BIM 2 5 2005-01-13T10:15:00Z 2005-01-13T10:15:00Z 75 51600 294122 TBMM 2451 588 361202 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 68

 

31 inci Birleşim

13 Aralık 2004 Pazartesi

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ve 22 milletvekilinin, Avrupa Birliği Komisyonu raporu ışığında Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/18)

IV.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

2. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

3. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933) (S. Sayısı : 710)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Kemer'de karaya oturan bir gemiye ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/3722)

2. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Yenişehir İlçesi ve köylerinde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3779)

3. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa'nın bazı ilçelerinde tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerjisinde ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3915)

4. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Mercedes Benz Türk AŞ Hakkındaki iddiaya ve bir memurun görevden alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/3929)

5. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Çukobirlik sanayi tesislerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/4006)

6. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, pamuk üreticilerine ödenecek primlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/4041)

7. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, emeklilere uygulanan KDV iadesi oranına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4078)

8. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, THY'nin uçak alımlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4085)

9. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, THY'ye alınan son uçakların maliyetlerinin SPK ve İMKB’ye bildirilip bildirilmediğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4087)

10. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, atıl durumdaki Adapazarı Şeker Fabrikasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/4099)

11. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Bakanlar Kurulu üyelerinin bazı fiillerinin Kamu Görevlileri Etik Kurulunca incelenip incelenmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4106)

12. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, TÜBİTAK'tan uzaklaştırılan personele ve yeni alımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4107)

13. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Yozgat-Yerköy Cemil Çiçek Öğrenci Yurdunun ulaşım sorununa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/4112)

14. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Soma SSK Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4117)

15. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gümrük başmüfettişinin hazırladığı rapora ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/4121)

16. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, bazı illerdeki hastanelerde doğum yapan yabancı uyruklulara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4137)

17. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, olimpiyat şampiyonu Nurcan TAYLAN'ın, yarışmalara katılmasına izin verilmeyeceği iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4150)

18. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, Küçükçekmece Gölündeki kirliliğe ve ıslah çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4155)

19. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlığa bağlı bazı kurumların başkan ve genel müdürlerinin aylık gelirlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4156)

20.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Diyanet İşleri Başkanının aylık gelirine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/4162)

21. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürünün aylık gelirine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/4165)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Kastamonu Milletvekili Sinan Özkan, 10 Aralık 1919'da yapılan Kastamonu Kadın Mitinginin 85 inci yıldönümüne,

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu, Adıyaman'ın il oluşunun 50 nci yıldönümüne; bu münasebetle İlin kaynaklarından yeterince istifade edemediğine, bu nedenle yapılması gerekenlere,

Manisa Milletvekili Ufuk Özkan, ülkemizde uygulanan vergi oranlarına ve bunun toplumsal yansımalarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın (3/462) (S. Sayısı: 592),

Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın (3/463) (S. Sayısı: 593),

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun (3/464) (S. Sayısı: 594),

Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin (3/465) (S. Sayısı: 595),

Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Milletvekilleri Mehmet Mustafa Açıkalın ve İdris Naim Şahin, Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın (3/466) (S. Sayısı: 596),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ile Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

8.12.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 701 sıra sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasına alınmasına; 9.12.2004 Perşembe günkü birleşimde 4 üncü sıraya kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 3.11.2004 tarihli 13 üncü Birleşiminde kurulan (10/152, 216) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine, siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler.

Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.

2 nci sırasında bulunan ve görüşmeleri bu birleşimde tamamlanan Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/882) (S. Sayısı: 674), elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Samsun Milletvekili Haluk Koç, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un, konuşmasında, Partisine sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

3 üncü sırasına alınan, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının (1/821) (S. Sayısı : 701) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak 3 üncü maddesine kadar kabul edildi; 3 üncü maddesi için yapılan oylamalar sonucunda Genel Kurulda karar yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

Alınan karar gereğince 13 Aralık 2004 Pazartesi günü saat 10.00'da toplanmak üzere, birleşime 21.03'te son verildi.

İsmail Alptekin

Başkanvekili

 

Ahmet Küçük

Harun Tüfekci

 

Çanakkale

Konya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

                                                   II. - GELEN KÂĞITLAR                                          No. : 40

10 Aralık 2004 Cuma

Rapor

1. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933) (S. Sayısı: 710) (Dağıtma tarihi : 10.12.2004) (GÜNDEME)

                                                     13 Aralık 2004 Pazartesi                                               No. :41

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, bakanlığa ait kreş ve rehabilitasyon merkezinin kapatılmasına ve yeni yapılan tenis kortuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1352) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

2. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Ankara-İzmir karayolu Salihli transit geçişine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1353) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

3. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünün iptal edilen Stajyer Sanatçı Sınavına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1354) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

4. - Ankara Milletvekili A. İsmet ÇANAKCI'nın, Ankara Defterdarlığınca satışa çıkarılan bir park ve spor alanına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1355) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

5. - Ankara Milletvekili A. İsmet ÇANAKCI'nın, Ankara Defterdarlığınca satışa çıkarılan bir arsaya ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1356) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

6. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, adliyelerin kuruluş kriterleri ile Antalya'nın yeni sulh hukuk mahkemesi ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1357) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

7. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Bolu Dağı Geçiş Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1358) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

8. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Elmalı-Finike karayolunun Yakaçiftlik Köyü mevkiinde meydana gelen kazalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1359) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

9. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, doğalgaza yapılan zamma ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1360) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

10. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, doğal afet nedeniyle zarar gören çiftçilere yapılan yardıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1361) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

11. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, pamuk üreticisine verilen destekleme primine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1362) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4280) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

2. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.'nin özelleştirme takvimi ve arşiv yangınına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4281) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

3. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Yunanistan'ın kendisine ait olmayan bazı kayalıklara bayrak çektiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4282) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

4. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, basında yer alan bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4283) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

5. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Spor Toto Teşkilât Müdürlüğü tarafından piyasaya sürülen bir şans oyununa ve alınan vergiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4284) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

6. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, akaryakıt fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4285) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

7. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, haklarında soruşturma izni istenen kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4286) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

8. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, 4207 sayılı Kanunun uygulanıp uygulanmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4287) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2004)

9. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, 2004 yılında TRT'ye araç alınıp alınmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/4288) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

10. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT Genel Müdürlüğündeki bir müşavire ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/4289) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

11. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, SHÇEK bünyesindeki çocukların mesleki eğitim ve iş imkânlarına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4290) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

12. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ulusal kadın politikalarının geliştirilmesinde izlenecek yöntemlere ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4291) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

13. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuyla ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4292) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

14. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamu ve özel sektörde çalışan özürlü vatandaşlara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4293) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2004)

15. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, el konulan ÇEAŞ ve KEPEZ'in faaliyet kârına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4294) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2004)

16. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, personel alımında kadın-erkek ayırımı yapıldığı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4295) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

17. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Bergama-Ovacık Altın İşletmesinde işten çıkarılan bir şahsa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4296) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

18. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Emet Borik Asit ve Bandırma Sülfürük Asit Tesislerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4297) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

19. - Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, tinerci-balici olarak adlandırılan çocuklara yönelik alınacak tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4298) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

20. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Datça'da gerçekleştirilen tarihi eser operasyonunda gözaltına alınan bir şahsa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4299) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2004)

21. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Fethullah Gülen'in, Devlet kurumlarıyla bağlantısı olduğu yönündeki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4300) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2004)

22. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, ücretsiz dağıtılan ders kitapları ihalesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4301) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

23. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, 2000 yılından sonra yüksek öğrenim kurumlarıyla ilişkisi kesilen öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4302) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2004)

24. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, doktorların ve diğer sağlık personelinin hastalara yönelik davranışlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4303) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

25. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Sinop-Gerze Devlet Hastanesinin ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4304) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

26. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Türkeli Balıkçı Barınağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4305) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

27. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, özelleştirme kapsamına alınan kamu kuruluşlarında çalışan şehit yakınları ve gazilerin sosyal haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4306) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

28. - Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK'ün, İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanına VIP salonunun kullandırılmadığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4307) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

29. - Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK'ün, Pozantı-Ulukışla Otoyolunun ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4308) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2004)

30. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ABD Ankara Büyükelçiliğinin vereceği bir resepsiyonda Fener Rum Patriğinin "ekümenik sıfatı" ile tanınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4311) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

31. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, liseler için hazırlanan yeni müfredata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4312) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

32. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, hükümetin ve MGK'nın kabul ettiği bölücülük ve irtica tarifi ve sınırlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4313) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

33. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu kurumlarında yöneticilerin fotoğraflarının asılmamasına yönelik genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4314) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

34. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu görevlilerinin hediye almaları ile ilgili genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4315) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

35. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4316) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

36. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, organ bağışı konusunda yapılacak çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4317) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

37. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da bazı köylerin bağlı olduğu belediyelerin değiştirilme nedenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4318) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

38. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Muğla İlinin karayolu sorunu ile 2004 yılı bölünmüş yol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4319) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

39. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya Karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4320) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

40. - Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, Çanakkale-Biga-Çan doğalgaz dağıtım şebekesi ihalesinin ertelenme nedenine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4321) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

41. - Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞ'a olan doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4322) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

42. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, muhtarlıkların ve muhtarların sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4323) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

43. - Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara-Yenimahalle-Gimat kavşağında kurulan oto pazarına ve bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4324) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

44. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, Uzan Grubuna ait bir çiftlikte ele geçirilen gizli kamera kayıtlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4325) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

45. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, İzmir'de görev yeri ve kadro unvanı değiştirilen personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4326) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

46. - İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, İstanbul-Silivri Millî Eğitim Müdürlüğünce dağıtılan bir sözlükteki "Laik" kelimesinin tanımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4327) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

47. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Tire Millî Eğitim Müdürlüğü yöneticilerinin görevden alınma nedenlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4328) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

48. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, üniversitelerdeki ikinci öğretim programlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4329) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

49. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Finike portakalına ve narenciye ihracaat teşvik primine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4330) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

50. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, kanatlı et ürünleri ile ilgili iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4331) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)

51. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Kulu Belediyesinin bir çalışanının ceza infazından doğan mağduriyetine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4332) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

52. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, bir anonim şirketin kurucu ortakları ve hissedarlarının sair ticari faaliyetlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4333) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

53. - Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya Yüzme Havuzu inşaatına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/4334) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

54. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa Yenişehir Havaalanından Ankara aktarmalı diğer illere uçak seferi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4335) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

55. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklareli-Babaeski Devlet Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4336) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

56. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklareli-Babaeski İlçesinin dispanser ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4337) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

57. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT'nin yeni Genel Müdürü döneminde kuruma araç alımı yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/4338) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

58. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü Satınalma Servisindeki yolsuzluk iddialarına ve ilgili ayniyat saymanına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4339) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

59. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale-Gökçeada-Bozcaada arasındaki ulaşım sorununa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4340) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

60. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, hükümetin bazı kamu kurumlarına yönelik uygulamaları ve İnsan Hakları Danışma Kuruluna üye seçimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4341) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

61. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, özelleştirme kapsamındaki Hatay İli Güney Su Fabrikasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4344) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

62. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Hazineye ait taşınmazların satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4345) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

63. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, öğrenci yurtlarındaki propaganda yasağının kaldırılıp kaldırılmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4346) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

64. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Aydın-Kuşadası İlçesinde öğretmenlerin bir şahsın konferansına gönderildiği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4347) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)

65. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliğindeki bazı değişikliklere ve ülkemizdeki yurt sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4348) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

66. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, yeni TCK'nın mevcut davalar ile hükümlü ve tutuklulara etkisine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4349) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)

67. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, kamu ve özel kuruluşlardaki münhal özürlü kadrolarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4350) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

68. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Uzan Grubunun TMSF'ye sunduğu borç ödeme teklifine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4351) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

69. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Fener Rum Patrikhanesinin Türkiye'den talepleri ile ilgili basında yer alan iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4352) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

70. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadınlara yönelik şiddetle mücadelede bir ulusal eylem planı oluşturulup oluşturulmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4353) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

71. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, GAP Bölgesinde organik tarımın başlatılıp başlatılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4354) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

72. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Muğla-Milas Ören Limanına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4355) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

73. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Hatay-İskenderun'da bulunan bir fabrikaya ruhsat verilmeme nedenine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4356) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

74. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, ASKİ Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4357) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)

Genel Görüşme Önergesi

1. - Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ve 22 Milletvekilinin, Avrupa Birliği Komisyonu Raporu ışığında Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlaması ile ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/18) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 10.05

13 Aralık 2004 Pazartesi

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin       31 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ve 22 milletvekilinin, Avrupa Birliği Komisyonu raporu ışığında Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/18)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Avrupa Birliği Konseyinin 17 Aralık 2004 tarihinde devlet ve hükümet başkanları düzeyinde yapacağı toplantıda Türkiye'yle katılım müzakerelerine başlanması konusunda karar verilecektir.

Bu önemli kararın arifesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, TBMM İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.

  1.- Yaşar Yakış (Düzce)

  2.- Ahmet Faruk Ünsal (Adıyaman)

  3.- Abdullah Erdem Cantimur (Kütahya)

  4.- Orhan Erdem (Konya)

  5.-Vahit Kiler (Bitlis)

  6.- Talat Karapınar (Ankara)

  7.- Fehmi Öztunç (Hakkâri)

  8.- Mustafa Duru (Kayseri)

  9.- Orhan Yıldız (Artvin)

10.- Akif Gülle (Amasya)

11.- İsmail Soylu (Hatay)

12.- Ersönmez Yarbay (Ankara)

13.- Fetani Battal (Bayburt)

14.- Ziyattin Yağcı (Adana)

15.- Temel Yılmaz (Gümüşhane)

16.- Afif Demirkıran (Batman)

17.- Mustafa Eyiceoğlu (Mersin)

18.- Mustafa Said Yazıcıoğlu (Ankara)

19.- Ali Ayağ (Edirne)

20.- Hikmet Özdemir (Çankırı)

21.- Aziz Akgül (Diyarbakır)

22.- Osman Nuri Filiz (Denizli)

Gerekçe:

Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyinin 17 Aralık 2004 tarihinde yapacağı toplantıda, Türkiye’yle katılım müzakerelerine başlanması konusunda, Türkiye için tarihî bir karar alınacaktır. Konseyin alacağı kararın bir taslağı basına yansımıştır; ancak, bunun nihaî metin olmadığı ve üye ülkelerin bu metni kendi beklentileri doğrultusunda etkilemeye çalıştıkları anlaşılmaktadır.

Böyle önemli bir karar öncesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir genel görüşme açılarak, konunun çeşitli yönlerinin derinliğine tartışılmasının yararlı olacağı düşüncesindeyiz.

Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak genel görüşmede ortaya çıkacak görüşlerin, Konsey kararının metnine nihaî şeklinin verilmesi sırasında etkili olabileceği düşünülmektedir.

Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliği, cumhuriyetin ilanından sonraki en kapsamlı çağdaşlaşma projesidir. Bu genel görüşme, Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılım sürecinin bu önemli aşamasında, TBMM'de temsil edilen tüm siyasî partilerin bu konudaki görüşlerini açıklamalarına imkân sağlayacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun iki ayrı önerisi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Birinci öneriyi okutuyorum:

IV.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 117  Tarihi: 13.12.2004

Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Sadullah Ergin

Haluk Koç

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1 - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1 inci, 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 20.12.2004 Pazartesi günü saat 11.00'de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, her gün saat 11.00'den 13.00'e ve 14.00'ten günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması ve görüşmelerin dokuz günde tamamlanması,

2- Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların (hükümetin sunuş konuşması hariç) 1'er saat (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel konuşmaların 10'ar dakikayla sınırlandırılması,

3- Bakanlık ve daire bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 13 turda tamamlanması, 13 üncü turun bitiminden sonra Bütçe Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanması,

4- İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince, yapılacak görüşmelerde her turda gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların 45'er dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması; kişisel konuşmalarda, her turda, İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri lehte biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin birden fazla turda söz kaydı yaptırmaması,

5- Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması,

6- Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve hükümete 1'er saat süreyle söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması,

Önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer öneriyi okutuyorum:

2. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

            No:118   Tarihi:13.12.2004

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 108 inci sırasında yer alan 710 sıra sayılı Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına alınmasının ve 13.12.2004 tarihli birleşimde 4 üncü sıraya kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının;

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 196 ncı sırasında yeralan  (8/17) esas numaralı Avrupa Birliği Komisyonu Raporu ışığında Türkiye ile Avrupa Birliği arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusundaki genel görüşme önergesi ile 13.12.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan aynı konudaki (8/18) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin Genel kurulun 14.12.2004 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasının, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının;

Genel kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Eyüp Fatsa

Haluk Koç

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN- Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden teklifin müzakeresini erteliyoruz.

Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Tasarının müzakeresi ertelenmiştir.

3 üncü sıraya alınan, Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

3. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933) (S. Sayısı : 710) (x)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 710 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, AK Parti Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu; şahısları adına, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ve Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un söz talepleri vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan.

Sayın Eraslan, buyurun.

CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde)- Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; 710 sıra sayılı Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bilindiği gibi, infaz, bir ceza hukuku kurumu olup, medenî hukuktaki icra müessesesinin karşılığıdır; infaz, ceza mahkemelerinin kesinleşen kararlarının yerine getirilmesidir. İcra ise, hukuk mahkemelerinin kararlarının yerine getirilmesidir. Bu itibarla, infaz, doğrudan doğruya insan özgürlüğüyle ilgilidir.

                               

(x) 710 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bir süredir, ülkemizde, hızlı bir biçimde, Avrupa Birliğine uyum programı çerçevesinde, ceza mevzuatı baştan sona değiştirilmektedir. Bu cümleden olmak üzere, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu tamamen yeni bir yasa olarak düzenlenmiş ve 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecektir. Şimdi de, ceza ve tedbirlerin infazıyla ilgili tasarıyı görüşerek, büyük ölçüde, ceza mevzuatımızı tamamen yenilemiş bulunuyoruz; ancak, daha önce görüşülen Türk Ceza Kanunu Tasarısının ve Ceza Muhakemeleri Kanunu Tasarısının görüşmeleri sırasında da belirttiğimiz gibi, bu kadar önemli tasarıların, ülkenin temel kodlarının sıkışık bir takvim içerisinde görüşülmesinden mutlu değiliz. Bu kadar önemli tasarıların, temel kodların, geniş bir katılım sağlanmadan ve özellikle de hukuk çevrelerinde geniş bir biçimde tartışılmadan, dar zamanda ve zaman baskısı altında yasalaşmasının önemli sakıncalar yarattığının altını bir kez daha çizmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime başlarken, İnfaz Yasası Tasarısının hukuktaki İcra Yasasının karşılığı olduğunu belirtmiştim. Bir süre önce İcra Yasasında değişiklik yaparken, komisyona borçlu temsilcilerini de çağırmıştık. Konusu insan hayatı ve hürriyeti olan İnfaz Yasası Tasarısında, ne bir mahkûm görüşü alındı ne de bu konu tartışıldı.

Bilindiği gibi, daha önce Adalet Komisyonuna sevk edilen bir Ceza İnfaz Tasarısı vardı. Bu tasarı, merhum Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer başkanlığında hazırlanan tasarıydı. Bu tasarıyı, doğrusu, çok otoriter bularak eleştirmiştik. Daha sonra, altkomisyonda bulunan bu tasarı çekilerek, Bakanlık, eleştiriler ışığında yeni bir tasarı hazırlandığını ve altkomisyon kurulmadan, tasarının görüşüleceğini bildirdiler; ancak, Bakanlığın yeni tasarısı, önceki tasarıyı mumla aratacak derecede kötüydü. Komisyonda bu şekliyle görüşülemeyeceği anlaşılınca, altkomisyona gönderildi. Birbuçuk gün gibi inanılmaz bir hızla altkomisyonca hazırlanan tasarı, şimdi yasalaştırılmak üzere. Kimseyi kötü niyetle suçlamıyorum; ama, bu süreçte doğru olan hiçbir şey yok. Bu kadar olumsuz koşullar altında yapılan tasarıda altkomisyonun düzenlemeleri de sınırlı kalmıştır.

Değerli arkadaşlarım, temel bir anlayış farklılığı nedeniyle, eksiklikleri önergeyle düzeltebilme olanağı olmadığından, konu başlıklarını belirtmekle yetineceğiz. Rahmetli Faruk Erem Hocamın da dediği gibi "infaz, hükümlerin devlet zoruyla yerine getirilmesidir. Bununla beraber, verilen hükmün infazını, yargı kavramından ayırmaya olanak yoktur. Kaldı ki, ceza hukuku, anayasa hukukunun menfî tarafıdır. Hukukun bu iki kolu, birisi müspet diğeri menfî olarak, esas hak ve hürriyetler için zorunlu şartları göstermek suretiyle birbirlerini sınırlarlar. Bu itibarla, ferdin hangi şartlar altında cezaya tabi tutulacağını, ancak bir yargıcın hükmü tayin edecektir. Bu durumda, hükümlü için sübjektif haklar doğar. İnfaz idaresinin, bu hakları ihlal eden herhangi bir hareketi, hukukî, cezaî ve inzibatî sorumluluğu gerektirir. Hürriyetin tahdidi keyfî değildir."

Konuyu bu şekilde belirttikten sonra, tasarı hangi psikoloji ve mantıkla hazırlanmıştır, ona kısaca bir göz atmak gerekmektedir. Bunun için, tasarının gerekçesine bakmak yeterlidir. Gerekçede temel alınan, F tipi cezaevlerini çoğaltmaktır. Bunun için şöyle denilmektedir: "Böylece, içine düşülmüş olan kötü durumun temel kaynağındaki koğuş sisteminden çıkılmasına gayret edilmektedir." Tasarının gerekçesi, psikolojisini de ortaya koyuyor.

Esasen, tasarı, altkomisyonda birbuçuk günde düzeltilmeden önce daha da vahimdi. Pişman etme ve ibret ettirme temelindeydi. Bu psikolojiyle sağlıklı infaz tasarısının hazırlanma olanağı, ne yazık ki yoktur. Altkomisyonda da tasarı büyük bir iyi niyetle birbuçuk günde düzeltilmeye çalışılmış; ancak, temel felsefesinde ciddî sıkıntılar olduğu için yeterli düzeye getirilememiştir.

Yine, tasarıya dönecek olursak, gerekçede dört görev ve fonksiyon belirlenmiştir. Bunlar şunlardır:

a- Güvenlik: Hükümlülerin kurumda muhafazası ve kaçmalarının önlenmesi.

b- Kurumda düzenin sağlanması.

c- İnfaz kurumunun temel amacının hükümlülerin iyileştirilmesi olduğunun esas ilke olarak kabulü ve bunun gereğinin yerine getirilmesi.

d- Hükümlü hakkında uygulanacak işlem ve yaptırımlar bakımından adalet esaslarının egemen kılınması ve bunun gereği olan hukukî mekanizmaların tesisi.

Yani, tasarı, güvenlik, düzen, iyileştirme ve cezaî, inzibatî yaptırımlardan ibaret.

Kuşkusuz, bu sayılanların tümü önemlidir. Bir cezaevinde ya da infaz kurumunda en önemli şey, devletin cezaevini yönetmesidir. Bunda herhangi bir tereddüt yoktur. Cezaevlerinde geçmişte yaşanan ve çeşitli nedenlere dayanan kimi olumsuzluklar genellenerek ve korku büyütülerek infaz yasası hazırlanamaz.

Kuşkusuz (E) tipi cezaevlerinin tüm suçlular için en ideali olduğunu savunmuyoruz; ama, (F) tiplerinin de ideal olmadığı ortadadır. Neden iki mimarî seçenek arasında sıkışılmaktadır? (F) tipi eleştirilince (E) tipinden örnekler verilmektedir. Güvenliğin önemli olmadığını kimse savunmuyor; ancak, hükümlünün hakları ne olacak? Hükümlü hürriyetinden mahkûm olmakla bütün haklarını da mı yitirecek? Böyle bir mantığın ne çağdaş kriminolojide ne de penolojide yeri vardır. Nedir hükümlünün hakları; değerli arkadaşlarım, hükümlünün hakları, öğrenim hakkı, sağlık hakkı, basını takip hakkı, düşüncesini yayma hakkı, özel hayatına saygı gösterilmesini istemek hakkı, avukatı ve ailesiyle yazışmalarının denetimdışı bırakılmasını istemek hakkı, keyfî disiplin önlemlerine, işkenceye, haksız nakillere ve hücre cezasına itiraz hakkı. Bu temel hakların bir kısmı tasarıda karşılanmıştır; bir kısmı altkomisyonca düzenlendi; ama, bir kısmını, halen telaffuz edememekteyiz.

Hâkimin bir süre hapse mahkûm ettiği kimse, havasızlıktan, gıdasızlıktan, ışıksızlıktan ve hastaysa bakımsızlıktan ölürse, bunun sorumlusu kimdir? Hâkimin ölüme mahkûm etmediği kişinin ölümüne sebebiyet vermek, hem hukukî bakımdan ağır bir durumdur hem de hukuk devletlerinin kabul edemeyecekleri bir haldir.

Değerli arkadaşlarım, İlk ve Orta Çağlarda cezalandırma yetkisinin temeli "öç alma" yani "vendetta" ya da "kısas" idi; daha sonra, Orta ve Yeni Çağlarda "ibret" olarak, yani "genel önleme, caydırıcılık" olarak tanımlandı. Günümüzde, çağdaş kriminoloji ve penoloji, bunu "hükümlünün sosyalleştirilmesi" olarak görmektedir. Bu bağlamda, iyileştirme ve bireyselleştirme programlarını anlayış olarak doğru bulmakla birlikte, burada kabul edilemez bir temel yanlışa da değinmemiz gerekmektedir. İyileştirme programları, gönüllülük esasına dayanmak zorundadır; aksi, insan haklarının ihlali olur. Tasarı, bu konuda, yeterli açıklığa sahip olmadığı gibi, çelişik hükümleri de içermektedir. Oysa, mahpusların tabi olacağı insanî muamele hakkında Birleşmiş Milletler Teşkilatınca tespit olunan esaslar çerçevesinde "mahpus ile hür vatandaş arasında insanlık haysiyetini rencide eden farklar yaratılamaz" hükmünü taşımaktadır. "Hükümlü cümle haklarından yoksun kılınmış sayılamaz. Kimseye işkence ve eziyet edilemez. Zor tedbirleri, insanca olmak ölçüsüyle sınırlıdır." Anayasamızın 14 üncü maddesi de bu doğrultudadır.

Bu itibarla, iyileştirme programları, gönüllülük, istek esasına göre düzenlenmelidir; haklar yükümlülüğe dönüştürülmemelidir. Siyasî suçlar mefruz suç sayıldığından, iyileştirme programları dışında tutulmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, İnfaz Yasasındaki değişiklikler, sadece bu kadardan ibaret değildir. En önemlisi, koşullu salıverme süresinin, yani, eski deyimle "şartlı tahliye" sürelerinin uzun tutulmasıdır. Mevcut durumda, yani, şu ana kadarki durumda, koşullu salıverme sürelerinin kısa oluşuna tepki olarak, bu süre uzun tutulmuştur. Yeni düzenlemeye göre, hükmolunan cezanın 2/3'ünü çektikten sonra, koşullu salıverilmeden yararlanılmaktadır. Kimi suçlar için bu oran 3/4'tür; yani, dörtte 3'üdür. Mevcut uygulamadaki beşte 2'nin çekilmesi, belki, düşük kabul edilebilir; ancak, yeni Ceza Kanununda cezaların genel olarak arttığı da nazara alınırsa, çekilmesi gereken üçte 2 oranı oldukça yüksektir. Bu oran makul bir seviyeye, beşte 3 gibi bir seviyeye indirilmelidir.

Bir örnekle açıklayacak olursak, eski Ceza Kanunu ve İnfaz Kanunu nazara alındığında, normal adam öldürme suçunu işleyen kişinin temel cezası artırılıp indirilmediğinde, bu ceza sebebiyle, yaklaşık dokuzbuçuk yıl cezaevinde kalacaktır hükümlü. Yeni düzenlemeye göre bu süre yirmidört yıldır. Birden, dokuzbuçuk yıldan yirmidört yıla çıkmaktadır; ölçünün kaçtığı açıktır.

Kaldı ki, siyasî nitelikteki suçlarda, örgütlü olmak koşuluyla, bu oran daha da yüksektir. Bunun da haklı bir sebebi yoktur. Önceki düzenlemede, bir örgüt çerçevesinde işlenen her suçtan ayrı ayrı ceza verilmemekteydi; örgütün amacı doğrultusunda, yani, amaç suç için bir tek ceza verilmekteydi; bu nedenle, belki koşullu salıverme süresinin mantıklı bir izahı bulunmaktaydı. Şimdi, yeni Türk Ceza Kanununda ise, her suç için ayrı ceza verilebilecektir. Bu açıdan farklılık yaratmanın hukukî bir dayanağı da bulunmamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, cezaevlerinde kalma süresinin bu kadar uzaması, ister istemez, cezaevleri sayısını 1 kattan fazla artırmak zorunluluğunu ortaya çıkaracaktır. Bu hususu dikkatlerinize sunuyorum. İnfaz koruma memurlarına para veremeyen Sayın Maliye Bakanı cezaevlerine nasıl para bulacak, ben de merak ediyorum. Sayılarının artırılması gereken sadece normal cezaevleri değildir. Yeni düzenlemeyle, pek çok suç da bu kapsama alındığında -özellikle öldürme suçları- Sayın Bakanın "devlet konukevi" diye tanıttığı, reklamını yaptığı F tipi cezaevlerinin de sayısını artırmak zorunda kalacaksınız. Daha önce de değindiğim gibi, bu cezaevlerinin cezanın infazında yeri çok tartışmalıdır. Olay, sadece ve sadece güvenlik açısından değerlendirilemez. Cezanın infazında amaç, mahkûmu sosyalleştirmek ise -ki, tasarıda öyle deniliyor- insanları yalnızlaştırarak sosyalleştiremezsiniz. Kaldı ki, şimdiye kadar tüm dünyada yapılan bilimsel araştırmalar göstermiştir ki, bu cezaevleri, insanların sağlığı üzerinde ve ruh sağlığı üzerinde oldukça olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Geceleri bir yana, gündüzleri en az 10 kişinin birbiriyle görüşebilmesine mutlak olanak sağlanmalıdır.

4675 sayılı Yasayla kurulan infaz hâkimliği, mutlaka işlevsel hale getirilmeli ve bağımsız olarak kurulmalıdır. İnfazın ertelenmesi, cezanın şahsîleştirilmesi, iyileştirme programları, disiplin cezaları, nakiller, infaz hâkiminin onayına sunulmalıdır. Tasarının, eleştirdiğimiz kısımları dışında da pek çok eksiklikleri vardır; kimi eksiklikleri de, uygulamayla ortaya çıkacaktır.

Önemli bir yasa tasarısını, yine, sıkışık bir programda görüşüyoruz. Konunun önemi dolayısıyla, engelleme yapmayacağız; ancak, yeri geldikçe, tasarıda hatalı bulduğumuz, doğru bulmadığımız hususlara değineceğiz, Yüce Heyetinize bu konuyu anlatacağız; ancak, tasarıdaki eksiklikleri belirterek, mutabakatımızın olmadığını da açıklamak durumundayız.

Eksikliklerinin en kısa zamanda düzeltilmesi dileğiyle, yeni tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın  Eraslan, teşekkür ediyorum.

İkinci konuşmacı, AK Parti Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu.

Sayın Durdu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT DURDU (Gaziantep) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının genel takdimini yapmak üzere, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun sözcüsü olarak söz aldım; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım -tekrarında fayda var diye düşünüyorum- Âdem'den bu yana, insanlar ve insanlık, ekmek ve hürriyet üzerine koşagelmiştir. Ekmeği ve hürriyetini bulduğu zaman mutlu, bulamadığı zaman mutsuz olmuştur, kargaşa olmuştur; fert bazında bu böyledir; toplum ve uluslar bazında da, kimi zaman savaşlara dönüşmüştür. Bir tespit daha yapmak istiyorum. Gerek semavî dinlerde gerek beşerî dinlerde gerekse felsefî düşünce sisteminde, insanlar, insanları tarif etmişlerdir. İnsanlar, kabiliyet ve melekeleri itibariyle iyiyi güzeli de yapabilirler, kötüyü çirkini de yapabilirler; kabiliyet ve melekeleri her iki kutba da müsaittir; yani, insan iki ufukludur. İnsanlar kimi zaman iradî kimi zaman kusura müstenit olarak suçlar da işlerler ve bundan dolayıdır ki, insanlar, toplumlar, uluslar, bir ceza ve adalet sistemine doğru yol almışlardır.

İşte, biz de Türkiye'de, bu ceza ve adalet sistemi üzerindeki çalışmalarımızı yaparken, maruf babında, insanlığın aklının ortak ürünleri olarak ceza ve adalet sisteminin bazı öğelerini, sonuçlarını incelemek mecburiyetinde kaldık. Bu bapta, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin kararlarını, Almanya'nın ve Fransa'nın ceza ve adalet sistemi üzerindeki çalışmalarını, insanlığın ortak akıl ürünleri olarak değerlendirdik, inceledik ve sizin huzurunuza, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa Tasarısını getirdik.

Adalet Komisyonunda iki metin önümüze getirildi; bir tanesi, yürürlükten kaldırılan Ceza Kanunu muvacehesinde hazırlanmış metin, ikincisi ise siz saygıdeğer milletvekillerimizin çaba ve gayretleriyle çıkarılmış yeni Türk Ceza Kanununa göre hazırlanmış metin. Muhteva itibariyle farklar olduğu gibi, ibareler bakımından da farklılık olduğu müşahede edilince, Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyesi arkadaşlarımızın ve Adalet ve Kalkınma Partili komisyon üyesi arkadaşlarımızın müşterek istemi üzerine, bunu, uzun süre madde madde kendi aramızda tasrih ederek önergelerle düzeltmek yerine, altkomisyona göndermeye karar verdik. Alt komisyonda, Adalet ve Kalkınma Partisinden Hakkı Köylü, Bekir Bozdağ ve Enver Yılmaz arkadaşlarımız; Cumhuriyet Halk Partisinden ise, Orhan Eraslan ve Mehmet Nuri Saygun arkadaşlarımızın, çok kısa bir süre içinde, gece gündüz, zamanla yarışarak çalışmaları sonucu, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Cumhuriyet Halk Partisinin tavsiye ve önergeleri, uzmanlar muvacehesinde değerlendirilerek tamamlandı ve tekrar esas komisyonumuza getirildi. Esas komisyonumuzda da, biz bunları müzakere ettik ve bu metni önünüze getirdik.

Bu ceza ve adalet sistemi içinde, çok kısa bir zaman öncesinde, Türk Ceza Kanunu Tasarısını, akabinde Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu Tasarısını ve şimdi de bunları tamamlayıcı bir yasa olarak Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısını getirmiş oluyoruz.

Muhterem arkadaşlarım, bu tasarıların hazırlanmasında bazı şeylere dikkat ettik. Özellikle bazı ibarelerin üzerinde durduk "muhakeme" dedik. Bir bilgi olsun diye söylemek istiyorum. Muhakeme, Arapça menşeli olup, faale babının mufaale babından bir müşareket bildirir, bir katılımcılığı, bir ortaklığı ifade eder.

Malumuâliniz, bir muhakeme işleminde üç unsur vardır; bir tanesi iddia makamı, cumhuriyet savcısının temsil ettiği makam; bir tanesi savunma makamı, sanık, müdafi ve vekilin temsil ettiği makam; bir tanesi de karar makamıdır. İddia makamı, farzımuhal, şunu "bardak" diye ısrar eder, böyle karar verilmesini ister; savunma makamı "doğrudur, bardaktır; ama, içinde su var, beri tarafında da yazı yazılmıştır, bunu da dikkate alın" der; karar makamı da kararını "bardak, içi su dolu, kenarına yazı yazılıdır" diye verir. İşlev budur, Ceza Usul Yasasında "muhakeme" tabirinin kanunun başına geçmesi bunun için  olmuştur; buna dikkat çekilmesi için olmuştur.

Şunu demek istiyorum: Arkadaşlarımız, noktasına, virgülüne kadar bu yasalar üzerinde çalışırlarken, sizin hassasiyetlerinizi, toplumumuzun hassasiyetlerini dikkate almışlardır.

Şu huzurunuza gelen yasa tasarısı metnini inceliyorsunuz. Burada 2 tane kitap olarak takdimi yapılmış. Birinci Kitapta 5 kısım, Birinci Kısımda 2 bölüm, İkinci Kısımda 9 bölüm, Üçüncü Kısımda 2 bölüm, Dördüncü Kısımda 8 bölüm, Beşinci Kısımda 2 bölüm bulunmaktadır. İkinci Kitaptaysa 2 Kısım bulunmaktadır; Birinci Kısımda 2 bölüm, İkinci Kısımda ise 4 bölüm bulunmaktadır.

Daha önce konuşan hatip arkadaşım Orhan Eraslan'ın dediği gibi, burada iyileştirme, sosyalleştirme, sanık ve suçluları topluma kazandırma gibi bazı çalışmalar yapılmıştır.

Bu tasarının, Birinci Kitabının yanılmıyorsam Dördüncü Kısmında, bölümlerde, tadadî şekilde sayılmış maddeler bulacaksınız. İçerideki hükümlülerin eylemleri ve bu eylemlere taalluk eden disiplin cezaları madde madde yazılmıştır. Bunlar, Avrupa'daki infaz sistemlerinde -kimi ülkelerde- yönetmelik ve tüzüklere bırakılmıştır. Gerek Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki arkadaşlarımızın gerekse Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundaki milletvekili arkadaşlarımızın istemi doğrultusunda, biz bunları kanun metni şeklinde yazmayı uygun gördük; çünkü, geçmişte, Türkiye'de, cezaevlerinde şikâyetlerin yükseldiği konular, bu yönetmelik ve tüzüklerdeki tadadî olarak yazılmış olan hususlara taalluk etmekteydi. Bunları, bu İnfaz Yasası Tasarısında, madde madde tasrih etmeyi uygun gördük. Bunu fark edeceksiniz. Bence doğrusunu yaptık; ama, ne kadar doğru da yapsak ne kadar gayret de göstersek, netice itibariyle bu beşer mahsulü bir yasa metnidir, eksiklikler olabilir ve bu eksiklikleri, önümüzdeki zaman süreci içerisinde düzeltmek, her zaman mümkündür.

Değerli arkadaşlarım, bizler bu yasaları, elbette ki, öncelikle Türk toplumunun ihtiyaçlarını gözönüne alarak hazırlıyoruz ve bir bakıma da, Avrupa Birliği süreci içinde, bu uyum yasalarını biraz da hızlandırarak çıkarmaya çalıştık.

Biz, şu Yüce Meclisin içinde elan milletvekilliği yapan arkadaşlarımızdan "Almanya Dostluk Grubu" adı altında 24 kişiyle birlikte Almanya'ya gittik. Almanya'da, gerek iktidardaki partinin temsilcileri gerekse muhalefetteki partinin temsilcileriyle görüştük. Bazı müşahedelerim var; onu, sizlere takdim etmek istiyorum. Biz, iki senelik bir zaman dilimi içinde, biraz gayret göstererek, performans koyarak, bazı şeyler yapmaya çalıştık. Rahatlıkla diyebilirim ki, makro hedefleri yakaladık, mikro hedeflerde eksikliklerimiz vardır, biliyorum. Şu uyum paketleriyle, biz, siyasî kriterleri de yerine getirdik. Şuna da inanıyorum: Müzakere tarihi bize verildikten sonra, önümüzdeki beş on yıllık zaman süreci içinde, şu iki yıl içinde yapmış olduğumuz çalışmanın yüzde 50 performansıyla çalışarak daha büyük şeyler yapacağımıza da inanıyorum; ama, ben, Avrupa'nın sıkıntıları olduğunu müşahede ettim, onu anlatmaya çalışıyorum. Bir kez, biz Avrupa'ya gittiğimizde, Almanya'ya gittiğimizde, henüz Anayasaları imzalanmamıştı, Anayasaları imzalandı. Anayasalarında, kurum ve kuruluşlar nasıl olacak, nasıl kurulacak, belirsiz. Bu kurum ve kuruluşlar arasındaki organizasyon, karar mekanizmaları nasıl çalışacak, belirsiz. Bugün, hümanitesi yüksek olan bazı siyasî partiler iktidarda, sosyaldemokratlar iktidarda, bakış tarzları farklı; ama, yapılan anketlerde, muhafazakâr demokratların da önümüzdeki yıllarda iktidara geleceği görülüyor; anketler böyle gösteriyor. Bunların bize bakış tarzı nasıl olacak? 25 üyeye ulaşmış Avrupa Birliği ülkelerinin karar mekanizmaları nasıl çalışacak? Bundan dolayı tereddütüm var.

Bundan on sene önce, yüksek seviyede görev yapmış bir arkadaşımla bir münakaşamız oldu. Ben kendisine bir şey sordum; dedim ki, arkadaşım, sen böyle konuşuyorsun, ama, ben sana bir şey soracağım; bana yeryüzünde bir ülke göster, bütün komşularıyla düşman olsun; sana ziyafet vereceğim. Düşünürken dedim ki, Libya'yı diyemezsin, çünkü Mısır'la dost; sen, İsrail diyemezsin, çünkü Mısır'la anlaşma yapmış; sen, şurayı diyemezsin, komşularıyla, filanla arası iyi; sadece ve sadece, komşularıyla kötü ilişkileri bulunan -tabiî ki, hatası Türkiye Cumhuriyetinde değil; ama, netice itibariyle söylüyorum- bütün komşularıyla ilişkisi kesilmiş bir Türkiye'yi bulabilirsiniz dedim. Bakınız, siz Anamuhalefet Partisi olarak, biz İktidar Partisi olarak, şurada, iki senelik bir zaman dilimi içinde komşularımızla ticaret anlaşmaları yapmaya başladık. Kapılar açılmaya başlandı. Bizim bakanlarımız hedef koymaya başladılar. Şu kadar milyar dolar ihracat yapacağım, şu kadar ithalat yapacağım durumuna geldik.

Şunun için söylüyorum: Eğer, bizler, şu çabamızı, şu gayretimizi aziz milletimizin yararına, hayrına devam ettirebilirsek, önümüzdeki süreçte, şu komşularımızla ilişkilerimizi güzel bir şekilde devam ettirebilirsek, ben, Türkiye Devletinin istikbalinin, milletin istikbalinin parlak olduğunu düşünüyorum ve saadet yollarının açılacağını düşünüyorum.

Şimdi, önünüze gelen yasanın bazı özellikleri üzerinde tespit ettiğim noktaları da takdim etmek istiyorum. Tasarının temel esasları: Ceza ve güvenlik tedbirleri nasıl uygulanacak? İyileştirmeyi nasıl yapacağız? Çift şeritli yaptırım esası kabul edildiği için, yaptırımlar, cezalar ve güvenlik tedbirleri olarak tasnif edilmiştir; bunları, nasıl uygulamaya sokacağız? Bunlar gözönüne alınarak tanzim edilmiştir ve burada dört tane fonksiyona da dikkatinizi çekmek istiyorum; önünüzdeki metinlerde de zaten bunlar var; tekrarında fayda gördüğüm için söylüyorum.

1- Hükümlülerin  hıfzı, yani, kaçmalarını önlemek.

