DÖNEM
: 22 CİLT : 67 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
30 uncu Birleşim
9 Aralık 2004 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Kastamonu Milletvekili Sinan
Özkan'ın, 10 Aralık 1919'da yapılan Kastamonu Kadın Mitinginin 85 inci
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
ülkemizde uygulanan vergi oranlarına ve bunun toplumsal yansımalarına ilişkin
gündemdışı konuşması
3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'ın il oluşunun 50 nci yıldönümüne; İlin kaynaklarından
yeterince istifade edemediğine, bu nedenle yapılması gerekenlere ilişkin
gündemdışı konuşması
B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER
1. - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
ile Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen asıl üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/714)
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/462) (S.
Sayısı: 592)
2. - Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/463) (S.
Sayısı: 593)
3. - İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/464) (S. Sayısı: 594)
4. - Çanakkale Milletvekili İbrahim
Köşdere'nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/465) (S. Sayısı: 595)
5. - Siirt Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan, İstanbul Milletvekilleri Mehmet Mustafa Açıkalın ile İdris Naim Şahin
ve Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın yasama dokunulmazlıklarının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/466) (S. Sayısı: 596)
6. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
7. - Türk Ticaret Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/882) (S. Sayısı: 674)
8. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk
Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı:
701)
V. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİSİ
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI. -
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1. - (10/152, 216) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
VII. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un,
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un, konuşmasında, Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
VIII. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Kırıkkale Milletvekili Halil
TİRYAKİ'nin, Kırıkkale Valisi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/3934)
2. - Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in,
canlı hayvan ve et ithaline ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
GÜÇLÜ'nün cevabı (7/4185)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
Konya Milletvekili Mehmet Kılıç, 731 inci
vuslat yıldönümü münasebetiyle Mevlana Celaleddin Rûmi'nin edebî kişiliğine ve
fikirlerine,
Tokat Milletvekili Resul Tosun, İnsan
Hakları Haftası münasebetiyle Irak'taki hak ihlallerine,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın,
pazarcı esnafın sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşmasına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun cevap verdi.
Konya Milletvekili Atilla Kart'ın (3/453)
(S. Sayısı: 587),
Burdur Milletvekili Bayram Özçelik'in
(3/454) (S. Sayısı: 588),
Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan'ın
(3/455) (S. Sayısı: 589),
Ağrı Milletvekili Naci Arslan'ın (3/456)
(S. Sayısı: 590),
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın
(3/457) (S. Sayısı: 591),
Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına
gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde
raporların kesinleşeceği açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının:
2001 malî yılı (5/7) (S. Sayısı : 688),
2002 malî yılı (5/8) (S. Sayısı : 689),
Kesinhesaplarına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporları Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 29
milletvekilinin, akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına
verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/238) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı bildirildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden, ertelendi.
2 nci sırasında bulunan, Arsa Ofisi Kanunu
ve Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün
Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/917) (S. Sayısı: 700), görüşmelerini
takiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı.
3 üncü sırasında bulunan, Türk Ticaret
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/882) (S. Sayısı:
674) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul
edildi.
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Konya
Milletvekili Atilla Kart'ın, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle,
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, 28 inci
Birleşimde yaptığı konuşmanın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin tarafından yanlış değerlendirildiği iddiasıyla,
Birer açıklamada bulundular.
9 Aralık 2004 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.
|
İsmail
Alptekin |
|
|
Başkanvekili |
|
|
Ahmet
Küçük |
Harun
Tüfekci |
|
Çanakkale |
Konya |
|
Kâtip Üye |
KâtipÜye |
No.: 39
II. - GELEN KÂĞITLAR
9 Aralık 2004
Perşembe
Teklif
1. - Kütahya Milletvekili
Soner Aksoy ve 10 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/355) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
Yazılı Soru Önergesi
1. - Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Genel Kurulda yapılan bir oylamaya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/4358) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, Irak'ta iş yapan firmalarda çalışan vatandaşlarımızın
öldürülmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3904)
2. - Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, Avrupa Birliği İlerleme Raporunun orijinal metninin
milletvekillerine dağıtılıp dağıtılmayacağına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3923)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
9 Aralık 2004 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 30 uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
İlk söz isteği, 10 Aralık
1919 tarihinde yapılan Kastamonu Kadın Mitingiyle ilgili olmak üzere, Kastamonu
Milletvekili Sayın Sinan Özkan'a aittir.
Buyurun Sayın Özkan.
(Alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
Kastamonu Milletvekili Sinan Özkan'ın, 10 Aralık 1919'da yapılan Kastamonu
Kadın Mitinginin 85 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
SİNAN ÖZKAN (Kastamonu) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Aralık 1919 tarihinde, ülkemizin
işgalini protesto etmek ve millî mücadeleye destek vermek amacıyla düzenlenen
Kastamonu Kadın Mitinginin 85 inci yıldönümü nedeniyle, Kastamonu Milletvekili
olarak duygu ve düşüncelerimi Yüce Meclisin siz değerli üyeleriyle paylaşmak
üzere söz aldım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yurdumuzun değişik il ve ilçelerinin düşman işgalinden kurtarılışlarının,
düzenlenen törenlerle, muhtelif tarihlerde kutlandığını hepimiz biliyoruz.
Kastamonu, Birinci Dünya Savaşı sonunda herhangi bir işgal görmediği için,
bizim de kutladığımız böyle bir kurtarılış günümüz elbette ki yoktur. Ancak,
Kastamonumuz, herhangi bir işgale maruz kalmamasına rağmen, istiklal
mücadelesinde en aktif rolü oynayan ve belki de bu mukaddes mücadelenin
kazanılmasında hayatî katkı sağlayan bir il olarak tarih sayfalarındaki şerefli
yerini almıştır.
İstiklal mücadelesinin
başlangıç safhasından itibaren, Anadolu'ya ulaştırılabilen silah ve cephane,
İnebolu'daki küçük limana getirilmiş, burada depolanan malzeme, Kastamonu
üzerinden cepheye sevk edilmiştir. İnebolu'ya çıkarılan binlerce ton silah ve
cephaneyi, her türlü zorluğa göğüs geren, kadın erkek, çoluk çocuk, genç
ihtiyar bu yörenin fedakâr insanları taşımıştır.
O, ilkokul sıralarında
okuduğumuz ve hepimizin hafızalarına kazınan, sırtında küçük çocuğu, çıplak
ayaklarıyla cepheye cephane götürürken, elindeki yorgan parçasını, üşüyen
çocuğunun sırtına değil de, kağnısındaki cephanenin üstüne örten, sırtındaki
küçük çocuğu hatırlatıldığında da "kar serpiyor, millet malıdır, nem
kapmasın evladım" diye cevap veren, bu hareketiyle Türk Milletinin gözünde
devleşen Kastamonu kadını, Şerife Bacılarıyla, Halime Çavuşlarıyla, Satı
Kadınlarıyla gönlümüzde yaşamaktadır ve ilelebet yaşayacaktır. Bu dev
şahsiyetleri, bu vesileyle, bir daha, rahmet ve minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yine, istiklal mücadelesi yıllarında düzenli ordu kurulurken ihtiyaç duyulan
askerin ve insan kaynağının büyük bir kısmı da Kastamonu ve civarından karşılanmıştır
ve Kastamonu, bizzat işgal görmemesine rağmen, istiklal mücadelesi neticesinde
en fazla şehit veren illerin başında yerini almıştır. İşte, bu kritik dönemde,
bu var olma mücadelesi verilen günlerde, birçoğu şehit karısı veya anası olan
kadınlarımız da boş durmamış, millî mücadeleye katkı sağlamak için ellerinden
gelen çabayı ortaya koymuşlardır.
İşte, bu meyanda, 10
Aralık 1919 günü, 3 000 dolayında Kastamonulu hanım, işgalleri protesto etmek
amacıyla, Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) bahçesinde toplanmışlar, bir
miting tertip etmişlerdir. Bu mitingin tertip heyeti başkanlığını, dönemin
Kastamonu Polis Müdürü Halil Beyin eşi Zekiye Hanım yürütmüştür.
Zamanın şartlarına göre
büyük yankı uyandıran kadınlar mitingine, bütün ilçelerimizden ve Kastamonu
merkezinden coşkulu bir katılım gerçekleştirilmiştir. Mitingte, Zekiye Hanım,
Darülmuallimat Müdiresi Hikmet Hanım, yardımcısı İclal Hanım ve Miralay Osman
Beyin kızı Refika Hanım birer konuşma yapmışlar ve işgal olaylarını protesto
etmişlerdir.
Konuşmalarda, yurdun
işgal edilmesinden duyulan elem ve üzüntü dile getirilmiş ve gerekirse
kendilerinin de seve seve ölüme gidecekleri ifade edilmiştir. Miting
sonrasında, işgalleri protesto etmek için İtalya ve İngiltere Kraliçeleri ile
Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa Başkan ve Cumhurbaşkanlarının eşlerine
birer telgraf çekilmiş ve işgallere bir an önce son verilmesi talep edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bu tarihî mitingde Zekiye Hanımın yaptığı manidar konuşmadan kısa bir pasajı
Yüce Heyetinize okumak istiyorum: "Hanımlar, büyük felaketlerimiz önünde
evlatlarımızın, kardeşlerimizin kanıyla suladığımız yurtlarımızın işgaline,
kardeşlerimizin felaketine susacak mıyız? Hayır hanımefendiler. Mağlubuz,
silahımız yok; fakat, göğsümüzde imanımız, bütün dünyayı yaratan Allahımız
var..."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun, devam
edin efendim.
SİNAN ÖZKAN (Devamla)-
"...İşte, biz de imanımıza ve Allahımıza istinaden, haksızlara
haksızlıklarını yüzüne vurur ve cihan huzurunda ilan ettikleri adaleti talep
ederiz. Eğer hakkımızı teslim etmezlerse, evlatlarımızın kanlarına kendi
kanımızı karıştırarak, erkeklerimizle bir safta, dinimiz ve istiklalimiz için
ölecek, haksızlara, zalimlere tarihin lanetlerini terk ederek şehametle
öleceğiz."
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde başlatılan ve
yürütülen "ya istiklal ya ölüm" parolalı millî mücadelede, malıyla,
canıyla, her şeyiyle bütün varlığını ortaya koyan Kastamonu'ya; o kahraman
insanların çocuklarına, torunlarına, bir Kastamonu Milletvekili olarak hizmet
etmeyi şeref ve onur meselesi olarak görüyorum. Bu manada, Kastamonumuzda,
geçtiğimiz iki yıllık AK Parti İktidarı döneminde, rutin hizmet ve yatırımların
ötesinde çok ciddî ve gelecekte Kastamonu'nun çehresini değiştirebilecek önemli
projelere start verilmiştir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca programa alınan
ve ilk etap konutların yapımı için ihalesi gerçekleştirilen toplu konut
projesi, yapımı tamamlanan yaklaşık 60 kilometrelik bölünmüş yol projesi ve
BOTAŞ tarafından yatırım programına dahil edilen, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulunca da şehiriçi dağıtım lisans ihalesi kararı alınan, Kastamonu'yu
doğalgaza kavuşturacak olan proje, bunlardan, bizim için en hayatî önem taşıyanlardır.
Bu yatırımların
Kastamonu'ya kazandırılmasında bizlerden hiçbir zaman desteğini esirgemeyen ve
ilimize olan sıcak alakasıyla bizleri her zaman cesaretlendiren, başta Sayın
Başbakanımıza ve hükümetimizin bütün üyelerine, bu vesileyle, bu kürsüden
teşekkürü bir borç biliyorum.
Ancak, burada, şunu da
vurgulayarak ve öneminin altını çizerek konuşmamı bitirmek istiyorum.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Üniversiteyi unutma!..
SİNAN ÖZKAN (Devamla) - O
millî mücadele yıllarında Anadolu'ya gelen lojistik desteğin ulaşımını sağlayan
İnebolu-Kastamonu-Ankara karayolunun, zaten var olan ıslah çalışmalarına hız
verilerek, bir an önce standardının yükseltilmesi ve "istiklal yolu"
tabirini hak edecek bir yol güzergâhı haline getirilmesi ve yine, silah ve cephanenin
Anadolu'ya giriş kapısı olarak kullanılan ve inşaatı yüzyirmisekiz yıldır
-evet, yüzyirmisekiz yıldır- devam eden İnebolu Limanının bir an önce
bitirilmesi ve hizmete sunulması.
Bu iki konu, Kastamonu
açısından büyük önem arz etmektedir ve bunlar, Kastamonu'nun, âdeta, dışarıya
açılan nefes boruları olacak, kabuğunu kırıp dışarıya açılma fırsatını
yaratacaktır.
Ben, bu vesileyle,
tekrar, o istiklal mücadelesinde malıyla, canıyla savaşıp, bu aziz vatanı
bizlere emanet eden şanlı ceddimizi ve bu mücadelede biz de varız diyerek
erkeğinden geri durmayan o kahraman, şerefli analarımızı, ninelerimizi şükran
ve minnetle anıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
İkinci söz isteği,
ülkemizdeki vergi oranları ve toplumsal yansımaları konusunda, Manisa
Milletvekili Sayın Ufuk Özkan'a aittir.
Buyurun, Sayın Özkan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
2. - Manisa
Milletvekili Ufuk Özkan'ın, ülkemizde uygulanan vergi oranlarına ve bunun toplumsal
yansımalarına ilişkin gündemdışı konuşması
UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şu anda, konuya başka bir konuyla başlayacağım. Dün
akşam televizyonda ve bugün basında gördüğüm bazı haberler üzerine, bir
üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
12 Mart 1972'de Türkiye
Öğretmenler Sendikasının, 12 Eylül 1980'de de Türkiye Öğretmenler Birleşme ve
Dayanışma Derneğinin kapatılması, demokrasimize ve öğretmenlerimizin özgür
yurttaşlar olarak örgütlenme haklarına zarar vermiştir. Tıpkı, o yıllarda, TÖS
ve TÖB-DER'in kapatılması için, gizli bir örgüt olduğu iddiası inandırıcılıktan
nasıl uzak bulundu ise, bugün de, aynı
zihniyeti temsil edenlerce ulusal bütünlüğe aykırı davrandığı gerekçesiyle
Eğitim-Senin kapatılmak istenilmesi de inandırıcı bulunmayacaktır.
Dün, İstanbul'da
Eğitim-Senin kapatılma çabasını protesto etmek için bir araya gelen
öğretmenlerimizi coplamak, bibergazı sıkmak ve sokak aralarında kovalamak gibi
şiddet içeren eylemler, ülkemiz adına utanç vericidir. Ancak, tüm baskı,
sindirme, görevden alma ve sürgünlere rağmen, öğretmenlerimiz, inandıkları
demokratik, laik, bilimsel, Atatürkçü eğitimden uzaklaştırılamayacaklardır.
Öğretmene sallanan cop, aydınlık geleceğimize bir saldırıdır. Öğretmenlerimizin
örgütlenme ve sosyal haklarında ilerlemeler sağlamaya çalışmak yerine, Avrupa
Birliğine uyum yasalarının çıkarıldığı şu dönemde, örgütlerin kapatılma
çabaları, henüz yerleştirmeye çalıştığımız demokrasimize zarar verecektir.
Öğretmene, şiddet
kullanarak yanıt veren İstanbul polisini ve ona emir veren yöneticileri ve daha
da önemlisi, buna göz yuman siyasal iktidarı kınıyorum.
Değerli arkadaşlarım, söz
istemiş olduğum konu, vergi oranlarımız ve vergideki adaletsizlikle ilgili.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde vergi veren kesim, hep aynı kesim. Türkiye'deki
vergi oranları çok yüksek. Dünyanın hiçbir ülkesinde devlet vatandaşına bu
kadar yüklenmiyor. Bu ağır yük kayıtdışını büyütüyor, o da dürüst esnafı
bitiriyor, batırıyor. Devlet, işverenin en büyük ortağı, hem de sermayedar
olmadan. İşverenimiz, her an her dakika vergi ödüyor; telefonda, elektrikte,
suda, ÖTV, KDV, Emlak Vergisi, Gelir Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi ve buna
benzer vergilerin altında ağır bir vergi yüküyle istihdamın önünde de en büyük
engeli oluşturuyor.
İstihdamda yüksek prim ve
yüksek vergi oranı, çalışanı ve çalıştıranı kayıtdışına itiyor. Ankara Ticaret
Odasının yapmış olduğu bir çalışmaya göre, devletin yıllık kaybı 14 katrilyon
civarında. Ayrıca, son dört yılda, sosyal güvenlik kurumlarının açıklarına
ayrılan kaynakların 34 milyar Amerikan Dolarını aştığı vurgulanıyor.
Değerli arkadaşlarım,
asgarî ücretlilerin durumu perişan. Asgarî ücretlilerin SSK primi, işçi ve
işverenin katkısıyla 141 705 000 lira. İşsizlik Fonuna ayrılan para 16 488 000
lira, Gelir Vergisine ayrılan para 53 932 000 lira, Damga Vergisi 2 538 000
lira, SSK alt sınır prim farkı 42 421 000 lira. Bu kadar ağır prim ve vergi
yükü altında ezilen işçimizin eline ayda geçen para 303 079 000 lira.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Sevgili Başkanım; bu, bir sefalet göstergesidir. Yunanistan'da,
komşumuzda, işçinin eline geçen para 504 euro iken, ülkemizde bizim işçimizin
eline geçen para 159 euro. Bu ağır vergi ve prim oranları aşağı çekilmedikten
sonra, ülkemizde sosyal adaletin sağlanabilmesi de mümkün değildir.
Özel Tüketim Vergisi,
sözlük anlamı itibariyle şudur: Sadece belirli mal gruplarının
vergilendirildiği tek aşamalı, az sayıda yükümlüsü olan bir vergi türüdür.
Değerli arkadaşlarım,
bakın "az sayıda yükümlüsü olan bir vergi türüdür" deniliyor; size
sorarım: Akaryakıt, doğalgaz, otomobil, motosiklet, sigara, kolalı gazoz,
beyazeşya, elektrikli ev aletleri, çok az sayıda insanların kullandığı
materyaller midir?! O bakımdan, Özel Tüketim Vergisi amacının dışında,
vatandaşlarımıza bir mezalim şeklinde sunulmaktadır.
Toplam vergi geliri
içinde dolaylı vergi oranı, 1980 yılında yüzde 37 iken, 2003'te yüzde 67'ye,
2004'te yüzde 70'e, 2005'te de yüzde 73'e yükseliyor. Avrupa Birliği
ülkelerinde bu oran yüzde 35'ler civarındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayın lütfen.
UFUK ÖZKAN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu yıl olduğu gibi,
önümüzdeki yıl da, yine, dolaylı vergilere yüklenileceği görülüyor. 2005 yılı
enflasyonunu yüzde 8 olarak hedeflemenize ve işçiye, memura bu oranda zam
düşünmenize rağmen, 2005 yılında dolaylı vergilerde birkaç katı artış
hedefliyorsunuz. Vergi gelirlerinin artırılması noktasında AKP Hükümeti ve
Sayın Unakıtan, bir gecede artırdığı ÖTV oranlarıyla, aslında, bindiği dalı
kesiyor farkında değil. İthalatın önünün kesilmesi vergi artırmalarıyla değil,
toplumsal bilinçle meydana gelir. Tabana yayılmayı beceremiyorsunuz,
kolaylıkla, eldeki vergi mükelleflerinin üzerine yükleniyorsunuz. Vergi iadesi
de amacından çıkmış, işlerliğini yitirmiş, mutlaka, yeni baştan, aylık olarak
ya da üç aylık olarak düşünülmeli. 2003'te vergi iadesinde sahte ve yanıltıcı
vergi kullanmaktan 6 718 dava açılmış; 9 500 kişiyi sanık, 3 807 kişiyi de
mahkûm ettik.
Vergi denetiminde de
başıbozukluk devam ediyor. Vergi sistemindeki boşluklar ve yorumlar çok;
birinin ak dediğine diğeri kara diyebiliyor. İşin bir yönü de, dürüstçe vergisini
ödeyen, ödemeye çalışan cezalandırılıyor ve ağır vergi yükü altında ezilip,
kaybolup, gidiyor.
"Değerli
arkadaşlarım, biz, vergi adaletini sağlamak istiyoruz. Verginin adil,
oranlarının makul olmasını istiyoruz. Ancak, dolaysız vergiler yüzde 30'lara
düşmüş; buna karşılık, dolaylı vergiler yüzde 70'lere çıkmış. Dolaylı
vergilerin oranının yüzde 70'lere çıktığı bir ülkede, vergi adaletinden
bahsetmek mümkün değil; bu çarpık yapıyı düzeltmek zorundayız. Bu yapı
değişmedikçe hedefe ulaşmak çok zor. Bu nedenle, gerçekleştireceğimiz vergi
düzenlemeleriyle, öncelikle bu yapıyı ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz."
Sevgili arkadaşlarım, bu sözün altına imzamı koyuyorum; ama, bu sözün sahibi
Sayın Bakan Kemal Unakıtan. Sözünü dinlemeye, sözünü yetkili kurumlara dinletmeye
ve gereğini yapmaya davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım, Ted Turner'in bir sözüyle konuşmama son vermek
istiyorum: "Ya bir yol açın ya bir yol bulun ya da yoldan çekilin."
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Gündemdışı üçüncü söz
isteği, Adıyaman İlinin il oluşunun 50 nci yıldönümü münasebetiyle, Adıyaman
Milletvekili Sayın Mahmut Göksu'ya aittir; buyurun.
3. -
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'ın il oluşunun 50 nci
yıldönümüne; ilin kaynaklarından yeterince istifade edemediğine, bu nedenle
yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)
- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adıyaman'ın il oluşunun 50 nci yılı münasebetiyle söz almış
bulunmaktayım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adıyaman, eski adı Hısnı
Mansur, daha önce Malatya Vilayetimize bağlı bir ilçeyken, 1 Aralık 1954
tarihinde il olmuştur.
Adıyaman'ın il olmasını
sağlayan dönemin Başbakanı Sayın Adnan Menderes'e, İçişleri Bakanı Sayın Namık
Gedik'e, Meclis Başkanı Sayın Refik Koraltan'a ve hemşerimiz, Demokrat Parti
Milletvekili Sayın Hüseyin Fırat'a buradan şükranlarımı sunuyor; onları
rahmetle yâd ediyorum.
Değerli arkadaşlar, o
dönemde, Adıyaman'ın il olmasına en iyi şekilde katkı sağlayan Adıyamanlı
Cumhuriyet Halk Partilileri de buradan takdirle yâd ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
İlimiz Adıyaman, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin batısında, Akdeniz ile Doğu
Anadoluyu birbirine bağlayan bir kavşak noktasındadır.
Adıyaman, tarih boyunca
birçok uygarlığa sahne olmuştur; bunlardan bazıları, Hitit, Asur, Büyük
İskender, Kommagene Krallığı, Roma ve Selçuklular; bunlara evsahipliği yapmış,
1516 yılında da Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Adıyaman'ın öne çıkan
birtakım özellikleri vardır; bunların bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dünyanın sekizinci
harikası olan Nemrut Dağı Adıyaman'dadır. Biliyorsunuz, Nemrut Dağı, UNESCO
tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış önemli bir kültür merkezi,
önemli kalıntıların olduğu bir dağdır; etrafı millî parktır. Bu millî parktan
dağa çıkabilmek için bir teleferik projemiz vardır; dileriz, kısa zamanda bu
teleferik projesi hayata geçirilirse, daha çok turistin dağa gelmesi söz konusu
olacak. Özellikle son yıllarda gelen turistler sayesinde, Adıyaman ve özellikle
Kahta'da büyük hareketlilik söz konusudur.
Yine, dünyanın dördüncü
büyük barajı Adıyaman'dadır; GAP çerçevesinde yapılan Atatürk Barajı göletinin
yüzde 61'i Adıyaman topraklarındadır. Bu gölet, 1 ilçemizi ve 85 yerleşim
birimimizi sular altında bırakmış ve yüzlerce hektar verimli toprağımız artık
tarım yapılamaz hale gelmiştir.
Değerli arkadaşlar,
Adıyaman halkoyunları, dünya birinciliğine sahiptir.
Türkiye'nin en büyük
akarsuyu, yani, Fırat Nehri, Adıyaman sınırları içerisinden geçmektedir. Komşu
illerin tarımsal kalkınmasına katkı sağlayan barajlar Adıyaman'dadır. Demin
ifade ettiğim gibi, Atatürk Barajının yapılmasında en büyük fedakârlığı
gösteren Adıyaman olmasına rağmen, bu barajdan en çok istifade eden komşumuz
Şanlıurfa olmuştur. Atatürk Barajı, Harran Ovasını sularken; öbür taraftan,
Birecik Barajı, bir kısmı Adıyaman topraklarında kurulmasına rağmen, Gaziantep'in
Barak Ovasını sularken; yine Çad Barajı Malatya Ovasını sularken, Çataltepe
Barajı Gaziantep'e içmesuyu verirken, hep çevremize veren il konumunda olmuşuz,
maalesef, bundan yeterince istifade edememişiz. İnşallah, biz, bundan böyle,
DSİ'nin bölgemizde yapacağı yatırımlarla, sadece veren değil, kendi
kaynaklarından istifade eden bir il olmayı hedeflemekteyiz.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de hidroelektrik santrallarından elde edilen enerjinin yüzde 30'u,
Adıyaman'dan karşılanmaktadır. Biliyorsunuz, Atatürk Barajından elektrik
enerjisi elde ediliyor; yine, burada da "Adıyaman'dan karşılanır"
ifademiz elbette yerindedir.
Yine, ülkemiz çıkarılan
hampetrolün yüzde 60'ına yakın kısmı Adıyaman'daki kuyulardan elde
edilmektedir. Son dönemlerde, yeni petrol kuyularının açılmaması nedeniyle,
tabiî ki, üretimde bir düşüklük söz konusu olmuştur. Adıyaman'da çıkarılan
petrolü, sadece TPAO değil, aynı zamanda, özel sektör de çıkarmaktadır.
Adıyaman, il olduğunda 15
000 nüfuslu küçük bir ilçeydi; bugün, 200 000 nüfusa ulaşmış, büyük bir il
haline gelmiştir. Son yirmi yılda, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, hep, terörle
anılırken, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bir ili olan Adıyaman, barışın,
huzurun, kardeşliğin ve kaynaşmanın adresi olmuştur. Artık, inşallah, bundan böyle,
sadece bu özellikleriyle değil, üretimin, istihdamın ve ihracatın da merkezi
olmasını arzu etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
Adıyaman İlimizin gayri safî millî hâsıladan kişi başına aldığı pay 918
dolardır. Devlet Planlama Teşkilatının yapmış olduğu sosyoekonomik kalkınmışlık
sıralamasında Adıyaman İlimiz 65 inci sıradadır. Nüfusunun yüzde 42'si kırsalda
yaşamakta ve büyük oranda tarımla uğraşmaktadır. Bölgemizdeki tarımla uğraşan
vatandaşlarımızın sorunlarını yakinen bilmekteyiz. Özellikle tütünden sonra
büyük mağduriyetler yaşandığının farkındayız. Tütüne alternatif olarak yeni
ürünlerin mutlaka hayata geçirilmesi gerek. Bu anlamda, demin de ifade ettiğim
gibi, DSİ'nin bölgemizde yapacağı yatırımlar hayatî önem arz etmektedir.
