DÖNEM
: 22 CİLT : 66 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
27 nci Birleşim
4 Aralık 2004 Cumartesi
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan'ın, Burdur-Isparta tren seferlerinin iptal edilmesi ile tasarruf
tedbirleri uyarınca ilde bazı kamu kuruluşlarının kapatılmasından doğan
sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
Mersin'de narenciye, sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarına ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Mersin Milletvekili Ali Er'in,
Türkiye'de narenciye, sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarına ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Kültür ve Turizm Bakanı Erkan
Mumcu'nun İngiltere'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/712)
III. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
2. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698)
IV. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Başbakanlığa hediye edilen bir otobüse ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/3905) (*
Ek cevap)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
dört oturum yaptı.
Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar,
Türkiye'de tarımın içinde bulunduğu sorunlar ile çiftçi ve köylülerin karşı karşıya
kaldıkları ekonomik zorluklara ve alınması gereken önlemlere,
Konya Milletvekili Ahmet Işık, Konya
Mevlana kültür ve turizm kutlamalarına,
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Malatya İnönü Üniversitesi ve Turgut Özal Tıp Fakültesinin içinde
bulunduğu sorunlar ile Üniversitenin kadro kanununun çıkarılamamasının
çalışanlar üzerinde yarattığı sıkıntılara,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve
63 milletvekilinin, İMKB'nin 8 yıllık kesintisiz eğitimi desteklemek amacıyla
sağladığı kaynakla gerçekleştirilen okul inşaat ihalelerinde usulsüzlük
yaptığı, bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında
yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun
366 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/11) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu. Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunan "Meclis, bu
istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar" hükmü uyarınca
önergenin görüşülme gününe dair Danışma Kurulu önerisinin daha sonra Genel
Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.
Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteği
kabul edilen Avrupa Parlamentosu Başkanı Josep Borrell Fontelles, Türkiye'nin
Avrupa Birliğine adaylığı konusundaki son gelişmeler ile Türkiye'nin Avrupa ve
bölge için önemine ilişkin Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden, ertelendi.
2 nci sırasında bulunan, Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu Tasarısının (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698, 130 uncu maddesine
kadar kabul edildi.
Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle bir
açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 4 Aralık 2004
Cumartesi günü saat 12.00'de toplanmak üzere, birleşime 23.00'te son verildi.
|
Ali Dinçer |
|
|
Başkanvekili |
|
|
Mehmet Daniş |
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
Çanakkale |
Kırklareli |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.00
4 Aralık 2004 Cumartesi
BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim. Üçünden de ricam, mümkün olduğu
kadar süreye sadık kalmaları.
Gündemdışı ilk söz,
Burdur-Isparta tren seferinin kaldırılması hakkında söz isteyen Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan'a aittir.
Buyurun Sayın Özkan.
(Alkışlar)
II. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur-Isparta tren seferlerinin iptal
edilmesi ile tasarruf tedbirleri uyarınca ilde bazı kamu kuruluşlarının
kapatılmasından doğan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri
izleyen sevgili yurttaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Burdur çıkış
noktası olup, Isparta, İzmir, Ankara ve İstanbul tren seferlerinin iptaline
tepki göstermek üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biz, Burdur'dan 3 milletvekili seçildik 3 Kasım seçimlerinde. Biliyorsunuz o
günü; lacivert takım elbiselerimizi giydik, kırmızı kravatlarımızı taktık,
yeminlerimizi yaptık ve işe koyulduk. Çok şey yapacağız diye geldik ve
Burdurumuzla ilgili ilk önergemiz, Mehmet Âkif Ersoy üniversitesi kurulması
içindi; fakat, ne yazık ki, iki yıl geçti, hâlâ, bir adım yol alamadık.
Hükümetin, tasarruf
tedbirleri aklına gelince, aklına ilk gelen il Burdur oluyor. Kalkınmada
öncelikli iller kapsamına alalım, teşviklerden yararlanalım diyoruz; hayır
diyorsunuz. Toprak Mahsulleri Ofisimizin şubelerini kapatıyorsunuz; Burdur'un
anason üreticileri, Burdur'dan kalkıyor, Acıpayam'a anason yatırmaya gidiyor,
180 000 000 lira için! "Acıpayam'da 180 000 000 lira var, git, al,
gel" deseniz, kimse gidip alıp gelmez.
Ziraat Bankasının ve Halk
Bankasının şubelerini kapatıyorsunuz; Kızılkaya ve Yeşilova şubelerini
kapattınız, diğerleri sırada diyorsunuz. Kantarlarımızı, pancar şefliklerimizi
kapattınız. Adliyelerimizi kapatmayın dedik, ilçe düzeyinde adliyelerimizi
kapattınız; Kemer, Karamanlı, Çeltikçi ve Altınyayla İlçelerinin adliyeleri
kapatıldı. Diğer ilçeler sırada diyorsunuz. Ayrıca, kapatılacak beldelerimiz
var, nüfusu 2 000'in altında olan 10 beldemiz var.
Barajlara göletlere para
istiyoruz, para yok diyorsunuz. Güzel Burdurumun üretken insanları üretmeyi
seviyor; pancarda kota, tütünde kota, anasonda kota, haşhaşta kota! Bunlar
bizim kültür bitkilerimiz, Türkiye'yi şaha kaldıracak bitkilerimiz.
Bizim bir cevherimiz var,
Burdurluların; çalışmak, üretmek. "Hak teala, her canlıya hak ettiği
cevheri verdi. Eğer, tırtılın iki dişi olsaydı, bütün ormanı yerdi, kedi
haftada bir sefer uçabilseydi, serçelerin nesli biterdi" diyor. Bizim
Burdur olarak cevherimiz çalışmak ve üretmek; bunu engellemeyin. Et ve Balık
Kurumu gitti, Süt Endüstrisi Kurumu gitti, sırada Şeker Fabrikasının
özelleştirilmesi var diyorsunuz. Biz, üretimde çok iddialıyız; silah üretiminde
iddialıyız, tekstilde iddialıyız, viyolonselde iddialıyız, mermerde iddialıyız,
kadayıfta iddialıyız, salepte iddialıyız; daha ne istiyorsunuz; yani, Burdur'la
ne alıp veremediğiniz var, bilemiyorum! Hayvancılıkta Türkiye'nin
Hollandasıyız, üretiyoruz, 100x2, 50x4 projelerimiz var, iki yıldır bekliyor;
üretmek istiyor. Günlük 600 ton süt üretiyorduk Burdur olarak, şu anda 350-400
tona düştük.
Yerel seçimlerde, yerelle geneli birleştirelim denildi,
Burdurlu buna kandı, 381 oy farkıyla Burdur Belediyesini Adalet ve Kalkınma
Partisine verdik; hayırlı uğurlu olsun. Sayın Başbakanımız, yerel seçimler
öncesi Burdur'a geldi; cak'lı cek'li -olacak, gelecek, yapılacak,
kazandırılacak- konuşmalarını yapıyor; fakat, vatandaşımız aç... Gevişsiz seviş
yok. Genç bir delikanlı bağırıyor "pancar kotası ne olacak Sayın
Başbakanım" diyor. Başbakanımız, gencimize sesleniyor "ben
medeniyetten bahsediyorum, sen neden bahsediyorsun?" Değerli arkadaşlarım,
Burdur'un sekiz bin yıllık medeniyeti var. Bu fotoğraf, medeniyetin belgesi;
Burdur müzesinde. (Alkışlar) Yine, bu fotoğraf -Burdur Müzesinde- bizim
medeniyetimizin belgesi.
Değerli arkadaşlarım,
buradan Ulaştırma Bakanına sesleniyorum -sizlerden de destek istiyorum; sayın
grup başkanvekillerinden, bizim grup başkanvekillerinden- Burdurlu üreticimizin
öfkesini kabartmayın. Burdur, devletle barışık bir il. Bu trenyolumuzu açın
diyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) -
Resimleri görelim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Onlara da gelecek sıra.
Değerli arkadaşlarım,
ray, trenyolumuz orada duruyor; Burdur'un çok büyük bir arazisini işgal ediyor.
Ray orada, üzerinde tren yok. Bizde bir tabir vardır "hamamı var kurnası
yok, davulu var zurnası yok." Kurna olmadığı zaman, hamam bir işe yaramaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özkan,
toparlayalım.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; Burdurlular, geçmişte
"tren gelir hoş gelir, leylim ley"i söylüyordu; ne yazık ki, AK Parti
İktidarında "kara tren gelmez mola" diye, şu anda türkü yakmaya
başladı; ağıt yakıyor.
AHMET YENİ (Samsun) - Şu
resimleri görelim.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Göstereceğim, onları da göstereceğim.
Yerel ve ulusal basında
bunlar yerini aldı. Burdur Gazetemiz, Burdurlunun Sesi Gazetemiz, Milliyet
Akdeniz... "Tepkili vatandaşımız yazıklar olsun" diyor. Neymiş;
"Atatürk zamanında başlatılan Burdur-Isparta tren seferleri kaldırıldı.
Devlet Demiryolları, Burdur-Isparta tren seferlerinin saatini vatandaşa uygun
şekilde düzenlemek yerine, seferleri iptal etti. 1936'daki başarı altmışsekiz
yıl sonra hüsrana düştü. Ticaret ve sanayi odası başkanı karşı, esnaf odaları
başkanı karşı, eski belediye başkanlarımızdan Çetin Bozcu karşı, Ahmet Necdet
İlgün karşı, yeni Belediye Başkanımız karşı."
Arkadaşlarım, dikkatinizi
çekiyorum; Hürriyet Akdeniz'de yerini aldı,
Yenigün'de yerini aldı.
AHMET YENİ (Samsun) -
Yolcusu var mı?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Yolcusu var, olmaz mı yolcusu; yeter ki, saatlerini ayarlayın,
oldukça çok yolcusu var.
Değerli arkadaşlarım,
tekrar...
AHMET YENİ (Samsun) -
Resimleri görelim...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Göstereceğim o resimleri, çok güzel resimler var.
Burdurluyu, elinden
oyuncağı alınmış çocuk gibi vatandaşımızı üzüyorsunuz, elinden çok değerlerini
aldınız; fakat, biz "uyuyan güzel" sloganıyla çıkmıştık; lütfen,
Burdurluyu uyutmayalım. Burdur'un değerlerini aldınız; fakat, Burdur'dan
alamayacağınız değerler var; onları çok merak ediyorsunuz.
Bu fotoğrafta gördüğünüz
bizim halımız ve kilimimiz. Atatürk bu kıza diyor ki: "Hayatta mektep
medrese görmemiş başı, nereden öğrendin bu stili, bu deseni, bu nakışı." O
kızımız, bu genç kızımız.
Folklorumuz; Burdur...
Bunları tanıttığımız zaman, trenyoluna oldukça çok yolcu bulacağız.
Baki Bey Konağımız;
Burdur'un tarihî zenginliği.
Ağlasun harabelerimiz;
Efes'ten sonra Türkiye'nin en büyük zenginliği; dünyanın en büyük mermer
heykeli burada çıkarıldı.
Yine, Kibira, Gölhisar,
Burdur Gölümüz.
Dünyayı kıskandıran
İnsuyumuz, Burdur İnsuyu.
Dünyayı kıskandıran
-temizliğiyle- volkanik gölümüz Salda; Yeşilova.
Yine, barajlarımız;
barajlarımıza para yok diyoruz; niye göndermiyoruz arkadaşlar; sulanmak isteyen
binlerce dönüm arazi var Burdurumuzda.
Burdurumuzun, Sayın
Süleyman Demirel'in "ödüpatlamaz" dediği Dikkuyruğu yaşamaya devam
ediyor; flamingolarımız Burdur Gölünde yüzmeye devam ediyor; sizleri bekliyor.
Yine, Burdurumuzun
kültürüyle Ulu Camimiz; Ulu Camimizden Burdurumuzun güzelliği...
Yine, Aziziyemiz,
Altınyaylamız.
Bu resimlerdeki
gördükleriniz, Burdurumuzun elinden alamayacağınız güzellikleri. Her ne kadar
bazı güzelliklerini elinden alıyorsanız, bunlar bizde baki. Sizleri, bunları
görmeye davet ediyorum.
Bu duygularla, Sayın
Başkanıma teşekkür ediyorum, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı
ikinci söz, Mersin İlinin tarımla ilgili sorunları hakkında söz isteyen, Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcan'a aittir.
Buyurun Sayın Özcan.
2. - Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Mersin'de narenciye, sebze ve meyve
üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta narenciye ve üzüm olmak üzere,
bölgemiz tarımı konusunda düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
çoğumuz, yaz tatilinde ve bayramda seçim bölgelerimize gittik; köy, belde ve
ilçelerimizi dolaştık, sorunları orada yaşayan yöre halkıyla paylaştık; ama,
maalesef, yöre halkı, perişan, tedirgin ve üzüntülü. Köylü, perişanlığını öyle
anlatıyor ki "artık, ben, para bulup da şehre gidemez duruma geldim"
diyor.
Değerli arkadaşlar,
çiftçilerimiz, başta üzüm olmak üzere, limon, portakal, mandalina gibi
narenciye ürünlerimizi satmakta güçlük çekmektedirler. Oysa, hükümetimiz,
çiftçilerimiz konusunda taahhüt etmiş oldukları sözlerin hiçbirini yerine
getirememiştir ve çiftçimizin çığlıklarını duymazlıktan gelmiştir. Ramazan ayı
boyunca iftar çadırlarında birsürü reklam yapmışlardı; oysa, bugün her köyde
bir iftar çadırı kuracak zemini hazırlamışlardır. Halkımızı, bu iftar
çadırlarında değil, her zaman doyabileceği, muhtaç olmaktan kurtaracak bir
seviyeye getirmeliyiz. İşte, ramazan ayı boyunca kamyonlardan yardım adı
altında erzak dağıtılması, halkımızın ne kadar perişan ve tedirgin olduğunu
göstermiştir. Bu tablo, gerçekten, Avrupa Birliğine girmek üzere olan ülkemiz
için acı bir tablodur. Köylerimize gidiyoruz, köylerimiz perişan. Bayramda,
köylüler "Bayramımız zehir oldu, narenciyemizi satamıyoruz; gerekirse,
Meclisin önüne kamyonlarla narenciyemizi getirip, dayanacağız" diye
serzenişte bulundular; gerçekten üzücü bir tabloydu.
Değerli arkadaşlar,
bölgemiz çiftçisinin büyük bir çoğunluğunun ana geçim kaynağı narenciyedir.
Narenciye üreticisi çiftçilerimiz, yıllardan beri süregelen, tarımsal girdi
maliyetlerinin yüksekliği, pazarlama sorunlarıyla her yıl mağdur olmakta,
ürününü yok fiyatına tüccara satmaktadır. Dünya ülkelerinde, ihracatı yapılan
narenciye ürünlerinde, her yıl, zamanında teşvik primi verilmektedir. Bizim
ülkemizde ise, her geçen gün girdiler artmasına rağmen, bir önceki yıla oranla
teşvik primleri düşmekte, zamanında açıklanmamaktadır.
Teşvik miktarlarını
yıllara göre incelediğimizde, narenciye üreticisi köylülerimizin perişan
olduğunu görüyoruz. Teşvik primleri, ton başına, 1999 yılında, limon 100,
mandalina ve portakal 80, greyfurt 60 dolar; 2001 yılında, limon 90, mandalina
ve portakal 72, greyfurt 54 dolar; 2002 yılında, limon 80, mandalina ve
portakal 65, greyfurt 48 dolar; 2003 yılında, limon 50, mandalina ve portakal
40, greyfurt 30 dolar olarak açıklanmış iken, 2004 yılında ise, limon 42,
mandalina ve portakal 35, greyfurt 30 dolara düşmüştür. Bu şartlarda, diğer
ülkelerle rekabet şansımızın çok az olduğu görülmektedir. Narenciye
ürünlerimiz, geçen yılda olduğu gibi bu yıl da dalında kalmıştır. Özellikle
limon ve mandalina satılmamaktadır. Böyle giderse, narenciye ürünlerimiz,
gelecek yıllarda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Çiftçilerimizin mağduriyetini gidermek için, acilen, teşvik primlerinin 100
dolar olarak verilmesi gerekmektedir; Türk çiftçisi bunu beklemektedir.
Değerli milletvekilleri,
tarım politikalarının yetersizliği ve mevcut durumun etkinsizliği, ülkemizde
tarımın teknik ve ekonomik bakımdan istenilen düzeye ulaşmasını engellemiştir.
Bunun başlıca sebepleri ise tarımsal girdilerin -ziraî ilaç, gübre, elektrik,
akaryakıt, sulama gibi- her yıl maliyetinin artmasıyla, çiftçimizin, sürekli,
gelecek yıla borçlu girmesi sağlanmıştır.
Yaşsebze ve meyvenin ani
fiyat artış ve düşüşü çiftçiyi olumsuz etkilemiştir. Oysa, yaşsebze ve meyve
türlerine sübvansiyon uygulanarak istikrarlı bir fiyat politikası hayata
geçirilmelidir.
Bütün yaşsebze ve
meyvelerde ihracata önem verilmeli, ihracat yapan kişi, kurum ve kuruluşlara
zamanında ve değerinde teşvik primi verilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
kalkınmakta olan ülkeler açısından sanayi ne ise tarım da o demektir. Sanayi alanları
kolay bulunabilse bile, tarım alanı olarak belirlenen herhangi bir yerde tarım
ürününü yetiştirmek ve istenilen ürün ve kaliteyi elde etmek son derece zordur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
Sayın Özcan.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Üstelik, ülkemiz, tarım
arazisi açmayan dünyada 19 ülkeden birisidir. 1980 sonrası verimli tarım
arazileri, konut, sanayi, hammadde sektörü yatırımları gibi nedenlerden dolayı
tarım dışına kaymıştır. Bu olumsuz gelişmeler köyden kente göçü artırmış, hızlı
nüfus artışı, yerel yönetimlerin artan yetkileri, miras hukukunun
değişmemesiyle arazilerin bölünmesi hız kazanmıştır
Mersin'in tarım arazisi
yaklaşık 400 000 hektardır. Mersin - Silifke kıyı bandı tamamen elden çıkmış,
yılda bir iki ay oturulan yazlık siteler haline gelmiştir. Emeksiz kazanç olan
rantın yüksek olması, destekleme politikalarındaki eksiklikler, çiftçimizin
sosyoekonomik düzeylerinin düşük olması, köy statüsünden çıkıp belediye olan
yerleşim birimlerinin yönetimleri de bu durumu hızlandırmıştır.
Değerli milletvekilleri,
bütün bu olumsuz gelişmelere başka olumsuzluklar da eklenerek Mersin
çiftçisinin mağduriyeti daha da artmıştır. Birkaç yıl öncesine kadar serbest
piyasada doyurucu fiyatla satılan yaşüzüm, son iki yılda artık bu fiyatları
bulamamıştır. Yaşüzümün fiyatı düşerken, tarımsal girdiler ne yazık ki
artmıştır.
Üreticilerimiz, piyasada
satamadığı üzümü Tekel Tarsus Suma Fabrikası Müdürlüğüne verip maliyetinin bir
kısmını karşılayabilmekteydi. Ancak, bu müdürlük bünyesinde yapılan
değişiklikle Alkollü İçkiler Sanayi ve Ticaret AŞ Genel Müdürlüğü, Tarsus Suma
Fabrikası Müdürlüğü adı altında faaliyet göstermiş, üreticimiz bir kat daha
mağdur olmuştur; çünkü, bu işletme, 14.7.2004 tarihine kadar dahi üzüm alım
şartları hakkında herhangi bir açıklama yapmamıştır.
2003 yılında yaşüzümün
maliyeti 266 500 Türk Lirası iken, Tarsus Suma Fabrikası Müdürlüğü bome
ölçülerine göre 213 000 TL/kg fiyat vermiştir. Oysa, bu yıl, yaşüzümün maliyeti
333 125 TL/kg iken, Suma Fabrikası Müdürlüğünce alımlar 160 000-180 000 TL/kg
olarak belirtilmiştir. Maliyetin altındaki satış, hangi çiftçimizi ne zamana
kadar ayakta tutabilir?! Ruhsal ve psikolojik yapıları bozulan çiftçilerimizin,
işsizler ordusuna yeni katılımlar sağlayarak, toplumsal patlamalara sebep
olacağı aşikârdır.
Bir an önce:
Çiftçilerimize dolaylı
olarak geçen teşvik primi 100 dolar/ton olmalıdır.
Tarım arazilerinin
-pompaj sulama olmasından dolayı- elektrik ücreti ve dönümü 48 000 000 lira
olan sulama suyu ucuzlatılmalıdır.
Ürün ayırımı
yapılmaksızın yapılan destekleme kaldırılarak, tarımsal girdilere, yani,
üretime yapılmalıdır.
İlimizde mikrokekolojik
haritalar (don, tuzluluk, toprak tipleri gibi) hazırlanıp, ürün planlamasına
yön verilmelidir.
Doğal afetlerden zarar
gören çiftçilerimizin mağduriyetlerinin kaldırılması için, tarım ürünleri
sigortası sisteminin devlet desteğiyle yapılması için gerekli kanun bir an önce
çıkarılmalıdır.
Yaşsebze ve meyve
ithalatı yerel üreticileri mağdur etmeyecek dönemlerde yapılmalıdır.
Çiftçilerimiz ziraî
mücadele konusunda mutlaka eğitilmelidir. Bilinçsiz kullanılan pestisit, insan
ve doğayı tahrip etmektedir. Ziraî ilaçlar, ziraat mühendisleri tarafından
reçete yazılarak kullandırılmalıdır.
Üretim yapılan
sektörlerde, üretici, ödediği KDV'yi, ürünü satarken geri alır, oysa tarım
sektöründe bu yoktur. Dolayısıyla, çiftçi yetersiz gübre almakta, zararlı ve
hastalıklarla mücadelede etkin kılınmamakta; bu da, ürün rekoltesini ve
kaliteyi etkilemektedir.
Tarımsal üretim
girdilerinde KDV kaldırılmalı veya başka yollarla telafi edilmelidir.
Bölgemizdeki tüm baraj ve
göletlerin bir an önce tamamlanarak, sulama konusunda çiftçilerimize yardımcı
olunmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Özcan,
sürenizi aştınız; toparlayın lütfen.
HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) -
Toparlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
hükümetimiz ve Parlamentomuz, acilen çiftçilerimizin bu sorunlarına eğilmelidir
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı
üçüncü söz, narenciye üreticilerinin genel durumuyla ilgili söz isteyen Mersin
Milletvekili Ali Er'e aittir.
Buyurun Sayın Er.
3. - Mersin
Milletvekili Ali Er'in, Türkiye'de narenciye, sebze ve meyve üreticilerinin
sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
ALİ ER (Mersin) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Muhterem arkadaşlar,
milletin vekilleri olarak, gündemdışı veya gündemle ilgili konularda söz
isteyen arkadaşlarımız, ya Türkiye'nin problemlerini ya da bölgesinin
problemlerini dile getirmek için bu kürsüye çıkarlar. Onun için, evvela, benim,
burada, milletin vekillerinden bir ricam var. Milletin seçtiği milletin
vekillerini, Genel Kurulda oturan milletvekilleri dinlemiyorsa, bu, samimî
söylüyorum ki, millete saygısızlık olur. Onun için, benim sizden ricam, bu
kürsüde konuşan arkadaşlarımız ne söylüyor, neyi dile getiriyor; Genel Kurulda
oturan milletvekilleri olarak ilgi duymamız lazım. Burası, milletin dertlerinin
dile getirildiği bir kürsü. Onun için, özellikle milletvekili arkadaşlarımızın
konuşmasına dikkat ederseniz, ilgi duyarsanız -başta Sayın Bakan ve onu meşgul
eden milletvekilleri olmak üzere- teşekkür ederim.
Muhterem arkadaşlar,
benim bugün söz alışımın sebebi, Türkiye'nin neresinde olursa olsun, narenciye
ve sebze üreticilerinin yaşadıkları zorlukları burada, Yüce Parlamentoda dile
getirmek; hem hükümetimizle hem de Parlamentomuzla bu üreticilerin
problemlerini karşılıklı mütalaa etmek; onun için, bugün burada söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
çiftçilik zor bir meslek, meşakkatli bir meslek. O çiftçiliği yapamayanlar,
yapmayanlar onu bilmez. Bir insan tarlada çapa sallamamışsa, orağı eline alıp
ekin biçmemişse, gidip tarlada sebze meyve toplamamışsa, o insana çiftçinin
problemlerini anlatmanın zorluğunu takdir edersiniz. Çiftçilik gerçekten zor
bir meslek. Hani şu alınteri var ya, çiftçiler, ben şu alınteriyle ekmek
yiyorum diyen insanların başında gelir.
Bakın, biz, çiftçileri
kollamadığımız sürece, üreticileri kollamadığımız sürece o insanları tarladan
uzaklaştırırız. Tarladan uzaklaşan çiftçi, diğer işlerin kolaylığını gördüğü
için bir kez daha çiftçiliğe dönmez, döndüremeyiz. Biz, bunu, geçmişte, pamukta
yaşadık, pancarda yaşadık, Türkiye'nin ürettiği birçok üründe yaşadık. Şimdi,
bu ürünleri ithal eder duruma geldik. Bu işin şakası yok. Eğer, bugün,
Türkiye'de çiftçiyi ihmal eder de tarladan uzaklaştırırsak, neticede, o çiftçi,
bir daha o tarlaya dönmez; çünkü, çapa sallamanın zorluğunu bildiği için, bakkallık
yapsa kolaylığını görür; döndüremezsiniz ve Türkiye'de üretimi düşürürsünüz.
Ondan sonra da tarımda dünyanın yedinci ülkesi, beşinci ülkesi olan Türkiye,
çiftçinin ürettiği bütün ürünleri ithal eder olur.
Evet, bizim bölgemizde şu
an özellikle narenciyede gerçekten problemler yaşanmakta. Güzün, ağustosta
üzümde problemler yaşandı, hem yaşüzümde hem kuruüzümde. Sebzede; patlıcanda,
biberde problemler yaşandı, yaşanıyor. Bunlar doğrular. Bunları, birilerini
suçlamak için falan söylemiyoruz. Çiftçi, bunları, gerçekten, yıllardır
yaşıyor; ama, biz, şunu söylüyoruz: AK Parti, nasıl Türkiye'nin, gerçekten,
kötü giden ekonomisini iyiye doğru adım adım götürdüyse, yıllardır çiftçinin
yaşadığı bu zorlukları, bu problemlerini de bilelim, iyiye doğru götürelim diye
bunları buradan söylüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bizim, dünya narenciye ve sebze üreticileriyle, diğer ülkelerle rekabet
edebilmemiz, kesinlikle devletin desteğine bağlı; çünkü, bizim girdilerimiz
diğer ülkelerin girdilerinden çok pahalı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
Sayın Er.
ALİ ER (Devamla) -
Üretimimiz diğer ülkeler kadar verimli değil; onun için bize maliyeti fazla.
Bir de, diğer ülkeler ihracata fazla teşvik verdiği için, rekabet edemiyoruz.
Şimdi, geçen yıl, limon, 600 000-700 000 lira civarında satılmıştı; portakal
fiyatı daha aşağılardaydı, mandalina fiyatı daha aşağılardaydı. Şu anda,
narenciye, benim bölgemde satılamıyor, alan yok.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Çiftçi perişan.
ALİ ER (Devamla) - Bir
dakika arkadaşlar...
Şimdi, bir noktaya gelmek
istemiyorum; yani, bunu polemik meselesi falan yapmamıza hiç gerek yok. Benim,
milletin vekili olarak, şu kürsüde, memleketin meselesini konuşurken,
eksiklikleri, yapılamayanları söylediğim kadar, yapılanları da söylemem
gerektiğini bilmem lazım.
Ben, AK Parti İktidarına
teşekkür ediyorum, yağ falan değil, hiç kimse de umurumda değil. Neden dolayı
teşekkür ediyorum...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Seni herkes biliyor...
ALİ ER (Devamla) - Bir
dakika, bir dakika kardeşim, bir dinlerseniz...
Enflasyon düşmüş, döviz
düşmüş, faiz düşmüş; teşekkür ediyorum; ama, cesurca çıkıyorum diyorum ki,
benim bölgemdeki sebze meyve üreticileri sıkıntıda.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Gübreyi niye söylemiyorsun?
ALİ ER (Devamla) -
İkisini de söylüyorum. Maliyetler, girdiler pahalı, narenciye satılmıyor
diyorum.
BAŞKAN - Müdahale
etmeyelim arkadaşlar.
ALİ ER (Devamla) -
Bunları söylemeye, polemiğe hiç gerek var mı; yok.
Değerli arkadaşlar, şu
anda, gerçekten, narenciye üreticisi çok zorda. Sayın Bakan, burada hükümeti
temsilen siz bulunuyorsunuz. Sayın Bakanım, narenciyenin tam kesim mevsimi;
yani, toplama mevsimi. Bu narenciyeyi bir ay sonraya bırakırsanız, mahvolur,
çürümeye başlar. Acilen, derhal tedbir alınması gerekir.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Pamuk üreticisi de yattı, öldü.
ALİ ER (Devamla) - Bu
dönem -işte, biraz evvel arkadaşımız söyledi- limona 40 - 42 dolar,
mandalinaya, portakala 35 dolar, greyfurta 30 dolar teşvik verildi; ama, bu
yetersiz kaldı, hiç kıpırdama olmadı. Acilen bu desteğin artırılması gerekli;
mutlaka ve mutlaka, limona 100 dolar teşvik verilmeli, diğerlerinde de teşvikin
iki katına -yani, 35 dolar teşvikin 70 dolara, 30 dolar teşvikin de 60 dolara-
çıkarılması lazım. Bu, devlete fazla bir yük falan getirmiyor değerli
arkadaşlar. Bunu, ihraç ettiğiniz ürününüzün bedelinden vergi olarak geri
alabiliyorsunuz; yeter ki narenciyeye şu kadar destek verdik diyebilelim,
narenciyeyi ayağa kaldıralım.
İşte, yarın, bizim en çok
narenciye, sebze, meyve sattığımız bölgedeki bir devletin devlet başkanı
geliyor. Yapılacak ticarî anlaşmalarda, mal mübadelesi şeklinde, narenciyeyi,
sebzeyi, meyveyi dile getirebilirsiniz. O ülkeler, bize çok yakın ülkeler. O
ülkeler bize çok yakın, biz onlara daha fazla mal satabiliriz. Onlardan
doğalgaz alıyoruz, karşılığında mal verebiliriz. Bunlar, ticarî anlaşmalara
bağlı.
Onun için, değerli
arkadaşlar, Sayın Bakanım; buradan sesleniyorum; mutlaka, sebze, meyve
üreticilerine, mevsimi geldikçe, ürettiği mahsul tabana vurmadan, ihracatta
desteği hemen yetiştirmek lazım. Narenciye'nin şu an üretim mevsimi.
BAŞKAN - Sayın adaşım,
toparlayalım.
ALİ ER (Devamla) - Sayın
Başkanım, müsamahanıza sığınarak, 2 dakikanızı daha alacağım, ondan sonra
bitireceğim.
Narenciyenin üretim
mevsimi şu an. Narenciye şu anda eğer desteklenmezse, samimî söylüyorum, bir ay
sonra, oradaki insanların perişanlığını hep beraber görürüz. Arkadaşlar, bu bir
gerçek, yaşanıyor şu an.
Üzüm mevsimindeyiz,
kuruüzüm, işte, şu anda elde. Daha önce de eldeydi; yani, evvelki sene, bu
hükümetten önce de eldeydi; ama, biz, bunlara çözüm bulmaya geldik, onu
söylüyorum burada. Bunlara destek lazım.
Patlıcan, biber üreten
vatandaş sıkıntı çekmeye başladı şimdi, önümüzdeki günler, onlar sıkıntıya
girecek. Yaşüzüm üreticisi bu sene yazın gerçekten sıkıntı çekti; ama, diğer
tarafta, kiraz üreticisi memnun oldu; diğer tarafta, şeftali üreticisi memnun
oldu, kayısı üreticisi memnun oldu.
Değerli arkadaşlar,
bunlar, hükümeti yermek veya övmek için söylenen sözler değil; bunlar,
Türkiye'nin gerçekleri olan sözler. Ben, burada, bu gündemdışı sözü bölgemin
narenciyecisinin sıkıntısını Yüce Parlamentonun huzurunda anlatmak üzere aldım.
Sayın Bakanım, hemen, acilen, derhal, yani, bir hafta içinde, mutlaka, bu
ihracata desteğin çıkması lazım; yoksa, samimî söylüyorum ki, narenciye üreten
bölgeler perişan olacaktır. Bunu, burada, hem Yüce Meclisin huzurunda hem
milletimizin huzurunda, Bakanımızın da bulunduğu ve hükümeti temsil ettiği
noktada iletmek istiyorum. Ben, inanıyorum ki -bu konuşmamla ilgili değil-
hükümetimiz, bu konuda, şuurlu ve bilinçli. Çok kısa sürede, ihracata destek
konusundaki taleplerimiz mutlaka yerine getirilecek, teşvik artırılacak ve
çıkacak; inşallah, narenciye, sebze ve meyve üreticileri de mutlu olacak
diyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN -Başkanlığın Genel
Kurula diğer sunuşları vardır.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza
sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Kültür
ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun İngiltere'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/712)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı
Erkan Mumcu'nun, WTM Turizm Fuarına katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte 9-12 Kasım 2004 tarihlerinde İngiltere'ye yaptığı resmî
ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
Ali İbiş (İstanbul)
Erdal Karademir (İzmir)
Hasan Özyer (Muğla)
Mustafa Demir (Samsun)
Orhan Taş (Sivas)
Halil Kaya (Van)
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden teklifin
müzakerelerini erteliyoruz.
Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu raporunun müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
2. - Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
130 uncu madde okunmuştu.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Feridun
Baloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 130
uncu maddesi üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanın, benden
önceki konuşmada uyguladığı hoşgörüyü bana da uygulayacağına, konuşma süremi
iki katına kadar uzatma imkânını bana vereceğine inanıyorum.
Arkadaşlar, 130 uncu
madde, sadece avukatlarla ilgili gibi görünen bir madde; ama, aslında, halkın,
adil yargılama hakkı ile savunma hakkını doğru kullanmasıyla ilgili özellikler
taşıyor.
130 uncu maddede, avukat
bürosunun mahkeme kararıyla ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak
aranabileceği söyleniyor; bu, hükme bağlanmak isteniyor; baro başkanının veya
temsil edecek bir avukatın da aramada hazır bulunabileceği belirtiliyor.
Böylece, görüntüde, avukatlara bir ayrıcalık tanınmış gibi görünüyor; yani,
normal arama yöntemlerinin dışında, avukat bürolarının bir prosedür içinde ve
belirli şartların gerçekleşmesi halinde aranabileceği gibi bir izlenim
veriliyor. Gerekçede de, bunun, avukatlara tanınmış bir hak olduğu, savunma
hakkını güçlendirmeye yönelik olduğu söyleniyor.
Arkadaşlar, şu andaki
durumu iyileştiren hiçbir şey yok bu hükümde. Avukat bürolarının tacizini
sağlayan uygulama, bu maddeyle daha da şiddetlenmiş olarak sürecektir. Bence,
bu düzenleme, önümüze getirilen bu madde, avukatlara duyulan şüphenin yasaya
yansımasıdır. Biz, bu yansımaya karşı çıkmalıyız. Avukatlara şüphe duyan,
onları peşin, suç ortaklığıyla suçlayan bir düzenleme gibi görünüyor bu.
Avukatın çalıştığı alanın, yani, savunmanın merkezinin bir suç merkezi gibi
aranması, ancak olağanüstü dönemlerde kabul edilebilecek geçici bir yöntemdir.
Olağanüstü dönemlerde de bunu tartışma imkânınız olmadığı için, zaten kabul
etmek zorunda kalıyorsunuz; ama, demokratik bir toplumda ve Avrupa Birliğine
girmenin şartlarından biri gibi bize sunulmaya çalışılan Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununda böyle bir düzenlemeyi kabul etmek mümkün değildir.
Şimdi, arkadaşlar,
uygulama şu olacak: Avukatın bürosu aranacak, tüm çevre bunu görecek, herkes
bunu gözleyecek ve bundan sonra da avukattan bir özür dilenip, gidilecek. Böyle
bir uygulama, avukatın güvenilirliğini ortadan kaldıracaktır ve avukatın
savunma hakkı tartışmalı hale gelecektir; savunmaya ilişkin belgeler ve özel
notlar avukatın bürosunun içinde ve dışında çok kişi tarafından
okunabilecektir; bulunması gereken savcı okuyacaktır, baro başkanı ya da
temsilcisi okuyacaktır. Baro başkanı ya da bir baro temsilcisinin okuması,
avukatlar arasında bir sır paylaşılmasının ötesinde, gizliliğin ortadan
kaldırılması anlamına gelecektir; burada gizlilik kalmayacaktır. Devletin sırrı
diye burada her türlü önlemi aldık. Devletin sırrı vardır; zaman zaman, belirli
koşullarda o sırrı korumanın da gerekliliğine hepimiz inanıyoruz; ama, avukatın
hiç mi meslek sırrı yoktur; avukatın hiç mi savunmaya ilişkin bir hakkı yoktur
ve olayı sadece avukatlarla ilgili olarak düşünmenin yanlışlığına da işaret
etmek istiyorum. Başta da söyledim; bu, halkın savunma hakkıyla ilgili bir
düzenlemedir.
Belgeler avukata iade
edilecek. Nasıl iade edilecek; mahkeme kararıyla iade edilecek. Bu, en azından
belgelerin tartışılması demektir. Bu konuda tutulan tutanaklar da yok edilecek.
Peki, bütün bunlara rağmen, izi kalmasa bile, belgelerin bir bölümü bazı
yerlere gitmemiş olsa bile -bu güvensizliği taşıma hakkımız vardır; bunun
örneklerini gördük- hiç mi savunma rencide edilmiş olmayacaktır arkadaşlar?.. Yani,
savcının, savcılık makamının haklarını savunan maddeleri burada saygıyla
karşıladık, destekledik, geçti. Karşısındaki savunmayı, ikinci sınıf bir makam
gibi görecek miyiz? yani, iddia eden, her şeyi, istediği gibi devlet gücüyle
toplayacak; savunan, devlet gücüne rağmen toplayacak! Böyle bir eşitlik
anlayışı olur mu arkadaşlar?!
Şimdi, daha kötüsü var.
(3) üncü fıkrada, 129 uncu maddeye atıf yapılıyor; yani, neye yapılıyor;
postada elkoyma. Arkadaşlar, postada elkoyma, haberleşme özgürlüğü açısından
aslında çok tartışılması gereken bir kavram; dün buradan geçti. Şimdi, bunu
avukatlara da uyguluyoruz. Nasıl uyguluyoruz avukatlara; "...posta hizmeti
veren her türlü resmî veya özel kuruluşta bulunan gönderilere, hâkimin veya
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde cumhuriyet savcısının kararı ile
elkonulabilir" deniliyor. Yani, postadaki belgelere elkoyuyorsunuz; içinde
ne olduğunu bilmeden elkoyuyorsunuz. Açılmaz; güvenlik güçleri bu gönderileri
açamaz..." Haydi, engelleyin bakalım, açıyor mu açmıyor mu! Kim kontrol
edecek? Elkoyacak postada, gidecek elkoyacak. Açtı mı açmadı mı? Yeni bir zarf
almak o kadar güç değil; üstüne benzer bir şeyle yazmak güç değil. Çok şüpheci
olmamızı anlayışla karşılayın. Burada avukat arkadaşlarım var. Kırk yıldan beri
ben de bu işi yapıyorum. Hâkim olarak da avukat olarak da, ne kadar çok örnek
yaşadık.
"Güvenlik güçleri
açamaz..." Açarsa ne olacak; yakalarsan, görevi ihmal... Kim yakalayacak;
polis yakalayacak. Böyle bir şey yok arkadaşlar. Bütün sırlar sokağa
dökülecektir. Şimdi, şu söylenecek; bu avukatların da sırları olmasın.
Avukatların sırları, kendi sırları değildir arkadaşlar. Avukatların sırları,
savundukları kişilerin sırlarıdır. Mağdur vekili de oluruz, sanık vekili de
oluruz. Avukatı sadece sanık vekili gibi düşünmemek gerekir: Zaman geliyor,
mağdur vekili oluyoruz, müdahil vekili oluyoruz.