2- Düzenin sağlanması.

3- Hükümlülerin ıslahı, iyileştirilmesi, eğitimi.

4- Hükümlülerin işlem ve muamelelerinin adalet ölçülerinde olmasıdır.

Faruk Erem Hocamız vardı, derdi ki: "Bir hükümlüyü, bir suçluyu üzeri kül tutmuş bir köze benzetiniz, öyle kabul ediniz. Sizin, idareciler, insanlar olarak vazifeniz, bunun üstündeki külü almaktır; o özü, o közü ortaya çıkarmaktır."

Şimdi, yasa metnini incelediğiniz zaman göreceksiniz ki, bu düşünce sistemi hâkim olmuştur. Hükümlünün ıslahı için, toplumla tekrar yaşayabilecek nitelik ve vasıflara, kabiliyet ve melekelere ulaşması için yasada bazı çalışmalar var, iyileştirme çalışmaları; ama, burada bir nakısayı da söylemeden geçmeyeceğim. Biz, Ceza Usul Kanununun tanziminde bunu dile getirdik; fakat, kale alınmadı. 9-10 tane uyum paketi çıkardık, Avrupa standartlarını yakalayacağız adı altında gayret ettik. İnsan hak ve hürriyetlerinin korunması babından, özgürlüklerin korunması bakımından hassasiyetler gösterdik; fakat, Ceza Usul Kanununda -söylememize rağmen- buraya dikkat edilmedi. Avrupa mevzu hukukunda bir eylemin karşılığı üç sene ise, bizim Ceza Yasasında, biz, bunu onbeş senelere çıkarmışız. Dedim ki, şu uyum paketlerinde şu standartlara dikkat ettiğimiz gibi, Avrupa mevzu hukukunda bir eyleme müeyyide konulmuşsa, o müeyyidelerin nispetinde de dikkat etmemiz lazım. Bence, Ceza Kanununda biz yüksek cezalar verdik.

Değerli arkadaşlarım, bunlar ileride telafi edilebilecek olan hususlardır. Şimdi, bu infaz yasasının tatbiki için, yasanın muhtevası içinde derpiş edilen bazı hükümler var; bazı kurumların, izleme kurullarının çalışması. Bunların netice itibariyle bir maliyeti vardır. Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı döneminde, mâdame ki bu ceza ve adalet sistemini hassasiyetle gördük, mâdame ki bu ceza ve adalet sistemini önemsedik, öyleyse Adalet Bakanlığı bütçesinin buna göre dizayn edilmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Durdu, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MAHMUT DURDU (Devamla) - Adalet Bakanlığı bütçesinin bu haliyle, Bakanlığa yüklenilen şu azîm görevlerin yerine gelmesi mümkün değildir. Onun için, hepimiz, şu önümüzdeki günlerde görüşeceğimiz bütçe yasasında, bu ceza ve adalet sisteminin tahakkuku için bir gayret gösterelim; Adalet Bakanlığı bütçesinin artırımı için teşviklerimizi yapalım.

Değerli arkadaşlarım, zamanınızı aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Sayın Durdu, çok teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut; buyurun.

Süreniz 10 dakika efendim.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Yasa Tasarısıyla ilgili olarak kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, ülkemizde işlenen suçlarla ilgili olarak mahkemelerce verilen ceza kararlarının, ceza muhakemeleri usul hukuku kuralları gereği kesinleşmesinden sonra, ne şekilde yerine getirileceği anlamına gelen cezaların infazı, ülkemizde halen yürürlükte bulunan 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun, yine cezaların infazına ilişkin tüzük ve uygulamadaki diğer yönetmeliklere göre yerine getirilmektedir.

Halen yürürlükte olan Cezaların İnfazı Hakkında Kanun 1965 tarihinde kabul edilmiştir. O tarihlerde Türk Ceza Kanununun ceza sistemiyle ilgili hükümlerinin artık eskidiğinin kabul edilmesi nedeniyle, İnfaz Kanunu da, sadece kesinleşmiş cezaların ne şekilde infaz edileceğine ilişkin hükümler değil, aynı zamanda ceza sisteminin iyileştirilmesiyle ilgili ve kovuşturma sırasında verilebilecek kararlarla ilgili hükümleri de içermektedir.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, içinde bulunduğumuz Avrupa Birliğine giriş süreci içerisinde, insan hak ve özgürlükleriyle ilgili uluslararası sözleşmelere bağlı kalınarak, Anayasamızda ve yasalarımızda özellikle son iki yılda hızlı bir değişim yaşanmakta ve bu değişim, doğal olarak da, Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak sürdürülmektedir.

Bugüne kadar yapılan değişiklikler içerisinde toplumumuzu çok yakından ilgilendirmesi nedeniyle, kanaatimce, en kapsamlıları ve en önemlileri, kısa bir süre önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülerek kabul edilen Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunudur. Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu, bugün görüştüğümüz Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısıyla birlikte uyum içerisinde ve belirli bir sistematik halinde düşünülerek hazırlanmıştır ve bugün kabul edilmesi halinde, ülkede ceza hukuk alanında yapılması düşünülen kapsamlı değişiklikler tamamlanmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde hapis cezalarının yerine getirilmesi sırasında çok farklı problemlerle karşılaşıldığı hepinizin malumudur. Gerçekten çağdaş düzenlemelerin zamanında yapılmaması nedeniyle cezaevlerine ateşli veya ateşsiz silah, mermi, patlayıcı madde, uyuşturucu, cep telefonu, telsiz veya diğer haberleşme araçlarının sokulabildiği, yine, cezaevlerinde sık sık isyanlar, firar, tünel kazma, firara teşebbüs, adam öldürme, adam yaralama, kasten yangın çıkarma, kurum malına zarar verme, cinsel saldırı ve taciz, görevlilerin veya hükümlü ve tutukluların rehin alınması, hükümlü ve tutuklulardan haraç alınması gibi, kumar gibi, baskıyla özel hizmetlerde çalıştırma gibi çeşitli suçların işlendiği, bazı terör suçlarıyla ilgili olarak terör örgütlerinin bazı cezaevlerini neredeyse eğitim merkezlerine dönüştürdüğü, yasadışı örgütlere ait resim, pankart, flama, afiş, işaret ve sembollerin cezaevlerinde rahatlıkla sergilenebildiği ve bazı suç örgütlerinin bazı cezaevlerini propaganda ve eğitim merkezi olarak kullandıkları, yine, üzüntüyle takip ettiğimiz olaylardandır. Esasen topluma yararlı, uyumlu, eğitimli yurttaşlar olarak hazırlanması gereken hükümlüler, ne yazık ki, cezaevlerinden salıverildiğinde, uzman birer suç makinesi olarak toplum hayatına karışmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, toplumun çeşitli kesimlerinde, verilen cezaların ve uygulanan infaz sisteminin, suçlular lehine, adil olmayan hükümler taşıdığı, bu nedenle cezaların caydırıcılıktan uzak, neredeyse, kötü niyetli kişileri suça teşvik eder nitelikte değerlendirildiği ve ülkemizde sık sık çıkarılan af yasalarının, infaz erteleme yasalarının, iyileştirilen şartla salıverilme hükümlerinin ve pişmanlık yasalarının, toplumda oluşan bu kanaati de destekler yasa çalışmaları olduğu bir gerçektir.

İşte, arkadaşlar, ülkemizde yaşanan tüm bu olumsuzlukların giderilmesi amacıyla ve uygulamada yıllardır yaşanan deneyimler ışığında, Anayasamıza, insan hak ve özgürlükleriyle ilgili evrensel değerlere ve uluslararası sözleşme hükümlerine bağlı kalınarak bu tasarı hazırlanmıştır.

Tasarıda temel ilke olarak, hükümlüler arasında, ırk, dil, din, milliyet, etnik köken, sosyal çevre, ekonomik durum gibi hiçbir ayırım yapılmadan ve hiç kimseye ayrıcalık tanınmadan infazın yapılması ve yine insanlıkdışı, zalimane, onur kırıcı, küçük düşürücü şekilde infaz uygulamaları yapılmaması temel ilke ve esas olarak belirlenmiştir.

Diğer yandan, cezaların infazında amaç, toplumu suça ve suçluya karşı korumak, suçlunun yeniden suç işlemesini engelleyici düzenlemeler yapmak ve suçluyu, topluma kazandıracak şekilde, kanunlara ve toplum kurallarına uyan saygılı bir yurttaş olarak hazırlamaktır.

Tasarıda ceza infaz kurumları, hükümlülerin yaşlarına, cinsiyetlerine, işlenen suçun türlerine ve alınan mahkûmiyetlere göre çeşitli kurumlar olarak yeniden düzenlenmiştir. Bunlar, kapalı ceza infaz kurumları, yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, kadın, gençlik, çocuk kapalı ceza infaz kurumları, gözlem ve sınıflandırma merkezleri, açık ceza infaz kurumları ve çocuk eğitimevleridir.

Tasarıya göre cezalar infaz edilirken, akıl hastalığı olan hükümlülerin akıl hastalıkları iyileşinceye kadar; yine, cezaların infazı, hastalıkları için hayatî tehlike oluşturacak hükümlülerin hastalıkları iyileşinceye kadar, hamile olan hükümlü kadınların doğumuna ve doğumundan altı ay sonrasına kadar, yine, doğum yapmış olan kadın hükümlülerin de doğumlarından itibaren altı ay sonrasına kadar ertelenebilecektir.

Diğer yandan, üç yıl veya daha az ceza alan hükümlüler için, hükmün infazı, ailevî nedenlerle ve hükümlünün isteğine göre altı aya kadar ertelenebilecektir. Keza, yükseköğrenim gören hükümlülerin cezaları, eğitim sürelerini tamamlamaları; yine, hükümlülerin ana, baba, eş veya çocuklarından birisinin ölümü halinde veya bunlardan birinin ağır hastalığı durumunda, ikiden fazla olmamak üzere ve her defasında altı aydan fazla olmamak üzere, infazın ertelenmesine karar verilebilecektir.

Yine, tasarıda, bazı ayrıcalıklı infaz türleri kabul edilmiştir. Buna göre, altı ay veya daha az hapis cezası alan hükümlüler, hafta sonları veya geceleri ceza infaz kurumlarına alınmak suretiyle veya kadın ve 65 yaşını tamamlamış olan hükümlüler, konutlarında; yine, 75 yaşını tamamlamış hükümlülerden üç yıl veya daha az hapis cezası alan hükümlüler, sağlıklarının ceza infaz kurumlarında; infaz işlemine müsait olmaması halinde ve suçtan doğmuş zararların ödenmesi karşılığında, konutlarında infaz edilebilecektir. Bu özel infaz rejiminde, rejime kasten uyulmaması halinde bu karar geri alınabilecek ve baştan itibaren ceza, infaz kurumunda infaz edilecektir. Keza, özel infaz sisteminden yararlanan hükümlüler, şartla tahliye hükümlerinden de yararlanamayacaklardır.

Değerli arkadaşlar, hükümlülerin uygun infaz rejimine tabi tutulabilmeleri için tasarıda değişik sınıflandırmalar öngörülmüştür. Bunlar, hükümlülerin kişisel özelliklerine, sosyal durumlarına, iş ve meslek durumlarına, ilk defa suç işlemelerine veya mükerrir olup, ihtiyatî suçlu olup, suçu meslek edinmiş olup olmamalarına göre, tehlikeli hal taşıyıp taşımadıklarına, terör suçlusu olup olmadıklarına veya örgütlü suç işleyip işlemediklerine göre değişik sınıflandırma ve kategorilere ayrılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akbulut, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, hükümlüler için, cezanın yerine getirilmesine katlanmak ve infaz rejimine uymak bir yükümlülüktür. Atölye ve işyerlerinde çalıştırılan hükümlülere kurumun imkânları nispetinde ücret ödenecek ve bu hükümlüler sosyal haklardan da yararlandırılacaktır. Ancak, cezaevi kurallarına uymayan bazı hükümlüler için, bu uymamanın ağırlığına ve niteliğine göre değişik disiplin cezaları öngörülmüştür. Bu disiplin cezaları, kınama, bazı etkinliklere katılmaktan men, ücretle çalıştırılan işten mahrumiyet, haberleşme yasağı, ziyaretçi kabulünün engellenmesi ve nihayet hücreye koyma gibi disiplin cezalarıdır ki, demin de belirttiğim gibi, bedensel, toplu, zalimane, insanlıkdışı ve onur kırıcı cezalar disiplin cezası olarak uygulanamayacaktır.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, hükümlülerin, uluslararası sözleşmelere konu olmuş birçok hakları vardır. Bunların en başlıcaları, barınma, yatak, beslenme, haberleşme araçlarından yararlanma, ziyaretçi kabulü, tedaviden yararlanma, eğitim hizmetlerinden yararlanma gibi haklardır. Ayrıca, hükümlüler, avukat ve noterle rahatlıkla görüşebilecekler, cezaevlerinde kültür ve sanat etkinliklerine katılabilecekler, kurslara katılabilecekler, kütüphanelerden, süreli ve süresiz yayınlardan da istifade edeceklerdir.

Değerli arkadaşlar, hazırlanan tasarının en önemli bölümü, kuşkusuz, şartla salıverilmeyle ilgili bölümüdür. Ülkemizde şartla salıverilme şartlarının, hakikaten, çok eleştirildiği, bir vakıadır. Demin de söylediğim gibi, hem Ceza Kanunundaki ceza sistemi hem infaz sistemi, bugüne kadar uygulamada görülen aksaklıklar dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmiştir. İnşallah, tasarının şartla salıverilmeyle ilgili 107 nci maddesinde sizlere tekrar hitap etme fırsatı bulacağım.

Hazırlan bu tasarının, inşallah, ülkemize hayırlar getirmesini, hayırlara vesile olmasını diliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Hükümet adına, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, toplum hayatımız bakımından fevkalade önemli bir tasarının müzakerelerini yapıyoruz. Bu tasarı, birkaç bakımdan önem arz ediyor; evvela, ceza hukuku alanındaki temel düzenlemelerle ilgili son yasa tasarısıdır. Bundan sonra, ceza hukukuyla ilgili olarak, bu kapsamda ve bu içerikte başkaca bir yasa tasarısı gelmeyecektir; sadece Ceza Muhakemesi Yasasının yürürlüğüyle ilgili, hemen acelesi de olmayan birkaç maddelik başka bir tasarıyı getireceğiz. Böylece, seksen yıllık cumhuriyet döneminde, ceza hukuku alanındaki en köklü değişiklikleri, bu Parlamentoda, bütün üyeleriyle birlikte -ki, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum, özellikle Anamuhalefet Partimize çok teşekkür ediyorum; bu düzenlemelerde en az bizimki kadar pay sahibidirler, şeref sahibidirler, bunu da, tarihe not düşmek adına buradan ifade etmek istiyorum- bu alanda çok köklü bir değişikliği yaptık, Ceza Kanunu çıktı, Ceza Muhakemesi Yasası çıktı, onun tabiî sonucu olarak da bugün görüştüğümüz yasa tasarısıyla huzurunuza geldik. Bu anlamdaki son tasarıdır.

İkincisi, yine, iki yıldan beri sürdürdüğümüz çabaların ürünü olarak, 17 Aralık 2004 tarihi, Türkiye'nin modernleşmesiyle ilgili önem arz ediyor. İlerleme Raporunda, Türkiye'nin 17 Aralık öncesi çıkarması gereken birkısım yasalar vardı, yapması gereken birkısım hukukî düzenlemeler vardı. Bu düzenlemeler içerisinde bir önşart olarak ortaya konulan bu tasarıyı da, bugün, ümit ediyorum ki, katkılarınızla, desteklerinizle çıkarmış olacağız. Böylece, Türkiye, tarih önünde, alnı açık, başı dik, görevini yapmış bir millet, bir Parlamento, siyasî bir heyet olarak tarihin önüne çıkmış olacaktır; bu anlamda, tasarının böyle tarihî bir önemi de var.

Bu tasarıyı hazırlarken dikkat ettiğimiz hususlar ne, bu tasarının felsefesi ne, neyi dikkate aldı komisyon; bunları bir defa daha ifade etmek istiyorum. Bu tasarıyı hazırlayan komisyon, parti kimliklerinin üstüne çıkarak, bir hukukçu gözüyle, Ceza Kanununda hangi felsefeyi öne çıkardıysa, Ceza Muhakemesi Yasasında nelere öncelik verdiyse Ceza İnfaz Yasasında da bunu hayata geçirmeye, bu felsefenin devamını bu kanuna yansıtmaya olabildiğince gayret sarf etmiştir. Her zaman ifade ettim, bu neviden düzenlemeler hiçbir zaman en mükemmel değildir; en mükemmel denildiği zaman, bu, işin tabiatına aykırı olur. Hayatın değiştiği, şartların değiştiği, beklentilerin süratli değiştiği bir çağda, şüphesiz, her şeyi önceden görmek mümkün değil; ama, felsefesi itibariyle, bu değişime imkân veren, bunu doğru okumaya çalışan bir anlayışla düzenlemeye çalıştık.

Şüphesiz, bu anlayışın gereği olarak, İnfaz Yasasının birinci önceliği, her ne sebeple olursa olsun, suç işlemiş bulunan insanı topluma tekrar kazandırmaktır. Bir atasözümüz var: "Dağ başına kış gelir, insan başına iş gelir." İnsan başına iş gelmiş olabilir, sebebi şudur ya da budur, bu insanı tekrar topluma kazandırmak ve ondan istifade edebilmek adına, Ceza İnfaz Yasası, bir anlamda rehabilitasyon yasasıdır; bu anlayışla hazırlanmaya çalışılmıştır. Bununla ilgili pek çok hükümler göreceksiniz. Geçmiş uygulamalarda olmayan pek çok ifadeye, hükme, maddeye, anlayışa rastlayacaksınız; birinci önceliği budur.

Bu tasarının ikinci önceliği, hiç şüphesiz, bireye, insan haklarına ve özgürlüklerine önem veriyoruz; bunun toplumda en iyi şekilde kullanılmasına, yaşanmasına önem veriyoruz, öncelik veriyoruz. Bununla ilgili epey düzenlemeler de yaptık, elbirliğiyle yaptık; ama, öbür tarafta bir de toplum düzenini korumak gerekiyor, aynen Ceza Kanununda gözettiğimiz ikinci hedef gibi. Bu tasarıyı hazırlarken, toplum düzenini korumak, barışı sağlamak ve insanların özgürlüklerini rahatça kullanabilmesine imkân verecek bir toplum düzenini kurmayı da arzu ediyoruz. Bu da önemlidir ve hep beraber biliyoruz ki, toplum düzeni bozulduğu zaman, kargaşa, kaos ortamında en fazla özgürlükler zarar görüyor. Onun için öyle bir İnfaz Yasası çıkarmamız lazım gelir ki, bir taraftan suç işlemiş kişiyi, adil bir yargılama sonucu hükmü kesinleşmiş olan kişinin infazını yaparken, onu, topluma tekrar kazandırma hedefini gözetirken, öbür taraftan da suç işleme ihtimali olan kişileri de bir anlamda caydırabilmek, toplumu suçtan koruyabilmek adına da bir düzenlemenin yapılması gerekiyordu; olabildiğince bunu sağlamaya çalıştık.

Hiç şüphesiz gözettiğimiz üçüncü husus, bütün dünyada ve bizde de, ceza infaz kurumları, o toplumların ve bizim en hassas kurumlarımızdandır. Geriye dönük yaşadığımız acı tecrübeler sebebiyle, bir taraftan kişiyi kazanmak, kamu düzenini sağlamak; ama, öbür taraftan da bu infaz kurumlarında düzeni ve disiplini sağlamak gerekmektedir. Bir devlet, eğer hapishanelerinde, infaz kurumlarında düzeni sağlayamıyorsa, orada otoritesini hukuka uygun olarak tesis edemiyorsa, o zaman vatandaşına güven veremez, o zaman dışarıdaki insanlarda bir tedirginlik meydana gelir, toplum huzursuzluk içerisine itilmiş olur. Öyle bir Ceza İnfaz Yasası yapmamız lazım gelir ki, öncelik verdiğimiz diğer iki konuya ilaveten infaz kurumlarında da bu düzenin sağlanması gerekecektir.

Nihayet bir dördüncüsü, şüphesiz, her suçun da bir mağduru vardır. Esas itibariyle, modern ceza hukuku anlayışında, işlenen bir suçtan dolayı en fazla zarar gören kamudur, kamu otoritesidir, kamu düzenidir; ama, netice itibariyle, bireylerin zarar gördüğü de muhakkaktır. O halde, dördüncü bir hedef olarak da, mağdurların adalete güvenini tesis etmemiz lazım. Aksi halde, insanların, eğer, devlet eliyle, hukuk yoluyla, yargı yoluyla, infaz kurumları aracılığıyla beklentisi karşılanmadığı takdirde, o zaman "ihkakı hak" dediğimiz bir başka yola kapı açılmış olur. Onun için, bir suç işlendiğinde, bu devlet, hukuk çerçevesinde, suç işleyeni yakalıyor, yargılıyor ve infaz kurumlarında gereğini yapıyor tarzındaki kalıcı bir güvenin vatandaşlara, mağdurlara verilmesi lazım, mağdurların bundan emin olması lazım. Bu da, bu tasarının dördüncü hedefidir.

Şüphesiz, bu dört hedefi yakalarken acaba nelere dikkat edildi; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, başka konularda olduğu gibi, ceza infaz kurumlarıyla ilgili olarak da altına imza koyduğu pek çok sözleşme var, pek çok uluslararası metin var. Bu konuda, cezaevi standartlarıyla ilgili asgarî ilkeler metinleri var; bunlar olabildiğince bu tasarıya yansıtılmaya çalışılmıştır. Ayrıca, geriye dönük beraber çıkardığımız Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Yasası ve benzeri yasalarda veya uyum paketleriyle, daha evvel yasalaştırdığımız hususlara dikkat edilerek, onlarla ters düşmeyecek bir anlayışla bu tasarı maddeleri düzenlenmiş, bunlar karşılanmaya çalışılmıştır.

Üçüncü gözettiği bir husus da, bu yasanın -yürürlükte olan yasanın -yürürlüğe giriş tarihî 13 Temmuz 1965'tir; geriye dönük kırk yıllık bir tecrübesi var. Türkiye, ceza infaz kurumlarında, kırk yılda, belli bir tecrübe edindi. Bunların iyi yönleri var, bunların üzücü yönleri var. O halde, belki, bugüne kadar çıkardığımız yasalar içerisinde en tecrübî bir yasadır, tecrübeye dayalı bir yasadır. Yani "bazı maddeler niye öyle değil de şöyledir" diyorsak, bunun arkasında, kırk yıldır, ceza infaz kurumlarında, devlet olarak, Bakanlık olarak elde ettiğimiz tecrübeler var. Bu tecrübeleri de dikkate almak suretiyle, böyle bir yasa tasarısıyla huzurlarınıza gelmiş olduk.

Ben, sözü fazla uzatmak istemiyorum; zaten, maddeler görüşülürken de bu anlayışın ürünlerini şüphesiz ortaya koyacağız. Keşke, bu yasaları çıkarabilme adına önümüzde çok fazla zaman olabilseydi. Arkadaşlarımızın bu noktadaki şikâyetlerini, beklentilerini anlayışla karşılıyoruz. Bunlar doğru tespitlerdir; ama, Türkiye'nin zamanı yok maalesef. Zaman eksikliği Adalet Komisyonunun değil, benim değil, sizin değil, Türkiye'nindir. Keşke, geriye dönük, 1963'ten bu tarafa, Türkiye, Avrupa Birliği yolunda öngörülen hususları geniş bir zaman dilimi içerisinde tartışabilseydi, belki bugün böyle bir sıkışıklığı yaşamazdık; ama, ne olursa olsun, büyük bir çabayla, büyük bir gayretle, bu milletin, istendiğinde, çok kısa süre içerisinde çok önemli başarıları elde ettiğinin en önemli göstergelerinden bir tanesi de şu birkaç ay içerisinde çıkardığımız yasalardır. Dolayısıyla, bir eksiğimiz olabilirse zaman içerisinde bunları düzeltme imkânı var. Getirilen hükümler, kendi içerisinde bu dengeleri büyük ölçüde korumaya, sıkıntıları belli ölçüde ortadan kaldırmaya da müsait düzenlemelerdir. İnanıyorum ki, burada yapacağımız görüşmelerle bu husus daha da mükemmelleşecek ve ceza hukuku alanındaki son düzenlemeyle birlikte milletimize yepyeni bir köklü ceza hukuku reformunu ortaya koymuş olacağız.

Hepinize, katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahsı adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Mehmet Nuri Saygun; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; günün bu erken saatlerinde gene bir yasayı yetiştirmek adına burada toplanmış bulunuyoruz; bu vesileyle, şahsım adına hepinize saygılarımı sunuyorum.

Efendim, her fırsatta, buraya çıktığımızda söylediğim bir söz var: Yasal düzenlemeler yapıyoruz, zaten, aslî görevimiz bu; ancak, hızına yetişmekte hem komisyon üyeleri olarak, hem Meclis çalışanları olarak, Meclisteki milletvekili arkadaşlar olarak, hem de toplum olarak pek de rahatlıkla götürdüğümüzü iddia edemiyorum ve her kesitin ciddî anlamda zorlandığını düşünüyorum.

Bir kere, altkomisyon üyesi olarak, bir günde bir yasa geçirdik; işte, 5 arkadaş beraberdik. Doğrudur, elimizden geleni yaptık; ama, bir günde 126 maddenin altkomisyondan geçtiğini düşünürseniz, ne kadar dört dörtlük olduğunun takdiri de sizlere kalır. Kaldı ki, eğer bu yasa komisyona gelirken belirli bir anlayışın denetiminde, kontrolünde gelirse, zaten, çoğu maddenin değiştirilmesine imkân da olmaz, rehabilite edilmez, edilse bile, yasanın tümü içinde yer yer sırıtır. Az evvel Bakanım söyledi, doğrudur; artık, 17'ye 5 var; cezayla ilgili paket tamamlandı. Umarım, bundan sonra, böyle inanılmaz bir hızla karşımıza yasalar gelmez ve enine boyuna tartışmak, değerlendirmek, incelemek fırsatını buluruz.

Efendim, komisyonda çoğu şey değişmez dedim; doğrudur; neden değişmez; çünkü, her yasanın genel bir profili, genel bir anlayışı olur. Eğer, bu anlayış, yasanın çoğu maddesine egemen olarak yerleşmişse, tabiî ki, değişmez.

Şimdi, Ceza İnfaz Yasasında, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Yasası Tasarısında bir genel anlayış var. Birileri suç işlemiştir, ceza ve tevkifevlerine konulmak suretiyle cezalarını çekeceklerdir; ama, bu insanlar, cezaevlerine geldiklerinde, sadece ve sadece mahkeme kararıyla kendilerine verilmiş olan hapis cezasının dışında, bir de, çok daha farklı, işte, yasanın tümü üzerindeki anlayışa dayalı olarak, psikolojik veyahut disiplin yönüyle başka cezalara da reva görülmüşlerdir. Şimdi, bunları tek tek saymak mümkün değil; ama, çok kısaca özetlersek şunları görmek mümkün arkadaşlarım:

Öncelikle, bu yasa tasarısı, geçmişte cezaevlerinde yaşanan sancı ve sıkıntıların, ne olursa olsun, giderilmesine dayalı ciddi tedbirler alınmış; ama, ifrata kaçılmış tedbirler alınmış bir yasa metni niteliğinde. Benim en çok rahatsız olduğum tarafı, kendi kendime de, birkaç kez oturup, yahu, Allah korusun, aynı şey hepimizin veya bir yakınımızın başına gelebilir, bir şekilde cezaevine girsek ve ciddî bir süre kalınacak pozisyonda olsak, yapılan düzenlemeye göre, bir ve üç kişilik odalarda kalınacak; yani, ya bir kişi olacak ya da üç kişi olacak. Şimdi, pek de kısa süreli olmayan bir mahkûmiyette, on sene, onbeş sene, yirmi sene gibi bir mahkûmiyette bir kişilik odada kalınacağını düşünün!..

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ceza, mahkeme kararıyla verilen, hürriyetin kısıtlanmasının belirli kurumlarda çekilmesine dayalıdır; ama, eğer, bir kişilik odalara insanları koymayı alışkanlık veya prensip haline getirirseniz, bu, cezayı katlama anlamına gelir, insanlara psikolojik bir eza anlamına gelir, bir sıkıntı anlamına gelir. Bu nedenle, yasa tasarısının belirli maddelerinde, özellikle, bu, bir, üç kişilik odaların, hiç değilse, üç, on kişilik olması veyahut bu olamıyorsa bile "bir" ifadesinin dikkate alınmayarak, minimum üç kişiyle tutulmasının insan psikolojisi açısından doğru olacağını düşünüyorum ve bir de bunları ortak bir üniteye açabilirsek, hiç olmazsa, dokuz on kişinin birlikte görüşebileceği, insanî ilişkilerini oluşturabileceği bir ortamı yaratabiliriz diye düşünüyorum.

Bunu söylerken, yasanın bir çelişkisi geliyor karşımıza. Değerli milletvekili arkadaşlarım, yasada deniliyor ki: Kurumlara gelen hükümlü ve tutuklular iyileştirilir, sosyalleştirilir. Sosyalleşmenin de, iyileşmenin de ölçütü, bir toplumun içinde yaşamak, en azından belli sayıdaki insanlarla beraber yaşamak, onlarla kurulan iletişim sonuçlarına göre değerlendirme yapılması; sosyalleşmedeki veyahut iyileşmedeki eksiklikler nelerse, onların tamamlanması yoluna gidilmesi gerekir.

Eğer, siz, insanları, böyle, münhasıran, yalnız başına cezalarını çekecekleri ortamlara götürürseniz, bu insanları nasıl sosyalleştirirsiniz veyahut iyileşip iyileşmediklerini, ihya olup olmadıklarını nasıl görürsünüz?! Bu nedenle, yasanın, kendi içinde böylesine bir de çelişkisi var.

Ben, bu yasa tasarısının, hazırlanırken, özellikle idarenin karşılaşacağı muhtemel sıkıntıları, öyle veya böyle, en kolay yoldan halletmeye yönelik kolay tedbirlerle düzenlendiğini düşünüyorum.

Yasanın tümü böylesine katı mı, yasanın tümü bu kadar radikal bir nitelik mi taşıyor; hayır. Yani, hepsine evet, her tarafı böyledir dersek, o zaman, zaten, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, böyle bir yasayı destekliyor olamazdık. Yasanın, tabiî ki, hükümlülerin menfaatına da olan ve birtakım insanî hakları tanıyan düzenlemeleri de var; ama, genel tablo, ne yazık ki, az evvel söylediğim gibi.

Bir kere, yasada var olmayan bazı hususlar değiştirildi. "Kanunîlik" ilkesi yasada yoktu; 6 ncı maddeye bunu ilave etmek suretiyle, kanunun ve hukukun üstünlüğü konusunda bir gayret sergilenmiş oldu.

Bu iyileştirme programları, söylem olarak pek de hoş değil; tutukluların, mahkûmların iyileştirilmesine yönelik yapılacak çalışmalar, programlar. Başlangıçta, tasarıda öyle bir düzenleme vardı ki, hükümlüler, doğrudan doğruya, iyileştirme programının sorumlusuydu; yani, eğer iyileştirme programı başarılı olmazsa, bunun suçlusu mahkûmlardı; fakat, bu konuda, 7 nci maddede yapılan bir değişiklikle, bu husus her iki tarafa birden, yani, bir taraftan cezaevi görevlilerine, bir taraftan da mahkûmlara paylaştırılmak suretiyle, bir adalet, bir denge kurulmuş oldu.

Disiplin cezalarıyla ilgili düzenlemede, doğrudan doğruya, tüzüklere ve yönetmeliklere atıf vardı. Biz, komisyon üyeleri olarak, bu düzenlemeleri doğru bulmadık; eğer, bir kanun tanzim ediyorsak, verilecek olan disiplin cezalarının, en azından, şümulünün, belirli bir yapısının kanunda yer almasının doğru olacağını ve tüzük ve yönetmeliklerle disiplin cezalarının uygulanmasının doğru olmayacağını iddia ettik. Bu konuda gerekli düzenlemeler de yapıldı ve o yönüyle de kanunîlik ilkesine sadık kalındı diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sonuç itibariyle, tasarı, öyle veya böyle, bugün yarın bu Meclisten geçecek.

HASAN KARA (Kilis) - Yarına kalmaz.

MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) -  Yarına da kalabilir.

Bir hedefimiz var. Hedef, az evvel Bakanımızın da söylediği gibi, Avrupa Birliği yolunda, üzerimize düşen görevleri yerine getirmek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Saygun, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Umarım, bu yaptıklarımız -Avrupa Birliğine girip girmeme konusunda bir kıstas, bir değerlendirme yapmak istemiyorum- Türk Halkı için ve bu ülkede yaşayan insanlar için doğru bir düzenleme olur, demokratikleşme çabası içinde, onlara, daha demokratik, daha huzurlu, daha yaşanabilir bir ortam yaratma şansımız olur. Hele, bunun, ceza ve infaz kurumları olduğunu düşünürseniz, bu demokratikleşmeye, bu huzura ve bu sıcak ilgiye, bu dost eline, oradaki hükümlülerin, oradaki tutukluların çok daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Bu arada, zamanım doldu; ama, sivil toplum örgütlerinden, bu yasa tasarısıyla ilgili birçok eleştiri geldi; bunları tek tek saymak istemiyorum; ama, en son şunu söylemek istiyorum: Eğer, sivil toplum örgütleriyle, meslek kuruluşlarıyla ve toplumun diğer kesitleriyle ortaklaşa bir yasa düzenleme yoluna gitmezsek, bu eleştiriler her zaman gelecektir, bu eleştiriler gün gün daha yoğun bir şekilde gelecektir ve eleştirilerin gelmesinden de önemlisi, kısa bir zaman sonra, bu yasanın topluma uygun bir elbise olmadığını hep beraber görüp, silbaştan düzeltmek zorunda kalacağımızı düşünüyorum. Umarım, bundan sonra, bu ve benzeri sıkıntıları yaşamayız.

Hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Saygun.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kâtip üye arkadaşımızın maddeleri oturduğu yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN TASARISI

BİRİNCİ KİTAP

Amaç ve Temel İlkeler,

 Hapis Cezası ve Güvenlik Tedbirleri

BİRİNCİ KISIM

Amaç ve Temel İlkeler

BİRİNCİ BÖLÜM

Kanunun Amacı

Amaç

MADDE 1.- (1) Bu Kanunun amacı, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kılıç, konuşma sürelerinizi birleştirdim.

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) -Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kanun tasarısının odalara bugün gönderildiğini biliyorsunuz. 125 maddelik bir kanun tasarısı, milletvekili arkadaşlarımızın odasına bugün sabahleyin ulaşıyor.Yani, bu sistemi, lütfen, hükümet değiştirsin.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının Meclise ilk geliş tarihi, 2003 yılının 9 uncu ayı; Meclise geldi, bir sene kadar Mecliste kaldı, daha sonra hükümet bu tasarıyı geri çekti; 30.11.2004 tarihinde, yeniden Meclise taşıdı, geçen hafta pazartesi günü komisyona geldi, altkomisyona gitti, komisyonda görüşüldü, netice olarak, Mecliste milletvekillerinin takdirine, incelemesine bugün sunuldu. Bugün de bu yasayı çıkarmaya çalışıyoruz. Amaç ne; hükümet diyor ki "biz bu tasarıyı 17 Aralıktan önce çıkarmak zorundayız. 6 Ekimdeki AB İlerleme Raporunda böyle yazıyor."

Değerli arkadaşlar, tamam, böyle yazıyor da, bu, yeni bir tasarı değil ki; en az on yıl, onbeş yıl evveliyatı olan bir tasarı. Meclise ilk geldiğimizde, bu tasarı büyük ölçüde hazırdı zaten. Hükümet, bu tasarının aciliyetini, bu tasarının gerekliliğini bilmiyor muydu ki, 6 Ekimden sonraki olayda, sıkışık bir takvimde bu tasarıyı çıkarmaya çalışıyor?!.

Aynı uygulamayı, Ceza Muhakemesi Kanununda da gördük; Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısı da -335 maddelik bir kanun tasarısı- milletvekili arkadaşlarımıza bir gün önce gönderilmişti. Bu, şu demektir: Biz, Yüce Meclise çok da fazla saygı göstermiyoruz. Yasaları Yüce Meclis yapar; ama, Meclisin inceleme şansı yok, araştırma şansı yok, değerlendirme şansı yok; hükümetten paket program halinde ne gelirse, Meclisteki milletvekillerinin buna "evet" veya "hayır" demesi bir yasama faaliyeti olarak değerlendirilemez. Tabiî, biz de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türkiye'nin Avrupa'ya giriş sürecini çok önemsiyoruz; ancak, gelecekte önümüze neler çıkacağını da bilmemiz gerekiyor. Önümüzdeki bu süreç görülmeden, burada, yasa tasarılarının çok fazla incelenmeden, irdelenmeden görüşülmesini sağlamak hem Parlamentoya saygısızlıktır hem de yüce milletimize saygısızlıktır; çünkü, biz, burada, millet adına görev yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, tasarıya gelince; tasarının amacı, 1 inci maddesinde belirtildiği gibi, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usulleri belirlemektir. Yani, hâkimlerimiz, mahkemelerimiz bir hüküm verecek; bu hükmün, bu hükümdeki cezanın ya da güvenlik tedbirinin nasıl infaz edileceği bu kanunla belirlenecektir. Yine, bu tasarının 3 üncü maddesinde temel amaçtan bahsediliyor. Temel amaç olarak da, bu tasarının pek çok maddesinde belirtildiği gibi, hükümlünün şartlarının iyileştirilmesi hedefleniyor.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın, genel yapısı itibariyle incelediğimizde bir tepki yasası olduğu görülüyor. Geçmişte, cezaevlerimizde, ne yazık ki, üzücü olaylar yaşandı; idare, cezaevlerinde yönetimi, düzeni sağlamakta zorlandı. Bu devlet, özellikle terör suçluları için, çıkar amaçlı suç örgütü mensupları için özel cezaevleri yaptı. Ancak, şu an getirilen tasarıyla, bu özel cezaevlerindeki düzenlemeler genel bir mahiyet arz etmeye başladı. Hükümet, genel anlayışı itibariyle, kamuoyuna verdiği görüntü itibariyle, biz ülkeyi demokratikleştiriyoruz diye mesajlar veriyor. Ancak, demokratikleştiriyoruz derken, özel yasalarda özel olaylar için getirilmiş düzenlemeleri de genel yasaların içine monte ediyor; aynen, Ceza Muhakemesi Kanununda olduğu gibi. Ceza Muhakemesi Kanununda ne olmuştu; daha önceki özel yasalara, yine, terör suçluları için, çıkar amaçlı suç örgütü suçluları için konulmuş olan özel düzenlemeleri, gizli tanığı, gizli kanıtı, gizli soruşturmayı, gizli izlemeyi genel bir yasanın içine koymuştuk. Şimdi ne yapıyoruz; (F) tipi için, terör suçlularının, çıkar amaçlı suç örgütü mensuplarının konulmuş olduğu cezaevlerinde, yönetmeliklerle, tüzüklerle şimdiye kadar yapılan uygulamaların tamamını, biz, genel yasaya monte ediyoruz; yani, deyim yerindeyse, Türkiye'de, cezaevlerindeki uygulamaların hepsini (F) tipindeki uygulamalar haline getirmeye çalışıyoruz. Bu, sakıncalı bir durumdur.

Biz, bir türlü, uygulamaların ortasını bulamıyoruz; ya çok gevşek bırakıyoruz -koğuş sisteminde olduğu gibi- oraları denetlemekten âciz kalıyoruz veya çok sıkı bir rejim getiriyoruz, bununla da pek çok insana eziyet ediyoruz. Bu nedenle, idare olarak, mutlaka, ortasını bulmak durumundayız; yani, genel uygulamada, böyle özel uygulamalardaki hususları getirip dayatamayız.

Değerli arkadaşlarım, cezaevlerindeki insanlar da, oralardaki hükümlüler de sizin gibi, bizim gibi, hepimiz gibi insan. Bu insanlar uzaydan gelmedi, başka yerden gelmedi. Bu toplumun içinden kimisinin annesi, kimisinin babası, kimisinin kardeşi, kimisinin oğlu. Biz, bu insanları, orada, toplum dışında bir grup olarak görerek, bunlara çok ağır yaptırımlar, çok ağır cezalar uygulama yoluna gidersek, toplumun bir kısmını incitiriz diye düşünüyorum.

Faruk Hocanın deyimiyle, hükümlünün, sanığın üzerindeki cilayı kazıdığımızda, altından insan çıkar. Bu nedenle, oradaki hükümlülere de insan gibi muamele etmek zorundayız. O hükümlünün hangi haklardan kısıtlanacağına mahkeme veya hâkim karar vermiştir; o hâkimin veya mahkemenin verdiği kararlar dışındaki, o hak yoksunluklarının dışındaki diğer insan hakları aynen duruyor. Bu nedenle, hâkimin veya mahkemenin verdiği kararın dışındaki insan haklarının uygulanmasında, mahkûmların da -aynen dışarıdaki insanlar gibi- eşit, olumlu ve onların bir insan olarak onurlarını artıracak uygulamalar içerisine girmeliyiz. Şu an getirilen tasarıyla, mahkûm olan, hükümlü olan herkes âdeta hasta olarak kabul ediliyor. Bunlar hasta insanlar, öyleyse ne yapalım; bu insanları hasta olduğu için iyileştirmemiz gerekiyor...

Değerli arkadaşlar, biz insanların iyileştirilmelerine karşı değiliz, eğitilmelerine karşı değiliz, özellikle ben; oniki yıllık öğretmenliğim, yirmi yıllık avukatlığım var, özellikle ben eğitime kesinlikle karşı çıkamam; ancak, eğitimde zorlama olursa, eğitimde dayatma olursa, eğitimde istekdışılık olursa, o zaman, işte, o, bir baskı ve şiddete dönüşür.

HASAN KARA (Kilis) - 8 yıllık eğitim de zorunlu.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Arkadaşım "8 yıllık eğitim de zorunlu" diyor; onu kabul ediyorum. Anayasamızın 42 nci maddesinde, eğitimde zorunluluk, sadece ilköğretim için söz konusudur; onun dışında, eğitimde zorunluluk olamaz. Eğitimde zorunluluk, bir de, yine Anayasayla bağlantılı olarak, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununda vardır; onun dışında, eğitimde, başka bir zorunluluk göremezsiniz.

