BIM 3 8 2005-01-13T09:53:00Z 2005-01-13T09:55:00Z 52 31113 177346 TBMM 1477 354 217793 9.3821 Normal 75 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22                         CİLT : 67 YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

30 uncu Birleşim

9 Aralık 2004 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Kastamonu Milletvekili Sinan Özkan'ın, 10 Aralık 1919'da yapılan Kastamonu Kadın Mitinginin 85 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, ülkemizde uygulanan vergi oranlarına ve bunun toplumsal yansımalarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'ın il oluşunun 50 nci yıldönümüne; İlin kaynaklarından yeterince istifade edemediğine, bu nedenle yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ile Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/714)

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/462) (S. Sayısı: 592)

2. - Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/463) (S. Sayısı: 593)

3. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/464) (S. Sayısı: 594)

4. - Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/465) (S. Sayısı: 595)

5. - Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Milletvekilleri Mehmet Mustafa Açıkalın ile İdris Naim Şahin ve Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/466) (S. Sayısı: 596)

6. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

7. - Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/882) (S. Sayısı: 674)

8. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. - (10/152, 216) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Kırıkkale Milletvekili Halil TİRYAKİ'nin, Kırıkkale Valisi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/3934)

2. - Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, canlı hayvan ve et ithaline ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/4185)

 


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Konya Milletvekili Mehmet Kılıç, 731 inci vuslat yıldönümü münasebetiyle Mevlana Celaleddin Rûmi'nin edebî kişiliğine ve fikirlerine,

Tokat Milletvekili Resul Tosun, İnsan Hakları Haftası münasebetiyle Irak'taki hak ihlallerine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın, pazarcı esnafın sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun cevap verdi.

Konya Milletvekili Atilla Kart'ın (3/453) (S. Sayısı: 587),

Burdur Milletvekili Bayram Özçelik'in (3/454) (S. Sayısı: 588),

Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan'ın (3/455) (S. Sayısı: 589),

Ağrı Milletvekili Naci Arslan'ın (3/456) (S. Sayısı: 590),

Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın (3/457) (S. Sayısı: 591),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının:

2001 malî yılı (5/7) (S. Sayısı : 688),

2002 malî yılı (5/8) (S. Sayısı : 689),

Kesinhesaplarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporları Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 29 milletvekilinin, akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/238) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı bildirildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.

2 nci sırasında bulunan, Arsa Ofisi Kanunu ve Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/917) (S. Sayısı: 700), görüşmelerini takiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

3 üncü sırasında bulunan, Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/882) (S. Sayısı: 674) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi.

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, konuşmasında, Grubuna sataşması nedeniyle,

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, 28 inci Birleşimde yaptığı konuşmanın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin tarafından yanlış değerlendirildiği iddiasıyla,

Birer açıklamada bulundular.

9 Aralık 2004 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.

 

İsmail Alptekin

 

 

Başkanvekili

 

 

Ahmet Küçük

Harun Tüfekci

 

Çanakkale

Konya

 

Kâtip Üye

KâtipÜye


No.: 39

II. - GELEN KÂĞITLAR

 9 Aralık 2004 Perşembe

Teklif

1. - Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ve 10 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/355) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)

Yazılı Soru Önergesi

1. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Genel Kurulda yapılan bir oylamaya  ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4358) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2004)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Irak'ta iş yapan firmalarda çalışan vatandaşlarımızın öldürülmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3904)

2. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Avrupa Birliği İlerleme Raporunun orijinal metninin milletvekillerine dağıtılıp dağıtılmayacağına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3923)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.05

9 Aralık 2004 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

İlk söz isteği, 10 Aralık 1919 tarihinde yapılan Kastamonu Kadın Mitingiyle ilgili olmak üzere, Kastamonu Milletvekili Sayın Sinan Özkan'a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (Alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Kastamonu Milletvekili Sinan Özkan'ın, 10 Aralık 1919'da yapılan Kastamonu Kadın Mitinginin 85 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

SİNAN ÖZKAN (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Aralık 1919 tarihinde, ülkemizin işgalini protesto etmek ve millî mücadeleye destek vermek amacıyla düzenlenen Kastamonu Kadın Mitinginin 85 inci yıldönümü nedeniyle, Kastamonu Milletvekili olarak duygu ve düşüncelerimi Yüce Meclisin siz değerli üyeleriyle paylaşmak üzere söz aldım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yurdumuzun değişik il ve ilçelerinin düşman işgalinden kurtarılışlarının, düzenlenen törenlerle, muhtelif tarihlerde kutlandığını hepimiz biliyoruz. Kastamonu, Birinci Dünya Savaşı sonunda herhangi bir işgal görmediği için, bizim de kutladığımız böyle bir kurtarılış günümüz elbette ki yoktur. Ancak, Kastamonumuz, herhangi bir işgale maruz kalmamasına rağmen, istiklal mücadelesinde en aktif rolü oynayan ve belki de bu mukaddes mücadelenin kazanılmasında hayatî katkı sağlayan bir il olarak tarih sayfalarındaki şerefli yerini almıştır.

İstiklal mücadelesinin başlangıç safhasından itibaren, Anadolu'ya ulaştırılabilen silah ve cephane, İnebolu'daki küçük limana getirilmiş, burada depolanan malzeme, Kastamonu üzerinden cepheye sevk edilmiştir. İnebolu'ya çıkarılan binlerce ton silah ve cephaneyi, her türlü zorluğa göğüs geren, kadın erkek, çoluk çocuk, genç ihtiyar bu yörenin fedakâr insanları taşımıştır.

O, ilkokul sıralarında okuduğumuz ve hepimizin hafızalarına kazınan, sırtında küçük çocuğu, çıplak ayaklarıyla cepheye cephane götürürken, elindeki yorgan parçasını, üşüyen çocuğunun sırtına değil de, kağnısındaki cephanenin üstüne örten, sırtındaki küçük çocuğu hatırlatıldığında da "kar serpiyor, millet malıdır, nem kapmasın evladım" diye cevap veren, bu hareketiyle Türk Milletinin gözünde devleşen Kastamonu kadını, Şerife Bacılarıyla, Halime Çavuşlarıyla, Satı Kadınlarıyla gönlümüzde yaşamaktadır ve ilelebet yaşayacaktır. Bu dev şahsiyetleri, bu vesileyle, bir daha, rahmet ve minnetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, yine, istiklal mücadelesi yıllarında düzenli ordu kurulurken ihtiyaç duyulan askerin ve insan kaynağının büyük bir kısmı da Kastamonu ve civarından karşılanmıştır ve Kastamonu, bizzat işgal görmemesine rağmen, istiklal mücadelesi neticesinde en fazla şehit veren illerin başında yerini almıştır. İşte, bu kritik dönemde, bu var olma mücadelesi verilen günlerde, birçoğu şehit karısı veya anası olan kadınlarımız da boş durmamış, millî mücadeleye katkı sağlamak için ellerinden gelen çabayı ortaya koymuşlardır.

İşte, bu meyanda, 10 Aralık 1919 günü, 3 000 dolayında Kastamonulu hanım, işgalleri protesto etmek amacıyla, Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) bahçesinde toplanmışlar, bir miting tertip etmişlerdir. Bu mitingin tertip heyeti başkanlığını, dönemin Kastamonu Polis Müdürü Halil Beyin eşi Zekiye Hanım yürütmüştür.

Zamanın şartlarına göre büyük yankı uyandıran kadınlar mitingine, bütün ilçelerimizden ve Kastamonu merkezinden coşkulu bir katılım gerçekleştirilmiştir. Mitingte, Zekiye Hanım, Darülmuallimat Müdiresi Hikmet Hanım, yardımcısı İclal Hanım ve Miralay Osman Beyin kızı Refika Hanım birer konuşma yapmışlar ve işgal olaylarını protesto etmişlerdir.

Konuşmalarda, yurdun işgal edilmesinden duyulan elem ve üzüntü dile getirilmiş ve gerekirse kendilerinin de seve seve ölüme gidecekleri ifade edilmiştir. Miting sonrasında, işgalleri protesto etmek için İtalya ve İngiltere Kraliçeleri ile Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa Başkan ve Cumhurbaşkanlarının eşlerine birer telgraf çekilmiş ve işgallere bir an önce son verilmesi talep edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu tarihî mitingde Zekiye Hanımın yaptığı manidar konuşmadan kısa bir pasajı Yüce Heyetinize okumak istiyorum: "Hanımlar, büyük felaketlerimiz önünde evlatlarımızın, kardeşlerimizin kanıyla suladığımız yurtlarımızın işgaline, kardeşlerimizin felaketine susacak mıyız? Hayır hanımefendiler. Mağlubuz, silahımız yok; fakat, göğsümüzde imanımız, bütün dünyayı yaratan Allahımız var..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun, devam edin efendim.

SİNAN ÖZKAN (Devamla)- "...İşte, biz de imanımıza ve Allahımıza istinaden, haksızlara haksızlıklarını yüzüne vurur ve cihan huzurunda ilan ettikleri adaleti talep ederiz. Eğer hakkımızı teslim etmezlerse, evlatlarımızın kanlarına kendi kanımızı karıştırarak, erkeklerimizle bir safta, dinimiz ve istiklalimiz için ölecek, haksızlara, zalimlere tarihin lanetlerini terk ederek şehametle öleceğiz."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde başlatılan ve yürütülen "ya istiklal ya ölüm" parolalı millî mücadelede, malıyla, canıyla, her şeyiyle bütün varlığını ortaya koyan Kastamonu'ya; o kahraman insanların çocuklarına, torunlarına, bir Kastamonu Milletvekili olarak hizmet etmeyi şeref ve onur meselesi olarak görüyorum. Bu manada, Kastamonumuzda, geçtiğimiz iki yıllık AK Parti İktidarı döneminde, rutin hizmet ve yatırımların ötesinde çok ciddî ve gelecekte Kastamonu'nun çehresini değiştirebilecek önemli projelere start verilmiştir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca programa alınan ve ilk etap konutların yapımı için ihalesi gerçekleştirilen toplu konut projesi, yapımı tamamlanan yaklaşık 60 kilometrelik bölünmüş yol projesi ve BOTAŞ tarafından yatırım programına dahil edilen, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunca da şehiriçi dağıtım lisans ihalesi kararı alınan, Kastamonu'yu doğalgaza kavuşturacak olan proje, bunlardan, bizim için en hayatî önem taşıyanlardır.

Bu yatırımların Kastamonu'ya kazandırılmasında bizlerden hiçbir zaman desteğini esirgemeyen ve ilimize olan sıcak alakasıyla bizleri her zaman cesaretlendiren, başta Sayın Başbakanımıza ve hükümetimizin bütün üyelerine, bu vesileyle, bu kürsüden teşekkürü bir borç biliyorum.

Ancak, burada, şunu da vurgulayarak ve öneminin altını çizerek konuşmamı bitirmek istiyorum.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Üniversiteyi unutma!..

SİNAN ÖZKAN (Devamla) - O millî mücadele yıllarında Anadolu'ya gelen lojistik desteğin ulaşımını sağlayan İnebolu-Kastamonu-Ankara karayolunun, zaten var olan ıslah çalışmalarına hız verilerek, bir an önce standardının yükseltilmesi ve "istiklal yolu" tabirini hak edecek bir yol güzergâhı haline getirilmesi ve yine, silah ve cephanenin Anadolu'ya giriş kapısı olarak kullanılan ve inşaatı yüzyirmisekiz yıldır -evet, yüzyirmisekiz yıldır- devam eden İnebolu Limanının bir an önce bitirilmesi ve hizmete sunulması.

Bu iki konu, Kastamonu açısından büyük önem arz etmektedir ve bunlar, Kastamonu'nun, âdeta, dışarıya açılan nefes boruları olacak, kabuğunu kırıp dışarıya açılma fırsatını yaratacaktır.

Ben, bu vesileyle, tekrar, o istiklal mücadelesinde malıyla, canıyla savaşıp, bu aziz vatanı bizlere emanet eden şanlı ceddimizi ve bu mücadelede biz de varız diyerek erkeğinden geri durmayan o kahraman, şerefli analarımızı, ninelerimizi şükran ve minnetle anıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

İkinci söz isteği, ülkemizdeki vergi oranları ve toplumsal yansımaları konusunda, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan'a aittir.

Buyurun, Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, ülkemizde uygulanan vergi oranlarına ve bunun toplumsal yansımalarına ilişkin gündemdışı konuşması

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şu anda, konuya başka bir konuyla başlayacağım. Dün akşam televizyonda ve bugün basında gördüğüm bazı haberler üzerine, bir üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum.

12 Mart 1972'de Türkiye Öğretmenler Sendikasının, 12 Eylül 1980'de de Türkiye Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneğinin kapatılması, demokrasimize ve öğretmenlerimizin özgür yurttaşlar olarak örgütlenme haklarına zarar vermiştir. Tıpkı, o yıllarda, TÖS ve TÖB-DER'in kapatılması için, gizli bir örgüt olduğu iddiası inandırıcılıktan nasıl uzak  bulundu ise, bugün de, aynı zihniyeti temsil edenlerce ulusal bütünlüğe aykırı davrandığı gerekçesiyle Eğitim-Senin kapatılmak istenilmesi de inandırıcı bulunmayacaktır.

Dün, İstanbul'da Eğitim-Senin kapatılma çabasını protesto etmek için bir araya gelen öğretmenlerimizi coplamak, bibergazı sıkmak ve sokak aralarında kovalamak gibi şiddet içeren eylemler, ülkemiz adına utanç vericidir. Ancak, tüm baskı, sindirme, görevden alma ve sürgünlere rağmen, öğretmenlerimiz, inandıkları demokratik, laik, bilimsel, Atatürkçü eğitimden uzaklaştırılamayacaklardır. Öğretmene sallanan cop, aydınlık geleceğimize bir saldırıdır. Öğretmenlerimizin örgütlenme ve sosyal haklarında ilerlemeler sağlamaya çalışmak yerine, Avrupa Birliğine uyum yasalarının çıkarıldığı şu dönemde, örgütlerin kapatılma çabaları, henüz yerleştirmeye çalıştığımız demokrasimize zarar verecektir.

Öğretmene, şiddet kullanarak yanıt veren İstanbul polisini ve ona emir veren yöneticileri ve daha da önemlisi, buna göz yuman siyasal iktidarı kınıyorum.

Değerli arkadaşlarım, söz istemiş olduğum konu, vergi oranlarımız ve vergideki adaletsizlikle ilgili. Değerli arkadaşlarım, ülkemizde vergi veren kesim, hep aynı kesim. Türkiye'deki vergi oranları çok yüksek. Dünyanın hiçbir ülkesinde devlet vatandaşına bu kadar yüklenmiyor. Bu ağır yük kayıtdışını büyütüyor, o da dürüst esnafı bitiriyor, batırıyor. Devlet, işverenin en büyük ortağı, hem de sermayedar olmadan. İşverenimiz, her an her dakika vergi ödüyor; telefonda, elektrikte, suda, ÖTV, KDV, Emlak Vergisi, Gelir Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi ve buna benzer vergilerin altında ağır bir vergi yüküyle istihdamın önünde de en büyük engeli oluşturuyor.

İstihdamda yüksek prim ve yüksek vergi oranı, çalışanı ve çalıştıranı kayıtdışına itiyor. Ankara Ticaret Odasının yapmış olduğu bir çalışmaya göre, devletin yıllık kaybı 14 katrilyon civarında. Ayrıca, son dört yılda, sosyal güvenlik kurumlarının açıklarına ayrılan kaynakların 34 milyar Amerikan Dolarını aştığı vurgulanıyor.

Değerli arkadaşlarım, asgarî ücretlilerin durumu perişan. Asgarî ücretlilerin SSK primi, işçi ve işverenin katkısıyla 141 705 000 lira. İşsizlik Fonuna ayrılan para 16 488 000 lira, Gelir Vergisine ayrılan para 53 932 000 lira, Damga Vergisi 2 538 000 lira, SSK alt sınır prim farkı 42 421 000 lira. Bu kadar ağır prim ve vergi yükü altında ezilen işçimizin eline ayda geçen para 303 079 000 lira.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sevgili Başkanım; bu, bir sefalet göstergesidir. Yunanistan'da, komşumuzda, işçinin eline geçen para 504 euro iken, ülkemizde bizim işçimizin eline geçen para 159 euro. Bu ağır vergi ve prim oranları aşağı çekilmedikten sonra, ülkemizde sosyal adaletin sağlanabilmesi de mümkün değildir.

Özel Tüketim Vergisi, sözlük anlamı itibariyle şudur: Sadece belirli mal gruplarının vergilendirildiği tek aşamalı, az sayıda yükümlüsü olan bir vergi türüdür.

Değerli arkadaşlarım, bakın "az sayıda yükümlüsü olan bir vergi türüdür" deniliyor; size sorarım: Akaryakıt, doğalgaz, otomobil, motosiklet, sigara, kolalı gazoz, beyazeşya, elektrikli ev aletleri, çok az sayıda insanların kullandığı materyaller midir?! O bakımdan, Özel Tüketim Vergisi amacının dışında, vatandaşlarımıza bir mezalim şeklinde sunulmaktadır.

Toplam vergi geliri içinde dolaylı vergi oranı, 1980 yılında yüzde 37 iken, 2003'te yüzde 67'ye, 2004'te yüzde 70'e, 2005'te de yüzde 73'e yükseliyor. Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran yüzde 35'ler civarındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayın lütfen.

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu yıl olduğu gibi, önümüzdeki yıl da, yine, dolaylı vergilere yüklenileceği görülüyor. 2005 yılı enflasyonunu yüzde 8 olarak hedeflemenize ve işçiye, memura bu oranda zam düşünmenize rağmen, 2005 yılında dolaylı vergilerde birkaç katı artış hedefliyorsunuz. Vergi gelirlerinin artırılması noktasında AKP Hükümeti ve Sayın Unakıtan, bir gecede artırdığı ÖTV oranlarıyla, aslında, bindiği dalı kesiyor farkında değil. İthalatın önünün kesilmesi vergi artırmalarıyla değil, toplumsal bilinçle meydana gelir. Tabana yayılmayı beceremiyorsunuz, kolaylıkla, eldeki vergi mükelleflerinin üzerine yükleniyorsunuz. Vergi iadesi de amacından çıkmış, işlerliğini yitirmiş, mutlaka, yeni baştan, aylık olarak ya da üç aylık olarak düşünülmeli. 2003'te vergi iadesinde sahte ve yanıltıcı vergi kullanmaktan 6 718 dava açılmış; 9 500 kişiyi sanık, 3 807 kişiyi de mahkûm ettik.

Vergi denetiminde de başıbozukluk devam ediyor. Vergi sistemindeki boşluklar ve yorumlar çok; birinin ak dediğine diğeri kara diyebiliyor. İşin bir yönü de, dürüstçe vergisini ödeyen, ödemeye çalışan cezalandırılıyor ve ağır vergi yükü altında ezilip, kaybolup, gidiyor.

"Değerli arkadaşlarım, biz, vergi adaletini sağlamak istiyoruz. Verginin adil, oranlarının makul olmasını istiyoruz. Ancak, dolaysız vergiler yüzde 30'lara düşmüş; buna karşılık, dolaylı vergiler yüzde 70'lere çıkmış. Dolaylı vergilerin oranının yüzde 70'lere çıktığı bir ülkede, vergi adaletinden bahsetmek mümkün değil; bu çarpık yapıyı düzeltmek zorundayız. Bu yapı değişmedikçe hedefe ulaşmak çok zor. Bu nedenle, gerçekleştireceğimiz vergi düzenlemeleriyle, öncelikle bu yapıyı ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz." Sevgili arkadaşlarım, bu sözün altına imzamı koyuyorum; ama, bu sözün sahibi Sayın Bakan Kemal Unakıtan. Sözünü dinlemeye, sözünü yetkili kurumlara dinletmeye ve gereğini yapmaya davet ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Ted Turner'in bir sözüyle konuşmama son vermek istiyorum: "Ya bir yol açın ya bir yol bulun ya da yoldan çekilin."

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Gündemdışı üçüncü söz isteği, Adıyaman İlinin il oluşunun 50 nci yıldönümü münasebetiyle, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu'ya aittir; buyurun.

3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'ın il oluşunun 50 nci yıldönümüne; ilin kaynaklarından yeterince istifade edemediğine, bu nedenle yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyaman'ın il oluşunun 50 nci yılı münasebetiyle söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adıyaman, eski adı Hısnı Mansur, daha önce Malatya Vilayetimize bağlı bir ilçeyken, 1 Aralık 1954 tarihinde il olmuştur.

Adıyaman'ın il olmasını sağlayan dönemin Başbakanı Sayın Adnan Menderes'e, İçişleri Bakanı Sayın Namık Gedik'e, Meclis Başkanı Sayın Refik Koraltan'a ve hemşerimiz, Demokrat Parti Milletvekili Sayın Hüseyin Fırat'a buradan şükranlarımı sunuyor; onları rahmetle yâd ediyorum.

Değerli arkadaşlar, o dönemde, Adıyaman'ın il olmasına en iyi şekilde katkı sağlayan Adıyamanlı Cumhuriyet Halk Partilileri de buradan takdirle yâd ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, İlimiz Adıyaman, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin batısında, Akdeniz ile Doğu Anadoluyu birbirine bağlayan bir kavşak noktasındadır.

Adıyaman, tarih boyunca birçok uygarlığa sahne olmuştur; bunlardan bazıları, Hitit, Asur, Büyük İskender, Kommagene Krallığı, Roma ve Selçuklular; bunlara evsahipliği yapmış, 1516 yılında da Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Adıyaman'ın öne çıkan birtakım özellikleri vardır; bunların bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Dünyanın sekizinci harikası olan Nemrut Dağı Adıyaman'dadır. Biliyorsunuz, Nemrut Dağı, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış önemli bir kültür merkezi, önemli kalıntıların olduğu bir dağdır; etrafı millî parktır. Bu millî parktan dağa çıkabilmek için bir teleferik projemiz vardır; dileriz, kısa zamanda bu teleferik projesi hayata geçirilirse, daha çok turistin dağa gelmesi söz konusu olacak. Özellikle son yıllarda gelen turistler sayesinde, Adıyaman ve özellikle Kahta'da büyük hareketlilik söz konusudur.

Yine, dünyanın dördüncü büyük barajı Adıyaman'dadır; GAP çerçevesinde yapılan Atatürk Barajı göletinin yüzde 61'i Adıyaman topraklarındadır. Bu gölet, 1 ilçemizi ve 85 yerleşim birimimizi sular altında bırakmış ve yüzlerce hektar verimli toprağımız artık tarım yapılamaz hale gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, Adıyaman halkoyunları, dünya birinciliğine sahiptir.

Türkiye'nin en büyük akarsuyu, yani, Fırat Nehri, Adıyaman sınırları içerisinden geçmektedir. Komşu illerin tarımsal kalkınmasına katkı sağlayan barajlar Adıyaman'dadır. Demin ifade ettiğim gibi, Atatürk Barajının yapılmasında en büyük fedakârlığı gösteren Adıyaman olmasına rağmen, bu barajdan en çok istifade eden komşumuz Şanlıurfa olmuştur. Atatürk Barajı, Harran Ovasını sularken; öbür taraftan, Birecik Barajı, bir kısmı Adıyaman topraklarında kurulmasına rağmen, Gaziantep'in Barak Ovasını sularken; yine Çad Barajı Malatya Ovasını sularken, Çataltepe Barajı Gaziantep'e içmesuyu verirken, hep çevremize veren il konumunda olmuşuz, maalesef, bundan yeterince istifade edememişiz. İnşallah, biz, bundan böyle, DSİ'nin bölgemizde yapacağı yatırımlarla, sadece veren değil, kendi kaynaklarından istifade eden bir il olmayı hedeflemekteyiz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de hidroelektrik santrallarından elde edilen enerjinin yüzde 30'u, Adıyaman'dan karşılanmaktadır. Biliyorsunuz, Atatürk Barajından elektrik enerjisi elde ediliyor; yine, burada da "Adıyaman'dan karşılanır" ifademiz elbette yerindedir.

Yine, ülkemiz çıkarılan hampetrolün yüzde 60'ına yakın kısmı Adıyaman'daki kuyulardan elde edilmektedir. Son dönemlerde, yeni petrol kuyularının açılmaması nedeniyle, tabiî ki, üretimde bir düşüklük söz konusu olmuştur. Adıyaman'da çıkarılan petrolü, sadece TPAO değil, aynı zamanda, özel sektör de çıkarmaktadır.

Adıyaman, il olduğunda 15 000 nüfuslu küçük bir ilçeydi; bugün, 200 000 nüfusa ulaşmış, büyük bir il haline gelmiştir. Son yirmi yılda, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, hep, terörle anılırken, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bir ili olan Adıyaman, barışın, huzurun, kardeşliğin ve kaynaşmanın adresi olmuştur. Artık, inşallah, bundan böyle, sadece bu özellikleriyle değil, üretimin, istihdamın ve ihracatın da merkezi olmasını arzu etmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, Adıyaman İlimizin gayri safî millî hâsıladan kişi başına aldığı pay 918 dolardır. Devlet Planlama Teşkilatının yapmış olduğu sosyoekonomik kalkınmışlık sıralamasında Adıyaman İlimiz 65 inci sıradadır. Nüfusunun yüzde 42'si kırsalda yaşamakta ve büyük oranda tarımla uğraşmaktadır. Bölgemizdeki tarımla uğraşan vatandaşlarımızın sorunlarını yakinen bilmekteyiz. Özellikle tütünden sonra büyük mağduriyetler yaşandığının farkındayız. Tütüne alternatif olarak yeni ürünlerin mutlaka hayata geçirilmesi gerek. Bu anlamda, demin de ifade ettiğim gibi, DSİ'nin bölgemizde yapacağı yatırımlar hayatî önem arz etmektedir. Buradan, DSİ Genel Müdürümüz başta olmak üzere, çalışanlara, gerçekten şükranlarımı sunuyorum; çünkü, özel bir ihtimamla, bu yatırımların hayata geçmesi için start vermişlerdir.

