DÖNEM : 22 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 68
31 inci
Birleşim
13 Aralık 2004 Pazartesi
İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ve 22 milletvekilinin, Avrupa
Birliği Komisyonu raporu ışığında Türkiye ile AB arasında üyelik
müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin
izleyeceği tutum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/18)
IV.- ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu
Önerİlerİ
1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı
Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
2. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)
3. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/933) (S. Sayısı : 710)
VI.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Kemer'de
karaya oturan bir gemiye ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
YILDIRIM'ın cevabı (7/3722)
2. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Yenişehir İlçesi ve
köylerinde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/3779)
3. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa'nın bazı
ilçelerinde tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerjisinde ortaya çıkan
sorunlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3915)
4. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Mercedes Benz Türk AŞ Hakkındaki
iddiaya ve bir memurun görevden alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/3929)
5. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Çukobirlik sanayi tesislerine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/4006)
6. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, pamuk üreticilerine ödenecek primlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı
(7/4041)
7. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, emeklilere uygulanan KDV
iadesi oranına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/4078)
8. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, THY'nin uçak alımlarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4085)
9. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, THY'ye alınan son uçakların
maliyetlerinin SPK ve İMKB’ye bildirilip bildirilmediğine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4087)
10. - Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, atıl durumdaki
Adapazarı Şeker Fabrikasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
COŞKUN'un cevabı (7/4099)
11. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Bakanlar Kurulu
üyelerinin bazı fiillerinin Kamu Görevlileri Etik Kurulunca incelenip
incelenmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4106)
12. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, TÜBİTAK'tan uzaklaştırılan
personele ve yeni alımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4107)
13. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Yozgat-Yerköy Cemil Çiçek Öğrenci
Yurdunun ulaşım sorununa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/4112)
14. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Soma SSK Hastanesinin
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4117)
15. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gümrük başmüfettişinin
hazırladığı rapora ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı
(7/4121)
16. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, bazı illerdeki hastanelerde
doğum yapan yabancı uyruklulara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/4137)
17. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, olimpiyat
şampiyonu Nurcan TAYLAN'ın, yarışmalara katılmasına izin verilmeyeceği
iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
ŞAHİN'in cevabı (7/4150)
18. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, Küçükçekmece
Gölündeki kirliliğe ve ıslah çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4155)
19. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlığa bağlı bazı
kurumların başkan ve genel müdürlerinin aylık gelirlerine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4156)
20.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Diyanet İşleri Başkanının
aylık gelirine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/4162)
21. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Kredi Yurtlar Kurumu
Genel Müdürünün aylık gelirine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/4165)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Kastamonu Milletvekili Sinan Özkan, 10 Aralık 1919'da yapılan Kastamonu
Kadın Mitinginin 85 inci yıldönümüne,
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu, Adıyaman'ın il oluşunun 50 nci
yıldönümüne; bu münasebetle İlin kaynaklarından yeterince istifade edemediğine,
bu nedenle yapılması gerekenlere,
Manisa Milletvekili Ufuk Özkan, ülkemizde uygulanan vergi oranlarına ve
bunun toplumsal yansımalarına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın (3/462) (S. Sayısı: 592),
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın (3/463) (S. Sayısı: 593),
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun (3/464) (S. Sayısı: 594),
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin (3/465) (S. Sayısı: 595),
Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Milletvekilleri Mehmet
Mustafa Açıkalın ve İdris Naim Şahin, Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın
(3/466) (S. Sayısı: 596),
Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün
içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ile Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa
Güvenlik ve Savunma Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl üyelere
ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
8.12.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 701 sıra sayılı Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 3 üncü sırasına alınmasına; 9.12.2004 Perşembe günkü birleşimde 4 üncü
sıraya kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
Patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun
3.11.2004 tarihli 13 üncü Birleşiminde kurulan (10/152, 216) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine, siyasî parti gruplarınca gösterilen
adaylar seçildiler.
Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.
2 nci sırasında bulunan ve görüşmeleri bu birleşimde tamamlanan Türk
Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/882) (S.
Sayısı: 674), elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı.
Samsun Milletvekili Haluk Koç, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un,
konuşmasında, Partisine sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
3 üncü sırasına alınan, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu
Tasarısının (1/821) (S. Sayısı : 701) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak 3
üncü maddesine kadar kabul edildi; 3 üncü maddesi için yapılan oylamalar
sonucunda Genel Kurulda karar yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,
Alınan karar gereğince 13 Aralık 2004 Pazartesi günü saat 10.00'da
toplanmak üzere, birleşime 21.03'te son verildi.
İsmail Alptekin
Başkanvekili
|
Ahmet Küçük |
Harun Tüfekci |
|
Çanakkale |
Konya |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
II. - GELEN KÂĞITLAR No. : 40
10 Aralık
2004 Cuma
Rapor
1. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933) (S. Sayısı: 710) (Dağıtma tarihi :
10.12.2004) (GÜNDEME)
13 Aralık 2004 Pazartesi No. :41
Sözlü Soru
Önergeleri
1. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, bakanlığa
ait kreş ve rehabilitasyon merkezinin kapatılmasına ve yeni yapılan tenis
kortuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1352) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
2. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Ankara-İzmir
karayolu Salihli transit geçişine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1353) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
3. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğünün iptal edilen Stajyer Sanatçı Sınavına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1354) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.12.2004)
4. - Ankara Milletvekili A. İsmet ÇANAKCI'nın, Ankara
Defterdarlığınca satışa çıkarılan bir park ve spor alanına ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1355) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
5. - Ankara Milletvekili A. İsmet ÇANAKCI'nın, Ankara
Defterdarlığınca satışa çıkarılan bir arsaya ilişkin Maliye Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1356) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
6. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
adliyelerin kuruluş kriterleri ile Antalya'nın yeni sulh hukuk mahkemesi
ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1357) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.12.2004)
7. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Bolu Dağı Geçiş Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1358) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
8. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya-Elmalı-Finike karayolunun Yakaçiftlik Köyü mevkiinde meydana gelen
kazalara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1359)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
9. - Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, doğalgaza
yapılan zamma ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1360) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)
10. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun,
doğal afet nedeniyle zarar gören çiftçilere yapılan yardıma ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1361) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.12.2004)
11. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
pamuk üreticisine verilen destekleme primine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1362) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
Yazılı Soru
Önergeleri
1. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, SSK
hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrine yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4280) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
2. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Seydişehir Eti
Alüminyum A.Ş.'nin özelleştirme takvimi ve arşiv yangınına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4281) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
3. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in,
Yunanistan'ın kendisine ait olmayan bazı kayalıklara bayrak çektiği iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4282) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.11.2004)
4. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, basında yer
alan bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4283) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.11.2004)
5. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Spor Toto
Teşkilât Müdürlüğü tarafından piyasaya sürülen bir şans oyununa ve alınan
vergiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4284) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2004)
6. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, akaryakıt
fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4285) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2004)
7. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, haklarında
soruşturma izni istenen kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4286) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
8. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, 4207
sayılı Kanunun uygulanıp uygulanmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4287) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2004)
9. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, 2004 yılında
TRT'ye araç alınıp alınmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/4288) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
10. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT Genel
Müdürlüğündeki bir müşavire ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı
soru önergesi (7/4289) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
11. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, SHÇEK
bünyesindeki çocukların mesleki eğitim ve iş imkânlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4290) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2004)
12. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, ulusal
kadın politikalarının geliştirilmesinde izlenecek yöntemlere ilişkin Devlet
Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4291) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2004)
13. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuyla ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet
Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4292) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2004)
14. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamu ve
özel sektörde çalışan özürlü vatandaşlara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal
AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4293) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.11.2004)
15. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, el konulan
ÇEAŞ ve KEPEZ'in faaliyet kârına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4294) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2004)
16. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, personel
alımında kadın-erkek ayırımı yapıldığı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4295) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.11.2004)
17. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
Bergama-Ovacık Altın İşletmesinde işten çıkarılan bir şahsa ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4296) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2004)
18. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Emet Borik
Asit ve Bandırma Sülfürük Asit Tesislerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4297) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
19. - Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin,
tinerci-balici olarak adlandırılan çocuklara yönelik alınacak tedbirlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4298) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2004)
20. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Datça'da
gerçekleştirilen tarihi eser operasyonunda gözaltına alınan bir şahsa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4299) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2004)
21. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Fethullah
Gülen'in, Devlet kurumlarıyla bağlantısı olduğu yönündeki iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4300) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2004)
22. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, ücretsiz
dağıtılan ders kitapları ihalesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4301) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
23. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, 2000
yılından sonra yüksek öğrenim kurumlarıyla ilişkisi kesilen öğrencilere ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4302) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2004)
24. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, doktorların
ve diğer sağlık personelinin hastalara yönelik davranışlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4303) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
25. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Sinop-Gerze
Devlet Hastanesinin ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4304) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
26. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Türkeli
Balıkçı Barınağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4305)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
27. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in,
özelleştirme kapsamına alınan kamu kuruluşlarında çalışan şehit yakınları ve
gazilerin sosyal haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4306) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
28. - Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK'ün, İnsan
Hakları Danışma Kurulu Başkanına VIP salonunun kullandırılmadığı iddiasına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/4307) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
29. - Adana Milletvekili Mehmet Ziya YERGÖK'ün,
Pozantı-Ulukışla Otoyolunun ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4308) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.11.2004)
30. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ABD Ankara
Büyükelçiliğinin vereceği bir resepsiyonda Fener Rum Patriğinin "ekümenik
sıfatı" ile tanınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4311)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)
31. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, liseler için
hazırlanan yeni müfredata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4312)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)
32. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, hükümetin ve
MGK'nın kabul ettiği bölücülük ve irtica tarifi ve sınırlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4313) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)
33. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu
kurumlarında yöneticilerin fotoğraflarının asılmamasına yönelik genelgeye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4314) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.12.2004)
34. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu
görevlilerinin hediye almaları ile ilgili genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4315) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)
35. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4316) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)
36. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, organ bağışı
konusunda yapılacak çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4317) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)
37. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya'da bazı köylerin bağlı olduğu belediyelerin değiştirilme nedenlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4318) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.12.2004)
38. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Muğla İlinin
karayolu sorunu ile 2004 yılı bölünmüş yol projesine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4319) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2004)
39. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya-Alanya Karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4320) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
40. - Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın,
Çanakkale-Biga-Çan doğalgaz dağıtım şebekesi ihalesinin ertelenme nedenine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4321)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)
41. - Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Ankara
Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞ'a olan doğalgaz borcuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4322) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.12.2004)
42. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
muhtarlıkların ve muhtarların sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4323) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
43. - Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in,
Ankara-Yenimahalle-Gimat kavşağında kurulan oto pazarına ve bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4324) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.12.2004)
44. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, Uzan
Grubuna ait bir çiftlikte ele geçirilen gizli kamera kayıtlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4325) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2004)
45. - İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın,
İzmir'de görev yeri ve kadro unvanı değiştirilen personele ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4326) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
46. - İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın,
İstanbul-Silivri Millî Eğitim Müdürlüğünce dağıtılan bir sözlükteki
"Laik" kelimesinin tanımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4327) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
47. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Tire
Millî Eğitim Müdürlüğü yöneticilerinin görevden alınma nedenlerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4328) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.12.2004)
48. - İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
üniversitelerdeki ikinci öğretim programlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4329) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)
49. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Finike portakalına ve narenciye ihracaat teşvik primine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4330) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2004)
50. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, kanatlı et
ürünleri ile ilgili iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4331) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2004)
51. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Kulu
Belediyesinin bir çalışanının ceza infazından doğan mağduriyetine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4332) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2004)
52. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, bir
anonim şirketin kurucu ortakları ve hissedarlarının sair ticari faaliyetlerine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4333) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.12.2004)
53. - Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya
Yüzme Havuzu inşaatına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/4334) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
54. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
Yenişehir Havaalanından Ankara aktarmalı diğer illere uçak seferi yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4335)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
55. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Kırklareli-Babaeski Devlet Hastanesinin ek bina ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4336) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
56. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
Kırklareli-Babaeski İlçesinin dispanser ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4337) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2004)
57. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT'nin yeni
Genel Müdürü döneminde kuruma araç alımı yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/4338) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.12.2004)
58. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İl
Sosyal Hizmetler Müdürlüğü Satınalma Servisindeki yolsuzluk iddialarına ve
ilgili ayniyat saymanına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru
önergesi (7/4339) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
59. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün,
Çanakkale-Gökçeada-Bozcaada arasındaki ulaşım sorununa ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4340) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
60. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, hükümetin bazı
kamu kurumlarına yönelik uygulamaları ve İnsan Hakları Danışma Kuruluna üye
seçimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4341) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.11.2004)
61. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, özelleştirme
kapsamındaki Hatay İli Güney Su Fabrikasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4344) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)
62. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Hazineye ait
taşınmazların satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4345)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)
63. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, öğrenci
yurtlarındaki propaganda yasağının kaldırılıp kaldırılmadığına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4346) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.12.2004)
64. - Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın,
Aydın-Kuşadası İlçesinde öğretmenlerin bir şahsın konferansına gönderildiği
iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4347)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.11.2004)
65. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Özel
Öğrenci Yurtları Yönetmeliğindeki bazı değişikliklere ve ülkemizdeki yurt
sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4348)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)
66. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, yeni TCK'nın
mevcut davalar ile hükümlü ve tutuklulara etkisine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4349) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
67. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, kamu ve özel
kuruluşlardaki münhal özürlü kadrolarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4350) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)
68. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Uzan
Grubunun TMSF'ye sunduğu borç ödeme teklifine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4351) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6.12.2004)
69. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Fener Rum
Patrikhanesinin Türkiye'den talepleri ile ilgili basında yer alan iddialara
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/4352) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)
70. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadınlara
yönelik şiddetle mücadelede bir ulusal eylem planı oluşturulup
oluşturulmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru
önergesi (7/4353) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)
71. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, GAP
Bölgesinde organik tarımın başlatılıp başlatılmayacağına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4354) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.12.2004)
72. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Muğla-Milas
Ören Limanına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4355)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)
73. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in,
Hatay-İskenderun'da bulunan bir fabrikaya ruhsat verilmeme nedenine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4356) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.12.2004)
74. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, ASKİ
Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4357) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.12.2004)
Genel Görüşme
Önergesi
1. - Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ve 22
Milletvekilinin, Avrupa Birliği Komisyonu Raporu ışığında Türkiye ile AB
arasında üyelik müzakerelerinin başlaması ile ilgili olarak alınacak karardan
önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102
ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/18) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.12.2004)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
10.05
13 Aralık
2004 Pazartesi
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 31 inci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ve 22
milletvekilinin, Avrupa Birliği Komisyonu raporu ışığında Türkiye ile AB
arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak alınacak karardan
önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/18)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Avrupa Birliği Konseyinin 17 Aralık 2004 tarihinde
devlet ve hükümet başkanları düzeyinde yapacağı toplantıda Türkiye'yle katılım
müzakerelerine başlanması konusunda karar verilecektir.
Bu önemli kararın arifesinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda, TBMM İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri
uyarınca bir genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.
1.- Yaşar
Yakış (Düzce)
2.- Ahmet
Faruk Ünsal (Adıyaman)
3.- Abdullah
Erdem Cantimur (Kütahya)
4.- Orhan
Erdem (Konya)
5.-Vahit Kiler
(Bitlis)
6.- Talat
Karapınar (Ankara)
7.- Fehmi
Öztunç (Hakkâri)
8.- Mustafa
Duru (Kayseri)
9.- Orhan
Yıldız (Artvin)
10.- Akif Gülle (Amasya)
11.- İsmail Soylu (Hatay)
12.- Ersönmez Yarbay (Ankara)
13.- Fetani Battal (Bayburt)
14.- Ziyattin Yağcı (Adana)
15.- Temel Yılmaz (Gümüşhane)
16.- Afif Demirkıran (Batman)
17.- Mustafa Eyiceoğlu (Mersin)
18.- Mustafa Said Yazıcıoğlu (Ankara)
19.- Ali Ayağ (Edirne)
20.- Hikmet Özdemir (Çankırı)
21.- Aziz Akgül (Diyarbakır)
22.- Osman Nuri Filiz (Denizli)
Gerekçe:
Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyinin
17 Aralık 2004 tarihinde yapacağı toplantıda, Türkiye’yle katılım
müzakerelerine başlanması konusunda, Türkiye için tarihî bir karar alınacaktır.
Konseyin alacağı kararın bir taslağı basına yansımıştır; ancak, bunun nihaî
metin olmadığı ve üye ülkelerin bu metni kendi beklentileri doğrultusunda
etkilemeye çalıştıkları anlaşılmaktadır.
Böyle önemli bir karar öncesinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir genel görüşme açılarak, konunun çeşitli yönlerinin derinliğine
tartışılmasının yararlı olacağı düşüncesindeyiz.
Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak
genel görüşmede ortaya çıkacak görüşlerin, Konsey kararının metnine nihaî
şeklinin verilmesi sırasında etkili olabileceği düşünülmektedir.
Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliği, cumhuriyetin
ilanından sonraki en kapsamlı çağdaşlaşma projesidir. Bu genel görüşme,
Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılım sürecinin bu önemli aşamasında, TBMM'de
temsil edilen tüm siyasî partilerin bu konudaki görüşlerini açıklamalarına
imkân sağlayacaktır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun iki ayrı önerisi vardır; ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Birinci öneriyi okutuyorum:
IV.- ÖNERİLER
A) DanIşma
Kurulu Önerİlerİ
1. - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşme gün ve
saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 117 Tarihi: 13.12.2004
Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
|
|
Bülent
Arınç |
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Sadullah
Ergin |
Haluk Koç |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu
Başkanvekili |
Öneriler:
1 - 2005 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003
Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1 inci, 2 nci, 3
üncü ve 4 üncü sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 20.12.2004 Pazartesi
günü saat 11.00'de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, her
gün saat 11.00'den 13.00'e ve 14.00'ten günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam olunması ve görüşmelerin dokuz günde tamamlanması,
2- Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde gruplar ve
hükümet adına yapılacak konuşmaların (hükümetin sunuş konuşması hariç) 1'er
saat (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel
konuşmaların 10'ar dakikayla sınırlandırılması,
3- Bakanlık ve daire bütçeleri üzerindeki görüşmelerin
13 turda tamamlanması, 13 üncü turun bitiminden sonra Bütçe Kanunu
Tasarılarının maddelerinin oylanması,
4- İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince, yapılacak
görüşmelerde her turda gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların 45'er
dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel
konuşmaların 10'ar dakika olması; kişisel konuşmalarda, her turda, İçtüzüğün 61
inci maddesine göre biri lehte biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi
ve bir üyenin birden fazla turda söz kaydı yaptırmaması,
5- Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak
yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla
sınırlandırılması,
6- Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve hükümete
1'er saat süreyle söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir) İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların
10'ar dakika olması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer öneriyi okutuyorum:
2. - Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No:118 Tarihi:13.12.2004
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 108 inci sırasında yer alan 710
sıra sayılı Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 3
üncü sırasına alınmasının ve 13.12.2004 tarihli birleşimde 4 üncü sıraya kadar
olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma
süresinin uzatılmasının;
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 196 ncı sırasında yeralan (8/17) esas numaralı Avrupa Birliği
Komisyonu Raporu ışığında Türkiye ile Avrupa Birliği arasında üyelik
müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin
izleyeceği tutum konusundaki genel görüşme önergesi ile 13.12.2004 tarihli
gelen kâğıtlarda yayımlanan aynı konudaki (8/18) esas numaralı genel görüşme
önergesinin öngörüşmelerinin Genel kurulun 14.12.2004 Salı günkü birleşiminde
ve birlikte yapılmasının, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasının;
Genel kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
|
|
Bülent
Arınç |
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Eyüp Fatsa |
Haluk Koç |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu
Başkanvekili |
BAŞKAN- Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili
komisyon raporu henüz gelmediğinden teklifin müzakeresini erteliyoruz.
Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk
Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı:
701)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.
Tasarının müzakeresi ertelenmiştir.
3 üncü sıraya alınan, Ceza ve Tedbirlerin İnfazı
Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
3. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933) (S. Sayısı : 710) (x)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 710 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, AK Parti Grubu adına Gaziantep
Milletvekili Mahmut Durdu; şahısları adına, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri
Akbulut ve Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un söz talepleri vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan.
Sayın Eraslan, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde)- Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; 710 sıra sayılı Ceza ve
Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Bilindiği gibi, infaz, bir ceza hukuku kurumu olup,
medenî hukuktaki icra müessesesinin karşılığıdır; infaz, ceza mahkemelerinin
kesinleşen kararlarının yerine getirilmesidir. İcra ise, hukuk mahkemelerinin
kararlarının yerine getirilmesidir. Bu itibarla, infaz, doğrudan doğruya insan
özgürlüğüyle ilgilidir.
(x) 710 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bir süredir, ülkemizde, hızlı bir biçimde, Avrupa
Birliğine uyum programı çerçevesinde, ceza mevzuatı baştan sona
değiştirilmektedir. Bu cümleden olmak üzere, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi
Kanunu tamamen yeni bir yasa olarak düzenlenmiş ve 1 Nisan 2005 tarihinde
yürürlüğe girecektir. Şimdi de, ceza ve tedbirlerin infazıyla ilgili tasarıyı
görüşerek, büyük ölçüde, ceza mevzuatımızı tamamen yenilemiş bulunuyoruz;
ancak, daha önce görüşülen Türk Ceza Kanunu Tasarısının ve Ceza Muhakemeleri
Kanunu Tasarısının görüşmeleri sırasında da belirttiğimiz gibi, bu kadar önemli
tasarıların, ülkenin temel kodlarının sıkışık bir takvim içerisinde
görüşülmesinden mutlu değiliz. Bu kadar önemli tasarıların, temel kodların,
geniş bir katılım sağlanmadan ve özellikle de hukuk çevrelerinde geniş bir
biçimde tartışılmadan, dar zamanda ve zaman baskısı altında yasalaşmasının
önemli sakıncalar yarattığının altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, sözlerime başlarken, İnfaz Yasası
Tasarısının hukuktaki İcra Yasasının karşılığı olduğunu belirtmiştim. Bir süre
önce İcra Yasasında değişiklik yaparken, komisyona borçlu temsilcilerini de
çağırmıştık. Konusu insan hayatı ve hürriyeti olan İnfaz Yasası Tasarısında, ne
bir mahkûm görüşü alındı ne de bu konu tartışıldı.
Bilindiği gibi, daha önce Adalet Komisyonuna sevk
edilen bir Ceza İnfaz Tasarısı vardı. Bu tasarı, merhum Ord. Prof. Dr. Sulhi
Dönmezer başkanlığında hazırlanan tasarıydı. Bu tasarıyı, doğrusu, çok otoriter
bularak eleştirmiştik. Daha sonra, altkomisyonda bulunan bu tasarı çekilerek,
Bakanlık, eleştiriler ışığında yeni bir tasarı hazırlandığını ve altkomisyon
kurulmadan, tasarının görüşüleceğini bildirdiler; ancak, Bakanlığın yeni
tasarısı, önceki tasarıyı mumla aratacak derecede kötüydü. Komisyonda bu
şekliyle görüşülemeyeceği anlaşılınca, altkomisyona gönderildi. Birbuçuk gün
gibi inanılmaz bir hızla altkomisyonca hazırlanan tasarı, şimdi yasalaştırılmak
üzere. Kimseyi kötü niyetle suçlamıyorum; ama, bu süreçte doğru olan hiçbir şey
yok. Bu kadar olumsuz koşullar altında yapılan tasarıda altkomisyonun
düzenlemeleri de sınırlı kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım, temel bir anlayış farklılığı
nedeniyle, eksiklikleri önergeyle düzeltebilme olanağı olmadığından, konu
başlıklarını belirtmekle yetineceğiz. Rahmetli Faruk Erem Hocamın da dediği
gibi "infaz, hükümlerin devlet zoruyla yerine getirilmesidir. Bununla
beraber, verilen hükmün infazını, yargı kavramından ayırmaya olanak yoktur.
Kaldı ki, ceza hukuku, anayasa hukukunun menfî tarafıdır. Hukukun bu iki kolu,
birisi müspet diğeri menfî olarak, esas hak ve hürriyetler için zorunlu
şartları göstermek suretiyle birbirlerini sınırlarlar. Bu itibarla, ferdin
hangi şartlar altında cezaya tabi tutulacağını, ancak bir yargıcın hükmü tayin
edecektir. Bu durumda, hükümlü için sübjektif haklar doğar. İnfaz idaresinin,
bu hakları ihlal eden herhangi bir hareketi, hukukî, cezaî ve inzibatî
sorumluluğu gerektirir. Hürriyetin tahdidi keyfî değildir."
Konuyu bu şekilde belirttikten sonra, tasarı hangi
psikoloji ve mantıkla hazırlanmıştır, ona kısaca bir göz atmak gerekmektedir.
Bunun için, tasarının gerekçesine bakmak yeterlidir. Gerekçede temel alınan, F
tipi cezaevlerini çoğaltmaktır. Bunun için şöyle denilmektedir: "Böylece,
içine düşülmüş olan kötü durumun temel kaynağındaki koğuş sisteminden
çıkılmasına gayret edilmektedir." Tasarının gerekçesi, psikolojisini de
ortaya koyuyor.
Esasen, tasarı, altkomisyonda birbuçuk günde
düzeltilmeden önce daha da vahimdi. Pişman etme ve ibret ettirme temelindeydi.
Bu psikolojiyle sağlıklı infaz tasarısının hazırlanma olanağı, ne yazık ki
yoktur. Altkomisyonda da tasarı büyük bir iyi niyetle birbuçuk günde
düzeltilmeye çalışılmış; ancak, temel felsefesinde ciddî sıkıntılar olduğu için
yeterli düzeye getirilememiştir.
Yine, tasarıya dönecek olursak, gerekçede dört görev ve
fonksiyon belirlenmiştir. Bunlar şunlardır:
a- Güvenlik: Hükümlülerin kurumda muhafazası ve
kaçmalarının önlenmesi.
b- Kurumda düzenin sağlanması.
c- İnfaz kurumunun temel amacının hükümlülerin
iyileştirilmesi olduğunun esas ilke olarak kabulü ve bunun gereğinin yerine
getirilmesi.
d- Hükümlü hakkında uygulanacak işlem ve yaptırımlar
bakımından adalet esaslarının egemen kılınması ve bunun gereği olan hukukî
mekanizmaların tesisi.
Yani, tasarı, güvenlik, düzen, iyileştirme ve cezaî,
inzibatî yaptırımlardan ibaret.
Kuşkusuz, bu sayılanların tümü önemlidir. Bir
cezaevinde ya da infaz kurumunda en önemli şey, devletin cezaevini
yönetmesidir. Bunda herhangi bir tereddüt yoktur. Cezaevlerinde geçmişte
yaşanan ve çeşitli nedenlere dayanan kimi olumsuzluklar genellenerek ve korku
büyütülerek infaz yasası hazırlanamaz.
Kuşkusuz (E) tipi cezaevlerinin tüm suçlular için en
ideali olduğunu savunmuyoruz; ama, (F) tiplerinin de ideal olmadığı ortadadır.
Neden iki mimarî seçenek arasında sıkışılmaktadır? (F) tipi eleştirilince (E)
tipinden örnekler verilmektedir. Güvenliğin önemli olmadığını kimse savunmuyor;
ancak, hükümlünün hakları ne olacak? Hükümlü hürriyetinden mahkûm olmakla bütün
haklarını da mı yitirecek? Böyle bir mantığın ne çağdaş kriminolojide ne de
penolojide yeri vardır. Nedir hükümlünün hakları; değerli arkadaşlarım,
hükümlünün hakları, öğrenim hakkı, sağlık hakkı, basını takip hakkı,
düşüncesini yayma hakkı, özel hayatına saygı gösterilmesini istemek hakkı,
avukatı ve ailesiyle yazışmalarının denetimdışı bırakılmasını istemek hakkı,
keyfî disiplin önlemlerine, işkenceye, haksız nakillere ve hücre cezasına
itiraz hakkı. Bu temel hakların bir kısmı tasarıda karşılanmıştır; bir kısmı
altkomisyonca düzenlendi; ama, bir kısmını, halen telaffuz edememekteyiz.
Hâkimin bir süre hapse mahkûm ettiği kimse, havasızlıktan,
gıdasızlıktan, ışıksızlıktan ve hastaysa bakımsızlıktan ölürse, bunun sorumlusu
kimdir? Hâkimin ölüme mahkûm etmediği kişinin ölümüne sebebiyet vermek, hem
hukukî bakımdan ağır bir durumdur hem de hukuk devletlerinin kabul
edemeyecekleri bir haldir.
Değerli arkadaşlarım, İlk ve Orta Çağlarda cezalandırma
yetkisinin temeli "öç alma" yani "vendetta" ya da
"kısas" idi; daha sonra, Orta ve Yeni Çağlarda "ibret"
olarak, yani "genel önleme, caydırıcılık" olarak tanımlandı.
Günümüzde, çağdaş kriminoloji ve penoloji, bunu "hükümlünün
sosyalleştirilmesi" olarak görmektedir. Bu bağlamda, iyileştirme ve
bireyselleştirme programlarını anlayış olarak doğru bulmakla birlikte, burada
kabul edilemez bir temel yanlışa da değinmemiz gerekmektedir. İyileştirme
programları, gönüllülük esasına dayanmak zorundadır; aksi, insan haklarının
ihlali olur. Tasarı, bu konuda, yeterli açıklığa sahip olmadığı gibi, çelişik
hükümleri de içermektedir. Oysa, mahpusların tabi olacağı insanî muamele
hakkında Birleşmiş Milletler Teşkilatınca tespit olunan esaslar çerçevesinde
"mahpus ile hür vatandaş arasında insanlık haysiyetini rencide eden
farklar yaratılamaz" hükmünü taşımaktadır. "Hükümlü cümle haklarından
yoksun kılınmış sayılamaz. Kimseye işkence ve eziyet edilemez. Zor tedbirleri,
insanca olmak ölçüsüyle sınırlıdır." Anayasamızın 14 üncü maddesi de bu
doğrultudadır.
Bu itibarla, iyileştirme programları, gönüllülük, istek
esasına göre düzenlenmelidir; haklar yükümlülüğe dönüştürülmemelidir. Siyasî
suçlar mefruz suç sayıldığından, iyileştirme programları dışında tutulmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, İnfaz Yasasındaki değişiklikler,
sadece bu kadardan ibaret değildir. En önemlisi, koşullu salıverme süresinin,
yani, eski deyimle "şartlı tahliye" sürelerinin uzun tutulmasıdır.
Mevcut durumda, yani, şu ana kadarki durumda, koşullu salıverme sürelerinin
kısa oluşuna tepki olarak, bu süre uzun tutulmuştur. Yeni düzenlemeye göre,
hükmolunan cezanın 2/3'ünü çektikten sonra, koşullu salıverilmeden
yararlanılmaktadır. Kimi suçlar için bu oran 3/4'tür; yani, dörtte 3'üdür.
Mevcut uygulamadaki beşte 2'nin çekilmesi, belki, düşük kabul edilebilir;
ancak, yeni Ceza Kanununda cezaların genel olarak arttığı da nazara alınırsa,
çekilmesi gereken üçte 2 oranı oldukça yüksektir. Bu oran makul bir seviyeye,
beşte 3 gibi bir seviyeye indirilmelidir.
Bir örnekle açıklayacak olursak, eski Ceza Kanunu ve
İnfaz Kanunu nazara alındığında, normal adam öldürme suçunu işleyen kişinin
temel cezası artırılıp indirilmediğinde, bu ceza sebebiyle, yaklaşık dokuzbuçuk
yıl cezaevinde kalacaktır hükümlü. Yeni düzenlemeye göre bu süre yirmidört
yıldır. Birden, dokuzbuçuk yıldan yirmidört yıla çıkmaktadır; ölçünün kaçtığı
açıktır.
Kaldı ki, siyasî nitelikteki suçlarda, örgütlü olmak
koşuluyla, bu oran daha da yüksektir. Bunun da haklı bir sebebi yoktur. Önceki
düzenlemede, bir örgüt çerçevesinde işlenen her suçtan ayrı ayrı ceza
verilmemekteydi; örgütün amacı doğrultusunda, yani, amaç suç için bir tek ceza
verilmekteydi; bu nedenle, belki koşullu salıverme süresinin mantıklı bir izahı
bulunmaktaydı. Şimdi, yeni Türk Ceza Kanununda ise, her suç için ayrı ceza
verilebilecektir. Bu açıdan farklılık yaratmanın hukukî bir dayanağı da
bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, cezaevlerinde kalma süresinin bu
kadar uzaması, ister istemez, cezaevleri sayısını 1 kattan fazla artırmak
zorunluluğunu ortaya çıkaracaktır. Bu hususu dikkatlerinize sunuyorum. İnfaz
koruma memurlarına para veremeyen Sayın Maliye Bakanı cezaevlerine nasıl para
bulacak, ben de merak ediyorum. Sayılarının artırılması gereken sadece normal
cezaevleri değildir. Yeni düzenlemeyle, pek çok suç da bu kapsama alındığında
-özellikle öldürme suçları- Sayın Bakanın "devlet konukevi" diye
tanıttığı, reklamını yaptığı F tipi cezaevlerinin de sayısını artırmak zorunda
kalacaksınız. Daha önce de değindiğim gibi, bu cezaevlerinin cezanın infazında
yeri çok tartışmalıdır. Olay, sadece ve sadece güvenlik açısından
değerlendirilemez. Cezanın infazında amaç, mahkûmu sosyalleştirmek ise -ki,
tasarıda öyle deniliyor- insanları yalnızlaştırarak sosyalleştiremezsiniz.
Kaldı ki, şimdiye kadar tüm dünyada yapılan bilimsel araştırmalar göstermiştir
ki, bu cezaevleri, insanların sağlığı üzerinde ve ruh sağlığı üzerinde oldukça
olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Geceleri bir yana, gündüzleri en az 10 kişinin
birbiriyle görüşebilmesine mutlak olanak sağlanmalıdır.
4675 sayılı Yasayla kurulan infaz hâkimliği, mutlaka
işlevsel hale getirilmeli ve bağımsız olarak kurulmalıdır. İnfazın ertelenmesi,
cezanın şahsîleştirilmesi, iyileştirme programları, disiplin cezaları,
nakiller, infaz hâkiminin onayına sunulmalıdır. Tasarının, eleştirdiğimiz
kısımları dışında da pek çok eksiklikleri vardır; kimi eksiklikleri de,
uygulamayla ortaya çıkacaktır.
Önemli bir yasa tasarısını, yine, sıkışık bir programda
görüşüyoruz. Konunun önemi dolayısıyla, engelleme yapmayacağız; ancak, yeri
geldikçe, tasarıda hatalı bulduğumuz, doğru bulmadığımız hususlara değineceğiz,
Yüce Heyetinize bu konuyu anlatacağız; ancak, tasarıdaki eksiklikleri
belirterek, mutabakatımızın olmadığını da açıklamak durumundayız.
Eksikliklerinin en kısa zamanda düzeltilmesi dileğiyle,
yeni tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Eraslan, teşekkür ediyorum.
İkinci konuşmacı, AK Parti Grubu adına, Gaziantep
Milletvekili Mahmut Durdu.
Sayın Durdu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT DURDU (Gaziantep) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının genel takdimini yapmak üzere, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun sözcüsü olarak söz aldım; hepinizi, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım -tekrarında fayda var diye
düşünüyorum- Âdem'den bu yana, insanlar ve insanlık, ekmek ve hürriyet üzerine
koşagelmiştir. Ekmeği ve hürriyetini bulduğu zaman mutlu, bulamadığı zaman
mutsuz olmuştur, kargaşa olmuştur; fert bazında bu böyledir; toplum ve uluslar
bazında da, kimi zaman savaşlara dönüşmüştür. Bir tespit daha yapmak istiyorum.
Gerek semavî dinlerde gerek beşerî dinlerde gerekse felsefî düşünce sisteminde,
insanlar, insanları tarif etmişlerdir. İnsanlar, kabiliyet ve melekeleri
itibariyle iyiyi güzeli de yapabilirler, kötüyü çirkini de yapabilirler;
kabiliyet ve melekeleri her iki kutba da müsaittir; yani, insan iki ufukludur.
İnsanlar kimi zaman iradî kimi zaman kusura müstenit olarak suçlar da işlerler
ve bundan dolayıdır ki, insanlar, toplumlar, uluslar, bir ceza ve adalet
sistemine doğru yol almışlardır.
İşte, biz de Türkiye'de, bu ceza ve adalet sistemi
üzerindeki çalışmalarımızı yaparken, maruf babında, insanlığın aklının ortak
ürünleri olarak ceza ve adalet sisteminin bazı öğelerini, sonuçlarını incelemek
mecburiyetinde kaldık. Bu bapta, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Bildirgesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini, Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesinin kararlarını, Almanya'nın ve Fransa'nın ceza ve adalet sistemi
üzerindeki çalışmalarını, insanlığın ortak akıl ürünleri olarak değerlendirdik,
inceledik ve sizin huzurunuza, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Yasa Tasarısını getirdik.
Adalet Komisyonunda iki metin önümüze getirildi; bir
tanesi, yürürlükten kaldırılan Ceza Kanunu muvacehesinde hazırlanmış metin,
ikincisi ise siz saygıdeğer milletvekillerimizin çaba ve gayretleriyle
çıkarılmış yeni Türk Ceza Kanununa göre hazırlanmış metin. Muhteva itibariyle
farklar olduğu gibi, ibareler bakımından da farklılık olduğu müşahede edilince,
Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyesi arkadaşlarımızın ve Adalet ve Kalkınma
Partili komisyon üyesi arkadaşlarımızın müşterek istemi üzerine, bunu, uzun
süre madde madde kendi aramızda tasrih ederek önergelerle düzeltmek yerine,
altkomisyona göndermeye karar verdik. Alt komisyonda, Adalet ve Kalkınma
Partisinden Hakkı Köylü, Bekir Bozdağ ve Enver Yılmaz arkadaşlarımız;
Cumhuriyet Halk Partisinden ise, Orhan Eraslan ve Mehmet Nuri Saygun
arkadaşlarımızın, çok kısa bir süre içinde, gece gündüz, zamanla yarışarak
çalışmaları sonucu, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Cumhuriyet Halk Partisinin
tavsiye ve önergeleri, uzmanlar muvacehesinde değerlendirilerek tamamlandı ve
tekrar esas komisyonumuza getirildi. Esas komisyonumuzda da, biz bunları
müzakere ettik ve bu metni önünüze getirdik.
Bu ceza ve adalet sistemi içinde, çok kısa bir zaman
öncesinde, Türk Ceza Kanunu Tasarısını, akabinde Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu
Tasarısını ve şimdi de bunları tamamlayıcı bir yasa olarak Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısını getirmiş oluyoruz.
Muhterem arkadaşlarım, bu tasarıların hazırlanmasında
bazı şeylere dikkat ettik. Özellikle bazı ibarelerin üzerinde durduk
"muhakeme" dedik. Bir bilgi olsun diye söylemek istiyorum. Muhakeme,
Arapça menşeli olup, faale babının mufaale babından bir müşareket bildirir, bir
katılımcılığı, bir ortaklığı ifade eder.
Malumuâliniz, bir muhakeme işleminde üç unsur vardır;
bir tanesi iddia makamı, cumhuriyet savcısının temsil ettiği makam; bir tanesi
savunma makamı, sanık, müdafi ve vekilin temsil ettiği makam; bir tanesi de
karar makamıdır. İddia makamı, farzımuhal, şunu "bardak" diye ısrar
eder, böyle karar verilmesini ister; savunma makamı "doğrudur, bardaktır;
ama, içinde su var, beri tarafında da yazı yazılmıştır, bunu da dikkate
alın" der; karar makamı da kararını "bardak, içi su dolu, kenarına
yazı yazılıdır" diye verir. İşlev budur, Ceza Usul Yasasında
"muhakeme" tabirinin kanunun başına geçmesi bunun için olmuştur; buna dikkat çekilmesi için
olmuştur.
Şunu demek istiyorum: Arkadaşlarımız, noktasına,
virgülüne kadar bu yasalar üzerinde çalışırlarken, sizin hassasiyetlerinizi,
toplumumuzun hassasiyetlerini dikkate almışlardır.
Şu huzurunuza gelen yasa tasarısı metnini
inceliyorsunuz. Burada 2 tane kitap olarak takdimi yapılmış. Birinci Kitapta 5
kısım, Birinci Kısımda 2 bölüm, İkinci Kısımda 9 bölüm, Üçüncü Kısımda 2 bölüm,
Dördüncü Kısımda 8 bölüm, Beşinci Kısımda 2 bölüm bulunmaktadır. İkinci
Kitaptaysa 2 Kısım bulunmaktadır; Birinci Kısımda 2 bölüm, İkinci Kısımda ise 4
bölüm bulunmaktadır.
Daha önce konuşan hatip arkadaşım Orhan Eraslan'ın
dediği gibi, burada iyileştirme, sosyalleştirme, sanık ve suçluları topluma
kazandırma gibi bazı çalışmalar yapılmıştır.
Bu tasarının, Birinci Kitabının yanılmıyorsam Dördüncü
Kısmında, bölümlerde, tadadî şekilde sayılmış maddeler bulacaksınız. İçerideki
hükümlülerin eylemleri ve bu eylemlere taalluk eden disiplin cezaları madde
madde yazılmıştır. Bunlar, Avrupa'daki infaz sistemlerinde -kimi ülkelerde-
yönetmelik ve tüzüklere bırakılmıştır. Gerek Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki
arkadaşlarımızın gerekse Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundaki milletvekili
arkadaşlarımızın istemi doğrultusunda, biz bunları kanun metni şeklinde yazmayı
uygun gördük; çünkü, geçmişte, Türkiye'de, cezaevlerinde şikâyetlerin
yükseldiği konular, bu yönetmelik ve tüzüklerdeki tadadî olarak yazılmış olan
hususlara taalluk etmekteydi. Bunları, bu İnfaz Yasası Tasarısında, madde madde
tasrih etmeyi uygun gördük. Bunu fark edeceksiniz. Bence doğrusunu yaptık; ama,
ne kadar doğru da yapsak ne kadar gayret de göstersek, netice itibariyle bu
beşer mahsulü bir yasa metnidir, eksiklikler olabilir ve bu eksiklikleri,
önümüzdeki zaman süreci içerisinde düzeltmek, her zaman mümkündür.
Değerli arkadaşlarım, bizler bu yasaları, elbette ki,
öncelikle Türk toplumunun ihtiyaçlarını gözönüne alarak hazırlıyoruz ve bir
bakıma da, Avrupa Birliği süreci içinde, bu uyum yasalarını biraz da
hızlandırarak çıkarmaya çalıştık.
Biz, şu Yüce Meclisin içinde elan milletvekilliği yapan
arkadaşlarımızdan "Almanya Dostluk Grubu" adı altında 24 kişiyle
birlikte Almanya'ya gittik. Almanya'da, gerek iktidardaki partinin temsilcileri
gerekse muhalefetteki partinin temsilcileriyle görüştük. Bazı müşahedelerim
var; onu, sizlere takdim etmek istiyorum. Biz, iki senelik bir zaman dilimi
içinde, biraz gayret göstererek, performans koyarak, bazı şeyler yapmaya
çalıştık. Rahatlıkla diyebilirim ki, makro hedefleri yakaladık, mikro
hedeflerde eksikliklerimiz vardır, biliyorum. Şu uyum paketleriyle, biz, siyasî
kriterleri de yerine getirdik. Şuna da inanıyorum: Müzakere tarihi bize
verildikten sonra, önümüzdeki beş on yıllık zaman süreci içinde, şu iki yıl
içinde yapmış olduğumuz çalışmanın yüzde 50 performansıyla çalışarak daha büyük
şeyler yapacağımıza da inanıyorum; ama, ben, Avrupa'nın sıkıntıları olduğunu
müşahede ettim, onu anlatmaya çalışıyorum. Bir kez, biz Avrupa'ya gittiğimizde,
Almanya'ya gittiğimizde, henüz Anayasaları imzalanmamıştı, Anayasaları
imzalandı. Anayasalarında, kurum ve kuruluşlar nasıl olacak, nasıl kurulacak,
belirsiz. Bu kurum ve kuruluşlar arasındaki organizasyon, karar mekanizmaları
nasıl çalışacak, belirsiz. Bugün, hümanitesi yüksek olan bazı siyasî partiler
iktidarda, sosyaldemokratlar iktidarda, bakış tarzları farklı; ama, yapılan
anketlerde, muhafazakâr demokratların da önümüzdeki yıllarda iktidara geleceği
görülüyor; anketler böyle gösteriyor. Bunların bize bakış tarzı nasıl olacak?
25 üyeye ulaşmış Avrupa Birliği ülkelerinin karar mekanizmaları nasıl
çalışacak? Bundan dolayı tereddütüm var.
Bundan on sene önce, yüksek seviyede görev yapmış bir
arkadaşımla bir münakaşamız oldu. Ben kendisine bir şey sordum; dedim ki,
arkadaşım, sen böyle konuşuyorsun, ama, ben sana bir şey soracağım; bana
yeryüzünde bir ülke göster, bütün komşularıyla düşman olsun; sana ziyafet
vereceğim. Düşünürken dedim ki, Libya'yı diyemezsin, çünkü Mısır'la dost; sen,
İsrail diyemezsin, çünkü Mısır'la anlaşma yapmış; sen, şurayı diyemezsin,
komşularıyla, filanla arası iyi; sadece ve sadece, komşularıyla kötü ilişkileri
bulunan -tabiî ki, hatası Türkiye Cumhuriyetinde değil; ama, netice itibariyle
söylüyorum- bütün komşularıyla ilişkisi kesilmiş bir Türkiye'yi bulabilirsiniz
dedim. Bakınız, siz Anamuhalefet Partisi olarak, biz İktidar Partisi olarak,
şurada, iki senelik bir zaman dilimi içinde komşularımızla ticaret anlaşmaları
yapmaya başladık. Kapılar açılmaya başlandı. Bizim bakanlarımız hedef koymaya
başladılar. Şu kadar milyar dolar ihracat yapacağım, şu kadar ithalat yapacağım
durumuna geldik.