Avukatın hiçbir sırrını
bırakmamak, tümünü yok etmek haklı bir uygulama mıdır arkadaşlar; yani, bunu
kabul etmek mümkün mü?! Avukatlar ve halk önünde böyle bir araştırmaya gitseniz,
kimse bunu kabul etmez. Avukatın ayrıcalığı olsun demiyoruz. Avukatlar
ayrıcalık istemiyorlar. Avukatların ayrıcalık istekleri yok; eşitlik
istiyorlar, savunmada eşitlik istiyorlar; ama, bu madde, bu özlemi daha da
geriye atıyor.
Şimdi, arkadaşlar, bu
ülkenin güvenliği için önlem alınmasına kimse itiraz etmiyor. Bu ülkenin
güvenliği için alınacak her önlemi biz destekleriz; parlamenter olarak
destekleriz, avukatlar olarak destekleriz, Cumhuriyet Halk Partililer olarak
destekleriz; ama, burada, avukatlara karşı önlem alarak mı devletin güvenliğini
koruyacaksınız?! Avukatların mektuplarını okuyarak, avukat bürolarını arayarak
mı bu ülkenin bütünlüğünü koruyacağız, güvenliğini koruyacağız?!
Şimdi, arkadaşlarım,
avukatlara ilişkin birtakım ender örnekler var; bunları hepimiz biliyoruz. 44
000 civarında avukat Türkiye Barolar Birliğine kayıtlıdır; bu rakam artmış
olabilir; bu civarda olduğunu biliyorum. Ben, burada soruyorum; 44 000 avukat
içerisinde böyle şüpheyi çekecek eylemlere karışanların sayısı kaçtır? Kaç
avukat bu nedenle açılan bir soruşturmanın muhatabı olmuştur; iki elin
parmaklarını geçmeyecek sayıda, haydi, biraz daha fazla sayıda avukatın böyle
bir eyleme karışmış olması, 44 000 avukatı zan altında bırakmayı haklı
gösterebilir mi? Bu Meclis böyle bir karar verebilir mi? Bir meslek hakkında
böyle bir hüküm icra edebilir mi? Bu uygulama son derece yanlış olacaktır.
Şimdi, arkadaşlar, bu
uygulamayı savunan arkadaşlarımın bir bölümü, bu yapılanları bir reform gibi
niteliyor, bunun reform olduğunu düşünüyor. Reform böyle olmaz; yani, reform
geriye giderek olmaz. Devrim olduğunu söyleyenleri de görüyorum zaman zaman;
yani, buna devrim falan demek mümkün değil. Burada, biz, güzel bir düzenleme
yapmaya çalışıyoruz, ülkenin temel yasalarından birini çıkarmaya çalışıyoruz.
Şimdi, bakın, mahkeme
karar verdi, kararında dedi ki: "Yasadışı bir ilişkinin belgesini şu
avukatın bürosunda arayınız." Savcı denetiminde arama yapılıyor. Büroya
girdiğiniz zaman... Avukat bürolarını biliyorsunuz, binlerce dosya, binlerce
yazı, kasetler, her şey... Nasıl bulacak; avukatın bürosunda top tüfek
arıyorlarsa sorun yok. İlk girişte topu görürler, tüfeği görürler; ama, onu
aramıyorlar, bir kâğıt arıyorlar. Nasıl bulacaksın kâğıdı, falcı mı bulacak!
Kâğıdı şöyle bulacaksın: Bütün dosyalarını okuyacaksın, dosyaların içine
bakacaksın, gireceksin, bilgisayarını kontrol edeceksin, her tarafa bakacaksın.
Nerede kaldı gizlilik?! Ee, biz orada yasadışı bir şey arıyoruz... Ya bulduğun
yasadışı değilse. Yarın, hâkim, bu bulunan belge yasadışı değildir derse ve
bunu iade ederse, mağdur olan avukatın kamuoyundaki prestiji ne olacaktır,
avukatlık kavramı ne olacaktır arkadaşlar?!
Bir de şunu söylemek
istiyorum arkadaşlar: Avukatın savunmayı zamanlama hakkı vardır. Bir avukat
hangi belgeyi, nerede, nasıl kullanacağına kendisi karar verir. Bana ulaşan bir
belgeyi ne zaman kullanacağıma ben karar veririm. O belgeyi denetleyenler, o
belgenin kullanılma hakkını da rencide ederler, o belgenin kullanılma zamanını
da rencide ederler. Diyelim, size, bir tanığın yurt dışından bir mektubu geldi,
üstünde de tanığın adresi var ve aranıyor Türkiye'de. O belgeyi ele geçireceğim
diye avukat bürosunu basarsanız, o belgeyi ele geçirirseniz, ben sonra nasıl
tanık bulacağım, nasıl savunacaksınız insanları veya nasıl suçlayacaksınız
müdahil vekili olarak, sanık vekili olarak nasıl savunacaksınız?! Bakın,
bunlara dikkat edelim.
Bunun ötesinde
arkadaşlar, sendikalarla ilgili bir sakıncayı belirtmek istiyorum; yani,
yüzlerce sakınca sayabilirim. Sendika üyeliği için başvuranlar, farz edin ki,
avukata listelerini bıraktılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Feridun
Fikret Baloğlu, şahsınız adına da söz istediğiniz için, 5 dakika daha
konuşacaksınız.
Buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, sendika üye kayıtları, genellikle, sendika
avukatlarının kontrolündedir güvence sağlamak için. Bir avukatın bürosunda
yasal olmayan biçimde sendika üyeliği düzenlendiği iddia edilirse ve avukatın
bürosuna girilip bu belgeler alınırsa, sendikalaşma özgürlüğüne dokunulmuş
olmaz mı; işveren baskısına muhatap olmaz mı?! Çünkü, işçiler, o işyerinde
sendikayla çoğunluğu sağlayıncaya kadar kimliklerini gizlerler. Bir de buna
dikkat edin. Size, burada yüzlerce örnek saymak istemiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben
bu düzenlemelerin iyi taraflarını, her zaman, bir avukat olarak, bir eski hâkim
olarak ve Adalet Komisyonunun Cumhuriyet Halk Partili bir üyesi olarak
destekledim. Biz bunu yaparken de iktidara stepne olmak gibi bir düşünce içinde
olmadık. Biz düşüncemizi her alanda, özgürce ve inançla savunuyoruz; ama, bu, her önümüze getirilen
maddeye karşı çıkma mecburiyetine bizi zorlayamaz. Önümüze yüzlerce madde
gelir, doğrular olur destekleriz; bunun gibi yanlışlar olur karşı çıkarız; ama,
hiç kimse, bizi, bir genellemenin içinde "siz iktidara stepne
oluyorsunuz" diye boğmaya kalkmamalıdır. Bizi hep yanlış anlamakta ısrar
edenleri uyarıyorum. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne yaptığımızı, ne
dediğimizi biliyoruz. AKP İktidarının yanlışlıklarına karşı bu Mecliste, bu
çatının altında demokratik haklarımızı ve inançlarımızı nasıl savunduğumuzu
herkes biliyor; eğer bilinmiyorsa, bunun nedenlerinden biri, bunu halka
duyurması gereken medya organlarının duyurmamasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamın son bölümünde bu devrim meselesine değinmek istiyorum. AKP içindeki
devrimci arkadaşlarımız, zaman zaman buraya gelerek bu düzenlemelerin devrim
olduğuna ilişkin sözler söylüyorlar. Sayın Hasan Kara, dün burada yaptığı
konuşmada, bu yasayı, Türkiye'nin en büyük değişim projesi olarak ilan etti.
Bu, abartılmış bir ifadedir arkadaşlar. Bazı arkadaşlarımız, yapılanları, zaman
zaman, reformun da ötesinde devrim gibi niteliyorlar. Arkadaşlar, birtakım
kelimeleri kullanırken ölçülü olma mecburiyetimiz var. Devrimin ne anlama
geldiğini, nasıl yapıldığını tarih okuyan herkes çok iyi biliyor. Bu devrim
sözünü böyle bol miktarda kullanmanın da yanlış olduğuna işaret etmek
istiyorum. Tabiî, arkadaşımın devrimcilik anlayışına saygı duyuyorum. O, böyle bir
devrimcilik anlayışını benimsemiş olabilir, o devrimcilik anlayışı içinde de
düşüncelerini ifade edebilir.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerime son vermeden önce, bu madde üzerinde bir kez daha düşünülmesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bir meslek örgütünün tamamını zan altında
bırakacak bu düzenlemeye evet oyu vermeyiniz. Hepimizin bir gün savunmaya
ihtiyacı olacaktır. Allah mecbur etmesin; ama, hepimizin ihtiyacı olabilir.
Bir şey söylemek
istiyorum: Avukatlar, hiçbir zaman köle kullanmadılar; ama, efendileri de
olmadı. Biz, avukat toplumunun başına, kanun yoluyla efendiler getirilmesini
kabul etmiyoruz.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sürenizi
tasarruflu kullandığınız için sağ olun.
Değerli milletvekilleri,
130 uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
130 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
131 inci maddeyi
okutuyorum:
Elkonulan eşyanın iadesi
MADDE 131. - (1)
Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve
kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi
tutulmayacağının anlaşılması halinde, re'sen veya istem üzerine geri
verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir.
İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir.
(2) 128 inci madde
hükümlerine göre elkonulan eşya veya diğer malvarlığı değerleri, suçtan zarar
gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık ihtiyaç bulunmaması
halinde, sahibine iade edilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
132 nci maddeyi
okutuyorum:
Elkonulan eşyanın
muhafazası veya elden çıkarılması
MADDE 132. - (1)
Elkonulan eşya, zarara uğraması veya değerinde esaslı ölçüde kayıp meydana
gelme tehlikesinin varlığı halinde, hükmün kesinleşmesinden önce, elden
çıkarılabilir.
(2) Elden çıkarma kararı,
soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir.
(3) Karar verilmeden önce
eşyanın sahibi olan şüpheli, sanık, veya ilgili diğer kişiler dinlenir; elden
çıkarma kararı, kendilerine bildirilir.
(4) Elkonulan eşyanın
değerinin muhafazası ve zarar görmemesi için gerekli tedbirler alınır.
(5) Elkonulan eşya,
soruşturma evresinde Cumhuriyet başsavcılığı, kovuşturma evresinde mahkeme
tarafından, bakım ve gözetimiyle ilgili tedbirleri almak ve istendiğinde derhal
iade edilmek koşuluyla, muhafaza edilmek üzere, şüpheliye, sanığa veya diğer
bir kişiye teslim edilebilir. Bu bırakma, teminat gösterilmesi koşuluna da bağlanabilir.
(6) Elkonulan eşya, delil
olarak saklanmasına gerek kalmaması halinde, rayiç değerinin derhal ödenmesi
karşılığında, ilgiliye teslim edilebilir. Bu durumda müsadere kararının
konusunu, ödenen rayiç değer oluşturur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
133 üncü maddeyi
okutuyorum:
Şirket yönetimi için
kayyım tayini
MADDE 133. - (1) Suçun
bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli
olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket
işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında,
yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı
kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça
belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer
uygun vasıtalarla ilan olunur.
(2) Hâkim veya mahkemenin
kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret, şirket bütçesinden karşılanır.
Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer
olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücret olarak şirket
bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanuni faiziyle birlikte devlet hazinesinden
karşılanır.
(3) İlgililer, atanan
kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı
Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre, başvurabilirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki hükmün,
görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Şirket yönetimi için
kayyım tayini" başlıklı 133 üncü maddesine 4 üncü fıkra olarak eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Kemal Anadol |
Algan Hacaloğlu |
|
İstanbul |
İzmir |
İstanbul |
|
Bekir Bozdağ |
Mehmet Daniş |
Asım Aykan |
|
Yozgat |
Çanakkale |
Trabzon |
|
Musa Sıvacıoğlu |
Murat Yıldırım |
|
|
Kastamonu |
Çorum |
|
(4) Bu madde hükümleri
ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.
a) Türk Ceza Kanununda
yer alan,
1. Göçmen kaçakçılığı ve
insan ticareti (madde 79,80),
2. Uyuşturucu veya
uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
3. Parada sahtecilik
(madde 197),
4. Fuhuş (madde 227),
5. Kumar oynanması için
yer ve imkân sağlama (madde 228),
6. Zimmet (madde 247),
7. Suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
8. Silahlı örgüt (madde
314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),
9. Devlet Sırlarına Karşı
Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),
Suçları,
b) Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde
12) suçları,
c) Bankalar Kanununun 22
nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,
e) Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri, önergeniz hakkında konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu fıkra
metniyle, şirket yönetimine kayyım tayinine ilişkin koruma tedbirinin hangi
suçlarla ilgili olarak uygulanabileceğine açıklık getirilmek istenmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
134 üncü maddeyi
okutuyorum:
Bilgisayarlarda,
bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma
MADDE 134. - (1) Bir suç
dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkanının
bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı
bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama
yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların
çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir.
(2) Bilgisayar,
bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden
dolayı girilememesi veya gizlenmiş
bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların
alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün
yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme
olmaksızın iade edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki hükümlerin,
görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Bilgisayarlarda,
bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma"
başlıklı 134 üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere, üç, dört ve
beşinci fıkralar olarak metne eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Orhan Eraslan |
|
Hatay |
Artvin |
Niğde |
|
Haluk İpek |
İrfan Gündüz |
Bekir Bozdağ |
|
Ankara |
İstanbul |
Yozgat |
(3) Bilgisayar ve
bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin
yedeklemesi yapılır.
(4) İstemesi halinde, bu
yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus
tutanağa geçirilerek imza altına alınır.
(5) Bilgisayar veya
bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya
bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu
husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri, gerekçeyi okutalım mı, yoksa konuşmak istiyor musunuz?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe.
Bu değişiklikle,
bilgisayar veya bilgisayar verilerine elkoymanın uygulamada ortaya
çıkarabileceği olası sorunların önüne geçilmek amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
135 inci maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Telekomünikasyon Yoluyla
Yapılan İletişimin Denetlenmesi
İletişimin tespiti,
dinlenmesi ve kayda alınması
MADDE 135. - (1) Bir suç
dolayısıyla yapılan soruşturmalarda, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması
durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet
savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi
tespit edilebilir, dinlenebilir ve kayda alınabilir. Cumhuriyet savcısı
kararını derhal hâkimin onayına sunar ve hâkim kararını en geç yirmidört saat
içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi
halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhal kaldırılır.
(2) Şüphelinin
tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi, kayda alınamaz. Kayda
alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar
derhal yok edilir.
(3) Birinci fıkra hükmüne
göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin
kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını
tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir
kararı en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.
(4) Şüpheli veya sanığın
yakalanabilmesi için, kullanmakta olduğu mobil telefonun yeri, hâkim veya
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden
tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, kullanılan mobil
telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok üç
ay için yapılabilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.
(5) Bu madde hükümlerine
göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.
(6) Bu madde hükümleri
ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda
yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve
insan ticareti (madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (madde
81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94,
95),
4. Cinsel saldırı
(birinci fıkra hariç, madde 102),
5. Çocukların cinsel
istismarı (madde 103),
6. Uyuşturucu veya
uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
7. Parada sahtecilik
(madde 197),
8. Suç işlemek amacıyla
örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
9. İhaleye fesat
karıştırma (madde 235),
10. Rüşvet (madde 252),
11. Suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
12. Silahlı örgüt (madde
314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),
13. Devlet Sırlarına
Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337)
suçları.
b) Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde
12) suçları.
c) Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
d) Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
(7) Bu maddede belirlenen
esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla
iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart'ın söz
istemi vardır.
Buyurun Sayın Kart.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının
135 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Genel Kurulu Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hukuk devleti yapılanmasında, iletişim olayıyla, haberleşme özgürlüğüyle adlî
kolluk ilişkilerinin önemini, bu tasarının görüşmeleri esnasında, ilgili
maddeler arasında bağlantı kurmak suretiyle ve bir bütünlük içerisinde
anlatmaya çalışacağım, bu konudaki görüş ve değerlendirmelerimi sizlerle
paylaşacağım.
İletişimle adlî kolluk
yapılanmasının, bu ilişkilerin kapsamının, bu ilişkileri düzenleyen görev,
yetki ve sorumluluk sınırlarının tespitinin bu tasarının özünü ve
karakteristiğini teşkil ettiğine inanıyorum. O sebeple, bu konunun çok iyi
irdelenmesi, çok iyi sorgulanması gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, bu
tasarıda, 135, 136, 137 ve 138 inci maddelerde "iletişimin tespiti,
dinlenmesi ve kayda alınması", "müdafiin bürosu ve yerleşim
yeri", "kararların yerine getirilmesi, iletişim içeriklerinin yok
edilmesi" ve en nihayet "tesadüfen elde edilen deliller" başlığı
altında birtakım düzenlemeler yapılıyor. 161 ve devamı maddelerde de adlî
kolluk yapılanmasına ilişkin düzenlemeler yapılıyor. Daha iki ay kadar evvel
Genel Kurulda kabul edilen Türk Ceza Kanununun da, bilindiği üzere, 132 ilâ 140
ıncı maddelerinde; yani, 8-9 maddelik bölümünde, bu tasarıdaki düzenlemelerle
bir uyum sağlamak amacıyla, "haberleşmenin gizliliğini ihlal,
"kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması",
"özel hayatın gizliliğini ihlal", "verileri hukuka aykırı olarak
verme veya ele geçirme" gibi başlıklar altında birtakım düzenlemeler
yapıldı.
Başka bir ifadeyle, gerek
Ceza Kanununda gerek Ceza Usulü Muhakemesi Kanununda, iletişimin ve adlî
kolluğun yapılanmasına ilişkin düzenlemelerin bir bütünlük içinde ve amaca
uygun bir şekilde düzenlenmesi amacıyla yapılan bir çalışmadan söz ediyoruz. Bu
çalışmanın gerekli olduğu belli, yararlı olduğu açık. Haberleşme özgürlüğüyle
bağlantılı olan ve bir taraftan da, kamu düzenini korumaya yönelik olan bu
düzenlemelerin, demokratikleşme ve özgürlük adına, temel hak ve özgürlükler
adına olumlu düzenlemeler olduğunu açıkyüreklilikle ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
aşamada, bu ve bağlı yasaların Türkiye'deki uygulamasında kolluk güçlerinin, bu
kapsamda, Emniyet, Jandarma, MİT, Gümrük Müsteşarlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı birimlerinin yapılanmaları çok önemlidir. Bu birimler ile
soruşturma ve kovuşturmayı yapacak yargılama birimleri arasındaki görev ve
yetki düzenlemeleri ve bunun sınırları son derece önemlidir. Haberleşme özgürlüğünü
ve bağlı sonuçları doğrudan etkileyen bu yapılanma, aynı zamanda, hukuk devleti
yapılanmasının da özünü teşkil etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu
yapılanmayı, özellikle günümüze taşıyarak, Emniyet ve Jandarma yönünden
irdelemek istiyorum.
Emniyet ve Jandarmanın
varlığı ve fonksiyonu, hukuk devleti yapılanmasının niteliğini etkileyecek ve
değiştirecek derecede önemlidir, belirleyicidir. Kolluk gücü dediğimiz bu
birimler, suç ve suçluyla doğrudan muhatap olan, olaya müdahale eden
birimlerdir. Bu birimlerin, delilleri gerçeğe uygun bir biçimde adlî birimlere
ulaştırması gerekir. Bu mekanizmayı ve denetimi sağlayamadığımız takdirde,
gerçek anlamda hukuk devleti yapılanmasını sağlamamız mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri,
kolluk güçlerinin çağdaş vasfı, suçların meydana gelmesini önleyici bir
yaklaşım içinde takip etmektir. Eski deyimiyle, kolluk gücü, zabıtai mânia,
yani, önleyici güç özelliği olan bir birimdir. Olay vuku bulup suç ve suçluyla
karşı karşıya gelindiği anda, artık idarî süreç bitmiştir, yargılama süreci,
soruşturma ve kovuşturma süreci başlamıştır, idarî süreçten artık yargılama
sürecine geçiş başlamıştır, yeni bir çizgi ve süreç başlamıştır. Bu süreç,
soruşturma ve tekrar ifade ediyorum, yargılama sürecidir. Bu süreç, artık, savcılık
makamının bütün etkinliğiyle devreye girdiği bir süreçtir. Savcılık makamı
devreye girdiği içindir ki, kolluk güçlerinin doğrudan savcıya tabi olarak
görev yapması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Bugüne kadar mevcut olan
uygulama ve mevzuat nedir, bugün neyi yapmak istiyoruz? Bütün kararlılığımızla
ifade ediyoruz ki, bu konuda yapılacak düzenleme, bir siyasî iktidarın, gerçek
anlamda değişimden ve hukuk devletinden mi yana olduğu, yoksa mevcut statükocu
durumu yeni sonuçlarla sürdürmek amacı içinde mi olduğu konusunda belirleyici
olacaktır. Tekrar ifade ediyorum, mevcut yapıyı sürdürmek demek, statükoculuğun
devamı anlamına gelir. Mevcut yapıyı değiştiriyor görünüp onu özünde sürdürmek
yine statükoculuk anlamına gelir. Burada, mevcut yapıyı hangi hiyerarşi içinde
değiştirmemiz gerekiyor; onu anlatmak istiyorum. Kim statükoyu temsil ediyor,
kim hukuk devleti yapılanmasında değişimi temsil ediyor, inanıyoruz ki,
sağduyulu kamuoyu ve basın bu konuda net bir değerlendirme yapacaktır.
Bu ayırımı, bu temel
ayırımı, izninizle, hem bu maddede hem devam eden maddelerde somut olarak
anlatacağım, anlatmaya devam edeceğim.
Ceza Muhakemesi Tasarısı
ve bu tasarının adlî kollukla ilgili bölümleri işte bu sebeple çok önemli,
değerli arkadaşlarım.
Sayın milletvekilleri, bu
değerlendirmeyi yaparken, doğaldır ki, mevcut mevzuat ile getirilmek istenilen
tasarı arasındaki değişiklikler nedir, bunlar arasında gerçekten, birilerinin,
kimilerinin ifade ettiği devrim anlamına gelen değişiklikler mi vardır, yoksa,
devrimi bırakın, reform boyutunda birtakım değişiklikler mi vardır; bunları
sorgulamamız gerekiyor.
Bunları sorgulamak adına
şunu hemen ifade ediyorum: Bakıyoruz, şu anda yürürlükte olan Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun 154 üncü maddesi "adlî görevler" başlığı altında bu
konuyu düzenliyor. Buna göre, bütün zabıta makam ve memurları, cumhuriyet
savcılığının adliyeye ilişkin işlerde bütün emirlerini yerine getirmekle
yükümlüdür, sorumludur. Kolluk gücü, yasa tarafından kendisine verilen
görevleri yapmakta ihmal gösterdiği veya görevi kötüye kullanma durumu olursa,
savcılık makamı doğrudan takibatta bulunur. Bunda bir tereddüt yok. Uygulamada,
yıllardır bu şekilde olduğunu biliyoruz.
Görüşülmekte olan bu
tasarıda nasıl bir düzenleme getiriliyor, nasıl bir düzenleme getirilmek
isteniliyor, bir devrim gibi sunulmaya çalışılan bu düzenlemede, acaba,
gerçekten, devrim niteliğinde olabilecek bir yapısal değişiklik mi yapılmak
isteniliyor, yoksa, bir taraftan böyle bir görüntü verilip, birtakım güçlerin
direnişi kırılamıyor mu, birtakım engellemeler aşılamıyor mu; bunu, Meclis
olarak sorgulamamız gerekiyor, bunu tartışmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakıyoruz, getirilen tasarının 161 inci, 164 üncü ve devamı olan maddelerde şu
düzenleme getiriliyor: Adlî kolluk görevlilerinin cumhuriyet savcısının emir ve
talimatlarını yerine getirdiği, yerine getirmekte sorumlu olduğu, bu
görevlerini yaparken ihmal gösterip veya...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
toparlayın lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) -
Sayın Başkanım, ben, konuşmamı, bütünlüğünü bozmamak amacıyla, burada
bırakıyorum. Devam eden maddelerde, konuşmama bir bütünlük içerisinde devam
edeceğim.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sağ olun.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
136 ncı maddeyi
okutuyorum:
Müdafiin bürosu ve
yerleşim yeri
MADDE 136. - (1) Şüpheli
veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim
yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında, 135 inci madde hükmü uygulanamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart...
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkanım, bu madde üzerinde konuşma hakkımdan vazgeçiyorum.
BAŞKAN - Peki efendim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
137 nci maddeyi
okutuyorum:
Kararların yerine
getirilmesi, iletişim içeriklerinin yok edilmesi
MADDE 137. - (1) 135 inci
maddeye göre verilecek karar gereğince Cumhuriyet savcısı veya görevlendireceği
kolluk görevlisi, telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşların
yetkililerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması işlemlerinin
yapılmasını ve bu amaçla cihazların yerleştirilmesini yazılı olarak
istediğinde, bu istem derhâl yerine getirilir; yerine getirilmemesi halinde zor
kullanılabilir. İşlemin başladığı ve bitirildiği tarih ve saat ile işlemi
yapanın kimliği bir tutanakla saptanır.
(2) 135 inci maddeye göre
verilen karar gereğince tutulan kayıtlar, Cumhuriyet savcılığınca
görevlendirilen kişiler tarafından çözülerek metin hâline getirilir. Yabancı
dildeki kayıtlar, tercüman aracılığı ile Türkçe'ye çevrilir.
(3) 135 inci maddeye göre
verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verilmesi halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı
tarafından derhal son verilir. Bu durumda, yapılan tespit veya dinlemeye
ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç on gün içinde
yok edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir. Ancak bu kayıtlar, şüpheli
hakkında başka bir suçtan dolayı veya başka bir kişi hakkında yürütülmekte olan
soruşturma veya kovuşturma açısından delil olarak kullanılmasına ihtiyaç
bulunması halinde, yok edilemez.
(4) Tespit ve dinlemeye
ilişkin kayıtların yok edilmesi halinde, en geç onbeş gün içinde, Cumhuriyet
başsavcılığı, tedbirin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu hakkında ilgilisine
yazılı olarak bilgi verir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart söz
istemişlerdir.
Sayın Kart, süreye uyma
titizliğinizden dolayı sağ olun.
Buyurun Sayın Kart.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; konuşmama, kaldığım yerden
devam ediyorum.
Konuşmamda, mevcut
tasarıdaki adlî kolluk düzenlemesini ifade etmiştim. Getirilmek istenen,
tasarıdaki düzenleme nedir; bunu açıklayarak konuşmama devam ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
adlî kolluk görevlilerinin cumhuriyet savcısının emir ve talimatlarını yerine
getirdiği, yerine getirmekle sorumlu olduğu, bu görevlerini yaparken ihmal
gösterdiği veya görevini kötüye kullandığı takdirde, bu görevliler hakkında
cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılacağı, bu yeni tasarıda da
ifade ediliyor. Görüldüğü gibi, adlî kolluk hiyerarşisi konusunda, işin
esasında ve özünde hiçbir değişiklik yapılmıyor. İlave olarak, sadece, 167 nci
maddede yapılacak yönetmelik düzenlemesiyle, adlî kolluk görevlilerinin
nitelikleri, hizmetiçi eğitimleri, değerlendirme raporlarının düzenlenmesi ve
diğer hususların, altı ay içinde Adalet ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken
çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtiliyor, hüküm altına alınıyor.
Sayın milletvekilleri,
adlî kolluk, hukuk devletine ulaşmak için vazgeçilmez bir mekanizmadır.
Önleyici güç olarak kolluğun görevi bittiği andan itibaren, her türlü yetki ve
görevin savcıya geçmesi gerekir. Bunun yolu da, biraz evvel ifade ettiğim gibi,
sicil amiri ilişkisinin kurulmasıdır. Bu hiyerarşik yapı kurulmadan, etkin bir
soruşturma yapmak mümkün değildir. Bu sorumluluğu alan ve yürüten, yürütmek
durumunda olan savcılık makamının aynı zamanda yetkilendirilmesi de gerekir.
Bunu yapmadığımız takdirde, bunu yapamadığımız takdirde, hukuk devleti
yapılanmasında mesafe almamız söz konusu olamaz.
Sayın milletvekilleri, bu
yapılanmayı gerçekleştiremediğimiz zaman ne oluyor; uzak bir tarihe gitmeye
gerek yok, son birkaç yılın birtakım önemli olaylarını, birtakım önemli
soruşturmalarını, lütfen, hatırlayalım. Bakın, iddialı isimlerle, çok büyük
kampanyalarla kamuoyuna yansıtılan "neşter", "vurgun",
"balina" ve benzeri isimlerle yapılan soruşturmaları lütfen
hatırlayın. Öyle bir sunuş yapıldı ki, belli kişi ve kurumlar, âdeta, daha
yargılamadan evvel mahkûm edildi. Gerçekten o kişiler hakkında suç işleme
bulguları olabilirdi; ama, öyle bir süreç işledi ki, haklarında mahkûmiyete
yeter, suç delilleri bulunan bu kişiler, o soruşturma aşamasındaki
usulsüzlükler sebebiyle, hukuksuzluklar sebebiyle, sonuçta beraat etme durumuna
geldiler.
Çakıcı olayını, emniyet,
yargı ve hükümet ilişkileriyle ilgili iddialar ve olayları lütfen hatırlayın ve
sorgulayın. Bir özeleştiri anlamında söylüyorum; savcılık makamına ulaşmadan,
soruşturmayla ilgili önemli bilgi ve belgelerin basın aracılığıyla kamuoyuna
sızdırıldığını ve yansıtıldığını görüyoruz. Emniyetin veya Jandarmanın bu
noktada gerekli içdenetim ve soruşturmayı hakkıyla yaptığından herhalde hiç
kimse söz edemez. Esasen, bunun yapılması da mümkün değil değerli arkadaşlarım.
Gerçekçi olmak adına ifade ediyorum, bu birimler doğrudan yürütme organının
etkisi ve yönlendirmesi altında olduğu için ve çoğu zaman da -sadece bu dönemle
sınırlı söylemiyorum- siyasî iktidarlar bu ilişkilerin doğrudan veya dolaylı olarak
içerisinde olduğu için, bu içdenetimin hakkıyla yapılmasını bekleyemezsiniz.
Burada, tabiî, yine,
izninizle, Jandarmanın yapılanmasındaki olayı bir tarafa bırakıyorum.
Jandarmanın yapılanmasında, her şeye rağmen, birtakım teknik ve objektif
yapılanmaların olduğunu açıkyüreklilikle ifade etmek gerekir; ama, Emniyetin
yapılanmasında böyle bir teknik ve objektif yapılanmadan, herhalde, söz etmek
mümkün değil. Emniyetin yapılanmasında, hukuksuzluk adına söylüyorum, vahim bir
durum var; vahamet teşkil eden, kamu yararını, kamu düzenini ihlal edecek
boyutlara ulaşan bir hukuksuzluk söz konusu. İşte, bu sebeple, adlî kolluk
yapılanmasını anlatırken, Emniyetin yapılanmasına temas etmenin tam zamanı;
çünkü, adlî kolluk yapılanması, doğrudan ve tamamen Emniyetin yapılanmasıyla
bağlantılı olan bir olay.
Bakıyoruz, iletişimle
ilgili, haberleşme özgürlüğüyle ilgili, bu özgürlüğün ihlaliyle ilgili bağlı
konular için, Ceza Kanununda ve Ceza Muhakemesinde genel olarak olumlu
düzenlemeler yapılıyor. Ancak, bu denetimi yapacak mekanizmaların başında
-yani, Emniyet yapılanmasını kastediyorum- dinleme mekanizmalarının başında
teknik niteliği ağır basan kişiler olması gerekirken, maalesef, niteliksiz ve
vasıfsız bir kadrolaşma yapılmasında ısrar olunduğu içindir ki, haberleşme
özgürlüğünü kaynağında yok ediyoruz, haberleşme özgürlüğünü kaynağında
katlediyoruz. Bu durum, sadece bu hükümetin değil; bu durum, hükümetlerin de
işine geliyor.
Bu süreç içerisinde,
Emniyetteki yapılanmayı, somut bilgilerle, belgelerle irdelemek istiyorum;
çünkü, adlî kolluk ve iletişimle ilgili yapılanmanın özünü etkileyen temel
unsurun Emniyetin bu yapılanması olduğunu bir defa daha ifade etmek istiyorum.
Siz, Emniyetin yapılanmasında kıdem ve liyakati esas almayan -çok net bir ifade
olacak, ama, bunu ifade etmek durumundayım- tamamen cemaat ve tarikat
ilişkileri içerisinde bir yapılanmaya girdiğiniz zaman, böyle bir yapılanmadan
sağlıklı bir sonuç bekleyemezsiniz. Emniyet, konjonktüre bağlı olarak,
delilleri karartabilmekte veya değiştirebilmekte.
Bu konuyu biraz daha
açıyorum. Değerli arkadaşlarım, bakın, bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da
tartışma konusu olduğu için ve zaman zaman Genel Kurul görüşmelerinde de siyasî
iktidara mensup arkadaşlarım bu konuda birtakım eleştiriler getirdikleri için,
bu konuyu biraz daha açacağım. Bu konu çok inandığım bir konu, çok ısrarla
takip ettiğim bir konu. Onun için, bunu, Genel Kurulun huzurunda, kamuoyuyla
bir defa daha paylaşacağım.
Bakın, Emniyetin
yapılanmasında, komiser yardımcılığından başlayan, dört, üç, iki, birinci sınıf
emniyet müdürlüğü aşamasına varan bir yapılanma var. Bu yapılanmayı neye göre
yapıyoruz; Emniyetin kendi kayıtlarına göre yapıyoruz, kıdem ve liyakat
kitabına göre yapıyoruz. Onbeş yılda, onsekiz yılda, yirmi yılda, bir kitapçık
oluşturmuşuz, kıdem, liyakat esaslarını almışız, disiplin durumlarını, başarı
durumlarını, ceza durumlarını puanlandırmışız, buna göre bir liste
oluşturmuşuz. 81 kişiyi ikinci sınıftan birinci sınıf emniyet müdürü
yapacaksınız. Ölçü belli, ölçü çok açık; ilk 81'den, hadi bilemediniz ilk
100'den, ilk 105'ten, ilk 110'dan, siyasî iktidarın takdir yetkisi sınırları
içerisinde bu görevlendirmeyi yapmak; ama, bunu yapmayıp, bütün bu kıdem ve
liyakat esaslarını gözardı edip, 294'üncü sıradaki kişiyi birinci sıraya getiriyorsanız,
285'inci sıradaki kişiyi ikinci sıraya getiriyorsanız ve bu şekilde devam
ediyorsa, 81 kişinin içerisinde sadece 2 veya 3 kişi kıdem ve liyakat listesine
uygun olarak görevlendirilip, 78-79 kişinin tamamı ilk 150'den sonraki
kişilerden oluşuyorsa, orada durup düşünmemiz gerekiyor; orada hukuk adına
düşünmemiz gerekiyor; orada, hak adına, adalet adına, nasafet adına düşünmemiz
gerekiyor; orada, o kurumun teknik yapısı, teknik işlevi adına düşünmemiz
gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
bunu yaptığımız zaman şu sonuca yol açıyoruz: O kurumun içini boşaltıyoruz, o
kurum teknik işlevini kaybediyor, o kurum istihbarat özelliğini kaybediyor,
arşivini kaybediyor, o kurumun arşivini boşaltmış oluyoruz.
Değerli arkadaşlarım, o
arşivi boşalttığımız içindir ki, İstanbul'daki terör olaylarında, şiddet
olaylarında istihbarat zafiyeti doğuyor; o arşivi yok ettiğimiz içindir ki,
Van'daki uyuşturucu olaylarında, ihmal boyutlarını aşan, iştirak boyutlarına
varan birtakım yapılanmalarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu sebeple, Emniyetin
yapılanması çok önemli; bu sebeple, adlî kolluğun yapılanması çok önemli.
Değerli arkadaşlarım,
bunları, lütfen değerlendirelim. Bunları değerlendirelim ki, bu konudaki
"belgeniz var mı; bu konuyu sık sık gündeme getirip şov yapıyorsunuz"
şeklindeki sorgulamaların, eleştirilerin hakkaniyete uygun olup olmadığını,
kendi vicdanî değerlendirmemizde, somut bir şekilde yapalım.
Değerli arkadaşlarım,
bundan daha öteye bir belge olur mu; bundan daha somut bir belge olabilir mi;
Emniyetin kendi kayıtlarından söz ediyorum, numaradan söz ediyorum, belgelerden
söz ediyorum; bu konuda araştırma önergesi veriyoruz. Bu konuda gerçekten
samimîyseniz, gerçekten icraatınıza güveniyorsanız, buyurun, araştırma
önergesini inceleyelim, soru önergelerine sağlıklı cevaplar verelim.
Değerli arkadaşlarım,
bunları, böyle bir yaklaşımı göremiyoruz, böyle bir ciddî yaklaşımı
göremiyoruz; ama, olayı geçiştirmeye çalışan, olayı başka yönlere çekmeye
çalışan bir anlayışla karşı karşıya kalıyoruz.
Bu süreci de, devam eden
maddede, yine, anlatmaya devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde 2
adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 137 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"görevlendireceği kolluk görevlisi" ibaresinin "görevlendireceği
adlî kolluk görevlisi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Eraslan |
İrfan Gündüz |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Niğde |
İstanbul |
Artvin |
|
Mehmet Daniş |
Asım Kulak |
Mehmet Nuri Saygun |
|
Çanakkale |
Bartın |
Tekirdağ |
|
Bekir Bozdağ |
|
|
|
Yozgat |
|
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, okutacağım bu önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup,
okutup işleme alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Kararların yerine getirilmesi, iletişim
içeriklerinin yok edilmesi" başlıklı 137 nci maddesinin üçüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.
|
İrfan Gündüz |
Orhan Eraslan |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
İstanbul |
Niğde |
Artvin |
|
Bekir Bozdağ |
Mehmet Daniş |
Mehmet Nuri Saygun |
|
Yozgat |
Çanakkale |
Tekirdağ |
|
Asım Kulak |
|
|
|
Bartın |
|
|
(3) 135 inci maddeye göre
verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kavuşturmaya yer
olmadığına dair karar verilmesi ya da aynı maddenin birinci fıkrasına göre
hâkim onayının alınamaması halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı
tarafından derhal son verilir. Bu
durumda, yapılan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının
denetimi altında en geç on gün içinde yok edilerek, durum bir tutanakla tespit
edilir. Ancak, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi durumunda, bu
kayıtlar, şüpheli hakkında başka bir suçtan dolayı veya başka bir kişi hakkında
yürütülmekte olan soruşturma veya kovuşturma açısından delil olarak
kullanılmasına ihtiyaç bulunması halinde, yok edilmez.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri, önergeniz hakkında konuşmak mı istersiniz, gerekçe mi okunsun?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle, 135 inci
maddenin birinci fıkrası uyarınca cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararın
hâkim tarafından onaylanmaması halinde, bu arada kayda alınmış olan iletişim
içeriklerinin akıbeti konusunda ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 137 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"görevlendireceği kolluk görevlisi" ibaresinin "görevlendireceği
adlî kolluk görevlisi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Orhan Eraslan (Niğde) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon,
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet,
önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım?..
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, gerekçeyi okuyalım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısının ilgili
maddelerinde adlî kolluk öngörüldüğünden dolayı ve cumhuriyet savcısının
görevlendireceği kolluğun adlî kolluk olması gerektiğinden dolayı söz konusu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu iki
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
138 inci maddeyi
okutuyorum:
Tesadüfen elde edilen
deliller
MADDE 138. - (1) Arama
veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan
soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği
şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına
alınır ve durum Cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir.
(2) Telekomünikasyon
yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma
veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı
fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir
delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet
savcılığına derhal bildirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya)- Değerli arkadaşlarım, 138 inci madde üzerinde de yine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım;
Genel Kurulu şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasanın Türkiye'deki uygulamasında kolluk güçlerinin hukuka uygun bir şekilde
yapılanmış olup olmadığı çok önemli. Haberleşme olayında doğrudan veya dolaylı
olarak görevli olan diğer kamu görevlileriyle birlikte bu birimlerin üst
düzeydeki görevlileri de bu hükümleri pekâlâ ihlal edebilmektedirler. Olayın
özelliği de, olayın hassasiyeti de zaten büyük ölçüde buradan kaynaklanıyor.