Biz "ben mutlaka seni eğiteceğim" diyerek, akademik eğitim yönünden, meslekî eğitim yönünden, çalışma yönünden, spor yönünden, dinî eğitim yönünden zorlamaya tabi tutarsak, bu insanlara iyilik yapmış olmayız; ancak, şu var: Biz, oradaki hükümlüye, o eğitimin yararını anlatırsak "değerli kardeşim, bak, bu eğitime tabi olursan, meslek öğrenirsin, akademik bilgin artar, dışarıya çıktığın zaman iş bulma imkânın artar" diye öneriler götürsek, zaten, biz istemesek bile, şartları yaratamasak bile, onlar bizi zorlar; ille, şu konularda eğitilmek istiyorum, şu konularda meslek sahibi olmak istiyorum, çalışmak istiyorum derler. Ama, siz, çalışmayı zorunlu hale getiriyorsunuz; çalışmazlarsa, onun karşılığında müeyyideler getiriyorsunuz; yani, insanlara, insan oldukları için hak olarak verilmiş olan - insan hakları olarak verilmiş olan- eğitim hakkını, sağlık hakkını, çalışma hakkını, haberleşme hakkını, onlara, âdeta, bir yükümlülük olarak dayatıyorsunuz. Oysa, o yükümlülükler, devletin yükümlülüğüdür; kişiler için, onlar, birer haktır. Onlar, o hakları talep eder; devlet olarak bizim de yapmamız gereken, o hakları onlara sağlamaktır, o hakları onlara vermektir; ama, biz ne yapıyoruz; eğitim programlarına katılmazsan sana ceza vereceğiz, çalışmaya katılmazsan ceza vereceğiz, din eğitimine katılmazsan ceza vereceğiz diyoruz.

Peki, birinci defa ceza verildi; hükümlü yine eğitim programlarına katılmamaya devam etti. O zaman ne oluyor; otomatikman bir üst ceza veriliyor. Cezalar da öyle sıradan cezalar değil, kınamadan başlıyor, etkinliklerden men, haberleşme ve iletişimden men, ücret karşılığı işten men, ziyaretçi yasağı ve en son olarak da hücreye koyma cezası; yani, öyle basit cezalar değil. Bu cezalar hem de bir aydan üç aya kadar, hücre cezası ise, bir günden yirmi güne kadar; yani, kendisi için hak olan, insanlar için hak olan bir olayla ilgili olarak, o insanlara ceza vermek, ne kadar mantıklı olur; onu da, değerli milletvekili arkadaşlarımın dikkatine sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, hükümlülerin iyileştirilmesi, meslek sahibi edilmesi iyidir dedik. Kanun tasarısındaki iyileştirme olayı, kanun tasarısının pek çok maddesinde geçiyor, yani, pek çok maddesi iyileştirmeden bahsediyor ve biz karşı olmadığımızı söyledik; ama, sadece, şunu, ilave etmemiz gerekiyor; yani "bu konuda, hükümlülerin de takdirleri, görüşleri, düşünceleri alınır" ibaresini koyarsak, bunun, hükümlülerin iyileştirilmesinde hiçbir mahzuru olmaz, hatta topluma kazandırılmasında faydalı bile olur; ancak, bir zorunluluk olarak mutlaka eklenmesi gerekir, kendi iradelerinin de olması gerekir; çünkü, insan haklarına aykırı olur.

Değerli arkadaşlar, amaç olarak belirlenen, hükümlülerin iyileştirilmesi olayı, bir yerde, standart bir insan tipi yaratmayı da amaçlar mahiyette. Oysa, her birey, her insan kendi başına bir değerdir. Biz, cezaevindeki uygulamalarla, programlarla, onları tek tip insan haline, bir kalıp haline sokmaya çalışırsak, insanların yaratıcılık özelliğini de, insanların bireysellik özelliğini de ortadan kaldırmış oluruz. Bu nedenle, tasarının genel anlamda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tasarıya, komisyon aşamasında, Cumhuriyet Halk Partililer olarak pek çok olumlu katkı vermeye çalıştık. Tasarının ilk halinde, hükümlülerin, âdeta, pişman edilmesi mantığı hâkimdi; o ortadan kalktı.

Tasarının ilk halinde, yeteri kadar kitap bile bulundurulamayacağı belirtiliyordu, yayına bile sınırlama getiriliyordu; onlar kaldırıldı; yani, pek çok konuda düzenleme yapıldı.

Yine, cezalar, tüzük ve yönetmeliklere bırakılıyordu. Bizim arkadaşlarımızın talebiyle, tüzük ve yönetmeliğe bırakılan, daha doğrusu, idarenin keyfî uygulamalarına bırakılacak olan cezalandırma maddeleri, tasarıda tadat edildi, tek tek sayıldı. Yani, pek çok konuda olumlu katkı sunmaya çalıştık; ancak, yine de, insan hakları bazında değerlendirdiğimizde, pek çok konuda bizim tasvip etmediğimiz hususlar da var; ancak, AB'ye giriş sürecinde tüm yük ve sorumluluğu... İşte, son 6 Ekim İlerleme Raporunda üç kanun vardı; Ceza Muhakemesi Kanunu, Adlî Kolluk Kanunu, bir de Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun. İkisi çıktı; son kanun tasarısıyla ilgili, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak -iktidar, "AB'ye giriş sürecinde CHP bizi engelledi" demesin diye- tasarının çıkarılmasında bir engelleme içerisinde olmayacağız; ancak, insan hakları açısından tasvip edilmeyecek pek çok hüküm olduğunu da dikkatinize sunuyor, tüm arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

AK Parti Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının amaç ve temel ilkeleri üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ceza hukukunda başlayan reform süreci, Türk Ceza Kanunu, Türk Ceza Muhakemesi Kanunu ve şimdi de, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısıyla tamamlanmak üzeredir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezanın, çağdaş görüşte, suç işleyen kişiye çeşitli yapıcı amaçları gerçekleştirmesi için uygulanan ve esasında, kişiyi birtakım yoksunluklara tabi kılıcı olması nedeniyle, ıstırap, meşakkat çektirici niteliği vardır. Ancak, amaç, suçluya azap ve ıstırap vermek değildir. Ceza, bugün, suçlu ve toplumun ortak yararlarını gözönüne alan, suçluyu yeniden sosyalleştirerek, toplumun üretken ve kanunlara saygılı bir bireyi haline getirmek amacını güden yapıcı bir tedbirdir. Aynı zamanda, toplumsal bir tepkidir. Cezanın özelliği, yetkili otorite tarafından, yapıcı maksatları gerçekleştirmek, suçluyu yoksunluklara tabi kılmak için bir yaptırım olmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ceza, asla, devletin bir öç alma içgüdüsünün dışa tezahürü olamaz. Ceza, maksadı ne olursa olsun, sırf bireye, öç almak için ıstırap veren bir araç değil; fakat, zarar vermiş bulunan fiil ve onun failine karşı bir çeşit sosyal tepkidir. Cezada asla duyguya yer yoktur. Aksine, sosyal yasaların dayandığı akıl unsuru egemendir. Ceza hukuku bastırıcı değil, önleyici tedbirleri içeren bir hukuk dalıdır. Her siyasî rejim, kendine uygun kanunları düzenler. Ceza ancak kanunla konulabilir. Cezaya ancak yargı kararıyla hükmedilebilir. Cezanın infazı ise idarî bir tasarruftur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezanın amacı, yerine göre suçluda şok etkisini meydana getirmek olmakla birlikte, esas hedef, suçluya vurmak değildir. Fakat, onun tekrar sosyalleştirilebilmesi amacıyla belirli kuralların uygulanması rejimine tabi kılmaktır. Cezanın içeriği değişmekte ve bu tasarıda suçlunun uslanmasına, hatta, iyileştirilmesine yönelinmektedir. Bu tasarıda ceza, siyasî bastırma değil; fakat, sosyal savunmanın amacını gütmektir. Suçlunun kişiliği, biyolojik ve sosyal planda gözönüne alınmıştır. Bu tasarıyla getirilen sisteme göre, birlikte uygulanan ceza ve güvenlik tedbirleri birbirini tamamlamaktadır.

Diğer yandan, kanunîlik ilkesine göre, kanunda yazılı cezalardan başka bir cezayla kimse cezalandırılamaz. Buna göre, mahkeme ilamı mahkûma tatbik edilebilecektir. Bundan öte, infaz ve ilam hükmünün ötesinde ceza verilemeyecektir. Tabir caizse, ekstra ceza hükmetmek mümkün değildir; aksi, suçtur. Yani, infazda mahkûmun sosyalleşmesini sağlayan araçlar, mahkûmun rızası hilafına ve zorlayıcı olmamalı; ancak, ikna metodu uygulanmalıdır. Sosyalleşmeyi ve iyileştirmeyi sağlayan programlar ve aktiviteler bir görev değil bir hak olmalıdır.

Sayın Kılıç'ın, buradaki "çalışmak ve eğitim hakkı bir görev değil, bir yükümlülük olarak bu kanunda düzenlenmiştir" söylemine cevap olarak, 8 yıllık zorunlu eğitime çocuğunu göndermeyen veliye yaptırım uygulandığına göre, mahkûma da ikna yöntemini, belki de zorlamanın sınırına kadar getirmek, mahkûmun da lehine olacaktır diye düşünüyorum.

Bu tereddütler bu tasarıyla giderilmiştir. Şöyle ki: Sosyal dengeyi sağlamakla birlikte suçlunun manevî kusurunu karşılamak, kamuoyunun tepkisini karşılamak, suçlunun yeniden suç işlemesini engellemek, caydırıcı etki yapmak, suçluyu toplumla yeniden bütünleştirmek, suça karşı toplumu korumak, insan haysiyetine saygılı, zorunlu bir yardım sağlanarak yeniden topluma kazandırmak, infaz uygulanırken kişilik haysiyetine saygılı olunmak, suçluda sosyal sorumluluk duygusunu geliştirmek, mahkûmun yeniden sosyalleşmesini sağlamak, mahkûm olduğu hükümden gayri, başka bir ceza tatbik etmemek, bu tasarının temel hedefi ve amacı olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaların infazı, ahlakî, insan onuruyla bağdaşabilir; ancak, suçlu bakımından da etkili olmak durumundadır, suç işlemeyenler üzerinde tesir göstermemelidir. Devletin cezaevlerinde düzeni sağlaması ve hâkimiyetini koruması saikiyle mahkûmların sağlığı, hatta can güvenliği için elzem olan güvenlik önlemlerinin alınması da asla yadırganmamalıdır. Nitekim, ülkemizde, özellikle hürriyeti bağlayıcı cezaların infazı uzun bir süreden beri çağdaş telakkilerden uzak kalmış bulunmakla, özellikle terör suçlularının büyük sayılarda infaz kurumlarında yer almalarından sonra, terörün bir kaynağı haline geldiği bilinmektedir. Bu nedenle, tasarı, bütün bu sıkıntılara cevap veren bir metin olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet, cezaevinde otoriteyi sağlayamazsa, bundan, en çok, mahkûmlar zarar görecek; hatta canlarını kaybedeceklerdir. Cezaevleri, suçluyu sosyalleştiren, yeniden topluma kazandıran yerler olmak dışında, suç işlenen ortamları hazırlayan ve mahkûmu, mahkûm olduğu suçtan başka suçlara iten kurumlar olmaktan öteye gidemez. O nedenle, her devletin almış olduğu tedbirleri almayı kendi devletimizden esirgemenin anlam ve mantığı olamaz diye düşünüyorum. Bu tasarıda mahkûm hakları önemle vurgulanmış olmakla birlikte, bu hakların temini konusunda devlete de yetkiler verilmiştir. Bu nedenlerle, cezaevlerinin türleri, kapalı ceza infaz kurumları, yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, kadın, çocuk, gençlik, kapalı ceza infaz kurumları ve açık ceza infaz kurumları olarak dizayn edilmek zorunda kalınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında, zalimane, insanlıkdışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz. Bu tasarıda hürriyeti bağlayıcı cezanın amacı, hükmedilen sürede kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasından ibarettir. Mahkûmun kültürel gelişimini sürdürme hakkı çerçevesinde, talep edeceği, sosyal, psikolojik ve kültürel destek, kendisine sağlanacaktır.

Bu tasarı, mahkûmu insan olarak ele almaktadır; onun iyileştirilmesi ile yeniden topluma kazandırılmasını, infazdan sonra kendisine yetebilmesini sağlamak, bunun  için de zorlama değil ikna metodunu uygulamak temel hedef olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla cezaevinde mahkûmun tabi tutulacağı rejim, disiplin, öğretim, çalıştırma, eğlenme, cezaevidışı ilişkileridir. Mahkûma yaşamasını sağlayacak bir iş öğretmek devletin görevi olduğu gibi, mahkûmun da hakkıdır. Mahkûmun çalıştırılması, hapis cezasının şartlarından biridir. Cezaevinde çalıştırmanın önemi, tabiî olarak karşılandığı amaçlarla orantılıdır. Mahkûmun tahliyesinden sonra kendi kendine yetebilmesi için de çalışması zarurettir; ancak, çalışmak bir görev değil bir hak olmalı. Bu tasarıda, elden geldiğince bu hususlara riayet edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hastalanan mahkûmlara infaz rejimi, sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur; ancak, bu durumda bile hapis cezasının infazının mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike taşıması halinde, mahkûm iyileşinceye dek infaz geri bırakılır. Buradaki "hayatı için kesin tehlike"yi ölüm döşeğinde algılamamak gerekir; kişinin tek başına hayatını idame ettirememesinin de bu kategoriye girmesi gerekir. Adlî tıbbın bu maddeyi yumuşak yorumlaması, mahkûmun lehine yorumlaması gerekmektedir diye düşünüyorum.

Diğer yandan, üç yıl ve daha az hürriyeti bağlayıcı cezalarda ise, geçerli mazeretle, hükümlünün yükseköğrenimini bitirebilmesi ve ana, baba, eş ve çocuklarının ölümü veya bunların sürekli hastalıkları nedeniyle tarım toprakları işlenemiyorsa infaz ertelenebilecektir. Yani, mahkûmiyetin amacı dışında, ağır bir zarara neden olacağı anlaşılıyorsa infaz ertelenecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ceza hukukundaki reform tamamlanmak üzeredir. Bu reformun oluşmasında, muhalefetin iktidara büyük katkıları vardır. Artık, bu Meclis, elinden gelen çabayı göstermiştir. Bizler sözümüzde durduk; bizleri güvende test edenlerin test edilme zamanı gelmiştir. Bizler, imtihanı başarıyla geçtik; artık, onları, 17 Aralıkta dünya kamuoyu imtihan edecektir.

Onlara imtihanda başarılar diler; Yüce Meclisi saygıyla selamlar, hepinize teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Can.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Temel İlkeler

İnfazda temel ilke

MADDE 2.- (1) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır.

(2) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Çorum Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu; buyurun.

Sürenizi birleştiriyorum.

CHP GRUBU ADINA FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 710 sıra sayılı Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Yasa Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa tasarılarının kısa bir geçmişine bakıldığında dizi yasalar olarak adlandırmanın mümkün olduğunu belirtmek istiyorum. Hatta öyle ki, ne zaman seri şekilde yasa tasarıları kamuoyunun, Meclisin gündemine gelse, TV-3'te AB uyum yasaları dizisi başladı şeklinde bir benzetme de artık kamuoyunda konuşulur hale geldi. Böyle bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız. Elbette, toplum tarafından ihtiyaç hissedilen yasaların çıkarılması, biz milletvekillerine ve yasama organına düşen en bellibaşlı görevlerden biridir. O nedenle, tasarıların hazırlanmasından sonra Yüce Meclise sunulmasıyla birlikte, elbette, biz milletvekillerine düşen birinci görev de, bu tasarılarla ilgili görüşlerimizin kamuoyuyla paylaşılmasıdır. Bu paylaşma yönünde yapacağım kısa konuşmadan sonra, elbette, bu yasa tasarısının da yasalaşması, toplumumuza ve ülkemize iyilik getirmesi en büyük dileğimdir.

Değerli milletvekilleri, infaz denildiğinde neyin infazının yapıldığını, ceza hukukundaki infazın ne anlam taşıdığını, yerine göre hepimiz bilmekteyiz. Medenî hukukta infazı karşılayan icradır; ceza hukukunda ise, infaz, mahkemeler tarafından verilmiş olan cezaların yerine getirilmesi anlamını taşır. Bu bakımdan, infaza konu olabilecek cezalara şöyle bir göz attığımızda, bunun çeşitlerinin Türk Ceza Kanununda yer aldığını ve bunu da bellibaşlı olmak üzere, en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis, hapis cezası ve adlî para cezası şeklinde adlandırıldığını bilmekteyiz. Yine, hepimiz, onurla ve gururla şunu kabul ediyoruz ve bütün kamuoyunda, çağdaş dünyada, çağdaş hukukta paylaştığımız bir gerçek de var ki; o da, idam cezasının artık Türk hukuk mevzuatında yer almamış olmasıdır. Bundan dolayı, hepimizin, gerçekten, bu onuru,  toplumumuzla birlikte paylaşması gerekir diye düşünüyorum.

2 nci maddenin amacına bakıldığında, başlık olarak "İnfazda temel ilke" deniliyor. "Irk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın" şeklinde devam eden ve "ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz" şeklinde biten 2 nci maddenin özüne bakıldığında, şu çarpıcı hususları, elbette, bizler, burada, Mecliste, kamuoyundaki tereddütleri ve şüpheleri de tartışmak zorundayız diye düşünüyorum.

Bu tasarının özüne bakıldığında, tereddütlerin ne olduğunu, elbette, buraya gelen değerli milletvekili arkadaşlarımız da, hukuk mantığı içerisinde, toplumdaki yaşam şartları içerisinde konuşacaklardır, tartışacaklardır, önerilerini sunacaklardır; ama, bunu belirtirken, bu tasarının düzenlenmesinde emeği geçen arkadaşlarımızdan, akademisyenlerimizden, Yargıtayda görev yapan yargıçlarımızdan gelen öneriler ve doğrunun bir olduğu tezinden hareketle, şunu da belirtmekte fayda var diye düşünüyorum. Belirtilmesi gereken konu şudur: Bu tasarı hazırlanırken, elbette, gerek hükümet tarafından gerekse Cumhuriyet Halk Partisi tarafından iyi niyetli bir şekilde topluma ve topluma kazandırılmaya çalışılan mahkûmlara, bunun iyi niyet ölçülerinde iyi bir tasarı şeklinde sunulması esas amaçtır ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için de, gerek hükümet gerekse komisyonlarda çalışan Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarım ve diğer milletvekilleri de bu iyi niyet çerçevesinde bu tasarıya katkı vermişlerdir, bunu kamuoyuyla paylaşmak durumunda kalmışlardır. O nedenle, gerçekten, iyi niyetle emek vermiş değerli milletvekili arkadaşlarımıza ve bu konuda büyük emekler harcayarak, milletvekillerinde bu fikirlerin oluşmasına katkıda bulunan akademisyen arkadaşlara ve yargıçlarımıza, burada, Meclis kürsüsünde teşekkürü de borç biliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu iyi niyet çerçevesinden sonraki tereddütlerin ne olabileceğine, az önce 2 nci maddenin özüne baktığımızda ve saydığımız birkısım hedeflere, maddelere atıf yaptığını gördüğümüzde, şu tereddütleri de izlemek ve görmek durumundayız: Öncelikle, mahkûmun ne olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Yasalarımızda, mahkemeler tarafından hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar verilen insanlara kısaca "mahkûm" demekteyiz ve bu cezalarını infaz etmenin yeri ve yolu da cezaevidir, cezaevi yöntemidir, yönetimidir; bu konuda bir uzlaşmazlık yoktur; ancak, mahkûm demenin, sadece ve sadece "seni ben cezaevine koyarım, ne istersem yaparım" mantığı içerisinde olmayan bir devletin, elbette, bizlerin arzu ettiği bir devlet, çağdaş devlet, hukuk devleti anlayışı içerisinde olan bir devlet olduğunu da hepimiz kabul etmek zorundayız. O zaman burada bir sınır çizilmesi gerekir ve bu sınırın çizileceği noktada da şüpheler ve tereddütler ortaya çıkmaktadır. O şüphe ve tereddüt, mahkûmu cezaevine alan devlet, mahkûmu hangi haklarından mahrum etmekle mükelleftir, yetkilidir, sorumludur dediğimizde, soru işareti ve tereddütlerin burada yoğunlaştığını görmekteyiz. Ben, mahkûmu devlet olarak alıyorsam, bu mahkûma zoraki iş veririm, bu mahkûmu zoraki çalıştırırım, bu mahkûma zoraki eğitim veririm, zoraki öğretim veririm ve iyileştirme adı altında ben bunu istediğim şekilde yönlendiririm denildiği anda, bizim endişe ettiğimiz tereddütler ortaya çıkmaktadır. Bu tereddütler, sadece bizim değil, şu anda cezasını çekmekte olan, hangi sınıf mahkûm olursa olsun, hangi suçtan cezaevinde bulunursa bulunsun, bütün mahkûmları, yakınlarını, toplumu ilgilendiren bir tereddüt diye algılamak zorunda olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Bunların bağlamında ve yönteminde, elbette, tasarının, 26 ncı maddeden tutalım, iyileştirme, eğitim ve benzeri konuları düzenleyen 6 ncı, 7 nci ve 73 üncü maddeler, yine, çalıştırmayla ilgili 29 uncu madde ve mahkûmların bir cezaevinden diğer cezaevine nakilleriyle ilişkili 53 üncü madde... Değerli arkadaşlarım, buradaki çalıştırma, eğitim ve nakil hususundaki öze bakıldığında yapılması gereken, bu tür tereddütleri giderebilmenin yolu olarak, ben, gerek Adalet Komisyonu görüşmelerinde gerekse daha sonraki görüşmelerde şöyle bir öneride bulundum: Bizim 23 Mayıs 2001 tarihinde yürürlüğe giren bir İnfaz Hâkimliği Kanunumuz var. Bu kanunun amacına bakıldığında, bir şikâyet mercii olduğunu görmekteyiz. Bu şikâyeti yapacak kişiler de genelde mahkûmlardır. Mahkûmların yapacağı şikâyet üzerine -ki, bu şikayetin özü ne olabilir; mahkûmlar hakkında verilen disiplin cezaları olabilir, mahkûmların bir yerden bir yere nakledilmeleriyle ilgili olabilir, tahliyeleriyle ilgili olabilir veya diğer programlarla ilgili olabilir- şikâyetlere bakma görevinin infaz hâkimliğinde olduğunu, İnfaz Hâkimliği Kanunu, metnine almıştır.

Bugüne kadarki uygulamalara bakıldığında, gerçekten, infaz hâkimliğinin esas amacına ulaşmadığını ve görev ve sorumluluk alanının çok kısıtlı olduğunu da görmekteyiz. O zaman, bunun işlevsel hale getirilmesi, infaz hâkimliğinin daha da olumlu bir şekilde katkı sağlayabilmesi açısından -az önce belirtmiş olduğumuz tereddütleri kapsayacak şekilde, nakillerle ilgili iyileştirmeye dönük olmak üzere, eğitim ve öğretimle ilgili, dinî bilgiler verilmesiyle ilgili ve herhangi bir işte çalıştırılmalarıyla ilgili olmak üzere- bunları neden daha sonra infaz hâkimliğine şikâyette bulunma aşamasına getirelim ve bırakalım ki! Onu bırakmadan, eğer bunu "mahkûmların iradesi üzerine infaz hâkimliğinin onayıyla" şeklinde yerine getirebilirsek, inanıyorum ki, kamuoyundaki tereddütlerin ve birkısım protestolara sebebiyet veren -kamuoyunda bu tür protestoların herkesi rahatsız ettiğini ve olayları hepimiz biliyoruz- insanlarımızın da kamuoyunun da rahat edebilmesi için, böyle bir hususun hâkim güvencesiyle bağdaştırılmasının, yerine getirilmesinin daha uygun olacağı kanısını, bir kez daha burada Yüce Meclise sunmak istiyorum, kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada, mahkûmların belirli eylemlerini cezaevindeyken yerine getirmesi hakkı mıdır, yükümlülüğü müdür; tereddütlerin başında gelen ana sınıflandırma da buradan çıkmaktadır.

Bizler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, uluslararası sözleşmelere imza atmış bir devletin gururuyla, onuruyla, elbette bunu her yerde söyleyebiliyoruz. İmza atmadığımız uluslararası sözleşmeler için şu anda herhangi bir yorum yapmanın manası yoktur; ancak, altına imza attığımız ve kabul ettiğimiz uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesinin, Birleşmiş Milletler tarafından 1990 yılında yürürlüğe giren sözleşmenin, mahpuslara muamelenin temel ilkelerinin ile kabul edilmiş olan ilkenin başında ve 6 ncı maddesinde "bütün mahpuslar, kişiliklerinin tam gelişmesi için gerekli eğitim ve kültürel faaliyetlerden yararlanma hakkına sahiptir" denilmektedir. Burada "yükümlülük" denilmiyor değerli milletvekilleri. Bu farkı, anlatmaya ve söylemeye ihtiyaç duyduğumuz için, size de bunu aktarmak zorunda olduğumu hissettim.

O nedenle, bu tür hükümlerde hak ve yükümlülüğün nerede olduğunun anlaşılabilmesi ve cezasını çekmekte olan mahkûmların kafasındaki soru işaretlerinin giderilebilmesi için, hak ve yükümlük sınırının çok açık bir biçimde, gerek çıkaracağımız kanunda gerekse çıkarılacak olan tüzük ve yönetmeliklerde belirtilmesi ve bunun mahkûmlara da anlatılabilmesinin yolunun ve yönteminin bulunması gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, elbette, şu andaki cezaevi yönetimlerinin, yöntemler doğrultusunda, hangi aşamalarda, hangi yetkilerle ve hangi vasıflarla donatıldığını bizler biliyoruz. Bu personelin vasıflarının, niteliklerinin de elbette burada tartışılması gerekir; ama, bunun, bu tasarıda yer alıp almaması da, tabiî ki hükümetlerin görevidir, işidir. Bizlerin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buraya herhangi bir öneri getirmesi ve şu andaki cezaevi personelinin niteliklerinin, özlük haklarının da iyileştirilmesinin, çıkaracağımız bu infaz kanununun gerçekten yerini bulabilmesi açısından zorunlu olduğunu söylemek de, meselenin ayrı bir yönüdür; ama, inkâr edilemeyecek bir yönüdür.

Değerli milletvekilleri, elbette, önümüzdeki günlerde girilecek olan AB'yle müzakere süreciyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerinin ne olduğunu hepimiz ve bütün toplum bilmektedir; ancak, önümüze gelen bu tür yasa tasarıları konusunda, Cumhuriyet Halk Partisinin gerçekten iyi niyetli tavırlarının da, bazı ulusal basın köşeyazarları tarafından suiistimal edilmemesi gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Bazı köşeyazarları tarafından, Cumhuriyet Halk Partisinin, gerçekten, bugüne kadar yapmış olduğu işlem ve eylemlerde, tasarruflarda, çağdaş bir görüntüsünün kabul edilmeyip, aksine, doğru bildiklerine rağmen, kendileri de o konuyu doğru bildiklerine ve Cumhuriyet Halk Partisinin de o yönde hareket ettiğini bildiklerine rağmen, sadece ve sadece Cumhuriyet Halk Partisi kompleksi olan bazı köşeyazarlarının ileri sürdüğü, hiçbir şekilde, bizler, Cumhuriyet Halk Partili olarak, ne payanda sıfatını kendimize yakıştırıyoruz ne de o kişilerin Cumhuriyet Halk Partisine karşı söylemiş oldukları o sözleri kendilerine yakıştırıyoruz, bunu kamuoyunun takdirlerine bırakıyoruz, Cumhuriyet Halk Partililerin takdirlerine bırakıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, elbette, önümüzdeki bu süreç içerisinde, AB ile ilgili görüşlerimiz nettir. Yarın, bu hususta -maalesef, geciken bir durum; isterdik ki, hükümet bir genel görüşme getirsin; ama, bu da Cumhuriyet Halk Partisine kısmet olmuştur- bir genel görüşme yapılacaktır. Bu genel görüşme, AB önündeki engelleri aşabilme açısından, Türkiye'nin onurunu hiçbir şekilde ayaklar altına almayacak şekilde hareket edebilmesini sağlamak açısından, diliyoruz ve istiyoruz ki, olumlu katkıda bulunacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bir hususu daha arz etmek istiyorum. Bizler, Türkiye'de yaşıyoruz, Türkiye Cumhuriyetinin sınırları içerisinde yaşayan yetmiş milyon insanız. Toplumumuzda etnik köken olarak bir şeyin kabul edilebilmesi, bizlere hiçbir şekilde iyilik getirmez, getiremez; ama, Türkiye'de yaşayan yetmiş milyon insanın belli inançları vardır. Elbette, Türkiye'deki insanlarımızın hiçbirisinin Müslümanlıkla ilgili sorunu yoktur, kesinlikle sorunu olmaz, olamaz; ancak, kabul edilen belirli inanışların da var olduğunu Türkiye'de kabul etmemiz gerekir. Bu doğrultuda, bu tasarıda yer aldığı için, özellikle 70 inci maddedeki "din ve vicdan özgürlüğü" maddesinin, gerçekten, bir kez daha gözden geçirilmesi gerekir. Mahkûmları -kaba tabiriyle söylüyorum- akrabaları dışında kimlerin ziyaret edebileceği ve din görevlileri tarafından ziyaret edilebileceği şartlarını içeren ve metin altına alan 70 inci maddenin çok iyi irdelenmesi gerekir. Bu maddenin ileride sıkıntı yaratmaması için, buraya, din görevlilerinin veya temsilcilerinin, 12 000 000-15 000 000'a yakın, Türkiyemizde yaşayan, Alevî inancını taşıyan insanlarımızın onurunun incinmemesi için, bu inanca sahip kişilerle de ilgili mahkûmların görüşmesini sağlamak açısından, Diyanet İşlerinden de bir görüş alınmak suretiyle şeklinde bir öneride bulunulabilir, bir değişiklik yapılabilir.

BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu, toparlar mısınız.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Sevgili milletvekili arkadaşlarım, Sayın Başkanım; bizler, burada, milletvekili olarak duygu ve düşüncelerimizi sizlere ve kamuoyuna iletmek zorundayız. Bu doğrultuda, kürsüye çıkışımızda, elbette, sadece 2 nci madde sınırları kapsamında kendimizi hapsetmemizin de, özgür ve çağdaş olduğumuzu, hukuk devleti olduğumuzu iddia eden ülkenin milletvekilleri olarak bizlere yakışan bir konum olmadığını biz biliyoruz. Bu nedenle, Sayın Başkanıma hoşgörüsünden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum ve şu şekilde konuşmamı bitirmek istiyorum: Elbette, devletimizin eğitimci ve öğretici şekilde bir eli vardır, terbiye edici bir eli vardır; bir de, yurttaşlarına uzatması gereken dostluk eli vardır. İşte, hiç olmazsa, böyle bir tasarıyla, topluma kazandırmak için, İnfaz Kanununda yer alan hükümlerin, mahkûmlar için, devlet tarafından mahkûmlara uzatılacak olan bir dostluk eli olması, toplumdaki kardeşlik duygularının, gerçekten, bu bağlamda daha da pekişebilmesi için, bu tasarının ülkemize ve cumhuriyetimize iyilikler getirmesini diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayvazoğlu.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

İnfazda temel amaç

MADDE 3.- (1) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek,  üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 3 üncü maddesi, tasarının tamamına şamil bir maddedir. Bu tasarıyla amaçlanan hedefler, 3 üncü maddeden hareket etmektedir. O nedenle, 3 üncü madde üzerinde, bence, çok iyi değerlendirme yapmamız lazım.

İnfazda temel amaç, kural olarak, bir kişinin, toplumun veya başka üçüncü kişilerin hakkını ihlali sonucu yargı tarafından, bağımsız mahkemeler tarafından verilen mahkeme kararının -eski tabiriyle, mahkeme ilamının- içinde yazılı olan cezanın yerine getirilmesidir, cezanın infazıdır. Bunun dışında, başka bir amaç güdülemez; temel amaç budur.

3 üncü maddenin ilk cümlesinde, infazda amacı, "öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak" olarak, kapalı bir şekilde yazmış bulunuyoruz; ancak, devamında- bundan çok daha önemli hedef olarak ortaya konulan- virgülden sonra "bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek,  üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır" demişiz.

Şimdi, tabiî, bu amaçları güderken, cezanın mahkeme kararıyla verilen cezanın infazı, hukuk açısından bakıldığında, hakkında ceza infaz edilen kişinin yükümlülüğüdür. Onun yükümlülüğü o cezayı çekmek, hürriyetinin tahdidine rıza göstermektir; ama, bunun ötesindeki, kişinin yeniden sosyal hayata kazandırılması veya eğitilmesi veya çalıştırılması gibi ikincil konuların hak olarak tanınması gerekirken, yükümlülük olarak bu yasada yer alması, bence en büyük sorundur.

Bu yasa, çağdaş düzenlemeler açısından doğru katkılar sağlamıştır. Cezanın infazında çağdaş düzenlemeler öngörülmüştür. Şahsen de, bu yasayı, bu açıdan ilerleme olarak, ilerleme kaydetmiş olarak kabul ediyorum; ancak, demokratik yönetim açısından, demokrasi açısından, hukuk açısından, bu yasa, ne yazık ki üzerine düşeni yerine getirememiştir. Tek bir ayırım, en önemli ayırım -bu yasanın en büyük sorunu da odur; biraz önce Sayın Ayvazoğlu'nun da söylediği gibi- hak ile yükümlülük karıştırılmıştır. Hukuk fakültelerinin birinci sınıfında bize bunu öğrettiler. Hak ile yükümlülüğü ayırmak hukukun temel ilkesidir. Bu anlamda, bu yasa, bu açıdan hukuk fakültesi birinci sınıfını geçemez.

Şimdi, yasanın önceki düzenlemesine, yani hükümet tasarısı olarak gelen haline baktığımızda, çok daha rahatsız edici kavramlar vardı; Cumhuriyet Halk Partili üyelerin talebi ve bazı Adalet ve Kalkınma Partili üyelerin kabulüyle bunlar çıkarıldı. Bunlardan biri, hükümlünün pişmanlık göstermesini sağlamak -bu, çok rahatsız edici bir kavramdı- bir diğeri de toplumu suçludan korumak. Şimdi, bunlar çıktı; ama, acaba bu amaç bu yasadan çıktı mı; yani, iki kelimenin çıkmasıyla amaç hâsıl oldu mu; hayır. Demin dedim ya, 3 üncü maddenin amacı, yasanın bundan sonraki bütün maddelerinde var. Siz "pişmanlık" kelimesini ne kadar çıkarırsanız çıkarın, bu yasa, yine de suçluyu adam edeceğim diyen yasadır, seni zorla adam edeceğim, adam olman için seni zorla da pişman edeceğim yasasıdır.

Sayın Başkanım, bu amaç yine güdülüyor; ama, insanın temel hak ve özgürlüğüne aykırıdır. Anayasamızın kurallarına bakın, hak ile yükümlülükler o kadar güzel ayrılmıştır ki, kişinin hakları tanınmıştır, yükümlülükleri de tanınmıştır. Bazen hak ve yükümlülükler aynı konuda birleşebilir. Örneğin, askerlik, Türkiye'de hem haktır hem yükümlülüktür. Seçme, hem haktır hem yükümlülüktür; ama, seçilme yükümlülük müdür arkadaşlar?

Şimdi, soruyorum: Milletvekili olarak seçildiniz. Düşünebiliyor musunuz, kimse, sizi zorla seçeceğim diyebilir mi; diyemez. İsterseniz aday olursunuz, seçilirsiniz; bu, haktır, yükümlülük değil; ama, seçme, yükümlülüktür. Seçmezseniz, Seçim Kanununda cezası var; yükümlülüğünü yerine getirmediğin için ödersin cezasını. Bu hak ile yükümlülüğü karıştırmamak lazım.

Şimdi, 26 ncı maddede bunun yükümlülük olduğunu açık açık söylüyoruz. Nasıl söylüyoruz; "Altıncı Bölüm, Hükümlünün Yükümlülükleri" üst başlıklı 26 ncı maddenin 2 numaralı fıkrasını okuyorum: "Hükümlü, ceza infaz kurumunun güvenlik ve iyileştirme programlarına tam bir uyum göstermekle yükümlüdür."

Şimdi, hükümlü, cezasını çekmekle yükümlüdür; ama, iyileştirme programına katılmakla yükümlü değildir. Bu konu önemli olduğu için, Birleşmiş Milletler, bu konuda çok ciddî çalışmalar yapmış. Tasarının genel gerekçesine baktığınızda da, bu konular, tasarının ilk sayfasının son paragrafında yazılmıştır. "İnfaz hukukunun kaynaklarını, ülkemizin kabul ettiği milletlerarası sözleşmelerde, kararlarda... "İşte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM İnsan Hakları Bildirisi, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme gibi, bu konuları da inceledik, bu tasarıya koyduk demiş gerekçede; ama, ben, bakıyorum bu Birleşmiş Milletlerin konuyla ilgili düzenlemelerine, orada, kural olarak -ben hepsini saymak istemiyorum; çünkü, çok fazla da zamanınızı almak istemiyorum- bu iyileştirme dediğimiz programlara dahil olan, işte, çalışması, eğitimi, sağlığı, her türlü sosyal faaliyetleri, kültür faaliyetleri kişiye hak olarak tanınmıştır, yükümlülük olması mümkün değildir; yani, bazı kelimeleri çıkararak siz bu amacı gerçekleştirmiş olmuyorsunuz.

29 uncu maddeyi -yani, 26 ncı maddede yükümlülük olduğunu size söyledim, açık açık yazıyor- okuyorum size. "Hükümlülerin çalıştırılması" başlıklı -tabiî, bir hukukçu olarak çok ayrıntıya baktığınızda görüyorsunuz- 29 uncu maddede diyor ki: "Meslek sahibi olmayan hükümlüler ile meslek sahibi olan istekliler kurum tarafından çalıştırılabilirler." Kurum ister çalıştırır ister çalıştırmaz, kurumun hakkı, yetki de onda, vatandaşın hakkı değil; ama, dikkat edin, meslek sahibi olan istekliler diyor. Haa, meslek sahibi olanlarda istek kuralı konulmuş; yani, hak olarak vermişiz, isterse çalışır. Meslek sahibi olmayan hükümlü demişiz; onlara ille de meslek öğreteceğiz.

Birleşmiş Milletlerin bu konudaki düzenlemeleri, meslek sahibi olan ile olmayan ayırımını içermiyor. Açık açık yazmış, okuyorum, çalışmayla ilgili 3 (a) maddesini:"Hiç kimse zorla veya angarya işte çalıştırılamaz." Bu kadar açık, net. Çalıştıramazsınız... Benim mesleğim varmış, yokmuş; karışamazsınız. Ben meslek edinmek zorunda değilim. Haa, güzel bir şey, insanları meslek sahibi yapmak, insanları çalıştırmak, para kazandırmak çok güzel. Biz, önce, özgür insanlara bunu verelim, ondan sonra hükümlüler hakkında bu uygulamaları yaparız. Özgür insanlara tanınmayan hakkı, hatta yapılmayan yükümlülüğü, gelip, mahkûma, hükümlüye niye yüklüyoruz?!

Daha ilginci, 114 üncü madde. "Tutukluların hakları" başlıklı 114 üncü maddeyi açıp bakarsanız, dikkat edin, yine çalışmayla ilgilidir:  "Tutuklulardan çalışmaları istenebilir; ancak, buna mecbur tutulamazlar..." Niye buraya mecbur tutulamazları yazdık; demek ki, hükümlülere mecbur tutuyoruz.

Şimdi, arkadaşlar kendi içimizde çelişiyoruz. Sözlerimin başında da söyledim; çağdaşlaşma açısından doğrudur, çok katkı sağlamıştır; ama, demokratikleşme açısından, ne yazık ki katkı sağlamamıştır. Hukukun temel kuralı olan hak ve yükümlülüğü ayıramamıştır. O nedenle, eksikliği sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bunlarla ilgili, Sayın Feridun Ayvazoğlu, Birleşmiş Milletler tebliğinde, mahpuslara muamelenin temel ilkeleri konusunda eğitim ve kültürel faaliyetlerin de hak olduğunu söyledi. Burada öyle değil, burada yükümlülüktür. Niye yükümlülüktür?.. Size -tabiî, hep, böyle, maddeden gideceğiz- disiplin suçlarıyla ilgili bölümden, 40 ıncı maddeden örnek vermek istiyorum. Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası var; disiplin cezası bu. Hangi suçlar biliyor musunuz; eğitim yerini terk etmek (b fıkrası), eğitimi savsaklamak (c fıkrası).

Eğitim, iyileştirme programının içerisindeki unsurlardan biri; yani, kişiyi zorla eğiteceğim diyorsunuz, eğitime gerekli katkıyı sağlamazsa da disiplin cezası vereceğim diyorsunuz. Eğitim, Türk hukuk sisteminde, genel olarak eğitim-öğretim açısından baktığımızda 8 yıllık eğitim mecburîdir, yükümlülüktür. Bakın, kanunla düzenlemişiz. İhtiyaca cevap vermesi açısından doğrudur, belki, bunu artırmak da gerekir; ama, sekiz yıldan sonraki eğitim zorunlu değil. Biz, şimdi, burada, herkesi eğitmeye, zorunluluğu getiriyoruz.

Yine, Birleşmiş Milletlerin bu konudaki kuralı şudur arkadaşlar: Sadece çocukların ve okuma yazma bilmeyenlerin eğitimi zorunludur. O zorunlu olduğuna göre, onun dışındakilere zorunluluk getirilemez. Benim anlatmak istediğim bu. O "iyileştirme" ismi altında düzenlenen tüm bu programlar, mahkûma zorla yükletilemez, yükümlülük olarak kanunda düzenlenemez. Mahkûmun yükümlülüğü, hakkında verilen cezanın gereğini yerine getirmektir, ona katlanmasıdır.

Sonuç olarak, tabiî ki, Türkiye'nin bazı ihtiyaçları da dikkate alınarak, bazı zorunluluklardan dolayı, kanunda bu düzenlemeler yapılıyor; ama, o zorunluluklar, bizim, hukuku ihlal etmemiz sonucunu doğurmamalı. Özel olarak söylemek gerekirse, Türkiye'nin cezaevlerinde yaşadığı sorunları hepimiz biliyoruz. Bazı cezaevlerine, bazı koğuşlara güvenlik kuvvetlerinin giremediğini de biliyoruz ve bunun doğru olmadığını kabul ediyoruz.

Ben, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak, Meclis olarak, Türkiye'deki bazı cezaevlerinde, (F) tipi cezaevlerinde yaptığımız incelemelerde, bizzat, terör örgütlerinin sözcüleri mi diyelim artık, yetkilileri mi diyelim, onlarla yaptığım şahsî görüşmelerimde şunu söyledim: Yani, cezaevini siz mi yönetmek istiyorsunuz; sizin talebiniz nedir; eğer, biz cezaevini yöneteceğiz, biz orada istediğimiz eğitimi veya siyasî çalışmayı yapacağız diyorsanız, ben buna karşıyım; koğuşunda söylüyorum; Cumhuriyet Halk Partisi de buna karşıdır; bu kürsüden de söylüyorum. Cezaevinin yönetimi devletindir, oradaki örgütün veya mahkûmların değildir. Açık, net olarak söylüyoruz, buna karşıyız; ama, şuna da karşıyız; cezaevini devletin demokratik yöntemlerle yönetmesini istiyoruz, antidemokratik yöntemlerle yönetmesine de karşıyız; bütün mesele bu. Cezaevini mahkûmlara terk etmeyeceğiz doğal olarak, doğrudur, devletin otoritesi nerede; ama, otoriteyi sağlayacağız diye, insanı esas alan, insanı hedef alan hukukumuzu, insan hak ve özgürlüklerini bir tarafa iteceğiz; güvenliği sağlamak için, ne yapalım, seni zorla da adam edeceğim, sopayla da adam edeceğim veya bu işi yapmazsan, şartla tahliyeni kaldıracağım veya disiplin cezaları vereceğim demeyi uygun bulmuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum.