Şunun için söylüyorum: Eğer, bizler, şu çabamızı, şu
gayretimizi aziz milletimizin yararına, hayrına devam ettirebilirsek,
önümüzdeki süreçte, şu komşularımızla ilişkilerimizi güzel bir şekilde devam
ettirebilirsek, ben, Türkiye Devletinin istikbalinin, milletin istikbalinin
parlak olduğunu düşünüyorum ve saadet yollarının açılacağını düşünüyorum.
Şimdi, önünüze gelen yasanın bazı özellikleri üzerinde
tespit ettiğim noktaları da takdim etmek istiyorum. Tasarının temel esasları:
Ceza ve güvenlik tedbirleri nasıl uygulanacak? İyileştirmeyi nasıl yapacağız?
Çift şeritli yaptırım esası kabul edildiği için, yaptırımlar, cezalar ve
güvenlik tedbirleri olarak tasnif edilmiştir; bunları, nasıl uygulamaya
sokacağız? Bunlar gözönüne alınarak tanzim edilmiştir ve burada dört tane
fonksiyona da dikkatinizi çekmek istiyorum; önünüzdeki metinlerde de zaten
bunlar var; tekrarında fayda gördüğüm için söylüyorum.
1- Hükümlülerin
hıfzı, yani, kaçmalarını önlemek.
2- Düzenin sağlanması.
3- Hükümlülerin ıslahı, iyileştirilmesi, eğitimi.
4- Hükümlülerin işlem ve muamelelerinin adalet
ölçülerinde olmasıdır.
Faruk Erem Hocamız vardı, derdi ki: "Bir
hükümlüyü, bir suçluyu üzeri kül tutmuş bir köze benzetiniz, öyle kabul ediniz.
Sizin, idareciler, insanlar olarak vazifeniz, bunun üstündeki külü almaktır; o
özü, o közü ortaya çıkarmaktır."
Şimdi, yasa metnini incelediğiniz zaman göreceksiniz
ki, bu düşünce sistemi hâkim olmuştur. Hükümlünün ıslahı için, toplumla tekrar
yaşayabilecek nitelik ve vasıflara, kabiliyet ve melekelere ulaşması için
yasada bazı çalışmalar var, iyileştirme çalışmaları; ama, burada bir nakısayı
da söylemeden geçmeyeceğim. Biz, Ceza Usul Kanununun tanziminde bunu dile
getirdik; fakat, kale alınmadı. 9-10 tane uyum paketi çıkardık, Avrupa
standartlarını yakalayacağız adı altında gayret ettik. İnsan hak ve
hürriyetlerinin korunması babından, özgürlüklerin korunması bakımından
hassasiyetler gösterdik; fakat, Ceza Usul Kanununda -söylememize rağmen- buraya
dikkat edilmedi. Avrupa mevzu hukukunda bir eylemin karşılığı üç sene ise,
bizim Ceza Yasasında, biz, bunu onbeş senelere çıkarmışız. Dedim ki, şu uyum
paketlerinde şu standartlara dikkat ettiğimiz gibi, Avrupa mevzu hukukunda bir
eyleme müeyyide konulmuşsa, o müeyyidelerin nispetinde de dikkat etmemiz lazım.
Bence, Ceza Kanununda biz yüksek cezalar verdik.
Değerli arkadaşlarım, bunlar ileride telafi
edilebilecek olan hususlardır. Şimdi, bu infaz yasasının tatbiki için, yasanın
muhtevası içinde derpiş edilen bazı hükümler var; bazı kurumların, izleme
kurullarının çalışması. Bunların netice itibariyle bir maliyeti vardır. Adalet
ve Kalkınma Partisinin iktidarı döneminde, mâdame ki bu ceza ve adalet
sistemini hassasiyetle gördük, mâdame ki bu ceza ve adalet sistemini önemsedik,
öyleyse Adalet Bakanlığı bütçesinin buna göre dizayn edilmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Durdu, lütfen konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MAHMUT DURDU (Devamla) - Adalet Bakanlığı bütçesinin bu
haliyle, Bakanlığa yüklenilen şu azîm görevlerin yerine gelmesi mümkün
değildir. Onun için, hepimiz, şu önümüzdeki günlerde görüşeceğimiz bütçe
yasasında, bu ceza ve adalet sisteminin tahakkuku için bir gayret gösterelim;
Adalet Bakanlığı bütçesinin artırımı için teşviklerimizi yapalım.
Değerli arkadaşlarım, zamanınızı aldım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Sayın Durdu, çok teşekkür ediyorum.
Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri
Akbulut; buyurun.
Süreniz 10 dakika efendim.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Yasa
Tasarısıyla ilgili olarak kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, ülkemizde işlenen
suçlarla ilgili olarak mahkemelerce verilen ceza kararlarının, ceza
muhakemeleri usul hukuku kuralları gereği kesinleşmesinden sonra, ne şekilde
yerine getirileceği anlamına gelen cezaların infazı, ülkemizde halen yürürlükte
bulunan 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun, yine cezaların infazına
ilişkin tüzük ve uygulamadaki diğer yönetmeliklere göre yerine getirilmektedir.
Halen yürürlükte olan Cezaların İnfazı Hakkında Kanun
1965 tarihinde kabul edilmiştir. O tarihlerde Türk Ceza Kanununun ceza
sistemiyle ilgili hükümlerinin artık eskidiğinin kabul edilmesi nedeniyle,
İnfaz Kanunu da, sadece kesinleşmiş cezaların ne şekilde infaz edileceğine
ilişkin hükümler değil, aynı zamanda ceza sisteminin iyileştirilmesiyle ilgili
ve kovuşturma sırasında verilebilecek kararlarla ilgili hükümleri de
içermektedir.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, içinde
bulunduğumuz Avrupa Birliğine giriş süreci içerisinde, insan hak ve
özgürlükleriyle ilgili uluslararası sözleşmelere bağlı kalınarak, Anayasamızda
ve yasalarımızda özellikle son iki yılda hızlı bir değişim yaşanmakta ve bu
değişim, doğal olarak da, Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak
sürdürülmektedir.
Bugüne kadar yapılan değişiklikler içerisinde
toplumumuzu çok yakından ilgilendirmesi nedeniyle, kanaatimce, en kapsamlıları ve
en önemlileri, kısa bir süre önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülerek
kabul edilen Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunudur. Türk Ceza Kanunu ve
Ceza Muhakemesi Kanunu, bugün görüştüğümüz Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında
Kanun Tasarısıyla birlikte uyum içerisinde ve belirli bir sistematik halinde
düşünülerek hazırlanmıştır ve bugün kabul edilmesi halinde, ülkede ceza hukuk
alanında yapılması düşünülen kapsamlı değişiklikler tamamlanmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde hapis cezalarının
yerine getirilmesi sırasında çok farklı problemlerle karşılaşıldığı hepinizin
malumudur. Gerçekten çağdaş düzenlemelerin zamanında yapılmaması nedeniyle
cezaevlerine ateşli veya ateşsiz silah, mermi, patlayıcı madde, uyuşturucu, cep
telefonu, telsiz veya diğer haberleşme araçlarının sokulabildiği, yine,
cezaevlerinde sık sık isyanlar, firar, tünel kazma, firara teşebbüs, adam
öldürme, adam yaralama, kasten yangın çıkarma, kurum malına zarar verme, cinsel
saldırı ve taciz, görevlilerin veya hükümlü ve tutukluların rehin alınması,
hükümlü ve tutuklulardan haraç alınması gibi, kumar gibi, baskıyla özel
hizmetlerde çalıştırma gibi çeşitli suçların işlendiği, bazı terör suçlarıyla
ilgili olarak terör örgütlerinin bazı cezaevlerini neredeyse eğitim
merkezlerine dönüştürdüğü, yasadışı örgütlere ait resim, pankart, flama, afiş,
işaret ve sembollerin cezaevlerinde rahatlıkla sergilenebildiği ve bazı suç
örgütlerinin bazı cezaevlerini propaganda ve eğitim merkezi olarak
kullandıkları, yine, üzüntüyle takip ettiğimiz olaylardandır. Esasen topluma
yararlı, uyumlu, eğitimli yurttaşlar olarak hazırlanması gereken hükümlüler, ne
yazık ki, cezaevlerinden salıverildiğinde, uzman birer suç makinesi olarak
toplum hayatına karışmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, toplumun çeşitli kesimlerinde,
verilen cezaların ve uygulanan infaz sisteminin, suçlular lehine, adil olmayan
hükümler taşıdığı, bu nedenle cezaların caydırıcılıktan uzak, neredeyse, kötü
niyetli kişileri suça teşvik eder nitelikte değerlendirildiği ve ülkemizde sık
sık çıkarılan af yasalarının, infaz erteleme yasalarının, iyileştirilen şartla
salıverilme hükümlerinin ve pişmanlık yasalarının, toplumda oluşan bu kanaati
de destekler yasa çalışmaları olduğu bir gerçektir.
İşte, arkadaşlar, ülkemizde yaşanan tüm bu
olumsuzlukların giderilmesi amacıyla ve uygulamada yıllardır yaşanan deneyimler
ışığında, Anayasamıza, insan hak ve özgürlükleriyle ilgili evrensel değerlere
ve uluslararası sözleşme hükümlerine bağlı kalınarak bu tasarı hazırlanmıştır.
Tasarıda temel ilke olarak, hükümlüler arasında, ırk,
dil, din, milliyet, etnik köken, sosyal çevre, ekonomik durum gibi hiçbir
ayırım yapılmadan ve hiç kimseye ayrıcalık tanınmadan infazın yapılması ve yine
insanlıkdışı, zalimane, onur kırıcı, küçük düşürücü şekilde infaz uygulamaları
yapılmaması temel ilke ve esas olarak belirlenmiştir.
Diğer yandan, cezaların infazında amaç, toplumu suça ve
suçluya karşı korumak, suçlunun yeniden suç işlemesini engelleyici düzenlemeler
yapmak ve suçluyu, topluma kazandıracak şekilde, kanunlara ve toplum
kurallarına uyan saygılı bir yurttaş olarak hazırlamaktır.
Tasarıda ceza infaz kurumları, hükümlülerin yaşlarına,
cinsiyetlerine, işlenen suçun türlerine ve alınan mahkûmiyetlere göre çeşitli
kurumlar olarak yeniden düzenlenmiştir. Bunlar, kapalı ceza infaz kurumları,
yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, kadın, gençlik, çocuk kapalı
ceza infaz kurumları, gözlem ve sınıflandırma merkezleri, açık ceza infaz
kurumları ve çocuk eğitimevleridir.
Tasarıya göre cezalar infaz edilirken, akıl hastalığı
olan hükümlülerin akıl hastalıkları iyileşinceye kadar; yine, cezaların infazı,
hastalıkları için hayatî tehlike oluşturacak hükümlülerin hastalıkları
iyileşinceye kadar, hamile olan hükümlü kadınların doğumuna ve doğumundan altı
ay sonrasına kadar, yine, doğum yapmış olan kadın hükümlülerin de doğumlarından
itibaren altı ay sonrasına kadar ertelenebilecektir.
Diğer yandan, üç yıl veya daha az ceza alan hükümlüler
için, hükmün infazı, ailevî nedenlerle ve hükümlünün isteğine göre altı aya
kadar ertelenebilecektir. Keza, yükseköğrenim gören hükümlülerin cezaları,
eğitim sürelerini tamamlamaları; yine, hükümlülerin ana, baba, eş veya
çocuklarından birisinin ölümü halinde veya bunlardan birinin ağır hastalığı
durumunda, ikiden fazla olmamak üzere ve her defasında altı aydan fazla olmamak
üzere, infazın ertelenmesine karar verilebilecektir.
Yine, tasarıda, bazı ayrıcalıklı infaz türleri kabul
edilmiştir. Buna göre, altı ay veya daha az hapis cezası alan hükümlüler, hafta
sonları veya geceleri ceza infaz kurumlarına alınmak suretiyle veya kadın ve 65
yaşını tamamlamış olan hükümlüler, konutlarında; yine, 75 yaşını tamamlamış
hükümlülerden üç yıl veya daha az hapis cezası alan hükümlüler, sağlıklarının
ceza infaz kurumlarında; infaz işlemine müsait olmaması halinde ve suçtan
doğmuş zararların ödenmesi karşılığında, konutlarında infaz edilebilecektir. Bu
özel infaz rejiminde, rejime kasten uyulmaması halinde bu karar geri
alınabilecek ve baştan itibaren ceza, infaz kurumunda infaz edilecektir. Keza,
özel infaz sisteminden yararlanan hükümlüler, şartla tahliye hükümlerinden de
yararlanamayacaklardır.
Değerli arkadaşlar, hükümlülerin uygun infaz rejimine
tabi tutulabilmeleri için tasarıda değişik sınıflandırmalar öngörülmüştür.
Bunlar, hükümlülerin kişisel özelliklerine, sosyal durumlarına, iş ve meslek
durumlarına, ilk defa suç işlemelerine veya mükerrir olup, ihtiyatî suçlu olup,
suçu meslek edinmiş olup olmamalarına göre, tehlikeli hal taşıyıp
taşımadıklarına, terör suçlusu olup olmadıklarına veya örgütlü suç işleyip
işlemediklerine göre değişik sınıflandırma ve kategorilere ayrılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akbulut, lütfen, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, hükümlüler için, cezanın yerine
getirilmesine katlanmak ve infaz rejimine uymak bir yükümlülüktür. Atölye ve
işyerlerinde çalıştırılan hükümlülere kurumun imkânları nispetinde ücret
ödenecek ve bu hükümlüler sosyal haklardan da yararlandırılacaktır. Ancak,
cezaevi kurallarına uymayan bazı hükümlüler için, bu uymamanın ağırlığına ve
niteliğine göre değişik disiplin cezaları öngörülmüştür. Bu disiplin cezaları,
kınama, bazı etkinliklere katılmaktan men, ücretle çalıştırılan işten
mahrumiyet, haberleşme yasağı, ziyaretçi kabulünün engellenmesi ve nihayet
hücreye koyma gibi disiplin cezalarıdır ki, demin de belirttiğim gibi,
bedensel, toplu, zalimane, insanlıkdışı ve onur kırıcı cezalar disiplin cezası
olarak uygulanamayacaktır.
Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi,
hükümlülerin, uluslararası sözleşmelere konu olmuş birçok hakları vardır.
Bunların en başlıcaları, barınma, yatak, beslenme, haberleşme araçlarından
yararlanma, ziyaretçi kabulü, tedaviden yararlanma, eğitim hizmetlerinden
yararlanma gibi haklardır. Ayrıca, hükümlüler, avukat ve noterle rahatlıkla
görüşebilecekler, cezaevlerinde kültür ve sanat etkinliklerine
katılabilecekler, kurslara katılabilecekler, kütüphanelerden, süreli ve süresiz
yayınlardan da istifade edeceklerdir.
Değerli arkadaşlar, hazırlanan tasarının en önemli
bölümü, kuşkusuz, şartla salıverilmeyle ilgili bölümüdür. Ülkemizde şartla
salıverilme şartlarının, hakikaten, çok eleştirildiği, bir vakıadır. Demin de
söylediğim gibi, hem Ceza Kanunundaki ceza sistemi hem infaz sistemi, bugüne
kadar uygulamada görülen aksaklıklar dikkate alınarak yeniden gözden
geçirilmiştir. İnşallah, tasarının şartla salıverilmeyle ilgili 107 nci
maddesinde sizlere tekrar hitap etme fırsatı bulacağım.
Hazırlan bu tasarının, inşallah, ülkemize hayırlar
getirmesini, hayırlara vesile olmasını diliyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.
Hükümet adına, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, toplum hayatımız bakımından fevkalade önemli bir
tasarının müzakerelerini yapıyoruz. Bu tasarı, birkaç bakımdan önem arz ediyor;
evvela, ceza hukuku alanındaki temel düzenlemelerle ilgili son yasa
tasarısıdır. Bundan sonra, ceza hukukuyla ilgili olarak, bu kapsamda ve bu
içerikte başkaca bir yasa tasarısı gelmeyecektir; sadece Ceza Muhakemesi
Yasasının yürürlüğüyle ilgili, hemen acelesi de olmayan birkaç maddelik başka
bir tasarıyı getireceğiz. Böylece, seksen yıllık cumhuriyet döneminde, ceza
hukuku alanındaki en köklü değişiklikleri, bu Parlamentoda, bütün üyeleriyle
birlikte -ki, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum, özellikle Anamuhalefet
Partimize çok teşekkür ediyorum; bu düzenlemelerde en az bizimki kadar pay
sahibidirler, şeref sahibidirler, bunu da, tarihe not düşmek adına buradan
ifade etmek istiyorum- bu alanda çok köklü bir değişikliği yaptık, Ceza Kanunu
çıktı, Ceza Muhakemesi Yasası çıktı, onun tabiî sonucu olarak da bugün
görüştüğümüz yasa tasarısıyla huzurunuza geldik. Bu anlamdaki son tasarıdır.
İkincisi, yine, iki yıldan beri sürdürdüğümüz çabaların
ürünü olarak, 17 Aralık 2004 tarihi, Türkiye'nin modernleşmesiyle ilgili önem
arz ediyor. İlerleme Raporunda, Türkiye'nin 17 Aralık öncesi çıkarması gereken
birkısım yasalar vardı, yapması gereken birkısım hukukî düzenlemeler vardı. Bu
düzenlemeler içerisinde bir önşart olarak ortaya konulan bu tasarıyı da, bugün,
ümit ediyorum ki, katkılarınızla, desteklerinizle çıkarmış olacağız. Böylece,
Türkiye, tarih önünde, alnı açık, başı dik, görevini yapmış bir millet, bir
Parlamento, siyasî bir heyet olarak tarihin önüne çıkmış olacaktır; bu anlamda,
tasarının böyle tarihî bir önemi de var.
Bu tasarıyı hazırlarken dikkat ettiğimiz hususlar ne,
bu tasarının felsefesi ne, neyi dikkate aldı komisyon; bunları bir defa daha
ifade etmek istiyorum. Bu tasarıyı hazırlayan komisyon, parti kimliklerinin
üstüne çıkarak, bir hukukçu gözüyle, Ceza Kanununda hangi felsefeyi öne
çıkardıysa, Ceza Muhakemesi Yasasında nelere öncelik verdiyse Ceza İnfaz
Yasasında da bunu hayata geçirmeye, bu felsefenin devamını bu kanuna yansıtmaya
olabildiğince gayret sarf etmiştir. Her zaman ifade ettim, bu neviden
düzenlemeler hiçbir zaman en mükemmel değildir; en mükemmel denildiği zaman,
bu, işin tabiatına aykırı olur. Hayatın değiştiği, şartların değiştiği,
beklentilerin süratli değiştiği bir çağda, şüphesiz, her şeyi önceden görmek
mümkün değil; ama, felsefesi itibariyle, bu değişime imkân veren, bunu doğru
okumaya çalışan bir anlayışla düzenlemeye çalıştık.
Şüphesiz, bu anlayışın gereği olarak, İnfaz Yasasının
birinci önceliği, her ne sebeple olursa olsun, suç işlemiş bulunan insanı
topluma tekrar kazandırmaktır. Bir atasözümüz var: "Dağ başına kış gelir,
insan başına iş gelir." İnsan başına iş gelmiş olabilir, sebebi şudur ya
da budur, bu insanı tekrar topluma kazandırmak ve ondan istifade edebilmek
adına, Ceza İnfaz Yasası, bir anlamda rehabilitasyon yasasıdır; bu anlayışla
hazırlanmaya çalışılmıştır. Bununla ilgili pek çok hükümler göreceksiniz.
Geçmiş uygulamalarda olmayan pek çok ifadeye, hükme, maddeye, anlayışa
rastlayacaksınız; birinci önceliği budur.
Bu tasarının ikinci önceliği, hiç şüphesiz, bireye,
insan haklarına ve özgürlüklerine önem veriyoruz; bunun toplumda en iyi şekilde
kullanılmasına, yaşanmasına önem veriyoruz, öncelik veriyoruz. Bununla ilgili
epey düzenlemeler de yaptık, elbirliğiyle yaptık; ama, öbür tarafta bir de
toplum düzenini korumak gerekiyor, aynen Ceza Kanununda gözettiğimiz ikinci
hedef gibi. Bu tasarıyı hazırlarken, toplum düzenini korumak, barışı sağlamak
ve insanların özgürlüklerini rahatça kullanabilmesine imkân verecek bir toplum
düzenini kurmayı da arzu ediyoruz. Bu da önemlidir ve hep beraber biliyoruz ki,
toplum düzeni bozulduğu zaman, kargaşa, kaos ortamında en fazla özgürlükler
zarar görüyor. Onun için öyle bir İnfaz Yasası çıkarmamız lazım gelir ki, bir
taraftan suç işlemiş kişiyi, adil bir yargılama sonucu hükmü kesinleşmiş olan
kişinin infazını yaparken, onu, topluma tekrar kazandırma hedefini gözetirken,
öbür taraftan da suç işleme ihtimali olan kişileri de bir anlamda
caydırabilmek, toplumu suçtan koruyabilmek adına da bir düzenlemenin yapılması
gerekiyordu; olabildiğince bunu sağlamaya çalıştık.
Hiç şüphesiz gözettiğimiz üçüncü husus, bütün dünyada
ve bizde de, ceza infaz kurumları, o toplumların ve bizim en hassas
kurumlarımızdandır. Geriye dönük yaşadığımız acı tecrübeler sebebiyle, bir
taraftan kişiyi kazanmak, kamu düzenini sağlamak; ama, öbür taraftan da bu
infaz kurumlarında düzeni ve disiplini sağlamak gerekmektedir. Bir devlet, eğer
hapishanelerinde, infaz kurumlarında düzeni sağlayamıyorsa, orada otoritesini
hukuka uygun olarak tesis edemiyorsa, o zaman vatandaşına güven veremez, o
zaman dışarıdaki insanlarda bir tedirginlik meydana gelir, toplum huzursuzluk
içerisine itilmiş olur. Öyle bir Ceza İnfaz Yasası yapmamız lazım gelir ki,
öncelik verdiğimiz diğer iki konuya ilaveten infaz kurumlarında da bu düzenin
sağlanması gerekecektir.
Nihayet bir dördüncüsü, şüphesiz, her suçun da bir
mağduru vardır. Esas itibariyle, modern ceza hukuku anlayışında, işlenen bir
suçtan dolayı en fazla zarar gören kamudur, kamu otoritesidir, kamu düzenidir;
ama, netice itibariyle, bireylerin zarar gördüğü de muhakkaktır. O halde,
dördüncü bir hedef olarak da, mağdurların adalete güvenini tesis etmemiz lazım.
Aksi halde, insanların, eğer, devlet eliyle, hukuk yoluyla, yargı yoluyla,
infaz kurumları aracılığıyla beklentisi karşılanmadığı takdirde, o zaman
"ihkakı hak" dediğimiz bir başka yola kapı açılmış olur. Onun için,
bir suç işlendiğinde, bu devlet, hukuk çerçevesinde, suç işleyeni yakalıyor,
yargılıyor ve infaz kurumlarında gereğini yapıyor tarzındaki kalıcı bir güvenin
vatandaşlara, mağdurlara verilmesi lazım, mağdurların bundan emin olması lazım.
Bu da, bu tasarının dördüncü hedefidir.
Şüphesiz, bu dört hedefi yakalarken acaba nelere dikkat
edildi; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, başka konularda olduğu gibi, ceza infaz
kurumlarıyla ilgili olarak da altına imza koyduğu pek çok sözleşme var, pek çok
uluslararası metin var. Bu konuda, cezaevi standartlarıyla ilgili asgarî
ilkeler metinleri var; bunlar olabildiğince bu tasarıya yansıtılmaya
çalışılmıştır. Ayrıca, geriye dönük beraber çıkardığımız Ceza Kanunu, Ceza
Muhakemesi Yasası ve benzeri yasalarda veya uyum paketleriyle, daha evvel
yasalaştırdığımız hususlara dikkat edilerek, onlarla ters düşmeyecek bir
anlayışla bu tasarı maddeleri düzenlenmiş, bunlar karşılanmaya çalışılmıştır.
Üçüncü gözettiği bir husus da, bu yasanın -yürürlükte
olan yasanın -yürürlüğe giriş tarihî 13 Temmuz 1965'tir; geriye dönük kırk
yıllık bir tecrübesi var. Türkiye, ceza infaz kurumlarında, kırk yılda, belli
bir tecrübe edindi. Bunların iyi yönleri var, bunların üzücü yönleri var. O
halde, belki, bugüne kadar çıkardığımız yasalar içerisinde en tecrübî bir
yasadır, tecrübeye dayalı bir yasadır. Yani "bazı maddeler niye öyle değil
de şöyledir" diyorsak, bunun arkasında, kırk yıldır, ceza infaz
kurumlarında, devlet olarak, Bakanlık olarak elde ettiğimiz tecrübeler var. Bu
tecrübeleri de dikkate almak suretiyle, böyle bir yasa tasarısıyla
huzurlarınıza gelmiş olduk.
Ben, sözü fazla uzatmak istemiyorum; zaten, maddeler
görüşülürken de bu anlayışın ürünlerini şüphesiz ortaya koyacağız. Keşke, bu
yasaları çıkarabilme adına önümüzde çok fazla zaman olabilseydi.
Arkadaşlarımızın bu noktadaki şikâyetlerini, beklentilerini anlayışla
karşılıyoruz. Bunlar doğru tespitlerdir; ama, Türkiye'nin zamanı yok maalesef.
Zaman eksikliği Adalet Komisyonunun değil, benim değil, sizin değil,
Türkiye'nindir. Keşke, geriye dönük, 1963'ten bu tarafa, Türkiye, Avrupa
Birliği yolunda öngörülen hususları geniş bir zaman dilimi içerisinde
tartışabilseydi, belki bugün böyle bir sıkışıklığı yaşamazdık; ama, ne olursa
olsun, büyük bir çabayla, büyük bir gayretle, bu milletin, istendiğinde, çok
kısa süre içerisinde çok önemli başarıları elde ettiğinin en önemli
göstergelerinden bir tanesi de şu birkaç ay içerisinde çıkardığımız yasalardır.
Dolayısıyla, bir eksiğimiz olabilirse zaman içerisinde bunları düzeltme imkânı var.
Getirilen hükümler, kendi içerisinde bu dengeleri büyük ölçüde korumaya,
sıkıntıları belli ölçüde ortadan kaldırmaya da müsait düzenlemelerdir.
İnanıyorum ki, burada yapacağımız görüşmelerle bu husus daha da mükemmelleşecek
ve ceza hukuku alanındaki son düzenlemeyle birlikte milletimize yepyeni bir
köklü ceza hukuku reformunu ortaya koymuş olacağız.
Hepinize, katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahsı adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Mehmet Nuri
Saygun; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; günün bu erken saatlerinde gene bir yasayı
yetiştirmek adına burada toplanmış bulunuyoruz; bu vesileyle, şahsım adına
hepinize saygılarımı sunuyorum.
Efendim, her fırsatta, buraya çıktığımızda söylediğim
bir söz var: Yasal düzenlemeler yapıyoruz, zaten, aslî görevimiz bu; ancak,
hızına yetişmekte hem komisyon üyeleri olarak, hem Meclis çalışanları olarak,
Meclisteki milletvekili arkadaşlar olarak, hem de toplum olarak pek de
rahatlıkla götürdüğümüzü iddia edemiyorum ve her kesitin ciddî anlamda
zorlandığını düşünüyorum.
Bir kere, altkomisyon üyesi olarak, bir günde bir yasa
geçirdik; işte, 5 arkadaş beraberdik. Doğrudur, elimizden geleni yaptık; ama,
bir günde 126 maddenin altkomisyondan geçtiğini düşünürseniz, ne kadar dört
dörtlük olduğunun takdiri de sizlere kalır. Kaldı ki, eğer bu yasa komisyona
gelirken belirli bir anlayışın denetiminde, kontrolünde gelirse, zaten, çoğu
maddenin değiştirilmesine imkân da olmaz, rehabilite edilmez, edilse bile,
yasanın tümü içinde yer yer sırıtır. Az evvel Bakanım söyledi, doğrudur; artık,
17'ye 5 var; cezayla ilgili paket tamamlandı. Umarım, bundan sonra, böyle
inanılmaz bir hızla karşımıza yasalar gelmez ve enine boyuna tartışmak,
değerlendirmek, incelemek fırsatını buluruz.
Efendim, komisyonda çoğu şey değişmez dedim; doğrudur;
neden değişmez; çünkü, her yasanın genel bir profili, genel bir anlayışı olur.
Eğer, bu anlayış, yasanın çoğu maddesine egemen olarak yerleşmişse, tabiî ki,
değişmez.
Şimdi, Ceza İnfaz Yasasında, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Yasası Tasarısında bir genel anlayış var. Birileri suç işlemiştir, ceza
ve tevkifevlerine konulmak suretiyle cezalarını çekeceklerdir; ama, bu
insanlar, cezaevlerine geldiklerinde, sadece ve sadece mahkeme kararıyla
kendilerine verilmiş olan hapis cezasının dışında, bir de, çok daha farklı,
işte, yasanın tümü üzerindeki anlayışa dayalı olarak, psikolojik veyahut
disiplin yönüyle başka cezalara da reva görülmüşlerdir. Şimdi, bunları tek tek
saymak mümkün değil; ama, çok kısaca özetlersek şunları görmek mümkün
arkadaşlarım:
Öncelikle, bu yasa tasarısı, geçmişte cezaevlerinde
yaşanan sancı ve sıkıntıların, ne olursa olsun, giderilmesine dayalı ciddi
tedbirler alınmış; ama, ifrata kaçılmış tedbirler alınmış bir yasa metni
niteliğinde. Benim en çok rahatsız olduğum tarafı, kendi kendime de, birkaç kez
oturup, yahu, Allah korusun, aynı şey hepimizin veya bir yakınımızın başına
gelebilir, bir şekilde cezaevine girsek ve ciddî bir süre kalınacak pozisyonda
olsak, yapılan düzenlemeye göre, bir ve üç kişilik odalarda kalınacak; yani, ya
bir kişi olacak ya da üç kişi olacak. Şimdi, pek de kısa süreli olmayan bir
mahkûmiyette, on sene, onbeş sene, yirmi sene gibi bir mahkûmiyette bir kişilik
odada kalınacağını düşünün!..
Değerli milletvekili arkadaşlarım, ceza, mahkeme
kararıyla verilen, hürriyetin kısıtlanmasının belirli kurumlarda çekilmesine
dayalıdır; ama, eğer, bir kişilik odalara insanları koymayı alışkanlık veya
prensip haline getirirseniz, bu, cezayı katlama anlamına gelir, insanlara
psikolojik bir eza anlamına gelir, bir sıkıntı anlamına gelir. Bu nedenle, yasa
tasarısının belirli maddelerinde, özellikle, bu, bir, üç kişilik odaların, hiç
değilse, üç, on kişilik olması veyahut bu olamıyorsa bile "bir"
ifadesinin dikkate alınmayarak, minimum üç kişiyle tutulmasının insan
psikolojisi açısından doğru olacağını düşünüyorum ve bir de bunları ortak bir
üniteye açabilirsek, hiç olmazsa, dokuz on kişinin birlikte görüşebileceği,
insanî ilişkilerini oluşturabileceği bir ortamı yaratabiliriz diye düşünüyorum.
Bunu söylerken, yasanın bir çelişkisi geliyor
karşımıza. Değerli milletvekili arkadaşlarım, yasada deniliyor ki: Kurumlara
gelen hükümlü ve tutuklular iyileştirilir, sosyalleştirilir. Sosyalleşmenin de,
iyileşmenin de ölçütü, bir toplumun içinde yaşamak, en azından belli sayıdaki
insanlarla beraber yaşamak, onlarla kurulan iletişim sonuçlarına göre
değerlendirme yapılması; sosyalleşmedeki veyahut iyileşmedeki eksiklikler
nelerse, onların tamamlanması yoluna gidilmesi gerekir.
Eğer, siz, insanları, böyle, münhasıran, yalnız başına
cezalarını çekecekleri ortamlara götürürseniz, bu insanları nasıl
sosyalleştirirsiniz veyahut iyileşip iyileşmediklerini, ihya olup olmadıklarını
nasıl görürsünüz?! Bu nedenle, yasanın, kendi içinde böylesine bir de çelişkisi
var.
Ben, bu yasa tasarısının, hazırlanırken, özellikle
idarenin karşılaşacağı muhtemel sıkıntıları, öyle veya böyle, en kolay yoldan
halletmeye yönelik kolay tedbirlerle düzenlendiğini düşünüyorum.
Yasanın tümü böylesine katı mı, yasanın tümü bu kadar
radikal bir nitelik mi taşıyor; hayır. Yani, hepsine evet, her tarafı böyledir
dersek, o zaman, zaten, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, böyle bir yasayı
destekliyor olamazdık. Yasanın, tabiî ki, hükümlülerin menfaatına da olan ve
birtakım insanî hakları tanıyan düzenlemeleri de var; ama, genel tablo, ne
yazık ki, az evvel söylediğim gibi.
Bir kere, yasada var olmayan bazı hususlar
değiştirildi. "Kanunîlik" ilkesi yasada yoktu; 6 ncı maddeye bunu
ilave etmek suretiyle, kanunun ve hukukun üstünlüğü konusunda bir gayret
sergilenmiş oldu.
Bu iyileştirme programları, söylem olarak pek de hoş
değil; tutukluların, mahkûmların iyileştirilmesine yönelik yapılacak
çalışmalar, programlar. Başlangıçta, tasarıda öyle bir düzenleme vardı ki,
hükümlüler, doğrudan doğruya, iyileştirme programının sorumlusuydu; yani, eğer
iyileştirme programı başarılı olmazsa, bunun suçlusu mahkûmlardı; fakat, bu
konuda, 7 nci maddede yapılan bir değişiklikle, bu husus her iki tarafa birden,
yani, bir taraftan cezaevi görevlilerine, bir taraftan da mahkûmlara
paylaştırılmak suretiyle, bir adalet, bir denge kurulmuş oldu.
Disiplin cezalarıyla ilgili düzenlemede, doğrudan
doğruya, tüzüklere ve yönetmeliklere atıf vardı. Biz, komisyon üyeleri olarak,
bu düzenlemeleri doğru bulmadık; eğer, bir kanun tanzim ediyorsak, verilecek
olan disiplin cezalarının, en azından, şümulünün, belirli bir yapısının kanunda
yer almasının doğru olacağını ve tüzük ve yönetmeliklerle disiplin cezalarının
uygulanmasının doğru olmayacağını iddia ettik. Bu konuda gerekli düzenlemeler
de yapıldı ve o yönüyle de kanunîlik ilkesine sadık kalındı diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sonuç
itibariyle, tasarı, öyle veya böyle, bugün yarın bu Meclisten geçecek.
HASAN KARA (Kilis) - Yarına kalmaz.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Yarına da kalabilir.
Bir hedefimiz var. Hedef, az evvel Bakanımızın da
söylediği gibi, Avrupa Birliği yolunda, üzerimize düşen görevleri yerine
getirmek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Saygun, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın
Başkanım.
Umarım, bu yaptıklarımız -Avrupa Birliğine girip
girmeme konusunda bir kıstas, bir değerlendirme yapmak istemiyorum- Türk Halkı
için ve bu ülkede yaşayan insanlar için doğru bir düzenleme olur,
demokratikleşme çabası içinde, onlara, daha demokratik, daha huzurlu, daha
yaşanabilir bir ortam yaratma şansımız olur. Hele, bunun, ceza ve infaz
kurumları olduğunu düşünürseniz, bu demokratikleşmeye, bu huzura ve bu sıcak
ilgiye, bu dost eline, oradaki hükümlülerin, oradaki tutukluların çok daha
fazla ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Bu arada, zamanım doldu; ama, sivil toplum
örgütlerinden, bu yasa tasarısıyla ilgili birçok eleştiri geldi; bunları tek
tek saymak istemiyorum; ama, en son şunu söylemek istiyorum: Eğer, sivil toplum
örgütleriyle, meslek kuruluşlarıyla ve toplumun diğer kesitleriyle ortaklaşa
bir yasa düzenleme yoluna gitmezsek, bu eleştiriler her zaman gelecektir, bu
eleştiriler gün gün daha yoğun bir şekilde gelecektir ve eleştirilerin
gelmesinden de önemlisi, kısa bir zaman sonra, bu yasanın topluma uygun bir
elbise olmadığını hep beraber görüp, silbaştan düzeltmek zorunda kalacağımızı
düşünüyorum. Umarım, bundan sonra, bu ve benzeri sıkıntıları yaşamayız.
Hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Saygun.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kâtip üye arkadaşımızın maddeleri oturduğu yerden
okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
CEZA VE
GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN TASARISI
BİRİNCİ KİTAP
Amaç ve Temel İlkeler,
Hapis Cezası ve
Güvenlik Tedbirleri
BİRİNCİ KISIM
Amaç ve Temel İlkeler
BİRİNCİ BÖLÜM
Kanunun Amacı
Amaç
MADDE 1.- (1) Bu Kanunun amacı, ceza ve güvenlik
tedbirlerinin infazına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Kılıç, konuşma sürelerinizi birleştirdim.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) -Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu kanun tasarısının odalara bugün gönderildiğini
biliyorsunuz. 125 maddelik bir kanun tasarısı, milletvekili arkadaşlarımızın
odasına bugün sabahleyin ulaşıyor.Yani, bu sistemi, lütfen, hükümet
değiştirsin.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının Meclise ilk geliş
tarihi, 2003 yılının 9 uncu ayı; Meclise geldi, bir sene kadar Mecliste kaldı,
daha sonra hükümet bu tasarıyı geri çekti; 30.11.2004 tarihinde, yeniden
Meclise taşıdı, geçen hafta pazartesi günü komisyona geldi, altkomisyona gitti,
komisyonda görüşüldü, netice olarak, Mecliste milletvekillerinin takdirine,
incelemesine bugün sunuldu. Bugün de bu yasayı çıkarmaya çalışıyoruz. Amaç ne;
hükümet diyor ki "biz bu tasarıyı 17 Aralıktan önce çıkarmak zorundayız. 6
Ekimdeki AB İlerleme Raporunda böyle yazıyor."
Değerli arkadaşlar, tamam, böyle yazıyor da, bu, yeni
bir tasarı değil ki; en az on yıl, onbeş yıl evveliyatı olan bir tasarı.
Meclise ilk geldiğimizde, bu tasarı büyük ölçüde hazırdı zaten. Hükümet, bu
tasarının aciliyetini, bu tasarının gerekliliğini bilmiyor muydu ki, 6 Ekimden
sonraki olayda, sıkışık bir takvimde bu tasarıyı çıkarmaya çalışıyor?!.
Aynı uygulamayı, Ceza Muhakemesi Kanununda da gördük;
Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısı da -335 maddelik bir kanun tasarısı-
milletvekili arkadaşlarımıza bir gün önce gönderilmişti. Bu, şu demektir: Biz,
Yüce Meclise çok da fazla saygı göstermiyoruz. Yasaları Yüce Meclis yapar; ama,
Meclisin inceleme şansı yok, araştırma şansı yok, değerlendirme şansı yok;
hükümetten paket program halinde ne gelirse, Meclisteki milletvekillerinin buna
"evet" veya "hayır" demesi bir yasama faaliyeti olarak
değerlendirilemez. Tabiî, biz de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türkiye'nin
Avrupa'ya giriş sürecini çok önemsiyoruz; ancak, gelecekte önümüze neler
çıkacağını da bilmemiz gerekiyor. Önümüzdeki bu süreç görülmeden, burada, yasa
tasarılarının çok fazla incelenmeden, irdelenmeden görüşülmesini sağlamak hem
Parlamentoya saygısızlıktır hem de yüce milletimize saygısızlıktır; çünkü, biz,
burada, millet adına görev yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar, tasarıya gelince; tasarının amacı,
1 inci maddesinde belirtildiği gibi, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına
ilişkin usulleri belirlemektir. Yani, hâkimlerimiz, mahkemelerimiz bir hüküm
verecek; bu hükmün, bu hükümdeki cezanın ya da güvenlik tedbirinin nasıl infaz
edileceği bu kanunla belirlenecektir. Yine, bu tasarının 3 üncü maddesinde
temel amaçtan bahsediliyor. Temel amaç olarak da, bu tasarının pek çok
maddesinde belirtildiği gibi, hükümlünün şartlarının iyileştirilmesi
hedefleniyor.
Değerli arkadaşlar, bu yasanın, genel yapısı itibariyle
incelediğimizde bir tepki yasası olduğu görülüyor. Geçmişte, cezaevlerimizde,
ne yazık ki, üzücü olaylar yaşandı; idare, cezaevlerinde yönetimi, düzeni
sağlamakta zorlandı. Bu devlet, özellikle terör suçluları için, çıkar amaçlı
suç örgütü mensupları için özel cezaevleri yaptı. Ancak, şu an getirilen
tasarıyla, bu özel cezaevlerindeki düzenlemeler genel bir mahiyet arz etmeye
başladı. Hükümet, genel anlayışı itibariyle, kamuoyuna verdiği görüntü
itibariyle, biz ülkeyi demokratikleştiriyoruz diye mesajlar veriyor. Ancak,
demokratikleştiriyoruz derken, özel yasalarda özel olaylar için getirilmiş
düzenlemeleri de genel yasaların içine monte ediyor; aynen, Ceza Muhakemesi
Kanununda olduğu gibi. Ceza Muhakemesi Kanununda ne olmuştu; daha önceki özel
yasalara, yine, terör suçluları için, çıkar amaçlı suç örgütü suçluları için
konulmuş olan özel düzenlemeleri, gizli tanığı, gizli kanıtı, gizli
soruşturmayı, gizli izlemeyi genel bir yasanın içine koymuştuk. Şimdi ne
yapıyoruz; (F) tipi için, terör suçlularının, çıkar amaçlı suç örgütü
mensuplarının konulmuş olduğu cezaevlerinde, yönetmeliklerle, tüzüklerle şimdiye
kadar yapılan uygulamaların tamamını, biz, genel yasaya monte ediyoruz; yani,
deyim yerindeyse, Türkiye'de, cezaevlerindeki uygulamaların hepsini (F)
tipindeki uygulamalar haline getirmeye çalışıyoruz. Bu, sakıncalı bir durumdur.
Biz, bir türlü, uygulamaların ortasını bulamıyoruz; ya
çok gevşek bırakıyoruz -koğuş sisteminde olduğu gibi- oraları denetlemekten
âciz kalıyoruz veya çok sıkı bir rejim getiriyoruz, bununla da pek çok insana
eziyet ediyoruz. Bu nedenle, idare olarak, mutlaka, ortasını bulmak
durumundayız; yani, genel uygulamada, böyle özel uygulamalardaki hususları
getirip dayatamayız.
Değerli arkadaşlarım, cezaevlerindeki insanlar da,
oralardaki hükümlüler de sizin gibi, bizim gibi, hepimiz gibi insan. Bu
insanlar uzaydan gelmedi, başka yerden gelmedi. Bu toplumun içinden kimisinin
annesi, kimisinin babası, kimisinin kardeşi, kimisinin oğlu. Biz, bu insanları,
orada, toplum dışında bir grup olarak görerek, bunlara çok ağır yaptırımlar,
çok ağır cezalar uygulama yoluna gidersek, toplumun bir kısmını incitiriz diye
düşünüyorum.
Faruk Hocanın deyimiyle, hükümlünün, sanığın üzerindeki
cilayı kazıdığımızda, altından insan çıkar. Bu nedenle, oradaki hükümlülere de
insan gibi muamele etmek zorundayız. O hükümlünün hangi haklardan
kısıtlanacağına mahkeme veya hâkim karar vermiştir; o hâkimin veya mahkemenin
verdiği kararlar dışındaki, o hak yoksunluklarının dışındaki diğer insan
hakları aynen duruyor. Bu nedenle, hâkimin veya mahkemenin verdiği kararın
dışındaki insan haklarının uygulanmasında, mahkûmların da -aynen dışarıdaki
insanlar gibi- eşit, olumlu ve onların bir insan olarak onurlarını artıracak
uygulamalar içerisine girmeliyiz. Şu an getirilen tasarıyla, mahkûm olan,
hükümlü olan herkes âdeta hasta olarak kabul ediliyor. Bunlar hasta insanlar,
öyleyse ne yapalım; bu insanları hasta olduğu için iyileştirmemiz gerekiyor...
Değerli arkadaşlar, biz insanların iyileştirilmelerine
karşı değiliz, eğitilmelerine karşı değiliz, özellikle ben; oniki yıllık
öğretmenliğim, yirmi yıllık avukatlığım var, özellikle ben eğitime kesinlikle
karşı çıkamam; ancak, eğitimde zorlama olursa, eğitimde dayatma olursa,
eğitimde istekdışılık olursa, o zaman, işte, o, bir baskı ve şiddete dönüşür.
HASAN KARA (Kilis) - 8 yıllık eğitim de zorunlu.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Arkadaşım "8 yıllık
eğitim de zorunlu" diyor; onu kabul ediyorum. Anayasamızın 42 nci
maddesinde, eğitimde zorunluluk, sadece ilköğretim için söz konusudur; onun
dışında, eğitimde zorunluluk olamaz. Eğitimde zorunluluk, bir de, yine
Anayasayla bağlantılı olarak, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununda vardır;
onun dışında, eğitimde, başka bir zorunluluk göremezsiniz.
