Avrupa Birliği, Dünya Ticaret Örgütü, dıştan gelen etkiler, en önemlisi, muhalefetimiz, kendi milletvekillerimiz ve Türk çiftçisinin talepleri bizi bu yönde kararlar almaya sevk edecek. Burada bir işbirliği yapmalıyız. Yani, bu kadar önem verdiğimiz bir alanda, ben, sizin, objektif, netice alıcı desteklerinize, eleştirilerinize ihtiyaç duyan bir insanım; ama, lütfen, yapılanları da söyleyin, biraz moral kazanalım ve daha yenilerini yapmaya çalışalım.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yaptıklarınızı çiftçi söyler size, merak etmeyin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilinin katkılarıyla, Sayın Hocamızın desteğiyle bazı teşekkürler aldık; ama, bunlar, yine, eleştiri içerisinde o kadar azaldı ki, âdeta, kayboldu; yani, insanın ona da ihtiyacı var.

Ben, son söz olarak şunu söylüyorum: 2004 yılının bu son günlerinde Türk tarımının öne çıkan sorunları gübre ve mazotta meydana gelen aşırı fiyat artışlarıdır, tarımsal sulamada yüksek enerji maliyetlerinin bir çözüme kavuşturulamamasıdır -pamuk primleriyle ilgili konuda henüz bir açıklama yapamadık- ve hayvancılık sektörüyle ilgili iki konudur. Birincisi; arkadaşlarım, Antalya milletvekilimiz konuyu açık bir şekilde söyledi "çok sayıda girişler var" dedi. Ben, adını söylemek istemiyorum; ama, arkadaşlar, lütfen böyle konuşmayın. Hayvancılık sektörüne fayda sağlamak istiyorsanız, hayvancılık sektörüyle ilgili, bu, sınırlardaki olayları, genel bilgiye dayanarak, gazete bilgisine dayanarak, mahallinden gelecek birkısım bilgilere dayanarak kullanmayın; çünkü, bu, bu sektöre çok zarar veriyor, olduğundan daha çok zarar veriyor. Şu anda, aklen alınabilecek bütün tedbirleri aldık; yani, emniyet, asker, tarım teşkilatı, gümrük, maliye...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yetmiyor demek ki...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Daha ne yapabilirim ben?!

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Aklen aldığımız yerde fiziken de alalım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Fiziken mi?!.. Askerlerimiz, yani, elinde...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, Ulaştırma Bakanımızın zamanını alıyoruz gibi geliyor. Siz, temenninizi Genel Kurulumuza takdim ederseniz memnun olurum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, sektörüme yönelik eleştirileriniz, uyarılarınız için hepinize teşekkür ediyorum. Önümüzdeki yıllar içerisinde bu sektörde meydana gelebilecek, yapılması gereken reform çapındaki işler konusunda fikrî katkınıza ihtiyaç duyduğumu ifade ediyorum.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Bakanım, doğrudan gelir desteğini ödeyecek misiniz bu sene?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Her iki gruba mensup milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Şimdi, Ulaştırma Bakanımız Sayın Yıldırım açıklama yapacaklar.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığı ve Denizcilik Müsteşarlığının 2005 yılı bütçesinin görüşülmesi vesilesiyle sözlerime başlarken, şahsım ve Ulaştırma Bakanlığı çalışanları adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkelerin ekonomik açıdan gelişmeleri ve sosyal refahın sağlanması açısından önemli olan ulaştırma ve haberleşme sektörü kendi bünyesi içinde başlıbaşına bir ekonomik faaliyet olmanın yanında, diğer bütün ekonomik faaliyet ve sektörlerle de çok yakın ilişkisi vardır. Dolayısıyla, diğer sektörlerde, özellikle de ekonomide ortaya çıkan ani değişiklikler ulaştırma sektörünü de, haberleşme sektörünü de aynı derecede etkilemektedir. Daha belirgin bir ifadeyle, tüm ekonomik ve ticarî faaliyetlerin yaklaşık yüzde 20'si ila yüzde 30'unu ulaştırma ve haberleşme faaliyetleri oluşturmaktadır. Ulaştırma ve haberleşmenin yıllık millî gelirimiz içerisindeki hâsılat oranı da yüzde 15'i bulmaktadır; yani, millî gelire 45 milyar dolarlık bir katkı ulaştırma ve haberleşme sektöründen sağlanmış olmaktadır.

Bir anlamda, ülke olarak, gerek ulusal gerek uluslararası düzeyde belirlediğimiz hedefleri yakalamamız, ulaştırma ve haberleşme sektöründe sağlayacağımız gelişmeyle doğrudan orantılıdır. Buna paralel olarak, ülke gerçeklerine uygun, sağlıklı politikaların oluşturulup uygulamaya konulması bu hedeflerin tutturulması için asgarî şartlardan biridir. Bakanlık olarak, sorumluluğumuzun bilincinde, milletimize layık olan en iyi hizmeti vermek için, bize verilen bütçe imkânlarıyla, var gücümüzle iki yıldır çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Bütçe üzerindeki konuşmalar esnasında, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Sayın Demirel'in ulaştırmayla ilgili genel değerlendirmelerine katılmamak mümkün değildir. Zira, ulaşımda türler arasındaki dengesizlik, özellikle 1950'den günümüze giderek artmış ve günümüzde, karayolunun yurtiçi taşımalardaki payı yüzde 90'ın üzerine çıkmıştır. Bu yapıyla, gerek kombine taşımacılık gerekse ulaşımda entegrasyonun sağlanması, yol güvenliği, kazalar gibi önemli sonuçlar doğuran olumsuzlukların ortadan kaldırılması mümkün değildir.

Ülkemiz, bulunduğu coğrafî konumu itibariyle bütün ulaşım türlerini kullanabilecek bir özelliğe sahiptir. Bu, her ülkeye nasip olmamıştır. Bazı ülkeler denizi kullanma şansına sahip değildir. İşte, böyle bir coğrafî avantaja sahip olan bir ülkenin ulaşım türleri de dengeli olmak mecburiyetindedir. Bunun temel şartı da ulaşımda planlamanın yapılmış olmasıdır.

Peki, Türkiye'de bu yapılabilmiş midir; baktığımız zaman, ne yazık ki, tek ulaşım anaplanının 1983-1993 yıllarını kapsayan bir dönem için yapıldığını görüyoruz. Yine, bu süre içerisinde, Devlet Planlamanın ulaşımla ilgili önceliklere dair kalkınma planlarındaki tavsiyelerini görüyoruz; ancak, ne 1983-1993 ulaşım anaplanı dikkate alınmış ne de Devlet Planlamanın kalkınma planlarında öngördüğü ulaşım planlaması ve öncelikleri dikkate alınmış.  Dolayısıyla, bugünkü durum ortaya çıkmış bulunuyor.

O halde, ne yapmak lazım; önce bir planımızın olması lazım. Planda vazedilen öncelikleriniz olması lazım. Bu önceliklere göre yatırımlarınızı planlamanız lazım; çünkü, değerli arkadaşlar, ulaşım sektörü, uluslararası tabiatı olan bir sektördür. Dünyaya açık, dünya şartlarıyla rekabet ederek devam etmesi gereken, hizmet vermesi gereken sektör ulaşım ve iletişim sektörüdür. O yüzden, ben, istediğim gibi yaparım diyebilme hakkınız yoktur. Her an bir uçağınız başka bir ülkenin meydanında, bir geminiz başka ülkenin limanında veya demiryolunda bir treniniz başka ülkenin sınırlarını geçiyor olabilir. Keza, iletişimde de bugün artık dünyada sınırlar kalmamıştır. Internetten masamızın üzerinden dünyanın her tarafına her an açılabilme imkânını yakalamış bulunuyoruz.

İşte, bu hedefleri, vizyonu ortaya koyacak ulaşım anaplanı bizim ilk işimiz oldu ve bunu titiz bir çalışmayla... Üniversiteden öğretim üyeleri, sektörün uzmanları ve kamudaki uygulayıcılar el ele vererek, sırt sırta vererek çok titiz bir çalışma ortaya koydular ve bu çalışmalar sonucunda rapor tamamlandı, kurumların görüşleri de alındı, şu anda sonuç raporu yazılıyor. Bu, tabir caizse, bundan sonra alacağımız YPK kararıyla, önümüzde bizim rehberimiz olacak. Bu rehberle, önümüzdeki on yıl içerisinde, ulaşımda, Türkiye'yi nereye götüreceğimizi belirleyeceğiz. Bir bilim adamının çok güzel bir sözü var: "Eğer nereye gideceğinizi bilmiyorsanız, yol sizi istediği yere götürür." Türkiye'de ulaşım politikası, bu dediğim şekilde gelişmiştir. Nereye gideceğini bilmeyen bir politika, bugün, Türkiye'de ulaşımı bu hale getirmiştir değerli arkadaşlar.

Planlamayı yaptıktan sonra, on yıllık yol haritamız belli oldu; ama, biz, bu iki yılı boş geçirmedik bu yapılırken. Türkiye'de sokakta, köyde, kentte kime rastlasanız, Türkiye'nin ulaşımla ilgili problemlerini, size, hemen ayaküstü sayar. Niye; şehir içinde trafik sıkışıklığını insanlar her gün yaşıyor, köy yolları... Burada Köy Hizmetlerinden bahsedildi. Bugün, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren seksen yıl geçmiş değerli arkadaşlar; hâlâ köylerimizin yollarının yüzde 55'i toprak -yani, yol yok- yüzde 5'i asfalt, yüzde 40'ı da stabilize, yarım yamalak yol. Peki, ne oldu, Köy Hizmetleri seksen yılda niye bunları yapamadı, madem bu kapasite vardı; bunu, bugün, niye konuşuyoruz?!