Ceza muhakemesinin ve
kolluk gücünün diğer kavram ve birimlerden bir farkı vardır. Yargılamayla
ilgili birkısım uygulamalar başka merciler tarafından yapılır; ama, iletişim ve
adlî kolluk yapılanmasıyla ilgili çalışmalar doğrudan kolluk gücü tarafından
yapılır. Bu yapılanma, hukuk devletine ulaşmanın da temel ayağını teşkil eder.
Hukuka aykırı örgütlenen bir Emniyet yapılanması içinde, delil toplama sürecine
müdahalenin başlaması kaçınılmaz olduğundan, bunun doğal sonucu olarak yargı
kararları da tartışılır hale gelir. Yanlış ve haksız uygulamalar sebebiyledir
ki, Emniyet Teşkilatının bu aşamada artık ister istemez güvenilirliği tartışılır
hale gelir. Daha da önemlisi, bu yapılanma ve kadrolaşma sebebiyle yargı
sürecinin işlemesinde ve maddî gerçeğe ulaşılmasında ciddî birtakım engellerin
doğması kaçınılmaz bir hal alır.
Bütün bu anlattığım
sürecin, iletişim özgürlüğünün ve adlî kolluk görevinin esasıyla ilgili olduğu,
bunu doğrudan etkilediği bir gerçek.
Sayın milletvekilleri, bu
gerçekler ışığında tam da maddelerimize ve tartıştığımız konulara yönelik bir
uygulamadan, uygulamalar zincirinden söz etmek istiyorum. Ülkemiz gündemini
-daha evvel de sık sık ifade ettik- uzun bir süre, yasadışı
örgütler-emniyet-yargı ve hükümet ilişkileri ağırlıklı olarak işgal etti. Bu
ilişkiler ağı içindeyse Yargıtay Başkanının tutumu ısrarla ve tertipli bir
şekilde öne çıkarıldı. Dürüst ve nitelikli bir hukukçu olduğuna yürekten
inandığımız Sayın Başkanın bu ilişkilerinin niteliği, bu ilişkilerde suç teşkil
eden unsurların bulunup bulunmadığı ve etik kuralların ihlal edilip edilmediği,
yasal ve etik boyutlarıyla, elbette ve ayrıca değerlendirilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, bu
süreç içerisinde dikkati çeken ve sorgulanması gereken temel husus ise, bütün
bu olaylar olurken, kolluk gücü ve bu gücü denetleme, sorgulama ve soruşturma
mevkiinde bulunan hükümet ne yapıyordu; herhalde, Meclis olarak, yasama organı
olarak bizim üzerinde duracağımız, sorgulayacağımız temel konu bu. Bizim bu
anlamdaki muhatabımız hükümettir. Hükümet ise, bakıyoruz, hiçbir yetkisi,
sıfatı ve sorumluluğu yokmuş gibi, her nedense, olayları izlemekle yetinmiş ve
tepkisiz kalmıştır. Oysa, Emniyet ve MİT yapılanması içerisinde muhtelif hukuk
ihlallerinin yapıldığı bariz olmasına göre, gerek Emniyet mevzuatı ve gerek MİT
mevzuatından kaynaklanan yetkilerini, Sayın Başbakan ve ilgili bakanlar neden
kullanmamışlardır; bunun, herhalde sorgulanması, tartışılması gerekiyor değerli
arkadaşlarım.
Emniyetin bu
yapılanmasının, sonuçta, keyfîliği ve hukuksuzluğu önlenemez boyutlara
ulaştırması kaçınılmazdır. Türkiye'de, şu anda, maalesef, bu süreç başlamıştır
değerli arkadaşlarım.
İşte, bu olumsuz sürecin
önlenmesi adına, teknik ve savcıya doğrudan bağlı olan adlî kolluk
yapılanmasının, bir an evvel gerçekleştirilmesi kaçınılmaz bir hal almıştır.
Değerli arkadaşlarım, suç
ve suçluyla mücadele etmek ve bireysel özgürlüklerin ihlal edilmesini önlemek mevkiinde
olan hükümetin ve elbette hükümetin denetiminde olan Emniyetin, böyle bir adlî
kolluk yapılanması içerisinde, özgürlükler ve kamu düzenine hizmet etmesini
beklemek, gerçekçi olmaz.
Bu çarpıklıklar öylesine
vahim ve dramatik gelişmelere yol açmıştır ki, biraz evvel anlattığım noktaya
tekrar dönüyorum; emniyet-yargı-mafya-hükümet ilişkileri içerisinde, Sayın
Başbakan ve Hükümet Sözcüsü olan Sayın Adalet Bakanı, "bu konu, hükümetin
dışında gelişen ve devletin ilgili kurumlarını ilgilendiren bir konudur"
diyebilmiştir. Bu değerlendirmelerin hiçbir ciddiyetinin ve tutarlılığının
olamayacağı açıktır. Bu konuları tahkike yönelik olarak, milletvekilliği
görevinin gereği olarak, tarafımızdan usulünce sorulan sorulara, aradan iki ay
geçtikten sonra, bu soruların kişisel ve özel nitelikli konuları
ilgilendirdiğinden bahisle cevap verilmemesindeki talihsiz uygulamayı herhalde
sorgulamamız gerekiyor. Soru önergesinde herhangi bir kişiyle yapılan özel
görüşmeden söz etmiyorum değerli arkadaşlarım, özel bir sohbetten söz
etmiyorum. Soru önergesinde MİT ve Emniyet Yasalarından doğan denetim
görevlerinin neden yapılmadığını, 5 ana başlık halinde yasal dayanaklarıyla
soruyorum. Yine, bu önergelerde, ilgili kişi adına, bir sanatçıyla yapılan özel
bir sohbeti sormuyorum. Yurtdışına çıkış süreciyle ilgili olarak ve kamu
göreviyle bağlantılı olarak bir soru soruyorum. Bu sorulara cevap vermek,
demokrasiye asgarî şartlarda inanan herkesin görevi ve sorumluluğu
kapsamındadır. Neyi soruyorduk orada; bu görüşmede kamu yetkisinin kullanımı
noktasında neden zafiyet gösterilmiştir? Bu yoldaki iddia doğru mudur değil
midir? Bunu milletvekili sormayacak da kim soracak değerli arkadaşlarım. Bu,
milletvekilinin varlık sebebidir, milletvekilinin temel görevidir, temel
sorumluluğudur. Vicdan sahibi olan hiç kimse bu konuyu kişisel ve özel
nitelikte bir sorudur deyip geçiştiremez. Demokrasiye asgarî şartlarda inanan
hiç kimse, böyle bir cevapla bu soruyu geçiştiremez.
İşte, değerli
arkadaşlarım, mevcut yasal ve yapısal bozuklukları kullanarak, kolluk gücünün
ardına sığınarak, iktidar etme anlayışıyla karşı karşıyayız; sorunun esası bu.
Böyle bir anlayış içindeki hükümetin, gerçek anlamda, adlî kolluk yapılanmasına
destek vermesini de bekleyemezsiniz. Bunu pek de yadırgamamak gerekiyor aslında.
Görüldüğü gibi değerli arkadaşlarım, olayın özü, sorunun özü ve esası bu.
Bu kısır ve verimsiz
döngünün değiştirilmesi ve yenilenmesi gerekiyor. Bu yapılamadığı içindir ki,
değerli arkadaşlarım, çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadeleyi düzenleyen
4422'nin 10 uncu maddesi, basın ve RTÜK mevzuatının ilgili maddeleri, açık bir
şekilde kolluk gücü tarafından ihlal edilmekte, hükümet de bunu seyretmekte.
Böyle bir kamu yönetimi, böyle bir hukuk devleti yapılanması, herhalde,
gerçekçi olamaz, inandırıcı olamaz. Bu yapılamadığı içindir ki, savcılık
makamına ulaşması gereken veya devletin üst yönetimine ulaşması gereken
bilgilerin, önemli bilgilerin, ya savcılık makamına ulaşmadan basına
sızdırıldığını ya da okyanus ötesinde bulunan kişilere ulaştırıldığını ve
buradan da, kendince uyarılar ve yönlendirmeler yapıldığını görüyoruz değerli
arkadaşlarım. Okyanus ötesindeki kişilerin, devletin teknik bilgilerine,
devletin resmî bilgilerine birtakım kurumlardan önce ulaştığını görüyoruz.
Bunları, ciddiyetle sorgulamamız gerekiyor. Bunların üzerine ciddiyetle
gitmemiz gerekiyor.
Bütün bu gerekçelerle,
adlî kolluk, başlıbaşına, ayrı ve özel bir yasayla düzenlenmesi gereken bir
alandır diyoruz arkadaşlarım. Bu düzenlemeyi, Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısı
içinde birkaç cümleyle, birkaç fıkrayla geçiştirerek halledemezsiniz. Bunu
yapmak istediğiniz zaman, tamamen, sureti haktan görünen bir tavır içinde
olduğunuz ve günü kurtarmaya yönelik bir arayış içinde olduğunuz bütün
çıplaklığıyla ortaya çıkar. Bunu, ilerleyen maddelerde, tekrar anlatmaya devam
edeceğim değerli arkadaşlarım.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
139 uncu maddeyi
okutuyorum:
ALTINCI BÖLÜM
Gizli Soruşturmacı ve
Teknik Araçlarla İzleme
Gizli soruşturmacı
görevlendirilmesi
MADDE 139. - (1)
Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin
bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hâkim veya
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı kararı ile kamu
görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir.
(2) Soruşturmacının
kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukuki işlemler yapılabilir. Kimliğin
oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli
belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.
(3) Soruşturmacı
görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet
başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona
ermesinden sonra da gizli tutulur.
(4) Soruşturmacı,
faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada
bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili
delilleri toplamakla yükümlüdür.
(5) Soruşturmacı,
görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte
olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.
(6) Soruşturmacı
görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği
ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz.
(7) Bu madde hükümleri
ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda
yer alan;
1. Uyuşturucu veya
uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
2. Suç işlemek amacıyla
örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
3. Silahlı örgüt (madde
314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315).
b) Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde
12) suçları.
c) Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz istemi var.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 139 uncu maddesiyle ilgili
olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunaktayım; bu
vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Eğer izin verirseniz,
tasarıyla ilgili konuşmalara başlamadan önce, bir üzüntümü sizlerle paylaşmak
istiyorum. Dün, üç dönem bu Meclis çatısı altında milletvekilliği görevini
onuruyla, başarıyla sürdürmüş bir ağabeyimizi, Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ
eski Milletvekili Yılmaz Alpaslan'ı kaybettik. Ben, az evvel Adalet ve Kalkınma
Partisinin Tekirdağ milletvekili olan arkadaşlarımla da görüştüm ve 5 Tekirdağ
milletvekili arkadaşım adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve
takdirlerinize sığınarak, sizler adına, Yılmaz Alpaslan'ın ailesine ve yakınlarına
başsağlığı ve sabır dilemek istiyorum; ailesinin, yakınlarının, sevenlerinin
acılarını paylaştığımızı, buradan, bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Ceza Muhakemesi Yasası
Tasarısıyla ilgili olarak öncelikle şunu ifade etmeliyim: Bu tasarı, inanın, dünyada
eşi benzeri görülmemiş bir hızla ve bir yöntemle huzurlarınıza gelmiştir. 335
maddelik yasa tasarısı, Adalet Altkomisyonunda toplam 12 gün görüşülmüş ve 12
günde bütün altyapısı tamamlanmış olduğu iddiasıyla Adalet Komisyona gelmiştir;
Adalet Komisyonundaki görüşme süresi ise 5 gündür. Türkiye'nin bu en temel
yasalarından biri olan Ceza Muhakemesi Yasası Tasarısı, 5 gün içinde,
Anayasanın direktiflerini gündeme getiren bir yasa olarak, tamamlandığı
iddiasıyla da Meclis Genel Kuruluna indirilmiştir. Tasarının, sadece bu yasa
tasarısının değil bütün tasarıların, ihtiyaca cevap verebilmesi için, akademik
dünyada, ilgili meslek kuruluşlarında ve sivil toplum örgütlerinde tartışmaya
açılması ve yapılacak değerlendirmelerin hepsinin bir potada eritilmesi suretiyle
de yasal düzenlemenin yapılması en doğrusudur. Ben, böyle bir çalışmanın
yapıldığı inancında değilim. Şimdi, yetkili arkadaşlarımız ve hükümet
"evet, yapılmıştır" da diyebilirler. Bir an için, böyle bir
çalışmanın yapıldığını, meslek kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine,
akademik dünyaya danışıldığını kabul edelim; ama, değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu tasarı, bu çalışmadan sonra geldiği komisyonlarda, yaklaşık
madde sayısı kadar değişiklik önergesi yaşadı; yani, eğer, bir uzlaşma var idiyse
bile, o uzlaşma toptan yok oldu, yepyeni bir anlayışla, yepyeni bir yasa
tekniğiyle Meclisin huzuruna geldi. Bu nedenle, hiçbir şekilde, akademik
dünyada, meslek odalarında ve sivil toplum örgütlerinde arzulanan sonucu,
beklenen gayeyi vermedi. Bu nedenle de, bir mutabakat metni değil; fakat, bütün
bu olumsuzluklara rağmen, Anamuhalefet Partisi olarak, tasarıya olabildiğince
katkı sunduk, olumlu hale getirmeye çalıştık. Bütün katkılarımıza rağmen, bu
tasarının, içinde hâlâ birçok olumsuzluğu taşımadığını iddia etmemiz mümkün
değil. Yasanın bünyesinde, hâlâ, birçok olumsuzluk var; ama, bu Avrupa
Birliğine yetiştirme süreci içinde, bu kadar sıklaştırılan bir tabloda,
içindeki bu hatalarıyla birlikte, tasarıda, kendi sunduğumuz katkılarla,
elimizden geldiğince düzeltmeler yapmaya çalıştık. Sonuç itibariyle, geneli
açısından tasarıya bir karşı çıkmamız söz konusu değil.
Bu arada, Bakanlığın, tüm
aşamalarda, isteklerini baskıcı bir yöntemle elde etmeye çalıştığını da
belirtmeden geçemeyeceğim. 100'den fazla değişiklik önergesinin dışında, bir
de, Adalet Komisyonunda çok ilginç bir olay yaşadık. Bir maddeyle ilgili olarak
değişiklik önergesi verdik. Bu değişiklik önergesinde, Recep Bey, o sırada,
büyük bir talihsizlikle, Komisyon Başkanlığı görevini üstleniyordu, bu
değişiklik önergemiz oylandı, oylama sonucu Adalet ve Kalkınma Partisinden bazı
milletvekili arkadaşlarımızın da bizim önergemize destek vermesi sonucu,
rakamsal açıdan 12'ye 7 bizim önergemiz kabul edildi; fakat o anda hiç
alışmadığımız bir şeyi gördük, Sayın Bakanım oturduğu yerden fırladı "bu
nasıl bir uygulamadır, biz bunu kabul etmiyoruz, Hükümetin anlayışı bu merkezde
değil" diye bastırınca, Sayın Komisyon Başkanım da "oylama sonuçları
eşit çıkmıştır 10 dakika ara veriyorum; bir daha oylayacağım" dedi ve biz
yasama organı olarak yürütmeye 10 dakika sonra teslim olduk, 8'e 6 önergedeki
iddialarımızı kaybettik ve hükümetin istediği gerçekleşmiş oldu. Burada ben
Bakanıma saygısızlık etmek istemem ama, özellikle bir Adalet Bakanının
böylesine bir davranışla Adalet Komisyonu üyelerini baskı altına almasını da
çok vahim bir olay olarak değerlendiriyorum, takdiri de sizlere bırakıyorum.
Efendim, belirtmeye
çalıştığım anlayışla sürdürülen görüşmeler sonucu, olmaması gereken bazı
düzenlemeler ne yazık ki bu tasarının içinde var ve işin tuhaf tarafı, olması
gereken bazı düzenlemeler de bu tasarıda yok. Özellikle adlî kolluk müessesesi
yasada sadece ismen var, oysaki, bu konuda bir bağımsız yasal düzenleme
yapılması, adlî kolluk müessesesinin özellikleri de gözönüne alındığında mutlak
bir şart; yasaya ismen birkaç madde koymak suretiyle böylesine bir yasal
düzenlemenin önüne geçilmeye çalışıldıysa, bunu hukuk mantığı açısından doğru
bulmamız mümkün değil; ama sanıyorum ki, adlî kolluk müessesesinin düzenlenmesinde
hükümet görüşünü ve komisyon görüşünü de aşan birtakım dirençlerin söz konusu
olduğu bir vakıa. Eğer, özellikle kolluk görevini yapan birimler bu konularda
çok fazla diretmiş olmasalardı ve diretmenin etkisi yasamanın üzerinde yer
almasaydı, sanıyorum adlî kolluk müessesesi bu şekilde düzenlenmezdi.
Efendim, kısa bir dönem
önce devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdık. Sonra, bu Ceza Muhakemesi Yasası
Tasarısıyla yaptığımız düzenlemeler sonucu, adını devlet güvenlik mahkemesi
koymasak bile, adı hariç her şeyi geri getirdik. Bölge ağır ceza mahkemeleri
dedik, özel yetkiler tanıdık, özel haklar tanıdık, özel statü tanıdık ve
DGM'leri tekrar fiilen yaşama geçirdik. Böylece de, savunma hakkı, suçun
niteliğine göre farklılık arz eder bir hale geldi. Savunma hakkı bir bütündür;
hangi mahkemede olursa olsun, savunmanın üslubu, anlayışı, hakları ne şekilde
sınırlanacaksa, her mahkemede bu şekilde sınırlanır; ama, biz, özel bir
düzenlemeyle bu farklılığı getirdik.
İlginç bir şey daha; dün
bütün ısrarlarımıza rağmen, İktidar Partisi milletvekili arkadaşlarımıza bunu
anlatamadık: Kadın haklarımızı koruyalım derken, kadınlarımız ve konunun
muhatabı hekimlerimiz rencide edilmişlerdir. Gerçi, son değişiklikle hekimlerin
rencide edilme durumu ortadan kaldırıldı. Kadınların lehine olarak uygulanması
gereken pozitif ayırımcılık yanlış değerlendirildi ve pozitif değil negatif bir
anlayışla, kadınlarımıza hak vermeye çalışırken, sanırım, onları daha fazla
tahakküm altına aldık diye düşünüyoruz.
Bir de, 77 nci maddede
çok ilginç bir husus vardı; genel ahlak iddiası. Dün önergede de bunu
söylemiştim, bir kez daha tekrar etmeden geçemeyeceğim. Bu genel ahlak iddiası
çok geniş bir kapsam. Şimdi, kadın hekim talep edenler ile etmeyenleri genel
ahlak dünyası içinde ayrıştırırsanız, yarın öbür gün, kadınların dünyasında,
telafisi imkânsız yaralar açarsınız; ama, ne yazık ki, bu iddialarımız dün
hiçbir şekilde gündeme getirilmedi ya da bizim getirdiklerimiz, sizin
tarafınızdan oy olarak kabul edilmedi ve düşündüğümüzün dışında, yarın
sancılarını Türkiye olarak hep birlikte yaşayacağımız bir düzenlemeyle geçtik.
Efendim, tüm bunlar
yetmiyormuş gibi, demokratik hukuk devletinde olmaması gereken, vatandaşı suçlu
kabul eden ve bu yüzden de baskıcı tedbir ve yöntemler yaratılmış ya da olanların
dozu artırılmıştır. Yargılamada -burası çok ilginç- devlet yararı ile
bireylerin hak ve özgürlükleri arasındaki denge, ne yazık ki, devlet yararına
olmak suretiyle bozulmuştur. Devlet karşıtı olduğumuz iddia edilemez; ama, bir
ülkede devlet yararı ile bireylerin hak ve özgürlüklerinin, her halükârda bir
denge içinde tutulması gerekirken, bu dengenin devlet yararına bozulmuş olması,
yarın öbür gün baskıcı anlayışların ülkede egemen olmasına fırsat verecektir;
endişelerimiz, kuşkularımız, korkularımız bu yöndedir.
Efendim, bu baskıcı
anlayışa en bariz örnekler, görüşmekte olduğumuz 139 uncu maddede ve 140 ıncı
maddede söz konusu. Daha önce, Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasında bulunmayan;
ama, bu Ceza Muhakemesi Yasası Tasarısına dahil edilen bir gizli görevli var.
Altkomisyonda "gizli görevli" adı tek madde iken, komisyonda ikiye
bölünerek, "gizli soruşturmacı" ve gizli inceleme haline getirildi.
Şimdi, metinlerde "gizli inceleme" yok, onun adına "teknik
araçlarla izleme" dedik; ama, adını ne kadar değiştirirseniz değiştirin,
madde, kelimesi değişmeden aynı kaldı. Yani, burada da bir gizli inceleme söz
konusu.
Şimdi, ilginçtir, bu 140
ıncı maddeyle ilgili bir kez verilmiş olan önerge reddedildi. Daha sonra,
müzakerelerin tekrarı aşamasında, bir kez daha geldi ve orada, az evvel de
söylediğim gibi, biraz da, biraz da değil, ciddî oranda, yürütmenin baskıları
sonucu, komisyon bu önergeyi kabul etti.
Değerli milletvekilleri,
bir yasa düşünün lütfen, gizli tanık, gizli kanıt, gizli soruşturmacı, gizli
izleme anlayışlarına sahip olsun. Böylesine gizlilik içerisinde yapılan bir
yargılamanın, sizce sonuçları ne olabilir? İzin verirseniz, kendi görüşlerimi
kısaca sayayım: Savunma hakkının ortadan kaldırılması, güven duyulmayan bir
kararın ortaya çıkması, vatandaşlarından kuşku duyan bir yönetim anlayışı,
huzursuzluk, korku ve endişe dolu bir yaşam, anayasal hakların hiçe sayılması,
bireysel özgürlüklerin kısıtlanması ve biraz da abartılı bir tabirle, ülkenin,
çok geniş bir şekilde tutulmuş haliyle, tutukevine ya da cezaevine
benzetilmesi.
İşte, bu nedenlerle, bu
madde, bu gizlilik hatalıdır, abartılıdır ve uygulamada büyük sıkıntılara sebep
olacaktır. Bu gizlilik anlayışı, hukuk devletinde insanların özgür yaşam
sürdürmelerinin önünde de her zaman büyük bir engel olarak yer alacaktır.
Hürriyetleri esas alan Anayasamızdaki bu anlayış, hürriyetlerin istisna olarak
kabulü şekline dönüşecektir.
Şimdi, bu bahsettiğimiz
maddedeki değişiklikler, zaten, 4422 sayılı Yasada; yani, Çıkar Amaçlı Suç
Örgütleriyle Mücadele Kanununda vardı, bu yüzden değişen bir şey yok şeklinde
basit sözlerle örtbas edemeyiz; çünkü, az evvel söylediğim 4422 sayılı Yasa
özel bir düzenlemeyi içermektedir. Oysaki, Ceza Muhakemesi Yasası, Türkiye'deki
tüm ceza muhakemelerindeki usulî işlemleri düzenleyen bir yasadır. Özel bir
yasa değildir, genel bir yasadır.
Arkadaşlar, genel bir
yasanın ruhuna bu kadar kısıtlayıcı hükümler getirilmesinin hukuk mantığıyla
özdeşleşmesi mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şu ana kadar anlattıklarım yasal düzenlemedeki
sakıncalarla ilgili. Şimdi, bir de uygulamayla ilgili bir iki örnek vermek
istiyorum. Çok kısa bir zaman önce, Adalet ve Kalkınma Partili bir milletvekili
arkadaşım, bir sohbetimizde, telefonunun dinlenildiğinden bahsetmişti. Bunu,
çoğunuza söylemiştir Hüsrev arkadaşımız. O kadar denk gelmiş ki, bir gün
birisiyle görüşüyor, konuşma bitiyor, karşı taraf telefonu kapatıyor; ama, ne
yazık ki, yetkisi olmamasına rağmen dinleme görevini yapan vatandaş o arada boş
bulunuyor, dinlemekte olduğu müziği Hüsrev Beye de dinletiyor.
BAŞKAN - Sayın Saygun,
Grup ve şahsınız adına toplam 15 dakikalık konuşma hakkını aştınız; lütfen
toparlayın.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
20 dakika oldu.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) - Tamam efendim, bitiriyorum.
Bunu niye söyledim:
Türkiye'de, yetkisi olmayan kurumlar, hem de bir suç ilişkisi olmamasına
rağmen, Meclisteki milletvekillerinin telefonlarını dinlemeyi alışkanlık haline
getirmişlerse, böylesine yetkilerle onları teçhiz ederseniz, bu ülkede kimler,
nasıl dinlenir; onun takdirini sizlere bırakıyorum.
Efendim, izin verirseniz,
son olarak şunu söylemek istiyorum: Bizler, bu ülkenin farklı yörelerinden,
devletin varlık sebebi olan bireylerin oylarıyla geldik. Görevimiz, tabiî ki,
ülke yararına hizmet etmek; ama, bu hizmet anlayışını sürdürürken, bizlere
görev veren bireyleri ve toplumu sıkıntıya sokma hakkına sahip değiliz.
Ülkemizi, özgür bir ortama taşımak, hukuk devleti anlayışını ve uygulamasını
sağlamak, demokratikleşme yönünde çaba göstermek, olağanüstü halleri ve
olağanüstü uygulamaları kaldırmak ya da olabildiğince en aza indirmek,
insanlarımızı sosyal ve ekonomik anlamda mutlu etmek, gençlerimize yaşanabilir
bir gelecek yaratmak hepimizin görevidir. Böylesine gizlilik içeren bir anlayışın
sonunda Susurluk'un doğduğunu da, lütfen, unutmayalım.
Tüm bu anlattıklarımıza
rağmen, çıkaracağımız yasaya, ülkemize yeni bir ufuk açacağı anlayışıyla destek
veriyoruz; ancak, destek verirken, eleştirilerimizi her fırsatta gündeme
getiriyoruz ve onay vermediğimiz bazı maddeleri de ifade etme ihtiyacını
duyuyoruz.
139 uncu madde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun onay vermediği maddelerden bir tanesidir.
Özgür ortamları kısıtlayan, demokratik anlayışı yok etmeye yönelik anlayışların
dikte edildiği madde metnini Cumhuriyet Halk Partisinin onaylaması, kabul
etmesi mümkün değildir.
BAŞKAN - Lütfen
toparlayın.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) - Efendim, umarım, verdiğimiz destek ve uyarılarımız, hem bu yasada
hem de gelecekteki yasal düzenlemelerde yararlı olur.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, Yılmaz Alpaslan'ın kaybı acı bir kayıp. Yılmaz Alpaslan,
Trakya'nın, Türkiye'nin yetiştirdiği değerli, nitelikli, renkli, delikanlı bir
politikacı, parlamenter. Ailesine, yakınlarına başsağlığı, kendisine de
Tanrıdan rahmet diliyoruz.
Şimdi, söz sırası, şahsı
adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay'da.
Buyurun Sayın Yarbay.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan, gizli soruşturmacı
görevlendirilmesiyle ilgili 139 uncu madde üzerinde söz almış bulunuyorum.
333 maddelik bu kanun
tasarısı, gerçekten, çok ilerici hükümler taşıyor. Türkiye'de insan haklarının
gelişmesi konusunda, savunmanın güçlendirilmesi konusunda çok önemli hükümler
var; ancak, 333 maddenin tamamına benim katılmam mümkün değil; hepimizin
katılması mümkün değil; dolayısıyla, fert fert, hepimizin, ayrı ayrı itirazları
olabilir.
Benim bu kanunda zayıf
gördüğüm, eksik gördüğüm bir konu var; o da şu: Gizli tanık, gizli
görevlendirme. Bak, yine çok açık -bu benim felsefemdir; Almanya'da,
İngiltere'de, Amerika'da olması çok önemli değil bir şeyin; orada var diye bir
şey iyi olmaz- devlet gizli iş yapmaz. Vatandaşlarına karşı gizli iş yapmaz
devlet, vatandaşlarına karşı gayet şeffaftır; çünkü, devlet güçlüdür ve
hâkimdir. Mesela, sanığı koruyamayan bir devlet, devlet değildir. Eğer, sanık
korunamıyorsa, o devlet, zaten, devlet değildir.
Şimdi, 58 inci maddeyle, ben, bu 139 uncu
maddeyi aynı görüyorum; gizli görevlendirme ve gizli tanık... Gizli
görevlendirme ile gizli tanık işbirliği yaptığı zaman adamı idam ettirir ve
bunların kimlikleri de açıklanmıyor. Yargılamanın en önemli özelliği, şeffaf
olmasıdır; herkese açık olmasıdır, yargının en önemli özelliği; ama, siz,
yargılamayı bina ettiğiniz olayda gizli tanığı açıklamıyorsunuz ve gizli
görevlendirmeyi açıklamıyorsunuz.
Gizli görevlendirmecileri
korumak çok zordur ve kamu görevlilerine büyük bir zarar veriliyor. Ben şimdi
size bir örnek vermek istiyorum. Bir arkadaşımızı görevlendirdik, uyuşturucu
takibi konusunda. Burada, bakın, çok önemli bir madde var; diyor ki:
"Hukukî kimlik kullanabilir." Yani, benim adım Ersönmez Yarbay. Ben
hukukî kimlik kullanıyorum. Mesela, Ali Veli; yeni hukukî kimliğim bu. Ali Veli
olarak görev başındayken ölürsem, cenaze töreni yapabilir misiniz?! Ben kamu
görevlisiyim; cenaze töreni yapılabilir mi?! Ben -kamu görevlisi olarak bir
suçluyu takip ederken- gizli kimlikle suçlu takip ediyorum ve benim cenaze
törenim yapılabilir mi?! Ben, bir tazminat filan, bir hak iddia edebilir
miyim?!
Burada, daha önce
Türkiye'de çok tartışılan bir konu var; ajan provokatör konusu. Bakın, ajan
provokatörlük olayını burası resmîleştiriyor, hukukîleştiriyor. Daha önce, biz,
yürüyüşler, mitingler, toplantılar olduğu zaman "içimize ajan provokatör
sızdı" diyorduk. Şimdi, burada diyor ki: "Soruşturmacı, görevini
yerine getirirken suç işleyemez." Pekâlâ, suç işleyemeyen bir soruşturmacı
görevini nasıl yerine getirecek?! Mesela, diyelim ki, izinsiz yürüyüşe katıldı
soruşturmacı. İzinsiz yürüyüş suç değil midir?! Nasıl, suç işlemeden görevini
yerine getirecek veyahut da uyuşturucu madde nakledilirken arabaya binip
gitmesi, yani, o uyuşturucu heyetinin içinde olması suç değil midir?!
Evet, devam edelim:
"Görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu
tutulamaz" deniliyor bu sefer de. Şimdi, bu insanı korumak son derece
zordur. İleride bu kamu görevlilerinin başına bela açmış oluyoruz.
Bakın, Türkiye'de, bir,
Millî İstihbarat Teşkilatı var -biz, hep gizli işlerden çekiyoruz ne çekersek-
iki, Generkurmayın istihbarat teşkilatı var; üç, Emniyet Teşkilatının
istihbarat teşkilatı var; dört, şimdi de, cumhuriyet savcılarının istihbarat
teşkilatı oluşuyor. Bu örgütler, yani, birbirine bilgi aktarmayan bu örgütler,
ileride birbirlerini öldürürler. Abdullah Çatlı, Alaattin Çakıcı olayı burada
resmîleştirilmeye çalışılıyor; ama, biz bu işi resmîleştiremeyiz. Yani, devlet,
sanıkları yargılarken yargı konusunda şeffaf olmalıdır. Haa, devletin Millî
İstihbarat Teşkilatı gerekli eylem ve işlemleri yapar. Kime karşı; kendi
vatandaşlarına karşı değil, dışarıdakilere karşı, vatan düşmanlarına karşı.
Kanunî yetkisi, yapar; ama, biz, gizli iş yapan insanların sayısını
çoğalttığımız zaman, vatandaşın güvencesi kalmaz.
Şimdi, burada -uyuşturucu
madde- suçları sınırlandırmışız. Bu bir ileri gelişmedir; bunun için teşekkür
ediyorum. Yani, daha önce bu konu daha genişmiş, şimdi biraz daraltılmış; bu
iyidir; fakat, buradaki konular, hep önemli konular; uyuşturucu ticareti...
Trilyonlarla uğraşıyorsunuz ve insanı suça ortak ediyorsunuz. Kamu görevlisi;
maaşı 500 000 000 lira, maaşı 1 milyar lira... Sen, burada, adamı trilyonlarla
bir işe ortak ediyorsun, en sonunda gizli adam...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen.
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)
- Toparlıyorum efendim.
Kim hesap sorabilecek?
Benim buradaki esas
korkum şu: Yani, burada "efendim, bu maddeyi şey yaparken devleti
zayıflatmayalım..." Bu madde, devleti zayıflatan bir maddedir, devleti
güçlendiren bir madde değildir. Bu iki madde, gizli tanık ve gizli sanık,
devleti zayıflatan, devleti tartışma ortamı içerisine çeken, devleti her zaman
töhmet altında bırakan iki maddedir. Dolayısıyla, bu kanun tasarısının bütün
maddeleri, 333'ü de, hepsi iyi, ileri hükümler getiriyor, bunun için teşekkür
ediyorum; ancak, gizli tanık ve gizli görevlendirmenin sonunda gelinecek nokta,
gizli sanıktır; yani, artık, yargılamanın da örtülmesidir.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Oylamadan önce,
Sayın Bakan söz istiyor.
Sayın Bakan, kürsüden mi,
yerinizden mi konuşacaksınız?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, yerimden, bir iki cümleyi Genel Kurulun bilgisine
sunmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Değerli arkadaşlarım, tabiî, Ceza Muhakemesi Yasası, kendi içinde
dengeleri olan, arkadaşlarımızın burada dile getirdiği hususları bir bütünlük
içerisinde tolere eden, hak ve özgürlükleri de olabildiğince teminat altına
alan bir düzenlemedir.
Geneli üzerinde
konuşurken de söyledim; hiç şüphesiz, biz, iki şeyi gözetiyoruz ve gözetmek
mecburiyetindeyiz. Bunlardan bir tanesi, hak ve özgürlüklerdir. Şu anki
uygulamalara ve genel mevzuatımıza baktığımızda, bu düzenlemenin birçok noktada
yeni teminatlar getirdiği, mahkemelerin daha aleni bir yargılama yapmasını,
daha adil bir yargılama yapmasını ve kısa sürede gerçeğin ortaya çıkarılmasını
hedeflediği aşikârdır; ama, öbür taraftan da, sosyal düzenin korunması esastır.
Hep ifade etmeye çalışıyoruz; bundan sonra da ifade edeceğiz; sosyal düzen
bozulduğu andan itibaren, hiçbir özgürlüğü kullanma imkânınız yoktur; bu bir.
İki; biz bu düzenlemeyi
yaparken, hem devlet ve toplum olarak bizim geçirdiğimiz tecrübeler hem de
hukuk devleti olarak birbirimize örnek gösterdiğimiz ya da hukuk devleti olarak
bugün yeryüzünde mevcut olan devletlerin uygulamalarının dışında hiçbir hüküm
de getirmedik; ama, şunun kabul edilmesi hazım: Sayın Yarbay'ın söylediği
tarzda ne tarihte bir devlet var ne de bugün bir devlet var. Eğer bir sanal
devlet için, bir sanal toplum için usul hukuku yapıyorsak, ona bir diyeceğim
yok; ama, yaşanan gerçeklerden ki, usul kuralları, belli tecrübelerin, belli
sıkıntıların sonucu konulmuş olan, trafik kuralları kadar hayatî birkısım
kurallardır.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, şimdi, lise önlerine varıncaya kadar uyuşturucu tacirleri dağılmaya
başladı. Gençlik tehdit altında; kapkaç vesaire. Şimdi, buradaki suçları,
devletin örgütü, nasıl takip edecek, nasıl izleyecek, bunları nasıl ortaya
çıkaracak da gelecek kuşakları uyuşturucu belasından, kapkaçtan, örgütlerin...
Şu an arkadaşlar bilmiyor, emniyetten gelenler bilir, cezaevlerimizdeki örgüt
sayısını, isimlerini bile çoğunuz bilmiyorsunuz; 47 örgütün mensubunu biz
cezaevlerimizde barındırıyoruz. Türkiye örgütlü suçlar açısından ya hedef ülke
ya geçiş ülkesidir. Bunları hesaba katmadan bir hukuk düzenlemesi yapılamaz.
Ben de özgürlüğün ne anlama geldiğini biliyorum, komisyonumuz da ne anlama
geldiğini biliyor, sizler de biliyorsunuz. Onun için, özgürlükler kadar,
Türkiye'yi suç örgütlerinin cirit attığı, her istediğini yaptığı, geleceğimizi
tehdit edecek bir özgürlük ortamını onlara vermememiz lazım. Devletin, güvenlik
güçlerimizin, bu anlamda, bu düzenlemeleri yapmasına ihtiyaç var, bunların
güçlendirilmesine...
Kaldı ki -bir şey var-
yine biz, Ceza Kanunu düzenlemesini yaparken, özel ceza hükmü taşıyan
kanunların hepsini Ceza Kanununun bütünlüğü içerisinde değerlendirmeye
çalıştık. Şimdi, burada, 139 uncu madde, arkasından gelen 140 ıncı madde,
zaten, 4422 sayılı Kanunda var olan düzenlemelerdir. Biz, artık, yasanın
yürürlük tarihiyle birlikte bu kanunlar ortadan kalkacağı için, onlarla ilgili,
suçla mücadelede ihtiyaç duyulan yetkileri bu kanunun içerisine almaya
çalıştık.
Bir üçüncüsü, tabiatıyla,
bir hukukî düzenleme yaparken, mukayeseli hukuktan istifade edersiniz. Dün de
sıkça atıf yaptım; 1 Eylül 2004 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Alman Ceza Usul
Yasasının 110 uncu maddesinde aynen böyle "aşağıda yazılı suçlar söz
konusu olduğunda, gizli soruşturmacı görevlendirilebilir" diyor; yani, bu,
ilk defa bizim hukukumuza bu kanunla gelen olmadığı gibi, Batı hukukunda da
uygulama imkânı bulan ve her devlette olan bir uygulamayı burada getirmeye
çalıştık.
Bunu şunun için
söylüyorum: Yani, böyle bir yasa, özgürlükçü bir yasayla ilgili olarak, sadece
içinde iki yerde gizli maddesi geçiyor diye ya da gizli ifadesi geçiyor diye,
özgürlükleri kısıtlayan, polis devleti imajını ortaya koyan bir düzenleme
yapmadık. Bu yasa güzel bir yasadır ve kendi içinde de tutarlılığı olan bir
yasadır.
Bunu bilgilerinize arz
etmek istedim.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, daha bakmadınız bile.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Görünüyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, oylama sırasında hem Kâtip Üyelerimiz hem ben bakıyoruz.
Mutabık kaldık; kabul edenler, kabul etmeyenlerden daha çoktu. O yüzden, madde
kabul edildi diye oylama sonucunu ilan ettik.
Birleşime, saat 15.00'e
kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER:Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
698 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
III. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. - Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
140 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Teknik araçlarla izleme
MADDE 140. - (1)
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve
başka suretle delil elde edilememesi halinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık
yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya
görüntü kaydı alınabilir:
a) Türk Ceza Kanununda
yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve
insan ticareti (madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (madde
81, 82, 83),
3. Uyuşturucu veya
uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
4. Parada sahtecilik
(madde 197),
5. Suç işlemek amacıyla
örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
6. İhaleye fesat
karıştırma (madde 235),
7. Rüşvet (madde 252),
8. Suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
9. Silahlı örgüt (madde
314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),
10. Devlet Sırlarına
Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),
Suçları.
b) Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde
12) suçları.
c) Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
d) Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
(2) Teknik araçlarla
izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı
tarafından karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar
yirmidört saat içinde hâkim onayına sunulur.
(3) Teknik araçlarla
izleme kararı en çok dört haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde
bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
(4) Elde edilen deliller,
yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamaz;
ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı takdirde Cumhuriyet savcısının
gözetiminde derhal yok edilir.