Değerli arkadaşlar, 5084 sayılı Teşvik Yasası çıktıktan sonra, bu yasayı en iyi bir şekilde yorumlamak ve Adıyaman'a kazanım getirebilmek için, büyük bir gayret içerisine girdik. Milletvekillerimiz, il bürokratlarımız, yerel yöneticilerimiz başta olmak üzere koordineli bir şekilde çalıştık. Yasa çıkınca, haziran ayında İstanbul'da 100 işadamını toplantıya davet ettik. Bu toplantıya işadamlarımız, milletvekillerimiz, valimiz, belediye başkanımız ve kurum bürokratları katıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Göksu, lütfen tamamlayın; zaten size 2 dakika fazla verdim cihazdaki bir hatadan dolayı.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Peki, Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, burada da elini taşın altına sokan işadamlarımıza ben şükranlarımı sunuyorum. Özellikle, dünyanın en büyük tesisini Adıyaman'da kuran "benim için dünyada Türkiye, Türkiye'de Gaziantep ve Adıyaman" diyen bir Adıyaman sevdalısı Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu Beye buradan şükranlarımı sunuyorum. O, işadamlarına şöyle seslenmişti, ben de aynı şekilde sesleniyorum: "Gelin Adıyaman'a yatırım yapın. Siz, İstanbul'a, İzmit'e, Çorlu'ya yatırım yapabilirsiniz; ama orada herhangi işadamından birisiniz; ancak, Adıyaman'a geldiğiniz zaman biricik işadamısınız; oradaki insanlarımız sizi baş tacı yapacak, çalışan işçiler makinelerini ekmek teknesi olarak koruduğu için çocuğu gibi bakacak." Dolayısıyla, biz de aynı çağrıyı buradan işadamlarımıza yapıyoruz, geldiğiniz takdirde ne tür bir engel varsa önünü açmaya hazırız.

Değerli arkadaşlar, şu anda Adıyaman'da 30'a yakın fabrika inşaatı devam etmekte, mart ayı itibariyle bunlar hayata geçecek ve 10 000 insanımız iş sahibi olacaktır. Adıyaman'ın kalkınmasına katkı sağlayan, başta işadamlarımız olmak üzere, kamu görevlilerine, yerel yöneticilere, sivil kuruluşlar ve meslek odalarına, özellikle Adıyaman sevdalısı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımıza, yerel basınımıza, gelen yatırımcıya sıfır bürokrasi diyen Sayın Valimize, milletvekillerimize, hükümetimize ve onun Sayın Başbakanına buradan şükranlarımı sunuyorum ve bir talebimi de iletmek istiyorum. Sanayimizi olumsuz yönde etkileyen enerji nakil hatlarının mutlaka yenilenmesi gerekmektedir, ilgililere buradan duyurmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi daha fazla uzatmak istemiyorum. Adıyaman, elli yılda bir yerden bir yere gelmiştir; ama, önümüzdeki sorunları halletmek için bir elli yıl daha beklemeyeceğiz. Adıyaman, belki beş, belki on yıl içerisinde, elli yılda katettiği mesafeden daha fazlasını katedecektir. Şu anda Adıyaman'da Toplu Konut İdaresinin yaptığı yatırımlar, Gölbaşı'nda, Besni'de, Kâhta'da ve Adıyaman'da...

BAŞKAN - Sayın Göksu, son cümlenizi rica ediyorum. Bakın, bunun sonu yok, lütfen...

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Peki efendim.

Yine, BOTAŞ'ın 2005 yılı sonu veya 2006'da doğalgaz getirecek olması, Besni ve Gölbaşı'nda organize sanayi kurulması konusundaki girişimlerimizin iyi noktalara gitmesi, yine, Nisibi Köprüsü dediğimiz,  baraj üzerine yapılacak köprünün -etüt proje aşamasında- hayata geçmesi gibi konuların da bir an önce gerçekleşmesini arzu etmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi daha fazla uzatmak istemediğimi beyan etmiştim. Zaman kalmadığı için eğitim, sağlık konularına değinemeyeceğim; ancak, bir şeyin altını çiziyorum. Adıyamanlı, acilen Adıyaman GAP üniversitesini beklemektedir. 3 tane fakültemiz, 5 tane meslek okulumuz, 1 tane dört yıllık sağlık meslek yüksekokulumuz, 3 000'e yakın öğrencimiz, 100'e yakın da öğretim görevlimiz vardır. Üniversitenin altyapısı tamamlanmıştır. Dileriz, kurulacak ilk üniversiteler arasında Adıyaman GAP üniversitesi de olacaktır.

Değerli arkadaşlar, Adıyaman eski bir yerleşim birimi dedim.

BAŞKAN - Sayın Göksu, son cümlenizi alayım, yoksa mikrofonu kapatacağım.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) -  Peki, bitiriyorum efendim.

Kısacası, Adıyaman, bir turizm ve kültür merkezi, sanayinin, tarımın önde olması gereken illerimizden bir tanesidir. Bütün Adıyaman halkının bu mutlu gününü kutluyorum.

Tarihin derinliklerinde bir kavşak noktası olan Adıyaman'ı, 21 inci Yüzyılda, modern bir sanayi, tarım, eğitim, kültür, bilim ve turizm merkezi yapmak için gereken projeler bellidir. Bu projeleri hayata geçirecek irade insanımızda ve hükümetimizde vardır. Bu projelerin hayata geçtiği gün, aydınlık bir Türkiye ve güzel bir Adıyaman bizi bekliyor.

Bu temenniyle sözlerimi bitiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, Başkanlığımız milletvekillerimizin bu kürsüde sözlerinin kesilmesini uygun görmüyor; ama, değerli arkadaşlarımızın da hazırladıkları konuşmaları kendilerine verilen süreye göre yapmaları çok doğru olur; bunu, bir de bu vesileyle ifade etmiş oluyorum.

Kâtip Üyenin sunuşunu oturduğu yerden yapması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında 5 adet rapor vardır; sırasıyla raporları okutup bilgilerinize sunacağım.

Birinci raporu okutuyorum:

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/462) (S. Sayısı: 592) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ticarete hile karıştırmak suçunu işlediği iddia olunan Düzce Milletvekili Fahri Çakır hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Düzce Milletvekili Fahri Çakır hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                                                                                            Burhan Kuzu

                                                                                                                İstanbul

                                                                                               Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Uğur Aksöz

Mehmet Ziya Yergök

Halil Ünlütepe

 

Adana

Adana

Afyon

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Oya Araslı

Feridun F. Baloğlu

 

Artvin

Ankara

Antalya

 

Tuncay Ercenk

Atila Emek

Feridun Ayvazoğlu

 

Antalya

Antalya

Çorum

 

Yılmaz Kaya

Muharrem Kılıç

Orhan Eraslan

 

İzmir

Malatya

Niğde

 

İ. Sezai Önder

 

 

 

Samsun

 

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci raporu okutuyorum:

2. - Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/463) (S. Sayısı: 593) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği iddia olunan Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç Komisyonumuza sözlü olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                                                                                            Burhan Kuzu

                                                                                                                İstanbul

                                                                                               Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Uğur Aksöz

Mehmet Ziya Yergök

Halil Ünlütepe

 

Adana

Adana

Afyon

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Oya Araslı

Feridun F. Baloğlu

 

Artvin

Ankara

Antalya

 

Tuncay Ercenk

Atila Emek

Feridun Ayvazoğlu

 

Antalya

Antalya

Çorum

 

Yılmaz Kaya

Muharrem Kılıç

Orhan Eraslan

 

İzmir

Malatya

Niğde

 

İ. Sezai Önder

 

 

 

Samsun

 

 

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Üçüncü raporu okutuyorum:

3. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/464) (S. Sayısı: 594) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.

Karma komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                                                                                            Burhan Kuzu

                                                                                                                İstanbul

                                                                                               Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Uğur Aksöz

Mehmet Ziya Yergök

Halil Ünlütepe

 

Adana

Adana

Afyon

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Oya Araslı

Feridun F. Baloğlu

 

Artvin

Ankara

Antalya

 

Tuncay Ercenk

Atila Emek

Feridun Ayvazoğlu

 

Antalya

Antalya

Çorum

 

Yılmaz Kaya

Muharrem Kılıç

Orhan Eraslan

 

İzmir

Malatya

Niğde

 

İ.Sezai Önder

 

 

 

Samsun

 

 

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Dördüncü raporu okutuyorum:

4. - Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/465) (S. Sayısı: 595) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1163 sayılı Kooperatifler Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                                                                                            Burhan Kuzu

                                                                                                                İstanbul

                                                                                                Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Uğur Aksöz

Mehmet Ziya Yergök

Halil Ünlütepe

 

 

Adana

Adana

Afyon

 

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Oya Araslı

Feridun F. Baloğlu

 

 

Artvin

Ankara

Antalya

 

 

Tuncay Ercenk

Atila Emek

Feridun Ayvazoğlu

 

 

Antalya

Antalya

Çorum

 

 

Yılmaz Kaya

Muharrem Kılıç

Orhan Eraslan

 

 

İzmir

Malatya

Niğde

 

 

İ. Sezai Önder

 

 

 

 

Samsun

 

 

 

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Beşinci raporu okutuyorum:

5. - Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Milletvekilleri Mehmet Mustafa Açıkalın ile İdris Naim Şahin ve Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/466) (S. Sayısı: 596) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, evrakta sahtecilik ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçunu işlediği iddia olunan Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                                                                                            Burhan Kuzu

                                                                                                                İstanbul

                                                                                               Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, evrakta sahtecilik ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                                                                                            Burhan Kuzu

                                                                                                                İstanbul

                                                                                               Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, evrakta sahtecilik ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                                                                                            Burhan Kuzu

                                                                                                                İstanbul

                                                                                               Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, evrakta sahtecilik ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçunu işlediği iddia olunan Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan  hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                                                                                            Burhan Kuzu

                                                                                                                İstanbul

                                                                                               Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Uğur Aksöz

Mehmet Ziya Yergök

Halil Ünlütepe

 

 

Adana

Adana

Afyon

 

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Oya Araslı

Feridun F. Baloğlu

 

 

Artvin

Ankara

Antalya

 

 

Tuncay Ercenk

Atila Emek

Feridun Ayvazoğlu

 

 

Antalya

Antalya

Çorum

 

 

Yılmaz Kaya

Muharrem Kılıç

Orhan Eraslan

 

 

İzmir

Malatya

Niğde

 

 

İ. Sezai Önder

 

 

 

 

Samsun

 

 

 

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ile Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/714)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ile Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl üyelerin isimleri, aynı kanunun 12 nci maddesi uyarınca, Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                            Bülent Arınç

                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                Başkanı

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi

ve

Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi

Türk Grubu

Asıl Üyeler

Ruhi Açıkgöz                                                           (Aksaray)

Ayşe Gülsün Bilgehan                                             (Ankara)

Mevlüt Çavuşoğlu                                                   (Antalya)

Mehdi Eker                                                              (Diyarbakır)

Murat Mercan                                                         (Eskişehir)

Abdulkadir Ateş                                                      (Gaziantep)

Ali Rıza Gülçiçek                                                     (İstanbul)

Halide İncekara                                                        (İstanbul)

İbrahim Özal                                                            (İstanbul)

Mehmet Tekelioğlu                                                  (İzmir)

Erol Aslan Cebeci                                                    (Sakarya)

Osman Coşkunoğlu                                                  (Uşak)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No.116                                                                                             Tarihi:9.12.2004

8.12.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 701 sıra sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasına alınması; 9.12.2004 Perşembe günkü birleşimde 4 üncü sıraya kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                                                                            Bülent Arınç

                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                Başkanı

 

Eyüp Fatsa

Ali Topuz

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VI. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. - (10/152, 216) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 3.11.2004 tarihli 13 üncü Birleşiminde kurulan (10/152, 216), esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listeleri bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi listeyi okutup oylarınıza sunacağım.

Patates Yetiştiriciliğinin ve Patates Üreticilerinin Sorunlarının

Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi

Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu

Üyelikleri Aday Listesi (10/152, 216)

Adı Soyadı                                                                                          Seçim Çevresi

AK Parti (8)

Abdullah Çalışkan                                                                                 (Adana)

Ahmet Koca                                                                                          (Afyon)

Ahmet Yaşar                                                                                         (Aksaray)

Mücahit Daloğlu                                                                                   (Erzurum)

Muharrem Candan                                                                                (Konya)

Rıtvan Köybaşı                                                                                     (Nevşehir)

Erdoğan Özegen                                                                                    (Niğde)

Hasan Ali Çelik                                                                                     (Sakarya)

CHP (4)

Halil Ünlütepe                                                                                      (Afyon)

Ali Rıza Bodur                                                                                     (İzmir)

Orhan Eraslan                                                                                       (Niğde)

Necati Uzdil                                                                                         (Osmaniye)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 9.12.2004 Perşembe günü (bugün) saat 16.30'da, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Salonu arkasındaki eski Cumhurbaşkanlığı Salonunda bulunan Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyon toplantı yer ve saati, ayrıca, plazma ekranda ilan edilecektir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

7. - Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/882) (S. Sayısı: 674) (x)

Hükümet?.. Burada.

Genel Kurulun dünkü birleşiminde, tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmış ve maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK TİCARET KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 399 uncu maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Hisse senetlerinin itibari kıymeti en az bir Yeni Kuruştur. Bu kıymet ancak en az birer Yeni Kuruş olarak yükseltilebilir. Bu fıkrada belirtilen miktar Bakanlar Kurulunca yüz katına kadar artırılabilir."

"Şirketin müşkülleşmiş olan mali vaziyetinin ıslahı için hisse senetlerinin itibari kıymeti en az bir Yeni Kuruşa kadar indirilebilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 6762 sayılı Kanunun 524 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Mukavelede aksine hüküm olmadıkça her bölümü yirmibeş Yeni Türk Lirasından aşağı olmamak şartıyla bir payın bölünmesi ve bölünmüş payların devri caizdir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 6762 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

 "GEÇİCİ MADDE 1. - Hisse senetlerinin itibari kıymeti bir Yeni Kuruş ve katları şeklinde olmayan anonim şirketler 31.12.2009 tarihine kadar, 399 uncu maddeye intibak edecektir. Bakanlar Kurulu kararı ile 31.12.2009 tarihinde sona erecek intibak süresi beş yıla kadar uzatılabilir. İntibak süresince anonim şirket hissedarlarının itibari değeri ne olursa olsun sahip olduğu paylardan doğan hakları saklıdır. Şirket yönetim kurulu, payların 399 uncu maddeye intibak ettirilmesini sağlayacak yöntemleri uygulamakla yükümlüdür.

Birinci fıkrada belirtilen sürenin sonunda bir Yeni Kuruşa tamamlanmamış paylar için kesir makbuzu düzenlenir.

Bu madde kapsamında intibak amaçlı olarak yapılacak sermaye artırımı ve esas mukavele değişikliklerinde, şirket esas mukavelesinde aksine hüküm bulunsa  dahi 372 nci maddede yer alan nisaplar uygulanır ve imtiyazlı paylar genel kurulu yapılması şartı aranmaz.

Bu madde kapsamında intibak amaçlı olarak 400 üncü madde çerçevesinde yapılacak işlemlerde her pay sahibinin muvafakati aranmaz.

5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun gereğince münhasıran intibak amaçlı yapılacak anasözleşme değişikliklerinin tescili, her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Karaman Milletvekili  Sayın Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlarım, kabul etmek gerekir ki, Türkiye, AK Parti İktidarında güven ve istikrar ortamına kavuşmuştur. Gerçekten, ekonomideki bu güven ve istikrar ortamı, enflasyonla mücadelede kalıcı bir başarının sağlanacağını göstermektedir. Yıllardan beri yüksek enflasyonla sarsılan Türk ekonomisi, AK Parti İktidarında, yaşadığı kriz ortamını atlatmak suretiyle, Türkiye'nin ufkunun açıldığını, geleceğinin parlak olduğunu göstermektedir.

İşte, sağlam bir ekonomik model için, sağlam bir para modeline geçilmesi de AK Parti İktidarının bir başarısı olmuştur. Türkiye'de, yıllardan beri, değişik iktidarlar, liradan sıfır atılmasına yönelik birçok projeyi milletin önüne getirdiği halde bunu gerçekleştirememişlerdir ve liradan sıfır atılma olayı, sadece AK Parti İktidarı tarafından 1.1.2005 tarihinde gerçekleştirilecektir. Paramız pul olmaktan, dünyanın en değersiz parası olmaktan, deyim yerindeyse, kurtuluyor.

Yeni Türk Lirası, her şeyden önce, Türkiye'nin çok ciddî bir değişim sürecine girdiğini tescil ediyor. On yıllardır Türkiye'de, işçinin, işverenin, sanayicinin, tüccarın, esnafın, memurun, emeklinin, yoksulun emeğine, ekmeğine musallat olan enflasyonun artık tarih olduğu YTL ile belgeleniyor. YTL, aynı zamanda, bu değişimin kalıcı olacağını da gösteriyor. Ekonomide güven ve istikrar ortamı sağlanmamış olsaydı, bu operasyonun gerçekleşmesi mümkün olmazdı.

Yine, bir nostalji haline gelmiş olan, bugün artık nostalji haline gelen, 30 kuruşa ekmek, 100 kuruşa otobüs bileti, 30 kuruşa gazete, 1 liraya vapur bileti, 7 liraya sinema bileti, 15 liraya maç bileti, 30 000 liraya araba, 50 000 liraya ev gibi kavramlar yeniden günlük hayatımıza giriyor. İşte, böyle bir değişimin, böyle bir devrimin AK Parti İktidarı döneminde gerçekleştiğini görmek bize mutluluk veriyor.

Tabiî, bu değişim gerçekleşirken, yasalarımızdaki hükümlerin de kavram ve kurumların da Yeni Türk Lirasına uydurulması gerekiyor. Bu amaçla hazırlanan, Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı böyle bir düşüncenin ürünü. Gerçekten, geçici 1 inci maddeyle, özellikle hisse senetlerinin itibarî kıymetinde bir düzenleme ihtiyacı hissedilmiş ve gündeme getirilmiş. İtibarî kıymetin en az 1 kuruş olması kanun tasarısında öngörülmüş. 3 üncü maddede, özellikle şirketlere kolaylık da getiriliyor. Şöyle ki: Esas mukavelesinde aksine hüküm bulunsa bile -biliyorsunuz, esas mukavelelerde, şirket esas sözleşmelerinde, genel kurul toplanması için, anasözleşmede bazı kayıtlar getiriliyor, ayrıcalıklar getiriliyor; bu konuda hüküm bulunsa bile- 372 nci maddede yer alan nisaplar uygulanmak suretiyle, hem genel kurulun toplanmasına hem anasözleşme tadilatının gerçekleşmesine kolaylık getiriliyor.

Yine, maddenin son fıkrasında, bu değişikliklerin tescili her türlü vergi, resim ve harçtan muaf tutulmak suretiyle, intibak döneminde şirketlerin anasözleşmelerini buna göre değiştirmeleri ve hisseleri buna göre ayarlamaları, itibarî değerlerinin buna göre düzeltilmesi imkânı şirketlere sağlanıyor.

Ben, bu değişikliğin, Yeni Türk Lirasına geçtiğimiz bir dönemde, ticaret hayatı için, şirketlerin hayatı için gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu vesileyle, tasarıda emeği geçen Bakanımıza, Komisyon Başkanımıza ve komisyonun çok değerli üyelerine teşekkür etmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akgün.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan'a aittir.

Buyurun Sayın Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu maddede söz almayacaktım; ama, arkadaşıma cevaben konuşmak için söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, elbette ki, Türk Lirasından sıfır atılması, ülkenin dış ülkeler karşısında itibarının kazanılmasında, işlemlerin asgarîye indirilmesinde, vezne, bilgisayar işlemlerinde, piyasa ekonomisinin işleyişinde ve hatta, para stokunun sağlanmasında ciddî katkılar sağlayacaktır, bundan hiçbir şüphemiz yok; ama, dün, bir tehlikeye dikkat çektim; popülist politikalarla, o Yeni Türk Liralarımızı yanımıza alarak toplumun sorununu çözecekmiş gibi bir mesajın arkasına geçmememiz lazım. "Kriz ortamı atlatılmıştır..." Tespite bakar mısınız!.. Nereden buna karar verdiniz?! Enflasyon düşmüş!..

Değerli arkadaşlar, enflasyon düştü; ama, bu ülkenin iç ve dışborcunda ciddî bir artış var, topluma bunu da söyleyin. Bu borç, bu iktidar döneminde sağlanmıştır ve bu ülkenin önünde çok ciddî bir tehdittir. Bu artış geçmişten gelmektedir; ama, bu, borç, bu iktidar döneminde 300 milyar dolara ulaşmıştır. Buradaki 100 milyar dolarlık farkı görmezden gelemezsiniz; bu bir.

İkincisi, cari açık gittikçe büyüyor, finanse edilemeyecek hale gelmiştir. Piyasa hareketleri ve dışborç kaynak alınarak bu cari açık kapatılamayacak düzeydedir.

Büyüme, istihdam yaratmıyor; bu ülkenin en büyük sorunlarından biri budur. İstihdam yaratan bir büyüme sağlamadığınız sürece, ülkede sorunların üstesinden gelinmiştir diyemezsiniz.

Kamu açıkları gittikçe büyüyor ve kapatılamıyor. Şimdi de kamu finansman açığımız çok büyük; birlikte bunu kapatmamız lazım.

Bunlar, YTL'nin yeniden enflasyon karşısında yenik düşmemesi için kaldırılması gereken engellerdir; bunu görmemiz lazım. Önemli olan, sürdürülebilirliktir; enflasyonun buraya çekilmesi önemli değildir, bunu sürdürüp sürdüremeyeceğiniz çok önemlidir.

Bakın, bunun dışında, vergi tabana yayılmamış, bir vergi reformu sağlanamamış. Devlet, tuttuğundan vergi alıyor, kimi bulabilirse ondan vergi alıyor ve üstüne binmeye devam ediyor.

Tüm bunlar varken ve biz eğitilmiş insanlarımıza istihdam yaratamazken, istihdamı liyakatle sınırlayamazken, burada, toplumsal bir reform yapıyormuş gibi, bir tek liradan 6 sıfır atılmış olmasını topluma bir hizmet olarak sunamayız.

Yoksul daha yoksullaşmıştır; ülkenin sorunudur; öyle ya da böyle. Yoksulluk sınırındaki insan sayısı artmıştır ve gerçekten, bugün, sokaklarımız, yaşama mücadelesini sürdürmeye çalışan insanlarla dolu.

Tarım reformu ertelenmiştir. Tarımsal yapılanmada, sanayideki yapılanmada çok ciddî sıkıntılar çekilmiştir ve çekilmektedir.

Hukuksal zemine özgü altyapı tamamlanamamıştır bu ülkede.

Bunlar varken, tutup, siz, liradan 6 sıfır atmayı ülkenin istikrarı ve bu istikrarın devamı diye sunarsanız, yılbaşından sonra, geçim sıkıntısı çeken, sosyal devlete inanan ve bundan sonra yaşam standardını yükseltmek isteyen her vatandaş, sizin önünüze "nerede bizim hakkımız, bugüne kadar ne yaptınız" diye çıkacaktır. Biz, onlar adına bugün çıkıyoruz. Bunu yapmayın. Liradan sıfır atılması, popülist bir tanıtım politikası veya şov malzemesi olarak kullanılmamalıdır. Bu, sadece ekonomideki istikrarın sürdürülebilmesi, dış ülkelerdeki parayla dengeli bir rekabet sistemi oluşturulması için şarttır. Eğer, bu çerçevede söylediklerinizi teyit ediyorsanız, arkasına biz de imza atıyoruz; ama "bu, toplumun refahı" diyorsanız, o toplum refaha ulaşıncaya kadar, her gün burada bunun hesabını soracağız.

Saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - Bu Kanun 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, sisteme giremeyerek pusula gönderen milletvekillerini arayacağım. O nedenle, arkadaşlarımız Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, oylamaya pusula göndererek katılan arkadaşlarımızı okuyorum:

Sayın Rasim Çakır?.. Burada.

Sayın Abdülkadir Aksu?.. Sayın Bakanımız Ali Coşkun Bey kullanmış.

Sayın Orhan Sür?.. Burada.

Sayın Maliki Ejder Arvas? Burada.

Sayın Hakkı Ülkü?.. Burada.

Sayın Güldal Okuducu?.. Burada.

Sayın Algan Hacaloğlu?.. Burada.

Sayın Mustafa Zeydan?.. Burada.

Sayın Yücel Artantaş?.. Burada.

Sayın Sadık Yakut?.. Burada.

Sayın Gülseren Topuz?.. Burada.

Sayın Gürsoy Erol?.. Burada.

Sayın Halil Aydoğan?.. Burada.

Sayın Mehmet Soydan?.. Burada.

Sayın Talip Kaban?.. Burada.

Sayın Abdurrahim Aksoy?.. Burada.

Sayın Ali Osman Başkurt?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                       : 276

Kabul                                             : 276 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Şimdi, Sayın Bakan, yerinden kısa bir teşekkür konuşması yapacaktır.

Buyurun Sayın Bakanım.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; yasanın ve Yeni Türk Lirasının hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum ve hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Yasanın biz de hayırlı olmasını diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

8. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 701 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteği vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkanım, sayın konuşmacıdan önce, konu teknik olduğundan dolayı, bilgi vermek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, Sayın Bakanımız tasarı hakkında bilgi vermek istiyor; bundan dolayı, ilkönce Hükümete söz veriyorum.