Biz "ben mutlaka seni eğiteceğim" diyerek,
akademik eğitim yönünden, meslekî eğitim yönünden, çalışma yönünden, spor
yönünden, dinî eğitim yönünden zorlamaya tabi tutarsak, bu insanlara iyilik
yapmış olmayız; ancak, şu var: Biz, oradaki hükümlüye, o eğitimin yararını
anlatırsak "değerli kardeşim, bak, bu eğitime tabi olursan, meslek
öğrenirsin, akademik bilgin artar, dışarıya çıktığın zaman iş bulma imkânın
artar" diye öneriler götürsek, zaten, biz istemesek bile, şartları
yaratamasak bile, onlar bizi zorlar; ille, şu konularda eğitilmek istiyorum, şu
konularda meslek sahibi olmak istiyorum, çalışmak istiyorum derler. Ama, siz,
çalışmayı zorunlu hale getiriyorsunuz; çalışmazlarsa, onun karşılığında müeyyideler
getiriyorsunuz; yani, insanlara, insan oldukları için hak olarak verilmiş olan
- insan hakları olarak verilmiş olan- eğitim hakkını, sağlık hakkını, çalışma
hakkını, haberleşme hakkını, onlara, âdeta, bir yükümlülük olarak
dayatıyorsunuz. Oysa, o yükümlülükler, devletin yükümlülüğüdür; kişiler için,
onlar, birer haktır. Onlar, o hakları talep eder; devlet olarak bizim de
yapmamız gereken, o hakları onlara sağlamaktır, o hakları onlara vermektir;
ama, biz ne yapıyoruz; eğitim programlarına katılmazsan sana ceza vereceğiz,
çalışmaya katılmazsan ceza vereceğiz, din eğitimine katılmazsan ceza vereceğiz
diyoruz.
Peki, birinci defa ceza verildi; hükümlü yine eğitim
programlarına katılmamaya devam etti. O zaman ne oluyor; otomatikman bir üst
ceza veriliyor. Cezalar da öyle sıradan cezalar değil, kınamadan başlıyor,
etkinliklerden men, haberleşme ve iletişimden men, ücret karşılığı işten men,
ziyaretçi yasağı ve en son olarak da hücreye koyma cezası; yani, öyle basit
cezalar değil. Bu cezalar hem de bir aydan üç aya kadar, hücre cezası ise, bir
günden yirmi güne kadar; yani, kendisi için hak olan, insanlar için hak olan
bir olayla ilgili olarak, o insanlara ceza vermek, ne kadar mantıklı olur; onu
da, değerli milletvekili arkadaşlarımın dikkatine sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, hükümlülerin iyileştirilmesi,
meslek sahibi edilmesi iyidir dedik. Kanun tasarısındaki iyileştirme olayı,
kanun tasarısının pek çok maddesinde geçiyor, yani, pek çok maddesi
iyileştirmeden bahsediyor ve biz karşı olmadığımızı söyledik; ama, sadece,
şunu, ilave etmemiz gerekiyor; yani "bu konuda, hükümlülerin de
takdirleri, görüşleri, düşünceleri alınır" ibaresini koyarsak, bunun,
hükümlülerin iyileştirilmesinde hiçbir mahzuru olmaz, hatta topluma kazandırılmasında
faydalı bile olur; ancak, bir zorunluluk olarak mutlaka eklenmesi gerekir,
kendi iradelerinin de olması gerekir; çünkü, insan haklarına aykırı olur.
Değerli arkadaşlar, amaç olarak belirlenen,
hükümlülerin iyileştirilmesi olayı, bir yerde, standart bir insan tipi
yaratmayı da amaçlar mahiyette. Oysa, her birey, her insan kendi başına bir
değerdir. Biz, cezaevindeki uygulamalarla, programlarla, onları tek tip insan
haline, bir kalıp haline sokmaya çalışırsak, insanların yaratıcılık özelliğini
de, insanların bireysellik özelliğini de ortadan kaldırmış oluruz. Bu nedenle,
tasarının genel anlamda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç, lütfen, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
tasarıya, komisyon aşamasında, Cumhuriyet Halk Partililer olarak pek çok olumlu
katkı vermeye çalıştık. Tasarının ilk halinde, hükümlülerin, âdeta, pişman
edilmesi mantığı hâkimdi; o ortadan kalktı.
Tasarının ilk halinde, yeteri kadar kitap bile
bulundurulamayacağı belirtiliyordu, yayına bile sınırlama getiriliyordu; onlar
kaldırıldı; yani, pek çok konuda düzenleme yapıldı.
Yine, cezalar, tüzük ve yönetmeliklere bırakılıyordu.
Bizim arkadaşlarımızın talebiyle, tüzük ve yönetmeliğe bırakılan, daha doğrusu,
idarenin keyfî uygulamalarına bırakılacak olan cezalandırma maddeleri, tasarıda
tadat edildi, tek tek sayıldı. Yani, pek çok konuda olumlu katkı sunmaya
çalıştık; ancak, yine de, insan hakları bazında değerlendirdiğimizde, pek çok
konuda bizim tasvip etmediğimiz hususlar da var; ancak, AB'ye giriş sürecinde
tüm yük ve sorumluluğu... İşte, son 6 Ekim İlerleme Raporunda üç kanun vardı;
Ceza Muhakemesi Kanunu, Adlî Kolluk Kanunu, bir de Ceza ve Tedbirlerin İnfazı
Hakkında Kanun. İkisi çıktı; son kanun tasarısıyla ilgili, biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak -iktidar, "AB'ye giriş sürecinde CHP bizi engelledi"
demesin diye- tasarının çıkarılmasında bir engelleme içerisinde olmayacağız;
ancak, insan hakları açısından tasvip edilmeyecek pek çok hüküm olduğunu da
dikkatinize sunuyor, tüm arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
AK Parti Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın
Ramazan Can; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun Tasarısının amaç ve temel ilkeleri üzerinde söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ceza hukukunda başlayan reform süreci, Türk Ceza
Kanunu, Türk Ceza Muhakemesi Kanunu ve şimdi de, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun Tasarısıyla tamamlanmak üzeredir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezanın, çağdaş
görüşte, suç işleyen kişiye çeşitli yapıcı amaçları gerçekleştirmesi için
uygulanan ve esasında, kişiyi birtakım yoksunluklara tabi kılıcı olması
nedeniyle, ıstırap, meşakkat çektirici niteliği vardır. Ancak, amaç, suçluya
azap ve ıstırap vermek değildir. Ceza, bugün, suçlu ve toplumun ortak
yararlarını gözönüne alan, suçluyu yeniden sosyalleştirerek, toplumun üretken
ve kanunlara saygılı bir bireyi haline getirmek amacını güden yapıcı bir
tedbirdir. Aynı zamanda, toplumsal bir tepkidir. Cezanın özelliği, yetkili
otorite tarafından, yapıcı maksatları gerçekleştirmek, suçluyu yoksunluklara
tabi kılmak için bir yaptırım olmasıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ceza, asla,
devletin bir öç alma içgüdüsünün dışa tezahürü olamaz. Ceza, maksadı ne olursa
olsun, sırf bireye, öç almak için ıstırap veren bir araç değil; fakat, zarar
vermiş bulunan fiil ve onun failine karşı bir çeşit sosyal tepkidir. Cezada
asla duyguya yer yoktur. Aksine, sosyal yasaların dayandığı akıl unsuru
egemendir. Ceza hukuku bastırıcı değil, önleyici tedbirleri içeren bir hukuk
dalıdır. Her siyasî rejim, kendine uygun kanunları düzenler. Ceza ancak kanunla
konulabilir. Cezaya ancak yargı kararıyla hükmedilebilir. Cezanın infazı ise
idarî bir tasarruftur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezanın amacı,
yerine göre suçluda şok etkisini meydana getirmek olmakla birlikte, esas hedef,
suçluya vurmak değildir. Fakat, onun tekrar sosyalleştirilebilmesi amacıyla
belirli kuralların uygulanması rejimine tabi kılmaktır. Cezanın içeriği
değişmekte ve bu tasarıda suçlunun uslanmasına, hatta, iyileştirilmesine
yönelinmektedir. Bu tasarıda ceza, siyasî bastırma değil; fakat, sosyal
savunmanın amacını gütmektir. Suçlunun kişiliği, biyolojik ve sosyal planda
gözönüne alınmıştır. Bu tasarıyla getirilen sisteme göre, birlikte uygulanan
ceza ve güvenlik tedbirleri birbirini tamamlamaktadır.
Diğer yandan, kanunîlik ilkesine göre, kanunda yazılı
cezalardan başka bir cezayla kimse cezalandırılamaz. Buna göre, mahkeme ilamı
mahkûma tatbik edilebilecektir. Bundan öte, infaz ve ilam hükmünün ötesinde
ceza verilemeyecektir. Tabir caizse, ekstra ceza hükmetmek mümkün değildir;
aksi, suçtur. Yani, infazda mahkûmun sosyalleşmesini sağlayan araçlar, mahkûmun
rızası hilafına ve zorlayıcı olmamalı; ancak, ikna metodu uygulanmalıdır.
Sosyalleşmeyi ve iyileştirmeyi sağlayan programlar ve aktiviteler bir görev
değil bir hak olmalıdır.
Sayın Kılıç'ın, buradaki "çalışmak ve eğitim hakkı
bir görev değil, bir yükümlülük olarak bu kanunda düzenlenmiştir"
söylemine cevap olarak, 8 yıllık zorunlu eğitime çocuğunu göndermeyen veliye
yaptırım uygulandığına göre, mahkûma da ikna yöntemini, belki de zorlamanın
sınırına kadar getirmek, mahkûmun da lehine olacaktır diye düşünüyorum.
Bu tereddütler bu tasarıyla giderilmiştir. Şöyle ki:
Sosyal dengeyi sağlamakla birlikte suçlunun manevî kusurunu karşılamak,
kamuoyunun tepkisini karşılamak, suçlunun yeniden suç işlemesini engellemek,
caydırıcı etki yapmak, suçluyu toplumla yeniden bütünleştirmek, suça karşı
toplumu korumak, insan haysiyetine saygılı, zorunlu bir yardım sağlanarak
yeniden topluma kazandırmak, infaz uygulanırken kişilik haysiyetine saygılı
olunmak, suçluda sosyal sorumluluk duygusunu geliştirmek, mahkûmun yeniden
sosyalleşmesini sağlamak, mahkûm olduğu hükümden gayri, başka bir ceza tatbik
etmemek, bu tasarının temel hedefi ve amacı olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaların
infazı, ahlakî, insan onuruyla bağdaşabilir; ancak, suçlu bakımından da etkili
olmak durumundadır, suç işlemeyenler üzerinde tesir göstermemelidir. Devletin
cezaevlerinde düzeni sağlaması ve hâkimiyetini koruması saikiyle mahkûmların
sağlığı, hatta can güvenliği için elzem olan güvenlik önlemlerinin alınması da
asla yadırganmamalıdır. Nitekim, ülkemizde, özellikle hürriyeti bağlayıcı
cezaların infazı uzun bir süreden beri çağdaş telakkilerden uzak kalmış
bulunmakla, özellikle terör suçlularının büyük sayılarda infaz kurumlarında yer
almalarından sonra, terörün bir kaynağı haline geldiği bilinmektedir. Bu
nedenle, tasarı, bütün bu sıkıntılara cevap veren bir metin olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet,
cezaevinde otoriteyi sağlayamazsa, bundan, en çok, mahkûmlar zarar görecek;
hatta canlarını kaybedeceklerdir. Cezaevleri, suçluyu sosyalleştiren, yeniden
topluma kazandıran yerler olmak dışında, suç işlenen ortamları hazırlayan ve
mahkûmu, mahkûm olduğu suçtan başka suçlara iten kurumlar olmaktan öteye
gidemez. O nedenle, her devletin almış olduğu tedbirleri almayı kendi
devletimizden esirgemenin anlam ve mantığı olamaz diye düşünüyorum. Bu tasarıda
mahkûm hakları önemle vurgulanmış olmakla birlikte, bu hakların temini
konusunda devlete de yetkiler verilmiştir. Bu nedenlerle, cezaevlerinin
türleri, kapalı ceza infaz kurumları, yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz
kurumları, kadın, çocuk, gençlik, kapalı ceza infaz kurumları ve açık ceza
infaz kurumları olarak dizayn edilmek zorunda kalınmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ceza ve güvenlik
tedbirlerinin infazında, zalimane, insanlıkdışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı
davranışlarda bulunulamaz. Bu tasarıda hürriyeti bağlayıcı cezanın amacı,
hükmedilen sürede kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasından ibarettir. Mahkûmun
kültürel gelişimini sürdürme hakkı çerçevesinde, talep edeceği, sosyal,
psikolojik ve kültürel destek, kendisine sağlanacaktır.
Bu tasarı, mahkûmu insan olarak ele almaktadır; onun
iyileştirilmesi ile yeniden topluma kazandırılmasını, infazdan sonra kendisine
yetebilmesini sağlamak, bunun için de
zorlama değil ikna metodunu uygulamak temel hedef olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla
cezaevinde mahkûmun tabi tutulacağı rejim, disiplin, öğretim, çalıştırma,
eğlenme, cezaevidışı ilişkileridir. Mahkûma yaşamasını sağlayacak bir iş
öğretmek devletin görevi olduğu gibi, mahkûmun da hakkıdır. Mahkûmun
çalıştırılması, hapis cezasının şartlarından biridir. Cezaevinde çalıştırmanın
önemi, tabiî olarak karşılandığı amaçlarla orantılıdır. Mahkûmun tahliyesinden
sonra kendi kendine yetebilmesi için de çalışması zarurettir; ancak, çalışmak
bir görev değil bir hak olmalı. Bu tasarıda, elden geldiğince bu hususlara
riayet edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hastalanan
mahkûmlara infaz rejimi, sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde
devam olunur; ancak, bu durumda bile hapis cezasının infazının mahkûmun hayatı
için kesin bir tehlike taşıması halinde, mahkûm iyileşinceye dek infaz geri
bırakılır. Buradaki "hayatı için kesin tehlike"yi ölüm döşeğinde
algılamamak gerekir; kişinin tek başına hayatını idame ettirememesinin de bu
kategoriye girmesi gerekir. Adlî tıbbın bu maddeyi yumuşak yorumlaması,
mahkûmun lehine yorumlaması gerekmektedir diye düşünüyorum.
Diğer yandan, üç yıl ve daha az hürriyeti bağlayıcı
cezalarda ise, geçerli mazeretle, hükümlünün yükseköğrenimini bitirebilmesi ve
ana, baba, eş ve çocuklarının ölümü veya bunların sürekli hastalıkları
nedeniyle tarım toprakları işlenemiyorsa infaz ertelenebilecektir. Yani,
mahkûmiyetin amacı dışında, ağır bir zarara neden olacağı anlaşılıyorsa infaz
ertelenecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ceza hukukundaki
reform tamamlanmak üzeredir. Bu reformun oluşmasında, muhalefetin iktidara
büyük katkıları vardır. Artık, bu Meclis, elinden gelen çabayı göstermiştir.
Bizler sözümüzde durduk; bizleri güvende test edenlerin test edilme zamanı
gelmiştir. Bizler, imtihanı başarıyla geçtik; artık, onları, 17 Aralıkta dünya
kamuoyu imtihan edecektir.
Onlara imtihanda başarılar diler; Yüce Meclisi saygıyla
selamlar, hepinize teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Can.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Temel İlkeler
İnfazda temel ilke
MADDE 2.- (1) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına
ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet,
doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut
düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım
yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır.
(2) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane,
insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, Çorum Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu; buyurun.
Sürenizi birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 710 sıra sayılı Ceza ve Tedbirlerin İnfazı
Hakkında Yasa Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa tasarılarının kısa bir geçmişine bakıldığında
dizi yasalar olarak adlandırmanın mümkün olduğunu belirtmek istiyorum. Hatta öyle
ki, ne zaman seri şekilde yasa tasarıları kamuoyunun, Meclisin gündemine gelse,
TV-3'te AB uyum yasaları dizisi başladı şeklinde bir benzetme de artık
kamuoyunda konuşulur hale geldi. Böyle bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız.
Elbette, toplum tarafından ihtiyaç hissedilen yasaların çıkarılması, biz
milletvekillerine ve yasama organına düşen en bellibaşlı görevlerden biridir. O
nedenle, tasarıların hazırlanmasından sonra Yüce Meclise sunulmasıyla birlikte,
elbette, biz milletvekillerine düşen birinci görev de, bu tasarılarla ilgili
görüşlerimizin kamuoyuyla paylaşılmasıdır. Bu paylaşma yönünde yapacağım kısa
konuşmadan sonra, elbette, bu yasa tasarısının da yasalaşması, toplumumuza ve
ülkemize iyilik getirmesi en büyük dileğimdir.
Değerli milletvekilleri, infaz denildiğinde neyin
infazının yapıldığını, ceza hukukundaki infazın ne anlam taşıdığını, yerine
göre hepimiz bilmekteyiz. Medenî hukukta infazı karşılayan icradır; ceza
hukukunda ise, infaz, mahkemeler tarafından verilmiş olan cezaların yerine getirilmesi
anlamını taşır. Bu bakımdan, infaza konu olabilecek cezalara şöyle bir göz
attığımızda, bunun çeşitlerinin Türk Ceza Kanununda yer aldığını ve bunu da
bellibaşlı olmak üzere, en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis,
müebbet hapis, hapis cezası ve adlî para cezası şeklinde adlandırıldığını
bilmekteyiz. Yine, hepimiz, onurla ve gururla şunu kabul ediyoruz ve bütün
kamuoyunda, çağdaş dünyada, çağdaş hukukta paylaştığımız bir gerçek de var ki;
o da, idam cezasının artık Türk hukuk mevzuatında yer almamış olmasıdır. Bundan
dolayı, hepimizin, gerçekten, bu onuru,
toplumumuzla birlikte paylaşması gerekir diye düşünüyorum.
2 nci maddenin amacına bakıldığında, başlık olarak
"İnfazda temel ilke" deniliyor. "Irk, dil, din, mezhep,
milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve
siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer
toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın" şeklinde devam eden ve
"ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı,
aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz" şeklinde biten 2 nci
maddenin özüne bakıldığında, şu çarpıcı hususları, elbette, bizler, burada,
Mecliste, kamuoyundaki tereddütleri ve şüpheleri de tartışmak zorundayız diye
düşünüyorum.
Bu tasarının özüne bakıldığında, tereddütlerin ne
olduğunu, elbette, buraya gelen değerli milletvekili arkadaşlarımız da, hukuk
mantığı içerisinde, toplumdaki yaşam şartları içerisinde konuşacaklardır,
tartışacaklardır, önerilerini sunacaklardır; ama, bunu belirtirken, bu
tasarının düzenlenmesinde emeği geçen arkadaşlarımızdan, akademisyenlerimizden,
Yargıtayda görev yapan yargıçlarımızdan gelen öneriler ve doğrunun bir olduğu
tezinden hareketle, şunu da belirtmekte fayda var diye düşünüyorum.
Belirtilmesi gereken konu şudur: Bu tasarı hazırlanırken, elbette, gerek
hükümet tarafından gerekse Cumhuriyet Halk Partisi tarafından iyi niyetli bir
şekilde topluma ve topluma kazandırılmaya çalışılan mahkûmlara, bunun iyi niyet
ölçülerinde iyi bir tasarı şeklinde sunulması esas amaçtır ve bu amacın
gerçekleştirilebilmesi için de, gerek hükümet gerekse komisyonlarda çalışan
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarım ve diğer milletvekilleri de
bu iyi niyet çerçevesinde bu tasarıya katkı vermişlerdir, bunu kamuoyuyla
paylaşmak durumunda kalmışlardır. O nedenle, gerçekten, iyi niyetle emek vermiş
değerli milletvekili arkadaşlarımıza ve bu konuda büyük emekler harcayarak,
milletvekillerinde bu fikirlerin oluşmasına katkıda bulunan akademisyen
arkadaşlara ve yargıçlarımıza, burada, Meclis kürsüsünde teşekkürü de borç
biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu iyi niyet çerçevesinden
sonraki tereddütlerin ne olabileceğine, az önce 2 nci maddenin özüne
baktığımızda ve saydığımız birkısım hedeflere, maddelere atıf yaptığını
gördüğümüzde, şu tereddütleri de izlemek ve görmek durumundayız: Öncelikle,
mahkûmun ne olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Yasalarımızda, mahkemeler tarafından
hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar verilen insanlara kısaca "mahkûm"
demekteyiz ve bu cezalarını infaz etmenin yeri ve yolu da cezaevidir, cezaevi
yöntemidir, yönetimidir; bu konuda bir uzlaşmazlık yoktur; ancak, mahkûm
demenin, sadece ve sadece "seni ben cezaevine koyarım, ne istersem
yaparım" mantığı içerisinde olmayan bir devletin, elbette, bizlerin arzu
ettiği bir devlet, çağdaş devlet, hukuk devleti anlayışı içerisinde olan bir
devlet olduğunu da hepimiz kabul etmek zorundayız. O zaman burada bir sınır
çizilmesi gerekir ve bu sınırın çizileceği noktada da şüpheler ve tereddütler
ortaya çıkmaktadır. O şüphe ve tereddüt, mahkûmu cezaevine alan devlet, mahkûmu
hangi haklarından mahrum etmekle mükelleftir, yetkilidir, sorumludur
dediğimizde, soru işareti ve tereddütlerin burada yoğunlaştığını görmekteyiz.
Ben, mahkûmu devlet olarak alıyorsam, bu mahkûma zoraki iş veririm, bu mahkûmu
zoraki çalıştırırım, bu mahkûma zoraki eğitim veririm, zoraki öğretim veririm
ve iyileştirme adı altında ben bunu istediğim şekilde yönlendiririm denildiği
anda, bizim endişe ettiğimiz tereddütler ortaya çıkmaktadır. Bu tereddütler,
sadece bizim değil, şu anda cezasını çekmekte olan, hangi sınıf mahkûm olursa
olsun, hangi suçtan cezaevinde bulunursa bulunsun, bütün mahkûmları,
yakınlarını, toplumu ilgilendiren bir tereddüt diye algılamak zorunda
olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Bunların bağlamında ve yönteminde, elbette, tasarının,
26 ncı maddeden tutalım, iyileştirme, eğitim ve benzeri konuları düzenleyen 6
ncı, 7 nci ve 73 üncü maddeler, yine, çalıştırmayla ilgili 29 uncu madde ve
mahkûmların bir cezaevinden diğer cezaevine nakilleriyle ilişkili 53 üncü
madde... Değerli arkadaşlarım, buradaki çalıştırma, eğitim ve nakil hususundaki
öze bakıldığında yapılması gereken, bu tür tereddütleri giderebilmenin yolu
olarak, ben, gerek Adalet Komisyonu görüşmelerinde gerekse daha sonraki
görüşmelerde şöyle bir öneride bulundum: Bizim 23 Mayıs 2001 tarihinde
yürürlüğe giren bir İnfaz Hâkimliği Kanunumuz var. Bu kanunun amacına
bakıldığında, bir şikâyet mercii olduğunu görmekteyiz. Bu şikâyeti yapacak
kişiler de genelde mahkûmlardır. Mahkûmların yapacağı şikâyet üzerine -ki, bu
şikayetin özü ne olabilir; mahkûmlar hakkında verilen disiplin cezaları
olabilir, mahkûmların bir yerden bir yere nakledilmeleriyle ilgili olabilir,
tahliyeleriyle ilgili olabilir veya diğer programlarla ilgili olabilir-
şikâyetlere bakma görevinin infaz hâkimliğinde olduğunu, İnfaz Hâkimliği
Kanunu, metnine almıştır.
Bugüne kadarki uygulamalara bakıldığında, gerçekten,
infaz hâkimliğinin esas amacına ulaşmadığını ve görev ve sorumluluk alanının
çok kısıtlı olduğunu da görmekteyiz. O zaman, bunun işlevsel hale getirilmesi,
infaz hâkimliğinin daha da olumlu bir şekilde katkı sağlayabilmesi açısından
-az önce belirtmiş olduğumuz tereddütleri kapsayacak şekilde, nakillerle ilgili
iyileştirmeye dönük olmak üzere, eğitim ve öğretimle ilgili, dinî bilgiler
verilmesiyle ilgili ve herhangi bir işte çalıştırılmalarıyla ilgili olmak
üzere- bunları neden daha sonra infaz hâkimliğine şikâyette bulunma aşamasına
getirelim ve bırakalım ki! Onu bırakmadan, eğer bunu "mahkûmların iradesi
üzerine infaz hâkimliğinin onayıyla" şeklinde yerine getirebilirsek,
inanıyorum ki, kamuoyundaki tereddütlerin ve birkısım protestolara sebebiyet
veren -kamuoyunda bu tür protestoların herkesi rahatsız ettiğini ve olayları
hepimiz biliyoruz- insanlarımızın da kamuoyunun da rahat edebilmesi için, böyle
bir hususun hâkim güvencesiyle bağdaştırılmasının, yerine getirilmesinin daha
uygun olacağı kanısını, bir kez daha burada Yüce Meclise sunmak istiyorum,
kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada, mahkûmların belirli
eylemlerini cezaevindeyken yerine getirmesi hakkı mıdır, yükümlülüğü müdür;
tereddütlerin başında gelen ana sınıflandırma da buradan çıkmaktadır.
Bizler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak,
uluslararası sözleşmelere imza atmış bir devletin gururuyla, onuruyla, elbette
bunu her yerde söyleyebiliyoruz. İmza atmadığımız uluslararası sözleşmeler için
şu anda herhangi bir yorum yapmanın manası yoktur; ancak, altına imza attığımız
ve kabul ettiğimiz uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Sözleşmesinin, Birleşmiş Milletler tarafından 1990 yılında yürürlüğe giren
sözleşmenin, mahpuslara muamelenin temel ilkelerinin ile kabul edilmiş olan
ilkenin başında ve 6 ncı maddesinde "bütün mahpuslar, kişiliklerinin tam
gelişmesi için gerekli eğitim ve kültürel faaliyetlerden yararlanma hakkına
sahiptir" denilmektedir. Burada "yükümlülük" denilmiyor değerli
milletvekilleri. Bu farkı, anlatmaya ve söylemeye ihtiyaç duyduğumuz için, size
de bunu aktarmak zorunda olduğumu hissettim.
O nedenle, bu tür hükümlerde hak ve yükümlülüğün nerede
olduğunun anlaşılabilmesi ve cezasını çekmekte olan mahkûmların kafasındaki
soru işaretlerinin giderilebilmesi için, hak ve yükümlük sınırının çok açık bir
biçimde, gerek çıkaracağımız kanunda gerekse çıkarılacak olan tüzük ve
yönetmeliklerde belirtilmesi ve bunun mahkûmlara da anlatılabilmesinin yolunun
ve yönteminin bulunması gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, elbette, şu andaki cezaevi
yönetimlerinin, yöntemler doğrultusunda, hangi aşamalarda, hangi yetkilerle ve
hangi vasıflarla donatıldığını bizler biliyoruz. Bu personelin vasıflarının,
niteliklerinin de elbette burada tartışılması gerekir; ama, bunun, bu tasarıda
yer alıp almaması da, tabiî ki hükümetlerin görevidir, işidir. Bizlerin,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buraya herhangi bir öneri getirmesi ve şu
andaki cezaevi personelinin niteliklerinin, özlük haklarının da
iyileştirilmesinin, çıkaracağımız bu infaz kanununun gerçekten yerini
bulabilmesi açısından zorunlu olduğunu söylemek de, meselenin ayrı bir yönüdür;
ama, inkâr edilemeyecek bir yönüdür.
Değerli milletvekilleri, elbette, önümüzdeki günlerde
girilecek olan AB'yle müzakere süreciyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerinin ne olduğunu hepimiz ve bütün toplum bilmektedir; ancak, önümüze
gelen bu tür yasa tasarıları konusunda, Cumhuriyet Halk Partisinin gerçekten
iyi niyetli tavırlarının da, bazı ulusal basın köşeyazarları tarafından
suiistimal edilmemesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Bazı köşeyazarları
tarafından, Cumhuriyet Halk Partisinin, gerçekten, bugüne kadar yapmış olduğu
işlem ve eylemlerde, tasarruflarda, çağdaş bir görüntüsünün kabul edilmeyip,
aksine, doğru bildiklerine rağmen, kendileri de o konuyu doğru bildiklerine ve
Cumhuriyet Halk Partisinin de o yönde hareket ettiğini bildiklerine rağmen,
sadece ve sadece Cumhuriyet Halk Partisi kompleksi olan bazı köşeyazarlarının
ileri sürdüğü, hiçbir şekilde, bizler, Cumhuriyet Halk Partili olarak, ne
payanda sıfatını kendimize yakıştırıyoruz ne de o kişilerin Cumhuriyet Halk
Partisine karşı söylemiş oldukları o sözleri kendilerine yakıştırıyoruz, bunu
kamuoyunun takdirlerine bırakıyoruz, Cumhuriyet Halk Partililerin takdirlerine
bırakıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, elbette, önümüzdeki bu süreç
içerisinde, AB ile ilgili görüşlerimiz nettir. Yarın, bu hususta -maalesef,
geciken bir durum; isterdik ki, hükümet bir genel görüşme getirsin; ama, bu da
Cumhuriyet Halk Partisine kısmet olmuştur- bir genel görüşme yapılacaktır. Bu
genel görüşme, AB önündeki engelleri aşabilme açısından, Türkiye'nin onurunu
hiçbir şekilde ayaklar altına almayacak şekilde hareket edebilmesini sağlamak
açısından, diliyoruz ve istiyoruz ki, olumlu katkıda bulunacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bir hususu daha arz etmek
istiyorum. Bizler, Türkiye'de yaşıyoruz, Türkiye Cumhuriyetinin sınırları
içerisinde yaşayan yetmiş milyon insanız. Toplumumuzda etnik köken olarak bir
şeyin kabul edilebilmesi, bizlere hiçbir şekilde iyilik getirmez, getiremez;
ama, Türkiye'de yaşayan yetmiş milyon insanın belli inançları vardır. Elbette,
Türkiye'deki insanlarımızın hiçbirisinin Müslümanlıkla ilgili sorunu yoktur,
kesinlikle sorunu olmaz, olamaz; ancak, kabul edilen belirli inanışların da var
olduğunu Türkiye'de kabul etmemiz gerekir. Bu doğrultuda, bu tasarıda yer
aldığı için, özellikle 70 inci maddedeki "din ve vicdan özgürlüğü"
maddesinin, gerçekten, bir kez daha gözden geçirilmesi gerekir. Mahkûmları
-kaba tabiriyle söylüyorum- akrabaları dışında kimlerin ziyaret edebileceği ve
din görevlileri tarafından ziyaret edilebileceği şartlarını içeren ve metin
altına alan 70 inci maddenin çok iyi irdelenmesi gerekir. Bu maddenin ileride
sıkıntı yaratmaması için, buraya, din görevlilerinin veya temsilcilerinin, 12
000 000-15 000 000'a yakın, Türkiyemizde yaşayan, Alevî inancını taşıyan
insanlarımızın onurunun incinmemesi için, bu inanca sahip kişilerle de ilgili
mahkûmların görüşmesini sağlamak açısından, Diyanet İşlerinden de bir görüş
alınmak suretiyle şeklinde bir öneride bulunulabilir, bir değişiklik
yapılabilir.
BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu, toparlar mısınız.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Sevgili milletvekili
arkadaşlarım, Sayın Başkanım; bizler, burada, milletvekili olarak duygu ve
düşüncelerimizi sizlere ve kamuoyuna iletmek zorundayız. Bu doğrultuda, kürsüye
çıkışımızda, elbette, sadece 2 nci madde sınırları kapsamında kendimizi
hapsetmemizin de, özgür ve çağdaş olduğumuzu, hukuk devleti olduğumuzu iddia
eden ülkenin milletvekilleri olarak bizlere yakışan bir konum olmadığını biz
biliyoruz. Bu nedenle, Sayın Başkanıma hoşgörüsünden dolayı teşekkürlerimi
sunuyorum ve şu şekilde konuşmamı bitirmek istiyorum: Elbette, devletimizin
eğitimci ve öğretici şekilde bir eli vardır, terbiye edici bir eli vardır; bir
de, yurttaşlarına uzatması gereken dostluk eli vardır. İşte, hiç olmazsa, böyle
bir tasarıyla, topluma kazandırmak için, İnfaz Kanununda yer alan hükümlerin,
mahkûmlar için, devlet tarafından mahkûmlara uzatılacak olan bir dostluk eli
olması, toplumdaki kardeşlik duygularının, gerçekten, bu bağlamda daha da
pekişebilmesi için, bu tasarının ülkemize ve cumhuriyetimize iyilikler
getirmesini diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayvazoğlu.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
İnfazda temel amaç
MADDE 3.- (1) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile
ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu
maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek,
toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik
etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara
ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu
kolaylaştırmaktır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu; buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 3 üncü maddesi, tasarının tamamına şamil bir
maddedir. Bu tasarıyla amaçlanan hedefler, 3 üncü maddeden hareket etmektedir.
O nedenle, 3 üncü madde üzerinde, bence, çok iyi değerlendirme yapmamız lazım.
İnfazda temel amaç, kural olarak, bir kişinin, toplumun
veya başka üçüncü kişilerin hakkını ihlali sonucu yargı tarafından, bağımsız
mahkemeler tarafından verilen mahkeme kararının -eski tabiriyle, mahkeme
ilamının- içinde yazılı olan cezanın yerine getirilmesidir, cezanın infazıdır.
Bunun dışında, başka bir amaç güdülemez; temel amaç budur.
3 üncü maddenin ilk cümlesinde, infazda amacı,
"öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak" olarak, kapalı bir
şekilde yazmış bulunuyoruz; ancak, devamında- bundan çok daha önemli hedef
olarak ortaya konulan- virgülden sonra "bu maksatla hükümlünün yeniden suç
işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak,
hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı,
sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır" demişiz.
Şimdi, tabiî, bu amaçları güderken, cezanın mahkeme
kararıyla verilen cezanın infazı, hukuk açısından bakıldığında, hakkında ceza
infaz edilen kişinin yükümlülüğüdür. Onun yükümlülüğü o cezayı çekmek,
hürriyetinin tahdidine rıza göstermektir; ama, bunun ötesindeki, kişinin
yeniden sosyal hayata kazandırılması veya eğitilmesi veya çalıştırılması gibi
ikincil konuların hak olarak tanınması gerekirken, yükümlülük olarak bu yasada
yer alması, bence en büyük sorundur.
Bu yasa, çağdaş düzenlemeler açısından doğru katkılar
sağlamıştır. Cezanın infazında çağdaş düzenlemeler öngörülmüştür. Şahsen de, bu
yasayı, bu açıdan ilerleme olarak, ilerleme kaydetmiş olarak kabul ediyorum;
ancak, demokratik yönetim açısından, demokrasi açısından, hukuk açısından, bu
yasa, ne yazık ki üzerine düşeni yerine getirememiştir. Tek bir ayırım, en
önemli ayırım -bu yasanın en büyük sorunu da odur; biraz önce Sayın
Ayvazoğlu'nun da söylediği gibi- hak ile yükümlülük karıştırılmıştır. Hukuk
fakültelerinin birinci sınıfında bize bunu öğrettiler. Hak ile yükümlülüğü
ayırmak hukukun temel ilkesidir. Bu anlamda, bu yasa, bu açıdan hukuk fakültesi
birinci sınıfını geçemez.
Şimdi, yasanın önceki düzenlemesine, yani hükümet
tasarısı olarak gelen haline baktığımızda, çok daha rahatsız edici kavramlar
vardı; Cumhuriyet Halk Partili üyelerin talebi ve bazı Adalet ve Kalkınma
Partili üyelerin kabulüyle bunlar çıkarıldı. Bunlardan biri, hükümlünün
pişmanlık göstermesini sağlamak -bu, çok rahatsız edici bir kavramdı- bir
diğeri de toplumu suçludan korumak. Şimdi, bunlar çıktı; ama, acaba bu amaç bu
yasadan çıktı mı; yani, iki kelimenin çıkmasıyla amaç hâsıl oldu mu; hayır.
Demin dedim ya, 3 üncü maddenin amacı, yasanın bundan sonraki bütün
maddelerinde var. Siz "pişmanlık" kelimesini ne kadar çıkarırsanız
çıkarın, bu yasa, yine de suçluyu adam edeceğim diyen yasadır, seni zorla adam
edeceğim, adam olman için seni zorla da pişman edeceğim yasasıdır.
Sayın Başkanım, bu amaç yine güdülüyor; ama, insanın
temel hak ve özgürlüğüne aykırıdır. Anayasamızın kurallarına bakın, hak ile
yükümlülükler o kadar güzel ayrılmıştır ki, kişinin hakları tanınmıştır,
yükümlülükleri de tanınmıştır. Bazen hak ve yükümlülükler aynı konuda
birleşebilir. Örneğin, askerlik, Türkiye'de hem haktır hem yükümlülüktür.
Seçme, hem haktır hem yükümlülüktür; ama, seçilme yükümlülük müdür arkadaşlar?
Şimdi, soruyorum: Milletvekili olarak seçildiniz.
Düşünebiliyor musunuz, kimse, sizi zorla seçeceğim diyebilir mi; diyemez.
İsterseniz aday olursunuz, seçilirsiniz; bu, haktır, yükümlülük değil; ama,
seçme, yükümlülüktür. Seçmezseniz, Seçim Kanununda cezası var; yükümlülüğünü
yerine getirmediğin için ödersin cezasını. Bu hak ile yükümlülüğü karıştırmamak
lazım.
Şimdi, 26 ncı maddede bunun yükümlülük olduğunu açık
açık söylüyoruz. Nasıl söylüyoruz; "Altıncı Bölüm, Hükümlünün Yükümlülükleri"
üst başlıklı 26 ncı maddenin 2 numaralı fıkrasını okuyorum: "Hükümlü, ceza
infaz kurumunun güvenlik ve iyileştirme programlarına tam bir uyum göstermekle
yükümlüdür."
Şimdi, hükümlü, cezasını çekmekle yükümlüdür; ama,
iyileştirme programına katılmakla yükümlü değildir. Bu konu önemli olduğu için,
Birleşmiş Milletler, bu konuda çok ciddî çalışmalar yapmış. Tasarının genel
gerekçesine baktığınızda da, bu konular, tasarının ilk sayfasının son
paragrafında yazılmıştır. "İnfaz hukukunun kaynaklarını, ülkemizin kabul
ettiği milletlerarası sözleşmelerde, kararlarda... "İşte, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi, BM İnsan Hakları Bildirisi, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme
gibi, bu konuları da inceledik, bu tasarıya koyduk demiş gerekçede; ama, ben,
bakıyorum bu Birleşmiş Milletlerin konuyla ilgili düzenlemelerine, orada, kural
olarak -ben hepsini saymak istemiyorum; çünkü, çok fazla da zamanınızı almak
istemiyorum- bu iyileştirme dediğimiz programlara dahil olan, işte, çalışması,
eğitimi, sağlığı, her türlü sosyal faaliyetleri, kültür faaliyetleri kişiye hak
olarak tanınmıştır, yükümlülük olması mümkün değildir; yani, bazı kelimeleri
çıkararak siz bu amacı gerçekleştirmiş olmuyorsunuz.
29 uncu maddeyi -yani, 26 ncı maddede yükümlülük
olduğunu size söyledim, açık açık yazıyor- okuyorum size. "Hükümlülerin
çalıştırılması" başlıklı -tabiî, bir hukukçu olarak çok ayrıntıya
baktığınızda görüyorsunuz- 29 uncu maddede diyor ki: "Meslek sahibi
olmayan hükümlüler ile meslek sahibi olan istekliler kurum tarafından çalıştırılabilirler."
Kurum ister çalıştırır ister çalıştırmaz, kurumun hakkı, yetki de onda,
vatandaşın hakkı değil; ama, dikkat edin, meslek sahibi olan istekliler diyor.
Haa, meslek sahibi olanlarda istek kuralı konulmuş; yani, hak olarak vermişiz,
isterse çalışır. Meslek sahibi olmayan hükümlü demişiz; onlara ille de meslek
öğreteceğiz.
Birleşmiş Milletlerin bu konudaki düzenlemeleri, meslek
sahibi olan ile olmayan ayırımını içermiyor. Açık açık yazmış, okuyorum,
çalışmayla ilgili 3 (a) maddesini:"Hiç kimse zorla veya angarya işte
çalıştırılamaz." Bu kadar açık, net. Çalıştıramazsınız... Benim mesleğim
varmış, yokmuş; karışamazsınız. Ben meslek edinmek zorunda değilim. Haa, güzel
bir şey, insanları meslek sahibi yapmak, insanları çalıştırmak, para
kazandırmak çok güzel. Biz, önce, özgür insanlara bunu verelim, ondan sonra
hükümlüler hakkında bu uygulamaları yaparız. Özgür insanlara tanınmayan hakkı,
hatta yapılmayan yükümlülüğü, gelip, mahkûma, hükümlüye niye yüklüyoruz?!
Daha ilginci, 114 üncü madde. "Tutukluların
hakları" başlıklı 114 üncü maddeyi açıp bakarsanız, dikkat edin, yine
çalışmayla ilgilidir:
"Tutuklulardan çalışmaları istenebilir; ancak, buna mecbur
tutulamazlar..." Niye buraya mecbur tutulamazları yazdık; demek ki,
hükümlülere mecbur tutuyoruz.
Şimdi, arkadaşlar kendi içimizde çelişiyoruz.
Sözlerimin başında da söyledim; çağdaşlaşma açısından doğrudur, çok katkı
sağlamıştır; ama, demokratikleşme açısından, ne yazık ki katkı sağlamamıştır.
Hukukun temel kuralı olan hak ve yükümlülüğü ayıramamıştır. O nedenle,
eksikliği sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bunlarla ilgili, Sayın Feridun Ayvazoğlu, Birleşmiş
Milletler tebliğinde, mahpuslara muamelenin temel ilkeleri konusunda eğitim ve
kültürel faaliyetlerin de hak olduğunu söyledi. Burada öyle değil, burada
yükümlülüktür. Niye yükümlülüktür?.. Size -tabiî, hep, böyle, maddeden
gideceğiz- disiplin suçlarıyla ilgili bölümden, 40 ıncı maddeden örnek vermek
istiyorum. Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası var; disiplin cezası
bu. Hangi suçlar biliyor musunuz; eğitim yerini terk etmek (b fıkrası), eğitimi
savsaklamak (c fıkrası).
Eğitim, iyileştirme programının içerisindeki
unsurlardan biri; yani, kişiyi zorla eğiteceğim diyorsunuz, eğitime gerekli
katkıyı sağlamazsa da disiplin cezası vereceğim diyorsunuz. Eğitim, Türk hukuk
sisteminde, genel olarak eğitim-öğretim açısından baktığımızda 8 yıllık eğitim
mecburîdir, yükümlülüktür. Bakın, kanunla düzenlemişiz. İhtiyaca cevap vermesi
açısından doğrudur, belki, bunu artırmak da gerekir; ama, sekiz yıldan sonraki
eğitim zorunlu değil. Biz, şimdi, burada, herkesi eğitmeye, zorunluluğu
getiriyoruz.
Yine, Birleşmiş Milletlerin bu konudaki kuralı şudur
arkadaşlar: Sadece çocukların ve okuma yazma bilmeyenlerin eğitimi zorunludur.
O zorunlu olduğuna göre, onun dışındakilere zorunluluk getirilemez. Benim
anlatmak istediğim bu. O "iyileştirme" ismi altında düzenlenen tüm bu
programlar, mahkûma zorla yükletilemez, yükümlülük olarak kanunda düzenlenemez.
Mahkûmun yükümlülüğü, hakkında verilen cezanın gereğini yerine getirmektir, ona
katlanmasıdır.
Sonuç olarak, tabiî ki, Türkiye'nin bazı ihtiyaçları da
dikkate alınarak, bazı zorunluluklardan dolayı, kanunda bu düzenlemeler
yapılıyor; ama, o zorunluluklar, bizim, hukuku ihlal etmemiz sonucunu
doğurmamalı. Özel olarak söylemek gerekirse, Türkiye'nin cezaevlerinde yaşadığı
sorunları hepimiz biliyoruz. Bazı cezaevlerine, bazı koğuşlara güvenlik
kuvvetlerinin giremediğini de biliyoruz ve bunun doğru olmadığını kabul
ediyoruz.
Ben, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak,
Meclis olarak, Türkiye'deki bazı cezaevlerinde, (F) tipi cezaevlerinde
yaptığımız incelemelerde, bizzat, terör örgütlerinin sözcüleri mi diyelim
artık, yetkilileri mi diyelim, onlarla yaptığım şahsî görüşmelerimde şunu
söyledim: Yani, cezaevini siz mi yönetmek istiyorsunuz; sizin talebiniz nedir;
eğer, biz cezaevini yöneteceğiz, biz orada istediğimiz eğitimi veya siyasî
çalışmayı yapacağız diyorsanız, ben buna karşıyım; koğuşunda söylüyorum;
Cumhuriyet Halk Partisi de buna karşıdır; bu kürsüden de söylüyorum. Cezaevinin
yönetimi devletindir, oradaki örgütün veya mahkûmların değildir. Açık, net
olarak söylüyoruz, buna karşıyız; ama, şuna da karşıyız; cezaevini devletin
demokratik yöntemlerle yönetmesini istiyoruz, antidemokratik yöntemlerle
yönetmesine de karşıyız; bütün mesele bu. Cezaevini mahkûmlara terk etmeyeceğiz
doğal olarak, doğrudur, devletin otoritesi nerede; ama, otoriteyi sağlayacağız
diye, insanı esas alan, insanı hedef alan hukukumuzu, insan hak ve
özgürlüklerini bir tarafa iteceğiz; güvenliği sağlamak için, ne yapalım, seni
zorla da adam edeceğim, sopayla da adam edeceğim veya bu işi yapmazsan, şartla
tahliyeni kaldıracağım veya disiplin cezaları vereceğim demeyi uygun
bulmuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu, lütfen, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum.