Ama, sonuçta, öyle veya böyle, bu tasarı yasalaşacaktır; öyle görünüyor; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz de bu tasarıya destek veriyoruz; ama, yanlışlıklarını da söylemek, milletvekili olarak da muhalefet partisi olarak da bizim görevimiz. Umarım, bu eksiklikler uygulamada ortaya çıkacaktır -mutlaka çıkacaktır- ve siyasî irade bu eksiklikleri bir an önce giderir.

Faruk Erem Hocamızın çok güzel sözüyle konuşmayı bitirmek istiyorum; bu, herkese de ders olsun istiyorum: "Suçluyu kazıyın, altından insan çıkar."

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu, teşekkür ediyorum.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İnfazın koşulu

MADDE 4.- (1) Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarıyla ilgili görüşlerimizi sunmadan önce, Sayın Adalet Bakanını da çok yakından ilgilendiren, İzmir'in önemli iki sorununu sizlerle paylaşmak istiyorum ve Sayın Bakanın da, bu sorunlarla ilgili ne düşündüğünü, doğrusu bilmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, İzmir'in Buca Cezaevi, yaklaşık yirmi yıldan beri bir sorun olarak ortada duruyor. Cezaevinin taşınması sorunu, artık bir kangren haline geldi ve yirmi yıldan beri görev yapan Adalet Bakanlarının hemen hemen tamamı, daha görevlerinin ilk günlerinde, Buca Cezaevinin taşınacağını söylediler; ama, taşıyorum, taşıyacağım derken, Adalet Bakanlarımızın hiçbirisinin siyasî ömrü Buca Cezaevini bulunduğu yerden taşımaya yetmedi. Umarım, Sayın Bakanımızın siyasî ömrü uzun olur ve bu sorunu da çok kısa zamanda çözer; çünkü, Buca Cezaevi, şehrin ortasında bir yer, daha önce kent dışındaydı; ama, İzmir'in aldığı yoğun göç nedeniyle, kentin büyümesi, genişlemesi nedeniyle, şu an İzmir'in tam göbeğinde olan bir cezaevi; dolayısıyla, sık sık isyanların çıkması, başka problemlerin olması nedeniyle, kenti rahatsız eden bir sorun olarak ortada duruyor. Şimdi, Sayın Bakana sormak istiyorum, umarım cevabını da alırız. Sayın Bakanım, Buca Cezaevi ne zaman taşınacak? Bunun bir an önce çözümlenmesi lazım; çünkü, İzmir'i gerçekten çok rahatsız ediyor Sayın Bakanım. Sizden önceki bakanlarımız, hep bu sözü verdiler, sizden de bu sözü duyduk. Dolayısıyla, bir an önce, İzmir'i bu ıstıraptan kurtarmanızı bekliyoruz.

İzmir'in bir diğer sorunu adliye sarayı. Bunun inşaatı, yapımı uzun yıllar boyunca devam etti ve bugün, İzmir, güzel, modern bir adliye sarayına kavuştu; ama, eksikleri var. Sayın Bakanım, 2 tane iş mahkemesine, 3 tane çocuk mahkemesine, 3 tane asliye ceza mahkemesine ihtiyacımız var. Mevcut mahkemeler yükü kaldıramıyor, iş yoğunluğu çok fazla. Yargıçlar, savcılar evlerine dosya götürüyorlar ve bu durum, tabiî ki, adaletin işlemesini ve kısa zamanda sonuçlandırılmasını da engelleyen bir sorun olarak ortada duruyor. Keza, İzmir adliyemizin hizmetli ve mübaşir ihtiyacı var. Bu sorunları çözmezsek, yapılan muhteşem adliye sarayı bir işe yaramaz Sayın Bakanım. Personel sorununun çözülmesi lazım, ilave mahkemelerin kurulması lazım.

Yine, adliye sarayının ön tarafında bir arsa var Sayın Bakanım. Önümüzdeki süreçte, Avrupa Birliğiyle yapılacak olan müzakerelerde de ortaya çıkacak, savcıların ayrı bir binada olması sorunu önümüze gelecek. Dolayısıyla, İzmir Adliye Sarayının önündeki arsaya, savcılar sarayı yapılması gerekiyor; arsası var, sadece, yapımına başlanması için bir iradeyi bekliyor. Keza, yine, yargıçlarımızın, savcılarımızın lojman sorunları var, bunların da çözülmesini bekliyoruz.

Bir diğer konuya değinmek istiyorum sayın milletvekilleri. Halen yürürlükte olan yasaya göre, ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurulları var. Bu kurullar, 2001 yılında çıkarılan, 4681 sayılı Yasayla gündeme geldi; 12 maddelik bir yasa bu. Bu yasanın 2 nci maddesinde "bulunduğu yargı çevresinde ceza infaz kurumu veya tutukevi olan her adlî yargı adalet komisyonunca bir izleme kurulu kurulur" diye kesin bir hüküm var. Bu kurul, 5 üyeden oluşuyor ve dört yıl görev yapıyor. Bu kurulun üyeleri, adlî yargı adalet komisyonu tarafından resen oybirliğiyle belirleniyor ve bu kurullar, görev alanları içerisindeki cezaevlerini en az iki ayda bir ziyaret etmek, oradaki tutuklularla, hükümlülerle, diğer personelle görüşmek ve o cezaevinin sorunlarını tespit ederek, bu sorunları da üç ayda bir Adalet Bakanlığına iletmek zorunda. Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Acaba, bu cezaevi izleme kurullarının raporları size geliyor mu? Geliyorsa, bu raporlar hakkında bugüne kadar ne tür işlemler yaptınız?

Sayın milletvekilleri, ben aynı zamanda İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesiyim; dolayısıyla, bu ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarıyla zaman zaman görüşmelerim oluyor ya da cezaevi ziyaretlerine gittiğimiz zaman bu kurullarla görüşüyoruz. Bu kurullar tam bir resmî daire hüviyetinde; yani, sivil toplum kuruluşlarından üye yok, başka kurullardan üye yok, adlî yargı adalet komisyonu, yapılan müracaatlar arasından, yasanın aradığı koşullar da uygunsa, resen seçim yapıyor. Sayın Bakanım, ben, şuna kesinlikle inanıyorum ki, bu kurullar çalışmıyor. Bu kurulların çalışmadığı şuradan belli; inanıyorum ki, size hiç rapor da gelmiyor Sayın Bakanım. Aslında, yasa gereği, yaptıkları çalışmalarla ilgili tespitlerini üç ayda bir Adalet Bakanlığına bildirmeleri lazım; ama, bu zincir işlemiyor ve bu kurullar görev yapmıyorlar. İki ayda bir cezaevine gitmesi gereken, oradaki sorunları tespit etmesi gereken bu kurullar, maalesef, bu görevlerini yapmıyorlar, ya da yapmış görünmek için, ben yaptım, oldu mantığı içerisinde gidip, cezaevi müdürünün odasında çaylarını içip dönüyorlar.

Sayın Bakanım, bir defa, bu kurulları sivilleştirmek lazım; yani, gerçekten, resmî daire hüviyetinden çıkarmak lazım. Buraya, o ildeki basın kuruluşlarından temsilci almak lazım, adlî tıptan temsilci almak lazım; mevcut yasaya göre, adlî yargı adalet komisyonu, bunlardan sadece görüş alıyor; ama, çoğu zaman da onların önerilerine kulak asmıyor. Dolayısıyla, bir yasa değişikliği şart.

Bu yasa, zamanında, 2001 yılında çıkarılmış; ama, kâğıt üzerinde kalmış. Yani, Avrupa Birliğinin ısrarıyla çıkarılan bir yasa; ama, kâğıt üzerinde kalmış ve uygulaması yok, uygulanmıyor. Dolayısıyla, bunun sıkı bir biçimde takip edilmesi lazım; yani, sadece göz boyamak için yasa çıkarmış olmak olacak iş değil. Uygulama önemli; işte, bu yasanın uygulaması yok. Dolayısıyla -tekrar söylüyorum- bu kurulları sivilleştirmek şart, resmî daire hüviyetinden çıkarmak şart ki, o zaman, yasadan beklenen sonuçlar alınabilsin.

Sayın Bakanım, size üç konudaki şikâyetlerimi arz ettim. Buca Cezaevi konusu önemli; Buca Cezaevinin taşınması konusu önemli. İzmirlileri büyük bir dertten kurtarmış olacaksınız. Daha önceki bakanların yaptığı gibi taşıyorum, taşıyacağım derken, zaman geçirecekseniz; lütfen, bunu yapmayın, sizden önceki Adalet Bakanlarından farklı olduğunuzu bu konuda göstermeniz lazım, verdiğiniz sözde durmanız gerekiyor. Keza, yeni yapılan adliye sarayımızın eksikliklerinin giderilmesi (personel, mahkeme ve yargıç eksiklikleri) gerekiyor. Sanıyorum, Sayın Bakanım, şimdi, İzmir'in bu ciddî ve önemli sorunları hakkında İzmirlileri tatmin edecek, onları mutlu edecek cevaplar verir, karşılık verir, sözler söyler.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersin.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

İnfazın dayanakları ve kimin tarafından izleneceği

MADDE 5.- (1) Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya  ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Hapis Cezaları ve Güvenlik Tedbirleri

BİRİNCİ BÖLÜM

Hapis Cezaları ve Güvenlik

Tedbirlerinin İnfazında Gözetilecek İlkeler

Hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler

MADDE 6.- (1) Hapis cezalarının infaz rejimi, aşağıda gösterilen temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir:

a) Hükümlüler  ceza  infaz  kurumlarında  güvenli  bir  biçimde  ve kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak düzen, güvenlik ve disiplin çerçevesinde  tutulurlar.

b) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının  korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir. Hükümlülerin, Anayasada yer alan diğer hakları, infazın temel amaçları saklı kalmak üzere, Kanunda öngörülen kurallar uyarınca kısıtlanabilir.

c) Cezanın infazında hükümlünün iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün  kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınmış haklarının dokunulmazlığını sağlamak üzere cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında kanunîlik ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.

d) İyileştirmeye gereksinimleri olmadığı saptanan hükümlülere ilişkin infaz rejiminde, bu hükümlülerin kişilikleriyle orantılı bireyselleştirilmiş programlara yer verilmesine özen gösterilir  ve bu hususlar yönetmeliklerde düzenlenir.

e) Cezanın infazında adalet esaslarına uygun hareket edilir. Bu maksatla ceza infaz kurumları kanun, tüzük ve yönetmeliklerin verdiği yetkilere dayanarak nitelikli elemanlarca denetlenir.

f) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.

g) Hükümlünün infazın amacına uygun olarak kanun, tüzük ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur.

h) Kanunlarda gösterilen tutum, davranış ve eylemler ile kurum düzenini ihlâl edenler hakkında Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır. Cezalara, Kanunda belirtilen merciler, sürelerine uygun olarak hükmederler. Cezalara karşı savunma ve itirazlar da Kanunun gösterdiği mercilere yapılır.

BAŞKAN- 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

İyileştirmede başarı ölçütü

MADDE 7.- (1) Hapis cezalarının infazında hükümlülerin iyileştirilmeleri amacını güden programların başarısı, elde ettikleri yeni tutum ve becerilerle orantılı olarak ölçülür. Bunun için iyileştirme çabalarına yönelik olarak hükümlünün istekli bulunması teşvik edilir.

(2) Hapis cezasının, kendisinde var olan zararlı etki yapıcı niteliğini mümkün olduğu ölçüde azaltacak biçimde düzenlenecek programlar, usûller, araçlar ve zihniyet doğrultusunda yerine getirilmesi esasına uyulur. İyileştirme araçları hükümlünün sağlığını ve kişiliğine olan saygısını korumasını sağlayacak usûl ve esaslara göre uygulanır.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Ceza İnfaz Kurumlarının Türleri

Kapalı ceza infaz kurumları

MADDE 8.- (1) Kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan, firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları kapalı tutulan, ancak mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasın olanaklı bulunduğu, yeterli düzeyde güvenlik sağlanmış ve hükümlünün gereksinimine göre bireysel, grup hâlinde veya toplu olarak iyileştirme yöntemlerinin uygulanabileceği tesislerdir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları

MADDE 9.- (1) Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış güvenlik görevlilerine sahip, firara karşı teknik, mekanik, elektronik ve fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları sürekli kapalı tutulan, ancak mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasların geçerli olduğu sıkı güvenlik rejimine tâbi hükümlülerin bir veya üç kişilik odalarda barındırıldıkları tesislerdir. Bu kurumlarda bireysel veya grup hâlinde iyileştirme yöntemleri uygulanır.

(2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar ile süresine bakılmaksızın, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgütün faaliyeti çerçevesinde, Türk Ceza Kanununda yer alan;

a) İnsanlığa karşı suçlardan (madde 77, 78),

b) Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82),

c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188),

d) Devletin güvenliğine karşı suçlardan (madde 302, 303, 304, 307, 308),

e) Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

Mahkûm olanların cezaları, bu kurumlarda infaz edilir.

(3) Eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli hâlde bulunan ve özel gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar veya iyileştirme tedbir, araç ve usullerine ısrarla karşı koyanlar bu kurumlara gönderilirler.

(4) Birinci fıkrada tanımı yapılan kurumların ihtiyacı karşılama bakımından yetersiz olması hâlinde, diğer kapalı ceza infaz kurumlarının yüksek güvenlikli bölümleri kullanılır.

(5) Toplam cezasının üçte birini bu kurumlarda geçirerek iyi hâl gösteren hükümlülerin, tutum ve kişiliklerine uygun diğer ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine karar verilebilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz tasarının 9 uncu maddesi yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarını düzenliyor; yani, deyim yerindeyse, bu, geçmişte (F) tipi olarak uygulanan cezaevlerini düzenleyen bir madde.

Geçmişteki (F) tipi cezaevlerinde bulunan mahkûmların genel yapısına baktığımızda, Terörle Mücadele Kanununun 16 ncı maddesinde sayılan suçlardan hüküm giyenler, bir de çıkar amaçlı suç örgütlerinden yargılanarak hüküm giyenler bu cezaevlerinde kalıyorlardı.

Tasarının bu maddesiyle, 9 uncu maddesiyle, artık, bu (F) tipi dediğimiz, yani, yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının kapsamı genişlemiş oluyor; artık, Ceza Kanununda pek çok suçun karşılığı olan cezalar bu cezaevlerinde -hükümlüler- infaz olacak.

Ayrıca, bunlar da, yine, kanun koyucunun iradesidir, tek tek saymış, insanlığa karşı suçlar, kasten öldürme suçları, uyuşturucu suçları, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar... Deriz ki, kanun koyucu bunları böyle uygun görmüş; bunlar da, o cezaevlerinde hükümlülüklerini çekecekler.

Ancak, bu maddenin (3) üncü fıkrasında birtakım düzenlemeler var ki, artık, bu cezaevleri genel cezaevine dönüşüyor. (3) üncü fıkranın ilk cümlesini okuyorum: "Eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli halde bulunan hükümlüler..." Yani, cezaevindeki görevliler kendi aralarında bir karar verecekler; diyecekler ki, bu insanın eylem ve tutumu tehlikelidir... Bunda objektif bir kriter yok. Oradaki insanların değerlendirmesiyle -yanlış değerlendirme de yapılabilir; yapılmıyor mu; yapılıyor ülkemizde maalesef - onların değerlendirme raporuna göre, normal bir cezaevinde hükmünü çekmesi gereken bir mahkûm, bir hükümlü, yüksek güvenlikli cezaevine gönderilecek.

Yine, bu (3) üncü fıkranın başka bir cümlesini okuyorum: "Düzen ve disiplini bozanlar..." Ben, 1 inci maddede konuşma yaptım. 2 nci maddede arkadaşlarımız konuştu, 3 üncü maddede konuştular... Bizler, düzen ve disiplinin ne kadar kolay bozulabileceğini sizlere anlatmaya çalıştık. Şimdi, getirdiğimiz bu tasarıya göre, nezaketsiz davranmak da, gürültü yapmak da, işyerini terk etmek de, eğitime katılmamak da, eğitimi savsaklamak da disiplin suçudur; bunlara uymazsanız, düzeni ve disiplini bozmuş olursunuz. Yani, idarenin koymuş olduğu iyileştirme programına harfiyen uymak zorundasınız.

Değerli arkadaşlar, bu cezaevinde bulunan hükümlüler sadece yüz kızartıcı suçtan veya çok büyük ağır suçlardan gelen insanlar da olmayabilir. Bir trafik cezası işlersiniz, öngörmediğiniz birisini öldürmüş olursunuz, onun karşılığında cezaevine girersiniz veya bir şiir okursunuz, o şiirin neticesinde, o şiir birtakım yerlere mesaj vermiş olur, oradan mahkûm olursunuz; yani, mahkûm olmak, sadece birtakım... Bunların hepsi cahil cühela insanlar, bunların hepsi artık toplumdışı insanlar diye nitelendiremeyiz. Bu ülkede herkesin -milletvekili de olabilir, bakan da olabilir, başbakan da olabilir, sıradan bir vatandaş da olabilir, bürokrat da olabilir- cezaevine düşme olasılığı vardır; ki, bunun örneklerini de çok yakinen görüyoruz. Bu nedenle, her içeriye giren, her hükümlü olan şahsı, en ufak bir disiplinsizlik suçundan dolayı yüksek güvenlikli cezaevine nakledersek, artık, oralar ayrı bir suç oluşturur.

Yine bu (3) üncü fıkrayı okumaya devam ediyorum: "İyileştirme tedbir, araç ve usullerine ısrarla karşı koymak." Yani, diyorsunuz ki: "Ben seni adam edeceğim, ben seni iyileştireceğim." Yahu, ben zaten adamım; benim kendime göre bir tahsilim var, kültürüm var, bir dünya görüşüm var, ben, kendime göre bir insanım. "Hayır, sen benim dediğim gibi insan olacaksın, sen benim dediğim kalıba uygun insan olacaksın." Bu mantıkla bir program yapıp da, o programa uymazsa, isterse üniversite mezunu olsun, hangi eğitimi görmüş olursa olsun, o eğitim programına, o çalışma programına uymazsa disiplini ihlal etmiş olur ve bunun karşılığı da yüksek güvenlikli cezaevleridir.

Arkadaşlar, Sayın Bakanımız, zaman zaman, buraların çok lüks cezaevleri olduğunu, iki katlı olduğunu, alt katında sosyal ihtiyaçlarını giderdiklerini, üst katında yattıklarını söylüyor. Yani, anlatılana bakılırsa, buralar, yaşamak için gayet modern yerler. Ancak, değerli arkadaşlar, bir insandan bahsediyoruz. İnsan sosyal bir varlıktır. Bu 9 uncu maddeye göre, yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında bir kişilik veya üç kişilik odalarda kalacak bu insanlar. O bir kişilik oda ne kadar lüks yapılmış olursa olsun, isterse en lüks otel standardında yapılsın, bu insan, burada, konuşacak, tartışacak, sohbet edecek birilerini bulamazsa, bu süreç de çok uzun sürerse, bunun neticesinde bu insandan sağlıklı bir yaşam bekleyemezsiniz. Tek başına bir odada, aylarca, yıllarca beyaz duvarlara baka baka bu insanların, gözlerinde bozulma oluyor, kulaklarında duyma zafiyeti oluyor, diğer insanlarla karşılıklı sosyal iletişim kuramadığı için algılama bozuklukları oluyor. Oysa, burada, Sayın Bakanımız çok güzel şeyler söylüyor "biz, bunları ıslah edeceğiz, topluma kazandıracağız" diyor. Nasıl ıslah edeceksiniz?! Bir insanı, tek kişilik veya üç kişilik bir odada uzun süre yaşamaya mahkûm ederseniz, daha sonra bu insandan nasıl sağlıklı bir insan olmayı bekleyeceksiniz?!

Değerli arkadaşlar, bu nedenle, bu 9 uncu madde, insanların ruh sağlığını, fizik sağlığını bozacak mahiyettedir. Bir de, belirttiğim gibi, 9 uncu madde, artık, sadece birtakım suç türlerine göre değil, tüm cezaevlerinin (F) tipileştirilmesi tehlikesini getiren bir düzenlemedir. Bence, bunun yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Biz diyoruz ki, ülkemizdeki insan haklarını artıracağız, insanlara saygıyı artıracağız... Bu insanlar hangi suçtan cezaevine girmiş olursa olsun, netice olarak insandır.

İnsanların işlemiş olduğu suçun karşılığını yüce mahkemeler, hâkimlerimiz veriyor ve şu kadar cezaevinde kalacaksın diyor, seni şu kadar özgürlüğünden mahrum bırakıyorum diyor veya başka tedbirleri öngörmüşse, şu kadar çalışacaksın, şu yükümlülükleri yükleneceksin diyor. Biz, hâkimin veya mahkemenin yüklemediği yükümlülükleri insanlara yüklemeye kalkışırsak, bu, ayrıca bir cezalandırma olur. Oysa, bizim hukuk sistemimize göre, cezalar kanunlarda düzenlenir. Kanunlarda düzenlenen o cezaları da bağımsız mahkemeler uygular.

Biz, burada, disiplin cezalarını tek tek saydık; yani, neredeyse, öksürmeniz bile cezaevinde suç. Gürültü yapmak suç diyoruz, nezaketsiz konuşmak suç diyoruz. Buranın, cezaevi değil de, okul olduğunu düşünün; okulda bile, öğrencilere biraz daha müsamahakâr davranılır, biraz daha hoşgörüyle yaklaşılır. Onların da insan olduğu kesinlikle unutulmamalı.

Ben, bu düşüncelerimi arz etmek istedim. Bu maddenin uygulamalarının, gerçekten, sakıncalar yaratacağını, cezaevindeki insanların hem bedensel sağlığını hem ruh sağlığını bozacağını söylüyorum ve durumu Yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum.

Saygılar efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın Bakanım, buyurun.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; aslında, müzakeresini yaptığımız bu maddeyi komisyonda da çok etraflı bir şekilde görüştük. Bir yanlış anlamaya meydan vermemek açısından ifade etmek istiyorum.

Ceza infaz kurumlarındaki hiçbir idarî eylem ve işlem yargı denetimi dışında değildir. 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu var. Kişinin yüksek güvenlikli veya diğer cezaevlerinde, tasnifinden tutun, orada verdikleri her türlü karar, infaz hâkimliğine, şikâyet üzerine veya itiraz üzerine gelebilir. Dolayısıyla, cezaevinin bu anlamda denetimi, büyük ölçüde bağımsız yargı organına, bağımsız hâkimin teminatına bağlanmıştır. Birincisi budur.

İkincisi; bizim bu infaz tasarısında kullandığımız terminoloji, Avrupa Birliği ülkelerinde kabul edilen uygulamalara da paraleldir. Nitekim, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 17 sayılı Tavsiye Kararında tehlikeli mahkûm kimdirin tarifi var; aynen oradan okuyorum: "İşlediği cürmün nitelik ve icra şekli gözönüne alındığında, toplum için ciddî bir tehlike oluşturan ve cezaevinin güvenlik ve nizamını ihlal edebileceği inancının tesisi için delil var olan hükümlü tehlikeli sayılır."

Demek ki, biz, bu tasarıda böyle bir ifadeyi, aslında, Avrupa Konseyinin tavsiye kararını dikkate alarak kullandık. Dolayısıyla, içi boş bir kavram değil, bugüne kadar da doldurulmuştur.

Üçüncüsü; yüksek güvenlikli cezaevi tasnifi de yalnız bizde değil, İngiltere'de de var, başka Avrupa Birliği ülkelerinde de var. İşlediği suçun niteliği ve suçu işleyen kişinin oradaki durumu dikkate alınarak, ister istemez, hem kendi güvenliği açısından hem diğer hükümlülerin güvenliği açısından hem de cezaevinin düzeni ve disiplini açısından, böyle bir tasnife ihtiyaç var.  Dolayısıyla, ne bir keyfî uygulama söz konusu ne de ilk defa bizim tarafımızdan gündeme getirilen bir konudur. Bunu tavzihen açıklamak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Kadın kapalı ceza infaz kurumları

MADDE 10.- (1) Kadın kapalı ceza infaz kurumları, kadın hükümlülerin hapis cezalarının infaz edildiği Kanunun 8 ve 9 uncu  maddelerine göre kurulmuş kurumlardır. Bu kurumlarda iç güvenlik görevlileri kadınlardan oluşturulur.

(2) Bu maksatla kurulmuş kurumların ihtiyacı karşılama bakımından yetersiz olması hâlinde, kadın hükümlülerin hapis cezaları diğer kurumların, erkek hükümlülerin kaldığı bölümlerle bağlantısı olmayan bölümlerinde infaz edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Çocuk kapalı ceza infaz kurumları

MADDE 11.- (1) Çocuk tutukluların ya da çocuk eğitimevlerinden disiplin veya diğer nedenlerle kapalı ceza infaz kurumlarına nakillerine karar verilen çocukların barındırıldıkları ve firara karşı engelleri olan iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan, eğitim ve öğretime dayalı kurumlardır.

(2) Oniki-onsekiz yaş grubu çocuklar, cinsiyetleri ve fizikî gelişim durumları göz önüne alınarak bu kurumların ayrı ayrı bölümlerinde barındırılırlar.

(3) Bu hükümlüler, kendilerine özgü kurumun bulunmadığı hâllerde kapalı ceza infaz kurumlarının çocuklara ayrılan bölümlerine yerleştirilirler. Kurumlarda ayrı bölümlerin bulunmaması hâlinde, kız çocukları kadın kapalı ceza infaz kurumlarının bir bölümünde veya diğer kapalı ceza infaz kurumlarının kendilerine ayrılan bölümlerinde barındırılırlar.

(4) Bu kurumlarda çocuklara eğitim ve öğretim verilmesi ilkesine tam olarak uyulur.

BAŞKAN - 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Gençlik kapalı ceza infaz kurumları

MADDE 12.- (1) Gençlik kapalı ceza infaz kurumları, cezanın infazına başlandığı tarihte onsekiz yaşını bitirmiş olup da yirmibir yaşını doldurmamış genç hükümlülerin cezalarını çektikleri, eğitim ve öğretim esasına dayalı, firara karşı engelleri olan, iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan kurumlardır.

(2) Bu hükümlüler için ayrı  bir kurum kurulamadığı takdirde, yukarıdaki fıkra kapsamındaki hükümlüler, diğer kapalı ceza infaz kurumlarının gençlere ayrılan bölümlerinde bu maddedeki esaslara göre barındırılırlar.

(3) 9 uncu madde kapsamındaki gençlerin cezaları, gençlik kapalı ceza infaz kurumlarının güvenlikli bölümlerinde yerine getirilir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını talep ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısının aranılması talep edilmiştir. Maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Sayın milletvekilleri, saat 14.10'da toplanmak üzere, birleşime 1 saat veriyorum.

Kapanma Saati: 13.10

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.13

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

710 sıra sayılı tasarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933) (S. Sayısı: 710) (Devam)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

12 nci maddenin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Gözlem ve sınıflandırma merkezleri

MADDE 13.- (1) Hükümlülerin durumlarına uygun kurumlara ayrımı, 23 üncü maddede belirtilen gözlem ve sınıflandırma merkezlerince yapılır.

(2) Gözlem ve sınıflandırma merkezlerinin kuruluş, görev, çalışma esas ve usûlleri yönetmelikte gösterilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Açık ceza infaz kurumları

MADDE 14. - (1) Açık ceza infaz kurumları, hükümlülerin iyileştirilmelerinde, çalıştırılmaları ve meslek edindirilmelerine öncelik verilen, firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan, güvenlik bakımından kurum görevlilerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen kurumlardır. Açık ceza infaz kurumları ihtiyaca göre ayrıca;

a) Kadın açık ceza infaz kurumları,

b) Gençlik açık ceza infaz kurumları,

Şeklinde kurulabilir.

(2) Hükümlülerin açık cezaevlerine ayrılmalarına ilişkin esas ve usûller yönetmelikte gösterilir.

(3) İlk kez suç işleyen ve iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına hükümlü bulunanların cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında yerine getirilebilir.

(4) Açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerden kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı veya soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte olanlar ile yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananlar, kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler. Bu karar, infaz hâkiminin onayına sunulur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

Çocuk eğitimevleri

MADDE 15.- (1) Çocuk eğitimevleri; çocuk hükümlüler hakkında verilen cezaların, hükümlülerin eğitilmeleri, meslek edinmeleri ve yeniden toplumla bütünleştirilmeleri amaçları güdülerek yerine getirildiği tesislerdir. Bu kurumlarda firara karşı engel bulundurulmaz; kurum güvenliği iç güvenlik görevlilerinin gözetim ve sorumluluğunda sağlanır.

(2) Kurum içinde veya dışında herhangi bir eğitim ve öğretim programına devam eden ve onsekiz yaşını dolduran çocukların, eğitim ve öğretimlerini tamamlayabilmeleri bakımından yirmibir yaşını bitirinceye kadar bu tesislerde kalmalarına izin verilebilir.

(3) Haklarında tutuklama kararı bulunanlar ile 11 inci  madde kapsamına girenler hariç olmak üzere, bu tesislerde bulunan çocuk hükümlüler kapalı ceza infaz kurumlarına gönderilmezler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Cezanın İnfazının Ertelenmesi

Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi

MADDE 16.- (1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.

(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.

(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde üçer aylık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.

(4) Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi

MADDE 17.- (1) Üç yıl ve daha az süreli hapis cezalarının derhâl infazının, hükümlü veya ailesi için mahkûmiyetin amacı dışında ağır bir zarara neden olacağı anlaşılırsa, hükümlünün istemi üzerine infazı Cumhuriyet Başsavcılığınca ertelenebilir. Erteleme süresi altı ayı geçemez.

(2) Üç yıl ve daha az süreli hapis cezaları; hükümlünün yüksek öğrenimini bitirebilmesi, ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü veya adı geçenlerin sürekli hastalık veya malûllükleri nedeniyle ailenin tarım topraklarının işlenebilmesinin olanaksız hâle gelmesi veya hükümlünün hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve çok ivedi hâllerde, Cumhuriyet Başsavcılığınca altı ayı geçmeyen sürelerle ara verilerek infaz edilebilir. Ancak bu ara verme iki defadan fazla olamaz.

(3) Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir koşula bağlanabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlığı olan hükümlülerin cezalarının infazı

MADDE 18.- (1) Hapsedilme ve diğer nedenlerden kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz kurumlarının mahsus bölümlerinde infaz edilir.

(2) Birinci fıkrada belirtilenlerin cezalarının infazı için belirlenen infaz kurumlarının ihtiyaç duyduğu uzman ve diğer tıp görevlileri, Sağlık Bakanlığınca karşılanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Yakalama emri

MADDE 19.- (1) Hükümlü, hapis cezası veya güvenlik tedbirinin infazı için gönderilen çağrı kâğıdının tebliği üzerine on gün içinde gelmez, kaçar ya da kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, Cumhuriyet savcısı yakalama emri çıkarır.

(2) Üç yıldan fazla hapis cezalarının infazı için doğrudan yakalama emri çıkarılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Hükümlülerin Ceza İnfaz Kurumlarına Kabul İşlemleri

Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılacak işlemler

MADDE 20.- (1) Hapis cezasını içeren kesinleşmiş mahkûmiyet kararları, mahkemece, hangi hükümlü ve hangi cezanın infazına ilişkin olduğu açıkça belirtilmek suretiyle Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.

(2) Cumhuriyet Başsavcılığınca infaz defterine kaydedilen ilâmdaki cezanın süresi gözetilerek hükümlü hakkında çağrı kâğıdı veya yakalama emri çıkarılır.

(3) Çağrı kâğıdı, hükümde gösterilen adrese tebliğ edilir. Hükümlü, adres değişikliklerini mahkemeye veya Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmekle yükümlüdür. Aksi hâlde hükümde gösterilen adreste yapılan tebligat geçerlidir.

(4) Hükümlüye, Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ceza infaz kurumuna alındığı ve salıverileceği tarih ile ceza süresini ve cezanın hangi hükme ilişkin bulunduğunu belirten bir belge verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

Kuruma alınma ve kayıt işlemleri

MADDE 21.- (1) Haklarında kesinleşmiş hapis cezasını içeren mahkûmiyet ve ödenmeyen adlî para cezalarının hapse çevrilmesine ilişkin karar bulunanlar, Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı emriyle ceza infaz kurumuna gönderilirler. Üstleri ve eşyaları arandıktan sonra kabul odalarına konulur ve hekim muayenesinden sonra kuruma yerleştirme işlemleri yapılır. 

(2) Ceza infaz kurumuna alınan hükümlülerin adı ve soyadı, işledikleri suç, cezalarının türü ve süresi, mahkûmiyet ilâmının tarih ve numarası ve infaza başlandığı gün "hükümlü defteri"ne kayıt olunur. Bu defterdeki sıra numarası, hükümlünün numarasını oluşturur.

(3) Tanıya yönelik olarak hükümlülerin parmak ve avuç içi izleri alınır, fotoğrafları çekilir, kan grupları, vücutlarının dış özellikleri ve ölçüleri belirlenir. Kayıt altına alınan söz konusu bilgiler hükümlünün kişisel dosyasında veya elektronik ortamda saklanır. Bu bilgiler, Kanunun zorunlu kıldığı hâller dışında hiçbir kurum ve kişiye verilemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

Hükümlüler ile  yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi

MADDE 22.- (1) Hükümlülere, kuruma alındıklarında uygulanacak iyileştirme çalışmaları, disiplin suçları ve cezaları, bilgi edinme ve şikâyet yolları, hak ve sorumlulukları gibi konular ile kurumdaki yaşam biçimine uyum sağlamaları için gereken bilgiler, kurum yöneticileri tarafından sözlü olarak anlatılır ve yazılı olarak tebliğ olunur. İnfaz sonrası koruma ve yardım konusunda ayrıca bilgi verilir. Türkçe bilmeyen yabancı uyruklu hükümlülere kendi dilinde, mümkün olmadığında İngilizce, Fransızca veya Almanca olarak bildirilir. Duyma ve konuşma engellilere işaret diliyle anlatılır. Görme engellilere ise kendi alfabeleri ile yazılmış  kitapçık verilir. 

(2) Hükümlülerin ceza infaz kurumlarına alınmalarında, başka kuruma nakillerinde ve hastaneye yatırılmalarında, istekleri üzerine ailelerine veya gösterdikleri kişilere; hükümlü yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması hâlinde, uyruğu olduğu devletin diplomatik temsilcilik veya konsolosluğuna durum bildirilir.

(3) Askerlik çağına giren, hâlen silâh altında bulunan kişilerin ceza infaz kurumlarına alınmalarında, başka kuruma nakillerinde veya kurumda iken askerlik çağına girmeleri veya salıverilmeleri hâlinde durum, kayıtlı bulundukları askerlik şubesine bildirilir.

(4) Hükümlülerin ölümü hâlinde de yukarıdaki hükümler uygulanır ve ayrıca durum ailelerine derhâl bildirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Hükümlülerin Sınıflandırılması ve

Cezaların İnfazı

Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması     

MADDE 23.- (1) Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması aşağıdaki esaslara göre yapılır:

a) Hükümlülerin kişisel özellikleri, bedensel, aklî ve sağlık durumları, suç işlemeden önceki yaşamları, sosyal çevre ve ilişkileri, sanat ve meslek faaliyetleri, ahlâkî eğilimleri, suça bakış açıları, hükümlülük süreleri ve suç türleri belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre saptanacak infaz ve iyileştirme rejimi; gözlem, inceleme ve değerlendirme yöntemiyle çalışan gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yapılır. Hükümlüler, işledikleri suç tiplerine, gösterdikleri eğilimlere, tutum ve davranışları nedeniyle sıkı gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekip gerekmediğine göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya normal güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya açık ceza infaz kurumlarına gönderilirler.

b) Bu merkezlerde; mümkün olduğunca kriminoloji, penoloji, davranış bilimleri, adalet psikolojisi veya ceza hukuku alanında bilgi ve deneyime sahip yöneticiler, psikiyatri uzmanı, hekim, adlî tıp uzmanı, psikolog, pedagog, çocuk gelişimcisi, sosyal çalışmacı, psikolojik danışman, rehberlik uzmanı ve öğretmen gibi uzman görevliler ile diğer kurum görevlileri bulundurulur.

c) Kadın, çocuk ve genç hükümlüler ile ilgili gözlem ve sınıflandırma, gerekli görülen yer veya bölgelerdeki ayrı gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya bunların noksanlığı hâlinde kadın, çocuk ve kadın ve erkek gençlik kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yerine getirilir.

d) Hükümlülerin gözlemleri, gözlem kurulunca kuruma kabul tarihinden başlayarak tek kişilik odalarda yapılır. Ancak kurumun tek kişilik odası bulunmaması veya kısıtlı sayıda olması durumunda tahsis edilmiş özel bölümlerinde de yapılabilir.

e) Ağırlaştırılmış müebbet hapis ve müebbet hapis cezalarına veya iki yıldan fazla süreli hapis cezasına mahkûm olanlar, haklarında uygulanacak rejimi ve gönderilmeleri gereken infaz kurumunu ve bu maksatla kişisel ve sosyal özelliklerini belirlemek için Kanunda gösterilen esaslar uyarınca gözleme tâbi tutulurlar. Gözlem süresi altmış günü geçemez.

f) Hükümlü; kişiliğine, sair hâllerine, suçun işlenmesindeki özelliklere göre gerektiğinde gözleme tâbi tutulmayabilir.

g) Gözlem sonunda, gözlem merkezi hükümlüye ait dosyayı görüşü ile birlikte Adalet Bakanlığına gönderir. Gözlem sonucuna göre hükümlünün gönderileceği infaz kurumu Bakanlıkça belirlenir.

(2) Hükümlülerin gözleme tâbi tutulmasına ve cezaevlerinin sınıflandırılmasına dair hükümler, askerî cezaevleri ve buralarda cezaları infaz olunan hükümlüler hakkında uygulanmaz.

(3) Kısa süreli hapis  cezaları, Kanunda gösterilen esaslara göre infaz olunur. Bu tür cezalara mahkûm olanlar gözleme tâbi tutulmazlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; efendim, tasarının bu maddesi "hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması" diye başlıyor ve cezaevi uygulamasında, gerçekten, bu gözlem ve sınıflandırma önemli bir olay. Hükümlülerin işlemiş oldukları suçun türü, hükümlünün itiyatları, sosyal yapısı, gençliği-yaşlılığı; yani, hükümlüler, A'dan Z'ye bir değerlendirmeye tabi tutuluyor; ona göre de, sınıflandırılmış cezaevlerinde veya cezaevlerinin ilgili bölümlerinde hükümlülükleri infaz ediliyor. Buraya kadar normal; zaten, şu anda da uygulanmakta olan bir sistem müşahede dediğimiz olay; ancak, burada bir husus var ki, buna katılmamız mümkün değil. Bu maddenin (e) fıkrasında "gözlem süresi altmış günü geçemez" deniliyor. Değerli arkadaşlar, yine bu maddenin (d) fıkrasında ise "hükümlülerin gözlemleri, gözlem kurulunca kuruma kabul tarihinden başlayarak tek kişilik odalarda yapılır" deniliyor; yani, gözlem yapılacak hükümlü tek kişilik bir odaya bırakılır ve bu hükümlü altmış güne kadar gözlenebilir diyoruz.

Değerli arkadaşlar, deminki konuşmalarımızda, tek kişilik odalardaki infazın ne gibi sakıncalı sonuçlar doğurabileceğini anlatmaya çalışmıştık. Ucu açık bir biçimde, bir günden altmış güne kadar... Bunun kıstası nedir? Altmış güne kadar; bir insanın, başka bir ceza almadan, mahkeme veya hâkim kendisine hücre cezası vermemiş, tek kişilik oda cezası vermemiş; ama bir cezaevinde, sanki, bu olağan bir şeymiş gibi, çok kısa süreli bir uygulamaymış gibi, oradaki psikoloji uzmanları, eğitim uzmanları ve diğer uzmanlar bunu altmış güne kadar tek kişilik odada gözlesinler diyoruz.

Değerli arkadaşlar, zaten, bir insan, cezaevine gelirken, suç dosyası beraberinde geliyor, hüküm özeti geliyor, orada hükümlünün hangi suçlardan hüküm aldığı belli, yaşı belli, cinsiyeti belli, her şeyi belli; yani, bu kadar her şeyiyle ortada olan, hatta, hüküm gerekçesinde, hâkimler, bu indirim sebeplerini orada sayarken, hükümlünün genel yapısı hakkında da zaten bilgi veriyorlar. Elimizde bu kadar done varken, bir de bunları altmış güne kadar gözlemleyeceğiz diye tek kişilik odada tutmak ne kadar insanca bir davranış, onu takdirinize sunuyorum. Buradaki altmış gün olayı, mutlaka kötüye kullanılır demiyorum; fakat ucu açık bir süre; altmış gün çok uzun bir süre, basit bir suçtan dolayı da olsa cezaevine girmiş bir insanın altmış gün gibi uzun bir süre tek kişilik odada barındırılması uygun değildir. Sayın Bakanım da burada, komisyon üyelerimiz de burada; bu sürenin, mutlaka, beş gün, on gün, bir hafta gibi bir süreye indirilmesi gerekiyor, ki, ondan sonra, o insanları, hükümlerini nerede çekmek istiyorlarsa oraya gönderebilelim; yani, altmış güne kadar dersek, bunun bir kıstası yok; oradaki görevliler, bir gün de tek kişilik odada tutabilirler, altmış gün de. Bunun sınırını kim koyacak; yani, keyfî bir uygulama söz konusu olabilir. Bunu dikkatinize sunmak istiyorum.

Bunun yanlışlığını belirtiyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

Hükümlülerin gruplandırılması

MADDE 24.- (1) Hükümlüler;

a) İlk defa suç işleyenler, mükerrirler, itiyadî suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler,

b) Aklî ve bedensel durumları nedeniyle veya yaşları itibarıyla özel bir infaz rejimine tâbi tutulması gerekenler,

c) Tehlike hâli taşıyanlar,

d) Terör suçluları,

e) Suç örgütlerine veya çıkar amaçlı suç örgütlerine mensup olan suçlular,

Gibi gruplara ayrılırlar.