Buradan, DSİ Genel Müdürümüz başta olmak üzere, çalışanlara, gerçekten
şükranlarımı sunuyorum; çünkü, özel bir ihtimamla, bu yatırımların hayata
geçmesi için start vermişlerdir.
Değerli arkadaşlar, 5084
sayılı Teşvik Yasası çıktıktan sonra, bu yasayı en iyi bir şekilde yorumlamak
ve Adıyaman'a kazanım getirebilmek için, büyük bir gayret içerisine girdik.
Milletvekillerimiz, il bürokratlarımız, yerel yöneticilerimiz başta olmak üzere
koordineli bir şekilde çalıştık. Yasa çıkınca, haziran ayında İstanbul'da 100
işadamını toplantıya davet ettik. Bu toplantıya işadamlarımız,
milletvekillerimiz, valimiz, belediye başkanımız ve kurum bürokratları katıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Göksu,
lütfen tamamlayın; zaten size 2 dakika fazla verdim cihazdaki bir hatadan
dolayı.
MAHMUT GÖKSU (Devamla) -
Peki, Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
burada da elini taşın altına sokan işadamlarımıza ben şükranlarımı sunuyorum.
Özellikle, dünyanın en büyük tesisini Adıyaman'da kuran "benim için
dünyada Türkiye, Türkiye'de Gaziantep ve Adıyaman" diyen bir Adıyaman
sevdalısı Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu Beye
buradan şükranlarımı sunuyorum. O, işadamlarına şöyle seslenmişti, ben de aynı
şekilde sesleniyorum: "Gelin Adıyaman'a yatırım yapın. Siz, İstanbul'a,
İzmit'e, Çorlu'ya yatırım yapabilirsiniz; ama orada herhangi işadamından
birisiniz; ancak, Adıyaman'a geldiğiniz zaman biricik işadamısınız; oradaki
insanlarımız sizi baş tacı yapacak, çalışan işçiler makinelerini ekmek teknesi
olarak koruduğu için çocuğu gibi bakacak." Dolayısıyla, biz de aynı
çağrıyı buradan işadamlarımıza yapıyoruz, geldiğiniz takdirde ne tür bir engel
varsa önünü açmaya hazırız.
Değerli arkadaşlar, şu
anda Adıyaman'da 30'a yakın fabrika inşaatı devam etmekte, mart ayı itibariyle
bunlar hayata geçecek ve 10 000 insanımız iş sahibi olacaktır. Adıyaman'ın
kalkınmasına katkı sağlayan, başta işadamlarımız olmak üzere, kamu
görevlilerine, yerel yöneticilere, sivil kuruluşlar ve meslek odalarına, özellikle
Adıyaman sevdalısı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımıza, yerel basınımıza, gelen
yatırımcıya sıfır bürokrasi diyen Sayın Valimize, milletvekillerimize,
hükümetimize ve onun Sayın Başbakanına buradan şükranlarımı sunuyorum ve bir
talebimi de iletmek istiyorum. Sanayimizi olumsuz yönde etkileyen enerji nakil
hatlarının mutlaka yenilenmesi gerekmektedir, ilgililere buradan duyurmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimi daha fazla uzatmak istemiyorum. Adıyaman, elli yılda bir yerden bir
yere gelmiştir; ama, önümüzdeki sorunları halletmek için bir elli yıl daha
beklemeyeceğiz. Adıyaman, belki beş, belki on yıl içerisinde, elli yılda
katettiği mesafeden daha fazlasını katedecektir. Şu anda Adıyaman'da Toplu
Konut İdaresinin yaptığı yatırımlar, Gölbaşı'nda, Besni'de, Kâhta'da ve
Adıyaman'da...
BAŞKAN - Sayın Göksu, son
cümlenizi rica ediyorum. Bakın, bunun sonu yok, lütfen...
MAHMUT GÖKSU (Devamla) -
Peki efendim.
Yine, BOTAŞ'ın 2005 yılı
sonu veya 2006'da doğalgaz getirecek olması, Besni ve Gölbaşı'nda organize
sanayi kurulması konusundaki girişimlerimizin iyi noktalara gitmesi, yine,
Nisibi Köprüsü dediğimiz, baraj üzerine
yapılacak köprünün -etüt proje aşamasında- hayata geçmesi gibi konuların da bir
an önce gerçekleşmesini arzu etmekteyiz.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimi daha fazla uzatmak istemediğimi beyan etmiştim. Zaman kalmadığı için
eğitim, sağlık konularına değinemeyeceğim; ancak, bir şeyin altını çiziyorum.
Adıyamanlı, acilen Adıyaman GAP üniversitesini beklemektedir. 3 tane
fakültemiz, 5 tane meslek okulumuz, 1 tane dört yıllık sağlık meslek
yüksekokulumuz, 3 000'e yakın öğrencimiz, 100'e yakın da öğretim görevlimiz
vardır. Üniversitenin altyapısı tamamlanmıştır. Dileriz, kurulacak ilk
üniversiteler arasında Adıyaman GAP üniversitesi de olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
Adıyaman eski bir yerleşim birimi dedim.
BAŞKAN - Sayın Göksu, son
cümlenizi alayım, yoksa mikrofonu kapatacağım.
MAHMUT GÖKSU (Devamla)
- Peki, bitiriyorum efendim.
Kısacası, Adıyaman, bir
turizm ve kültür merkezi, sanayinin, tarımın önde olması gereken illerimizden
bir tanesidir. Bütün Adıyaman halkının bu mutlu gününü kutluyorum.
Tarihin derinliklerinde
bir kavşak noktası olan Adıyaman'ı, 21 inci Yüzyılda, modern bir sanayi, tarım,
eğitim, kültür, bilim ve turizm merkezi yapmak için gereken projeler bellidir.
Bu projeleri hayata geçirecek irade insanımızda ve hükümetimizde vardır. Bu
projelerin hayata geçtiği gün, aydınlık bir Türkiye ve güzel bir Adıyaman bizi
bekliyor.
Bu temenniyle sözlerimi
bitiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, tabiî
ki, Başkanlığımız milletvekillerimizin bu kürsüde sözlerinin kesilmesini uygun
görmüyor; ama, değerli arkadaşlarımızın da hazırladıkları konuşmaları
kendilerine verilen süreye göre yapmaları çok doğru olur; bunu, bir de bu
vesileyle ifade etmiş oluyorum.
Kâtip Üyenin sunuşunu
oturduğu yerden yapması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin
yasama dokunulmazlıkları hakkında 5 adet rapor vardır; sırasıyla raporları
okutup bilgilerinize sunacağım.
Birinci raporu
okutuyorum:
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Düzce
Milletvekili Fahri Çakır'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/462) (S. Sayısı: 592) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ticarete hile karıştırmak
suçunu işlediği iddia olunan Düzce Milletvekili Fahri Çakır hakkında düzenlenen
yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya
hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004
tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Düzce Milletvekili Fahri Çakır
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka
bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan
sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve
kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin
düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini,
tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün
üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı
olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği
yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının
olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin
önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen
taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle
kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve
değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük
boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin
değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir.
Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında
topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.
Bu nedenlerle,
komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Uğur Aksöz |
Mehmet Ziya Yergök |
Halil Ünlütepe |
|
Adana |
Adana |
Afyon |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Oya Araslı |
Feridun F. Baloğlu |
|
Artvin |
Ankara |
Antalya |
|
Tuncay Ercenk |
Atila Emek |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Antalya |
Çorum |
|
Yılmaz Kaya |
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
|
İzmir |
Malatya |
Niğde |
|
İ. Sezai Önder |
|
|
|
Samsun |
|
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
İkinci raporu okutuyorum:
2. -
Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/463) (S. Sayısı: 593) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görevi kötüye kullanmak
suçunu işlediği iddia olunan Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç hakkında
düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi
ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26
Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Zonguldak Milletvekili
Nadir Saraç Komisyonumuza sözlü olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini
iletmiştir.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka
bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan
sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve
kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin
düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini,
tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün
üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı
olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği
yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının
olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin
önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen
taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle
kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve
değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük
boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin
değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir.
Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında
topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili
dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir
husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden
olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle,
komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Uğur Aksöz |
Mehmet Ziya Yergök |
Halil Ünlütepe |
|
Adana |
Adana |
Afyon |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Oya Araslı |
Feridun F. Baloğlu |
|
Artvin |
Ankara |
Antalya |
|
Tuncay Ercenk |
Atila Emek |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Antalya |
Çorum |
|
Yılmaz Kaya |
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
|
İzmir |
Malatya |
Niğde |
|
İ. Sezai Önder |
|
|
|
Samsun |
|
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Üçüncü raporu okutuyorum:
3. -
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/464) (S. Sayısı: 594) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görevi kötüye kullanmak
suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkında
düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi
ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26
Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması
talebini iletmiştir.
Karma komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine
kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir
karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu
tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması
söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini
serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini,
tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün
üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı
olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği
yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının
olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin
önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen
taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle
kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve
değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük
boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin
değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir.
Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında
topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili
dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir
husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden
olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle,
komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Uğur Aksöz |
Mehmet Ziya Yergök |
Halil Ünlütepe |
|
Adana |
Adana |
Afyon |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Oya Araslı |
Feridun F. Baloğlu |
|
Artvin |
Ankara |
Antalya |
|
Tuncay Ercenk |
Atila Emek |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Antalya |
Çorum |
|
Yılmaz Kaya |
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
|
İzmir |
Malatya |
Niğde |
|
İ.Sezai Önder |
|
|
|
Samsun |
|
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Dördüncü raporu
okutuyorum:
4. -
Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/465) (S. Sayısı: 595) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1163 sayılı Kooperatifler
Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Çanakkale Milletvekili İbrahim
Köşdere hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair
Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma
Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka
bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan
sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve
kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin
düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini,
tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün
üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı
olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği
yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, parlamentonun saygınlığının
olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin
önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen
taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle
kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin
siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını
engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici
dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî
partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili
dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir
husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden
olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle,
Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Uğur Aksöz |
Mehmet Ziya Yergök |
Halil Ünlütepe |
|
|
Adana |
Adana |
Afyon |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Oya Araslı |
Feridun F. Baloğlu |
|
|
Artvin |
Ankara |
Antalya |
|
|
Tuncay Ercenk |
Atila Emek |
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
Antalya |
Antalya |
Çorum |
|
|
Yılmaz Kaya |
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
|
|
İzmir |
Malatya |
Niğde |
|
|
İ. Sezai Önder |
|
|
|
|
Samsun |
|
|
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Beşinci raporu
okutuyorum:
5. - Siirt
Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Milletvekilleri Mehmet Mustafa
Açıkalın ile İdris Naim Şahin ve Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/466) (S.
Sayısı: 596) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Zimmet, kamu taşıma
biletlerinde kalpazanlık, evrakta sahtecilik ve cürüm işlemek için teşekkül
oluşturmak suçunu işlediği iddia olunan Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan
hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık
tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma
Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Siirt Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Siirt Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Zimmet, kamu taşıma
biletlerinde kalpazanlık, evrakta sahtecilik ve cürüm işlemek için teşekkül
oluşturmak suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Mehmet Mustafa
Açıkalın hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair
Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma
Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul Milletvekili Mehmet Mustafa
Açıkalın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Zimmet, kamu taşıma
biletlerinde kalpazanlık, evrakta sahtecilik ve cürüm işlemek için teşekkül
oluşturmak suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin
hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık
tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma
Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Zimmet, kamu taşıma
biletlerinde kalpazanlık, evrakta sahtecilik ve cürüm işlemek için teşekkül
oluşturmak suçunu işlediği iddia olunan Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan
hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık
tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma
Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kırşehir Milletvekili Mikail
Arslan hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan
Kuzu
İstanbul
Komisyon
Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis
çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o
oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar
alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu
tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması
söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini
serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini,
tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün
üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı
olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği
yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının
olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin
önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin
sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın
milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi,
toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve
değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük
boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin
değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir.
Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında
topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili
dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir
husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden
olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle,
komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Uğur Aksöz |
Mehmet Ziya Yergök |
Halil Ünlütepe |
|
|
Adana |
Adana |
Afyon |
|
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Oya Araslı |
Feridun F. Baloğlu |
|
|
Artvin |
Ankara |
Antalya |
|
|
Tuncay Ercenk |
Atila Emek |
Feridun Ayvazoğlu |
|
|
Antalya |
Antalya |
Çorum |
|
|
Yılmaz Kaya |
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
|
|
İzmir |
Malatya |
Niğde |
|
|
İ. Sezai Önder |
|
|
|
|
Samsun |
|
|
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi ile Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve
Savunma Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu
oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl
üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/714)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine göre Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ile Batı Avrupa Birliği
Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday
gösterilen asıl üyelerin isimleri, aynı kanunun 12 nci maddesi uyarınca,
Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi
ve
Batı Avrupa Birliği
Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi
Türk Grubu
Asıl Üyeler
Ruhi Açıkgöz (Aksaray)
Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
Mevlüt Çavuşoğlu (Antalya)
Mehdi Eker (Diyarbakır)
Murat Mercan (Eskişehir)
Abdulkadir Ateş (Gaziantep)
Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
Halide İncekara (İstanbul)
İbrahim Özal (İstanbul)
Mehmet Tekelioğlu (İzmir)
Erol Aslan Cebeci (Sakarya)
Osman Coşkunoğlu (Uşak)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:
V. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. -
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No.116 Tarihi:9.12.2004
8.12.2004 tarihli gelen
kâğıtlarda yayımlanan 701 sıra sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu
Tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasına alınması;
9.12.2004 Perşembe günkü birleşimde 4 üncü sıraya kadar olan tasarı ve
tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının
Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
|
Eyüp Fatsa |
Ali Topuz |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
Gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1. -
(10/152, 216) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN - Patates
yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 3.11.2004
tarihli 13 üncü Birleşiminde kurulan (10/152, 216), esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen
adayların listeleri bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi listeyi okutup
oylarınıza sunacağım.
Patates
Yetiştiriciliğinin ve Patates Üreticilerinin Sorunlarının
Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi
(10/152, 216)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
AK Parti (8)
Abdullah Çalışkan (Adana)
Ahmet Koca (Afyon)
Ahmet Yaşar (Aksaray)
Mücahit Daloğlu (Erzurum)
Muharrem Candan (Konya)
Rıtvan Köybaşı (Nevşehir)
Erdoğan Özegen (Niğde)
Hasan Ali Çelik (Sakarya)
CHP (4)
Halil Ünlütepe (Afyon)
Ali Rıza Bodur (İzmir)
Orhan Eraslan (Niğde)
Necati Uzdil (Osmaniye)
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meclis Araştırması
Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 9.12.2004 Perşembe günü (bugün)
saat 16.30'da, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Salonu arkasındaki eski
Cumhurbaşkanlığı Salonunda bulunan Meclis araştırması komisyonları toplantı
salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını
rica ediyorum.
Komisyon toplantı yer ve
saati, ayrıca, plazma ekranda ilan edilecektir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam
ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
Türk Ticaret Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakerelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
7. - Türk
Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/882)
(S. Sayısı: 674) (x)
Hükümet?.. Burada.
Genel Kurulun dünkü
birleşiminde, tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmış ve maddelerine
geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, 1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK TİCARET KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 29.6.1956
tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 399 uncu maddesinin birinci ve
üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Hisse senetlerinin
itibari kıymeti en az bir Yeni Kuruştur. Bu kıymet ancak en az birer Yeni Kuruş
olarak yükseltilebilir. Bu fıkrada belirtilen miktar Bakanlar Kurulunca yüz
katına kadar artırılabilir."
"Şirketin
müşkülleşmiş olan mali vaziyetinin ıslahı için hisse senetlerinin itibari kıymeti
en az bir Yeni Kuruşa kadar indirilebilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 6762 sayılı
Kanunun 524 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Mukavelede aksine
hüküm olmadıkça her bölümü yirmibeş Yeni Türk Lirasından aşağı olmamak şartıyla
bir payın bölünmesi ve bölünmüş payların devri caizdir."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - 6762 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 1. - Hisse senetlerinin
itibari kıymeti bir Yeni Kuruş ve katları şeklinde olmayan anonim şirketler
31.12.2009 tarihine kadar, 399 uncu maddeye intibak edecektir. Bakanlar Kurulu
kararı ile 31.12.2009 tarihinde sona erecek intibak süresi beş yıla kadar
uzatılabilir. İntibak süresince anonim şirket hissedarlarının itibari değeri ne
olursa olsun sahip olduğu paylardan doğan hakları saklıdır. Şirket yönetim
kurulu, payların 399 uncu maddeye intibak ettirilmesini sağlayacak yöntemleri
uygulamakla yükümlüdür.
Birinci fıkrada
belirtilen sürenin sonunda bir Yeni Kuruşa tamamlanmamış paylar için kesir
makbuzu düzenlenir.
Bu madde kapsamında
intibak amaçlı olarak yapılacak sermaye artırımı ve esas mukavele
değişikliklerinde, şirket esas mukavelesinde aksine hüküm bulunsa dahi 372 nci maddede yer alan nisaplar uygulanır
ve imtiyazlı paylar genel kurulu yapılması şartı aranmaz.
Bu madde kapsamında
intibak amaçlı olarak 400 üncü madde çerçevesinde yapılacak işlemlerde her pay
sahibinin muvafakati aranmaz.
5083 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun gereğince münhasıran intibak
amaçlı yapılacak anasözleşme değişikliklerinin tescili, her türlü vergi, resim
ve harçtan muaftır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Karaman Milletvekili Sayın
Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Türk Ticaret Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, şahsım
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlarım,
kabul etmek gerekir ki, Türkiye, AK Parti İktidarında güven ve istikrar
ortamına kavuşmuştur. Gerçekten, ekonomideki bu güven ve istikrar ortamı,
enflasyonla mücadelede kalıcı bir başarının sağlanacağını göstermektedir.
Yıllardan beri yüksek enflasyonla sarsılan Türk ekonomisi, AK Parti
İktidarında, yaşadığı kriz ortamını atlatmak suretiyle, Türkiye'nin ufkunun
açıldığını, geleceğinin parlak olduğunu göstermektedir.
İşte, sağlam bir ekonomik
model için, sağlam bir para modeline geçilmesi de AK Parti İktidarının bir
başarısı olmuştur. Türkiye'de, yıllardan beri, değişik iktidarlar, liradan
sıfır atılmasına yönelik birçok projeyi milletin önüne getirdiği halde bunu
gerçekleştirememişlerdir ve liradan sıfır atılma olayı, sadece AK Parti
İktidarı tarafından 1.1.2005 tarihinde gerçekleştirilecektir. Paramız pul
olmaktan, dünyanın en değersiz parası olmaktan, deyim yerindeyse, kurtuluyor.
Yeni Türk Lirası, her
şeyden önce, Türkiye'nin çok ciddî bir değişim sürecine girdiğini tescil
ediyor. On yıllardır Türkiye'de, işçinin, işverenin, sanayicinin, tüccarın,
esnafın, memurun, emeklinin, yoksulun emeğine, ekmeğine musallat olan
enflasyonun artık tarih olduğu YTL ile belgeleniyor. YTL, aynı zamanda, bu
değişimin kalıcı olacağını da gösteriyor. Ekonomide güven ve istikrar ortamı
sağlanmamış olsaydı, bu operasyonun gerçekleşmesi mümkün olmazdı.
Yine, bir nostalji haline
gelmiş olan, bugün artık nostalji haline gelen, 30 kuruşa ekmek, 100 kuruşa
otobüs bileti, 30 kuruşa gazete, 1 liraya vapur bileti, 7 liraya sinema bileti,
15 liraya maç bileti, 30 000 liraya araba, 50 000 liraya ev gibi kavramlar
yeniden günlük hayatımıza giriyor. İşte, böyle bir değişimin, böyle bir
devrimin AK Parti İktidarı döneminde gerçekleştiğini görmek bize mutluluk
veriyor.
Tabiî, bu değişim
gerçekleşirken, yasalarımızdaki hükümlerin de kavram ve kurumların da Yeni Türk
Lirasına uydurulması gerekiyor. Bu amaçla hazırlanan, Türk Ticaret Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı böyle bir düşüncenin ürünü.
Gerçekten, geçici 1 inci maddeyle, özellikle hisse senetlerinin itibarî
kıymetinde bir düzenleme ihtiyacı hissedilmiş ve gündeme getirilmiş. İtibarî
kıymetin en az 1 kuruş olması kanun tasarısında öngörülmüş. 3 üncü maddede,
özellikle şirketlere kolaylık da getiriliyor. Şöyle ki: Esas mukavelesinde
aksine hüküm bulunsa bile -biliyorsunuz, esas mukavelelerde, şirket esas
sözleşmelerinde, genel kurul toplanması için, anasözleşmede bazı kayıtlar
getiriliyor, ayrıcalıklar getiriliyor; bu konuda hüküm bulunsa bile- 372 nci
maddede yer alan nisaplar uygulanmak suretiyle, hem genel kurulun toplanmasına
hem anasözleşme tadilatının gerçekleşmesine kolaylık getiriliyor.
Yine, maddenin son
fıkrasında, bu değişikliklerin tescili her türlü vergi, resim ve harçtan muaf
tutulmak suretiyle, intibak döneminde şirketlerin anasözleşmelerini buna göre
değiştirmeleri ve hisseleri buna göre ayarlamaları, itibarî değerlerinin buna
göre düzeltilmesi imkânı şirketlere sağlanıyor.
Ben, bu değişikliğin,
Yeni Türk Lirasına geçtiğimiz bir dönemde, ticaret hayatı için, şirketlerin
hayatı için gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu vesileyle, tasarıda emeği geçen
Bakanımıza, Komisyon Başkanımıza ve komisyonun çok değerli üyelerine teşekkür
etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akgün.
Şahsı adına ikinci söz
isteği, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan'a aittir.
Buyurun Sayın Seyhan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu maddede
söz almayacaktım; ama, arkadaşıma cevaben konuşmak için söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
elbette ki, Türk Lirasından sıfır atılması, ülkenin dış ülkeler karşısında
itibarının kazanılmasında, işlemlerin asgarîye indirilmesinde, vezne,
bilgisayar işlemlerinde, piyasa ekonomisinin işleyişinde ve hatta, para
stokunun sağlanmasında ciddî katkılar sağlayacaktır, bundan hiçbir şüphemiz
yok; ama, dün, bir tehlikeye dikkat çektim; popülist politikalarla, o Yeni Türk
Liralarımızı yanımıza alarak toplumun sorununu çözecekmiş gibi bir mesajın
arkasına geçmememiz lazım. "Kriz ortamı atlatılmıştır..." Tespite
bakar mısınız!.. Nereden buna karar verdiniz?! Enflasyon düşmüş!..
Değerli arkadaşlar,
enflasyon düştü; ama, bu ülkenin iç ve dışborcunda ciddî bir artış var, topluma
bunu da söyleyin. Bu borç, bu iktidar döneminde sağlanmıştır ve bu ülkenin
önünde çok ciddî bir tehdittir. Bu artış geçmişten gelmektedir; ama, bu, borç,
bu iktidar döneminde 300 milyar dolara ulaşmıştır. Buradaki 100 milyar dolarlık
farkı görmezden gelemezsiniz; bu bir.
İkincisi, cari açık
gittikçe büyüyor, finanse edilemeyecek hale gelmiştir. Piyasa hareketleri ve
dışborç kaynak alınarak bu cari açık kapatılamayacak düzeydedir.
Büyüme, istihdam
yaratmıyor; bu ülkenin en büyük sorunlarından biri budur. İstihdam yaratan bir
büyüme sağlamadığınız sürece, ülkede sorunların üstesinden gelinmiştir
diyemezsiniz.
Kamu açıkları gittikçe
büyüyor ve kapatılamıyor. Şimdi de kamu finansman açığımız çok büyük; birlikte
bunu kapatmamız lazım.
Bunlar, YTL'nin yeniden
enflasyon karşısında yenik düşmemesi için kaldırılması gereken engellerdir;
bunu görmemiz lazım. Önemli olan, sürdürülebilirliktir; enflasyonun buraya
çekilmesi önemli değildir, bunu sürdürüp sürdüremeyeceğiniz çok önemlidir.
Bakın, bunun dışında,
vergi tabana yayılmamış, bir vergi reformu sağlanamamış. Devlet, tuttuğundan
vergi alıyor, kimi bulabilirse ondan vergi alıyor ve üstüne binmeye devam
ediyor.
Tüm bunlar varken ve biz
eğitilmiş insanlarımıza istihdam yaratamazken, istihdamı liyakatle
sınırlayamazken, burada, toplumsal bir reform yapıyormuş gibi, bir tek liradan
6 sıfır atılmış olmasını topluma bir hizmet olarak sunamayız.
Yoksul daha
yoksullaşmıştır; ülkenin sorunudur; öyle ya da böyle. Yoksulluk sınırındaki
insan sayısı artmıştır ve gerçekten, bugün, sokaklarımız, yaşama mücadelesini
sürdürmeye çalışan insanlarla dolu.
Tarım reformu
ertelenmiştir. Tarımsal yapılanmada, sanayideki yapılanmada çok ciddî
sıkıntılar çekilmiştir ve çekilmektedir.
Hukuksal zemine özgü
altyapı tamamlanamamıştır bu ülkede.
Bunlar varken, tutup,
siz, liradan 6 sıfır atmayı ülkenin istikrarı ve bu istikrarın devamı diye
sunarsanız, yılbaşından sonra, geçim sıkıntısı çeken, sosyal devlete inanan ve
bundan sonra yaşam standardını yükseltmek isteyen her vatandaş, sizin önünüze
"nerede bizim hakkımız, bugüne kadar ne yaptınız" diye çıkacaktır.
Biz, onlar adına bugün çıkıyoruz. Bunu yapmayın. Liradan sıfır atılması,
popülist bir tanıtım politikası veya şov malzemesi olarak kullanılmamalıdır.
Bu, sadece ekonomideki istikrarın sürdürülebilmesi, dış ülkelerdeki parayla
dengeli bir rekabet sistemi oluşturulması için şarttır. Eğer, bu çerçevede
söylediklerinizi teyit ediyorsanız, arkasına biz de imza atıyoruz; ama
"bu, toplumun refahı" diyorsanız, o toplum refaha ulaşıncaya kadar,
her gün burada bunun hesabını soracağız.