Değerli arkadaşlar, ülke kaynaklarını çok iyi kullanmak mecburiyetindeyiz. Kaynaklarımız kıttır ve uygulanan yanlış politikalarla da, ülkemizin kaynakları maalesef horca kullanılmış, çarçur edilmiştir. Bugün, çok önemli bir borç yükü ve ödemeler dengesizliğiyle bu ülkede hizmet veren, gecesini gündüzüne katan bir hükümet var, bir parlamento var. Bu parlamentonun ve bu hükümetin, bu iki sene içerisinde ortaya koyduğu performansı, bırakın Türk Halkı, dünya alkışlıyor değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Yaptığımız düzenlemelere bakın; kanun sayımız, 4 000'li sayılardan, 5 000'li sayılara geldi. Yönetmelikler ve ikincil düzenlemelerin sayısı 100'leri aştı değerli arkadaşlar; onun için bu Parlamentonun yaptığı çalışmaları kimse küçümsemesin, kimse önemsiz olarak görmesin.

Avrupa Birliğinde yapılanlar ortada; artısıyla eksisiyle, başarısıyla, fazlasıyla eksiğiyle. Bütün bunlar kamuoyunun gözü önünde cereyan ediyor. İşte, daha geçen hafta arkadaşlarımızla beraber Sudan'daydık. İnsanlar, bizden fazla haberleri takip ediyorlar. 16 Aralıkta biz oradaydık. Her gün akşam, geliyor, eşbaşkan, bakan diyor ki: "Efendim, Chirac bunu dedi, Blair şunu dedi; Türkiye çok iyi gidiyor..." Âdeta kendileri tarih alacakmış gibi seviniyorlar. Niye seviniyorlar; eğer siz Avrupa Birliğine girerseniz, biz de sizin üzerinizden Avrupa Birliğine gireceğiz ve dünyaya açılacağız diyorlar. Afrika, Türkiye'yi böyle görüyor değerli arkadaşlar. Gücümüzü, önemimizi hiçbir zaman hafife almamamız lazım.

Ben bu vesileyle, Yüce Meclisin değerli milletvekillerine, ulaştırma konularında gösterdikleri destek için teşekkür ediyorum. Gördüğünüz gibi, benden önce değerli vekil arkadaşım konuştu; denizcilikle ilgili bazı şeyler anlattı; aslında anlattıkları şeyler yüzde 40'ını teşkil ediyor. Ben zamanınızı almak istemiyorum. Denizcilik âdeta coştu, Allah daha versin. Sesleri çok gür çıkıyor; ama, teşvik de istiyorlar hâlâ. Bu, Türkiye'de alışkanlıktır, devlet fazlasını verse ziyan etmez. Tabiî ki isteyeceklerdir; ama, Allah'a şükür, halleri vakitleri iyidir, işleri iyidir, gemilerde navlun fiyatları 3 kat arttı, tersanelerimizde işgücü yüzde 100 arttı, tersanelerimiz yüzde 300 dolu.

Arkadaşlar yeni tersane alanı için her gün kapımızı çalıyor. Biz de, Türkiye'nin 8 300 kilometrelik sahilinde yeni tersane alanları belirledik; bir kısmını tahsis ettik, bir kısmının tahsis çalışmaları yapılıyor, hatta, bir kısmı hizmete de girdi, gemi imal etmeye başladı ve ülkemizde 20 000 tonluk gemiler yapılırken, artık, 65 000 tonluk gemiler de yapılıyor.

Gemi inşa kapasitemiz yılda 550 000 ton çelik işlerken, bugün, yüzde 100 kapasite artırımına gittik, 1 100 000 ton çelik işliyor; ama, bununla böbürlenmeyelim. Kore'deki bir tersanenin işlediği yıllık çelik kapasitesi 9 500 000 tondur. Biz hâlâ 1 100 000 ton işliyoruz. Demek ki, bir Kore tersanesinin onda 1'i bile değiliz.

Türkiye, gemi inşaatında, ne yazık ki, dünyanın gemi inşa sektörünün ihtiyacını karşılayacak bir ülke olabilecekken geçmişte bunu başaramamıştır. Yerini Çin ve Kore almıştır; ama, Türkiye'nin şimdi yaptığı güzel bir şey var, ihtisaslaşmaya gitmiştir. Türkiye, bugün, yat inşaatında dünyada dördüncüdür. 5 000 ila 15 000 dwt'luk gemi, kimyasal tanker konusunda Avrupa birincisidir; kalite bakamından, işçilik bakımından, başarı bakımından ve fiyat rekabeti bakımından.

Değerli arkadaşlar, tabiî, Sayın Kemal Demirel'in denizcilikle ilgili dediği bir şey var, STCW diye bir konvansiyon var; bunun açılımı da şu: Gemiadamlarının yeterliliği ve vardiya tutma standardı. Bu sözleşmenin imzalanmadığını, kabul edilmediğini söyledi. Yine bu Parlamento, 2003'ün mayıs ayında bunu geçirdi, onayladı; şu anda yürürlüktedir.

Bir güzel haberi de size söyleyeyim; Türk gemiadamları, bir sene öncesine kadar kara listedeydi; yani, Uluslararası Denizcilik Teşkilatının yayımladığı listeler var; her yıl, bunları yayımlar, ülkelere sirküle eder ve geçtiğimiz ilkbaharda, nisan ayından itibaren, Türk gemiadamları beyaz listeye geçmiştir. Bu, bu konvansiyonu bu parlamentoda on yıl beklemeden sonra onaylayan siz milletvekillerimizin eseridir. Bu konuda, bütün Partim ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, yine, Avrupa Birliği uyum sürecinde, denizciliğimizle ilgili yapılan çalışmalardan övgüyle söz edilmektedir. Eşleşme projelerinde, tek kabul edilen ve takdire şayan görülen proje, denizcilik konusundaki eşleşme projesidir. Bu projenin temeli de gemilerimizin, limanlarımızın, denizciliğimizin seyir ve emniyetine verdiğimiz yoğunluktan, ehemmiyetten kaynaklanıyor. Bakın, 2004 başından beri, gemi trafik sistemini yürürlüğe koyduk. Boğazlarda, trafik yüzde 30 arttı; on yıl önce, Boğazlardan taşınan petrol miktarı 60 000 000 tondu; şu anda, 145 000 000 ton taşınıyor. Allah'a şükür, bir sene içerisinde, kayda değer bir kaza olmamıştır, Boğazlarda bir kapanma söz konusu olmamıştır.

Rusya...

MUHARREM İNCE (Yalova) - Trenler yapıyor kazaları zaten!..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın İnce, oraya da geleceğim, hiç merak etme... Takıldın trene, gidiyorsun!.. Oraya da geleceğim.

Şimdi... Konsantrasyonumu bozdun, ne güzel gidiyordum! (Alkışlar)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - "Boğazlarda kaza olmamıştır" dediniz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Rusya, geçenlerde -Sayın Putin'in ziyaretiyle aynı gün- Uluslararası Denizcilik Teşkilatına (IMO) Boğazlarda kastî kısıtlama yapılıyor, trafik engelleniyor, bunun dikkate alınması, uyarılması için bir kâğıt verdi; ancak, Uluslararası Denizcilik Teşkilatı ne yaptı biliyor musunuz; bu kâğıdı ciddîye almadı ve gündeme koymadı. Neden; çünkü, Türkiye'nin 45 000 000 dolar harcayarak yaptığı gemi trafik sisteminin dünyada eşi yoktur, çok iddialı söylüyorum, dünyada hiçbir yerde eşi yoktur. Amerikalılar bunu söylüyor, Ruslar bunu söylüyor, herkes bunu söylüyor. IMO Başkanı da, geldi bunu söyledi. Onun için, bu mazeret de ortadan kalkmıştır.

Yine, bu sistemin devreye girmesiyle, Boğaz'da 40 saate varan beklemeler varken, 8 saate düşmüştür. Düşünün, 700 metrelik genişliği olan yerden, 300 metre boyunda gemi geçiriyorsunuz. Allah muhafaza... Ve bir bomba; 300 000 ton yüklü!..

Değerli arkadaşlar, hakikaten, bugüne kadar, denizcilikle ilgili olarak, elli yılda yapılamayan işler yapılmıştır.

Son bir şey söyleyeyim. Denizcilikte ÖTV'yi sıfırladık biliyorsunuz ve bununla birlikte, 166 trilyon teşvik sağladık. Kime sağladık; yolcu taşımacılarına, kostercilerimize, balıkçılarımıza, turizm taşımacılığı yapan yatlarımıza. Bu teşvikin yüzde 55'i kamu kuruluşlarına; yani, TDİ, deniz otobüsleri, çeşitli belediyelerin taşımacıları, kalanı da özel sektöre. Peki, bunun sonucunda ne oldu dersiniz; her tarafta fiyat artışı olurken, deniz taşımacılığında yüzde 40'a varan indirimler yaşadık. Biliyorsunuz, cemre önce havaya, sonra suya, sonra da karaya düşer.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - En son köylüye yani!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, havaya düştü ne oldu; hava taşımacılığı coştu, fiyatlar yüzde 50 düştü.

ATİLLA KART (Konya) - Hangi fiyatlar düştü?..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben size söyleyeyim hangi fiyatların düştüğünü. Türkiye'nin her yerine özel sektörün uçuşuna imkân verecek düzenleme yaptık. Bugün, Erzurum'a gidin, 75 000 000; Van'a gidin, 75 000 000; Trabzon'a gidin, 75 000 000; Diyarbakır'a gidin, 75 000 000. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - 69 000 000 oldu Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - 69 mu oldu! Takip edemiyoruz, ne yapalım; düşmeye devam ediyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, işin şakası bir tarafa, bir şey daha var; 2004 yılında hava taşımacılığımıza bakıyoruz, içhatlarda yüzde 58, dışhatlarda yüzde 30 artışımız var; geçen sene toplam taşımacılığımız -içhat, dışhat- 32 500 000 iken, bu yıl 42 500 000'e çıkmış. İçhata bakıyoruz, 9 000 000'dan 14 000 000'a çıkmış, 5 000 000'luk fark var. Bakın, bu 5 000 000 nereden geldi; üç tane özel şirket devreye girdi, birçok vatandaşımız, ömründe uçağa binmemiş insanlar uçağa bindi, hem de ekonomik olarak uçağa bindi.