(2) Hükümlüler ayrıca yaşları, hükümlülük süreleri ve suç türleri itibarıyla da gruplandırılırlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı

MADDE 25.- (1) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı rejimine ait esaslar aşağıda gösterilmiştir:

a) Hükümlü, tek kişilik odada barındırılır.

b) Hükümlüye, günde bir saat açık havaya çıkma ve spor yapma hakkı tanınır.

c) Risk ve güvenlik gerekleri ile iyileştirme ve eğitim çalışmalarında gösterdiği gayret ve iyi hâle göre; hükümlünün, açık havaya çıkma ve spor yapma süresi uzatılabileceği gibi kendisi ile aynı ünitede kalan hükümlülerle temasta bulunmasına sınırlı olarak izin verilebilir.

d) Hükümlü, yaşadığı yerin olanak verdiği ve idare kurulunun uygun göreceği bir sanat veya meslek etkinliğini yürütebilir.

e) Hükümlü, kurum idare kurulunun uygun gördüğü hâllerde ve onbeş günde bir kez olmak üzere (f) bendinde gösterilen kişilere, süresi on dakikayı geçmemek üzere telefon edebilir.

f) Hükümlüyü; eşi, altsoy ve üstsoyu, kardeşleri ve vasisi, belirlenen gün, saat ve koşullar içerisinde onbeş günlük aralıklarla ve günde bir saati geçmemek üzere ziyaret edebilirler.

g) Hükümlü hiçbir suretle ceza infaz kurumu dışında çalıştırılamaz ve kendisine izin verilmez.

h) Hükümlü, kurum iç yönetmeliğinde belirtilenlerin dışında herhangi bir spor ve iyileştirme faaliyetine katılamaz.

ı) Hükümlünün cezasının infazına, hiçbir surette ara verilemez. Hükümlü hakkında uygulanacak tüm sağlık tedbirleri, tıbbî tetkik ve zorunluluklar hariç ceza infaz kurumlarında, mümkün olmadığı takdirde tam teşekküllü Devlet ya da üniversite hastanelerinin tek kişilik ve yüksek güvenlikli mahkûm koğuşlarında uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Hükümlünün Yükümlülükleri

Cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme programına uyma

MADDE 26.- (1) Hükümlü, hapis cezasının yerine getirilmesine katlanma ve bu amaçla düzenlenen infaz rejimine uygun tutum ve davranışlar içinde bulunmakla yükümlüdür.

(2) Hükümlü, ceza infaz kurumunun güvenlik ve iyileştirme programlarına tam bir uyum göstermekle yükümlüdür.  Her ne amaçla olursa olsun, bilerek kendi yaşamlarını ve bedensel bütünlüklerini tehlikeye düşürecek eylemlere girişmeleri, cezanın yerine getirilmesine katlanma yükümlülüğünün ihlâli sayılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 710 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının 26 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi  saygıyla selamlıyorum.

Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde yargı reformu paketinin üçüncü ayağını oluşturan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa Tasarısıyla, 1965 yılından beri uygulanmakta olan 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılacaktır. Yeni düzenleme, 647 sayılı Yasanın aksayan yönlerini, eksikliklerini kısmen gidermekte; ama, hukuk devletinin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğu noktalar da bulunmaktadır.

Bu yasa tasarısına öncelikle hukuk devleti açısından bakmamız gerektiği kanaatindeyim. Hukuk devleti, insan haklarının yaşama geçirilmesini, adaletin sağlanmasını ve güvenliğin temin edilmesini amaçlar. Yargılama hizmeti devletin tekelinde olan bir kamu hizmetidir. Yargılama sonunda verilen karar adil olmalı, adaletin gerçekleşmesini sağlamalıdır. Demokratik hukuk devletinde bağımsız ve hızlı bir yargı ülkenin ve toplumun güvencesidir. Ülkemizde yargılamanın yavaş yürüdüğü, hakkın sürüncemede kaldığı da bilinen bir gerçektir.

Sözlerimin başında da belirttiğim gibi, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde hızlandırılmış yasalardan birini daha görüşüyoruz. Uygulamalarının ciddî sıkıntılar yarattığı, cezaevlerinde zaman zaman meydana gelen ve kamuoyunda günlerce tartışılan olay veya olayların doğmasına neden olan saikleri düzenleyecek olan yasa tasarısını, hızlı, toplumda yeterince tartışmadan görüşüyoruz. Hatta, bu yasa tasarısı, değerli milletvekili arkadaşlarımıza bugün ulaştırıldı; incelemelerine fırsat vermeden tasarıyı görüşmemiz ve kanunlaştırmamız isteniyor.

Halbuki, toplumsal olayları düzenleyen yasalar geniş çerçevede tartışılmalı, eski yasanın uygulanması sürecinde cezaevlerinde meydana gelen olaylar ve aksayan yönler değerlendirilmeli; komisyonda tartışılan metin, hukuk çevrelerine, üniversitelere gönderilmeli, buralarda tartışılarak Meclis gündemine gelmeliydi; çünkü, bu yasa toplumsal bir olayda uygulanacaktır. Eğer bu yöntem izlenseydi, daha iyi bir metin hazırlanabilir ve her şeyden önemlisi, kamuoyunun katkısı sağlanabilirdi.

Bu yasa tasarısının temel özelliklerinden birisi, hemen hemen komisyonda da çok fazla üzerinde tartışılan maddelerden birisi, hükümlünün iyileştirilmesi. İyileştirme, hükümlü için yükümlülük haline getirilmekte. Görüştüğümüz İnfaz Yasası Tasarısı, yargı kararında belirtilen cezanın infazında uygulanacaktır. Bu tasarıda, yargı kararında belirtilmeyen yeni ceza türlerinin de ortaya çıktığını görüyor gibiyiz. Acaba, hükümlüyü, yargı kararında belirtilmeyen yeni bir yükümlülük altına sokabilir miyiz!

Çağımız, insan haklarının en üst seviyeye çıktığı bir dönem. Anayasamızın ilgili maddelerine baktığımızda, eğitim ve öğrenim ve çalışma hakkı bireye hak olarak verilmiş. Ayrıca, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde, mahpuslara muamelenin temel ilkelerinde de, eğitim ve kültürel faaliyetlere katılma bir hak olarak verilmiş. Tartıştığımız tasarıda ise, haklar, bir yükümlülük haline dönüştürülmüştür. Hükümlüyü yeniden toplama kazandırma, meslek veya sanata yönlendirme, yani iyileştirme "yükümlülük" olarak görülmeyebilir -özendirmeyle- bunun bir hak olduğu düşünülebilirdi. Kanımca, tasarıda bu anlayış egemen olmalıydı. Şimdi ise "yükümlülük" dayatmaya dönüşebilir endişesini taşıyorum; uygulamada, buna dönüşmemesini diliyorum.

Hükümlünün temel yükümlülüğü, yukarıda da belirttiğim gibi, yargı kararında belirtilen cezayı çekmesidir, buna katlanmasıdır. Bu cezasını da -Sayın Bakanın daha önce yapmış olduğu bir konuşmasında benzettiği gibi- devlet konukevi gibi yerlerde değil, cezaevlerinde çekecektir. Bu cezaevlerinin, elbette, devlet konukevi olması da düşünülemez; çünkü, hükümlü, zorunlu misafirdir. Herhalde, mahkûma bakış açısının bir göstergesi olarak, Sayın Bakan, o tür bir açıklamada bulundu diye düşünüyorum.

İki gün önce, 10 Aralıkta İnsan Hakları Gününü kutladık. İki gün önceki söylevlerimizi iyi düşünelim. Hükümlünün de insan olduğu gerçeğini unutmadan, görüştüğümüz tasarıda daha çağdaş düzenlemeler yapılabilirdi.

Adalet Komisyonunda yasa tasarısı tartışılırken, çok değerli bir Komisyon üyemizin, insan hakları gibi kavramların hümanistlik olarak görüldüğünü söyleyerek, hümanistliği, çağımızın bir hastalığı olarak yorumlamasını yadırgamıştık. Halbuki, hümanistlik, insan olmanın gereğidir; onu, bir hastalık olarak görmemek gerekir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 26 ncı maddenin ikinci fıkrasında, yukarıda da açıkladığım gibi, hükümlü, cezaevine, hapis cezasını çekmek amacıyla girmektedir. 26 ncı maddenin ikinci bendindeyse, hükümlü, iyileştirme programlarına tam bir uyum göstermekle yükümlü gösterilmiştir. Halbuki, hükümlü, yargı kararında belirtilen cezayı çekmek üzere cezaevine girdi. Özgürlüğünün kısıtlanması, belirli bir yerde belirli bir süre kalmak dışında, başka bir yükümlülük altına alınmasında hukuka uygunluk olmadığı kanaatindeyim.

Devletin, insan haklarına saygılı, demokratik bir hukuk devleti olup olmadığının göstergelerinden birisi de cezaevlerindeki uygulamalarla ilgilidir. Geçmiş dönemlere bakılırsa, zaman zaman cezaevlerindeki uygulamalarımızı denetlemek üzere, dışarıdan birileri geliyordu; onları üzülerek izliyorduk.

Gerçi, o tür eylemlere sebep olan da, bizim, ya cezaevlerindeki mahkûmların veya kamu görevlilerinin tutum ve davranışlarıydı. Şimdi, bu nedenle, cezaevlerindeki uygulamalarda bundan sonra daha fazla özen gösterilmesi gerektiğine inanıyorum.

Yasanın, hukuk devleti, insan haklarıyla bağdaşmayan pek çok maddesi bulunmaktadır. Komisyonda harcanan çaba sonucu, böyle bir metin karşımıza gelmiş bulunmaktadır.

Bu yasanın -gördüğüm kadarıyla bugün yasalaşacak- ülkemize ve tüm uygulayıcılara ve haklarında uygulanacak olanlara hayırlı olmasını diliyorum; hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

Sağlığın korunması kurallarına uyma

MADDE 27.- (1) Hükümlü, sağlığının korunması ve salgın hastalıkların önlenmesi için gerekli ve alınmış tedbirlere uymak, kişi sağlığı için tehlike doğuran durumları gecikmeksizin kurum yönetimine bildirmek, kendi ve içinde yaşadığı ortamın temizliğine uygun davranışlar göstermek  zorundadır.

(2) Hükümlü, hem kendi, hem de diğer hükümlülerin sağlığını tehlikeye düşürebilecek eylemlerden kaçınmakla yükümlüdür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

Bina ve eşyanın korunması

MADDE 28.- (1) Hükümlü, barındırıldığı odayı, kurum binasını, yönetimce kendisine bırakılan şeyleri düzenli bir biçimde kullanmak ve bunlarla diğer kişilere ait eşyayı özenle korumakla yükümlüdür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

Hükümlülerin  çalıştırılması

MADDE 29.- (1) Kurum hekimi tarafından ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı olduğu belirlenen  meslek sahibi olmayan hükümlüler ile meslek sahibi olan istekliler, kurum imkânları ölçüsünde belirlenen ücret karşılığında atölye veya işyurtlarında çalıştırılabilirler.

(2) Çalıştırmanın amacı, hükümlülerin salıverilmelerinden sonra yaşamlarını sürdürecek meslek ve sanatları öğrenmelerini sağlamak, çalışma ve üretme isteklerini geliştirmek veya güçlendirmektir. Çalıştırmada  hükümlünün  yeteneği, becerisi, eğilimi, zihinsel ve bedensel durumları göz önünde bulundurulur.

(3) Çocuk hükümlülerin çalıştırılması yalnızca meslek  eğitimine yönelik olur. Öğretim kurumlarına veya örgün eğitime devam eden çocuk ile genç hükümlüler, öğretim yılı içinde atölye ve işyerlerinde çalıştırılmazlar.

(4) Bunların çalıştırılmalarında 5.6.1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının 29 uncu ve müteakip maddeleriyle ilgili bir bütün halinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlarım.

Ceza İnfaz Kanununun hazırlanmasında bizim gördüğümüz en büyük eksiklik veya hata diyebileceğimiz, suç ve suçluluğun bir hastalık, suçlunun da, muhakkak ki, tedavi edilmesi gereken bir hasta olarak kabul edilmesi; bu tasarının temel özelliklerinde yer alan en temel unsur bu. Öyle bir noktaya gelinmiş ki, Türkiye'deki suçlular, suç işleyen kişiler, sanki, 12 Eylül hukukundan beri bugüne kadar devam eden, sırf siyasal suçlu gibi davranılan ve toplum tarafından muhakkak çok sıkı korunması gereken, toplumdan kaçırılması gereken insanlar olarak algılanmış ve onlara, en temel özgürlükler ve haklar bir yükümlülük olarak ifade edilmiş. Anayasamızda ve temel hukuk sistemimizde çalışma bir hak olduğu halde, bu yaptığımız düzenlemede çalışmanın bir yükümlülük olduğu belirtiliyor; yani, insanın en temel, en doğal olan çalışma hakkı, ne yazık ki, Ceza İnfaz Yasamızdaki bu bakış açısı nedeniyle insanlara karşı bir yükümlülük olarak getirilmiştir.

İkincisi, buradaki yasal düzenleme içerisine baktığımızda, gerçekten de siyasal suçluların topluma kazandırılması amacıyla iyileştirme modelinin yöntem olarak benimsenmesine baktığımızda, siyasal suçlular üzerindeki o baskı ve onları tamamen hak ve özgürlüklerinden yoksun etme anlayışı, ne yazık ki, toplumdaki diğer adi suçlular içerisinde de egemen kılınmaya çalışılmış; o insanların siyasal suçlu ve adi suçlu ayırımı içerisindeki -bir bütün olarak değerlendirilerek- hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılmış tüm insanlar; o madde var.

Bakınız, bu tasarı, şu anda önümüze gelen üçüncü metin; bir hükümetin teklif ettiği metin var, bir Adalet Bakanlığının teklif ettiği metin var, bir de altkomisyon tarafından hazırlanan ve bugün önümüze gelen tasarı var, metin var. Özellikle, Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan metinde, tüm suçlular tamamen hastalıklı insanlar olarak görülmüş ve onların muhakkak topluma kazandırılması, boş bırakılmaması, çalıştırılarak, sanki, iş ve gelecekte yaşamlarını iyileştirecek bir meslek edinmelerinden ziyade, boş bırakılmayarak, son derece yoğun işlerde çalıştırılarak, diğer olaylara, siyasal çalışmalardan ayrılması düşünülmüş gibi bir mantık çıkıyor burada. Bu bakış açısı, gerçekten de tehlikeli bir bakış açısıydı; ama, altkomisyonda, özellikle bu tasarıda bunların izleri yok; ama, önemli olan, Adalet Bakanlığının bu olaya bakış açısı çok önemli. Eğer, Adalet Bakanlığı, bu olaya bakış açısını devam ettirirse; yani, bundan sonra, ceza ve tevkifevlerindeki uygulamaları, mahkûmların çalışmasını zorunlu hale getirip tüm hükümlüler için uygulamaya kalktığında, ben, ileride, cezaevi yöneticileri ve infaz görevlileri çok iyi eğitilmedikleri takdirde, bu bakış açısıyla çok zararlı sonuçlar doğuracağına inanıyorum.

Burada çalışılacak yerler de belli; insanlar, kurum işyerlerinde, işyurtlarında ve atölyelerde çalıştırılıyorlar. Bu, tamam, güzel. Çalışanlara bir ücret ödenmesi çok güzel bir gelişme. Yine, sosyal güvenlik alanında, 30 uncu, 31 inci, 32 nci maddeler içerisinde sosyal güvenlik haklarının tanınması, ihtiyarî sigorta, ihtiyarlık sigortası dışındaki diğer sigorta haklarının tanınması; bunları bir bütün olarak düşündüğümüzde, çok güzel; ancak, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışacaklar, ormanlarda çalışacaklar, madenlerde çalışacaklar, yollarda çalışacaklar. Bakınız, hep ağır işlerde çalışacak bu hükümlüler; ağır işlerde çalışacaklar. İşte, o zaman, bir çalışma, eğer mahkûm için, hükümlü için bir yükümlülükse, bunun angaryaya dönüşmeyeceğinin güvencesini nasıl verebileceğiz. Diyoruz ki, biz, kamu kurum ve kuruluşlarında, orman işlerinde, yol işlerinde çalıştıracağız. Bildiğimiz gibi, artık, Türkiye'deki tüm işlerde, kamu kurum ve kuruluşları taşeronlaşmaya doğru gitmeye başladılar. Maden çıkarma işleri taşeronlara devredildi. Nasıl olacak?! Bu insanlar, kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılırken, önümüzdeki döneme baktığımızda, yol işlerinin hemen hemen hepsi müteahhitlere ve taşeronlara verildiğine göre, acaba, cezaevinde yatan hükümlülerin taşeronlar elinde çalışmasına ileride yol açabilecek miyiz? Ben, bu tehlikenin var olduğunu görüyorum.

İkincisi, eğer taşeronların elinde çalışmaya insanlar mahkûm edilecekse -cezaevlerinde yatan insanlar asgarî ücretin ½'si oranında ücret alıyorlar- o zaman, bu insanlar, acaba, özel sektöre bu taşeronlar eliyle devredildiğinde, bunların alacağı ücretler ne olacaktır? İşte, bence, tasarının en temel eksiklerinden bir tanesi bu.

Bu hususların yönetmeliklerde ve tüzüklerde düzenlenmesi veya ileriye yönelik olarak ucu açık bırakılmış olmasının da birtakım sıkıntılar doğuracağına inanıyorum.

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; küçük bir açıklama yapmak istiyorum.

"Mahpusların İyileştirilmesi İçin Birleşmiş Milletler Minimum Standart Kuralları" başlığı altındaki belgenin 71 inci maddesinin 2 nci fıkrasında aynen şöyle deniliyor: "Sağlık görevlisi tarafından, çalışmalarında bedensel ve ruhsal bakımdan sakınca görülmeyen bütün hüküm almış mahpuslar çalışmak zorundadır."

Burada bir zorunluluk var. Halbuki, biz, getirdiğimiz bu düzenlemeyle, bu kadar kesin bir hüküm koymadık. Bazı konularda isteğe bağlı olmak şartını da getirdik. Dolayısıyla, asgarî standartların çok üzerinde bir düzenleme söz konusudur ve Birleşmiş Milletlerin ilgili belgesine de uygun bir düzenlemedir.

Arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

29 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

Kurum dışında çalıştırma

MADDE 30.- (1) Açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumlarında bulunup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanmış hükümlüler, kurum dışındaki iş alanlarında çalıştırılabilirler.

(2) Açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ceza infaz kurumu görevlileri gözetiminde, kapalı ceza infaz kurumunda bulunanlar ise iç ve dış güvenlik görevlilerince alınacak tedbirler altında çalıştırılırlar.

(3) Çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin, kurum dışında çalıştırılmaları sırasında kurum görevlilerinin gözetimi ve muhafazası aranmaz.

(4) İş alanlarına sahip kuruluşların hükümlü çalıştırmaları teşvik olunur.

(5) Hükümlülerin kurum dışında çalışma esasları tüzükte gösterilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi otuyorum:

Kurum hizmetinde çalıştırma

MADDE 31.- (1) Kurum yönetimi, cezasının en az bir yılını iyi hâlli olarak çekmiş bulunan hükümlüleri, durumlarına uygun kurum içi hizmetlerde çalıştırabilir. Çocuk hükümlüler, kendi yaşam alanları veya eğitsel amaçlar dışında çalıştırılamazlar.

(2) Hükümlü, yöneticilerin ve görevlilerin kişisel işlerinde çalıştırılamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

Ücret ve sosyal haklar

MADDE 32.- (1) Çalışan hükümlülere ürettiklerinden elde edilen gelirden, çalışmaları karşılığı ücret ödenir ve bu hükümlüler sosyal haklardan yararlandırılırlar.

(2) Sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olanlar ile bunların hak sahiplerine yapılan her türlü yardım ve giderler, kendi mevzuatları çerçevesinde ilgili sosyal güvenlik kurumunca karşılanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

Ceza İnfaz Kurumlarında Düzen ve Güvenlik

Kurumların iç güvenliği

MADDE 33.- (1) Kurumların iç güvenliği, Adalet Bakanlığına bağlı infaz ve koruma görevlileri tarafından sağlanır. İç güvenlik görevlileri, gerektiğinde dış güvenlik görevlileri ile işbirliği yapar.

(2) Açık kurumlar ile çocuk eğitimevlerindeki idare ile infaz ve koruma görevlileri; firarların önlenmesi, asayiş ve disiplinin sağlanması için gözetim ve denetimle yükümlüdürler.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; görüşmekte olduğumuz 710 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü maddesi üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, sabahtan beri İnfaz Yasasını görüşüyoruz. Bu yasa Ceza İnfaz Yasası olduğuna göre, en temel unsurlarından bir tanesi mahkûmlar. Bir diğer temel unsuru da doğrudan doğruya bu infazı gerçekleştiren organ olan infaz koruma memurları; içgüvenlik memurları dediğimiz, içgüvenlikten sorumlu görevliler dediğimiz kişiler.

Şimdi, hep gözden kaçırılır; yıllardır, genel olarak, Adalet Bakanlığı personeli, diğer kamu görevlilerini nazara aldığınızda, en düşük ücretle en çok iş çıkarmaya çalışan kamu görevlileridir. Adalet Bakanlığının genel personel yapısı böyle. Bunların içerisinde infaz koruma memurlarının genel durumu diğer memurlardan daha da vahimdir.

Değerli arkadaşlarım, infaz koruma memurlarının ücretleri -biraz önce edindiğim bilgiye göre- 400 000 000 ile 600 000 000 lira arasında değişiyor. Ne iş yapar bunlar; bunlar, içgüvenliği sağlar; yani, deyim yerindeyse, memuriyet hayatları süresi içerisinde bir hükümlüdürler; mahkûmla beraberdirler, onunla yer, onunla içer, onunla yatarlar. Tek farkı, vardiya sonucunda evine gidebilmesidir. Dolayısıyla, mahkûmun yaşadığı her türlü olumsuzluğu, her türlü stresi yaşamaktadırlar, cezaevi stresine her an maruzdurlar; genel olarak, ceza ve infaz kurumundaki hükümlülerin hepsinin olumsuz psikolojilerinden etkilenmektedirler. Ayrıca, yer yer meydana gelen isyanlarda hayatî tehlikeye de maruz kaldıkları bilinen bir gerçektir. Bu kadar zor koşullar içerisinde görev yapan bu personelimizin, belki bunlar olmazsa infazın olamayacağını da nazara aldığımızda, aldığı ücret hakikaten içler acısıdır. Burada bir tarih düşmek için, bir gerçeği saptamak için, dikkatlerinizi çekmek için buna değiniyorum.

Mahkûmlar için iyileştirme programları uyguladığımızı söylüyoruz ve diyoruz ki, iyileştirme programlarıyla mahkûmların topluma yeniden dönüşünü sağlayacağız; iddiamız bu, bu şekilde dile getiriyoruz. İyileştirme programlarının başarılı olabilmesi için, başka şeylerin de başarılı olması lazım. Önce, cezaevlerinin iyileştirilmesi lazım, yani, iyileştirme programları uygulanan fizikî mekânların insana uygun olması lazım; sonra, iyileştirme programını uygulayacak olan personelin, yani, infaz koruma memurlarının durumunun iyileştirilmesi lazım. Geçim sıkıntısı içersinde bulunan, geçinemeyen infaz koruma memuru, Bakanlıkça ya da uzmanlarca yürürlüğe konulacak, uygulanacak iyileştirme programından beklenen faydayı ne kadar temin edebilir, bunu yüksek takdirlerinize bırakıyorum. Bütün bunları iyileştirdikten sonra, belki hükümlünün iyileştirilmesinden söz edilebilir.

Değerli arkadaşlarım, iyi olmayan ücretlerle, iyi olmayan maaşlarla iyi yetişmiş personel çalıştırmak, her zaman olası değil. Belki ülkemizde, tüm idareciler, tüm yöneticiler son yıllarda şöyle bir lüksü yaşıyorlar; korkunç bir işsizlik sebebiyle, az ücretle de belki iyi eleman bulunabiliyor; ama, temennimiz, bunun ilanihaye böyle gitmemesidir. Ayrıca, bu iyi elemanların da, iş bulduğu zaman, bulunduğu yerde kalmadığını, ilk fırsatta daha iyi ücret veren yere gittiğini hepimiz biliyoruz. Bunun için, Bakanlığın infaz koruma memurlarının da tam yetişeceği sırada, tam işe yarayacağı sırada, iyi imkânlar bulduğu zaman buradan kaçmaya çalıştıkları bilinen bir gerçektir. Neden kaçmaya çalışıyorlar; birincisi, ücretleri çok kötü; ikincisi, çalışma koşulları çok ağır, yani, deyim yerindeyse, emekliliğe kadar bir mahkûmluk. Bu durumda, işin niteliği, zorluğu gözönüne alınarak, hakikaten, infaz koruma memurlarının, yeniden, insana yakışır bir ücrete kavuşturulması lazım.

Bunun için çok yüksek bir şey söylemiyoruz. Bizim düşüncemiz şudur: Cezaevini iki güvenlik korur; birisi içgüvenlik, birisi dışgüvenlik. İçgüvenlik görevlilerinin maaşı da, ücreti de, dışgüvenlikten sorumlu olan kişiler kadar olmalıdır; yani, çok açık ifade tarzıyla, infaz koruma memurunun ücreti de, dışarıda gerekli dışgüvenlik görevini üstlenen, gerekli tedbirleri alan assubay çavuşunki kadar olmalıdır, ona denk olmalıdır. Hatta, biraz daha iyi olmalıdır diye düşünüyorum. Neden derseniz, psikolojik olarak daha ağır bir yük içerisinde, daha ağır bir hayatî tehlike altında, daha zor olan bir işi yapıyor; daha kolay olan bir işi yapmıyor.

Bu hususu dikkatlerinize sunuyorum ve önümüzdeki Bütçe Kanunu Tasarısında, Maliye Bakanı Sayın Unakıtan'a buradan söylüyorum... Sizlerin de tanıklığında, bu koşullarla, bu iyileştirme programlarını bu personele uygulatabilmek için Adalet Bakanımız çok zorlanacak, çok kolay olmayacak. Onun için, bu personelimize karşı da biraz âlicenap davranmasını, hiç olmazsa, bunların maaşlarını dışgüvenlik görevlileriyle denk hale getirmesini istiyorum; çünkü, bunlar, daha tehlikeli bir işi, daha sağlığa aykırı koşullarda, daha gerilimli bir ortamda yapmaktadırlar. Aksi halde, iyileştirme programlarının çok iyi işleyeceğini hiç kimse düşünmemelidir.

Bu dileklerle, bu duygularla, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

33 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

Kapıların açılmaması ve temasın önlenmesi

MADDE 34.- (1) Kapalı ceza infaz kurumlarında oda ve koridor kapıları kapalı tutulur. Kapılar aşağıdaki hâllerde açılır:

a) Kurum hekimine, revir, hamam ve berbere gitme, başka odaya nakil.

b) Hastane ve duruşmaya gönderme ve başka kuruma nakil.

c) Tahliye, ziyaret, arama, sayım, denetim, eğitim, öğretim, spor ve iyileştirme çalışmaları, kurumda çalıştırma.

d) Kurullara çağrılma.

e) Ölüm, deprem veya yangın gibi olağanüstü hâller.

f) Cezaevi idaresince gerekli görülen hâller.

(2) Hükümlüler, yukarıda sayılan hâller dışında, diğer odalardaki hükümlüler ve kurum görevlileri ile temasta bulunamazlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

Oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek kişisel eşyalar

MADDE 35.- (1) Kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri veya bulunduramayacakları kişisel eşya, gıda, tıbbî malzeme ve diğer ihtiyaç maddeleri yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

Arama

MADDE 36.-  (1) Kurumlarda, odalar ve eklentilerinde, hükümlülerin üst ve eşyasında habersiz olarak her zaman arama yapılabilir. Her ay bir kez mutlaka arama yapılır.

(2) Aramalar, gerektiğinde dış güvenlik görevlileri veya kolluk kuvvetleriyle veya diğer kamu görevlilerince ortaklaşa gerçekleştirilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Disiplin Ceza ve Tedbirleri, Ödüllendirme

Disiplin cezalarının niteliği ve uygulama koşulları

MADDE 37.- (1) Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır.

(2) Suç oluşturan eylemlerden dolayı açılan kamu davası, disiplin soruşturması yapılmasını ve cezanın uygulanmasını engellemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

Disiplin cezaları ve tedbirleri

MADDE 38.- (1) Çocuklar haricindeki hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin cezaları ağırlık derecesine göre şunlardır:

a) Kınama.

b) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma.

c) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma.

d) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama.

e) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma.

f) Hücreye koyma.

(2) Toplu, bedensel, zalimane, insanlık dışı veya küçültücü cezalar disiplin cezası olarak uygulanamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Antalya Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu; buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu madde üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak için söz almış bulunuyorum.

Bu maddede disiplin cezaları düzenleniyor, birinci fıkranın sonunda da "hücreye koyma" biçiminde bir ceza var. Aslında, hücre cezası, bir ortaçağ cezasıdır. Bu cezanın böyle uygar görünen bir yasada yer almasını doğru bulmuyorum. Bugüne kadar yer aldığı söylenilerek savunulabilir, Avrupa'daki bazı ülkeler örnek gösterilebilir; ama, bir kere de biz Avrupa'ya örnek olalım. Buraya getirilen her yasada, sürekli, Avrupa Birliği kazanımlarını örnek gösteriyoruz, bu defa biz bir öncelik kazanalım diye söz aldım.

Sayın milletvekilleri, hücreye koyma cezası, merdiven biçiminde düzenlenen cezalarda birden yükselmeyi ifadeyi ediyor; yani, kınama var, bazı etkinliklerden alıkoyma var, gazete okumaktan uzaklaştırma var, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma var, birden yükseliyor, hücreye koyma cezası oluyor. Hücre cezasını, kimi korkutmak ya da kimi suçtan caydırmak için koyduğumuzu düşünmemiz gerekir. Öyle insanlar vardır ki, hücre, onlar için hiçbir şeydir; ama, onlarla birlikte, çok basit bir suçtan dolayı, tesadüfî bir suçtan dolayı cezaevine düşmüş insana bile hücre cezası uygulanma olasılığı vardır; yani, bir dakika düşünmenizi istiyorum bu konuda.

Hücrenin açık bir tarifini göremiyoruz; zaten, hücre tarif edilemez, hücre bir anlamdır; tecridin en kalın, en radikal biçimidir. Bunu getirip bu kanuna koyuyoruz arkadaşlar. Üstelik, hücre cezasını koyarken bir ironi yapıyoruz; ikinci fıkrada "toplu, bedensel, zalimane, insanlıkdışı veya küçültücü cezalar disiplin cezası olarak uygulanamaz" diyoruz. Hücre cezasından daha fazla küçültücü, insanlıkdışı, zalimane, bedensel bir ceza olabilir mi?! İkinci fıkrada koyduğumuz istisnanın en büyük örneğini, birinci fıkranın (e) bendinde ceza olarak getiriyoruz. Bu cezanın bu tasarıda yer almasının... Belki, burada, teorik bir tartışma gibi görülüp, bu söylediklerimin fazla ilgi görmemesini kabul edebilirim; ama, hücre cezasının, bu Meclisçe bir ayıp olarak kabul edilip çıkarılmasının, ülkemize ve bizim anlayışımıza yarar sağlayacağını düşünüyorum.

En önemlisi de, herkese uygulanabilir cezalar vardır; ama, hiç kimseye uygulanmaması gereken cezalar vardır, hücre cezası bunlardan biridir.

Hepinize, hücresiz, aydınlık günler diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Baloğlu, teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

Kınama

MADDE 39.- (1) Kınama cezası, hükümlüye eyleminin kötü niteliğinin ve uygunsuzluğunun açıklanması ve tekrarı durumunda doğuracağı sonuçlara dikkatinin çekilmesidir.

(2) Kınama cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a) Mektuplarda tehdit, hakaret ve sövme gibi çirkin ifadeler kullanmak.

b) Hükümlü ve tutuklulara karşı edep ve nezakete aykırı şekilde konuşmak veya davranışlarda bulunmak.

c) İdareden habersiz mektup göndermek.

d) Görevlilere hediye vermek veya buna kalkışmak.

e) Görevlilere herhangi bir taahhütte bulunmak.

f) İdarece belirtilen miktardan fazla para bulundurmak.

g) Hükümlü kimliğini yanında bulundurmamak.

h) Yatma plânına uymamak.

ı) Ceza infaz kurumlarının duvarlarına yazı yazmak, resim yapmak veya afiş yapıştırmak.

j) İdarece verilen eşya ve benzeri şeyleri kötü kullanmak.

k) Kişisel temizliğe veya çevre temizliğine dikkat etmemek.

l) İdarece alınan sağlık önlemlerine uymamak.

m) Kurumda gereksiz gürültü yapmak.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

40 ıncı maddeyi okutuyorum:

Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma

MADDE 40.- (1) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar süreyle kurumun kültürel ve spor etkinliklerine katılmaktan yoksun bırakılmasıdır.

(2) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a) İdarenin izni olmaksızın yasak yerlere girmek.

b) Eğitim yerini terk etmek.

c) Eğitimi savsaklamak.

d) Olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya  neden olmak  veya bu amaca yönelik gruba katılmak.

e) Kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf etmek veya davranışta bulunmak.

f) Çıkar sağlamak amacıyla hükümlülere veya kurum  görevlilerine eşya vermek veya satmak.

g) Açlık grevi yapmak.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

41 inci maddeyi okutuyorum:

Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma

MADDE 41.- (1) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezası, hükümlünün kurum yönetiminde ücret karşılığı çalıştığı işten bir aydan üç aya kadar yoksun bırakılmasıdır.

(2) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a) İş elbisesini giymemek.

b) İş yerini izinsiz terk etmek.

c) İş yerindeki çalışma yönergelerine uymamak.

d) İşte gerekli özeni göstermemek veya işin gereği olan özeni göstermemek.

e) Başkalarının ciddiyetle çalışmalarını engellemek.

f) İşte kullanılan aletleri ve gereçleri kasten bozmak.

g) İş yerini veya çalışanları dikkatsiz ve tedbirsiz davranışlarıyla tehlikeye düşürmek veya bunlara ağır zarar vermek.

h) İşi kasten kötü yapmak veya gerektiği hâlde çalışmamak.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

42 nci maddeyi okutuyorum:

Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama

MADDE 42.- (1) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar mektup, faks ve telgraf almak ve yollamaktan, televizyon izlemekten, radyo dinlemekten, telefon etmekten ve diğer iletişim araçlarından yararlanmasından tamamen veya kısmen yoksun bırakılmasıdır.

(2) Bu cezayı gerektiren eylemler şunlardır:

a) Protesto amacıyla idarece verilen yemeği topluca almama eylemine katılmak.

b) Kurum işyurdu yönetim kurulunca uygun görülen işte çalışmamak.

c) Herhangi bir şeyi protesto amacıyla veya idareye karşı toplu olarak sessiz direnişte bulunmak.

d) Odalarda, eklentilerinde ve diğer alanlarda ilâç ve gıda maddesi stoku yapmak.

e) Gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak.

(3) Hükümlüye gelen mektup, faks ve telgraflar, disiplin cezasının infazından sonra kendisine verilir. Aynı türden olsa bile sonraki disiplin cezasının infazına bu işlem yapılmadan başlanamaz.

(4) Anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları ile doğal afet hâllerinde yapılması gereken haberleşmeler ve avukat ile ilişkilerde bu madde hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - Komisyon Başkanımızın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Toptan.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, bu madde ve takip eden bazı maddelerde baskı ve Türkçe anlatım hataları var, müsaade ederseniz onları bu maddeden başlayarak düzeltmek istiyorum. Birinci fıkranın sondan bir önceki satırında bulunan "yararlanmasından" kelimesinin "yararlanmaktan" şeklinde düzeltilmesi lazım. Müsaade ederseniz cümleyi böyle düzeltiyoruz efendim.

BAŞKAN - Cümle bahsettiğiniz şekilde düzeltilmiştir.

Madde üzerinde, şahsı adına Antalya Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu; buyurun

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; doğal ki, hepimiz cezaevlerinde disiplinin olmasını savunuyoruz; ama, bu madde çok garip hükümler içeriyor. Her ne kadar daha önce tüzükle belirlenmiş suçlar bu kez sayılarak ve cezalar belirtilerek düzenleşmişse de bu madde eleştirilmesi gereken çok şeyi içinde barındırıyor.

Şimdi, eylemler sayılıyor, şu eylemler cezaevinde yapılmamalı: "Protesto amacıyla idarece verilen yemeği topluca almama; herhangi bir şeyi protesto amacıyla veya idareye karşı toplu olarak sessiz direnişte bulunmak; gereksiz olarak marş söylemek."

Sayın milletvekilleri, bu düzenleme, hiçbir suç kavramına girmeyen, cezalandırılmaması gereken eylemleri suç gibi tarif eden gereksiz bir maddedir. Şimdi, soruyorum: "Herhangi bir şeyi protesto amacıyla..." Ne demek, herhangi bir şeyi protesto amacıyla?.. Yani, ulusal bir saldırıya uğrayacaksınız, bunu protesto değil... "Herhangi bir şey" kavramının, hiçbir anlamı yok. Sessiz direnişte bulunmak ne demek? Yani, adam, yatağını toplamış, ranzasının kenarına oturmuş, sessizce duruyor; nereden anlıyorlar niyetini bunun? Sessizce bir direnişte bulunmak... Sesli direnişi anladık, sessizce direnişte bulunmak... Bu, cezaevi idarelerine çok fazla yetki vermek anlamına geliyor ve uygulamada çok büyük sıkıntılar doğuracak bir düzenleme.

"Gereksiz olarak marş söylemek..." Hangi marşlar gereksiz hangi marşlar gerekli, Bakanlık bir liste yapsın, cezaevlerine dağıtsın; tutuklular, hükümlüler buna göre marş söylesin. Ne demek gereksiz olarak marş söylemek? Gerekli olarak marş ne zaman söyleniyor? Veya "slogan atmak..."

CAVİT TORUN (Diyarbakır)- 12 Eylülde...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla)- Evet, bir arkadaşım 12 Eylülü hatırlattı; teşekkür ediyorum, tamamladınız düşüncelerimi.

"Slogan atmak..." Hangi slogan? Bir futbol kulübü için slogan atmak da suç sayılabilir mi? Yani, bir futbol kulübünü desteklemek amacıyla slogan atarak da, cezaevindeki inzibat bozulabilir; çünkü, herkes aynı takımı tutmak zorunda değil. Bana göre, benim karşısında olduğum bir takımı destekleyen slogan oranın disiplinini bozuyor diye yorumlanabilir.

Bu madde, baştan aşağıya suç olmayan fiilleri suç gibi sayan, hiç anlamı olmayan bir madde.

Ayrıca, şu da var; bunun, uygulamasını yine, ceza infaz memurlarına, infaz ve koruma memurlarına vereceksiniz. Sayın meslektaşım Orhan Eraslan söyledi; bugün cezaevlerinde tutuklular, hükümlüler kadar acı çeken insanlardır infaz ve koruma memurları ve onların üzerine yeni yükler yüklenecek.

Sayın Başkan, Sayın Bakan; bu maddeyi geri çekmenizi istirham ediyorum.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN- Buyurun Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; disiplin suçlarıyla ilgili hususlar bizim hazırladığımız tasarıda yoktu; bunlar, tüzüklerde zikredilen cezalardı. Arkadaşlarımız hassasiyet göstererek "kanunsuz suç ve ceza olmaz" tarzındaki ceza hükmünün disiplin suçları bakımından da geçerli olabileceğini düşünerek, tüzükte düzenlenebilecek hususları kanun maddesi haline getirdiler. Bizim ona bir itirazımız yok; ancak, burada yazılı olan hususların ne anlama geldiği geriye dönük yaşadığımız tecrübelerden bellidir. Hukuka aykırı bir yanı da yoktur. Eğer, öyle olmuş olsaydı -zaten, yargı denetiminde- bunların geçmesi de söz konusu olmazdı. Kimseye, uygun bir zamanda İstiklal Marşını söyledi diye veya bir maç seyrederken slogan attı diye bir ceza da verilmiyor. Bunun ne anlama geldiğini hep beraber biliyoruz; ama, tabiî, bizim bildiğimizi başkalarının da bilmiş olması gerekir; o bakımdan söylüyoruz, hukuka aykırı bir yanı yok.

Tavzihen arz ediyorum Sayın Başkanım.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Bakanın bu açıklamasını bir teminat olarak kabul ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

43 üncü maddeyi okutuyorum:

Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma

MADDE 43.- (1) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar ziyaretçi görüşüne çıkarılmamasıdır.

(2) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a) Sayım yapılmasına karşı çıkmak.

b) Aramaya karşı çıkmak.

c) Sevke, nakle veya bunlarla ilgili olarak alınacak tedbirlere karşı çıkmak.

d) Kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak.

e) Hükümlülerin haberleşmelerini, ziyaretçileriyle görüşmelerini, iyileştirme ve eğitim programları çerçevesinde eğitim ve spor, meslek kazandırma ve işyurdu çalışmaları ile diğer sosyal ve kültürel faaliyetlere katılmalarını, kurum hekimince muayene ve tedavi edilmelerini, avukat tayin etmelerini, mahkemelere veya Cumhuriyet Başsavcılıklarına gitmelerini, kurum görevlileri ile görüşmelerini, salıverilenlerin kurum dışına çıkmalarını her ne suretle olursa olsun engellemek, hükümlü ve tutukluları bu fiillere teşvik etmek, bu yolda talimat vermek, mevzuatın hükümlü ve tutuklulara tanıdığı sair her türlü görüşme ve temas olanaklarını engellemek.

f) Kumar ve benzeri oyunlar oynamak veya oynatmak.

(3) Resmî ve yetkili merciler ile avukatlar ve yasal temsilcilerle görüşmelerde bu madde hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

44 üncü maddeyi okutuyorum:

Hücreye koyma

MADDE 44.- (1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.

(2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a) Kurum tesislerine, araç ve gereçlerine zarar vermek.

b) Tünel kazmaya teşebbüs etmek.

c) Firara teşebbüs etmek.

d) Hükümlü ve tutukluları idareye karşı kışkırtmak veya isyana  kalkışmak.

e) Hükümlü ve tutukluları daha az cezayı gerektiren şekilde kasten yaralamak.

f) Hükümlü ve tutuklular üzerinde baskı kurarak çıkar sağlamak, özel işleriyle başka işlerde kullanmak, bunlara kalkışmak veya bu amaçları gerçekleştirmek için oluşturulan gruplara katılmak veya  bunlarla dayanışma içinde olmak.

g) Üçüncü fıkranın (g) bendinde belirtilenler dışında kalıp da Kanuna uygun olarak yasaklanmış bulunan her türlü eşya, araç, gereç veya malzemeyi ceza infaz kurumlarına sokmak, bulundurmak, kullanmak.

h) Sayım ve aramalar  ile 43 üncü maddenin (e) bendinde belirtilen faaliyetlere  şiddet kullanarak engel olmak veya buna kalkışmak.

ı) Kurum görevlileri ile dış güvenlik görevlilerine  rüşvet teklif etmek veya vermeye kalkışmak.

j) Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak.

k) Kuruma, kurum görevlilerine veya hükümlü ve tutuklulara ait şeyleri çalmak veya bunlara kasten zarar vermek.

l) İzin süresini özürsüz olarak en fazla iki gün geçirmek.

m) Hükümlü ve tutukluların beslenmelerini engellemek, açlık grevine ve ölüm orucuna teşvik veya ikna etmek, bu yolda talimat vermek.