(5) Bu madde hükümleri,
kişinin konutunda uygulanamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
698 sıra sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısının 140 ıncı maddesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu
nedenle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Gerek görüşmekte
olduğumuz 140 ıncı madde gerekse bundan önce görüştüğümüz 139 uncu madde, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun genelleştirilmiş, fakat, bundan önceki dönemlerde
istisna olarak uygulanmakta olan ve bizim neslin pek de iyi olmayan anılarını, kötü
anılarını çok iyi paylaştığı, hem ajan provokatör hem işkence hem de her an
takip altında kalan örgüt ve örgüte bağlı suçlarla ilgili düzenlemeleri
içeriyor.
Şimdiye kadar,
Türkiye'de, ajan provokatör kelimesinden çok çektik, bu ülke çok çekti. Herkes,
suçlu ve sanık olarak görülmeye çalışıldı. Gizli izleme, Türkiye'de var olan
bir işlem, yıllardan beri de vardı; ancak, şimdiye kadar istisnaî hallerde,
olağanüstü dönemlerde uygulanan bir işlemi, bu tasarıyla beraber, ceza
muhakemesinin temel eksenlerinden biri haline getiriyoruz. Elbette, burada bir
farklılık var; şimdiye kadar suçludan delile gitme yöntemi kullanılıyordu.
Suçludan delile gitmeye kalktığınızda, elbette ki, insan haklarının en büyük
ihlali olan işkence gündeme geliyordu. Türkiye Cumhuriyetinin ve demokrasi
tarihinin en büyük kara lekelerinden birisi işkencedir. Evet, belki bu teknik
izlemeler ve düzenlemelerle birlikte düzenli bir hale gelebilecek; fakat, ajan
provokatör, gizli izleme ve gizli ajanı gözönüne aldığımızda ise, ne yazık ki,
bu kara lekenin, sadece, artık işkencenin Türkiye'deki uygulamasının ortadan
kalkmasından itibaren geçerli olmayacağını görüyoruz. Yine, ne yazık ki, benzer
hükümlerin -istisnaî olması gereken hükümlerin- hukuk sistemimizde bir genel
kural olarak konulması ve devam etmesi tehlikesini de bir arada yaşıyoruz.
Anayasamızın 2 nci
maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devletidir" denilerek, devletimizin bir hukuk devleti olduğu açıkça
vurgulanmıştır. Bu anlamda hukuk devleti, her eylem ve işlemi koygun, insan
haklarına saygı gösteren, hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, hukuku tüm
devlet organlarına egemen kılan, hukukun üstünlüğünü kayıtsız şartsız kabul
eden bir devlet demektir.
Hukuk devletinde, yasama
ve yürütmeyi, hukuka ve hukukun üstünlüğüne bağlı kılan güç, bağımsız yargıdır.
Yargı, bu görevini, mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, delil toplama,
iddia ve savunma haklarına ilişkin ilke ve hükümleri içeren usul yasalarıyla
gerçekleştirir. İşte, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısının "Teknik
araçlarla izleme" başlığı taşıyan 140 ıncı maddesi "bazı suçların
işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil
elde edilmemesi halinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri
ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir"
diyerek, daha önce 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununda
kısıtlı ve istisnaî durumlarda konulan bir maddenin, tüm yargılama hukukumuza
genel bir kural olarak konulmasına neden olmuştur.
Yargılama sisteminde ve
demokratik hukuk yaşamımızda önemli olan, hak ve özgürlüklerin genel,
kısıtlamaların ise istisnaî olmasıdır. Ne yazık ki, bu maddeyle, her ne kadar
belli suçlar sayılmasına, hâkim teminatı konulmasına, kişinin konutunda
uygulanmasının engellenmesine karşın, yalnızca kuvvetli şüphenin bulunması
halinde kişilerin her türlü özel yaşamının ve özel alanlarının izlenebileceği
ve (4) üncü fıkrada "bu izleme sonucu elde edilen bilgilerin ilgili soruşturma
ve kovuşturma dışında kullanılamayacağı, ceza kovuşturması bakımından gerekli
olmadığı takdirde cumhuriyet savcısının gözetiminde derhal yok edilir"
hükmü bulunmasına karşın, günümüzde, uygulamada, elde edilen bu tür bilgilerin
elden ele geçmesinin ve medyada kullanımının çok yaygın olduğunu gözönüne
aldığımızda, getirilen tüm güvencelere karşın, bu maddenin Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununda yer alması, evrensel hukuk ilkeleri, insan hakları ve haklar ve
özgürlükler açısından da sakıncalı bulunmaktadır.
Bizim temennimiz, bu
maddenin Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yer almamasıdır, çıkarılmasıdır.
Nitekim, hükümet de aynı görüşte olmalı ki, getirilen hükümet tasarısında bu
madde yoktu, altkomisyonda bu madde yine yoktu; ama, Adalet Komisyonu
toplantısında hükümet tarafından bir önergeyle, bu madde yeni 140 ıncı madde
olarak getirildi. Adalet Bakanlığının hazırladığı taslakta o kadar endişeler
vardı ki, konutta izleme de vardı; yani, bir insanın özel yaşamında konut
olarak kullandığı tüm alanlarında, tüm aile mahremiyetinin, tüm sırlarının, hem
dinlenebileceği hem görüntüyle kaydedilebileceği endişesi vardı; sabahki
oturumda bu madde kabul edildi. Tekrar görüşülme esnasında, AKP'li
arkadaşlarımızın verdiği önergelerle, konutta izleme konusu ortadan kaldırıldı.
Şimdi, düşündüğümüzde,
ikisini bir arada tuttuğumuzda gördüğümüz şu: Ne yazık ki, güvenlik güçleri ve
kolluk kuvvetleri, bugüne kadarki... Evet, Türkiye'nin olağanüstü dönemlerden
geçtiğini biliyoruz; ama, artık, Türkiye'de olağanüstü uygulamaların kural
haline getirilmesini ve bu kuralların da artık yasalaşmasını savunan kolluk
görevlileri tamamen komisyon üzerinde bir baskı oluşturarak, tüm gizlilik
alanlarımızın dinlenebilmesinin, gözlenebilmesinin ve kamuya açılabilmesinin
tehlikesini doğuracak önergelerle karşımıza geldiler. Ben bu konuda komisyonun
gösterdiği tavrı gerçekten takdir ediyorum. Komisyon bu konuda direndi; fakat,
burada ilginç olan başka bir nokta daha var. İkinci olarak gelen bir önergeye
bakıyoruz; örneğin "işyeri" ibaresi çıkarılmamıştı burada. Bu
tasarıda en fazla eleştirilen konu, çok aceleye getirildiğimiz ve bu tasarının
Meclis gündemine çok acele getirildiğini ve önergelerle değiştirildiğini birçok
arkadaşım söyledi; bu bir gerçek. Bir maddeyi sabahleyin kabul ettik, öğleden
sonra başka bir önergeyle değiştirerek kabul ettik; önergede "işyeri"
ibaresi yoktu, kalemle ilave ederek "işyeri" ibaresinin eklenmesini
sağladık.
Bakınız, şimdi, böyle
yöntemlerle... Şu anda Mecliste görmüş olduğumuz gibi, yağmur gibi hâlâ önerge
yağıyor burada. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu beş yıldan beri Türkiye'nin
gündeminde; hükümet bunun üzerinde bir yıldan beri çalışıyor; Adalet
Komisyonunda, alt komisyonda bunlar tartışıldı; bu önergeler şimdiye kadar
gelmedi mi, uygulamadaki bu aksaklıklar bilinmiyor muydu?! Kolluk
kuvvetlerinin, demokratikleşme ve özgürleşme konusunda ve hukuk devletinin
teminatı olan hukukun üstünlüğünü kabul etme konusunda hâlâ ve hâlâ direnmesini
anlayabilmiş değilim. Meclisin bu konudaki iradesi gerçekten çok güzel. Meclis bu
iradeyi reddediyor, komisyon da reddetti; ama, hükümetin de bu konuda biraz
direnmesini istiyoruz. Hâlâ bizim önümüze yağmur gibi önergeler gelmesin. Bu
tasarının görüşülmesi esnasında, hakları ve özgürlükleri kısıtlayıcı önergeleri
lütfen getirmeyin Sayın Bakan, sizden bunu istiyoruz. "Özgürlükleri
genişletiyoruz" diye kelime oyunları yaparak, özgürlükleri kısıtlayıcı
hükümler lütfen tekrar gelmesin bir daha.
Burada katalog halinde
birtakım suçlar sayıldı. Diyorlar ki "evet, bu teknik izleme sakıncalı. Biz,
belirli maddeler halinde bu suçları kısıtlıyoruz; bu suçlar haricinde gizli
izleme yapılamayacak." Bizim de Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri olarak
verdiğimiz bir önerge vardı.
Bakın, bu katalog halinde
sayılan suçlarda, ne yazık ki, devlet aleyhine, yani Ceza Kanununun 302 ve
müteakip maddelerince düzenlenen ve anayasal düzene karşı işlenen suçlara karşı
gizli izleme yapılması mümkün değil bu tasarıyla. Biz de, bu kadar geniş bir
kapsam içerisinde bu suçlar sayılıyorsa, devlete karşı işlenen suçları -302,
303, 304, 305, 306, 307, 308 inci maddeler- ve anayasal düzene karşı işlenen
suçları -309, 310 uncu maddeler- ekleyelim dedik; bunlar da o zaman bu yasaya
girsin; madem bu izlemeyi prensip olarak kabul ediyorsunuz, devlete karşı
işlenen suçlar da girsin dediğimizde, komisyon görüşmeleri esnasında, Sayın
Bakan "302'yi kabul ederim, 303'ü kabul ederim, 304'ü kabul ederim; ama,
305'i kabul etmem; yani, 306'yı kabul ederim, 307'yi kabul ederim, geri kalan
tüm maddeleri kabul ederim; ama, 305'i etmem" dedi. Yani, devlet aleyhine,
anayasal düzene karşı işlenen suçlarda, yabancı vakıflardan para alınmasını
düzenleyen ve sanki çok eski bir dönemi andıran, bu rabıtayı andıran suçlarda
gizli izlemenin yapılamamasını temin eden bir anlayışı kabul etmek mümkün mü burada?!
Bizim en temel hassasiyetlerimizden bir tanesi, Türkiye Cumhuriyetinin birliği,
bütünlüğü ve anayasal nizamın devamıdır; hepimizin kabul etmesi gereken temel
ilke budur; ama, ne yazık ki, bu katalog halinde sunulan suçlarda bunlar yok.
İkincisi, gizli izlemenin
şimdiye kadar uygulamada var olduğunu biliyoruz. Gizli izlemede elde edilen
bilgilerin de kamuyla ne kadar paylaşıldığı ve o paylaşılma esnasında kamu
görevlilerinin, kamuda çalışan insanların ve ekiplerin mücadelesinin basına
sızdırıldığı da hepimizin malumu.
Bakınız, biz, Türkbank
soruşturması esnasında ilginç bir şey bulduk: Şimdiye kadar, gizli izlemeyle
elde edilen bilgilerin, kamu görevlileri tarafından, 1998 yılından 2003 yılına
kadar, ne yazık ki, devletin ilgili kurumlarına, hukuk kurumlarına
bildirilmediğini gördük; yani, ille, gizli izlemeyle elde edilen ses, bilgi ve
görüntünün...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla)- Gizli izlemeyle elde edilen görüntüler, bilgiler, kamuoyuna ve
adalet kurumuna, hukuk kurumlarına, direkt mahkemelere yansıtılmıyor; emniyet
güçleri, bunların bir kısmını elinde bulunduruyor.
Biliyorsunuz, birtakım
televizyon kanallarında, elde edilen kasetleri gördük; eski istihbarat
şeflerinde, yakalanan kasetler, dinleme kayıtlarını gördük; basından bunları
takip ettik, kataloglarını alabildik, kimler olduğunu. Önemli olan, adlî kolluk
düzenlenmediği müddetçe, hâkim teminatı tam olarak sağlanmadığı müddetçe,
bunların, adalete yardımcı olmaktan çok, insanların özel yaşamında ve
gelecekteki yaşamlarında bir şantaj aracı olarak kullanılmasını engellememiz
mümkün değil.
Yine, bu yasada, bizim
hep hassasiyetle üzerinde durduğumuz "gecikmesinde sakınca bulunan
haller" kavramı var. Birçok hukukçu arkadaşımız var burada. Hükümet
tasarısında getirilen, 2 nci maddede getirilen "gecikmesinde sakınca
bulunan haller" kavramı, allahaşkına, tutuklamayı düzenleyen 100 üncü
maddedeki uygulama değil mi?! Tutuklamayla belirtilen hallerin hepsi, delilleri
karartma şüphesi varsa, kaçma şüphesi varsa, delilleri şantaj ve tehditle
kapatma şüphesi varsa, zaten, hâkim tarafından tutuklama kararı veriliyor. 2
nci maddede, hükümet tasarısının 2 nci maddesinde "gecikmesinde sakınca
bulunan haller" deyimi, aynen, şu anda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda
getirdiğimiz "tutuklanmayı gerektiren sebepler" ve Türk hukuk
sisteminde seksen yıldan beri uygulanan bir hüküm, hükümet tasarısında
"gecikmesinde sakınca bulunan haller" kavramıyla derhal işlemde
bulunulmadığı takdirde, suçun delil, iz, eser ve emarelerinin ortadan
kaybolması olasılığının ortaya çıkması halini düzenliyor. Tutuklama sebebi
olarak da, biz "kaçması durumunda, delillerin karartılması durumunda,
tanıklara baskı yapılması durumunda" diyerek, aynı zamanda tutuklama
hükümlerini getirdik. Aynı kavramlar bunlar. Her maddede, müphem, ne olduğu
belirli olmayan "gecikmesinde sakınca bulunan haller" kavramını
getirmek yerine, zaten usul kanununda var olan ve uygulanmakta olan
"tutuklamayı gerektiren sebepler" içerisinde yer aldığını gördüğümüz
ve hepimizin de kabul ettiği, hukuk sisteminde hiç kimsenin itiraz etmediği bu
genel hükmü kavram olarak Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa getirmenin gereğine
inanıyorum.
Hepinizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
141 inci maddeyi
okutuyorum:
YEDİNCİ BÖLÜM
Koruma Tedbirleri
Nedeniyle Tazminat
Tazminat istemi
MADDE 141. - (1) Suç
soruşturması veya kovuşturması sırasında:
a) Kanunlarda belirtilen
koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar
verilen,
b) Kanuni gözaltı süresi
içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c) Kanuni hakları
hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine
getirilmeden tutuklanan,
d) Kanuna uygun olarak
tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu
süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
e) Kanuna uygun olarak
yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına
veya beraatlerine karar verilen,
f) Mahkûm olup da gözaltı
ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya
işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle
zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
g) Yakalama veya
tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun
hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
h) Yakalanmaları veya
tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
i) Hakkındaki arama
kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer
malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması
için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri
amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî
her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e)
ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat
hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
142 nci maddeyi
okutuyorum:
Tazminat isteminin
koşulları
MADDE 142. - (1) Karar
veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir.
(2) İstem, zarara
uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi
tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi
yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.
(3) Tazminat isteminde
bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin
ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi
gereklidir.
(4) Dilekçesindeki bilgi
ve belgelerin yetersizliği durumunda
mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin
reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe,
mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.
(5) Mahkeme, dosyayı
inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir
örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ
ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini
ister.
(6) İstemin ve ispat
belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine
göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her
türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.
(7) Mahkeme, istemde
bulunanı, Cumhuriyet savcısını ve Hazine temsilcisini dinledikten sonra
kararını verir.
(8) Karara karşı, istemde
bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna
başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
143 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tazminatın geri alınması
MADDE 143. - (1)
Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak, hakkında kamu
davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat
kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların mahkûmiyet süresine
ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı mahkemeden alınacak
kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümleri uygulanarak geri
alınır. Bu karara itiraz edilebilir.
(2) Devlet, ödediği
tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevini kötüye kullanan
kamu görevlilerine rücu eder.
(3) İftira konusunu
oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama
halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
144 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tazminat isteyemeyecek
kişiler
MADDE 144. - (1) Kanuna
uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler
tazminat isteyemezler:
a) Gözaltı ve tutukluluk
süresi başka bir hükümlülüğünden indirilenler.
b) Tazminata hak
kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun
gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.
c) Genel veya özel af,
şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak
durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.
d) Kusur yeteneğinin
bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar
verilenler.
e) Adlî makamlar
huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek
gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
145 inci maddeyi
okutuyorum:
BEŞİNCİ KISIM
İfade ve Sorgu
BİRİNCİ BÖLÜM
İfade veya Sorgu İçin
Çağrı
İfade veya sorgu için
çağrı
MADDE 145. - (1) İfadesi
alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni
açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
146 ncı maddeyi
okutuyorum:
Şüpheli veya sanığın
zorla getirilmesi
MADDE 146. - (1) Hakkında
tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli
nedenler bulunan şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir.
(2) Zorla getirme kararı,
şüpheli veya sanığın açıkça kim olduğunu, kendisiyle ilgili suçu, gerektiğinde
eşkâlini ve zorla getirilmesi nedenlerini içerir.
(3) Zorla getirme
kararının bir örneği şüpheli veya sanığa verilir.
(4) Zorla getirme kararı
ile çağrılan şüpheli veya sanık derhâl, olanak bulunmadığında yol süresi hariç
en geç yirmidört saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya zorla getirmeyi
isteyen Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi
alınır.
(5) Zorla getirme, bunun
için haklı görülecek bir zamanda başlar ve hâkim, mahkeme veya zorla getirmeyi
isteyen Cumhuriyet savcısı tarafından, sorguya çekilmenin veya ifade almanın sonuna
kadar devam eder.
(6) Zorla getirme
kararının yerine getirilememesinin nedenleri, köy veya mahalle muhtarı ile
kolluk görevlisinin birlikte imzalayacakları bir tutanakla saptanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
147 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
İfade ve Sorgu Usulü
İfade ve sorgunun tarzı
MADDE 147. - (1)
Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde
aşağıdaki hususlara uyulur:
a) Şüpheli veya sanığın kimliği
saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak
cevaplandırmakla yükümlüdür.
b) Kendisine yüklenen suç
anlatılır.
c) Müdafi seçme hakkının
bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya
sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda
olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine
baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
d) 95 inci madde hükmü
saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı
derhal bildirilir.
e) Yüklenen suç hakkında
açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu söylenir.
f) Şüpheden kurtulması
için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi
aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları
ileri sürmek olanağı tanınır.
g) İfade verenin veya
sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.
h) İfade ve sorgu
işlemlerinin kaydında, teknik imkanlardan yararlanılır.
i) İfade veya sorgu bir
tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır:
1. İfade alma veya
sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.
2. İfade alma veya
sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren
veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.
3. İfade almanın veya
sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu
işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.
4. Tutanak içeriğinin
ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve
imzalarının alındığı.
5. İmzadan çekinme
hâlinde bunun nedenleri.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
148 inci maddeyi
okutuyorum:
İfade alma ve sorguda yasak
usuller
MADDE 148. - (1)
Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici
nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya
tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler
yapılamaz.
(2) Kanuna aykırı bir
yarar vaat edilemez.
(3) Yasak usullerle elde
edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
(4) Müdafi hazır
bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya
sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.
(5) Şüphelinin aynı
olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu
işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
149 uncu maddeyi
okutuyorum:
ALTINCI KISIM
Savunma
BİRİNCİ BÖLÜM
Müdafi Seçimi,
Görevlendirilmesi, Görev ve Yetkileri
Şüphelinin veya sanığın
müdafi seçimi
MADDE 149. - (1) Şüpheli
veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla
müdafiin yardımından yararlanabilir; kanuni temsilcisi varsa, o da şüpheliye
veya sanığa müdafi seçebilir.
(2) Soruşturma evresinde,
ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir.
(3) Soruşturma ve
kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme,
ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı
engellenemez, kısıtlanamaz.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
150 nci maddeyi
okutuyorum :
Müdafiin
görevlendirilmesi
MADDE 150. - (1) Şüpheli
veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi hâlinde
bir müdafi görevlendirilir.
(2) Şüpheli veya sanık
onsekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak
derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi
görevlendirilir.
(3) Üst sınırı en az beş
yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada
ikinci fıkra hükmü uygulanır.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
151 inci maddeyi
okutuyorum :
Müdafi görevini yerine
getirmediğinde yapılacak işlem
MADDE 151. - (1) 150 nci
madde hükmüne göre görevlendirilen müdafi, duruşmada hazır bulunmaz veya
vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya görevini yerine getirmekten kaçınırsa,
hâkim veya mahkeme derhâl başka bir müdafi görevlendirilmesi için gerekli
işlemi yapar. Bu durumda mahkeme oturuma ara verebileceği gibi oturumun
ertelenmesine de karar verebilir.
(2) Eğer yeni müdafi
savunmasını hazırlamak için yeterli zaman olmadığını açıklarsa oturum
ertelenir.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
152 nci maddeyi
okutuyorum :
Şüpheli veya sanığın
birden fazla olması hâlinde savunma
MADDE 152. - (1)
Yararları birbirine uygun olan birden fazla şüpheli veya sanığın savunması aynı
müdafie verilebilir.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
153 üncü maddeyi
okutuyorum:
Müdafiin dosyayı inceleme
yetkisi
MADDE 153. - (1) Müdafi,
soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir
örneğini harçsız olarak alabilir.
(2) Müdafiin dosya
içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh ceza
hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
(3) Yakalanan kişinin
veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı
geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin
tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(4) Müdafi, Cumhuriyet
savcılığınca iddianamenin mahkemeye verildiği tarihten itibaren dosya içeriğini
ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin
örneklerini harçsız olarak alabilir.
(5) Bu maddenin içerdiği
haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
154 üncü maddeyi
okutuyorum:
Müdafi ile görüşme
MADDE 154. - (1) Şüpheli
veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları
başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile
yazışmaları denetime tâbi tutulamaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
155 inci maddeyi
okutuyorum:
Kanuni temsilci veya eşin
duruşmada hazır bulunması
MADDE 155. - (1) Sanığın
kanuni temsilcisine duruşma gün ve saati bildirilir ve duruşmaya kabul edilerek
istemi üzerine dinlenebilir.
(2) Sanığın eşi hakkında
da tebligat yapılmaksızın birinci fıkra hükmü uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
156 ncı maddeyi
okutuyorum:
Müdafiin
görevlendirilmesinde usul
MADDE 156. - (1) 150 nci
maddede yazılı olan hâllerde, müdafi;
a) Soruşturma evresinde,
ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin istemi üzerine,
b) Kovuşturma evresinde,
mahkemenin istemi üzerine,
Baro tarafından
görevlendirilir.
(2) Yukarıda belirtilen
hâllerde müdafi soruşturmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer barosunca
görevlendirilir.
(3) Şüpheli veya sanığın
kendisinin sonradan müdafi seçmesi halinde, baro tarafından görevlendirilen
avukatın görevi sona erer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
157 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KİTAP
Soruşturma
BİRİNCİ KISIM
Suçlara İlişkin İhbarlar
ve Soruşturma
BİRİNCİ BÖLÜM
Soruşturmanın Gizliliği,
Suçların İhbarı
Soruşturmanın gizliliği
MADDE 157. - (1) Kanunun
başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek
koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz istemi var.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel; buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce, konuşmacıların,
139 ve 140 ıncı maddeler üzerinde konuşurken, hükümetin, komisyon üyeleri
üzerinde çok ciddî baskısı olduğu yönünde birtakım sözlerini işittik. Biz buna
katılmıyoruz; hükümetin birden çok önergesini reddettiğimiz de oldu. Komisyonda
tartışıldı, çok güzel bir tartışma ortamı oldu; bütün sivil toplum
örgütlerinden gelenler oldu, Yargıtaydan gelenler oldu. Güzel bir tartışma
ortamında bu tasarıyı hazırladığımız düşüncesiyle bu suçlamaları kabul
etmiyorum. Hiçbir zaman, hükümetin, idarenin, yürütmenin, komisyon üyeleri
üzerinde hiçbir baskısı da olmamıştır.
Her ne kadar Ceza
Muhakemesi Kanunu Tasarısının 157 nci maddesi üzerinde söz almış olsam da,
tasarının İkinci Kitabı içerisinde yer
alan, soruşturma, suçlara ilişkin şikâyet ve ihbarlar, adlî kolluk, kamu
davasının açılması, iddianame, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve hukuk
sistemimize, yargılama sistemimize yeni giren iddianameyi iade müessesesi
üzerinde; yani, 157 ilâ 174 üncü maddeler üzerinde söz almış bulunmaktayım;
görüşlerimi açıklayacağım.
Soruşturma evresinin
içeriği, kapsamı ve sınırları, bu aşamada nelerin olacağı, ne suretle cereyan
edeceği, tarafları ve yetkileri bu bölümde belirtilmiştir. Soruşturmanın kralı
savcıdır. Soruşturmanın başından sonuna kadar tüm yetki savcıdadır. Soruşturma
evresinde genel olarak usul işlemleri gizlidir. Soruşturma evresinin gizliliği,
ceza adaletine, doğruluk, dürüstlük, gerçeğe ulaşma ilkesine uyulması için
zorunluluktur. Ancak, her şeyden önce, suçsuzluk karinesinin sağlam
tutulabilmesi yönünden de vazgeçilemez niteliktedir. Aksi takdirde, bizde ve
bazı zamanlar diğer ülkelerde de örneklerine rastladığımız yargısız infazlar
sonucu, insanlar ıstıraplara sürüklenmekte, telafisi imkânsız zararlar
doğmakta, bireyin toplum önündeki itibarı bir iftira uğruna zedelenmekte,
böylece, suçsuzluk karinesi lafta kalmaktadır.
Tasarı, soruşturma
evresinde, tarafların ve özellikle şüphelinin ve avukatının, müdafiin
yetkilerini belirtmektedir. Avukat, belirli istisnalarla soruşturma dosyasını
inceleme olanağına sahiptir. Soruşturması devam eden suçlar hakkında halkın
bilgi sahibi olma ihtiyacı da vardır. Medyanın, bu suçlar hakkında
bilgilenerek, halkın bilgi edinme ihtiyacını karışlamak görevi de vardır. Medya
mensupları, bu konularda doğru haber elde edemediklerinde, öteden beri
devşirilen ve çoğu kez yanlış olan bilgileri halka yansıtmakta ve insanların en
temel hakkı olan suçsuzluk karinesi böylece ihlal edilmektedir.
Bu bölümde, ihbar ve
şikâyetlerin hangi mercilere yapılacağı, ihbar ve şikâyetin usul ve kurallarına
ilişkin maddede gösterilmiştir.
Cumhuriyet savcısı, bir
suçun işlendiği görünümünü veren bir hali öğrenir öğrenmez, hemen, gerçeği
saptamak üzere, harekete geçecektir. Hedefi, kamu davasını açmaya yer olup
olmadığına karar vermektir.
Demek oluyor ki, ilk iş,
şüphe karşısında, gerçeği belirlemeye çalışmaktır. Bu aşamada, adlî kolluk,
cumhuriyet savcısının temel yardımcısıdır. Batı hukukunda, kolluğun, temelde
işi yürüttüğü bu aşamaya "araştırma" denilmektedir.
Cumhuriyet savcısı,
esaslı ihbar üzerine, işin gerçeğini araştıracaktır; ama, ihbarın daha
başlangıçtan esassız olduğu anlaşılıyorsa, yine de araştırmaya girişilmesi
gerektiği söylenemez. Cumhuriyet savcısının temel görevi, suç işlendiği
izlenimi veren bir hali görüp öğrendiğinde, gerçeği araştırarak işe
girişmektir. Cumhuriyet savcısı, gerçeği, şüphelinin aleyhine ve lehine olan
hususları eşit bir çaba göstererek araştıracaktır.
Soruşturma evresinin
temel görevini yerine getiren organın faaliyetlerinde, 4 ilke egemen olmalıdır.
Bunlar, etkinlik, sürat, dürüstlük ve hakkaniyettir.
Soruşturma organı,
delilleri ahlakîliğe uygun olarak toplamakla yükümlüdür.
Tasarının kabul ettiği
sistemde, soruşturmanın cumhuriyet savcısı tarafından yapılması ve adlî
kolluğun yardımından yararlanılması esastır; ancak, soruşturma işlemleri, kişi
özgürlüklerine ve özel hayata müdahaleyi gerektirdiğinde, hâkime başvurulması
da esastır.
Kamu davasını açma
görevi, cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
Soruşturma evresi sonunda
toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa,
savcı, bir iddianame düzenler.
Tasarının temel amacı,
yargılanmanın, adil yargılama ilkesine tam sadık kalınarak süratlendirilmesi ve
kovuşturmanın duruşmadan duruşmaya sürüklenmesini ve böylece, parçalı adaleti
önlemek olduğundan ve bu amaca ulaşmanın bir çaresi de ceza adalet sistemini
olanak ölçüsünde boşaltmak, soruşturma evresinde filtreyi etkinleştirmek
olduğundan, değişik hükümler de bu tasarıda getirilmiştir. Örneğin,
iddianamenin iadesi kurumu getirilerek, davaların sürüncemede kalması,
çalakalem hazırlanan iddianamenin, artık, olmaması, mahkeme önüne bir olayın
tüm olguları, delilleriyle gelmesi ve mümkün olduğu kadar kısa sürede
bitirilmesi, ana hedef olmaktadır. Bu müesseseyle, davaya bakacak olan mahkeme,
kamu davasının açılması için, delillerin yeterli şüpheyi ortaya koymasına
karşın, iddianamede, fazla önemi olmayan bazı noksanlıklar saptarsa (örneğin,
şüphelinin açık kimliğinin belirtilmemesi, uygulanması gereken kanun maddesinin
gösterilmemesi, bütün delillerin mahkemeye verilmemiş olması ve benzeri gibi)
iddianamenin tamamlanması için, iddianamenin kendisine tevdiinden itibaren yedi
gün içerisinde cumhuriyet savcılığına geri verilmesine karar verecektir.
Savcılık, eksikleri giderdikten sonra, yeniden iddianame tanzim ederek kamu
davasını açacaktır.
Bu kurum, işin mahkeme
önüne tam gelmesini sağlayacak, gereksiz duruşma taliklerinin de önüne
geçecektir. Yaptığımız bu düzenlemelerden murat, tüm vatandaşlara "evet,
şimdi adalet yerini buldu" dedirtmektir, hiçbir şüpheye yer vermeden
suçlunun cezasını gördüğü bir sistemi oluşturmaktır, böylece de mülkün temelini
sağlamlaştırmaktır.
Hepinize saygılar sunarım
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
158 inci maddeyi
okutuyorum:
İhbar ve şikâyet
MADDE 158. - (1) Suça
ilişkin ihbar veya şikayet, Cumhuriyet başsavcılığına veya kolluk makamlarına
yapılabilir.
(2) Valilik veya
kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikayet, ilgili Cumhuriyet
başsavcılığına gönderilir.
(3) Yurt dışında işlenip
ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına
da ihbar veya şikayette bulunulabilir.
(4) Bir kamu görevinin
yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle,
ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikayet, gecikmeksizin
ilgili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.
(5) İhbar veya şikayet
yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.
(6) Yürütülen soruşturma
sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra, suçun şikayete bağlı olduğunun
anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikayetten vazgeçmediği takdirde,
yargılamaya devam olunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
159 uncu maddeyi
okutuyorum:
Şüpheli ölümün ihbarı
MADDE 159. - (1) Bir
ölümün doğal nedenlerden meydana gelmediği kuşkusunu doğuracak bir durumun
varlığı veya ölünün kimliğinin belirlenememesi halinde; kolluk görevlisi, köy
muhtarı ya da sağlık veya cenaze işleriyle görevli kişiler, durumu derhâl
Cumhuriyet başsavcılığına bildirmekle yükümlüdürler.
(2) Birinci fıkra
kapsamına giren hallerde ölünün gömülmesi ancak Cumhuriyet savcısı tarafından
verilecek yazılı izne bağlıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
160 ıncı maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Soruşturma İşlemleri
Bir suçun işlendiğini
öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi
MADDE 160. - (1)
Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini
veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar
vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı,
maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için,
emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine
olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını
korumakla yükümlüdür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
161 inci maddeyi
okutuyorum:
Cumhuriyet savcısının
görev ve yetkileri
MADDE 161. - (1)
Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı
ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak
için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet
savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi
dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet
savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
(2) Adli kolluk
görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri
emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet
savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle
yükümlüdür.
(3) Cumhuriyet savcısı,
adli kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir.
(4) Diğer kamu
görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi
ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle
yükümlüdür.
(5) Kanun tarafından
kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili
görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile
Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye
kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet
savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında
2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
(6) Ağır cezayı
gerektiren suçüstü hâllerinde, bu Kanunun hükümleri uygulanmak koşuluyla, vali
ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı haklarında genel hükümlere göre
soruşturma yapılması kaymakamların mensup oldukları il ve valilerin
bulundukları il'e en yakın il Cumhuriyet başsavcısına aittir. Bu suçlarda
kovuşturma yapmaya, soruşturmanın yapıldığı yerin görevli mahkemesi yetkilidir.
BAŞKAN- Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart'ın söz
istemi vardır.
Buyurun Sayın Kart.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya)- Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; Genel Kurulu bir defa daha
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
maddeyle ilgili değerlendirmeye girmeden evvel, muhalefet etme anlayışımız ve
sorumluluğumuzla ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, hiçbir komplekse kapılmadan, inandığımız konularda, oy hesabına
girmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına katkı sağlıyoruz, katkı
sağlamaya da devam edeceğiz. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı
görüşmelerinde de aynı tavır içindeyiz. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
Tasarısında da olumlu gördüğümüz maddeleri açıkça ifade ediyoruz; ama, özünde
yanlış gördüğümüz, bu tasarının özünü etkileyen, karakteristiğini bozan
yanlışlıkları da ısrarla anlatmaya devam ediyoruz. İnanmadığımız konularda,
yani, orman gibi, İş Yasası gibi, SSK hastanelerinin devri gibi tasarılarda
ise, zemini içinde her türlü engellemeyi sürdürmeye devam edeceğiz.
Bazılarının ve birkısım
köşe yazarlarının, birkısım medya mensuplarının birtakım komplekslerle ve
saplantılarla, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik olarak haksız ve düzeysiz
eleştirilerini ise -o eleştirilerin odağını, sebebini, kaynağını ayrıca
açıklamak gerekir belki- ciddîye almadığımızı, yeri gelmişken bu vesileyle bir
defa daha ifade etmek istiyorum. Kendilerini kurumlarüstü zanneden ve kerameti
kendinden menkul olanlar, yazarı oldukları, mensubu oldukları medya grubunun
siyasî iktidarla olan bağlantılarını sorgulasınlar, buna göre eleştirilerini
yapsınlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle, sözünü
ettiğim yazarın, Sayıştay seçimlerine yönelik olarak haksız, insafsız ve yayın
ilkeleriyle bağdaşmayan açıklamasına da, yeri gelmişken, zorunlu olarak cevap
vermem gerekiyor.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, neyi anlatmaya çalışıyoruz; Avrupa Birliği konjonktürü diyoruz,
demokratikleşmeden söz ediyoruz, vesaire, vesaire; ama, hep şunu, inanarak
anlatıyoruz: Bu dönemde, keyfî ve otoriter bir yönetimin temelleri atılıyor,
idarî denetim mekanizmaları yok ediliyor, adlî denetim mekanizmaları etkisiz
hale getiriliyor ve idarî denetim mekanizmaları içerisinde de, özellikle, malî
denetim mekanizmaları bağımlı hale getiriliyor. Bunu Sayıştay örneğinde
yaşıyoruz; Sayıştay örneğinde yaşadığımızı, sayın yazarın ifade ettiği gibi,
bugün değil, Şubat 2004'ten bu yana her zeminde ifade ediyoruz, Genel
Başkanımız anlatıyor; grup toplantılarında anlatıyor, yeri geldiği zaman her
zeminde anlatıyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda ilgili arkadaşlarımız anlatıyor.
Bu konu, benim de ayrıca doğrudan takip ettiğim, önergelerle takip ettiğim bir
konu; yeri gelmişken, bu vesileyle, bir defa daha ifade ediyorum; yani, bu
konu, sayın yazarın ifade ettiği gibi, bugün ortaya çıkan bir konu değil.
Ne yapıyor Sayıştay; 32
kişiyi seçiyor ve bunu, Ocak 2004'te Meclis Başkanlığına gönderiyor. Meclis
Başkanı ne yapıyor; üzerine düşen görevi yapıyor, iki gün içerisinde Plan ve
Bütçe Komisyonuna gönderiyor. Meclis Başkanına söyleyecek hiçbir lafımız yok.
Plan ve Bütçe Komisyonu
ne yapıyor; Plan ve Bütçe Komisyonu, herhalde bir talimat almış olmalı ki, Ocak
2004'ten bu yana bu işlemi bekletiyor. Plan ve Bütçe Komisyonunun yapacağı iş
belli; görüşme yapacak, 32'yi 16'ya indirecek ve Genel Kurula gönderecek; Genel
Kurul da, 8 kişi olarak bu seçimini yapacak değerli arkadaşlarım.
Bu nedir; bu, görevi kötüye
kullanmaktan öte, bir Anayasa ihlalidir değerli arkadaşlarım. Bunun hiçbir
açıklaması yok, hiçbir izahı yok ve üstelik, üzücü olan, bu konuda kamuoyuna
hiçbir açıklama yapılmıyor. Bu bir sorumsuzluktur, bu bir duyarsızlıktır.
Bu vesileyle, yeri gelmişken,
bir defa daha, bu konuyu kamuoyuna aktarma fırsatı verdiği için, ilgili yazara
bu noktada teşekkür ediyorum. Elbette, kendi vicdanî sorgulamasını,
muhasebesini de yapmaya bir defa daha davet ediyorum.
Bu tespit ve açıklamamdan
sonra değerli arkadaşlarım, adlî kollukla ilgili olarak yapmakta olduğum
değerlendirmeleri sürdürmeye devam edeceğim. Daha evvelki maddelerde şu
konuları anlatmıştım: Adlî kolluk konusunda müstakil ve ayrı bir yapılanmanın
yapılması gerekiyor. Adlî kolluğun önemi gereği müstakil ve ayrı bir yasal
düzenlemenin yapılması gerekiyor. Yani, adlî kolluk düzenlemesini, ceza
muhakemesi içinde iki üç maddeyle geçiştiremezsiniz. Bunu yapmak istediğiniz
zaman, bu işe gerekli ciddiyeti ve önemi vermiyorsunuz demektir. Bütün bu
gerekçelerle adlî kolluğun başlı başına ayrı ve özel bir yasayla düzenlenmesi
gereken bir alan olduğunu ısrarla ifade ediyoruz.
Nitekim, Sayın Adalet
Bakanı da bu düşüncede olduğu içindir ki, bu konudaki müteaddit soru
önergelerimize, en son Kasım 2003'te vermiş olduğu cevabında, adlî kolluğun
yeni baştan kurulması amacıyla, Bakanlıkça hazırlanan adlî kolluk kanunu
tasarısının bakanlıklarla işbirliği içinde hazırlanmakta olduğunu ve bu
çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etmiştir. Yani, Sayın Bakan, ilgili bakanlık
bu konunun müstakilen düzenlenmesini kabul ediyor, bu yaklaşım içinde, bu
düşünce içinde; ama, geldiğimiz aşamaya bakıyoruz: Sayın Bakan, bu söylemlerine
rağmen, neden bu yapılanmayı gerçekleştiremeyip, değiştiriyor görünüp mevcut
yapılanmayı sürdürmek istiyor?
Değerli arkadaşlarım,
demokrasiyi içselleştirememiş ve hedeflememiş, klasik bir yönetim anlayışı ve
tarzıyla karşı karşıyayız. Yürütme, elindeki gücü yargıya devretmek istemiyor.
Yargının güçlenmesi demek, yürütmenin eylem ve işlemlerinin hukukî denetim
altına alınması demektir. Yürütme, işte bu gücünü, kolluk aracılığıyla
sürdürmek istiyor. Bu anlayış içinde olduğumuz ve bu tavrımızı sürdürdüğümüz
takdirde ise, nasıl bir kısır döngüyle karşı karşıya kalıyoruz, bunu, biraz
daha açmak gerekiyor.