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım; konuşmanızı tamamlayın.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Kamyoncular sizin oylardan 6 sıfır atmışlar Sayın Bakan!..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Evet, şimdi oraya geliyorum, kamyoncular işi daha zevkli olacak; merak etme, şimdi geliyorum.

Şimdi, havayolunda -havayı bir bitirelim- 5 140 000 yolcu artışı var. Şöyle kabataslak bir hesap yaptım, 450 trilyon ciro... Bu 450 trilyondan devletin havadan kazandığı KDV 90 trilyon, Kurumlar Vergisi olarak aldığı para 118 trilyon, sektöre sağlanan ilave istihdam 6 500 kişi. Daha ne istiyoruz Allah'tan! (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Havadan gitmeseydi karadan gidecekti!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Haa, şimdi, bunlar hep havadan gelenler; denizden gelenler de var; onu da söyledik; turizmden geliyor, balıkçılardan geliyor, kruvaziyer gemilerden geliyor...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Geliyor da geliyor!..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Haa, şimdi, geliyor da geliyor Sayın Hocam.

Şimdi, geldik; cemre ne oldu; denize düştü, deniz taşımacılığı da düştü, ucuzladı. En son karaya geldi, karaya düşüyor biliyorsunuz en son.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Vatandaşlar havada, denizde değil ki, vatandaşlar karada; daha onlara hiçbir şey düşmedi!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Bunları söylerken, herhalde, sen şekerleme yapıyordun Sayın Deveciler! (Gülüşmeler) Yani, bu söylediklerim kimin... Vatandaşın cebine gireni söylüyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Kumkumoğlu; Deveciler değil.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Affedersin; Kumkumoğlu; karıştırdım. İki sevdiğim vekilim var, isimlerini karıştırıyorum hep de.

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Diğerlerini sevmiyor musunuz?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Yok, daha çok sevdiğim diyelim. (Gülüşmeler) Bizim sektörle çok ilgilenen arkadaşlar diyorum, o anlamda söyledim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Başkan ikaz edecektir; bu kadar sulandırmaya lüzum yok, ciddî konulara dönelim.

Şimdi, kara sektöründe elli yılda yapılamayan, karayolu taşımacılığını kurumsal bir statüye kavuşturan Karayolu Taşıma Kanunu bu Meclisten -46 madde- on dakikada geçti. CHP de AK Parti de hiçbir şekilde bunun üzerinde konuşmadılar. Neden; komisyonlarda, yasanın hazırlanmasında çok büyük zaman harcandı, çok çeşitli görüşler, derlendi, herkesin isteği azamî oranda sağlanmış oldu. Tabiî, bir de, bunun yönetmeliği var. Yönetmeliğini de hazırladık -üç ay sürdü- ve bu yönetmelik de yürürlüğe girdi.

Burada sorun ne; bu kanun ne getiriyor; bu kanun üç şey getiriyor: Avrupa Birliği müktesebatı... Şimdi, Avrupa Birliğine gireceğiz; 31 tane müzakere edeceğimiz konu başlığı var. Bunlardan bir tanesi de hizmetlerin teminindeki hürriyet. Bu, bir konu başlığı; yani, her türlü hizmetin temininde kimseye hiçbir kısıtlama getirilmemesi lazım. Bu, ulaşım sektörü için çok önemli ve çok yakından ilgilendiriyor. Onun için, bu sektörün düzenlenmesinde, meslekî yeterlilik, malî yeterlilik ve meslekî saygınlık önde geliyor. İşte, kanun bu esaslar üzerine kurulmuştur.

Bakın, Türkiye'de 10 000 000 taşıt var; bütün taşıtlar. Bunların 1 048 000'i ticarî taşıtlardır. Bu ticarî taşıtların, bu kanundan önce sadece yüzde 3,6'sı kayıt içindeydi. Tamamen gelişigüzel bir sektör. Arz-talep dengesi hiçbir zaman gözetilmemiş. Yurt içinde eşya taşımacılığı yapan 700 000 kamyonun 300 000'i elan boş; iş yok. Niye; yeterince talep yok. Peki, ne oluyor bu sefer; bu sefer "ben 20 tonluk kamyonuma 30 ton atarım arkadaş ve şuna giderim" diyor. Dolayısıyla, kendi hayatını da yolları da insanları da riske sokuyor.

İşte, bu sektörün disiplin altına alınması lazım. Bizim, hiçbir şekilde, kamyoncumuzla, kooperatifçimizle, taşımacımızla bir sorunumuz yok. Bunları teker teker konuşuyoruz. Kooperatiflerle ilgili yönetmelikte bir sorun vardı, o da giderildi. Neydi o; taşımacılık yapmak için sermaye şirketi kurmak gerekiyor. Halbuki, kooperatifçilerimiz, meslekî teşekküller; onlara da bu hakkı tanıdık, şimdi onlar da belge alabilecekler, onlar da taşımacılığı, üyeleri bulunan kamyoncularımız, münferit müteşebbislerimiz adına gerçekleştirebilecekler.

Bu kanunla ilgili çok kararlı olmamız lazım değerli arkadaşlar. Burada, siyaset yapmamızın, bu ülkenin, bugüne kadar, ulaşımda geldiği bu çarpık durumuna hizmet etmekten başka bir faydası olmaz. Ben, bunu çok açıklıkla söylüyorum. Bu konuda da herkesin desteğini istiyorum. Eğer, biz, taşımacılık sektörümüzü, o kamyoncunun, bütün halkımızın, hepimizin hafızasındaki çile dolu hayatını, herkesin yaptığı gibi, medenî bir insanın yaptığı gibi, güzel, önü, sonu, geleceği belli bir işe dönüştürmek istiyorsak, bizim, bu kanunu kuvvetle savunmamız lazım, sorunları bu kanun içinde çözmemiz lazım. Dün...

MUHARREM İNCE (Yalova) - Para alıyorsunuz Sayın Bakan, ne yapıyorsunuz?!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Bu parayı alıyoruz; doğru...

MUHARREM İNCE (Yalova) - 1 500 000 000 lira para alıyorsunuz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Hayır, 1 milyar.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - 1 500 000 000 oldu Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Olmadı; 1 100 000 000.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) -  26'sından sonra 1 500 000 000 oldu.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - 1 100 000 000; onu düzeltiyorum. Ama, bunun ödemesi için de kolaylık sağlıyor...

MUHARREM İNCE (Yalova) - Beni kamyoncu okuttu; ben biliyorum o işi, temelini biliyorum; yaptım ben o kamyonculuğu.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben de yaptım.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Muavinlik yaptım ben orada.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben de otobüsçülük yaptım. Sana, vaktim yok, hepsini anlatırım bunun.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ama, siz  unutmuşsunuz o günleri, unutmuşsunuz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben, bunun hepsini anlatırım da, buna gerek yok. Bak, bir şey söylüyorum...

MUHARREM İNCE (Yalova) - Fakir fukaranın cebinden alıyorsunuz 1 500 000 000 lirayı; büyük şirketlere yok, holdinglere yok!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, yerinizden müdahale etmeyin.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, toparlayabilir misiniz lütfen.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Evet...

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Kamyoncu şu an halinden memnun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Yasadan memnun değil.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, kara taşımacılığını konuşuyoruz, konuyu toparlar mısınız.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hiçbir şekilde, bu paraları... Toplanıyor, paralar toplandı; doğru, toplanmaya da devam edecek; ama, ne yapacağız; onu soruyor musunuz; onu söyleyin. Bu paralarla, bugün, sektörde, 30 yaşını, 40 yaşını aşmış, yolda yürümekten âciz kamyonlarımız var; 2 milyar liraya, 4 milyar liraya kamyon alınıyor; ama, bu kamyonlar hizmet vermekten âciz. Yollarımız da, âdeta, bomba, tehlike. Bunu, her gün, trafik kazalarında görüyoruz. Daha iki gün önce, Pendik'te, bir kamyonun freni boşaldı, her tarafı darmadağın etti, harp meydanına çevirdi.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Trenler de öyle oldu Sayın Bakanım!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla)- Dolayısıyla, bu alınan paralarla sektörün ıslah edilmesi sağlanacak; eski araçlar çekilecek, yenileri verilecek ve bu şekilde, sektöre, kalite gelmiş olacak, yaşlar gençleştirilmiş olacak ve kurumsal taşımacılıkta daha güzel bir yapıya kavuşmuş olacağız.

Şimdi, karayoluyla ilgili söylenecek çok şey var. Tabiî, havayolunda sağlanan bu rekabet ve avantaj, denizyolunda sağlanan bu ucuzluk, karayolunu kendiliğinden harekete geçirdi ve onlar da fiyatları yüzde 25 düşürdüler. Bu da, müteşebbislerimizin halkımıza yaptığı jesttir, taşımacılarımızın kendi katkısıdır; onlara da teşekkür ediyorum huzurlarınızda.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, süreyi çok aştınız. Bu yolun sonu yok; yola devam edeceğiz inşallah. Konuşmanızı toparlarsanız...

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, "hayat biter, yol bitmez" diye bir laf var, tabiî, bildiğiniz gibi.

MUHARREM İNCE (Yalova) - "Yolun sonu görünüyor" diye de bir şey var Sayın Bakanım!..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Hep zaman kaybettiriyorsun Sayın İnce; bak, görüyorsun, Başkan ikaz ediyor.

Sayın Başkanım, demiryolu var, haberleşme var, PTT var, Türksat var; bunlardan bahsedemeyeceğim.