Hükümet adına, Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Ali Coşkun; buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Değerli Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; teknik bir yasa tasarısı olduğu için, vaktinizi fazlaca işgal etmeden, bilgi sunmak istiyorum.

Bakanlığım tarafından hazırlanıp Yüce Meclisin kabulüne sunulan, başta çiftçilerimiz olmak üzere birçok kesimi ve sektörü yakından ilgilendiren ve onlara birçok katkı sağlayacak olan Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı hakkında sizleri kısaca bilgilendirmek üzere huzurunuzda bulunuyorum.

Öncelikle, sistemin dünyadaki durumu hakkında kısa bir açıklama yapmanın uygun olacağını düşünüyorum.

Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere gelişmiş ülkelerde etkin ve yaygın bir lisanslı depoculuk, WRS ile tanınan ürün ticareti sistemi bulunmaktadır. Örnek olarak, Amerika Birleşik Devletlerinde, federal düzeyde 863, eyalet düzeyinde 6 937 lisanslı depo faaliyet göstermekte, Amerika Birleşik Devletlerinin çok büyük firmaları, dünya çapında yatırımlar yapıp lisanslı depo ağı oluşturmakta, ürün ticaret ve pazarlamasında hâkim rol oynamaktadırlar. Bu borsalar, lisanslı depolarla entegre çalışmakta, teslim şartlı vadeli kontratlar, ürün lisanslı depolardan yapılmaktadır. Böylece, tarım bakanlıkları, üretimden depolamaya, pazarlamadan ihracata kadar birçok enstrümanla tarımı destekleyebilmektedir.

Lisanslı depoculuk ve ürün borsacılığı hakkında diğer önemli bir bilgi de, tamamen özel sektör eliyle yürütülmekte olmasıdır.

Değerli milletvekilleri, sistemin dünyadaki yapısı hakkında bilgi verdikten sonra, müsaadenizle, ülkemizdeki mevcut durum hakkında da kısaca bilgi vermek istiyorum.

Müstahsilin, tüketicinin ve malî yapının adil olarak, aldatılmadan, aldanmadan bu sistemden yararlanması, rekabete açık piyasa ekonomisi şartlarında, ürünün kayda girmesiyle, arza, talebe ve kaliteye bağlı olarak fiyatının belirlenmesiyle mümkün olacaktır. Ülkemizde, ürünler, depolama altyapısı olmadığından ve teminat olarak kullanılmadığından, arzın yoğun, fiyatların düşük olduğu dönemde elden çıkarılmaktadır. Bu da, üreticilerin zarara uğramasına yol açmaktadır

Ayrıca, pazara arz olunan ürünlerin, gerek kalite standartları gerekse bunları test eden laboratuvar sistemi yetersizdir, genel kabul görmüş veya güvenilir olmaktan uzaktır. Yine, ürün pazarlanırken kalite unsurları objektif olarak test edilemediğinden, bunlar da fiyata yansımamakta ve kaliteli üretim teşvik edilememektedir.

Diğer taraftan, ticaret borsalarımız il ve ilçe bazında faaliyet gösterdiklerinden, günümüzde e-ticaret ticaret yoluyla tüm dünyanın pazar olduğu bir dönemde, henüz yetersiz kalmaktadırlar. Buğday ve pamuk dahil tarım ürünlerinin küçük bir bölümü borsa ortamında alınıp satılmakta, büyük bölümü kayıtdışı olarak ticarete konu olmaktadır. Oysaki, şu anda ekonomimizin önündeki en büyük sorunlardan bir tanesi, kayıtdışı ekonomidir.

Bir örnek verecek olursak; pamuğun borsaya arz edilmesi halinde; iplik, faturalı; iplikten dokunan kumaş ve konfeksiyon, faturalı olabilmektedir. Borsaya gelmeyen ürünler ise kayıtdışı ekonomiye kaymaktadır. Kayıtdışı ekonomi de, yine, kayıtdışı istihdamı beraberinde sürüklemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz tarımının üretiminden pazarlamaya kadar yaşadığı sorunların hem ülkemiz açısından hem de Avrupa Birliğine uyum açısından da bir an önce çözümlenmesi gerekmektedir. Tarımsal ürün piyasalarımızın, başta Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki gibi sağlam bir yapıya kavuşturulabilmesi için, üretimden tüketime kadar olan tüm safhalarda gerekli sistemi kurmak, müesseseleri oluşturmak zorunludur. Üretimden tüketime kadar olan zincirin halkaları gibi birbirine bağlı olan bu müesseseleri oluşturamazsak, tarımın sorunlarını bütünsel olarak göremeyiz ve sorunlarını aşamayız.

Bu itibarla, Bakanlığımız, tarımsal ürün piyasalarındaki boşluğun doldurulması ve sistemin işleyişindeki eksik halkaların giderilmesi için, ürün borsalarının geliştirilmesi, tarım satış kooperatifleri birliklerinin yeniden yapılandırılması, tarım satış kooperatifi birliklerinin lisanslı depoculuğa entegrasyonu projeleriyle önemli adımlar atmış bulunmaktadır.

Bu projelerin gerçekleşmesine yönelik olarak Bakanlıkça yapılanlara da kısaca değinmek istiyorum. Öncelikle, ürünlerin ulusal ve uluslararası düzeyde pazarlanması imkânını sağlayacak şekilde, mevcut 112 ticaret borsasından sermaye ve altyapısı daha güçlü olanların anonim şirket şeklinde faaliyet göstermeleri ve ürün ihtisas borsalarının kurulması hedeflenmiştir. Bu konu, Meclisimizden geçen 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu içinde yer almıştır.

Yine, Bakanlığımız, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve borsaların katılımıyla hazırlanan Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı mayıs 2004'te Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş, kasım ayında Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarında görüşülüp kabul edilmiş ve Genel Kurula sunulmuştur.

Bu kanun -Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğinde olduğu gibi- tarımsal ürünlerin depolanması, ürün senedi vasıtasıyla ürünlerin uluslararası düzeyde pazarlanması, ürün sahiplerine daha ucuz kredi imkânı sağlayabilecektir; zira, müstahsil, elindeki lisansı çek ve senet gibi ciro edebilecek, kredi kefaleti olarak kullanabilecektir. Ayrıca, tarımsal ürün ticaretimizdeki kayıtdışılık asgarîye inecek, daha sağlıklı tarımsal üretim ve destekleme politikaları geliştirilebilecektir.

Diğer yandan, ürünlerin standartlarına göre alınıp satılması ve kaliteli ürünlerin daha yüksek fiyatlardan pazarlanmasıyla, kaliteli üretim de teşvik edilecektir.

Sağlanan diğer bir gelişme ise, tarım satış kooperatifleri birliklerinin iştigal konusu birçok üründe lisanslı depoculuğa geçerek, ülkemiz tarımına ve üreticisine daha geniş yelpazede hizmet sunabilecek olmasıdır.

Gerek ürün ihtisas borsalarının gerekse lisanslı depoculuk sisteminin verimli ve sağlıklı olarak işleyebilmesi için ihtiyaç duyulan vergi düzenlemeleri, vergi muafiyet ve istisnaları konusunda da Bakanlığımız ile Maliye Bakanlığı arasında mutabakat sağlanmıştır. Mutabık kalınan vergi kolaylıkları ve teşvikleri, bu tasarının yasalaşmasını müteakip, Maliye Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacaktır.

Değerli milletvekilleri, konuyla ilgili diğer bir çalışma da vadeli ve opsiyon borsalarının faaliyetine ilişkindir. Üretici ile sanayicilerimizi fiyat risklerinden korumayı amaçlayan vadeli ve opsiyon borsalarının kuruluşu tamamlanmış olup, ilki 2005 yılı ocak ayında İzmir'de faaliyete geçecektir. Ancak, vadeli borsaların etkin şekilde faaliyete geçebilmesi için, vadeli borsaların tamamlayıcısı ve altyapısı olan ürün standartları ve lisanslı depoculuk sisteminin, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kurulması mecburiyeti bulunmaktadır. İşte, bu yasa bu imkânları beraberinde getirecektir.

Ürün ihtisas borsacılığı ve lisanslı depoculuk sistemi, üreticilerimize, sanayicilerimize, ürün borsalarına ve birçok kesime fayda sağlayacaktır. Şimdi, bu faydalardan kısaca bahsetmek istiyorum.

Üreticilerimize sağlayacağı faydalar şunlardır:

Mahsullerini depolayabilecekleri güvenli, sigortalı ve sağlıklı depo imkânı.

Fiyatların düşük olduğu hasat döneminde ürünlerini satmak yerine lisanslı depolara koyarak, karşılığında alacakları ürün senetlerini teminat olarak göstermek suretiyle, uygun koşullarda kredi temini.

Ürünlerin objektif laboratuvar koşullarında standartlarını belirleme ve kalite unsurlarına göre fiyat talep etme kaliteli üretimi teşvik edecektir.

Nakliye maliyetinin en aza indirilmesi mümkündür.

Ürününü çevresindeki bir iki tüccara satma yerine, ürünün senedinin ürün borsalarında satışa sunulması nedeniyle, çok sayıda alıcının rekabetinden yararlanma ve daha yüksek kazanç elde etme.

Sistem, sanayici ve tacirlerimize de kolaylıklar ve faydalar getirmektedir. Depo inşa etme maliyetinden kurtulma ve aslî faaliyet konusuna yoğunlaşma.

Talep ettikleri miktar, tür ve kalitedeki ürünü, güvenilir şekilde, elektronik ortamda, mekân sınırlaması olmaksızın, kısa zamanda temin etme.

Ellerinde tutacakları ürün senetleriyle, ileride olası fiyat farklılıklarından korunma, risklerini azaltma ve işletmelerinin kâr-zarar durumunu tahmin edebilme, ki, bu konu en çok ihracatta önem kazanmaktadır; o bakımdan, maliyetlerini hesaplayabilme bakımından, üretim siparişini aldığı anda, ileriye dönük olarak, ya vadeli borsadan alacağı mallarla ya da ürün senetleriyle maliyetlerini kontrol altında tutabilecektir.

Ellerindeki ürün senetleri vasıtasıyla, işletmelerinin ürün ihtiyacını garanti altına almak yanında, bu senetleri teminat olarak kullanarak, bankalardan kredi sağlayabileceklerdir.

Ellerinde ürün senedi bulunan sanayicilerin, tacirlerin fabrika ve işletmelerine en yakın lisanslı depodan ürününü teslim almasıyla, gereksiz ürün taşımacılığının en aza indirilmesi ve nakliye masraflarının düşmesi konularında faydalar sağlanacaktır.

Sistem, ürün borsalarımıza da kolaylıklar ve faydalar getirmektedir. Ürün senedi ticaretiyle tescil gelirlerinin artması.

Ürünün alıcı ve satıcılarını çok daha büyük bir platformda bir araya getirerek, gerçek fiyat oluşumunun ve işlem hacminin büyümesi.

Elektronik ticaretin gelişerek, ürün ticaretinin yaygınlaşması.

Borsaların gerçek işlevlerine dönmeleri, modern bir yapıya kavuşmaları ve uluslararası borsa sistemine girebilmesi.

Güçlü ve modern borsacılık yapısıyla, ülkemizdeki ürünlerin pazarlanması yanında, içerisinde bulunduğumuz coğrafî bölgedeki ülkelerin ürünlerini de pazarlama ve ticaretten daha büyük pay alma imkânı.

Ülkemizdeki zayıf, verimsiz ticaret borsalarının birleşmeye ve ürün ihtisas borsalarına dönüşmeye teşvik edilmesi gibi faydalar getirmektedir.

Sistemin sağlayacağı diğer faydalar ise şunlardır:

Ürün senedi aracılığıyla, yatırımcılar için, hisse senedi, döviz, altın, faiz gibi yatırım araçlarına alternatif bir yatırım aracı olması.

Standardı belirlenmiş ürün ve lisanslı depo sistemiyle, tarım ürünlerinde vadeli piyasalara geçişte altyapı oluşturulması.

Elektronik ticarete büyük bir potansiyel oluşturulması.

Ürün analizi, depolanması, sigortalanması ve kredi kullanılması nedeniyle, bu sektörlere yeni gelirler ve iş alanları kazandırılması.

Lisanslı depoların ve ürün ihtisas borsalarının, yurt içerisinde ve dışında açacakları şubeler vasıtasıyla, ürün pazarlamasında ve dağıtımında büyük kolaylıklar sağlaması.

Sistemin getirdiği avantajlar nedeniyle, tarımsal ürün ticaretinin kayıt altına girmesi.

Yeni doğacak lisanslı depoculuk ve laboratuvar sistemiyle, banka ve sigorta sektöründe yeni iş alanlarının oluşturularak istihdama katkı sağlanması şeklinde sıralamak mümkündür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu tasarı, özellikle, kayıtdışı işlemler ve üreticilerimize yeni pazarlama imkânları sunmanın yanında, ülke ekonomisine birçok alanda katkı sağlamak gayesiyle hazırlanmıştır. Aynı zamanda, kesimler arasındaki haksız rekabeti de önleyecektir.

Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim. İlginize ve desteklerinize şimdiden teşekkür ederek, yasanın hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yasa, önemli bir yasa, Sayın Bakan bilgi verdi; ama, dikkatlerinizi verirseniz, biz, tasarıyla ilgili görüşlerimizi bildirirken, uygulamada doğabilecek aksaklıkları da beraberinde dile getirmek istiyoruz.

Öncelikle, konuyla alakalı değil; ama, Başkanlık Divanına da bir uyarıda bulunmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, 2 gün önce, mükerrer oy tartışması yaşandı. Bugün de, yeniden, pusulalarla, sisteme giremeyen arkadaşlar oylamaya katıldı. Arkadaşlar, bu işin çözümü basit. Başkanlık Divanımız bulundukları yere, ana sisteme bağlı bir terminal bağlarlarsa, kişinin burada olup olmadığını kontrol ederken, o kodlama sistemiyle terminalden veri girişi yaparlarsa, zaten oturduğumuz yerden veri girişi yaptığımızda, oylama yaptığımızda, en son kullandığımız oy geçerli kabul ediliyor. Pusulada verilen oy mükerrer oy haline dönüşmez, sistem onu bulunduğu yere yeniden yazar. Bu iş bu kadar kolay. Maliyeti çok yüksek değil. Yapılacak şey, Başkanlık Divanındaki Kâtip Üyelerden herhangi birinin önüne bir sistem kurulması ve kodlama sistemiyle bu oyların okunma sırasında oraya girilmesidir. Bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde de böyle sıkıntılar yaşanmaz. Bu bir öneridir. Dikkate alacaklarını umuyor, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi üzerinde konuştuğumuz, Sayın Bakanın anlattığı, bir mağazacılık sistemi. "Public warehouse" dediğimiz sistem, umumî mağazacılık olarak adlandırılıyor. Sayın Bakanımızın söylediği gibi, Amerika'da bu sistem uygulanıyor. Zaten bu sistem, Dünya Bankasıyla bir program çerçevesinde yürütülüyor idi bugüne kadar ve bu tasarı ondan sonra görüşüldü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirildi. Mevcut durum tespit edildi; ama, bir miktar da ben tespit edeyim ki, konunun ve yasanın aksayacağı yerleri anlatabilmemiz açısından bu çok önemli.

Hasat dönemindeki arz nedeniyle piyasada bir fiyat düşüşü var; çiftçi bundan mustarip. Bunu ortadan kaldırmak istiyoruz. Zaten bizim tabanfiyatlarımız da hiçbir zaman vaktinde açıklanmadığı için çiftçi çok ciddî sıkıntı çekiyor. Bunu bir kenara koyalım. Birincisi bu.

Değerli arkadaşlarım, ikincisi; çiftçinin acil finansman gereksinimi var, desteklemeler -ne kadar yerine ulaştığını birazdan konuşacağız- bunu karşılayamıyor ve malını tüccara kaptırıyor, çoğunlukla normal tabanfiyatın daha altında kaptırıyor. Bu iki.

Üçüncüsü; sonbahar aylarında, özellikle hasat döneminde bir spekülasyon yaşanıyor. Bu spekülasyondan, hem piyasa hem çiftçi olumsuz etkileniyor. Bu da, çok temel bir sorundur; bu kanun tasarısına temel teşkil ettiği için söylüyorum.

Dördüncüsü; işleyen bir sektörümüz var; öyle veya böyle işliyor; ama, bu sektörün, zamanında uygun kalitede ürün verme sorunu da var. Birincisi, zamanında veremiyor, ikincisi, uygun bir standartta veremiyor. Bunun için de bir düzenleme ihtiyacı var; çünkü, bu kanun, bir piyasa düzenlemesidir; piyasayı serbestleştirmek değil -az önce bir yerde konuştuk arkadaşlarımızla- o piyasayı, belli bir sisteme bağlamak, piyasayı düzenlemektir; onun için yapıyoruz bu kanunu.

Beşincisi; en önemli nokta da, kamu finansman güçlüklerinin, zorluklarının önüne geçmek. Bakın, bu beş temel konu var; bunu aklımızdan çıkarmayalım.

Bir de, Türkiye'de bir borsa sistemi var. Yaklaşık 100 borsamız var; 90 borsa, tescil ofisi gibi -borsadaki arkadaşlarımız alınmasın; bu böyle, gerçek- sadece tescil ofisi görevini yapıyor ve sadece 10 borsamız da spot piyasa işlemleri yapıyor. Dolayısıyla, bu sorunları gidermek bir hedef olduğu gibi, bizim için ikinci hedef de, borsayı hareketlendirmek, canlandırmak, vadeli piyasa sistemine uygun hale getirmek; temel hedef budur.

Peki, burada ne yapılacak; şimdi, ona geliyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım dedi ki: "Amerika Birleşik Devletlerinde bu uygulanmaktadır." Doğru; uygulanmakta ve en iyi uygulandığı yer orası; ama, farklılıklar var -eksik tanımladığı için- bire bir, bu yasamız ona uyumlu değil.

Bir kere, Amerika Birleşik Devletlerinde, Tarım Bakanlığı ayrı, tarımsal depoculuğun uygulandığı bakanlık ayrı değil; aynı bakanlığın içerisinde "Çiftlik Ürünleri Ajansı" diye bir ajans var. Orada da, "Ürün Operasyonları" bölümü var. Bu bölüm, lisanslı depoculuk işlemlerini yapıyor; birinci farklılık bu. Bizde tarım politikasının yürütüldüğü yer ayrı, tarımsal depoculuğun yürütüldüğü yer ayrı; birinci sorunumuz bu. Bu yasa kurgulanırken de, tarım politikasının bir uygulama aracı olarak görülmemiş, uygulama aracı gibi kurgulanmamış. Şimdi, anlatacağım eksikliklerden dolayı bu kanıya varıyorum. Haa, yasaya karşı mısınız?.. Hayır, değiliz. Cumhuriyet Halk Partisinin Programında var. Biz de bir lisanslı depoculuk sistemini savunuyoruz; ama, tarım politikasıyla ilintili, ona göre kurgulanmış bir tarımsal depolama mantığını savunuyoruz.

Şimdi, devam ediyorum. Avrupa Birliği istiyor... Dünya Bankasıyla birlikte yapılıyor gerçekten. Bir tarımsal depoculuk sistemi, Avrupa'nın birçok ülkesinde var; ama, her yerde yok. İtalya'da borsa yok ki! İşleyiş biçimi de, birçok yerde böyle değil. Avrupa'ya da bir göz atarsak, bir müdahale kurumu var Avrupa'da. "Intervention Agency" dediğimiz müdahale kurumu, piyasalara müdahale ediyor, kamu stokunu kontrol ediyor, spekülasyonlara meydan vermeden, ürünün dengeli olarak, belli bir fiyattan pazarlanmasını sağlıyor.

Bunun dışında, bir sistem daha var Avrupa'da; "paying agencies" denilen sistem de, ödeme kurumlarını temsil ediyor. Bu da finansman konusunda doğabilecek güçlükleri ortadan kaldırıyor.

Şimdi, buradaki kurgulamada benim iddiam şu: Siz, tutacaksınız, tarım politikasını, lisanslı depoculuk sistemini Amerika'dan alacaksınız, kurgulayacaksınız, yönetsel biçimini, uygulama biçiminin bir kısmını da Avrupa'dan alacaksınız, bu sistemin olmadığı yerden. Böyle bir şey var mı yok mu,  maddelerde arkadaşlarımız açacak.

Şimdi, daha açık bir anlatıma geçmek istiyorum değerli arkadaşlar. Bu tasarı -amaçlarını da Sayın Bakanımız söyledi, buna hiçbir itirazımız yok- gündeme getirildiğinde her yerde aynı şey amaçlanmıştı; birincisi, ticareti kolaylaştırmak. Eğer, böyle bir tasarı yoksa, piyasada ticaret kolay değil, satışın ve alışın garantisi olmadığı için, denge olmadığı için bu iş zor. Depolanma için yaygın bir sistem oluşturacağız bu tasarıyla, doğru ve bununla kalmayacağız, malların emniyetini sağlayacağız bir sigorta sistemiyle ve fonla. Ürünleri sınıf ve derecelerine ayıracağız. Bunları da özellikle sayıyorum, birazdan zorlukları anlatacağım diye sayıyorum. Mülkiyeti temsil eden finansmanı da, teslimi sağlayan bir ürün senedine dönüştüreceğiz, ürünün kalitesi olacak, miktarı olacak üstünde ve piyasaya sunacağız bunu. O da doğru. Yapılması gereken budur. Standartları belirlenmiş olan ürünlerin de ticaretini geliştireceğiz. Buraya kadar kabulümüz değerli arkadaşlar.

Birincisi, kuruluş. Kuruluşta yaklaşık 1 trilyon lira sermaye arıyoruz bu kanunda. Küçük yerlere gidilip depo kurulamayacak. Belki taşımada bir güçlük çekilecek. Burada Toprak Mahsulleri Ofisi devreye girecek. Ürününü uzak yere götüremeyecek çiftçinin oraya götürmesi lazım. Kuruluş aşamasındaki birinci sıkıntı bu. Arkadaşlarım değineceği için ana başlıklarla geçiyorum.

İkincisi, teminat ve sigorta. Ürünleri bir sigorta sistemine bağlıyoruz; ama, bununla kalmıyoruz, bir de çiftçi ürününü depoya teslim edecek.

Dilerseniz, ben onu yapmak istiyorum; bu lisanslı depoculuk nedir, önce onu anlatayım, sonra bunları anlatayım.

Lisanslı depocuya çiftçi malını götürecek, burada ürünler sınıflandırılacak. Sınıflandırıldıktan sonra alınan ürünün kalitesine bakılarak, getiren çiftçimize bir ürün senedi verilecek. Bu ürün senedi makbuz niteliğinde olacak. Bu ürün senedini götürüp bir finans kurumuna verdiğinde belli oranında oradan kısa vadeli ve düşük faizli kredi alabilecek. Sistemimiz bu. Buraya da bir fon getiriyoruz. Depocuyla veya malın durumuyla çiftçi arasında bir ihtilaf yaşanırsa bu fon, çiftçiye bu bedeli ödeyecek. Teminatlar arasında bir nakit teminat var, bir de gayrimenkul teminatı var; ama, fondan ödeme nakden yapılacak çiftçi mağdur olmasın diye, bilahara, buradaki gayrimenkuller satılarak, o para yeniden kasaya nakit olarak aktarılacak. Bu sistemde, işleyiş açısından farklılık yok ve bir sıkıntı yok. Yalnız, bu fon, şimdiki durumuna göre -dikkatini çekiyorum Sayın Bakanımın- Borçlar Yasasına göre bir çelişki teşkil ediyor; buna dikkat etmek lazım. Fonun olması lazım; ama, Borçlar Yasasıyla -hukukî altyapı açısından- mutlak surette uyumun sağlanması lazım.

İkincisi, sınıflandırma değerli arkadaşlar. Sınıflandırmayı iki türlü yapmamız lazım Türkiye'de. Yetkili sınıflandırıcılar bu sınıflandırmayı yapacak. Her ürünü boyutuna göre sınıflandıramazsınız. Ürünün fiziksel sınıflandırması ayrıdır, kimyasal sınıflandırması ayrıdır. Şimdi, Sanayi Bakanlığı bu işi üstleneceği için -bu konuda teknik yapılanma Tarım Bakanlığındadır- ayrı bir teknik yapılanma oluşturmak oldukça güç olacaktır, oluşturulmayacaktır demiyorum; ayrılığın yaratacağı sorunlar... Sınıflandırma, öyle, bildiğiniz gibi kolay değil. Ürünü karıştıracak, tek ürün haline getireceksiniz. Özellikleri bakımından, tohumları aynı tarlaya da atsanız, kimyasal açıdan farklı ürün alabilirsiniz. Onun için, çok önemli bir sınıflandırma mekanizması kurmak lazım.

Diğeri, depolama sistemi. Ürünler, aynı ürün dahi olsa, Egedeki pamuk ile Akdenizdeki pamuğu karşılaştıracaksınız; çok ciddî sıkıntılar var bu konuda, biliyorsunuz. Balyalı depolama ile diğer tür depolamayı ayıracak sistemi de kurmak zorundasınız. Öyle, her şey güllük gülistanlık değil. Gerek bazı ürünlerdeki soğutma tertibatından dolayı gerek yalıtımdan dolayı gerek konumdan dolayı, elimizde elverişli sayıda depomuz yok. Belli sayıda depomuz var; ama, yeterli sayıda depomuz yok. Ürünlere göre, depolara ayrı ayrı özellikler getirmek lazım. Depolar için standartlar ayarlanırken, Bakanlığın, ürüne göre depoları belirleyip, farklı standartlara depoları mutlaka bağlaması lazım.

Borsa da önemli; borsada ne olacak bu ürünler?

Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan söyledi; ama, Amerika'da bu paranın belli bir kısmını çevirmiyorlar, hepsini çeviriyorlar; CCC gidiyor, gerektiğinde bu ürünleri alıyor ve çiftçinin finansman açığını kapatıyor.