Ama, sonuçta, öyle veya böyle, bu tasarı
yasalaşacaktır; öyle görünüyor; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz de
bu tasarıya destek veriyoruz; ama, yanlışlıklarını da söylemek, milletvekili
olarak da muhalefet partisi olarak da bizim görevimiz. Umarım, bu eksiklikler
uygulamada ortaya çıkacaktır -mutlaka çıkacaktır- ve siyasî irade bu
eksiklikleri bir an önce giderir.
Faruk Erem Hocamızın çok güzel sözüyle konuşmayı
bitirmek istiyorum; bu, herkese de ders olsun istiyorum: "Suçluyu kazıyın,
altından insan çıkar."
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu, teşekkür ediyorum.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
İnfazın koşulu
MADDE 4.- (1) Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe
infaz olunamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tasarıyla ilgili görüşlerimizi sunmadan önce, Sayın Adalet
Bakanını da çok yakından ilgilendiren, İzmir'in önemli iki sorununu sizlerle
paylaşmak istiyorum ve Sayın Bakanın da, bu sorunlarla ilgili ne düşündüğünü,
doğrusu bilmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, İzmir'in Buca Cezaevi, yaklaşık
yirmi yıldan beri bir sorun olarak ortada duruyor. Cezaevinin taşınması sorunu,
artık bir kangren haline geldi ve yirmi yıldan beri görev yapan Adalet
Bakanlarının hemen hemen tamamı, daha görevlerinin ilk günlerinde, Buca
Cezaevinin taşınacağını söylediler; ama, taşıyorum, taşıyacağım derken, Adalet
Bakanlarımızın hiçbirisinin siyasî ömrü Buca Cezaevini bulunduğu yerden
taşımaya yetmedi. Umarım, Sayın Bakanımızın siyasî ömrü uzun olur ve bu sorunu
da çok kısa zamanda çözer; çünkü, Buca Cezaevi, şehrin ortasında bir yer, daha
önce kent dışındaydı; ama, İzmir'in aldığı yoğun göç nedeniyle, kentin
büyümesi, genişlemesi nedeniyle, şu an İzmir'in tam göbeğinde olan bir cezaevi;
dolayısıyla, sık sık isyanların çıkması, başka problemlerin olması nedeniyle,
kenti rahatsız eden bir sorun olarak ortada duruyor. Şimdi, Sayın Bakana sormak
istiyorum, umarım cevabını da alırız. Sayın Bakanım, Buca Cezaevi ne zaman
taşınacak? Bunun bir an önce çözümlenmesi lazım; çünkü, İzmir'i gerçekten çok
rahatsız ediyor Sayın Bakanım. Sizden önceki bakanlarımız, hep bu sözü
verdiler, sizden de bu sözü duyduk. Dolayısıyla, bir an önce, İzmir'i bu ıstıraptan
kurtarmanızı bekliyoruz.
İzmir'in bir diğer sorunu adliye sarayı. Bunun inşaatı,
yapımı uzun yıllar boyunca devam etti ve bugün, İzmir, güzel, modern bir adliye
sarayına kavuştu; ama, eksikleri var. Sayın Bakanım, 2 tane iş mahkemesine, 3
tane çocuk mahkemesine, 3 tane asliye ceza mahkemesine ihtiyacımız var. Mevcut
mahkemeler yükü kaldıramıyor, iş yoğunluğu çok fazla. Yargıçlar, savcılar
evlerine dosya götürüyorlar ve bu durum, tabiî ki, adaletin işlemesini ve kısa
zamanda sonuçlandırılmasını da engelleyen bir sorun olarak ortada duruyor.
Keza, İzmir adliyemizin hizmetli ve mübaşir ihtiyacı var. Bu sorunları
çözmezsek, yapılan muhteşem adliye sarayı bir işe yaramaz Sayın Bakanım.
Personel sorununun çözülmesi lazım, ilave mahkemelerin kurulması lazım.
Yine, adliye sarayının ön tarafında bir arsa var Sayın
Bakanım. Önümüzdeki süreçte, Avrupa Birliğiyle yapılacak olan müzakerelerde de
ortaya çıkacak, savcıların ayrı bir binada olması sorunu önümüze gelecek.
Dolayısıyla, İzmir Adliye Sarayının önündeki arsaya, savcılar sarayı yapılması
gerekiyor; arsası var, sadece, yapımına başlanması için bir iradeyi bekliyor.
Keza, yine, yargıçlarımızın, savcılarımızın lojman sorunları var, bunların da
çözülmesini bekliyoruz.
Bir diğer konuya değinmek istiyorum sayın
milletvekilleri. Halen yürürlükte olan yasaya göre, ceza infaz kurumları ve
tutukevleri izleme kurulları var. Bu kurullar, 2001 yılında çıkarılan, 4681
sayılı Yasayla gündeme geldi; 12 maddelik bir yasa bu. Bu yasanın 2 nci
maddesinde "bulunduğu yargı çevresinde ceza infaz kurumu veya tutukevi
olan her adlî yargı adalet komisyonunca bir izleme kurulu kurulur" diye
kesin bir hüküm var. Bu kurul, 5 üyeden oluşuyor ve dört yıl görev yapıyor. Bu
kurulun üyeleri, adlî yargı adalet komisyonu tarafından resen oybirliğiyle
belirleniyor ve bu kurullar, görev alanları içerisindeki cezaevlerini en az iki
ayda bir ziyaret etmek, oradaki tutuklularla, hükümlülerle, diğer personelle
görüşmek ve o cezaevinin sorunlarını tespit ederek, bu sorunları da üç ayda bir
Adalet Bakanlığına iletmek zorunda. Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Acaba, bu
cezaevi izleme kurullarının raporları size geliyor mu? Geliyorsa, bu raporlar
hakkında bugüne kadar ne tür işlemler yaptınız?
Sayın milletvekilleri, ben aynı zamanda İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyesiyim; dolayısıyla, bu ceza infaz kurumları ve
tutukevleri izleme kurullarıyla zaman zaman görüşmelerim oluyor ya da cezaevi
ziyaretlerine gittiğimiz zaman bu kurullarla görüşüyoruz. Bu kurullar tam bir
resmî daire hüviyetinde; yani, sivil toplum kuruluşlarından üye yok, başka
kurullardan üye yok, adlî yargı adalet komisyonu, yapılan müracaatlar
arasından, yasanın aradığı koşullar da uygunsa, resen seçim yapıyor. Sayın
Bakanım, ben, şuna kesinlikle inanıyorum ki, bu kurullar çalışmıyor. Bu
kurulların çalışmadığı şuradan belli; inanıyorum ki, size hiç rapor da gelmiyor
Sayın Bakanım. Aslında, yasa gereği, yaptıkları çalışmalarla ilgili
tespitlerini üç ayda bir Adalet Bakanlığına bildirmeleri lazım; ama, bu zincir
işlemiyor ve bu kurullar görev yapmıyorlar. İki ayda bir cezaevine gitmesi
gereken, oradaki sorunları tespit etmesi gereken bu kurullar, maalesef, bu
görevlerini yapmıyorlar, ya da yapmış görünmek için, ben yaptım, oldu mantığı
içerisinde gidip, cezaevi müdürünün odasında çaylarını içip dönüyorlar.
Sayın Bakanım, bir defa, bu kurulları sivilleştirmek
lazım; yani, gerçekten, resmî daire hüviyetinden çıkarmak lazım. Buraya, o
ildeki basın kuruluşlarından temsilci almak lazım, adlî tıptan temsilci almak
lazım; mevcut yasaya göre, adlî yargı adalet komisyonu, bunlardan sadece görüş
alıyor; ama, çoğu zaman da onların önerilerine kulak asmıyor. Dolayısıyla, bir
yasa değişikliği şart.
Bu yasa, zamanında, 2001 yılında çıkarılmış; ama, kâğıt
üzerinde kalmış. Yani, Avrupa Birliğinin ısrarıyla çıkarılan bir yasa; ama,
kâğıt üzerinde kalmış ve uygulaması yok, uygulanmıyor. Dolayısıyla, bunun sıkı
bir biçimde takip edilmesi lazım; yani, sadece göz boyamak için yasa çıkarmış
olmak olacak iş değil. Uygulama önemli; işte, bu yasanın uygulaması yok.
Dolayısıyla -tekrar söylüyorum- bu kurulları sivilleştirmek şart, resmî daire
hüviyetinden çıkarmak şart ki, o zaman, yasadan beklenen sonuçlar alınabilsin.
Sayın Bakanım, size üç konudaki şikâyetlerimi arz
ettim. Buca Cezaevi konusu önemli; Buca Cezaevinin taşınması konusu önemli.
İzmirlileri büyük bir dertten kurtarmış olacaksınız. Daha önceki bakanların
yaptığı gibi taşıyorum, taşıyacağım derken, zaman geçirecekseniz; lütfen, bunu
yapmayın, sizden önceki Adalet Bakanlarından farklı olduğunuzu bu konuda
göstermeniz lazım, verdiğiniz sözde durmanız gerekiyor. Keza, yeni yapılan
adliye sarayımızın eksikliklerinin giderilmesi (personel, mahkeme ve yargıç
eksiklikleri) gerekiyor. Sanıyorum, Sayın Bakanım, şimdi, İzmir'in bu ciddî ve
önemli sorunları hakkında İzmirlileri tatmin edecek, onları mutlu edecek
cevaplar verir, karşılık verir, sözler söyler.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersin.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
İnfazın dayanakları ve kimin tarafından izleneceği
MADDE 5.- (1) Mahkeme, kesinleşen ve yerine
getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin
hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı
Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Hapis Cezaları ve Güvenlik
Tedbirleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Hapis Cezaları ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazında
Gözetilecek İlkeler
Hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler
MADDE 6.- (1) Hapis cezalarının infaz rejimi, aşağıda
gösterilen temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir:
a) Hükümlüler
ceza infaz kurumlarında güvenli bir biçimde
ve kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak düzen, güvenlik ve disiplin
çerçevesinde tutulurlar.
b) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir
yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı
hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının
korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir.
Hükümlülerin, Anayasada yer alan diğer hakları, infazın temel amaçları saklı
kalmak üzere, Kanunda öngörülen kurallar uyarınca kısıtlanabilir.
c) Cezanın infazında hükümlünün iyileştirilmesi
hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınmış
haklarının dokunulmazlığını sağlamak üzere cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında
kanunîlik ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.
d) İyileştirmeye gereksinimleri olmadığı saptanan
hükümlülere ilişkin infaz rejiminde, bu hükümlülerin kişilikleriyle orantılı
bireyselleştirilmiş programlara yer verilmesine özen gösterilir ve bu hususlar yönetmeliklerde düzenlenir.
e) Cezanın infazında adalet esaslarına uygun hareket
edilir. Bu maksatla ceza infaz kurumları kanun, tüzük ve yönetmeliklerin
verdiği yetkilere dayanarak nitelikli elemanlarca denetlenir.
f) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları
ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin
alınması zorunludur.
g) Hükümlünün infazın amacına uygun olarak kanun, tüzük
ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur.
h) Kanunlarda gösterilen tutum, davranış ve eylemler
ile kurum düzenini ihlâl edenler hakkında Kanunda belirtilen disiplin cezaları
uygulanır. Cezalara, Kanunda belirtilen merciler, sürelerine uygun olarak
hükmederler. Cezalara karşı savunma ve itirazlar da Kanunun gösterdiği
mercilere yapılır.
BAŞKAN- 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
İyileştirmede başarı ölçütü
MADDE 7.- (1) Hapis cezalarının infazında hükümlülerin
iyileştirilmeleri amacını güden programların başarısı, elde ettikleri yeni
tutum ve becerilerle orantılı olarak ölçülür. Bunun için iyileştirme çabalarına
yönelik olarak hükümlünün istekli bulunması teşvik edilir.
(2) Hapis cezasının, kendisinde var olan zararlı etki
yapıcı niteliğini mümkün olduğu ölçüde azaltacak biçimde düzenlenecek
programlar, usûller, araçlar ve zihniyet doğrultusunda yerine getirilmesi
esasına uyulur. İyileştirme araçları hükümlünün sağlığını ve kişiliğine olan
saygısını korumasını sağlayacak usûl ve esaslara göre uygulanır.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Ceza İnfaz Kurumlarının
Türleri
Kapalı ceza infaz kurumları
MADDE 8.- (1) Kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış
güvenlik görevlileri bulunan, firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya
fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları kapalı tutulan, ancak
mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış
çevre ile temasın olanaklı bulunduğu, yeterli düzeyde güvenlik sağlanmış ve
hükümlünün gereksinimine göre bireysel, grup hâlinde veya toplu olarak
iyileştirme yöntemlerinin uygulanabileceği tesislerdir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları
MADDE 9.- (1) Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz
kurumları, iç ve dış güvenlik görevlilerine sahip, firara karşı teknik,
mekanik, elektronik ve fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları
sürekli kapalı tutulan, ancak mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki
hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasların geçerli olduğu sıkı güvenlik
rejimine tâbi hükümlülerin bir veya üç kişilik odalarda barındırıldıkları
tesislerdir. Bu kurumlarda bireysel veya grup hâlinde iyileştirme yöntemleri
uygulanır.
(2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm
olanlar ile süresine bakılmaksızın, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek
veya bu örgütün faaliyeti çerçevesinde, Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) İnsanlığa karşı suçlardan (madde 77, 78),
b) Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82),
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti
suçundan (madde 188),
d) Devletin güvenliğine karşı suçlardan (madde 302,
303, 304, 307, 308),
e) Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı
suçlardan (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
Mahkûm olanların cezaları, bu kurumlarda infaz edilir.
(3) Eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli hâlde
bulunan ve özel gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekli olduğu
saptananlar ile bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar veya
iyileştirme tedbir, araç ve usullerine ısrarla karşı koyanlar bu kurumlara
gönderilirler.
(4) Birinci fıkrada tanımı yapılan kurumların ihtiyacı
karşılama bakımından yetersiz olması hâlinde, diğer kapalı ceza infaz
kurumlarının yüksek güvenlikli bölümleri kullanılır.
(5) Toplam cezasının üçte birini bu kurumlarda
geçirerek iyi hâl gösteren hükümlülerin, tutum ve kişiliklerine uygun diğer
ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine karar verilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz tasarının 9 uncu maddesi
yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarını düzenliyor; yani, deyim
yerindeyse, bu, geçmişte (F) tipi olarak uygulanan cezaevlerini düzenleyen bir
madde.
Geçmişteki (F) tipi cezaevlerinde bulunan mahkûmların
genel yapısına baktığımızda, Terörle Mücadele Kanununun 16 ncı maddesinde
sayılan suçlardan hüküm giyenler, bir de çıkar amaçlı suç örgütlerinden
yargılanarak hüküm giyenler bu cezaevlerinde kalıyorlardı.
Tasarının bu maddesiyle, 9 uncu maddesiyle, artık, bu
(F) tipi dediğimiz, yani, yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının
kapsamı genişlemiş oluyor; artık, Ceza Kanununda pek çok suçun karşılığı olan
cezalar bu cezaevlerinde -hükümlüler- infaz olacak.
Ayrıca, bunlar da, yine, kanun koyucunun iradesidir,
tek tek saymış, insanlığa karşı suçlar, kasten öldürme suçları, uyuşturucu
suçları, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar...
Deriz ki, kanun koyucu bunları böyle uygun görmüş; bunlar da, o cezaevlerinde
hükümlülüklerini çekecekler.
Ancak, bu maddenin (3) üncü fıkrasında birtakım
düzenlemeler var ki, artık, bu cezaevleri genel cezaevine dönüşüyor. (3) üncü
fıkranın ilk cümlesini okuyorum: "Eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli
halde bulunan hükümlüler..." Yani, cezaevindeki görevliler kendi
aralarında bir karar verecekler; diyecekler ki, bu insanın eylem ve tutumu
tehlikelidir... Bunda objektif bir kriter yok. Oradaki insanların
değerlendirmesiyle -yanlış değerlendirme de yapılabilir; yapılmıyor mu;
yapılıyor ülkemizde maalesef - onların değerlendirme raporuna göre, normal bir
cezaevinde hükmünü çekmesi gereken bir mahkûm, bir hükümlü, yüksek güvenlikli
cezaevine gönderilecek.
Yine, bu (3) üncü fıkranın başka bir cümlesini
okuyorum: "Düzen ve disiplini bozanlar..." Ben, 1 inci maddede
konuşma yaptım. 2 nci maddede arkadaşlarımız konuştu, 3 üncü maddede
konuştular... Bizler, düzen ve disiplinin ne kadar kolay bozulabileceğini
sizlere anlatmaya çalıştık. Şimdi, getirdiğimiz bu tasarıya göre, nezaketsiz
davranmak da, gürültü yapmak da, işyerini terk etmek de, eğitime katılmamak da,
eğitimi savsaklamak da disiplin suçudur; bunlara uymazsanız, düzeni ve
disiplini bozmuş olursunuz. Yani, idarenin koymuş olduğu iyileştirme programına
harfiyen uymak zorundasınız.
Değerli arkadaşlar, bu cezaevinde bulunan hükümlüler
sadece yüz kızartıcı suçtan veya çok büyük ağır suçlardan gelen insanlar da
olmayabilir. Bir trafik cezası işlersiniz, öngörmediğiniz birisini öldürmüş
olursunuz, onun karşılığında cezaevine girersiniz veya bir şiir okursunuz, o
şiirin neticesinde, o şiir birtakım yerlere mesaj vermiş olur, oradan mahkûm
olursunuz; yani, mahkûm olmak, sadece birtakım... Bunların hepsi cahil cühela
insanlar, bunların hepsi artık toplumdışı insanlar diye nitelendiremeyiz. Bu
ülkede herkesin -milletvekili de olabilir, bakan da olabilir, başbakan da
olabilir, sıradan bir vatandaş da olabilir, bürokrat da olabilir- cezaevine
düşme olasılığı vardır; ki, bunun örneklerini de çok yakinen görüyoruz. Bu
nedenle, her içeriye giren, her hükümlü olan şahsı, en ufak bir disiplinsizlik
suçundan dolayı yüksek güvenlikli cezaevine nakledersek, artık, oralar ayrı bir
suç oluşturur.
Yine bu (3) üncü fıkrayı okumaya devam ediyorum:
"İyileştirme tedbir, araç ve usullerine ısrarla karşı koymak." Yani,
diyorsunuz ki: "Ben seni adam edeceğim, ben seni iyileştireceğim."
Yahu, ben zaten adamım; benim kendime göre bir tahsilim var, kültürüm var, bir
dünya görüşüm var, ben, kendime göre bir insanım. "Hayır, sen benim
dediğim gibi insan olacaksın, sen benim dediğim kalıba uygun insan
olacaksın." Bu mantıkla bir program yapıp da, o programa uymazsa, isterse
üniversite mezunu olsun, hangi eğitimi görmüş olursa olsun, o eğitim
programına, o çalışma programına uymazsa disiplini ihlal etmiş olur ve bunun
karşılığı da yüksek güvenlikli cezaevleridir.
Arkadaşlar, Sayın Bakanımız, zaman zaman, buraların çok
lüks cezaevleri olduğunu, iki katlı olduğunu, alt katında sosyal ihtiyaçlarını
giderdiklerini, üst katında yattıklarını söylüyor. Yani, anlatılana bakılırsa,
buralar, yaşamak için gayet modern yerler. Ancak, değerli arkadaşlar, bir
insandan bahsediyoruz. İnsan sosyal bir varlıktır. Bu 9 uncu maddeye göre,
yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında bir kişilik veya üç kişilik
odalarda kalacak bu insanlar. O bir kişilik oda ne kadar lüks yapılmış olursa
olsun, isterse en lüks otel standardında yapılsın, bu insan, burada, konuşacak,
tartışacak, sohbet edecek birilerini bulamazsa, bu süreç de çok uzun sürerse,
bunun neticesinde bu insandan sağlıklı bir yaşam bekleyemezsiniz. Tek başına
bir odada, aylarca, yıllarca beyaz duvarlara baka baka bu insanların,
gözlerinde bozulma oluyor, kulaklarında duyma zafiyeti oluyor, diğer insanlarla
karşılıklı sosyal iletişim kuramadığı için algılama bozuklukları oluyor. Oysa,
burada, Sayın Bakanımız çok güzel şeyler söylüyor "biz, bunları ıslah
edeceğiz, topluma kazandıracağız" diyor. Nasıl ıslah edeceksiniz?! Bir
insanı, tek kişilik veya üç kişilik bir odada uzun süre yaşamaya mahkûm
ederseniz, daha sonra bu insandan nasıl sağlıklı bir insan olmayı
bekleyeceksiniz?!
Değerli arkadaşlar, bu nedenle, bu 9 uncu madde,
insanların ruh sağlığını, fizik sağlığını bozacak mahiyettedir. Bir de,
belirttiğim gibi, 9 uncu madde, artık, sadece birtakım suç türlerine göre
değil, tüm cezaevlerinin (F) tipileştirilmesi tehlikesini getiren bir
düzenlemedir. Bence, bunun yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Biz diyoruz ki,
ülkemizdeki insan haklarını artıracağız, insanlara saygıyı artıracağız... Bu
insanlar hangi suçtan cezaevine girmiş olursa olsun, netice olarak insandır.
İnsanların işlemiş olduğu suçun karşılığını yüce
mahkemeler, hâkimlerimiz veriyor ve şu kadar cezaevinde kalacaksın diyor, seni
şu kadar özgürlüğünden mahrum bırakıyorum diyor veya başka tedbirleri
öngörmüşse, şu kadar çalışacaksın, şu yükümlülükleri yükleneceksin diyor. Biz,
hâkimin veya mahkemenin yüklemediği yükümlülükleri insanlara yüklemeye
kalkışırsak, bu, ayrıca bir cezalandırma olur. Oysa, bizim hukuk sistemimize
göre, cezalar kanunlarda düzenlenir. Kanunlarda düzenlenen o cezaları da
bağımsız mahkemeler uygular.
Biz, burada, disiplin cezalarını tek tek saydık; yani,
neredeyse, öksürmeniz bile cezaevinde suç. Gürültü yapmak suç diyoruz,
nezaketsiz konuşmak suç diyoruz. Buranın, cezaevi değil de, okul olduğunu
düşünün; okulda bile, öğrencilere biraz daha müsamahakâr davranılır, biraz daha
hoşgörüyle yaklaşılır. Onların da insan olduğu kesinlikle unutulmamalı.
Ben, bu düşüncelerimi arz etmek istedim. Bu maddenin
uygulamalarının, gerçekten, sakıncalar yaratacağını, cezaevindeki insanların
hem bedensel sağlığını hem ruh sağlığını bozacağını söylüyorum ve durumu Yüce
Meclisin takdirlerine sunuyorum.
Saygılar efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Sayın Bakanım, buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; aslında, müzakeresini yaptığımız bu maddeyi komisyonda da
çok etraflı bir şekilde görüştük. Bir yanlış anlamaya meydan vermemek açısından
ifade etmek istiyorum.
Ceza infaz kurumlarındaki hiçbir idarî eylem ve işlem
yargı denetimi dışında değildir. 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu var.
Kişinin yüksek güvenlikli veya diğer cezaevlerinde, tasnifinden tutun, orada
verdikleri her türlü karar, infaz hâkimliğine, şikâyet üzerine veya itiraz
üzerine gelebilir. Dolayısıyla, cezaevinin bu anlamda denetimi, büyük ölçüde
bağımsız yargı organına, bağımsız hâkimin teminatına bağlanmıştır. Birincisi
budur.
İkincisi; bizim bu infaz tasarısında kullandığımız
terminoloji, Avrupa Birliği ülkelerinde kabul edilen uygulamalara da
paraleldir. Nitekim, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 17 sayılı Tavsiye
Kararında tehlikeli mahkûm kimdirin tarifi var; aynen oradan okuyorum:
"İşlediği cürmün nitelik ve icra şekli gözönüne alındığında, toplum için
ciddî bir tehlike oluşturan ve cezaevinin güvenlik ve nizamını ihlal
edebileceği inancının tesisi için delil var olan hükümlü tehlikeli
sayılır."
Demek ki, biz, bu tasarıda böyle bir ifadeyi, aslında,
Avrupa Konseyinin tavsiye kararını dikkate alarak kullandık. Dolayısıyla, içi
boş bir kavram değil, bugüne kadar da doldurulmuştur.
Üçüncüsü; yüksek güvenlikli cezaevi tasnifi de yalnız
bizde değil, İngiltere'de de var, başka Avrupa Birliği ülkelerinde de var.
İşlediği suçun niteliği ve suçu işleyen kişinin oradaki durumu dikkate
alınarak, ister istemez, hem kendi güvenliği açısından hem diğer hükümlülerin
güvenliği açısından hem de cezaevinin düzeni ve disiplini açısından, böyle bir
tasnife ihtiyaç var. Dolayısıyla, ne
bir keyfî uygulama söz konusu ne de ilk defa bizim tarafımızdan gündeme getirilen
bir konudur. Bunu tavzihen açıklamak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Kadın kapalı ceza infaz kurumları
MADDE 10.- (1) Kadın kapalı ceza infaz kurumları, kadın
hükümlülerin hapis cezalarının infaz edildiği Kanunun 8 ve 9 uncu maddelerine göre kurulmuş kurumlardır. Bu
kurumlarda iç güvenlik görevlileri kadınlardan oluşturulur.
(2) Bu maksatla kurulmuş kurumların ihtiyacı karşılama
bakımından yetersiz olması hâlinde, kadın hükümlülerin hapis cezaları diğer
kurumların, erkek hükümlülerin kaldığı bölümlerle bağlantısı olmayan
bölümlerinde infaz edilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Çocuk kapalı ceza infaz kurumları
MADDE 11.- (1) Çocuk tutukluların ya da çocuk
eğitimevlerinden disiplin veya diğer nedenlerle kapalı ceza infaz kurumlarına
nakillerine karar verilen çocukların barındırıldıkları ve firara karşı
engelleri olan iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan, eğitim ve öğretime
dayalı kurumlardır.
(2) Oniki-onsekiz yaş grubu çocuklar, cinsiyetleri ve
fizikî gelişim durumları göz önüne alınarak bu kurumların ayrı ayrı
bölümlerinde barındırılırlar.
(3) Bu hükümlüler, kendilerine özgü kurumun bulunmadığı
hâllerde kapalı ceza infaz kurumlarının çocuklara ayrılan bölümlerine
yerleştirilirler. Kurumlarda ayrı bölümlerin bulunmaması hâlinde, kız çocukları
kadın kapalı ceza infaz kurumlarının bir bölümünde veya diğer kapalı ceza infaz
kurumlarının kendilerine ayrılan bölümlerinde barındırılırlar.
(4) Bu kurumlarda çocuklara eğitim ve öğretim verilmesi
ilkesine tam olarak uyulur.
BAŞKAN - 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
Gençlik kapalı ceza infaz kurumları
MADDE 12.- (1) Gençlik kapalı ceza infaz kurumları,
cezanın infazına başlandığı tarihte onsekiz yaşını bitirmiş olup da yirmibir
yaşını doldurmamış genç hükümlülerin cezalarını çektikleri, eğitim ve öğretim
esasına dayalı, firara karşı engelleri olan, iç ve dış güvenlik görevlileri
bulunan kurumlardır.
(2) Bu hükümlüler için ayrı bir kurum kurulamadığı takdirde, yukarıdaki fıkra kapsamındaki
hükümlüler, diğer kapalı ceza infaz kurumlarının gençlere ayrılan bölümlerinde
bu maddedeki esaslara göre barındırılırlar.
(3) 9 uncu madde kapsamındaki gençlerin cezaları,
gençlik kapalı ceza infaz kurumlarının güvenlikli bölümlerinde yerine
getirilir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını
talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısının
aranılması talep edilmiştir. Maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.
Sayın milletvekilleri, saat 14.10'da toplanmak üzere,
birleşime 1 saat veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.10
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.13
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 31 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
710 sıra sayılı tasarının müzakeresine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3. - Ceza ve
Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933)
(S. Sayısı: 710) (Devam)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
12 nci maddenin oylanmasında karar yetersayısı
bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
Gözlem ve sınıflandırma merkezleri
MADDE 13.- (1) Hükümlülerin durumlarına uygun kurumlara
ayrımı, 23 üncü maddede belirtilen gözlem ve sınıflandırma merkezlerince
yapılır.
(2) Gözlem ve sınıflandırma merkezlerinin kuruluş,
görev, çalışma esas ve usûlleri yönetmelikte gösterilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
Açık ceza infaz kurumları
MADDE 14. - (1) Açık ceza infaz kurumları, hükümlülerin
iyileştirilmelerinde, çalıştırılmaları ve meslek edindirilmelerine öncelik
verilen, firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan, güvenlik
bakımından kurum görevlilerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen kurumlardır.
Açık ceza infaz kurumları ihtiyaca göre ayrıca;
a) Kadın açık ceza infaz kurumları,
b) Gençlik açık ceza infaz kurumları,
Şeklinde kurulabilir.
(2) Hükümlülerin açık cezaevlerine ayrılmalarına
ilişkin esas ve usûller yönetmelikte gösterilir.
(3) İlk kez suç işleyen ve iki yıl veya daha az süreyle
hapis cezasına hükümlü bulunanların cezaları doğrudan açık ceza infaz
kurumlarında yerine getirilebilir.
(4) Açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerden
kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü oldukları suçtan başka
bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı veya soruşturma konusu olan
suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka
suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte
olanlar ile yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından
çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananlar, kurum yönetim
kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler. Bu
karar, infaz hâkiminin onayına sunulur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
Çocuk eğitimevleri
MADDE 15.- (1) Çocuk eğitimevleri; çocuk hükümlüler
hakkında verilen cezaların, hükümlülerin eğitilmeleri, meslek edinmeleri ve
yeniden toplumla bütünleştirilmeleri amaçları güdülerek yerine getirildiği
tesislerdir. Bu kurumlarda firara karşı engel bulundurulmaz; kurum güvenliği iç
güvenlik görevlilerinin gözetim ve sorumluluğunda sağlanır.
(2) Kurum içinde veya dışında herhangi bir eğitim ve
öğretim programına devam eden ve onsekiz yaşını dolduran çocukların, eğitim ve
öğretimlerini tamamlayabilmeleri bakımından yirmibir yaşını bitirinceye kadar
bu tesislerde kalmalarına izin verilebilir.
(3) Haklarında tutuklama kararı bulunanlar ile 11
inci madde kapsamına girenler hariç
olmak üzere, bu tesislerde bulunan çocuk hükümlüler kapalı ceza infaz
kurumlarına gönderilmezler.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Cezanın İnfazının
Ertelenmesi
Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile
ertelenmesi
MADDE 16.- (1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün
cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza
Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına
alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.
(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık
kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda
bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil
ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma
kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam
teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca
onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca
verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek
suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma
süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili
Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma
kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu
veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda
belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde üçer aylık dönemlere göre bu
fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre
geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam
edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet
Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler,
bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine
getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde
geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu
karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.
(4) Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu
tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır.
Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki
ay geçince ceza infaz olunur
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi
MADDE 17.- (1) Üç yıl ve daha az süreli hapis
cezalarının derhâl infazının, hükümlü veya ailesi için mahkûmiyetin amacı
dışında ağır bir zarara neden olacağı anlaşılırsa, hükümlünün istemi üzerine
infazı Cumhuriyet Başsavcılığınca ertelenebilir. Erteleme süresi altı ayı
geçemez.
(2) Üç yıl ve daha az süreli hapis cezaları; hükümlünün
yüksek öğrenimini bitirebilmesi, ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü veya adı
geçenlerin sürekli hastalık veya malûllükleri nedeniyle ailenin tarım
topraklarının işlenebilmesinin olanaksız hâle gelmesi veya hükümlünün
hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve çok ivedi
hâllerde, Cumhuriyet Başsavcılığınca altı ayı geçmeyen sürelerle ara verilerek
infaz edilebilir. Ancak bu ara verme iki defadan fazla olamaz.
(3) Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine
veya diğer bir koşula bağlanabilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi okutuyorum:
Akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlığı olan
hükümlülerin cezalarının infazı
MADDE 18.- (1) Hapsedilme ve diğer nedenlerden
kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve
sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz
kurumlarına geri gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz kurumlarının mahsus
bölümlerinde infaz edilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilenlerin cezalarının infazı
için belirlenen infaz kurumlarının ihtiyaç duyduğu uzman ve diğer tıp
görevlileri, Sağlık Bakanlığınca karşılanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
Yakalama emri
MADDE 19.- (1) Hükümlü, hapis cezası veya güvenlik
tedbirinin infazı için gönderilen çağrı kâğıdının tebliği üzerine on gün içinde
gelmez, kaçar ya da kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, Cumhuriyet savcısı
yakalama emri çıkarır.
(2) Üç yıldan fazla hapis cezalarının infazı için
doğrudan yakalama emri çıkarılır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Hükümlülerin Ceza İnfaz
Kurumlarına Kabul İşlemleri
Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılacak işlemler
MADDE 20.- (1) Hapis cezasını içeren kesinleşmiş
mahkûmiyet kararları, mahkemece, hangi hükümlü ve hangi cezanın infazına
ilişkin olduğu açıkça belirtilmek suretiyle Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.
(2) Cumhuriyet Başsavcılığınca infaz defterine
kaydedilen ilâmdaki cezanın süresi gözetilerek hükümlü hakkında çağrı kâğıdı
veya yakalama emri çıkarılır.
(3) Çağrı kâğıdı, hükümde gösterilen adrese tebliğ
edilir. Hükümlü, adres değişikliklerini mahkemeye veya Cumhuriyet
Başsavcılığına bildirmekle yükümlüdür. Aksi hâlde hükümde gösterilen adreste
yapılan tebligat geçerlidir.
(4) Hükümlüye, Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen
ceza infaz kurumuna alındığı ve salıverileceği tarih ile ceza süresini ve
cezanın hangi hükme ilişkin bulunduğunu belirten bir belge verilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi okutuyorum:
Kuruma alınma ve kayıt işlemleri
MADDE 21.- (1) Haklarında kesinleşmiş hapis cezasını
içeren mahkûmiyet ve ödenmeyen adlî para cezalarının hapse çevrilmesine ilişkin
karar bulunanlar, Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı emriyle ceza infaz kurumuna
gönderilirler. Üstleri ve eşyaları arandıktan sonra kabul odalarına konulur ve
hekim muayenesinden sonra kuruma yerleştirme işlemleri yapılır.
(2) Ceza infaz kurumuna alınan hükümlülerin adı ve
soyadı, işledikleri suç, cezalarının türü ve süresi, mahkûmiyet ilâmının tarih
ve numarası ve infaza başlandığı gün "hükümlü defteri"ne kayıt
olunur. Bu defterdeki sıra numarası, hükümlünün numarasını oluşturur.
(3) Tanıya yönelik olarak hükümlülerin parmak ve avuç
içi izleri alınır, fotoğrafları çekilir, kan grupları, vücutlarının dış
özellikleri ve ölçüleri belirlenir. Kayıt altına alınan söz konusu bilgiler
hükümlünün kişisel dosyasında veya elektronik ortamda saklanır. Bu bilgiler,
Kanunun zorunlu kıldığı hâller dışında hiçbir kurum ve kişiye verilemez.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi okutuyorum:
Hükümlüler ile
yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi
MADDE 22.- (1) Hükümlülere, kuruma alındıklarında
uygulanacak iyileştirme çalışmaları, disiplin suçları ve cezaları, bilgi edinme
ve şikâyet yolları, hak ve sorumlulukları gibi konular ile kurumdaki yaşam
biçimine uyum sağlamaları için gereken bilgiler, kurum yöneticileri tarafından
sözlü olarak anlatılır ve yazılı olarak tebliğ olunur. İnfaz sonrası koruma ve
yardım konusunda ayrıca bilgi verilir. Türkçe bilmeyen yabancı uyruklu
hükümlülere kendi dilinde, mümkün olmadığında İngilizce, Fransızca veya Almanca
olarak bildirilir. Duyma ve konuşma engellilere işaret diliyle anlatılır. Görme
engellilere ise kendi alfabeleri ile yazılmış
kitapçık verilir.
(2) Hükümlülerin ceza infaz kurumlarına alınmalarında,
başka kuruma nakillerinde ve hastaneye yatırılmalarında, istekleri üzerine
ailelerine veya gösterdikleri kişilere; hükümlü yabancı ise, yazılı olarak
karşı çıkmaması hâlinde, uyruğu olduğu devletin diplomatik temsilcilik veya
konsolosluğuna durum bildirilir.
(3) Askerlik çağına giren, hâlen silâh altında bulunan
kişilerin ceza infaz kurumlarına alınmalarında, başka kuruma nakillerinde veya
kurumda iken askerlik çağına girmeleri veya salıverilmeleri hâlinde durum,
kayıtlı bulundukları askerlik şubesine bildirilir.
(4) Hükümlülerin ölümü hâlinde de yukarıdaki hükümler
uygulanır ve ayrıca durum ailelerine derhâl bildirilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Hükümlülerin
Sınıflandırılması ve
Cezaların İnfazı
Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması
MADDE 23.- (1) Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması
aşağıdaki esaslara göre yapılır:
a) Hükümlülerin kişisel özellikleri, bedensel, aklî ve
sağlık durumları, suç işlemeden önceki yaşamları, sosyal çevre ve ilişkileri,
sanat ve meslek faaliyetleri, ahlâkî eğilimleri, suça bakış açıları, hükümlülük
süreleri ve suç türleri belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına
ayrılmaları ve bunlara göre saptanacak infaz ve iyileştirme rejimi; gözlem,
inceleme ve değerlendirme yöntemiyle çalışan gözlem ve sınıflandırma
merkezlerinde veya kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan
bölümlerinde yapılır. Hükümlüler, işledikleri suç tiplerine, gösterdikleri
eğilimlere, tutum ve davranışları nedeniyle sıkı gözetim ve denetim altında
bulundurulmaları gerekip gerekmediğine göre yüksek güvenlikli ceza infaz
kurumlarına veya normal güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya açık ceza infaz
kurumlarına gönderilirler.
b) Bu merkezlerde; mümkün olduğunca kriminoloji,
penoloji, davranış bilimleri, adalet psikolojisi veya ceza hukuku alanında
bilgi ve deneyime sahip yöneticiler, psikiyatri uzmanı, hekim, adlî tıp uzmanı,
psikolog, pedagog, çocuk gelişimcisi, sosyal çalışmacı, psikolojik danışman,
rehberlik uzmanı ve öğretmen gibi uzman görevliler ile diğer kurum görevlileri
bulundurulur.
c) Kadın, çocuk ve genç hükümlüler ile ilgili gözlem ve
sınıflandırma, gerekli görülen yer veya bölgelerdeki ayrı gözlem ve
sınıflandırma merkezlerinde veya bunların noksanlığı hâlinde kadın, çocuk ve
kadın ve erkek gençlik kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan
bölümlerinde yerine getirilir.
d) Hükümlülerin gözlemleri, gözlem kurulunca kuruma
kabul tarihinden başlayarak tek kişilik odalarda yapılır. Ancak kurumun tek
kişilik odası bulunmaması veya kısıtlı sayıda olması durumunda tahsis edilmiş
özel bölümlerinde de yapılabilir.
e) Ağırlaştırılmış müebbet hapis ve müebbet hapis
cezalarına veya iki yıldan fazla süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
haklarında uygulanacak rejimi ve gönderilmeleri gereken infaz kurumunu ve bu
maksatla kişisel ve sosyal özelliklerini belirlemek için Kanunda gösterilen
esaslar uyarınca gözleme tâbi tutulurlar. Gözlem süresi altmış günü geçemez.
f) Hükümlü; kişiliğine, sair hâllerine, suçun
işlenmesindeki özelliklere göre gerektiğinde gözleme tâbi tutulmayabilir.
g) Gözlem sonunda, gözlem merkezi hükümlüye ait dosyayı
görüşü ile birlikte Adalet Bakanlığına gönderir. Gözlem sonucuna göre
hükümlünün gönderileceği infaz kurumu Bakanlıkça belirlenir.
(2) Hükümlülerin gözleme tâbi tutulmasına ve
cezaevlerinin sınıflandırılmasına dair hükümler, askerî cezaevleri ve buralarda
cezaları infaz olunan hükümlüler hakkında uygulanmaz.
(3) Kısa süreli hapis
cezaları, Kanunda gösterilen esaslara göre infaz olunur. Bu tür cezalara
mahkûm olanlar gözleme tâbi tutulmazlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Malatya Milletvekili
Sayın Muharrem Kılıç; buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; efendim, tasarının bu maddesi "hükümlülerin gözlem ve
sınıflandırılması" diye başlıyor ve cezaevi uygulamasında, gerçekten, bu
gözlem ve sınıflandırma önemli bir olay. Hükümlülerin işlemiş oldukları suçun
türü, hükümlünün itiyatları, sosyal yapısı, gençliği-yaşlılığı; yani,
hükümlüler, A'dan Z'ye bir değerlendirmeye tabi tutuluyor; ona göre de,
sınıflandırılmış cezaevlerinde veya cezaevlerinin ilgili bölümlerinde
hükümlülükleri infaz ediliyor. Buraya kadar normal; zaten, şu anda da
uygulanmakta olan bir sistem müşahede dediğimiz olay; ancak, burada bir husus
var ki, buna katılmamız mümkün değil. Bu maddenin (e) fıkrasında "gözlem
süresi altmış günü geçemez" deniliyor. Değerli arkadaşlar, yine bu
maddenin (d) fıkrasında ise "hükümlülerin gözlemleri, gözlem kurulunca
kuruma kabul tarihinden başlayarak tek kişilik odalarda yapılır"
deniliyor; yani, gözlem yapılacak hükümlü tek kişilik bir odaya bırakılır ve bu
hükümlü altmış güne kadar gözlenebilir diyoruz.
Değerli arkadaşlar, deminki konuşmalarımızda, tek
kişilik odalardaki infazın ne gibi sakıncalı sonuçlar doğurabileceğini
anlatmaya çalışmıştık. Ucu açık bir biçimde, bir günden altmış güne kadar...
Bunun kıstası nedir? Altmış güne kadar; bir insanın, başka bir ceza almadan,
mahkeme veya hâkim kendisine hücre cezası vermemiş, tek kişilik oda cezası
vermemiş; ama bir cezaevinde, sanki, bu olağan bir şeymiş gibi, çok kısa süreli
bir uygulamaymış gibi, oradaki psikoloji uzmanları, eğitim uzmanları ve diğer
uzmanlar bunu altmış güne kadar tek kişilik odada gözlesinler diyoruz.
Değerli arkadaşlar, zaten, bir insan, cezaevine
gelirken, suç dosyası beraberinde geliyor, hüküm özeti geliyor, orada
hükümlünün hangi suçlardan hüküm aldığı belli, yaşı belli, cinsiyeti belli, her
şeyi belli; yani, bu kadar her şeyiyle ortada olan, hatta, hüküm gerekçesinde,
hâkimler, bu indirim sebeplerini orada sayarken, hükümlünün genel yapısı
hakkında da zaten bilgi veriyorlar. Elimizde bu kadar done varken, bir de
bunları altmış güne kadar gözlemleyeceğiz diye tek kişilik odada tutmak ne
kadar insanca bir davranış, onu takdirinize sunuyorum. Buradaki altmış gün
olayı, mutlaka kötüye kullanılır demiyorum; fakat ucu açık bir süre; altmış gün
çok uzun bir süre, basit bir suçtan dolayı da olsa cezaevine girmiş bir insanın
altmış gün gibi uzun bir süre tek kişilik odada barındırılması uygun değildir.
Sayın Bakanım da burada, komisyon üyelerimiz de burada; bu sürenin, mutlaka,
beş gün, on gün, bir hafta gibi bir süreye indirilmesi gerekiyor, ki, ondan
sonra, o insanları, hükümlerini nerede çekmek istiyorlarsa oraya
gönderebilelim; yani, altmış güne kadar dersek, bunun bir kıstası yok; oradaki
görevliler, bir gün de tek kişilik odada tutabilirler, altmış gün de. Bunun
sınırını kim koyacak; yani, keyfî bir uygulama söz konusu olabilir. Bunu
dikkatinize sunmak istiyorum.
Bunun yanlışlığını belirtiyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi okutuyorum:
Hükümlülerin gruplandırılması
MADDE 24.- (1) Hükümlüler;
a) İlk defa suç işleyenler, mükerrirler, itiyadî
suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler,
b) Aklî ve bedensel durumları nedeniyle veya yaşları
itibarıyla özel bir infaz rejimine tâbi tutulması gerekenler,
c) Tehlike hâli taşıyanlar,
d) Terör suçluları,
e) Suç örgütlerine veya çıkar amaçlı suç örgütlerine
mensup olan suçlular,
Gibi gruplara ayrılırlar.
(2) Hükümlüler ayrıca yaşları, hükümlülük süreleri ve
suç türleri itibarıyla da gruplandırılırlar.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi okutuyorum:
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı
MADDE 25.- (1) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının
infazı rejimine ait esaslar aşağıda gösterilmiştir:
a) Hükümlü, tek kişilik odada barındırılır.
b) Hükümlüye, günde bir saat açık havaya çıkma ve spor
yapma hakkı tanınır.
c) Risk ve güvenlik gerekleri ile iyileştirme ve eğitim
çalışmalarında gösterdiği gayret ve iyi hâle göre; hükümlünün, açık havaya
çıkma ve spor yapma süresi uzatılabileceği gibi kendisi ile aynı ünitede kalan
hükümlülerle temasta bulunmasına sınırlı olarak izin verilebilir.
d) Hükümlü, yaşadığı yerin olanak verdiği ve idare
kurulunun uygun göreceği bir sanat veya meslek etkinliğini yürütebilir.
e) Hükümlü, kurum idare kurulunun uygun gördüğü
hâllerde ve onbeş günde bir kez olmak üzere (f) bendinde gösterilen kişilere,
süresi on dakikayı geçmemek üzere telefon edebilir.
f) Hükümlüyü; eşi, altsoy ve üstsoyu, kardeşleri ve
vasisi, belirlenen gün, saat ve koşullar içerisinde onbeş günlük aralıklarla ve
günde bir saati geçmemek üzere ziyaret edebilirler.
g) Hükümlü hiçbir suretle ceza infaz kurumu dışında
çalıştırılamaz ve kendisine izin verilmez.
h) Hükümlü, kurum iç yönetmeliğinde belirtilenlerin
dışında herhangi bir spor ve iyileştirme faaliyetine katılamaz.