BAŞKAN - Efendim, soru-cevap kısmında onlara değinebilirsiniz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Peki; o zaman toparlıyorum.

Demiryollarıyla ilgili bir şey söyleyeyim. Tabiî, Türk Hava Yollarıyla ilgili de bazı şeyler söylenildi; ama, onu, soru-cevap kısmında söyleyeceğim. Arkadaşlar, demiryollarıyla ilgili bir hakkı teslim etmemiz lazım. Cumhuriyetin kuruluşundan 1946 yılına kadar Türkiye'de bir demiryolu hamlesi var ve 4 000 kilometrelik yol ağımız 8 500 kilometreye çıkarılmış.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başbakan öyle demiyor Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Bunda, başta Yüce Atatürk ve dönemin yöneticilerinin çok büyük katkısı var; şükranlarımızı sunuyoruz ve onları rahmetle anıyoruz. Ancak, 1946 yılından sonra bir politika değişikliği olduğunu hepimiz biliyoruz. 2004 yılına geldiğimizde, demiryollarındaki yük taşımadaki pay, yolcu taşımadaki pay, demiryollarının iyileştirilmesindeki yatırım miktarlarına baktığımız zaman 10 kat geriye gitmişiz. 1962 yılında yolcu taşımacılığındaki hız 160 kilometre, bugün 55 kilometre değerli arkadaşlarım; takdirlerinize sunuyorum, daha başka bir şey demiyorum.

Demiryollarına biz ne yaptık?.. Demiryollarına, Türkiye Cumhuriyetinin elli yıldan sonra en büyük yatırımını bu hükümet koymuştur. Bu devlet, bu parlamento, bunca sıkıntıda, bunca borç yükü altında, 5 milyar doları, 4 yılda demiryollarına harcayacak parayı bu sektöre ayırmıştır; ben, bunun için de hepinize şükranlarımı sunuyorum.

Şimdi, hep söylenen şu kaza var. Bu kazayla ilgili çok şey söylenildi. Bilimadamları, artık, en son raporlarını açıkladılar. Hiçbir yoruma mahal bırakmayacak şekilde, bu kazayla ilgili her şey açıklandı; ama, buna rağmen, siyaseten bunda söylenecek şey varsa, söylemeye devam edecekseniz, ben onu halkımızın takdirine bırakıyorum. Her şeye rağmen, demiryollarımız dünyanın en güvenli demiryolları arasındadır. Bakın, rakamlarla veriyorum. Dünyada demiryollarında kaza oranları milyon yolcu/kilometre başına hesaplanır. Karayollarında 100 000 000 yolcu/kilometre başına 200 civarında kaza meydana gelirken, bu rakam, demiryollarında 10'dur; yani, 20 kat daha güvenlidir.

Şimdi, bir ölümlü kaza oldu; bununla ilgili yargı süreci de devam ediyor; ama, ben, şimdi, kaza oranlarını hemen çıkarttırdım, size söyleyeyim: Demiryollarında 1999 yılında 799 kaza olmuş, 233 ölü, 498 yaralı; 2000 yılında 767 kaza olmuş, 185 ölü, 430 yaralı; 2003'te 556 kaza olmuş, 162 ölü, 298 yaralı; 2004'te 408 kaza olmuş, 112 ölü, 167 yaralı.

Kaza sayıları, ölüm oranları, gittikçe aşağıya doğru inmiştir. Tabiî, biz, hiçbir vatandaşımızın burnu kanasın istemeyiz; ama, unutmayalım ki, karayollarımızda her yıl bir ilçe nüfusu kadar insanımızı kaybediyoruz. İşte bu, taşımacılıktaki düzensiz gelişmenin bir sonucudur.

Bu kazaların olması, demiryollarına yatırım yapmaktan, demiryollarını tekrar ayağa kaldırmaktan, sadece bir taşıma olmayıp, aynı zamanda bir kültür olan demiryollarımızı tekrar halkımıza kazandırmaktan bizi alıkoymayacaktır. Bunun için de, hem Parlamentomuz hem Hükümetimiz gereken desteği vermiştir. Ben, bu vesileyle, hepinize teşekkür ediyorum.

Diğer konuları -zamanı çok aştık- soru-cevap bölümünde anlatmaya devam edeceğim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın, konuşması sırasında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin'in isminden bahsetmek suretiyle konuşmasına devam ettiğinden bahisle, Sayın Ergin, İçtüzüğün 69'uncu maddesine göre söz talebinde bulunmuşlardır.

Sayın Ergin, takdiri size bırakacağım. Zabıtları getirttim, isterseniz okuyayım:

"Sayın Gürol Hocam ve Haluk Koç Beyefendi, politikalarımızı ifade ederken -daha sonra söz alan diğer arkadaşlarımız da- şu ifadeyi çok sık kullandılar: 'Türkiye'nin bir tarım politikası yok.' Türkiye'de...

Gürol Ergin (Muğla) - Sayın Bakan, ben öyle bir şey söylemedim; hiç ağzımdan çıkmadı.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü (Devamla) - Şöyle efendim: Ben, burada, genel olarak söylüyorum; diğer arkadaşlarımız da söyledi. Tamam, siz bunu söylememiş olabilirsiniz."

Böylece, sizin söylemediğiniz açıklanmıştır. Bu konu dışında bir şeyiniz var mı Sayın Ergin?

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, izin verirseniz, iki dakika içerisinde bir açıklama yapayım.

BAŞKAN - İzin veriyorum da "ben söylemedim" diyorsunuz. Bunun dışında bir şey, tabiî ki, olmaz.

GÜROL ERGİN (Muğla) -Herhalde...

BAŞKAN - Bunu ifade etmek üzere, size, yerinizden söz veriyorum; ama, sadece bu konuda; lütfen.

Buyurun Sayın Ergin.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, gerçekten, Tarım Bakanımız, burada, benim adımı anarak, 20 dakikalık konuşmam içerisinde hiç sözünü etmediğim sözleri bana mal etti. Elbette ki, benim de, şu mikrofon açıkken, bunun karşılığında, bunu söylemediğimi, bir iki cümleyi de aktararak, söylemem gerekiyor.

Ben, bütün konuşmamda, tarımda uygulanan politikaların yanlışlığından söz ettim; ama, Sayın Bakan, bunların hiçbirine, buradan, hayır, öyle değil, gerçek böyledir şeklinde bir cevap vermedi.

BAŞKAN - Sayın Ergin, o ayrı bir konu.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Hemen bağlıyorum.

Sevgili arkadaşlarım, bakın, eğer, biz, tütünü, yabancılar bize ekmeyin dedikleri için ektirmeyip tütünü Yunanistan'dan alıyorsak şekerpancarını ekmeyin dedikleri için bunu kabul edip şekeri Amerika'dan alıyorsak, mısırı Amerika'dan alıyorsak, bu politikalar yanlış politikalardır ve dış telkinli politikalardır. Ben, bunları söylemek istiyorum. Elbette ki, yanlış yerli politikalar da var. Onun için, bunları söyleme gereğini duydum.

Şöyle bağlıyorum, ben şunu söyledim; dedim ki; Sizler gibi ben de biliyorum ki, Türk tarımının sorunları, Sayın Bakanın iyi niyet ve gayretiyle değil, temel tercihlerin tarım lehine değiştirilmesiyle çözümlenebilir. Yine aynı şeyi söylüyorum; ama, asla politika yok demiyorum; çünkü, yanlış politikalar uygulanıyor. Hatta, keşke o politikalar olmasaydı diyorum!

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Böylece, mesele bir defa daha aydınlanmış oldu; teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, lehte söz isteği var.

Mardin Milletvekili Sayın Selahattin Dağ; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sürenizi iyi kullanmanızı rica ediyorum.

SELAHATTİN DAĞ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Ülkemizin en önemli gelir ve istihdam kaynaklarının başında tarım sektörü gelmektedir. Büyük bir memnuniyetle belirtmek isterim ki, hükümetimizin iki yıllık iktidarı döneminde, tarım sektöründe, çiftçilerimize yönelik pek çok yasal düzenleme yapılmıştır.

Bu yapılanlar çiftçilerimiz ve besicilerimiz için yeterli midir; elbette ki hayır. Fedakâr ve cefakeş ve sessiz bir çoğunluk olan çiftçilerimiz ve besicilerimiz için acaba daha nasıl iyileştirmeler yapalım ki, alınterlerinin karşılığını alabilsinler arayışı içerisinde gayretlerimiz devam edecektir.

Çiftçilerimizin sorunlarına acil çözüm yolları bulunması gerekmektedir. Bölgemde, GAP anakanalı, sulama için, acilen, Mardin Ovasına da götürülmelidir. Aksi takdirde, insanlarımız çiftçilik yapamaz duruma düşecekler ve kırsal alandan kente göç daha da artacaktır. Bu da, geçmişte olduğu gibi, gelecekte de sosyal, toplumsal sorunlar meydana getirecektir.

Özellikle, üretim döneminde meydana gelen elektrik kesintileri ve yetersiz elektrik dağıtımı sorun olmakta; bu da, üretimi aksatmakta ve çoğu zaman üreticiye zarar vermektedir. Bunun için, bölgemin elektrik altyapısını gözden geçirmemiz gerekmektedir, gerekli yatırımlar da yapılmalıdır.

Bölgemizde sulama amaçlı kuyularda kullanılan elektrik enerjisi fiyatlarının yüksek olması, çiftçilerimizi, ektiği araziden elde ettiği ürünün tamamını satması durumunda bile, sadece kullandığı elektriğin borcunu dahi ödeyemeyecek duruma getirmiştir.

Saygıdeğer arkadaşlarım, izin verirseniz, seçim bölgemdeki izlenimlerimi, yaşananları ve yapılması gerekenler üzerindeki duygu ve düşüncelerimi ifade ederken, Türkiye'nin en büyük meselelerinden biri olan terörü, kötü ekonomiyi ve dolayısıyla bölgemin içerisinde bulunduğu durumu dile getirmek istiyorum.