Saygılar, sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - Bu Kanun
1.1.2005 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
sisteme giremeyerek pusula gönderen milletvekillerini arayacağım. O nedenle,
arkadaşlarımız Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi, oylamaya pusula göndererek katılan arkadaşlarımızı
okuyorum:
Sayın Rasim Çakır?..
Burada.
Sayın Abdülkadir Aksu?..
Sayın Bakanımız Ali Coşkun Bey kullanmış.
Sayın Orhan Sür?..
Burada.
Sayın Maliki Ejder Arvas?
Burada.
Sayın Hakkı Ülkü?..
Burada.
Sayın Güldal Okuducu?..
Burada.
Sayın Algan Hacaloğlu?..
Burada.
Sayın Mustafa Zeydan?..
Burada.
Sayın Yücel Artantaş?..
Burada.
Sayın Sadık Yakut?..
Burada.
Sayın Gülseren Topuz?..
Burada.
Sayın Gürsoy Erol?..
Burada.
Sayın Halil Aydoğan?..
Burada.
Sayın Mehmet Soydan?..
Burada.
Sayın Talip Kaban?..
Burada.
Sayın Abdurrahim Aksoy?..
Burada.
Sayın Ali Osman
Başkurt?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 276
Kabul :
276 (x)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Şimdi, Sayın Bakan,
yerinden kısa bir teşekkür konuşması yapacaktır.
Buyurun Sayın Bakanım.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
yasanın ve Yeni Türk Lirasının hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum ve hepinize
teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Yasanın biz de hayırlı
olmasını diliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
8. - Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 701 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteği vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkanım, sayın konuşmacıdan önce, konu teknik
olduğundan dolayı, bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
Sayın Bakanımız tasarı hakkında bilgi vermek istiyor; bundan dolayı, ilkönce
Hükümete söz veriyorum.
Hükümet adına, Sanayi ve
Ticaret Bakanımız Sayın Ali Coşkun; buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Değerli Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
teknik bir yasa tasarısı olduğu için, vaktinizi fazlaca işgal etmeden, bilgi
sunmak istiyorum.
Bakanlığım tarafından
hazırlanıp Yüce Meclisin kabulüne sunulan, başta çiftçilerimiz olmak üzere
birçok kesimi ve sektörü yakından ilgilendiren ve onlara birçok katkı
sağlayacak olan Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı hakkında
sizleri kısaca bilgilendirmek üzere huzurunuzda bulunuyorum.
Öncelikle, sistemin
dünyadaki durumu hakkında kısa bir açıklama yapmanın uygun olacağını
düşünüyorum.
Başta Amerika Birleşik
Devletleri olmak üzere gelişmiş ülkelerde etkin ve yaygın bir lisanslı
depoculuk, WRS ile tanınan ürün ticareti sistemi bulunmaktadır. Örnek olarak,
Amerika Birleşik Devletlerinde, federal düzeyde 863, eyalet düzeyinde 6 937
lisanslı depo faaliyet göstermekte, Amerika Birleşik Devletlerinin çok büyük firmaları,
dünya çapında yatırımlar yapıp lisanslı depo ağı oluşturmakta, ürün ticaret ve
pazarlamasında hâkim rol oynamaktadırlar. Bu borsalar, lisanslı depolarla
entegre çalışmakta, teslim şartlı vadeli kontratlar, ürün lisanslı depolardan
yapılmaktadır. Böylece, tarım bakanlıkları, üretimden depolamaya, pazarlamadan
ihracata kadar birçok enstrümanla tarımı destekleyebilmektedir.
Lisanslı depoculuk ve
ürün borsacılığı hakkında diğer önemli bir bilgi de, tamamen özel sektör eliyle
yürütülmekte olmasıdır.
Değerli milletvekilleri,
sistemin dünyadaki yapısı hakkında bilgi verdikten sonra, müsaadenizle,
ülkemizdeki mevcut durum hakkında da kısaca bilgi vermek istiyorum.
Müstahsilin, tüketicinin
ve malî yapının adil olarak, aldatılmadan, aldanmadan bu sistemden
yararlanması, rekabete açık piyasa ekonomisi şartlarında, ürünün kayda
girmesiyle, arza, talebe ve kaliteye bağlı olarak fiyatının belirlenmesiyle
mümkün olacaktır. Ülkemizde, ürünler, depolama altyapısı olmadığından ve
teminat olarak kullanılmadığından, arzın yoğun, fiyatların düşük olduğu dönemde
elden çıkarılmaktadır. Bu da, üreticilerin zarara uğramasına yol açmaktadır
Ayrıca, pazara arz olunan
ürünlerin, gerek kalite standartları gerekse bunları test eden laboratuvar
sistemi yetersizdir, genel kabul görmüş veya güvenilir olmaktan uzaktır. Yine,
ürün pazarlanırken kalite unsurları objektif olarak test edilemediğinden,
bunlar da fiyata yansımamakta ve kaliteli üretim teşvik edilememektedir.
Diğer taraftan, ticaret
borsalarımız il ve ilçe bazında faaliyet gösterdiklerinden, günümüzde e-ticaret
ticaret yoluyla tüm dünyanın pazar olduğu bir dönemde, henüz yetersiz
kalmaktadırlar. Buğday ve pamuk dahil tarım ürünlerinin küçük bir bölümü borsa
ortamında alınıp satılmakta, büyük bölümü kayıtdışı olarak ticarete konu
olmaktadır. Oysaki, şu anda ekonomimizin önündeki en büyük sorunlardan bir
tanesi, kayıtdışı ekonomidir.
Bir örnek verecek
olursak; pamuğun borsaya arz edilmesi halinde; iplik, faturalı; iplikten
dokunan kumaş ve konfeksiyon, faturalı olabilmektedir. Borsaya gelmeyen ürünler
ise kayıtdışı ekonomiye kaymaktadır. Kayıtdışı ekonomi de, yine, kayıtdışı
istihdamı beraberinde sürüklemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz tarımının üretiminden pazarlamaya kadar yaşadığı
sorunların hem ülkemiz açısından hem de Avrupa Birliğine uyum açısından da bir
an önce çözümlenmesi gerekmektedir. Tarımsal ürün piyasalarımızın, başta
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki gibi sağlam bir yapıya
kavuşturulabilmesi için, üretimden tüketime kadar olan tüm safhalarda gerekli
sistemi kurmak, müesseseleri oluşturmak zorunludur. Üretimden tüketime kadar
olan zincirin halkaları gibi birbirine bağlı olan bu müesseseleri
oluşturamazsak, tarımın sorunlarını bütünsel olarak göremeyiz ve sorunlarını
aşamayız.
Bu itibarla,
Bakanlığımız, tarımsal ürün piyasalarındaki boşluğun doldurulması ve sistemin
işleyişindeki eksik halkaların giderilmesi için, ürün borsalarının
geliştirilmesi, tarım satış kooperatifleri birliklerinin yeniden
yapılandırılması, tarım satış kooperatifi birliklerinin lisanslı depoculuğa
entegrasyonu projeleriyle önemli adımlar atmış bulunmaktadır.
Bu projelerin
gerçekleşmesine yönelik olarak Bakanlıkça yapılanlara da kısaca değinmek
istiyorum. Öncelikle, ürünlerin ulusal ve uluslararası düzeyde pazarlanması
imkânını sağlayacak şekilde, mevcut 112 ticaret borsasından sermaye ve
altyapısı daha güçlü olanların anonim şirket şeklinde faaliyet göstermeleri ve
ürün ihtisas borsalarının kurulması hedeflenmiştir. Bu konu, Meclisimizden
geçen 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar
Kanunu içinde yer almıştır.
Yine, Bakanlığımız, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve borsaların
katılımıyla hazırlanan Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı mayıs
2004'te Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş, kasım ayında Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarında görüşülüp kabul edilmiş ve Genel Kurula sunulmuştur.
Bu kanun -Amerika
Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğinde olduğu gibi- tarımsal ürünlerin
depolanması, ürün senedi vasıtasıyla ürünlerin uluslararası düzeyde
pazarlanması, ürün sahiplerine daha ucuz kredi imkânı sağlayabilecektir; zira,
müstahsil, elindeki lisansı çek ve senet gibi ciro edebilecek, kredi kefaleti
olarak kullanabilecektir. Ayrıca, tarımsal ürün ticaretimizdeki kayıtdışılık
asgarîye inecek, daha sağlıklı tarımsal üretim ve destekleme politikaları
geliştirilebilecektir.
Diğer yandan, ürünlerin
standartlarına göre alınıp satılması ve kaliteli ürünlerin daha yüksek
fiyatlardan pazarlanmasıyla, kaliteli üretim de teşvik edilecektir.
Sağlanan diğer bir
gelişme ise, tarım satış kooperatifleri birliklerinin iştigal konusu birçok
üründe lisanslı depoculuğa geçerek, ülkemiz tarımına ve üreticisine daha geniş
yelpazede hizmet sunabilecek olmasıdır.
Gerek ürün ihtisas
borsalarının gerekse lisanslı depoculuk sisteminin verimli ve sağlıklı olarak
işleyebilmesi için ihtiyaç duyulan vergi düzenlemeleri, vergi muafiyet ve
istisnaları konusunda da Bakanlığımız ile Maliye Bakanlığı arasında mutabakat
sağlanmıştır. Mutabık kalınan vergi kolaylıkları ve teşvikleri, bu tasarının
yasalaşmasını müteakip, Maliye Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacaktır.
Değerli milletvekilleri,
konuyla ilgili diğer bir çalışma da vadeli ve opsiyon borsalarının faaliyetine
ilişkindir. Üretici ile sanayicilerimizi fiyat risklerinden korumayı amaçlayan
vadeli ve opsiyon borsalarının kuruluşu tamamlanmış olup, ilki 2005 yılı ocak
ayında İzmir'de faaliyete geçecektir. Ancak, vadeli borsaların etkin şekilde
faaliyete geçebilmesi için, vadeli borsaların tamamlayıcısı ve altyapısı olan
ürün standartları ve lisanslı depoculuk sisteminin, gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi ülkemizde de kurulması mecburiyeti bulunmaktadır. İşte, bu yasa bu
imkânları beraberinde getirecektir.
Ürün ihtisas borsacılığı
ve lisanslı depoculuk sistemi, üreticilerimize, sanayicilerimize, ürün
borsalarına ve birçok kesime fayda sağlayacaktır. Şimdi, bu faydalardan kısaca
bahsetmek istiyorum.
Üreticilerimize
sağlayacağı faydalar şunlardır:
Mahsullerini
depolayabilecekleri güvenli, sigortalı ve sağlıklı depo imkânı.
Fiyatların düşük olduğu
hasat döneminde ürünlerini satmak yerine lisanslı depolara koyarak,
karşılığında alacakları ürün senetlerini teminat olarak göstermek suretiyle,
uygun koşullarda kredi temini.
Ürünlerin objektif
laboratuvar koşullarında standartlarını belirleme ve kalite unsurlarına göre
fiyat talep etme kaliteli üretimi teşvik edecektir.
Nakliye maliyetinin en
aza indirilmesi mümkündür.
Ürününü çevresindeki bir
iki tüccara satma yerine, ürünün senedinin ürün borsalarında satışa sunulması
nedeniyle, çok sayıda alıcının rekabetinden yararlanma ve daha yüksek kazanç
elde etme.
Sistem, sanayici ve
tacirlerimize de kolaylıklar ve faydalar getirmektedir. Depo inşa etme
maliyetinden kurtulma ve aslî faaliyet konusuna yoğunlaşma.
Talep ettikleri miktar,
tür ve kalitedeki ürünü, güvenilir şekilde, elektronik ortamda, mekân
sınırlaması olmaksızın, kısa zamanda temin etme.
Ellerinde tutacakları
ürün senetleriyle, ileride olası fiyat farklılıklarından korunma, risklerini
azaltma ve işletmelerinin kâr-zarar durumunu tahmin edebilme, ki, bu konu en
çok ihracatta önem kazanmaktadır; o bakımdan, maliyetlerini hesaplayabilme
bakımından, üretim siparişini aldığı anda, ileriye dönük olarak, ya vadeli
borsadan alacağı mallarla ya da ürün senetleriyle maliyetlerini kontrol altında
tutabilecektir.
Ellerindeki ürün
senetleri vasıtasıyla, işletmelerinin ürün ihtiyacını garanti altına almak
yanında, bu senetleri teminat olarak kullanarak, bankalardan kredi
sağlayabileceklerdir.
Ellerinde ürün senedi
bulunan sanayicilerin, tacirlerin fabrika ve işletmelerine en yakın lisanslı
depodan ürününü teslim almasıyla, gereksiz ürün taşımacılığının en aza
indirilmesi ve nakliye masraflarının düşmesi konularında faydalar
sağlanacaktır.
Sistem, ürün
borsalarımıza da kolaylıklar ve faydalar getirmektedir. Ürün senedi ticaretiyle
tescil gelirlerinin artması.
Ürünün alıcı ve satıcılarını
çok daha büyük bir platformda bir araya getirerek, gerçek fiyat oluşumunun ve
işlem hacminin büyümesi.
Elektronik ticaretin
gelişerek, ürün ticaretinin yaygınlaşması.
Borsaların gerçek
işlevlerine dönmeleri, modern bir yapıya kavuşmaları ve uluslararası borsa
sistemine girebilmesi.
Güçlü ve modern
borsacılık yapısıyla, ülkemizdeki ürünlerin pazarlanması yanında, içerisinde
bulunduğumuz coğrafî bölgedeki ülkelerin ürünlerini de pazarlama ve ticaretten
daha büyük pay alma imkânı.
Ülkemizdeki zayıf,
verimsiz ticaret borsalarının birleşmeye ve ürün ihtisas borsalarına dönüşmeye
teşvik edilmesi gibi faydalar getirmektedir.
Sistemin sağlayacağı
diğer faydalar ise şunlardır:
Ürün senedi aracılığıyla,
yatırımcılar için, hisse senedi, döviz, altın, faiz gibi yatırım araçlarına
alternatif bir yatırım aracı olması.
Standardı belirlenmiş
ürün ve lisanslı depo sistemiyle, tarım ürünlerinde vadeli piyasalara geçişte
altyapı oluşturulması.
Elektronik ticarete büyük
bir potansiyel oluşturulması.
Ürün analizi,
depolanması, sigortalanması ve kredi kullanılması nedeniyle, bu sektörlere yeni
gelirler ve iş alanları kazandırılması.
Lisanslı depoların ve
ürün ihtisas borsalarının, yurt içerisinde ve dışında açacakları şubeler
vasıtasıyla, ürün pazarlamasında ve dağıtımında büyük kolaylıklar sağlaması.
Sistemin getirdiği
avantajlar nedeniyle, tarımsal ürün ticaretinin kayıt altına girmesi.
Yeni doğacak lisanslı
depoculuk ve laboratuvar sistemiyle, banka ve sigorta sektöründe yeni iş
alanlarının oluşturularak istihdama katkı sağlanması şeklinde sıralamak
mümkündür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu tasarı, özellikle, kayıtdışı işlemler ve
üreticilerimize yeni pazarlama imkânları sunmanın yanında, ülke ekonomisine
birçok alanda katkı sağlamak gayesiyle hazırlanmıştır. Aynı zamanda, kesimler
arasındaki haksız rekabeti de önleyecektir.
Beni sabırla dinlediğiniz
için teşekkür ederim. İlginize ve desteklerinize şimdiden teşekkür ederek,
yasanın hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yasa, önemli bir yasa, Sayın Bakan bilgi verdi; ama,
dikkatlerinizi verirseniz, biz, tasarıyla ilgili görüşlerimizi bildirirken,
uygulamada doğabilecek aksaklıkları da beraberinde dile getirmek istiyoruz.
Öncelikle, konuyla
alakalı değil; ama, Başkanlık Divanına da bir uyarıda bulunmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, 2 gün önce, mükerrer oy tartışması yaşandı. Bugün de, yeniden,
pusulalarla, sisteme giremeyen arkadaşlar oylamaya katıldı. Arkadaşlar, bu işin
çözümü basit. Başkanlık Divanımız bulundukları yere, ana sisteme bağlı bir
terminal bağlarlarsa, kişinin burada olup olmadığını kontrol ederken, o kodlama
sistemiyle terminalden veri girişi yaparlarsa, zaten oturduğumuz yerden veri
girişi yaptığımızda, oylama yaptığımızda, en son kullandığımız oy geçerli kabul
ediliyor. Pusulada verilen oy mükerrer oy haline dönüşmez, sistem onu bulunduğu
yere yeniden yazar. Bu iş bu kadar kolay. Maliyeti çok yüksek değil. Yapılacak
şey, Başkanlık Divanındaki Kâtip Üyelerden herhangi birinin önüne bir sistem
kurulması ve kodlama sistemiyle bu oyların okunma sırasında oraya girilmesidir.
Bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde de böyle sıkıntılar yaşanmaz. Bu
bir öneridir. Dikkate alacaklarını umuyor, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi üzerinde konuştuğumuz, Sayın Bakanın anlattığı, bir mağazacılık sistemi.
"Public warehouse" dediğimiz sistem, umumî mağazacılık olarak
adlandırılıyor. Sayın Bakanımızın söylediği gibi, Amerika'da bu sistem
uygulanıyor. Zaten bu sistem, Dünya Bankasıyla bir program çerçevesinde
yürütülüyor idi bugüne kadar ve bu tasarı ondan sonra görüşüldü ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirildi. Mevcut durum tespit edildi; ama,
bir miktar da ben tespit edeyim ki, konunun ve yasanın aksayacağı yerleri
anlatabilmemiz açısından bu çok önemli.
Hasat dönemindeki arz
nedeniyle piyasada bir fiyat düşüşü var; çiftçi bundan mustarip. Bunu ortadan
kaldırmak istiyoruz. Zaten bizim tabanfiyatlarımız da hiçbir zaman vaktinde
açıklanmadığı için çiftçi çok ciddî sıkıntı çekiyor. Bunu bir kenara koyalım.
Birincisi bu.
Değerli arkadaşlarım,
ikincisi; çiftçinin acil finansman gereksinimi var, desteklemeler -ne kadar
yerine ulaştığını birazdan konuşacağız- bunu karşılayamıyor ve malını tüccara
kaptırıyor, çoğunlukla normal tabanfiyatın daha altında kaptırıyor. Bu iki.
Üçüncüsü; sonbahar
aylarında, özellikle hasat döneminde bir spekülasyon yaşanıyor. Bu
spekülasyondan, hem piyasa hem çiftçi olumsuz etkileniyor. Bu da, çok temel bir
sorundur; bu kanun tasarısına temel teşkil ettiği için söylüyorum.
Dördüncüsü; işleyen bir
sektörümüz var; öyle veya böyle işliyor; ama, bu sektörün, zamanında uygun
kalitede ürün verme sorunu da var. Birincisi, zamanında veremiyor, ikincisi,
uygun bir standartta veremiyor. Bunun için de bir düzenleme ihtiyacı var;
çünkü, bu kanun, bir piyasa düzenlemesidir; piyasayı serbestleştirmek değil -az
önce bir yerde konuştuk arkadaşlarımızla- o piyasayı, belli bir sisteme
bağlamak, piyasayı düzenlemektir; onun için yapıyoruz bu kanunu.
Beşincisi; en önemli
nokta da, kamu finansman güçlüklerinin, zorluklarının önüne geçmek. Bakın, bu
beş temel konu var; bunu aklımızdan çıkarmayalım.
Bir de, Türkiye'de bir
borsa sistemi var. Yaklaşık 100 borsamız var; 90 borsa, tescil ofisi gibi
-borsadaki arkadaşlarımız alınmasın; bu böyle, gerçek- sadece tescil ofisi
görevini yapıyor ve sadece 10 borsamız da spot piyasa işlemleri yapıyor.
Dolayısıyla, bu sorunları gidermek bir hedef olduğu gibi, bizim için ikinci
hedef de, borsayı hareketlendirmek, canlandırmak, vadeli piyasa sistemine uygun
hale getirmek; temel hedef budur.
Peki, burada ne
yapılacak; şimdi, ona geliyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanım dedi ki: "Amerika Birleşik Devletlerinde bu uygulanmaktadır."
Doğru; uygulanmakta ve en iyi uygulandığı yer orası; ama, farklılıklar var
-eksik tanımladığı için- bire bir, bu yasamız ona uyumlu değil.
Bir kere, Amerika
Birleşik Devletlerinde, Tarım Bakanlığı ayrı, tarımsal depoculuğun uygulandığı
bakanlık ayrı değil; aynı bakanlığın içerisinde "Çiftlik Ürünleri
Ajansı" diye bir ajans var. Orada da, "Ürün Operasyonları"
bölümü var. Bu bölüm, lisanslı depoculuk işlemlerini yapıyor; birinci farklılık
bu. Bizde tarım politikasının yürütüldüğü yer ayrı, tarımsal depoculuğun
yürütüldüğü yer ayrı; birinci sorunumuz bu. Bu yasa kurgulanırken de, tarım
politikasının bir uygulama aracı olarak görülmemiş, uygulama aracı gibi
kurgulanmamış. Şimdi, anlatacağım eksikliklerden dolayı bu kanıya varıyorum.
Haa, yasaya karşı mısınız?.. Hayır, değiliz. Cumhuriyet Halk Partisinin
Programında var. Biz de bir lisanslı depoculuk sistemini savunuyoruz; ama,
tarım politikasıyla ilintili, ona göre kurgulanmış bir tarımsal depolama
mantığını savunuyoruz.
Şimdi, devam ediyorum.
Avrupa Birliği istiyor... Dünya Bankasıyla birlikte yapılıyor gerçekten. Bir
tarımsal depoculuk sistemi, Avrupa'nın birçok ülkesinde var; ama, her yerde
yok. İtalya'da borsa yok ki! İşleyiş biçimi de, birçok yerde böyle değil.
Avrupa'ya da bir göz atarsak, bir müdahale kurumu var Avrupa'da. "Intervention
Agency" dediğimiz müdahale kurumu, piyasalara müdahale ediyor, kamu
stokunu kontrol ediyor, spekülasyonlara meydan vermeden, ürünün dengeli olarak,
belli bir fiyattan pazarlanmasını sağlıyor.
Bunun dışında, bir sistem
daha var Avrupa'da; "paying agencies" denilen sistem de, ödeme
kurumlarını temsil ediyor. Bu da finansman konusunda doğabilecek güçlükleri
ortadan kaldırıyor.
Şimdi, buradaki
kurgulamada benim iddiam şu: Siz, tutacaksınız, tarım politikasını, lisanslı
depoculuk sistemini Amerika'dan alacaksınız, kurgulayacaksınız, yönetsel
biçimini, uygulama biçiminin bir kısmını da Avrupa'dan alacaksınız, bu sistemin
olmadığı yerden. Böyle bir şey var mı yok mu,
maddelerde arkadaşlarımız açacak.
Şimdi, daha açık bir
anlatıma geçmek istiyorum değerli arkadaşlar. Bu tasarı -amaçlarını da Sayın
Bakanımız söyledi, buna hiçbir itirazımız yok- gündeme getirildiğinde her yerde
aynı şey amaçlanmıştı; birincisi, ticareti kolaylaştırmak. Eğer, böyle bir
tasarı yoksa, piyasada ticaret kolay değil, satışın ve alışın garantisi
olmadığı için, denge olmadığı için bu iş zor. Depolanma için yaygın bir sistem
oluşturacağız bu tasarıyla, doğru ve bununla kalmayacağız, malların emniyetini
sağlayacağız bir sigorta sistemiyle ve fonla. Ürünleri sınıf ve derecelerine
ayıracağız. Bunları da özellikle sayıyorum, birazdan zorlukları anlatacağım
diye sayıyorum. Mülkiyeti temsil eden finansmanı da, teslimi sağlayan bir ürün
senedine dönüştüreceğiz, ürünün kalitesi olacak, miktarı olacak üstünde ve
piyasaya sunacağız bunu. O da doğru. Yapılması gereken budur. Standartları
belirlenmiş olan ürünlerin de ticaretini geliştireceğiz. Buraya kadar kabulümüz
değerli arkadaşlar.
Birincisi, kuruluş.
Kuruluşta yaklaşık 1 trilyon lira sermaye arıyoruz bu kanunda. Küçük yerlere
gidilip depo kurulamayacak. Belki taşımada bir güçlük çekilecek. Burada Toprak
Mahsulleri Ofisi devreye girecek. Ürününü uzak yere götüremeyecek çiftçinin
oraya götürmesi lazım. Kuruluş aşamasındaki birinci sıkıntı bu. Arkadaşlarım
değineceği için ana başlıklarla geçiyorum.
İkincisi, teminat ve
sigorta. Ürünleri bir sigorta sistemine bağlıyoruz; ama, bununla kalmıyoruz,
bir de çiftçi ürününü depoya teslim edecek.
Dilerseniz, ben onu
yapmak istiyorum; bu lisanslı depoculuk nedir, önce onu anlatayım, sonra
bunları anlatayım.
Lisanslı depocuya çiftçi
malını götürecek, burada ürünler sınıflandırılacak. Sınıflandırıldıktan sonra
alınan ürünün kalitesine bakılarak, getiren çiftçimize bir ürün senedi
verilecek. Bu ürün senedi makbuz niteliğinde olacak. Bu ürün senedini götürüp
bir finans kurumuna verdiğinde belli oranında oradan kısa vadeli ve düşük
faizli kredi alabilecek. Sistemimiz bu. Buraya da bir fon getiriyoruz.
Depocuyla veya malın durumuyla çiftçi arasında bir ihtilaf yaşanırsa bu fon,
çiftçiye bu bedeli ödeyecek. Teminatlar arasında bir nakit teminat var, bir de
gayrimenkul teminatı var; ama, fondan ödeme nakden yapılacak çiftçi mağdur
olmasın diye, bilahara, buradaki gayrimenkuller satılarak, o para yeniden
kasaya nakit olarak aktarılacak. Bu sistemde, işleyiş açısından farklılık yok
ve bir sıkıntı yok. Yalnız, bu fon, şimdiki durumuna göre -dikkatini çekiyorum
Sayın Bakanımın- Borçlar Yasasına göre bir çelişki teşkil ediyor; buna dikkat
etmek lazım. Fonun olması lazım; ama, Borçlar Yasasıyla -hukukî altyapı
açısından- mutlak surette uyumun sağlanması lazım.
İkincisi, sınıflandırma
değerli arkadaşlar. Sınıflandırmayı iki türlü yapmamız lazım Türkiye'de.