ı) Hükümlünün cezasının infazına, hiçbir surette ara
verilemez. Hükümlü hakkında uygulanacak tüm sağlık tedbirleri, tıbbî tetkik ve
zorunluluklar hariç ceza infaz kurumlarında, mümkün olmadığı takdirde tam
teşekküllü Devlet ya da üniversite hastanelerinin tek kişilik ve yüksek
güvenlikli mahkûm koğuşlarında uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi okutuyorum:
ALTINCI BÖLÜM
Hükümlünün Yükümlülükleri
Cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme programına uyma
MADDE 26.- (1) Hükümlü, hapis cezasının yerine
getirilmesine katlanma ve bu amaçla düzenlenen infaz rejimine uygun tutum ve
davranışlar içinde bulunmakla yükümlüdür.
(2) Hükümlü, ceza infaz kurumunun güvenlik ve
iyileştirme programlarına tam bir uyum göstermekle yükümlüdür. Her ne amaçla olursa olsun, bilerek kendi
yaşamlarını ve bedensel bütünlüklerini tehlikeye düşürecek eylemlere girişmeleri,
cezanın yerine getirilmesine katlanma yükümlülüğünün ihlâli sayılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Afyon Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 710 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun Tasarısının 26 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum;
şahsım ve Grubum adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde yargı reformu
paketinin üçüncü ayağını oluşturan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Yasa Tasarısıyla, 1965 yılından beri uygulanmakta olan 647 sayılı
Cezaların İnfazı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılacaktır. Yeni düzenleme,
647 sayılı Yasanın aksayan yönlerini, eksikliklerini kısmen gidermekte; ama,
hukuk devletinin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğu noktalar da
bulunmaktadır.
Bu yasa tasarısına öncelikle hukuk devleti açısından
bakmamız gerektiği kanaatindeyim. Hukuk devleti, insan haklarının yaşama
geçirilmesini, adaletin sağlanmasını ve güvenliğin temin edilmesini amaçlar.
Yargılama hizmeti devletin tekelinde olan bir kamu hizmetidir. Yargılama
sonunda verilen karar adil olmalı, adaletin gerçekleşmesini sağlamalıdır.
Demokratik hukuk devletinde bağımsız ve hızlı bir yargı ülkenin ve toplumun
güvencesidir. Ülkemizde yargılamanın yavaş yürüdüğü, hakkın sürüncemede kaldığı
da bilinen bir gerçektir.
Sözlerimin başında da belirttiğim gibi, Avrupa Birliği
uyum yasaları çerçevesinde hızlandırılmış yasalardan birini daha görüşüyoruz.
Uygulamalarının ciddî sıkıntılar yarattığı, cezaevlerinde zaman zaman meydana
gelen ve kamuoyunda günlerce tartışılan olay veya olayların doğmasına neden
olan saikleri düzenleyecek olan yasa tasarısını, hızlı, toplumda yeterince
tartışmadan görüşüyoruz. Hatta, bu yasa tasarısı, değerli milletvekili
arkadaşlarımıza bugün ulaştırıldı; incelemelerine fırsat vermeden tasarıyı
görüşmemiz ve kanunlaştırmamız isteniyor.
Halbuki, toplumsal olayları düzenleyen yasalar geniş
çerçevede tartışılmalı, eski yasanın uygulanması sürecinde cezaevlerinde
meydana gelen olaylar ve aksayan yönler değerlendirilmeli; komisyonda
tartışılan metin, hukuk çevrelerine, üniversitelere gönderilmeli, buralarda
tartışılarak Meclis gündemine gelmeliydi; çünkü, bu yasa toplumsal bir olayda
uygulanacaktır. Eğer bu yöntem izlenseydi, daha iyi bir metin hazırlanabilir ve
her şeyden önemlisi, kamuoyunun katkısı sağlanabilirdi.
Bu yasa tasarısının temel özelliklerinden birisi, hemen
hemen komisyonda da çok fazla üzerinde tartışılan maddelerden birisi,
hükümlünün iyileştirilmesi. İyileştirme, hükümlü için yükümlülük haline getirilmekte.
Görüştüğümüz İnfaz Yasası Tasarısı, yargı kararında belirtilen cezanın
infazında uygulanacaktır. Bu tasarıda, yargı kararında belirtilmeyen yeni ceza
türlerinin de ortaya çıktığını görüyor gibiyiz. Acaba, hükümlüyü, yargı
kararında belirtilmeyen yeni bir yükümlülük altına sokabilir miyiz!
Çağımız, insan haklarının en üst seviyeye çıktığı bir
dönem. Anayasamızın ilgili maddelerine baktığımızda, eğitim ve öğrenim ve
çalışma hakkı bireye hak olarak verilmiş. Ayrıca, İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinde, mahpuslara muamelenin temel ilkelerinde de, eğitim ve kültürel
faaliyetlere katılma bir hak olarak verilmiş. Tartıştığımız tasarıda ise,
haklar, bir yükümlülük haline dönüştürülmüştür. Hükümlüyü yeniden toplama
kazandırma, meslek veya sanata yönlendirme, yani iyileştirme
"yükümlülük" olarak görülmeyebilir -özendirmeyle- bunun bir hak
olduğu düşünülebilirdi. Kanımca, tasarıda bu anlayış egemen olmalıydı. Şimdi
ise "yükümlülük" dayatmaya dönüşebilir endişesini taşıyorum;
uygulamada, buna dönüşmemesini diliyorum.
Hükümlünün temel yükümlülüğü, yukarıda da belirttiğim
gibi, yargı kararında belirtilen cezayı çekmesidir, buna katlanmasıdır. Bu
cezasını da -Sayın Bakanın daha önce yapmış olduğu bir konuşmasında benzettiği
gibi- devlet konukevi gibi yerlerde değil, cezaevlerinde çekecektir. Bu
cezaevlerinin, elbette, devlet konukevi olması da düşünülemez; çünkü, hükümlü,
zorunlu misafirdir. Herhalde, mahkûma bakış açısının bir göstergesi olarak,
Sayın Bakan, o tür bir açıklamada bulundu diye düşünüyorum.
İki gün önce, 10 Aralıkta İnsan Hakları Gününü
kutladık. İki gün önceki söylevlerimizi iyi düşünelim. Hükümlünün de insan
olduğu gerçeğini unutmadan, görüştüğümüz tasarıda daha çağdaş düzenlemeler
yapılabilirdi.
Adalet Komisyonunda yasa tasarısı tartışılırken, çok
değerli bir Komisyon üyemizin, insan hakları gibi kavramların hümanistlik
olarak görüldüğünü söyleyerek, hümanistliği, çağımızın bir hastalığı olarak
yorumlamasını yadırgamıştık. Halbuki, hümanistlik, insan olmanın gereğidir;
onu, bir hastalık olarak görmemek gerekir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 26 ncı maddenin
ikinci fıkrasında, yukarıda da açıkladığım gibi, hükümlü, cezaevine, hapis
cezasını çekmek amacıyla girmektedir. 26 ncı maddenin ikinci bendindeyse,
hükümlü, iyileştirme programlarına tam bir uyum göstermekle yükümlü
gösterilmiştir. Halbuki, hükümlü, yargı kararında belirtilen cezayı çekmek
üzere cezaevine girdi. Özgürlüğünün kısıtlanması, belirli bir yerde belirli bir
süre kalmak dışında, başka bir yükümlülük altına alınmasında hukuka uygunluk
olmadığı kanaatindeyim.
Devletin, insan haklarına saygılı, demokratik bir hukuk
devleti olup olmadığının göstergelerinden birisi de cezaevlerindeki
uygulamalarla ilgilidir. Geçmiş dönemlere bakılırsa, zaman zaman
cezaevlerindeki uygulamalarımızı denetlemek üzere, dışarıdan birileri
geliyordu; onları üzülerek izliyorduk.
Gerçi, o tür eylemlere sebep olan da, bizim, ya
cezaevlerindeki mahkûmların veya kamu görevlilerinin tutum ve davranışlarıydı.
Şimdi, bu nedenle, cezaevlerindeki uygulamalarda bundan sonra daha fazla özen
gösterilmesi gerektiğine inanıyorum.
Yasanın, hukuk devleti, insan haklarıyla bağdaşmayan
pek çok maddesi bulunmaktadır. Komisyonda harcanan çaba sonucu, böyle bir metin
karşımıza gelmiş bulunmaktadır.
Bu yasanın -gördüğüm kadarıyla bugün yasalaşacak-
ülkemize ve tüm uygulayıcılara ve haklarında uygulanacak olanlara hayırlı
olmasını diliyorum; hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi okutuyorum:
Sağlığın korunması kurallarına uyma
MADDE 27.- (1) Hükümlü, sağlığının korunması ve salgın
hastalıkların önlenmesi için gerekli ve alınmış tedbirlere uymak, kişi sağlığı
için tehlike doğuran durumları gecikmeksizin kurum yönetimine bildirmek, kendi
ve içinde yaşadığı ortamın temizliğine uygun davranışlar göstermek zorundadır.
(2) Hükümlü, hem kendi, hem de diğer hükümlülerin
sağlığını tehlikeye düşürebilecek eylemlerden kaçınmakla yükümlüdür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi okutuyorum:
Bina ve eşyanın korunması
MADDE 28.- (1) Hükümlü, barındırıldığı odayı, kurum
binasını, yönetimce kendisine bırakılan şeyleri düzenli bir biçimde kullanmak
ve bunlarla diğer kişilere ait eşyayı özenle korumakla yükümlüdür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi okutuyorum:
Hükümlülerin
çalıştırılması
MADDE 29.- (1) Kurum hekimi tarafından ruhsal ve
bedensel olarak sağlıklı olduğu belirlenen
meslek sahibi olmayan hükümlüler ile meslek sahibi olan istekliler,
kurum imkânları ölçüsünde belirlenen ücret karşılığında atölye veya işyurtlarında
çalıştırılabilirler.
(2) Çalıştırmanın amacı, hükümlülerin
salıverilmelerinden sonra yaşamlarını sürdürecek meslek ve sanatları
öğrenmelerini sağlamak, çalışma ve üretme isteklerini geliştirmek veya
güçlendirmektir. Çalıştırmada hükümlünün yeteneği, becerisi, eğilimi, zihinsel ve
bedensel durumları göz önünde bulundurulur.
(3) Çocuk hükümlülerin çalıştırılması yalnızca
meslek eğitimine yönelik olur. Öğretim
kurumlarına veya örgün eğitime devam eden çocuk ile genç hükümlüler, öğretim
yılı içinde atölye ve işyerlerinde çalıştırılmazlar.
(4) Bunların çalıştırılmalarında 5.6.1986 tarihli ve
3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri
uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 29 uncu ve müteakip maddeleriyle ilgili bir bütün halinde söz almış
bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlarım.
Ceza İnfaz Kanununun hazırlanmasında bizim gördüğümüz
en büyük eksiklik veya hata diyebileceğimiz, suç ve suçluluğun bir hastalık,
suçlunun da, muhakkak ki, tedavi edilmesi gereken bir hasta olarak kabul
edilmesi; bu tasarının temel özelliklerinde yer alan en temel unsur bu. Öyle
bir noktaya gelinmiş ki, Türkiye'deki suçlular, suç işleyen kişiler, sanki, 12
Eylül hukukundan beri bugüne kadar devam eden, sırf siyasal suçlu gibi
davranılan ve toplum tarafından muhakkak çok sıkı korunması gereken, toplumdan
kaçırılması gereken insanlar olarak algılanmış ve onlara, en temel özgürlükler
ve haklar bir yükümlülük olarak ifade edilmiş. Anayasamızda ve temel hukuk
sistemimizde çalışma bir hak olduğu halde, bu yaptığımız düzenlemede çalışmanın
bir yükümlülük olduğu belirtiliyor; yani, insanın en temel, en doğal olan
çalışma hakkı, ne yazık ki, Ceza İnfaz Yasamızdaki bu bakış açısı nedeniyle
insanlara karşı bir yükümlülük olarak getirilmiştir.
İkincisi, buradaki yasal düzenleme içerisine
baktığımızda, gerçekten de siyasal suçluların topluma kazandırılması amacıyla
iyileştirme modelinin yöntem olarak benimsenmesine baktığımızda, siyasal
suçlular üzerindeki o baskı ve onları tamamen hak ve özgürlüklerinden yoksun
etme anlayışı, ne yazık ki, toplumdaki diğer adi suçlular içerisinde de egemen
kılınmaya çalışılmış; o insanların siyasal suçlu ve adi suçlu ayırımı
içerisindeki -bir bütün olarak değerlendirilerek- hak ve özgürlüklerinden
yoksun bırakılmış tüm insanlar; o madde var.
Bakınız, bu tasarı, şu anda önümüze gelen üçüncü metin;
bir hükümetin teklif ettiği metin var, bir Adalet Bakanlığının teklif ettiği
metin var, bir de altkomisyon tarafından hazırlanan ve bugün önümüze gelen
tasarı var, metin var. Özellikle, Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan
metinde, tüm suçlular tamamen hastalıklı insanlar olarak görülmüş ve onların
muhakkak topluma kazandırılması, boş bırakılmaması, çalıştırılarak, sanki, iş
ve gelecekte yaşamlarını iyileştirecek bir meslek edinmelerinden ziyade, boş
bırakılmayarak, son derece yoğun işlerde çalıştırılarak, diğer olaylara,
siyasal çalışmalardan ayrılması düşünülmüş gibi bir mantık çıkıyor burada. Bu
bakış açısı, gerçekten de tehlikeli bir bakış açısıydı; ama, altkomisyonda,
özellikle bu tasarıda bunların izleri yok; ama, önemli olan, Adalet
Bakanlığının bu olaya bakış açısı çok önemli. Eğer, Adalet Bakanlığı, bu olaya
bakış açısını devam ettirirse; yani, bundan sonra, ceza ve tevkifevlerindeki
uygulamaları, mahkûmların çalışmasını zorunlu hale getirip tüm hükümlüler için
uygulamaya kalktığında, ben, ileride, cezaevi yöneticileri ve infaz görevlileri
çok iyi eğitilmedikleri takdirde, bu bakış açısıyla çok zararlı sonuçlar
doğuracağına inanıyorum.
Burada çalışılacak yerler de belli; insanlar, kurum
işyerlerinde, işyurtlarında ve atölyelerde çalıştırılıyorlar. Bu, tamam, güzel.
Çalışanlara bir ücret ödenmesi çok güzel bir gelişme. Yine, sosyal güvenlik
alanında, 30 uncu, 31 inci, 32 nci maddeler içerisinde sosyal güvenlik
haklarının tanınması, ihtiyarî sigorta, ihtiyarlık sigortası dışındaki diğer
sigorta haklarının tanınması; bunları bir bütün olarak düşündüğümüzde, çok
güzel; ancak, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışacaklar, ormanlarda
çalışacaklar, madenlerde çalışacaklar, yollarda çalışacaklar. Bakınız, hep ağır
işlerde çalışacak bu hükümlüler; ağır işlerde çalışacaklar. İşte, o zaman, bir
çalışma, eğer mahkûm için, hükümlü için bir yükümlülükse, bunun angaryaya
dönüşmeyeceğinin güvencesini nasıl verebileceğiz. Diyoruz ki, biz, kamu kurum
ve kuruluşlarında, orman işlerinde, yol işlerinde çalıştıracağız. Bildiğimiz
gibi, artık, Türkiye'deki tüm işlerde, kamu kurum ve kuruluşları taşeronlaşmaya
doğru gitmeye başladılar. Maden çıkarma işleri taşeronlara devredildi. Nasıl
olacak?! Bu insanlar, kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılırken, önümüzdeki
döneme baktığımızda, yol işlerinin hemen hemen hepsi müteahhitlere ve
taşeronlara verildiğine göre, acaba, cezaevinde yatan hükümlülerin taşeronlar
elinde çalışmasına ileride yol açabilecek miyiz? Ben, bu tehlikenin var
olduğunu görüyorum.
İkincisi, eğer taşeronların elinde çalışmaya insanlar
mahkûm edilecekse -cezaevlerinde yatan insanlar asgarî ücretin ½'si oranında
ücret alıyorlar- o zaman, bu insanlar, acaba, özel sektöre bu taşeronlar eliyle
devredildiğinde, bunların alacağı ücretler ne olacaktır? İşte, bence, tasarının
en temel eksiklerinden bir tanesi bu.
Bu hususların yönetmeliklerde ve tüzüklerde
düzenlenmesi veya ileriye yönelik olarak ucu açık bırakılmış olmasının da
birtakım sıkıntılar doğuracağına inanıyorum.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; küçük bir açıklama yapmak istiyorum.
"Mahpusların İyileştirilmesi İçin Birleşmiş
Milletler Minimum Standart Kuralları" başlığı altındaki belgenin 71 inci
maddesinin 2 nci fıkrasında aynen şöyle deniliyor: "Sağlık görevlisi
tarafından, çalışmalarında bedensel ve ruhsal bakımdan sakınca görülmeyen bütün
hüküm almış mahpuslar çalışmak zorundadır."
Burada bir zorunluluk var. Halbuki, biz, getirdiğimiz
bu düzenlemeyle, bu kadar kesin bir hüküm koymadık. Bazı konularda isteğe bağlı
olmak şartını da getirdik. Dolayısıyla, asgarî standartların çok üzerinde bir
düzenleme söz konusudur ve Birleşmiş Milletlerin ilgili belgesine de uygun bir
düzenlemedir.
Arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
29 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi okutuyorum:
Kurum dışında çalıştırma
MADDE 30.- (1) Açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar
ile kapalı ceza infaz kurumlarında bulunup da açık ceza infaz kurumlarına
ayrılmaya hak kazanmış hükümlüler, kurum dışındaki iş alanlarında çalıştırılabilirler.
(2) Açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ceza infaz
kurumu görevlileri gözetiminde, kapalı ceza infaz kurumunda bulunanlar ise iç
ve dış güvenlik görevlilerince alınacak tedbirler altında çalıştırılırlar.
(3) Çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin, kurum
dışında çalıştırılmaları sırasında kurum görevlilerinin gözetimi ve muhafazası
aranmaz.
(4) İş alanlarına sahip kuruluşların hükümlü
çalıştırmaları teşvik olunur.
(5) Hükümlülerin kurum dışında çalışma esasları tüzükte
gösterilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi otuyorum:
Kurum hizmetinde çalıştırma
MADDE 31.- (1) Kurum yönetimi, cezasının en az bir
yılını iyi hâlli olarak çekmiş bulunan hükümlüleri, durumlarına uygun kurum içi
hizmetlerde çalıştırabilir. Çocuk hükümlüler, kendi yaşam alanları veya eğitsel
amaçlar dışında çalıştırılamazlar.
(2) Hükümlü, yöneticilerin ve görevlilerin kişisel
işlerinde çalıştırılamaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi okutuyorum:
Ücret ve sosyal haklar
MADDE 32.- (1) Çalışan hükümlülere ürettiklerinden elde
edilen gelirden, çalışmaları karşılığı ücret ödenir ve bu hükümlüler sosyal
haklardan yararlandırılırlar.
(2) Sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olanlar ile
bunların hak sahiplerine yapılan her türlü yardım ve giderler, kendi
mevzuatları çerçevesinde ilgili sosyal güvenlik kurumunca karşılanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi okutuyorum:
YEDİNCİ BÖLÜM
Ceza İnfaz Kurumlarında
Düzen ve Güvenlik
Kurumların iç güvenliği
MADDE 33.- (1) Kurumların iç güvenliği, Adalet
Bakanlığına bağlı infaz ve koruma görevlileri tarafından sağlanır. İç güvenlik
görevlileri, gerektiğinde dış güvenlik görevlileri ile işbirliği yapar.
(2) Açık kurumlar ile çocuk eğitimevlerindeki idare ile
infaz ve koruma görevlileri; firarların önlenmesi, asayiş ve disiplinin
sağlanması için gözetim ve denetimle yükümlüdürler.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; görüşmekte olduğumuz 710
sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının 33
üncü maddesi üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, sabahtan beri İnfaz Yasasını
görüşüyoruz. Bu yasa Ceza İnfaz Yasası olduğuna göre, en temel unsurlarından
bir tanesi mahkûmlar. Bir diğer temel unsuru da doğrudan doğruya bu infazı
gerçekleştiren organ olan infaz koruma memurları; içgüvenlik memurları
dediğimiz, içgüvenlikten sorumlu görevliler dediğimiz kişiler.
Şimdi, hep gözden kaçırılır; yıllardır, genel olarak,
Adalet Bakanlığı personeli, diğer kamu görevlilerini nazara aldığınızda, en
düşük ücretle en çok iş çıkarmaya çalışan kamu görevlileridir. Adalet
Bakanlığının genel personel yapısı böyle. Bunların içerisinde infaz koruma
memurlarının genel durumu diğer memurlardan daha da vahimdir.
Değerli arkadaşlarım, infaz koruma memurlarının
ücretleri -biraz önce edindiğim bilgiye göre- 400 000 000 ile 600 000 000 lira
arasında değişiyor. Ne iş yapar bunlar; bunlar, içgüvenliği sağlar; yani, deyim
yerindeyse, memuriyet hayatları süresi içerisinde bir hükümlüdürler; mahkûmla
beraberdirler, onunla yer, onunla içer, onunla yatarlar. Tek farkı, vardiya
sonucunda evine gidebilmesidir. Dolayısıyla, mahkûmun yaşadığı her türlü
olumsuzluğu, her türlü stresi yaşamaktadırlar, cezaevi stresine her an
maruzdurlar; genel olarak, ceza ve infaz kurumundaki hükümlülerin hepsinin
olumsuz psikolojilerinden etkilenmektedirler. Ayrıca, yer yer meydana gelen
isyanlarda hayatî tehlikeye de maruz kaldıkları bilinen bir gerçektir. Bu kadar
zor koşullar içerisinde görev yapan bu personelimizin, belki bunlar olmazsa
infazın olamayacağını da nazara aldığımızda, aldığı ücret hakikaten içler
acısıdır. Burada bir tarih düşmek için, bir gerçeği saptamak için,
dikkatlerinizi çekmek için buna değiniyorum.
Mahkûmlar için iyileştirme programları uyguladığımızı
söylüyoruz ve diyoruz ki, iyileştirme programlarıyla mahkûmların topluma
yeniden dönüşünü sağlayacağız; iddiamız bu, bu şekilde dile getiriyoruz.
İyileştirme programlarının başarılı olabilmesi için, başka şeylerin de başarılı
olması lazım. Önce, cezaevlerinin iyileştirilmesi lazım, yani, iyileştirme
programları uygulanan fizikî mekânların insana uygun olması lazım; sonra,
iyileştirme programını uygulayacak olan personelin, yani, infaz koruma
memurlarının durumunun iyileştirilmesi lazım. Geçim sıkıntısı içersinde
bulunan, geçinemeyen infaz koruma memuru, Bakanlıkça ya da uzmanlarca yürürlüğe
konulacak, uygulanacak iyileştirme programından beklenen faydayı ne kadar temin
edebilir, bunu yüksek takdirlerinize bırakıyorum. Bütün bunları iyileştirdikten
sonra, belki hükümlünün iyileştirilmesinden söz edilebilir.
Değerli arkadaşlarım, iyi olmayan ücretlerle, iyi
olmayan maaşlarla iyi yetişmiş personel çalıştırmak, her zaman olası değil.
Belki ülkemizde, tüm idareciler, tüm yöneticiler son yıllarda şöyle bir lüksü
yaşıyorlar; korkunç bir işsizlik sebebiyle, az ücretle de belki iyi eleman
bulunabiliyor; ama, temennimiz, bunun ilanihaye böyle gitmemesidir. Ayrıca, bu
iyi elemanların da, iş bulduğu zaman, bulunduğu yerde kalmadığını, ilk fırsatta
daha iyi ücret veren yere gittiğini hepimiz biliyoruz. Bunun için, Bakanlığın
infaz koruma memurlarının da tam yetişeceği sırada, tam işe yarayacağı sırada,
iyi imkânlar bulduğu zaman buradan kaçmaya çalıştıkları bilinen bir gerçektir.
Neden kaçmaya çalışıyorlar; birincisi, ücretleri çok kötü; ikincisi, çalışma
koşulları çok ağır, yani, deyim yerindeyse, emekliliğe kadar bir mahkûmluk. Bu
durumda, işin niteliği, zorluğu gözönüne alınarak, hakikaten, infaz koruma
memurlarının, yeniden, insana yakışır bir ücrete kavuşturulması lazım.
Bunun için çok yüksek bir şey söylemiyoruz. Bizim
düşüncemiz şudur: Cezaevini iki güvenlik korur; birisi içgüvenlik, birisi
dışgüvenlik. İçgüvenlik görevlilerinin maaşı da, ücreti de, dışgüvenlikten
sorumlu olan kişiler kadar olmalıdır; yani, çok açık ifade tarzıyla, infaz
koruma memurunun ücreti de, dışarıda gerekli dışgüvenlik görevini üstlenen,
gerekli tedbirleri alan assubay çavuşunki kadar olmalıdır, ona denk olmalıdır.
Hatta, biraz daha iyi olmalıdır diye düşünüyorum. Neden derseniz, psikolojik
olarak daha ağır bir yük içerisinde, daha ağır bir hayatî tehlike altında, daha
zor olan bir işi yapıyor; daha kolay olan bir işi yapmıyor.
Bu hususu dikkatlerinize sunuyorum ve önümüzdeki Bütçe
Kanunu Tasarısında, Maliye Bakanı Sayın Unakıtan'a buradan söylüyorum...
Sizlerin de tanıklığında, bu koşullarla, bu iyileştirme programlarını bu
personele uygulatabilmek için Adalet Bakanımız çok zorlanacak, çok kolay
olmayacak. Onun için, bu personelimize karşı da biraz âlicenap davranmasını,
hiç olmazsa, bunların maaşlarını dışgüvenlik görevlileriyle denk hale
getirmesini istiyorum; çünkü, bunlar, daha tehlikeli bir işi, daha sağlığa
aykırı koşullarda, daha gerilimli bir ortamda yapmaktadırlar. Aksi halde,
iyileştirme programlarının çok iyi işleyeceğini hiç kimse düşünmemelidir.
Bu dileklerle, bu duygularla, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
33 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi okutuyorum:
Kapıların açılmaması ve temasın önlenmesi
MADDE 34.- (1) Kapalı ceza infaz kurumlarında oda ve
koridor kapıları kapalı tutulur. Kapılar aşağıdaki hâllerde açılır:
a) Kurum hekimine, revir, hamam ve berbere gitme, başka
odaya nakil.
b) Hastane ve duruşmaya gönderme ve başka kuruma nakil.
c) Tahliye, ziyaret, arama, sayım, denetim, eğitim,
öğretim, spor ve iyileştirme çalışmaları, kurumda çalıştırma.
d) Kurullara çağrılma.
e) Ölüm, deprem veya yangın gibi olağanüstü hâller.
f) Cezaevi idaresince gerekli görülen hâller.
(2) Hükümlüler, yukarıda sayılan hâller dışında, diğer
odalardaki hükümlüler ve kurum görevlileri ile temasta bulunamazlar.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi okutuyorum:
Oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek kişisel
eşyalar
MADDE 35.- (1) Kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan
hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri veya
bulunduramayacakları kişisel eşya, gıda, tıbbî malzeme ve diğer ihtiyaç
maddeleri yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi okutuyorum:
Arama
MADDE 36.- (1)
Kurumlarda, odalar ve eklentilerinde, hükümlülerin üst ve eşyasında habersiz
olarak her zaman arama yapılabilir. Her ay bir kez mutlaka arama yapılır.
(2) Aramalar, gerektiğinde dış güvenlik görevlileri
veya kolluk kuvvetleriyle veya diğer kamu görevlilerince ortaklaşa
gerçekleştirilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi okutuyorum:
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Disiplin Ceza ve
Tedbirleri, Ödüllendirme
Disiplin cezalarının niteliği ve uygulama koşulları
MADDE 37.- (1) Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir
yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun,
tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı
davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile
ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır.
(2) Suç oluşturan eylemlerden dolayı açılan kamu
davası, disiplin soruşturması yapılmasını ve cezanın uygulanmasını engellemez.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi okutuyorum:
Disiplin cezaları ve tedbirleri
MADDE 38.- (1) Çocuklar haricindeki hükümlüler hakkında
uygulanabilecek disiplin cezaları ağırlık derecesine göre şunlardır:
a) Kınama.
b) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma.
c) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma.
d) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma
veya kısıtlama.
e) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma.
f) Hücreye koyma.
(2) Toplu, bedensel, zalimane, insanlık dışı veya
küçültücü cezalar disiplin cezası olarak uygulanamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Antalya
Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu; buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu madde üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak için söz almış
bulunuyorum.
Bu maddede disiplin cezaları düzenleniyor, birinci
fıkranın sonunda da "hücreye koyma" biçiminde bir ceza var. Aslında,
hücre cezası, bir ortaçağ cezasıdır. Bu cezanın böyle uygar görünen bir yasada
yer almasını doğru bulmuyorum. Bugüne kadar yer aldığı söylenilerek
savunulabilir, Avrupa'daki bazı ülkeler örnek gösterilebilir; ama, bir kere de
biz Avrupa'ya örnek olalım. Buraya getirilen her yasada, sürekli, Avrupa
Birliği kazanımlarını örnek gösteriyoruz, bu defa biz bir öncelik kazanalım
diye söz aldım.
Sayın milletvekilleri, hücreye koyma cezası, merdiven
biçiminde düzenlenen cezalarda birden yükselmeyi ifadeyi ediyor; yani, kınama
var, bazı etkinliklerden alıkoyma var, gazete okumaktan uzaklaştırma var,
ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma var, birden yükseliyor, hücreye koyma
cezası oluyor. Hücre cezasını, kimi korkutmak ya da kimi suçtan caydırmak için
koyduğumuzu düşünmemiz gerekir. Öyle insanlar vardır ki, hücre, onlar için
hiçbir şeydir; ama, onlarla birlikte, çok basit bir suçtan dolayı, tesadüfî bir
suçtan dolayı cezaevine düşmüş insana bile hücre cezası uygulanma olasılığı
vardır; yani, bir dakika düşünmenizi istiyorum bu konuda.
Hücrenin açık bir tarifini göremiyoruz; zaten, hücre
tarif edilemez, hücre bir anlamdır; tecridin en kalın, en radikal biçimidir.
Bunu getirip bu kanuna koyuyoruz arkadaşlar. Üstelik, hücre cezasını koyarken
bir ironi yapıyoruz; ikinci fıkrada "toplu, bedensel, zalimane,
insanlıkdışı veya küçültücü cezalar disiplin cezası olarak uygulanamaz"
diyoruz. Hücre cezasından daha fazla küçültücü, insanlıkdışı, zalimane,
bedensel bir ceza olabilir mi?! İkinci fıkrada koyduğumuz istisnanın en büyük
örneğini, birinci fıkranın (e) bendinde ceza olarak getiriyoruz. Bu cezanın bu
tasarıda yer almasının... Belki, burada, teorik bir tartışma gibi görülüp, bu
söylediklerimin fazla ilgi görmemesini kabul edebilirim; ama, hücre cezasının,
bu Meclisçe bir ayıp olarak kabul edilip çıkarılmasının, ülkemize ve bizim
anlayışımıza yarar sağlayacağını düşünüyorum.
En önemlisi de, herkese uygulanabilir cezalar vardır;
ama, hiç kimseye uygulanmaması gereken cezalar vardır, hücre cezası bunlardan
biridir.
Hepinize, hücresiz, aydınlık günler diliyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Baloğlu, teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi okutuyorum:
Kınama
MADDE 39.- (1) Kınama cezası, hükümlüye eyleminin kötü
niteliğinin ve uygunsuzluğunun açıklanması ve tekrarı durumunda doğuracağı
sonuçlara dikkatinin çekilmesidir.
(2) Kınama cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Mektuplarda tehdit, hakaret ve sövme gibi çirkin
ifadeler kullanmak.
b) Hükümlü ve tutuklulara karşı edep ve nezakete aykırı
şekilde konuşmak veya davranışlarda bulunmak.
c) İdareden habersiz mektup göndermek.
d) Görevlilere hediye vermek veya buna kalkışmak.
e) Görevlilere herhangi bir taahhütte bulunmak.
f) İdarece belirtilen miktardan fazla para bulundurmak.
g) Hükümlü kimliğini yanında bulundurmamak.
h) Yatma plânına uymamak.
ı) Ceza infaz kurumlarının duvarlarına yazı yazmak,
resim yapmak veya afiş yapıştırmak.
j) İdarece verilen eşya ve benzeri şeyleri kötü
kullanmak.
k) Kişisel temizliğe veya çevre temizliğine dikkat
etmemek.
l) İdarece alınan sağlık önlemlerine uymamak.
m) Kurumda gereksiz gürültü yapmak.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi okutuyorum:
Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma
MADDE 40.- (1) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma
cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar süreyle kurumun kültürel ve spor etkinliklerine
katılmaktan yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezasını
gerektiren eylemler şunlardır:
a) İdarenin izni olmaksızın yasak yerlere girmek.
b) Eğitim yerini terk etmek.
c) Eğitimi savsaklamak.
d) Olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya neden olmak
veya bu amaca yönelik gruba katılmak.
e) Kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf etmek
veya davranışta bulunmak.
f) Çıkar sağlamak amacıyla hükümlülere veya kurum görevlilerine eşya vermek veya satmak.
g) Açlık grevi yapmak.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi okutuyorum:
Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma
MADDE 41.- (1) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun
bırakma cezası, hükümlünün kurum yönetiminde ücret karşılığı çalıştığı işten
bir aydan üç aya kadar yoksun bırakılmasıdır.
(2) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma
cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) İş elbisesini giymemek.
b) İş yerini izinsiz terk etmek.
c) İş yerindeki çalışma yönergelerine uymamak.
d) İşte gerekli özeni göstermemek veya işin gereği olan
özeni göstermemek.
e) Başkalarının ciddiyetle çalışmalarını engellemek.
f) İşte kullanılan aletleri ve gereçleri kasten bozmak.
g) İş yerini veya çalışanları dikkatsiz ve tedbirsiz
davranışlarıyla tehlikeye düşürmek veya bunlara ağır zarar vermek.
h) İşi kasten kötü yapmak veya gerektiği hâlde
çalışmamak.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
42 nci maddeyi okutuyorum:
Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma
veya kısıtlama
MADDE 42.- (1) Haberleşme veya iletişim araçlarından
yoksun bırakma veya kısıtlama cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar mektup,
faks ve telgraf almak ve yollamaktan, televizyon izlemekten, radyo dinlemekten,
telefon etmekten ve diğer iletişim araçlarından yararlanmasından tamamen veya
kısmen yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bu cezayı gerektiren eylemler şunlardır:
a) Protesto amacıyla idarece verilen yemeği topluca
almama eylemine katılmak.
b) Kurum işyurdu yönetim kurulunca uygun görülen işte
çalışmamak.
c) Herhangi bir şeyi protesto amacıyla veya idareye
karşı toplu olarak sessiz direnişte bulunmak.
d) Odalarda, eklentilerinde ve diğer alanlarda ilâç ve
gıda maddesi stoku yapmak.
e) Gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak.
(3) Hükümlüye gelen mektup, faks ve telgraflar,
disiplin cezasının infazından sonra kendisine verilir. Aynı türden olsa bile
sonraki disiplin cezasının infazına bu işlem yapılmadan başlanamaz.
(4) Anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır
hastalıkları ile doğal afet hâllerinde yapılması gereken haberleşmeler ve
avukat ile ilişkilerde bu madde hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN - Komisyon Başkanımızın söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Toptan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkanım, bu madde ve takip eden bazı maddelerde baskı ve Türkçe anlatım
hataları var, müsaade ederseniz onları bu maddeden başlayarak düzeltmek
istiyorum. Birinci fıkranın sondan bir önceki satırında bulunan
"yararlanmasından" kelimesinin "yararlanmaktan" şeklinde
düzeltilmesi lazım. Müsaade ederseniz cümleyi böyle düzeltiyoruz efendim.
BAŞKAN - Cümle bahsettiğiniz şekilde düzeltilmiştir.
Madde üzerinde, şahsı adına Antalya Milletvekili Sayın
Feridun Baloğlu; buyurun
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; doğal ki, hepimiz cezaevlerinde disiplinin olmasını
savunuyoruz; ama, bu madde çok garip hükümler içeriyor. Her ne kadar daha önce
tüzükle belirlenmiş suçlar bu kez sayılarak ve cezalar belirtilerek
düzenleşmişse de bu madde eleştirilmesi gereken çok şeyi içinde barındırıyor.
Şimdi, eylemler sayılıyor, şu eylemler cezaevinde
yapılmamalı: "Protesto amacıyla idarece verilen yemeği topluca almama;
herhangi bir şeyi protesto amacıyla veya idareye karşı toplu olarak sessiz
direnişte bulunmak; gereksiz olarak marş söylemek."
Sayın milletvekilleri, bu düzenleme, hiçbir suç
kavramına girmeyen, cezalandırılmaması gereken eylemleri suç gibi tarif eden
gereksiz bir maddedir. Şimdi, soruyorum: "Herhangi bir şeyi protesto
amacıyla..." Ne demek, herhangi bir şeyi protesto amacıyla?.. Yani, ulusal
bir saldırıya uğrayacaksınız, bunu protesto değil... "Herhangi bir
şey" kavramının, hiçbir anlamı yok. Sessiz direnişte bulunmak ne demek?
Yani, adam, yatağını toplamış, ranzasının kenarına oturmuş, sessizce duruyor;
nereden anlıyorlar niyetini bunun? Sessizce bir direnişte bulunmak... Sesli
direnişi anladık, sessizce direnişte bulunmak... Bu, cezaevi idarelerine çok
fazla yetki vermek anlamına geliyor ve uygulamada çok büyük sıkıntılar
doğuracak bir düzenleme.
"Gereksiz olarak marş söylemek..." Hangi
marşlar gereksiz hangi marşlar gerekli, Bakanlık bir liste yapsın, cezaevlerine
dağıtsın; tutuklular, hükümlüler buna göre marş söylesin. Ne demek gereksiz
olarak marş söylemek? Gerekli olarak marş ne zaman söyleniyor? Veya
"slogan atmak..."
CAVİT TORUN (Diyarbakır)- 12 Eylülde...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla)- Evet, bir arkadaşım
12 Eylülü hatırlattı; teşekkür ediyorum, tamamladınız düşüncelerimi.
"Slogan atmak..." Hangi slogan? Bir futbol
kulübü için slogan atmak da suç sayılabilir mi? Yani, bir futbol kulübünü
desteklemek amacıyla slogan atarak da, cezaevindeki inzibat bozulabilir; çünkü,
herkes aynı takımı tutmak zorunda değil. Bana göre, benim karşısında olduğum
bir takımı destekleyen slogan oranın disiplinini bozuyor diye yorumlanabilir.
Bu madde, baştan aşağıya suç olmayan fiilleri suç gibi
sayan, hiç anlamı olmayan bir madde.
Ayrıca, şu da var; bunun, uygulamasını yine, ceza infaz
memurlarına, infaz ve koruma memurlarına vereceksiniz. Sayın meslektaşım Orhan
Eraslan söyledi; bugün cezaevlerinde tutuklular, hükümlüler kadar acı çeken
insanlardır infaz ve koruma memurları ve onların üzerine yeni yükler
yüklenecek.
Sayın Başkan, Sayın Bakan; bu maddeyi geri çekmenizi
istirham ediyorum.
Saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN- Buyurun Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; disiplin suçlarıyla ilgili hususlar bizim hazırladığımız
tasarıda yoktu; bunlar, tüzüklerde zikredilen cezalardı. Arkadaşlarımız
hassasiyet göstererek "kanunsuz suç ve ceza olmaz" tarzındaki ceza
hükmünün disiplin suçları bakımından da geçerli olabileceğini düşünerek,
tüzükte düzenlenebilecek hususları kanun maddesi haline getirdiler. Bizim ona
bir itirazımız yok; ancak, burada yazılı olan hususların ne anlama geldiği
geriye dönük yaşadığımız tecrübelerden bellidir. Hukuka aykırı bir yanı da
yoktur. Eğer, öyle olmuş olsaydı -zaten, yargı denetiminde- bunların geçmesi de
söz konusu olmazdı. Kimseye, uygun bir zamanda İstiklal Marşını söyledi diye
veya bir maç seyrederken slogan attı diye bir ceza da verilmiyor. Bunun ne
anlama geldiğini hep beraber biliyoruz; ama, tabiî, bizim bildiğimizi
başkalarının da bilmiş olması gerekir; o bakımdan söylüyoruz, hukuka aykırı bir
yanı yok.
Tavzihen arz ediyorum Sayın Başkanım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Bakanın bu
açıklamasını bir teminat olarak kabul ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
43 üncü maddeyi okutuyorum:
Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma
MADDE 43.- (1) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma
cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar ziyaretçi görüşüne çıkarılmamasıdır.
(2) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasını
gerektiren eylemler şunlardır:
a) Sayım yapılmasına karşı çıkmak.
b) Aramaya karşı çıkmak.
c) Sevke, nakle veya bunlarla ilgili olarak alınacak
tedbirlere karşı çıkmak.
d) Kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek
biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak.
e) Hükümlülerin haberleşmelerini, ziyaretçileriyle
görüşmelerini, iyileştirme ve eğitim programları çerçevesinde eğitim ve spor,
meslek kazandırma ve işyurdu çalışmaları ile diğer sosyal ve kültürel
faaliyetlere katılmalarını, kurum hekimince muayene ve tedavi edilmelerini,
avukat tayin etmelerini, mahkemelere veya Cumhuriyet Başsavcılıklarına
gitmelerini, kurum görevlileri ile görüşmelerini, salıverilenlerin kurum dışına
çıkmalarını her ne suretle olursa olsun engellemek, hükümlü ve tutukluları bu
fiillere teşvik etmek, bu yolda talimat vermek, mevzuatın hükümlü ve
tutuklulara tanıdığı sair her türlü görüşme ve temas olanaklarını engellemek.
f) Kumar ve benzeri oyunlar oynamak veya oynatmak.
(3) Resmî ve yetkili merciler ile avukatlar ve yasal
temsilcilerle görüşmelerde bu madde hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
44 üncü maddeyi okutuyorum:
Hücreye koyma
MADDE 44.- (1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün
eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık
havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek
başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını
gerektiren eylemler şunlardır:
a) Kurum tesislerine, araç ve gereçlerine zarar vermek.
b) Tünel kazmaya teşebbüs etmek.
c) Firara teşebbüs etmek.
d) Hükümlü ve tutukluları idareye karşı kışkırtmak veya
isyana kalkışmak.
e) Hükümlü ve tutukluları daha az cezayı gerektiren
şekilde kasten yaralamak.
f) Hükümlü ve tutuklular üzerinde baskı kurarak çıkar
sağlamak, özel işleriyle başka işlerde kullanmak, bunlara kalkışmak veya bu
amaçları gerçekleştirmek için oluşturulan gruplara katılmak veya bunlarla dayanışma içinde olmak.
g) Üçüncü fıkranın (g) bendinde belirtilenler dışında
kalıp da Kanuna uygun olarak yasaklanmış bulunan her türlü eşya, araç, gereç
veya malzemeyi ceza infaz kurumlarına sokmak, bulundurmak, kullanmak.
h) Sayım ve aramalar
ile 43 üncü maddenin (e) bendinde belirtilen faaliyetlere şiddet kullanarak engel olmak veya buna
kalkışmak.
ı) Kurum görevlileri ile dış güvenlik
görevlilerine rüşvet teklif etmek veya
vermeye kalkışmak.
j) Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak.
k) Kuruma, kurum görevlilerine veya hükümlü ve
tutuklulara ait şeyleri çalmak veya bunlara kasten zarar vermek.
l) İzin süresini özürsüz olarak en fazla iki gün geçirmek.
m) Hükümlü ve tutukluların beslenmelerini engellemek,
açlık grevine ve ölüm orucuna teşvik veya ikna etmek, bu yolda talimat vermek.
(3) Onbir günden yirmi güne kadar hücreye koyma
cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) İsyan çıkartmak.
b) Kuruma ağır zarar vermek.
c) Kasten yangın çıkarmak.
d) Adam öldürmek veya öldürmeye kalkışmak.
e) Hükümlü ve tutukluları kasten veya neticesi
sebebiyle ağırlaşmış yaralamak ile görevlileri her türlü kasten yaralamak.
f) Cinsel saldırıda veya çocuklara karşı cinsel
istismarda bulunmak, bu suçlara kalkışmak veya cinsel tacizde bulunmak.
g) Her türlü ateşli silâh, mermi, patlayıcı madde,
kesici, delici, yaralayıcı, bereleyici alet, yakıcı, aşındırıcı, boğucu,
bayıltıcı, kör edici gaz ve ecza, her türlü zehir ve uyuşturucu ilâç ve madde,
cep telefonu, telsiz ve sair elektronik haberleşme aracını kuruma sokmak,
bulundurmak, kullanmak.
h) Görevlileri veya hükümlü ve tutukluları rehin almak.
ı) Firar etmek veya tünel kazmak.
j) Hükümlü ve tutuklular üzerinde baskı kurarak çıkar
sağlamak, özel işleriyle başka işlerde kullanmak, bunlara kalkışmak veya bu
amaçları gerçekleştirmek için nüfuz kullanarak grup oluşturmak.
k) Suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez, afiş
pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumların herhangi bir yerine
asmak veya teşhir etmek.
l) Suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini
yapmak veya yaptırmak.
m) Kurum görevlileri ile dış güvenlik görevlilerine
rüşvet vermek.