(3) Onbir günden yirmi güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a) İsyan çıkartmak.

b) Kuruma ağır zarar vermek.

c) Kasten yangın çıkarmak.

d) Adam öldürmek veya öldürmeye kalkışmak.

e) Hükümlü ve tutukluları kasten veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamak ile görevlileri her türlü kasten yaralamak.

f) Cinsel saldırıda veya çocuklara karşı cinsel istismarda bulunmak, bu suçlara kalkışmak veya cinsel tacizde bulunmak.

g) Her türlü ateşli silâh, mermi, patlayıcı madde, kesici, delici, yaralayıcı, bereleyici alet, yakıcı, aşındırıcı, boğucu, bayıltıcı, kör edici gaz ve ecza, her türlü zehir ve uyuşturucu ilâç ve madde, cep telefonu, telsiz ve sair elektronik haberleşme aracını kuruma sokmak, bulundurmak, kullanmak.

h) Görevlileri veya hükümlü ve tutukluları rehin almak.

ı) Firar etmek veya tünel kazmak.

j) Hükümlü ve tutuklular üzerinde baskı kurarak çıkar sağlamak, özel işleriyle başka işlerde kullanmak, bunlara kalkışmak veya bu amaçları gerçekleştirmek için nüfuz kullanarak grup oluşturmak.

k) Suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez, afiş pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek.

l) Suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak.

m) Kurum görevlileri ile dış güvenlik görevlilerine rüşvet vermek.

(4) Hücre, yaşamsal gereksinmeleri karşılayacak biçimde düzenlenir.

(5) Hücreye konulan hükümlünün, resmî ve yetkili merciler ve avukat ile görüşmesine engel olunmaz.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, bir düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, bu maddenin (3) üncü fıkrasının (k) bendinin "suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, afiş" olarak düzeltilmesi gerekiyor; cümlenin bütünlüğü bakımından...

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Başkan, metin, ifade ettiğiniz şekilde düzeltilmiştir.

Şahsı adına, Antalya Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) [!]

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her maddede söz alır gibi bir görüntü oldu; ama, 38, 42 ve 44 üncü maddelerin birlikte düşünülmesi gerekiyor; bir bütün...

Alkışlayan arkadaşlarımıza şunu hatırlatmak istiyorum: Onlar bir defada 15 dakika konuşuyor, ben beş defada toplam 15 dakika konuşuyorum; yani, zamanı iyi kullanıyorum.

HASAN KARA (Kilis) - İhtiyarlık...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Hayır; ihtiyar olsam, daha zorlaşır o söylediğiniz.

Şimdi, efendim, bu maddenin başlangıcı şu: "Hücreye koyma..." Zaten, maddenin başlangıcı çok kötü; tarif, hücreye koyma, hücreye atma; yani, eyleme "ceza" demeye bile diliniz varmıyor.

Sayın Başkan her maddeyi düzeltmek için söz aldığında içimde bir umut beliriyor, acaba, hücre konusuna yaklaşılacak mı diye; ne var ki, birtakım gramer hataları düzeltilmekle yetiniliyor.

Şimdi, arkadaşlar, 38 inci madde üzerinde konuşurken söyledim; hücre cezası insanî değildir. Hücre cezası idam cezasından da ağırdır. Birçok insan hücreye atılmamak için ölmeyi tercih edebilir. Bunun sayısız çok örneği var. Hücre cezası yerine konulacak başka cezalar olabilir. Elbette, disiplin suçları cezalandırılmalıdır, bunun aksini söyleyen yok; ama, hücre cezası gibi bir cezayı "hücreye koyma" gibi bir tarifle buraya koymayı kabul edemiyorum. 38 inci madde üzerinde eleştirilerimi yaparken söylemiştim, şimdi, bu konudaki yanlışlıklar 44 üncü maddede çok net olarak ortaya çıkıyor. "Firara teşebbüs etmek..." Yani, düşünün, çok kısa süreli bir hapsi var, kısa süreli bir hapis cezası almış, adam cezaevinde, bir anlık heyecan, yahu şuradan çamaşırcı geçiyor, çamaşır sepetinin içinde kaçayım mı diye düşünecek, girecek içine, yakalayacaksınız, adamı hücreye atacaksınız!..

HASAN KARA (Kilis) - Olur mu öyle şey?!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Olur öyle şey, oldu.

Geçen gün bir "Rambo" filmi vardı, hepiniz izlemişsinizdir veya izleseydiniz iyi olurdu; orada, çok küçük bir suçtan cezaevine giren birisi, cezaevi yönetiminin tahrikleriyle çok ciddî zincirleme suçlar işler duruma düşürülüyor, sonunda da, hücre de oluyor, her şey de oluyor.

Onun için, arkadaşlar, firara teşebbüs etmek gibi, zaman zaman düşünce ile eylem arasında sıkışıp kalmış, sınırda kalmış birtakım suçları da kapsamına alan bu maddede hücreye koyma cezasının kaldırılmasını öneriyorum, komisyonun bunu bir kere daha gözden geçirmesini istiyorum, Sayın Bakanın da, bu hücreye koyma yerine daha sağlıklı bir tarif getirmesini diliyorum.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir açıklama için söz istemiştir.

Buyurun.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, bir hususu yine açıklamak mecburiyetindeyim.

Geneli üzerinde konuşurken de söyledim; bizim burada kullandığımız terminoloji, uluslararası belgelerde geçen husustur. Hücreye koyma cezası var, sadece karanlık hücreye koyma cezası yok; dolayısıyla, bizim hücremiz de karanlık değil. Onu burada tavzihen yine ifade etmek istiyorum. Yoksa, ilk defa bizim Ceza İnfaz Kanunumuzda zikredilen bir husus değildir.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Efendim, Sayın Bakanın "hücreler karanlık olmayacak" şeklindeki açıklamasını bir teminat olarak kabul ediyorum.

BAŞKAN - Hücreler karanlık olmaz inşallah.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - İnşallah hiç olmasın.

BAŞKAN - Evet, hiç olmasın.

Sayın milletvekilleri, 44 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

45 inci maddeyi okutuyorum:

Çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri

MADDE 45.- (1) Çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri, çocuğun disiplin cezası gerektiren eyleminin gerçekleşme riskinin bulunması hâlinde bu riski ortadan kaldırmak veya soruşturma sürerken giderilmesi güç ve imkânsız zararların doğmasını önlemek amacıyla uygulanan ve ceza niteliği taşımayan koruma ve önleme amaçlı tedbirlerdir.

(2) Çocuklar hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri şunlardır:

a) Teşvik esaslı ayrıcalıkları ertelemek.

b) Kaldığı odayı ve yatakhaneyi değiştirmek.

c) Bulunduğu kurumun başka bir kısmına nakletmek.

d) Meslek eğitiminin bütünlüğünü ve sürekliliğini bozmayacak şekilde çalıştığı işyerini veya atölyeyi değiştirmek.

e) Belli yerlere girmesini yasaklamak.

f) Bazı eşyaları bulundurmasını veya kullanmasını yasaklamak.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

46 ncı maddeyi okutuyorum:

Çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin cezaları

MADDE 46.- (1) Uyarma: Çocuğa eyleminin niteliğinin kötü ve uygunsuz olduğunun açıklanması ve tekrarı durumunda doğuracağı sonuçlara dikkatinin çekilmesidir. Uyarma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a) Yatakhane, atölye, etüt salonu, kütüphane ve buna benzer yerlerde sigara içmek.

b) Aynı alanı veya etkinliği paylaştığı arkadaşlarının rahatsız olmasına neden olacak biçimde gürültü yapmak veya davranışlarda bulunmak.

c) Yattığı odayı ve yatma yerlerini izinsiz değiştirmek.

d) Yatma ve kalkma zamanına uymamak.

e) Sayımı geciktirmek veya geç çıkmak.

f) İzin alması gereken durumlarda diğer odalara izinsiz gitmek.

g) Yemek yeri varken odalarda yemek yemek, yiyecek bulundurmak.

h) Kurum görevlilerine, kurumu ziyaret eden kişilere, kurum dışında katıldığı faaliyetlerin görevlilerine ve arkadaşlarına kaba veya saygısız davranmak.

ı) Kişisel durumu, adresi ve buna benzer konularda  kurum görevlilerini yanlış bilgilendirmek, yalan söylemek.

j) Kılık ve kıyafetine, kişisel temizliğine dikkat etmemek.

k) Katıldığı etkinlikler ve derslerle ilgili olarak bulundurması gereken araç ve gereçleri yanında bulundurmamak.

l) Kurum  içinde   katılması  gereken  faaliyetlere  katılmamak, geç  katılmak veya katıldıktan sonra izinsiz ayrılmak.

m) Siyasî partilere, bu partilere bağlı yan kuruluşlara ait amblem, rozet, yazı, slogan, bildiri, ilân, broşür ve buna benzer eşyaları bulundurmak, asmak, teşhir etmek ya da üzerinde taşımak.

(2) Kınama: Çocuğun, daha önce uyarı cezası verilmesine sebep olan davranışı ikinci kez tekrarlaması hâlinde, davranışının sonuçlarına ikinci kez dikkatinin çekilmesidir.

(3) Onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme: Disiplin cezası gerektiren eylemin sonuçlarının, istekli olması koşulu ile çocuk tarafından onarma, tazmin etme veya eski hâle getirme suretiyle giderilmesidir. Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a) Başkasına ait eşyayı izinsiz almak, kullanmak.

b) İdarece alınan sağlık önlemlerine uymamak.

c) Çevre temizliğine dikkat etmemek, kurumu ve çevresini kirletmek.

d) Kişisel temizliğini yapmamakta ısrar etmek.

e) Kurum içindeki iş ve eğitim yerini izinsiz terk etmek.

f) Kuruma ait eşyayı usulüne uygun olmayan şekilde almak veya kullanmak.

g) İşini kasten kötü yapmak veya çalışması gerekirken çalışmamak.

h) İyileştirme ve eğitim faaliyetlerinde kendisine verilen ödev ve görevleri yapmamak.

 ı) Kurum kitaplığından, atölye ve derslik gibi yerlerden aldığı kitap, araç ve gereçleri zamanında geri vermemek, eksik vermek, zarar vermek.

j) Dikkatsizlikle kurumun bina, eklenti ve donanımları ile kuruma ait taşınır ve taşınmaz malları veya başkasına ait herhangi bir eşyayı yakmak, kırmak veya hasara uğratmak.

k) Üzerinde bulundurulmasına izin verilmeyen veya bulundurabileceğinden fazla eşya veya para bulundurmak.

l) Yasaklanmış her tür yayını kuruma veya kuruma bağlı yerlere sokmak veya yanında bulundurmak.

m) Kurum eşyasına, kendisinin veya arkadaşlarının araç ve gereçlerine ahlâk dışı, ideolojik veya siyasî amaç taşıyan resim, amblem ve benzerlerini yapmak, yazılar yazmak ve asmak.

(4) Harcamalarına sınır koyma: Çocuğun daha önce onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme cezası verilmiş olan davranışı ikinci kez tekrarlaması hâlinde çalışması karşılığında aldığı ücret ve ailesinden gelen paranın haftalık harcama limitinin üçte birinin otuz gün süre ile kesilmesidir.

(5) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma: Çocuğun otuz güne kadar sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere katılmaktan yoksun bırakılmasıdır. Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a) Kumar oynamak.

b) Kavga etmek.

c) Dikkatsiz davranışı sonucu başkalarının güvenliğini veya sağlığını tehlikeye düşürmek.

d) Katıldığı kurum dışı faaliyetlerden zamanında dönmemek ve uyması gereken koşullara uymamak.

e) Kullanması için kendisine verilen bir şeyi satmak veya başkasına vermek.

f) Kurum veya dış güvenlik görevlilerine rüşvet vermek.

g) Suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumun herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek.

h) Katıldığı faaliyetlerin akışını ve düzenini engelleyici ve bozucu nitelikte kastî davranışlarda bulunmak, faaliyeti yürüten kişinin uyarısına rağmen bu davranışlarına devam etmek.

ı) Arkadaşlarının verilen görevleri yapmasına engel olmak.

(6) Teşvik esaslı ayrıcalıkları geri alma: Çocuğun daha önce bazı faaliyetlere katılmaktan alıkoyma cezası verilmiş olan davranışı ikinci kez tekrarlaması hâlinde, teşvik esaslı ayrıcalıkların otuz gün süre ile geri alınmasıdır. 

(7) İznin ertelenmesi: Disiplin cezasını gerektiren eylemin niteliğine ve ağırlık derecesine göre çocuğun izninin altmış güne kadar ertelenmesidir. Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

a) Diğer çocuklar üzerinde nüfuz kurmak ve husumet hislerini tahrike çalışmak, imtiyaz ve menfaat hırsları yaratmak.

b) Her türlü bağımlılık yapıcı maddeyi kuruma getirmek, kullanmak, bulundurmak, satmak, kullanmış olarak kuruma gelmek.

c) Başkalarına  ait para ve eşyayı almak için zor kullanmak, haraç almak.

d) Taarruz ve firara yarayacak ve gerektiğinde bu işler için kullanılabilecek madde ve aletleri yapmak, saklamak, bulundurmak.

e) İdareye ait olup kendisine verilmemiş bulunan yatak, battaniye, karyola ve dolap gibi eşyayı zapt etmek ve yeni gelenlere satmak.    

f) Kurum görevlilerine hakaret etmek, karşı gelmek.

g) Başkalarının güvenliğini veya sağlığını tehlikeye sokan davranışlarda bulunmak.

h) Mazeretsiz olarak izinden dönmesi gereken zamandan geç dönmek ve uyması gereken koşullara uymamak.

ı) Kuruma yasak eşya sokmak, başkasına vermek veya satmak.

j) Okul, işyeri gibi gitmesi gereken bir yere gitmemek, katılması gereken faaliyetlere katılmamak.

k) Hakaret veya iftira etmek, alçaltıcı söz söylemek veya davranışta bulunmak, başkalarını bu tür davranışlara kışkırtmak.

l) Suç örgütlerinin propaganda ve eğitim faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak.

m) Kurum dışına izinsiz çıkmak.

n) Kurumca verilen kimlik kartında veya kendisine verilen her tür belgede tahrifat yapmak, sahte belge düzenlemek, kullanmak.

o) İyileştirme ve eğitim faaliyetlerinin yapılmasına engel olmak, katılanları faaliyetleri terk etmeye zorlamak veya kışkırtmak.

p) Kasten başkasını yaralamak.

(8) Kapalı ceza infaz kurumuna iade:  Çocuğun, eyleminin nitelik ve ağırlığına göre çocuk kapalı ceza infaz kurumlarına, bulunmadığı hâllerde kapalı ceza infaz kurumlarının çocuklara ayrılan bölümlerine altı ay süre ile iadesidir. Çocuk, bu fıkra dışında işlenen disiplin suçları ve disiplin cezalarından dolayı çocuk kapalı infaz kurumuna iade edilemez. Kapalı ceza infaz kurumuna iadeyi gerektiren eylemler şunlardır:

a) Kurum içinde veya dışında yaralayıcı, öldürücü her türlü âlet, silâh ve patlayıcı madde kullanmak suretiyle herhangi bir kimseyi yaralamaya teşebbüs etmek, yaralamak.

b) Bir kimseyi rızası hilafına alıkoymak.

c) Şiddet ve tehdit ile kurum görevlilerinin görevini engellemek.

d) Firara teşebbüs etmek veya firar etmek.

e) Kasten kurumun bina, eklenti ve donanımları ile taşınır ve taşınmaz mallarını yakmak veya yakmaya teşebbüs etmek, ağır hasar vermek.

f) Hükümlü ve tutukluları idareye karşı kışkırtmak, isyan çıkartmak veya isyana teşebbüs etmek.

g) Adam öldürmek veya öldürmeye teşebbüs.

h) Cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ve cinsel tacizde bulunmak veya bunlara teşebbüs ve bu tür davranışlara kışkırtmak.

ı) Görevlilere, diğer çocuklara işkence yapmak veya yaptırmak.

(9) Odaya kapatma cezası: Sekizinci fıkrada belirtilen kapalı infaz kurumunda bulunan çocuğun, aynı fıkrada belirtilen eylemlerde bulunması hâlinde, beş güne kadar açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, gece ve gündüz tek başına bir odada tutulmasıdır. Bu ceza, çocuğun kurum görevlilerine istediği zaman ulaşmasına engel olunmayacak şekilde uygulanır. Çocuk, cezanın infazı öncesinde, sırasında ve sonrasında doktor kontrolünden geçirilir. Cezanın infazı sırasında çocuğun; ailesi, avukatı ve yasal temsilcisiyle görüşmesine izin verilir.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, bu maddenin de, (3) üncü ve (8) inci fıkralarında düzeltmek yapmak istiyoruz. (3) üncü fıkranın (ı) bendinin son satırında "geri vermemek, eksik vermek" sözcüklerinden sonra gelmek üzere "ve bunlara zarar vermek" şeklinde cümlenin düzeltilmesi gerekiyor. (8) inci fıkranın (g) bendinde ise, cümlenin sonuna "etmek" kelimesinin eklenmesi gerekiyor.

Arz ederim.

BAŞKAN - Metin, ifade ettiğiniz şekilde düzeltilmiştir; teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

46 ncı maddeyi, Sayın Başkanın bu düzeltmesiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

47 nci maddeyi okutuyorum:

Disiplin soruşturması

MADDE 47.- (1) Kınama ve bazı etkinliklerden alıkoyma cezaları kurumun en üst amiri tarafından  verilir ve uygulanır.

(2) Hükümlülerin diğer disiplin cezalarını gerektiren eylemlerinin öğrenilmesinden itibaren derhâl ve en geç iki gün içinde kurum en üst amirince atanan bir görevli tarafından soruşturmaya başlanır.

(3) Soruşturma en geç yedi gün içerisinde tamamlanır ve düzenlenen rapor ve ekleri disiplin kuruluna sunulur. Soruşturma süresi eylemin ve soruşturmanın niteliğine göre infaz hâkiminin yazılı onayı ile yedi güne kadar uzatılabilir.

(4) Savunma alınmadan disiplin cezası verilemez. Haklarında disiplin soruşturması yapılanlara, yüklenen eylemin niteliği ve sonuçları  ile  üç gün içinde savunmalarını  vermeleri, aksi hâlde bu haklarından vazgeçmiş sayılacakları yazılı olarak bildirilir. Savunma yazılı olarak sunulabileceği gibi sözlü olarak da yapılabilir. Sözlü savunma tutanakla saptanır. Türkçe bilmeyenlerle, sağır ve dilsizlerin savunmaları tercüman aracılığıyla alınır.

(5) Disiplin cezaları disiplin kurulunca evrak üzerinden görüşülerek en geç üç gün içinde karara bağlanır. Disiplin kurulu, yasada yazılı disiplin cezası uygulanmasına veya disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verebilir. Disiplin kurulu kararları gerekçeli olarak yazılır ve kararda şikâyet mercii ve süresi açıkça gösterilir.

(6) Disiplin kurulu kararı, haklarında soruşturma yapılanlara yönetim tarafından derhâl tebliğ edilir.

(7) Kurumun iç düzenini ve hükümlülerin yaşam ve beden bütünlüklerinin ciddî tehlike altında bulunması nedeniyle derhâl tedbir alınması zorunlu olan hâllerde, kurumun en üst amiri 49 uncu maddede belirtilen tedbirleri almakla beraber soruşturmayı başlatır. Bu hâlde infaz hâkimine bilgi verilir.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

48 inci maddeyi okutuyorum:

Disiplin cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin cezalarının infazı ve kaldırılması

MADDE 48.- (1) 37 ilâ 46 ncı maddelerde yer alan eylemlerin tanımına uymayan ve kanunda tanımları yapılmamış olan eylemler, nitelik ve ağırlıkları bakımından bunlara benzediklerinde, aynı maddelerdeki disiplin cezaları ile karşılanırlar. 

(2) Bir eylemden dolayı verilen disiplin cezası kesinleştikten sonra bu cezanın kaldırılması için gerekli süre içinde yeniden disiplin cezasını gerektiren bir eylemde bulunan hükümlü hakkında, her defasında bir üst ceza uygulanır.

(3) Disiplin cezalarının infazı;

a) Hücreye koyma cezasının infazına, infaz hâkiminin onayı ile başlanır. Hücreye koyma cezasına ilişkin diğer hükümler saklı kalmak üzere, kesinleşen disiplin cezalarının infazına derhâl başlanır. Birden fazla disiplin cezası verilmiş olması hâlinde, bu cezalar kesinleşme tarihleri sırasına göre ayrı ayrı infaz edilir. Bir cezanın infazı tamamlanmadan diğerinin infazına başlanmaz.

b) Disiplin cezalarının tamamı infaz edilip kaldırılmadıkça koşullu salıverilme işlemi yapılmaz, ancak bu süre hakederek salıverme tarihini geçemez.

c) Hücreye koyma cezasına ilişkin disiplin cezalarının infazından önce ve infazı sırasında hükümlü, hekim tarafından muayene edilir. İlgilinin bu cezaya katlanamayacağı anlaşılırsa cezanın infazı sonraya bırakılır veya hekiminin belirleyeceği aralıklarla infaz edilir. Koşullu salıverilme tarihine kadar hükümlünün iyileşemeyeceğinin tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesi sağlık kurulu raporu ile saptanması hâlinde hücreye koyma cezası infaz edilmez; yerine ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası iki katı süreyle uygulanır. Raporlar infaz dosyasına konulur.

(4) İnfaz edildiği tarihten itibaren disiplin cezasının kaldırılmasında ve iyi hâlin kazanılmasında aşağıda belirtilen süreler esas alınır:

a) Kınama cezası onbeş gün.

b) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası bir ay.

c) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezası üç ay.

d) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası üç ay.

e) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası üç ay.

f) Hücreye koyma cezası 44 üncü maddenin ikinci fıkrasındaki hâllerde altı ay, üçüncü fıkrasındaki hâllerde bir yıl.

g) Hücre cezasına karşılık ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası, (f) bendinde belirtilen süre.

Sonunda disiplin cezası almamak ve iyi hâlli olmak koşuluyla (a) ve (b) bentlerinde belirtilen cezalar kurum en üst amiri tarafından, diğer bentlerde belirtilen cezalar,  kurumun en üst amirinin önerisi ve disiplin kurulu kararıyla kaldırılır.

(5) Çocuk hükümlüler hakkında verilen disiplin cezaları;

a) Uyarma ve kınama cezaları kararla birlikte,

b) Onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme cezası yedi gün,

c) Harcamalarına sınır koyma cezası otuz gün,

d) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası otuz gün,

e) Teşvik esaslı ayrıcalıkları geri alma cezası otuz gün,

f) İznin ertelenmesi cezası altmış gün,

g) Kapalı ceza infaz kurumuna iade cezası altmış gün,

h) Odaya kapatma cezası doksan gün,

Sonunda kendiliğinden kalkmış sayılır. (a) bendi hariç, bu fıkradaki  diğer süreler karar tarihinden, firar hâlinde infaz tarihinden itibaren başlar.

(6) Disiplin kurulu, kurum kurallarına uyma, iyileştirme programında ilerleme veya verilen ceza ile amaçlanan sonucun gerçekleşmesi durumunda, çocuk hakkında vermiş olduğu cezayı süre koşulu aranmaksızın her zaman kaldırabilir.  

BAŞKAN - Sayın Başkanın bir tashihi var; buyurun.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, bu maddede de, müsaade ederseniz, bir düzeltme yapmak istiyoruz. Maddenin (5) inci fıkrasının b, c, d, e, f, g ve h bentlerinin sonuna "sonunda" kelimesinin eklenmesi, en son cümlenin başındaki "sonunda" kelimesinin de madde metninden çıkarılması gerekir.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN - Madde, ifade ettiğiniz şekilde düzeltilecektir.

48 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.54

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.07

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

710 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933) (S. Sayısı: 710) (Devam)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 49 uncu maddesini okutuyorum:

Yönetim tarafından alınabilecek tedbirler

MADDE 49.- (1) Yönetim, disiplin soruşturması yapılan hükümlünün odasını, iş ve çalışma yerini değiştirebilir, hükümlüyü kurumun başka kesimine nakledebilir veya diğer hükümlülerden ayırabilir.

(2) Kurumun düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin ciddî tehlikeyle karşı karşıya kalması hâlinde, asayiş ve düzeni sağlamak için Kanunda açıkça belirtilmeyen diğer tedbirler de alınır. Tedbirlerin uygulanması, disiplin cezasının verilmesine engel olmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

50 nci maddeyi okutuyorum:

Zorlayıcı araçların kullanılması

MADDE 50.- (1) Hiçbir hâlde zincir ve demire vurmak tedbir olarak uygulanmaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar;

a) Yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak kaydıyla, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için,

b) Hekimin talimat ve gözetiminde olmak üzere tıbbî nedenlerle,

c) Diğer kontrol usûllerinin yetersizliği hâlinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle,

Kullanılabilir.

(2) Çocuk hükümlüler için birinci fıkranın (a) bendi hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

51 inci maddeyi okutuyorum:

Ödüllendirme

MADDE 51.- (1) Kurum içindeki veya dışındaki genel durumları, iyileştirme etkinliklerine ilgileri ve uyumları, kurum düzenine karşı tutumları, kendilerine verilen işlerdeki gayretleri gibi beklenen davranış ve tutumları gösteren hükümlülere teşvik esaslı ayrıcalıklar tanınır.

(2) Birinci fıkra hükmü, çocuk hükümlüler için de geçerlidir.

(3) Ödüllendirme sisteminin esas ve usulleri tüzükte gösterilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

52 nci maddeyi okutuyorum:

Şikâyet ve itiraz

MADDE 52.- (1) Disiplin cezalarına ve tedbirlerine karşı şikâyet ve itiraz durumunda 16.5.2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu hükümleri uygulanır.

(2) Diğer mevzuattan kaynaklanan dilekçe ve şikâyet hakkı saklıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

53 üncü maddeyi okutuyorum:

DOKUZUNCU BÖLÜM

Hükümlülerin Nakilleri

Nakiller

MADDE 53.- (1) Hükümlüler, kendi istekleri veya toplu sevk, disiplin, asayiş ve güvenlik, hastalık, eğitim, öğretim, suç ve yargılama yeri nedenleriyle başka bir kuruma nakledilebilirler.

(2) Hükümlü nakilden önce aranır ve kurum hekimine, yoksa diğer bir resmî hekime muayene ettirilir; muayene sonucu yola çıkarılamayacağı anlaşılanlar, kurumun en üst amirince derhâl resmî bir sağlık kuruluşuna sevk edilir. Mazeretinin, biri hastalığın uzmanı olmak üzere en az iki uzman hekimin imzaladığı ve hastane başhekiminin onayladığı resmî rapor ile belgelenmesi hâlinde nakil, mazeret ortadan kalkıncaya kadar geri bırakılır ve durum Adalet Bakanlığına bildirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

54 üncü maddeyi okutuyorum:

Kendi istekleri ile nakil

MADDE 54.- (1) Hükümlülerin kendi istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara nakledilebilmeleri için;

a) Gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun en az üç yeri belirten bir dilekçe vermeleri,

b) Nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul etmeleri,

c) Koşullu salıverilmelerine beş aydan az süre kalmamış olması,

d) İyi hâl göstermeleri, disiplin cezası almamış veya kaldırılmış olması,

e) İstekte bulunulan kurumda yer, kapsama gücü ve sınıfının uygun bulunması ve tutukevi olmaması,

f) Mahkûmiyet sürelerine uygun hükümlülerin barındırıldığı bir kurum olması,

g) Daha önce disiplin nedeniyle ayrılmak zorunda kaldıkları kurum olmaması,

Gerekir.

(2) Bu hükümlüler nakledildikleri kurumlarda, eğitim öğretim veya hastalık nedeniyle nakil hariç, bir yıl kalmak zorundadırlar. Çocuklar bakımından bu süre altı ay olarak uygulanır. 

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

55 inci maddeyi okutuyorum:

Disiplin nedeniyle nakil

MADDE 55.- (1) Hükümlü, hücreye koyma cezasını gerektiren eylemlerde bulunması hâlinde kurum yönetimince hakkında disiplin işlemi yapılır ve kurum en üst amirinin istemi üzerine Bakanlıkça başka kurumlara nakledilebilir. Disiplin cezaları yeni kurumlarda çektirilir.

(2) Bu hükümlüler nakledildikleri kurumlarda, mahkeme kararı, kurum güvenliği, can güvenliği veya hastalık sebepleriyle nakil hariç, altı ay kalmak zorundadırlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

56 ncı maddeyi okutuyorum:

Zorunlu nedenlerle nakil

MADDE 56.- (1) Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi dışında Adalet  Bakanlığınca belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilirler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

57 nci maddeyi okutuyorum:

Hastalık nedeniyle nakil

MADDE 57.- (1) Hastaneye sevki zorunlu görülen hükümlü, bulunduğu yere en yakın tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesinin hükümlü koğuşuna yatırılır.

(2) Bu hastanelere gönderilen hükümlülerin başka yerlerdeki hastanelere sevki, sağlık kurulu raporuyla, acil ve yaşamsal tehlikesi bulunması hâlinde, varsa biri hastalığın uzmanı olmak üzere iki uzman hekim tarafından verilip, başhekim tarafından onaylanan ve hastalığın sebebi, tedavinin hangi sebeple bulunduğu hastanede gerçekleştirilemediği, hastaya nerede ve ne tür bir tedavi gerektiğini açıkça belirten bir raporla mümkündür. Bu durumda da en yakın ve hükümlü koğuşu bulunan Devlet veya üniversite hastaneleri tercih edilir.

(3) Hükümlünün bu hastanelerde kontrol ve tedavisinin devam edip etmeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi gerekir; aksi hâlde hükümlü ait olduğu kuruma iade edilir.

(4) Hükümlü, acil hâller dışında özel sağlık kuruluşlarında tedavi edilemez. Acil hâllerin varlığı hâlinde Adalet Bakanlığına bilgi verilir.

(5) Hükümlü, sağlık nedenleriyle bulunduğu kurumda kalmasının uygun olmadığı, kurum hekiminin önerisi ve en üst amirinin isteği üzerine alınacak sağlık kurulu raporuyla belirlendiği takdirde, başka kurumlara nakledilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

58 inci maddeyi okutuyorum:

Nakillerde alınacak tedbirler

MADDE 58.- (1) Hükümlülerin kuruma veya başka bir yere götürülüp getirilmesi sırasında, halkla bir araya gelmelerine ve başkaları tarafından görülmelerine engel olacak tedbirler alınır.

(2) Hükümlü, havalandırma ve ışık durumu yetersiz araçlarla, eziyet verici veya onur kırıcı şekilde nakledilemez. Nakil sırasında alınacak tedbirler, hükümlünün firarını önleyici ve yukarıdaki fıkrada yazılı engelleri gerçekleştirici sınırları aşamaz, birbirleriyle ve görevlilerle herhangi bir tartışmaya girmelerini engelleyici boyutları geçemez.

(3) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerine nakiller kurum görevlilerinin gözetiminde yapılır.

(4) Nakil sırasında hükümlünün iaşe ve bedensel ihtiyaçları giderilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

59 uncu maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Ceza İnfaz Kurumunda Hükümlünün Hakları, Güvenceleri ve Kısıtlamalar

BİRİNCİ BÖLÜM

Savunma Haklarının Kullanılması, Kültür ve Sanat Etkinliklerine Katılma, İfade Özgürlüğü

Avukat ve noterle görüşme hakkı

MADDE 59.- (1) Hükümlü, avukatlık mesleğinin icrası çerçevesinde avukatları ile vekâletnamesi olmaksızın en çok üç kez görüşme hakkına sahiptir.

(2) Avukat ve noter ile görüşme, meslek kimliklerinin ibrazı üzerine, tatil günleri dışında ve çalışma saatleri içinde, bu iş için ayrılan görüşme yerlerinde, konuşulanların duyulamayacağı, ancak güvenlik nedeniyle görülebileceği bir biçimde yapılır.

(3) Avukatlar, vekâletnameleri olsa da  aynı anda birden fazla hükümlü ile görüşme yapamazlar.

(4) Avukatların savunmaya ilişkin belgeleri, dosyaları ve müvekkilleri ile yaptıkları konuşmaların kayıtları incelemeye tâbi tutulamaz.

(5) Yabancı ülkelerde haklarında soruşturma veya kovuşturma yapılmakta olan, yabancı ülke veya uluslararası yargı mercilerinde dava açmak isteyen, leh veya aleyhine açılmış davası olan Türk vatandaşı veya yabancı uyruklu hükümlülerle yabancı uyruklu avukatları, bu soruşturma ve kovuşturma, açılacak veya açılmış davalarla sınırlı olmak ve vekâletname sunmak koşuluyla görüşebilirler. Vekâletnamesi olmayan yabancı uyruklu avukatlar, hükümlü ile Türkiye barolarına kayıtlı bir avukatla birlikte görüşme yapabilirler. 

BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun tasarısının 59 ilâ 104 üncü maddeleri üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, her insan suç işleyebilir, her insan suçlu olabilir, her insan işlediği suç nedeniyle mahkemelerde mahkûmiyet hükmü alıp hayatının belli bir dönemini cezaevinde geçirebilir. Devlete emanet olarak gelen bir mahkûma devletin bakış tarzı, ona nasıl davranılacağı ceza infaz hukukunun, ceza infaz rejiminin en önemli meselesi. Nasıl olsa suç işlemiştir, nasıl olsa suçludur o halde her türlü eziyet, işkence, ceza mubahtır anlayışı da uygulanabilir veya modern ceza infaz hukukunda olduğu gibi suçluyu insan olarak görmek suretiyle, onun da doğuştan devredilemez hakları var sayılmak suretiyle onu hem ıslah etmek hem yeniden suç işlemesinin önüne geçmek hem de üretken bir birey olarak topluma yeniden kazandırmak da bir infaz rejimi olarak uygulanabilir.

Toplumun intikam duygularını tatmin etmek ve cezanın ibret olarak uygulanmasını öngören eski ceza infaz sistemi artık günümüzde terk edilmiş durumda ve özellikle günümüzde ceza infaz hukukunun temel amacı suçlunun ıslah edilmesi, suçların işlenmesinin önlenmesi; ama bu önleme yapılırken, tabiî, ceza alan mahkûmun da cezasını çekmesi için hürriyetinin kısıtlanması, suçluyu yeniden topluma kazandırma düşüncesi. Aslında, Anayasanın 17 nci maddesinde "herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir" derken, yine 56 ncı maddesinde de "herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir" denilmek suretiyle, devletin hürriyeti bağlayıcı bir ceza nedeniyle alıkoyduğu kişilerin sağ ve sağlıklı kalmalarını temin etmek için her türlü tedbiri almak devlete bir görev olarak yüklenmiş; ama, bu görev yerine getirilirken, aynı zamanda cezaevlerinin güvenliğini temin etmek, cezaevlerinin ıslah edici fonksiyonunu da gerçekleştirmek, devletin diğer bir görevi olarak ortada durmakta. İnsanların temel hak ve hürriyetlerinden vazgeçilmesi, bunların devredilmesi Anayasanın 12 nci maddesi uyarınca engellendiğine göre, mahkûmların haklarını gerçekleştirmek bir ödev olarak ortada durmakta.

Değerli arkadaşlar, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 3 üncü maddesine göre, hiç kimse, işkenceye, gayriinsanî yahut haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz. Bu hüküm, aynı zamanda bizim içhukuk normumuz. Türkiye, bu sözleşmeyi kabul etmekle, bunu bir yasa maddesi haline getirmiş.

Daha önce, 1965 tarihli Cezaların İnfazı Hakkında Kanun vardı, çok kısıtlı maddelere sahipti; ama, bugün AK Parti İktidarı döneminde gerçekleştirilen hukuk reformlarından bir tanesi olarak önümüze getirilen bu yasa tasarısı, gerçekten, günümüzün ceza infaz hukukunun bütün kurumlarını içeren çok çağdaş bir ceza infaz yasası. Birtakım eksiklikleri var, az önce konuşan arkadaşlar bu eksiklikleri kısmen dile getirdiler; ama, kabul etmek gerekir ki, yaşadığımız acı tecrübeler, ama bir taraftan da çağdaş dünyayla bütünleşmek için çıkardığımız, ardı ardına hızlı bir şekilde gerçekleştirdiğimiz reformlar, yasalar, bizim, ceza infaz hukukunda da çok önemli gelişmeler kaydettiğimizin, insan hakları, demokrasi, hak ve hürriyetler konusunda Türkiye'yi sağlam temellere getirdiğimizin bir göstergesidir.

Cezaların infazı hakkında kanun tasarısının temelinde, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğu ilkesinden hareket ederek, çağdaş bir anlayışla Türkiye'nin, her alanda hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygıyı gerçekleştirme kararlılığıyla belirleyeceği suç ve ceza politikası yer almaktadır. Bu politika çerçevesinde, cezaların infazı rejimi de bu tasarıyla yeniden düzenleniyor.

Tasarının getirdiği önemli yenilikleri arkadaşlar ifade ettiler. Bunlardan bazıları; ayrımcılık yapılamayacağı, yeni cezaevlerinin kurulması, hamile kadının ceza infazının ertelenmesi, müebbet hapis cezasında (F) tipi yaşam, çocuklara kelepçe vurulamaması, ölüm orucuna müdahale edilmesi, elektronik infaz, haftasonu infazı, gece infazı, iş arama izni, koğuş sistemine son verilmesi gibi hususlardır. Gerçekten, koğuş sistemi, cezaevlerinin kanayan bir yarasıdır. Birçok mahkûmun bir arada kaldığı koğuş sistemi, suçlu tipi üreten, esasen geçmişte suç işleme eğilimi olmayan insanları bile suç işleyen makineler haline dönüştüren bir sistemdir. Ceza İnfaz Yasası Tasarısında, koğuş sistemine son verilmekte, oda sistemine geçilmekte, böylece yeni suçlu tiplerinin üremesinin önüne geçilmektedir.  Yine bu tasarıyla, internet imkânı getiriliyor, kitap edinme hakkı getiriliyor, avukatla görüşme imkânı getiriliyor. Yani, son derece çağdaş müesseseleri içeren bir Ceza İnfaz Yasası Tasarısı önümüzde.

Özellikle 59 uncu maddeden itibaren düzenlenen, hükümlünün haklarını ve yükümlülüklerini incelediğimiz zaman, hükümlünün avukat ve noterle görüşme hakkı -az önce ifade edildi- kültür ve sanat etkinliklerine katılma hakkı, kütüphaneden süreli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkı sağlanıyor. Yine, hükümlünün günlük yaşamdaki hakları ve yükümlülükleri çağımız gereklerine uygun hale getiriliyor. Hükümlünün barındırılması, yatırılması, giydirilmesi, telefonla haberleşmesi modern çağın gereklerine uygun hale getiriliyor. Ayrıntılı hükümler derç edilmiş.

Hükümlü, ceza infaz kurumlarında, merkezî yayın sistemi bulunduğu takdirde, bu sisteme bağlı olarak radyo dinleme ve televizyon yayınları izleme ile interneti takip edebilme hakkına sahip kılınıyor.

Yine, hükümlü, mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkına sahip kılınmaktadır. Hükümlünün ceza infaz kurumlarında mensup olduğu dinin ibadetlerini yapabilmesi hakkı da düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu ayrıntılı düzenlemeler dikkate alındığı zaman, hükümlülere hem eğitim verme imkânı getiriliyor hem yayınları takip etme, basın yayını takip etme imkânı getiriliyor hem ıslah edilmesi amacıyla meslek ve iş edindirme kursları açılıyor hem dışarıda sahip olduğu mesleği cezaevinde de geliştirebilme imkânı getiriliyor ve böylece, bir eğitim ve ıslah sürecinde hükümlünün topluma yeniden kazandırılması için Ceza İnfaz Kanunu Tasarısında etraflı hükümler getiriliyor.

Yasa tasarısını bir bütün olarak ele aldığımız zaman tenkit edilen yönleri bulunabilir; ama, AK Partinin hukuk reformlarını tamamlayan önemli bir reform olduğu düşüncesindeyim.

Tasarıda emeği geçen tüm arkadaşlara buradan teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akgün, teşekkür ediyorum.

59 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

60 ıncı maddeyi okutuyorum:

Kültür ve sanat etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü

MADDE 60.- (1) Ceza infaz kurumlarında, olanaklar elverdiğince, kültürün ve sanatın  çeşitli dallarını temsil eden programlar hazırlanır ve hükümlülerin bunlara katılmaları hususundaki usuller düzenlenir.

(2) Bu programların temel hedefi, hükümlülerin ifade yeteneklerini geliştirmelerini ve bilgilerini artırmalarını sağlamaktır.

(3) Kurumun kültür ve sanat programları, Adalet Bakanlığınca belirlenen esaslara göre kurum en üst amiri tarafından düzenlenir. Bu maksatla Devletin kültür ve sanat işleriyle görevli kuruluşları gerekli yardımları yaparlar.

(4) Hükümlülerin ifade özgürlüğü çerçevesinde gerçekleştirebilecekleri yayın etkinlikleri, kurumda çalışma esaslarını düzenleyen hükümlere ve bu husustaki koşullara bağlıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

61 inci maddeyi okutuyorum:

Kütüphaneden yararlanma

MADDE 61.- (1) Ceza infaz kurumlarında, kurumun büyüklüğüne göre, kütüphane veya kitaplık oluşturulur. Kütüphanelerde veya kitaplıklarda verilen derslere kaynaklık edecek kitapların yanı sıra olanaklar ölçüsünde hükümlülerin boş zamanlarını değerlendirmelerini, okuma alışkanlığı edinmelerini ve kültür bakımından  ufuklarını geliştirmelerini sağlayacak kitaplar da bulundurulur.

(2) Hükümlüye kurum kütüphanesinden yararlanma imkânı verilir.

(3) Bu hizmet, gezici kitaplıklarla da yerine getirilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

62 nci maddeyi okutuyorum:

Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı

MADDE 62.- (1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.

(2) Resmî kurumlarla, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.

(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan her türlü yayın hükümlüye verilmez.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, maddenin üçüncü fıkrasının son satırındaki "her türlü" kelimeleri yerine "hiçbir" kelimesinin konulmasını, daha düzgün bir Türkçeyi ifade etmesi bakımından öneriyoruz efendim.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde metni ifade ettiğiniz şekilde değiştirilmiştir.

Maddeyi, bu düzeltme istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

63 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Günlük Yaşamda Haklar ve Yükümlülükler

Hükümlünün barındırılması ve yatırılması

MADDE 63.- (1) Tehlikeli hâli bulunan hükümlü ancak bir veya üç kişilik odalarda, diğer hükümlüler ise kurumun fizik; yapısı, kapasite durumu ve güvenlik gerekleri göz önüne alınarak cezaevi yönetimi tarafından belirlenecek sayıda mahkûmun kalabileceği odalarda barındırılırlar.

(2) Her hükümlüye yöresel iklime uygun nitelikte tek tip yatak ve yeterli sayıda yatak takımı verilir.

(3) Kadınların erkeklerle, hükümlülerin tutuklularla, çocukların yetişkinlerle, örgüt veya çıkar amaçlı örgüt suçluları ile terör suçlularının Kanunda sayılan hâller dışında bir araya gelmelerine ve bağlantı kurmalarına izin verilmez.

(4) Oda ve kısımlarda iklim koşulları göz önüne alınarak yeterli yer, ışık, ısınma, havalandırma ve hijyen sağlanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

64 üncü maddeyi okutuyorum:

Hükümlünün giydirilmesi 

MADDE 64.- (1) Muhtaç hükümlülere talepleri hâlinde, idare tarafından iklime ve sağlığa uygun giysiler verilir.