Yetkili sınıflandırıcılar bu sınıflandırmayı yapacak. Her ürünü boyutuna göre
sınıflandıramazsınız. Ürünün fiziksel sınıflandırması ayrıdır, kimyasal
sınıflandırması ayrıdır. Şimdi, Sanayi Bakanlığı bu işi üstleneceği için -bu
konuda teknik yapılanma Tarım Bakanlığındadır- ayrı bir teknik yapılanma
oluşturmak oldukça güç olacaktır, oluşturulmayacaktır demiyorum; ayrılığın yaratacağı
sorunlar... Sınıflandırma, öyle, bildiğiniz gibi kolay değil. Ürünü
karıştıracak, tek ürün haline getireceksiniz. Özellikleri bakımından, tohumları
aynı tarlaya da atsanız, kimyasal açıdan farklı ürün alabilirsiniz. Onun için,
çok önemli bir sınıflandırma mekanizması kurmak lazım.
Diğeri, depolama sistemi.
Ürünler, aynı ürün dahi olsa, Egedeki pamuk ile Akdenizdeki pamuğu
karşılaştıracaksınız; çok ciddî sıkıntılar var bu konuda, biliyorsunuz. Balyalı
depolama ile diğer tür depolamayı ayıracak sistemi de kurmak zorundasınız.
Öyle, her şey güllük gülistanlık değil. Gerek bazı ürünlerdeki soğutma
tertibatından dolayı gerek yalıtımdan dolayı gerek konumdan dolayı, elimizde
elverişli sayıda depomuz yok. Belli sayıda depomuz var; ama, yeterli sayıda depomuz
yok. Ürünlere göre, depolara ayrı ayrı özellikler getirmek lazım. Depolar için
standartlar ayarlanırken, Bakanlığın, ürüne göre depoları belirleyip, farklı
standartlara depoları mutlaka bağlaması lazım.
Borsa da önemli; borsada
ne olacak bu ürünler?
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan söyledi; ama, Amerika'da bu paranın belli bir kısmını
çevirmiyorlar, hepsini çeviriyorlar; CCC gidiyor, gerektiğinde bu ürünleri
alıyor ve çiftçinin finansman açığını kapatıyor.
Şimdi, bakın, tarım
politikasından ayrı yürütüldüğü için, bizim çiftçimiz bu konuda çok ciddî
sıkıntılar çekecek. Bir çiftçi, malını götürüp yok fiyatına tüccara satmış;
bununla elindeki makbuzu, yani, ürün senedini satmış ne fark eder; hiçbir şey
fark etmez. Peki, ürün senedini yok pahasına satmasının önüne nasıl geçeceğiz;
tarım politikasıyla. O nedenle, bu sistemi, tarım politikasından bağımsız gibi
düşünüp, hemen işleme alındığında istikrar sağlayacakmış gibi görmek son derece
sakıncalıdır. Bu, onun ürünüdür. Gerekli altyapıyı, kamu desteğini sağlamadan
bu sistemi işler hale getiremeyiz; bu, hepinizin takdiridir. Olabilecek
aksaklıkları söylüyorum, zamanında önlem alabilelim diye söylüyorum; buna karşı
değilim değerli arkadaşlarım.
Tabiî, Türkiye uygun
zemine sahip mi, Türkiye'de bu yapıda ne gibi bozukluklar var; ona da bir
bakalım.
Bizde, ülke çapında bir
ürün standardizasyon sistemi yok arkadaşlar, şu anda yok; bunun oluşturulması
lazım; bu, bir.
İkincisi; çeşit sayısı
indirgenmemiştir; yani, Türkiye'de, ürün homojenize bir yapıda değil. Bu,
ikinci önemli tespit, altyapı açısından söylüyorum.
Üçüncüsü; az önce
söylediğim gibi, sağlıklı depolamaya uygun tesis varlığımız yok bizim, yeterli
değil.
Dördüncüsü; hukukî
altyapımız sağlam ve sağlıklı değil, depolamayı karşılamıyor.
Bilişim vasıtasıyla ürün
senetlerinin kullanılmasını öngörüyorduk; ülkemizde bunu sağlayacak yeterli
bilgiişlem altyapısı da yok. Bu da önemli sorunlarımızdan biri.
Finans sistemini sisteme
katabilecek miyiz; sanıyorum, katabileceğiz; çünkü, anonim şirket bazında bu
işler yapılacak ve borsalarımızda vadeli alımlar borsaları devreye giriyor;
bunlar devreye girdiğinde bu sistem işleyebilir; yani, altyapı şimdi yok; ama,
yakın bir zamanda bu altyapı oluşacak; bunu, bir engel olarak söylemek
istemiyorum; yalnız, bunun olması lazım. En önemlisi de, ülke ekonomisinin
düşük faizle seyretmesi ve stabil bir altyapıya oturmasıdır; bu, bizim
ülkemizde yok. Onun için bu yapılanma da, Türkiye'de, bu şekliyle oturmaz; bir
istikrarı teminen ortaya çıkar.
Değerli arkadaşlar, az
önce söylemiştim, kimyasal analiz olmaksızın bazı ürünlerin sınıflandırması
mümkün değildir. Önemli bir laboratuvar ve bilgi desteğine ihtiyacımız var. Bu
nedenle, Tarım Bakanlığıyla entegre bir yapının mutlaka kurulması lazım. Nasıl
bir entegrasyon sağlanır bilmiyorum; ama, bunu sağlayacak, değerli, bilgili
arkadaşlarımız var. Bir altyapıyı, mutlaka, hem pazarlama hem finansman hem de
tarımsal yapılanma tekniği açısından sağlamamız lazım; aksi takdirde, ayrı ayrı
yerlerde bu işi yürütmemiz mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, bu
düzenlemeler yapılırsa, piyasada kurgulanmış lisanslı depoculuk sistemi, bu
sistem, hedeflenen amaçları yerine getirebilir mi şöyle bakalım: Özellikle
hububat sistemi için bir tespit yapmak istiyorum. Bize, kamu finansmanının
zamana yayılmasında bir olanak sağlayabilir; bunu, bir kenara koyuyorum.
Üreticinin ivedi nakit gereksinimini sağlayabilir mi? Eğer, siz, üreticiyi,
tarlada sorununu çözmeden depoya getirirseniz, üreticinin nakit sorununu
çözmemiş olursunuz. Yapılması gereken, üreticinin, ürünü depoya getirmeden önce
sorunlarını asgarîye indirmiş olmaktır.
Değerli arkadaşım Sayın
Acar bana bir bilgi verdi; dedi ki: "Biz, çiftçiye, destekleme, 3,7
katrilyon lira dağıttık."
Şimdi, arkadaşlar,
standardizasyon, ürün kalitesi açısından ve finansman açısından çiftçiye
ekerken yardımcı olmazsanız, bu sorunların hepsini pazarlama anında çözmek
mümkün mü?! Bu sistem onu kaldırmaz. Keşke Tarım Bakanı da burada olsa. Şimdiki
tarım politikasında ortaya atılan -yağlı tohumlardan tutun, hububattan tutun-
sistem pazarlama tekniği açısından bir uyumu dengeli olarak götürmeye yeterli
değil. Siz, tarlada ekerken, ürüne dayalı bir teşvik sistemi, bir planlama
sistemi, orada standardizasyonu belirlemezseniz, orada çiftçiyi rahatlatmazsanız,
ekerken fazla borçlanmasının önüne geçmezseniz, elindeki ürün senedine
verdiğiniz küçük miktardaki teşviklerle çiftçiyi sorunsuz olarak pazarlama
sistemi içerisinde rahatlatamazsınız, sorununu çözemezsiniz, bu büyük bir
engel.
Piyasa spekülasyonlarını
önler mi; doğru işlerse bu sistem, önler; çünkü çiftçinin ihtiyacı yoksa, uygun
tarihte satabileceği günü beklerse ve yeterli krediyi alabilirse bu çiftçi,
spekülasyonlardan etkilenmez; ama spekülasyonlardan etkilenmemesini -sürem çok
azaldı, sanıyorum şahsım adına konuşmaya kalacak- sağlayabilmeniz için değerli
arkadaşlarım, piyasada, mutlaka kamu desteğini sağlamanız lazım; yani devletin
-ki, bizim getirdiğimiz sistemde bu çok zayıf, şahsım adına konuşmada bizzat
onu anlatacağım, bu sistem çok zayıf- kamu stoku yaratmasını mutlaka sağlamak
zorundasınız.
Amerika'da o söylediğimiz
sistem...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
eğer arzu ederseniz şahsınız adına olan konuşma sürenizi veririm, kesmiş olmam.
Devam etmek ister misiniz?
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Evet, lütfen.
BAŞKAN - Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Çok teşekkür ederim. Daha derli toplu oldu, Başkanın hoşgörüsü için çok
teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına konuşacak milletvekili arkadaşımdan da özür diliyorum,
usulen sırasını almış oldum.
Değerli arkadaşlar,
lisanslı depoculuğun uygulanacağı ürünleri ben size bir sayayım, ona göre
tehdidi ortaya koyayım. Bu ürünler: Hububat, bakliyat, pamuk, tütün, fındık,
yağlı tohumlar, bitkisel yağlar ve şeker; yani, bu ürünlerin tamamı, şu anda
neredeyse kamusal müdahale alımlarının dışına çıkarılmış tarım politikamızda.
Bu ürünlere kamusal müdahale alımı şu anda yapılmıyor. Toprak Mahsulleri
Ofisimiz var, önce bakliyat konusunda kamusal alımdan dışarı çıkmış, daha sonra
hububat yönünden yavaş yavaş çıkmaya başlamıştır. Eğer biz Toprak Mahsulleri
Ofisini, kamu stokunu sağlamayacak şekilde bu sistemin dışında bırakırsak,
piyasadaki spekülasyonu ortadan kaldıracak müdahale yetkisini vermezsek -ki, bu
tasarıya göre bir AŞ olacak- bu sistem baştan çöker; bir, depolar oluşana kadar
piyasadaki spekülasyon çiftçiyi bitirir; ikincisi, kamu stokunu hiçbir şekilde
sağlayamazsınız.
Sayın Bakanım, özellikle
dikkatinizi çekiyorum, Amerika Birleşik Devletlerinde böyledir; kamu stoku
kurgulanmıştır, tarım politikasına endekslenmiş ve uygulanmaktadır ve Amerika
Birleşik Devletlerinde, ürün senetlerinin, makbuzların finanse edilmesi
açısından, devlet belli bir oranda bu işi yüklenmiştir, gerekirse tümünü paraya
çevirmektedir. Bu iki şeyi görmezden gelerek, tasarıda her şeyi hallettiğimizi
düşünmemeliyiz.
Burayı da atlıyorum;
çünkü, Toprak Mahsulleri Ofisi konusunda arkadaşlarımız değişik bilgiler
verecek.
Şimdi, bu saydığımız
ürünler içerisinde -bundan sonra o kanun da geliyor ama- en büyük sıkıntımız
şu: Tarım politikasıyla ilintili dedik; ama, ülkede bir tohumluk politikamız da
yok. Tohumluk politikanız olmazsa, tarlada ürün standardizasyonunu
artırmazsanız, biz, her şeyi mağazacılık sistemi içerisinde depoda nasıl
sınıflandıracağız; böyle bir şey mümkün mü? Söyleriz ve deftere yazarız; ama,
uygulayın, görelim o zaman! Böyle bir şey mümkün değil. Özellikle bu konunun da
dikkatle ele alınması lazım değerli arkadaşlar. Neredeyse Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankasının kullandırdığı tarımsal krediler sıfırlanmıştır. Bu kredilerin
dışında, tarım politikasına mantıklı, makul, ürüne dayalı, zamanında finanse
edilebilen bir teşvik sistemi getirilmek ve teşvikler, toprağa ürün atılırken
-ürüne göre- çiftçiye verilmek zorundadır. Şu anki teşvik sistemiyle bu işin
yürümesi de mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım,
"Sanayi ve Ticaret Bakanlığının kontrol ve denetimi altında"
denilmiştir. Biz, bu iş orada yapılamaz demiyoruz; tarım politikasıyla entegre
olarak işleyebilmesi için -ülkemizde yapabilecek bir şey yok, ticarî
yapılanmalar burada düzenleniyor; ama- arada bir entegrasyonun mutlaka
kurulması lazım. Buna tekrar dikkat çekiyorum.
Değerli arkadaşlar,
üründe, Türkiye'de çiftçinin sorununu kısa vadeli krediymiş gibi görerek, bugün
bu ürün senedinin işleyeceğini düşünmek de bir yanılgıdır. Türk çiftçisinin
sorunu, kısa vadeli kredi değildir. Bir kere, bunu önceden kabullenmek lazım.
Türk çiftçisinin sorunu, yatırım maliyetlerinin, yani, altyapı maliyetlerinin
yüksekliği, mazotu, gübresi ve bunun dışında, tohumluğun maliyetlerinin yüksek
olmasıdır ve bu malı tarladan aldıktan sonra değerlendirebilecek güne gelinceye
kadar çok ciddî sıkıntıları üstünde taşımasıdır.
En son olarak şuna
değinmek istiyorum: Arkadaşlar, ürünü belli standartlara kavuşturup depoya
götüreceksiniz.
Bir de, tüketici ayağına
bakmak istiyorum. Eğer siz ürünü sağlıklı standartlara kavuşturmazsanız,
dengeli olarak stoklamazsanız, borsada zamanında işlemezseniz, ürün işleyiciye
kaliteli ve zamanında ulaşmazsa, bu sefer, piyasa sıkıntı çeker. Bugünkü tarıma
dayalı sanayiin en büyük sıkıntılarından biri de budur. Onu sağlayacak sistemi
mutlaka işletmek zorundasınız. Burada sıkıntı olduğu için, buralarda
maliyetlerde yüklenme olduğu için, tüketiciye de maliyetli yansıyor. Tarıma
dayalı sanayiin en büyük problemlerinden biri bu; onun için, özellikle, kanunda
yoksa dahi, yönetmeliklerde bu saydıklarımın ayrı ayrı ve sistemli olarak
düzenlenmesi lazım.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliği hepimiz için önemli; ama, Avrupa Birliği açısından da bir şey
söylemek istiyorum. Avrupa Birliğinde üreticinin rekabet şansını artıracak
temel koşullar şunlardır:
1- Ürün standardı,
2- Uygun depolama,
3- Uygun ticaret, ihracat
politikası.
Biz, hisse senedine
dönüştüreceğiz; ama, devletin oturmuş bir ihracat politikası olmalı, çiftçi de
bundan maksimum derecede yararlanacak şekilde teşvik edilmelidir. Bunu da
yapmadığımız sürece, hububatta ve diğer ürünlerde, yine, biz, ürünümüzü
yerinde, zamanında, verimli değerlendiremeyeceğiz, uygun olmayan politikalarla
ihracat yerine ithalat yapmaya devam edeceğiz.
Biz, Avrupa'nın en büyük
tarım ülkelerinden biriyiz; olmamız gereken nokta, Avrupa'nın tamamına kaliteli
tarım ürünü satan ülke konumudur. Bu konuma gelinceye kadar -bu sözlerim de
Tarım Bakanlığına- tarımda uygun yapılanmanın sağlanması lazım, tarımsal
yapılanmada ciddî bir reformun ortaya konulması lazım. Bunda da, yağlı
tohumlardan tutun, tohumculuğun gelişimine, tohumculuğun gelişiminden organik
gıdaların denetimine, inorganik ürünlerin ekilmesine, denetlenmesine kadar, hem
üretim anında hem denetleme anında, insan sağlığı açısından, verimli kullanım
açısından ne yapılması gerekiyorsa, biz hazırız.
Bu ülke hepimizin. Bu
saydıklarımın hiçbirini bir eleştiri olarak almayın, yarın öbür gün önümüze
çıkacak.
Eğer, siz, tarımda
yeniden yapılanmayı es geçerseniz, burada pazarlamayla arasındaki entegrasyonu
sağlayamazsanız, çiftçi bugünkünden daha geriye gidecektir. Bugünkü durum,
tarlanın icar fiyatı ile tarladan alınan kârın eşitliğinin bile
sağlanamamasıdır. Çoğu çiftçi, tarlasını ekmek yerine icara vermiş olmayı,
kiraya vermiş olmayı daha kârlı saymaktadır.
Ben, bu tasarının, tüm
ülkeye, çiftçilerimize, pazarlamada, tarımsal sanayide çalışmasını yapan tüm
üreticilerimize ve ülkemizde bu tasarıdan faydalanacak tüm vatandaşlarımıza,
sağlıklı, huzurlu bir tarımsal yapılanma ve fayda getirmesini umuyor; tasarıda
emeği geçen bütün arkadaşlara, Grubum ve şahsım adına sonsuz teşekkürlerimi
sunuyorum.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Seyhan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.26
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 30 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
701 sıra sayılı Kanun
Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
8. - Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına, Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Rıza Acar; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı üzerinde, AK Parti
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce konuşan,
Anamuhalefet Partisi sözcüsü, değerli dostum Sayın Seyhan'ın konuşmasından şunu
anladım: Acaba Türkiye'de hiçbir şey yok mu?! Bakın, Türkiye'de bugün, 19 000
000'u aşkın, 20 000 000 ton buğday üretiliyor, 10 000 000 tona yakın arpa
üretiliyor, 850 000 ton ayçiçeği üretiliyor, 250 000 ton nohut, fasulye ve benzeri
ürünler üretiliyor, 2 200 000 ton civarında pamuk üretiliyor. Bütün bu mallar,
bütün bu ürünler, yıllarca, onlarca yıldan beri ticarî faaliyet olarak
yürütülüyor, yürüyor. Hatta, lisanslı depoculuk usulünün amatörce uygulamasını,
üreticilerimiz, tüccarlarımız, tacirlerimiz, sanayicilerimiz bilfiil
yapmaktadırlar. Nasıl yapıyorlar; üretmiş oldukları ürünlerini, zaman zaman,
gerek çırçır üreticisine gerek sanayiciye gerekse bunun ticaretini yapan
firmalara, şahıslara, karşılıklı güven esasına, ticaretinin düzgünlüğüne inanç
esası üzerine bina edilmiş emanet bırakılır; bir ay, iki ay, üç ay, beş ay
sonra hesabını görmek anlayışıyla.
İşte, biz, bunu, şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak önünüze getirdik. Hukukî altyapısıyla ve tüm
dünya ülkelerinde uygulanan şekliyle inceleyerek, Türkiye'de de fiilî olarak
borsalarımızı ziyaret ederek, Polatlı'da, Konya'da nasıl işliyor bu borsalar,
nasıl alım satım yapılıyor diye inceleyerek, Türkiye'ye özgü bir kanun haline
getirdik. Hukukî yapısı itibariyle, işleyişi itibariyle, denetimi itibariyle
Türkiye için ilk olan bir lisanslı depoculuk, tarım ürünleri lisanslı depoculuk
kanunu olarak karşınıza geldi. Bu, uzun yıllardan beri yapılması gereken bir
kanundu. On yıl, yirmi yıl, otuz yıl, kırk yıl, hatta, belki elli yıl önce
çıkması gereken bir kanundu; niçin çıkmadı diye ben düşünüyorum. Ülkemizin
tarımsal ürünlerinin pazarlanmasıyla ilgili, ticaret borsalarımızın rolleri
gözetilerek, Türkiye'ye özgü hazırlanmış bir kanun olarak getirmiş bulunuyoruz.
Dünya örneklerinden elbette istifade edeceğiz ve ettik de. Gelişmiş ülkelerdeki
deneyimler ve onların uygulamaları bize aynı zamanda örnek olmak durumundadır
diye düşünüyorum. Bu bir yeniliktir; bu bir reformdur; bu, daha yeni olarak
uygulanınca, yarın mutlaka ki, aksaması olabilir, mutlaka ki, daha
değiştirilecek maddeleri olabilir, ilave edilecekler olabilir; bunu da
yapacağız, bunu da uygulayacağız diye düşünüyorum.
Görüştüğümüz bu kanun
tasarısının öncelikle amacına baktığımızda, tarım ürünlerinin ticaretini
kolaylaştırmak, yaygın bir sistem kurarak depolanmasını sağlamak, ürün
sahiplerinin mallarının emniyetini sağlamak, kalitesini korumak, ürünlerin
sınıf ve derecelerini saptamak, kişiler arasında ayırım yapmadan ürünlerin depo
kabulünü temin etmek, ürünlerin mülkiyetini temsil eden, finansmanını,
satışını, teslimini sağlayan, ürün senedi çıkararak standartları belirlenmiş
tarım ürünleri ticaretini geliştirmek, tarım ürünleri lisanslı depoculuk
sisteminin kuruluş, işleyiş ve denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Peki, bu amaç ve gayeye
hizmet edecek piyasaların daha iyi oluşmasına imkân hazırlayacak, öncelikle,
üreticinin haklarını koruyacak, ticareti çok hızlı geliştirecek bu kanunun
yazılması, hayata geçirilmesi, uygulanması çok mu zordu da bugüne kadar beklendi;
işte, bunu anlamak zor diye düşünüyorum.
Buradan şu çıkmaktadır:
Mutlaka partiler ve iktidarlar güzel Türkiyemiz için birçok şey yaptılar; ama,
bir o kadar da ihmal ettiler mi diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımızın, hükümetimizin, tali komisyon olarak Tarım,
Orman ve Köyişleri, esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonumuzun, şimdi de, tartışıp, görüşüp kabul
edecek olan Yüce Meclisimizin yüzakı bir kanun olarak literatürümüze
girecektir. Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu en iyi şekilde
uygulanacaktır.
Burada biraz da,
komisyonumuz, önüne gelen kanun tasarılarıyla ilgili olarak ne tür çalışmalar
sergiliyor, onlardan da söz etmek istiyorum. Önümüze gelen kanunla ilgili
olarak, ilgili bakanlıklardan ve bürokratlardan brifing almak; kanunun ilgilisi
varsa, sivil toplum kuruluşlarını, meslek kuruluşlarını komisyonumuzda
dinlemek, fikirlerini almak. Kanun hangi sektörü ilgilendiriyorsa, hemen
araziye iniyoruz; kanunu, sektörü yerinde tartışmak, yerinde incelemek,
görüşleri ve fikirleri almak şekliyle bire bir dinliyoruz. Bu kanuna da
dayanak, kaynak, bir nevi az da olsa örnek oluşturan borsalarımızı ve
işleyişlerini yerinde görmek, bilgilenmek amacıyla, ticaret borsalarımız bu
kanun hakkında ne düşünüyorlar diye Polatlı, Konya borsalarını ziyaret ettik;
alım ve satımları yerinde gördük, inceledik. Ticaret borsası yetkililerinin
özveriyle çalıştıklarını ve bu kanunu dört gözle beklediklerini gördük. Başta,
Komisyon Başkanımız Sayın Dr. Soner Aksoy'un riyasetinde, iktidar ve muhalefet
milletvekilleri olarak, kanun tasarısının mümkün olduğunca mükemmel olabilmesi
hedefine kilitlenerek çalışma yaptığımızı bilhassa ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüştüğümüz Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı, gelişmiş
ülkelerde, bilhassa Amerika'da onlarca yıldan beri uygulanmaktadır. Bunun
içindir ki, bu ülkedeki çiftçiler, tarım sektöründe faaliyet gösteren kurum ve
kuruluşlar çok hızlı gelişme göstermişler, üretici birlikleri, ürün borsaları,
vadeli işlemler borsaları gibi birçok organın desteğiyle oluşturulan
piyasalarda hem hâkimiyet kurmuşlar hem de merkez olmuşlardır.
Burada şunu ifade etmek
istiyorum: Partimizin çok özel tarım politikalarının olduğunu -ama mutlaka ki
eksikleri olabilir; çünkü, bu saydığım üretici birlikleri, ürün borsaları,
vadeli işlemler borsaları kanunlarının bazıları çıkmış, şimdi de lisanslı
depoculuk kanunu, sonuncusu da bugün çıkacaktır- bu yönüyle bir politikamızın
olduğunu, destekler yönüyle politikamızın olduğunu, 2003 yılında takriben 7-7,5
katrilyonluk yatırım yapan bu ülkenin 3,7 katrilyonluk tarım desteğinin
olduğunu, bunun içerisinde süt desteklerinin, hayvancılık desteklerinin dahil
edilmeden söylediğimi bilhassa ifade etmek istiyorum. Yeterli midir; hayır,
çiftçimize, üreticimize yeterli değildir. Önümüzdeki yıl, bunların daha da
gelişmiş olarak uygulanacağını tahmin ediyorum ve ifade etmek istiyorum.
Burada, Amerika Birleşik
Devletlerinde lisanslı depoculuk sisteminin nasıl yapıldığına bakacak olursak,
üretici yararına piyasayı kamu müdahalesinin bir aracı olarak kullanma şeklinde
olduğunu biliyoruz ve görmekteyiz. Herhalde, bu prensip sayesinde Amerika
Birleşik Devletlerinde tarım ürünleri borsaları çok gelişmiş olduğu gibi, IMF
tarafından da çevre ülkelerin destekleme fiyatlarının Amerika Birleşik
Devletleri borsa fiyatlarına endekslenmesi, hem işleyişe hız katmış hem de
ününe ün katmıştır.
Bugün, dünyada Chicago ve
Kansas Borsasını duymayan olmadığı gibi, dikkate almayan da yoktur. Bu sayede 7
800 tane borsaya ulaşılmıştır. Bunların 6 633 tanesi hububat ve çeltik, 405
tanesi pamuk, 300 tanesi işlenmiş ürün, 110 tanesi şeker, 350 tanesi fıstık
üreticilerine, ticaretini yapanlara, sanayicilerine her yönüyle hizmet etmekte,
Amerikan ekonomisine güç katmaktadır. İşte, bunun için, dünyada buğdayın,
pamuğun, bademin ve daha birçok ürünün de ambarı konumuna gelmiştir, iyi
uygulamakla, uzun yıllardan beri uygulamakla.
İki yılda, elbette ki,
bütün bunlarda düzenlemeler, en iyi kanunlar, en iyi yapılanmalar yapılamaz,
ama, şu vardır ki, 3 Kasımdan öncesi ile bugün kıyaslanmayacak bir şekilde
farklılık göstermektedir.
Amerika Birleşik
Devletlerinde borsaların çoğunun yapısının kooperatif yapıları olduğu da pek
bilinmemektedir bizim toplumumuzca, bizim bu işlerle meşgul olanlarca. Bu
hususu, ülkemizde, kendilerinin çok büyük olduklarını iddia eden, tarım
ürünleri üzerine faaliyet gösteren kooperatiflerimize ithaf ediyor; insanlar
isterlerse, çaba gösterirlerse, kanunu beklemeden de bu ve benzeri işler
yapabilirler diye düşünüyorum. Bu işlerin odağında bulunmuş bir milletvekili
olarak, kişisel görüşüm olduğunu da ifade etmek isterim.
Yine, Amerika Birleşik
Devletlerinde Tarım Bakanlığının lisanslı depolar üzerinde sıkı bir denetim
yetkisinin olduğunu söylemek istiyorum. Bunları da şöyle sıralayabiliriz: İlk
başvuruda yapılan denetim, rutin denetim, değişlik durumunda denetim, özel
durumlarda özel denetim. Bunları niçin söylüyorum derseniz; daha katedeceğimiz
mesafenin çok olduğunu ifade etmek için söylüyorum.