(4) Hücre, yaşamsal gereksinmeleri karşılayacak biçimde
düzenlenir.
(5) Hücreye konulan hükümlünün, resmî ve yetkili
merciler ve avukat ile görüşmesine engel olunmaz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkanım, bir düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkanım, bu maddenin (3) üncü fıkrasının (k) bendinin "suç
örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, afiş" olarak düzeltilmesi
gerekiyor; cümlenin bütünlüğü bakımından...
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Başkan, metin, ifade ettiğiniz şekilde
düzeltilmiştir.
Şahsı adına, Antalya Milletvekili Sayın Feridun
Baloğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) [!]
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; her maddede söz alır gibi bir görüntü oldu; ama, 38, 42 ve 44
üncü maddelerin birlikte düşünülmesi gerekiyor; bir bütün...
Alkışlayan arkadaşlarımıza şunu hatırlatmak istiyorum:
Onlar bir defada 15 dakika konuşuyor, ben beş defada toplam 15 dakika konuşuyorum;
yani, zamanı iyi kullanıyorum.
HASAN KARA (Kilis) - İhtiyarlık...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Hayır; ihtiyar
olsam, daha zorlaşır o söylediğiniz.
Şimdi, efendim, bu maddenin başlangıcı şu:
"Hücreye koyma..." Zaten, maddenin başlangıcı çok kötü; tarif,
hücreye koyma, hücreye atma; yani, eyleme "ceza" demeye bile diliniz
varmıyor.
Sayın Başkan her maddeyi düzeltmek için söz aldığında
içimde bir umut beliriyor, acaba, hücre konusuna yaklaşılacak mı diye; ne var
ki, birtakım gramer hataları düzeltilmekle yetiniliyor.
Şimdi, arkadaşlar, 38 inci madde üzerinde konuşurken
söyledim; hücre cezası insanî değildir. Hücre cezası idam cezasından da
ağırdır. Birçok insan hücreye atılmamak için ölmeyi tercih edebilir. Bunun
sayısız çok örneği var. Hücre cezası yerine konulacak başka cezalar olabilir.
Elbette, disiplin suçları cezalandırılmalıdır, bunun aksini söyleyen yok; ama,
hücre cezası gibi bir cezayı "hücreye koyma" gibi bir tarifle buraya
koymayı kabul edemiyorum. 38 inci madde üzerinde eleştirilerimi yaparken
söylemiştim, şimdi, bu konudaki yanlışlıklar 44 üncü maddede çok net olarak
ortaya çıkıyor. "Firara teşebbüs etmek..." Yani, düşünün, çok kısa
süreli bir hapsi var, kısa süreli bir hapis cezası almış, adam cezaevinde, bir
anlık heyecan, yahu şuradan çamaşırcı geçiyor, çamaşır sepetinin içinde kaçayım
mı diye düşünecek, girecek içine, yakalayacaksınız, adamı hücreye
atacaksınız!..
HASAN KARA (Kilis) - Olur mu öyle şey?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Olur öyle şey, oldu.
Geçen gün bir "Rambo" filmi vardı, hepiniz
izlemişsinizdir veya izleseydiniz iyi olurdu; orada, çok küçük bir suçtan
cezaevine giren birisi, cezaevi yönetiminin tahrikleriyle çok ciddî zincirleme
suçlar işler duruma düşürülüyor, sonunda da, hücre de oluyor, her şey de
oluyor.
Onun için, arkadaşlar, firara teşebbüs etmek gibi,
zaman zaman düşünce ile eylem arasında sıkışıp kalmış, sınırda kalmış birtakım
suçları da kapsamına alan bu maddede hücreye koyma cezasının kaldırılmasını
öneriyorum, komisyonun bunu bir kere daha gözden geçirmesini istiyorum, Sayın
Bakanın da, bu hücreye koyma yerine daha sağlıklı bir tarif getirmesini
diliyorum.
Saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir açıklama için söz istemiştir.
Buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, bir
hususu yine açıklamak mecburiyetindeyim.
Geneli üzerinde konuşurken de söyledim; bizim burada
kullandığımız terminoloji, uluslararası belgelerde geçen husustur. Hücreye
koyma cezası var, sadece karanlık hücreye koyma cezası yok; dolayısıyla, bizim
hücremiz de karanlık değil. Onu burada tavzihen yine ifade etmek istiyorum.
Yoksa, ilk defa bizim Ceza İnfaz Kanunumuzda zikredilen bir husus değildir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Efendim, Sayın
Bakanın "hücreler karanlık olmayacak" şeklindeki açıklamasını bir
teminat olarak kabul ediyorum.
BAŞKAN - Hücreler karanlık olmaz inşallah.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - İnşallah hiç
olmasın.
BAŞKAN - Evet, hiç olmasın.
Sayın milletvekilleri, 44 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
45 inci maddeyi okutuyorum:
Çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin
tedbirleri
MADDE 45.- (1) Çocuk hükümlüler hakkında
uygulanabilecek disiplin tedbirleri, çocuğun disiplin cezası gerektiren
eyleminin gerçekleşme riskinin bulunması hâlinde bu riski ortadan kaldırmak
veya soruşturma sürerken giderilmesi güç ve imkânsız zararların doğmasını
önlemek amacıyla uygulanan ve ceza niteliği taşımayan koruma ve önleme amaçlı
tedbirlerdir.
(2) Çocuklar hakkında uygulanabilecek disiplin
tedbirleri şunlardır:
a) Teşvik esaslı ayrıcalıkları ertelemek.
b) Kaldığı odayı ve yatakhaneyi değiştirmek.
c) Bulunduğu kurumun başka bir kısmına nakletmek.
d) Meslek eğitiminin bütünlüğünü ve sürekliliğini
bozmayacak şekilde çalıştığı işyerini veya atölyeyi değiştirmek.
e) Belli yerlere girmesini yasaklamak.
f) Bazı eşyaları bulundurmasını veya kullanmasını
yasaklamak.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
46 ncı maddeyi okutuyorum:
Çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin
cezaları
MADDE 46.- (1) Uyarma: Çocuğa eyleminin niteliğinin
kötü ve uygunsuz olduğunun açıklanması ve tekrarı durumunda doğuracağı
sonuçlara dikkatinin çekilmesidir. Uyarma cezasını gerektiren eylemler
şunlardır:
a) Yatakhane, atölye, etüt salonu, kütüphane ve buna
benzer yerlerde sigara içmek.
b) Aynı alanı veya etkinliği paylaştığı arkadaşlarının
rahatsız olmasına neden olacak biçimde gürültü yapmak veya davranışlarda
bulunmak.
c) Yattığı odayı ve yatma yerlerini izinsiz
değiştirmek.
d) Yatma ve kalkma zamanına uymamak.
e) Sayımı geciktirmek veya geç çıkmak.
f) İzin alması gereken durumlarda diğer odalara izinsiz
gitmek.
g) Yemek yeri varken odalarda yemek yemek, yiyecek
bulundurmak.
h) Kurum görevlilerine, kurumu ziyaret eden kişilere,
kurum dışında katıldığı faaliyetlerin görevlilerine ve arkadaşlarına kaba veya
saygısız davranmak.
ı) Kişisel durumu, adresi ve buna benzer konularda kurum görevlilerini yanlış bilgilendirmek,
yalan söylemek.
j) Kılık ve kıyafetine, kişisel temizliğine dikkat
etmemek.
k) Katıldığı etkinlikler ve derslerle ilgili olarak
bulundurması gereken araç ve gereçleri yanında bulundurmamak.
l) Kurum
içinde katılması gereken
faaliyetlere katılmamak,
geç katılmak veya katıldıktan sonra
izinsiz ayrılmak.
m) Siyasî partilere, bu partilere bağlı yan kuruluşlara
ait amblem, rozet, yazı, slogan, bildiri, ilân, broşür ve buna benzer eşyaları
bulundurmak, asmak, teşhir etmek ya da üzerinde taşımak.
(2) Kınama: Çocuğun, daha önce uyarı cezası verilmesine
sebep olan davranışı ikinci kez tekrarlaması hâlinde, davranışının sonuçlarına
ikinci kez dikkatinin çekilmesidir.
(3) Onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme: Disiplin
cezası gerektiren eylemin sonuçlarının, istekli olması koşulu ile çocuk
tarafından onarma, tazmin etme veya eski hâle getirme suretiyle giderilmesidir.
Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Başkasına ait eşyayı izinsiz almak, kullanmak.
b) İdarece alınan sağlık önlemlerine uymamak.
c) Çevre temizliğine dikkat etmemek, kurumu ve
çevresini kirletmek.
d) Kişisel temizliğini yapmamakta ısrar etmek.
e) Kurum içindeki iş ve eğitim yerini izinsiz terk
etmek.
f) Kuruma ait eşyayı usulüne uygun olmayan şekilde
almak veya kullanmak.
g) İşini kasten kötü yapmak veya çalışması gerekirken
çalışmamak.
h) İyileştirme ve eğitim faaliyetlerinde kendisine
verilen ödev ve görevleri yapmamak.
ı) Kurum
kitaplığından, atölye ve derslik gibi yerlerden aldığı kitap, araç ve gereçleri
zamanında geri vermemek, eksik vermek, zarar vermek.
j) Dikkatsizlikle kurumun bina, eklenti ve donanımları
ile kuruma ait taşınır ve taşınmaz malları veya başkasına ait herhangi bir
eşyayı yakmak, kırmak veya hasara uğratmak.
k) Üzerinde bulundurulmasına izin verilmeyen veya
bulundurabileceğinden fazla eşya veya para bulundurmak.
l) Yasaklanmış her tür yayını kuruma veya kuruma bağlı
yerlere sokmak veya yanında bulundurmak.
m) Kurum eşyasına, kendisinin veya arkadaşlarının araç
ve gereçlerine ahlâk dışı, ideolojik veya siyasî amaç taşıyan resim, amblem ve
benzerlerini yapmak, yazılar yazmak ve asmak.
(4) Harcamalarına sınır koyma: Çocuğun daha önce
onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme cezası verilmiş olan davranışı ikinci
kez tekrarlaması hâlinde çalışması karşılığında aldığı ücret ve ailesinden
gelen paranın haftalık harcama limitinin üçte birinin otuz gün süre ile
kesilmesidir.
(5) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma: Çocuğun
otuz güne kadar sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere katılmaktan yoksun
bırakılmasıdır. Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Kumar oynamak.
b) Kavga etmek.
c) Dikkatsiz davranışı sonucu başkalarının güvenliğini
veya sağlığını tehlikeye düşürmek.
d) Katıldığı kurum dışı faaliyetlerden zamanında
dönmemek ve uyması gereken koşullara uymamak.
e) Kullanması için kendisine verilen bir şeyi satmak
veya başkasına vermek.
f) Kurum veya dış güvenlik görevlilerine rüşvet vermek.
g) Suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş,
pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumun herhangi bir yerine
asmak veya teşhir etmek.
h) Katıldığı faaliyetlerin akışını ve düzenini
engelleyici ve bozucu nitelikte kastî davranışlarda bulunmak, faaliyeti yürüten
kişinin uyarısına rağmen bu davranışlarına devam etmek.
ı) Arkadaşlarının verilen görevleri yapmasına engel
olmak.
(6) Teşvik esaslı ayrıcalıkları geri alma: Çocuğun daha
önce bazı faaliyetlere katılmaktan alıkoyma cezası verilmiş olan davranışı
ikinci kez tekrarlaması hâlinde, teşvik esaslı ayrıcalıkların otuz gün süre ile
geri alınmasıdır.
(7) İznin ertelenmesi: Disiplin cezasını gerektiren
eylemin niteliğine ve ağırlık derecesine göre çocuğun izninin altmış güne kadar
ertelenmesidir. Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Diğer çocuklar üzerinde nüfuz kurmak ve husumet
hislerini tahrike çalışmak, imtiyaz ve menfaat hırsları yaratmak.
b) Her türlü bağımlılık yapıcı maddeyi kuruma getirmek,
kullanmak, bulundurmak, satmak, kullanmış olarak kuruma gelmek.
c) Başkalarına
ait para ve eşyayı almak için zor kullanmak, haraç almak.
d) Taarruz ve firara yarayacak ve gerektiğinde bu işler
için kullanılabilecek madde ve aletleri yapmak, saklamak, bulundurmak.
e) İdareye ait olup kendisine verilmemiş bulunan yatak,
battaniye, karyola ve dolap gibi eşyayı zapt etmek ve yeni gelenlere satmak.
f) Kurum görevlilerine hakaret etmek, karşı gelmek.
g) Başkalarının güvenliğini veya sağlığını tehlikeye
sokan davranışlarda bulunmak.
h) Mazeretsiz olarak izinden dönmesi gereken zamandan
geç dönmek ve uyması gereken koşullara uymamak.
ı) Kuruma yasak eşya sokmak, başkasına vermek veya
satmak.
j) Okul, işyeri gibi gitmesi gereken bir yere gitmemek,
katılması gereken faaliyetlere katılmamak.
k) Hakaret veya iftira etmek, alçaltıcı söz söylemek
veya davranışta bulunmak, başkalarını bu tür davranışlara kışkırtmak.
l) Suç örgütlerinin propaganda ve eğitim faaliyetlerini
yapmak veya yaptırmak.
m) Kurum dışına izinsiz çıkmak.
n) Kurumca verilen kimlik kartında veya kendisine
verilen her tür belgede tahrifat yapmak, sahte belge düzenlemek, kullanmak.
o) İyileştirme ve eğitim faaliyetlerinin yapılmasına
engel olmak, katılanları faaliyetleri terk etmeye zorlamak veya kışkırtmak.
p) Kasten başkasını yaralamak.
(8) Kapalı ceza infaz kurumuna iade: Çocuğun, eyleminin nitelik ve ağırlığına
göre çocuk kapalı ceza infaz kurumlarına, bulunmadığı hâllerde kapalı ceza
infaz kurumlarının çocuklara ayrılan bölümlerine altı ay süre ile iadesidir.
Çocuk, bu fıkra dışında işlenen disiplin suçları ve disiplin cezalarından
dolayı çocuk kapalı infaz kurumuna iade edilemez. Kapalı ceza infaz kurumuna
iadeyi gerektiren eylemler şunlardır:
a) Kurum içinde veya dışında yaralayıcı, öldürücü her
türlü âlet, silâh ve patlayıcı madde kullanmak suretiyle herhangi bir kimseyi
yaralamaya teşebbüs etmek, yaralamak.
b) Bir kimseyi rızası hilafına alıkoymak.
c) Şiddet ve tehdit ile kurum görevlilerinin görevini
engellemek.
d) Firara teşebbüs etmek veya firar etmek.
e) Kasten kurumun bina, eklenti ve donanımları ile
taşınır ve taşınmaz mallarını yakmak veya yakmaya teşebbüs etmek, ağır hasar
vermek.
f) Hükümlü ve tutukluları idareye karşı kışkırtmak,
isyan çıkartmak veya isyana teşebbüs etmek.
g) Adam öldürmek veya öldürmeye teşebbüs.
h) Cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ve
cinsel tacizde bulunmak veya bunlara teşebbüs ve bu tür davranışlara
kışkırtmak.
ı) Görevlilere, diğer çocuklara işkence yapmak veya
yaptırmak.
(9) Odaya kapatma cezası: Sekizinci fıkrada belirtilen
kapalı infaz kurumunda bulunan çocuğun, aynı fıkrada belirtilen eylemlerde
bulunması hâlinde, beş güne kadar açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere,
gece ve gündüz tek başına bir odada tutulmasıdır. Bu ceza, çocuğun kurum
görevlilerine istediği zaman ulaşmasına engel olunmayacak şekilde uygulanır.
Çocuk, cezanın infazı öncesinde, sırasında ve sonrasında doktor kontrolünden
geçirilir. Cezanın infazı sırasında çocuğun; ailesi, avukatı ve yasal
temsilcisiyle görüşmesine izin verilir.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkanım, bu maddenin de, (3) üncü ve (8) inci fıkralarında düzeltmek
yapmak istiyoruz. (3) üncü fıkranın (ı) bendinin son satırında "geri
vermemek, eksik vermek" sözcüklerinden sonra gelmek üzere "ve bunlara
zarar vermek" şeklinde cümlenin düzeltilmesi gerekiyor. (8) inci fıkranın
(g) bendinde ise, cümlenin sonuna "etmek" kelimesinin eklenmesi
gerekiyor.
Arz ederim.
BAŞKAN - Metin, ifade ettiğiniz şekilde düzeltilmiştir;
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
46 ncı maddeyi, Sayın Başkanın bu düzeltmesiyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
47 nci maddeyi okutuyorum:
Disiplin soruşturması
MADDE 47.- (1) Kınama ve bazı etkinliklerden alıkoyma
cezaları kurumun en üst amiri tarafından
verilir ve uygulanır.
(2) Hükümlülerin diğer disiplin cezalarını gerektiren
eylemlerinin öğrenilmesinden itibaren derhâl ve en geç iki gün içinde kurum en
üst amirince atanan bir görevli tarafından soruşturmaya başlanır.
(3) Soruşturma en geç yedi gün içerisinde tamamlanır ve
düzenlenen rapor ve ekleri disiplin kuruluna sunulur. Soruşturma süresi eylemin
ve soruşturmanın niteliğine göre infaz hâkiminin yazılı onayı ile yedi güne
kadar uzatılabilir.
(4) Savunma alınmadan disiplin cezası verilemez.
Haklarında disiplin soruşturması yapılanlara, yüklenen eylemin niteliği ve
sonuçları ile üç gün içinde savunmalarını
vermeleri, aksi hâlde bu haklarından vazgeçmiş sayılacakları yazılı olarak
bildirilir. Savunma yazılı olarak sunulabileceği gibi sözlü olarak da
yapılabilir. Sözlü savunma tutanakla saptanır. Türkçe bilmeyenlerle, sağır ve
dilsizlerin savunmaları tercüman aracılığıyla alınır.
(5) Disiplin cezaları disiplin kurulunca evrak
üzerinden görüşülerek en geç üç gün içinde karara bağlanır. Disiplin kurulu,
yasada yazılı disiplin cezası uygulanmasına veya disiplin cezası verilmesine
yer olmadığına karar verebilir. Disiplin kurulu kararları gerekçeli olarak
yazılır ve kararda şikâyet mercii ve süresi açıkça gösterilir.
(6) Disiplin kurulu kararı, haklarında soruşturma
yapılanlara yönetim tarafından derhâl tebliğ edilir.
(7) Kurumun iç düzenini ve hükümlülerin yaşam ve beden
bütünlüklerinin ciddî tehlike altında bulunması nedeniyle derhâl tedbir
alınması zorunlu olan hâllerde, kurumun en üst amiri 49 uncu maddede belirtilen
tedbirleri almakla beraber soruşturmayı başlatır. Bu hâlde infaz hâkimine bilgi
verilir.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
48 inci maddeyi okutuyorum:
Disiplin cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı,
disiplin cezalarının infazı ve kaldırılması
MADDE 48.- (1) 37 ilâ 46 ncı maddelerde yer alan
eylemlerin tanımına uymayan ve kanunda tanımları yapılmamış olan eylemler,
nitelik ve ağırlıkları bakımından bunlara benzediklerinde, aynı maddelerdeki
disiplin cezaları ile karşılanırlar.
(2) Bir eylemden dolayı verilen disiplin cezası
kesinleştikten sonra bu cezanın kaldırılması için gerekli süre içinde yeniden
disiplin cezasını gerektiren bir eylemde bulunan hükümlü hakkında, her
defasında bir üst ceza uygulanır.
(3) Disiplin cezalarının infazı;
a) Hücreye koyma cezasının infazına, infaz hâkiminin
onayı ile başlanır. Hücreye koyma cezasına ilişkin diğer hükümler saklı kalmak
üzere, kesinleşen disiplin cezalarının infazına derhâl başlanır. Birden fazla
disiplin cezası verilmiş olması hâlinde, bu cezalar kesinleşme tarihleri
sırasına göre ayrı ayrı infaz edilir. Bir cezanın infazı tamamlanmadan
diğerinin infazına başlanmaz.
b) Disiplin cezalarının tamamı infaz edilip
kaldırılmadıkça koşullu salıverilme işlemi yapılmaz, ancak bu süre hakederek
salıverme tarihini geçemez.
c) Hücreye koyma cezasına ilişkin disiplin cezalarının
infazından önce ve infazı sırasında hükümlü, hekim tarafından muayene edilir.
İlgilinin bu cezaya katlanamayacağı anlaşılırsa cezanın infazı sonraya
bırakılır veya hekiminin belirleyeceği aralıklarla infaz edilir. Koşullu
salıverilme tarihine kadar hükümlünün iyileşemeyeceğinin tam teşekküllü Devlet
veya üniversite hastanesi sağlık kurulu raporu ile saptanması hâlinde hücreye
koyma cezası infaz edilmez; yerine ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası
iki katı süreyle uygulanır. Raporlar infaz dosyasına konulur.
(4) İnfaz edildiği tarihten itibaren disiplin cezasının
kaldırılmasında ve iyi hâlin kazanılmasında aşağıda belirtilen süreler esas
alınır:
a) Kınama cezası onbeş gün.
b) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası bir
ay.
c) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezası
üç ay.
d) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma
veya kısıtlama cezası üç ay.
e) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası üç ay.
f) Hücreye koyma cezası 44 üncü maddenin ikinci
fıkrasındaki hâllerde altı ay, üçüncü fıkrasındaki hâllerde bir yıl.
g) Hücre cezasına karşılık ziyaretçi kabulünden yoksun
bırakma cezası, (f) bendinde belirtilen süre.
Sonunda disiplin cezası almamak ve iyi hâlli olmak
koşuluyla (a) ve (b) bentlerinde belirtilen cezalar kurum en üst amiri
tarafından, diğer bentlerde belirtilen cezalar, kurumun en üst amirinin önerisi ve disiplin kurulu kararıyla
kaldırılır.
(5) Çocuk hükümlüler hakkında verilen disiplin
cezaları;
a) Uyarma ve kınama cezaları kararla birlikte,
b) Onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme cezası yedi
gün,
c) Harcamalarına sınır koyma cezası otuz gün,
d) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası otuz
gün,
e) Teşvik esaslı ayrıcalıkları geri alma cezası otuz
gün,
f) İznin ertelenmesi cezası altmış gün,
g) Kapalı ceza infaz kurumuna iade cezası altmış gün,
h) Odaya kapatma cezası doksan gün,
Sonunda kendiliğinden kalkmış sayılır. (a) bendi hariç,
bu fıkradaki diğer süreler karar
tarihinden, firar hâlinde infaz tarihinden itibaren başlar.
(6) Disiplin kurulu, kurum kurallarına uyma,
iyileştirme programında ilerleme veya verilen ceza ile amaçlanan sonucun
gerçekleşmesi durumunda, çocuk hakkında vermiş olduğu cezayı süre koşulu
aranmaksızın her zaman kaldırabilir.
BAŞKAN - Sayın Başkanın bir tashihi var; buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkanım, bu maddede de, müsaade ederseniz, bir düzeltme yapmak
istiyoruz. Maddenin (5) inci fıkrasının b, c, d, e, f, g ve h bentlerinin
sonuna "sonunda" kelimesinin eklenmesi, en son cümlenin başındaki
"sonunda" kelimesinin de madde metninden çıkarılması gerekir.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN - Madde, ifade ettiğiniz şekilde
düzeltilecektir.
48 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.07
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur),Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 31 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
710 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3. - Ceza ve
Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933)
(S. Sayısı: 710) (Devam)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 49 uncu maddesini okutuyorum:
Yönetim tarafından alınabilecek tedbirler
MADDE 49.- (1) Yönetim, disiplin soruşturması yapılan
hükümlünün odasını, iş ve çalışma yerini değiştirebilir, hükümlüyü kurumun
başka kesimine nakledebilir veya diğer hükümlülerden ayırabilir.
(2) Kurumun düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin
ciddî tehlikeyle karşı karşıya kalması hâlinde, asayiş ve düzeni sağlamak için
Kanunda açıkça belirtilmeyen diğer tedbirler de alınır. Tedbirlerin
uygulanması, disiplin cezasının verilmesine engel olmaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
50 nci maddeyi okutuyorum:
Zorlayıcı araçların kullanılması
MADDE 50.- (1) Hiçbir hâlde zincir ve demire vurmak
tedbir olarak uygulanmaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar;
a) Yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak
kaydıyla, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için,
b) Hekimin talimat ve gözetiminde olmak üzere tıbbî
nedenlerle,
c) Diğer kontrol usûllerinin yetersizliği hâlinde
hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip
etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle,
Kullanılabilir.
(2) Çocuk hükümlüler için birinci fıkranın (a) bendi
hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
51 inci maddeyi okutuyorum:
Ödüllendirme
MADDE 51.- (1) Kurum içindeki veya dışındaki genel
durumları, iyileştirme etkinliklerine ilgileri ve uyumları, kurum düzenine
karşı tutumları, kendilerine verilen işlerdeki gayretleri gibi beklenen
davranış ve tutumları gösteren hükümlülere teşvik esaslı ayrıcalıklar tanınır.
(2) Birinci fıkra hükmü, çocuk hükümlüler için de
geçerlidir.
(3) Ödüllendirme sisteminin esas ve usulleri tüzükte
gösterilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
52 nci maddeyi okutuyorum:
Şikâyet ve itiraz
MADDE 52.- (1) Disiplin cezalarına ve tedbirlerine
karşı şikâyet ve itiraz durumunda 16.5.2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz
Hâkimliği Kanunu hükümleri uygulanır.
(2) Diğer mevzuattan kaynaklanan dilekçe ve şikâyet
hakkı saklıdır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
53 üncü maddeyi okutuyorum:
DOKUZUNCU BÖLÜM
Hükümlülerin Nakilleri
Nakiller
MADDE 53.- (1) Hükümlüler, kendi istekleri veya toplu
sevk, disiplin, asayiş ve güvenlik, hastalık, eğitim, öğretim, suç ve yargılama
yeri nedenleriyle başka bir kuruma nakledilebilirler.
(2) Hükümlü nakilden önce aranır ve kurum hekimine,
yoksa diğer bir resmî hekime muayene ettirilir; muayene sonucu yola
çıkarılamayacağı anlaşılanlar, kurumun en üst amirince derhâl resmî bir sağlık
kuruluşuna sevk edilir. Mazeretinin, biri hastalığın uzmanı olmak üzere en az
iki uzman hekimin imzaladığı ve hastane başhekiminin onayladığı resmî rapor ile
belgelenmesi hâlinde nakil, mazeret ortadan kalkıncaya kadar geri bırakılır ve
durum Adalet Bakanlığına bildirilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
54 üncü maddeyi okutuyorum:
Kendi istekleri ile nakil
MADDE 54.- (1) Hükümlülerin kendi istekleri ile
bulundukları kurumdan başka kurumlara nakledilebilmeleri için;
a) Gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun en
az üç yeri belirten bir dilekçe vermeleri,
b) Nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul
etmeleri,
c) Koşullu salıverilmelerine beş aydan az süre kalmamış
olması,
d) İyi hâl göstermeleri, disiplin cezası almamış veya
kaldırılmış olması,
e) İstekte bulunulan kurumda yer, kapsama gücü ve
sınıfının uygun bulunması ve tutukevi olmaması,
f) Mahkûmiyet sürelerine uygun hükümlülerin
barındırıldığı bir kurum olması,
g) Daha önce disiplin nedeniyle ayrılmak zorunda
kaldıkları kurum olmaması,
Gerekir.
(2) Bu hükümlüler nakledildikleri kurumlarda, eğitim
öğretim veya hastalık nedeniyle nakil hariç, bir yıl kalmak zorundadırlar.
Çocuklar bakımından bu süre altı ay olarak uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
55 inci maddeyi okutuyorum:
Disiplin nedeniyle nakil
MADDE 55.- (1) Hükümlü, hücreye koyma cezasını
gerektiren eylemlerde bulunması hâlinde kurum yönetimince hakkında disiplin
işlemi yapılır ve kurum en üst amirinin istemi üzerine Bakanlıkça başka
kurumlara nakledilebilir. Disiplin cezaları yeni kurumlarda çektirilir.
(2) Bu hükümlüler nakledildikleri kurumlarda, mahkeme
kararı, kurum güvenliği, can güvenliği veya hastalık sebepleriyle nakil hariç,
altı ay kalmak zorundadırlar.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
56 ncı maddeyi okutuyorum:
Zorunlu nedenlerle nakil
MADDE 56.- (1) Kurumların elverişsiz ve yetersiz
kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik,
doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara
nakledilmeleri gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi dışında Adalet Bakanlığınca belirlenen ve konumlarına uygun
olan diğer kurumlara nakledilebilirler.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
57 nci maddeyi okutuyorum:
Hastalık nedeniyle nakil
MADDE 57.- (1) Hastaneye sevki zorunlu görülen hükümlü,
bulunduğu yere en yakın tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesinin
hükümlü koğuşuna yatırılır.
(2) Bu hastanelere gönderilen hükümlülerin başka
yerlerdeki hastanelere sevki, sağlık kurulu raporuyla, acil ve yaşamsal
tehlikesi bulunması hâlinde, varsa biri hastalığın uzmanı olmak üzere iki uzman
hekim tarafından verilip, başhekim tarafından onaylanan ve hastalığın sebebi,
tedavinin hangi sebeple bulunduğu hastanede gerçekleştirilemediği, hastaya
nerede ve ne tür bir tedavi gerektiğini açıkça belirten bir raporla mümkündür.
Bu durumda da en yakın ve hükümlü koğuşu bulunan Devlet veya üniversite
hastaneleri tercih edilir.
(3) Hükümlünün bu hastanelerde kontrol ve tedavisinin
devam edip etmeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi gerekir;
aksi hâlde hükümlü ait olduğu kuruma iade edilir.
(4) Hükümlü, acil hâller dışında özel sağlık
kuruluşlarında tedavi edilemez. Acil hâllerin varlığı hâlinde Adalet
Bakanlığına bilgi verilir.
(5) Hükümlü, sağlık nedenleriyle bulunduğu kurumda
kalmasının uygun olmadığı, kurum hekiminin önerisi ve en üst amirinin isteği
üzerine alınacak sağlık kurulu raporuyla belirlendiği takdirde, başka kurumlara
nakledilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
58 inci maddeyi okutuyorum:
Nakillerde alınacak tedbirler
MADDE 58.- (1) Hükümlülerin kuruma veya başka bir yere
götürülüp getirilmesi sırasında, halkla bir araya gelmelerine ve başkaları
tarafından görülmelerine engel olacak tedbirler alınır.
(2) Hükümlü, havalandırma ve ışık durumu yetersiz
araçlarla, eziyet verici veya onur kırıcı şekilde nakledilemez. Nakil sırasında
alınacak tedbirler, hükümlünün firarını önleyici ve yukarıdaki fıkrada yazılı
engelleri gerçekleştirici sınırları aşamaz, birbirleriyle ve görevlilerle
herhangi bir tartışmaya girmelerini engelleyici boyutları geçemez.
(3) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerine
nakiller kurum görevlilerinin gözetiminde yapılır.
(4) Nakil sırasında hükümlünün iaşe ve bedensel
ihtiyaçları giderilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
59 uncu maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Ceza İnfaz Kurumunda Hükümlünün Hakları, Güvenceleri ve
Kısıtlamalar
BİRİNCİ BÖLÜM
Savunma Haklarının Kullanılması, Kültür ve Sanat
Etkinliklerine Katılma, İfade Özgürlüğü
Avukat ve noterle görüşme hakkı
MADDE 59.- (1) Hükümlü, avukatlık mesleğinin icrası
çerçevesinde avukatları ile vekâletnamesi olmaksızın en çok üç kez görüşme
hakkına sahiptir.
(2) Avukat ve noter ile görüşme, meslek kimliklerinin
ibrazı üzerine, tatil günleri dışında ve çalışma saatleri içinde, bu iş için
ayrılan görüşme yerlerinde, konuşulanların duyulamayacağı, ancak güvenlik
nedeniyle görülebileceği bir biçimde yapılır.
(3) Avukatlar, vekâletnameleri olsa da aynı anda birden fazla hükümlü ile görüşme
yapamazlar.
(4) Avukatların savunmaya ilişkin belgeleri, dosyaları
ve müvekkilleri ile yaptıkları konuşmaların kayıtları incelemeye tâbi
tutulamaz.
(5) Yabancı ülkelerde haklarında soruşturma veya
kovuşturma yapılmakta olan, yabancı ülke veya uluslararası yargı mercilerinde
dava açmak isteyen, leh veya aleyhine açılmış davası olan Türk vatandaşı veya
yabancı uyruklu hükümlülerle yabancı uyruklu avukatları, bu soruşturma ve
kovuşturma, açılacak veya açılmış davalarla sınırlı olmak ve vekâletname sunmak
koşuluyla görüşebilirler. Vekâletnamesi olmayan yabancı uyruklu avukatlar,
hükümlü ile Türkiye barolarına kayıtlı bir avukatla birlikte görüşme
yapabilirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın
Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun tasarısının 59 ilâ 104 üncü maddeleri üzerinde AK Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, her insan suç işleyebilir, her
insan suçlu olabilir, her insan işlediği suç nedeniyle mahkemelerde mahkûmiyet
hükmü alıp hayatının belli bir dönemini cezaevinde geçirebilir. Devlete emanet
olarak gelen bir mahkûma devletin bakış tarzı, ona nasıl davranılacağı ceza
infaz hukukunun, ceza infaz rejiminin en önemli meselesi. Nasıl olsa suç
işlemiştir, nasıl olsa suçludur o halde her türlü eziyet, işkence, ceza
mubahtır anlayışı da uygulanabilir veya modern ceza infaz hukukunda olduğu gibi
suçluyu insan olarak görmek suretiyle, onun da doğuştan devredilemez hakları
var sayılmak suretiyle onu hem ıslah etmek hem yeniden suç işlemesinin önüne
geçmek hem de üretken bir birey olarak topluma yeniden kazandırmak da bir infaz
rejimi olarak uygulanabilir.
Toplumun intikam duygularını tatmin etmek ve cezanın
ibret olarak uygulanmasını öngören eski ceza infaz sistemi artık günümüzde terk
edilmiş durumda ve özellikle günümüzde ceza infaz hukukunun temel amacı
suçlunun ıslah edilmesi, suçların işlenmesinin önlenmesi; ama bu önleme
yapılırken, tabiî, ceza alan mahkûmun da cezasını çekmesi için hürriyetinin
kısıtlanması, suçluyu yeniden topluma kazandırma düşüncesi. Aslında, Anayasanın
17 nci maddesinde "herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve
geliştirme hakkına sahiptir" derken, yine 56 ncı maddesinde de
"herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir"
denilmek suretiyle, devletin hürriyeti bağlayıcı bir ceza nedeniyle alıkoyduğu
kişilerin sağ ve sağlıklı kalmalarını temin etmek için her türlü tedbiri almak
devlete bir görev olarak yüklenmiş; ama, bu görev yerine getirilirken, aynı
zamanda cezaevlerinin güvenliğini temin etmek, cezaevlerinin ıslah edici
fonksiyonunu da gerçekleştirmek, devletin diğer bir görevi olarak ortada
durmakta. İnsanların temel hak ve hürriyetlerinden vazgeçilmesi, bunların
devredilmesi Anayasanın 12 nci maddesi uyarınca engellendiğine göre, mahkûmların
haklarını gerçekleştirmek bir ödev olarak ortada durmakta.
Değerli arkadaşlar, İnsan Haklarını ve Ana
Hürriyetlerini Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 3 üncü maddesine göre, hiç
kimse, işkenceye, gayriinsanî yahut haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tabi
tutulamaz. Bu hüküm, aynı zamanda bizim içhukuk normumuz. Türkiye, bu
sözleşmeyi kabul etmekle, bunu bir yasa maddesi haline getirmiş.
Daha önce, 1965 tarihli Cezaların İnfazı Hakkında Kanun
vardı, çok kısıtlı maddelere sahipti; ama, bugün AK Parti İktidarı döneminde
gerçekleştirilen hukuk reformlarından bir tanesi olarak önümüze getirilen bu
yasa tasarısı, gerçekten, günümüzün ceza infaz hukukunun bütün kurumlarını
içeren çok çağdaş bir ceza infaz yasası. Birtakım eksiklikleri var, az önce
konuşan arkadaşlar bu eksiklikleri kısmen dile getirdiler; ama, kabul etmek
gerekir ki, yaşadığımız acı tecrübeler, ama bir taraftan da çağdaş dünyayla
bütünleşmek için çıkardığımız, ardı ardına hızlı bir şekilde
gerçekleştirdiğimiz reformlar, yasalar, bizim, ceza infaz hukukunda da çok
önemli gelişmeler kaydettiğimizin, insan hakları, demokrasi, hak ve hürriyetler
konusunda Türkiye'yi sağlam temellere getirdiğimizin bir göstergesidir.
Cezaların infazı hakkında kanun tasarısının temelinde,
Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğu ilkesinden hareket ederek, çağdaş bir
anlayışla Türkiye'nin, her alanda hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygıyı
gerçekleştirme kararlılığıyla belirleyeceği suç ve ceza politikası yer
almaktadır. Bu politika çerçevesinde, cezaların infazı rejimi de bu tasarıyla
yeniden düzenleniyor.
Tasarının getirdiği önemli yenilikleri arkadaşlar ifade
ettiler. Bunlardan bazıları; ayrımcılık yapılamayacağı, yeni cezaevlerinin
kurulması, hamile kadının ceza infazının ertelenmesi, müebbet hapis cezasında
(F) tipi yaşam, çocuklara kelepçe vurulamaması, ölüm orucuna müdahale edilmesi,
elektronik infaz, haftasonu infazı, gece infazı, iş arama izni, koğuş sistemine
son verilmesi gibi hususlardır. Gerçekten, koğuş sistemi, cezaevlerinin kanayan
bir yarasıdır. Birçok mahkûmun bir arada kaldığı koğuş sistemi, suçlu tipi
üreten, esasen geçmişte suç işleme eğilimi olmayan insanları bile suç işleyen
makineler haline dönüştüren bir sistemdir. Ceza İnfaz Yasası Tasarısında, koğuş
sistemine son verilmekte, oda sistemine geçilmekte, böylece yeni suçlu
tiplerinin üremesinin önüne geçilmektedir.
Yine bu tasarıyla, internet imkânı getiriliyor, kitap edinme hakkı
getiriliyor, avukatla görüşme imkânı getiriliyor. Yani, son derece çağdaş müesseseleri
içeren bir Ceza İnfaz Yasası Tasarısı önümüzde.
Özellikle 59 uncu maddeden itibaren düzenlenen,
hükümlünün haklarını ve yükümlülüklerini incelediğimiz zaman, hükümlünün avukat
ve noterle görüşme hakkı -az önce ifade edildi- kültür ve sanat etkinliklerine
katılma hakkı, kütüphaneden süreli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkı
sağlanıyor. Yine, hükümlünün günlük yaşamdaki hakları ve yükümlülükleri çağımız
gereklerine uygun hale getiriliyor. Hükümlünün barındırılması, yatırılması,
giydirilmesi, telefonla haberleşmesi modern çağın gereklerine uygun hale
getiriliyor. Ayrıntılı hükümler derç edilmiş.
Hükümlü, ceza infaz kurumlarında, merkezî yayın sistemi
bulunduğu takdirde, bu sisteme bağlı olarak radyo dinleme ve televizyon
yayınları izleme ile interneti takip edebilme hakkına sahip kılınıyor.
Yine, hükümlü, mektup, faks ve telgrafları alma ve
gönderme hakkına sahip kılınmaktadır. Hükümlünün ceza infaz kurumlarında mensup
olduğu dinin ibadetlerini yapabilmesi hakkı da düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu ayrıntılı düzenlemeler dikkate alındığı zaman,
hükümlülere hem eğitim verme imkânı getiriliyor hem yayınları takip etme, basın
yayını takip etme imkânı getiriliyor hem ıslah edilmesi amacıyla meslek ve iş
edindirme kursları açılıyor hem dışarıda sahip olduğu mesleği cezaevinde de
geliştirebilme imkânı getiriliyor ve böylece, bir eğitim ve ıslah sürecinde
hükümlünün topluma yeniden kazandırılması için Ceza İnfaz Kanunu Tasarısında
etraflı hükümler getiriliyor.
Yasa tasarısını bir bütün olarak ele aldığımız zaman
tenkit edilen yönleri bulunabilir; ama, AK Partinin hukuk reformlarını
tamamlayan önemli bir reform olduğu düşüncesindeyim.
Tasarıda emeği geçen tüm arkadaşlara buradan teşekkür
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akgün, teşekkür ediyorum.
59 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
60 ıncı maddeyi okutuyorum:
Kültür ve sanat etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü
MADDE 60.- (1) Ceza infaz kurumlarında, olanaklar
elverdiğince, kültürün ve sanatın
çeşitli dallarını temsil eden programlar hazırlanır ve hükümlülerin
bunlara katılmaları hususundaki usuller düzenlenir.
(2) Bu programların temel hedefi, hükümlülerin ifade
yeteneklerini geliştirmelerini ve bilgilerini artırmalarını sağlamaktır.
(3) Kurumun kültür ve sanat programları, Adalet
Bakanlığınca belirlenen esaslara göre kurum en üst amiri tarafından düzenlenir.
Bu maksatla Devletin kültür ve sanat işleriyle görevli kuruluşları gerekli
yardımları yaparlar.
(4) Hükümlülerin ifade özgürlüğü çerçevesinde
gerçekleştirebilecekleri yayın etkinlikleri, kurumda çalışma esaslarını
düzenleyen hükümlere ve bu husustaki koşullara bağlıdır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
61 inci maddeyi okutuyorum:
Kütüphaneden yararlanma
MADDE 61.- (1) Ceza infaz kurumlarında, kurumun büyüklüğüne
göre, kütüphane veya kitaplık oluşturulur. Kütüphanelerde veya kitaplıklarda
verilen derslere kaynaklık edecek kitapların yanı sıra olanaklar ölçüsünde
hükümlülerin boş zamanlarını değerlendirmelerini, okuma alışkanlığı
edinmelerini ve kültür bakımından
ufuklarını geliştirmelerini sağlayacak kitaplar da bulundurulur.
(2) Hükümlüye kurum kütüphanesinden yararlanma imkânı
verilir.
(3) Bu hizmet, gezici kitaplıklarla da yerine
getirilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
62 nci maddeyi okutuyorum:
Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı
MADDE 62.- (1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış
olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma
hakkına sahiptir.
(2) Resmî kurumlarla, üniversiteler, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması
koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına
çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar,
hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam
eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.
(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen
haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan her türlü yayın hükümlüye verilmez.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkanım, maddenin üçüncü fıkrasının son satırındaki "her
türlü" kelimeleri yerine "hiçbir" kelimesinin konulmasını, daha
düzgün bir Türkçeyi ifade etmesi bakımından öneriyoruz efendim.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde metni ifade ettiğiniz şekilde değiştirilmiştir.
Maddeyi, bu düzeltme istikametinde oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
63 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Günlük Yaşamda Haklar ve
Yükümlülükler
Hükümlünün barındırılması ve yatırılması
MADDE 63.- (1) Tehlikeli hâli bulunan hükümlü ancak bir
veya üç kişilik odalarda, diğer hükümlüler ise kurumun fizik; yapısı, kapasite
durumu ve güvenlik gerekleri göz önüne alınarak cezaevi yönetimi tarafından
belirlenecek sayıda mahkûmun kalabileceği odalarda barındırılırlar.
(2) Her hükümlüye yöresel iklime uygun nitelikte tek
tip yatak ve yeterli sayıda yatak takımı verilir.
(3) Kadınların erkeklerle, hükümlülerin tutuklularla,
çocukların yetişkinlerle, örgüt veya çıkar amaçlı örgüt suçluları ile terör
suçlularının Kanunda sayılan hâller dışında bir araya gelmelerine ve bağlantı
kurmalarına izin verilmez.
(4) Oda ve kısımlarda iklim koşulları göz önüne
alınarak yeterli yer, ışık, ısınma, havalandırma ve hijyen sağlanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
64 üncü maddeyi okutuyorum:
Hükümlünün giydirilmesi
MADDE 64.- (1) Muhtaç hükümlülere talepleri hâlinde,
idare tarafından iklime ve sağlığa uygun giysiler verilir.
(2) Hükümlülerin giysileri, iç ve dış güvenlik
görevlilerinin giymekte olduğu üniformalara benzer şekil ve renkte olamaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
65 inci maddeyi okutuyorum:
Hükümlünün bakıma muhtaç çocuklarının barındırılması
MADDE 65.- (1) Anaları hükümlü olup da dışarıda
korumasına bırakılacak kimsesi bulunmayan sıfır-altı yaş grubundaki çocuklar,
analarının yanında kalabilirler. Bu çocuklar gündüzleri ceza infaz kurumu
bünyesindeki veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu veya diğer kurum ve
kuruluşlara ait kreş ve gündüz bakımevlerinde barındırılırlar.
(2) Analarının yanında kalan çocuklara, yaş ve
durumlarına ve ihtiyaçlarına göre yiyecek ve içecek verilir.
(3) Üç yaşını doldurmuş çocuklar, hâkim kararıyla çocuk
yuvalarına veya yetiştirme yurtlarına yerleştirilebilirler. Bu çocukların
belirlenecek bir program ve usule göre zaman zaman analarıyla temasları
sağlanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
66 ncı maddeyi okutuyorum:
Hükümlünün telefon ile haberleşme hakkı
MADDE 66.- (1) Kapalı ceza infaz kurumlarındaki
hükümlüler, tüzükte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki
ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir
ve kayıt altına alınır. Bu hak, tehlikeli hâlde bulunan ve örgüt mensubu
hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.
(2) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde
hükümlüler, ücretli telefonlarla serbestçe görüşme yapabilirler.