Şimdi, bakın, tarım politikasından ayrı yürütüldüğü için, bizim çiftçimiz bu konuda çok ciddî sıkıntılar çekecek. Bir çiftçi, malını götürüp yok fiyatına tüccara satmış; bununla elindeki makbuzu, yani, ürün senedini satmış ne fark eder; hiçbir şey fark etmez. Peki, ürün senedini yok pahasına satmasının önüne nasıl geçeceğiz; tarım politikasıyla. O nedenle, bu sistemi, tarım politikasından bağımsız gibi düşünüp, hemen işleme alındığında istikrar sağlayacakmış gibi görmek son derece sakıncalıdır. Bu, onun ürünüdür. Gerekli altyapıyı, kamu desteğini sağlamadan bu sistemi işler hale getiremeyiz; bu, hepinizin takdiridir. Olabilecek aksaklıkları söylüyorum, zamanında önlem alabilelim diye söylüyorum; buna karşı değilim değerli arkadaşlarım.

Tabiî, Türkiye uygun zemine sahip mi, Türkiye'de bu yapıda ne gibi bozukluklar var; ona da bir bakalım.

Bizde, ülke çapında bir ürün standardizasyon sistemi yok arkadaşlar, şu anda yok; bunun oluşturulması lazım; bu, bir.

İkincisi; çeşit sayısı indirgenmemiştir; yani, Türkiye'de, ürün homojenize bir yapıda değil. Bu, ikinci önemli tespit, altyapı açısından söylüyorum.

Üçüncüsü; az önce söylediğim gibi, sağlıklı depolamaya uygun tesis varlığımız yok bizim, yeterli değil.

Dördüncüsü; hukukî altyapımız sağlam ve sağlıklı değil, depolamayı karşılamıyor.

Bilişim vasıtasıyla ürün senetlerinin kullanılmasını öngörüyorduk; ülkemizde bunu sağlayacak yeterli bilgiişlem altyapısı da yok. Bu da önemli sorunlarımızdan biri.

Finans sistemini sisteme katabilecek miyiz; sanıyorum, katabileceğiz; çünkü, anonim şirket bazında bu işler yapılacak ve borsalarımızda vadeli alımlar borsaları devreye giriyor; bunlar devreye girdiğinde bu sistem işleyebilir; yani, altyapı şimdi yok; ama, yakın bir zamanda bu altyapı oluşacak; bunu, bir engel olarak söylemek istemiyorum; yalnız, bunun olması lazım. En önemlisi de, ülke ekonomisinin düşük faizle seyretmesi ve stabil bir altyapıya oturmasıdır; bu, bizim ülkemizde yok. Onun için bu yapılanma da, Türkiye'de, bu şekliyle oturmaz; bir istikrarı teminen ortaya çıkar.

Değerli arkadaşlar, az önce söylemiştim, kimyasal analiz olmaksızın bazı ürünlerin sınıflandırması mümkün değildir. Önemli bir laboratuvar ve bilgi desteğine ihtiyacımız var. Bu nedenle, Tarım Bakanlığıyla entegre bir yapının mutlaka kurulması lazım. Nasıl bir entegrasyon sağlanır bilmiyorum; ama, bunu sağlayacak, değerli, bilgili arkadaşlarımız var. Bir altyapıyı, mutlaka, hem pazarlama hem finansman hem de tarımsal yapılanma tekniği açısından sağlamamız lazım; aksi takdirde, ayrı ayrı yerlerde bu işi yürütmemiz mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, bu düzenlemeler yapılırsa, piyasada kurgulanmış lisanslı depoculuk sistemi, bu sistem, hedeflenen amaçları yerine getirebilir mi şöyle bakalım: Özellikle hububat sistemi için bir tespit yapmak istiyorum. Bize, kamu finansmanının zamana yayılmasında bir olanak sağlayabilir; bunu, bir kenara koyuyorum. Üreticinin ivedi nakit gereksinimini sağlayabilir mi? Eğer, siz, üreticiyi, tarlada sorununu çözmeden depoya getirirseniz, üreticinin nakit sorununu çözmemiş olursunuz. Yapılması gereken, üreticinin, ürünü depoya getirmeden önce sorunlarını asgarîye indirmiş olmaktır.

Değerli arkadaşım Sayın Acar bana bir bilgi verdi; dedi ki: "Biz, çiftçiye, destekleme, 3,7 katrilyon lira dağıttık."

Şimdi, arkadaşlar, standardizasyon, ürün kalitesi açısından ve finansman açısından çiftçiye ekerken yardımcı olmazsanız, bu sorunların hepsini pazarlama anında çözmek mümkün mü?! Bu sistem onu kaldırmaz. Keşke Tarım Bakanı da burada olsa. Şimdiki tarım politikasında ortaya atılan -yağlı tohumlardan tutun, hububattan tutun- sistem pazarlama tekniği açısından bir uyumu dengeli olarak götürmeye yeterli değil. Siz, tarlada ekerken, ürüne dayalı bir teşvik sistemi, bir planlama sistemi, orada standardizasyonu belirlemezseniz, orada çiftçiyi rahatlatmazsanız, ekerken fazla borçlanmasının önüne geçmezseniz, elindeki ürün senedine verdiğiniz küçük miktardaki teşviklerle çiftçiyi sorunsuz olarak pazarlama sistemi içerisinde rahatlatamazsınız, sorununu çözemezsiniz, bu büyük bir engel.

Piyasa spekülasyonlarını önler mi; doğru işlerse bu sistem, önler; çünkü çiftçinin ihtiyacı yoksa, uygun tarihte satabileceği günü beklerse ve yeterli krediyi alabilirse bu çiftçi, spekülasyonlardan etkilenmez; ama spekülasyonlardan etkilenmemesini -sürem çok azaldı, sanıyorum şahsım adına konuşmaya kalacak- sağlayabilmeniz için değerli arkadaşlarım, piyasada, mutlaka kamu desteğini sağlamanız lazım; yani devletin -ki, bizim getirdiğimiz sistemde bu çok zayıf, şahsım adına konuşmada bizzat onu anlatacağım, bu sistem çok zayıf- kamu stoku yaratmasını mutlaka sağlamak zorundasınız.

Amerika'da o söylediğimiz sistem...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, eğer arzu ederseniz şahsınız adına olan konuşma sürenizi veririm, kesmiş olmam. Devam etmek ister misiniz?

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Evet, lütfen.

BAŞKAN - Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Çok teşekkür ederim. Daha derli toplu oldu, Başkanın hoşgörüsü için çok teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşacak milletvekili arkadaşımdan da özür diliyorum, usulen sırasını almış oldum.

Değerli arkadaşlar, lisanslı depoculuğun uygulanacağı ürünleri ben size bir sayayım, ona göre tehdidi ortaya koyayım. Bu ürünler: Hububat, bakliyat, pamuk, tütün, fındık, yağlı tohumlar, bitkisel yağlar ve şeker; yani, bu ürünlerin tamamı, şu anda neredeyse kamusal müdahale alımlarının dışına çıkarılmış tarım politikamızda. Bu ürünlere kamusal müdahale alımı şu anda yapılmıyor. Toprak Mahsulleri Ofisimiz var, önce bakliyat konusunda kamusal alımdan dışarı çıkmış, daha sonra hububat yönünden yavaş yavaş çıkmaya başlamıştır. Eğer biz Toprak Mahsulleri Ofisini, kamu stokunu sağlamayacak şekilde bu sistemin dışında bırakırsak, piyasadaki spekülasyonu ortadan kaldıracak müdahale yetkisini vermezsek -ki, bu tasarıya göre bir AŞ olacak- bu sistem baştan çöker; bir, depolar oluşana kadar piyasadaki spekülasyon çiftçiyi bitirir; ikincisi, kamu stokunu hiçbir şekilde sağlayamazsınız.

Sayın Bakanım, özellikle dikkatinizi çekiyorum, Amerika Birleşik Devletlerinde böyledir; kamu stoku kurgulanmıştır, tarım politikasına endekslenmiş ve uygulanmaktadır ve Amerika Birleşik Devletlerinde, ürün senetlerinin, makbuzların finanse edilmesi açısından, devlet belli bir oranda bu işi yüklenmiştir, gerekirse tümünü paraya çevirmektedir. Bu iki şeyi görmezden gelerek, tasarıda her şeyi hallettiğimizi düşünmemeliyiz.

Burayı da atlıyorum; çünkü, Toprak Mahsulleri Ofisi konusunda arkadaşlarımız değişik bilgiler verecek.

Şimdi, bu saydığımız ürünler içerisinde -bundan sonra o kanun da geliyor ama- en büyük sıkıntımız şu: Tarım politikasıyla ilintili dedik; ama, ülkede bir tohumluk politikamız da yok. Tohumluk politikanız olmazsa, tarlada ürün standardizasyonunu artırmazsanız, biz, her şeyi mağazacılık sistemi içerisinde depoda nasıl sınıflandıracağız; böyle bir şey mümkün mü? Söyleriz ve deftere yazarız; ama, uygulayın, görelim o zaman! Böyle bir şey mümkün değil. Özellikle bu konunun da dikkatle ele alınması lazım değerli arkadaşlar. Neredeyse Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının kullandırdığı tarımsal krediler sıfırlanmıştır. Bu kredilerin dışında, tarım politikasına mantıklı, makul, ürüne dayalı, zamanında finanse edilebilen bir teşvik sistemi getirilmek ve teşvikler, toprağa ürün atılırken -ürüne göre- çiftçiye verilmek zorundadır. Şu anki teşvik sistemiyle bu işin yürümesi de mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, "Sanayi ve Ticaret Bakanlığının kontrol ve denetimi altında" denilmiştir. Biz, bu iş orada yapılamaz demiyoruz; tarım politikasıyla entegre olarak işleyebilmesi için -ülkemizde yapabilecek bir şey yok, ticarî yapılanmalar burada düzenleniyor; ama- arada bir entegrasyonun mutlaka kurulması lazım. Buna tekrar dikkat çekiyorum.

Değerli arkadaşlar, üründe, Türkiye'de çiftçinin sorununu kısa vadeli krediymiş gibi görerek, bugün bu ürün senedinin işleyeceğini düşünmek de bir yanılgıdır. Türk çiftçisinin sorunu, kısa vadeli kredi değildir. Bir kere, bunu önceden kabullenmek lazım. Türk çiftçisinin sorunu, yatırım maliyetlerinin, yani, altyapı maliyetlerinin yüksekliği, mazotu, gübresi ve bunun dışında, tohumluğun maliyetlerinin yüksek olmasıdır ve bu malı tarladan aldıktan sonra değerlendirebilecek güne gelinceye kadar çok ciddî sıkıntıları üstünde taşımasıdır.

En son olarak şuna değinmek istiyorum: Arkadaşlar, ürünü belli standartlara kavuşturup depoya götüreceksiniz.

Bir de, tüketici ayağına bakmak istiyorum. Eğer siz ürünü sağlıklı standartlara kavuşturmazsanız, dengeli olarak stoklamazsanız, borsada zamanında işlemezseniz, ürün işleyiciye kaliteli ve zamanında ulaşmazsa, bu sefer, piyasa sıkıntı çeker. Bugünkü tarıma dayalı sanayiin en büyük sıkıntılarından biri de budur. Onu sağlayacak sistemi mutlaka işletmek zorundasınız. Burada sıkıntı olduğu için, buralarda maliyetlerde yüklenme olduğu için, tüketiciye de maliyetli yansıyor. Tarıma dayalı sanayiin en büyük problemlerinden biri bu; onun için, özellikle, kanunda yoksa dahi, yönetmeliklerde bu saydıklarımın ayrı ayrı ve sistemli olarak düzenlenmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği hepimiz için önemli; ama, Avrupa Birliği açısından da bir şey söylemek istiyorum. Avrupa Birliğinde üreticinin rekabet şansını artıracak temel koşullar şunlardır:

1- Ürün standardı,

2- Uygun depolama,

3- Uygun ticaret, ihracat politikası.

Biz, hisse senedine dönüştüreceğiz; ama, devletin oturmuş bir ihracat politikası olmalı, çiftçi de bundan maksimum derecede yararlanacak şekilde teşvik edilmelidir. Bunu da yapmadığımız sürece, hububatta ve diğer ürünlerde, yine, biz, ürünümüzü yerinde, zamanında, verimli değerlendiremeyeceğiz, uygun olmayan politikalarla ihracat yerine ithalat yapmaya devam edeceğiz.

Biz, Avrupa'nın en büyük tarım ülkelerinden biriyiz; olmamız gereken nokta, Avrupa'nın tamamına kaliteli tarım ürünü satan ülke konumudur. Bu konuma gelinceye kadar -bu sözlerim de Tarım Bakanlığına- tarımda uygun yapılanmanın sağlanması lazım, tarımsal yapılanmada ciddî bir reformun ortaya konulması lazım. Bunda da, yağlı tohumlardan tutun, tohumculuğun gelişimine, tohumculuğun gelişiminden organik gıdaların denetimine, inorganik ürünlerin ekilmesine, denetlenmesine kadar, hem üretim anında hem denetleme anında, insan sağlığı açısından, verimli kullanım açısından ne yapılması gerekiyorsa, biz hazırız.

Bu ülke hepimizin. Bu saydıklarımın hiçbirini bir eleştiri olarak almayın, yarın öbür gün önümüze çıkacak.

Eğer, siz, tarımda yeniden yapılanmayı es geçerseniz, burada pazarlamayla arasındaki entegrasyonu sağlayamazsanız, çiftçi bugünkünden daha geriye gidecektir. Bugünkü durum, tarlanın icar fiyatı ile tarladan alınan kârın eşitliğinin bile sağlanamamasıdır. Çoğu çiftçi, tarlasını ekmek yerine icara vermiş olmayı, kiraya vermiş olmayı daha kârlı saymaktadır.

Ben, bu tasarının, tüm ülkeye, çiftçilerimize, pazarlamada, tarımsal sanayide çalışmasını yapan tüm üreticilerimize ve ülkemizde bu tasarıdan faydalanacak tüm vatandaşlarımıza, sağlıklı, huzurlu bir tarımsal yapılanma ve fayda getirmesini umuyor; tasarıda emeği geçen bütün arkadaşlara, Grubum ve şahsım adına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Seyhan.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.07

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.26

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

701 sıra sayılı Kanun Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Rıza Acar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce konuşan, Anamuhalefet Partisi sözcüsü, değerli dostum Sayın Seyhan'ın konuşmasından şunu anladım: Acaba Türkiye'de hiçbir şey yok mu?! Bakın, Türkiye'de bugün, 19 000 000'u aşkın, 20 000 000 ton buğday üretiliyor, 10 000 000 tona yakın arpa üretiliyor, 850 000 ton ayçiçeği üretiliyor, 250 000 ton nohut, fasulye ve benzeri ürünler üretiliyor, 2 200 000 ton civarında pamuk üretiliyor. Bütün bu mallar, bütün bu ürünler, yıllarca, onlarca yıldan beri ticarî faaliyet olarak yürütülüyor, yürüyor. Hatta, lisanslı depoculuk usulünün amatörce uygulamasını, üreticilerimiz, tüccarlarımız, tacirlerimiz, sanayicilerimiz bilfiil yapmaktadırlar. Nasıl yapıyorlar; üretmiş oldukları ürünlerini, zaman zaman, gerek çırçır üreticisine gerek sanayiciye gerekse bunun ticaretini yapan firmalara, şahıslara, karşılıklı güven esasına, ticaretinin düzgünlüğüne inanç esası üzerine bina edilmiş emanet bırakılır; bir ay, iki ay, üç ay, beş ay sonra hesabını görmek anlayışıyla.

İşte, biz, bunu, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak önünüze getirdik. Hukukî altyapısıyla ve tüm dünya ülkelerinde uygulanan şekliyle inceleyerek, Türkiye'de de fiilî olarak borsalarımızı ziyaret ederek, Polatlı'da, Konya'da nasıl işliyor bu borsalar, nasıl alım satım yapılıyor diye inceleyerek, Türkiye'ye özgü bir kanun haline getirdik. Hukukî yapısı itibariyle, işleyişi itibariyle, denetimi itibariyle Türkiye için ilk olan bir lisanslı depoculuk, tarım ürünleri lisanslı depoculuk kanunu olarak karşınıza geldi. Bu, uzun yıllardan beri yapılması gereken bir kanundu. On yıl, yirmi yıl, otuz yıl, kırk yıl, hatta, belki elli yıl önce çıkması gereken bir kanundu; niçin çıkmadı diye ben düşünüyorum. Ülkemizin tarımsal ürünlerinin pazarlanmasıyla ilgili, ticaret borsalarımızın rolleri gözetilerek, Türkiye'ye özgü hazırlanmış bir kanun olarak getirmiş bulunuyoruz. Dünya örneklerinden elbette istifade edeceğiz ve ettik de. Gelişmiş ülkelerdeki deneyimler ve onların uygulamaları bize aynı zamanda örnek olmak durumundadır diye düşünüyorum. Bu bir yeniliktir; bu bir reformdur; bu, daha yeni olarak uygulanınca, yarın mutlaka ki, aksaması olabilir, mutlaka ki, daha değiştirilecek maddeleri olabilir, ilave edilecekler olabilir; bunu da yapacağız, bunu da uygulayacağız diye düşünüyorum.

Görüştüğümüz bu kanun tasarısının öncelikle amacına baktığımızda, tarım ürünlerinin ticaretini kolaylaştırmak, yaygın bir sistem kurarak depolanmasını sağlamak, ürün sahiplerinin mallarının emniyetini sağlamak, kalitesini korumak, ürünlerin sınıf ve derecelerini saptamak, kişiler arasında ayırım yapmadan ürünlerin depo kabulünü temin etmek, ürünlerin mülkiyetini temsil eden, finansmanını, satışını, teslimini sağlayan, ürün senedi çıkararak standartları belirlenmiş tarım ürünleri ticaretini geliştirmek, tarım ürünleri lisanslı depoculuk sisteminin kuruluş, işleyiş ve denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Peki, bu amaç ve gayeye hizmet edecek piyasaların daha iyi oluşmasına imkân hazırlayacak, öncelikle, üreticinin haklarını koruyacak, ticareti çok hızlı geliştirecek bu kanunun yazılması, hayata geçirilmesi, uygulanması çok mu zordu da bugüne kadar beklendi; işte, bunu anlamak zor diye düşünüyorum.

Buradan şu çıkmaktadır: Mutlaka partiler ve iktidarlar güzel Türkiyemiz için birçok şey yaptılar; ama, bir o kadar da ihmal ettiler mi diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızın, hükümetimizin, tali komisyon olarak Tarım, Orman ve Köyişleri, esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonumuzun, şimdi de, tartışıp, görüşüp kabul edecek olan Yüce Meclisimizin yüzakı bir kanun olarak literatürümüze girecektir. Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu en iyi şekilde uygulanacaktır.

Burada biraz da, komisyonumuz, önüne gelen kanun tasarılarıyla ilgili olarak ne tür çalışmalar sergiliyor, onlardan da söz etmek istiyorum. Önümüze gelen kanunla ilgili olarak, ilgili bakanlıklardan ve bürokratlardan brifing almak; kanunun ilgilisi varsa, sivil toplum kuruluşlarını, meslek kuruluşlarını komisyonumuzda dinlemek, fikirlerini almak. Kanun hangi sektörü ilgilendiriyorsa, hemen araziye iniyoruz; kanunu, sektörü yerinde tartışmak, yerinde incelemek, görüşleri ve fikirleri almak şekliyle bire bir dinliyoruz. Bu kanuna da dayanak, kaynak, bir nevi az da olsa örnek oluşturan borsalarımızı ve işleyişlerini yerinde görmek, bilgilenmek amacıyla, ticaret borsalarımız bu kanun hakkında ne düşünüyorlar diye Polatlı, Konya borsalarını ziyaret ettik; alım ve satımları yerinde gördük, inceledik. Ticaret borsası yetkililerinin özveriyle çalıştıklarını ve bu kanunu dört gözle beklediklerini gördük. Başta, Komisyon Başkanımız Sayın Dr. Soner Aksoy'un riyasetinde, iktidar ve muhalefet milletvekilleri olarak, kanun tasarısının mümkün olduğunca mükemmel olabilmesi hedefine kilitlenerek çalışma yaptığımızı bilhassa ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı, gelişmiş ülkelerde, bilhassa Amerika'da onlarca yıldan beri uygulanmaktadır. Bunun içindir ki, bu ülkedeki çiftçiler, tarım sektöründe faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar çok hızlı gelişme göstermişler, üretici birlikleri, ürün borsaları, vadeli işlemler borsaları gibi birçok organın desteğiyle oluşturulan piyasalarda hem hâkimiyet kurmuşlar hem de merkez olmuşlardır.

Burada şunu ifade etmek istiyorum: Partimizin çok özel tarım politikalarının olduğunu -ama mutlaka ki eksikleri olabilir; çünkü, bu saydığım üretici birlikleri, ürün borsaları, vadeli işlemler borsaları kanunlarının bazıları çıkmış, şimdi de lisanslı depoculuk kanunu, sonuncusu da bugün çıkacaktır- bu yönüyle bir politikamızın olduğunu, destekler yönüyle politikamızın olduğunu, 2003 yılında takriben 7-7,5 katrilyonluk yatırım yapan bu ülkenin 3,7 katrilyonluk tarım desteğinin olduğunu, bunun içerisinde süt desteklerinin, hayvancılık desteklerinin dahil edilmeden söylediğimi bilhassa ifade etmek istiyorum. Yeterli midir; hayır, çiftçimize, üreticimize yeterli değildir. Önümüzdeki yıl, bunların daha da gelişmiş olarak uygulanacağını tahmin ediyorum ve ifade etmek istiyorum.

Burada, Amerika Birleşik Devletlerinde lisanslı depoculuk sisteminin nasıl yapıldığına bakacak olursak, üretici yararına piyasayı kamu müdahalesinin bir aracı olarak kullanma şeklinde olduğunu biliyoruz ve görmekteyiz. Herhalde, bu prensip sayesinde Amerika Birleşik Devletlerinde tarım ürünleri borsaları çok gelişmiş olduğu gibi, IMF tarafından da çevre ülkelerin destekleme fiyatlarının Amerika Birleşik Devletleri borsa fiyatlarına endekslenmesi, hem işleyişe hız katmış hem de ününe ün katmıştır.

Bugün, dünyada Chicago ve Kansas Borsasını duymayan olmadığı gibi, dikkate almayan da yoktur. Bu sayede 7 800 tane borsaya ulaşılmıştır. Bunların 6 633 tanesi hububat ve çeltik, 405 tanesi pamuk, 300 tanesi işlenmiş ürün, 110 tanesi şeker, 350 tanesi fıstık üreticilerine, ticaretini yapanlara, sanayicilerine her yönüyle hizmet etmekte, Amerikan ekonomisine güç katmaktadır. İşte, bunun için, dünyada buğdayın, pamuğun, bademin ve daha birçok ürünün de ambarı konumuna gelmiştir, iyi uygulamakla, uzun yıllardan beri uygulamakla.

İki yılda, elbette ki, bütün bunlarda düzenlemeler, en iyi kanunlar, en iyi yapılanmalar yapılamaz, ama, şu vardır ki, 3 Kasımdan öncesi ile bugün kıyaslanmayacak bir şekilde farklılık göstermektedir.

Amerika Birleşik Devletlerinde borsaların çoğunun yapısının kooperatif yapıları olduğu da pek bilinmemektedir bizim toplumumuzca, bizim bu işlerle meşgul olanlarca. Bu hususu, ülkemizde, kendilerinin çok büyük olduklarını iddia eden, tarım ürünleri üzerine faaliyet gösteren kooperatiflerimize ithaf ediyor; insanlar isterlerse, çaba gösterirlerse, kanunu beklemeden de bu ve benzeri işler yapabilirler diye düşünüyorum. Bu işlerin odağında bulunmuş bir milletvekili olarak, kişisel görüşüm olduğunu da ifade etmek isterim.

Yine, Amerika Birleşik Devletlerinde Tarım Bakanlığının lisanslı depolar üzerinde sıkı bir denetim yetkisinin olduğunu söylemek istiyorum. Bunları da şöyle sıralayabiliriz: İlk başvuruda yapılan denetim, rutin denetim, değişlik durumunda denetim, özel durumlarda özel denetim. Bunları niçin söylüyorum derseniz; daha katedeceğimiz mesafenin çok olduğunu ifade etmek için söylüyorum.

Yüce Meclisimizin çıkardığı ve bugün çıkaracağı, yarınlarda da çıkaracağı kanunlarla, yine, yüce milletimizin becerisi, kabiliyeti, üstün nitelikleri ve çalışkanlığıyla, Büyük Atatürk'ün gösterdiği muasır milletler seviyesine mutlaka ulaşılacaktır; çünkü, 3 Kasım 2002 tarihinde, iktidarıyla muhalefetiyle, bu necip milletin kaderi değişmiştir diye düşünüyorum sevgili arkadaşlarım.

Yine, kanunumuza dönecek olursak, ülkemizde yüzlerce yıldır amatörce, zaman zaman bir tarafın lehine, zaman zaman diğer tarafın aleyhine işleyen, karşılıklı güven esası üzerine kurularak uygulanan, aynı zamanda ürünlerin bankaların depolarında, umumî mağazaların depolarında veya özel sektör depolarında, ürün muhafazasına dayanan, borsaya usulüne uygun olarak ulaşmadan çalışan sistem, şimdi, hükümetimizin ve siz değerli milletvekillerinin gayretleriyle, üreticimize gerçek anlamda bir hizmet, reform çapında bir uygulama olarak hayata geçirilmektedir.