Yüce Meclisimizin
çıkardığı ve bugün çıkaracağı, yarınlarda da çıkaracağı kanunlarla, yine, yüce
milletimizin becerisi, kabiliyeti, üstün nitelikleri ve çalışkanlığıyla, Büyük
Atatürk'ün gösterdiği muasır milletler seviyesine mutlaka ulaşılacaktır; çünkü,
3 Kasım 2002 tarihinde, iktidarıyla muhalefetiyle, bu necip milletin kaderi
değişmiştir diye düşünüyorum sevgili arkadaşlarım.
Yine, kanunumuza dönecek
olursak, ülkemizde yüzlerce yıldır amatörce, zaman zaman bir tarafın lehine,
zaman zaman diğer tarafın aleyhine işleyen, karşılıklı güven esası üzerine
kurularak uygulanan, aynı zamanda ürünlerin bankaların depolarında, umumî
mağazaların depolarında veya özel sektör depolarında, ürün muhafazasına
dayanan, borsaya usulüne uygun olarak ulaşmadan çalışan sistem, şimdi,
hükümetimizin ve siz değerli milletvekillerinin gayretleriyle, üreticimize
gerçek anlamda bir hizmet, reform çapında bir uygulama olarak hayata
geçirilmektedir.
Üreticilerimizin
ürünleri, kurulacak lisanslı depoculuk müesseseleri, yine, bu kanunla doğrudan
bağlantılı ürün borsaları, vadeli işlemler borsalarıyla tüm içpazarlara,
alıcılara, sanayici ve ticaret erbabına ulaşacağı gibi, dünya piyasalarına
açılarak, üretimin ve ticaretin gelişmesinde çok önemli görevler ifa
edilecektir.
Üreticimiz lehine arz
dengeleri yenilenecek, sanayi ve ticaretle uğraşan firmalarımız için çok önemli
oranlarda yeni finans kaynakları oluşacaktır;. aynı zamanda, ürün kaliteleri,
ticarî kalite gelişecek, standartlar yükselecektir. Büyük miktarlarda ürünün
hasat dönemlerinde piyasalara arz edilmesi, üretici aleyhine fiyatların
düşmesine sebep olduğu gibi, tüccar ve sanayicinin haksız bir şekilde töhmet
altında kalmasına da sebep olmasıyla ayrı bir problem olarak karşımıza çıkıyordu.
Birbirleriyle kenetlenmesi gereken üretici, tüccar ve sanayici, hükümetimizin
ve Yüce Meclisimizin üstün gayretleriyle çıkarılan bu lisanslı depoculuk
müesseseleri, vadeli işlemler borsaları ve tarım ürünleri lisanslı depoculuk
müesseseleriyle bütünleşecek; birinin varlığıyla varlık kazanan
üreticilerimizin ve tüccarlarımızın üzerindeki birçok olumsuz düşünce ortadan
kalkacak; üretim, ticaret, sanayi ve alım satımlar hem güçlenecek hem de
şeffaflaşacaktır diye düşünüyorum.
Güçsüz olarak hayatını
sürdürmeye çalışan birçok küçük üretici, düşük fiyatla ürününü satmaya mecbur
kalmakta, kredi borçlarını zaman zaman ödeyemez duruma düşmekteydi. Yıllardır
böyle işleyen bu sistem, AK Partiyle bir değişim geçirmektedir. Borçlar
ertelenmiş, yeni kredi imkânları yaratılmış, tarım ve hayvancılığa çok çeşitli
destekler verilmiştir. 2004 yılında -biraz önce de bahsettiğim gibi- 7,5
katrilyon civarında yatırım yapabilen Türkiye, tarım kesimine 3,7 katrilyon
destek vermiştir; yeterli midir; hayır, yeterli değildir.
Hükümetimiz, 2005 yılında
tarımı destekleme politikalarında mutlaka yenilikler yaparak çiftçimizin yüzünü
güldürecek, cebini dolduracak, ürün bazında primleri yaygınlaştıracaktır diye
düşünüyorum. Sayın Başbakanımızın ve Tarım Bakanımızın zaman zaman yaptığı açıklamalarının
da bu doğrultuda olduğunu ifade etmek isterim.
Hükümetimizin yeni
değişim projeleriyle tarım büyük hamleler yapacaktır; zira, tarım sektöründe
kişi başına düşen yatırım maliyetinin düşük olması, sanayi, endüstri ve hizmet
sektörlerinde kişi başına düşen yatırımların daha yüksek olması, işsizliğin
giderilmesi açısında da önem arz etmektedir.
Çoğalan nüfusumuz,
gelişen gıda ve tarıma dayalı sanayimiz, ihracatçılarımızın artan talepleri,
tarımımızı çiftçilerimizle birlikte hızla daha verimli, daha kaliteli, daha
fazla ürün çeşitliliğine kavuşturmamızı zorunlu kılmaktadır.
Bu arada şunu da söylemek
isterim: Çiftçilerimiz adına hareket eden meslek kuruluşlarının, tarım
ürünlerini değerlendirmek üzere kurulan çeşitli birliklerin, kamu ve özel
kuruluşların, artık, politikalarını yeniden gözden geçirmelerinin zamanının
çoktan gelmiş ve geçmekte olduğunu düşünüyorum.
Sadece hazine
yardımlarına bel bağlayarak, gelişmiş ülkelerin üreticileriyle rekabet,
verimlilik, kalite ve daha birçok husus gözönüne alındığında, hiçbir şekilde
yarışılamaz. Yukarıda saydığım kurum ve kuruluşlar da yönetim tarzlarını
değiştirmek, kendi üyelerinin gelişmesine yönelik yeni anlayışlarla değişimi
yakalamak mecburiyetindedirler diye düşünüyorum.
Yine, bu arada, hükümetimizin,
tarım satış kooperatiflerine, mesela, incir için 9,5 trilyon destek verdiğini,
pamuk için 70 trilyon liralık desteği ayırıp, takdim ettiğini, üzüm için de 54
trilyon liralık desteği bizzat üzüm üreticileri için üzüm birliğine
gönderdiğini, bilhassa söylemek istiyorum.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Bakan vermedik diyor, sen verdik diyorsun.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Bu değişimi, AK Parti olarak her alanda, daha iktidar olmadan yakaladığımız
için, 3 Kasımdan beri yaptıklarımızla, bunları da halkımıza ispat etmiş
bulunmaktayız. Çıkardığımız kanunlar, uyguladığımız ekonomi politikaları,
hayata geçirdiğimiz demokratikleşme ve özgürlüklerle ilgili reformlarımız,
bütün bunların göstergeleridir.
3 Kasım öncesi ile 3
Kasım sonrasının Türkiyesi, hiçbir şekilde kıyaslanamayacak bir durumdadır.
Bütün bunlarda, iktidarımızın katkıları, muhalefetimizin de çok zaman
destekleri olduğunu, bilhassa ifade etmek istiyorum.
Yine, kanun tasarımıza
dönecek olursak, lisanslı depoculuk; tarım ürünlerinin ticaretini kolaylaştıracak,
ticaretimizi büyütecek ve de şeffaflaştıracaktır.
Ülkemizdeki mevcut ürün
ve kalitesi hakkında bilgi verecek, ithalatın daha düzenlenmesine zemin
hazırlayacak, ek finansman ihtiyacını karşılayacak, gereksiz nakliye ve
depolama masraflarını ortadan kaldıracak, üreticiyi hızla bilinçlendirecektir,
burası önemlidir.
Ürün rehin kredileri
devreye girecek, ürün borsalarını ve vadeli işlemler borsalarını hızla harekete
geçirecektir.
İşleyiciye zamanında ve
uygun nitelikte hammadde temin edilmesini gerçekleştirecek; depolanması
yaygınlaşacak; ürün sahiplerinin mallarının emniyeti sağlanacak, kaliteleri
korunacak ve gelişecek; ürünlerin sınıf ve derecelerinin sağlıklı bir şekilde
tespiti gerçekleşecek; ürünlerin mülkiyetini, finansmanını, satışını ve
teslimini içeren ürün senedinin çıkarılması sağlanacak; ülke çapında geçerli
tüm standardizasyon sistemi gelişecek; sağlıklı depolama tesislerinin yapımı
gerçekleşecek; sağlam ve eksiksiz bir hukukî altyapı tesis edilecek; nitelikli
bilgi işlem altyapısı oluşacak; finans dünyasıyla entegrasyon sağlanacak;
ekonomimizin düşük faiz ve stabil bir yapıya oturmasına zemin hazırlanacak;
üreticinin ivedi nakit ihtiyacının karşılanmasına, gelirinin artmasına ortam
hazırlanacak; piyasa spekülasyonunun önlenmesine yararlı olacak; kamu finansman
ihtiyacının zamana yayılmasına imkân verecektir.
Üreticiyi, üretim
planlamasına ve üretim deseni yaratmaya yönlendirecek; dolayısıyla, verim ve
kârlılık giderek artacak; üretici, dilerse üretime başlamadan planlamasını
yapıp ürününü daha tarlaya ekmeden satabilecek; üretici, ürün bazında
örgütlenip ticarî bir güç olacak; dolayısıyla, kendi sıkıntılarını kendisi
aşabilecek, bu sayede devlet ve ekonomi üzerindeki yük azalacak.
Sanayici, kalitesi
belirlenmiş kendi üretim standartlarına uygun ürününü rahatlıkla temin
edebilecek; sezonluk dalgalanmalardan mümkün olduğunca az etkilenecek, önünü
görebilecek.
Depolara teslim edilecek
ürünlerin teknik kontrolleri akredite olmuş laboratuvarlarca yapılacağından,
ürün gerçek fiyatını bulabilecek, ihracatta yaşanabilen sorunlar ortadan
kalkacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Ürün borsaları dünyayla entegre olacak, rekabet ve buna bağlı ürün kalitesi
artırılacaktır. Depolara ürün tesliminin sonrasında alınacak makbuz senetleri
teminat olarak gösterilebilecek ve finansman ihtiyaçlarını bu yolla
sağlayabileceklerdir. Dolayısıyla, üretici, sanayici ve tüccara yeni finans
imkânları sağlanarak kredi maliyetleri düşürülecektir. Sayıları 100'ün üzerinde
olan ürün borsalarının işlevsel hale gelmesini sağlayacaktır. Paraya ihtiyaç
duyan üretici, ürününü piyasaya sürmeden bu ihtiyacını karşılayabilecek, arz
fazlası oluşması engellenecektir.
Yüzde yüz güvenilir ve
net istatistiklerin oluşmasına zemin hazırlanacaktır.
Kaynak israfı
önlenecektir.
Ticaret borsaları, Toprak
Mahsulleri Ofisi, Tarım Satış Kooperatifleri Birliği gibi çeşitli kamu ve özel
kuruluşlar ile kooperatifler kendilerini yenileyecekler, politikalarını yeni
baştan düzenleyecekler, lisanslı depoculuk kurumlarında yer alacaklardır.
Kamunun stok maliyeti
büyük oranda ortadan kalkacak, milletimizin üzerindeki yük bu yönüyle
hafifleyecektir.
Üretici, ürününü dilerse
satışa sunmayıp fiyat bekleyecek, nakde ihtiyacı varsa ürününü rehin etme
imkânına kavuşacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Helal olsun sana!..
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Ben, bunları otuz yıldır, kırk yıldır görüyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Seni millî takıma teknik direktör yapalım; takımı şampiyon yaparsın!
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelişen çağımızda, birçok ülkenin
henüz uygulayamadığı, ancak Avrupa Birliğinin bazı ülkelerinde ve Amerika'daki
üretici, sanayici ve ihracatçıya önemli imkânlar sunan, finans piyasalarına
yeni enstrümanlar getiren bu yasalar için, hükümetimizi, emeği geçenleri,
destek verenleri kutluyorum.
İletişimin çok ileri
boyutlarda hayatımızı etkilediği bu yıllarda, lisanslı depoculuk yasası, daha
önce Yüce Meclisimizin çıkardığı ürün borsaları yasaları sayesinde kurulacak
ürün borsasıyla birlikte, ulusal ve uluslararası pazarda ve finans
piyasalarında üreticilerimizi, ürünlerimizi buluşturacak, tüccarlarımızı,
tacirlerimizi dünya borsalarıyla entegre edecektir. Şimdiden, tüm bu kesimler
için, sektörler için heyecan duymakta olduğumu ifade etmek isterim.
Yine, daha önce
Meclisimizin yasalaştırdığı türev piyasalarıyla ilgili yasayla 28 Ocak 2005'te
İzmir'de açılacak Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası; şimdi, siz değerli
milletvekillerimizin oylarıyla yasalaşacak Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk
Yasası; yine beş ay önce yürürlüğe giren Ürün Borsaları Yasasıyla kurulacak
olan Ürün Borsası Anonim Şirketi ve Lisanslı Depoculuk Anonim Şirketiyle Türk üreticisinin
yüzü gülecek, sanayici ve ihracatçı, standardı belli, kaliteli mal bulma
imkânına sahip olacaktır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar...
NAİL KAMACI (Antalya) -
Burası neresi?!..
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Burası Türkiye. 3 Kasım öncesinin ve 3 Kasım sonrasının hesabını yapan
milletimiz, buranın ne olduğunu bizden de iyi biliyor diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
bugün, Türkiye'deki sıkıntıların başında iç ve dışborç stoku varsa, bu, uzun
yılların getirdiği... Mesela, 2001 yılında yüzde 200 oranında, yüzde 300
oranında arttıysa, bunun sorumlusu veya bunun suçlusu AK Parti Hükümeti
değildir. AK Parti Hükümeti, millî hâsılaya oranını yüzde 71 olarak aldığı bu
stoku yüzde 61'e düşürmüştür; önümüzdeki yıl, daha sonraki yıl ve beşinci yılın
sonunda göreceksiniz ki, tekrar iktidar olabilecek seviyeye çekecektir ve
halkın desteğini o gün daha fazla alacaktır diye düşünüyorum.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Hayal!.. Hayal!..
BAŞKAN - Sayın Acar,
lütfen, toparlayın efendim.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- 1908 yılında, Meclisi Mebusana aday olmuş Tireli Halil Akif var; 13-14 Ekim
1908 tarihlerinde, mebus adayı olarak verdiği beyannamesinde; gelişme hep büyük
sermayeyle olmuştur diyor, eğitimin önemine çok fazla dikkat çekiyor, ticaret
ve sanayiin gelişmesi hakkında istibdat ve özgürlüklere değiniyor,
özgürlüklerin çok önemli olduğunu ifade ediyor, yirmibeş otuz yıl içerisinde
Avrupa seviye ve kemaline ulaşmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade ediyor,
hükümetler hattın bekçisi gibidir, vazifesi, yol üzerinde mâni varsa
kaldırmaktır diyor.
İşte, demokratikleşmenin,
hukukun, ticaretin, özgürlüklerin önündeki engelleri, 3 Kasımdan sonra oluşan
bu Yüce Meclis iktidarıyla, muhalefetiyle birlikte kaldırmış ve bugünkü
seviyelere getirmiştir. Bundan yüz yıl önce konuşulan meseleler, hâlâ konuşulan
meseleler, 3 Kasımdan sonra konuşulmamıştır; bu da, bizim, hepimizin gururudur
diye düşünüyorum.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - 5 dakika geçti Sayın Başkan.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Geçmesi lazım...
BAŞKAN - Sayın Acar, son
cümlelerinizi alacağım.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Tamam efendim, bitiriyorum.
Değişimde yenilik, yeni
anlayışlar, hükümetimizin temel prensibidir diye düşünüyorum. Bunların bundan
sonra da devam edeceğine, bütün sektörlerde uygulanacağına, demokrasimizin
güçleneceğine olan inancımı belitiyor; kazanan ekonomimiz ve halkımız olacaktır
diyor, şimdiden hayırlı ve kutlu olsun temennilerimi iletiyor; şahsım ve Grubum
adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Acar.
Tasarının tümü üzerinde,
şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Muharrem Karslı; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MUHARREM KARSLI
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Tarım Ürünleri Lisanslı
Depoculuk Kanunu Tasarısı ile ilgili olarak biraz teknik düzeyde açıklama
yapmak için söz aldım; fazla uzun konuşacak değilim.
Lisanslı depoculuk nedir,
bir defa teknik olarak bunu arz edeyim. Biliyorsunuz, tarım ürünleri depolarda
muhafaza edilir. Depoda bulunan bir malı sattığınız zaman, Medenî Kanunumuzun
amir hükmü gereğince, satışın gerçekleşmesi için, malın karşı tarafa teslim
edilmesi gerekir. Diyelim ki, ticarî emtia buğdaydır, teneke zeytindir,
peynirdir, balya halinde pamuktur; bunları, her satışta oradan oraya nakletmek,
satıcıdan alıcıya teslimini sağlamak kolay bir iş değildir. Bunlar, gelişmiş
ülkelerde antrepolarda, lisanslı depolarda muhafaza edilir. Bu depolar,
kendilerine tevdi edilen emtia karşılığında, emtia senetleri -ismi ne olursa
olsun- makbuz senetleri, depo senetleri ya da "varant" diye
adlandırılan senetler verirler. Bu senetler nama da hamiline de yazılı
olabilir. Bu senedi elinde bulunduran depodaki malın sahibidir. Depodaki malı
satmak isterseniz, elinizdeki depo senedini ya da varantı karşı tarafa teslim
etmeniz yeterlidir; mal, yine aynı depoda durabilir.
Bunun bir faydası da,
sadece mülkiyetin naklini, devrini kolaylaştırmak değil, aynı zamanda terhin
ederek, bunun karşılığında kredi alma işini de kolaylaştırmasıdır.
Ülkemizde, bankacılık
sektöründe, henüz, lisanslı depoculuk bulunmadığı, gelişmiş olmadığı için,
bankacılık sektöründe şöyle bir yola başvurulur: Diyelim ki, sizin bir tekstil
fabrikanız var, fabrikanızın deposunda özel bir yerde 1 000 ton balya pamuğunuz
var. Bu pamuğu bankaya rehin edip, kaşlığında emtia mukabili kredi almak
istiyorsunuz. Yine, Medenî Kanunumuz diyor ki "rehinin gerçekleşmesi için
menkul malların karşı tarafa teslim edilmesi gerekir." Bunu teslim etmek
külfetli bir iş olacağı için, bankacılıkta şöyle pratik bir yol bulunmuş: Banka
geliyor, sizin fabrikanızdaki o emtianın bulunduğu deponun kapısına, filan
bankanın emtia deposu diye kendi levhasını asıyor ve sizinle bir kira
sözleşmesi yapıyor, böylece, depo, sizin deponuz değil, bankanın deposu haline
geliyor ve siz, bankanın deposuna malı yatırmış oluyorsunuz. Banka, böyle,
biraz muvazaa kokan pratik bir yolla mala zilyet oluyor ve size krediyi
veriyor.
Şimdi, bütün bunlar,
muvazaalı yollar; bunların, tabiî, birtakım şartları var. Sizin, o malı, diğer
mallarla karışmaksızın koyabileceğiniz ayrı bir yeriniz olacak ya da ayrı özel
bir deponuz olacak ki, gidip oraya tabelasını koysun banka. Ekseri ahvalde,
malın bankaya terhini ya da mülkiyetin kısa elden devrini sağlamak bazı
sıkıntılara sebep oluyor. İşte, lisanslı depoculuk, her şeyden evvel, bu
sıkıntıları ortadan kaldıracaktır.
Lisanslı depoculuk demek,
deponun, devletin koyacağı birtakım kurallara uyması, birtakım altyapı
şartlarını yerine getirmesi ve devletten lisans alması demektir. Bu lisansa
istinaden lisanslı depoculuk yapanlar, emtia teslim edenlere "varant"
dediğimiz ya da "depo senedi" dediğimiz ya da "makbuz
senedi" dediğimiz belgeleri ihdas edip verirler. Bunu ancak lisanslı depo
sahipleri yapabilir. Böylece, bir nevi banknot gibi, tahvil gibi, hisse senedi
gibi, kıymetli evrak hükmünde bir evrakı mal sahibine teslim ederler. Bu
sayede, malın sahibi, elindeki evrakla, malını ister elden satar, evrakı teslim
ederek malı teslim etmiş olur; ister bankaya gider, bu evrakı terhin
ederek malını terhin etmiş
olur, kredi ihtiyacını karşılar ya da gider, bu evrakla, spot borsalarda malını
alım satım konusu yapar. Bunun asıl önemli tarafı -memleketimizde henüz vadeli
işlemler borsaları kurulmuş değil- özellikle vadeli işlemler borsalarında,
kontrata ve sözleşmeye dayalı işlemlerde -yani, sözleşmelerin alınıp satıldığı
işlemlerde- sözleşmeye esas teşkil edecek bir evrakı borsanın takas odasına
tevdi etme imkânını buluyorsunuz. Önümüzdeki günlerde, sanıyorum ocak ayının
ilk yarısında İzmir Vadeli İşlemler Borsası ticarî emtia üzerine işlemlerine
başlayacak ve bu lisanslı depoculuğun sağladığı imkânlar, vadeli işlemler
borsamızın da rahat çalışmasını temin edecektir.
İşte, Türkiye'de sermaye
piyasası, bu gibi kurumsal yapıların, kurumsal eksikliklerin giderilmesiyle her
gün biraz daha gelişmektedir. Sadece borsanın kurulmasıyla bir memlekette
sermaye piyasası kurulmuş ve kurumlaşmış sayılmaz, birtakım yan kurumların da
kurulması gerekiyor. İşte, takas merkezi, takasbank, yatırım fonları, yatırım
ortaklıkları ve kaydî sistem gibi birtakım kurumların da sermaye piyasasını
tamamlaması gerekiyor. İşte, lisanslı depoculuk kanunu çıktığında ve lisanslı
depolar kurulduğunda, Türkiye'de, sermaye piyasamızın çok önemli bir eksiği de
giderilmiş olacak. Böylece, sermaye piyasamızın ve özellikle emtia
borsalarımızın ve vadeli işlemler borsalarımızın fonksiyonlarını rahatça yerine
getirmesi ve bunların gelişmesi sağlanmış olacaktır.
Ben, bu kadar kısa bir
izahatla yetinmek istiyorum.
Hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Karslı.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TARIM ÜRÜNLERİ LİSANSLI DEPOCULUK KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun
amacı; tarım ürünleri ticaretini kolaylaştırmak, depolanması için yaygın bir
sistem oluşturmak, ürün sahiplerinin mallarının emniyetini sağlamak ve
kalitesini korumak, ürünlerin sınıf ve derecelerinin yetkili sınıflandırıcılar
tarafından saptanmasını sağlamak, tarım ürünleri lisanslı depo işleticilerinin
kişiler arasında ayrım yapmaksızın tarım ürünlerini kabul etmelerini temin etmek,
ürünlerin mülkiyetini temsil eden ve finansmanını, satışını ve teslimini
sağlayan ürün senedi çıkartmak ve standartları belirlenmiş tarım ürünlerinin
ticaretini geliştirmek üzere, tarım ürünleri lisanslı depoculuk sisteminin
kuruluş, işleyiş ve denetimine ilişkin usül ve esasları düzenlemektir.
BAŞKAN- Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Manisa Milletvekili Sayın Nuri
Çilingir.
Sayın Çilingir, konuşma
sürelerinizi birleştiriyorum; buyurun.
CHP GRUBU ADINA NURİ
ÇİLİNGİR (Manisa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 701 sıra sayılı Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce konuşan Adalet ve Kalkınma Partisinin sözcüsü değerli kardeşimiz
Sayın Acar'ı dinlerken, acaba, biz başka ülkede mi yaşıyoruz diye düşünmeye
başladım. Üretimin arttığından bahsediyor; ama, ithalatın arttığından bahsetmiyor.
"Çiftçi çok rahat" diyor; çiftçi ölmüş durumda, perişan durumda.
Biraz sonra başka arkadaşlarım da bunu anlatacaklar, çok fazla detaya
girmiyorum. Rakamların bir kısmının yanıltıcı olduğunu düşünüyorum. Mesela
"pamuk 2 200 000 ton üretiliyor" dedi. Eğer, bu politikalar devam
ederse, seneye pamuk ekecek kimseyi bulamayacağız.
Değerli arkadaşlarım, bir
ülkenin sanayii ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadar modern şehirlere,
gelişmiş teknolojilere sahip olursa olsun, insanların, yaşayabilmeleri için
gıdaya ihtiyaçları vardır. Bu anlamda, bir ülke kendi kendine yetebilmeyi
başarmalıdır.
Ülkemiz, yakın zamana
kadar tarımsal açıdan kendi kendine yetebilen ülkeler arasında
gösterilmekteydi; ancak, bu durum son dönemde değişerek, ülkemizin, dışarıdan tarımsal
ürünler ithal eden bir ülke haline gelmesi, son derece düşündürücü, aynı
zamanda da tedbir alınması gereken çok önemli bir konudur.
Avrupa Birliğine girmeye
çalıştığımız bugünlerde, sanayi politikalarımız kadar, tarımsal
politikalarımızın da uzun vadeli ve mevcut şartların en iyi şekilde
değerlendirilmesiyle oluşturulması bir zorunluluktur. Uygulanan tarımsal
politikaların, popülist yaklaşımlardan uzak, verimliliği artırıcı, dünya
ülkeleriyle hem kalite hem de miktar açısından rekabet edebilecek düzeyde
olması gerekmektedir.
Ülkemiz, coğrafî konumu
itibariyle iklim bölgeleri içerisinde iyi bir yerde bulunmaktadır. Özellikle
Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerimizde bol ve kaliteli ürün elde etmek
mümkün olabilmektedir. Üreticilerimiz, alıcı ve satıcılar karşısında, yalnız
başlarına, güçsüz durumdadırlar. Bu durum, üreticilerimizi, kendi ekonomik
çıkarlarını korumak amacıyla, meslek odaları, kooperatifler, sendikalar,
dernekler gibi farklı amaçlı örgütler kurmaya itmektedir. Kurulan bu örgütler,
ürünlerin satışı ve işlenmesi konusunda gerek çiftçilerimize gerekse
işletmecilerimize yeterli derecede faydalı olamıyor.
Ülkemiz tarımında, az
gelişmiş ülkelerin çoğunda görülen ikili bir yapı göze çarpmaktadır. Küçük
işletmelerden oluşan geleneksel kesim, kendi varlığını sürdürmek için geçimlik
üretim yaparken, modern işletmelerden oluşan ticarî kesim pazar için üretim
yapmaktadır. Geleneksel kesim, tarım kooperatifleri ve meslek odaları gibi
örgütsel kalkınma araçlarından yeterince yararlanamıyor. Bu ikili yapı,
Türkiye'de tarımsal kalkınmayı olumsuz etkilemektedir. Küçük üreticiler, modern
üretim girdilerini ve tarım kredilerini organize piyasalardan
sağlayamadıklarından, girdi ve kredi kullanımı daha çok modern kesimde
yoğunlaşmaktadır. Bu sorunlar ürün piyasası için de geçerli olduğundan,
örgütlenmiş pazarlama kuruluşlarından genelde modern kesim yararlanmaktadır.