(2) Hükümlülerin giysileri, iç ve dış güvenlik görevlilerinin giymekte olduğu üniformalara benzer şekil ve renkte olamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

65 inci maddeyi okutuyorum:

Hükümlünün bakıma muhtaç çocuklarının barındırılması

MADDE 65.- (1) Anaları hükümlü olup da dışarıda korumasına bırakılacak kimsesi bulunmayan sıfır-altı yaş grubundaki çocuklar, analarının yanında kalabilirler. Bu çocuklar gündüzleri ceza infaz kurumu bünyesindeki veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu veya diğer kurum ve kuruluşlara ait kreş ve gündüz bakımevlerinde barındırılırlar.

(2) Analarının yanında kalan çocuklara, yaş ve durumlarına ve ihtiyaçlarına göre yiyecek ve içecek verilir.

(3) Üç yaşını doldurmuş çocuklar, hâkim kararıyla çocuk yuvalarına veya yetiştirme yurtlarına yerleştirilebilirler. Bu çocukların belirlenecek bir program ve usule göre zaman zaman analarıyla temasları sağlanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

66 ncı maddeyi okutuyorum:

Hükümlünün telefon ile haberleşme hakkı

MADDE 66.- (1) Kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler, tüzükte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir ve kayıt altına alınır. Bu hak, tehlikeli hâlde bulunan ve örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.

(2) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde hükümlüler, ücretli telefonlarla serbestçe görüşme yapabilirler.

(3) Açık ve kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler altsoy, üstsoy, eş ve kardeşlerinin ölüm, ağır hastalık veya doğal afet hâllerinde, kuruma ait telefon ve faks cihazından derhâl yararlandırılırlar. Görüşmeler, tutanak ile belgelenir ve tutanaklar özel bir dosyada saklanır.

(4) Hükümlüler açık ve kapalı ceza infaz kurumlarında, çocuk eğitimevlerinde araç telefonu, telsiz telefon veya cep telefonu ve benzeri iletişim araçlarını bulunduramaz ve kullanamazlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

67 nci maddeyi okutuyorum:

Hükümlünün radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı

MADDE 67.- (1) Hükümlü, ceza infaz kurumlarında merkezî yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon yayınlarını izleme hakkına sahiptir.

(2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve bilgisayarlar kuruma alınmaz. 

(3) Kapalı ve açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde ancak, eğitim ve iyileştirme programları çerçevesinde kurum yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve işitsel eğitim araç ve gereçlerinin kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme programları, gerekli kıldığı takdirde denetim altında internetten yararlanılabilir. Hükümlü, odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Adalet Bakanlığının uygun görmesi hâlinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak bilgisayarın ceza infaz kurumuna alınmasına izin verilebilir.

(4) Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

68 inci maddeyi okutuyorum:

Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı

MADDE 68.- (1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.

(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.

(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç  örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.

(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir. 

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

69 uncu maddeyi okutuyorum:

Hükümlüye  dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkı

MADDE 69.- (1) Kapalı ceza infaz kurumlarındaki  hükümlü, dinî bayram,  yılbaşı veya kendi doğum günlerinde, dışarıdan gönderilen ve kurum güvenliği için tehlikeli olmayan bir hediyeyi kabul etme hakkına sahiptir. Bunun esas ve usûlleri tüzükte gösterilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

70 inci maddeyi okutuyorum:

Din ve vicdan özgürlüğü

MADDE 70.- (1) Hükümlü, ceza infaz kurumunda, mensup bulunduğu dinin ibadetlerini, düzeni bozmayacak ve çalışmayı engellemeyecek biçimde serbestçe yerine getirebilir ve ibadette kullanılan eşyayı, dinî yaşamı bakımından zorunlu olan kitap ve eserleri temin ve bulunduğu yerlerde muhafaza edebilir.

(2) Hükümlünün, mensup bulunduğu dinin görevlilerince ziyaret edilmesine ve onlarla iletişim kurmasına, kurum güvenliğini tehlikeye düşürmemek koşuluyla  izin verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

71 inci maddeyi okutuyorum:

Hükümlünün muayene ve tedavi istekleri

MADDE 71.- (1) Hükümlü, beden ve ruh sağlığının korunması, hastalıklarının tanısı için muayene ve tedavi  olanaklarından, tıbbî araçlardan yararlanma hakkına sahiptir. Bunun için hükümlü öncelikle kurum revirinde, mümkün olmaması hâlinde Devlet veya üniversite hastanelerinin  mahkûm koğuşlarında tedavi ettirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

72 nci maddeyi okutuyorum:

Hükümlünün beslenmesi

MADDE 72.- (1) Hükümlüye Adalet ve Sağlık bakanlıklarınca birlikte belirlenecek kalori esasına göre, sağlıklı ve güçlü kalması için nitelik ve nicelik olarak besleyici, sağlık koşullarına uygun, makul çeşitlilikte, yaş, sağlık, çalıştığı işin özelliği, dinî ve kültürel gerekleri göz önünde tutularak besin verilir ve içme suyu sağlanır.

(2) Hükümlü, kendisine verilen günlük besin ve ihtiyaç maddeleri dışındaki ihtiyaçlarını kurum kantininden sağlayabilir. Kantini bulunmayan kurumlarda, bu maddeler, idarenin izin ve kontrolü altında dışardan sağlanabilir.

(3) Hasta hükümlüye, kurum hekiminin belirleyeceği besinler verilir.

(4) Kurumda annesiyle birlikte kalan çocuklara ve süt emziren annelere durumlarına uygun gıda verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

73 üncü maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

İyileştirme

BİRİNCİ BÖLÜM

Bireyselleştirme

İyileştirme programlarının belirlenmesi

MADDE 73.- (1) Hükümlünün geçmişi, suçluluk nedenleri, suç sicili, fizik yeteneği ve ruhsal yapısı, kişisel doğası, arz edebileceği tehlike hâlleri, hapis cezasının süresi, salıverildikten sonraki beklentisi dikkate alınarak, toplumun hukuka uygun hareket eden ve üretken bir üyesi olarak yaşamını sürdürmesini sağlayacak ve bireysel ihtiyaçlarına uygun bir biçimde iyileştirme programları uygulanır. Bu programların hazırlanması ve uygulanması amacıyla ceza infaz kurumlarında eğitim ve psiko-sosyal hizmet servisleri oluşturulur.

(2) Hükümlü, amaca uygun iyileştirme gereklerinin gerçekleştirilebileceği kurumlara veya bölümlere yerleştirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

74 üncü maddeyi okutuyorum:

Hükümlülerin sayısı ve uygulanacak güvenlik tedbirleri

MADDE 74.- (1) Hükümlülerin yerleştirildikleri kurum veya bölümlerde bireyselleştirmeyi mümkün kılacak sayıda bulundurulmalarına özen gösterilir.

(2) İyileştirme programları uygulanan grupların özelliklerine göre değişik güvenlik tedbirlerine  yer verilir.

(3) Tehlikeli hâlde oldukları saptanan hükümlüler, bireyselleştirilmeleri için yapılacak çalışmalarda on kişiyi aşacak biçimde gruplandırılamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

75 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Eğitim

Eğitim programları

MADDE 75.- (1) Ceza infaz kurumlarında bulunduğu süre içinde hükümlüye, kişiliğini geliştirecek, eğitimini güçlendirecek, yeni beceriler elde etmesini, suç işleme eğilimini yok etmeyi sağlayacak ve salıverilme sonrasına hazırlayacak programlar uygulanır. 

(2) Hükümlünün yaş, ceza süresi ve yeteneklerine öncelik verilerek ekonomik ve kültür durumuna uygun biçimde düzenlenen eğitim programları; temel eğitim, orta ve yüksek öğretim, meslek eğitimi, din eğitimi, beden eğitimi, kütüphane ve psiko-sosyal hizmet konularını kapsar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu madde, eğitim programları maddesi. Başlığı çok güzel; "Eğitim programları".

İnsanların eğitilmesi, mutlaka, çok yararlı ve çok güzel bir durum. Burada neden bahsediyor; örneğin, (2) nci fıkrasında "eğitim programları; temel eğitim, orta ve yüksek öğretim, meslek eğitimi, din eğitimi, beden eğitimi, kütüphane ve psiko-sosyal hizmet konularını kapsar" deniliyor. Bunların hepsi güzel şeyler; ancak, bu verilecek eğitimlerin, oradaki hükümlülerin, mutlaka, rızası dahilinde olması gerekir diye düşünüyorum; çünkü, Anayasamız böyle emrediyor. Örneğin, din eğitimiyle ilgili, Anayasamızın 24 üncü maddesinde "din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır" deniliyor. Devamında ne deniliyor: "Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır." Yani, şimdi, buradaki hükümlüler Anayasanın koruması altında değil mi? Hükümlülerin birtakım hakları, mutlaka, mahkemeler tarafından, hâkim tarafından kısıtlanmış; ancak, kısıtlanmayan haklar yönünden hükümlülerin de diğer insanlardan hiçbir farkı yok. Bunu böyle bileceğiz.

Yine, eğitimle ilgili Anayasamızın 42 nci maddesi var; "ilköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır" deniliyor. Bir de eğitimle ilgili 222 sayılı Yasa var.

Değerli arkadaşlar, biz, insanların hakkı olan şeyleri, insanlara yükümlülük olarak veriyoruz. Yükümlülük olarak verince de, bunun uygulayıcıları eğer kabul etmezse, kendisinin hakkı olan bu şeyi ikna edilip kabul etmezse, artık onun için bir zorlama halini alır. Eğer, biz, insanları eğitime ikna edersek, örneğin, meslekî eğitime ikna edersek, onlar, bizim yakamıza yapışır, ille bana meslekî eğitim ver der. Din eğitimine ikna edersek, kendisi ister. Din eğitimi almasın demiyoruz; ama, istiyorsa verin. Yani, bir malın alıcısı yoksa, siz, satmak için ne kadar kendinizi hazırlarsanız hazırlayın satamazsınız; alıcısı yok. Önce alıcıyı ikna edeceksiniz. Alıcı  "ben bu malı almak istiyorum" diyecek ki, ondan sonra, siz, pazarlayabilesiniz. Yani, eğitim, mutlaka güzel bir şey, eğitimin alınması ideal, istediğimiz şey; din eğitiminin de, meslek eğitiminin de, akademik eğitimin de; ancak, bunlarda zorlama olmayacak. "Amaç" kısmında da bunları belirtmiştik. Bunlara dikkat edersek, hiçbir sorun çıkmaz.

Aynı konuda Birleşmiş Milletler insan hakları ve cezaevlerindeki kurallarla ilgili belgelerde de aynı durumlar söz konusu; "eğitimle ilgili zorlama olmaz" deniliyor "din eğitimiyle ilgili zorlama olmaz" deniliyor. Hatta, şurada, Birleşmiş Milletlerin bir belgesinde din eğitimiyle ilgili güzel bir açıklama var, deniliyor ki: "Bazı sistemlerde sadece çoğunluğun dinini temsil eden din görevlilerinin cezaevine girmesine izin verilir, diğer mahpusların inançlarının gereklerini yerine getirmelerine izin verilmez." Yani, bu tip olaylarda, olaya sadece tek bir pencereden bakarak, sadece resmî bir anlayıştan yola çıkarak bu insanlara birtakım dayatmalarda bulunursak, sorunlar çıkar; her inancın gereğine sadık kalırsak, her inancın gereklerine uyarsak, onların istekleri doğrultusunda davranırsak, o insanların sağlıklı bir ruh haliyle cezalarını çekmelerini sağlarız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz başlangıçtan beri söylüyoruz; bunları zorlamayalım, hiçbir konuda zorlamayalım; çünkü, hükümlülerin cezasını mahkemeler verir, hâkimler verir. Hükümlülere birtakım dayatmalarla, birtakım yükümlülüklerle ayrı ayrı cezalar vermek... Kimsenin onlara böyle bir hak vermişliği yoktur, insanlar da kendilerinde olmayan hakları kullanarak başkalarına ceza veremezler. Biz, Ceza Kanunuyla hangilerinin suç olduğunu, cezaları belirlemişiz, onları da hâkimler tayin ediyorlar.

Amaç, oradaki insanları, sağlıklı ruh haliyle, istekleri dahilinde eğiterek yeniden topluma kazandırmaktır; çünkü, onlar, bu toplumun çocuklarıdır. Suç da işleseler, onlar, bir süre sonra, bir bakmışsınız ki, cezaevinden çıkmış, başka alanlarda karşılaşırsın, çok normal davranışlar gösterir, çok normal işler yapar. Topluma, cezaevinden çıktıktan sonra da, çok daha büyük hizmetler yapan, çok daha büyük işler yapan insanları da aramızda görüyoruz.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

76 ncı maddeyi okutuyorum:

Öğretimden yararlanma

MADDE 76.- (1) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin örgün ve yaygın, kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yaygın öğretimden yararlanmaları sağlanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

77 nci maddeyi okutuyorum:

Dernekler, vakıflar, gönüllü kuruluşlar ve kamu kurum ve kuruluşları ile ilişkiler

MADDE 77.- (1) Hükümlülerin iyileştirilme çabalarında başarıya ulaşılması için dernekler, vakıflar ve gönüllü kişi ve kuruluşlar ile işbirliği yapılabilir. Kamu kurum ve kuruluşları bu maksatla olanakları ölçüsünde, gerekli yardımları yapmakla yükümlüdürler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

78 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Sağlığın Korunması ve Tıbbî Müdahâleler

Hükümlünün muayene ve tedavisi

MADDE 78.- (1) Kurumun  sağlık  koşullarının düzenlenmesi,  hükümlünün acil  veya olağan muayene ve tedavisi kurumun hekimi tarafından yapılır. Genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçları, sağlık izleme kartına işlenir ve dosyasında saklanır.

(2) Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlidirler.

(3) Rızası olsa bile hiçbir hükümlü üzerinde tıbbî deney yapılamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

79 uncu maddeyi okutuyorum:

Sağlık denetimi

MADDE 79.- (1) Kurum hekimi, kurumu ayda en az bir kez denetleyerek genel ve özel önlem alınması gereken hastalıklar ile kurumda sağlık koşulları yönünden alınması gereken önerileri içeren bir rapor düzenler ve kurum yönetimine verir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

80 inci maddeyi okutuyorum:

Hastaneye sevk

MADDE 80.- (1) Hükümlünün sağlık nedeniyle hastaneye sevkine gerek duyulduğunda durum, kurum hekimi tarafından derhâl bir raporla ceza infaz kurumu yönetimine bildirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

81 inci maddeyi okutuyorum:

İnfazı engelleyecek hastalık hâli

MADDE 81.- (1) Kurum hekimi veya görevli hekim tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine bildirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

82 nci maddeyi okutuyorum:

Hükümlünün kendisine verilen yiyecek ve içecekleri reddetmesi

MADDE 82.- (1) Hükümlüler, hangi nedenle olursa olsun, kendilerine verilen yiyecek ve içecekleri sürekli olarak reddettikleri takdirde; bu hareketlerinin kötü sonuçları ile bırakacağı bedensel ve ruhsal hasarlar konusunda ceza infaz kurumu hekimince bilgilendirilirler. Psiko-sosyal hizmet birimince de bu hareketlerinden vazgeçmeleri yolunda çalışmalar yapılır ve sonuç alınamaması hâlinde, beslenmelerine kurum hekimince belirlenen rejime göre uygun ortamda başlanır.

(2) Beslenmeyi reddederek açlık grevi veya ölüm orucunda bulunan hükümlülerden, birinci fıkra gereğince alınan tedbirlere ve yapılan çalışmalara rağmen hayatî tehlikeye girdiği veya bilincinin bozulduğu hekim tarafından belirlenenler hakkında, isteklerine bakılmaksızın kurumda, olanak bulunmadığı takdirde derhâl hastaneye kaldırılmak suretiyle muayene ve teşhise yönelik tıbbî araştırma, tedavi ve beslenme gibi tedbirler, sağlık ve hayatları için tehlike oluşturmamak şartıyla uygulanır.

(3) Yukarıda belirtilen hâller dışında, bir sağlık sorunu olup da muayene ve tedaviyi reddeden hükümlülerin sağlık veya hayatlarının ciddî tehlike içinde olması veya ceza infaz kurumunda bulunanların sağlık veya hayatları için tehlike oluşturan bir durumun varlığı hâlinde de ikinci fıkra hükümleri uygulanır.

(4) Bu maddede öngörülen tedbirler, kurum hekiminin tavsiye ve yönetimi altında uygulanır. Ancak, kurum hekiminin zamanında müdahale edememesi veya gecikmesi hükümlü için hayatî tehlike doğurabilecek ise, bu tedbirlere ikinci fıkrada belirtilen şartlar aranmaksızın başvurulur.

(5) Bu madde uyarınca hükümlülerin sağlıklarının korunması ve tedavilerine yönelik zorlayıcı tedbirler, onur kırıcı nitelikte olmamak şartıyla uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

83 üncü maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Dışarıyla İlişkiler

Hükümlüyü ziyaret

MADDE 83.- (1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir.

(2) Birinci fıkrada belirtilenler dışındaki kimselerin ziyaretine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yazılı olarak izin verilebilir.

(3) Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

84 üncü maddeyi okutuyorum:

Yabancı hükümlüleri ziyaret

MADDE 84.- (1) Yabancı hükümlülerin, vatandaşı olduğu devletin diplomatik temsilciliği veya konsolosluğunun ziyaret istemleri, mevzuatta belirlenen esas ve usûllere uygun olarak geciktirilmeden yerine getirilir.

(2) Diplomatik temsilciliği veya konsolosluğu bulunmayan devletler vatandaşlığındaki hükümlüler ile mülteci veya vatansız olan hükümlülerin, yararlarını koruyan devletin diplomatik temsilciliği veya bu gibi kimseleri koruma görevini üstlenmiş ulusal veya uluslararası kuruluşlarla görüştürülmelerinde yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

(3) 83 üncü madde hükümleri saklıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

85 inci maddeyi okutuyorum:

Heyetlerin ceza infaz kurumlarını ziyaretleri

MADDE 85.- (1) Resmî kurum ve kuruluşlar, heyet hâlinde veya bireysel olarak ceza infaz kurumlarını ziyaret edebilmek ve hükümlülerle görüşebilmek için Adalet Bakanlığından izin almak zorundadırlar. Bilimsel araştırma yapanlarla görsel ve yazılı basın mensupları hakkında da bu hüküm uygulanır.

(2) Hükümlü, denetim amacıyla Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle yetkisi kabul edilen kurum ve kuruluşların temsilcileri tarafından gerekçesi belirtilmek suretiyle ve Adalet Bakanlığının izniyle ziyaret edilebilir.

(3) Bu ziyaret ve görüşmelerde güvenliği tehlikeye düşürmeyecek tedbirler kurum yönetimince alınır. Ziyaret ve görüşmeler yasal zorunluluk olmadıkça kurum görevlilerinin gözetiminde yapılır.

(4) Güvenlik bakımından bir araya getirilemeyecek hükümlülerle toplu görüşme yapılamaz. Önceden izin verilmiş olsa bile doğal afet, yangın ve ayaklanma gibi olağanüstü durumlarda ziyaret ve görüşmeler ertelenebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

86 ncı maddeyi okutuyorum:

Ziyaret ve görüşlerde uyulacak esaslar

MADDE 86.- (1) Kapalı ve açık ceza infaz kurumlarına ziyaret veya görüşe gelen resmî  heyet ve özel kişiler, kurum güvenliğini tehlikeye sokacak davranışlarda bulunamaz, kurum güvenliği için alınan ve uygulanan yasal ve idarî tedbirlerin değiştirilmesini isteyemezler.

(2) Kurumun düzen ve güvenliğini, hükümlülerin sağlığını bozabilecek nitelikteki eşya ve maddeler ile her türlü iletişim araçları ve taşıma izin belgesi olsa da silâhlar kuruma sokulamaz. Ziyaret ve görüşlerde hükümlülere para, kıymetli evrak ve eşya verilemez.

(3) Kurum görevlileri ve dış güvenlik görevlileri dahil olmak üzere, sıfat ve görevi ne olursa olsun, ceza infaz kurumlarına girenler duyarlı kapıdan geçmek zorundadır. Bu kişilerin üstleri metal dedektörle aranır; eşyaları x-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirilir, ayrıca şüphe hâlinde elle aranır. Bu cihazların bulunmadığı yerlerde arama ve kontrol elle  yapılır. Ancak milletvekilleri, mülkî amirler, hâkim, Cumhuriyet savcıları ve bu sınıftan sayılanlar, avukatlar, noterler, ceza infaz kurumları ve tutukevleri kontrolörleri, izleme kurulu başkan ve üyeleri, uluslararası sözleşmelerle yetkileri tanınmış kişi ve kuruluşların temsilcileri, ceza infaz kurumu  ve tutukevi koruma birlik komutanı ile kurum müdürünün üstleri ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlleri dışında elle aranamaz. Duyarlı kapı cihazının ikazının sürmesi hâlinde bu kişiler ancak, elle aramayı kabul ettikleri takdirde kuruma girebilirler. Ziyaret yerleri de ziyaret öncesi ve bitiminde aranır.

(4) Ceza infaz kurumlarına giren avukatlarca savunmaya ilişkin olduğu yazılı olarak  beyan edilen belge ve dosyalar incelemeye tâbi tutulmaz.

(5) Konusu suç teşkil etmemekle birlikte ceza infaz kurumlarına sokulması yasak olan her türlü eşya, çıkışta sahibine verilmek üzere idare tarafından muhafaza altına alınır.

(6) Hükümlüler, odalarından çıkış ve dönüşlerinde ayrı yerlerde ve farklı memurlarca üst ve eşya aramasına tâbi tutulurlar.

(7) Aramalarda insan onuruna saygı esastır.

(8) Ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri sürdürmelerine derhâl son verilir. Suç oluşturan davranışlar, ilgili idarî ve adlî makamlara bildirilir. Görüşme hakkına sahip özel kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı davranışları ve istekleri nedeniyle görüşme hakları, kurumun en üst amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir. Mevzuatın avukatlar bakımından getirdiği hükümler saklıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

87 nci maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Beden Eğitimi ve Boş Zaman Etkinlikleri

Beden eğitimi

MADDE 87.- (1) Hükümlünün toplumsal, ruhsal ve bedensel gelişmelerini sağlamak amacıyla fizik ve ruhsal sağlık durumlarının elverdiği ölçüde spor, beden eğitimi ve eğlendirici etkinliklere katılmasına müsaade olunur ve olanaklar ölçüsünde yer ve araç sağlanır.

(2) Açık havada çalışmayan veya kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüye, hava koşulları elverdiği ölçüde, günde en az bir saat açık havada gezinmek  olanağı verilir. Bu süre içerisinde bireysel spor da yapılabilir. Kurum dışındaki etkinliklere açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlüler katılabilirler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

88 inci maddeyi okutuyorum:

Kütüphane ve kurslardan yararlanma

MADDE 88.- (1) Hükümlü, çalışma saatleri dışında ve belirlenecek düzenine göre idarece tertiplenen kurslara katılabilir ve kütüphaneden yararlanabilir. Bu konudaki programlar uzmanların önerileri ve hükümlünün istekleri dikkate alınarak kurum yönetimince belirlenir.

BAŞKAN - Komisyon Başkanlığının bir düzeltme talebi vardır.

Buyurun Sayın Başkanım.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, maddenin ikinci satırındaki "düzenine" kelimesi "düzene" olacaktır.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Metin, isteğiniz doğrultusunda düzeltilmiştir.

88 inci maddeyi düzeltilmiş şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

89 uncu maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Salıverilme İçin Hazırlama

Koşullu salıverilmede iyi hâlin saptanması

MADDE 89.- (1) Hükümlünün, Kanunun 107 nci maddesinde öngörülen süreleri, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara içtenlikle uyarak, haklarını iyi niyetle kullanarak, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirerek geçirmiş ve uygulanan iyileştirme programlarına göre de toplumla bütünleşmeye hazır olduğunun disiplin kurulunun görüşü alınarak idare kurulunca saptanmış bulunması gerekir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

90 ncı maddeyi okutuyorum:

Salıverilme öncesi için önlem ve ilişkiler

MADDE 90.- (1) Hükümlünün salıverildikten sonraki geleceğini düzenlemeyi düşünmesini sağlayıcı tedbirler alınır ve toplumla uyumu ile ailesinin çıkarları için  bu konularda hizmet veren resmî ve özel kuruluş veya kişilerle ilişki kurması doğrultusunda katkı ve yardımda bulunulur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

91 inci maddeyi okutuyorum:

Hükümlüye iş bulmada yardım

MADDE 91.- (1) Hükümlü, salıverildiğinde iş bulması veya kendi işini kurması yönünde özendirilir. Bu konuda gönüllü kişi ve  kuruluşlar ile resmî kurumlarla işbirliği yapılır. Bu husustaki ayrıntılar tüzükte gösterilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

92 nci maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

İzinler

Kapalı ceza infaz kurumu dışına çıkma hâlleri

MADDE 92.- (1) Hükümlü; izin, hastaneye, Cumhuriyet Başsavcılığına veya duruşmaya sevk, eğitim, öğretim, işyurdu, cezanın ertelenmesi, salıverilme, nakil, deprem, sel gibi doğal afet ve yangın hâlleri dışında ve yetkili makamca verilmiş yazılı bir emir olmadıkça kapalı kurumun dışına çıkarılamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

93 üncü maddeyi okutuyorum:

İzinler

MADDE 93.- (1) Yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunanlar dışındaki hükümlülere mazeret izni, özel izin veya iş arama izni verilebilir. İzinde geçen süreler hükümlülükte geçmiş sayılır.

(2) İzinlerin kullandırılması ile ilgili ayrıntılar tüzükte gösterilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

94 üncü maddeyi okutuyorum:

Mazeret izni

MADDE 94.- (1) Hükümlülük süresinin beşte birini iyi hâlle geçirmiş olanlara hükümlünün isteği ile; 

a) Ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü nedeniyle ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile,

b) Yukarıdaki bentte sayılan yakınlarından birisinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin veya deprem, su baskını, yangın gibi felâketler nedeniyle zarara uğradıklarının belgelendirilmesi koşuluyla kurum en üst amirinin  görüşü, Cumhuriyet Başsavcılığının önerisi ve Adalet Bakanlığının onayı ile,

Yol dışında on güne kadar mazeret izni verilebilir.

(2) Tehlikeli hükümlüler hariç olmak üzere, hükümlünün, infaz kurumunun bulunduğu yerde olmak ve dış güvenlik görevlisinin refakatinde bulunmak şartıyla, talebi ve Cumhuriyet Başsavcısının onayı ile ana, baba, eş, kardeş ve çocuk cenazesine katılmasına izin verilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

95 inci maddeyi okutuyorum:

Özel izin

MADDE 95.- (1) Açık ceza infaz kurumlarında bulunanlarla kapalı ceza infaz kurumunda olup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazananlara, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini veya güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile yılda en çok üç kez olmak üzere her defasında yol hariç üç güne kadar izin verilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

96 ncı maddeyi okutuyorum:

İş arama izni

MADDE 96.- (1) Ceza infaz kurumlarında hükümlülük sürelerinin en az altı ayını kesintisiz geçirmiş ve koşullu salıverilmelerine bir ay kalmış hükümlülere olağan yaşantılarına döndüklerinde uyum sorunu ile karşılaşmamaları ve iş bulma olanakları sağlanmak üzere kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile çalışma günleri içinde sekiz saate kadar izin verilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

97 nci maddeyi okutuyorum:

İzinden dönmeme, geç dönme

MADDE 97.- (1) İzinden dönmeyen veya iki günden fazla bir süre geçtikten sonra dönen hükümlüler hakkında Türk Ceza Kanununun 292 nci ve izleyen maddelerinde yazılı hükümler uygulanır.

(2) İzin süresini iki gün veya daha az bir süre geçiren hükümlüler hakkında disiplin işlemi yapılır. İzinli iken firar eden hükümlüye bir daha izin verilmez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

98 inci maddeyi okutuyorum:

SEKİZİNCİ BÖLÜM

İnfazla İlgili Kararlar

Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama

MADDE 98.- (1) Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.

(2) 16 ncı madde gereğince cezasının ertelenmesi isteminin reddi hâlinde de aynı hüküm uygulanır.

(3) Yukarıdaki fıkralar uyarınca yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

99 uncu maddeyi okutuyorum:

Birden fazla hükümlerdeki cezaların toplanması

MADDE 99.- (1) Bir kişi hakkında hükmolunan herbir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir.

BAŞKAN - Komisyon Başkanımızın bir düzeltme talebi var.

Buyurun Sayın Başkanım.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, maddenin başlığındaki "hükümlerdeki" kelimesi "hükümdeki" olarak düzeltilecektir.

Arz ederim.

BAŞKAN - Sayın Başkanım, madde ifade ettiğiniz şekilde düzeltilmiştir.

Teşekkür ediyorum.

99 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

100 üncü maddeyi okutuyorum:

Hastanede geçen sürenin cezadan indirilmesi

MADDE 100.- (1) Cezanın infazına başlandıktan sonra hastalık nedeniyle hükümlünün ceza infaz kurumundan hastaneye kaldırılması hâlinde burada geçirdiği süre, cezadan indirilir.

(2) Ancak, cezanın infazını durdurmak için hükümlü, hastalığına kasten neden olmuşsa bu hükümden yararlanamaz. Bu hâlde Cumhuriyet savcısı mahkemeden bir karar verilmesini ister. 

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.07

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.23

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN- Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

710 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933) (S. Sayısı: 710) (Devam)

BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 101 inci maddesini okutuyorum:

İnfaz sırasında verilecek kararların mercii ve usulü

MADDE 101.- (1) Cezanın infazı sırasında, 98 ilâ 100 üncü maddeler gereğince mahkemeden alınması gereken kararlar duruşma yapılmaksızın verilir. Karar verilmeden önce Cumhuriyet savcısı ve hükümlünün görüşlerini yazılı olarak bildirmeleri istenebilir.

(2) 99 uncu madde gereğince cezaların toplanması gerektiğinde, bu hususta hüküm vermek yetkisi, en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye, bu durumda birden çok mahkeme yetkili ise son hükmü vermiş olan mahkemeye; hükümlerden biri doğrudan doğruya bölge adliye mahkemesi tarafından verilmiş ise, bölge adliye mahkemesine, Yargıtay tarafından verilmiş ise Yargıtaya aittir.

(3) Bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaydan başka mahkemeler tarafından verilmiş olan bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

102 nci maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ KISIM

Salıverilme Öncesi ve Sonrası Hükümlüye ve Eski Hükümlüye Yardım

BİRİNCİ BÖLÜM

İnfaz Kurumuna Dış Yardımlar ve Hükümlüler Arası Yardımlaşmalar

İnfaz kurumuna dış yardımlar

MADDE 102.- (1) Hükümlülerin ceza infaz kurumlarından salıverilmelerinden önce veya salıverilmelerinden sonra kişisel zorluklarını aşmalarını, iyileştirilmelerini ve dışarıdaki yaşama uyumlarını sağlamak amacıyla ilgili bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu tüzel kişileri görev alanlarına giren konularda gerekli desteği ve hizmeti vermekle yükümlüdürler.

(2) Bu konuda gönüllü kişi, kurum ve kuruluşlardan yardım alınabilir.

(3) Bu yükümlülük ve yardımların yöntem ve esasları tüzükte belirlenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

103 üncü maddeyi okutuyorum:

Hükümlüler arası yardımlaşma

MADDE 103.- (1) Meslek ve sanatlarında becerili olan hükümlüler, çalışma yeteneğine sahip ve istekli diğer hükümlülere, yönetimle işbirliği yaparak ceza infaz kurumunda ve salıverilmelerinden sonraki yaşamlarında iş, meslek veya sanat öğrenmelerini sağlamak amacıyla katkıda bulunabilirler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

104 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi ile Koruma Kurulları

Denetimli serbestlik ve yardım merkezleri ile koruma kurulları

MADDE 104.- (1) Cezaları ertelenen, salıverilen veya haklarında hapis  cezası dışında herhangi bir tedbire hükmedilen hükümlülerin toplum içinde izlenmesi, iyileştirilmesi, psiko-sosyal problemlerinin çözülmesi, salıverme sonrası korunması ve yargılanan kişiler hakkında sosyal araştırma raporlarının düzenlenmesi ve mağdurun korunması gibi görevleri yerine getirmek üzere denetimli serbestlik ve yardım merkezleri kurulur.

(2) Salıverilme sonrasında hükümlülere iş sağlanması için koruma kurulları kurulur.

(3) Denetimli serbestlik ve yardım merkezleri ile koruma kurullarının kuruluşu, çalışma yöntem ve esasları, ilgili kanununda düzenlenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

105 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KİTAP

Diğer Cezalar, Tedbirler, Koşullu Salıverilme ve Tutukluluk

BİRİNCİ KISIM

Diğer Cezalar

BİRİNCİ BÖLÜM

Kamuya Yararlı Bir İşte Çalıştırma ve Adlî Para Cezalarının İnfazı

Kamuya yararlı bir işte çalıştırma

MADDE 105.- (1) Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan kısa süreli hapis cezasının yaptırım seçeneklerinden kamuya yararlı bir işte çalıştırma; hükümlünün, ücretsiz olarak bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşun belirli hizmetlerinde çalıştırılmasıdır.

(2) Denetimli serbestlik ve yardım merkezleri, bölgelerinde bulunan bu tür kurumlardan hükümlüleri ne suretle çalıştırabileceklerine dair bilgi alırlar ve hizmetler listesini oluştururlar. Bu listeler mahkemelere verilir. Mahkeme, bu listelerden uygun gördüğü hizmeti ve süresini hükümlüye önerir ve bunu reddetme hakkına sahip olduğunu hatırlatır.

(3) Diğer bir hapis  cezasına hükmedildiğinde kamu yararına çalıştırma kararı verilemez.

(4) İki yıl veya daha az süre ile hapis cezasına mahkûm olanlardan, hükümlülük süresinin yarısını iyi hâlle geçirenlerin, istekleri bulunmak koşuluyla kendilerinin veya yasal temsilcilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmiyet sürelerinin geriye kalan yarısını kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına mahkemece karar verilebilir.

(5) Mahkeme kararında belirtilen çalışma esasları ile rejimlere uymama hâlinde, geri kalan ceza aynen çektirilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 710 sıra sayılı Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının 105 ilâ 124 üncü maddeleri üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yıl, yetmişsekiz yıllık Ceza Kanunumuzda köklü değişiklik yaptık. Bu değişiklikle köklü reformlar gerçekleşti. Yeni birtakım suç tiplemeleri yeni Ceza Kanunumuza girmiş oldu. Temel hak ve hürriyetleri daraltan anlayıştan uzaklaşıldı. En önemlisi, bazı torba maddelerin zorlama yorumlarla genişletilen uygulama alanı daraltıldı, hatta kaldırıldı. Birkısım suçların cezaları yeniden gözden geçirilerek, kamu vicdanını olumsuz etkileyen ve yaralayan kamu ve devlete karşı işlenen suçların cezaları ağırlaştırıldı.

Yine, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu değiştirildi. Süratli ve adaletli yargılamanın yolları açıldı. Toplum vicdanını rahatsız eden, adaletin geç tecellisinin sebeplerinden olan usul ve esaslardaki aksamalar değiştirildi. Şimdi, sıra İnfaz Kanunumuzda.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Kanunu, toplum ve yasama organınca suç sayılan davranışlara yasaklamalar ve müeyyideler getirmekte, Ceza Muhakemeleri Kanunu ise, bu tür fiilleri işledikleri iddia edilen zanlı veya zanlıların yargılamalarının yapılacağı usul ve esasları düzenlemektedir. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ise, yargılama sonucu verilen hükmün uygulama esaslarını koymaktadır. Bugün görüşmekte olduğumuz Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı, eskiden farklı olarak, şartla salıverilmeyi her halükârda bir hak olarak görmemekte, yükümlünün, yasal süreyi iyi halle geçirmesi şartını getirmektedir. Eski 647 sayılı İnfaz Kanunundan beklenen ıslah ve caydırıcılık amacı, maalesef, gerçekleştirilememiştir.

Yine, bu kanunla, hukukumuzun içerisine, yeni infaz müesseseleri, yeni infaz tiplemeleri ve tedbirleri kazandırılmıştır. Cezaların infazında ve tedbirlerin uygulanmasında hâkimlerimize yetki ve takdir hakkı tanınmış ve bir de denetim imkânı getirilmiştir. Gerek Ceza Kanunu ve gerekse Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının ana gayesi suçun işlenmesini önlemektir. Suç işlendikten sonra yükümlü veya hükümlüleri cezalandırmak ve cezasını veya cezalarını çekmekte olan hükümlü veya hükümlüleri ıslah ederek, eğiterek topluma kazandırmak, yine, bu kanunların temel hedefidir.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının bir başka gayesi de, devletin gözetimi altında tutulan hükümlü ve tutuklulara uygulanacak yöntemin dışında bir başka müeyyideyi ya da keyfîliği engellemektir. Ceza, işlenen suçla orantılı olmalı, kamu vicdanını zedelememelidir. İnfaz Kanunu da kamu vicdanında rahatsızlıklar yaratmamalıdır. Dolayısıyla, eski İnfaz Kanunu birçok haklı eleştiri almış ve kamu vicdanı huzursuz olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eski İnfaz Kanunuyla âdeta suç işlemeye prim ve davetiye verilirken, yeni İnfaz Kanunu Tasarısıyla çağdaş ülkelerdeki infaz rejimleri ve tedbir uygulamaları hukukumuzun bir parçası olacaktır.

Gerek Ceza Kanununun gerek Ceza Muhakemesi Kanununun ve gerekse Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının muhatabı olmayan bir toplum asıl dileğimiz ve temennimizdir; ancak, bu dilek ve temenninin çok uzak bir ihtimal olduğu da bir vakıadır. Öyleyse, bu kanunların muhatabının azaltılması ana hedefine ve gayesine ulaşmak üzere, eğitim seviyesini yükseltmek, millî gelirin artırılmasını ve adil dağılımını sağlamak, etkin, adil ve süratli bir yargılamayı gerçekleştirmek, adalete olan güven zedelenmesini tamir etmek biz milletvekillerinin ve hükümetin en başta gelen sorumluluğudur.

Bu tasarıyla, tutuklular ve hükümlüler ayrı infaz sistemine, kurumlarına tabi tutulmakta, yine, çocuk ve yetişkin hükümlülere ayrı infaz sistemi getirilmektedir.

Yine, tasarıyla, isteyen hükümlüye, kamu yararına çalışan kurumlarda çalışma hakkı ve ayrıca, meslek ve sanat sahibi olma hususunda seçim hakkı tanınmaktadır.

Tasarı, cezaların infazını eski kanuna nazaran artırmaktadır. Kanaatimce, bu husus, hem caydırıcılığı temin edecek hem de yaralanan kamu vicdanını rahatlatacaktır.

Tasarıyla, infaz kurumlarının birer suç eğitim merkezi olmasının da önüne geçilmiş olacaktır. Ancak, hükümet tasarısında "şartla salıverme" ifadesi kullanılmışken ve bu ifade hukukumuzda ve hukukçular arasında kabul görmüşken, komisyonda "şartla salıverme" ifadesinin "koşullu salıverme" olarak değiştirilmesi, kanaatimce isabetli olmamıştır. Literatüre yerleşmiş ve anlaşılabilir bir hukukî terimin, uygulamada bir ihtiyaç olmadığı halde değiştirilmesinde hukuk açısından da bir fayda bulunmamaktadır.

Suç işleme oranlarının azaldığı bir Türkiye hedefine hizmet edecek olan bu tasarının, ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bilen, teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

106 ncı maddeyi okutuyorum:

Adlî para cezasının infazı

MADDE 106.- (1) Adlî para cezası, Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre tayin olunacak bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.

(2) Adlî para cezasını içeren  ilâm Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adlî para cezasının ödenmesi için hükümlüye 20 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ eder.

(3) Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adlî para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir.

(4)  Çocuklar hakkında verilen adlî para cezası ile kısa süreli hapis cezasından çevrilen adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu cezalar hapse çevrilemez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır.

(5) Adlî para cezasının hapse çevrileceği mahkeme ilâmında yazılı olmasa bile üçüncü fıkra hükmü Cumhuriyet Başsavcılığınca uygulanır.

(6) Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir. İlk taksidin süresinde ödenmemesi hâlinde, verilen ikinci taksite ilişkin izin hükümsüz kalır.

(7) Adlî para cezası yerine çektirilen hapis süresi  üç yılı geçemez. Birden fazla hükümle adlî para cezalarına mahkûmiyet hâlinde bu süre beş yılı geçemez.

(8) Hükümlü, hapis yattığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse hapisten çıkartılır.

(9) Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi saklı kalmak üzere, adlî para cezasından çevrilen hapsin infazı ertelenemez ve bunun infazında koşullu salıverilme hükümleri uygulanamaz. Hapse çevrilmiş olmasına rağmen hak yoksunlukları bakımından esas alınacak olan adlî para cezasıdır.

(10) Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre kısa süreli hapis cezasından çevrilen adlî para cezalarının infazında, aynı maddenin altıncı ve yedinci fıkraları hükümleri saklıdır.

(11) İnfaz edilen hapsin süresi, adlî para cezasını tamamıyla karşılamamış olursa, geri kalan adlî para cezasının tahsili için ilâm, Cumhuriyet Başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilir. Bu makamlarca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre kalan adlî para cezası tahsil edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

107 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Koşullu  Salıverilme, Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri

Koşullu salıverilme

MADDE 107.- (1) Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.

(2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.

(3) Koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre;

a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzaltı,

b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, otuz,

c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzaltı,

d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz,

e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, en fazla yirmisekiz,

Yıldır.

(4) Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar, otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ancak, bu süreler;

a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde kırk,

b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzdört,

c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, en fazla kırk,

d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzdört,

e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuziki

Yıldır.

(5) Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün onsekiz yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır.

(6) Koşullu salıverilen hükümlünün tâbi tutulacağı denetim süresi, yukarıdaki fıkralara göre infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin yarısı kadardır. Ancak süreli hapislerde hakederek tahliye tarihini geçemez.

(7) Hükümlü, denetim süresinde, infaz kurumunda öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret karşılığında çalıştırılabilir.

(8) Onsekiz yaşından küçük olan hükümlüler, denetim süresinde eğitimlerine, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir kurumda devam ederler.

(9) Hâkim, denetim süresinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü alışkanlıklar edinebileceği çevrelerden uzak kalması ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya yanında çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.

(10) Hâkim, koşullu salıverilen hükümlünün kişiliğini ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulundurarak; denetim süresinin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmadan veya herhangi bir yükümlülük belirlemeden geçirilmesine karar verebileceği gibi, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını veya belirlenen yükümlülükleri denetim süresi içinde kaldırabilir.

(11) Bir hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, hükmü veren mahkemeye;  hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye verilir. Mahkeme, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir. Mahkeme, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.

(12) Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu salıverilme kararı geri alınır.

(13) Koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde hükümlünün;

a) Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren kalan cezasının aynen,

b) Yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, koşullu salıverilme kararının geri alınması kararının kesinleştiği tarih ile hakederek salıverilme tarihi arasındaki süreyi geçmemek koşuluyla takdir edilecek bir sürenin,

Ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilmez.