Bölgemizin çocukları ve gençleri okumak istedikleri halde, çoğu okuyamıyor. Nedeni de, öğrencilerimizin okul, öğretmen ve ders araç ve gereçleri ya hiç yok ya da çok yetersiz kalmakta. Bu, Anayasamızın eşitlik ilkesine tamamen ters bir durum arz etmektedir. Seçim bölgemiz için, eğitim ve öğretimde Anayasamızın fırsat eşitliği hükmü çerçevesinde, üniversite sınavına ve KPSS sınavına girecek olan gençlerimize bir miktar özel kontenjan tanınmalıdır veya bölge barajı getirilmelidir.

Terör nedeniyle okuyamayan gençlerimizi ÖSS ve KPSS sınavlarına almak, adaletsiz bir durum teşkil etmektedir. Okuyamayan bir insanı imtihan ederek başarı beklemenin mantığı ne kadar doğrudur diye düşünüyor ve bunu takdirlerinize bırakıyorum; çünkü, gençlerimizin çoğu, öğretmensizlikten dolayı birçok dersi öğrenemeden mezun oluyor. Ayrıca, bölgemizde, mevcudu 80 öğrenciye varan sınıflar yerine, çağdaş eğitim imkânları olan okullar ve derslikler inşa edilmelidir.

Bölgemizdeki işsiz gençlerimize, çeşitli işkollarında istihdam edilmeleri maksadıyla, hükümetçe, bölgeye 100 000 kadro tahsis edilmelidir. Bu gençlerimizi terör örgütlerine değil devletimize kazandırmalıyız. Terör örgütleri, güçlü bir potansiyele sahip olmak için, planlarını Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri insanlarının üzerine kurmuştur. Teröristi öldürmekle, cezaevlerine doldurmakla bu zihniyeti bitirmemiz mümkün değildir. Terör örgütlerini meydana getiren sebepleri tespit etmemiz gerekir.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Bakanım, iyi dinleyin!

SELAHATTİN DAĞ (Devamla) - Hani, Mustafa Kemal Atatürk "bu ülkeyi gençlere emanet ediyorum" demişti!.. Gençlerimize yeterince sahip çıkıyor muyuz?.. Terör ve şer örgütleri, bunları elbette kullanacaklardır. Biz, Parlamento olarak, bu durumlara asla fırsat vermemeliyiz.

Geçmiş iktidarlar döneminde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri için açılan paketlerin içi boş çıkmıştır. Halkın umut ve beklentilerinden uzak bu paketler, bölge halkına değil, terörün gücüne güç kazandırmıştır. Devlet, bazı koruculara terörle mücadele görevini verdi; onlar, devlet imkânlarını ve devlet güçlerini alet ederek, halkın üzerinde baskı kurarak, kötü muamelelerde bulundular. Bu durum, millet ile devletin arasını açmış, milleti devletinden soğutmuş, terörün propagandalarına malzeme olmuş ve bozguncu faaliyetleri kolaylaştırmıştır.

Ayrıca, bölgeye atanan idareciler görevini yaparken, bölge halkının manevî yapısına, kültürüne saygı, sevgi ve kardeşliği dikkate alarak, halkı devlete kazandırmalıdır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, yüksek tepelere, dağlara "bu ülke hepimizindir" ifadesi yerine, bölge insanını rahatsız eden yanlış sloganlar yazılmış; bu da, bölgede, yanlış anlamalara neden olmuş ve terörün işine yaramıştır. Bu tür söylemler, halkı kışkırtmaya ve devletle karşı karşıya gelmeye davet etmiş, kısmen de başarılı olmuştur. Geçmişte bazıları da, sadece kendilerini bu devletin ve bu bayrağın sahibi gibi görürlerdi; bu durum da, ülke bütünlüğümüze zarar vermiş ve terör odaklarına yaramıştır.

Yaşanılanları hep beraber gördük. Binlerce şehit askerimiz ve  polisimiz başta olmak üzere, çok sayıda kamu çalışanı ve vatandaşımız bu nedenle hayatını kaybetti. Sonuç itibariyle ne oldu; anne ve babalar, hiçbir zaman unutulmayacak evlat acısını çektiler. Öldürülen anne ve babaların yavruları da öksüz ve yetim bırakıldılar. Bu terör sebebiyle akıtılan kan, gözyaşı ve acılarda, geçmiş hükümetlerin ve yöneticilerin, idarecilerin de vebali vardır.

Eskiden, bölgemizde, onlarca illegal örgüt faaliyet halindeydi. Bazı korucular, birkısım aşiret güçleri, ne olduğu bilinmeyen devlet kadrolarına sızmış çeteler... Bu da, vatandaşın devlete olan güvenini sarstı ve bu yüzden, baba oğul birbirini vurdu, kardeş kardeşi öldürdü, aynı aileler içerisinde bölünmeler meydana geldi. Bu durum, birçok ailede dul, yetim ve sakat insanlar bıraktı; anne-baba, eş ve çocuklar çok acı çektiler.

Ülke ekonomisi ve insanları, bundan, büyük zarara uğradı. Piyasa, ekonomisi ve yatırımlar durmuş, mevcut yatırımlar işlemez hale gelmiş, işadamları, sermaye bölgeden kaçmış; dolayısıyla, bölgenin altyapısı tahrip olmuş, işsizlik had safhaya ulaşmış, ekonomik krizler meydana gelmiştir. Böyle bir ortamda, ülkede ve bölgede elbette huzur olamaz.

Bölge halkımız, artık, acı ve gözyaşı istemiyor. Atalarımız, dedelerimiz, bu ülke için şehit olmuş bölge insanımız, özellikle "bölücüler", "hainler", "asker ve polis katilleri" gibi genel suçlamaların muhatabı olmaktan rahatsız olmaktadırlar.

Geçmişte, siyasetçiler, oy uğruna, iktidar uğruna, meydanlarda ve açıkoturumlarda, birçok şeyi halka vaat ettiler; ancak, iktidara geldikten sonra vaatlerini hiç yerine getirmediler. Birkısım medya ve bazı köşeyazarlarımız, idarecilerimiz, tıkanan sistemden faydalanarak, kalemleriyle, suçsuz ve masum bölge halkımıza ve ekonomimize çok zarar verdiler. Zaten, terör, her yönden zarar veriyordu. Bugün, ülkemizin iç ve dışborcunun büyük bir kısmı, güvenlik amacıyla bölgede yapılan harcamaların sonucudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dağ, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun.

SELAHATTİN DAĞ (Devamla) - Askerî verilere göre, bir teröristin yakalanması, cezaevinde yatması veya imha edilmesi, yaklaşık 9-10 trilyona mal olmaktadır. 100 teröristin maliyeti kadar bölgemize yatırım yapılsa, ortada ne işsizlik ne yoksulluk ne de terör kalır. Terör olayları nedeniyle köylerinden, yurtlarından göç etmek zorunda kalıp, İstanbul gibi metropol şehirlerde yaşarken perişan olup, tekrar bölgeye dönen insanlarımızın yerleşim alanlarının altyapı, yol, su, elektrik, okul, iş ve sağlık gibi sosyal ve kültürel ihtiyaçları acilen karşılanmalıdır. Bunu unutmamamız gerekir ki, güneydoğuda kardeş kavgasını ve bölünme yangınını, acilen yapılacak olan hizmetlerle önleyebiliriz.

Hükümetimiz tarafından, onbeş yirmi yıldır bölgede yaşanan terör yüzünden çöken ekonominin canlanması için, göç eden, yoksulluk, işsizlik, açlık ve sefalet içinde olan, her şeyini kaybedenler için, acilen, bölgeye, bir defaya mahsus olmak üzere, genel bütçeden bir ödenek tahsis edilmelidir.

Teröre bulaşmış gençlerimize baktığımız zaman, hiçbir zengin ailenin, bir işadamının, bürokratın, esnafın, makam sahibinin evlatları terör örgütlerine girmediler ve onlara alet olmadılar; ancak, eğitimsiz, fakir, yoksul, cahil bırakılan insanlar ve onların evlatları bu örgütlere sempati besleyip kandırıldılar. Bu tehlikeye bir çözüm getirmeliyiz.

Bir günde dört mevsim yaşanan cennet vatanımız ve güzel insanlarımız, Kurtuluş Savaşında şehit olan ecdatlarımızın dökülen kanları sayesinde, bugün, bu topraklara ve şanlı bayrağımıza sahip olduk. Bu savaşta, hiç kimse Türk, Kürt, Arap, Çerkez demeden, cansiparane çarpışarak zafere ulaştı. Tarihinden beri, bu ülke, bir değil birçok dili, dini, inancı, ırkı içinde barındıran bir kültür mozaiğidir. Biz, bu ülkenin adı ve bayrağı için her zaman canımızı, kanımızı seve seve vereceğiz. Geçmişte yaşananların tümünü unutalım ve gelecek nesillere kötü miras bırakmayalım.

Bölgenin bir milletvekili olarak, Yüce Meclisimizin kürsüsünden PKK-KADEK'e sesleniyorum: Avrupa Birliği sürecine giren ülkemizi çağdaş ve uygar devletler seviyesine getirmek için; ülkemizin bütünlüğü, birlik ve beraberliği için; demokratik büyük Türkiye'nin geleceği için; bölge halkının huzuru ve geleceği için; huzur, barış ve güven ortamının sağlanması için; yetim kalan çocuklarımız için; dul kalan bacılarımız için; yüreği yanan ana ve babalar için ve kendiniz için şiddetin her türlüsünden vazgeçin ve silahları bırakın diyorum. Çözülecek bir sorun varsa, bu da, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çözülür. Türkiye Büyük Millet Meclisine güvenin.