Tarım kesiminin ikili
yapısı kırsal örgütlenmeyi gerekli kılan nedenlerin başında gelmektedir. Bunun
için, tarım ürünleri piyasalarını düzenleyen örgütleri geliştirmek
gerekmektedir. Bu örgütler, girdi ve kredi piyasalarında da etkin olabilirler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu işleri yaparken, kaynaklar, daha çok yapısal değişime
yönelik kullanılmalıdır. Tarımla uğraşan nüfusun ve mevcut işletmelerin kısa
dönemde azaltılması mümkün değildir. Mevcut olan diğer sektörlerde de istihdam
olanağı oldukça kısıtlıdır. Bu durumda, tarım satış kooperatifleri gibi
kooperatiflerin özerkleştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Asla, bu
kooperatiflerin sanayi tesisleri satılmamalı, kooperatif sisteminin dışına
çıkarılmamalıdır. Avrupa Birliğinde sanayi tesisi olmayan kooperatif neredeyse
yoktur.
Türkiye gibi tarım
sektörü ve tarımsal altyapısı gelişmemiş, ekonomisi tarıma dayalı ve istihdam
edilen nüfusun yaklaşık yarısının tarım kesiminde olduğu gelişmekte olan
ülkeler için tarımsal destekleme politikalarını kısa dönemde değiştirmek
oldukça zordur.
Ülkemizde, stratejik
ürünlerde bile kendine yeterliliğin sağlanamadığı ve tarımda teknolojinin
yeterince gelişemediği düşünüldüğünde, dünya tarım ürünleri ticaretinin
serbestleşmesini savunurken dikkatli davranılması gerektiğini burada önemle
ifade etmek istiyorum.
Ekonomileri ve tarım
sektörleri gelişmiş ülkeler, tarım sektörlerini planlı bir yapıyla, üretimi
yönlendirerek ülke için tarımsal üretimi üçüncü ülke kaynaklı tarım ürünleriyle
rekabette koruyarak mevcut durumlarına ulaşmışlardır. Bu ülkelerde, fiyatlara
müdahale etmek, zaten nüfusu azalmış olan tarım kesimini korumak mümkündür.
Tarım sektörleri gelişmiş
ülkelerin ülkeiçi fiyatları düşürücü uygulamaları, tamamen, uluslararası
ticarette karşılaştırmalı üstünlük yaratma çabasıdır.
Değerli milletvekilleri,
tarım ürünlerinin depolanmasıyla ilgili olarak 2699 sayılı Umumî Mağazalar
Kanunu yürürlüktedir; ancak, geleneksel depolama alışkanlığı dışında depolama
yapılmaması, dünya ekonomisindeki gelişmelere paralel olarak depolama
sisteminin geliştirilememesi, bu kanunun yetersiz olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Üreticilerimiz, hasat dönemlerinde
elde ettikleri ürünleri, depolama sorunu nedeniyle hemen elden çıkarmak
mecburiyetinde kalmaktadırlar. Bu durum, büyük miktarlarda ürünün piyasaya
girmesi demek oluyor ki, bu da, fiyatların düşmesine sebep olmaktadır.
Yine, hasat dönemine borçlanarak
giren üreticilerimiz, ivedi finansman gereksinimi nedeniyle, ürününü düşük
fiyattan elinden çıkarmak zorunda kalmaktadır. Bu durumda, daha sonraki aylarda
spekülasyon hareketlerinin etkisiyle ürün fiyatları yükselmekte, tüketici fiyat
düzeyi olumsuz etkilenmektedir.
İşleyiciler, zamanında
uygun fiyatta ve aradığı kalitede hammadde temininde zorluklar yaşamaktadır.
Üreticilerimizin
ürünlerinin korunması, işleyicilerin zamanında istedikleri ürüne ulaşması gibi
sorunların çözümünde, kamu müdahalesi sistemi ve piyasa sistemi rol
oynamaktadır.
Avrupa Birliği
ülkelerinde, ürün gruplarına göre farklılık göstermekle birlikte, genel olarak,
müdahale kurumları ve ödeme kurumları aracılığıyla piyasaya müdahale
edilmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde ise, borsa sistemine tarım
ürünleriyle başlanmıştır. Yani, bu ülkelerde, tarım ürünleri, lisanslı
depoculuk sistemi sayesinde borsada alınıp satılmaktadır.
Amerika'da lisanslı
depoculuk, kamunun stok tutma ve tarım ürünlerinin desteklenmesi sisteminin bir
parçası olarak işlevini yerine getirmektedir.
Lisanslı depoculuk
sistemini oturtan gelişmiş ülkelerde, tarımsal üretim ve ticaretinde istihdam
yaratılmıştır.
Yine, ürünlerin kayıt
altına alınması sayesinde vergi gelirlerinde önemli artışlar elde edilerek,
millî gelire katkı sağlanmıştır.
Lisanslı depoculuk
sistemini kuramayan ülkeler, bu sistemi başarıyla yürüten ülkelere bağımlı ve
ikincil pazar haline gelmişlerdir.
Lisanslı depoculuk
sistemini kurarken, kamunun müdahalesini de dikkate almalıyız. Devletimizin,
piyasaya, düzenleyici mahiyette satın alma, depolama gibi müdahalesi her zaman
olmalıdır, olmak zorundadır.
Konumuzla ilgili olarak,
ülkemizdeki bakliyat üretimindeki gelişmelere biraz değinmek istiyorum.
Ülkemizde, baklagiller
grubu, 1994 yılına kadar, onbeş yıl boyunca, devletçe, alım garantisi verilerek
desteklenmiştir. Bu projeyle üretim artmış, buna paralel olarak tüketim de
artmıştır. Üretim ve pazarlama desteklerinin bittiği 1995 yılından itibaren
üretim azalmış, bu da tüketimi düşürmüştür.
Bakliyat üretiminden
önemli ihracat geliri sağlandığı halde, yurtiçi tüketimi karşılayabilmek için
dahi ithalata başvurulduğu herkes tarafından bilinmektedir. Buna rağmen,
üretimi artırıcı önlemlerin geçmiş yıllarda olduğu gibi alınmaması, buna
karşılık geleneksel tarım politikalarıyla bakliyat üretiminin devam ettirilmesi
oldukça düşündürücüdür.
Toprak Mahsulleri
Ofisinin alım yapması üreticilerimizin lehinedir. Toprak Mahsulleri Ofisi
belirli bir fiyatta alım yaptığı zaman, üreticilerimiz pazarlık gücüne
kavuşmaktadır. Bu yıl, Toprak Mahsulleri Ofisi yeteri kadar alım yapmadığı
için, biliyoruz ki, buğday fiyatları 250 000 liraya kadar düşmüştür.
Halkının çoğunluğunun
tarımla geçinen bir bölgenin milletvekili olarak, üretici ve tüccarlarımızın
sorununu çok yakından takip eden bir arkadaşınızım. Bizim bölgemizde, önceden,
Tariş, üreticilerimizin bu konudaki menfaatlarını korumaya çalışmıştır; fakat,
4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunla, tarım
birlikleri, yeniden yapılandırma adı altında yok edilme durumuyla karşı karşıya
bırakılmıştır. Özellikle stokçu olarak kullanılan Tariş Üzüm Birliğinin, kendi
hatalarını bir tarafa bırakacak olursak, hükümetten aldığı destekleme kredisi
yetersiz kalınca üzüm fiyatını belirleyemez olmuştur. Bu durumda, fiyat
belirlenirken, piyasa başkalarının istediği doğrultuda oluşmuş, üzüm üreticisi
perişan olmuştur. Bu yıl, üzüm, ancak üç yıl önceki fiyattan satılabilmiştir.
Yine, seçim bölgem olan
Manisa'nın Alaşehir Suma Fabrikasının özelleştirilmesi ve ürün alma garantisini
vermemesiyle üzüm üreticilerimiz zor durumda kalmışlar, ürünlerini
satamamışlardır.
Sayın Bakana, burada
ifade etmek istiyorum, Sayın Ali Coşkun'a, Alaşehir Suma Fabrikasının
özelleştirilmemesiyle ilgili bir teklifimiz olmuştu; ama, 5'li bakanlar
kararıyla çıktığı için özelleştirildi; bunun sonucunda, bölgede büyük sıkıntı
meydana geldi.
Bu fabrikamız
özelleştirilmeden önce, üzüm üreticilerimizin, ürünlerini satma endişeleri
yoktu. Fabrika, üreticilerimizin üzümlerini alarak, fazla üzümleri şarap ve
suma yapımında değerlendirirdi. Böylece, üreticimiz, kamu eliyle dolaylı olarak
desteklenmiş olurdu.
Bu durum, üzüm
fiyatlarının üretici lehine oluşmasında büyük bir etki de yapmaktaydı; ancak,
bunların hiçbirisi şimdi gerçekleşmiyor; yani, üzüm üreticisi kaderiyle baş
başa bırakılmış durumda.
Değerli milletvekilleri,
devletimizin düzenleyici müdahalesi olmadan, özellikle nüfusumuzun yüzde
40-45'inin tarımla geçindiği ülkemizde, bu sistemin başarılı olması oldukça zor
diye düşünüyorum. Lisanslı depoculuk sistemini geliştirirken, diğer taraftan
kamunun bir şekilde düzenleyici müdahalesini de sağlamamız gerektiğine
inanmaktayım.
Bu kanunun tam olarak
uygulamaya geçilmesi durumunda, üreticilerimiz, ürünlerini lisanslı depoya
teslim ettiklerinde, kendilerine ürün bedel karşılığı olarak ürün senetleri
verilecek, bu senetler para yerine kullanılabilecektir. Ürünler standart ve
kalitesine göre belirlenecek, işleyiciler, kendileri için uygun olan ürüne
elektronik ortamda ulaşabileceklerdir. Bu durum, hem üretici hem de işletmeci
için büyük kolaylık sağlayacaktır. Bu sayede kayıtlı satış sisteminin ülkemiz
genelinde oturması sağlanmış olacaktır. Böylece, bu sistemi başarıyla uygulayan
ülkelerde olduğu gibi, bizde de vergilendirme kolaylaşacak, millî gelire katkı
daha fazla olacaktır.
Ülkemizde lisanslı
depoculuk sisteminin tam olarak uygulanmasıyla, tarım ürünlerinin depolanması
ve pazarlanmasında üreticilerimize ve işletmecilerimize büyük faydalar
sağlanacağına inanmaktayım.
Bu duygularla, Yüce
Heyeti saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çilingir.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
Süreniz 5 dakikadır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, bu kanun tasarısı
üzerinde bir konuşma yapmak niyetinde değildim; ancak, biraz önce bu kanun
tasarısının tümü üzerinde konuşma yapan çok değerli AK Parti Aydın
Milletvekilimizi dinledikten sonra, bu konuyla ilgili mutlaka bir konuşma
yapmam zarureti ortaya çıktı. Bu duygu ve düşünceyle, Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Milletvekili, Türk
tarımının son iki yılda nasıl gelişme kaydettiğini, çiftçilerin, köylülerin
tarımdan ne kadar memnun ve mutlu olduğunu, tarımda desteklemenin 3 katrilyon
750 trilyon lira olduğunu, birçok üründe destekleme yapıldığını ifade etti;
ancak, Grup adına konuşmayı, keşke, bir Aydın Milletvekili olarak bu çok
Değerli Milletvekilimiz yapmasaydı. Bunu niye söylüyorum; çünkü, iki gün önce,
Aydın'da çok büyük bir çiftçi mitingi yapıldı ve 20 000 civarında çiftçimiz bu
mitinge katıldı. Bu miting yağmur altında devam etmesine rağmen, mitingin
bitimine kadar o alandan hiçbir çiftçi ayrılmadı.
Aydın'da yapılan bir
çiftçi mitingine 20 000 çiftçi katılıyorsa ve o meydandan yükselen feryatlar...
Çiftçi, her geçen gün yoksulluk içerisine girdiğini, maliyetlerin her geçen gün
yükseldiğini; ama, buna rağmen ürünlerinin para etmediğini haykırıyorsa ve
Aydın meydanındaki bu haykırma bütün Türkiye'ye yayılıyorsa, bir Aydın
Milletvekilinin çıkıp, çiftçilerin, tarımla uğraşanların çok iyi durumda
olduklarını söylemesini, ben, son derece yadırgıyorum.
Çeşitli vesilelerle
yaptığım konuşmalarda çiftçinin içerisinde bulunduğu durumu rakamlarla anlatmaya
çalıştım. Biraz sonra, yine, bazı rakamlar vereceğim; ancak, o rakamları
vermeden önce, iki gün önce Aydın'da yapılan o muhteşem mitingin fotoğrafının
yer aldığı bir gazeteyi sizlere göstermek istiyorum.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Kandoğan, maddeyle ne ilgisi var?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, bu gazete, tarafsızlığıyla, objektifliğiyle Türkiye'nin gündeminde
yer tutan, Egede yıllardan beri yayımlanan ve uzun yıllardan beri yayım
hayatını sürdüren değerli bir gazete.
Bakınız, bu gazetenin baş
sayfasında "Aydın'daki mitingde 20 000 çiftçi haykırdı" ve
"Ankara artık duy sesimizi" yazıyor. Bu feryatlar Egeden bütün
Türkiye'ye ulaştı.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Egede 600 000 çiftçi var...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Baktım, bu fotoğrafta bir tek kravatlı yok ve bu mitinge katılanların da
tamamı çiftçi.
Eğer, her şey iyiye
gidiyorsa, çiftçinin ürünü para ediyorsa, maliyetler düşüyorsa, bu 20 000
insan, Aydın meydanında bu yağmur altında niye toplandı arkadaşlar?! Bunun
cevabını öncelikle Aydın Milletvekilinin vermesi lazım. Niye toplandıklarını
ben söyleyeyim; pamuğun maliyeti 1 100 000 lira. Sayın Aydın Milletvekili, siz
bilirsiniz; bugün, pamuk Egede kaça satılıyor; 800 000 liraya satılıyor.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- 700 000 liraya.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 700 000 lira olduğunu söylüyorlar.
Sevgili milletvekillerim,
bunun maliyeti 1 100 000 lira. Bu maliyeti çıkarın, haydi, 100 000 lirasını
indirin, 1 000 000 lira. Geçen sene 1 000 000 liraya satılan pamuk bu sene 800
000 lira. Girdiler, maliyetler geçen seneye göre o kadar arttı ki, gübrenin
fiyatı yüzde 65 arttı, mazotun fiyatı yüzde 32 arttı, enerji bedeli yüzde 30
arttı, tarımdaki asgarî ücret yüzde 100'e yakın arttı. Bütün bunları
maliyetlerin üzerine ekleyecek olursanız, Aydın'dan yükselen feryadın niye
yükseldiğini hepimiz çok iyi biliriz.
Aydın, üzümcü; buradan
Sayın Milletvekilimize soruyorum; üzüm geçen sene ne kadardı, bu sene ne
kadar?! Geçen seneye göre yarı yarıya.
Tütün bitti, şekerpancarı
bitti. Buğday...
Ben Aksaray'a gittim...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Tamam, Aksaray'a gittin, orada kaldın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Orada kalmadım. Bunu burada söyleyeceğim.
BAŞKAN - Lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Aksaray'da buğday üreticileri buğdayı teslim ediyorlardı. Bir römork
buğdayını teslim etmek için üç günden beri sırada bekleyen Aksaraylı
vatandaşlarımızı gördüm, gözleri kan çanağına dönmüştü. Geçen sene 400 000
liraya yakın fiyatla sattıkları buğdayı "260 000 liraya verip şu
rezillikten kurtulalım" diye, gözleri kan çanağına dönmüş çiftçilerimiz,
üreticilerimiz, bizi feryatla karşıladılar.
Değerli milletvekilleri,
o bakımdan, buraya çıkıp, böyle bir kanun tasarısı... Elbette çok güzel hazırlanmış,
eksikleri vardır; ama, bunu hazırlayanları da tebrik ediyorum.
Geçen gün Tohumculuk
Kanunu Tasarısı gelecekti, gelmedi.
Organik tarımla ilgili
tasarı geldi, güzel; ama, bunlar geçiyor.
Sevgili arkadaşlar,
bunlar geçiyor; ama, çiftçinin karnına, midesine herhangi bir şey girmiyor.
İnanın, çiftçiler çok zor durumda, perişan durumda.
Sayın Milletvekilimiz
söyledi; çiftçilere yapılan destek 3 katrilyon 750 trilyon lira; yani, 2 500
000 000 dolar. 1997 yılında, Doğru Yol Partisinin iktidarı bıraktığı dönemde
yapılan destek 6 milyar dolar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Niye Doğru Yol Partisinden aday olmadın sen?! Niye Doğru Yol Partisinden aday
olmadın da AK Partiden aday oldun?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
teşekkür ederiz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- O konuya da gelirim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Gel.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Eğer benim AK Partiden ayrılmamın sebeplerini burada söylememi istiyorsanız,
onu da anlatayım!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Anlat!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Onu da anlatayım! (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hay hay.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
Sayın Kandoğan...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben bugün niye bir başka partideyim, bunu anlatmamı istiyorsanız, ben bunu da
anlatırım. Ben bunları da anlatırım. Benim burada gocunacak bir şeyim yok. Ben,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde...
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
böyle bir usulümüz yok... Rica ederim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ama, bana sataşıyorlar Sayın Başkanım. Cevap vermek zorunda kalıyorum.
BAŞKAN - Siz başta zaten
sataşmaya sebep oldunuz. Lütfen efendim... Lütfen yerinize geçin.
Sayın milletvekilleri...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, ben Türkiye tarımının problemlerini anlatırken arkadaşımız
müdahale etti.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Acar, biz,
burada, tasarıyı müzakere ediyoruz. Arkadaşımızın konuşma süresi bitmiştir.
Teşekkür ediyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Sayın Başkanım, ismimle hitap edildiği için, müsaade ederseniz, cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 1 inci madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2.- Bu Kanun; tarım
ürünlerinin standartları belirlenerek emniyetli ve sağlıklı koşullarda
depolanması ile ürün senetleri vasıtasıyla ticaretinin kolaylaştırılması
amaçlarıyla, lisanslı depo işletmelerinin ve yetkili sınıflandırıcıların
kuruluş, işleyiş ve denetimine ilişkin usül ve esaslar ile lisanslı depoculuk
sistemine dair diğer hususları kapsamaktadır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ören, şahsınız
adına yapacağınız konuşmanın süresiyle birleştirerek size 15 dakika süre
veriyorum; sürenizi iyi kullanırsanız memnun olurum.
CHP GRUBU ADINA HASAN
ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tarım Ürünleri
Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
lisanslı depoculukla ilgili yasa, Cumhuriyet Halk Partisinin de gündeminde olan
bir yasa. Tarım alanında çalışan insanların da
bu yasayı beklediklerini biliyoruz; ama, yasanın sunumu öyle bir şekilde
yapıldı ki... Lisanslı depoculukla ilgili yasayı uygulayan ülkelere
baktığınızda, başta Amerika olmak üzere, devletin desteği, lisanslı depoculuğun
arkasında; Avrupa'ya baktığınızda, Avrupa'da da benzer şekilde devletin desteği
lisanslı depoculuğun arkasında. Hatta, daha öteye götürülüyor; devlet, tarım
ürünlerine müdahale ediyor ve yeri geldiğinde, tarım alanında çalışanları
koruyabilmek için müdahale alımları yapıyor.
Ne hikmettir bilmiyorum,
Avrupa'dan bize gönderilen yasalarda, kendi uygulamalarının dışında, ayrıca,
diretmeler ve dayatmalarla karşı karşıya kalıyoruz. Yani, Amerika Birleşik
Devletleri lisanslı depoculuğu uygularken devlet desteğini lisanslı depoculuğun
arkasına koyacak; ama, Türkiye'ye -Dünya Bankası kanalıyla, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının çalışmasıyla tasarı gündeme ve Meclise geldiğinde- "sakın ha,
devlet desteğini tarımsal alanda çalışanların arkasına koymayacaksınız"
diyecek!
Şimdi, bu tasarının bir
ayağı eksik. Eğer, bu tasarı, böyle çıkar ise, devlet desteği çiftçinin
arkasında olmaz ise, bu tasarı, Türk çiftçisinin yüzünü güldürecek bir tasarı
değildir, hatta, değerli AKP'li milletvekili arkadaşlarımızın dediği gibi, bir
devrim falan hiç değildir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, biraz evvel, arkadaşımız Ahmet Bey dedi ki: "Biz, AKP İktidarı
olarak, üzüme 54 trilyon lira verdik." Ben Manisa Milletvekiliyim; benim
ilim, Türkiye'de birinci sınıf toprakları olan, ender rastlanan illerden
birisidir; 81 il içerisinde, tarımsal
alanda üretime en fazla katkıyı sağlayan, katmadeğeri sağlayan illerin
içerisinde birinci sıradadır. Geçen yıl, üzüme 26 trilyon lira destek verdiniz.
Geçen yıl, 9 numara üzümün fiyatı 1 400 000 lira idi; ama, orada, AKP'nin bu
yıl uygulamadığı bir şey uygulandı. Üzüm Birliği, 4 Eylülde fiyat açıkladı ve
"ben, 9 numara üzümü 1 350 000 ile 1 450 000 lira arasında alacağım"
dedi ve piyasa öyle şekillendi. İşletme sahipleri, tüccarlar, bu bazda üzümü
almaya başladılar. Peki, geçen yıl bu üzümün dışarıya satış fiyatı
neydi?..Tarımsal alandaki sesi kesebilmek için "ne yapalım dışarıdaki
fiyat bu, dışarıdaki 1 000 000 liralık fiyatın üzerine, 1 200 000 lira
verebilir miyiz" diye önümüze hep böyle bir şey getirilir; yani, bahaneler
üretilir; ama, dışarıdaki fiyat belli idi. Tonu 1 120 dolardan, işlenmiş üzüm,
dışarıya, yani Almanya'daki Hans'a ihraç edildi. 1 120 doların karşılığı,
kilosu 1 700 000 lira. Geçen yıl, 1 350 000 ile 1 400 000 liradan üzüm alındı.
Bu yıl ne oldu da üzümün fiyatı 850 000 liraya düştü? Şimdi Manisa'daki 100 000
üzüm üreticisi bunu size soruyor. Milletvekilleriniz pek Manisa bölgesine gidip
de bunu anlatamıyorlar; anlatmaya kalktıklarında ise farklı cevaplar alıyorlar
veya kahvehanelerde sandalyeler çevriliyor; çünkü, dinlemiyorlar.
Bu yıl ne oldu; bu yıl şu
oldu arkadaşlar: Sevgili Manisa milletvekillerimiz köy köy dolaştılar
"AKP'yle bereket geldi, üzümde arz fazlası var, üzüm çok fazla çıktı"
diye bir yaygara kopardılar. İlkönce bu yaygara koptuktan sonra tüccarların da
işletmecilerin de önü açıldı. İşletmeciler de, bu sefer üzüm almaya başladı. 4
Eylülde fiyat açıklayan Tariş, AKP'nin baskısıyla, yapılandırmanın baskısıyla
"borsa fiyatının üzerinde fiyat açıklamayacaksın" talimatıyla karşı
karşıya kaldı. Borsada üzüm 1 000 000 lira. Gerekçelerini biraz sonra
söyleyeceğim. Dışarıyla 1 120 dolardan anlaşmasını yapan işletmeler, 1 000 000
liraya, 900 000 liraya, 850 000 liraya üzüm almaya başladılar. Peki, dışarıdaki
fiyat, 800 000-850 000 lira düşük mü ki; hayır. İşletmeler artık o kadar
profesyonel bir halde bu işi yapıyorlar ki, 65 işletme, uluslararası ilişkileri
bitirmiş, deneyim sahibi olmuş insanları işletmelerine alıyorlar, dünyanın her
tarafında pazar arıyorlar kendilerine. Geçen yıl, iki ayda ihraç edilen üzüm,
bu yıl onbeş günde ihraç edildi. Şu anda keşke Tarım Bakanımız da burada
olsaydı; çünkü, mikrofona çıkıp cevap vermeyi çok seviyor. Sevgili
bürokratlarımız buradaysa, bunların hepsinin de doğru olduğunu bileceklerdir. 1
120 dolardan satılan üzüm, yani, 1 700 000 liraya satılan üzüm niye 850 000
lira? Ben niyesini söyleyeyim: O IMF'nin dediklerini Adalet ve Kalkınma Partisi
yapmak istediği sürece, Türkiye'de bulunan yüzde 38'lik kırsal kesimdeki
insanla barışması mümkün değil. O Tarişin fiyat açıklamasının engellendiği gün,
fiyatın aşağıya doğru inmesinin günüdür. Niye Tariş geçen yıl fiyat açıkladı
da, bu yıl açıklamadı; efendim, Tariş artık fiyat açıklamayacak, piyasa
koşulları kendi kendine oluşacak... Oluşmuyor!..
1 120 dolardan, 1 150
dolardan dışarıya ihraç edilen, edilmiş olan üzüm, niçin, bugün 800 000 lira?
Geçen yılın rekoltesi, 210 000 ton. 180 000 tonunu dışarıya ihraç etmişiz. Bu
yılki üretim ise, 239 000 ton. 239 000 ton ürünün de 210 000 tonu ihraç
ediliyor bu yıl; yani, şu an, 300 000 000 dolar Türkiye'ye giriyor ve 300 000
000 doların 80 000 000 doları, Türkiye'deki 65 işletmenin ve sayısı 100'ü
bulmayan tüccarın cebine gidiyor.
Hani, Adalet ve Kalkınma
Partisi bereketli partiydi?! Hani, üretenin, alınterinin, emeğin karşılığını
verecek partiydi?! Hani, Adalet ve Kalkınma Partisi gelince, tarımsal kesimdeki
insanlar rahat edeceklerdi?! Ee, bu muydu söylediğiniz?!.
Geçen yıl, fiyat
açıklandığından dolayı, bu 80 000 000 dolar üreticinin cebine gitti; 20 000 000
doları işletmelere, 60 000 000 doları üreticiye gitti. Bu yıl, 80 000 000
doları 165 kişinin cebine koydunuz. Nasıl bir adaletse, nasıl bir adalet
anlayışı ise; Manisa'daki seçmen, Manisa'da tarımsal alanda çalışan insanlar
bunu soruyorlar.