Bakın, uygulamada şöyle
bir süreçle karşılaşıyoruz: Hazırlık soruşturması, olayın niteliğine göre, altı
ay, bir yıl, birbuçuk yıl sürüyor; ancak, bu soruşturmadan, genellikle, eksik,
yetersiz ve çelişkili iddianameler çıktığı içindir ki, ağır ceza ve asliye ceza
mahkemelerinin, yargılama aşamasında, yeni baştan ve fiilen hazırlık
soruşturması yaptığını görüyoruz; oysa, mahkemelerin, hazırlık soruşturması
yapmak gibi bir işlevi olamaz. Mahkemeler, usulüne uygun olarak yapılmış ve
tekemmül etmiş olan hazırlık soruşturmasını esas alarak, mevcut delileri takdir
edecek ve hükmünü verecektir; yargılamadan beklenen budur; yargılamanın amacı
budur. Yargılama mercii, aradan, bir, birbuçuk, iki yıl geçtikten sonra, yeni
baştan hazırlık soruşturması yapmaya başlıyorsa, orada, maddî gerçeğe ulaşmamız
mümkün olamaz; ortada, araştırılacak bir delil kalmamıştır; orada, sadece
yargılama yapıyor görünürsünüz; gerçeğe ulaşmak adına, yapılan bir faaliyet söz
konusu olamaz. İşte, bu kısır döngüyü kırmamız gerekiyor, bunu aşmamız gerekiyor;
bunun kırılmasının yol ve yöntemi bellidir.
Sayın milletvekilleri,
ülkemizde yargının işleyişinde temel tespit ve değerlendirmelerden birisi de
şudur: Adaletin geç tecelli etmesi. Hepimizin yakındığı konu bu.
Yukarıda anlatmaya
çalıştığım olumsuzluklara ve hukukdışı müdahalelere ve yapılanmaya rağmen,
yargının, yine de, işlevini, temel ölçülerde yerine getirmekte olduğuna, en
azından, yerine getirme gayreti ve sorumluluğu içinde olduğuna inanarak ifade
ediyorum. Ancak, bu yapısal uyumsuzluklar düzeltilmediği takdirde, yargıdan
beklenen amaca, çağdaş yargıya, etkin yargıya ulaşmamız mümkün olamaz.
Herkesin bildiği ve kabul
ettiği gibi, Türkiye'de yargılama yavaş yürümekte, hak sürüncemede kalmakta,
adalet dağıtımındaki etkinlik zaafa uğramaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
lütfen toparlayın.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugünkü sistem, suçsuz
olan veya sonuçta büyük ihtimalle beraat edecek kişilerin uzun süre ceza tehdidi
altında kalmalarına yol açmaktadır.
Esasen, bu sıkıntı ve
sakıncalar, sadece ceza yargılaması için değil, hukuk usulü yargılamasında da
benzer sonuçları ve mağduriyetleri yaratmaktadır. Bu yönüyle, adlî kolluk
yapılanması, sunulduğu gibi, sadece ceza usulünü değil, aslında hukuk usulünü
de ilgilendiren bir özelliğe sahip. Adlî kolluk yapılanmasının bu derece önemli
etkinliği var, boyutları var.
Adlî kolluk
yapılanmasında anlattığım düzenlemeler yapılmadığı takdirde, salt iddianamenin
reddi veya benzeri düzenlemelerle de arzulanan amaca ulaşılması mümkün olamaz
değerli arkadaşlarım; birbirimizi kandırmayalım. Kısır ve yetersiz yapı içinde
düzenlenen bir iddianamenin reddi halinde de, o kısır süreç yeni baştan
başlayacaktır. Bu da yargılamayı uzatmaktan başka bir anlama gelmeyecektir.
O sebeple, bunlara, Genel
Kurulun bir defa daha dikkatini çekiyorum. Müteakip maddelerde de, yine, bu
görüşlerimi anlatmaya devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum;
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
162 nci maddeyi
okutuyorum:
Soruşturmada Cumhuriyet
savcısının hâkim kararı istemi
MADDE 162. - (1)
Cumhuriyet savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek olan bir soruşturma
işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı yerin sulh ceza
hâkimine bildirir. Sulh ceza hâkimi istenilen işlem hakkında, kanuna uygun olup
olmadığını inceleyerek karar verir ve gereğini yerine getirir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
163 üncü maddeyi
okutuyorum:
Soruşturmanın sulh ceza
hâkimi tarafından yapılması
MADDE 163. - (1) Suçüstü
hâli ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhuriyet savcısına
erişilemiyorsa veya olay genişliği itibarıyla Cumhuriyet savcısının iş gücünü
aşıyorsa, sulh ceza hâkimi de bütün soruşturma işlemlerini yapabilir.
(2) Kolluk âmir ve
memurları, sulh ceza hâkimi tarafından emredilen tedbirleri alır ve
araştırmaları yerine getirirler.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
164 üncü maddeyi
okutuyorum:
Adlî kolluk ve görevi
MADDE 164. - (1) Adlî
kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9 ve 12
nci maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilatı, Görev ve
Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8
inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı
Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik
görevlilerini ifade eder.
(2) Soruşturma işlemleri,
Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa
yaptırılır. Adli kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere
ilişkin emirlerini yerine getirir.
(3) Adlî kolluk, adlî
görevlerin haricindeki hizmetlerde, üstlerinin emrindedir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan?.. Yok.
Şahsı adına, Malatya
Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 164
üncü maddesiyle adlî kolluk düzenlenmektir; maddenin adı "Adlî kolluk ve
görevi". Ancak, adının "adlî kolluk" olması, bizim, yıllardır
savunmakta olduğumuz cumhuriyet savcısına bir adlî kolluk teşkilatının
bağlanması noktasındaki görüşümüzle hiç bağdaşmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
soruşturma, bir yargılama işlemidir. Yargılama işlemini, yargılamanın unsurları
yapmak zorundadır; ancak, bizde kim yapıyor; zabıta yapıyor, jandarma yapıyor,
polis yapıyor. Güya, bunlar, cumhuriyet savcılarının talimatları doğrultusunda
bu soruşturmayı yapıyorlar; ancak, polis olsun, jandarma olsun, bunlar,
yargının unsurları değil, her ikisi de idarenin unsurlarıdır, idareye bağlıdır,
yürütmeye bağlıdır, yönetime bağlıdır; bu nedenle, soruşturmalar konusunda,
yürütmenin ve idarenin büyük baskısı altındadırlar. İşte bu nedenle Türk
hukukçuları, yıllardır, özlük haklarıyla, teftiş ve denetimiyle, büyük ölçüde
cumhuriyet savcısına bağlı olacak bir adlî kolluk istemekte. Bunu, sadece biz
istemiyoruz; şu anda, girmek istediğimiz AB kriterlerine göre de bu böyle
isteniyor. 17 Aralığa kadar çıkarılması gerektiği belirtilen kanunlardan bir
tanesi de adlî kolluk; ancak, bu, sadece -hem Türk hukukçularına "işte,
biz, adlî kolluğu düzenliyoruz" hem de AB'ye "bak, işte, dediğiniz
gibi adlî kolluğu getirdik" diye- göz boyamadan başka bir anlam taşımıyor;
açıkça söyleyeyim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Hiç de öyle değil; çok güzel bir
düzenleme yaptık.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, şimdi, Salih Bey "hiç de öyle değil" diyor;
ancak, bu adlî kollukla ilgili
düzenlemede, 166 ncı maddede, sadece, cumhuriyet savcılarının adlî kollukla
ilgili her yıl değerlendirme raporu vereceği belirtiliyor; onun dışında,
cumhuriyet savcılarının adlî kolluk üzerinde herhangi bir yetkisi yok. Ne
yapacak; değerlendirme raporunu düzenleyecek, onu mülkî idare amirlerine
gönderecek. Zaten zabıtayı yanlış yönlendiren mülkî idare; o değerlendirme
notları gönderilse ne olur gönderilmese ne olur, neyi değiştirecek? Yani, bu
apaçık kandırmacadır; bunu açıkça söyleyelim, açıkça bilelim. Adlî kolluğu
çıkardık diye, Türk hukukçularını kimse aldatmaya kalkmasın. Üstelik, adlî
kollukla ilgili getirilen, hiçbir anlam ifade etmeyen bu düzenlemeye bile ne
yazık ki şu anda zabıta çok büyük bir direniş gösteriyor; ille bu da olmasın
diyor. Hatta odalarımıza bilgi notu gönderiyorlar.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Muharrem Bey, demek ki iyi bir şeyler yapıyoruz yani.
BAŞKAN - Müdahale
etmeyelim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Bilgi notunun altında isim ve imza da yok, kimin gönderdiği de belli değil.
Ancak, o bilgi notunda çok ilginç şeyler var. "Adlî kolluğun sicil, terfi,
atama ve sair özlük hakları itibariyle savcıya bağlanması biçiminde bir
uygulama gerçekleşirse, kolluk ve savcının ayrı kuruluşlara bağlı olmasından
doğan denge ortadan kalkacak, kolluk, savcının hukuk dışına taşabilecek
emirlerini de yerine getirmek zorunda kalacaktır" deniliyor. Yani,
zabıtanın verdiği hukukdışı emirler doğru da, savcıya mı güvenmiyoruz, savcı mı
o hukuksuz emirleri verecek?
Değerli arkadaşlar,
lütfen biraz daha düşünelim. Adlî kolluk olayı bizim hukuk sistemimizde,
soruşturma olayından çok önemli; çünkü soruşturma tümüyle cumhuriyet savcısının
gözetim ve denetimindedir, onun sorumluluğu altındadır, onun sorumluluğu
altındaki bir olayı biz sadece zabıtanın denetimine bırakırsak çok yanlış
yapmış oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, kaldı ki, zabıtada adlî kollukla ilgili gerçek anlamda
eğitilmiş bir personel de yok. Zabıtanın biryığın işi var, o işlerden zaman
artakalırsa, amirleri de talimat verirse o işe bakacak; çünkü zabıtamızın,
polisimizin, jandarmamızın asayişle ilgili çok büyük görevleri var; onlar
görevleri üstlensinler, asayişi temin etsinler, bir şey demiyoruz; ancak,
cumhuriyet savcısının yapması gereken soruşturmayı, adlî kolluk adı altında
düzenlenecek bir birim üstlensin ve bu birim, gerçek anlamda hukukî soruşturma
yapacak ölçüde eğitilsin. Hatta, gerekirse bu birimlere hukukçu alalım,
hukukçular yerleştirelim. Bunların, gerçek anlamda ifade nasıl alınır, delil
nasıl toplanır, bu noktalarda tam anlamıyla yetiştirilmeleri gerekir. Demin
arkadaşımız da belirtti, bunlar olmadığı için, gelişigüzel, hukuka uygun
olmayan biçimde soruşturmalar sürdürüldüğü için, davalar büyük ölçüde uzuyor;
hakîmlerimiz, ne yazık ki, duruşma başladıktan sonra, sil baştan geriye
dönüyorlar, ilk günkü delilleri bulmaya çalışıyorlar, bulamayınca da
soruşturmalar tıkanıp kalıyor.
Değerli arkadaşlar, bu
nedenle, lütfen birbirimizi kandırmayalım. Gerçek anlamda bir adlî kolluk
kanunu düzenleyelim. Böyle, bir kanunun içinde 4 madde getirip, biz adlî
kolluğu düzenledik diye işin içinden çıkamayız. Bunu özellikle belirtiyorum;
çünkü, biz, cumhuriyet savcılarımızın elini güçlendirirsek yargının elini
güçlendirmiş olacağız, yargının elini güçlendirirsek de Türkiye'yi gerçek
anlamda bir hukuk devleti yapmış olacağız.
Ben, Sayın Bakanımızdan,
hükümetten, bu konuyu bir daha düşünmelerini rica ediyor; derli toplu, özlük
haklarıyla, teftişiyle büyük ölçüde cumhuriyet savcılarına bağlı olacak, gerçek
anlamda bir adlî kolluğun kurulması gerektiğini dile getiriyorum ve bu
düşüncelerle, Yüce Heyete saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
165 inci maddeyi
okutuyorum:
Diğer kolluk birimlerinin
adlî kolluk görevi
MADDE 165. - (1)
Gerektiğinde veya Cumhuriyet savcısının talebi halinde, diğer kolluk birimleri
de, adlî kolluk görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu durumda, kolluk
görevlileri hakkında, adlî görevleri dolayısıyla bu Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşlerimi anlatmaya devam
ediyorum. Bir bütünlük sağlamak amacıyla bunları birkaç maddede daha anlatmayı
sürdüreceğim.
VELİ KAYA (Kilis) -
İşimiz zor desene!
ATİLLA KART (Devamla) -
Öğrenmeniz gereken, dikkate almanız gereken çok şeyler anlatıyorum. O anlayışla
bakarsanız, işinizin zor olmadığını, aslında, size, gerçekten yardımcı
olduğumuzu görür ve takdir edersiniz.
Değerli arkadaşlarım,
yanlış bir değerlendirme yapılmaması ve istismara gidilmemesi amacıyla önemle
ifade ediyorum; Emniyet ve Jandarmanın yapmakta olduğu görevi önemsiz gösterme
gayreti, psikolojisi veya saplantısı içinde değilim; Cumhuriyet Halk Partisi
olarak da, kişisel olarak da hiçbir zaman böyle bir anlayışın içinde olmadık.
Fonksiyonları içinde önleyici güç olarak görev yapan kolluk gücünün, hukuk
devletinin ve toplumsal barışın, kamu düzeninin teminatı olduğuna yürekten
inanıyoruz. Her meslek, kendi görevini, kendi yetki ve sorumlulukları
kapsamında yapsın istiyoruz. Hukuk devletinin özü de budur, esası da budur.
Hukuk devleti, yetki, görev ve sorumluluklarını özenle ve dengeyle yerine
getiren bir devlettir. Bu dengeyi uygulamada sağlayacak temel yasaların başında
ise, Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası geliyor.
Kamu yönetiminde etkili
olan güçlerin -sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları, onları bir tarafa
bırakıyorum; ama, doğrudan yasal güçlerden söz ediyorum- bu güçlerini devretmek
istememelerini çok da yadırgamamak gerekiyor. Bu, toplum psikolojisinin, kamu
yönetiminin, iktidar gücünün doğasında vardır. Önemli olan, yürütme, yasama,
yargı yapılanmasını, bu dengeyi gerçekleştirme konusunda ağırlıklı etkiye sahip
olan ve hele mevcut sistemimizde mutlak denecek ölçüde etkili olan bir siyasî
iktidar, bu engellemeleri giderme noktasında, bu güç direnişlerini kırma
noktasında ne yapıyor; sorgulamamız gereken husus bu değerli arkadaşlarım.
Bir siyasî iktidar, hukuk
devleti yapılanmasında samimî ve kararlı ise, bu direnişlerin veya
engellemelerin hiçbir önemi olamaz. Önemli ve belirleyici olan, siyasî iktidar,
gerçekten hukuk devleti yapılanmasını istiyor mu, yoksa istiyor mu görünüyor.
Tekrar ifade ediyorum, sorgulamamız gereken temel konu bu.
Değerli arkadaşlarım,
biraz evvel Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Kılıç, bu
konudaki gelişmeleri, komisyon üyesi olarak, daha da somut ve net bir şekilde
ortaya koydu; ama, bizler de -komisyon dışındakiler ve kamuoyu- şunu çok net
olarak gördük, bunu değerlendirmemiz gerekiyor. Neydi o; adlî kolluk
yapılanmasıyla ilgili çalışmalar esnasında, iktidar, maalesef, tam bir acz ve
tutarsızlık içinde olmuştur, tam bir zafiyet göstermiştir. Kolluk gücünün, elindeki
güç ve imkânları bünyesinde muhafaza etmek istemesini, tekrar ifade ediyorum,
kolluk gücü açısından izah etmek mümkün olabilir; ancak, bu konudaki karar ve
değerlendirmeyi yapacak siyasî otoritenin, açık, tutarlı ve kararlı olmaması
sebebiyledir ki, komisyon çalışmaları esnasında, trajik, üzücü ve düşündürücü
gel-gitler yaşanmıştır. Hükümeti, bu konuda da ciddî bir sorgulama ve
özeleştiri yapmaya, bu vesileyle bir defa daha davet ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
belki çok tekrara giriyorum; ama, bunları ifade etmeye devam edeceğim. Bu
yapılanma, sistemin demokratik niteliğini kaybetmesine yol açıyor; idarî, adlî
aşamada, denetim mekanizmaları etkisiz hale geliyor. Bunları ifade etmeye
çalışıyorum.
Mevcut kolluk gücü
yapılanmasını mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. Mevcut yapı ve işleyiş, idarî
aşamada, yani, kolluk gücü soruşturmasında, delil toplama sürecine müdahale
-tekrarlıyorum; bakın, delil toplama sürecine müdahale- unsurlarını da
bünyesinde barındırıyor; yani, delil toplama görevini verdiğimiz o kolluk gücü,
yapısal bozukluk sebebiyle, delil toplama sürecine müdahaleyi de bünyesinde
barındırıyor. Bunu kırmamız gerekiyor, bunu aşmamız gerekiyor.
Soruşturmayı yapan kolluk
gücünün, adlî görevle ilgili olarak, hiyerarşik bağlantısını ve denetimini
savcılık makamına vermediğiniz takdirde, delil toplama sürecine müdahaleyi
engelleyemezsiniz. Bu bugün de böyle olur yarın da böyle olur. O, siyasî
iktidarın ilişkilerine bağlı olarak siyasî iktidara hizmet etmekten başka bir
amaca hizmet edemez.
Bu yetkiyi ve
sorumluluğu, savcılık makamına aktarmada neden engelleme yaratıyoruz veya daha
hafif deyimiyle ifade edeyim; iktidar olarak neden tereddüt ediyoruz?
Bu yanlış ve hukuka
aykırı olan uygulama sebebiyledir ki -bir diğer olumsuz süreci ifade ediyorum-
savcılık makamları da, maalesef, niteliğini ve etkinliğini kaybetmeye
başlamıştır. Soruşturmanın ve kovuşturmanın önemli öğelerinden olan savcı, bu
niteliğini kaybederek, bürokratik bir kimliğe bürünmüştür. Bu süreç de, yine,
yargı adına talihsiz bir süreçtir.
Aslında, bu bürokratik
değişimin sadece savcıyla sınırlı olduğunu ifade etmek de doğru değil; bu
değişimden, maalesef, yargıçlarımız da payını almıştır. 1982 Anayasasının
yarattığı en büyük tahribatlardan birisi de budur değerli arkadaşlarım.
Gelinen süreçte, bu
tahribatın sürmesine göz mü yumacağız; bu tahribatın devam etmesini görmezden
mi geleceğiz? Bu tahribatı gidermek adına ne yapıyoruz; kalıcı hiçbir şey
yapmıyoruz maalesef. Bu bürokratik yapıyı daha da yoğunlaştırmak, daha da
bağımlı hale getirmek, maalesef, siyasî iktidar olarak işimize geliyor. Bu
bürokratik değişimi sağlamak isteyen bir siyasî iktidarın, olaya nereden
başlayacağı çok açık değerli arkadaşlarım. Bunun başlangıcı, savcılık makamını
güçlendirmek ve gerçek anlamda -elbette, adlî kolluk yapılanmasını
oluşturmakla, savcılık makamını güçlendirmekle olay bitmiyor; ama, bunlar
olayın başlangıcı, bunlar olayın esası- yargıç teminatını sağlamak.
Bunun yolunun ise
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılanmasından, personel genel müdürlüğü
yapılanmasından, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun idarî ve malî
özerkliğini sağlamaktan, teftiş kurulu yapılanmasından, yani, teftiş kurulunun
-kanundaki ifadesiyle söylüyorum- Adalet Bakanlığının emrinde olmaktan
çıkarılmasından geçtiğini hepimiz biliyoruz; ama, siyasî iktidar olarak, bu
düzenlemeleri hiçbir zaman yapma amacının bulunmadığını da uygulamalarla -58 ve
59 uncu hükümetleri kastediyorum- yine yaşıyoruz. Bu noktada da ümitvar
olmadığımızı, yeri gelmişken bir defa daha ifade etmek istiyorum. Yani, hukuk
devleti yapılanmasının bir bütün olduğunu, bir sistem olduğunu görmemiz
gerekiyor. Bu tartıştığımız tasarıda da bunun bir diğer unsurunu, bir diğer
temel ayağını tartışıyoruz, değerlendiriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Adalet Bakanının, maalesef, üzülerek ifade ediyorum, hukuk devleti
yapılanmasında topluma vermek istediği mesajların çok yanlış ve hukuk devleti
yapılanmasıyla bağdaşmayan yönleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Kritik
olaylarda, önemli olaylarda, Sayın Bakanın, bir hukuk devleti kavramına hizmet
etmek yerine, hep konjonktürü kullanma eğilimiyle, pragmatik yaklaşımlarla,
popülist yaklaşımlarla birtakım değerlendirmeler yaptığını üzülerek görüyoruz.
Bunları, somut örnekleriyle, bir sonraki maddede anlatmaya devam edeceğim.
Değerli arkadaşlarım,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
166 ncı maddeyi
okutuyorum:
Değerlendirme raporu
yetkisi
MADDE 166. - (1)
Cumhuriyet başsavcıları her yılın sonunda, o yerdeki adlî kolluğun sorumluları
hakkında değerlendirme raporları düzenleyerek, mülki idare amirlerine gönderir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Değerli arkadaşlarım, tekrar saygılarımı sunuyorum.
Sayın Bakanın talihsiz
açıklama ve değerlendirmelerini bu bölümde anlatmak istiyorum. Bakıyoruz, tam
demokratikleşme süreçlerinde, hukuk devleti yapılanmalarında, Sayın Bakanın
"her ülkenin kendine özgü şartları vardır", "demokrasi türküsü
çok güzel; ama, kafiyesi tutmuyor" anlamındaki değerlendirmelerini son
derece üzücü, son derece talihsiz değerlendirmeler olarak görüyorum.
Sayın Bakan, mevcut
yapının sürdürülmesinin hukuk devleti yapılanmasına engel teşkil ettiğini artık
görelim lütfen. (Gürültüler)
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Kart...
Değerli arkadaşlarım,
sükûneti bozmayalım, dinleme ortamını ihlal etmeyelim.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bunu, bu mevcut yapısal bozuklukları neden sürdürmek istiyoruz? Demek ki, bu
olumsuz sonuçları yaratan tabloyu, bünyemize uymayan, olumsuz sonuç veren bu
tabloyu değiştirmemiz gerekiyor. Evet, bu anlamda gerçekten kafiye tutmuyor,
hukuk devleti uyumluluğu adına kafiye tutmuyor.
Sayın Bakan, hukuk ve
yargı sistemimizde, gerçekten, bir devrimi ve değişimi başlatmak istiyorsanız,
o başlangıcı yapmanız gereken bir tercihle karşı karşıyasınız. Bu tercihinizi,
lütfen, artık, yapın ve kullanın. Neden bu yapıyı ısrarla sürdürmek istiyoruz?!
Bunun sebebi gayet açık; kolluk gücünü elimizin altında tutup, yargı
denetiminden kaçmak istiyoruz veya yargı denetimini etkisiz hale getirmek
istiyoruz; bunun başka bir anlamı yok değerli arkadaşlarım.
Bir taraftan, 58 inci
hükümetin kuruluşu aşamasında Adalet Bakanlığı bütçesi olarak yüzde 2'yi
hedefleyip -ki, Sayın Bakanın bu tespitini son derece iyimser ve gerçekçi bir
tespit olarak kabul ettiğimi ifade etmek istiyorum- diğer taraftan, üçüncü
yılda halen yüzde 1'lerin altındaysak, bunun anlamı, hukuk devleti yapılanmasında
benim bir önceliğim yok demektir, benim böyle bir kaygım yok demektir, benim
böyle bir arayışım yok demektir; bunun başka bir açıklaması yok değerli
arkadaşlarım. Siz, hükümet olarak, siz Bakanlık olarak gerçekten hukuk devleti
yapılanmasına inanıyorsanız, hukuk devleti yapılanmasının etkinliğine
inanıyorsanız, her halde, bu noktada üzerinize düşeni, bu noktadaki
tercihinizi, bu noktadaki kararınızı artık vermeniz gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Ankara Barosunun yaptığı bir çalışmayı anlatmak istiyorum. 1940'lı
yıllardan itibaren devlet bütçesinden Adalet Bakanlığı ile Emniyet Genel
Müdürlüğünün almakta olduğu payları gösteren bir tablo. Ben, 1970'li yıllardan
sonraki gelişmeyi bilgilerinize sunmak istiyorum; ama, dikkatinizi çekiyorum, Adalet
Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı bütçesini kıyaslamıyorum; Adalet Bakanlığı ile
Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesini kıyaslıyorum değerli arkadaşlarım. 1970'li
yıllarda, Adalet Bakanlığı 144 paya sahipken, Emniyet Genel Müdürlüğü 143 paya
sahip, aynı paya sahipler. 1980'lı yıllarda Adalet Bakanlığı 178 paya sahipken,
Emniyet Genel Müdürlüğü 260 paya sahip. 1990'lı yıllarda Adalet Bakanlığı
-düşmeye başlıyor- 122 paya sahipken, Emniyet Genel Müdürlüğü 287 paya çıkıyor.
1990'lı yılarda 1'e 2,5; 1'e 3 olarak Emniyet lehine değişen bu dengenin, 2002
yılından itibaren daha da hızlandığını görüyoruz değerli arkadaşlarım. Onun
için, hukuk devleti, demokrasi nutuklarını atarken, bu gerçekleri lütfen gözden
kaçırmayalım; birbirimizi kandırmayalım, toplumu yanlış yönlendirmeyelim.
Enteresan ve
düşündürücüdür; 1940'lı ve 1950'li yıllarda Adalet Bakanlığı payı, sırasıyla,
342 ve 312, Emniyet Genel Müdürlüğü payı ise 279; yani, daha demokrasinin,
çokpartili rejimin işlemeye başlamadığı yıllarda bile Adalet Bakanlığı bütçesinin
Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinden daha üst seviyede olduğunu görüyoruz. Bu
size bir şeyler anlatmıyor mu değerli arkadaşlarım? Bu, bir bakış açısını, bir
toplum yönetimi anlayışını, bir hukuk devleti anlayışını anlatmıyor mu? Bunu
görmemiz gerekiyor, bunu değerlendirmemiz gerekiyor.
Yine, yanlış
değerlendirilmemesi için ifade ediyorum. Kolluk gücünün teknik imkânlarının
artırılmasına karşı olmamız gibi bir düşüncemiz söz konusu değil. Kolluk
gücünün teknik imkânlarını, bütçesini, olanaklarını elbette artıralım. Bu,
Emniyet için de geçerlidir, Jandarma için de geçerlidir; ama, sorun, olayın
özü, yargının ve savcılık makamının güç ve imkânlarını kısıtlamak için neden
bir gayret içine giriyoruz, neden bir psikoloji içine giriyoruz, neden bir davranış
içine giriyoruz; bunu, herhalde, anlattığım oluş şekli ve anlatım karşısında
çok net olarak açıklamak ve değerlendirmek mümkündür değerli arkadaşlarım.
Sayın milletvekilleri,
mevcut Emniyet yapılanmasındaki hukuksuzluklar, yapısal bozukluklar, bu tasarıdaki
soyut ve belirsiz kavramlarla bir araya geldiği zaman, orada kişi hak ve
özgürlükleri bakımından telafi edilmesi çok zor sonuçların doğması kaçınılmaz.
Bu tasarı, bu yönüyle de ciddî sakıncalarla dolu olan bir tasarı.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Günümüzde iletişimin teknolojik olarak
geldiği seviye karşısında, kolluk gücü ile savcının her an haberleşmesi
mümkündür; yani, kolluk gücünün herhangi bir olay karşısında savcıya zamanında
ulaşamaması gibi bir durum, bir gerekçe söz konusu olamaz. Bu sebeple, savcıya
ulaşamamak gibi bir değerlendirmeyi hiçbir şekilde kabul etmek ve bunu, bu
soyut ve belirsiz kavramlar için, bu düzenlemeler için bir gerekçe olarak
ortaya getirmek doğru ve yerinde bir davranış olmaz. Esasen, böyle bir durum,
yani, savcıya ulaşamamak gibi bir durum, savcının da sorumluluğunu gerektiren
bir husus olmakla, bu konudaki gerekçenin yine tutarlı bir yönü ve açıklaması
olamaz. Bu sebeple, böyle bir gerekçenin ardına sığınmak, tekrar ifade
ediyorum, doğru ve yerinde bir gerekçe olmaz değerli arkadaşlarım.
Usulî ve yasal
düzenlemelerde soyut ve belirsiz kavramları sıkça kullanmaya başladığınız
zaman, bu kavramların ardına sıkça saklanmaya çalıştığınız zaman, orada, o
ölçüde hukuktan uzaklaşıyorsunuz demektir; o ölçüde belirsiz ve istismara
yönelik, istismara hizmet edecek, kötüye kullanıma hizmet edecek bir süreci
başlatıyorsunuz demektir değerli arkadaşlarım.
Buna göre bir
değerlendirme yapıldığı zaman, 138 inci maddedeki tesadüfen elde edilen deliller,
gizli izlemeyle ilgili maddeler, arama ve elkoymayla ilgili birtakım
düzenlemeler, gecikmesinde sakınca olan haller kavramı, tasarının 250, 251, 252
nci maddelerindeki özel yargılama usullerine ilişkin düzenlemeler hep birlikte
değerlendirildiği zaman, hukukî denetimle birlikte teminat altına alınmadığı
takdirde bu düzenlemeler, orada, kişi özgürlükleri bakımından, temel hak ve
özgürlükler bakımından ciddî haksızlıkların doğması kaçınılmazdır değerli
arkadaşlarım. Bunu, bir sonraki maddede anlatarak bu konudaki görüşlerimi
sonlandıracağım.
Genel Kurulu, bir defa
daha, saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
167 nci maddeyi
okutuyorum:
Yönetmelik
MADDE 167. - (1) Adlî
kolluk görevlilerinin nitelikleri ve bunların hizmet öncesi ve hizmet içi
eğitimi, diğer hizmet birimleri ile ilişkileri, değerlendirme raporlarının
düzenlenmesi, uzmanlık dallarına göre hangi bölümlerde çalıştırılacakları ve
diğer hususlar; bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Adalet
ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.
BAŞKAN -Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Değerli arkadaşlarım, bu maddede nihaî değerlendirmemi
yapacağım, görüşlerimi toparlayacağım ve özetleyeceğim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hukuk devleti yapılanmasının önemli unsurlarından birini
yasalaştırıyoruz. Elbette, hukuk devleti yapılanmasının tek ayağı ceza
muhakemesi değildir; bunların yanında, bağlı olarak söylüyorum, idarî aşamadaki
delil toplama sürecine müdahalenin dışında, adlî süreçteki müdahaleye yol açan
düzenlemelerin de, herhalde ve mutlaka, yeni baştan düzenlenmesi gerekiyor.
Adlî ve idarî yargı
arasındaki çekişmeleri kullanmaktan, istismar etmekten vazgeçmemiz gerekiyor
değerli arkadaşlarım. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi ilişkisini, konjonktüre
bağlı olarak, istismar etme girişimlerine tenezzül etmemek gerekiyor değerli
arkadaşlarım.
Adlî yargı ile idarî
yargı yapılanmasını tutarlı hale getiremiyorsak, hukuk devleti sürecinde bir
gelişme sağlayamayız. İdarî yargıda yüzde 80 oranındaki ve devamında Anayasa
Mahkemesinde mevcut olan çok büyük orandaki hukukçu olmayan hâkim oranlamasına
son verilmediği takdirde, yargının ve yargıcın bürokratlaşması sürecini
engelleyemeyiz.
Sayın milletvekilleri,
getirilen tasarının, elbette tamamen olumsuz olduğunu söylemiyorum; bunu, her
aşamada ifade ediyorum; doğal olarak, birtakım olumlu düzenlemeler yapılmıştır;
ancak, bu tasarının karakteristiğini belirleyen temel olay adlî kolluk
yapılanmasındaki özelliktir. Getirildiği iddia edilen değişiklikler -altını
çizerek ifade ediyorum, önemle ifade ediyorum- mevcut yapının tekrarı,
korunması ve kurumsallaşmasından başka bir anlama gelmemektedir. İşte bu
sebepledir ki, mevcut yapı içinde yargı mercileri bir ihzarın yerine
getirilmesinde dahi farklı uygulamalarla karşı karşıya kalmaktadırlar. İlgili
karakol amiri, o mahkeme veya savcıyla olan diyaloğuna göre ihzarın akıbetini
veya süresini belirleyebilmektedir.
Bu yansımalar, olayın
sadece basit ve somut bir bölümüdür. Daha da ötesi, delillere doğrudan tesir
etme konumunda olan kolluk gücü, bu yanlışı gidermek adına yeni yanlışlar
yapabilmektedir. Bütün bu sakıncaları gidermenin yolu ve başlangıcı ise -önemle
ifade ediyorum- sicil amirliği ilişkisinden geçer değerli arkadaşlarım. Madem
ki yapılan görev adlî kolluk görevidir, bu görevin hakkıyla yapılıp
yapılmadığını denetleme mevkiindeki, merciindeki kamu görevlisi de; yani,
yargılama sürecinin, soruşturma sürecinin başındaki savcı da o kolluğun amiri
olmalıdır; ama, hangi anlamda amiri olmalıdır; sicil amiri anlamında amiri
olmalıdır. Bu süreç, hukuk devleti yapılanmasının özünü teşkil eder. Daha da
önemlisi, neden bu işin doğrusunu yapmamakta direniyoruz, neden çekiniyoruz?
Yoksa, bu yapı işimize mi geliyor? Bu oligarşik ve bürokratik yapıyı sürdürmek
işimize mi geliyor? Basit bir ihzar müzekkeresinin muhatabına ulaşması için,
mutlaka, üç dört merciin incelemesinden mi geçmesi gerekiyor? İşte, oligarşik
ve bürokratik yapıyı sınırlandırmanın ve etkisiz hale getirmenin çok önemli bir
sürecini yaşıyoruz bu tasarıda; size bu fırsatı anlatmaya çalışıyoruz. Bu
oligarşik ve bürokratik süreci kırmak istiyor musunuz istemiyor musunuz; bunu,
bir defa daha soruyoruz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu arada, tabiî, hükümete sesleniyorum, Sayın Bakana
sesleniyorum. Ceza muhakemesi yargılamasına ve adlî kolluk yapılanmasına ciddî
bir katkı sağlamak istiyorsanız, popülizm yapmadan, tribünlere oynamadan,
kurumları karşı karşıya getirmeden ve buna yol açmadan, gelin, artık adlî
kolluktaki statükoculuğu aşın. Böylece, gerçek anlamda bir değişim sürecini
başlatın.
Bu aritmetiğe ve
muhalefetin açık desteğine rağmen bu temel konuda böylesine statükocu ve ürkek
davranıyorsanız, siyasî iktidarın hukuk devleti yapılanmasına ciddî bir katkı
yapmasını beklemek, safdillikten öteye gitmez değerli arkadaşlarım.
Siyasî iktidarın hukuk
devleti yapılanmasına ciddî bir katkı sağlamayı gerçekten isteyip istemediğini
test etmenin temel göstergelerinden birisinin adlî kolluk yapılanması olduğunu
bir defa daha ifade ediyorum. İnanıyorum ki, adlî kolluk yapılanmasını, amaca
uygun gerçekleştirebildiğimiz takdirde, o çok yakındığınız veya yakınıyor göründüğünüz
oligarşik ve bürokratik yapıyı da etkisiz hale getirme fırsatını
yakalayacaksınız. Gelin, bu tarihî fırsatı kaçırmayalım, bu sorumluluğu
üstlenmekten kaçınmayalım.
Değerli arkadaşlarım, bu
düşüncelerle, bu değerlendirmelerle, eleştirilerimizi, Grup adına bir bütünlük
içerisinde ifade etmeye çalıştım. Ben, bu tasarının, ulusumuza, toplumumuza,
ceza yargılamasının amacına ulaşmasına katkı sağlamasını yürekten diliyorum.
Bu vesileyle, Genel
Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sizi özleyeceğiz
Atilla Bey.
ATİLLA KART (Konya) -
Buradayım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
168 inci maddeyi
okutuyorum:
Adli kolluğun olay
yerinde aldığı tedbirlere uyulmaması halinde yetkisi
MADDE 168. - (1) Olay
yerinde görevine ait işlemlere başlayan adli kolluk görevlisi, bunların
yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı tedbirlere aykırı davranan
kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar ve gerektiğinde zor kullanarak bundan
men eder.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
169 uncu maddeyi
okutuyorum:
Soruşturma evresinde
yapılan işlemlerin tutanağa bağlanması
MADDE 169. - (1)
Şüphelinin ifadesinin alınması veya sorgusu, tanık ve bilirkişinin dinlenmesi
veya bir keşif ve muayene sırasında Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkiminin
yanında bir zabıt kâtibi bulunur. Acele hâllerde, yemin vermek koşuluyla, başka
bir kimse, yazman olarak görevlendirilebilir.
(2) Her soruşturma işlemi
tutanağa bağlanır. Tutanak, adli kolluk görevlisi, Cumhuriyet savcısı veya sulh
ceza hâkimi ile hazır bulunan zabıt kâtibi tarafından imza edilir.
(3) Müdafi veya vekil
sıfatıyla hazır bulunduğu işlemlerle ilgili tutanakta avukatın isim ve imzasına
da yer verilir.
(4) Tutanak, işlemin
yapıldığı yeri, zamanı ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin
isimlerini içerir.
(5) İşlemde hazır bulunan
ilgililerce onanmak üzere tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunur
veya okumaları için kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgililere
imza ettirilir.
(6) İmzadan kaçınma
hâlinde nedenleri tutanağa geçirilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
170 inci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Kamu Davasının Açılması
BİRİNCİ BÖLÜM
Kamu Davasının Açılması
Kamu davasını açma görevi
MADDE 170. - (1) Kamu
davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2) Soruşturma evresi sonunda
toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa;
Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili
mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan
zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan
zarar görenin vekili veya kanuni temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca
bulunmaması halinde, ihbarda bulunan kişinin kimliği,
f) Şikayette bulunan
kişinin kimliği,
g) Şikayetin yapıldığı
tarih,
h) Yüklenen suç ve
uygulanması gereken kanun maddeleri,
i) Yüklenen suçun
işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k) Şüphelinin tutuklu
olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile
bunların süreleri,
Gösterilir.
(4) İddianamede, yüklenen
suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.
(5) İddianamenin sonuç
kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar
da, ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında,
işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik
tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin
faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında
uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri, açıkça belirtilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
171 inci maddeyi
okutuyorum:
Kamu davasını açmada
takdir yetkisi
MADDE 171. - (1) Cezanın
ortadan kaldırılmasını gerektiren şahsi sebep olarak etkin pişmanlık
hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsi cezasızlık
sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kamu davasını açmayabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
172 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Kovuşturmaya Yer
Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi
Kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar
MADDE 172. - (1)
Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli
şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması
hâllerinde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar
gören ile, önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir.
Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.
(2) Kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verildikten sonra, yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı
fiilden dolayı kamu davası açılamaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
173 üncü maddeyi
okutuyorum:
Cumhuriyet savcısının
kararına itiraz
MADDE 173. - (1) Suçtan
zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği
tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı
çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi
başkanına itiraz edebilir.
(2) İtiraz dilekçesinde,
kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.
(3) Başkan, kamu
davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak
reddeder; istemde bulunan suçtan zarar göreni giderlere mahkum eder ve dosyayı
Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve
şüpheliye bildirir.
(4) Başkanın, kamu davasının
açılmasına karar vermesi halinde; Cumhuriyet savcısı kamu davasını açar.
(5) Cumhuriyet savcısının
kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hallerde, bu
madde hükmü uygulanmaz.
(6) İtirazın reddedilmesi
halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını
açabilmesi, önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan ağır ceza
mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesine bağlıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
174 üncü maddeyi
okutuyorum:
İddianamenin iadesi
MADDE 174. - (1) Mahkeme,
iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren 7 gün içinde
soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra; iddianamenin 170
inci maddedeki unsurları içermediğini tespit ettiğinde, eksik ve hatalı
noktaları belirterek, iddianamenin Cumhuriyet başsavcılığına iadesine karar
verir.