Hükümetimizin Sayın Başbakanı, her fırsatta "önce Türkiye" ifadesini kullanmaktadır, önce partim veya grubum dememektedir. Halkımızın ve muhalefetin de, Başbakanımızın samimîyetine inanmasını diliyorum; çünkü, geçmiş iktidarların ve muhalefetlerin ve sağ sol kavgalarından bu halk çok çekti. Oysa, şimdi, iktidarımızın ve muhalefetimizin çok güzel ve uyumlu çalıştığı düşüncesindeyim. Halkımız, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı kaybettiği güvenini, bu iktidarda ve muhalefette bulmuştur. Bizler de bu güveni iyi değerlendirmeliyiz arkadaşlarım.

Bu duygu ve düşüncelerle, 2005 malî yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını Yüce Allah'tan temenni eder, sizlere ve halkımıza saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dağ.

Sayın milletvekilleri, yedinci turla ilgili konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Soru 10 dakikalık bir süre içerisinde sorulacak, yine 10 dakikalık bir zaman içerisinde sayın bakanlarımız cevaplandıracaklardır. Zaman artarsa, soru sormaya devam edeceğiz.

Efendim, tabiî ki, saygıdeğer milletvekillerimize böyle bir şeyi hatırlatmayı arzu etmem; ama, lütfen, zamanın da kısalığını, soru sormak isteyen arkadaşlarımızın da fazla olduğunu düşünerek, soruların net, kısa ve öz olmasını, mümkün olduğu kadar da az olmasını rica ediyorum. Bu hususa dikkat ederiz inşallah.

Şimdi, ilk soru sorma sırası Sayın Işık'a ait.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ulaştırma Bakanımıza teşekkür etmek istiyorum.

Sayın Bakanım, Ankara-Konya arası hızlı tren projesi, proje ihale aşamasına gelmiştir. Konya halkı olarak, gerek size, şahsınıza gerekse tüm bürokratlara Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurunda teşekkürlerimi arz ediyorum. Proje hayata geçtiğinde Konyamızın kızıl elmalarından bir tanesi gerçekleşmiş olacaktır.

Demiryollarımızı yeniden ayağa kaldırma amacıyla, hükümetimizin ve Ulaştırma Bakanlığımızın çalışmalarını takdirle izliyoruz. Bu bağlamda, 9 Mayıs 2004 tarihinde Sayın Başbakanımız tarafından temeli atılan ve kısaca Marmaray olarak adlandırılan İstanbul Boğazı Demiryolu Tüpgeçiş Projesi hakkında özet bilgi almak istiyorum.

Diğer sorum: Deniz ulaşımında, özellikle kabotaj hattında çalışan deniz taşıtlarına sağlanan kolaylıklar, indirimler ve vergisiz yakıt uygulamalarından alınan sonuçlar hakkında bilgilenmek istiyorum.

PTTBank, bankacılık faaliyetinde bulunmaktadır. Kurulduğu günden itibaren bugüne kadarki faaliyetleri hakkında neler söylenebilir?

Sayın Bakanıma son sorum: Türk Telekomun özelleştirilmesi aşamasındayız. Özelleşme sonucu haberleşmeye sağlayacağı katkılar nelerdir?

Son olarak, Tarım Bakanımıza bir adet sorum vardır.

Sayın Bakanım, gelecek yirmi yılda ülkemiz nüfusunun 90 000 000'a çıkacağı öngörülmektedir. Gelir yönünden daha güçlü olacak nüfusun gıda talebi de doğal olarak artacaktır. AB üyeliğinin gerçekleşmesiyle de ürünlerin serbest dolaşıma gireceği söz konusu olduğuna göre, Bakanlığın uzun vadeli çalışmalarını başlıklar halinde almak mümkün müdür?

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

İkinci soru hakkı, Sayın Koçyiğit'e aittir.

Buyurun Sayın Koçyiğit.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla, Bakanlarıma birkaç sorum var; onları yöneltmek istiyorum.

Birinci sorum: Diyarbakır'ın Kulp ve Lice İçlerinin icmalleri tutmadığı gerekçesiyle, ilimizde üreticiler 2004 yılına ilişkin doğrudan gelir desteği parasını alamamıştır. Bakanlığınızca, soruna el konularak ve inisiyatif kullanılarak, üreticilerin daha fazla mağdur olmaması için, Diyarbakırlıların 2004 yılına ilişkin doğrudan gelir desteği paralarını en geç ne zamana kadar ödemeyi düşünüyorsunuz? Lütfen, net tarih istiyorum.

İkinci sorum: 1 kilogram pamuğun üreticiye maliyeti 1 150 000 liradır; ancak, üretici, pamuğunu 500 000 liraya bile satamamaktadır. Yunanistan'ın kendi üreticisine verdiği 960 000 lira primi de dikkate alarak, üreticinin zarar etmemesi ve de Yunanistan üreticisiyle rekabet edebilmesi için, pamuğun maliyet bedeli ile satış tutarı arasında çiftçi aleyhine oluşan fark olan 650 000 lirayı pamuk üreticisine destekleme primi olarak vermeyi düşünüyor musunuz? Bunun devamı olarak, ayrıca, üreticiler, Çukobirlik'e teslim ettikleri pamukların bedellerini henüz alamamışlardır. Örneğin, Diyarbakır üreticisinin 700 milyar, Çukurova üreticisinin 11 trilyon lira alacağı vardır. Bunlar en geç ne zaman ödenecektir?

Bir diğer sorum: Bir yandan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılırken, öte yandan da bu genel müdürlüğe yeni eleman alınarak kadrolaşmaya gidilmesini nasıl bağdaştırıyorsunuz; açıklar mısınız?

Son sorum Ulaştırma Bakanımıza.

Sayın Bakanım, özel limanlara verdiğiniz önemi, öncelikleri, devlet limanlarına neden vermiyorsunuz? Haydarpaşa ve Derince gibi limanlar boş dururken, özel limanlarımız kimler tarafından korunmaktadır; açıklar mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

Sayın Kaptan, buyurun.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Tarım Bakanına sormak istiyorum. Alternatif ürün projesi kapsamında bugüne kadar kaç tütün ve kaç fındık üreticisi başvurmuştur? Bu üreticilere ne kadar ödeme yapılmıştır? Başvuruda bulunan üretici sayısının beklenenin çok altında kalmasının nedeni nedir? Birinci soru.

İkinci soru: Narenciye ihracatı için verilen destekleme primlerinin geçen yıla göre bu yıl daha düşük tutulması, bu ürünlerin dışsatımını azaltmış, narenciye üreticisini büyük sıkıntıya düşürmüştür. Narenciye ihracat destek primlerinin düşürülmesi kararında bakanlığınızın görüşü alındı mı? Hükümetin bu destek primlerini indirmedeki amacı nedir? Bu primleri tekrar artırmayı düşünüyor musunuz? Sebzeye de ihracat desteği vermek hükümetin programında var mı?

Sayın Ulaştırma Bakanımıza sormak istiyorum. Sayın Bakan, sözünü ettiğiniz o yol haritasında, Plan ve Bütçe Komisyonunda belirttiğiniz kadarıyla, ulaşım anaplanına, Isparta-Burdur-Antalya tren yolu projesini alacaktınız; bu alındı mı? Şu anda seferleri iptal edilen Burdur tren seferi tekrar başlatılacak mı? Antalya'da sahil kesiminde, deniz otobüsü veya ray sistemiyle, ulaşımı rahatlatacak gerekli çalışmalarınız var mıdır?

Sayın Bakanım, son olarak şunu söylemek istiyorum: Kamyoncular konusundaki yönetmelik hakikaten büyük sıkıntılara neden olmuştur. Bu konuda, özellikle Uluslararası Nakliyeciler Komisyonu, 39 yetki belgesi için 39 mahkemeye başvurduklarını söylemişlerdir. Eğer, hakikaten 39 çeşit belge için 39 mahkeme açılmışsa, bu yönetmeliğin yeniden görüşülmesi ve günün koşullarına göre, insanlarımızın, kamyoncularımızın ödeme durumlarına göre yeniden saptanmasında yarar olacağı kanısındayım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.

Sayın Kart, buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Her iki Bakana birer sorum olacak. İlk sorumu, Sayın Tarım Bakanına soruyorum.

Bilindiği gibi, zararlı maddeler içeren enerji maddeleriyle ilgili olarak Tüketici Hakları Derneği tarafından idarî yargıya dava açılmıştır. Bu dava sonucunda Danıştay 10. Dairesi, kasım ayında yürütmenin durdurulması kararı verdi. Bu yargı kararı, son derece gerekçeli olup, daha evvelki yargı süreciyle de aynı paraleldedir. Bu kararın ve daha evvelki kararların uygulanması kapsamında, halk ve toplum sağlığını doğrudan ilgilendiren ve böylesine hayatî önemi olan bir konuda bile, yargı kararlarını uygulama konusunda neden gerekli özeni göstermiyor ve anayasal gereğini yapmıyoruz; bu kararların uygulanmasını engellemeye çalışan birtakım güçler mi var? Bu tür kararların uygulanması için bir aylık sürenin beklenmemesi gerektiğini, kararın içeriği itibariyle hemen uygulanması gereken bir karar niteliğinde olduğunu da hemen ifade ediyorum.

İkinci sorum, Sayın Ulaştırma Bakanına. Bilindiği gibi, Silifke Taşucu Beldesinde bulunan SEKA arazisinin bir bölümünün liman ve tersane olarak tahsisine ve devamında da kıyı kesiminde rıhtım inşaatına başlanılması konusunda, Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdürlüğü tarafından izin verilmiştir. ÇED raporu konusundaki hukuksuzlukları bir tarafa bırakıyorum, şu soruyu soruyorum: Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdürlüğünün görevleri arasında, ilgili yasanın 8 inci maddesine göre inşaat izni verme yetkisi yoktur; böyle bir görevi yoktur. Bu görev, imar mevzuatına göre, belediyelere aittir. Buna rağmen, bu yetki tecavüzü hangi gerekçeyle yapılmıştır; bu yetki gasbından dönülecek midir?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sorularımı Ulaştırma Bakanımıza yöneltiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının en iyi, en sağlıklı, en nitelikli uçakla seyahat etmesinden doğal bir şey olamaz; ancak, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının, mülkiyeti İtalyan Hükümetine ait bir uçakla seyahat etmesini ben içime sindiremem, siz sindirebilir misiniz?