Şimdi, bu yasa tasarının
amacı nedir; bu yasa tasarısının amacı şudur... Üzüm 25 Ağustos ile 25 Eylül
arasında çıkar; kesersiniz, bandırırsınız, kurutursunuz, depolarsınız. Bu süre
içerisinde, 239 000 ton üzümü bir anda satmak, bir anda istenilen düzeyde
işlemek mümkün değildir ve bu sırada, fiyatlar aşağı düşer. Şimdi, depoculukla
bunu önlemeye çalışıyoruz, önleyeceğiz.
Peki, depoculukla ilgili,
lisanslı depoculukla ilgili... Bu depoları kimler açacak? Yani, baktığınızda,
arkasında malî bakımdan devletin desteği yok ise, lisanslı depoculuk çok kârlı
bir iş olarak görülmüyor. Üstüne üstlük, anonim şirket bazında 1 trilyonluk
sermayeyle kurulacak. Peki, çok kârlı olmayan bu yatırımları hangi işadamı
yapacak?! Evet, birileri yapacak bunu. Ben, bunu komisyonda da söyledim. Bunu,
şimdi, kim yapacak biliyor musunuz; işletme sahipleri yapacak.
Yani, problem şuradaydı:
İşletme sahiplerince -üzüm, çırçır, pamuk neyse- ürün hasat edildiğinde, açığa
dökme vardır bizde; yani, Türk çiftçisinin, şehirleşmenin, müthiş şekilde apartmanların, illerde ve
ilçelerde artmasından dolayı geçmiş dönemdeki gibi hanaylı evleri yoktur ki,
çıkardığı ürünü çatının altında veya, belirli bir yerde muhafaza etsin;
işletmeye götürür, açığa döker. Açığa döktüğünde, orada şunu söyler; der ki:
"Ben istediğim zaman geleceğim, paramı alacağım." İşletme sahibi de
"peki, istediğin zaman gel, borsa fiyatı neyse, onun üzerinden fiyat
keselim" der; ama, deposunda 10 000 ton üzüm, 3 000 ton pamuk vardır. Bu,
maliyetsiz, işletme sermayesiz; yani, sermayesiz, finanssız bir kullanımdır.
Bu, böyle olduğu sürece de işletme sahibi, hiçbir zaman borsaya gidip, borsadaki üzümün talebini yapmaz; çünkü,
deposunda açığa dökülmüş, parası ödenmemiş, canının istediği zaman parasını
ödeyeceği bir stok vardır. İşletme sahibi, borsaya gitmediği süre içerisinde,
borsadaki üzümün, pamuğun veya fındığın fiyatının artması mümkün değil.
Depoculuk sisteminde,
geldik lisanslı depoculuğa. İlk başta, depo kuracak olanlar, işletme
sahipleridir. Şimdi, bunlar, bu açığa dökmeyi, gayri yasalı yasal hale
getirecekler. İşletme sahipleri, bu lisanslı depoculuğa soyunacaklar. Hatta,
bir de lisanslı depoculuğun ötesinde yetkili sınıflandırıcı lisansı var, o da
Bakanlıktan alınacak. Onu da aldığında, işletmesinin içerisinde bir laboratuvar
kuracak; kurduğu laboratuvarda gelen üzümün kaç numara olduğunu, pamuğun
kalitesini test edecek.
Değerli arkadaşlarım, siz
üreteceksiniz, üreticiden ben alacağım, ben işleyip dışarıya satacağım.
Üreticiyi nereye sevk ediyorsunuz; üreticiyi işletmeciye sevk ediyorsunuz.
İşletmeci, şu an, o lisanslı depolarda bulunan ürünlerin daha fazlaya
satılmasıyla ilgili veya fiyat artışıyla ilgili bir olaya girer mi? Bu yasada
ne olması lazım; bu yasada şunun olması lazım; işletme sahiplerinin dışındaki
insanlara lisanslı depoculuk yapma hakkının verilmesi lazım. Siz dünkü hatanızı
bugün devam ettiriyorsunuz. İşletmeci kuracak depoyu, dün yaptığının aynısını
yapacak, gayriyasal olan yasala dönüşecek. Peki, niçin veriyorsunuz? Hani
rekabetten bahsediyorduk? Hani Türkiye'de rekabet olması gerekliydi? Rekabet
kimin arasında olur; alanla satan arasında olur. Ben üretiyorum, ürettiğimi
getireceğim, benim ürettiğimi alan insanın deposuna koyacağım. Oraya koyduğum
zaman da bunun fiyatının artmasını bekleyeceğim; yok böyle bir şey arkadaşlar.
Şu an siz, hâlâ IMF'den
alınan direktiflerle, hâlâ IMF ile ilgili bu sıkıntıları, IMF'nin tarım
politikalarını, yüzde 38'lik kesime, tarım alanındaki insanlara dayatmaya
kalkarsanız, bilin ki, bu yüzde 38'lik kesimden gerçek şekilde bir sarı kart,
bir kırmızı kart yiyeceksiniz ve şu an tütün, pamuk ve üzüm üreticileri AKP ile
ilgili düşüncelerini kafalarından atmak üzere. Gittiğimiz her yerde bu durumla
karşılaşıyoruz. Bu konuda, gerçekten bu çok fazlasıyla oy aldığınız, oy deposu
haline gelen kırsal kesimin bu sorunlarına çözüm getirmezseniz bilin ki, yüzde
38'lik kesim size gerekli olan ihtarı yapacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelirken köylerde aday adaylarıyla çok
karşılaştık. Söylemlerinin, sunumlarının başında hemen bir şey vardı, o geçmiş
dönemdeki particilik anlayışıyla kafalarına yerleşmiş bir şey vardı:
"IMF'nin söylediklerini yapmayacağız. Bu memleketin kanını emen
IMF'dir." Bu söylemlerin hepsi, iktidar olduktan sonra ortadan kalktı.
Acaba, bu koltuklara oturunca, öyle bir şey mi gerçekleşiyor?! Bu koltuklara
oturunca, dün, 3 Kasım 2002'den önce söyledikleriniz akıllarınızdan gidiyor mu;
akıllarınızda kalmıyor mu?! Bu söylenenler, Türk çiftçisine, tarım alanında
çalışan bu insanlara yapılanlar, sizin de içinize sinmiyor. Yoksa, birilerinin,
yukarıdan, bu böyle olacak talimatlarıyla, kendi özgür düşüncelerinizin dışında
bir düşünce anlayışı mı gelişti?!
Değerli arkadaşlarım,
tarım alanında çalışan insanların hepsi mağdur. Bu mağduriyetlerinin
giderilmesi sizlerin elinde; eğer, bu, sipariş edilmiş, ısmarlama, gerçek
hüviyetinden arındırılmış kanunlar yerine, gerçek tarım çiftçisine gerçekten
yardımcı olacak kanunları çıkarmazsak, bilin ki, biz, Türk çiftçisinin yarasına
merhem olamayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HASAN ÖREN (Devamla) - Bu
lisanslı depoculuk olayının da bir ayağı eksiktir. Avrupa nasıl uyguluyorsa,
Amerika nasıl uyguluyorsa, biz de aynı yöntemi uygulayalım; bize çifte standart
getirmesinler; özel sektöre üreticiyi peşkeş çekmesinler. Bu tasarının
içerisinde, AKP yoktur, devlet yoktur, kooperatifler yoktur; bu tasarının
içerisinde sadece ve sadece özel sektör vardır. Bu kadar mağdur durumda olan,
alınterinin, emeğinin karşılığını alamayan, yıllardan beri alamayan bu kesimin
karşısına bu tasarıyla çıktığımızda, bu tasarının içerisinde düzenlemeler
yapılmadığı sürece, bilin ki, bu devrim olmayacaktır. Bu, ancak ve ancak yüzde
38'lik kesimi devirme olacaktır. Siz, şimdi, yüzde 38'lik kesimi devirmiş
vaziyettesiniz. Haa, ne tarafa diye düşünürseniz; sırtüstü devrilmiş vaziyette.
Değerli arkadaşlarım,
yasanın, ülkemize, milletimize, köylümüze hayırlı olmasını dileyeceğim; ama,
maalesef, bu tasarı, düşünüldüğü gibi...
TANER YILDIZ (Kayseri) -
Sen yine de öyle söyle.
HASAN ÖREN (Devamla)
-...bizim programımızdaki gibi olmadığından dolayı, inşallah, söylediklerimde
haklı çıkmayız, Cumhuriyet Halk Partisi olarak haklı çıkmayız, haklı çıkmam;
Türk çiftçisinin lehine olur.
Hepinize saygı ve
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ören.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Hükümetin söz
isteği var.
Sayın Bakanımız açıklama
talebinde bulundular; buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bir münakaşa ortamı
doğurmak istemiyorum; ancak, Değerli Arkadaşımız, sık sık Partimizden
bahsederek, âdeta, seçim meydanında konuşur gibi konuştu, yadırgadım; onu
açıklamak istiyorum; bu birincisi.
NAİL KAMACI (Antalya) - O
arkadaşımız da öyle konuştu; hükümet programı okur gibi okudu...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, müsaade ederseniz, ne söyleyeceğimi dinleyin,
ondan sonra.
Bir defa, eski
hükümetlerin yaptığının, müstahsili memnun etmek için rey aracı haline
getirdiği, ya ezdiği ya da seçime yakın, onlara tavizler verdiği bir dönemin
tenkidi gibi geldi bana. Yani, devlet olarak kamusal alan, kamusal alan,
kamusal alan... Müstahsili memnun etmek ve reyini almak için tütünü alacaksınız,
depolarda kurtlandıracaksınız, yakacaksınız; çayı alıp denize dökeceksiniz,
fındığı alıp yağlığa yollayacaksınız; bu, ekonomik yönetim olacak! Biz, bugün,
geçmiş iktidarların, yapılmayan, zamanında yapılmayan... Hatalarının faturasını
ödüyoruz.
Bakın, Dünya Bankası
kredilerini de... Bu fakir millet ne kadar büyük bir borç ödedi; birliklerin
borçlarını...
NAİL KAMACI (Antalya) -
Bankaların borçlarını ödedi Sayın Bakan...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - 2000 yılında
çıkarılan bir yasa gereği, birlikler özerk hale getirildi; Bakanlığımın sadece
denetleme bakımından sorumluluğu var. 800 trilyon liralık borçları silindi;
yine, bu sene 268 trilyon lira da kredi verildi.
Değerli arkadaşımız
üzümden bahsetti; üzüm, üzüm, üzüm... Türkiye'de pazarlama faaliyetleri hep
devlete sırtını dayadığı ve geliştirilmediği için, ihracat yeterli olmadığı
için, tüketimden fazla üzüm üretildiği biliniyor. Buna rağmen, bu sene, en
parlak yılını yaşıyor.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) -
Hayret bir şey, Sayın Bakan!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - 54 trilyon lira kredi verildi, 30 trilyon liralık
borçlarını ödeyemedikleri halde düşük faizle ertelendi; yani, onlara 84 trilyon
liralık bir kaynak aktarıldı yine bu fakirin bütçesinden.
Dolayısıyla, bunları
söylerken hiç olmazsa eski hataları giderici, yaraları tedavi edici yönde
alınan tedbirlere de biraz saygılı olunsa, herhalde daha iyi karşılıklı diyalog
kurmuş olacağız.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Saygısızlık yapan yok!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Tabiî, bütün birlikler için, aynı şekilde, yeniden
yapılanma gündemde. AK Parti IMF'nin sözlerini dinledikçe bunların
düzelmeyeceğini söylüyorlar. Peki, Cumhuriyet Halk Partisi hiç iktidar olmadı
mı, bunları hiç düşünmedi mi; o zaman niye bunları düzeltmedi; acaba niye
bunları düzeltmedi?!
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
1974'te olduk; ama, tek başımıza değil.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Biz, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olduğu dönemin
hatalarını da ödemiyor muyuz şimdi?! (CHP sıralarından gürültüler)
HASAN ÖREN (Manisa) -
Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olduğunda çiftçiler şapkalarını havaya attılar.
NAİL KAMACI (Antalya) -
1950'den beri geliyor Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Bakın, ben, size bir şey söylüyorum; IMF programı
devletin programı haline gelmiştir ve devlette devamlılık vardır. Ancak, bir
şeyin farkında değilsiniz arkadaşlar; bizim iktidarımızda, IMF, Türkiye'nin
gerçeklerini öğrendi ve bizim önerdiğimiz hükümet programıyla ekonomi bugünkü
sonuca erişti. Bakın, enflasyon kontrol altına alındı, tek haneli rakamlar bu
yıl elde edildi, sürdürülebilir büyüme devam ediyor, reel faizler küçüldü,
işsizlik konusunda çok ciddî tedbirler alındı. Bütün bunları görüp, takdir
etmeseniz bile, IMF güdümünde, IMF güdümünde diye... Bugün, AK Parti İktidarı,
IMF güdümünde değildir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Bravo!.. Helal olsun sana!..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Bugünkü program, AK Parti İktidarının programıdır; bunu,
iyice bilin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NAİL KAMACI (Antalya) -
Siz, IMF'yi tekrar çağırdınız ya Türkiye'ye, görüşelim diye...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, bu depoları kim kuracak? Devlet kurmayacak
arkadaşlar...
HASAN ÖREN (Manisa) -
İşletmeci de kurmasın.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Tekrar
söylüyorum; devlet kurmayacak, özel sektör kuracak, isteseniz de istemeseniz de
özel sektör kuracak. (CHP sıralarından gürültüler)
NAİL KAMACI (Antalya) -
Niye istemeyelim?!.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Özel sektörün üst kuruluşu olan birlikler kuracak ve bu
birlikleri, bu depoları kurması için, biz destekleyeceğiz; yani, tarım satış
birlikleri, aynı zamanda, isterse, bu lisanslı depoyu kuracaklar. Onun için,
kimsenin endişesi olmasın. Artık, devlet, bu işlerde, sadece yönlendirici,
müstahsili koruyucu yönde tedbirler alacak; kendisi malları alıp, çürütüp,
ondan sonra da denize dökmeyecek, ateşe vermeyecek.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, sataşma var.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
sataşma hangi konudadır? Açıkça, bana, nasıl sataştı, onu söylerseniz, ben,
takdir ederim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Bakana saygım var. Herhalde, yakın siyasî tarihin değerlendirilmesi konusunda
bir hataya düştü ve Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında da böyle birtakım
gelişmeler olduğunu ifade etti. Böyle bir şeyin olmadığını belirtmek için bir
düzeltme hakkı istiyorum.
BAŞKAN - Son cümlenizi
anlamadım...
NAİL KAMACI (Antalya) -
Cumhuriyet Halk Partisi döneminde de aynı şeylerin olduğunu söyledi.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, Sayın Bakan, yakın siyasî tarih konusunda bir yanılgıya düştü ve
Cumhuriyet Halk Partisinin de bu politikaların içerisinde bulunduğunu ifade
etti. Böyle bir şeyin olmadığını, bir kısa açıklama yaparak, Sayın Bakana
hatırlatmak istiyorum.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Hayır, devletin alımları yönünden söyledim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır, hayır... Cumhuriyet Halk Partisi
döneminde...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Devletçi politikanızı tenkit ettim.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Anavatan Partisi döneminde...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Tütünü alıp yakmadınız mı? (CHP sıralarından
gürültüler)
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Bulgaristan'dan, Yunanistan'dan tütün almıyor musunuz şimdi?
BAŞKAN - Sayın Koç,
buyurun.
Siz, açıklama
yapacaksınız; bir sataşmaya da lütfen meydan vermeyin.
VII. - AÇIKLAMALAR
VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) -
Estağfurullah, ben ona dikkat edeceğim Sayın Başkan.
Öncelikle, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Üzülerek görüyorum...
Biz, Sayın Ali Coşkun'u son derece dikkatli, muhatapları ya da siyasî rakipleri
konusunda konuşurken son derece özenli kelimeler seçen bir bakanımız olarak
biliyoruz; ama, ben burada biraz sinirlenme emareleri göstermesine şaşırmış
bulunuyorum. Herhalde bir gerginlik anına gelmiştir.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Değil, yaptığından kendisi de memnun değil de ondan.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Bakan bunu biraz sonra mutlaka düzeltecektir, buna inancımı bildirmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan yakın siyasî tarih konusunda bazı yanılgılara düştü. Şimdi, bakın,
1980'den sonra imzalanan hiçbir IMF anlaşmasında, hiçbir niyet mektubunda
Cumhuriyet Halk Partili hiçbir bakanın, hiçbir yetkilinin imzası yoktur; yani,
bunu burada, bir bakan sorumluluğu taşıyan kişi olarak ifade ederken mutlaka
özen göstermesi gerekirdi diye bir kere daha hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
"tütünü çürütelim mi, çayı denize mi dökelim..." Bunları burada
söylüyorsunuz da Sayın Bakan, 3 Kasım öncesinde seçim meydanlarında, köylerde
bunun tam tersini söylediniz, arkadaşlarımız onu söylüyorlar. Buraya geldiğiniz
zaman, hiddetle bunun böyle olduğunu ifade ediyorsunuz, belki Bakanlık
makamının getirdiği bir hiddeti de sergilemekte bir beis görmüyorsunuz
Cumhuriyet Halk Partisi sıralarına; ama, 3 Kasım öncesinde bunu siz dile
getirdiniz Sayın Bakan, sizin partinizin milletvekili adayları dile getirdi;
Anadolu'da köy köy gezerek, IMF'ye teslim olmayacağız dediler. Bugün gelinen
noktada yaşanan politikalar, çiftçiyi dara sokan, çiftçiyi hayatından bezdiren,
Türkiye'yi kendi kendine yeterli bir ülke olma noktasından -üretim noktasında
söylüyorum- çıkaran bir politika dizisini uyguladığınız için arkadaşlarımız
muhalefet görevi olarak bunları dile getiriyorlar. Bence, hiddetlenmeden
dinlemeniz ve belki de "nerede yanlış yapıyoruz, nerede bazı düzeltmelere
zaman içerisinde gideceğiz" bunları ifade etseniz çok daha uygun olurdu.
Ben, bir kere daha şunu
açıklıkla söylüyorum: Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi 1980 yılından sonra hiçbir
IMF anlaşmasında ve hiçbir niyet mektubunda imzası olmayan bir siyasî partidir;
bunu açıklıkla söylüyorum.
Bunu hatırlatmak benim
görevim değil; ama, bir diğer konu, Sayın Bakan, -bu, daha önce, hükümetin
diğer bakanlarında da oldu- yakın siyasî geçmişleri çok çabuk unutuyorlar.
Sayın Bakan uzun zaman iktidardaydı; ama, kimi Anavatan Partisi, kimi Fazilet
Partisi -hani o, değiştik dediğiniz parti- şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi.
Sayın Bakan iktidarda, son iki yılın sorumluluğu yok, son yirmi yılın
sorumluluğu var kendisinde.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, sadece devletçi satın almayla ilgili söyledim;
çünkü, arkadaş dedi ki, devlet satın almıyor...
BAŞKAN - Sayın Bakan, bu
konuda bir açıklık getirmek istiyorsanız, buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sadece kanaatimi söyledim.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
yalnız açıklık getirmek için... Cevap olarak değil...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkanım, ben devletçi zihniyetle
yönetilmeyeceğini, Cumhuriyet Halk Partisi zamanında devletin bunları
aldığını...
HALUK KOÇ (Samsun) -1946'dan mı bahsediyorsunuz?!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - O yönde söyledim, IMF'yle ilgili söylemedim.
Başkanvekili yanlış değerlendirdi.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Zaten söyleyemezsin IMF'yle ilgili...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - IMF... Şu anda, devlette devamlılık esasına göre devam
ediyor ve bugün uygulanan IMF programı değil, hükümet programıdır.
Ayrıca, şunu tekrar
söyleyeyim: AK Parti, seçim bildirgesinde ne yazdıysa, meydanlarda ne
söylediyse bugün onu tatbik ediyor ve müstahsil AK Partiden memnundur.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Açıklamanızı
yaptınız, teşekkür ederiz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
8. - Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)
BAŞKAN - Şahsı adına,
Aydın Milletvekili Ahmet Rıza Acar; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
Sayın Acar, lütfen,
sürenize riayet etmenizi ve madde üzerinde konuşmanızı rica ediyorum.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce burada konuşan diğer partiden
bir milletvekili arkadaşımız, Aydın'da yapılan çiftçi mitinginden bahsetti. Aydın'da,
nüfusun yüzde 45'inin çiftçilikle geçindiği bir yapı vardır. Aydın Ziraat
Odasının, yalnız merkezde, 50 000-60 000'in üzerinde üyesi vardır, ilçeleriyle
baktığımız zaman bu rakamın çok yukarılara çıktığını görüyoruz.
İkincisi, bu miting
yalnız Aydın'a mahsus değil, tüm Ege Bölgesini kapsamıştır. Arkasına siyasî
desteği de alarak, 3 000-5 000 vatandaşımız orada miting düzenlemişlerdir. Bu,
bizim demokratik anlayışımız içerisinde çok önemli ve çok güzel bir olaydır,
ben de destekliyorum; çünkü, bu millet meşihat makamının yanında, padişahın
sarayının önünde nümayiş yapmış bir millettir; gayet güzeldir, haklarını
söylemeli, haklarını almalıdır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Niçin öğretmenleri coplattınız?
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) -
Yakında Başbakanlığın önüne gelecekler.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Problemleri mutlaka vardır; biz, o problemleri çözmek, o dertlere derman
olmak için uğraşıyoruz. İşte, bu yasa tasarısı da onun için getirilmiştir; bu
tasarının 2 nci maddesi de, ona münhasırdır daha ziyade.
Üçüncüsü, yıllarca
iktidarda kalmış olanların, bu kanunu niçin çıkarmadıkları, niçin akıl
edemedikleri, niçin düşünemediklerini tartışmak ve düşünmek istiyorum.
Dördüncüsü, Türkiye'deki
çiftçilerimizi, bazı ürünlerde dönüm başına 200, 250, 300 dolara mahkûm eden,
uzun yılların bir geleneği vardır. Tütün, tütün, tütün deniliyor; en kaliteli
tütünün -dönüm başına 60 ile 100 kilogram arasında verir- kilogramı 3 ile 5
dolar arasındadır, bugüne kadar hiç değişmemiştir. Derleyiniz, toparlayınız,
tütüncünün yılı 14 aydır ve bir yılda 1 dönüm araziden alacağı para 250-300
dolardır; ama, 1 dönüm arazide incir yetiştirirseniz, zeytin yetiştirirsiniz,
nar yetiştirirseniz 1 500 dolar, 2 000 dolar, 2 500 dolar para kazanırsınız.
Şimdi, bütün bunlar Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın planlaması dahilinde
yapılacaktır. Gerekirse organize tarım bölgeleri olarak gerekirse organize sera
bölgeleri olarak, bu milletin refahına yönelik olarak harekete geçilip
planlanacaktır diye düşünüyorum.
İşte, bütün bunların
içerisinde, meseleye daha doğru, gerçekçi bakmak ve de "vatandaşımızın
sıkıntılarını nasıl giderebilirizin" üzerinde fikir üretmek gerektiğini
düşünüyorum.
Türkiye'de
kooperatifçilik yüz yıla dayanmaktadır;
1910'lu yıllarda kurulmuştur üretici kooperatifleri. 1910'lu yıllarda
kurulan bir incir kooperatifinin, bir pamuk kooperatifinin, bir üzüm
kooperatifinin, bir zeytinyağı kooperatifinin, bugün, Türkiye'de ne kadar mal
üretiliyorsa, ticarî anlayış açısından baktığımız zaman, hepsini kapatabilmesi
lazımdı; fakat, böyle olmamaktadır. Bu ülkede 250 000 ton üzüm üretiliyor. Son
yirmi yıl içerisinde 200 000 ile 250 000 ton aralığında üretiliyor. Üzüm
birliğinin son iki yılda yaptığı ihracat 18 000-20 000 ton civarında, gerisini
hep tüccarlar yapmıştır; hem de üzüm birliğinden...
HASAN ÖREN (Manisa) -
Tüccar yapacak tabiî; başkası mı yapacak?
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Müsaade eder misin.
Üzüm birliğinden satın
alarak yapmıştır. O üzüm birliğine yapılan desteğe baktığınız zaman, 54 trilyon
lira nakit kredi verildi, 30 trilyon liralık
da borç ertelemesi vardır.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Niye fiyat açıklamadınız?
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Üzümün kilogramına 1 000 000 lira derseniz, 84 000 ton üzümün desteği
verilmiş demektir. Bu, 240 000 tonda üçte 1 yapmaktadır.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Neden fiyat açıklamadınız; onu söyle.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Dolayısıyla, iyi değerlendirip, o üzüm birliğinin başındaki arkadaşların da
siyaset yapmaktan vazgeçmeleri gerekir diye düşünüyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Geçen yıl fiyat açıklandı; bu yıl neden açıklanmadı?
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Sonra, üzüm dediğiniz zaman, bu yönüyle, 1 dönüm arazideki üzümün
getirdiğinin, pamuğa nazaran 2'ye, tütüne nazaran 2'ye, 3'e, 4'e katladığını da ifade etmek isterim.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Aydın'da üzüm yok; üzümü bilmezsiniz.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Değerli...
HASAN ÖREN (Manisa) -
Kimden, ne kadar üzüm aldın;onu söyle bana.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- İşte, bu konuşan...
Mesela, IMF 1950'den önce
kurulmadı mı? IMF'nin kurucu ortaklarından bir tanesi Türkiye değil mi?
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
IMF'yi de biz kurduk [!] Bravo!..Helal olsun sana!..
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- IMF Türkiye'ye geliyor; ama, bizim dönemimizde, bizim IMF'nin değil, IMF'nin
bizim programlarımıza uyan anlayışları geliştirmeye çalıştığını siz de
biliyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler) Daha hükümet olduğumuz anda, sosyal
politikaların değişmesi gerektiğini IMF'nin önüne koyduk; onun da kabul edip, o
politikalara uygun düşünce, fikir ve planlamanın altına imza attığını bu ülkede
herkesin bildiğini ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
mesele, Türkiye'nin birikmiş meseleleridir; bilhassa tarımda. Bu birikmiş
meseleleri de, Sayın Başbakanımızın seçim meydanlarında söylediği şekilde ifade
ettiğimiz zaman, biz, üçüncü yılın sonunda, herkesin kesesine, kasasına ve
programlarına...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Acar,
mikrofonu açıyorum; lütfen, toparlayın.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Bu ifadeleri tekrarlamak mecburiyetinde kaldığımı ifade etmek isterim.
Kolay değildir, bu
birikmiş meseleleri... 30 milyar dolar bankalarda batıracaksınız; 30 milyar
dolar açıklarda batıracaksınız...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
80... 80...
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Soyguncular, vurguncular, talancılar bir araya gelecek; ondan sonra, bunu iki
yıl içerisinde düzeltin... İki yılda düzelmez; ama, şunu biliniz ki, beş yıl
sonra... Tarım kesiminden, biz, yüzde 47,2 oranında rey aldık.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Aydın'daki mitingde 3 000 - 5 000 kişi var dediniz; 20 000 olduğunu
söylüyorlar!