(2) Ön ödemeye tabi
işlerde, ön ödeme usulü uygulanmaksızın kamu davası açılamaz. Aksi takdirde, iddianame
iade edilir.
(3) Cumhuriyet savcısı,
iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve
hatalı noktaları düzelttikten sonra, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı
mahkemeye gönderir.
(4) İade kararına karşı
Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
175 inci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KİTAP
Kovuşturma Evresi
BİRİNCİ KISIM
Kamu Davasının
Yürütülmesi
BİRİNCİ BÖLÜM
Duruşma Hazırlığı
İddianamenin kabulü ve
duruşma hazırlığı
MADDE 175. - (1)
İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar.
(2) Mahkeme, iddianamenin
kabulünden sonra, duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken
kişileri çağırır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt
Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 175 ve devamı maddeleri üzerinde AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına
sizlere saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, temel
amacı gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza muhakemesi alanında çok önemli bir
tasarının görüşmesini yapıyoruz. Gerçekten, kendimize haksızlık etmememiz
gerektiğini düşünüyorum; çünkü, elli yıldır Parlamentonun ve milletin
gündeminde bulunan, toplum hayatını derinden ilgilendiren bir kanun tasarısını,
hükümetimizin yoğun çabalarıyla, Parlamento gündemine getiriyoruz. Gerçekten,
Türkiye, AK Parti İktidarı döneminde, sadece Ceza Muhakemesi Kanununu değil,
bir taraftan Avrupa ve çağdaş dünyayla uyum yasalarını, bir taraftan da
yıllardır bekleyen temel yasaları bir bir çıkarıyor ve bu yasaları çıkarırken
de -burada Anamuhalefet Partimizin de büyük katkıları var- uzlaşma adına
birlikte çıkarıyor. İşte, Meclisimizin yasama faaliyeti açısından yüzakı olacak
çalışmaları sergiliyoruz. Bu sebeple, az önce Meclisimizin bu kürsüsünden ifade
edilen, özellikle hukuk devleti anlayışının olmadığı, bu tasarının hukuk
devleti anlayışıyla bağdaşmadığı yönündeki eleştirilere katılmak mümkün değil.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, hukuk devletinin üç temel öğesi var; bunlardan biri, insan
haklarının geliştirilmesi; ikincisi, adaletin sağlanması; üçüncüsü, güvenliğin
temin edilmesi. Hukuk devletinin ölçüsü, insan haklarının sadece metinlerde yer
alması değil, gerçek ve fiilî hayata geçirilmesi. İşte, Ceza Muhakemesi Kanunu
Tasarısı, bu anlamda, insan haklarını gerçek hayatta koruyacak, yargılama
hukukunda insan hakları ile sosyal düzen arasında bir denge sağlayacak çok
önemli bir tasarı. Bir taraftan insan haklarına riayet edeceksiniz, sanığın
haklarını, susma hakkını, savunma hakkını, yargılamanın alenîliğini vesaire,
tüm kurumları sanığa sağlayacaksınız, diğer taraftan da, toplum düzenini
koruyacaksınız, sosyal düzeni koruyacaksınız. Bunu sağlarken sosyal düzeni
korumak kolay değil. İşte, özellikle örgütlü suçlarda, Avrupa'da da, yakından
bildiğimiz, araştırdığımız Avrupa ülkelerinde de birtakım koruma tedbirlerinin,
şu anda tasarıda bulunan koruma tedbirlerinin uygulandığı, orada da aynen
mevcut olduğu -belki burada da eleştiriyoruz- açıkça görülmekte.
Tabiî, ceza
yargılamasında amaç gerçeğin ortaya çıkarılması dedik. Gerçeği ortaya
çıkarırken insan haklarına, sanık haklarına kolay gelinmedi. Tarihsel süreci
izlediğimiz zaman, engizisyon döneminde, Ortaçağda, suçluların "ruhuna
şeytanlar girmiş" diye yakıldığına şahit oldu insanlık. Yine, insanlık,
sanığın, gerçeğin ortaya çıkarılması adına her türlü işkenceye reva görüldüğü,
mahkûm edildiği dönemleri yaşadı. Özellikle, Birinci ve İkinci Dünya
Savaşlarında insanlık çok büyük acılar çekti, savaşta meydana gelen olaylar
insanlara eziyet çektirdi ve insan hakları ve savaş hukuku ihlalleri doruğa
çıktı.
Özellikle, İkinci Dünya
Savaşından sonra, Avrupa'da, demokratik hukuk devletinin temellerini atmak
adına, birçok evrensel belge ortaya çıkarıldı. İşte, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, insan hakları belgeleri anlamında en ileri belge olarak karşımızda
duruyor.
Türkiye, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesini kabul etmek suretiyle, içhukukunun bir parçası haline
getirdi; onunla da yetinmedi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kişisel başvuru
hakkı tanıdı.
Gerçekten, bu yüzyılda
insan hakları alanında en önemli gelişme şudur: Daha önceki dönemlerde insan
hakları meselesi, sadece ülkelerin iç meselesi olarak kabul edilmişti. Ancak,
yüzyılımızın en önemli gelişmelerinden biri, insan hakları meselesinin, sadece
ülkelerin bir içhukuk meselesi olmadığı kabul edilmek suretiyle uluslararası
yargıya açıldı ve insanlara, insan hakları konusunda uluslararası yargıya gitme
imkânı tanındı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi böyle bir anlayıştan doğdu.
İşte, bir taraftan da,
insan haklarının hayata geçirilmesi anlamında, ceza usul yasaları bir bir
değişti. Gerçek ortaya çıkarılırken, sanığa tanınan haklar, daha mükemmel
anlamda, daha kâmil anlamda bir bir geliştirildi.
İşte, halen yürürlükte
olan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Almanya'dan müktesep bir kanun
ve aradan geçen dönemde 27 kez değiştirilmiş. 1940'lı, 50'li yıllardan itibaren
de yerine yeni bir tasarı hazırlanmak suretiyle Meclisin gündemine getirilmiş;
ancak, 27 kez değiştirilen, sistematiği bozulan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu,
deyim yerindeyse, yamalı bir bohçaya dönmüş.
İşte, yıllardan beri
Meclisin gündeminde ve milletimizin gündeminde bekleyen bu yasanın çıkarılması
için, hükümetimiz, her alanda olduğu gibi, bu konuya da el atarak, muhalefetin
de değerli katkılarını almak suretiyle, bu kanun tasarısını şu anda önümüze
getirmiş durumda ve maddeleri bir bir görüşüyoruz.
Tasarıya baktığımız zaman
-tek tek detaylarına girmek istemiyorum- hukukumuz açısından çok yeni,
gerçekten, yargılama hukukunu çağdaş normlara uyduracak çok güzel kurumlar var.
İşte, uzlaşma kurumu... Yıllardan beri söylüyoruz, avukatlık yaptığımız dönemde
de gördük, adliyelere yığınla dava geliyor; özellikle birtakım ceza davaları,
daha soruşturma evresinde savcının ve uzlaştırmacının devreye girmesiyle
çözülebilecek türden davalar. Hakaret, basit darp, yaralamalı trafik kazası
gibi birçok dava, uzlaşma sağlandığı takdirde, mahkemeleri boşuna uzatmayacak,
uğraştırmayacak, meşgul etmeyecek, insanları da mahkeme kapılarında gezmekten
alıkoyacak. İşte, böyle bir çağdaş kurum, şu anda tasarının içerisinde
düzenlenmiş durumda.
Diğer yandan, adlî
kolluk... Suç ve suçla mücadele açısından bir adlî kolluğun kurulması ve adlî
kolluğun, özellikle suç delillerini araştırmada uzman bir çalışma yapmak
suretiyle yargılamayı kolaylaştırması gerektiğini yıllardan beri söyleriz
avukatlar olarak, hukuk adamları olarak. Ben, buradan, tasarıda emeği geçen,
başta Adalet Bakanımız, Adalet Komisyonu Başkanımız, komisyonun değerli
üyeleri, Adalet Bakanlığının bürokratlarına teşekkür etmek istiyorum. İşte,
adlî kolluk müessesesi, yıllardan sonra tasarıda yer almış durumda. Bunun gibi
daha birçok yeni kurum tasarıda mevcut.
Ben, bu tasarının
milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, tasarıda emeği geçen tüm
arkadaşlara teşekkürümü ifade ediyor, bu duygularla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 17.07
BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
698 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
III. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. - Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
176 ncı maddeyi okutuyorum:
İddianamenin sanığa
tebliği ve sanığın çağrılması
MADDE 176. - (1)
İddianame, çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur.
(2) Tutuklu olmayan
sanığa tebliğ olunacak çağrı kağıdına mazereti olmaksızın gelmediğinde zorla
getirileceği yazılır.
(3) Tutuklu sanığın
çağrılması duruşma gününün tebliği suretiyle yapılır. Sanıktan duruşmada
kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden
ibaret olduğunu bildirmesi istenir; müdafii de sanıkla birlikte davet olunur.
Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda cezaevi kâtibi veya bu işle
görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır.
(4) Yukarıdaki fıkralar
gereğince, çağrı kağıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre
bulunması gerekir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
177 nci maddeyi
okutuyorum:
Sanığın savunma
delillerinin toplanması istemi
MADDE 177. - (1) Sanık,
tanık veya bilirkişinin davetini veya savunma delillerinin toplanmasını
istediğinde, bunların ilişkin olduğu olayları göstermek suretiyle bu husustaki
dilekçesini duruşma gününden en az beş gün önce mahkeme başkanına veya hâkime
verir.
(2) Bu dilekçe üzerine
verilecek karar, kendisine derhâl bildirilir.
(3) Sanığın kabul edilen
istemleri, Cumhuriyet savcısına da bildirilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
178 inci maddeyi
okutuyorum:
Çağrılması reddedilen
tanığın ve uzman kişinin doğrudan mahkemeye getirilmesi
MADDE 178. - (1) Mahkeme
başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin
çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri
mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
179 uncu maddeyi
okutuyorum:
Çağrılan tanıkların ad ve
adreslerinin sanığa ve Cumhuriyet savcısına bildirilmesi
MADDE 179. - (1) Sanık,
doğrudan doğruya davet ettireceği veya duruşma sırasında getireceği bilirkişi
ve tanıkların ad ve adreslerini Cumhuriyet savcısına makul süre içinde
bildirir.
(2) Cumhuriyet savcısı
da, iddianamede gösterilen veya sanığın istemi üzerine davet edilen tanık ve
bilirkişiler dışında gerek mahkeme başkanı veya hâkim kararıyla, gerek
kendiliğinden başka kimseleri davet ettirecek ise bunların ad ve adreslerini
sanığa yine makul süre içinde bildirir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
180 inci maddeyi
okutuyorum:
Tanık ve bilirkişinin
naiple veya istinabe yoluyla dinlenmeleri
MADDE 180. - (1) Hastalık
veya malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle bir tanık
veya bilirkişinin uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır
bulunmasının olanaklı bulunmayacağı anlaşılırsa, mahkeme onun bir naiple veya
istinabe yoluyla dinlenmesine karar verebilir.
(2) Bu hüküm,
konutlarının yetkili mahkemenin yargı çevresi dışında bulunmasından dolayı
getirilmesi zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde de uygulanır.
(3) Davayı görmekte olan
mahkeme, zorunluluk olmadıkça, büyükşehir belediye sınırları içerisinde bulunan
şikâyetçi, katılan, sanık, müdafi veya vekil, tanık ve bilirkişilerin istinabe
yoluyla dinlenmesine karar veremez.
(4) İstinabe olunan
mahkeme, büyükşehir belediye sınırları içerisinde ise, ilgililer kendi yargı
çevresinde bulunmasa da, büyükşehir belediye sınırları içerisinde yerine
getirilmesi gereken istinabe evrakını geri çevirmeksizin gereğini yapar.
(5) Yukarıdaki fıkralar
içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim
tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde
bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna olanak verecek teknik donanımın
kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
181 inci maddeyi
okutuyorum
Tanık ve bilirkişinin
dinleneceği günün bildirilmesi
MADDE 181. - (1) Tanık
veya bilirkişilerin dinlenmesi için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısına,
suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafiine bildirilir. Düzenlenen
tutanağın örneği hazır bulunan Cumhuriyet savcısına ve müdafie verilir.
(2) Yeniden keşif ve
muayeneye ihtiyaç duyulursa, yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
(3) Tutuklu olan sanık,
ancak tutuklu bulunduğu yer mahkemesinde yapılacak bu tür işlerde hazır
bulundurulmasını isteyebilir. Ancak, hâkim veya mahkeme tarafından zorunlu
sayılan hâllerde tutuklu bulunan şüpheli veya sanığın da bu tür işlerde hazır
bulunmasına karar verilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
182 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Duruşma
Duruşmanın açıklığı
MADDE 182. - (1) Duruşma
herkese açıktır.
(2) Genel ahlâkın veya
kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir
kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.
(3) Duruşmanın kapalı yapılması
konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
183 üncü maddeyi
okutuyorum:
Ses ve görüntü alıcı
aletlerin kullanılması yasağı
MADDE 183. - (1) 180 inci
maddenin beşinci fıkrası ile 196 ncı maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklı
kalmak üzere, adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma
salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan
aletler kullanılamaz. Bu hüküm, adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer
adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
184 üncü maddeyi
okutuyorum:
Açıklığın kaldırılması
hakkında karar
MADDE 184. (1) 182 nci maddede gösterilen hâllerde,
açıklığın kaldırılması istemine ilişkin olarak yapılacak duruşma, istem üzerine
veya mahkemece uygun görülürse kapalı yapılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
185 inci maddeyi
okutuyorum:
Zorunlu kapalılık
MADDE 185. - (1) Sanık,
onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır; hüküm de kapalı
duruşmada açıklanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
186 ncı maddeyi
okutuyorum:
Kapalılık kararının ve
nedenlerinin yazılması
MADDE 186. - (1)
Açıklığın kaldırılması kararı, nedenleriyle birlikte tutanağa geçirilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
187 nci maddeyi
okutuyorum:
Kapalı duruşmada
bulunabilme
MADDE 187. - (1) Kapalı
duruşmada mahkeme, bazı kişilerin hazır bulunmasına izin verebilir. Bu hâlde
adı geçenler, duruşmanın kapalı olmasını gerektiren hususları açıklamamaları
bakımından uyarılırlar ve bu husus tutanağa yazılır.
(2) Kapalı duruşmanın
içeriği hiçbir iletişim aracıyla yayımlanamaz.
(3) Açık duruşmanın
içeriği, millî güvenliğe veya genel ahlâka veya kişilerin saygınlık, onur ve
haklarına dokunacak veya suç işlemeye kışkırtacak nitelikte ise; mahkeme,
bunları önlemek amacı ile ve gerektiği ölçüde duruşmanın içeriğinin kısmen veya
tamamen yayımlanmasını yasaklar ve kararını açık duruşmada açıklar.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
188 inci maddeyi
okutuyorum:
Duruşmada hazır
bulunacaklar
MADDE 188. - (1)
Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin
ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır.
(2) Sulh ceza
mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz.
(3) Bir oturumda
bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerine geçmek ve
oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç
söz istemiştir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Ceza
Muhakemesi Kanunu Tasarısının 188 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde duruşmada hazır
bulunacakları düzenlemektedir ve "duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve
Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul
ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır" denilmektedir.
Anayasamızın Üçüncü
Bölümünde "Yargı" başlığı altında düzenlenen 138 inci, 139 uncu ve
140 ıncı maddelerinde, yargı mensubu olarak sadece hâkimler ve savcılardan bahsedilmektedir. Avukatlar
ise, Anayasamızın 135 inci maddesinde, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları kapsamında değerlendirilmektedir. Oysa, yargının üç aslî unsuru
vardır; bunlar, savcı, avukat ve hâkimdir. Başka bir anlatımla, sav, savunma ve
yargıdır. Bunlardan hâkim ve savcıyı yargının aslî anayasal unsuru sayıp,
avukatı bu kapsamın dışında bırakmak, adil yargılanma ilkesiyle bağdaşır bir
durum değildir.
Avukatlık mesleği, her ne
kadar Anayasamızda yer almamışsa da, Avukatlık Kanununda yer almış ve Avukatlık
Kanununun 1 inci maddesinde "avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir
meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı
serbestçe temsil eder" denilmektedir. Yani, hâkim ve savcı anayasal unsur,
avukat ise yasal unsurdur. Avukatlar, kanunda açıkça yargının kurucu unsuru
olarak gösterilmişse de, ne yazık ki, uygulamada ve özellikle duruşma
salonlarındaki konumları itibariyle, yargının diğer unsurlarına göre daha
önemsiz bir konumda gösterilmektedir.
Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde söz edilen adil yargılanmanın sağlanması için
"silahların eşitliği" yani "güçlerin eşitliği" prensibinin
hayata geçirilmesi gerekir. Özellikle sav ve savunmanın yargıya aynı uzaklıkta
olması için, duruşma salonunda savcı ve avukatın eşdeğer konumda bulunması
gerekir. Biz, bu eşitliği talep ederken, cumhuriyet savcılarımızın bulundukları
konumları hak etmedikleri iddiasında değiliz. Bunu, adil yargılanma ilkesinin bir
gereği olduğu için talep etmekteyiz.
Uygulamada, ne yazık ki,
savcılar ve avukatlar arasında bir eşitlik görünmemektedir. Bu durum, biraz da,
ülkemizdeki yargı bağımsızlığının yeterince olmamasından kaynaklanmaktadır.
Anayasamızın 140/altıncı
maddesinde, hâkim ve savcıların idarî görevleri yönünden Adalet Bakanına bağlı
oldukları belirtilmektedir.
Yine, Anayasamızın 159
uncu maddesine göre,Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun başkanı Adalet Bakanı
olup, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ise Kurulun tabiî üyesidir.
Kurulun, kendine ait
bütçesi, sekreteryası, binaları bulunmamaktadır. Hâkim ve savcıların mesleğe
kabul edilmeleri, atama ve nakilleri, yükselme ve birinci sınıfa ayrılmaları,
disiplin cezası verme işlemleri gibi pek çok yetki bu Kurula aittir. Hâkim ve
savcıların denetimi, haklarında inceleme ve soruşturma yapılması, Anayasamızın
144 üncü maddesine göre, Adalet Bakanlığının izniyle, Adalet müfettişleri
tarafından yapılmaktadır. Anayasamızda yer alan ve yargı bağımsızlığını ortadan
kaldıran bu düzenlemeler, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yasasında da aynen
yer almaktadır.
Yargının en üst
kademesinde yürütmenin bu kadar etkin olduğu böylesi bir yapıdan sonra, adlî
sistemimizin yapısal ve fonksiyonel olarak bağımsız olmadığı ortadadır.
Bu yapıda, cumhuriyet
savcılarının konumu daha bir ilginçtir. Savcılık, bugün için, Adalet Bakanlığı
ile yargı sistemi arasında sıkışıp kalmış bir durumdadır; büyük ölçüde
Bakanlığın tayin ve teftiş baskısı altında olup, Bakanlıkça gönderilen
genelgelerle pek çok konuda yönlendirilmektedir. Yürütmenin mahkemelerdeki
idarî işlemlerinde temsilcisi konumunda olan savcılarımız, kuvvetlerin eşitliği
prensibi gereğince, savunmayla eşdeğer oturma konumunda bulunmaları gerekirken,
duruşma salonlarında, bazı mahkemelerde, yükseltilmiş bir platformda,
hâkimlerle yan yana oturmaktadırlar; avukatlar ise, aşağıda, halk ve sanıklarla
aynı seviyede yer almaktadır.
Duruşmadaki oturma
düzeniyle ilgili olarak, usul kanunlarımızda herhangi bir hüküm
bulunmamaktadır. Adalet Bakanlığında yaptığım araştırmada, bu konuda, Adalet
Bakanlığınca hazırlanmış herhangi bir tüzük ve yönetmelik de göremedim.
"Acaba ben mi bilmiyorum" diye Bakanlığın sayın yetkililerine
sorduğumda da, bu konuda herhangi bir yasal düzenlemenin, herhangi bir mevzuatın
olmadığı açıkça ifade edildi.
Yani, burada, fiilî bir
durumla karşı karşıyayız. Cumhuriyet savcıları, adliye binalarının idarî
yönetiminden sorumlu oldukları için, oraların düzenlemesi yapılırken,
kendilerini oraya layık görmüşler, avukatları da, savunma makamını da daha
aşağıya layık görmüşler, ona göre bir düzenleme yapmışlar. Durum bundan ibaret;
yoksa, bunun herhangi bir yasal dayanağı yok.
Bizim, ille
"cumhuriyet savcıları yukarıda oturmasın, aşağıda otursun" diye bir
iddiamız da yok; ancak, yargı sisteminde, iddia ile savunmanın konumlarının
eşit olması gerekir. İddia makamı savcılıktır, savunma makamını avukatlar
temsil eder. Bunların eşit silahlara sahip olması gerekir.
Nitekim, bununla ilgili
talepler, sadece Türk hukukçularından, sadece avukatlarımızdan gelmiyor.
İzninizle, Adalet Bakanlığımızca tercümesi yapılmış olan 2003 yılı İstişarî
Raporundan bir bölüm okumak istiyorum:
"Duruşma salonunda
mevcut düzenleme ve tasarım: Mahkemedeki duruşmalar boyunca, savcı, hâkimlerle
aynı seviyede bir platformda ve doğrudan onlara bitişik, yakın olarak
oturmaktadır. Bazı duruşma salonlarında -özellikle Ankara Devlet Güvenlik
Mahkemesinde olduğu gibi- bu platform, savcı ve hâkimleri, zeminden 2 - 3 metre
kadar yükseltmektedir. Bu arada, savunma avukatları, halkla ve sanıklarla aynı
seviyede, zemin döşemesi üzerindeki bir masada oturmaktadır."
Biz -hepsi de savunma
avukatından, fiziksel olarak- uzaklaştırılmış olarak, -duruşma salonunun
düzeninin ve hâkimlerin ve savcının yakınlığının problem doğurucu olduğunu
düşünmekteyiz. Savcının hâkimlere bu kadar yakın oturması ve aynı seviyede
olması gerçeği, savcıya daha fazla önem verildiği ve savunma avukatına göre
daha fazla saygı, itibarla muamele gösterildiği izlenimini doğurmaktadır. Başka
deyişle, duruşma salonunun mevcut düzenlemesi, tasarımı, silahların eşitliğinin
görünümünü doğrudan baltalamaktadır. Yüksek bir platformda, hâkimlere yakın
olarak oturan savcıların, duruşma salonundaki yerlerinin değiştirilmesi
gerekmektedir. Cumhuriyet savcısı, savunma avukatının yanında veya karşısına
gelecek şekilde, zemin üzerindeki bir masada oturabilir." AB kriterleri
diyoruz, Avrupa Birliğine gireceğiz diyoruz, Avrupa Birliğinin görüşü bu.
Biz, Türkiye'deki savunma
mesleğini icra eden avukatlar olarak bunları yıllardır dile getiriyoruz; ancak,
bizim bu dile getirmemiz yeteri kadar dikkate alınmıyor. İlle Avrupa'dan
birileri bize bir görüş bildirecek ki, bunlar uygarlığın gereği diyecek...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- ...durumun haklılığını ondan sonra görebiliyoruz. Oysa, bizim istediğimiz,
cumhuriyet savcılarımız konumunu kıskanmak değil. Cumhuriyet savcılarımızın çok
önemli görevler yapıyorlar, çok yoğun bir mesai içerisinde bulunuyorlar; ancak,
biz, nasıl güzel bir yargı sistemi kurarız, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi
ülkemize nasıl yerleştiririz, bunun arayışı içindeyiz. Yoksa, hiçbir şekilde
avukatların konumu burada olsun, savcıların konumu burada olsun diye bir
düşünce içinde değiliz; ancak, silahların eşitliği prensibi gereğince,
şartların eşitliği prensibi gereğince, cumhuriyet savcıları ile savunma
avukatlarının eşit düzeyde olması gerektiğini de düşünmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, bu
eşitsizlik sadece oturma düzeniyle de kalmamaktadır. Örneğin, bir karar
aşamasında -bu ara karar olabilir, son karar olabilir- mahkeme heyeti veya
hâkim diyor ki: "Efendim, salonu boşaltın, biz görüşme yapacağız."
Tüm avukatlar çıkıyor, tüm taraflar çıkıyor; ama, cumhuriyet savcıları, her nedense,
davanın tarafı olduğu halde, duruşma salonundan çıkmıyor. Hatta, hâkimler kendi
odalarına gittiği zaman da, hâkimlerin peşinden gidiyorlar, hâkimlerle aynı
odada o mütalaalara iştirak ediyorlar. İşte burada belki şunu diyebiliriz:
Hâkimler, cumhuriyet savcısının o görüşmelerinden etkilenmez; ama, bu, görüntü
olarak dahi yargı bağımsızlığını zedeleyecek bir durumdur. Bunu değiştirmek
zorundayız; yani, görüntüyü de kurtarmak zorundayız. Kaldı ki, bu sadece
görüntüden de ibaret değil. Biz bunu vatandaşa izah edemiyoruz. O zaman ne
oluyor; avukatlar sadece orada görüntüyü tamamlamaktan ibaret bir aksesuar gibi
kalıyor. Hâkim ile savcı otururlar kararı verirler; hem de derler ki: Şöyle bir
karar verirsek, bunun temyizden dönüşü de zor olur; bu nedenle, birbirimizin terfisini
de etkilememiş oluruz. Ortaklaşa bir karar oluşturalım... Bunun neresi adalet
oluyor o zaman arkadaşlar?! Öyleyse, yapılması gereken, avukatlar ile
savcıların konumunu eşdeğer düzeye getirmektir.
Kaldı ki, biz cumhuriyet
savcılarımızı eşit düzeye getirelim diyoruz; fakat, cumhuriyet savcılarımızın
daha geniş yetkilerle donatılmasını da istiyoruz. Demin adlî kolluk
görüşülürken onu da söyledik; çünkü, biz, ülkemizde hukukun geçerli olmasını
istiyoruz. Cumhuriyet savcısı hukuku temsil ediyor. Cumhuriyet savcısının elini
güçlendirirsek, bağımsız bir adlî kollukla cumhuriyet savcısının elini
güçlendirirsek, işte, o zaman, mafyayla da, soygunlarla da, yolsuzluklarla da
çok daha iyi mücadele ederiz; bağımsız yargıyı sağlarsak ve cumhuriyet
savcısını, bağımsız yargının bağımsız cumhuriyet savcısını da güçlendirirsek,
işte, o zaman, 30 milyar dolarları da çöpe atmamış oluruz. Böylece, bizim
cumhuriyet savcılarımız da, kendi emirlerindeki, kendi yetkileri dahilindeki
adlî kollukla, suçlularla da, mafyayla da, yolsuzluklarla da en güzel şekilde
mücadele edeceklerdir.
Bu düşüncelerle, Yüce
Heyete saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına,
Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı Köylü; buyurun.
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 188 inci madde üzerindeki görüşlerimi
açıklamak için söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Esasında, madde üzerinde
çok fazla bir şey söylemek istemiyorum; ancak, yepyeni bir konu gündeme geldi.
Bu da, cumhuriyet savcılarının kürsüden inip, aşağıda, avukatlarla aynı
seviyede oturması konusuydu.
Cumhuriyet savcısının
avukatlarla aynı seviyede oturmasında, çok fazla bir beis yok. Esasında, bu
kabul edilebilir de; o kadar anormal bir şey değil; ancak, şu şartlarla:
Birincisi, Türkiye'de,
isminin önünde "cumhuriyet" kelimesi olan hiçbir makam ve mevki
yoktur.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Cumhuriyet Halk Partisi var.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) -
Özür dilerim, onu kabul ediyorum; ben, makam ve mevkiden bahsetmiştim.
Öncelikle,
"cumhuriyet" kelimesini, savcıların isminin başından çıkaracağız.
İkincisi, cumhuriyet
savcıları, mağdurun hakkını, devletin hakkını ve sanığın hakkını korumaktadır.
Cumhuriyet savcısı, duruşmada sanığın beraatını talep edebilmektedir veya daha
az ceza almasını isteyebilmektedir.
Peki, aşağıda nerede
oturacaktır? Sanığın beraatını isterken müdahil tarafın yanında, mahkûmiyetini
isterken sanığın karşısında veya başka bir yerde, yani, kendisine oturacak bir
yer bulması bu durumda zordur.
Cumhuriyet savcısı,
devletin ve rejimin teminatıdır. Bundan vazgeçmemiz mümkün değil. Eğer,
cumhuriyet savcılarını bulunduğu konumdan başka türlü düşünmek istiyorsak, şu
halde -Sayın Adalet Bakanı buradadır- cumhuriyet savcısı, Hâkimler ve Savcılar
Kanununda ve Anayasada belirtilen usullere göre hakim statüsündedir, cumhuriyet
savcılarının hepsinin yarından itibaren derhal hâkim olarak atanması gerekir.
Bundan sonra, eğer, cumhuriyet savcısı lazım olursa -belki, birkaç ay lazım
olmaz diye düşünen de olur- bu takdirde, yeni bir statüyle, yeni bir kanunla 2
000-2 500, belki, 3 000 savcı alınacaktır dışarıdan. Bu savcıları nereye
oturtursanız oturtun.
Devamlı surette,
silahların eşitsizliğinden bahsedildi. Değerli arkadaşlarım, avukatlar 7,65
tabanca kullanıyor da, cumhuriyet savcıları Kalaşnikof mu kullanıyor; ne demek
silahların eşitsizliği?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Avrupa literatürü o, Avrupa!..
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) -
Duruşmada, şu anda yapılan düzenlemeyle, avukatlar ile cumhuriyet savcıları
aynı statüdedir. Cumhuriyet savcısının bütün yetkileri avukatlarda da vardır;
savunmada vardır, müdahil tarafta vardır. Bu, azımsanmayacak bir gelişmedir.
Eğer, biz, cumhuriyet
savcılarını oradan indirmek istiyorsak...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - İndiren yok, biz de çıkacağız.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) -
Bu takdirde, devleti savunmak için, devletin anayasal düzenini, devletin
topraklarını bölmek suçundan dolayı yargılanan kişilerin yanına, devleti
savunmak üzere millî emlak memurunu getirtirsiniz, olur biter.
Değerli arkadaşlarım, şu
anda, bizim statümüze göre, bizim anayasal düzenimize göre, cumhuriyet
savcılarının bulunduğu yerde görev yapmasında fayda vardır ve bu zarurîdir diye
düşünüyorum. Dolayısıyla, bu madde de uygun bir maddedir ve uygun bir
düzenlemedir. Hepinizin takdirlerine sunuyorum.
Hepinizi, tekrar,
saygıyla selamlıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun, kürsü sizin.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Yasası
Tasarısıyla ilgili olarak, yukarıda, bu madde, üzerinde en çok tartışılan
maddelerden bir tanesidir. O sebeple, kısaca bilgi vermek istiyorum. Gereğini,
şüphesiz, takdirlerinize arz edeceğiz.
Bu konuyu, biz, yukarıda
müteaddit defalar konuştuk. Ayrıca, hükümet olarak kendi içimizde de konuştuk.
Son defa, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat, Sayın Salih Kapusuz, Sayın Komisyon
Başkanımızla beraber, bu tasarıyla ilgili, Sayın Başbakana ve Anamuhalefet
Partimizin Değerli Genel Başkanına bilgi verdikten sonra, Sayın Başbakanla
birlikte de konuştuk. Hukukumuzda da, zaman zaman tartışılan bir konudur;
ancak, bu tartışmalar yapılırken, dünyadaki uygulamaları da ortaya koyarak bir
değerlendirme yaparsak daha sağlıklı bir sonuca varırız diye düşünüyorum.
Umumiyetle, konuşmayı yaptığımızda, zannediyoruz ki dünyada tek tip bir
uygulama var; yani, bütün Avrupa ülkelerinde, demokratik ülkelerde, iddia
makamıyla, savcıyla sanık ve müdafii eşit seviyededir. Böyle bir genelleme
yapılıyor. Evvela, bu doğru değil. Özellikle, Amerikan filmlerinin de belki
etkisiyle, sanki, bütün uygulamalar o filmlerde gördüğümüz gibi gözüküyor. Esas
itibariyle, bu uygulama, Anglosakson ülkelerindedir; yani, İngiltere'de ve
Amerika'dadır. Halbuki, bizim uygulamalarımız, daha çok, Kıta Avrupası
hukukundan alınmadır; ya kaynak ülke Fransa'dır ya da büyük ölçüde Almanya ya
da İtalya'dır. Oradaki uygulamalara baktığımızda ise, bu söylediğimizin bu
kadar olmadığını, böyle olmadığını, orada iddia ile savunmanın aynı seviyede
olmadığını görüyoruz. Fotoğrafı göreceğiz, ona göre karar vermemiz lazım.
Şimdi, bu neden böyle;
bunun sebebi şudur: Anglosakson sisteminde, iddia makamı taraftır, sadece iddia
ettiği hususlarla ilgili olarak delil toplar; sanık lehine delil toplamaz,
sanığın menfaatına olan herhangi bir talebi söz konusu olmaz. Halbuki, bizim
hukuk sistemimizde, Fransa'da, Belçika'da ve benzeri ülkelerde, savcı, teorik
olarak da -şu ana kadar kabul ettiğimiz bazı maddelerde de var- sanığın lehine
olan delilleri de toplamak, onun lehine bir talep söz konusu olacaksa onu da
ortaya koymak durumundadır. Yeri geldiğinde tutuklanmasını talep eder, yeri
geldiğinde beraatını talep eder, yeri geldiğinde tahliyesine katılır,
tahliyesini talep eder. Eğer, şimdi, biz, bu eşitliği sağlayacaksak, iddia
makamının, gerçek anlamda, aynen Anglosakson ülkelerinde olduğu gibi, tam taraf
olması lazım, teşkilatlanmasının ona göre yapılması lazım, anayasal
düzenlemelerin de ona göre yapılması lazım. Halbuki, bizim Anayasamızda,
savcılar ve hâkimler aynı statüye tabidir, aynı teminatlara tabidir. Mesleğe atanmalarından,
mesleğe kabullerinden, tayinlerine, terfilerine, özlük haklarına varıncaya
kadar, hâkim ne hakka sahipse, savcılar da aynı hakka sahiptir. Halbuki, bu
ülkelerde savcılık ayrı bir teşkilattır. Bunların çoğunun bağımsızlığı da
yoktur, bu neviden teminatları da yoktur, önemli bir kısmı da Adalet
Bakanlığına bağlıdır, bir nevi Adalet Bakanlığı memuru gibidir. Bunu görmüş
olmamız lazım. Eğer, taşları yerli yerine oturtacaksak, o zaman bu
düzenlemeleri de yapmak gerekir.
Bakınız, bu maddeden
evvel -şimdi bu 188'i konuşuyoruz- 170 inci maddede şöyle bir düzenleme yaptık:
"İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar
değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür." Yani, iddia makamı bunu da
tespit edecek, bunu da araştıracak, buna göre de değerlendirme yapacak.
Ayrıca, arkadaşlarımızın
haklı olarak şikâyet ettiği bir husus var. Zannediyorum, bunu karşılayacak
düzenlemeyi de, biraz sonra görüşeceğimiz 227 nci maddede yaptık. O da şudur:
Heyet halindeki müzakerelerde, ağır ceza mahkemelerinde, savcıların müzakereye
katılmamaları lazım; ama, zaman zaman müzakereye katılıyorlar. Bu, hukuku
yeteri kadar hazmedememiş olmalarından ya da müzakereyi yürüten mahkeme
başkanının dirayetsizliğinden kaynaklanıyor. Müzakereyi, sadece mahkeme başkanı
ve katılan üyelerin yapması gerekir, cumhuriyet savcısının bu müzakerelerde
olmaması lazım; birçok yerde de olmuyor; ama, bu kurala riayet etmeyenler de
var; o da arkadaşlığa, aynı çatı altında olmaya... Mesela, hâkim ve savcıların
çoğu aynı lojmanlarda oturuyorlar. Bu anlamda, çok fazla bir farklılıkları da
yok.
Onun için, biz, bu
endişeleri ortadan kaldırmak adına, 227 nci maddeye şöyle bir hüküm getirdik:
"Müzakerede ancak karara ve hükme katılacak hâkimler bulunur." Yani,
bundan sonra, 227 nci madde bakımından savcıların müzakerede bulunmaları mümkün
değildir. Eğer bulunurlarsa, işte, o zaman, sanık müdafii veya sanık şikâyet
ederse, görevini yapmayan savcıyla ilgili soruşturmayı da açarız, müzakereye
katılmaması gerekenleri kattığı için o mahkeme heyeti hakkında da soruşturmayı
açarız. Dolayısıyla, bu anlamda, biz, burada, taşları yerli yerine oturtmaya
azamî ölçüde gayret sarf etmeye çalıştık.
Kaldı ki, sistem bu esasa
göre düzenlenmediği için, şimdi bu maddeyle ilgili farklı bir düzenleme getirdiğimizde,
gerçekten çok ciddî bir karmaşa çıkar. Yargının zaten yeteri kadar sıkıntıları
var, zorlukları var; bir de, bu neviden kargaşalarla hukuk hayatını içinden
çıkılmaz hale getiririz. Özü itibariyle, ben de, bu düzenlemelerin belli bir
süre sonra Türkiye'nin gündemine geleceğine, bunu yapacağımıza inanıyorum; ama,
kabul edelim ki değerli arkadaşlarım, şu iki sene içerisinde o kadar çok, o
kadar yoğun değişiklikler yaptık ki, hepsini de bu sene içerisinde, bir kanun
içerisinde çözmemize gerek yok. Bunu, zaman içerisinde, belki bir başka
dönemde; ama, Anayasanın ilgili maddelerinde de değişiklik yapmak kaydıyla...
Çünkü, o değişiklik yapılmadan bir teşkilat yasasını çıkarmak da mümkün değil,
Anayasaya aykırı bir düzenleme yapmış oluruz. Bütün bunları hesaba katarak,
inşallah, Anayasadan başlamak üzere, yargı hayatımızda bir başka temel
değişikliği ileride yapma imkânı olur.
Bu 188 inci maddenin bu
şekliyle düzenlenmesi, bir ihtiyaçtan, bir zaruretten ve şu ana kadar
yaşadığımız tecrübelerden kaynaklanıyor. Kaldı ki, şu an, Fransa'daki
uygulaması aynen bizdeki gibidir, Belçika'daki uygulaması aynen bizdeki
gibidir. Bu, benim fikrim değil; bir yanlış beyanda bulunmamak adına, bilim
adamalarından da mütalaa aldım, metinleri de kendi el yazılarıyla elimdedir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
-Sayın Bakan, Almanya'da bizim dediğimiz gibi, aynı platformda...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Almanya'da bizimki gibi değil; onu da, şöyle okuyayım: Elimdeki
metinde, aynen "Almanya'da ise, saray içinde yer alan mahkemelerde hâkim
ve savcı yüksek konumda bulunurken, yeni yapılan duruşma salonlarında
-eyaletlere göre değişiyor- hâkim dahil, tüm mahkeme süjeleri aynı düzlemde
oturmaktadır" diyor; hâkim dahil; bakın, orada farklı. Şimdi, bu getirilen
sistemde, hâkim yukarıda; iddia edilen sistemde, savcı ile sanık tarafı aynı
düzlemde. Halbuki, yeni Alman düzeninde, hâkimi, savcısı ve sanık tarafı aynı
düzlemdedir diye, bir bilim adamımızın -oradaki uygulamayı da bilen bir
arkadaşımız ve biz, usul düzenlemelerinde ondan çok istifade ettik- metni var.
Bu bilgiyi de takdirlerinize arz ediyorum.
Saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısının 188 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Baloğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Malatya |
Antalya |
Bursa |
|
Mehmet Nuri Saygun |
Halil Ünlütepe |
K. Kemal Anadol |
|
Tekirdağ |
Afyon |
İzmir |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Yüksel Çorbacıoğlu |
Atilla Kart |
|
Çorum |
Artvin |
Konya |
|
Ziya Yergök |
Atila Emek |
Mehmet Boztaş |
|
Adana |
Antalya |
Aydın |
|
Yılmaz Kaya |
|
|
|
İzmir |
|
|
Madde 188.- (1) Duruşmada
hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet Savcısı ile zabıt kâtibinin ve kanunun
zorunlu müdafiliği kabul ettiği hallerde müdafiin hazır bulunması şarttır.