(14) Denetim süresi yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.

(15) Koşullu salıverilme kararının geri alınmasına;

a) Hükümlü geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilirse, hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi tarafından,

b) Hükümlünün bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmemesi hâlinde koşullu salıverilme kararına esas teşkil eden hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi veya koşullu salıverilme kararını vermiş olan mahkeme tarafından,

Dosya üzerinden karar verilir. Bu kararlara  karşı itiraz yolu açıktır.

(16) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, "Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar" başlıklı Dördüncü Bölüm, "Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı Beşinci Bölüm, "Milli Savunmaya Karşı Suçlar" başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Cavit Torun; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Torun, süreniz 5 dakika.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım.

Aslında, üzerinde, en çok durulması gereken maddelerden bir tanesinin bu olduğunu düşünüyorum. Burada, bu yasa tasarısının bu maddesinde çok farklı uygulamalarla karşı karşıyayız. Yasanın düzenleniş biçiminin de Anayasaya aykırı olduğunu düşünüyorum; çünkü, bu yasa, eşitlik ilkesini zedeleyen hükümler içermektedir. Yasanın bu maddesi, Anayasaya aykırılık niteliği taşıyan hükümler içermektedir ve bu yönü itibariyle de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılık teşkil etmektedir.

Şimdi, siz, adi suçlar bakımından, adam öldüren, ırza geçen, tasaddide bulunan ve buna benzer birtakım suçları ika eden insanların şu veya bu şekilde cezaevinde ıslah olduklarını düşünürseniz; ama, fikir suçu niteliğinde bulunan suçları bir şekilde işlemek zorunda kalan insanların ıslah olmayacağı kanaatini taşırsanız, bunun behemahal bir yanlış anlama olduğunu ortaya koymamız gerekiyor. Neden herhangi bir şekilde ırza tasaddide bulunan ve bunun sonucunda da adam öldüren insanlar cezaevinde ıslah oluyor da, fikir suçu işleyen insanlar ıslah olmuyor veyahut da neden böyle bir düşünceye biz sahip oluyoruz; bunu anlamının imkân ve ihtimali bulunmamaktadır.

Cezaevine giren insanların yüzde 10'unu psikopat insanlar olarak düşünebiliriz; ama, geri kalan insanlar, yüzde 90'ı bir şekilde kader mahkûmu veya istemeden suç işlemek durumunda kalan insanlardır. Cezaevine giren insanların da gözü dışarıdadır; bir an için dışarıya çıkmayı düşünürler. Cezaları koyan da biziz, cezaların infazı hakkındaki şartla salıverilmeyle ilgili hükümleri koyan da yine bizleriz. Biz, birtakım adi suçlar bakımından insanların cezaevinde ıslah olduğunu düşünüyoruz; ama, fikir suçu işleyen insanların veyahut da devlete karşı suç işlediğini iddia ettiğimiz insanların ıslah olmayacağını düşünüyor isek, burada yanlış bir anlayışla karşı karşıya olduğumuzun net bir şekilde bilinci içerisinde olmamız gerekiyor.

Efendim, biz, ceza kanunlarından, biliyorsunuz, idamı kaldırdık, idam hükümlerini kaldırdık. Ancak, şöyle düşünelim: Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan bir insan, ömrünün sonuna kadar her gün ölüm cezasıyla karşı karşıya olduğunu düşünecektir; çünkü, onun cezaevinden dışarı çıkışı söz konusu değildir.

Evet, idamı kaldırmakla çok güzel bir iş yapmış olduğumuzu biliyoruz; fakat, aynı kişinin, ömrünün sonuna kadar idam hükmüyle, idam düşüncesiyle karşı karşıya kaldığını varsayarak veyahut da böyle bir hükmü koyarak, insanların idam cezasından kurtulmuş olduklarını kabul etmelerini sağlayacak bir düzenleme yapmış olduğumuzu iddia etmemiz, çok abartılı bir düşünce olur diye düşünüyorum.

Evet, biz biliyoruz ki, Sayın Bakanımız, bu yasa tasarısında çok güzel düzenlemelerin yapılmasına da imkân verdi. Mesela, cezaevlerinde tek tip elbise meselesi vardı, daha önce ilk gelen tasarıda bu biraz düzenlenmişti; bu kaldırıldı. Ayrıca, mecburî çalışma koşulları, vesaire getiriliyordu; bunlar kaldırılmış oldu.

Evet, Sayın Bakanımızın bu konudaki çalışmalarını takdirle karşılıyoruz; gerçekten, çok güzel çalışmalar yaptılar; ancak, bu mevzuu biz kendi aramızda tartışırken Sayın Bakanımız bir Topal Osman örneğinden bahsetti, dedi ki: "Ben Yozgat'ta avukatlık yaparken bir Topal Osman vardı; bu, anasını öldürdü, sonra olay yerine gelen bacısını da öldürdü ve böylece, bu insan bir süre cezaevinde kaldı ve dışarı çıktı."

Evet, biz, bu düzenlememiz içerisinde de, bundan böyle de Topal Osmanları dışarı çıkaracağız; ama, fikir ve kanaatlerini izhar eden insanlar... Ki, tasarının 107 nci maddesinin 16 ncı bendinde düzenleniyor; şöyle bir düzenleme getiriliyor: "'Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar' başlıklı Dördüncü Bölüm, 'Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar' başlıklı Beşinci Bölüm, 'Millî Savunmaya Karşı Suçlar' başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin işlenmesi halinde şartla salıverilme hükümleri uygulanmaz."

Arkadaşlar, bu hüküm Anayasaya aykırıdır.

Şimdi, bakınız, Sayın Bakanımızın, yine bir konuşması sırasında şöyle bir cümle sarf ettiğini biliyoruz; diyor ki: "Biz, iki kocalı Hürmüz'e döndük..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Torun, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.

Buyurun.

CAVİT TORUN (Devamla) - "...Bir taraftan bu Anayasaya göre hükümler çıkarmaya çalışıyoruz, diğer taraftan Avrupa Birliği Anayasasına uygun hareket etmek mecburiyeti içerisindeyiz." Şimdi, bakınız, bizim bu Anayasamız, katılmak için mücadele vermiş olduğumuz Avrupa Birliği Anayasasına aykırı ise, bizim getirmiş olduğumuz bu düzenleme, bu Anayasaya bile aykırı; bırakın, Avrupa Birliği hukukuna, bu Anayasaya bile aykırılık teşkil ediyor. Bu itibarla, başkalarının bizi yönlendirmesine ve bu tasarının bir şekilde yeniden Anayasa Mahkemesinden veyahut da Cumhurbaşkanından dönüşüne fırsat vermeden, gerekli düzenlemeyi yaparak -Anayasadaki eşitlik ilkesine uygun tarzda bir düzenleme yaparak- çıkarmış olmamız daha iyi olmaz mıydı! Yani, ben, bu tasarının bu yönü itibariyle, bu maddesinin Anayasaya kesin aykırı olduğunu düşünüyorum ve bu, bir gün Cumhurbaşkanından dönecek, biz, yeniden burada çalışmalar yapmak zorunda kalacağız. Çünkü, biz, eşitlik ilkesini zedeleyecek hükümleri tasarının içerisine şu veya bu şekilde serpiştirmiş olduk. Ben, bu itibarla, burada belki bir çalışma yapılarak bu hükmün düzeltilebileceğini düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Torun.

Buyurun Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bahse konu maddeyle ilgili olarak düzenleme yapılırken, şüphesiz, işlenen suçun toplumda meydana getirdiği vahamet dikkate alınarak, tabiatıyla, çok farklı düzenlemeler getirilmiştir. Bu farklılıklar dikkate alınırken de, tabiatıyla, devletin bir ceza siyaseti var; bu siyasetin gereği düşünülmüştür. Ayrıca, daha evvel Terörle Mücadele Kanununun 17 nci maddesiyle -başlığı da "şartla salıverme"dir- ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bir karar var; farklı bir düzenlemenin, bu anlamda, Anayasaya aykırı olmayacağı yönünde de karar verilmiştir. Dolayısıyla, böyle bir hüküm buraya yazılırken, yine, Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alınmıştır. Kaldı ki, Anayasanın 153 üncü maddesinde de Anayasa Mahkemesi kararlarının herkesi bağlayacağı ifade edilmiştir. Bahse konu düzenlemede Anayasaya aykırı bir yön yoktur. Tümüyle devletin ceza siyasetiyle alakalı bir husustur. Tabiatıyla, her suç için zaman zaman şartla salıvermede farklı usullerin, farklı esasların belirlenmiş olması da devletin hakkıdır. Bu çerçevede yapılmış bir düzenlemedir. Bu yalnız bize mahsus da değil, Batı hukukunda da benzer uygulamalar vardır.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Madde üzerinde, şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut; buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının 107 nci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ceza infaz hukukunun en önemli düzenlemelerinden biri, şartla salıverilmeyle ilgili düzenlemelerdir. Nitekim, görüşülmekte olan tasarının 107 nci maddesinde, hükümlüleri çok yakından ilgilendiren ve özgürlüklerle sıkı sıkıya bağlantılı olan şartla salıverilme hükümleri ayrıntılarıyla düzenlenmiştir.

Şartla salıverilme, cezaevi kurallarına uyan ve mahkûmiyet süresinin belirli bir bölümünü iyi halle geçiren hükümlülere tanınan bir haktır. Bu hakka göre, iyi halli olarak kesinleşen hükmünün önemli bir bölümünü cezaevinde geçiren kişiye, cezasının geri kalan bölümünü dışarıda yine belli şartlarla tamamlama hakkı verilmektedir.

Bildiğiniz gibi, bugün yürürlükte olan 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanuna göre, hükümlüler, cezalarının ½'sini iyi halle geçirmiş olmak kaydıyla ve yine ayda 6 günlük bir indirimden istifadeyle cezalarının beşte 2'sini cezaevinde geçirmek şartıyla geri kalan bölümünü dışarıda tamamlamaktadırlar. Dışarıda tamamlanmasıyla ilgili olarak hükümlüler için konulmuş şart da şudur; eski ifadeyle söylüyorum: "Kasıtlı bir cürümden dolayı hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olmamak."

Şimdi, yeni tasarıda şartla salıverilme hükümleri daha da ağırlaştırılmıştır. Buna göre, bir hükümlünün şartla tahliye hükümlerinden istifade edebilmesi için, öncelikle, infaz kurumlarının düzen ve güvenliğiyle ilgili olan düzenlemelerine titizlikle riayet etmesi, haklarını iyi niyetle kullanması ve yükümlülüklerine de, yine, titizlikle riayet etmesi gerekir; ki, ilaveten de, ayrıca uygulanan iyileştirme programlarına göre, toplumla bütünleşmeye hazır olduğuna da idare kurulunun karar vermesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, demin konuşan değerli arkadaşımız, tasarıda değişik suç türleriyle ilgili olan değişik düzenlemelerin, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağını belirtti. Tasarının son fıkrasında, gerçekten, bu şekilde bir düzenleme vardır ve son fıkrada, devletin güvenliğine, anayasal düzene, düzenin işleyişine ve millî savunmaya ilişkin olarak bir suç işleyen ve bu suçu bir örgütün faaliyeti kapsamında işlemiş olup da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş hükümlülerin şartla tahliye, koşullu tahliye imkânlarından yararlanamayacağı belirtilmektedir. Burada üçlü bir ayırım mevcuttur; birincisi, yasada belirtilen belli suçları, yani, devletin birliğine, anayasal düzenine, düzenin işleyişine, millî savunmaya ilişkin bir suç işlemiş olmak; ikincisi, bu suçu, bir örgüt faaliyeti kapsamı içerisinde işlemiş olmak ve üçüncüsü, nihayetinde, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla hükümlendirilmiş olmak gerekiyor. Şimdi, bu suçu bir fikir suçu olarak tarif etmenin, ben, doğru olmadığını düşünüyorum; doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu tür farklılaştırmanın da, yine, infaz sisteminin, güdülen ceza siyaseti anlamında da doğru olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki, aynı maddede, yine, birbirinden farklı şartla tahliye imkânlarını ağırlaştıran düzenlemeler de mevcuttur. Mesela, mükerrir suçlular için -bu, normal suçlulara üçte 2 düşünüldüğü halde- dörtte 3 şeklinde bir düzenleme mevcuttur. Yine, örgütlü suçlular için de, iyi halle geçirilmesi gereken süre daha fazla olarak belirtilmiştir.

Şimdi, yeni tasarıya göre, eskisinden çok faklı olarak, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezalarında, hükümlünün, otuz yılını cezaevinde iyi halle geçirmiş olması, yine, müebbet hapiste yirmidört yılını iyi halle geçirmiş olması, diğer süreli hapis cezalarında ise önceki yasanın aksine -ki, demin söyledim; 1/2'dir- cezasının üçte 2'sini iyi halli olarak cezaevinde geçirmiş olması gerekecektir.

Değerli arkadaşlar, yine, tasarıda, birden fazla hükümlüler için değişik ceza süreleri öngörülmüştür ki, bunlar, örneğin, birden fazla müebbet ağır hapis cezasına mahkûmiyette otuzaltı yıl, birden fazla müebbet hapiste otuz yıl ve birden fazla süreli hapis cezalarında da en fazla yirmisekiz yıl olarak düzenlenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akbulut, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tasarının geçici 2 nci maddesi, aslında, bence, bu anlamda çok önemlidir; çünkü, burada, daha önceden, 4771 sayılı Yasayla, ölüm cezaları müebbet ağır hapse veya müebbet hapse dönüştürülen hükümlüler için, şartlı tahliyeden yararlanılamayacağına ilişkin bazı düzenlemeler yapılmıştır. Tasarının 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecek olması nedeniyle, yürürlüğe girdikten sonra işlenecek suçlara ilişkin olarak verilen hükümlerle ilgilidir. Bu nedenle, ben, Anayasaya aykırılık konusunda bir tereddüt olduğunu düşünmüyorum. Ancak, geçici 2 nci maddesine sıra geldiğinde, yine, Yüce Heyetinizce görüşülecektir; bu hususu da dikkatlerinize sunuyorum.

Ülkemizin çok hızlı bir değişim ve dönüşüm süreci içerisinde ve her alanda yapılan değişim ve gelişime halkımızın ayak uydurup hız verdiği bir dönemde, inşallah, bu tasarının, yine, ülkemizin huzuruna, esenliğine ve güvenliğine katkıda bulunacağına ilişkin umudumu bir kez daha tekrar ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

108 inci maddeyi okutuyorum:

Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri

MADDE 108.- (1) Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan;

a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının,

b) Müebbet hapis cezasının otuzüç yılının,

c) Süreli hapis cezasının dörtte üçünün,

İnfaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir.

d) Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz.

(2) İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez.

(3) Hâkim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler.

(4) Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır.

(5) Hâkim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza...

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, bir düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, 1 inci fıkrada (d) bendi olarak düzenlenen hükmün, ayrı bir fıkra olarak düzenlenmesi kanun yapma tekniği açısından daha uygun olur diye düşünüyoruz; o bakımdan, uygun görürseniz, (d) bendinin 2 nci fıkra olarak düzenlenmesini ve diğer fıkraların da buna göre teselsül ettirilmesini takdirlerinize arz ediyoruz efendim.

BAŞKAN - Madde metni, ifade ettiğiniz şekilde düzeltilecektir.

Maddeyi, Komisyon Başkanının ifade ettiği düzeltme doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

109 uncu maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Tedbirler ve Tutukluluk

BİRİNCİ BÖLÜM

Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek

Yaptırımlar ile Kısa Süreli Hapis

Cezalarının Özel İnfaz Şekilleri

Seçenekli yaptırımların uygulanması

MADDE 109.- (1) Kısa süreli hapis cezası yerine Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre hükmedilen seçenekli yaptırımların infazında uygulanacak rejim, tüzükte gösterilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

110 uncu maddeyi okutuyorum:

Özel infaz usulleri

MADDE 110.- (1) Hükmü veren mahkeme veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkeme, altı ay veya daha az süreli hapis cezasının;

a) Her hafta cuma günleri saat 19.00'da girmek ve pazar günleri aynı saatte çıkmak suretiyle hafta sonları,

b) Her gün saat 19.00'da girmek ve ertesi gün saat 07.00'de çıkmak suretiyle geceleri,

Ceza infaz kurumlarında çektirilmesine karar verebilir.

(2) Kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş hükümlülerin mahkûm oldukları altı ay veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine karar verilebilir.

(3) Yetmişbeş yaşını bitirmiş olup da üç yıl ve daha az süreli hapis cezasına mahkûm olanların, bu cezalarının ceza infaz kurumlarında çektirilmesi sağlık durumları itibarıyla elverişli olmadığı, tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanelerince verilecek raporla tespit edilenler hakkında cezanın konutlarında çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir. Ancak, mahkûmiyete konu suç nedeniyle herhangi bir zarar doğmuşsa, bu zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi şartı da ayrıca aranır. Bunlar hakkında beşinci fıkra hükümleri uygulanmaz.

(4) Cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesi kararı, infaza başlandıktan sonra da verilebilir.

(5) Cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesine karar verilenler hakkında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.

(6) Bu infaz usulünün gereklerine geçerli bir mazeret olmaksızın uyulmaması hâlinde, cezanın baştan itibaren infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.

(7) Bu madde hükümlerine göre verilen kararlara itiraz yolu açıktır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

111 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Tutuklama Kararının Yerine Getirilmesi

Tutuklama kararının yerine getirildiği kurumlar

MADDE 111.- (1) Tutuklular, iç ve dış güvenlik görevlisi bulunan, firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya fiziki engelleri olan, 34 üncü maddede sayılan hâller dışında oda ve koridor kapıları sürekli olarak kapalı tutulan ve yasal zorunluluklar ayrık, dışarıyla irtibat ve haberleşme olanağı bulunmayan normal güvenlik esasına dayalı tutukevlerinde veya maddî olanak bulunmadığı hâllerde diğer kapalı ceza infaz kurumlarının bu amaca ayrılmış bölümlerinde tutulurlar.

(2) Eylem ve davranışları ile 9 uncu madde kapsamına giren tutuklular, yüksek güvenlikli tutukevlerinde veya buna olanak bulunmadığı hâllerde yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının tutuklulara ayrılan bölümlerinde barındırılırlar.

(3) Kadın, çocuk ve gençlik tutukevleri müstakil olarak kurulabilir. Tutuklular, tutukevlerinde veya maddî olanak bulunmadığı hâllerde kapalı ceza infaz kurumlarının tutuklulara ayrılan bölümlerinde, büyükler, kadınlar, gençler, çocuklar olmak üzere ve suç türleri de gözetilerek ayrı yerlerde barındırılırlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

112 nci maddeyi okutuyorum:

Tutukevine kabul

MADDE 112.- (1) Sanığın tutukevine kabul edilebilmesi için hâkim veya mahkeme tarafından verilmiş bir tutuklama kararının bulunması zorunludur.

(2) Tutuklunun tutukevine konulduğu, kararı veren hâkim veya mahkemeye gün ve saati belirtilerek bildirilir. 

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

113 üncü maddeyi okutuyorum:

Tutukluların barındırılması

MADDE 113.- (1) Tutuklular, maddî olanaklar elverdiğince suç türlerine ve taşıdıkları güvenlik riskine göre ayrı odalarda barındırılırlar. Aralarında husumet bulunanlar ile iştirak hâlinde suç işlemiş olanlar aynı odalarda barındırılmazlar ve birbirleri ile temas etmelerini engelleyecek tedbirler alınır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

114 üncü maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Tutukluların Hakları ve Kısıtlayıcı Önlemler

Tutukluların  hakları

MADDE 114.- (1) Tutuklulardan çalışmaları istenebilir; ancak, buna mecbur tutulamazlar. Tutuklular istediklerinde idare, barındırıldıkları odalarda çalışmalarına izin verebilir. Odada çalışma imkânı yoksa, tutukluların iş yerlerinde çalışmalarına da izin verilebilir. Bu takdirde kendileri hakkında çalışmakta olan hükümlülere ait rejim uygulanır.

(2) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar koyabilir.

(3) Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim  veya mahkemesince kısıtlanabilir.

(4) Tutuklu, savunması için istediği müdafii seçmek ve görevlendirmek hakkına sahiptir. Her dereceden kurum görevlileri bu hususta tutukluya tavsiyelerde bulunamaz.

(5) Tutuklunun müdafii ile olan haberleşmesine ve kurum düzeni çerçevesinde temas ve görüşmelerine hiçbir suretle engel olunamaz ve kısıtlamalar konulamaz.

(6) Özel kanunda yer alan hükümler saklıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

115 inci maddeyi okutuyorum:

Kısıtlayıcı önlemler

MADDE 115.- (1) Tehlikeli hâlde bulunan, delil karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek  davranışlarda bulunan tutuklulara soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim  veya mahkemesince aşağıdaki tedbirler uygulanabilir:

a) Tutuklunun tek başına, sıkı bir rejim altında muhafaza edilmesi ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi.

b) Belirli süre ile dışarıyla ilişkisinin, ziyaretçi kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanması.

c) Gerekiyorsa kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyici biçimde hazırlanmış özel bir odada barındırılması ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi.

d) Saldırganlık göstermesi hâlinde belirli süreyle kelepçelenmesi veya hareketlerinin engellenmesi.

e) Yüksek güvenlikli bir kuruma nakledilmesi.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

116 ncı maddeyi okutuyorum:

Tutukluların yükümlülükleri

MADDE 116.- (1) Bu Kanunun; yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi, kuruma alınma ve kayıt işlemleri, hükümlüler ile yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi, cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme programına ve sağlığın korunması kurallarına uyma, bina ve eşyaların korunması, kapıların açılmaması ve temasın önlenmesi, oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek kişisel eşyalar, arama, disiplin cezalarının niteliği ve uygulanma koşulları, kınama, bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma, ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma, hücreye koyma, çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri ve cezaları, disiplin soruşturması, disiplin cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin cezalarının infazı ve kaldırılması, yönetim tarafından alınabilecek tedbirler, zorlayıcı araçların kullanılması, ödüllendirme, şikâyet ve itiraz, nakiller, disiplin nedeniyle nakil, zorunlu nedenlerle nakil, hastalık nedeniyle nakil, nakillerde alınacak tedbirler, avukat ve noterle görüşme hakkı, kültür ve sanat etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü, kütüphaneden yararlanma, süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı, telefonla haberleşme hakkı, radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı, mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı, bu Kanunda sayılan günlerde dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, muayene ve tedavi istekleri, hükümlülerin beslenmesi, iyileştirme programlarının belirlenmesi, hükümlülerin sayısı ve uygulanacak güvenlik tedbirleri, eğitim programları, öğretimden yararlanma, muayene ve tedavileri, sağlık denetimi, hastaneye sevk, infazı engelleyecek hastalık hâli, kendilerine verilen yiyecek ve içecekleri reddetmeleri, ziyaret, yabancı hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve görüşlerde uygulanacak esaslar, beden eğitimi, kütüphane ve kurslardan yararlanma konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76, 78 ilâ 84 ve 86 ilâ 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

117 nci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Son Hükümler

Hapis cezalarının ve tedbirlerin infazında göz önünde bulundurulacak ve uygulanacak diğer kanunlardaki hükümler

MADDE 117.- (1) Cezanın kesinleşmesinden sonra asker edilen kişiler hakkındaki hapis  cezasının infazı ve geri bırakılması hususunda da 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun 39 uncu maddesi göz önünde bulundurulur ve uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

118 inci maddeyi okutuyorum:

Asker edilen kişilerin cezalarının infazı

MADDE 118.- (1) Sırf askerî suçlar ile askerî disiplin suçları ayrık olmak üzere, askere alınmadan önce ve askerlikleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı er ve erbaşlar ile yedek subaylar hakkında kısa süreli hapis  cezaları yerine hükmedilen Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (c), (e) ve (f)  bentlerinde yazılı tedbirler ile bu Kanunun 106 ncı maddesinde yazılı adlî para cezasının yerine getirilmesi askerlik hizmetlerinin sonuna bırakılır. Bu süreler içinde zamanaşımı işlemez.

(2) Herhangi bir suçtan askerî ceza ve tutukevinde tutuklu bulunan kişiler hakkında, adliye mahkemelerince verilen veya askerî mahkemelerce verilip de 22.5.1930 tarihli ve 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun 39 uncu maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı ceza infaz kurumlarında infazı gereken hapis  cezaları, bu kişilerin tutukluluk hâli durdurulmak suretiyle askerî ceza ve tutukevlerinde yerine getirilir. Hükümlü, tutukluluğunun sona ermesi durumunda, cezası infaz edilmemişse Adalet Bakanlığı ceza infaz kurumuna gönderilir. Cezaları askerî ceza ve tutukevinde bu suretle infaz edilenler hakkında koşullu salıverilmeye ilişkin bu Kanun hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

119 uncu maddeyi okutuyorum:

Bu Kanunda geçen terimlerin etkisi

MADDE 119.- (1) Bu Kanunda kullanılan terimler, mevzuatta bunun karşılığı olarak kullanılmış olan terimlerin yerini alır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

120 nci maddeyi okutuyorum:

Diğer kanunlarda yapılan yollamalar

MADDE 120.- (1) Diğer kanunlarda 13.7.1975 tarihli ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun hapis  cezaları ile tedbirlerin infazına ilişkin hükümlerine yapılan yollamalar bu Kanunda düzenlenen ilgili hükümlere yapılmış sayılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

121 inci maddeyi okutuyorum:

Tüzük ve yönetmelikler

MADDE 121.- (1) Bu Kanun gereğince çıkarılması gereken tüzük ve yönetmelikler, Kanunun yürürlüğünden itibaren altı ay içinde çıkarılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

122 nci maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 122.- (1) 13.7.1975 tarihli ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun ile 14.6.1930 tarihli ve 1721 sayılı Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanunun 3, 4 ve 6 ncı maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, maddede geçen "13.7.1975" şeklindeki tarihin "13.7.1965" olarak düzeltilmesi gerekiyor.

BAŞKAN - Peki.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1.- 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki diğer kanunlarda yer alan adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, hükümlüler bir gün yüz Türk Lirası hesabı ile hapsedilirler.

BAŞKAN - Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2.- (1) 14.7.2004 tarihli ve 5218 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile değişik 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla; ölüm cezaları, müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan terör suçluları, koşullu salıverme hükümlerinden yararlanamaz. Bunlar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası, ölünceye kadar devam eder.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkanım.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, izin verirseniz, maddenin son cümlesinde, Ceza Kanununda daha evvel yapmış olduğumuz düzeltmeye paralel olarak bir düzeltme yapılması gerekiyor. "Bunlar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası, ölünceye kadar devam eder" cümlesinin "...müebbet ağır hapis cezası hayatı boyunca devam eder" şeklinde düzeltilmesi daha doğru olacaktır.

BAŞKAN - Bu düzeltmeyle birlikte geçici madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

123 üncü maddeyi okutuyorum.

Yürürlük

MADDE 123.- (1) Bu Kanunun;

a) Geçici 1 inci maddesi 1 Ocak 2005 tarihinde,

b) Diğer hükümleri 1 Nisan 2005 tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

124 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 124.- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, kişisel kanaatini belirtmek üzere, aleyhte, İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş'e söz vereceğim.

Sayın Güneş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son dönemde, ceza hukukuyla ilgili çok önemli temel yasalarımızda değişiklikler yaptık. Ceza Yasası, Ceza Yargılama Yasası ve bugün görüşmekte olduğumuz, tamamlamak üzere olduğumuz İnfaz Yasası, aslında bir bütünü oluşturmaktadır, bir ülkenin ceza hukuku alanını düzenlemektedir, ceza politikalarının genel doğrultusunu tespit etmektedir.

Ceza politikaları, ceza hukuku alanı, toplumun yönelişiyle çok yakından ilgilidir. Ceza meselesi, sadece cezalandırma, yargılama, cezayı yerine getirme sorunundan ibaret değildir, ondan öte bir anlam taşır. O toplumun uygarlık düzeyini, çağdaşlık düzeyini belirler, o toplumun ceza politikaları açısından istikametini, doğrultusunu belirler.

Çok değerli çalışmalar yapıldı; ben, Sayın Adalet Bakanını da, Adalet Komisyonunun çok değerli üyelerini de kutluyorum. Katıldığımız yönleri oldu, katılmadığımız yönleri oldu; yine var çıkan yasalarda, itirazlarımız var, düzeltilmesi gereken noktalar var; ama, kabul etmeliyiz ki, teslim etmeliyiz ki, çok önemli çalışmalar yapılmıştır, kutlamaya değer çalışmalar yapılmıştır.

Değerli arkadaşlar, yeni dünya düzeni, dünyadaki yeni yapılanmalar, ceza politikalarını etkilemektedir. Ceza politikaları da, yeni dünya düzeniyle birlikte değişmektedir. Son yıllarda, ceza yasalarında, ceza yargılama yasalarında, yerine getirme yasalarında değişiklik yapan pek çok ülkede, bu yeni yönelişin izlerini görmekteyiz. Küreselleşme yahut yeni dünya düzeni, yeniden yapılanma doğrultusu ceza politikalarını da etkilemektedir. Bu etkileniş kaçınılmazdır. Önemli olan, orada, toplumsal beklentilere göre önalmak, süreci önceden görebilmek ve ona hazırlıklı olmaktır. Belki, yaptığımız budur, bunun ilk adımıdır; bunu devam ettirmemiz gerekir. O süreci sorunsuz karşılayacak, sorunsuz biçimde topluma mal edecek önlemleri önceden almalıyız. Gelip, belli suç türleri topluma dayanmadan, dayatılmadan önlemleri alınmalıdır.

Son yıllarda, ceza politikalarında, ceza hukuku alanında değişiklik yapan ülkelere baktığımızda ilginç gelişmeler, benzerlikler görülmektedir. İlginç eğilimler söz konusu; mesela, son yıllarda -belki, farklı söylemek gerekir; ama, öyle değil- cezalandırma konusunda daha sert bir tutum genelleşmeye başlamıştır; yani, daha cezacı bir anlayış hâkim olmaya başlamıştır, daha çok ceza verme eğilimi öne çıkmıştır, cezalandırmada kesinlik gibi bir kavram öne geçmiştir, yargıcın takdir hakkı daha azaltılmıştır; hesap makinesiyle tespit edilmişçesine ceza verme eğilimi, artık, genelleşmeye başlamıştır. Bizim yaptığımız değişikliklere de bu eğilimin yansıdığını görmekteyiz.

Bir başka eğilim, hapis cezalarının daha uzun süre hapishanelerde geçirtilmesi doğrultusundadır; yani, şartla tahliye gibi, infazda, kolaylıklar getirerek hapis cezalarının az bir kısmını, mümkün olduğu kadar az bir kısmını cezaevinde geçirerek, iyi hallilik gibi kavramların tespit edilmesi üzerine salıverilme eğilimi, artık, terk edilmektedir; yani, daha uzun süreyi cezaevlerinde geçirtme eğilimi baskın gelmeye başlamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güneş, buyurun.

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) - Bizim değişikliklerimizde de bu eğilim görülmektedir. Hatta, mükerrirlik gibi bazı müesseseler infazda yeni zorluklar... Mükerrire zaten mükerrir olduğu için farklı ceza, çok ceza verilmekte; ama, infaza da yansıtılmaktadır. Hatta, ikinci suçta, üçüncü suçta farklı uygulamalar yapılmaktadır. Bizde ikinci ve üçüncü suç ayırımı gözetilmemiştir. Belki, bizde gözetilmesi gereken, bundan sonraki düzenlemelerde gözetilmesi gereken, aftan yararlanıp çıkmış olanların yeniden suç işlemeleri halinde onlarla ilgili infaz kurallarının gözden geçirilmesi gereğidir.

Bütün bu eğilimler daha çok hapishane yapılmasını gündeme getirmektedir. Pek çok Batı ülkesinde daha çok hapishane yapılmaktadır şimdi. Hatta, bazı tespitlere göre, hapishane binaları için ayrılan para üniversite kampusları için ayrılanın 5 katını filan bulmaktadır. Hapishane nüfusu artmaktadır, hapishanede yaşayan insanlar çoğalmaktadır. Bu, bu alana daha çok ödenek ayrılması demektir. Bu alana daha çok ödenek ayrılması, açlık sorunuyla ilgili ödeneğin dünya çapında daha azalması demektir; üniversiteye, sağlığa ayrılan ödeneğin daha azalması demektir. Böyle benzer sorunlarla biz de karşılaşacağız. Daha çok cezaevi yapmak... Kaldı ki, bizim cezaevlerimizin pek çoğu zaten elden geçirilmek durumundadır. Bu alana daha büyük ödenekler ayırmak zorunda kalacağız.

Değerli milletvekilleri, suç politikalarında, ceza, politikalarında, belki, devletin vermesi gereken temel mesaj "suç işlersen eğer, seni mutlaka yakalarım, gizli kalamazsın, mutlaka yargılarım, gerekli cezayı veririm ve bu cezayı mutlaka infaz ederim" olmalıdır. Bu mesaj, devlete yakışan, doğru bir mesajdır.

Bu konularda, bu yasa görüşülürken, bugün, burada bizim sözcülerimiz de, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri de, İktidar Partisi sözcüleri de çok değerli katkılar yaptılar. Ben, arkadaşlarımı dinlerken, Parlamentoda bu düzeyde konuşmaların olmasından, doğrusu, hem çok yararlandım hem çok gururlandım. Onlara ilave edecek bir şeyim yok. Bir iki katkı yapmak istiyorum. Hiç kuşkusuz, hapis cezalarında temel olan, özgürlüğün kısıtlanmasıdır; özgürlüğün ortadan kaldırılması değildir, özgürlükten yoksunluk değildir, kısıtlılıktır; yani, sınırlılık esastır. Hapse mahkûm olan -bir kişidir, bir insandır- kısıtlanan kısmının dışındaki özgürlüklere sahiptir, onları kullanmalıdır, onları kullanması sağlanmalıdır, onun koşulları yerine getirilmelidir. İyileştirici, uyumlulaştırıcı bütün önlemler insanca olmalıdır, insana yakışır olmalıdır. Bu önlemlerin yerine getirilmesine, insan özgür kararla, gönüllü olarak katılmalıdır. Mesela, çalıştırmayla ilgili konuda çok fazla duyarlılık göstermeliyiz.

BAŞKAN - Sayın Güneş, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) - Tamamlayacağım efendim.

Çok duyarlı olmamız gerekir. Çalışma ve çalıştırma, hükümlü emeğinin sömürülmesi, cezaevlerini böyle demir parmaklıklı fabrikalar haline getirmek şekline dönüşmemelidir; mutlaka hükümlülerin katkıları olmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanın da, sizin de sabrınızı istismar etmek istemiyorum. Kuşkusuz bu yasa, infaz konusundaki bütün sorunları çözmez. Bu, bir başlangıç. Bina konusu, mekân konusu, programlar, personel, treatment'cı personel, donanım, yönetim konuları henüz çözülmemiştir. Mesela, koruma konusu çözülmemiştir. İçkoruma dışkoruma tartışması, bu konularda görev yapmış arkadaşlarımız bilir ki, yıllardır devam etmektedir; ama, bu yasadan itibaren, bundan böyle kendi ilerleme programımıza uygun, kendi çağdaşlaşma hedefimize uygun yeni ceza politikalarını, infaz politikalarını yerine getirecek yasalar yapma açısından bunu bir başlangıç olarak telakki edebiliriz ve bu konuda da bu başlangıcı saygıyla karşılamak ve bunun yeni atılımlara yol açmasını beklemek dileğimizi ifade edebiliriz.

Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümünü oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Sayın Bakan, tasarının yasalaşmasıyla ilgili olarak bir teşekkür konuşması yapacaklardır.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün, çok önemli bir tasarıyı değerli oylarınızla yasalaştırmış bulunuyoruz. Bundan dolayı, teker teker hepinize, gruplarımıza, grup başkanvekillerimize, Sayın Başkan, zatıâliniz başta olmak üzere Divanda görev yapan arkadaşlarımıza, ceza hukuku alanıyla ilgili olarak bugüne kadar katkı sağlamış bulunan Yargıtaya, Yargıtayın değerli üyelerine, Barolar Birliğine, Yargıtay Başsavcılığından bu çalışmalara katılan cumhuriyet savcısı arkadaşlarımıza, bilim adamlarına, Bakanlığımız mensuplarına ve bu tutanakları tarihe intikal ettirmek adına zahmet çeken değerli görevli arkadaşlarımıza huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugüne kadar yaptığı gibi, bu müzakerelerle tarihe önemli bir not düşmüştür. Biz, burada, bu müzakereleri yaparken, sürdürürken, belki şu sıralarda veya biraz sonra Avrupa Parlamentosu da "Türkiye" gündemli bir toplantı yapacaktır ve 17 Aralık için görüşlerini, tavsiyelerini ortaya koyacaktır. Bu yasa, 17 Aralık öncesi çıkarmamız gereken son yasaydı; bunu elbirliğiyle gerçekleştirdik. Bundan dolayı, bu yasanın, getirdiği yenilikler, içerdiği hükümlerden daha önemli, daha anlamlı bir konumu var. Artık kimsenin söyleyeceği bir şeyi kalmadı.

Bu Parlamento, iki yıldır gece gündüz çalışarak üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Milletimiz adına şükranlarımı sunuyorum. Bu millet, böyle bir yüce kuruma ve böyle bir parlamentoya sahip olduğu için, her zaman iftihar etmelidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu, Parlamento tarihimize altın harflerle yazılacak insanüstü bir çalışmayı iki yıldır sürdürdü; büyük bir vatanseverlikle, büyük bir özveriyle, partilerüstü bir anlayışla ve fakat milletimizin özlediği uzlaşmayı, işbirliğini, birlikte başarıyı sağlama adına, Türkiye'deki köklü değişimin hukukî altyapısını oluşturmak için gece gündüz çalıştı ve bunu da başardı. En başta Değerli Komisyon Başkanımız Sayın Köksal Toptan olmak üzere Cumhuriyet Halk Partili ve AK Partili tüm komisyon üyesi arkadaşlarıma da minnetlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.

Bugün, iktidarıyla, muhalefetiyle, hükümetiyle ve lütfedip takdir ederseniz, Adalet Bakanlığıyla ve Adalet Bakanı olarak üzerimize düşen görevi yapmış olmanın huzuruyla tarih huzuruna çıkıyoruz, başımız her zamankinden daha dik, alnımız her zamankinden daha açık olarak.

Herkes, bu vesileyle, bir şeyi iyi bilmelidir; 17 Aralıkta, Türkiye için karar verecek olanlar özellikle iyi bilmelidir ki, 17 Aralık, yalnız Türkiye için değil, belki bizden daha çok Avrupa için, Avrupalılar için tarihî bir fırsattır. Türkiye, üzerine düşeni fazlasıyla yaptı, yerine getirdi; şimdi, sıra onlarda. Böylesine tarihî bir fırsatı Avrupalılara Türk Parlamentosu vermiştir.

Biz Türkiye olarak, özellikle son iki yıldır, Avrupalıları yanıltmadık; ama, onları şaşırttık; ahde vefa göstererek bize düşeni fazlasıyla yaptık, masanın üzerinde hiçbir şey kalmadı yapmadığımız. Şimdi sıra onlarda. Kimsenin bahane araması gerekmez. Bu, doğru da değil, uygun da değil, hele hele çağdaş bir tavır hiç değil. Şu birkaç aydır Avrupa ülkelerinden yükselen itiraz sesleri, aklî değil, gerçekçi değil, bilimsel hiç değil, hele hele 1963 Ankara Antlaşmasına hiç uygun değil ve Avrupa'nın menfaatına da değil.

Biz, Avrupa Birliğini önemsiyoruz; bu, bizim hedefimizdir; ama "her şeye rağmen, her ne olursa olsun, ne şart koşarlarsa koşsunlar" için kabul edeceğimiz bir hedef de değildir. Biz yolumuza birlikte devam edeceğiz. Kopenhag Kriterleri eksiksiz yerine getirildikten ve ilerleme raporuyla bu teyit edildikten sonra, şimdi ne söyleniyor: "Türkiye büyük bir ülke." Bu millet her zaman büyüktü, bugün de büyüktür, yarın da büyük olacaktır. (Alkışlar)

Avrupa Birliği uluslararası bir güç olacaksa, stratejik bir aktör olacaksa, bu, ancak Türkiye'yle mümkün olur; bunu herkesin iyi bilmesi  lazım. Başka ne diyorlar: "Türkiye Müslüman bir ülke." Peki, bu, 2002 Kopenhag Zirvesinden sonra ortaya çıkan bir durum değil. Bu millet çok uzun zamandan beri bir Müslüman ülkedir, bundan sonra da öyle olacaktır. Demokratik değerlerini kendi inancıyla örtüştürmüş, bunu özümsemiş dünya üzerindeki tek İslam ülkesidir. Bunun Avrupa Birliğine sağlayacağı inanılmaz katkı vardır. Bunu da başka bir toplumun, başka bir milletin  sağlaması mümkün değildir. Türkiye'yi hesaba katmayan bir Avrupa Birliği eksiktir, çatışma kültürüne zemin hazırlar ve bir Hıristiyan kulübü olarak kalır, güvenirliliğini de kaybeder. Bu açıdan Türkiye, Avrupa Birliğinin de hayat sigortasıdır. Türkiye, soğuk savaş döneminde Avrupa'nın güvenliğini sağlamada çok önemli yükler üstlendi. Türkiye, bugün, OECD'nin üyesidir, AGİT'in üyesidir, Avrupa Konseyinin üyesidir, NATO'nun üyesidir. O zaman, Türkiye'nin büyüklüğü, Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması ya da farklı bir kültürden bulunması hiçbir bahane teşkil etmiyordu. Şimdi, Avrupa Birliği üyesi olmak açısından bunların hiçbirisi bize bir bahane olarak ileri sürülemez, bir mazeret olarak ortaya konulamaz. Türk Parlamentosu, 17 Aralıkta karar vereceklerin işini kolaylaştırmıştır. Onlar, eğer bu noktada adım atacaklarsa, bu parlamento, bu hükümet, bu dönem görev yapan siyasî irade, bunların hepsini gerçekleştirmiştir.

İşte, biraz evvel değerli oylarınızla yasalaştırdığımız bu yasanın böylesine önemli bir anlamı vardır. İnanıyoruz ki, 17 Aralık tarihi, milletimiz için de Avrupa için de ve temennimiz odur ki bütün insanlık için de önemli bir tarihî dönemeç olacaktır.

Bu duygularla, sağladığınız katkılardan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Bu yasa hepimiz için, milletimiz için, hukuk hayatımız için hayırlı ve uğurlu olsun.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, yasanın gerçekleşmesinde tüm emeği geçenlere ve değerleri oylarıyla katkıda bulunan siz saygıdeğer milletvekili arkadaşlarımıza, Başkanlık Divanı olarak teşekkür ediyoruz.

Sözlü soru önergelerini görüşmek ve Türkiye ile Avrupa Birliği arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak, alınacak kararlardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusundaki genel görüşme önergelerinin öngörüşmesini yapmak için, 14 Aralık 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma saati: 18.40