İkinci sorum: Biraz önce Sayın Bakan, cemrenin havaya, suya, karaya sırayla düştüğünü söyledi. Sinop İlinde havaalanı kapatıldı, deniz taşımacılığı, gemi seferleri iptal edildi, kış geldi karayolları da tamamen sağlıksız hale geldi. Sinop halkına, buradan, ulaşımla ilgili bir mesajınız olacak mı?

Zamanı ihlal etmemek bakımından diğer sorularımı geçiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Soru sorma süremiz tamamlanmıştır. Şimdi, cevap süresi başlıyor. Sayın Bakanlarımız sırasıyla cevap verecekler.

Şimdi, Sayın Bakanlarımıza bir açıklama yapayım. Bir hayli soru soruldu ve iki Bakanımızın da cevap vermek için 5'er dakikadan 10 dakikası var. Bu arada, takdir sizin, yazılı cevap verme hakkı da sizin; ama, zamanı iyi kullanmanızı rica ediyorum.

Sayın Tarım Bakanımız, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Konya Milletvekilimiz Sayın Ahmet Işık'ın bana yönelttiği sorudan başlayarak cevap vermek istiyorum. Kendileri, gelecek yıllar içerisinde Türkiye'nin nüfusunun artacağından, bunun, beraberinde ek talepler doğuracağından, Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimizi de dikkate alarak Bakanlığın uzun vadeli çalışmalarından bahsettiler. Ben, kısaca bunlara değinmek istiyorum.

Evvela hedeflerimizi ifade etmek için şunu söyleyebilirim: Rekabet gücü yüksek bir tarım sektörünün oluşturulması en temel hedefimizdir. Bunun basit bir tanımlama olmaktan öteye, altının doldurulması için, iki ana kalemin, maliyet ve verimlilik gibi iki önemli kalemin olduğunu ve bunların oluşabilmesi için de her birinin altında yüzlerce unsurun yer aldığını ifade edebiliriz.

Dolayısıyla, sektörümüzün bugün içerisinde bulunduğu ve bu rekabet gücü itibariyle onu gelişmiş ülkelerin rekabeti karşısında daha geri planda tutmasının sebeplerini ortadan kaldıracak tüm çalışmalar bu kapsamın içerisindedir. Bununla ilgili olarak, evvela, genel bir ifadeyle, başta toprak ve su olmak üzere, doğal kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımını esas alarak, artan nüfusu besleyecek, yeterli, kaliteli ve güvenilir gıda üretimini sağlamak ve tarım ürünleri ihracatımızı artırarak ülke ekonomisine daha fazla katkı yapmak genel hedefimizdir.

Bu hedef doğrultusunda, 2006-2010 döneminde uygulanmak üzere bir Tarım Stratejisi Belgesi hazırlanmıştır. Biraz önceki konuşmamda, bunun uluslararası kurumlarla olan boyutunu belirtmiştim. Bu belgede, değişen ve gelişen beklentiler ışığında önümüzdeki dönemde yürütülecek tarım politikalarının temel doğrultuları belirlenmekte, uygulanacak destekleme araçları tanımlanmakta ve bunların bütçedeki payları tespit edilmektedir. Yeni tarım stratejisi, sektörde yatırım yapan çiftçiler, sanayiciler, kredi ve sigorta kuruluşları ile kamu kuruluşları için bir rehber niteliğindedir. Stratejilerin bir kısmının 2005 yılında uygulamaya konulması; ancak, esas uygulamanın 2006 yılında başlaması öngörülmektedir.

Tarım Stratejisi Belgesiyle uygulayacağımız destekleme araçlarını daha önce saydığım için tekrar etmek istemiyorum; ama, bunun devamında, anabaşlıklar olarak, tarım işletme yapılarının iyileştirilmesi, tarımsal araştırma ve yayın faaliyetlerinin özel sektörün de gücünü alarak geliştirilmesi, sürdürülebilir tarım ilkelerine uygun olarak tarımsal girdi ve teknolojilerin kullanımının yaygınlaştırılması, gıda üretiminin artırılarak ve gıda güvenliğinin sağlanarak toplumumuzun ihtiyaç duyduğu nitelikte ve seviyede üretimin sağlanması, tarımsal piyasaların ve pazarlama mekanizmalarının güçlendirilmesi, çiftçilerin tabiî afetlere karşı korunması amacıyla modern risk yönetimlerinin devreye sokulması, çiftçilerin kredi ve finansman ihtiyacının uygun koşullarda ve zamanında karşılanmasını sağlayacak sistem ve kurumların oluşturulması, tarım çerçeve kanununun yürürlüğe konularak tarımsal desteklemelerin yeniden yapılandırılması gibi anabaşlıklarda hedeflerimizi ifade edebileceğimizi sizlere aktarıyorum. Kendisine, sorusundan dolayı teşekkür ediyorum.

Sayın Koçyiğit, Diyarbakır Kulp İlçesiyle ilgili olarak sorduğu soruda, birkısım kayıtların birbiriyle ahenkli olmamasından dolayı, Bakanlığın inisiyatif kullanarak ödemeleri durdurduğunu ve bunun ne zaman başlayacağını ifade ettiler. Ben, konunun teftiş kurulunda incelemeye alındığını ve soruşturmanın devam ettiğini ifade ediyorum. Prim ödemeleri ise, Hazinenin ödeme planına göre devam ediyor. İlave bir açıklamayı, daha geniş bir bilgi alarak kendilerine iletebilirim.

Sayın Koçyiğit'in, pamuk maliyetleri ve primleriyle ilgili olarak devamında sorduğu sorulara kısaca cevap vermek istiyorum. Evvela, arkadaşlarım, bir yanlış anlamayı mutlaka önlemeliyiz. "69 sent prim" diye bir kavramın ifade edilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum. Maliyetinin tamamını prim olarak ödeyen bir sistem, daha sonra da piyasada oluşacak fiyatla üreticinin ürününü satması halinde, bu sisteme prim sistemi denilemez. Çiftçinin eline geçen fiyatı prim diye kabul etmek doğru olmaz. Dolayısıyla, bir başka ülkenin pamuğa bu kadar yüksek oranda prim vermesini Türkiye'ye emsal göstermek de, Türkiye'nin malî bünyesi ve şartları itibariyle doğru değildir. Türkiye'de, üç yıldır, üreticisine kâr sağlamayan ürünlerin varlığını ve zaman zaman bu zararların çok yaygınlaştığını, bu seneki tabiî afetlerden dolayı ülkemizde çok sayıda ilimizde benzer zararların olduğunu dikkate alırsak, pamuk üreticimizin bu seneki durumunu çok özenle, dikkatle takip ediyoruz; telafi edecek bir ödeme konusunda, ilgili tüm kurumlarımızın, başta Başbakan Yardımcımız Sayın Abdüllatif Şener'in inisiyatifinde yürüyen bir çalışmanın devam ettiğini biliyoruz. Bununla ilgili, geçen yıllara nispetle, pamuk üreticilerine daha yüksek bir prim verilmesi konusunda bir karar oluşmuş durumda; ama, bunun, telaffuz ettikleri gibi 650 000 lira olmayacağını, 400 000 lira da olmayacağını -Sayın Gürol Hocama da böylece cevap vermiş oluyorum- ifade ediyorum. Daha realist olmalıyız, daha gerçekçi olmalıyız. 400 000 lira prim verdiğimiz takdirde ihtiyaç duyduğumuz rakam 900 trilyon lira olacaktır, Türkiye'nin pamuk üreticisine 900 trilyonluk bir prim ödemesi fevkalade zordur. Dolayısıyla, çiftçi örgütleriyle, çiftçilerimizle yaptığımız görüşmelerde, daha kabul edilebilir, daha makul bir orana doğru yaklaştığımızı ifade ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakikanızı rica ediyorum.

Birçok soru var, biliyorum; ama, bizim bu süreyi uzatma imkânımız yok; bu süreyi beraber kullanacağınız için, izin verirseniz, Ulaştırma Bakanımıza söz vereceğim, diğer sorulara herhalde yazılı cevap verirsiniz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, Sayın Koçyiğit'in bir sorusu kaldı, bir cümleyle cevap vereyim.

BAŞKAN - Siz onu özel konuşun lütfen, 3 dakikamız kaldı; kalan süreyi Ulaştırma Bakanımız kullanacak efendim.

Buyurun Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabiî, çok soru var, çok da zaman alacak, o kadar süremizin olmadığını ifade ettiniz.

Sayın Ahmet Işık'ın 5 tane sorusu var. Ankara-Konya demiryolu detay projeleri ve güzergâhla ilgili ihale sonuçlanmış, şu anda, çalışmalar başlamıştır, önümüzdeki yılın ortasına kadar bitmiş olacaktır; ondan sonra da, yap-işlet-devretle ihaleye çıkacağız.

Tüpgeçiş projesi, Türkiye'nin yüz yıllık özlemidir ve temeli atılmıştır, ellidört ay inşa süresi vardır, şu anda, kazılar devam etmektedir. Proje, toplam 77 kilometre, 1,4 kilometresi deniz altından, 60 metre derinlikten geçmek üzere, bir gidiş, bir gelişten oluşan bir raylı sistemdir. Projenin ana amacı, bir yönde, saatte 75 000 yolcu taşıma kapasitesiyle İstanbul'un toplu taşımasına bir derman olacağı gibi, aynı zamanda tarihî İpek Yolunun devamı niteliğinde bir demiryolu güzergâhının halkasını oluşturmaktadır. Önemli bir projedir, asrın projesidir ve büyük bir titizlikle inşaatını takip etmekteyiz.