(2) Duruşma salonunda
Cumhuriyet Savcısı ile savunma makamı eşit oturma düzeni içerisinde yer alır.
(3) Sulh Ceza
Mahkemelerinde yapılan duruşmalarda zorunlu değilse Cumhuriyet Savcısı
bulunmaz.
(4) Bir oturumda
bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerine geçmek ve
oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilir.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, arz ettiğim sebeplerden dolayı katılmıyoruz.
BAŞKAN - Açıklama veya
gerekçe okunması?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Konuşacağım.
BAŞKAN - Buyurun kürsüye.
(CHP sıralarından alkışlar)
5 dakikalık konuşma
süreniz var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; dünkü müzakerelere ait
tutanaktan, çok saygı duyduğum Sayın Bakanın cümlesini okuyorum: "Daha
biraz evvel Avrupa Parlamentosu Başkanının konuşmasını dinledik, 14 Aralığa
kadar bu tasarıların çıkması gerekiyor. Bu tarihi koyan biz değiliz, bu tarihi
koyan Hükümet değil, bu tarihi koyan Parlamento değil; ama, bir zaman baskısı
altındayız." Bu beyan üzerine de tartışma olmuş burada.
Avrupalıların bu iddiası,
koydukları süre ne kadar doğru o tartışma konusu; ama, başka bir şey
söylüyorum. Yani, Avrupa Birliği derken, hukukun evrensel ilkeleri derken,
gerçekten hukukun evrensel ilkelerinin gerçekleşmesi için verdiğimiz bir
önergeyi savunmak üzere huzurunuza geldim.
Arkadaşlar, malum, bütün
dünyanın bildiği bir gerçek vardır; denilir ki: Adalet, sav, savunma ve karar
ayaklı, üç ayaklı bir sehpadır. Dünyanın her yerinde bu tarif yapılır.
Türkiye'deki bu üç ayağın bir tanesi protezdir arkadaşlar, protezlidir; o,
savunmadır. Anayasamızı açıp bakalım; yargıyı düzenleyen 138 inci maddeden,
Sayıştayın görevlerini belirleyen 160 ıncı maddeye kadar, 138'den 160'a kadar
bir tek savunma sözcüğü geçmemiştir; hâkim, savcı; bol bol bu mesleklerin
zikredildiğini görüyoruz; avukat, müdafi, savunma, bu Anayasada yer almaz.
Nerede yer alıyor savunma? Anayasanın 135 inci maddesinde, kanunla kurulmuş
meslek kuruluşları var, onlarda da baro falan yer almıyor. O 135 inci maddede,
meslekî ahlak ve disiplini temin etmek üzere kanunla kurulan kamu
tüzelkişilikleri deniliyor. Yine, baro, savunma gibi kelimeler yok; o genelleme
içine atılmış.
Arkadaşlar, şimdi, bu
durumda, Avrupa Birliği diyeceksiniz, evrensel hukuk diyeceksiniz, ondan sonra
da, savunmayı, bir üvey evlat muamelesi yaparak dışlayacaksınız; bunu anlamak
mümkün değil. Bunu getirelim, bırakın partisini, Cumhuriyet Halk Partisini,
Adalet ve Kalkınma Partisini... Yani, hem, sıkıştı mı köşe yazarları sizden
yana; Cumhuriyet Halk Partisi statükocu, devletçi parti, Adalet ve Kalkınma
Partisi değişimci, dönüşümcü parti, devlet ancak birey için vardır, birey yoksa
devlet ne oluyor... Bunlar sık sık dile getiriliyor; çoğu da doğru şeyler.
Televizyonda Sayın Fırat'tan çok dinledim, zevkle dinledim, onu da itiraf
edeyim. O zaman, bunlar havaya uçup gidecek laflar değil, bunların hayata
geçmesi lazım.
Şimdi, mesele birinin
oturup birinin kalkması filan değil. Burada, meslektensek, hukuk fakültesini
bitirdiysek, bir hukukçu gibi konuşalım. Sayın Köylü bir savcı gibi konuştu;
meslek şovenizmi yapmak bu kürsüye yakışmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Biz,
savcıları horlamıyoruz, tam tersine... Savcıların adındaki
"cumhuriyet" sıfatını -çok yüce bir sıfattır- korumak, öyle, şurada
otursun, buraya çıksın, buraya insin demekle olmaz. Bütün adlî kolluğun
sicilini, kumandasını, komutasını cumhuriyet savcısına verirsiniz, işte, o
zaman, o savcı cumhuriyet sıfatını hak eder. (CHP sıralarından alkışlar) Yoksa,
bunlardan yoksun bırakacaksınız...
Arkadaşlar, Sayın Köylü,
Sayın Adalet Bakanına, çok saydığım Adalet Bakanına sorsun. Hükümetin gerekçesi
var, müzakere ettiğimiz kanun tasarısının 3 üncü sayfasına bakınız Sayın Köylü.
Orada "silahların eşitliği" deniliyor. Ben Sayın Bakana soruyorum:
Silahtan kastınız Kalaşnikof mu, makineli tüfek mi?! (CHP sıralarından
alkışlar) Biraz insaflı olmak lazım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Silahları kullanmamak lazım, "silah" tabiri hoş değil.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Silah değil o, tercüme şöyle; Avrupa literatürüdür aynı zamanda.
Şimdi, bu işin demagojiye
falan tahammülü yok. Eğer gerçekten hukuku uygulayacaksak... Haa, fiilî duruma
gelelim arkadaşlar. Sayın Bakan, tasarıdaki maddeyi okudu. Ben, masanın çeşitli
taraflarında oturmuş bir arkadaşınızım. Ben, hapis de yattım, avukatlık da
yaptım, bunları yaşadım. Bu yeni Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısında da yazıyor:
Savcı, sadece sanığın aleyhinde olan değil lehinde olan delilleri de toplar...
Başıma gelen bir küçük örnek vereyim: Polis, vatandaşın birinden işkenceyle
ifade almış, bir cumhuriyet savcısı da takipsizlik kararı vermiş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Anadol.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bir başka davada bir sayın cumhuriyet savcısı, onun işkenceyle alınmış
ifadesini mahkemeye delil olarak ibraz etti. Ben de avukattım "bu ne biçim
savcı, kendi meslektaşının verdiği takipsizlik kararına değil de, polisin
işkenceyle aldığı ifadeye itibar ediyor, onun gerçekleşmesini istiyor"
dedim. Biz bunları da yaşadık. Tabiî, kâğıt üstünde yazılan görevler değişir
"sanığın da lehinde olan deliller toplanır" diye yazabilir; ama,
Türkiye'deki genel uygulamaya bakın. Burada, çok değerli avukat arkadaşlarımız
var, hâkim arkadaşlarımız var, savcılık yapmış arkadaşlarımız var, eğri oturup
doğru konuşalım.
Haa, bir de bunun
kaynağını araştırdım. Anayasanın 6 ncı maddesinin son cümlesi çok açık değil
mi... "Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet
yetkisi kullanamaz" deniliyor. Sayın Muharrem Kılıç arkadaşım söyledi, ben
baktım, Ceza Usulünde yok, Anayasada yok, bırakın Anayasayı, kanunda yok.
Bilmediğim için, merak
ettiğim için sabahleyin Sayın Bakana "siz bu adalet saraylarını nasıl
yapıyorsunuz, salonları kim düzenliyor, salonun düzenini kim yapıyor" diye
sordum, Sayın Bakan da düşündü, "herhalde teknik dairedir" filan
dedi. O zaman, espri filan değil, gerçekten bir marangoz hatasıyla karşı
karşıyayız. Bir marangozun yaptığı salondaki düzene göre, onun isteğine göre
yerleştiriyoruz avukatı, savcıyı! Yasal dayanağı yok. Biz bu önergeyi, hiç
olmazsa, bu fiilî durumu yasal duruma dönüştürmek için verdik. Yoksa,
savcılara, hele cumhuriyet savcılarına niye dil uzatalım? Tam tersine, biz,
onların güçlenmesini istiyoruz; adlî kolluğun başında, tam olarak, tam yetkiyle
kumanda ettiği personelin sicil amiri olmasını isteyerek güçlenmesini
istiyoruz. Yoksa, orada oturdu, burada oturdu diye, işi başka taraflara
çekmeyelim. Savunmaya gerçekten saygılıysak, Türkiye'deki adaleti, protezli bir
üç bacak değil, gerçekten yerine oturtmak istiyorsak, devletin karşısında
bireyin hakkını savunmak istiyorsak, bu önergemize, parti mülahazasını
bırakalım, hep birlikte oy verelim; çünkü, bu, partileri aşan bir olay,
hukuksal bir olay.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Fikret
Baloğlu, önergenin oylanması gerektiği için, size şimdi soru hakkı veremiyoruz,
bundan sonraki maddelerden birinde şahsınız adına söz alabilirsiniz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Tamam efendim.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
189 uncu maddeyi
okutuyorum:
Birden çok Cumhuriyet
savcısı ve avukatın duruşmaya katılması
MADDE 189. - (1) Birden
çok Cumhuriyet savcısı ve birden çok avukat aynı zamanda duruşmaya
katılabilecekleri gibi aralarında işbölümü de yapabilirler.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
190 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Ara verme
MADDE 190. - (1)
Duruşmaya, ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir. Ancak, zorunlu
hâllerde davanın makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak surette
duruşmaya ara verilebilir.
(2) 176 ncı maddede
belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu
sanığa hatırlatılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
191 inci maddeyi
okutuyorum:
Duruşmanın başlaması
MADDE 191. - (1) Sanığın
ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı, çağrılmış tanık ve bilirkişilerin
gelip gelmedikleri saptanarak duruşmaya başlanır. Sanık, duruşmaya bağsız
olarak alınır. Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın başladığını, iddianamenin
kabulü kararını okuyarak açıklar.
(2) Tanıklar duruşma
salonundan dışarı çıkarılırlar.
(3) Duruşmada, sırasıyla;
a) Sanığın açık kimliği
saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır,
b) İddianame veya
iddianame yerine geçen belge okunur,
c) Sanığa, yüklenen suç
hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu ve 147 nci maddede
belirtilen diğer hakları bildirilir,
d) Sanık açıklamada
bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
192 nci maddeyi
okutuyorum:
Başkan veya hâkimin görevi
MADDE 192. - (1) Mahkeme
başkanı veya hâkim, duruşmayı yönetir ve sanığı sorguya çeker; delillerin ikame
edilmesini sağlar.
(2) Duruşmada ilgili
olanlardan biri duruşmanın yönetimine ilişkin olarak mahkeme başkanı tarafından
emrolunan bir tedbirin hukuken kabul edilemeyeceğini öne sürerse mahkeme, bu
hususta bir karar verir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
193 üncü maddeyi
okutuyorum:
Sanığın duruşmada hazır
bulunmaması
MADDE 193. - (1) Kanunun
ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında
duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla
getirilmesine karar verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
194 üncü maddeyi
okutuyorum:
Sanığın mahkemeden
uzaklaşması
MADDE 194. - (1) Mahkemeye
gelen sanığın duruşmanın devamı süresince hazır bulunması sağlanır ve
savuşmasının önüne geçmek için mahkeme gereken tedbirleri alır.
(2) Sanık savuşur veya
ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır
bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
195 inci maddeyi
okutuyorum:
Sanığın yokluğunda
duruşma
MADDE 195. - (1) Suç,
yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise;
sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek
davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
196 ncı maddeyi
okutuyorum:
Sanığın duruşmadan
bağışık tutulması
MADDE 196. - (1)
Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili
kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan
bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş
yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe
suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı
ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu
sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini
esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı
duruşmada okunur.
(4) Yukarıdaki fıkralar
içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin
kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu
yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
(5) Hastalık veya
disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı
çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın,
sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen
oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan
sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu
tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
197 nci maddeyi
okutuyorum:
Sanığın müdafi gönderebilmesi
MADDE 197. - (1) Sanık
hazır bulunmasa da müdafii bütün oturumlarda hazır bulunmak yetkisine sahiptir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
198 inci maddeyi
okutuyorum:
Sanık hazır bulunmaksızın
yapılan duruşmada eski hâle getirme koşulu
MADDE 198. - (1) Duruşma,
sanık hazır bulunmaksızın yapılırsa, mahkemenin karar ve işlemlerinin kendisine
tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde, sürenin geçmesinden doğan
sonuçları gidermek için sanık, kanuni nedenlere dayanarak, mahkemenin o karar
ve işlemleri hakkında eski hâle getirme isteminde bulunabilir.
(2) Ancak, sanık kendi
istemi üzerine duruşmadan bağışık tutulmuş veya müdafii aracılığıyla temsil
edilmek yetkisini kullanmış olursa artık eski hâle getirme isteminde bulunamaz.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
199 uncu maddeyi
okutuyorum:
Sanığın zorla
getirilebilmesi
MADDE 199. - (1) Mahkeme,
sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirme kararı veya yakalama emriyle
getirilmesine her zaman karar verebilir.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
200 üncü maddeyi
okutuyorum:
Sorgu sırasında sanığın
mahkeme salonundan çıkarılabilmesi
MADDE 200. - (1) Sanığın
yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği
söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o
sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.
(2) Sanık tekrar getirildiğinde,
tutanaklar okunur ve gerektiğinde içeriği anlatılır.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
201 inci maddeyi
okutuyorum:
Doğrudan soru yöneltme
MADDE 201. - (1)
Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat,
sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer
kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak, doğrudan soru yöneltebilirler.
Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir.
Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip
gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru
sorabilir.
(2) Heyet halinde görev
yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler, birinci fıkrada belirtilen
kişilere soru sorabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
202 nci maddeyi
okutuyorum:
Tercüman bulundurulacak
hâller
MADDE 202. - (1) Sanık
veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme
tarafından atanan tercüman aracılığıyla, duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin
esaslı noktalar tercüme edilir.
(2) Engelli olan sanığa
veya mağdura, duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar,
anlayabilecekleri biçimde anlatılır.
(3) Bu madde hükümleri,
soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da
uygulanır. Bu evrede tercüman, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
203 üncü maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Duruşmanın Düzen ve
Disiplini
Hâkim veya başkanın
yetkisi
MADDE 203. - (1)
Duruşmanın düzeni, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından sağlanır.
(2) Mahkeme başkanı veya
hâkim, duruşmanın düzenini bozan kişinin, savunma hakkının kullanılmasını
engellememek koşuluyla, salondan çıkarılmasını emreder.
(3) Kişi dışarı
çıkarılması sırasında direnç gösterir veya karışıklıklara neden olursa
yakalanır ve hâkim veya mahkeme tarafından, avukatlar hariç, verilecek bir
kararla derhâl dört güne kadar disiplin hapsine konulabilir. Ancak, çocuklar
hakkında disiplin hapsi uygulanmaz.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
204 üncü maddeyi
okutuyorum:
Sanığın dışarı
çıkarılması
MADDE 204. - (1)
Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak
yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan
çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre
savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir.
Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini
ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan
işlemler açıklanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
205 inci maddeyi
okutuyorum:
Duruşma sırasında işlenen
suç hakkında işlem
MADDE 205. - (1) Bir
kimse, duruşma sırasında bir suç işlerse, mahkeme olayı tespit eder ve bu
hususta düzenleyeceği tutanağı yetkili makama gönderir; gerek görürse failin
tutuklanmasına da karar verebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
206 ncı maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Delillerin Ortaya
Konulması ve Tartışılması
Delillerin ortaya
konulması ve reddi
MADDE 206. - (1) Sanığın
sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır.
(2) Ortaya konulması
istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:
a) Delil, kanuna aykırı
olarak elde edilmişse.
b) Delil ile ispat
edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa.
c) İstem, sadece davayı
uzatmak maksadıyla yapılmışsa.
(3) Cumhuriyet savcısı
ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya
başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.
(4) Katılan, yalnız
kişisel haklarını ispat için gösterdiği delilden vazgeçebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
207 nci maddeyi
okutuyorum:
Delil ve olayın geç
bildirilmesi
MADDE 207. - (1) Delilin
ortaya konulması istemi, bunun veya ispat edilmek istenen olayın geç bildirilmiş
olması nedeniyle reddedilemez.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
208 inci maddeyi
okutuyorum:
Tanığın duruşma
salonundan ayrılması
MADDE 208. - (1)
Tanıklar, dinlendikten sonra, ancak mahkeme başkanı veya hâkimin izniyle,
duruşma salonundan ayrılabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
209 uncu maddeyi
okutuyorum:
Duruşmada okunması
zorunlu belge ve tutanaklar
MADDE 209. - (1) Naip
veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya
istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif
tutanakları gibi, delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî
sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer
aldığı belgeler, duruşmada okunur.
(2) Sanığa veya mağdura
ait kişisel verilerin yer aldığı belgelerin, açıkça istemeleri halinde, kapalı
oturumda okunmasına mahkemece karar verilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
210 uncu maddeyi
okutuyorum:
Duruşmada okunmayacak
belgeler
MADDE 210. - (1) Olayın
delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise; bu tanık duruşmada mutlaka
dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı
bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.
(2) Tanıklıktan
çekinebilecek olan kişi, duruşmada tanıklıktan çekindiğinde, önceki ifadesine
ilişkin tutanak okunamaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
211 inci maddeyi
okutuyorum:
Duruşmada okunmasıyla
yetinilebilecek belgeler
MADDE 211. - (1) a) Tanık
veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya
bulunduğu yer öğrenilemezse,
b) Tanık veya sanığın suç
ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi
olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı
değilse,
c) İfadesinin önem
derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa,
Bu kişilerin dinlenmesi
yerine, daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile
kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir.
(2) Cumhuriyet savcısı,
katılan veya vekili, sanık veya müdafii birinci fıkrada belirtilenlerin dışında
kalan tutanakların okunmasına birlikte rıza gösterebilirler.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
212 nci maddeyi
okutuyorum:
Tanığın önceki ifadesinin
okunması
MADDE 212. - (1) Tanık,
bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili
kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir.
(2) Tanığın duruşmadaki
ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış
ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
213 üncü maddeyi
okutuyorum:
Sanığın önceki ifadesinin
okunması
MADDE 213. - (1)
Aralarında çelişki bulunması halinde; sanığın, hâkim veya mahkeme huzurunda
yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcısı tarafından alınan veya müdafiinin
hazır bulunduğu kolluk ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada okunabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
214 üncü maddeyi
okutuyorum:
Rapor, belge ve diğer
yazıların okunması
MADDE 214. - (1) Bir
açıklamayı ve görüşü içeren resmî belge ve diğer yazılar ve fennî muayene ve
doktor raporlarının okunmasından sonra gerekli görülürse belge ve diğer yazılar
veya raporda imzası bulunanlar, açıklamada bulunmak üzere duruşmaya
çağrılabilirler.
(2) Açıklama ve görüş
veya rapor bir kurul tarafından verilmişse mahkeme, kurulun görüşünü açıklamak
üzere görevi, üyelerden birine vermeyi kurula önerebilir.
(3) Bilimsel görüşlere
ilişkin açıklama, bu Kanunun 68 inci madde hükümlerine göre yapılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
215 inci maddeyi
okutuyorum:
Dinleme ve okumadan sonra
diyeceğin sorulması
MADDE 215. - (1) Suç
ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve herhangi bir belgenin
okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığı katılana veya
vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
216 ncı maddeyi
okutuyorum:
Delillerin tartışılması
MADDE 216. - (1) Ortaya
konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla, katılana veya vekiline,
Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanuni temsilcisine verilir.
(2) Cumhuriyet savcısı,
katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcisinin
açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet
savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
(3) Hükümden önce son
söz, hazır bulunan sanığa verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
217 nci maddeyi
okutuyorum:
Delilleri takdir yetkisi
MADDE 217. - (1) Hâkim,
kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere
dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka
uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
218 inci maddeyi
okutuyorum:
Ceza mahkemelerinin ek
yetkisi
MADDE 218. - (1) Yüklenen
suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir
sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu kanun
hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli
mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak,
bekletici sorun kararı verebilir.
(2) Kovuşturma evresinde
mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili bir
sorunla karşılaşılması halinde; mahkeme, ilgili kanunda belirlenen usule göre
bu sorunu çözerek hükmünü verir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
219 uncu maddeyi
okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Duruşma Tutanağı
Duruşma tutanağı
MADDE 219. - (1) Duruşma
için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi
tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda
alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa
dönüştürülerek, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından
imzalanır.
(2) Mahkeme başkanının
mazereti bulunursa tutanak, üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
220 nci maddeyi
okutuyorum:
Duruşma tutanağının
başlığı
MADDE 220. - (1) Duruşma
tutanağının başlığında;
a) Duruşmanın yapıldığı
mahkemenin adı,
b) Oturum tarihleri,
c) Hâkimin, Cumhuriyet
savcısının ve zabıt kâtibinin adı ve soyadı,
Belirtilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
221 inci maddeyi
okutuyorum:
Duruşma tutanağının
içeriği
MADDE 221. - (1) Duruşma
tutanağında;
a) Oturumlara katılan
sanığın, müdafiin, katılanın, vekilinin, kanuni temsilcisinin, bilirkişinin,
tercümanın, teknik danışmanın adı ve soyadı,
b) Duruşmanın seyrini ve
sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu
gösteren unsurlar,
c) Sanık açıklamaları,
d) Tanık ifadeleri,
e) Bilirkişi ve teknik
danışman açıklamaları,
f) Okunan veya
okunmasından vazgeçilen belge ve yazılar,
g) İstemler, reddi
halinde gerekçesi,
h) Verilen kararlar,
i) Hüküm,
Yer alır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
222 nci maddeyi
okutuyorum:
Duruşma tutanağının ispat
gücü
MADDE 222. - (1)
Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak
yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız
sahtecilik iddiası yöneltilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
223 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Kamu Davasının Sona
Ermesi
BİRİNCİ BÖLÜM
Duruşmanın Sona Ermesi ve
Hüküm
Duruşmanın sona ermesi ve
hüküm
MADDE 223. - (1)
Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza
verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın
reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.
(2) Beraat kararı;
a) Yüklenen fiilin
kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
b) Yüklenen suçun sanık
tarafından işlenmediğinin sabit olması,
c) Yüklenen suç açısından
failin kast veya taksirinin bulunmaması,
d) Yüklenen suçun sanık
tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
e) Yüklenen suçun sanık
tarafından işlendiğinin sabit olmaması,
Hallerinde verilir.
(3) Sanık hakkında;
a) Yüklenen suçla
bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya
da geçici nedenlerin bulunması,
b) Yüklenen suçun
zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,
c) Meşru savunmada
sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,
d) Kusurluluğu ortadan
kaldıran hataya düşülmesi,
Hallerinde, kusurunun
bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.
(4) İşlenen fiilin suç
olma özelliğini devam ettirmesine rağmen;
a) Etkin pişmanlık,
b) Şahsi cezasızlık
sebebinin varlığı,
c) Karşılıklı hakaret,
d) İşlenen fiilin
haksızlık içeriğinin azlığı,
Dolayısıyla, faile ceza
verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.
(5) Yüklenen suçu işlediğinin
sabit olması halinde, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilir.
(6) Yüklenen suçu
işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya
mahkûmiyetin yanı sıra, güvenlik tedbirine hükmolunur.
(7) Aynı fiil nedeniyle,
aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa, davanın
reddine karar verilir.
(8) Türk Ceza Kanununda
öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının
gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.
Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da
şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma
kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.
(9) Derhâl beraat kararı
verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı
verilemez.
(10) Adli yargı dışındaki
bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm
sayılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
224 üncü maddeyi
okutuyorum:
Karar ve hükümlerde
gerekli oy sayısı
MADDE 224. - (1)
Mahkemece karar ve hükümler oybirliği veya oyçokluğuyla verilir.
(2) Karşı oya tutanakta
yer verilir; gerekçesi de tutanakta gösterilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
225 inci maddeyi
okutuyorum:
Hükmün konusu ve suçu
değerlendirmede mahkemenin yetkisi
MADDE 225. - (1) Hüküm,
ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında
verilir.
(2) Mahkeme, fiilin
nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
226 ncı maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Suç Niteliğinde Değişiklik
Suçun niteliğinin
değişmesi
MADDE 226. - (1) Sanık,
suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını
yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanuni unsurları
gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
(2) Cezanın artırılmasını
veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller,
ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
(3) Ek savunma
verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması
için süre verilir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda
yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan
onun gibi yararlanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
227 nci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Karar ve Hüküm
Müzakereye katılacak
hâkimler
MADDE 227. - (1)
Müzakerede ancak karara ve hükme katılacak hâkimler bulunur.
(2) Mahkeme başkanı,
mahkemesinde staj yapmakta olan hâkim ve avukat adaylarının müzakere sırasında
hazır bulunmalarına izin verebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
228 inci maddeyi
okutuyorum:
Müzakerenin yönetimi
MADDE 228. - (1)
Müzakereyi mahkeme başkanı yönetir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
229 uncu maddeyi
okutuyorum:
Oyların toplanması
MADDE 229. - (1) Mahkeme
başkanı, kıdemsiz üyeden başlayarak oyları ayrı ayrı toplar ve en sonra kendi
oyunu verir.
(2) Mahkeme başkan ve
üyelerinden hiçbiri herhangi bir konu veya sorun üzerinde azınlıkta kaldığını
ileri sürerek oylamaya katılmaktan çekinemez.
(3) Oylar dağılırsa
sanığın en çok aleyhine olan oy, çoğunluk meydana gelinceye kadar kendisine
daha yakın olan oya eklenir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
230 uncu maddeyi
okutuyorum:
Hükmün gerekçesinde
gösterilmesi gereken hususlar
MADDE 230. - (1)
Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada
ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin
tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin
belirtilmesi.
c) Ulaşılan kanaat,
sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu
hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62
nci maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine
aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya
cezanın yanı sıra, uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine,
hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya
ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin
kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün
gerekçesinde, 223 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden
hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer
olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında
belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda
belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde,
bunun nedenleri gerekçede gösterilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu.
Buyurun Sayın
Çorbacıoğlu. (Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 230 uncu maddede bulunmayan ve önergeyle getirilecek olan bir
cümleyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, önce
bu önergeyi sizlere sunmak istiyorum; çünkü, konuşmanın daha iyi
anlaşılabilmesi için buna gerek var. (b) bendinde, dosyada dayanılan veya kabul
edilmeyen delillerden, yani, esas alınan veya reddedilen delillerden
bahsedilmektedir. (b) bendinin sonuna "delillerin tartışılması ve
değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin
belirtilmesi" buna "bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka
aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi"
cümlesini ekliyoruz.
Burada, öncelikle
"hukuka aykırı deliller" kavramının açıklanmasında fayda var. Hukuka
aykırı deliller, yetkili organların emri veya kararı olmadan elde edilen
deliller olabildiği gibi, özellikle, her zaman önümüze çıkan, yasak yöntemlerle
elde edilen delilleri de kapsamaktadır. Yani, kanunların, mevzuatın uygun
görmediği her türlü yöntemle elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu
kabul ediyoruz.
Diğer maddelerde, yetki
konusunda bayağı tartışmalar yaşandı. Ülkemizin, kamu görevlerini yürüten
çeşitli organları var, Sayın Başbakanın tabiriyle bürokrasi var.
Komisyonumuzda yaptığımız
yasa tasarısı çalışmaları sırasında, her birim kendi hakkını savunmak için
mücadele etti. Yani, bu görevleri yerine getiren yargı -hâkim- makamı var,
savcılık makamı var, soruşturma aşamasında, güvenlik birimleri var, emniyet
var, jandarma var. Yine, yargının, zorla da olsa kabul ettirmemiz gereken,
savunma ve bununla ilgili barolar, diğer ilgili sivil toplum örgütleri de var
ve özellikle, şu anda demokrasiyi olabildiğince zorlayan yapılanmayı Meclis
olarak kırmaya çalışırken, bu bürokrasinin direnciyle karşılaşıyoruz. İşte,
bunlardan biri de bu olaydır, bir örnek de budur.
Şahsen, böyle bir
önergenin gündeme gelmesi söz konusu olduğunda, bazı çevrelerden buna karşı
itirazlar yükseldi; yani "hukuka aykırı yöntemler deyimi ille de niye
kararda yer alsın" denildi. Bir kere, şunun için yer alsın arkadaşlar:
Eğer, biz, demokratikleşme yolunda -ki, yürüyoruz, mesafe katetmeye
çalışıyoruz- sadece Avrupa Birliği için değil, kendi ülkemizin, insanlarımızın
hak ve özgürlükleri açısından da ilerleme kaydetmeye çalışıyorsak, bu konuda
önümüze çıkan ciddî engelleri önce bizim kaldırmamız lazım.
İşkence, baskı veya
hukuka aykırı yöntemlerle delili kim elde eder; vatandaş elde etmez değerli
üyeler; tabiî ki burada karşımıza, devletin bu işle görevlendirilmiş organları
çıkıyor.
Şimdi size -dün
gazetelerde yazıyordu, belki bugün de vardır- gazetelerde "Altınbaş
Davası" diye geçen bir davadan bahsetmek istiyorum. Bir kişinin işkenceyle
ölümü sonucu yargılanan kamu görevlileri var ve dava ondört yıldır sürüyor.
Şimdi, zaman zaman,
buraya Sayın Bakanımız çıkıyor, diyor ki: "Efendim, devleti korumak için
bazı şeyleri yapmak zorundayız; istemesek de yapmak zorundayız; gizli
dinlemedir, teknik takiptir veya özel yargılama yollarıdır -o, ileride 250 nci
maddede karşımıza çıkacak- devlet güvenlik mahkemesini tekrar getiriyoruz
-karşıyız buna; ama, geliyor- mecburuz."
Şimdi, arkadaşlar, biz bu
devleti birilerinden koruyacaksak, yani, o çete, mafya veya ülkeye karşı suç
işlemeye kalkışanlardan koruyacaksak, bence ondan önce şundan korumamız lazım:
Mahkemenin verdiği karara rağmen, davetiyeye rağmen gelmeyen, getirmeyen, o
sanığı veya tanığı getirmeyen görevlilerden devleti korumamız lazım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bravo.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU
(Devamla) - Bunu bu davada örnek olarak yaşadık. Görevini söylemek istemiyorum,
bir kamu görevlimizi sanık olarak arıyoruz, görevde; kaç yılda buluyorsunuz,
bulamıyorsunuz. Hukuk devletini korumak istiyorsanız, istiyorsak, bu konuda
tavrımızı net olarak koyacağız. İşte bu cümle, hukuk devleti olma konusunda
önemli bir adımdır.
Değerli arkadaşlar
-sözlerimi daha fazla uzatmak istemiyorum- bir yandan da sevinerek şunu da
söylemekte fayda var: Bu cümle, her iki partinin de komisyondaki üyeleri
tarafından kabul edilerek, Bakanımızın, Komisyon Başkanımızın da kabulüyle ve
yine burada anekdot olarak söylüyorum, birilerinin haricî dayatmasına rağmen
-ben biliyorum onları da- ona rağmen gelmiştir; sanıyorum önerge takdirinize
sunulacak ve geçecektir. Bununla ilgili 206 ncı madde var, geçtik; yine önümüze
289 uncu madde çıkacak. Bunu niye söylüyorum; 206 ncı maddenin ilk cümlesini okuyorum:
" (l) Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına
başlanır.
(2) Ortaya konulması
istenilen bir delil aşağıda yazılı hallerde reddolunur.
a) Delil, kanuna aykırı
olarak elde edilmişse." Yani, delil, bir kere, iddianamede hukuka aykırı,
kanuna aykırı olarak elde edilmişse, burada reddediyoruz. Biz diyoruz ki,
kararda da bu görüşümüzü açık ve net olarak koyalım.
289 uncu maddede de yine
söz alacağım, orada da anlatacağım; mutlak bozma sebebi olarak da sayalım.
İşte, biz, hazırlık
aşamasında, karar kesinleşene kadar hukuka aykırılığa açık, net, ayrı olarak
tavrımızı bu yasada koyarsak, bence, önemli bir yol kat etmiş oluruz demokrasi
yolunda.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Zaman konusunda
tasarruflu davrandığınız için sağ olun.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken
hususlar" başlıklı 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.
(b) Delillerin
tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin
belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle
elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
|
İrfan Gündüz |
K. Kemal Anadol |
M. Nuri Saygun |
|
İstanbul |
İzmir |
Tekirdağ |
|
Muharrem Kılıç |
Mehmet Daniş |
Bekir Bozdağ |
|
Malatya |
Çanakkale |
Yozgat |
|
Yekta Haydaroğlu |
Murat Yıldırım |
|
|
Van |
Çorum |
|
BAŞKAN- Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak)-Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.
BAŞKAN- Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi mi
okutalım?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)-
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Dosya içeriğinde yer alan
delillerle ilgili olarak ileri sürülen hukuka aykırılık iddialarından hangilerinin
mahkemece uygun görüldüğünün, böylece hükmün verilmesinde hangi delillerin
dikkate alındığının tek tek belirlenmesi gerektiği düşüncesiyle, önerge konusu
bendin değiştirilmesine gerek duyulmuştur.
BAŞKAN- Komisyonun Genel
Kurulun takdirine bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
231 inci maddeyi okutuyorum:
Hükmün açıklanması
MADDE 231. - (1) Duruşma
sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen
hüküm fıkrası okunarak, gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa
ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa,
tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes
tarafından ayakta dinlenir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
232 nci maddeyi
okutuyorum:
Hükmün gerekçesi ve hüküm
fıkrasının içereceği hususlar
MADDE 232. - (1) Hükmün
başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin
adı,
b) Hükmü veren mahkeme
başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt
kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanuni temsilcisinin ve müdafiin adı
ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında,
suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında
veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi,
tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün
içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler
bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri
hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde
bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223
üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin,
verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının
bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer
vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları
ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve
mühürlenir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
233 üncü maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KİTAP
Mağdur, Şikâyetçi, Malen
Sorumlu, Katılan
BİRİNCİ KISIM
Suçun Mağduru ile
Şikâyetçinin Hakları
Suçun mağduru ile
şikâyetçinin çağırılması
MADDE 233. - (1) Mağdur
ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından
çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir.
(2) Bu hususta yapılacak
çağrı bakımından tanıklara ilişkin hükümler uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
234 üncü maddeyi
okutuyorum:
Mağdur ile şikâyetçinin
hakları
MADDE 234. - (1) Mağdur
ile şikâyetçinin hakları şunlardır:
a) Soruşturma evresinde;
1. Delillerin
toplanmasını isteme,
2. Soruşturmanın gizlilik
ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet savcısından belge örneği isteme,
3. Vekili yoksa, baro
tarafından kendisine bir avukat görevlendirilmesini isteme,
4. 153 üncü maddeye uygun
olmak koşuluyla vekili aracılığı ile soruşturma belgelerini ve elkonulan ve
muhafazaya alınan eşyayı inceletme,
5. Cumhuriyet savcısının,
kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına kanunda yazılı usule göre itiraz
hakkını kullanma.
b) Kovuşturma evresinde;
1. Duruşmadan haberdar
edilme,
2. Kamu davasına katılma,
3. Tutanak ve belgelerden
vekili aracılığı ile örnek isteme,
4. Tanıkların davetini
isteme,
5. Vekili yoksa, baro
tarafından kendisine avukat atanmasını isteme,
6. Davaya katılmış olma
koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma.
(2) Mağdur, onsekiz
yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak
derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil
görevlendirilir.
(3) Bu haklar, suçun
mağdurları ile şikâyetçiye anlatılıp açıklanır ve bu husus tutanağa yazılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Mağdur ile şikâyetçinin hakları"
başlıklı 234 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilerek
kabulünü arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
K. Kemal Anadol |
Muharrem Kılıç |
|
Hatay |
İzmir |
Malatya |
|
Halil Aydoğan |
Bekir Bozdağ |
Abdullah Çetinkaya |
|
Afyon |
Yozgat |
Konya |
(2) Mağdur, onsekiz
yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını ifade edemeyecek derecede
malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil
görevlendirilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım, yoksa, önerge sahiplerinden konuşmak isteyen var mı?
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle, fıkra
metnindeki ifade bozukluğunun giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
235 inci maddeyi
okutuyorum:
Mağdur ile şikâyetçinin
davete uymamaları
MADDE 235. - (1) Mağdur,
şikâyetçi veya vekilinin, dilekçelerinde veya tutanağa geçirilmiş olan
beyanlarında belirttikleri adresleri tebligata esas alınır.
(2) Bu adrese çıkartılan
çağrıya rağmen gelmeyen kimseye yeniden tebligatta bulunulmaz.
(3) Belirtilen adresin
yanlışlığı, eksikliği veya adres değişikliğinin bildirilmemesi nedeniyle
tebligat yapılamaması hâllerinde adresin araştırılması gerekmez.
(4) Bu kimselerin
beyanının alınması zorunlu görüldüğü hâllerde üçüncü fıkra uygulanmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
236 ncı maddeyi
okutuyorum:
Mağdur ile şikâyetçinin
dinlenmesi
MADDE 236. - (1) Mağdurun
tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler
uygulanır.
(2) İşlenen suçun
etkisiyle psikolojisi bozulmuş çocuk veya mağdur, bu suça ilişkin soruşturma
veya kovuşturmada tanık olarak bir defa dinlenebilir. Maddi gerçeğin ortaya
çıkarılması açısından zorunluluk arzeden haller saklıdır.
(3) Mağdur çocukların
veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan diğer mağdurun tanık
olarak dinlenmesi sırasında, psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında
uzman bir kişi bulundurulur. Bunlar hakkında bilirkişilere ilişkin
hükümler uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
237 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Kamu Davasına Katılma
Kamu davasına katılma
MADDE 237. - (1) Mağdur,
suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk
derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye
kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
(2) Kanun yolu
muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece
mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma
istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara
bağlanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
238 inci maddeyi
okutuyorum:
Katılma usulü
MADDE 238. - (1) Katılma,
kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma
istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
(2) Duruşma sırasında
şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip
istemediği sorulur.
(3) Cumhuriyet
savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma
isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.
(4) Sulh ceza
mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının
görüşü alınmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
239 uncu maddeyi
okutuyorum:
Katılanın hakları
MADDE 239. - (1) Mağdur
veya suçtan zarar gören, davaya katıldığında, mahkemeden istemesi halinde, baro
tarafından bir avukat görevlendirilir.
(2) Mağdur veya suçtan
zarar görenin çocuk, sağır ve dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede akıl
hastası olması halinde, avukat görevlendirilmesi için istem aranmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
240 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Katılmanın davaya etkisi
MADDE 240. - (1) Katılma
davayı durdurmaz.
(2) Tarihi belirlenmiş
olan duruşma ve yargılama usulüne ilişkin diğer işlemler vaktin darlığından
dolayı katılan kimse çağrılamayacak veya kendisine haber verilemeyecek olsa
bile belirli gününde yapılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
241 inci maddeyi
okutuyorum:
Katılmadan önceki
kararlara itiraz
MADDE 241. - (1)
Katılmadan önce verilmiş olan kararlar katılana tebliğ edilmez.
(2) Bu kararlara karşı
kanun yoluna başvurabilmesi için Cumhuriyet savcısı için öngörülen sürenin
geçmesiyle, katılan da başvuru hakkını kaybeder.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
242 nci maddeyi
okutuyorum:
Katılanın kanun yoluna
başvurması
MADDE 242. - (1) Katılan,
Cumhuriyet savcısına bağlı olmaksızın kanun yollarına başvurabilir.
(2) Karar, katılanın
başvurusu üzerine bozulursa, Cumhuriyet savcısı işi yeniden takip eder.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
243 üncü maddeyi okutuyorum:
Katılmanın hükümsüz
kalması
MADDE 243. - (1) Katılan,
vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır. Mirasçılar, katılanın haklarını
takip etmek üzere davaya katılabilirler.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
MAHMUT DURDU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, madde üzerinde söz talebim vardı.
BAŞKAN - Şimdi oylamaya
geçtik; ancak, bundan sonraki maddede söz verebilirim.
MAHMUT DURDU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, 233 ile 243 üncü maddeler arasında, Grubum adına konuşacağım.
BAŞKAN - Tabiî, buyurun,
söz talebinde bulunun, yazılı olarak da bulunun; söz veririz.