Üreticilerimizin ürünleri, kurulacak lisanslı depoculuk müesseseleri, yine, bu kanunla doğrudan bağlantılı ürün borsaları, vadeli işlemler borsalarıyla tüm içpazarlara, alıcılara, sanayici ve ticaret erbabına ulaşacağı gibi, dünya piyasalarına açılarak, üretimin ve ticaretin gelişmesinde çok önemli görevler ifa edilecektir.

Üreticimiz lehine arz dengeleri yenilenecek, sanayi ve ticaretle uğraşan firmalarımız için çok önemli oranlarda yeni finans kaynakları oluşacaktır;. aynı zamanda, ürün kaliteleri, ticarî kalite gelişecek, standartlar yükselecektir. Büyük miktarlarda ürünün hasat dönemlerinde piyasalara arz edilmesi, üretici aleyhine fiyatların düşmesine sebep olduğu gibi, tüccar ve sanayicinin haksız bir şekilde töhmet altında kalmasına da sebep olmasıyla ayrı bir problem olarak karşımıza çıkıyordu. Birbirleriyle kenetlenmesi gereken üretici, tüccar ve sanayici, hükümetimizin ve Yüce Meclisimizin üstün gayretleriyle çıkarılan bu lisanslı depoculuk müesseseleri, vadeli işlemler borsaları ve tarım ürünleri lisanslı depoculuk müesseseleriyle bütünleşecek; birinin varlığıyla varlık kazanan üreticilerimizin ve tüccarlarımızın üzerindeki birçok olumsuz düşünce ortadan kalkacak; üretim, ticaret, sanayi ve alım satımlar hem güçlenecek hem de şeffaflaşacaktır diye düşünüyorum.

Güçsüz olarak hayatını sürdürmeye çalışan birçok küçük üretici, düşük fiyatla ürününü satmaya mecbur kalmakta, kredi borçlarını zaman zaman ödeyemez duruma düşmekteydi. Yıllardır böyle işleyen bu sistem, AK Partiyle bir değişim geçirmektedir. Borçlar ertelenmiş, yeni kredi imkânları yaratılmış, tarım ve hayvancılığa çok çeşitli destekler verilmiştir. 2004 yılında -biraz önce de bahsettiğim gibi- 7,5 katrilyon civarında yatırım yapabilen Türkiye, tarım kesimine 3,7 katrilyon destek vermiştir; yeterli midir; hayır, yeterli değildir.

Hükümetimiz, 2005 yılında tarımı destekleme politikalarında mutlaka yenilikler yaparak çiftçimizin yüzünü güldürecek, cebini dolduracak, ürün bazında primleri yaygınlaştıracaktır diye düşünüyorum. Sayın Başbakanımızın ve Tarım Bakanımızın zaman zaman yaptığı açıklamalarının da bu doğrultuda olduğunu ifade etmek isterim.

Hükümetimizin yeni değişim projeleriyle tarım büyük hamleler yapacaktır; zira, tarım sektöründe kişi başına düşen yatırım maliyetinin düşük olması, sanayi, endüstri ve hizmet sektörlerinde kişi başına düşen yatırımların daha yüksek olması, işsizliğin giderilmesi açısında da önem arz etmektedir.

Çoğalan nüfusumuz, gelişen gıda ve tarıma dayalı sanayimiz, ihracatçılarımızın artan talepleri, tarımımızı çiftçilerimizle birlikte hızla daha verimli, daha kaliteli, daha fazla ürün çeşitliliğine kavuşturmamızı zorunlu kılmaktadır.

Bu arada şunu da söylemek isterim: Çiftçilerimiz adına hareket eden meslek kuruluşlarının, tarım ürünlerini değerlendirmek üzere kurulan çeşitli birliklerin, kamu ve özel kuruluşların, artık, politikalarını yeniden gözden geçirmelerinin zamanının çoktan gelmiş ve geçmekte olduğunu düşünüyorum.

Sadece hazine yardımlarına bel bağlayarak, gelişmiş ülkelerin üreticileriyle rekabet, verimlilik, kalite ve daha birçok husus gözönüne alındığında, hiçbir şekilde yarışılamaz. Yukarıda saydığım kurum ve kuruluşlar da yönetim tarzlarını değiştirmek, kendi üyelerinin gelişmesine yönelik yeni anlayışlarla değişimi yakalamak mecburiyetindedirler diye düşünüyorum.

Yine, bu arada, hükümetimizin, tarım satış kooperatiflerine, mesela, incir için 9,5 trilyon destek verdiğini, pamuk için 70 trilyon liralık desteği ayırıp, takdim ettiğini, üzüm için de 54 trilyon liralık desteği bizzat üzüm üreticileri için üzüm birliğine gönderdiğini, bilhassa söylemek istiyorum.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Bakan vermedik diyor, sen verdik diyorsun.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Bu değişimi, AK Parti olarak her alanda, daha iktidar olmadan yakaladığımız için, 3 Kasımdan beri yaptıklarımızla, bunları da halkımıza ispat etmiş bulunmaktayız. Çıkardığımız kanunlar, uyguladığımız ekonomi politikaları, hayata geçirdiğimiz demokratikleşme ve özgürlüklerle ilgili reformlarımız, bütün bunların göstergeleridir.

3 Kasım öncesi ile 3 Kasım sonrasının Türkiyesi, hiçbir şekilde kıyaslanamayacak bir durumdadır. Bütün bunlarda, iktidarımızın katkıları, muhalefetimizin de çok zaman destekleri olduğunu, bilhassa ifade etmek istiyorum.

Yine, kanun tasarımıza dönecek olursak, lisanslı depoculuk; tarım ürünlerinin ticaretini kolaylaştıracak, ticaretimizi büyütecek ve de şeffaflaştıracaktır.

Ülkemizdeki mevcut ürün ve kalitesi hakkında bilgi verecek, ithalatın daha düzenlenmesine zemin hazırlayacak, ek finansman ihtiyacını karşılayacak, gereksiz nakliye ve depolama masraflarını ortadan kaldıracak, üreticiyi hızla bilinçlendirecektir, burası önemlidir.

Ürün rehin kredileri devreye girecek, ürün borsalarını ve vadeli işlemler borsalarını hızla harekete geçirecektir.

İşleyiciye zamanında ve uygun nitelikte hammadde temin edilmesini gerçekleştirecek; depolanması yaygınlaşacak; ürün sahiplerinin mallarının emniyeti sağlanacak, kaliteleri korunacak ve gelişecek; ürünlerin sınıf ve derecelerinin sağlıklı bir şekilde tespiti gerçekleşecek; ürünlerin mülkiyetini, finansmanını, satışını ve teslimini içeren ürün senedinin çıkarılması sağlanacak; ülke çapında geçerli tüm standardizasyon sistemi gelişecek; sağlıklı depolama tesislerinin yapımı gerçekleşecek; sağlam ve eksiksiz bir hukukî altyapı tesis edilecek; nitelikli bilgi işlem altyapısı oluşacak; finans dünyasıyla entegrasyon sağlanacak; ekonomimizin düşük faiz ve stabil bir yapıya oturmasına zemin hazırlanacak; üreticinin ivedi nakit ihtiyacının karşılanmasına, gelirinin artmasına ortam hazırlanacak; piyasa spekülasyonunun önlenmesine yararlı olacak; kamu finansman ihtiyacının zamana yayılmasına imkân verecektir.

Üreticiyi, üretim planlamasına ve üretim deseni yaratmaya yönlendirecek; dolayısıyla, verim ve kârlılık giderek artacak; üretici, dilerse üretime başlamadan planlamasını yapıp ürününü daha tarlaya ekmeden satabilecek; üretici, ürün bazında örgütlenip ticarî bir güç olacak; dolayısıyla, kendi sıkıntılarını kendisi aşabilecek, bu sayede devlet ve ekonomi üzerindeki yük azalacak.

Sanayici, kalitesi belirlenmiş kendi üretim standartlarına uygun ürününü rahatlıkla temin edebilecek; sezonluk dalgalanmalardan mümkün olduğunca az etkilenecek, önünü görebilecek.

Depolara teslim edilecek ürünlerin teknik kontrolleri akredite olmuş laboratuvarlarca yapılacağından, ürün gerçek fiyatını bulabilecek, ihracatta yaşanabilen sorunlar ortadan kalkacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Ürün borsaları dünyayla entegre olacak, rekabet ve buna bağlı ürün kalitesi artırılacaktır. Depolara ürün tesliminin sonrasında alınacak makbuz senetleri teminat olarak gösterilebilecek ve finansman ihtiyaçlarını bu yolla sağlayabileceklerdir. Dolayısıyla, üretici, sanayici ve tüccara yeni finans imkânları sağlanarak kredi maliyetleri düşürülecektir. Sayıları 100'ün üzerinde olan ürün borsalarının işlevsel hale gelmesini sağlayacaktır. Paraya ihtiyaç duyan üretici, ürününü piyasaya sürmeden bu ihtiyacını karşılayabilecek, arz fazlası oluşması engellenecektir.

Yüzde yüz güvenilir ve net istatistiklerin oluşmasına zemin hazırlanacaktır.

Kaynak israfı önlenecektir.

Ticaret borsaları, Toprak Mahsulleri Ofisi, Tarım Satış Kooperatifleri Birliği gibi çeşitli kamu ve özel kuruluşlar ile kooperatifler kendilerini yenileyecekler, politikalarını yeni baştan düzenleyecekler, lisanslı depoculuk kurumlarında yer alacaklardır.

Kamunun stok maliyeti büyük oranda ortadan kalkacak, milletimizin üzerindeki yük bu yönüyle hafifleyecektir.

Üretici, ürününü dilerse satışa sunmayıp fiyat bekleyecek, nakde ihtiyacı varsa ürününü rehin etme imkânına kavuşacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Helal olsun sana!..

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Ben, bunları otuz yıldır, kırk yıldır görüyorum.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Seni millî takıma teknik direktör yapalım; takımı şampiyon yaparsın!

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelişen çağımızda, birçok ülkenin henüz uygulayamadığı, ancak Avrupa Birliğinin bazı ülkelerinde ve Amerika'daki üretici, sanayici ve ihracatçıya önemli imkânlar sunan, finans piyasalarına yeni enstrümanlar getiren bu yasalar için, hükümetimizi, emeği geçenleri, destek verenleri kutluyorum.

İletişimin çok ileri boyutlarda hayatımızı etkilediği bu yıllarda, lisanslı depoculuk yasası, daha önce Yüce Meclisimizin çıkardığı ürün borsaları yasaları sayesinde kurulacak ürün borsasıyla birlikte, ulusal ve uluslararası pazarda ve finans piyasalarında üreticilerimizi, ürünlerimizi buluşturacak, tüccarlarımızı, tacirlerimizi dünya borsalarıyla entegre edecektir. Şimdiden, tüm bu kesimler için, sektörler için heyecan duymakta olduğumu ifade etmek isterim.

Yine, daha önce Meclisimizin yasalaştırdığı türev piyasalarıyla ilgili yasayla 28 Ocak 2005'te İzmir'de açılacak Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası; şimdi, siz değerli milletvekillerimizin oylarıyla yasalaşacak Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Yasası; yine beş ay önce yürürlüğe giren Ürün Borsaları Yasasıyla kurulacak olan Ürün Borsası Anonim Şirketi ve Lisanslı Depoculuk Anonim Şirketiyle Türk üreticisinin yüzü gülecek, sanayici ve ihracatçı, standardı belli, kaliteli mal bulma imkânına sahip olacaktır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar...

NAİL KAMACI (Antalya) - Burası neresi?!..

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Burası Türkiye. 3 Kasım öncesinin ve 3 Kasım sonrasının hesabını yapan milletimiz, buranın ne olduğunu bizden de iyi biliyor diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, Türkiye'deki sıkıntıların başında iç ve dışborç stoku varsa, bu, uzun yılların getirdiği... Mesela, 2001 yılında yüzde 200 oranında, yüzde 300 oranında arttıysa, bunun sorumlusu veya bunun suçlusu AK Parti Hükümeti değildir. AK Parti Hükümeti, millî hâsılaya oranını yüzde 71 olarak aldığı bu stoku yüzde 61'e düşürmüştür; önümüzdeki yıl, daha sonraki yıl ve beşinci yılın sonunda göreceksiniz ki, tekrar iktidar olabilecek seviyeye çekecektir ve halkın desteğini o gün daha fazla alacaktır diye düşünüyorum.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Hayal!.. Hayal!..

BAŞKAN - Sayın Acar, lütfen, toparlayın efendim.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - 1908 yılında, Meclisi Mebusana aday olmuş Tireli Halil Akif var; 13-14 Ekim 1908 tarihlerinde, mebus adayı olarak verdiği beyannamesinde; gelişme hep büyük sermayeyle olmuştur diyor, eğitimin önemine çok fazla dikkat çekiyor, ticaret ve sanayiin gelişmesi hakkında istibdat ve özgürlüklere değiniyor, özgürlüklerin çok önemli olduğunu ifade ediyor, yirmibeş otuz yıl içerisinde Avrupa seviye ve kemaline ulaşmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade ediyor, hükümetler hattın bekçisi gibidir, vazifesi, yol üzerinde mâni varsa kaldırmaktır diyor.

İşte, demokratikleşmenin, hukukun, ticaretin, özgürlüklerin önündeki engelleri, 3 Kasımdan sonra oluşan bu Yüce Meclis iktidarıyla, muhalefetiyle birlikte kaldırmış ve bugünkü seviyelere getirmiştir. Bundan yüz yıl önce konuşulan meseleler, hâlâ konuşulan meseleler, 3 Kasımdan sonra konuşulmamıştır; bu da, bizim, hepimizin gururudur diye düşünüyorum.

TACİDAR SEYHAN  (Adana) - 5 dakika geçti Sayın Başkan.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Geçmesi lazım...

BAŞKAN - Sayın Acar, son cümlelerinizi alacağım.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Tamam efendim, bitiriyorum.

Değişimde yenilik, yeni anlayışlar, hükümetimizin temel prensibidir diye düşünüyorum. Bunların bundan sonra da devam edeceğine, bütün sektörlerde uygulanacağına, demokrasimizin güçleneceğine olan inancımı belitiyor; kazanan ekonomimiz ve halkımız olacaktır diyor, şimdiden hayırlı ve kutlu olsun temennilerimi iletiyor; şahsım ve Grubum adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Acar.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Muharrem Karslı; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MUHARREM KARSLI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile ilgili olarak biraz teknik düzeyde açıklama yapmak için söz aldım; fazla uzun konuşacak değilim.

Lisanslı depoculuk nedir, bir defa teknik olarak bunu arz edeyim. Biliyorsunuz, tarım ürünleri depolarda muhafaza edilir. Depoda bulunan bir malı sattığınız zaman, Medenî Kanunumuzun amir hükmü gereğince, satışın gerçekleşmesi için, malın karşı tarafa teslim edilmesi gerekir. Diyelim ki, ticarî emtia buğdaydır, teneke zeytindir, peynirdir, balya halinde pamuktur; bunları, her satışta oradan oraya nakletmek, satıcıdan alıcıya teslimini sağlamak kolay bir iş değildir. Bunlar, gelişmiş ülkelerde antrepolarda, lisanslı depolarda muhafaza edilir. Bu depolar, kendilerine tevdi edilen emtia karşılığında, emtia senetleri -ismi ne olursa olsun- makbuz senetleri, depo senetleri ya da "varant" diye adlandırılan senetler verirler. Bu senetler nama da hamiline de yazılı olabilir. Bu senedi elinde bulunduran depodaki malın sahibidir. Depodaki malı satmak isterseniz, elinizdeki depo senedini ya da varantı karşı tarafa teslim etmeniz yeterlidir; mal, yine aynı depoda durabilir.

Bunun bir faydası da, sadece mülkiyetin naklini, devrini kolaylaştırmak değil, aynı zamanda terhin ederek, bunun karşılığında kredi alma işini de kolaylaştırmasıdır.

Ülkemizde, bankacılık sektöründe, henüz, lisanslı depoculuk bulunmadığı, gelişmiş olmadığı için, bankacılık sektöründe şöyle bir yola başvurulur: Diyelim ki, sizin bir tekstil fabrikanız var, fabrikanızın deposunda özel bir yerde 1 000 ton balya pamuğunuz var. Bu pamuğu bankaya rehin edip, kaşlığında emtia mukabili kredi almak istiyorsunuz. Yine, Medenî Kanunumuz diyor ki "rehinin gerçekleşmesi için menkul malların karşı tarafa teslim edilmesi gerekir." Bunu teslim etmek külfetli bir iş olacağı için, bankacılıkta şöyle pratik bir yol bulunmuş: Banka geliyor, sizin fabrikanızdaki o emtianın bulunduğu deponun kapısına, filan bankanın emtia deposu diye kendi levhasını asıyor ve sizinle bir kira sözleşmesi yapıyor, böylece, depo, sizin deponuz değil, bankanın deposu haline geliyor ve siz, bankanın deposuna malı yatırmış oluyorsunuz. Banka, böyle, biraz muvazaa kokan pratik bir yolla mala zilyet oluyor ve size krediyi veriyor.

Şimdi, bütün bunlar, muvazaalı yollar; bunların, tabiî, birtakım şartları var. Sizin, o malı, diğer mallarla karışmaksızın koyabileceğiniz ayrı bir yeriniz olacak ya da ayrı özel bir deponuz olacak ki, gidip oraya tabelasını koysun banka. Ekseri ahvalde, malın bankaya terhini ya da mülkiyetin kısa elden devrini sağlamak bazı sıkıntılara sebep oluyor. İşte, lisanslı depoculuk, her şeyden evvel, bu sıkıntıları ortadan kaldıracaktır.

Lisanslı depoculuk demek, deponun, devletin koyacağı birtakım kurallara uyması, birtakım altyapı şartlarını yerine getirmesi ve devletten lisans alması demektir. Bu lisansa istinaden lisanslı depoculuk yapanlar, emtia teslim edenlere "varant" dediğimiz ya da "depo senedi" dediğimiz ya da "makbuz senedi" dediğimiz belgeleri ihdas edip verirler. Bunu ancak lisanslı depo sahipleri yapabilir. Böylece, bir nevi banknot gibi, tahvil gibi, hisse senedi gibi, kıymetli evrak hükmünde bir evrakı mal sahibine teslim ederler. Bu sayede, malın sahibi, elindeki evrakla, malını ister elden satar, evrakı teslim ederek malı teslim etmiş olur; ister bankaya gider, bu evrakı terhin

ederek malını terhin etmiş olur, kredi ihtiyacını karşılar ya da gider, bu evrakla, spot borsalarda malını alım satım konusu yapar. Bunun asıl önemli tarafı -memleketimizde henüz vadeli işlemler borsaları kurulmuş değil- özellikle vadeli işlemler borsalarında, kontrata ve sözleşmeye dayalı işlemlerde -yani, sözleşmelerin alınıp satıldığı işlemlerde- sözleşmeye esas teşkil edecek bir evrakı borsanın takas odasına tevdi etme imkânını buluyorsunuz. Önümüzdeki günlerde, sanıyorum ocak ayının ilk yarısında İzmir Vadeli İşlemler Borsası ticarî emtia üzerine işlemlerine başlayacak ve bu lisanslı depoculuğun sağladığı imkânlar, vadeli işlemler borsamızın da rahat çalışmasını temin edecektir.

İşte, Türkiye'de sermaye piyasası, bu gibi kurumsal yapıların, kurumsal eksikliklerin giderilmesiyle her gün biraz daha gelişmektedir. Sadece borsanın kurulmasıyla bir memlekette sermaye piyasası kurulmuş ve kurumlaşmış sayılmaz, birtakım yan kurumların da kurulması gerekiyor. İşte, takas merkezi, takasbank, yatırım fonları, yatırım ortaklıkları ve kaydî sistem gibi birtakım kurumların da sermaye piyasasını tamamlaması gerekiyor. İşte, lisanslı depoculuk kanunu çıktığında ve lisanslı depolar kurulduğunda, Türkiye'de, sermaye piyasamızın çok önemli bir eksiği de giderilmiş olacak. Böylece, sermaye piyasamızın ve özellikle emtia borsalarımızın ve vadeli işlemler borsalarımızın fonksiyonlarını rahatça yerine getirmesi ve bunların gelişmesi sağlanmış olacaktır.

Ben, bu kadar kısa bir izahatla yetinmek istiyorum.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karslı.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TARIM ÜRÜNLERİ LİSANSLI DEPOCULUK KANUNU TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; tarım ürünleri ticaretini kolaylaştırmak, depolanması için yaygın bir sistem oluşturmak, ürün sahiplerinin mallarının emniyetini sağlamak ve kalitesini korumak, ürünlerin sınıf ve derecelerinin yetkili sınıflandırıcılar tarafından saptanmasını sağlamak, tarım ürünleri lisanslı depo işleticilerinin kişiler arasında ayrım yapmaksızın tarım ürünlerini kabul etmelerini temin etmek, ürünlerin mülkiyetini temsil eden ve finansmanını, satışını ve teslimini sağlayan ürün senedi çıkartmak ve standartları belirlenmiş tarım ürünlerinin ticaretini geliştirmek üzere, tarım ürünleri lisanslı depoculuk sisteminin kuruluş, işleyiş ve denetimine ilişkin usül ve esasları düzenlemektir.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Manisa Milletvekili Sayın Nuri Çilingir.

Sayın Çilingir, konuşma sürelerinizi birleştiriyorum; buyurun.

CHP GRUBU ADINA NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 701 sıra sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce konuşan Adalet ve Kalkınma Partisinin sözcüsü değerli kardeşimiz Sayın Acar'ı dinlerken, acaba, biz başka ülkede mi yaşıyoruz diye düşünmeye başladım. Üretimin arttığından bahsediyor; ama, ithalatın arttığından bahsetmiyor. "Çiftçi çok rahat" diyor; çiftçi ölmüş durumda, perişan durumda. Biraz sonra başka arkadaşlarım da bunu anlatacaklar, çok fazla detaya girmiyorum. Rakamların bir kısmının yanıltıcı olduğunu düşünüyorum. Mesela "pamuk 2 200 000 ton üretiliyor" dedi. Eğer, bu politikalar devam ederse, seneye pamuk ekecek kimseyi bulamayacağız.

Değerli arkadaşlarım, bir ülkenin sanayii ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadar modern şehirlere, gelişmiş teknolojilere sahip olursa olsun, insanların, yaşayabilmeleri için gıdaya ihtiyaçları vardır. Bu anlamda, bir ülke kendi kendine yetebilmeyi başarmalıdır.

Ülkemiz, yakın zamana kadar tarımsal açıdan kendi kendine yetebilen ülkeler arasında gösterilmekteydi; ancak, bu durum son dönemde değişerek, ülkemizin, dışarıdan tarımsal ürünler ithal eden bir ülke haline gelmesi, son derece düşündürücü, aynı zamanda da tedbir alınması gereken çok önemli bir konudur.

Avrupa Birliğine girmeye çalıştığımız bugünlerde, sanayi politikalarımız kadar, tarımsal politikalarımızın da uzun vadeli ve mevcut şartların en iyi şekilde değerlendirilmesiyle oluşturulması bir zorunluluktur. Uygulanan tarımsal politikaların, popülist yaklaşımlardan uzak, verimliliği artırıcı, dünya ülkeleriyle hem kalite hem de miktar açısından rekabet edebilecek düzeyde olması gerekmektedir.

Ülkemiz, coğrafî konumu itibariyle iklim bölgeleri içerisinde iyi bir yerde bulunmaktadır. Özellikle Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerimizde bol ve kaliteli ürün elde etmek mümkün olabilmektedir. Üreticilerimiz, alıcı ve satıcılar karşısında, yalnız başlarına, güçsüz durumdadırlar. Bu durum, üreticilerimizi, kendi ekonomik çıkarlarını korumak amacıyla, meslek odaları, kooperatifler, sendikalar, dernekler gibi farklı amaçlı örgütler kurmaya itmektedir. Kurulan bu örgütler, ürünlerin satışı ve işlenmesi konusunda gerek çiftçilerimize gerekse işletmecilerimize yeterli derecede faydalı olamıyor.

Ülkemiz tarımında, az gelişmiş ülkelerin çoğunda görülen ikili bir yapı göze çarpmaktadır. Küçük işletmelerden oluşan geleneksel kesim, kendi varlığını sürdürmek için geçimlik üretim yaparken, modern işletmelerden oluşan ticarî kesim pazar için üretim yapmaktadır. Geleneksel kesim, tarım kooperatifleri ve meslek odaları gibi örgütsel kalkınma araçlarından yeterince yararlanamıyor. Bu ikili yapı, Türkiye'de tarımsal kalkınmayı olumsuz etkilemektedir. Küçük üreticiler, modern üretim girdilerini ve tarım kredilerini organize piyasalardan sağlayamadıklarından, girdi ve kredi kullanımı daha çok modern kesimde yoğunlaşmaktadır. Bu sorunlar ürün piyasası için de geçerli olduğundan, örgütlenmiş pazarlama kuruluşlarından genelde modern kesim yararlanmaktadır.

Tarım kesiminin ikili yapısı kırsal örgütlenmeyi gerekli kılan nedenlerin başında gelmektedir. Bunun için, tarım ürünleri piyasalarını düzenleyen örgütleri geliştirmek gerekmektedir. Bu örgütler, girdi ve kredi piyasalarında da etkin olabilirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu işleri yaparken, kaynaklar, daha çok yapısal değişime yönelik kullanılmalıdır. Tarımla uğraşan nüfusun ve mevcut işletmelerin kısa dönemde azaltılması mümkün değildir. Mevcut olan diğer sektörlerde de istihdam olanağı oldukça kısıtlıdır. Bu durumda, tarım satış kooperatifleri gibi kooperatiflerin özerkleştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Asla, bu kooperatiflerin sanayi tesisleri satılmamalı, kooperatif sisteminin dışına çıkarılmamalıdır. Avrupa Birliğinde sanayi tesisi olmayan kooperatif neredeyse yoktur.