(3) Açık ve kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler
altsoy, üstsoy, eş ve kardeşlerinin ölüm, ağır hastalık veya doğal afet
hâllerinde, kuruma ait telefon ve faks cihazından derhâl yararlandırılırlar.
Görüşmeler, tutanak ile belgelenir ve tutanaklar özel bir dosyada saklanır.
(4) Hükümlüler açık ve kapalı ceza infaz kurumlarında,
çocuk eğitimevlerinde araç telefonu, telsiz telefon veya cep telefonu ve
benzeri iletişim araçlarını bulunduramaz ve kullanamazlar.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
67 nci maddeyi okutuyorum:
Hükümlünün radyo, televizyon yayınları ile internet
olanaklarından yararlanma hakkı
MADDE 67.- (1) Hükümlü, ceza infaz kurumlarında merkezî
yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon
yayınlarını izleme hakkına sahiptir.
(2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda,
yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler
alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine
ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi tarafından ödenmek
koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde olursa olsun
dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve bilgisayarlar
kuruma alınmaz.
(3) Kapalı ve açık ceza infaz kurumları ile çocuk
eğitimevlerinde ancak, eğitim ve iyileştirme programları çerçevesinde kurum
yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve işitsel eğitim araç ve gereçlerinin
kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme programları, gerekli
kıldığı takdirde denetim altında internetten yararlanılabilir. Hükümlü,
odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Adalet Bakanlığının uygun görmesi
hâlinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak bilgisayarın ceza infaz kurumuna
alınmasına izin verilebilir.
(4) Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya örgüt
mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
68 inci maddeyi okutuyorum:
Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme
hakkı
MADDE 68.- (1) Hükümlü, bu maddede belirlenen
kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve
ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen
mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu
komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren,
görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine
neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri,
tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez.
Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması
için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi
değildir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
69 uncu maddeyi okutuyorum:
Hükümlüye
dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkı
MADDE 69.- (1) Kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlü, dinî bayram, yılbaşı veya kendi doğum günlerinde,
dışarıdan gönderilen ve kurum güvenliği için tehlikeli olmayan bir hediyeyi
kabul etme hakkına sahiptir. Bunun esas ve usûlleri tüzükte gösterilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
70 inci maddeyi okutuyorum:
Din ve vicdan özgürlüğü
MADDE 70.- (1) Hükümlü, ceza infaz kurumunda, mensup
bulunduğu dinin ibadetlerini, düzeni bozmayacak ve çalışmayı engellemeyecek
biçimde serbestçe yerine getirebilir ve ibadette kullanılan eşyayı, dinî yaşamı
bakımından zorunlu olan kitap ve eserleri temin ve bulunduğu yerlerde muhafaza
edebilir.
(2) Hükümlünün, mensup bulunduğu dinin görevlilerince
ziyaret edilmesine ve onlarla iletişim kurmasına, kurum güvenliğini tehlikeye
düşürmemek koşuluyla izin verilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
71 inci maddeyi okutuyorum:
Hükümlünün muayene ve tedavi istekleri
MADDE 71.- (1) Hükümlü, beden ve ruh sağlığının
korunması, hastalıklarının tanısı için muayene ve tedavi olanaklarından, tıbbî araçlardan yararlanma
hakkına sahiptir. Bunun için hükümlü öncelikle kurum revirinde, mümkün olmaması
hâlinde Devlet veya üniversite hastanelerinin
mahkûm koğuşlarında tedavi ettirilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
72 nci maddeyi okutuyorum:
Hükümlünün beslenmesi
MADDE 72.- (1) Hükümlüye Adalet ve Sağlık
bakanlıklarınca birlikte belirlenecek kalori esasına göre, sağlıklı ve güçlü
kalması için nitelik ve nicelik olarak besleyici, sağlık koşullarına uygun,
makul çeşitlilikte, yaş, sağlık, çalıştığı işin özelliği, dinî ve kültürel
gerekleri göz önünde tutularak besin verilir ve içme suyu sağlanır.
(2) Hükümlü, kendisine verilen günlük besin ve ihtiyaç
maddeleri dışındaki ihtiyaçlarını kurum kantininden sağlayabilir. Kantini
bulunmayan kurumlarda, bu maddeler, idarenin izin ve kontrolü altında dışardan
sağlanabilir.
(3) Hasta hükümlüye, kurum hekiminin belirleyeceği
besinler verilir.
(4) Kurumda annesiyle birlikte kalan çocuklara ve süt
emziren annelere durumlarına uygun gıda verilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
73 üncü maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
İyileştirme
BİRİNCİ BÖLÜM
Bireyselleştirme
İyileştirme programlarının belirlenmesi
MADDE 73.- (1) Hükümlünün geçmişi, suçluluk nedenleri,
suç sicili, fizik yeteneği ve ruhsal yapısı, kişisel doğası, arz edebileceği
tehlike hâlleri, hapis cezasının süresi, salıverildikten sonraki beklentisi
dikkate alınarak, toplumun hukuka uygun hareket eden ve üretken bir üyesi
olarak yaşamını sürdürmesini sağlayacak ve bireysel ihtiyaçlarına uygun bir
biçimde iyileştirme programları uygulanır. Bu programların hazırlanması ve
uygulanması amacıyla ceza infaz kurumlarında eğitim ve psiko-sosyal hizmet
servisleri oluşturulur.
(2) Hükümlü, amaca uygun iyileştirme gereklerinin
gerçekleştirilebileceği kurumlara veya bölümlere yerleştirilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
74 üncü maddeyi okutuyorum:
Hükümlülerin sayısı ve uygulanacak güvenlik tedbirleri
MADDE 74.- (1) Hükümlülerin yerleştirildikleri kurum
veya bölümlerde bireyselleştirmeyi mümkün kılacak sayıda bulundurulmalarına
özen gösterilir.
(2) İyileştirme programları uygulanan grupların
özelliklerine göre değişik güvenlik tedbirlerine yer verilir.
(3) Tehlikeli hâlde oldukları saptanan hükümlüler,
bireyselleştirilmeleri için yapılacak çalışmalarda on kişiyi aşacak biçimde
gruplandırılamaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
75 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Eğitim
Eğitim programları
MADDE 75.- (1) Ceza infaz kurumlarında bulunduğu süre
içinde hükümlüye, kişiliğini geliştirecek, eğitimini güçlendirecek, yeni
beceriler elde etmesini, suç işleme eğilimini yok etmeyi sağlayacak ve salıverilme
sonrasına hazırlayacak programlar uygulanır.
(2) Hükümlünün yaş, ceza süresi ve yeteneklerine
öncelik verilerek ekonomik ve kültür durumuna uygun biçimde düzenlenen eğitim
programları; temel eğitim, orta ve yüksek öğretim, meslek eğitimi, din eğitimi,
beden eğitimi, kütüphane ve psiko-sosyal hizmet konularını kapsar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Malatya
Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bu madde, eğitim programları maddesi. Başlığı çok
güzel; "Eğitim programları".
İnsanların eğitilmesi, mutlaka, çok yararlı ve çok
güzel bir durum. Burada neden bahsediyor; örneğin, (2) nci fıkrasında
"eğitim programları; temel eğitim, orta ve yüksek öğretim, meslek eğitimi,
din eğitimi, beden eğitimi, kütüphane ve psiko-sosyal hizmet konularını
kapsar" deniliyor. Bunların hepsi güzel şeyler; ancak, bu verilecek
eğitimlerin, oradaki hükümlülerin, mutlaka, rızası dahilinde olması gerekir
diye düşünüyorum; çünkü, Anayasamız böyle emrediyor. Örneğin, din eğitimiyle
ilgili, Anayasamızın 24 üncü maddesinde "din ve ahlâk eğitim ve öğretimi
Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk
ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır"
deniliyor. Devamında ne deniliyor: "Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi
ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine
bağlıdır." Yani, şimdi, buradaki hükümlüler Anayasanın koruması altında
değil mi? Hükümlülerin birtakım hakları, mutlaka, mahkemeler tarafından, hâkim
tarafından kısıtlanmış; ancak, kısıtlanmayan haklar yönünden hükümlülerin de
diğer insanlardan hiçbir farkı yok. Bunu böyle bileceğiz.
Yine, eğitimle ilgili Anayasamızın 42 nci maddesi var;
"ilköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet
okullarında parasızdır" deniliyor. Bir de eğitimle ilgili 222 sayılı Yasa
var.
Değerli arkadaşlar, biz, insanların hakkı olan şeyleri,
insanlara yükümlülük olarak veriyoruz. Yükümlülük olarak verince de, bunun
uygulayıcıları eğer kabul etmezse, kendisinin hakkı olan bu şeyi ikna edilip
kabul etmezse, artık onun için bir zorlama halini alır. Eğer, biz, insanları
eğitime ikna edersek, örneğin, meslekî eğitime ikna edersek, onlar, bizim
yakamıza yapışır, ille bana meslekî eğitim ver der. Din eğitimine ikna edersek,
kendisi ister. Din eğitimi almasın demiyoruz; ama, istiyorsa verin. Yani, bir
malın alıcısı yoksa, siz, satmak için ne kadar kendinizi hazırlarsanız
hazırlayın satamazsınız; alıcısı yok. Önce alıcıyı ikna edeceksiniz. Alıcı "ben bu malı almak istiyorum"
diyecek ki, ondan sonra, siz, pazarlayabilesiniz. Yani, eğitim, mutlaka güzel
bir şey, eğitimin alınması ideal, istediğimiz şey; din eğitiminin de, meslek
eğitiminin de, akademik eğitimin de; ancak, bunlarda zorlama olmayacak.
"Amaç" kısmında da bunları belirtmiştik. Bunlara dikkat edersek,
hiçbir sorun çıkmaz.
Aynı konuda Birleşmiş Milletler insan hakları ve
cezaevlerindeki kurallarla ilgili belgelerde de aynı durumlar söz konusu;
"eğitimle ilgili zorlama olmaz" deniliyor "din eğitimiyle ilgili
zorlama olmaz" deniliyor. Hatta, şurada, Birleşmiş Milletlerin bir
belgesinde din eğitimiyle ilgili güzel bir açıklama var, deniliyor ki:
"Bazı sistemlerde sadece çoğunluğun dinini temsil eden din görevlilerinin
cezaevine girmesine izin verilir, diğer mahpusların inançlarının gereklerini
yerine getirmelerine izin verilmez." Yani, bu tip olaylarda, olaya sadece
tek bir pencereden bakarak, sadece resmî bir anlayıştan yola çıkarak bu insanlara
birtakım dayatmalarda bulunursak, sorunlar çıkar; her inancın gereğine sadık
kalırsak, her inancın gereklerine uyarsak, onların istekleri doğrultusunda
davranırsak, o insanların sağlıklı bir ruh haliyle cezalarını çekmelerini
sağlarız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz
başlangıçtan beri söylüyoruz; bunları zorlamayalım, hiçbir konuda zorlamayalım;
çünkü, hükümlülerin cezasını mahkemeler verir, hâkimler verir. Hükümlülere
birtakım dayatmalarla, birtakım yükümlülüklerle ayrı ayrı cezalar vermek...
Kimsenin onlara böyle bir hak vermişliği yoktur, insanlar da kendilerinde
olmayan hakları kullanarak başkalarına ceza veremezler. Biz, Ceza Kanunuyla
hangilerinin suç olduğunu, cezaları belirlemişiz, onları da hâkimler tayin
ediyorlar.
Amaç, oradaki insanları, sağlıklı ruh haliyle,
istekleri dahilinde eğiterek yeniden topluma kazandırmaktır; çünkü, onlar, bu
toplumun çocuklarıdır. Suç da işleseler, onlar, bir süre sonra, bir bakmışsınız
ki, cezaevinden çıkmış, başka alanlarda karşılaşırsın, çok normal davranışlar
gösterir, çok normal işler yapar. Topluma, cezaevinden çıktıktan sonra da, çok
daha büyük hizmetler yapan, çok daha büyük işler yapan insanları da aramızda
görüyoruz.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
76 ncı maddeyi okutuyorum:
Öğretimden yararlanma
MADDE 76.- (1) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk
eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin örgün ve yaygın, kapalı ceza infaz
kurumunda bulunan hükümlülerin yaygın öğretimden yararlanmaları sağlanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
77 nci maddeyi okutuyorum:
Dernekler, vakıflar, gönüllü kuruluşlar ve kamu kurum
ve kuruluşları ile ilişkiler
MADDE 77.- (1) Hükümlülerin iyileştirilme çabalarında
başarıya ulaşılması için dernekler, vakıflar ve gönüllü kişi ve kuruluşlar ile
işbirliği yapılabilir. Kamu kurum ve kuruluşları bu maksatla olanakları
ölçüsünde, gerekli yardımları yapmakla yükümlüdürler.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
78 inci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sağlığın Korunması ve
Tıbbî Müdahâleler
Hükümlünün muayene ve tedavisi
MADDE 78.- (1) Kurumun
sağlık koşullarının
düzenlenmesi, hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisi kurumun
hekimi tarafından yapılır. Genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve
tedavi sonuçları, sağlık izleme kartına işlenir ve dosyasında saklanır.
(2) Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri
bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlidirler.
(3) Rızası olsa bile hiçbir hükümlü üzerinde tıbbî
deney yapılamaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
79 uncu maddeyi okutuyorum:
Sağlık denetimi
MADDE 79.- (1) Kurum hekimi, kurumu ayda en az bir kez
denetleyerek genel ve özel önlem alınması gereken hastalıklar ile kurumda
sağlık koşulları yönünden alınması gereken önerileri içeren bir rapor düzenler
ve kurum yönetimine verir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
80 inci maddeyi okutuyorum:
Hastaneye sevk
MADDE 80.- (1) Hükümlünün sağlık nedeniyle hastaneye
sevkine gerek duyulduğunda durum, kurum hekimi tarafından derhâl bir raporla
ceza infaz kurumu yönetimine bildirilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
81 inci maddeyi okutuyorum:
İnfazı engelleyecek hastalık hâli
MADDE 81.- (1) Kurum hekimi veya görevli hekim
tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine
getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine
bildirilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
82 nci maddeyi okutuyorum:
Hükümlünün kendisine verilen yiyecek ve içecekleri
reddetmesi
MADDE 82.- (1) Hükümlüler, hangi nedenle olursa olsun,
kendilerine verilen yiyecek ve içecekleri sürekli olarak reddettikleri
takdirde; bu hareketlerinin kötü sonuçları ile bırakacağı bedensel ve ruhsal
hasarlar konusunda ceza infaz kurumu hekimince bilgilendirilirler. Psiko-sosyal
hizmet birimince de bu hareketlerinden vazgeçmeleri yolunda çalışmalar yapılır
ve sonuç alınamaması hâlinde, beslenmelerine kurum hekimince belirlenen rejime
göre uygun ortamda başlanır.
(2) Beslenmeyi reddederek açlık grevi veya ölüm
orucunda bulunan hükümlülerden, birinci fıkra gereğince alınan tedbirlere ve
yapılan çalışmalara rağmen hayatî tehlikeye girdiği veya bilincinin bozulduğu
hekim tarafından belirlenenler hakkında, isteklerine bakılmaksızın kurumda,
olanak bulunmadığı takdirde derhâl hastaneye kaldırılmak suretiyle muayene ve
teşhise yönelik tıbbî araştırma, tedavi ve beslenme gibi tedbirler, sağlık ve
hayatları için tehlike oluşturmamak şartıyla uygulanır.
(3) Yukarıda belirtilen hâller dışında, bir sağlık
sorunu olup da muayene ve tedaviyi reddeden hükümlülerin sağlık veya
hayatlarının ciddî tehlike içinde olması veya ceza infaz kurumunda bulunanların
sağlık veya hayatları için tehlike oluşturan bir durumun varlığı hâlinde de
ikinci fıkra hükümleri uygulanır.
(4) Bu maddede öngörülen tedbirler, kurum hekiminin
tavsiye ve yönetimi altında uygulanır. Ancak, kurum hekiminin zamanında
müdahale edememesi veya gecikmesi hükümlü için hayatî tehlike doğurabilecek
ise, bu tedbirlere ikinci fıkrada belirtilen şartlar aranmaksızın başvurulur.
(5) Bu madde uyarınca hükümlülerin sağlıklarının
korunması ve tedavilerine yönelik zorlayıcı tedbirler, onur kırıcı nitelikte
olmamak şartıyla uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
83 üncü maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Dışarıyla İlişkiler
Hükümlüyü ziyaret
MADDE 83.- (1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla
eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı
tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller
dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla
üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma
saatleri içinde ziyaret edilebilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilenler dışındaki kimselerin
ziyaretine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yazılı olarak izin verilebilir.
(3) Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca
hazırlanan yönetmelikle kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
84 üncü maddeyi okutuyorum:
Yabancı hükümlüleri ziyaret
MADDE 84.- (1) Yabancı hükümlülerin, vatandaşı olduğu
devletin diplomatik temsilciliği veya konsolosluğunun ziyaret istemleri,
mevzuatta belirlenen esas ve usûllere uygun olarak geciktirilmeden yerine
getirilir.
(2) Diplomatik temsilciliği veya konsolosluğu bulunmayan
devletler vatandaşlığındaki hükümlüler ile mülteci veya vatansız olan
hükümlülerin, yararlarını koruyan devletin diplomatik temsilciliği veya bu gibi
kimseleri koruma görevini üstlenmiş ulusal veya uluslararası kuruluşlarla
görüştürülmelerinde yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
(3) 83 üncü madde hükümleri saklıdır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
85 inci maddeyi okutuyorum:
Heyetlerin ceza infaz kurumlarını ziyaretleri
MADDE 85.- (1) Resmî kurum ve kuruluşlar, heyet hâlinde
veya bireysel olarak ceza infaz kurumlarını ziyaret edebilmek ve hükümlülerle
görüşebilmek için Adalet Bakanlığından izin almak zorundadırlar. Bilimsel
araştırma yapanlarla görsel ve yazılı basın mensupları hakkında da bu hüküm
uygulanır.
(2) Hükümlü, denetim amacıyla Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerle yetkisi kabul edilen kurum ve kuruluşların
temsilcileri tarafından gerekçesi belirtilmek suretiyle ve Adalet Bakanlığının
izniyle ziyaret edilebilir.
(3) Bu ziyaret ve görüşmelerde güvenliği tehlikeye
düşürmeyecek tedbirler kurum yönetimince alınır. Ziyaret ve görüşmeler yasal
zorunluluk olmadıkça kurum görevlilerinin gözetiminde yapılır.
(4) Güvenlik bakımından bir araya getirilemeyecek
hükümlülerle toplu görüşme yapılamaz. Önceden izin verilmiş olsa bile doğal
afet, yangın ve ayaklanma gibi olağanüstü durumlarda ziyaret ve görüşmeler
ertelenebilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
86 ncı maddeyi okutuyorum:
Ziyaret ve görüşlerde uyulacak esaslar
MADDE 86.- (1) Kapalı ve açık ceza infaz kurumlarına
ziyaret veya görüşe gelen resmî heyet
ve özel kişiler, kurum güvenliğini tehlikeye sokacak davranışlarda bulunamaz,
kurum güvenliği için alınan ve uygulanan yasal ve idarî tedbirlerin değiştirilmesini
isteyemezler.
(2) Kurumun düzen ve güvenliğini, hükümlülerin
sağlığını bozabilecek nitelikteki eşya ve maddeler ile her türlü iletişim
araçları ve taşıma izin belgesi olsa da silâhlar kuruma sokulamaz. Ziyaret ve
görüşlerde hükümlülere para, kıymetli evrak ve eşya verilemez.
(3) Kurum görevlileri ve dış güvenlik görevlileri dahil
olmak üzere, sıfat ve görevi ne olursa olsun, ceza infaz kurumlarına girenler
duyarlı kapıdan geçmek zorundadır. Bu kişilerin üstleri metal dedektörle
aranır; eşyaları x-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden
geçirilir, ayrıca şüphe hâlinde elle aranır. Bu cihazların bulunmadığı yerlerde
arama ve kontrol elle yapılır. Ancak
milletvekilleri, mülkî amirler, hâkim, Cumhuriyet savcıları ve bu sınıftan
sayılanlar, avukatlar, noterler, ceza infaz kurumları ve tutukevleri
kontrolörleri, izleme kurulu başkan ve üyeleri, uluslararası sözleşmelerle
yetkileri tanınmış kişi ve kuruluşların temsilcileri, ceza infaz kurumu ve tutukevi koruma birlik komutanı ile kurum
müdürünün üstleri ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlleri dışında elle aranamaz.
Duyarlı kapı cihazının ikazının sürmesi hâlinde bu kişiler ancak, elle aramayı
kabul ettikleri takdirde kuruma girebilirler. Ziyaret yerleri de ziyaret öncesi
ve bitiminde aranır.
(4) Ceza infaz kurumlarına giren avukatlarca savunmaya
ilişkin olduğu yazılı olarak beyan
edilen belge ve dosyalar incelemeye tâbi tutulmaz.
(5) Konusu suç teşkil etmemekle birlikte ceza infaz
kurumlarına sokulması yasak olan her türlü eşya, çıkışta sahibine verilmek
üzere idare tarafından muhafaza altına alınır.
(6) Hükümlüler, odalarından çıkış ve dönüşlerinde ayrı
yerlerde ve farklı memurlarca üst ve eşya aramasına tâbi tutulurlar.
(7) Aramalarda insan onuruna saygı esastır.
(8) Ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan heyet ve
kişilerin ziyaret ve görüşmeleri sürdürmelerine derhâl son verilir. Suç
oluşturan davranışlar, ilgili idarî ve adlî makamlara bildirilir. Görüşme
hakkına sahip özel kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan
tedbirlere aykırı davranışları ve istekleri nedeniyle görüşme hakları, kurumun
en üst amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir. Mevzuatın avukatlar
bakımından getirdiği hükümler saklıdır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
87 nci maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Beden Eğitimi ve Boş Zaman
Etkinlikleri
Beden eğitimi
MADDE 87.- (1) Hükümlünün toplumsal, ruhsal ve bedensel
gelişmelerini sağlamak amacıyla fizik ve ruhsal sağlık durumlarının elverdiği
ölçüde spor, beden eğitimi ve eğlendirici etkinliklere katılmasına müsaade
olunur ve olanaklar ölçüsünde yer ve araç sağlanır.
(2) Açık havada çalışmayan veya kapalı ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlüye, hava koşulları elverdiği ölçüde, günde en az
bir saat açık havada gezinmek olanağı
verilir. Bu süre içerisinde bireysel spor da yapılabilir. Kurum dışındaki etkinliklere
açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlüler
katılabilirler.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
88 inci maddeyi okutuyorum:
Kütüphane ve kurslardan yararlanma
MADDE 88.- (1) Hükümlü, çalışma saatleri dışında ve
belirlenecek düzenine göre idarece tertiplenen kurslara katılabilir ve
kütüphaneden yararlanabilir. Bu konudaki programlar uzmanların önerileri ve
hükümlünün istekleri dikkate alınarak kurum yönetimince belirlenir.
BAŞKAN - Komisyon Başkanlığının bir düzeltme talebi
vardır.
Buyurun Sayın Başkanım.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkanım, maddenin ikinci satırındaki "düzenine" kelimesi
"düzene" olacaktır.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Metin, isteğiniz doğrultusunda düzeltilmiştir.
88 inci maddeyi düzeltilmiş şekliyle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
89 uncu maddeyi okutuyorum:
ALTINCI BÖLÜM
Salıverilme İçin Hazırlama
Koşullu salıverilmede iyi hâlin saptanması
MADDE 89.- (1) Hükümlünün, Kanunun 107 nci maddesinde
öngörülen süreleri, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla
konulmuş kurallara içtenlikle uyarak, haklarını iyi niyetle kullanarak,
yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirerek geçirmiş ve uygulanan iyileştirme
programlarına göre de toplumla bütünleşmeye hazır olduğunun disiplin kurulunun
görüşü alınarak idare kurulunca saptanmış bulunması gerekir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
90 ncı maddeyi okutuyorum:
Salıverilme öncesi için önlem ve ilişkiler
MADDE 90.- (1) Hükümlünün salıverildikten sonraki
geleceğini düzenlemeyi düşünmesini sağlayıcı tedbirler alınır ve toplumla uyumu
ile ailesinin çıkarları için bu
konularda hizmet veren resmî ve özel kuruluş veya kişilerle ilişki kurması
doğrultusunda katkı ve yardımda bulunulur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
91 inci maddeyi okutuyorum:
Hükümlüye iş bulmada yardım
MADDE 91.- (1) Hükümlü, salıverildiğinde iş bulması
veya kendi işini kurması yönünde özendirilir. Bu konuda gönüllü kişi ve kuruluşlar ile resmî kurumlarla işbirliği
yapılır. Bu husustaki ayrıntılar tüzükte gösterilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
92 nci maddeyi okutuyorum:
YEDİNCİ BÖLÜM
İzinler
Kapalı ceza infaz kurumu dışına çıkma hâlleri
MADDE 92.- (1) Hükümlü; izin, hastaneye, Cumhuriyet
Başsavcılığına veya duruşmaya sevk, eğitim, öğretim, işyurdu, cezanın
ertelenmesi, salıverilme, nakil, deprem, sel gibi doğal afet ve yangın hâlleri
dışında ve yetkili makamca verilmiş yazılı bir emir olmadıkça kapalı kurumun
dışına çıkarılamaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
93 üncü maddeyi okutuyorum:
İzinler
MADDE 93.- (1) Yüksek güvenlikli ceza infaz
kurumlarında bulunanlar dışındaki hükümlülere mazeret izni, özel izin veya iş
arama izni verilebilir. İzinde geçen süreler hükümlülükte geçmiş sayılır.
(2) İzinlerin kullandırılması ile ilgili ayrıntılar
tüzükte gösterilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
94 üncü maddeyi okutuyorum:
Mazeret izni
MADDE 94.- (1) Hükümlülük süresinin beşte birini iyi
hâlle geçirmiş olanlara hükümlünün isteği ile;
a) Ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü nedeniyle
ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı
ile,
b) Yukarıdaki bentte sayılan yakınlarından birisinin
yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin veya deprem, su
baskını, yangın gibi felâketler nedeniyle zarara uğradıklarının
belgelendirilmesi koşuluyla kurum en üst amirinin görüşü, Cumhuriyet Başsavcılığının önerisi ve Adalet Bakanlığının
onayı ile,
Yol dışında on güne kadar mazeret izni verilebilir.
(2) Tehlikeli hükümlüler hariç olmak üzere, hükümlünün,
infaz kurumunun bulunduğu yerde olmak ve dış güvenlik görevlisinin refakatinde
bulunmak şartıyla, talebi ve Cumhuriyet Başsavcısının onayı ile ana, baba, eş,
kardeş ve çocuk cenazesine katılmasına izin verilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
95 inci maddeyi okutuyorum:
Özel izin
MADDE 95.- (1) Açık ceza infaz kurumlarında
bulunanlarla kapalı ceza infaz kurumunda olup da açık ceza infaz kurumlarına
ayrılmaya hak kazananlara, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini veya
güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla kurum en üst
amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile yılda en çok üç kez
olmak üzere her defasında yol hariç üç güne kadar izin verilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
96 ncı maddeyi okutuyorum:
İş arama izni
MADDE 96.- (1) Ceza infaz kurumlarında hükümlülük
sürelerinin en az altı ayını kesintisiz geçirmiş ve koşullu salıverilmelerine
bir ay kalmış hükümlülere olağan yaşantılarına döndüklerinde uyum sorunu ile
karşılaşmamaları ve iş bulma olanakları sağlanmak üzere kurum en üst amirinin
önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile çalışma günleri içinde sekiz
saate kadar izin verilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
97 nci maddeyi okutuyorum:
İzinden dönmeme, geç dönme
MADDE 97.- (1) İzinden dönmeyen veya iki günden fazla
bir süre geçtikten sonra dönen hükümlüler hakkında Türk Ceza Kanununun 292 nci
ve izleyen maddelerinde yazılı hükümler uygulanır.
(2) İzin süresini iki gün veya daha az bir süre geçiren
hükümlüler hakkında disiplin işlemi yapılır. İzinli iken firar eden hükümlüye
bir daha izin verilmez.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
98 inci maddeyi okutuyorum:
SEKİZİNCİ BÖLÜM
İnfazla İlgili Kararlar
Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın
hesabında duraksama
MADDE 98.- (1) Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya
çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen
yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren
kanun hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine
getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.
(2) 16 ncı madde gereğince cezasının ertelenmesi
isteminin reddi hâlinde de aynı hüküm uygulanır.
(3) Yukarıdaki fıkralar uyarınca yapılan başvurular
cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme olayın özelliğine göre infazın
ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
99 uncu maddeyi okutuyorum:
Birden fazla hükümlerdeki cezaların toplanması
MADDE 99.- (1) Bir kişi hakkında hükmolunan herbir ceza
diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak, bir kişi
hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin
uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir.
BAŞKAN - Komisyon Başkanımızın bir düzeltme talebi var.
Buyurun Sayın Başkanım.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkanım, maddenin başlığındaki "hükümlerdeki" kelimesi
"hükümdeki" olarak düzeltilecektir.
Arz ederim.
BAŞKAN - Sayın Başkanım, madde ifade ettiğiniz şekilde
düzeltilmiştir.
Teşekkür ediyorum.
99 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
100 üncü maddeyi okutuyorum:
Hastanede geçen sürenin cezadan indirilmesi
MADDE 100.- (1) Cezanın infazına başlandıktan sonra
hastalık nedeniyle hükümlünün ceza infaz kurumundan hastaneye kaldırılması
hâlinde burada geçirdiği süre, cezadan indirilir.
(2) Ancak, cezanın infazını durdurmak için hükümlü,
hastalığına kasten neden olmuşsa bu hükümden yararlanamaz. Bu hâlde Cumhuriyet
savcısı mahkemeden bir karar verilmesini ister.
BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.07
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati:
17.23
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN- Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 31 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
710 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3. - Ceza ve
Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/933)
(S. Sayısı: 710) (Devam)
BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 101 inci maddesini okutuyorum:
İnfaz sırasında verilecek kararların mercii ve usulü
MADDE 101.- (1) Cezanın infazı sırasında, 98 ilâ 100
üncü maddeler gereğince mahkemeden alınması gereken kararlar duruşma
yapılmaksızın verilir. Karar verilmeden önce Cumhuriyet savcısı ve hükümlünün
görüşlerini yazılı olarak bildirmeleri istenebilir.
(2) 99 uncu madde gereğince cezaların toplanması
gerektiğinde, bu hususta hüküm vermek yetkisi, en fazla cezaya hükmetmiş
bulunan mahkemeye, bu durumda birden çok mahkeme yetkili ise son hükmü vermiş
olan mahkemeye; hükümlerden biri doğrudan doğruya bölge adliye mahkemesi
tarafından verilmiş ise, bölge adliye mahkemesine, Yargıtay tarafından verilmiş
ise Yargıtaya aittir.
(3) Bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaydan başka mahkemeler
tarafından verilmiş olan bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
102 nci maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ KISIM
Salıverilme Öncesi ve
Sonrası Hükümlüye ve Eski Hükümlüye Yardım
BİRİNCİ BÖLÜM
İnfaz Kurumuna Dış
Yardımlar ve Hükümlüler Arası Yardımlaşmalar
İnfaz kurumuna dış yardımlar
MADDE 102.- (1) Hükümlülerin ceza infaz kurumlarından
salıverilmelerinden önce veya salıverilmelerinden sonra kişisel zorluklarını
aşmalarını, iyileştirilmelerini ve dışarıdaki yaşama uyumlarını sağlamak
amacıyla ilgili bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu tüzel kişileri
görev alanlarına giren konularda gerekli desteği ve hizmeti vermekle
yükümlüdürler.
(2) Bu konuda gönüllü kişi, kurum ve kuruluşlardan
yardım alınabilir.
(3) Bu yükümlülük ve yardımların yöntem ve esasları
tüzükte belirlenir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
103 üncü maddeyi okutuyorum:
Hükümlüler arası yardımlaşma
MADDE 103.- (1) Meslek ve sanatlarında becerili olan
hükümlüler, çalışma yeteneğine sahip ve istekli diğer hükümlülere, yönetimle
işbirliği yaparak ceza infaz kurumunda ve salıverilmelerinden sonraki
yaşamlarında iş, meslek veya sanat öğrenmelerini sağlamak amacıyla katkıda
bulunabilirler.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
104 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Denetimli Serbestlik ve
Yardım Merkezi ile Koruma Kurulları
Denetimli serbestlik ve yardım merkezleri ile koruma
kurulları
MADDE 104.- (1) Cezaları ertelenen, salıverilen veya
haklarında hapis cezası dışında
herhangi bir tedbire hükmedilen hükümlülerin toplum içinde izlenmesi,
iyileştirilmesi, psiko-sosyal problemlerinin çözülmesi, salıverme sonrası korunması
ve yargılanan kişiler hakkında sosyal araştırma raporlarının düzenlenmesi ve
mağdurun korunması gibi görevleri yerine getirmek üzere denetimli serbestlik ve
yardım merkezleri kurulur.
(2) Salıverilme sonrasında hükümlülere iş sağlanması
için koruma kurulları kurulur.
(3) Denetimli serbestlik ve yardım merkezleri ile
koruma kurullarının kuruluşu, çalışma yöntem ve esasları, ilgili kanununda
düzenlenir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
105 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ KİTAP
Diğer Cezalar, Tedbirler,
Koşullu Salıverilme ve Tutukluluk
BİRİNCİ KISIM
Diğer Cezalar
BİRİNCİ BÖLÜM
Kamuya Yararlı Bir İşte
Çalıştırma ve Adlî Para Cezalarının İnfazı
Kamuya yararlı bir işte çalıştırma
MADDE 105.- (1) Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan kısa süreli hapis cezasının yaptırım
seçeneklerinden kamuya yararlı bir işte çalıştırma; hükümlünün, ücretsiz olarak
bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşun belirli
hizmetlerinde çalıştırılmasıdır.
(2) Denetimli serbestlik ve yardım merkezleri,
bölgelerinde bulunan bu tür kurumlardan hükümlüleri ne suretle çalıştırabileceklerine
dair bilgi alırlar ve hizmetler listesini oluştururlar. Bu listeler mahkemelere
verilir. Mahkeme, bu listelerden uygun gördüğü hizmeti ve süresini hükümlüye
önerir ve bunu reddetme hakkına sahip olduğunu hatırlatır.
(3) Diğer bir hapis
cezasına hükmedildiğinde kamu yararına çalıştırma kararı verilemez.
(4) İki yıl veya daha az süre ile hapis cezasına mahkûm
olanlardan, hükümlülük süresinin yarısını iyi hâlle geçirenlerin, istekleri
bulunmak koşuluyla kendilerinin veya yasal temsilcilerinin veya Cumhuriyet
Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmiyet sürelerinin geriye kalan yarısını
kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına mahkemece karar verilebilir.
(5) Mahkeme kararında belirtilen çalışma esasları ile
rejimlere uymama hâlinde, geri kalan ceza aynen çektirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Manisa
Milletvekili Sayın İsmail Bilen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 710 sıra sayılı Ceza ve Tedbirlerin İnfazı
Hakkında Kanun Tasarısının 105 ilâ 124 üncü maddeleri üzerinde AK Parti Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu yıl, yetmişsekiz yıllık Ceza Kanunumuzda köklü
değişiklik yaptık. Bu değişiklikle köklü reformlar gerçekleşti. Yeni birtakım
suç tiplemeleri yeni Ceza Kanunumuza girmiş oldu. Temel hak ve hürriyetleri
daraltan anlayıştan uzaklaşıldı. En önemlisi, bazı torba maddelerin zorlama
yorumlarla genişletilen uygulama alanı daraltıldı, hatta kaldırıldı. Birkısım
suçların cezaları yeniden gözden geçirilerek, kamu vicdanını olumsuz etkileyen
ve yaralayan kamu ve devlete karşı işlenen suçların cezaları ağırlaştırıldı.
Yine, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu değiştirildi.
Süratli ve adaletli yargılamanın yolları açıldı. Toplum vicdanını rahatsız
eden, adaletin geç tecellisinin sebeplerinden olan usul ve esaslardaki
aksamalar değiştirildi. Şimdi, sıra İnfaz Kanunumuzda.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Kanunu,
toplum ve yasama organınca suç sayılan davranışlara yasaklamalar ve müeyyideler
getirmekte, Ceza Muhakemeleri Kanunu ise, bu tür fiilleri işledikleri iddia
edilen zanlı veya zanlıların yargılamalarının yapılacağı usul ve esasları
düzenlemektedir. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ise,
yargılama sonucu verilen hükmün uygulama esaslarını koymaktadır. Bugün
görüşmekte olduğumuz Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısı, eskiden farklı olarak, şartla salıverilmeyi her halükârda bir hak
olarak görmemekte, yükümlünün, yasal süreyi iyi halle geçirmesi şartını
getirmektedir. Eski 647 sayılı İnfaz Kanunundan beklenen ıslah ve caydırıcılık
amacı, maalesef, gerçekleştirilememiştir.
Yine, bu kanunla, hukukumuzun içerisine, yeni infaz
müesseseleri, yeni infaz tiplemeleri ve tedbirleri kazandırılmıştır. Cezaların
infazında ve tedbirlerin uygulanmasında hâkimlerimize yetki ve takdir hakkı
tanınmış ve bir de denetim imkânı getirilmiştir. Gerek Ceza Kanunu ve gerekse
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının ana gayesi
suçun işlenmesini önlemektir. Suç işlendikten sonra yükümlü veya hükümlüleri
cezalandırmak ve cezasını veya cezalarını çekmekte olan hükümlü veya
hükümlüleri ıslah ederek, eğiterek topluma kazandırmak, yine, bu kanunların
temel hedefidir.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının bir başka gayesi de, devletin gözetimi altında tutulan hükümlü ve
tutuklulara uygulanacak yöntemin dışında bir başka müeyyideyi ya da keyfîliği
engellemektir. Ceza, işlenen suçla orantılı olmalı, kamu vicdanını
zedelememelidir. İnfaz Kanunu da kamu vicdanında rahatsızlıklar yaratmamalıdır.
Dolayısıyla, eski İnfaz Kanunu birçok haklı eleştiri almış ve kamu vicdanı
huzursuz olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eski İnfaz
Kanunuyla âdeta suç işlemeye prim ve davetiye verilirken, yeni İnfaz Kanunu
Tasarısıyla çağdaş ülkelerdeki infaz rejimleri ve tedbir uygulamaları
hukukumuzun bir parçası olacaktır.
Gerek Ceza Kanununun gerek Ceza Muhakemesi Kanununun ve
gerekse Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının
muhatabı olmayan bir toplum asıl dileğimiz ve temennimizdir; ancak, bu dilek ve
temenninin çok uzak bir ihtimal olduğu da bir vakıadır. Öyleyse, bu kanunların
muhatabının azaltılması ana hedefine ve gayesine ulaşmak üzere, eğitim
seviyesini yükseltmek, millî gelirin artırılmasını ve adil dağılımını sağlamak,
etkin, adil ve süratli bir yargılamayı gerçekleştirmek, adalete olan güven
zedelenmesini tamir etmek biz milletvekillerinin ve hükümetin en başta gelen
sorumluluğudur.
Bu tasarıyla, tutuklular ve hükümlüler ayrı infaz
sistemine, kurumlarına tabi tutulmakta, yine, çocuk ve yetişkin hükümlülere
ayrı infaz sistemi getirilmektedir.
Yine, tasarıyla, isteyen hükümlüye, kamu yararına
çalışan kurumlarda çalışma hakkı ve ayrıca, meslek ve sanat sahibi olma
hususunda seçim hakkı tanınmaktadır.
Tasarı, cezaların infazını eski kanuna nazaran
artırmaktadır. Kanaatimce, bu husus, hem caydırıcılığı temin edecek hem de
yaralanan kamu vicdanını rahatlatacaktır.
Tasarıyla, infaz kurumlarının birer suç eğitim merkezi
olmasının da önüne geçilmiş olacaktır. Ancak, hükümet tasarısında "şartla
salıverme" ifadesi kullanılmışken ve bu ifade hukukumuzda ve hukukçular
arasında kabul görmüşken, komisyonda "şartla salıverme" ifadesinin
"koşullu salıverme" olarak değiştirilmesi, kanaatimce isabetli
olmamıştır. Literatüre yerleşmiş ve anlaşılabilir bir hukukî terimin,
uygulamada bir ihtiyaç olmadığı halde değiştirilmesinde hukuk açısından da bir
fayda bulunmamaktadır.
Suç işleme oranlarının azaldığı bir Türkiye hedefine
hizmet edecek olan bu tasarının, ülkemize ve milletimize hayırlara vesile
olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bilen, teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
106 ncı maddeyi okutuyorum:
Adlî para cezasının infazı
MADDE 106.- (1) Adlî para cezası, Türk Ceza Kanununun
52 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre tayin olunacak bir
miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
(2) Adlî para cezasını içeren ilâm Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı otuz
gün içinde adlî para cezasının ödenmesi için hükümlüye 20 nci maddenin üçüncü
fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ eder.
(3) Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli
süre içinde adlî para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile
ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir.
(4) Çocuklar
hakkında verilen adlî para cezası ile kısa süreli hapis cezasından çevrilen
adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu cezalar hapse çevrilemez. Bu
takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır.
(5) Adlî para cezasının hapse çevrileceği mahkeme
ilâmında yazılı olmasa bile üçüncü fıkra hükmü Cumhuriyet Başsavcılığınca
uygulanır.
(6) Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise,
bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği
üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin
verilir. İlk taksidin süresinde ödenmemesi hâlinde, verilen ikinci taksite
ilişkin izin hükümsüz kalır.
(7) Adlî para cezası yerine çektirilen hapis
süresi üç yılı geçemez. Birden fazla
hükümle adlî para cezalarına mahkûmiyet hâlinde bu süre beş yılı geçemez.
(8) Hükümlü, hapis yattığı günlerin dışındaki günlere
karşılık gelen parayı öderse hapisten çıkartılır.
(9) Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi saklı kalmak üzere, adlî para cezasından çevrilen hapsin
infazı ertelenemez ve bunun infazında koşullu salıverilme hükümleri
uygulanamaz. Hapse çevrilmiş olmasına rağmen hak yoksunlukları bakımından esas
alınacak olan adlî para cezasıdır.
(10) Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendine göre kısa süreli hapis cezasından çevrilen adlî para
cezalarının infazında, aynı maddenin altıncı ve yedinci fıkraları hükümleri
saklıdır.
(11) İnfaz edilen hapsin süresi, adlî para cezasını
tamamıyla karşılamamış olursa, geri kalan adlî para cezasının tahsili için
ilâm, Cumhuriyet Başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilir. Bu
makamlarca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre
kalan adlî para cezası tahsil edilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
107 nci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Koşullu Salıverilme, Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimi
ve Denetimli Serbestlik Tedbiri
Koşullu salıverilme
MADDE 107.- (1) Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek
için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.
(2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm
edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar
yirmidört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar
cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu
salıverilmeden yararlanabilirler.
(3) Koşullu salıverilme için infaz kurumunda
geçirilmesi gereken süre;
a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet
hâlinde otuzaltı,
b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet
hâlinde, otuz,
c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli
hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzaltı,
d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına
mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz,
e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet
hâlinde, en fazla yirmisekiz,
Yıldır.
(4) Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün
faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde;
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar, otuzaltı yılını,
müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis
cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda
çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ancak, bu
süreler;
a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet
hâlinde kırk,
b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet
hâlinde otuzdört,
c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli
hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, en fazla kırk,
d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına
mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzdört,
e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet
hâlinde en fazla otuziki
Yıldır.
(5) Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında,
hükümlünün onsekiz yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün,
iki gün olarak dikkate alınır.
(6) Koşullu salıverilen hükümlünün tâbi tutulacağı
denetim süresi, yukarıdaki fıkralara göre infaz kurumunda geçirilmesi gereken
sürenin yarısı kadardır. Ancak süreli hapislerde hakederek tahliye tarihini
geçemez.
(7) Hükümlü, denetim süresinde, infaz kurumunda
öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu kurumunda veya özel
olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret
karşılığında çalıştırılabilir.
(8) Onsekiz yaşından küçük olan hükümlüler, denetim
süresinde eğitimlerine, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir kurumda
devam ederler.
(9) Hâkim, denetim süresinde hükümlüye rehberlik edecek
bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü alışkanlıklar edinebileceği
çevrelerden uzak kalması ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin
hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya
yanında çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün
davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer
aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
(10) Hâkim, koşullu salıverilen hükümlünün kişiliğini
ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulundurarak; denetim süresinin,
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmadan veya herhangi bir yükümlülük
belirlemeden geçirilmesine karar verebileceği gibi, denetimli serbestlik
tedbiri uygulanmasını veya belirlenen yükümlülükleri denetim süresi içinde
kaldırabilir.
(11) Bir hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza
infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, hükmü veren
mahkemeye; hükümlü başka bir yerde
bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye verilir. Mahkeme, bu
raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar
verir. Mahkeme, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir.
Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.
(12) Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde
hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen
yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde
koşullu salıverilme kararı geri alınır.
(13) Koşullu salıverilme kararının geri alınması
hâlinde hükümlünün;
a) Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren kalan
cezasının aynen,
b) Yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, koşullu
salıverilme kararının geri alınması kararının kesinleştiği tarih ile hakederek
salıverilme tarihi arasındaki süreyi geçmemek koşuluyla takdir edilecek bir
sürenin,
Ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.
Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile
ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilmez.
(14) Denetim süresi yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli
olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.
(15) Koşullu salıverilme kararının geri alınmasına;
a) Hükümlü geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir
suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilirse, hükmü veren ilk derece mahkemesi
veya bölge adliye mahkemesi tarafından,
b) Hükümlünün bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine
getirmemesi hâlinde koşullu salıverilme kararına esas teşkil eden hükmü veren
ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi veya koşullu salıverilme
kararını vermiş olan mahkeme tarafından,
Dosya üzerinden karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır.