Kabotaj taşımacılığıyla ilgili soruya gelince, birçok yararları olduğunu ifade ettim; ama, detaylı cevapları yazılı olarak arz edeceğim.

PTTBank'la ilgili söylemek gerekirse, aslında, 3 Mart 2004 tarihinde başladığımız PTTBank uygulamasıyla 706 olan online şube sayısı 1 510'a çıkmış, 2005 yılı sonunda bu rakam 2 500'e çıkacak. 33 kuruluşla finansal işbirliği anlaşması yapılmış. 2003 tarihi itibariyle PTT'nin gelirlerinde ciddî bir artış olmuş, 22 trilyon, 2004 sonunda bu rakamın 62 trilyona çıkması beklenmektedir. PTT, sadece hizmet vermekle kalmamış, kamuya yük olmaktan da bu projeyle kurtarılmıştır.

Diğer bir soru Türk Telekomun özelleştirmesiyle ilgili. Tabiî, bu çok uzun bir konu, müsaadeniz olursa bunu yazılı olarak cevaplandırmak istiyorum. Bir cümleyle şunu söylemek istiyorum: 2004'ten itibaren serbestleşme dönemi başlamıştır ve telekomünikasyon sektöründe pazar tamamen serbest hale gelmiştir. Türk Telekomun da özelleştirilmesiyle, hem sektör daha büyüyecek, sektörde istihdam oranı daha da artacak hem de tüketici, rekabetten doğan avantajın faydalı sonuçlarını görmüş olacaktır.

Diğer bir soru Sayın Muhsin Koçyiğit'in; özel limanlara kamu limanlarından daha çok önem verildiği yönünde bir sorusu var. Durum böyle değil, bütün limanlarımızda yaptığımız indirimler sonucu yük elleçlemelerinde çok ciddî artışlar meydana gelmiştir. Bunun bir örneğini vermek gerekirse, Derince Limanına göz atarsak, Derince Limanı, 2001 yılında 584 000 ton yük elleçlerken, 2003  yılında, bu rakam 3 kat artmış ve 1 451 000 tona çıkmıştır ve Derince Limanı, tarihinde ilk defa kâr eden liman haline gelmiştir. Dolayısıyla, gerek özel sektör limanlarımız gerekse kamu limanlarımızda, Allah'a şükür, ticaretimizin artmasıyla birlikte, yük elleçlemelerinde, indirme ve  boşaltmalarda ve yüklemelerde ciddî oranda artış sağlanmıştır. Bunda en büyük katkı da liman ücretlerinde yaptığımız yüzde 50 indirimle olmuştur. Bu bilgiyi bu şekilde ifade etmek istiyorum.

Sayın Osman Kaptan'ın...

BAŞKAN- Sayın Bakanım, süremizi aştık zaten; böylece, soru-cevap süremiz tamamlandı. Lütfen...

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul)- İzniniz olursa, tek cümle...

BAŞKAN- Peki, tek cümle...

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul)- Bu ulaşım anaplanında, Burdur-Isparta-Antalya Projesi de yer almıştır. Burdur-Isparta arasındaki, monoray günlük taşımacılık yapan trenin doluluk sayısı yüzde 20'dir ve gelirin gideri karşılama oranı yüzde 15'tir; yani, 233 milyar lira masraf yapılmaktadır, 32 milyar lira gelir sağlanmaktadır. Böyle devam etmesi mümkün değil. Biz, bu konuyu, gerek AK Parti milletvekilleri gerek CHP milletvekilleri, sivil toplum kuruluşlarıyla görüştük. Bize, gelirin gideri karşılama oranında başabaş noktasını garanti ederlerse, bu seferleri tekrar başlatmaya söz veriyoruz.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

OSMAN KAPTAN (Antalya)- Antalya-Burdur arası Sayın Bakan...

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul)- Antalya'da, tabiî, belediyeyle görüşüyoruz, özel sektörle görüşüyoruz; bilhassa, Kemer-Alanya arasında hızlı deniz taşımacılığı konusunda çalışmalarımız devam ediyor, Denizcilik Müsteşarlığı bu çalışmaları sürdürüyor. Biz, bunu, bakanlık olarak değil, özel sektörün teşvik edilmesi, en azından, ticaret odası, meslek odaları ile özel sektörün müşterek yapması için çalışma içerisindeyiz.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum.

OSMAN  KAPTAN (Antalya)- Burdur-Antalya anaplanı...

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul)- Evet, var, onu da söyledim, dahil; Burdur-Antalya arası demiryolu anaplan çalışmasında yer almıştır, bütçe imkânlarıyla yapılacaktır.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap faslı tamamlanmıştır.

Şimdi, sırasıyla, yedinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

17- TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI

1.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

      Kod                                   Açıklama                                                          YTL

                                                                                                                                 

       01 Genel Kamu Hizmetleri        19 258 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       02          Savunma Hizmetleri          320 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 4 356 129 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       07 Sağlık Hizmetleri        11 431 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

       09 Eğitim Hizmetleri        34 207 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri          525 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

A - C E T V E L İ

                             Lira

                                                                                                        

- Genel Ödenek Toplamı           :           770 490 130 100 000

- Toplam Harcama           :           734 408 137 200 000

- İptal Edilen Ödenek           :           43 853 638 850 000

- Ödenek Dışı Harcama           :           9 248 044 050 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar

   Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek:        :           1 476 398 100 000

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri  kabul edilmiştir.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

17.91 - TARIM REFORMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2005 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

      Kod                                   Açıklama                                                          YTL

                                                                                                                                

       01 Genel Kamu Hizmetleri            2 240 800

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       02          Savunma Hizmetleri          126 100

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 25 202 100

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

B - C E T V E L İ

      Kod                                   Açıklama                                                          YTL

                                                                                                                                

       02 Vergi Dışı Gelirler          799 987

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       03 Sermaye Gelirleri               13

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       04 Alınan Bağış ve Yardımlar 26 769 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.- Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

A - C E T V E L İ

                             Lira

                                                                                                         

- Genel Ödenek Toplamı           :           14 529 292 000 000

- Toplam Harcama           :           12 424 776 250 000

- İptal Edilen Ödenek           :           2 104 515 750 000

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

B - C E T V E L İ

                             Lira

                                                                                                        

- Bütçe tahmini           :           15 832 000 000 000

- Yılı tahsilatı           :           12 005 415 850 000

BAŞKAN - (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

17.92 - KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

      Kod                                   Açıklama                                                          YTL

                                                                                                                                

       01 Genel Kamu Hizmetleri        68 386 335

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       02          Savunma Hizmetleri          471 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 1 818 084 665

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       06 İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri       151 727 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

B - C E T V E L İ

      Kod                                   Açıklama                                                          YTL

                                                                                                                                

       02 Vergi Dışı Gelirler        29 600 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       03 Sermaye Gelirleri         9 400 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       04 Alınan Bağış ve Yardımlar 1 999 669 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN-  (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

A - C E T V E L İ

                             Lira

                                                                                                        

- Genel Ödenek Toplamı           :           1 755 606 062 550 000

- Toplam Harcama           :           1 727 544 607 200 000

- İptal Edilen Ödenek           :           23 381 622 400 000

- Ödenek Dışı Harcama           :           54 196 800 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar

   Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek         :           4 734 029 750 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad. ve Dış Proje

   Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden     :           462 184 100 000

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

B - C E T V E L İ

                             Lira

                                                                                                         

- Bütçe tahmini           :           1 554 838 000 000 000

- Yılı tahsilatı           :           1 701 578 146 150 000

BAŞKAN - (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri  kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

16- ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

1.- Ulaştırma Bakanlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

      Kod                                   Açıklama                                                          YTL

                                                                                                                                 

       01 Genel Kamu Hizmetleri            3 646 296

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       02          Savunma Hizmetleri          218 000

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 688 402 704

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.- Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

 

Ulaştırma Bakanlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

A - C E T V E L İ

                             Lira

                                                                                                        

- Genel Ödenek Toplamı           :           313 187 228 800 000

- Toplam Harcama           :           163 533 648 850 000

- İptal Edilen Ödenek           :           149 486 370 150 000

- Ödenek Dışı Harcama           :           494 736 850 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar

   Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek         :           661 946 650 000

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri  kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

 

16.81 - DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI

1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2005 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

Fonksiyonel

      Kod                                   Açıklama                                                          YTL

                                                                                                                                 

       01 Genel Kamu Hizmetleri            4 091 900

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       02          Savunma Hizmetleri          311 700

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       04 Ekonomik İşler ve Hizmetler 40 818 897

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       07 Sağlık Hizmetleri          113.503

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2005 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN - (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Denizcilik Müsteşarlığı 2003 Malî Yılı Kesinhesabı

A - C E T V E L İ

                             Lira

                                                                                                        

- Genel Ödenek Toplamı           :           58 374 440 200 000

- Toplam Harcama           :           32 110 927 100 000

- İptal Edilen Ödenek           :           24 553 513 200 000

- Ödenek Dışı Harcama           :           257 812 800 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar

   Ger.Ertesi Yıla Devreden Ödenek         :           1 967 812 700 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad. ve Dış Proje

   Kredilerinden Ertesi Yıla Devreden     :           20 055 180 200 000

BAŞKAN - (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2003 malî yılı kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ulaştırma Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı 2005 malî yılı bütçeleri ile 2003 malî yılı kesinhesapları kabul edilmiştir; hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, yedinci tur görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, bugünkü programda yer alan bütçelerin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.

Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesinhesaplarını sırasıyla görüşmek için, 24 Aralık 2004 Cuma günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

İyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 20.45