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- 28 Martta, yüzde 47,2 oranında rey aldık. Bugünkü rakamlara baktığınız zaman,
Türkiye genelinde yüzde 52'ye ulaşmış olan bir AK Partiyi görmekteyiz. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Acar, son
cümlenizi rica ediyorum.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Barajı aşan başka aşan parti olmadığını ifade ediyor; herkesi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Acar.
NAİL KAMACI (Antalya) -
İcraatın içinden gibi oldu.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Saat 20.00 de toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.58
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.00
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 30 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
701 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
8. - Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 3 üncü maddesini okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3.- Bu Kanunda geçen;
a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret
Bakanlığını,
b) İlgili bakanlık: Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlığı,
c) Fon: Lisanslı Depoculuk Tazmin Fonunu,
d) Tarım ürünleri: Depolanmaya uygun nitelikteki
hububat, bakliyat, pamuk, tütün, fındık, yağlı tohumlar, bitkisel yağlar, şeker
gibi standardize edilebilen temel ve
işlenmiş tarım ürünlerini,
e) Lisanslı depo: Bu Kanun kapsamında
tarım ürünlerinin sağlıklı koşullarda muhafaza ve ticarî amaçla depolanması
hizmetlerini sağlayan tesisleri,
f) Lisanslı depo işletmesi veya lisanslı
depo işleticisi: Tarım ürünlerinin depolanmasıyla iştigal eden ve bu Kanun
kapsamında geçerli bir lisans belgesine sahip anonim şirketi,
g) Lisanslı depo teminatı: Bakanlık
tarafından kabul edilen nakit, banka teminat mektubu, Devlet tahvili, hisse
senedi, gayrimenkul rehni, sigorta teminatı ve nakde çevrilebilir diğer
güvenceleri,
h) Lisans: Bakanlıkça verilen faaliyet
iznini gösterir belgeyi,
ı) Ürün senedi: Ürünlerin mülkiyetini
temsil ve rehnini temin eden, lisanslı depo işleticisince nama veya emre
düzenlenmiş, teminat olarak verilebilen, ciro edilebilen veya edilemeyen ve bu
Kanunda öngörülmeyen durumlarda Türk Ticaret Kanununda düzenlenen makbuz senedi
hükümlerine tâbi olan kıymetli evrakı,
j) Depolama hizmetleri: Lisanslı depoya
kabul edilen ürünlerin tartılması, boşaltılması, yüklenmesi, taşınması,
nakliyesi, depolamaya ve şartlara uygun hale getirilmesi ve depolanması, ürün
ambalajlarının onarılması, ürünün depodan çıkarılması gibi hizmetleri,
k) Mudi: Depolama hizmetleri için ürününü
lisanslı depoya teslim eden veya lisanslı depo işletmesince düzenlenen ürün
senedini mevzuata uygun olarak elinde bulunduran gerçek veya tüzel kişiyi,
l) Yetkili sınıflandırıcı: Bu Kanun
kapsamında lisans almış olan ve tarım ürünlerini analiz eden, ürünün nitelik ve
özelliklerini belirleyen, standartlara uygun olarak sınıflandıran ve bu durumu
belgelendiren laboratuvarları işleten gerçek ve tüzel kişileri,
m) Borsa: Aralarındaki sözleşme
çerçevesinde lisanslı depo işletmesince düzenlenen ürün senetlerinin kota
ettirildiği, alım satımının yapıldığı ve hareketlerinin kontrol ve takip
edildiği ürün ihtisas borsasını veya Bakanlıktan ürün senedi alım satımı
konusunda izin alan ticaret borsasını,
İfade eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Uzdil, sürenizi birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi hakkında söz
almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben, bu tasarıyı
başından sonuna kadar izledim. Oradan izlerken, bir ara elimi şöyle koydum
çeneme ve düşündüm; arkasından, komisyon masasında oturan bürokratlara baktım.
Bürokratlar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bürokratları; Sevgili Bakanımız,
Sanayi ve Ticaret Bakanı. İktidar Partisi milletvekillerine baktım;
konuşmalarında, sanki, tarım sektörünü, Tarım Bakanlığını ve tarımdaki büyük
gelişmeleri anlattılar ve düşündüm; Tarım Bakanı neredesin allahaşkına?!
Neredesin sen! Yazık değil mi bize?! Bu Anadolu'daki çiftçilere, kırsal
alandaki insanlara yazık değil mi?! Niye konuna sahip çıkmıyorsun?.. Evet
arkadaşlarım, ben bunları düşündüm.
Çıkmış, Aydın Milletvekili arkadaşım ne
güzel konuştu!.. O zaman da şunu düşündüm: Değerli arkadaşlarım, süper moral
veriyor arkadaşım; çok iyi motive ediyor. Gelin, bu arkadaşımızı teknik
direktör olarak Millî Takımın başına getirelim; o takıma moralini versin,
motive etsin de, belki yine dünya üçüncüsü oluruz.
Arkadaşlar, evet, Aydın'da 3 000-5 000
kişi toplanmış... Öyle kabul edelim! Dikkat edin, dikkat edin, o 3 000-5 000
kişiyi, 30 000-40 000 kişi yapmayın! Geçen hafta burada bir konuşma yaptım.
Dikkat edin, çiftçiyi sokağa dökmeyin; o mazlum insanlar sokağa dökülüyor
dedim. Aradan bir hafta geçmedi; evet, 3 000-5 000 kişi değil arkadaşlarım; 30
000-35 000 kişi çiftçi olarak sokaklara döküldü. Bunun sorumlusu yok mu?
Arkadaşım, ne güzel, çıkmış; 3 Kasımda her
şey güllük gülistanlık oldu, ortalık tozpembe! Oh ne güzel! Eğer öyle olsaydı,
o 30 000-35 000 kişi sokaklara dökülmezdi arkadaşlarım.
Getirdik... İki sene oldu. Sayın Bakanım
çıktı; diyor ki -ne güzel- "depolarda mı çürütseydik..." Peki,
Sevgili Bakanım, o depolarda ürünler çürütülürken siz bu Parlamentoda değil
miydiniz, siz iktidarda değil miydiniz? Siz Bakan olduğunuz zaman çürümedi mi?
Benim zamanımda mı çürüdü; hayır, sizin zamanınızda çürüdü. Ne oldu da şimdi
her şey değişti? Ve dil sürçmesi değildi; suçu bize de attınız.
Devletçilik diye karşımıza çıktınız.
Arkadaşlar, unutmayın, örnek aldığımız, hatta hatta, bazı yerlerde talimat
aldığınız Amerika Birleşik Devletlerinde de kamu sektörünün ekonomideki payı
Türkiye Cumhuriyetinden daha fazla. Girmeye çalıştığımız Avrupa Birliğinde...
Fransa'daki kamu sektörünün payı, bizim 2 katımıza yakın değil mi?.. Önemli
olan sektörün ismi değil, önemli olan kendi olanaklarını bilmek, bastığın yeri
bilmek, şartlarını iyi değerlendirmek sevgili arkadaşlarım.
Bu yasa, Avrupa Birliğiyle ilgisi olan bir
yasa değil, Avrupa Birliğiyle ilgili uyum yasası falan değil. Bu yasada
getirilen kurum, Avrupa Birliğini ilgilendiren bir kurum da değil. Avrupa
Birliğindeki bazı ülkelerde bu kurum, benzeri şekilde var. Bu yasanın
dayatılması, Amerika Birleşik Devletlerinden geliyor, IMF'den geliyor -bunu da
kabul edelim- geliyor da, bize gerek değil mi; gerek; ama, arkadaşlarım,
lütfen, bu yasayı tarımın kurtarıcısı olarak görmeyin. "Bu yasa, tarımın
yeniden yapılandırılmasında bir ayak" dedi komisyondaki arkadaşlarımız.
Arkadaşlar, ayağın bir de tabanı olur,
tabanı. Ayağın basacağı bir taban olur. Tarım ürününü üretme, üretimle ilgili
hiçbir gayret gösterme, benim Anadolu'daki gariban çiftçimin zar zor ürettiği
ürünü nasıl pazarlarım, nasıl rantını dağıtırım diye bir yasa çıkar! Ona da
razıyız. Belki ileriki günlerde bu yasada gerekli değişiklikler, düzenlemeler
yapılır, altyapı oluşur da, benim çiftçim de bir nebze olsun yararlanır.
Değerli arkadaşlarım, hemen belirtmek
istiyorum, dikkatinizi çekiyorum -3 üncü maddede değişiklik önergesi de verdim-
yasada "bakanlık" kelimesinin karşısına "Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı" yazılmış. Biz, şöyle düşünüyoruz: Bunun en iyi işlediği ülke
Amerika Birleşik Devletleri. Öyleyse, bunu hazırlarken, orayı örnek alıp, orada
neler oluyor bitiyor, ona bakarken, orada bu kurum hangi bakanlığa bağlı, hangi
bakanlığın düzenlemesiyle yapılıyor bir bakalım. Amerika Birleşik Devletlerinde
bu kurum Tarım Bakanlığının bünyesinde; yoksa, diyorum, acaba, Amerika'da
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yok da, onun için mi Tarım Bakanlığına bağlı? Bizde
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı var, daha uygun düştüğü için mi bağlanmış durumda?
Değerli arkadaşlarım, Sevgili Bakanım
çıkıyor, diyor ki: "Ben, IMF'den talimat almıyorum, hükümetin politikasını
uyguluyorum." Peki, çok güzel. Ben size de sorayım; geçmişi biraz
hatırlatayım. Hatırlarsanız buraya ilk geldiğimiz günlerde, çiftçi borçlarını
yeniden yapılandırmıştık. O zaman, sizin de seçim beyannamenizde vardı; sizin
de kahvelerde, meydanlarda attığınız nutuklarda söyleminiz vardı. Neydi; çiftçi
borçlarının faizini kaldıracağız.
Peki, soruyorum; niye kaldıramadık; siz de
istiyordunuz, biz de istiyorduk. Bir yerden bir emir geldi, dediler ki:
"Bunu böyle kaldırma, kaldıramazsın, kaldırmayacaksın." Ne yapacağız;
yapılandıralım. Yapılandırdık. Peki, seçimlerdeki sözümüzü mü tuttuk
yapılandırarak?! Bugün yapılandırdığımız çiftçinin borcunu ödeyebilmesi için ne
tür yardımda, katkıda bulunduk da borcunu ödemesini sağladık?! Hayır, işte
Ziraat Bankası, işte tarım krediler... Ödeyemedi çiftçim borcunu. Ödemedi değil
sevgili arkadaşlarım, ödeyemedi. Ne oldu arkasından; bir süre verelim dedik,
uzattık, hükümetimiz uzattı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti uzattı. Yine
ödeyemedi. Ne oldu; bankalarda yine bazı icralar başladı, arkasından, son
günlerde icralar da durdu. Ne yapacaksınız; herhalde çiftçileri alıp hapishaneleri
yeniden dolduracak haliniz yok.
Değerli arkadaşlarım, burada şunu
görüyorum: Tüm milletvekilleri, AKP'lisi de dahil, CHP'lisi de dahil, bu işin tarımla ilgili olması gerektiğini
söyledi. Ayrıca, bana göre, tarımın sorunlarının çözülmesi gerekliliği burada
ortaya çıktı.
Sevgili arkadaşlarım, o nedenle
-değişiklik önergem biraz sonra okunacak; bu konuda yeniden söz almayacağım-
"bakanlık" tabirinin karşısına "Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı"nın yazılmasına ilişkin değişiklik önergeme evet demenizi gönülden
istiyorum. Tarım Komisyonundaki arkadaşlarım "ya, biz bunu atlamışız"
dediler. Burada, önergenin lehinde oy kullanmalarını özellikle onlardan rica
ediyorum. Tarım Bakanımız bu tasarıyla yeteri kadar ilgilenmedi, Tarım
Bakanlığının bürokratları yeteri kadar ilgilenmedi; ama, gelin, biz bu yanlışı
düzeltelim.
Arkadaşlar, yumurta birkaç kişiyle
taşınmaz. Yumurta bir kişiyle taşınır. Lütfen, tarımla ilgili bir konuyu,
götürüp Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bırakmayalım. Bu, tarımsal üretimin son
kademesi.
Şöyle bir hatırlayın, ne yaptık biz
burada; gıda güvenliği için, üretimden tüketime kadar, hatta tüketimden sonrayı da kontrol etmek üzere
Tarım Bakanlığını görevlendirdik. Şimdi ne yapıyoruz; üretilmiş ürünü depoya
koyacağız, pazarlama için ortam yaratacağız. Bu işe de gel, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı bak diyoruz!.. Bir işi yaparken biraz daha dikkatli, düzenli
yapmamızda yarar var sevgili arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bir de şu konuya
değinip sözlerimi tamamlamak istiyorum. Bugüne kadar bu memlekette tarım
ürünlerini, tahılı genelde Toprak Mahsulleri aldı, depoladı, gerekli
düzenlemeyi yaptı. Yeri geldi savaş stokunu sakladı, yeri geldi afet stoku
sakladı, yeri geldi halkın ihtiyacını karşıladı.
Peki, Toprak Mahsulleri bu işleri
yaparken, depo kapasitesini yükseltmedik mi; yanılmıyorsam, şu anda, Toprak
Mahsulleri Ofisinin, tahılla ilgili 4 000 000-4 500 000 tonluk deposu var
sevgili arkadaşlarım. Bilemiyorum, ben daha fazla olduğunu zannediyordum; ama,
1 000 000 tonu da bu lisanslı depoculuk işine çok uygunmuş.
Peki, biz ne yapıyoruz; yasayı
çıkarıyoruz, yasada "bu işi ancak anonim şirketler yapar" diyoruz.
Değerli arkadaşlarım, tamam, özel sektör yapsın, bir şey demiyoruz; ama, özel
sektörün elindeki olanaklar yeterli mi? Bu bir başlangıç. Toprak Mahsullerinin
elinde belli oranda imkânımız varken, bu, vatandaşımızın, milletimizin
birikimiyken, Toprak Mahsullerinin depolarını yıkalım mı, kıralım mı?!
Osmaniye'de olduğu için, üzerinde "çiftçinin karagün dostu" yazan
depoların üzerinden o yazıyı silip, beyaz eşya satıcılarına kiraya mı verelim?!
Değerli arkadaşlarım, bu hükümet, bu
ülkenin kıt kaynaklarını çok iyi kullanmakla yükümlü; o zaman, bunun gereğini
yapmak zorundayız. Öyleyse, ne yapalım; anonim şirketin yanında Toprak
Mahsullerine de, müsaade edin, şartlarını yerine getirsin, lisanslı depoculuk
yapma şansı verelim.
Arkadaşlar, bu memlekette tarım satış
kooperatifleri var. Yıllardır, değişik tarım ürünlerini, değişik birlikler
stokluyor, depoluyor, çiftçimizin bir sorununu çözme çabasına giriyor. Bunların
da depoları var. Tarişin deposu var, Tarişe bağlı birlikler var.
Değerli arkadaşlarım, niye bu birlikler
lisanslı depoculuk yapma şansına sahip olmasın. Biz kamu dedik mi ayağa
kalkıyor birkısım insanlar. Kamu, bizim olanaklarımız, bizim imkânlarımız; bu
devlet bizim sevgili arkadaşlarım. Kamu lafından, lütfen, rahatsız olmasın hiç
kimse. Biz, özel şirketlerden, özel anonim şirketlerden, özel sermayeden
rahatsız değiliz; onlar bizim, her şartta onların yanındayız; ama, kamu
lafından da rahatsız olmayın lütfen.
Tarım satış kooperatifleri diyoruz. Tarım
satış kooperatifleri isminin arkasında kooperatif var diye hop oturup hop
kalkıyorsunuz. Ne var yani, adı anonim şirket olacağına, bir yerde de
kooperatif olsun; ne olur, yer yerinden mi oynar! Tarım satış kooperatiflerinin
elindeki olanaklar kimin; bizim değil mi sevgili arkadaşlarım.
Zamanım bitiyor; daha önceki
konuşmalarımda zamanımı geçirdim, bunu da geçirmek istemiyorum.
Lütfen, şu değişiklik önergesini Grubun
kabul etmesini isterim; ama, özellikle de Tarım Komisyonundaki arkadaşlarımın
ellerine bakacağım.
Bu duygu ve düşüncelerle, sizleri, tekrar,
saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Uzdil.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, Hükümet olarak
istiyorsanız, söz verelim.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; değerli konuşmacıya bir şeyi
açıklamak istiyorum, izin verirseniz.
Tarım satış kooperatifleri, bizatihi, bu
lisanslı depoculuğu yapacaklar; biz de, Hükümet olarak, onlara çok ucuz krediyle,
bunları yapmaları için destek vereceğiz. Karşı değiliz; onu belirteyim.
Kooperatifler de, tabiî ki, bu konuda gerekli çalışmayı yapacaklar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın Bakan, Hükümet adına bir açıklama
yaptılar.
Şahsı adına, ikinci söz isteği Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'a aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız, bu
kanun tasarısının güzelliklerini anlatacak diye beklerken, şu anda ekonominin
içinde bulunduğu güzellikleri anlatmaya çalıştı; ancak, Sayın Bakanımızın daha
önceki tarihlerde Mecliste yapmış olduğu bir konuşmasından bazı bölümleri tutanaklardan
okumak istiyorum. Her şeyden önce, Sayın Bakanımız şöyle diyor: "Bu
bütçeye, iktidar kanadının bile, sabahtan beri hiç önem vermediğinin üzüntüsünü
çekiyorum. (AK Parti sıralarından 'Bravo' sesleri, alkışlar) Şu anda, salonda,
iktidara mensup 25 milletvekili var; bu bir üzüntüdür; demek ki, bu bütçeye
gerekli önemi vermiyorlar." Başkan kim, bilmiyorum; ama, müdahale ederek
"45 kişi var" diyor. Ben de, baktım, salonda 55-60 kişi ya var ya
yok! Demek ki, Sayın Bakanım, sizin getirmiş olduğunuz bu kanun tasarısına
karşı gerekli ilgi ve alaka şimdi de gösterilmiyor.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sayı saymasını
bilmiyorsun!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Bakanımız, bugün, çok pembe bir tablo çizdi; ancak, bunun yanlış olduğunu
rakamlarla ifade edeceğim. Sayın Bakan, o gün, o konuşmada şunları söylüyor:
"Uluslararası finans kurumlarında belirlenen kriterler ve özellikle,
kapısında yıllardır teslimiyetçi bir zihniyetle beklediğimiz Avrupa Birliğinin
Maastricht Kriterlerinde 'eğer, bir ülkenin toplam borcu gayri safî millî
hâsılasının yüzde 60'ını geçerse, o ülke müflis durumdadır' deniliyor."
İfadeniz bu Sayın Bakanım.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Doğru...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 2004 yılı sonu
ve şimdi, bu rakam yüzde 68!..
Biraz önce, Sayın Bakanın çok parlak
sözlerle anlattığı 2004 yılında bu rakam yüzde 68!.. Yüzde 60'ı geçtiğine göre,
demek ki, Sayın Bakanın ifadesiyle, şu anda, Türkiye "müflis"
durumdadır.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Kaçtan aşağıya indirdik?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Bakanın
ifadesi... Yine, Sayın Bakan diyor ki: "Yüzde 10'u geçen reel faizde ülke
tamamen iflas durumunda oluyor." Bakınız, eğer reel faiz yüzde 10'u
geçiyorsa ülke tamamen iflas durumunda oluyor diyor Sayın Bakan. Rakamlar
elimde; 2002'de reel faiz yüzde 13,7; 2003'te 15,2; 2004'te yüzde 15, onbir
aylık ortalamasını alırsanız reel faiz yüzde 15.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) - Hayır
efendim, hayır; kesinlikle yanlış...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Efendim, Devlet
İstatistik Enstitüsünün rakamlarını veriyorum.
Sayın Bakan, reel faiz yüzde 10'u geçti mi
ülke müflis durumdadır, iflas etmiştir diyor. 2004'ün ağırlıklı ortalaması
yüzde 15. Eğer sizin bu ifadeleriniz doğruysa, Türkiye'nin bugünkü reel faizi
yüzde 15'se, ülkenin müflis durumda olması lazım. Yani, hafızai beşer nisyan
ile maluldür; ancak, tutanaklar bunları söylüyor.
Bakınız Sayın Bakana, orada devam ediyor
"arkadaşlar, iktidarlar mazeret aramaz, iktidar çözüm arar, çözüm getirir;
çünkü, bu şartları bilerek iktidar oldunuz" diyor. Demin, geçmiş
iktidarları kötülemeye çalışıyordu Sayın Bakan. Siz, bu şartları bilerek
iktidar olmadınız mı?!
Yine "muhalefetin sesini dinleyin,
sivil toplum örgütlerinin sesini dinleyin, halkın sesini dinleyin. Anadolu'dan
geliyoruz, Marmara Bölgesinde, Çanakkale gibi bir yerde, Balıkesir'de insanlar
'açız' diye ağlıyor" diyor Sayın Bakan. İki gün önce, Aydın meydanında
aynı sesler, aynı sözler Türkiye'ye yayıldı. Sayın milletvekili 3 000 - 5 000
kişi diyor; ama, Aydınlılar en güzel cevabı sayın milletvekiline verecekler.
Ben, gazetedeki o meydanın fotoğrafını, lebaleb dolu olan o meydanın
fotoğrafını gösterdim, başka gazetelerde de vardı; bunu 3 000 - 5 000 kişi diye
küçültmenin anlamı yok. O meydanı alırsınız, ölçersiniz sağından solundan,
metrekareye kaç kişi düşüyor hesabını yaparsınız, o meydanda ne kadar insan
olduğu açıkça ortaya çıkar.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Heyecanlanma!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Anadolu'dan
geldiğim için belki heyecanlıyım. "Onun için, arkadaşlar, binlerce kişiyle
konuştuk; esnafla, tüccarla, işçiyle, çiftçiyle; yani, şu kürsüde ağlamamak
için kendimi zor tutuyorum" diyor Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Ne zaman söylemişim?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi çıkın
bakın Anadoluya, çiftçi nasıl, esnaf nasıl, köylü nasıl, memur nasıl, emekli ve
dul nasıl... Bakın, biz geçenlerde bir ilçeye gittik, cezaevi son derece küçük
-savcı sıraya koymuş- borçlarını ödeyememekten dolayı ceza alan insanlar
sırayla hapishaneye giriyor!.. Yani, bunlar Türkiye'nin realitesi, Türkiye'nin
gerçekleri.
Bunda bizim payımız şu kadardır, bu
kadardır; ama... (AK Parti sıralarından alkışlar [!])
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Son sözlerinizi lütfen...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum...
Bakınız, bugün, Devlet İstatistik
Enstitüsü, 2004'ün üçüncü çeyrek işsizlik rakamlarını açıkladı. Bu rakamları
geçen seneyle karşılaştırıyorlar, geçen seneki üçüncü çeyrekte işsizlik oranı
9,4; bu seneki üçüncü çeyrekte 9,5. Eğer, bu kadar büyüme varsa, nerede bu,
niye yansımıyor insanlara?!
Size bir iki rakam daha vereceğim. Cari
açık, Hükümet Programında, başlangıçta 7 600 000 000 olarak ortaya konuldu.
Daha sonra baktılar ki, cari açık çok korkunç, 10 800 000 000 dolara revize edildi; yüzde 50. O yetmedi,
yine Merkez Bankasının bugünkü açıklaması, yeni revize edilen rakam 13 600 000
000 dolar.
Sevgili milletvekillerim, 7 600 000 000
dolara çıkılan rakam, eğer yüzde 100 sapmayla gerçekleşiyorsa, buradan gelip,
Türkiye'nin çok iyi yerlere gittiğini, çok iyi noktalarda olduğunu söylemek
mümkün değil. (AK Parti sıralarından alkışlar [!])
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan,
müsamahanız için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Sayın Başkan, resmen sataşma çarpıtma var, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, parça parça
olmuyor, İçtüzüğe göre de pek uygun olmuyor. Sizi kürsüye davet ederim,
notlarınıza göre genel bir açıklama yaparsınız.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu
Tasarısı 3 üncü maddesi (a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz. 9.12.2004
Madde 3.- Bu kanunda geçen;
a) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri
Bakanlığını
b) İlgili bakanlık: Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanlığı
|
Necati Uzdil |
Osman Özcan |
Ahmet Küçük |
|
Osmaniye |
Antalya |
Çanakkale |
|
Ersoy Bulut |
Hasan Ören |
Halil Tiryaki |
|
Mersin |
Manisa |
Kırıkkale |
|
Muharrem İnce |
|
|
|
Yalova |
|
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR,
BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Efendim, yasa
tasarısının ruhuna aykırı olduğu için katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım efendim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu ürünler tarım ürünleri
olduğundan, korunması, kalite ve steril koşullarının belirlenmesi ve bu yasayla
ilgili işlemlerin yürütülmesi doğrudan Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yetkisi
altında olmalıdır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı, gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar
yetersayısı...
BAŞKAN - Evet, karar yetersayısını
arayacağız.
Kabul edenler... Sayalım efendim... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.34
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.45
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
8. - Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
701 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü
maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi tekrar
oylarınıza sunup karar yetersayısı arayacağım.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: 3
üncü maddeyi kabul edenler...
Efendim, Kâtip Üyeler arasında bir
beraberlik sağlanamadığından, işarî oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan,
pusulaları da hatırlatırsanız.
BAŞKAN - Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı bulunamamıştır.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.50
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.55
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
8. - Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
701 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü
maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunup
karar yetersayısı arayacağım.
3 üncü maddeyi kabul edenler...
Efendim, Kâtip Üyeler sayımda anlaşamadılar.
İşarî oylamayı, tekrar, elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için 3 dakika süre veriyorum. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, pusula
gönderen sayın milletvekillerini tespit edelim lütfen.
BAŞKAN - Şimdi, sayın milletvekilleri,
pusulayla oy kullanan arkadaşlarımı arayacağım.
Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut
Durdu?.. Burada.
Sayın Cemil Çiçek adına Sayın Ali
Coşkun?.. Burada.
Muş Milletvekili Sayın Seracettin
Karayağız?.. Burada.
Van Milletvekili Sayın Maliki Ejder
Arvas?.. Burada.
Sakarya Milletvekili Sayın Recep
Yıldırım?.. Yok.
İstanbul Milletvekili Sayın Gürsoy Erol?..
Burada.
Sayın Beşir Atalay adına Sayın Mehmet
Aydın?.. Burada.
İstanbul Milletvekili Sayın Ekrem Erdem?..
Burada.
Sayın milletvekilleri, üçüncü oylamada da
karar yetersayısı bulunamamıştır.
Bu nedenle, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, alınan karar gereğince 13 Aralık 2004 Pazartesi günü
saat 10.00'da toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.03