(16) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap,
Dördüncü Kısım, "Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar" başlıklı Dördüncü
Bölüm, "Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar"
başlıklı Beşinci Bölüm, "Milli Savunmaya Karşı Suçlar" başlıklı
Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Cavit Torun; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Torun, süreniz 5 dakika.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım.
Aslında, üzerinde, en çok durulması gereken maddelerden
bir tanesinin bu olduğunu düşünüyorum. Burada, bu yasa tasarısının bu
maddesinde çok farklı uygulamalarla karşı karşıyayız. Yasanın düzenleniş
biçiminin de Anayasaya aykırı olduğunu düşünüyorum; çünkü, bu yasa, eşitlik
ilkesini zedeleyen hükümler içermektedir. Yasanın bu maddesi, Anayasaya
aykırılık niteliği taşıyan hükümler içermektedir ve bu yönü itibariyle de Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılık teşkil etmektedir.
Şimdi, siz, adi suçlar bakımından, adam öldüren, ırza
geçen, tasaddide bulunan ve buna benzer birtakım suçları ika eden insanların şu
veya bu şekilde cezaevinde ıslah olduklarını düşünürseniz; ama, fikir suçu
niteliğinde bulunan suçları bir şekilde işlemek zorunda kalan insanların ıslah
olmayacağı kanaatini taşırsanız, bunun behemahal bir yanlış anlama olduğunu
ortaya koymamız gerekiyor. Neden herhangi bir şekilde ırza tasaddide bulunan ve
bunun sonucunda da adam öldüren insanlar cezaevinde ıslah oluyor da, fikir suçu
işleyen insanlar ıslah olmuyor veyahut da neden böyle bir düşünceye biz sahip
oluyoruz; bunu anlamının imkân ve ihtimali bulunmamaktadır.
Cezaevine giren insanların yüzde 10'unu psikopat
insanlar olarak düşünebiliriz; ama, geri kalan insanlar, yüzde 90'ı bir şekilde
kader mahkûmu veya istemeden suç işlemek durumunda kalan insanlardır. Cezaevine
giren insanların da gözü dışarıdadır; bir an için dışarıya çıkmayı düşünürler.
Cezaları koyan da biziz, cezaların infazı hakkındaki şartla salıverilmeyle
ilgili hükümleri koyan da yine bizleriz. Biz, birtakım adi suçlar bakımından
insanların cezaevinde ıslah olduğunu düşünüyoruz; ama, fikir suçu işleyen
insanların veyahut da devlete karşı suç işlediğini iddia ettiğimiz insanların
ıslah olmayacağını düşünüyor isek, burada yanlış bir anlayışla karşı karşıya
olduğumuzun net bir şekilde bilinci içerisinde olmamız gerekiyor.
Efendim, biz, ceza kanunlarından, biliyorsunuz, idamı
kaldırdık, idam hükümlerini kaldırdık. Ancak, şöyle düşünelim: Ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan bir insan, ömrünün sonuna kadar her gün
ölüm cezasıyla karşı karşıya olduğunu düşünecektir; çünkü, onun cezaevinden
dışarı çıkışı söz konusu değildir.
Evet, idamı kaldırmakla çok güzel bir iş yapmış
olduğumuzu biliyoruz; fakat, aynı kişinin, ömrünün sonuna kadar idam hükmüyle,
idam düşüncesiyle karşı karşıya kaldığını varsayarak veyahut da böyle bir hükmü
koyarak, insanların idam cezasından kurtulmuş olduklarını kabul etmelerini
sağlayacak bir düzenleme yapmış olduğumuzu iddia etmemiz, çok abartılı bir
düşünce olur diye düşünüyorum.
Evet, biz biliyoruz ki, Sayın Bakanımız, bu yasa
tasarısında çok güzel düzenlemelerin yapılmasına da imkân verdi. Mesela,
cezaevlerinde tek tip elbise meselesi vardı, daha önce ilk gelen tasarıda bu
biraz düzenlenmişti; bu kaldırıldı. Ayrıca, mecburî çalışma koşulları, vesaire
getiriliyordu; bunlar kaldırılmış oldu.
Evet, Sayın Bakanımızın bu konudaki çalışmalarını
takdirle karşılıyoruz; gerçekten, çok güzel çalışmalar yaptılar; ancak, bu
mevzuu biz kendi aramızda tartışırken Sayın Bakanımız bir Topal Osman
örneğinden bahsetti, dedi ki: "Ben Yozgat'ta avukatlık yaparken bir Topal
Osman vardı; bu, anasını öldürdü, sonra olay yerine gelen bacısını da öldürdü
ve böylece, bu insan bir süre cezaevinde kaldı ve dışarı çıktı."
Evet, biz, bu düzenlememiz içerisinde de, bundan böyle
de Topal Osmanları dışarı çıkaracağız; ama, fikir ve kanaatlerini izhar eden
insanlar... Ki, tasarının 107 nci maddesinin 16 ncı bendinde düzenleniyor;
şöyle bir düzenleme getiriliyor: "'Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar'
başlıklı Dördüncü Bölüm, 'Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı
Suçlar' başlıklı Beşinci Bölüm, 'Millî Savunmaya Karşı Suçlar' başlıklı Altıncı
Bölüm altında yer alan suçlardan birinin işlenmesi halinde şartla salıverilme
hükümleri uygulanmaz."
Arkadaşlar, bu hüküm Anayasaya aykırıdır.
Şimdi, bakınız, Sayın Bakanımızın, yine bir konuşması
sırasında şöyle bir cümle sarf ettiğini biliyoruz; diyor ki: "Biz, iki
kocalı Hürmüz'e döndük..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Torun, konuşmanızı tamamlar mısınız
lütfen.
Buyurun.
CAVİT TORUN (Devamla) - "...Bir taraftan bu
Anayasaya göre hükümler çıkarmaya çalışıyoruz, diğer taraftan Avrupa Birliği
Anayasasına uygun hareket etmek mecburiyeti içerisindeyiz." Şimdi,
bakınız, bizim bu Anayasamız, katılmak için mücadele vermiş olduğumuz Avrupa
Birliği Anayasasına aykırı ise, bizim getirmiş olduğumuz bu düzenleme, bu Anayasaya
bile aykırı; bırakın, Avrupa Birliği hukukuna, bu Anayasaya bile aykırılık
teşkil ediyor. Bu itibarla, başkalarının bizi yönlendirmesine ve bu tasarının
bir şekilde yeniden Anayasa Mahkemesinden veyahut da Cumhurbaşkanından dönüşüne
fırsat vermeden, gerekli düzenlemeyi yaparak -Anayasadaki eşitlik ilkesine
uygun tarzda bir düzenleme yaparak- çıkarmış olmamız daha iyi olmaz mıydı!
Yani, ben, bu tasarının bu yönü itibariyle, bu maddesinin Anayasaya kesin
aykırı olduğunu düşünüyorum ve bu, bir gün Cumhurbaşkanından dönecek, biz,
yeniden burada çalışmalar yapmak zorunda kalacağız. Çünkü, biz, eşitlik
ilkesini zedeleyecek hükümleri tasarının içerisine şu veya bu şekilde
serpiştirmiş olduk. Ben, bu itibarla, burada belki bir çalışma yapılarak bu
hükmün düzeltilebileceğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Torun.
Buyurun Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; bahse konu maddeyle ilgili olarak düzenleme yapılırken,
şüphesiz, işlenen suçun toplumda meydana getirdiği vahamet dikkate alınarak,
tabiatıyla, çok farklı düzenlemeler getirilmiştir. Bu farklılıklar dikkate
alınırken de, tabiatıyla, devletin bir ceza siyaseti var; bu siyasetin gereği
düşünülmüştür. Ayrıca, daha evvel Terörle Mücadele Kanununun 17 nci maddesiyle
-başlığı da "şartla salıverme"dir- ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin
vermiş olduğu bir karar var; farklı bir düzenlemenin, bu anlamda, Anayasaya
aykırı olmayacağı yönünde de karar verilmiştir. Dolayısıyla, böyle bir hüküm
buraya yazılırken, yine, Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alınmıştır. Kaldı ki,
Anayasanın 153 üncü maddesinde de Anayasa Mahkemesi kararlarının herkesi
bağlayacağı ifade edilmiştir. Bahse konu düzenlemede Anayasaya aykırı bir yön
yoktur. Tümüyle devletin ceza siyasetiyle alakalı bir husustur. Tabiatıyla, her
suç için zaman zaman şartla salıvermede farklı usullerin, farklı esasların
belirlenmiş olması da devletin hakkıdır. Bu çerçevede yapılmış bir düzenlemedir.
Bu yalnız bize mahsus da değil, Batı hukukunda da benzer uygulamalar vardır.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Madde üzerinde, şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın
Mustafa Nuri Akbulut; buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının 107 nci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ceza infaz hukukunun en önemli
düzenlemelerinden biri, şartla salıverilmeyle ilgili düzenlemelerdir. Nitekim,
görüşülmekte olan tasarının 107 nci maddesinde, hükümlüleri çok yakından
ilgilendiren ve özgürlüklerle sıkı sıkıya bağlantılı olan şartla salıverilme
hükümleri ayrıntılarıyla düzenlenmiştir.
Şartla salıverilme, cezaevi kurallarına uyan ve
mahkûmiyet süresinin belirli bir bölümünü iyi halle geçiren hükümlülere tanınan
bir haktır. Bu hakka göre, iyi halli olarak kesinleşen hükmünün önemli bir
bölümünü cezaevinde geçiren kişiye, cezasının geri kalan bölümünü dışarıda yine
belli şartlarla tamamlama hakkı verilmektedir.
Bildiğiniz gibi, bugün yürürlükte olan 647 sayılı
Cezaların İnfazı Hakkında Kanuna göre, hükümlüler, cezalarının ½'sini iyi halle
geçirmiş olmak kaydıyla ve yine ayda 6 günlük bir indirimden istifadeyle
cezalarının beşte 2'sini cezaevinde geçirmek şartıyla geri kalan bölümünü
dışarıda tamamlamaktadırlar. Dışarıda tamamlanmasıyla ilgili olarak hükümlüler
için konulmuş şart da şudur; eski ifadeyle söylüyorum: "Kasıtlı bir
cürümden dolayı hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olmamak."
Şimdi, yeni tasarıda şartla salıverilme hükümleri daha
da ağırlaştırılmıştır. Buna göre, bir hükümlünün şartla tahliye hükümlerinden
istifade edebilmesi için, öncelikle, infaz kurumlarının düzen ve güvenliğiyle
ilgili olan düzenlemelerine titizlikle riayet etmesi, haklarını iyi niyetle
kullanması ve yükümlülüklerine de, yine, titizlikle riayet etmesi gerekir; ki,
ilaveten de, ayrıca uygulanan iyileştirme programlarına göre, toplumla bütünleşmeye
hazır olduğuna da idare kurulunun karar vermesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, demin konuşan değerli arkadaşımız,
tasarıda değişik suç türleriyle ilgili olan değişik düzenlemelerin, Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırı olacağını belirtti. Tasarının son fıkrasında,
gerçekten, bu şekilde bir düzenleme vardır ve son fıkrada, devletin
güvenliğine, anayasal düzene, düzenin işleyişine ve millî savunmaya ilişkin
olarak bir suç işleyen ve bu suçu bir örgütün faaliyeti kapsamında işlemiş olup
da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş hükümlülerin şartla
tahliye, koşullu tahliye imkânlarından yararlanamayacağı belirtilmektedir.
Burada üçlü bir ayırım mevcuttur; birincisi, yasada belirtilen belli suçları,
yani, devletin birliğine, anayasal düzenine, düzenin işleyişine, millî
savunmaya ilişkin bir suç işlemiş olmak; ikincisi, bu suçu, bir örgüt faaliyeti
kapsamı içerisinde işlemiş olmak ve üçüncüsü, nihayetinde, ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis cezasıyla hükümlendirilmiş olmak gerekiyor. Şimdi, bu suçu
bir fikir suçu olarak tarif etmenin, ben, doğru olmadığını düşünüyorum; doğru
olmadığı kanaatindeyim. Bu tür farklılaştırmanın da, yine, infaz sisteminin,
güdülen ceza siyaseti anlamında da doğru olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki, aynı
maddede, yine, birbirinden farklı şartla tahliye imkânlarını ağırlaştıran
düzenlemeler de mevcuttur. Mesela, mükerrir suçlular için -bu, normal suçlulara
üçte 2 düşünüldüğü halde- dörtte 3 şeklinde bir düzenleme mevcuttur. Yine,
örgütlü suçlular için de, iyi halle geçirilmesi gereken süre daha fazla olarak
belirtilmiştir.
Şimdi, yeni tasarıya göre, eskisinden çok faklı olarak,
ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezalarında, hükümlünün, otuz yılını
cezaevinde iyi halle geçirmiş olması, yine, müebbet hapiste yirmidört yılını
iyi halle geçirmiş olması, diğer süreli hapis cezalarında ise önceki yasanın
aksine -ki, demin söyledim; 1/2'dir- cezasının üçte 2'sini iyi halli olarak
cezaevinde geçirmiş olması gerekecektir.
Değerli arkadaşlar, yine, tasarıda, birden fazla
hükümlüler için değişik ceza süreleri öngörülmüştür ki, bunlar, örneğin, birden
fazla müebbet ağır hapis cezasına mahkûmiyette otuzaltı yıl, birden fazla
müebbet hapiste otuz yıl ve birden fazla süreli hapis cezalarında da en fazla
yirmisekiz yıl olarak düzenlenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akbulut, lütfen konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
tasarının geçici 2 nci maddesi, aslında, bence, bu anlamda çok önemlidir; çünkü,
burada, daha önceden, 4771 sayılı Yasayla, ölüm cezaları müebbet ağır hapse
veya müebbet hapse dönüştürülen hükümlüler için, şartlı tahliyeden
yararlanılamayacağına ilişkin bazı düzenlemeler yapılmıştır. Tasarının 1 Nisan
2005 tarihinde yürürlüğe girecek olması nedeniyle, yürürlüğe girdikten sonra
işlenecek suçlara ilişkin olarak verilen hükümlerle ilgilidir. Bu nedenle, ben,
Anayasaya aykırılık konusunda bir tereddüt olduğunu düşünmüyorum. Ancak, geçici
2 nci maddesine sıra geldiğinde, yine, Yüce Heyetinizce görüşülecektir; bu
hususu da dikkatlerinize sunuyorum.
Ülkemizin çok hızlı bir değişim ve dönüşüm süreci
içerisinde ve her alanda yapılan değişim ve gelişime halkımızın ayak uydurup
hız verdiği bir dönemde, inşallah, bu tasarının, yine, ülkemizin huzuruna,
esenliğine ve güvenliğine katkıda bulunacağına ilişkin umudumu bir kez daha
tekrar ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
108 inci maddeyi okutuyorum:
Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik
tedbiri
MADDE 108.- (1) Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı
mahkûm olunan;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz
yılının,
b) Müebbet hapis cezasının otuzüç yılının,
c) Süreli hapis cezasının dörtte üçünün,
İnfaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda,
koşullu salıverilmeden yararlanılabilir.
d) Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine
eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz.
(2) İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması
durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez.
(3) Hâkim, mükerrir hakkında cezanın infazının
tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi
belirler.
(4) Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde,
koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Hâkim, mükerrir hakkında denetim süresinin
uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar
uzatılabilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza...
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkan, bir düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkanım, 1 inci fıkrada (d) bendi olarak düzenlenen hükmün, ayrı bir
fıkra olarak düzenlenmesi kanun yapma tekniği açısından daha uygun olur diye
düşünüyoruz; o bakımdan, uygun görürseniz, (d) bendinin 2 nci fıkra olarak
düzenlenmesini ve diğer fıkraların da buna göre teselsül ettirilmesini
takdirlerinize arz ediyoruz efendim.
BAŞKAN - Madde metni, ifade ettiğiniz şekilde
düzeltilecektir.
Maddeyi, Komisyon Başkanının ifade ettiği düzeltme
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
109 uncu maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Tedbirler ve Tutukluluk
BİRİNCİ BÖLÜM
Kısa Süreli Hapis Cezasına
Seçenek
Yaptırımlar ile Kısa
Süreli Hapis
Cezalarının Özel İnfaz
Şekilleri
Seçenekli yaptırımların uygulanması
MADDE 109.- (1) Kısa süreli hapis cezası yerine Türk
Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre hükmedilen seçenekli yaptırımların
infazında uygulanacak rejim, tüzükte gösterilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
110 uncu maddeyi okutuyorum:
Özel infaz usulleri
MADDE 110.- (1) Hükmü veren mahkeme veya hükümlü başka
bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkeme, altı ay veya
daha az süreli hapis cezasının;
a) Her hafta cuma günleri saat 19.00'da girmek ve pazar
günleri aynı saatte çıkmak suretiyle hafta sonları,
b) Her gün saat 19.00'da girmek ve ertesi gün saat
07.00'de çıkmak suretiyle geceleri,
Ceza infaz kurumlarında çektirilmesine karar verebilir.
(2) Kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş hükümlülerin
mahkûm oldukları altı ay veya daha az süreli hapis cezasının konutunda
çektirilmesine karar verilebilir.
(3) Yetmişbeş yaşını bitirmiş olup da üç yıl ve daha az
süreli hapis cezasına mahkûm olanların, bu cezalarının ceza infaz kurumlarında
çektirilmesi sağlık durumları itibarıyla elverişli olmadığı, tam teşekküllü
Devlet veya üniversite hastanelerince verilecek raporla tespit edilenler
hakkında cezanın konutlarında çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü
başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar
verilebilir. Ancak, mahkûmiyete konu suç nedeniyle herhangi bir zarar doğmuşsa,
bu zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen
giderilmesi şartı da ayrıca aranır. Bunlar hakkında beşinci fıkra hükümleri
uygulanmaz.
(4) Cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesi
kararı, infaza başlandıktan sonra da verilebilir.
(5) Cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesine
karar verilenler hakkında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.
(6) Bu infaz usulünün gereklerine geçerli bir mazeret
olmaksızın uyulmaması hâlinde, cezanın baştan itibaren infaz kurumunda
çektirilmesine karar verilir.
(7) Bu madde hükümlerine göre verilen kararlara itiraz
yolu açıktır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
111 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Tutuklama Kararının Yerine
Getirilmesi
Tutuklama kararının yerine getirildiği kurumlar
MADDE 111.- (1) Tutuklular, iç ve dış güvenlik
görevlisi bulunan, firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya fiziki
engelleri olan, 34 üncü maddede sayılan hâller dışında oda ve koridor kapıları
sürekli olarak kapalı tutulan ve yasal zorunluluklar ayrık, dışarıyla irtibat
ve haberleşme olanağı bulunmayan normal güvenlik esasına dayalı tutukevlerinde
veya maddî olanak bulunmadığı hâllerde diğer kapalı ceza infaz kurumlarının bu
amaca ayrılmış bölümlerinde tutulurlar.
(2) Eylem ve davranışları ile 9 uncu madde kapsamına
giren tutuklular, yüksek güvenlikli tutukevlerinde veya buna olanak bulunmadığı
hâllerde yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının tutuklulara ayrılan
bölümlerinde barındırılırlar.
(3) Kadın, çocuk ve gençlik tutukevleri müstakil olarak
kurulabilir. Tutuklular, tutukevlerinde veya maddî olanak bulunmadığı hâllerde
kapalı ceza infaz kurumlarının tutuklulara ayrılan bölümlerinde, büyükler,
kadınlar, gençler, çocuklar olmak üzere ve suç türleri de gözetilerek ayrı
yerlerde barındırılırlar.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
112 nci maddeyi okutuyorum:
Tutukevine kabul
MADDE 112.- (1) Sanığın tutukevine kabul edilebilmesi
için hâkim veya mahkeme tarafından verilmiş bir tutuklama kararının bulunması
zorunludur.
(2) Tutuklunun tutukevine konulduğu, kararı veren hâkim
veya mahkemeye gün ve saati belirtilerek bildirilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
113 üncü maddeyi okutuyorum:
Tutukluların barındırılması
MADDE 113.- (1) Tutuklular, maddî olanaklar
elverdiğince suç türlerine ve taşıdıkları güvenlik riskine göre ayrı odalarda
barındırılırlar. Aralarında husumet bulunanlar ile iştirak hâlinde suç işlemiş
olanlar aynı odalarda barındırılmazlar ve birbirleri ile temas etmelerini
engelleyecek tedbirler alınır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
114 üncü maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Tutukluların Hakları ve
Kısıtlayıcı Önlemler
Tutukluların
hakları
MADDE 114.- (1) Tutuklulardan çalışmaları istenebilir;
ancak, buna mecbur tutulamazlar. Tutuklular istediklerinde idare,
barındırıldıkları odalarda çalışmalarına izin verebilir. Odada çalışma imkânı
yoksa, tutukluların iş yerlerinde çalışmalarına da izin verilebilir. Bu
takdirde kendileri hakkında çalışmakta olan hükümlülere ait rejim uygulanır.
(2) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular,
kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul
edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma
evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından
tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar
koyabilir.
(3) Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla
görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde
hâkim veya mahkemesince kısıtlanabilir.
(4) Tutuklu, savunması için istediği müdafii seçmek ve
görevlendirmek hakkına sahiptir. Her dereceden kurum görevlileri bu hususta
tutukluya tavsiyelerde bulunamaz.
(5) Tutuklunun müdafii ile olan haberleşmesine ve kurum
düzeni çerçevesinde temas ve görüşmelerine hiçbir suretle engel olunamaz ve
kısıtlamalar konulamaz.
(6) Özel kanunda yer alan hükümler saklıdır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
115 inci maddeyi okutuyorum:
Kısıtlayıcı önlemler
MADDE 115.- (1) Tehlikeli hâlde bulunan, delil karartma
tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini tehlikeye
düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek
davranışlarda bulunan tutuklulara soruşturma evresinde Cumhuriyet
savcısı, kovuşturma evresinde hâkim
veya mahkemesince aşağıdaki tedbirler uygulanabilir:
a) Tutuklunun tek başına, sıkı bir rejim altında
muhafaza edilmesi ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi.
b) Belirli süre ile dışarıyla ilişkisinin, ziyaretçi
kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanması.
c) Gerekiyorsa kendisine veya başkalarına zarar
vermesini önleyici biçimde hazırlanmış özel bir odada barındırılması ve kaldığı
odanın kamera ile izlenmesi.
d) Saldırganlık göstermesi hâlinde belirli süreyle
kelepçelenmesi veya hareketlerinin engellenmesi.
e) Yüksek güvenlikli bir kuruma nakledilmesi.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
116 ncı maddeyi okutuyorum:
Tutukluların yükümlülükleri
MADDE 116.- (1) Bu Kanunun; yüksek güvenlikli kapalı
ceza infaz kurumları, hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile
ertelenmesi, kuruma alınma ve kayıt işlemleri, hükümlüler ile yakınları ve
ilgililerin bilgilendirilmesi, cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme programına
ve sağlığın korunması kurallarına uyma, bina ve eşyaların korunması, kapıların
açılmaması ve temasın önlenmesi, oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek
kişisel eşyalar, arama, disiplin cezalarının niteliği ve uygulanma koşulları,
kınama, bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma, ücret karşılığı çalışılan işten
yoksun bırakma, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya
kısıtlama, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma, hücreye koyma, çocuk hükümlüler
hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri ve cezaları, disiplin
soruşturması, disiplin cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin
cezalarının infazı ve kaldırılması, yönetim tarafından alınabilecek tedbirler,
zorlayıcı araçların kullanılması, ödüllendirme, şikâyet ve itiraz, nakiller,
disiplin nedeniyle nakil, zorunlu nedenlerle nakil, hastalık nedeniyle nakil,
nakillerde alınacak tedbirler, avukat ve noterle görüşme hakkı, kültür ve sanat
etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü, kütüphaneden yararlanma, süreli veya
süresiz yayınlardan yararlanma hakkı, telefonla haberleşme hakkı, radyo,
televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı, mektup, faks
ve telgrafları alma ve gönderme hakkı, bu Kanunda sayılan günlerde dışarıdan
gönderilen hediyeyi kabul etme hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, muayene ve
tedavi istekleri, hükümlülerin beslenmesi, iyileştirme programlarının
belirlenmesi, hükümlülerin sayısı ve uygulanacak güvenlik tedbirleri, eğitim
programları, öğretimden yararlanma, muayene ve tedavileri, sağlık denetimi,
hastaneye sevk, infazı engelleyecek hastalık hâli, kendilerine verilen yiyecek
ve içecekleri reddetmeleri, ziyaret, yabancı hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve
görüşlerde uygulanacak esaslar, beden eğitimi, kütüphane ve kurslardan
yararlanma konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ
76, 78 ilâ 84 ve 86 ilâ 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk
hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
117 nci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Son Hükümler
Hapis cezalarının ve tedbirlerin infazında göz önünde
bulundurulacak ve uygulanacak diğer kanunlardaki hükümler
MADDE 117.- (1) Cezanın kesinleşmesinden sonra asker
edilen kişiler hakkındaki hapis
cezasının infazı ve geri bırakılması hususunda da 21.6.1927 tarihli ve
1111 sayılı Askerlik Kanununun 39 uncu maddesi göz önünde bulundurulur ve uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
118 inci maddeyi okutuyorum:
Asker edilen kişilerin cezalarının infazı
MADDE 118.- (1) Sırf askerî suçlar ile askerî disiplin
suçları ayrık olmak üzere, askere alınmadan önce ve askerlikleri sırasında
işledikleri suçlardan dolayı er ve erbaşlar ile yedek subaylar hakkında kısa
süreli hapis cezaları yerine hükmedilen
Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (c), (e) ve (f) bentlerinde yazılı tedbirler ile bu Kanunun
106 ncı maddesinde yazılı adlî para cezasının yerine getirilmesi askerlik hizmetlerinin
sonuna bırakılır. Bu süreler içinde zamanaşımı işlemez.
(2) Herhangi bir suçtan askerî ceza ve tutukevinde
tutuklu bulunan kişiler hakkında, adliye mahkemelerince verilen veya askerî
mahkemelerce verilip de 22.5.1930 tarihli ve 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun
39 uncu maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı ceza infaz kurumlarında infazı
gereken hapis cezaları, bu kişilerin
tutukluluk hâli durdurulmak suretiyle askerî ceza ve tutukevlerinde yerine
getirilir. Hükümlü, tutukluluğunun sona ermesi durumunda, cezası infaz
edilmemişse Adalet Bakanlığı ceza infaz kurumuna gönderilir. Cezaları askerî ceza
ve tutukevinde bu suretle infaz edilenler hakkında koşullu salıverilmeye
ilişkin bu Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
119 uncu maddeyi okutuyorum:
Bu Kanunda geçen terimlerin etkisi
MADDE 119.- (1) Bu Kanunda kullanılan terimler,
mevzuatta bunun karşılığı olarak kullanılmış olan terimlerin yerini alır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
120 nci maddeyi okutuyorum:
Diğer kanunlarda yapılan yollamalar
MADDE 120.- (1) Diğer kanunlarda 13.7.1975 tarihli ve
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun hapis cezaları ile tedbirlerin infazına ilişkin hükümlerine yapılan
yollamalar bu Kanunda düzenlenen ilgili hükümlere yapılmış sayılır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
121 inci maddeyi okutuyorum:
Tüzük ve yönetmelikler
MADDE 121.- (1) Bu Kanun gereğince çıkarılması gereken
tüzük ve yönetmelikler, Kanunun yürürlüğünden itibaren altı ay içinde
çıkarılır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
122 nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 122.- (1) 13.7.1975 tarihli ve 647 sayılı
Cezaların İnfazı Hakkında Kanun ile 14.6.1930 tarihli ve 1721 sayılı Hapishane
ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanunun 3, 4 ve 6 ncı maddeleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkan, maddede geçen "13.7.1975" şeklindeki tarihin
"13.7.1965" olarak düzeltilmesi gerekiyor.
BAŞKAN - Peki.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1.- 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu dışındaki diğer kanunlarda yer alan adlî para cezasının ödenmemesi
hâlinde, hükümlüler bir gün yüz Türk Lirası hesabı ile hapsedilirler.
BAŞKAN - Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2.- (1) 14.7.2004 tarihli ve 5218 sayılı
Kanunun 1 inci maddesi ile değişik 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla; ölüm cezaları, müebbet ağır
hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis cezasına mahkûm olan terör suçluları, koşullu salıverme hükümlerinden
yararlanamaz. Bunlar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası,
ölünceye kadar devam eder.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkanım.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) -
Sayın Başkanım, izin verirseniz, maddenin son cümlesinde, Ceza Kanununda daha
evvel yapmış olduğumuz düzeltmeye paralel olarak bir düzeltme yapılması
gerekiyor. "Bunlar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası,
ölünceye kadar devam eder" cümlesinin "...müebbet ağır hapis cezası
hayatı boyunca devam eder" şeklinde düzeltilmesi daha doğru olacaktır.
BAŞKAN - Bu düzeltmeyle birlikte geçici madde 2'yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
123 üncü maddeyi okutuyorum.
Yürürlük
MADDE 123.- (1) Bu Kanunun;
a) Geçici 1 inci maddesi 1 Ocak 2005 tarihinde,
b) Diğer hükümleri 1 Nisan 2005 tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
124 üncü maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 124.- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylamadan önce,
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, kişisel kanaatini belirtmek üzere, aleyhte,
İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş'e söz vereceğim.
Sayın Güneş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; son dönemde, ceza hukukuyla ilgili çok önemli temel yasalarımızda
değişiklikler yaptık. Ceza Yasası, Ceza Yargılama Yasası ve bugün görüşmekte
olduğumuz, tamamlamak üzere olduğumuz İnfaz Yasası, aslında bir bütünü
oluşturmaktadır, bir ülkenin ceza hukuku alanını düzenlemektedir, ceza
politikalarının genel doğrultusunu tespit etmektedir.
Ceza politikaları, ceza hukuku alanı, toplumun
yönelişiyle çok yakından ilgilidir. Ceza meselesi, sadece cezalandırma,
yargılama, cezayı yerine getirme sorunundan ibaret değildir, ondan öte bir
anlam taşır. O toplumun uygarlık düzeyini, çağdaşlık düzeyini belirler, o
toplumun ceza politikaları açısından istikametini, doğrultusunu belirler.
Çok değerli çalışmalar yapıldı; ben, Sayın Adalet
Bakanını da, Adalet Komisyonunun çok değerli üyelerini de kutluyorum.
Katıldığımız yönleri oldu, katılmadığımız yönleri oldu; yine var çıkan
yasalarda, itirazlarımız var, düzeltilmesi gereken noktalar var; ama, kabul
etmeliyiz ki, teslim etmeliyiz ki, çok önemli çalışmalar yapılmıştır, kutlamaya
değer çalışmalar yapılmıştır.
Değerli arkadaşlar, yeni dünya düzeni, dünyadaki yeni
yapılanmalar, ceza politikalarını etkilemektedir. Ceza politikaları da, yeni
dünya düzeniyle birlikte değişmektedir. Son yıllarda, ceza yasalarında, ceza
yargılama yasalarında, yerine getirme yasalarında değişiklik yapan pek çok
ülkede, bu yeni yönelişin izlerini görmekteyiz. Küreselleşme yahut yeni dünya
düzeni, yeniden yapılanma doğrultusu ceza politikalarını da etkilemektedir. Bu
etkileniş kaçınılmazdır. Önemli olan, orada, toplumsal beklentilere göre
önalmak, süreci önceden görebilmek ve ona hazırlıklı olmaktır. Belki,
yaptığımız budur, bunun ilk adımıdır; bunu devam ettirmemiz gerekir. O süreci
sorunsuz karşılayacak, sorunsuz biçimde topluma mal edecek önlemleri önceden
almalıyız. Gelip, belli suç türleri topluma dayanmadan, dayatılmadan önlemleri
alınmalıdır.
Son yıllarda, ceza politikalarında, ceza hukuku
alanında değişiklik yapan ülkelere baktığımızda ilginç gelişmeler, benzerlikler
görülmektedir. İlginç eğilimler söz konusu; mesela, son yıllarda -belki, farklı
söylemek gerekir; ama, öyle değil- cezalandırma konusunda daha sert bir tutum
genelleşmeye başlamıştır; yani, daha cezacı bir anlayış hâkim olmaya
başlamıştır, daha çok ceza verme eğilimi öne çıkmıştır, cezalandırmada kesinlik
gibi bir kavram öne geçmiştir, yargıcın takdir hakkı daha azaltılmıştır; hesap
makinesiyle tespit edilmişçesine ceza verme eğilimi, artık, genelleşmeye
başlamıştır. Bizim yaptığımız değişikliklere de bu eğilimin yansıdığını
görmekteyiz.
Bir başka eğilim, hapis cezalarının daha uzun süre
hapishanelerde geçirtilmesi doğrultusundadır; yani, şartla tahliye gibi,
infazda, kolaylıklar getirerek hapis cezalarının az bir kısmını, mümkün olduğu
kadar az bir kısmını cezaevinde geçirerek, iyi hallilik gibi kavramların tespit
edilmesi üzerine salıverilme eğilimi, artık, terk edilmektedir; yani, daha uzun
süreyi cezaevlerinde geçirtme eğilimi baskın gelmeye başlamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güneş, buyurun.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) - Bizim değişikliklerimizde
de bu eğilim görülmektedir. Hatta, mükerrirlik gibi bazı müesseseler infazda
yeni zorluklar... Mükerrire zaten mükerrir olduğu için farklı ceza, çok ceza
verilmekte; ama, infaza da yansıtılmaktadır. Hatta, ikinci suçta, üçüncü suçta
farklı uygulamalar yapılmaktadır. Bizde ikinci ve üçüncü suç ayırımı
gözetilmemiştir. Belki, bizde gözetilmesi gereken, bundan sonraki
düzenlemelerde gözetilmesi gereken, aftan yararlanıp çıkmış olanların yeniden
suç işlemeleri halinde onlarla ilgili infaz kurallarının gözden geçirilmesi
gereğidir.
Bütün bu eğilimler daha çok hapishane yapılmasını
gündeme getirmektedir. Pek çok Batı ülkesinde daha çok hapishane yapılmaktadır
şimdi. Hatta, bazı tespitlere göre, hapishane binaları için ayrılan para
üniversite kampusları için ayrılanın 5 katını filan bulmaktadır. Hapishane
nüfusu artmaktadır, hapishanede yaşayan insanlar çoğalmaktadır. Bu, bu alana
daha çok ödenek ayrılması demektir. Bu alana daha çok ödenek ayrılması, açlık
sorunuyla ilgili ödeneğin dünya çapında daha azalması demektir; üniversiteye,
sağlığa ayrılan ödeneğin daha azalması demektir. Böyle benzer sorunlarla biz de
karşılaşacağız. Daha çok cezaevi yapmak... Kaldı ki, bizim cezaevlerimizin pek
çoğu zaten elden geçirilmek durumundadır. Bu alana daha büyük ödenekler ayırmak
zorunda kalacağız.
Değerli milletvekilleri, suç politikalarında, ceza,
politikalarında, belki, devletin vermesi gereken temel mesaj "suç işlersen
eğer, seni mutlaka yakalarım, gizli kalamazsın, mutlaka yargılarım, gerekli
cezayı veririm ve bu cezayı mutlaka infaz ederim" olmalıdır. Bu mesaj,
devlete yakışan, doğru bir mesajdır.
Bu konularda, bu yasa görüşülürken, bugün, burada bizim
sözcülerimiz de, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri de, İktidar Partisi
sözcüleri de çok değerli katkılar yaptılar. Ben, arkadaşlarımı dinlerken,
Parlamentoda bu düzeyde konuşmaların olmasından, doğrusu, hem çok yararlandım
hem çok gururlandım. Onlara ilave edecek bir şeyim yok. Bir iki katkı yapmak
istiyorum. Hiç kuşkusuz, hapis cezalarında temel olan, özgürlüğün kısıtlanmasıdır;
özgürlüğün ortadan kaldırılması değildir, özgürlükten yoksunluk değildir,
kısıtlılıktır; yani, sınırlılık esastır. Hapse mahkûm olan -bir kişidir, bir
insandır- kısıtlanan kısmının dışındaki özgürlüklere sahiptir, onları
kullanmalıdır, onları kullanması sağlanmalıdır, onun koşulları yerine
getirilmelidir. İyileştirici, uyumlulaştırıcı bütün önlemler insanca olmalıdır,
insana yakışır olmalıdır. Bu önlemlerin yerine getirilmesine, insan özgür
kararla, gönüllü olarak katılmalıdır. Mesela, çalıştırmayla ilgili konuda çok
fazla duyarlılık göstermeliyiz.
BAŞKAN - Sayın Güneş, lütfen, konuşmanızı tamamlar
mısınız efendim.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) - Tamamlayacağım efendim.
Çok duyarlı olmamız gerekir. Çalışma ve çalıştırma,
hükümlü emeğinin sömürülmesi, cezaevlerini böyle demir parmaklıklı fabrikalar
haline getirmek şekline dönüşmemelidir; mutlaka hükümlülerin katkıları
olmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanın da, sizin de
sabrınızı istismar etmek istemiyorum. Kuşkusuz bu yasa, infaz konusundaki bütün
sorunları çözmez. Bu, bir başlangıç. Bina konusu, mekân konusu, programlar,
personel, treatment'cı personel, donanım, yönetim konuları henüz çözülmemiştir.
Mesela, koruma konusu çözülmemiştir. İçkoruma dışkoruma tartışması, bu
konularda görev yapmış arkadaşlarımız bilir ki, yıllardır devam etmektedir;
ama, bu yasadan itibaren, bundan böyle kendi ilerleme programımıza uygun, kendi
çağdaşlaşma hedefimize uygun yeni ceza politikalarını, infaz politikalarını
yerine getirecek yasalar yapma açısından bunu bir başlangıç olarak telakki
edebiliriz ve bu konuda da bu başlangıcı saygıyla karşılamak ve bunun yeni
atılımlara yol açmasını beklemek dileğimizi ifade edebiliriz.
Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı ve uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
Sayın Bakan, tasarının yasalaşmasıyla ilgili olarak bir
teşekkür konuşması yapacaklardır.
Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; bugün, çok önemli bir tasarıyı değerli oylarınızla
yasalaştırmış bulunuyoruz. Bundan dolayı, teker teker hepinize, gruplarımıza,
grup başkanvekillerimize, Sayın Başkan, zatıâliniz başta olmak üzere Divanda
görev yapan arkadaşlarımıza, ceza hukuku alanıyla ilgili olarak bugüne kadar
katkı sağlamış bulunan Yargıtaya, Yargıtayın değerli üyelerine, Barolar
Birliğine, Yargıtay Başsavcılığından bu çalışmalara katılan cumhuriyet savcısı
arkadaşlarımıza, bilim adamlarına, Bakanlığımız mensuplarına ve bu tutanakları
tarihe intikal ettirmek adına zahmet çeken değerli görevli arkadaşlarımıza
huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugüne kadar yaptığı
gibi, bu müzakerelerle tarihe önemli bir not düşmüştür. Biz, burada, bu
müzakereleri yaparken, sürdürürken, belki şu sıralarda veya biraz sonra Avrupa
Parlamentosu da "Türkiye" gündemli bir toplantı yapacaktır ve 17
Aralık için görüşlerini, tavsiyelerini ortaya koyacaktır. Bu yasa, 17 Aralık
öncesi çıkarmamız gereken son yasaydı; bunu elbirliğiyle gerçekleştirdik.
Bundan dolayı, bu yasanın, getirdiği yenilikler, içerdiği hükümlerden daha
önemli, daha anlamlı bir konumu var. Artık kimsenin söyleyeceği bir şeyi
kalmadı.
Bu Parlamento, iki yıldır gece gündüz çalışarak üzerine
düşeni fazlasıyla yaptı. Milletimiz adına şükranlarımı sunuyorum. Bu millet,
böyle bir yüce kuruma ve böyle bir parlamentoya sahip olduğu için, her zaman
iftihar etmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu,
Parlamento tarihimize altın harflerle yazılacak insanüstü bir çalışmayı iki
yıldır sürdürdü; büyük bir vatanseverlikle, büyük bir özveriyle, partilerüstü
bir anlayışla ve fakat milletimizin özlediği uzlaşmayı, işbirliğini, birlikte
başarıyı sağlama adına, Türkiye'deki köklü değişimin hukukî altyapısını
oluşturmak için gece gündüz çalıştı ve bunu da başardı. En başta Değerli
Komisyon Başkanımız Sayın Köksal Toptan olmak üzere Cumhuriyet Halk Partili ve
AK Partili tüm komisyon üyesi arkadaşlarıma da minnetlerimi ve şükranlarımı
sunuyorum.
Bugün, iktidarıyla, muhalefetiyle, hükümetiyle ve
lütfedip takdir ederseniz, Adalet Bakanlığıyla ve Adalet Bakanı olarak
üzerimize düşen görevi yapmış olmanın huzuruyla tarih huzuruna çıkıyoruz,
başımız her zamankinden daha dik, alnımız her zamankinden daha açık olarak.
Herkes, bu vesileyle, bir şeyi iyi bilmelidir; 17
Aralıkta, Türkiye için karar verecek olanlar özellikle iyi bilmelidir ki, 17
Aralık, yalnız Türkiye için değil, belki bizden daha çok Avrupa için,
Avrupalılar için tarihî bir fırsattır. Türkiye, üzerine düşeni fazlasıyla
yaptı, yerine getirdi; şimdi, sıra onlarda. Böylesine tarihî bir fırsatı
Avrupalılara Türk Parlamentosu vermiştir.
Biz Türkiye olarak, özellikle son iki yıldır,
Avrupalıları yanıltmadık; ama, onları şaşırttık; ahde vefa göstererek bize
düşeni fazlasıyla yaptık, masanın üzerinde hiçbir şey kalmadı yapmadığımız.
Şimdi sıra onlarda. Kimsenin bahane araması gerekmez. Bu, doğru da değil, uygun
da değil, hele hele çağdaş bir tavır hiç değil. Şu birkaç aydır Avrupa
ülkelerinden yükselen itiraz sesleri, aklî değil, gerçekçi değil, bilimsel hiç
değil, hele hele 1963 Ankara Antlaşmasına hiç uygun değil ve Avrupa'nın
menfaatına da değil.
Biz, Avrupa Birliğini önemsiyoruz; bu, bizim
hedefimizdir; ama "her şeye rağmen, her ne olursa olsun, ne şart
koşarlarsa koşsunlar" için kabul edeceğimiz bir hedef de değildir. Biz
yolumuza birlikte devam edeceğiz. Kopenhag Kriterleri eksiksiz yerine
getirildikten ve ilerleme raporuyla bu teyit edildikten sonra, şimdi ne
söyleniyor: "Türkiye büyük bir ülke." Bu millet her zaman büyüktü,
bugün de büyüktür, yarın da büyük olacaktır. (Alkışlar)
Avrupa Birliği uluslararası bir güç olacaksa, stratejik
bir aktör olacaksa, bu, ancak Türkiye'yle mümkün olur; bunu herkesin iyi
bilmesi lazım. Başka ne diyorlar:
"Türkiye Müslüman bir ülke." Peki, bu, 2002 Kopenhag Zirvesinden
sonra ortaya çıkan bir durum değil. Bu millet çok uzun zamandan beri bir
Müslüman ülkedir, bundan sonra da öyle olacaktır. Demokratik değerlerini kendi
inancıyla örtüştürmüş, bunu özümsemiş dünya üzerindeki tek İslam ülkesidir.
Bunun Avrupa Birliğine sağlayacağı inanılmaz katkı vardır. Bunu da başka bir
toplumun, başka bir milletin sağlaması
mümkün değildir. Türkiye'yi hesaba katmayan bir Avrupa Birliği eksiktir,
çatışma kültürüne zemin hazırlar ve bir Hıristiyan kulübü olarak kalır,
güvenirliliğini de kaybeder. Bu açıdan Türkiye, Avrupa Birliğinin de hayat
sigortasıdır. Türkiye, soğuk savaş döneminde Avrupa'nın güvenliğini sağlamada
çok önemli yükler üstlendi. Türkiye, bugün, OECD'nin üyesidir, AGİT'in
üyesidir, Avrupa Konseyinin üyesidir, NATO'nun üyesidir. O zaman, Türkiye'nin
büyüklüğü, Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması ya da farklı bir kültürden
bulunması hiçbir bahane teşkil etmiyordu. Şimdi, Avrupa Birliği üyesi olmak
açısından bunların hiçbirisi bize bir bahane olarak ileri sürülemez, bir
mazeret olarak ortaya konulamaz. Türk Parlamentosu, 17 Aralıkta karar
vereceklerin işini kolaylaştırmıştır. Onlar, eğer bu noktada adım atacaklarsa,
bu parlamento, bu hükümet, bu dönem görev yapan siyasî irade, bunların hepsini
gerçekleştirmiştir.
İşte, biraz evvel değerli oylarınızla yasalaştırdığımız
bu yasanın böylesine önemli bir anlamı vardır. İnanıyoruz ki, 17 Aralık tarihi,
milletimiz için de Avrupa için de ve temennimiz odur ki bütün insanlık için de
önemli bir tarihî dönemeç olacaktır.
Bu duygularla, sağladığınız katkılardan dolayı hepinize
teşekkür ediyorum. Bu yasa hepimiz için, milletimiz için, hukuk hayatımız için
hayırlı ve uğurlu olsun.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, yasanın gerçekleşmesinde tüm
emeği geçenlere ve değerleri oylarıyla katkıda bulunan siz saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarımıza, Başkanlık Divanı olarak teşekkür ediyoruz.
Sözlü soru önergelerini görüşmek ve Türkiye ile Avrupa
Birliği arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak, alınacak
kararlardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusundaki genel görüşme
önergelerinin öngörüşmesini yapmak için, 14 Aralık 2004 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
saati: 18.40