Türkiye gibi tarım sektörü ve tarımsal altyapısı gelişmemiş, ekonomisi tarıma dayalı ve istihdam edilen nüfusun yaklaşık yarısının tarım kesiminde olduğu gelişmekte olan ülkeler için tarımsal destekleme politikalarını kısa dönemde değiştirmek oldukça zordur.

Ülkemizde, stratejik ürünlerde bile kendine yeterliliğin sağlanamadığı ve tarımda teknolojinin yeterince gelişemediği düşünüldüğünde, dünya tarım ürünleri ticaretinin serbestleşmesini savunurken dikkatli davranılması gerektiğini burada önemle ifade etmek istiyorum.

Ekonomileri ve tarım sektörleri gelişmiş ülkeler, tarım sektörlerini planlı bir yapıyla, üretimi yönlendirerek ülke için tarımsal üretimi üçüncü ülke kaynaklı tarım ürünleriyle rekabette koruyarak mevcut durumlarına ulaşmışlardır. Bu ülkelerde, fiyatlara müdahale etmek, zaten nüfusu azalmış olan tarım kesimini korumak mümkündür.

Tarım sektörleri gelişmiş ülkelerin ülkeiçi fiyatları düşürücü uygulamaları, tamamen, uluslararası ticarette karşılaştırmalı üstünlük yaratma çabasıdır.

Değerli milletvekilleri, tarım ürünlerinin depolanmasıyla ilgili olarak 2699 sayılı Umumî Mağazalar Kanunu yürürlüktedir; ancak, geleneksel depolama alışkanlığı dışında depolama yapılmaması, dünya ekonomisindeki gelişmelere paralel olarak depolama sisteminin geliştirilememesi, bu kanunun yetersiz olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Üreticilerimiz, hasat dönemlerinde elde ettikleri ürünleri, depolama sorunu nedeniyle hemen elden çıkarmak mecburiyetinde kalmaktadırlar. Bu durum, büyük miktarlarda ürünün piyasaya girmesi demek oluyor ki, bu da, fiyatların düşmesine sebep olmaktadır.

Yine, hasat dönemine borçlanarak giren üreticilerimiz, ivedi finansman gereksinimi nedeniyle, ürününü düşük fiyattan elinden çıkarmak zorunda kalmaktadır. Bu durumda, daha sonraki aylarda spekülasyon hareketlerinin etkisiyle ürün fiyatları yükselmekte, tüketici fiyat düzeyi olumsuz etkilenmektedir.

İşleyiciler, zamanında uygun fiyatta ve aradığı kalitede hammadde temininde zorluklar yaşamaktadır.

Üreticilerimizin ürünlerinin korunması, işleyicilerin zamanında istedikleri ürüne ulaşması gibi sorunların çözümünde, kamu müdahalesi sistemi ve piyasa sistemi rol oynamaktadır.

Avrupa Birliği ülkelerinde, ürün gruplarına göre farklılık göstermekle birlikte, genel olarak, müdahale kurumları ve ödeme kurumları aracılığıyla piyasaya müdahale edilmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinde ise, borsa sistemine tarım ürünleriyle başlanmıştır. Yani, bu ülkelerde, tarım ürünleri, lisanslı depoculuk sistemi sayesinde borsada alınıp satılmaktadır.

Amerika'da lisanslı depoculuk, kamunun stok tutma ve tarım ürünlerinin desteklenmesi sisteminin bir parçası olarak işlevini yerine getirmektedir.

Lisanslı depoculuk sistemini oturtan gelişmiş ülkelerde, tarımsal üretim ve ticaretinde istihdam yaratılmıştır.

Yine, ürünlerin kayıt altına alınması sayesinde vergi gelirlerinde önemli artışlar elde edilerek, millî gelire katkı sağlanmıştır.

Lisanslı depoculuk sistemini kuramayan ülkeler, bu sistemi başarıyla yürüten ülkelere bağımlı ve ikincil pazar haline gelmişlerdir.

Lisanslı depoculuk sistemini kurarken, kamunun müdahalesini de dikkate almalıyız. Devletimizin, piyasaya, düzenleyici mahiyette satın alma, depolama gibi müdahalesi her zaman olmalıdır, olmak zorundadır.

Konumuzla ilgili olarak, ülkemizdeki bakliyat üretimindeki gelişmelere biraz değinmek istiyorum.

Ülkemizde, baklagiller grubu, 1994 yılına kadar, onbeş yıl boyunca, devletçe, alım garantisi verilerek desteklenmiştir. Bu projeyle üretim artmış, buna paralel olarak tüketim de artmıştır. Üretim ve pazarlama desteklerinin bittiği 1995 yılından itibaren üretim azalmış, bu da tüketimi düşürmüştür.

Bakliyat üretiminden önemli ihracat geliri sağlandığı halde, yurtiçi tüketimi karşılayabilmek için dahi ithalata başvurulduğu herkes tarafından bilinmektedir. Buna rağmen, üretimi artırıcı önlemlerin geçmiş yıllarda olduğu gibi alınmaması, buna karşılık geleneksel tarım politikalarıyla bakliyat üretiminin devam ettirilmesi oldukça düşündürücüdür.

Toprak Mahsulleri Ofisinin alım yapması üreticilerimizin lehinedir. Toprak Mahsulleri Ofisi belirli bir fiyatta alım yaptığı zaman, üreticilerimiz pazarlık gücüne kavuşmaktadır. Bu yıl, Toprak Mahsulleri Ofisi yeteri kadar alım yapmadığı için, biliyoruz ki, buğday fiyatları 250 000 liraya kadar düşmüştür.

Halkının çoğunluğunun tarımla geçinen bir bölgenin milletvekili olarak, üretici ve tüccarlarımızın sorununu çok yakından takip eden bir arkadaşınızım. Bizim bölgemizde, önceden, Tariş, üreticilerimizin bu konudaki menfaatlarını korumaya çalışmıştır; fakat, 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunla, tarım birlikleri, yeniden yapılandırma adı altında yok edilme durumuyla karşı karşıya bırakılmıştır. Özellikle stokçu olarak kullanılan Tariş Üzüm Birliğinin, kendi hatalarını bir tarafa bırakacak olursak, hükümetten aldığı destekleme kredisi yetersiz kalınca üzüm fiyatını belirleyemez olmuştur. Bu durumda, fiyat belirlenirken, piyasa başkalarının istediği doğrultuda oluşmuş, üzüm üreticisi perişan olmuştur. Bu yıl, üzüm, ancak üç yıl önceki fiyattan satılabilmiştir.

Yine, seçim bölgem olan Manisa'nın Alaşehir Suma Fabrikasının özelleştirilmesi ve ürün alma garantisini vermemesiyle üzüm üreticilerimiz zor durumda kalmışlar, ürünlerini satamamışlardır.

Sayın Bakana, burada ifade etmek istiyorum, Sayın Ali Coşkun'a, Alaşehir Suma Fabrikasının özelleştirilmemesiyle ilgili bir teklifimiz olmuştu; ama, 5'li bakanlar kararıyla çıktığı için özelleştirildi; bunun sonucunda, bölgede büyük sıkıntı meydana geldi.

Bu fabrikamız özelleştirilmeden önce, üzüm üreticilerimizin, ürünlerini satma endişeleri yoktu. Fabrika, üreticilerimizin üzümlerini alarak, fazla üzümleri şarap ve suma yapımında değerlendirirdi. Böylece, üreticimiz, kamu eliyle dolaylı olarak desteklenmiş olurdu.

Bu durum, üzüm fiyatlarının üretici lehine oluşmasında büyük bir etki de yapmaktaydı; ancak, bunların hiçbirisi şimdi gerçekleşmiyor; yani, üzüm üreticisi kaderiyle baş başa bırakılmış durumda.

Değerli milletvekilleri, devletimizin düzenleyici müdahalesi olmadan, özellikle nüfusumuzun yüzde 40-45'inin tarımla geçindiği ülkemizde, bu sistemin başarılı olması oldukça zor diye düşünüyorum. Lisanslı depoculuk sistemini geliştirirken, diğer taraftan kamunun bir şekilde düzenleyici müdahalesini de sağlamamız gerektiğine inanmaktayım.

Bu kanunun tam olarak uygulamaya geçilmesi durumunda, üreticilerimiz, ürünlerini lisanslı depoya teslim ettiklerinde, kendilerine ürün bedel karşılığı olarak ürün senetleri verilecek, bu senetler para yerine kullanılabilecektir. Ürünler standart ve kalitesine göre belirlenecek, işleyiciler, kendileri için uygun olan ürüne elektronik ortamda ulaşabileceklerdir. Bu durum, hem üretici hem de işletmeci için büyük kolaylık sağlayacaktır. Bu sayede kayıtlı satış sisteminin ülkemiz genelinde oturması sağlanmış olacaktır. Böylece, bu sistemi başarıyla uygulayan ülkelerde olduğu gibi, bizde de vergilendirme kolaylaşacak, millî gelire katkı daha fazla olacaktır.

Ülkemizde lisanslı depoculuk sisteminin tam olarak uygulanmasıyla, tarım ürünlerinin depolanması ve pazarlanmasında üreticilerimize ve işletmecilerimize büyük faydalar sağlanacağına inanmaktayım.

Bu duygularla, Yüce Heyeti saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çilingir.

Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, bu kanun tasarısı üzerinde bir konuşma yapmak niyetinde değildim; ancak, biraz önce bu kanun tasarısının tümü üzerinde konuşma yapan çok değerli AK Parti Aydın Milletvekilimizi dinledikten sonra, bu konuyla ilgili mutlaka bir konuşma yapmam zarureti ortaya çıktı. Bu duygu ve düşünceyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Milletvekili, Türk tarımının son iki yılda nasıl gelişme kaydettiğini, çiftçilerin, köylülerin tarımdan ne kadar memnun ve mutlu olduğunu, tarımda desteklemenin 3 katrilyon 750 trilyon lira olduğunu, birçok üründe destekleme yapıldığını ifade etti; ancak, Grup adına konuşmayı, keşke, bir Aydın Milletvekili olarak bu çok Değerli Milletvekilimiz yapmasaydı. Bunu niye söylüyorum; çünkü, iki gün önce, Aydın'da çok büyük bir çiftçi mitingi yapıldı ve 20 000 civarında çiftçimiz bu mitinge katıldı. Bu miting yağmur altında devam etmesine rağmen, mitingin bitimine kadar o alandan hiçbir çiftçi ayrılmadı.

Aydın'da yapılan bir çiftçi mitingine 20 000 çiftçi katılıyorsa ve o meydandan yükselen feryatlar... Çiftçi, her geçen gün yoksulluk içerisine girdiğini, maliyetlerin her geçen gün yükseldiğini; ama, buna rağmen ürünlerinin para etmediğini haykırıyorsa ve Aydın meydanındaki bu haykırma bütün Türkiye'ye yayılıyorsa, bir Aydın Milletvekilinin çıkıp, çiftçilerin, tarımla uğraşanların çok iyi durumda olduklarını söylemesini, ben, son derece yadırgıyorum.

Çeşitli vesilelerle yaptığım konuşmalarda çiftçinin içerisinde bulunduğu durumu rakamlarla anlatmaya çalıştım. Biraz sonra, yine, bazı rakamlar vereceğim; ancak, o rakamları vermeden önce, iki gün önce Aydın'da yapılan o muhteşem mitingin fotoğrafının yer aldığı bir gazeteyi sizlere göstermek istiyorum.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Kandoğan, maddeyle ne ilgisi var?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, bu gazete, tarafsızlığıyla, objektifliğiyle Türkiye'nin gündeminde yer tutan, Egede yıllardan beri yayımlanan ve uzun yıllardan beri yayım hayatını sürdüren değerli bir gazete.

Bakınız, bu gazetenin baş sayfasında "Aydın'daki mitingde 20 000 çiftçi haykırdı" ve "Ankara artık duy sesimizi" yazıyor. Bu feryatlar Egeden bütün Türkiye'ye ulaştı.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Egede 600 000 çiftçi var...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Baktım, bu fotoğrafta bir tek kravatlı yok ve bu mitinge katılanların da tamamı çiftçi.

Eğer, her şey iyiye gidiyorsa, çiftçinin ürünü para ediyorsa, maliyetler düşüyorsa, bu 20 000 insan, Aydın meydanında bu yağmur altında niye toplandı arkadaşlar?! Bunun cevabını öncelikle Aydın Milletvekilinin vermesi lazım. Niye toplandıklarını ben söyleyeyim; pamuğun maliyeti 1 100 000 lira. Sayın Aydın Milletvekili, siz bilirsiniz; bugün, pamuk Egede kaça satılıyor; 800 000 liraya satılıyor.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - 700 000 liraya.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 700 000 lira olduğunu söylüyorlar.

Sevgili milletvekillerim, bunun maliyeti 1 100 000 lira. Bu maliyeti çıkarın, haydi, 100 000 lirasını indirin, 1 000 000 lira. Geçen sene 1 000 000 liraya satılan pamuk bu sene 800 000 lira. Girdiler, maliyetler geçen seneye göre o kadar arttı ki, gübrenin fiyatı yüzde 65 arttı, mazotun fiyatı yüzde 32 arttı, enerji bedeli yüzde 30 arttı, tarımdaki asgarî ücret yüzde 100'e yakın arttı. Bütün bunları maliyetlerin üzerine ekleyecek olursanız, Aydın'dan yükselen feryadın niye yükseldiğini hepimiz çok iyi biliriz.

Aydın, üzümcü; buradan Sayın Milletvekilimize soruyorum; üzüm geçen sene ne kadardı, bu sene ne kadar?! Geçen seneye göre yarı yarıya.

Tütün bitti, şekerpancarı bitti. Buğday...

Ben Aksaray'a gittim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Tamam, Aksaray'a gittin, orada kaldın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Orada kalmadım. Bunu burada söyleyeceğim.

BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Aksaray'da buğday üreticileri buğdayı teslim ediyorlardı. Bir römork buğdayını teslim etmek için üç günden beri sırada bekleyen Aksaraylı vatandaşlarımızı gördüm, gözleri kan çanağına dönmüştü. Geçen sene 400 000 liraya yakın fiyatla sattıkları buğdayı "260 000 liraya verip şu rezillikten kurtulalım" diye, gözleri kan çanağına dönmüş çiftçilerimiz, üreticilerimiz, bizi feryatla karşıladılar.

Değerli milletvekilleri, o bakımdan, buraya çıkıp, böyle bir kanun tasarısı... Elbette çok güzel hazırlanmış, eksikleri vardır; ama, bunu hazırlayanları da tebrik ediyorum.

Geçen gün Tohumculuk Kanunu Tasarısı gelecekti, gelmedi.

Organik tarımla ilgili tasarı geldi, güzel; ama, bunlar geçiyor.

Sevgili arkadaşlar, bunlar geçiyor; ama, çiftçinin karnına, midesine herhangi bir şey girmiyor. İnanın, çiftçiler çok zor durumda, perişan durumda.

Sayın Milletvekilimiz söyledi; çiftçilere yapılan destek 3 katrilyon 750 trilyon lira; yani, 2 500 000 000 dolar. 1997 yılında, Doğru Yol Partisinin iktidarı bıraktığı dönemde yapılan destek 6 milyar dolar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Niye Doğru Yol Partisinden aday olmadın sen?! Niye Doğru Yol Partisinden aday olmadın da AK Partiden aday oldun?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, teşekkür ederiz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O konuya da gelirim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Gel.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Eğer benim AK Partiden ayrılmamın sebeplerini burada söylememi istiyorsanız, onu da anlatayım!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Anlat!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onu da anlatayım! (AK Parti sıralarından gürültüler)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hay hay.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

Sayın Kandoğan...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben bugün niye bir başka partideyim, bunu anlatmamı istiyorsanız, ben bunu da anlatırım. Ben bunları da anlatırım. Benim burada gocunacak bir şeyim yok. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinde...

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, böyle bir usulümüz yok... Rica ederim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama, bana sataşıyorlar Sayın Başkanım. Cevap vermek zorunda kalıyorum.

BAŞKAN - Siz başta zaten sataşmaya sebep oldunuz. Lütfen efendim... Lütfen yerinize geçin.

Sayın milletvekilleri...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, ben Türkiye tarımının problemlerini anlatırken arkadaşımız müdahale etti.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Acar, biz, burada, tasarıyı müzakere ediyoruz. Arkadaşımızın konuşma süresi bitmiştir.

Teşekkür ediyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sayın Başkanım, ismimle hitap edildiği için, müsaade ederseniz, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2.- Bu Kanun; tarım ürünlerinin standartları belirlenerek emniyetli ve sağlıklı koşullarda depolanması ile ürün senetleri vasıtasıyla ticaretinin kolaylaştırılması amaçlarıyla, lisanslı depo işletmelerinin ve yetkili sınıflandırıcıların kuruluş, işleyiş ve denetimine ilişkin usül ve esaslar ile lisanslı depoculuk sistemine dair diğer hususları kapsamaktadır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ören, şahsınız adına yapacağınız konuşmanın süresiyle birleştirerek size 15 dakika süre veriyorum; sürenizi iyi kullanırsanız memnun olurum.

CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, lisanslı depoculukla ilgili yasa, Cumhuriyet Halk Partisinin de gündeminde olan bir yasa. Tarım alanında çalışan insanların da  bu yasayı beklediklerini biliyoruz; ama, yasanın sunumu öyle bir şekilde yapıldı ki... Lisanslı depoculukla ilgili yasayı uygulayan ülkelere baktığınızda, başta Amerika olmak üzere, devletin desteği, lisanslı depoculuğun arkasında; Avrupa'ya baktığınızda, Avrupa'da da benzer şekilde devletin desteği lisanslı depoculuğun arkasında. Hatta, daha öteye götürülüyor; devlet, tarım ürünlerine müdahale ediyor ve yeri geldiğinde, tarım alanında çalışanları koruyabilmek için müdahale alımları yapıyor.

Ne hikmettir bilmiyorum, Avrupa'dan bize gönderilen yasalarda, kendi uygulamalarının dışında, ayrıca, diretmeler ve dayatmalarla karşı karşıya kalıyoruz. Yani, Amerika Birleşik Devletleri lisanslı depoculuğu uygularken devlet desteğini lisanslı depoculuğun arkasına koyacak; ama, Türkiye'ye -Dünya Bankası kanalıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının çalışmasıyla tasarı gündeme ve Meclise geldiğinde- "sakın ha, devlet desteğini tarımsal alanda çalışanların arkasına koymayacaksınız" diyecek!

Şimdi, bu tasarının bir ayağı eksik. Eğer, bu tasarı, böyle çıkar ise, devlet desteği çiftçinin arkasında olmaz ise, bu tasarı, Türk çiftçisinin yüzünü güldürecek bir tasarı değildir, hatta, değerli AKP'li milletvekili arkadaşlarımızın dediği gibi, bir devrim falan hiç değildir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, biraz evvel, arkadaşımız Ahmet Bey dedi ki: "Biz, AKP İktidarı olarak, üzüme 54 trilyon lira verdik." Ben Manisa Milletvekiliyim; benim ilim, Türkiye'de birinci sınıf toprakları olan, ender rastlanan illerden birisidir;  81 il içerisinde, tarımsal alanda üretime en fazla katkıyı sağlayan, katmadeğeri sağlayan illerin içerisinde birinci sıradadır. Geçen yıl, üzüme 26 trilyon lira destek verdiniz. Geçen yıl, 9 numara üzümün fiyatı 1 400 000 lira idi; ama, orada, AKP'nin bu yıl uygulamadığı bir şey uygulandı. Üzüm Birliği, 4 Eylülde fiyat açıkladı ve "ben, 9 numara üzümü 1 350 000 ile 1 450 000 lira arasında alacağım" dedi ve piyasa öyle şekillendi. İşletme sahipleri, tüccarlar, bu bazda üzümü almaya başladılar. Peki, geçen yıl bu üzümün dışarıya satış fiyatı neydi?..Tarımsal alandaki sesi kesebilmek için "ne yapalım dışarıdaki fiyat bu, dışarıdaki 1 000 000 liralık fiyatın üzerine, 1 200 000 lira verebilir miyiz" diye önümüze hep böyle bir şey getirilir; yani, bahaneler üretilir; ama, dışarıdaki fiyat belli idi. Tonu 1 120 dolardan, işlenmiş üzüm, dışarıya, yani Almanya'daki Hans'a ihraç edildi. 1 120 doların karşılığı, kilosu 1 700 000 lira. Geçen yıl, 1 350 000 ile 1 400 000 liradan üzüm alındı. Bu yıl ne oldu da üzümün fiyatı 850 000 liraya düştü? Şimdi Manisa'daki 100 000 üzüm üreticisi bunu size soruyor. Milletvekilleriniz pek Manisa bölgesine gidip de bunu anlatamıyorlar; anlatmaya kalktıklarında ise farklı cevaplar alıyorlar veya kahvehanelerde sandalyeler çevriliyor; çünkü, dinlemiyorlar.

Bu yıl ne oldu; bu yıl şu oldu arkadaşlar: Sevgili Manisa milletvekillerimiz köy köy dolaştılar "AKP'yle bereket geldi, üzümde arz fazlası var, üzüm çok fazla çıktı" diye bir yaygara kopardılar. İlkönce bu yaygara koptuktan sonra tüccarların da işletmecilerin de önü açıldı. İşletmeciler de, bu sefer üzüm almaya başladı. 4 Eylülde fiyat açıklayan Tariş, AKP'nin baskısıyla, yapılandırmanın baskısıyla "borsa fiyatının üzerinde fiyat açıklamayacaksın" talimatıyla karşı karşıya kaldı. Borsada üzüm 1 000 000 lira. Gerekçelerini biraz sonra söyleyeceğim. Dışarıyla 1 120 dolardan anlaşmasını yapan işletmeler, 1 000 000 liraya, 900 000 liraya, 850 000 liraya üzüm almaya başladılar. Peki, dışarıdaki fiyat, 800 000-850 000 lira düşük mü ki; hayır. İşletmeler artık o kadar profesyonel bir halde bu işi yapıyorlar ki, 65 işletme, uluslararası ilişkileri bitirmiş, deneyim sahibi olmuş insanları işletmelerine alıyorlar, dünyanın her tarafında pazar arıyorlar kendilerine. Geçen yıl, iki ayda ihraç edilen üzüm, bu yıl onbeş günde ihraç edildi. Şu anda keşke Tarım Bakanımız da burada olsaydı; çünkü, mikrofona çıkıp cevap vermeyi çok seviyor. Sevgili bürokratlarımız buradaysa, bunların hepsinin de doğru olduğunu bileceklerdir. 1 120 dolardan satılan üzüm, yani, 1 700 000 liraya satılan üzüm niye 850 000 lira? Ben niyesini söyleyeyim: O IMF'nin dediklerini Adalet ve Kalkınma Partisi yapmak istediği sürece, Türkiye'de bulunan yüzde 38'lik kırsal kesimdeki insanla barışması mümkün değil. O Tarişin fiyat açıklamasının engellendiği gün, fiyatın aşağıya doğru inmesinin günüdür. Niye Tariş geçen yıl fiyat açıkladı da, bu yıl açıklamadı; efendim, Tariş artık fiyat açıklamayacak, piyasa koşulları kendi kendine oluşacak... Oluşmuyor!..

1 120 dolardan, 1 150 dolardan dışarıya ihraç edilen, edilmiş olan üzüm, niçin, bugün 800 000 lira? Geçen yılın rekoltesi, 210 000 ton. 180 000 tonunu dışarıya ihraç etmişiz. Bu yılki üretim ise, 239 000 ton. 239 000 ton ürünün de 210 000 tonu ihraç ediliyor bu yıl; yani, şu an, 300 000 000 dolar Türkiye'ye giriyor ve 300 000 000 doların 80 000 000 doları, Türkiye'deki 65 işletmenin ve sayısı 100'ü bulmayan tüccarın cebine gidiyor.

Hani, Adalet ve Kalkınma Partisi bereketli partiydi?! Hani, üretenin, alınterinin, emeğin karşılığını verecek partiydi?! Hani, Adalet ve Kalkınma Partisi gelince, tarımsal kesimdeki insanlar rahat edeceklerdi?! Ee, bu muydu söylediğiniz?!.

Geçen yıl, fiyat açıklandığından dolayı, bu 80 000 000 dolar üreticinin cebine gitti; 20 000 000 doları işletmelere, 60 000 000 doları üreticiye gitti. Bu yıl, 80 000 000 doları 165 kişinin cebine koydunuz. Nasıl bir adaletse, nasıl bir adalet anlayışı ise; Manisa'daki seçmen, Manisa'da tarımsal alanda çalışan insanlar bunu soruyorlar.

Şimdi, bu yasa tasarının amacı nedir; bu yasa tasarısının amacı şudur... Üzüm 25 Ağustos ile 25 Eylül arasında çıkar; kesersiniz, bandırırsınız, kurutursunuz, depolarsınız. Bu süre içerisinde, 239 000 ton üzümü bir anda satmak, bir anda istenilen düzeyde işlemek mümkün değildir ve bu sırada, fiyatlar aşağı düşer. Şimdi, depoculukla bunu önlemeye çalışıyoruz, önleyeceğiz.

Peki, depoculukla ilgili, lisanslı depoculukla ilgili... Bu depoları kimler açacak? Yani, baktığınızda, arkasında malî bakımdan devletin desteği yok ise, lisanslı depoculuk çok kârlı bir iş olarak görülmüyor. Üstüne üstlük, anonim şirket bazında 1 trilyonluk sermayeyle kurulacak. Peki, çok kârlı olmayan bu yatırımları hangi işadamı yapacak?! Evet, birileri yapacak bunu. Ben, bunu komisyonda da söyledim. Bunu, şimdi, kim yapacak biliyor musunuz; işletme sahipleri yapacak.

Yani, problem şuradaydı: İşletme sahiplerince -üzüm, çırçır, pamuk neyse- ürün hasat edildiğinde, açığa dökme vardır bizde; yani, Türk çiftçisinin, şehirleşmenin,  müthiş şekilde apartmanların, illerde ve ilçelerde artmasından dolayı geçmiş dönemdeki gibi hanaylı evleri yoktur ki, çıkardığı ürünü çatının altında veya, belirli bir yerde muhafaza etsin; işletmeye götürür, açığa döker. Açığa döktüğünde, orada şunu söyler; der ki: "Ben istediğim zaman geleceğim, paramı alacağım." İşletme sahibi de "peki, istediğin zaman gel, borsa fiyatı neyse, onun üzerinden fiyat keselim" der; ama, deposunda 10 000 ton üzüm, 3 000 ton pamuk vardır. Bu, maliyetsiz, işletme sermayesiz; yani, sermayesiz, finanssız bir kullanımdır. Bu, böyle olduğu sürece de işletme sahibi, hiçbir zaman borsaya gidip,  borsadaki üzümün talebini yapmaz; çünkü, deposunda açığa dökülmüş, parası ödenmemiş, canının istediği zaman parasını ödeyeceği bir stok vardır. İşletme sahibi, borsaya gitmediği süre içerisinde, borsadaki üzümün, pamuğun veya fındığın fiyatının artması mümkün değil.

Depoculuk sisteminde, geldik lisanslı depoculuğa. İlk başta, depo kuracak olanlar, işletme sahipleridir. Şimdi, bunlar, bu açığa dökmeyi, gayri yasalı yasal hale getirecekler. İşletme sahipleri, bu lisanslı depoculuğa soyunacaklar. Hatta, bir de lisanslı depoculuğun ötesinde yetkili sınıflandırıcı lisansı var, o da Bakanlıktan alınacak. Onu da aldığında, işletmesinin içerisinde bir laboratuvar kuracak; kurduğu laboratuvarda gelen üzümün kaç numara olduğunu, pamuğun kalitesini test edecek.

Değerli arkadaşlarım, siz üreteceksiniz, üreticiden ben alacağım, ben işleyip dışarıya satacağım. Üreticiyi nereye sevk ediyorsunuz; üreticiyi işletmeciye sevk ediyorsunuz. İşletmeci, şu an, o lisanslı depolarda bulunan ürünlerin daha fazlaya satılmasıyla ilgili veya fiyat artışıyla ilgili bir olaya girer mi? Bu yasada ne olması lazım; bu yasada şunun olması lazım; işletme sahiplerinin dışındaki insanlara lisanslı depoculuk yapma hakkının verilmesi lazım. Siz dünkü hatanızı bugün devam ettiriyorsunuz. İşletmeci kuracak depoyu, dün yaptığının aynısını yapacak, gayriyasal olan yasala dönüşecek. Peki, niçin veriyorsunuz? Hani rekabetten bahsediyorduk? Hani Türkiye'de rekabet olması gerekliydi? Rekabet kimin arasında olur; alanla satan arasında olur. Ben üretiyorum, ürettiğimi getireceğim, benim ürettiğimi alan insanın deposuna koyacağım. Oraya koyduğum zaman da bunun fiyatının artmasını bekleyeceğim; yok böyle bir şey arkadaşlar.

Şu an siz, hâlâ IMF'den alınan direktiflerle, hâlâ IMF ile ilgili bu sıkıntıları, IMF'nin tarım politikalarını, yüzde 38'lik kesime, tarım alanındaki insanlara dayatmaya kalkarsanız, bilin ki, bu yüzde 38'lik kesimden gerçek şekilde bir sarı kart, bir kırmızı kart yiyeceksiniz ve şu an tütün, pamuk ve üzüm üreticileri AKP ile ilgili düşüncelerini kafalarından atmak üzere. Gittiğimiz her yerde bu durumla karşılaşıyoruz. Bu konuda, gerçekten bu çok fazlasıyla oy aldığınız, oy deposu haline gelen kırsal kesimin bu sorunlarına çözüm getirmezseniz bilin ki, yüzde 38'lik kesim size gerekli olan ihtarı yapacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelirken köylerde aday adaylarıyla çok karşılaştık. Söylemlerinin, sunumlarının başında hemen bir şey vardı, o geçmiş dönemdeki particilik anlayışıyla kafalarına yerleşmiş bir şey vardı: "IMF'nin söylediklerini yapmayacağız. Bu memleketin kanını emen IMF'dir." Bu söylemlerin hepsi, iktidar olduktan sonra ortadan kalktı. Acaba, bu koltuklara oturunca, öyle bir şey mi gerçekleşiyor?! Bu koltuklara oturunca, dün, 3 Kasım 2002'den önce söyledikleriniz akıllarınızdan gidiyor mu; akıllarınızda kalmıyor mu?! Bu söylenenler, Türk çiftçisine, tarım alanında çalışan bu insanlara yapılanlar, sizin de içinize sinmiyor. Yoksa, birilerinin, yukarıdan, bu böyle olacak talimatlarıyla, kendi özgür düşüncelerinizin dışında bir düşünce anlayışı mı gelişti?!

Değerli arkadaşlarım, tarım alanında çalışan insanların hepsi mağdur. Bu mağduriyetlerinin giderilmesi sizlerin elinde; eğer, bu, sipariş edilmiş, ısmarlama, gerçek hüviyetinden arındırılmış kanunlar yerine, gerçek tarım çiftçisine gerçekten yardımcı olacak kanunları çıkarmazsak, bilin ki, biz, Türk çiftçisinin yarasına merhem olamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HASAN ÖREN (Devamla) - Bu lisanslı depoculuk olayının da bir ayağı eksiktir. Avrupa nasıl uyguluyorsa, Amerika nasıl uyguluyorsa, biz de aynı yöntemi uygulayalım; bize çifte standart getirmesinler; özel sektöre üreticiyi peşkeş çekmesinler. Bu tasarının içerisinde, AKP yoktur, devlet yoktur, kooperatifler yoktur; bu tasarının içerisinde sadece ve sadece özel sektör vardır. Bu kadar mağdur durumda olan, alınterinin, emeğinin karşılığını alamayan, yıllardan beri alamayan bu kesimin karşısına bu tasarıyla çıktığımızda, bu tasarının içerisinde düzenlemeler yapılmadığı sürece, bilin ki, bu devrim olmayacaktır. Bu, ancak ve ancak yüzde 38'lik kesimi devirme olacaktır. Siz, şimdi, yüzde 38'lik kesimi devirmiş vaziyettesiniz. Haa, ne tarafa diye düşünürseniz; sırtüstü devrilmiş vaziyette.

Değerli arkadaşlarım, yasanın, ülkemize, milletimize, köylümüze hayırlı olmasını dileyeceğim; ama, maalesef, bu tasarı, düşünüldüğü gibi...

TANER YILDIZ (Kayseri) - Sen yine de öyle söyle.

HASAN ÖREN (Devamla) -...bizim programımızdaki gibi olmadığından dolayı, inşallah, söylediklerimde haklı çıkmayız, Cumhuriyet Halk Partisi olarak haklı çıkmayız, haklı çıkmam; Türk çiftçisinin lehine olur.

Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Hükümetin söz isteği var.

Sayın Bakanımız açıklama talebinde bulundular; buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bir münakaşa ortamı doğurmak istemiyorum; ancak, Değerli Arkadaşımız, sık sık Partimizden bahsederek, âdeta, seçim meydanında konuşur gibi konuştu, yadırgadım; onu açıklamak istiyorum; bu  birincisi.

NAİL KAMACI (Antalya) - O arkadaşımız da öyle konuştu; hükümet programı okur gibi okudu...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, müsaade ederseniz, ne söyleyeceğimi dinleyin, ondan sonra.

Bir defa, eski hükümetlerin yaptığının, müstahsili memnun etmek için rey aracı haline getirdiği, ya ezdiği ya da seçime yakın, onlara tavizler verdiği bir dönemin tenkidi gibi geldi bana. Yani, devlet olarak kamusal alan, kamusal alan, kamusal alan... Müstahsili memnun etmek ve reyini almak için tütünü alacaksınız, depolarda kurtlandıracaksınız, yakacaksınız; çayı alıp denize dökeceksiniz, fındığı alıp yağlığa yollayacaksınız; bu, ekonomik yönetim olacak! Biz, bugün, geçmiş iktidarların, yapılmayan, zamanında yapılmayan... Hatalarının faturasını ödüyoruz.

Bakın, Dünya Bankası kredilerini de... Bu fakir millet ne kadar büyük bir borç ödedi; birliklerin borçlarını...

NAİL KAMACI (Antalya) - Bankaların borçlarını ödedi Sayın Bakan...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) -  2000 yılında çıkarılan bir yasa gereği, birlikler özerk hale getirildi; Bakanlığımın sadece denetleme bakımından sorumluluğu var. 800 trilyon liralık borçları silindi; yine, bu sene 268 trilyon lira da kredi verildi.

Değerli arkadaşımız üzümden bahsetti; üzüm, üzüm, üzüm... Türkiye'de pazarlama faaliyetleri hep devlete sırtını dayadığı ve geliştirilmediği için, ihracat yeterli olmadığı için, tüketimden fazla üzüm üretildiği biliniyor. Buna rağmen, bu sene, en parlak yılını yaşıyor.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Hayret bir şey, Sayın Bakan!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - 54 trilyon lira kredi verildi, 30 trilyon liralık borçlarını ödeyemedikleri halde düşük faizle ertelendi; yani, onlara 84 trilyon liralık bir kaynak aktarıldı yine bu fakirin bütçesinden.

Dolayısıyla, bunları söylerken hiç olmazsa eski hataları giderici, yaraları tedavi edici yönde alınan tedbirlere de biraz saygılı olunsa, herhalde daha iyi karşılıklı diyalog kurmuş olacağız.

HALUK KOÇ (Samsun) - Saygısızlık yapan yok!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Tabiî, bütün birlikler için, aynı şekilde, yeniden yapılanma gündemde. AK Parti IMF'nin sözlerini dinledikçe bunların düzelmeyeceğini söylüyorlar. Peki, Cumhuriyet Halk Partisi hiç iktidar olmadı mı, bunları hiç düşünmedi mi; o zaman niye bunları düzeltmedi; acaba niye bunları düzeltmedi?!

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - 1974'te olduk; ama, tek başımıza değil.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Biz, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olduğu dönemin hatalarını da ödemiyor muyuz şimdi?! (CHP sıralarından gürültüler)

HASAN ÖREN (Manisa) - Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olduğunda çiftçiler şapkalarını havaya attılar.

NAİL KAMACI (Antalya) - 1950'den beri geliyor Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Bakın, ben, size bir şey söylüyorum; IMF programı devletin programı haline gelmiştir ve devlette devamlılık vardır. Ancak, bir şeyin farkında değilsiniz arkadaşlar; bizim iktidarımızda, IMF, Türkiye'nin gerçeklerini öğrendi ve bizim önerdiğimiz hükümet programıyla ekonomi bugünkü sonuca erişti. Bakın, enflasyon kontrol altına alındı, tek haneli rakamlar bu yıl elde edildi, sürdürülebilir büyüme devam ediyor, reel faizler küçüldü, işsizlik konusunda çok ciddî tedbirler alındı. Bütün bunları görüp, takdir etmeseniz bile, IMF güdümünde, IMF güdümünde diye... Bugün, AK Parti İktidarı, IMF güdümünde değildir.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo!.. Helal olsun sana!..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Bugünkü program, AK Parti İktidarının programıdır; bunu, iyice bilin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NAİL KAMACI (Antalya) - Siz, IMF'yi tekrar çağırdınız ya Türkiye'ye, görüşelim diye...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, bu depoları kim kuracak? Devlet kurmayacak arkadaşlar...

HASAN ÖREN (Manisa) - İşletmeci de kurmasın.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) -  Tekrar söylüyorum; devlet kurmayacak, özel sektör kuracak, isteseniz de istemeseniz de özel sektör kuracak. (CHP sıralarından gürültüler)

NAİL KAMACI (Antalya) - Niye istemeyelim?!.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Özel sektörün üst kuruluşu olan birlikler kuracak ve bu birlikleri, bu depoları kurması için, biz destekleyeceğiz; yani, tarım satış birlikleri, aynı zamanda, isterse, bu lisanslı depoyu kuracaklar. Onun için, kimsenin endişesi olmasın. Artık, devlet, bu işlerde, sadece yönlendirici, müstahsili koruyucu yönde tedbirler alacak; kendisi malları alıp, çürütüp, ondan sonra da denize dökmeyecek, ateşe vermeyecek.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, sataşma var.

BAŞKAN - Sayın Başkan, sataşma hangi konudadır? Açıkça, bana, nasıl sataştı, onu söylerseniz, ben, takdir ederim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakana saygım var. Herhalde, yakın siyasî tarihin değerlendirilmesi konusunda bir hataya düştü ve Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında da böyle birtakım gelişmeler olduğunu ifade etti. Böyle bir şeyin olmadığını belirtmek için bir düzeltme hakkı istiyorum.

BAŞKAN - Son cümlenizi anlamadım...

NAİL KAMACI (Antalya) - Cumhuriyet Halk Partisi döneminde de aynı şeylerin olduğunu söyledi.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, Sayın Bakan, yakın siyasî tarih konusunda bir yanılgıya düştü ve Cumhuriyet Halk Partisinin de bu politikaların içerisinde bulunduğunu ifade etti. Böyle bir şeyin olmadığını, bir kısa açıklama yaparak, Sayın Bakana hatırlatmak istiyorum.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Hayır, devletin alımları yönünden söyledim.

HALUK KOÇ (Samsun)  - Hayır, hayır... Cumhuriyet Halk Partisi döneminde...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Devletçi politikanızı tenkit ettim. 

NAİL KAMACI (Antalya) - Anavatan Partisi döneminde...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Tütünü alıp yakmadınız mı? (CHP sıralarından gürültüler)

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Bulgaristan'dan, Yunanistan'dan tütün almıyor musunuz şimdi?

BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun.

Siz, açıklama yapacaksınız; bir sataşmaya da lütfen meydan vermeyin.

VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HALUK KOÇ (Samsun) - Estağfurullah, ben ona dikkat edeceğim Sayın Başkan.

Öncelikle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Üzülerek görüyorum... Biz, Sayın Ali Coşkun'u son derece dikkatli, muhatapları ya da siyasî rakipleri konusunda konuşurken son derece özenli kelimeler seçen bir bakanımız olarak biliyoruz; ama, ben burada biraz sinirlenme emareleri göstermesine şaşırmış bulunuyorum. Herhalde bir gerginlik anına gelmiştir.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Değil, yaptığından kendisi de memnun değil de ondan.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Bakan bunu biraz sonra mutlaka düzeltecektir, buna inancımı bildirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan yakın siyasî tarih konusunda bazı yanılgılara düştü. Şimdi, bakın, 1980'den sonra imzalanan hiçbir IMF anlaşmasında, hiçbir niyet mektubunda Cumhuriyet Halk Partili hiçbir bakanın, hiçbir yetkilinin imzası yoktur; yani, bunu burada, bir bakan sorumluluğu taşıyan kişi olarak ifade ederken mutlaka özen göstermesi gerekirdi diye bir kere daha hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, "tütünü çürütelim mi, çayı denize mi dökelim..." Bunları burada söylüyorsunuz da Sayın Bakan, 3 Kasım öncesinde seçim meydanlarında, köylerde bunun tam tersini söylediniz, arkadaşlarımız onu söylüyorlar. Buraya geldiğiniz zaman, hiddetle bunun böyle olduğunu ifade ediyorsunuz, belki Bakanlık makamının getirdiği bir hiddeti de sergilemekte bir beis görmüyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi sıralarına; ama, 3 Kasım öncesinde bunu siz dile getirdiniz Sayın Bakan, sizin partinizin milletvekili adayları dile getirdi; Anadolu'da köy köy gezerek, IMF'ye teslim olmayacağız dediler. Bugün gelinen noktada yaşanan politikalar, çiftçiyi dara sokan, çiftçiyi hayatından bezdiren, Türkiye'yi kendi kendine yeterli bir ülke olma noktasından -üretim noktasında söylüyorum- çıkaran bir politika dizisini uyguladığınız için arkadaşlarımız muhalefet görevi olarak bunları dile getiriyorlar. Bence, hiddetlenmeden dinlemeniz ve belki de "nerede yanlış yapıyoruz, nerede bazı düzeltmelere zaman içerisinde gideceğiz" bunları ifade etseniz çok daha uygun olurdu.

Ben, bir kere daha şunu açıklıkla söylüyorum: Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi 1980 yılından sonra hiçbir IMF anlaşmasında ve hiçbir niyet mektubunda imzası olmayan bir siyasî partidir; bunu açıklıkla söylüyorum.

Bunu hatırlatmak benim görevim değil; ama, bir diğer konu, Sayın Bakan, -bu, daha önce, hükümetin diğer bakanlarında da oldu- yakın siyasî geçmişleri çok çabuk unutuyorlar. Sayın Bakan uzun zaman iktidardaydı; ama, kimi Anavatan Partisi, kimi Fazilet Partisi -hani o, değiştik dediğiniz parti- şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi. Sayın Bakan iktidarda, son iki yılın sorumluluğu yok, son yirmi yılın sorumluluğu var kendisinde.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, sadece devletçi satın almayla ilgili söyledim; çünkü, arkadaş dedi ki, devlet satın almıyor...

BAŞKAN - Sayın Bakan, bu konuda bir açıklık getirmek istiyorsanız, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sadece kanaatimi söyledim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, yalnız açıklık getirmek için... Cevap olarak değil...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkanım, ben devletçi zihniyetle yönetilmeyeceğini, Cumhuriyet Halk Partisi zamanında devletin bunları aldığını...

HALUK KOÇ (Samsun)  -1946'dan mı bahsediyorsunuz?!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - O yönde söyledim, IMF'yle ilgili söylemedim. Başkanvekili yanlış değerlendirdi.

NAİL KAMACI (Antalya) - Zaten söyleyemezsin IMF'yle ilgili...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - IMF... Şu anda, devlette devamlılık esasına göre devam ediyor ve bugün uygulanan IMF programı değil, hükümet programıdır.

Ayrıca, şunu tekrar söyleyeyim: AK Parti, seçim bildirgesinde ne yazdıysa, meydanlarda ne söylediyse bugün onu tatbik ediyor ve müstahsil AK Partiden memnundur.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Açıklamanızı yaptınız, teşekkür ederiz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)

BAŞKAN - Şahsı adına, Aydın Milletvekili Ahmet Rıza Acar; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

Sayın Acar, lütfen, sürenize riayet etmenizi ve madde üzerinde konuşmanızı rica ediyorum.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce burada konuşan diğer partiden bir milletvekili arkadaşımız, Aydın'da yapılan çiftçi mitinginden bahsetti. Aydın'da, nüfusun yüzde 45'inin çiftçilikle geçindiği bir yapı vardır. Aydın Ziraat Odasının, yalnız merkezde, 50 000-60 000'in üzerinde üyesi vardır, ilçeleriyle baktığımız zaman bu rakamın çok yukarılara çıktığını görüyoruz.

İkincisi, bu miting yalnız Aydın'a mahsus değil, tüm Ege Bölgesini kapsamıştır. Arkasına siyasî desteği de alarak, 3 000-5 000 vatandaşımız orada miting düzenlemişlerdir. Bu, bizim demokratik anlayışımız içerisinde çok önemli ve çok güzel bir olaydır, ben de destekliyorum; çünkü, bu millet meşihat makamının yanında, padişahın sarayının önünde nümayiş yapmış bir millettir; gayet güzeldir, haklarını söylemeli, haklarını almalıdır.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Niçin öğretmenleri coplattınız?

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Yakında Başbakanlığın önüne gelecekler.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Problemleri mutlaka vardır; biz, o problemleri çözmek, o dertlere derman olmak için uğraşıyoruz. İşte, bu yasa tasarısı da onun için getirilmiştir; bu tasarının 2 nci maddesi de, ona münhasırdır daha ziyade.

Üçüncüsü, yıllarca iktidarda kalmış olanların, bu kanunu niçin çıkarmadıkları, niçin akıl edemedikleri, niçin düşünemediklerini tartışmak ve düşünmek istiyorum.

Dördüncüsü, Türkiye'deki çiftçilerimizi, bazı ürünlerde dönüm başına 200, 250, 300 dolara mahkûm eden, uzun yılların bir geleneği vardır. Tütün, tütün, tütün deniliyor; en kaliteli tütünün -dönüm başına 60 ile 100 kilogram arasında verir- kilogramı 3 ile 5 dolar arasındadır, bugüne kadar hiç değişmemiştir. Derleyiniz, toparlayınız, tütüncünün yılı 14 aydır ve bir yılda 1 dönüm araziden alacağı para 250-300 dolardır; ama, 1 dönüm arazide incir yetiştirirseniz, zeytin yetiştirirsiniz, nar yetiştirirseniz 1 500 dolar, 2 000 dolar, 2 500 dolar para kazanırsınız. Şimdi, bütün bunlar Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın planlaması dahilinde yapılacaktır. Gerekirse organize tarım bölgeleri olarak gerekirse organize sera bölgeleri olarak, bu milletin refahına yönelik olarak harekete geçilip planlanacaktır diye düşünüyorum.

İşte, bütün bunların içerisinde, meseleye daha doğru, gerçekçi bakmak ve de "vatandaşımızın sıkıntılarını nasıl giderebilirizin" üzerinde fikir üretmek gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye'de kooperatifçilik yüz yıla dayanmaktadır;  1910'lu yıllarda kurulmuştur üretici kooperatifleri. 1910'lu yıllarda kurulan bir incir kooperatifinin, bir pamuk kooperatifinin, bir üzüm kooperatifinin, bir zeytinyağı kooperatifinin, bugün, Türkiye'de ne kadar mal üretiliyorsa, ticarî anlayış açısından baktığımız zaman, hepsini kapatabilmesi lazımdı; fakat, böyle olmamaktadır. Bu ülkede 250 000 ton üzüm üretiliyor. Son yirmi yıl içerisinde 200 000 ile 250 000 ton aralığında üretiliyor. Üzüm birliğinin son iki yılda yaptığı ihracat 18 000-20 000 ton civarında, gerisini hep tüccarlar yapmıştır; hem de üzüm birliğinden...

HASAN ÖREN (Manisa) - Tüccar yapacak tabiî; başkası mı yapacak?

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Müsaade eder misin.

Üzüm birliğinden satın alarak yapmıştır. O üzüm birliğine yapılan desteğe baktığınız zaman, 54 trilyon lira nakit kredi verildi, 30 trilyon liralık  da borç ertelemesi vardır.

HASAN ÖREN (Manisa) - Niye fiyat açıklamadınız?

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Üzümün kilogramına 1 000 000 lira derseniz, 84 000 ton üzümün desteği verilmiş demektir. Bu, 240 000 tonda üçte 1 yapmaktadır.

HASAN ÖREN (Manisa) - Neden fiyat açıklamadınız; onu söyle.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Dolayısıyla, iyi değerlendirip, o üzüm birliğinin başındaki arkadaşların da siyaset yapmaktan vazgeçmeleri gerekir diye düşünüyorum.

HASAN ÖREN (Manisa) - Geçen yıl fiyat açıklandı; bu yıl neden açıklanmadı?

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Sonra, üzüm dediğiniz zaman, bu yönüyle, 1 dönüm arazideki üzümün getirdiğinin, pamuğa nazaran 2'ye, tütüne nazaran 2'ye,  3'e, 4'e katladığını da ifade etmek isterim.

HASAN ÖREN (Manisa) - Aydın'da üzüm yok; üzümü bilmezsiniz.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Değerli...

HASAN ÖREN (Manisa) - Kimden, ne kadar üzüm aldın;onu söyle bana.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - İşte, bu konuşan...

Mesela, IMF 1950'den önce kurulmadı mı? IMF'nin kurucu ortaklarından bir tanesi Türkiye değil mi?

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - IMF'yi de biz kurduk [!] Bravo!..Helal olsun sana!..

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - IMF Türkiye'ye geliyor; ama, bizim dönemimizde, bizim IMF'nin değil, IMF'nin bizim programlarımıza uyan anlayışları geliştirmeye çalıştığını siz de biliyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler) Daha hükümet olduğumuz anda, sosyal politikaların değişmesi gerektiğini IMF'nin önüne koyduk; onun da kabul edip, o politikalara uygun düşünce, fikir ve planlamanın altına imza attığını bu ülkede herkesin bildiğini ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, mesele, Türkiye'nin birikmiş meseleleridir; bilhassa tarımda. Bu birikmiş meseleleri de, Sayın Başbakanımızın seçim meydanlarında söylediği şekilde ifade ettiğimiz zaman, biz, üçüncü yılın sonunda, herkesin kesesine, kasasına ve programlarına...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Acar, mikrofonu açıyorum; lütfen, toparlayın.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Bu ifadeleri tekrarlamak mecburiyetinde kaldığımı ifade etmek isterim.

Kolay değildir, bu birikmiş meseleleri... 30 milyar dolar bankalarda batıracaksınız; 30 milyar dolar açıklarda batıracaksınız...

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - 80... 80...

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Soyguncular, vurguncular, talancılar bir araya gelecek; ondan sonra, bunu iki yıl içerisinde düzeltin... İki yılda düzelmez; ama, şunu biliniz ki, beş yıl sonra... Tarım kesiminden, biz, yüzde 47,2 oranında rey aldık.

HASAN ÖREN (Manisa) - Aydın'daki mitingde 3 000 - 5 000 kişi var dediniz; 20 000 olduğunu söylüyorlar!

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - 28 Martta, yüzde 47,2 oranında rey aldık. Bugünkü rakamlara baktığınız zaman, Türkiye genelinde yüzde 52'ye ulaşmış olan bir AK Partiyi görmekteyiz. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Acar, son cümlenizi rica ediyorum.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Barajı aşan başka aşan parti olmadığını ifade ediyor; herkesi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Acar.

NAİL KAMACI (Antalya) - İcraatın içinden gibi oldu.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Saat 20.00 de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.58

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

701 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 3 üncü maddesini okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3.- Bu Kanunda geçen;

a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,

b) İlgili bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlığı,

c) Fon: Lisanslı Depoculuk Tazmin Fonunu,

d) Tarım ürünleri: Depolanmaya uygun nitelikteki hububat, bakliyat, pamuk, tütün, fındık, yağlı tohumlar, bitkisel yağlar, şeker gibi standardize edilebilen temel  ve işlenmiş tarım ürünlerini,

e) Lisanslı depo: Bu Kanun kapsamında tarım ürünlerinin sağlıklı koşullarda muhafaza ve ticarî amaçla depolanması hizmetlerini sağlayan tesisleri,

f) Lisanslı depo işletmesi veya lisanslı depo işleticisi: Tarım ürünlerinin depolanmasıyla iştigal eden ve bu Kanun kapsamında geçerli bir lisans belgesine sahip anonim şirketi,

g) Lisanslı depo teminatı: Bakanlık tarafından kabul edilen nakit, banka teminat mektubu, Devlet tahvili, hisse senedi, gayrimenkul rehni, sigorta teminatı ve nakde çevrilebilir diğer güvenceleri,

h) Lisans: Bakanlıkça verilen faaliyet iznini gösterir belgeyi,

ı) Ürün senedi: Ürünlerin mülkiyetini temsil ve rehnini temin eden, lisanslı depo işleticisince nama veya emre düzenlenmiş, teminat olarak verilebilen, ciro edilebilen veya edilemeyen ve bu Kanunda öngörülmeyen durumlarda Türk Ticaret Kanununda düzenlenen makbuz senedi hükümlerine tâbi olan kıymetli evrakı,

j) Depolama hizmetleri: Lisanslı depoya kabul edilen ürünlerin tartılması, boşaltılması, yüklenmesi, taşınması, nakliyesi, depolamaya ve şartlara uygun hale getirilmesi ve depolanması, ürün ambalajlarının onarılması, ürünün depodan çıkarılması gibi hizmetleri,

k) Mudi: Depolama hizmetleri için ürününü lisanslı depoya teslim eden veya lisanslı depo işletmesince düzenlenen ürün senedini mevzuata uygun olarak elinde bulunduran gerçek veya tüzel kişiyi,

l) Yetkili sınıflandırıcı: Bu Kanun kapsamında lisans almış olan ve tarım ürünlerini analiz eden, ürünün nitelik ve özelliklerini belirleyen, standartlara uygun olarak sınıflandıran ve bu durumu belgelendiren laboratuvarları işleten gerçek ve tüzel kişileri, 

m) Borsa: Aralarındaki sözleşme çerçevesinde lisanslı depo işletmesince düzenlenen ürün senetlerinin kota ettirildiği, alım satımının yapıldığı ve hareketlerinin kontrol ve takip edildiği ürün ihtisas borsasını veya Bakanlıktan ürün senedi alım satımı konusunda izin alan ticaret borsasını,

İfade eder.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Uzdil, sürenizi birleştiriyorum.

CHP GRUBU ADINA NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, bu tasarıyı başından sonuna kadar izledim. Oradan izlerken, bir ara elimi şöyle koydum çeneme ve düşündüm; arkasından, komisyon masasında oturan bürokratlara baktım. Bürokratlar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bürokratları; Sevgili Bakanımız, Sanayi ve Ticaret Bakanı. İktidar Partisi milletvekillerine baktım; konuşmalarında, sanki, tarım sektörünü, Tarım Bakanlığını ve tarımdaki büyük gelişmeleri anlattılar ve düşündüm; Tarım Bakanı neredesin allahaşkına?! Neredesin sen! Yazık değil mi bize?! Bu Anadolu'daki çiftçilere, kırsal alandaki insanlara yazık değil mi?! Niye konuna sahip çıkmıyorsun?.. Evet arkadaşlarım, ben bunları düşündüm.

Çıkmış, Aydın Milletvekili arkadaşım ne güzel konuştu!.. O zaman da şunu düşündüm: Değerli arkadaşlarım, süper moral veriyor arkadaşım; çok iyi motive ediyor. Gelin, bu arkadaşımızı teknik direktör olarak Millî Takımın başına getirelim; o takıma moralini versin, motive etsin de, belki yine dünya üçüncüsü oluruz.

Arkadaşlar, evet, Aydın'da 3 000-5 000 kişi toplanmış... Öyle kabul edelim! Dikkat edin, dikkat edin, o 3 000-5 000 kişiyi, 30 000-40 000 kişi yapmayın! Geçen hafta burada bir konuşma yaptım. Dikkat edin, çiftçiyi sokağa dökmeyin; o mazlum insanlar sokağa dökülüyor dedim. Aradan bir hafta geçmedi; evet, 3 000-5 000 kişi değil arkadaşlarım; 30 000-35 000 kişi çiftçi olarak sokaklara döküldü. Bunun sorumlusu yok mu?

Arkadaşım, ne güzel, çıkmış; 3 Kasımda her şey güllük gülistanlık oldu, ortalık tozpembe! Oh ne güzel! Eğer öyle olsaydı, o 30 000-35 000 kişi sokaklara dökülmezdi arkadaşlarım.

Getirdik... İki sene oldu. Sayın Bakanım çıktı; diyor ki -ne güzel- "depolarda mı çürütseydik..." Peki, Sevgili Bakanım, o depolarda ürünler çürütülürken siz bu Parlamentoda değil miydiniz, siz iktidarda değil miydiniz? Siz Bakan olduğunuz zaman çürümedi mi? Benim zamanımda mı çürüdü; hayır, sizin zamanınızda çürüdü. Ne oldu da şimdi her şey değişti? Ve dil sürçmesi değildi; suçu bize de attınız.

Devletçilik diye karşımıza çıktınız. Arkadaşlar, unutmayın, örnek aldığımız, hatta hatta, bazı yerlerde talimat aldığınız Amerika Birleşik Devletlerinde de kamu sektörünün ekonomideki payı Türkiye Cumhuriyetinden daha fazla. Girmeye çalıştığımız Avrupa Birliğinde... Fransa'daki kamu sektörünün payı, bizim 2 katımıza yakın değil mi?.. Önemli olan sektörün ismi değil, önemli olan kendi olanaklarını bilmek, bastığın yeri bilmek, şartlarını iyi değerlendirmek sevgili arkadaşlarım.

Bu yasa, Avrupa Birliğiyle ilgisi olan bir yasa değil, Avrupa Birliğiyle ilgili uyum yasası falan değil. Bu yasada getirilen kurum, Avrupa Birliğini ilgilendiren bir kurum da değil. Avrupa Birliğindeki bazı ülkelerde bu kurum, benzeri şekilde var. Bu yasanın dayatılması, Amerika Birleşik Devletlerinden geliyor, IMF'den geliyor -bunu da kabul edelim- geliyor da, bize gerek değil mi; gerek; ama, arkadaşlarım, lütfen, bu yasayı tarımın kurtarıcısı olarak görmeyin. "Bu yasa, tarımın yeniden yapılandırılmasında bir ayak" dedi komisyondaki arkadaşlarımız.

Arkadaşlar, ayağın bir de tabanı olur, tabanı. Ayağın basacağı bir taban olur. Tarım ürününü üretme, üretimle ilgili hiçbir gayret gösterme, benim Anadolu'daki gariban çiftçimin zar zor ürettiği ürünü nasıl pazarlarım, nasıl rantını dağıtırım diye bir yasa çıkar! Ona da razıyız. Belki ileriki günlerde bu yasada gerekli değişiklikler, düzenlemeler yapılır, altyapı oluşur da, benim çiftçim de bir nebze olsun yararlanır.

Değerli arkadaşlarım, hemen belirtmek istiyorum, dikkatinizi çekiyorum -3 üncü maddede değişiklik önergesi de verdim- yasada "bakanlık" kelimesinin karşısına "Sanayi ve Ticaret Bakanlığı" yazılmış. Biz, şöyle düşünüyoruz: Bunun en iyi işlediği ülke Amerika Birleşik Devletleri. Öyleyse, bunu hazırlarken, orayı örnek alıp, orada neler oluyor bitiyor, ona bakarken, orada bu kurum hangi bakanlığa bağlı, hangi bakanlığın düzenlemesiyle yapılıyor bir bakalım. Amerika Birleşik Devletlerinde bu kurum Tarım Bakanlığının bünyesinde; yoksa, diyorum, acaba, Amerika'da Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yok da, onun için mi Tarım Bakanlığına bağlı? Bizde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı var, daha uygun düştüğü için mi bağlanmış durumda?

Değerli arkadaşlarım, Sevgili Bakanım çıkıyor, diyor ki: "Ben, IMF'den talimat almıyorum, hükümetin politikasını uyguluyorum." Peki, çok güzel. Ben size de sorayım; geçmişi biraz hatırlatayım. Hatırlarsanız buraya ilk geldiğimiz günlerde, çiftçi borçlarını yeniden yapılandırmıştık. O zaman, sizin de seçim beyannamenizde vardı; sizin de kahvelerde, meydanlarda attığınız nutuklarda söyleminiz vardı. Neydi; çiftçi borçlarının faizini kaldıracağız.

Peki, soruyorum; niye kaldıramadık; siz de istiyordunuz, biz de istiyorduk. Bir yerden bir emir geldi, dediler ki: "Bunu böyle kaldırma, kaldıramazsın, kaldırmayacaksın." Ne yapacağız; yapılandıralım. Yapılandırdık. Peki, seçimlerdeki sözümüzü mü tuttuk yapılandırarak?! Bugün yapılandırdığımız çiftçinin borcunu ödeyebilmesi için ne tür yardımda, katkıda bulunduk da borcunu ödemesini sağladık?! Hayır, işte Ziraat Bankası, işte tarım krediler... Ödeyemedi çiftçim borcunu. Ödemedi değil sevgili arkadaşlarım, ödeyemedi. Ne oldu arkasından; bir süre verelim dedik, uzattık, hükümetimiz uzattı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti uzattı. Yine ödeyemedi. Ne oldu; bankalarda yine bazı icralar başladı, arkasından, son günlerde icralar da durdu. Ne yapacaksınız; herhalde çiftçileri alıp hapishaneleri yeniden dolduracak haliniz yok.

Değerli arkadaşlarım, burada şunu görüyorum: Tüm milletvekilleri, AKP'lisi de dahil, CHP'lisi de dahil,  bu işin tarımla ilgili olması gerektiğini söyledi. Ayrıca, bana göre, tarımın sorunlarının çözülmesi gerekliliği burada ortaya çıktı.

Sevgili arkadaşlarım, o nedenle -değişiklik önergem biraz sonra okunacak; bu konuda yeniden söz almayacağım- "bakanlık" tabirinin karşısına "Tarım ve Köyişleri Bakanlığı"nın yazılmasına ilişkin değişiklik önergeme evet demenizi gönülden istiyorum. Tarım Komisyonundaki arkadaşlarım "ya, biz bunu atlamışız" dediler. Burada, önergenin lehinde oy kullanmalarını özellikle onlardan rica ediyorum. Tarım Bakanımız bu tasarıyla yeteri kadar ilgilenmedi, Tarım Bakanlığının bürokratları yeteri kadar ilgilenmedi; ama, gelin, biz bu yanlışı düzeltelim.

Arkadaşlar, yumurta birkaç kişiyle taşınmaz. Yumurta bir kişiyle taşınır. Lütfen, tarımla ilgili bir konuyu, götürüp Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bırakmayalım. Bu, tarımsal üretimin son kademesi.

Şöyle bir hatırlayın, ne yaptık biz burada; gıda güvenliği için, üretimden tüketime kadar, hatta  tüketimden sonrayı da kontrol etmek üzere Tarım Bakanlığını görevlendirdik. Şimdi ne yapıyoruz; üretilmiş ürünü depoya koyacağız, pazarlama için ortam yaratacağız. Bu işe de gel, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bak diyoruz!.. Bir işi yaparken biraz daha dikkatli, düzenli yapmamızda yarar var sevgili arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bir de şu konuya değinip sözlerimi tamamlamak istiyorum. Bugüne kadar bu memlekette tarım ürünlerini, tahılı genelde Toprak Mahsulleri aldı, depoladı, gerekli düzenlemeyi yaptı. Yeri geldi savaş stokunu sakladı, yeri geldi afet stoku sakladı, yeri geldi halkın ihtiyacını karşıladı.

Peki, Toprak Mahsulleri bu işleri yaparken, depo kapasitesini yükseltmedik mi; yanılmıyorsam, şu anda, Toprak Mahsulleri Ofisinin, tahılla ilgili 4 000 000-4 500 000 tonluk deposu var sevgili arkadaşlarım. Bilemiyorum, ben daha fazla olduğunu zannediyordum; ama, 1 000 000 tonu da bu lisanslı depoculuk işine çok uygunmuş.

Peki, biz ne yapıyoruz; yasayı çıkarıyoruz, yasada "bu işi ancak anonim şirketler yapar" diyoruz. Değerli arkadaşlarım, tamam, özel sektör yapsın, bir şey demiyoruz; ama, özel sektörün elindeki olanaklar yeterli mi? Bu bir başlangıç. Toprak Mahsullerinin elinde belli oranda imkânımız varken, bu, vatandaşımızın, milletimizin birikimiyken, Toprak Mahsullerinin depolarını yıkalım mı, kıralım mı?! Osmaniye'de olduğu için, üzerinde "çiftçinin karagün dostu" yazan depoların üzerinden o yazıyı silip, beyaz eşya satıcılarına kiraya mı verelim?!

Değerli arkadaşlarım, bu hükümet, bu ülkenin kıt kaynaklarını çok iyi kullanmakla yükümlü; o zaman, bunun gereğini yapmak zorundayız. Öyleyse, ne yapalım; anonim şirketin yanında Toprak Mahsullerine de, müsaade edin, şartlarını yerine getirsin, lisanslı depoculuk yapma şansı verelim.

Arkadaşlar, bu memlekette tarım satış kooperatifleri var. Yıllardır, değişik tarım ürünlerini, değişik birlikler stokluyor, depoluyor, çiftçimizin bir sorununu çözme çabasına giriyor. Bunların da depoları var. Tarişin deposu var, Tarişe bağlı birlikler var.

Değerli arkadaşlarım, niye bu birlikler lisanslı depoculuk yapma şansına sahip olmasın. Biz kamu dedik mi ayağa kalkıyor birkısım insanlar. Kamu, bizim olanaklarımız, bizim imkânlarımız; bu devlet bizim sevgili arkadaşlarım. Kamu lafından, lütfen, rahatsız olmasın hiç kimse. Biz, özel şirketlerden, özel anonim şirketlerden, özel sermayeden rahatsız değiliz; onlar bizim, her şartta onların yanındayız; ama, kamu lafından da rahatsız olmayın lütfen.

Tarım satış kooperatifleri diyoruz. Tarım satış kooperatifleri isminin arkasında kooperatif var diye hop oturup hop kalkıyorsunuz. Ne var yani, adı anonim şirket olacağına, bir yerde de kooperatif olsun; ne olur, yer yerinden mi oynar! Tarım satış kooperatiflerinin elindeki olanaklar kimin; bizim değil mi sevgili arkadaşlarım.

Zamanım bitiyor; daha önceki konuşmalarımda zamanımı geçirdim, bunu da geçirmek istemiyorum.

Lütfen, şu değişiklik önergesini Grubun kabul etmesini isterim; ama, özellikle de Tarım Komisyonundaki arkadaşlarımın ellerine bakacağım.

Bu duygu ve düşüncelerle, sizleri, tekrar, saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Uzdil.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, Hükümet olarak istiyorsanız, söz verelim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; değerli konuşmacıya bir şeyi açıklamak istiyorum, izin verirseniz.

Tarım satış kooperatifleri, bizatihi, bu lisanslı depoculuğu yapacaklar; biz de, Hükümet olarak, onlara çok ucuz krediyle, bunları yapmaları için destek vereceğiz. Karşı değiliz; onu belirteyim. Kooperatifler de, tabiî ki, bu konuda gerekli çalışmayı yapacaklar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Sayın Bakan, Hükümet adına bir açıklama yaptılar.

Şahsı adına, ikinci söz isteği Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'a aittir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız, bu kanun tasarısının güzelliklerini anlatacak diye beklerken, şu anda ekonominin içinde bulunduğu güzellikleri anlatmaya çalıştı; ancak, Sayın Bakanımızın daha önceki tarihlerde Mecliste yapmış olduğu bir konuşmasından bazı bölümleri tutanaklardan okumak istiyorum. Her şeyden önce, Sayın Bakanımız şöyle diyor: "Bu bütçeye, iktidar kanadının bile, sabahtan beri hiç önem vermediğinin üzüntüsünü çekiyorum. (AK Parti sıralarından 'Bravo' sesleri, alkışlar) Şu anda, salonda, iktidara mensup 25 milletvekili var; bu bir üzüntüdür; demek ki, bu bütçeye gerekli önemi vermiyorlar." Başkan kim, bilmiyorum; ama, müdahale ederek "45 kişi var" diyor. Ben de, baktım, salonda 55-60 kişi ya var ya yok! Demek ki, Sayın Bakanım, sizin getirmiş olduğunuz bu kanun tasarısına karşı gerekli ilgi ve alaka şimdi de gösterilmiyor.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sayı saymasını bilmiyorsun!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Bakanımız, bugün, çok pembe bir tablo çizdi; ancak, bunun yanlış olduğunu rakamlarla ifade edeceğim. Sayın Bakan, o gün, o konuşmada şunları söylüyor: "Uluslararası finans kurumlarında belirlenen kriterler ve özellikle, kapısında yıllardır teslimiyetçi bir zihniyetle beklediğimiz Avrupa Birliğinin Maastricht Kriterlerinde 'eğer, bir ülkenin toplam borcu gayri safî millî hâsılasının yüzde 60'ını geçerse, o ülke müflis durumdadır' deniliyor." İfadeniz bu Sayın Bakanım.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Doğru...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 2004 yılı sonu ve şimdi, bu rakam yüzde 68!..

Biraz önce, Sayın Bakanın çok parlak sözlerle anlattığı 2004 yılında bu rakam yüzde 68!.. Yüzde 60'ı geçtiğine göre, demek ki, Sayın Bakanın ifadesiyle, şu anda, Türkiye "müflis" durumdadır.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Kaçtan aşağıya indirdik?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Bakanın ifadesi... Yine, Sayın Bakan diyor ki: "Yüzde 10'u geçen reel faizde ülke tamamen iflas durumunda oluyor." Bakınız, eğer reel faiz yüzde 10'u geçiyorsa ülke tamamen iflas durumunda oluyor diyor Sayın Bakan. Rakamlar elimde; 2002'de reel faiz yüzde 13,7; 2003'te 15,2; 2004'te yüzde 15, onbir aylık ortalamasını alırsanız reel faiz yüzde 15.

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) - Hayır efendim, hayır; kesinlikle yanlış...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Efendim, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarını veriyorum.

Sayın Bakan, reel faiz yüzde 10'u geçti mi ülke müflis durumdadır, iflas etmiştir diyor. 2004'ün ağırlıklı ortalaması yüzde 15. Eğer sizin bu ifadeleriniz doğruysa, Türkiye'nin bugünkü reel faizi yüzde 15'se, ülkenin müflis durumda olması lazım. Yani, hafızai beşer nisyan ile maluldür; ancak, tutanaklar bunları söylüyor.

Bakınız Sayın Bakana, orada devam ediyor "arkadaşlar, iktidarlar mazeret aramaz, iktidar çözüm arar, çözüm getirir; çünkü, bu şartları bilerek iktidar oldunuz" diyor. Demin, geçmiş iktidarları kötülemeye çalışıyordu Sayın Bakan. Siz, bu şartları bilerek iktidar olmadınız mı?!

Yine "muhalefetin sesini dinleyin, sivil toplum örgütlerinin sesini dinleyin, halkın sesini dinleyin. Anadolu'dan geliyoruz, Marmara Bölgesinde, Çanakkale gibi bir yerde, Balıkesir'de insanlar 'açız' diye ağlıyor" diyor Sayın Bakan. İki gün önce, Aydın meydanında aynı sesler, aynı sözler Türkiye'ye yayıldı. Sayın milletvekili 3 000 - 5 000 kişi diyor; ama, Aydınlılar en güzel cevabı sayın milletvekiline verecekler. Ben, gazetedeki o meydanın fotoğrafını, lebaleb dolu olan o meydanın fotoğrafını gösterdim, başka gazetelerde de vardı; bunu 3 000 - 5 000 kişi diye küçültmenin anlamı yok. O meydanı alırsınız, ölçersiniz sağından solundan, metrekareye kaç kişi düşüyor hesabını yaparsınız, o meydanda ne kadar insan olduğu açıkça ortaya çıkar.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Heyecanlanma!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Anadolu'dan geldiğim için belki heyecanlıyım. "Onun için, arkadaşlar, binlerce kişiyle konuştuk; esnafla, tüccarla, işçiyle, çiftçiyle; yani, şu kürsüde ağlamamak için kendimi zor tutuyorum" diyor Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Ne zaman söylemişim?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi çıkın bakın Anadoluya, çiftçi nasıl, esnaf nasıl, köylü nasıl, memur nasıl, emekli ve dul nasıl... Bakın, biz geçenlerde bir ilçeye gittik, cezaevi son derece küçük -savcı sıraya koymuş- borçlarını ödeyememekten dolayı ceza alan insanlar sırayla hapishaneye giriyor!.. Yani, bunlar Türkiye'nin realitesi, Türkiye'nin gerçekleri.

Bunda bizim payımız şu kadardır, bu kadardır; ama... (AK Parti sıralarından alkışlar [!])

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son sözlerinizi lütfen...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum...

Bakınız, bugün, Devlet İstatistik Enstitüsü, 2004'ün üçüncü çeyrek işsizlik rakamlarını açıkladı. Bu rakamları geçen seneyle karşılaştırıyorlar, geçen seneki üçüncü çeyrekte işsizlik oranı 9,4; bu seneki üçüncü çeyrekte 9,5. Eğer, bu kadar büyüme varsa, nerede bu, niye yansımıyor insanlara?!

Size bir iki rakam daha vereceğim. Cari açık, Hükümet Programında, başlangıçta 7 600 000 000 olarak ortaya konuldu. Daha sonra baktılar ki, cari açık çok korkunç, 10 800 000 000  dolara revize edildi; yüzde 50. O yetmedi, yine Merkez Bankasının bugünkü açıklaması, yeni revize edilen rakam 13 600 000 000  dolar.

Sevgili milletvekillerim, 7 600 000 000 dolara çıkılan rakam, eğer yüzde 100 sapmayla gerçekleşiyorsa, buradan gelip, Türkiye'nin çok iyi yerlere gittiğini, çok iyi noktalarda olduğunu söylemek mümkün değil. (AK Parti sıralarından alkışlar [!])

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, müsamahanız için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, resmen sataşma çarpıtma var, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, parça parça olmuyor, İçtüzüğe göre de pek uygun olmuyor. Sizi kürsüye davet ederim, notlarınıza göre genel bir açıklama yaparsınız.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı 3 üncü maddesi (a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. 9.12.2004

Madde 3.- Bu kanunda geçen;

a) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını

b) İlgili bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanlığı

 

Necati Uzdil

Osman Özcan

Ahmet Küçük

 

Osmaniye

Antalya

Çanakkale

 

Ersoy Bulut

Hasan Ören

Halil Tiryaki

 

Mersin

Manisa

Kırıkkale

 

Muharrem İnce

 

 

 

Yalova

 

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Efendim, yasa tasarısının ruhuna aykırı olduğu için katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım efendim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Evet efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu ürünler tarım ürünleri olduğundan, korunması, kalite ve steril koşullarının belirlenmesi ve bu yasayla ilgili işlemlerin yürütülmesi doğrudan Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yetkisi altında olmalıdır.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı...

BAŞKAN - Evet, karar yetersayısını arayacağız.

Kabul edenler...  Sayalım efendim... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.34


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.45

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

701 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunup karar yetersayısı arayacağım.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: 3 üncü maddeyi kabul edenler...

Efendim, Kâtip Üyeler arasında bir beraberlik sağlanamadığından, işarî oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, pusulaları da hatırlatırsanız.

BAŞKAN - Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı bulunamamıştır.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.50


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.55

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

701 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunup karar yetersayısı arayacağım.

3 üncü maddeyi kabul edenler...

Efendim, Kâtip Üyeler sayımda anlaşamadılar. İşarî oylamayı, tekrar, elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için 3 dakika süre veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, pusula gönderen sayın milletvekillerini tespit edelim lütfen.

BAŞKAN - Şimdi, sayın milletvekilleri, pusulayla oy kullanan arkadaşlarımı arayacağım.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Durdu?.. Burada.

Sayın Cemil Çiçek adına Sayın Ali Coşkun?.. Burada.

Muş Milletvekili Sayın Seracettin Karayağız?.. Burada.

Van Milletvekili Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım?.. Yok.

İstanbul Milletvekili Sayın Gürsoy Erol?.. Burada.

Sayın Beşir Atalay adına Sayın Mehmet Aydın?.. Burada.

İstanbul Milletvekili Sayın Ekrem Erdem?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, üçüncü oylamada da karar yetersayısı bulunamamıştır.

Bu nedenle, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, alınan karar gereğince 13 Aralık 2004 Pazartesi günü saat 10.00'da toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 21.03