MAHMUT DURDU (Gaziantep)
- Sayın Başkan, Grup Başkanvekilimizin yazılı talebi vardı.
BAŞKAN - Sorunun çözümü
için grup başkanvekillerinizle görüşün; bizim önümüzde bir talep yok, istem
yok; olsa, derhal veririz; ama, bundan sonra da bu istem gelebilir ve yerine
getiririz. Amacımız, bütün milletvekillerinin, alabildiğine özgür bir şekilde,
katılımını sağlamak.
MAHMUT DURDU (Gaziantep)-
Grup başkanvekilimizle göndermiştik.
BAŞKAN - Maalesef, bizim
önümüzde yok. Bir gidiş-geliş hatası olabilir; o hata giderilsin, derhal size
söz veririz.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
244 üncü maddeyi
okutuyorum :
BEŞİNCİ KİTAP
Özel Yargılama Usulleri
BİRİNCİ KISIM
Gaiplerin ve Kaçakların
Yargılanması, Tüzel Kişilerin
Soruşturmada ve
Kovuşturmada Temsili Bazı
Suçlara İlişkin Muhakeme Usulü
BİRİNCİ BÖLÜM
Gaiplerin Yargılanması
Gaibin tanımı ve
yapılabilecek işlemler
MADDE 244. - (1) Bulunduğu
yer bilinmeyen veya yurt dışında bulunup da yetkili mahkeme önüne getirilemeyen
veya getirilmesi uygun bulunmayan sanık gaip sayılır.
(2) Gaip hakkında duruşma
açılmaz; mahkeme, delillerin ele geçirilmesi veya korunması amacıyla gerekli
işlemleri yapar.
(3) Bu işlemler naip
hâkim veya istinabe olunan mahkeme aracılığıyla da yapılabilir.
(4) Bu işlemler sırasında
sanığın müdafii veya kanuni temsilcisi veya eşi hazır bulunabilir.
Gerektiğinde, mahkemece barodan bir müdafi görevlendirilmesi istenir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
245 inci maddeyi
okutuyorum:
Gaibe ihtar
MADDE 245. - (1) Adresi
bilinmeyen gaibe, mahkeme önüne gelmesi veya adresini bildirmesi hususları
uygun bir iletişim aracıyla ihtar edilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
246 ncı maddeyi
okutuyorum :
Sanığa verilecek güvence
belgesi
MADDE 246. - (1) Mahkeme,
gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi halinde tutuklanmayacağı hususunda
bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir.
(2) Sanık, hapis cezası
ile mahkûm olur veya kaçmak hazırlığında bulunur veya güvence belgesinin bağlı
olduğu koşullara uymazsa belgenin hükmü kalmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
247 nci maddeyi
okutuyorum :
İKİNCİ BÖLÜM
Kaçakların Yargılanması
Kaçağın tanımı
MADDE 247. - (1)
Hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan
veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle mahkeme tarafından kendisine
ulaşılamayan kişiye kaçak denir.
(2) Kaçak sanık hakkında
kovuşturma yapılabilir. Ancak, daha önce sorgusu yapılmamış ise, mahkûmiyet
kararı verilemez.
(3) Duruşma yapılan hallerde
kaçak sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir avukat görevlendirilmesini
ister.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
248 inci maddeyi
okutuyorum:
Zorlama amaçlı elkoyma ve
teminat belgesi
MADDE 248. - (1) Kaçak
sanığın duruşmaya gelmesini sağlamak amacıyla Türkiye'de bulunan mallarına, hak
ve alacaklarına amaçla orantılı olarak mahkeme kararıyla elkonulabilir ve
gerektiğinde idaresi için kayyım atanır. Elkoyma ve kayyım atama kararı müdafiine
bildirilir.
(2) Birinci fıkra hükmü;
a) Türk Ceza Kanununda
tanımlanan;
1. Soykırım ve insanlığa
karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2. Göçmen kaçakçılığı ve
insan ticareti (madde 79, 80),
3. Hırsızlık (madde 141,
142),
4. Yağma (madde 148,
149),
5. Güveni kötüye kullanma
(madde 155),
6. Dolandırıcılık (madde
157, 158),
7. Hileli iflas (madde
161),
8. Uyuşturucu veya
uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
9. Parada sahtecilik
(madde 197),
10. Suç işlemek amacıyla
örgüt kurma (madde 220),
11. Zimmet (madde 247),
12. İrtikap (madde 250),
13. Rüşvet (madde 252),
14. İhaleye fesat
karıştırma (madde 235),
15. Edimin ifasına fesat
karıştırma (madde 236),
16. Devletin Güvenliğine
Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 305, 306, 307, 308),
17. Silahlı örgüt (madde
314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),
18. Devlet Sırlarına
Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),
Suçları,
b) Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde
12) suçları,
c) Bankalar Kanununun 22
nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar,
Hakkında uygulanır.
(3) Elkonulan mal, hak ve
alacakların korunmasında, elkoymaya ilişkin hükümler uygulanır. Tedbirlere
ilişkin kararların özetinin bir gazetede ilânına mahkemece karar
verilebilir.
(4) Kaçak yakalandığında
veya kendiliğinden gelerek teslim olduğunda elkoymanın kaldırılmasına karar
verilir.
(5) Kaçak hakkında 100
üncü ve sonraki maddeler gereğince, sulh ceza hâkimi veya mahkeme tarafından
yokluğunda tutuklama kararı verilebilir.
(6) Mahkeme elkoymaya
karar verdiğinde, kaçağın yasal olarak bakmakla yükümlü bulunduğu yakınlarının
alınan tedbirler nedeniyle yoksulluğa düşebileceklerini saptarsa, bunların
geçimlerini sağlamak üzere, elkonulan mal varlığından sosyal durumları ile
orantılı miktarda yardımda bulunulması konusunda kayyıma izin verir.
(7) 246 ncı madde hükmü
kaçaklar hakkında da uygulanır.
(8) Bu kararlara karşı
itiraz edilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
249 uncu maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Tüzel Kişilerin
Soruşturmada ve Kovuşturmada Temsili
Tüzel kişinin temsili
MADDE 249. - (1) Bir
tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı yapılan
soruşturma ve kovuşturmada tüzel kişinin organ veya temsilcisi, katılan veya
savunma makamı yanında yer alan sıfatıyla duruşmaya kabul edilir.
(2) Bu durumda, tüzel
kişinin organ veya temsilcisi bu Kanunun katılana veya sanığa sağladığı
haklardan yararlanır.
(3) Birinci fıkra hükmü,
sanığın aynı zamanda tüzel kişinin organ veya temsilcisi sıfatını taşıması
hâlinde uygulanmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
250 nci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bazı Suçlara İlişkin
Muhakeme
Görev ve yargı çevresinin
belirlenmesi
MADDE 250. - (1) Türk
Ceza Kanununun 188 inci maddesinin 5 inci fıkrası ile İkinci Kitap Dördüncü
Kısmın 4, 5, 6 ve 7 nci bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlarla
(305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ilgili davalar; Adalet
Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı
çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde
görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür.
(2) Gelen iş durumu göz
önünde bulundurularak birinci fıkrada belirtilen suçlara bakmakla görevli olmak
üzere, aynı yerde birden fazla ağır ceza mahkemesi kurulmasına, Adalet
Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar
verilir. Bu hâlde, mahkemeler numaralandırılır. Bu mahkemelerin başkan ve
üyeleri adlî yargı adalet komisyonunca, bu mahkemelerden başka mahkemelerde
veya işlerde görevlendirilemez.
(3) Birinci fıkrada
belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu Kanunla
görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve
Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve sıkıyönetim
hali dahil askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Görev ve yargı çevresinin
belirlenmesi" başlıklı 250 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.
|
Hakkı Köylü |
Sabri Varan |
Recep Özel |
|
Kastamonu |
Gümüşhane |
Isparta |
|
Vahit Kiler |
Soner Aksoy |
|
|
Bitlis |
Kütahya |
|
(1)Türk Ceza Kanununda
yer alan;
a) Örgüt faaliyeti
çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu,
b) Haksız ekonomik çıkar
sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit
uygulanarak işlenen suçlar,
c) İkinci Kitap Dördüncü
Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319,
323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),
Dolayısıyla açılan
davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde
görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür.
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkanım. Daha evvel, DGM'lerin kaldırılmasıyla
ilgili yaptığımız düzenlemeye paralel bir düzenlemedir; katılıyoruz.
BAŞKAN - Önerge hakkında
konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle, örgütlü
suçlarla daha etkin bir şekilde mücadele edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 250 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, 250 nci madde üzerinde söz istedim "250 nci madde
geçti" diye söz hakkı verilmedi.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Önergeye geçildi.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Hayır efendim, önergeden önce söz istedim.
Sayın Başkanım "250
nci madde geçti" diye bana söz hakkı verilmedi; 250 nci madde geçmemişti
daha.
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
biz, 250 nci maddeyi görüşmeye başladık. Maddeyi okuttuk, bu arada bir önerge
geldiği için, önergeyi de okuttuk ve önergeyle ilgili işlemleri yaptık.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- O zaman, 251 inci madde üzerinde söz istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
251 inci madde üzerinde söz verin efendim. Tamam mı Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Tamam efendim...
Yani, meşruiyet içerisinde çare tükenmez; buluruz.
251 inci madde üzerinde,
Sayın Kılıç konuşacak.
251 inci maddeyi
okutuyorum:
Soruşturma
MADDE 251. - (1) 250 nci
madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet
savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı
işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır.
Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet Başsavcılığınca 250 nci madde kapsamındaki
suçlarla ilgili davalara bakan ağır ceza mahkemelerinden başka mahkemelerde
veya işlerde görevlendirilemez.
(2) 250 nci madde
kapsamına giren suçların soruşturması ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet
savcıları, hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları, varsa Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca bu işlerle görevlendirilen ağır ceza mahkemesi
üyesinden, aksi halde yetkili adlî yargı hâkimlerinden isteyebilirler.
(3) Soruşturmanın gerekli
kıldığı hâllerde suç mahalli ile delillerin bulunduğu yerlere gidilerek
soruşturma yapılabilir. Suç, ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yer dışında
işlenmiş ise, Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısından
soruşturmanın yapılmasını isteyebilir.
(4) Suç askerî bir
mahalde işlenmiş ise, Cumhuriyet savcısı ilgili askerî savcılıktan
soruşturmanın yapılmasını isteyebilir. Üçüncü fıkraya göre soruşturma yapmak
üzere görevlendirilen Cumhuriyet savcıları ile askerî savcılıklar, bu
soruşturmayı öncelikle ve ivedilikle yaparlar.
(5) 250 nci madde
kapsamına giren suçlarda, yakalananlar için 91 inci maddenin birinci
fıkrasındaki yirmidört saatlik süre kırksekiz saat olarak uygulanır. Anayasanın
120 nci maddesi gereğince olağanüstü hâl ilân edilen bölgelerde yakalanan
kişiler hakkında 91 inci maddenin üçüncü fıkrasında dört gün olarak belirlenen
süre Cumhuriyet savcısının talebi ve hâkim kararıyla yedi güne kadar
uzatılabilir. Hâkim, karar vermeden önce yakalanan veya tutuklanan kişiyi
dinler.
(6) 250 nci madde
kapsamına giren suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda kolluk;
soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheli veya sanığı, tanığı, bilirkişiyi ve
suçtan zarar gören şahsı, ağır ceza mahkemesi veya başkanının, Cumhuriyet
savcısının, mahkeme naibinin veya istinabe olunan hâkimin emirleriyle
belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulundurmaya mecburdur.
(7) 250 nci maddede
belirtilen suçlar nedeniyle Cumhuriyet savcıları, soruşturmanın gerekli kılması
halinde, geçici olarak, bu mahkemelerin yargı çevresi içindeki genel ve özel
bütçeli idarelere, kamu iktisadi teşebbüslerine, il özel idarelerine ve
belediyelere ait bina, araç, gereç ve personelden yararlanmak için istemde
bulunabilirler.
(8) Türk Silahlı
Kuvvetleri kıt'a, karargâh ve kurumlarından istemde bulunulması hâlinde, istem,
yetkili amirlikçe değerlendirilerek yerine getirilebilir.
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam etmek için, saat
20.00'de toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.
Kapanma saati:18.56
BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet
DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
698 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
III. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. - Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 251 inci
maddesi üzerinde söz istemleri var.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Nuri Akbulut; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının 251 inci maddesiyle ilgili olarak AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri;
bildiğiniz gibi, yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu,
1877 tarihli Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu esas alınarak, 1929 yılında
kabul edilmiştir. Zaman içerisinde ve özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra,
Avrupa'da, insan hakları, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve demokratikleşme
alanında yapılan çalışmalar, Avrupa devletlerinin hukuk sistemlerinde insan hak
ve özgürlükleri, adil yargılanma, suçsuzluk karinesi, susma hakkı ve savunma
hakkı gibi konularda yeni düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmıştır.
Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunumuz, Almanya'dan alınmış; ancak, Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda
yapılan değişiklikler ve yeni düzenlemeler, zamanında usul yasamıza
aksettirilemediği için, adil yargılanma, insan hak ve hürriyetleri, susma
hakkı, avukat bulundurma zorunluluğu gibi konularda ve davaların süratle
bitirilip, neticelendirilmesinde, ülkemizde, çeşitli aksaklıklar meydana
gelmiştir.
Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununun tümden değiştirilmesi yolunda, ülkede, iki kez ciddî çalışma
yapılmış; 1946 ve 1951 yıllarında yapılan çalışmalardan, 1951 yılında
hazırlanan tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş olmasına rağmen,
ne yazık ki, yasalaştırılamamıştır. Geride kalan yetmişbeş yıllık süre
içerisinde, 27 kez değişiklik yapılmasına ve yeni düzenlemeler getirilmesine
rağmen, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun çağdaş normlara ve değerlere
uydurulmasında, yeterince başarılı olunamamıştır.
Değerli milletvekilleri,
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun asıl amacı, düzenin korunmasıyla, temel hak
ve hürriyetler arasında bir denge kurulması, insan hakları ihlallerine meydan
verilmeden, adil bir yargılamayla gerçeğe ulaşılması ve yine, adil yaptırımlara
hükmedilmesidir. Bu amaçla ve hukuk devleti ilkesi gözetilerek, çağdaş norm ve
değerlere uygun, düzenin korunması ile temel hak ve hürriyetler arasında
dengeli, uygulamada karşılaşılan çeşitli aksaklıkları giderici ve davaların süratle
görülüp sonuçlandırılmasını sağlayacak teknolojik gelişmelere ve yeniliklere
yer veren bir yeni Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun hazırlanması gereği ortaya
çıkmıştır. Hazırlanan bu görüştüğümüz tasarı, uzun bir çalışmanın ürünüdür.
Gerçekten, 1999 yılından bu yana yürütülen çalışmalar, tasarının Türkiye Büyük
Millet Meclisine sevkinden sonra da, titizlikle sürdürülmüştür. Beş yıldan beri
hazırlıkları yapılan bu yasa tasarısının, 17 Aralık tarihine yetiştirileceği
nedeniyle aceleyle yasalaştırılmaya çalışıldığı iddiası, bu belirtilen
nedenlerle yerinde değildir.
Tasarının Adalet
Komisyonuna gelmesinden sonra, başta milletvekilleri olmak üzere -ki, bu,
yaklaşık sekiz ay önceydi- bütün üniversitelere, barolara, sivil toplum
örgütlerine ve ilgili diğer kişi ve kuruluşlara tasarı gönderilmiş, tasarı
hakkında görüş ve düşünceleri istenmiş ve bu davete uyup görüş ve düşüncelerini
bildiren bütün kişi ve kuruluşların görüşleri de, yapılan çalışmalar sırasında
dikkate alınmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuzun isminin Ceza Muhakemesi Kanunu olarak
değiştirilmesi, ceza muhakemesi kavramının içerisinde, muhakemeyle ilgili usul
işlemlerinin de bulunması nedeniyle, ayrıca, usul sözcüğünün kullanılmaması
noktasında yerinde bir düzenleme olmuştur.
Tasarının, ülkemizde ilk
kez uygulanacak birçok yeniliği beraberinde getirdiğini söylemek mümkündür.
Bunlardan önemli olan bazıları şunlardır: Adlî kontrol sistemi, haksız
yakalanan ve tutuklananların tazminat istemi ve bunlarla ilgili dava koşulları,
devlet sırlarının mahkemeler için gizlilik sayılmayacağı, adlî kolluk sistemi
ve görevleri, mağdur ve şikâyetçilerin, barodan kendileri için avukat tayin
etme isteme hakları, tüzelkişilerin soruşturma ve kovuşturma aşamalarında
temsili, yine, takibi şikâyete bağlı suçlarla ilgili olarak uzlaşma müessesesi
ve istinaf sistemi, düzenlemeyle getirilen önemli yeniliklerdir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının görüşülmekte olan 250, 251 ve 252 nci maddelerindeki düzenlemeler,
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda daha önceden yapılan değişiklikle, devlet
güvenlik mahkemelerinin kaldırılmasına ilişkin olan 5190 sayılı Kanunla, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununa eklenen 394/a ile 394/d maddelerindeki
değişiklikler ve yine, yeni Ceza Yasamızdaki bazı suçlarla ilgili düzenlemeler
dikkate alınarak yapılmıştır. Buna göre, yeni Ceza Kanunundaki 188 inci
maddenin beşinci bendinde yazılı olan, örgütlü uyuşturucu imal, ithal ve ihraç
suçları, Ceza Kanununun belirli bölümlerinde yazılı bazı istisnalar
haricindeki, devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, anayasal düzene ve
düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya ilişkin suçlar ve devlet
sırlarına karşı işlenen suçlar ile casusluk suçlarıyla ilgili davaların, Adalet
Bakanlığının önerisi üzerine, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi
birden fazla ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır
ceza mahkemelerinde görülmelerine ilişkindir.
Yine, yapılan
düzenlemeler, bu ağır ceza mahkemelerinde görev alacak başkan ve üyelerin, adlî
yargı adalet komisyonunca başka mahkemeler ve işlerde görevlendirilmemesine,
görevli savcıların başka mahkemeler ve işlerde görevlendirilmemesine
ilişkindir.
Keza, soruşturma ve
kovuşturma yetkileri, gözetim süreleri, istinabe, acele işlerden sayılmayla ilgili
durum ve mahkemenin disiplinine ilişkin düzenlemeler, bu 3 maddede
ayrıntılarıyla düzenlenmiştir.
Tasarıdaki yeni
düzenlemelerden biri, demin belirttiğim gibi, uzlaşma sistemidir. Usul
hukukumuz uzlaşmayla yeni tanışmaktadır. Şahsen, ben, çok sınırlı tutulduğu
kanaatindeyim; çünkü, bildiğiniz gibi, ancak takibi şikâyete bağlı suçlarla
ilgili olarak uzlaşma yapılabilecektir. Uzlaşma, hem soruşturma aşamasında
cumhuriyet savcılıklarınca hem de kovuşturma aşamasında mahkemelerce
yapılabilecektir.
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi, durum şöyle olacaktır: Uzlaşmaya tabi bir suç için, cumhuriyet
savcısı, faile sorumluluğunu kabul edip meydana gelen zararı tümüyle
karşılamasını veya zararın büyük kısmını karşılamasını teklif etmekte, failin
sorumluluğunu kabul edip zararın tümünü veya önemli bir kısmını karşılayacağını
kabul etmesi halinde durum mağdura bildirilmekte, mağdurun da bunu kabul etmesi
halinde soruşturma durdurulmakta ve tarafların bir avukat üzerinde
anlaşamamaları takdirde barodan görevlendirilmesi istenecek bir veya birden
fazla avukatın uzlaştırmacı olarak tayin edilmesiyle işlem yürüyecektir.
Uzlaştırmacı avukat, otuz gün içerisinde tarafları anlaştırmaya çalışacak;
anlaştırma işlemleri gizli olacak; anlaşamama halinde, uzlaşma işlemleri sırasındaki
beyan, belge ve açıklamalar gizli tutulacak, failin belli olayları ve suçunu
ikrar etmesi aleyhine delil olarak kullanılamayacak; ancak, uzlaşma halinde
verilecek rapor üzerine, fail, meydana gelen zararın tümünü veya mağdurun kabul
ettiği orandaki ödemeyi yaptıktan sonra -ki, bu ödemeye uzlaştırma giderleri de
dahildir- savcılık aşamasında takipsizlik kararı, mahkeme aşamasında da yine
ortadan kaldırma kararı verilecektir; ki, bu, demin belirttiğim gibi, çok
önemli; ama, eksik bir düzenlemedir. Gönül
isterdi ki, diğer birkısım suçlarda da, bu şekilde, tam tazmin veya büyük
ölçüde tazmin, cezalarda bir indirim sebebi olsaydı.
Değerli arkadaşlar,
tasarının hazırlanmasında, bugüne kadar, birçok kişinin emeği geçmiştir. Ben,
gerek bizim dönemimizde gerek bundan önce bu tasarıyla ilgili olarak çalışan,
emek veren herkese, Adalet Komisyonunun ve altkomisyonun Değerli Başkan ve
üyelerine, Değerli Adalet Bakanımıza, Adalet Bakanlığının değerli
bürokratlarına, bu tasarıya katkıda bulunan siz milletvekillerimize,
üniversitelerimizden, Yargıtaydan ve diğer sivil toplum örgütlerinden katkıda
bulunan herkese teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Devamla) - Tamam Sayın Başkanım.
Türk hukuk tarihinde çok
önemli bir yeri olacağına, gelecek elli yıla, yüz yıla hükmedeceğine inandığım
bu yasanın ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını, hayırlar
getirmesini diliyor; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; konuşan arkadaşım
tasarının hazırlanmasında çeşitli çevrelerin katkısı olduğunu söyledi.
Bunların, tasarının hazırlanmasında katkısı olduğunu kabul ediyoruz. Ancak, şu
anda görüştüğümüz tasarı hükümet tasarısı mı acaba? (AK Parti sıralarından
"herhalde" sesi)
Tabiî, herhalde, mutlaka
hükümet tasarısı da...
Hükümetten gelen ilk
tasarı altkomisyona gönderildi, altkomisyonda 12 gün görüşüldü ve pek çok
maddesi altüst oldu; o haliyle komisyona geldi, komisyonda da 335 madde 5 günde
görüşüldü, pek çok değişiklik de komisyonda yapıldı; yani, tasarının ilk gelen
haliyle, şimdi görüştüğümüz hali arasında pek çok konuda birlik yok. Tasarının
ilk halindeki maddeleri ile şu anki maddeler birbirini tutmuyor; şu anki
maddeler ile ilk halindeki maddeleri -gerekçesine bakacak olursak- birbirini
karşılamıyor. Biz, komisyon çalışmaları bittikten sonra, Sayın Başkanım, Sayın
Bakanım, biz bu tasarıyı büyük ölçüde değiştirdik, bu halinden sonra akademi
çevrelerine, üniversitelere, cumhuriyet savcılarımıza, hâkimlere, barolara
yeniden gönderelim, süre kısa da olsa değerlendirmelerini alalım, ondan sonra
Meclise sevk edelim dedik; ancak, "hayır, önümüzde kısa bir AB takvimi
var, bu yüzden bu kısa süre içerisinde mutlaka bunu geçirmeliyiz" denildi.
Dün, Ersönmez Yarbay arkadaşımız yakınıyordu "bu kanun bize dün
geldi" diyordu; bir gün oldu gerçekten. Bu kanun, 335 maddelik bir temel
kanun, milletvekili odalarına, bu kanunun görüşmelerine başlanılmasından bir
gün önce gönderildi. Yani, bunu, milletvekili arkadaşlarımızın okuyup
incelemesi veya kendi uzmanlık alanı değilse bile, kendi yakın çevresine,
danışmanlarına inceleterek değerlendirmesi mümkün müydü; mümkün değildi. Şu
anda ne yapıyoruz, gecenin bu saatinde -saat 20.30, belki 24.00'e kadar, belki
daha geç saatlere kadar çalışacağız- bu sıkışık takvim içinde, böylesi çok
önemli bir kanunu geçirmeye çalışacağız.
Geçmişte, Ceza Kanununu
çıkarırken çok aceleye geldi demiştik; ama, Ceza Muhakemesi Kanununun yapılış
tarzı ile Ceza Kanununu karşılaştırdığımızda, Ceza Kanununa, gerçekten çok
geniş zaman ayırmışız diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, ben,
250, 251 inci maddeyle ilgili Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu
tasarının 250, 251 ve 252 nci maddelerinin bölüm başlığı "Bazı suçlara
ilişkin muhakeme". Yani, bazı suçlara ilişkin muhakeme derken, genel muhakemeden
ayrılıyoruz denilmek isteniyor. Genel muhakemeden hangi konularda
ayrılıyormuşuz; devletin güvenliğine karşı suçlar... Yani, iş yine geldi,
bireyin hukuku mu devletin hukuku mu?..
Değerli arkadaşlar, biz,
daha bu sene, 2004 yılı içinde çok önemli değişiklikler yaptık, Anayasamızın
143 üncü maddesini değiştirdik. Anayasamızın 143 üncü maddesinde, devlet
güvenlik mahkemelerinin kurulmasına ilişkin hükümler vardı. Hep beraber, gerek
Adalet ve Kalkınma Partisi gerekse Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizin
demokratikleşmesi için, çağdaş hukuk ilkelerine ulaşması için bunun değişmesi
gerekiyor dedik, elbirliğiyle değiştirdik. Anayasaya dayanılarak çıkarılmış
bulunan devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin kanunu da iptal
ettik; çünkü, Anayasadan 143 üncü maddeyi çıkarınca, onun bir dayanağı
kalmamıştı.
Şimdi, tüm bu
düzenlemelerden sonra, bu getirdiğimiz bu düzenlemelerle, acaba, biz kimi
kandırmaya çalışıyoruz?! Yani, kendi halkımızı, kendi insanımızı mı
kandırıyoruz, AB'yi mi kandırıyoruz?! Yani "efendim, o düzenlemeleri AB
istedi diye yapmıştık; ama, Türkiye'nin şartları şimdi bunu gerektiriyor, sırf
onların dediği olsun diye DGM'leri Anayasadan çıkardık, DGM'lerle ilgili kanunu
da iptal ettik; ancak, bizim devlet güvenlik mahkemelerine benzer mahkemelere
ihtiyacımız var" mı diyorsunuz? Bunu ağzımızda gevelemeyelim, öyle bir şey
ise, gelin, açık açık söyleyin "devlet güvenlik mahkemelerini yeniden
kuruyoruz" deyin, "doğal yargıç ilkesinden ayrılıyoruz" deyin.
Çünkü, normal mahkemelerdeki hâkim ve savcıların yetkileri ile kurulacak bu
mahkemelerdeki hâkim ve savcıların yetkileri farklı. Doğal mahkemelerdeki
gözaltı süreleri ile bu mahkemelerdeki gözaltı süreleri iki katı kadar farklı.
Bunları niye getiriyoruz?.. Üstü kapalı madde yapmayalım, üstü kapalı tasarı
getirmeyelim. Adı neyse koyalım; adı, devlet güvenlik mahkemesi ise, onu
koyalım. Onları, bir taraftan Anayasadan çıkarıyoruz, kanunlardan çıkarıyoruz,
bir taraftan da yeni düzenlemeler getiriyoruz.
Değerli arkadaşlar,
devletin güvenliği bunu gerektiriyor olabilir, bazı suçlara birtakım
mahkemelerin bakması gerekebilir. Örneğin, çocukların davalarına çocuk
mahkemeleri bakıyor, aile davalarına aile mahkemeleri bakıyor. Bunlarla da
ilgili belki bir ihtisas mahkemesi olabilir; ama, özel mahkeme olmaz, doğal
yargıç ilkesinden ayrılmak olmaz. Denilebilir ki: Şu, şu davalara, o ildeki 1
nolu ağır ceza mahkemesi bakar; ama, oradaki hâkimin, savcının yetkisi de aynı
olur, değişmez. Oradaki gözetim süreleri, oradaki ceza usul uygulamaları
birbirinden farklılık göstermez.
Bu nedenle, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, getirilen bu düzenlemedeki her üç maddeyi de, Türkiye'nin
gerçeklerine aykırı görüyoruz; çünkü, Türkiye'de, devlet güvenlik mahkemesi
uygulamalarından insanlarımız çok çekti. Ben, yirmi sene avukatlık yaptım. O
mahkemelerde, hangi koşullarda yargılama yapıldığını çok iyi gördüm. Çok büyük
acılara şahit oldum. Bu acılara şahit olduktan sonra, o özel uygulamalara şahit
olduktan sonra, buna benzer yeni bir düzenlemeyi, gerçekten...
Efendim, biz, Türkiye'nin
ufkunu açacağız, Türkiye'yi yeni ufuklara taşıyacağız, Türkiye'yi daha
demokratik bir ülke haline getireceğiz diyoruz. Gerçekten, kamuoyu da, şimdiye
kadar, Adalet ve Kalkınma Partililer her ne kadar muhafazakârız deseler de,
uygulamaları ilerici, demokratik düzenlemeler getiriyorlar diyor. Ama, bu
yapılan düzenlemeler ile uygulaması birbirine uymuyor. Bir taraftan
kaldırıyoruz, başka bir taraftan yeniden getiriyoruz; yani, bunu anlamakta
güçlük çekiyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde belirtildiği şekilde, herkesin bağımsız ve
yansız bir mahkemede, doğal hâkimlerce yargılanma hakkı vardır. Lütfen, ceza
usulündeki doğal ilkelerden, doğal yargılama ilkesinden vazgeçmeyelim. Henüz
zaman geçmiş değil.
250 nci madde, Adalet ve
Kalkınma Partili sayın arkadaşların oylarıyla kabul edildi. Şu anda 2 madde
var; 251 ve 252 nci maddeler. Bunları reddedebiliriz. 250 nci maddeyi, bu
tasarının görüşülmesi bittikten sonra tekriri müzakereyle ele alarak yeniden
görüşebiliriz ve onu da reddedebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
toparlayın.
MUHARREM KILIÇ (Devamla)
- Türkiyemizi, insanlarımızın layık olduğu hukuk sistemiyle karşı karşıya
getiririz ve şunu da göstermiş oluruz: Biz, bu yasal düzenlemeleri, her ne
kadar AB için yapıyorsak da -çünkü, AB'yi biz de önemsiyoruz; Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, AB'ye girmeyi çok önemsiyoruz- AB'ye gireceğiz diye pek çok
yasal düzenleme yapıyorsak da, bu yasal düzenlemeleri hem AB'ye gireceğiz diye
hem de insanlarımızın çıkarı gerektirdiği için yapıyoruz. Sadece AB'yi hedef
alarak yapıyorsak, kendi insanlarımızı düşünmüyorsak, yanlış yapıyoruz. Bunun
kıstası da, şu anda önümüzde. Daha bu sene Anayasayı değiştirdik DGM'lerle
ilgili; daha bu sene, devlet güvenlik mahkemelerini tümüyle ortadan kaldırdık.
Aynı uygulamaları devam
ettirmeyelim diye düşünüyorum, görüşümü bu şekilde belirtiyorum. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, her üç maddeye de karşıyız.
Her üç maddeye de olumsuz
oy vereceğimizi bildiriyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan, kürsü sizin.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, buradan birkaç cümle ifade
edeceğim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Sayın Kılıç'ın ifade ettiği hususlara, hiç şüphesiz saygı duyuyoruz.
Benim arz etmek istediğim
husus şu: Bu konuşmayı dinleyen sizler ya da kamuoyu, Türkiye'de yeni bir
olağanüstü mahkeme dönemi başlıyor gibi bir kanaate varabilir. Bu, kesinlikle
doğru değil. Biz, Hükümet olarak da, Parlamento olarak da, olağanüstü
mahkemelere karşıyız. İşlenen bir suç varsa, olağan sistem içerisinde bunun
cezalandırılmasını, yargılamasının yapılmasını esas alıyoruz. Bunun içindir ki,
elbirliğiyle, devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdık.
Olağanüstü mahkemelere
karşıyız; fakat, ihtisaslaşma diye de bir olay var. Hepimiz biliyoruz ki, bütün
dünyada, her bilim dalında, giderek, ihtisaslaşma, daha özel konularda
bilgisini, kabiliyetini, becerisini geliştirme gibi bir temayül esas itibariyle
var. Ben, hukuk fakültesinde okurken, fikrî ve sınaî haklar diye bir ders
okumadık; ama, bugün, dünyada da, ülkemizde de en önemli hukukî ihtilafların
başında fikrî ve sınaî haklar geliyor. Şimdi, fikrî ve sınaî haklar dersini
okumamış bir yargıcın böyle bir mahkemede yargılama yapması hak kayıplarına
sebebiyet veriyor. Onun için, ayrı bir fikrî ve sınaî haklar mahkemesi
kuruyoruz, geneli içerisinde ihtisas sahibi olabilmesi bakımından. Bütün
dünyadaki örnekler... Üstelik bunun kaynaklarını, eğitimini, finansmanını da
Avrupa Birliği sağlıyor.
Yine, aile mahkemeleri
kurduk. Daha evvel yoktu, biz avukatlık yaptığımız dönemde, aile mahkemeleri
diye bir mahkeme yoktu; ama, değişen şartlar, gelişen şartlar, asliye hukuk
mahkemelerince görülen bu davaların, daha mütehassıs, bu konuda ihtisas sahibi
hâkimlerimiz ve onlara danışmanlık hizmeti verecek birkısım unsurlarla birlikte
bir karar verilmesini mümkün kıldı. Yine, sizler ve bizden evvel de yapıldığı
gibi, nüfusu 100 000'i aşan yerlerde aile mahkemeleri kurduk; olağanüstü
mahkeme değil, bir ihtisas mahkemesi.
Bakınız, çağımız,
internet çağı. Artık, oturduğu yerden, insanlar, her türlü işini
bilgisayarlarla yapıyor; ama, hiçbirimiz, hukuk fakültesinde okurken
"iletişim suçları" diye suç okumadık. Şimdi, böyle bir dersi
okumamış, bu konuda ihtisası olmayan insanlar, bir yargılama söz konusu
olduğunda, ister istemez, hak kayıplarına sebebiyet verecek, hukukî hatalar
yapacak. Önümüzdeki dönemde, mecburen, iletişim mahkemelerini, bilişim
suçlarıyla ilgili bir mahkemeyi kurmak gerekecektir, olağan sistem içerisinde.
Bu, bizim yaptığımız bir şey değil, bütün Avrupa'da olan bir husustur. Kaldı
ki, örgütlü suçlar, sınır aşan suçlardır. Bu konuda da, hiç şüphesiz,
mahkemelerimizin ihtisas sahibi olması gerekiyor, gerekmektedir. Türkiye'nin
bugün içinde bulunduğu durum, bu neviden düzenlemeleri getiriyor. Bu
düzenlemeleri yaptık; bugün burada tartıştığımız konuları, uyum paketleri
içerisinde teker teker gündeme getirdik, Anayasaya aykırılıklar varsa onları
ortadan kaldırdık, gözaltı sürelerini düzelttik. Nitekim, bu düzenlemelerdir
ki, ilerleme raporunda, Türkiye'nin yaptığı önemli adımlar olarak zikrediliyor.
Onun için, gelen hususlarda, emin olasınız diye ifade ediyorum, hukuka aykırı,
hukukun temel kurallarına aykırı, olağanüstü bir dönemi veya olağanüstü mahkeme
imajını verebilecek herhangi bir düzenleme yoktur; bunu, bilgilerinize
sunuyorum.
Kaldı ki, bir başka şey
daha var: Bakınız, özellikle bu örgütlü suçlar bakımından -geçtiğimiz günlerde
gazetelerde de çıktı- jüri sistemini kabul etmiş olan ülkeler bile, bu neviden
suçlarla mücadele bakımından, genel hukuk sistemi içerisinde ve mahkeme düzeni
içerisinde farklı usullerle, jüri yerine, bizim sisteme benzer sistemlerle
ilgili bir yargılama yapmak ve bu suçlarla mücadele edebilmek noktasında ciddî
bir çabanın, ciddî bir gayretin içerisindedirler.
Onun için,
vatandaşlarımızın şundan emin olması lazım; lütfen, sizler de emin olasınız ki,
olağanüstü mahkemeler dönemini, bu Parlamento, bu dönem kapatmıştır. Yapılan
düzenleme, geneli içerisinde ihtisaslaşmaya doğru giden bir düzenlemedir; doğru
olanı da budur. Tıpta ihtisaslaşma var. Genel cerrah diyoruz; şimdi, onun kaç
çeşit alt branşları çıktı. Hukukta da yapılmak istenen budur. Kaldı ki, bu,
avukatlıkta da vardır. Ben ceza avukatıyım diyor, ben deniz ticaret hukukuyla
ilgileniyorum; ben ticaret davalarına bakıyorum diyor. Avukatlarda bile
ihtisaslaşma var. Hâkimler için de, bu, tabiî bir sonuçtur. Adil yargılama
açısından da buna ihtiyaç var.
Bilgilerinize saygıyla
arz ediyorum.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
252 nci maddeyi
okutuyorum:
Kovuşturma
MADDE 252. - (1) 250 nci
madde kapsamına giren suçlarla ilgili davalara ait duruşmalarda aşağıdaki
hükümler uygulanır:
a) Bu suçlar acele
işlerden sayılır ve bunlarla ilgili davalara adlî tatilde de bakılır.
b) Sanık sayısının çok
fazla olması durumunda, sanıkların bir kısmının duruşmanın bazı oturumları ile
ilgileri bulunmuyor ise duruşmanın bu oturumlarının, yokluklarında yapılmasına
mahkemece karar verilebilir. Ancak, bu sanıkların yokluklarında yapılan
oturumlarda kendilerini etkileyen bir hâl ortaya çıktığı takdirde buna ilişkin
söz ve işlerin esaslı noktaları sonraki oturumlarda kendilerine bildirilir.
c) Mahkeme, güvenliğin
sağlanması bakımından duruşmanın başka bir yerde yapılmasına karar verebilir.
d) Bu davalarda esas
hakkındaki iddiasını bildirmek için Cumhuriyet savcısına, katılan veya
vekiline; iddialara karşı savunmasını yapmak için sanık veya müdafiine makul
bir süre verilir. Bu süre, savunma hakkının sınırlanması anlamına geleceği
durumlarda re'sen uzatılabilir.
e) Mahkeme, duruşmanın
düzen ve disiplinini bozan sözlü veya yazılı beyan ve davranışlar ile mahkemeye,
mahkeme başkanı veya üyelerden herhangi birine, Cumhuriyet savcısına, müdafie,
tutanak kâtibine yahut görevlilere tahkir veya hakaret oluşturan söz ve
davranışlar hakkında yayım yasağı koyabilir.
f) Mahkeme başkanı,
duruşmanın düzenini bozan sanığı veya müdafii o günkü oturumun tamamına
çıkmamak üzere, duruşma salonundan çıkartır. Bunların, sonra gelen oturumda da
duruşmayı önemli ölçüde aksatacak davranışlara devam edecekleri anlaşılırsa ve
hazır bulunmaları gerekli görülmezse, yokluklarında duruşmaya devam olunmasına
mahkemece karar verilebilir. Bu karar, esasa ilişkin iddia ve savunmanın
yapılmasına engel olacak biçimde uygulanamaz ve sanığın kendisini başka bir
müdafi ile temsil ettirmesine izin verilir. Duruşma salonundan çıkartılan sanık
veya müdafiin bundan sonraki oturumlarda da duruşmanın düzenini bozmakta ısrar
etmeleri hâlinde, bir daha aynı dava ile ilgili oturumların tamamına veya bir
kısmına katılmamalarına da karar verilebilir. Bu hüküm müdafi hakkında
uygulandığı takdirde, durum ilgili baroya bildirilir. Bu halde de sanığın
kendisini başka bir müdafi ile temsil ettirmesi için uygun bir süre verilir.
Oturumların bir kısmına ya da tamamına katılmamasına karar verilen müdafi
Avukatlık Kanununun 41 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince tayin edilmiş
ise durum, kendisini tayin eden mercie de bildirilir. Duruşma salonundan
çıkartılan sanık veya müdafii tekrar duruşmaya alındıklarında, yokluklarında
yapılan iş ve işlemlerin esaslı noktaları kendilerine bildirilir. Sanık ya da
müdafii dilerse yokluklarındaki tutanak örnekleri de kendilerine verilir.
Duruşma salonundan çıkartılan veya oturumlara katılmamalarına karar verilen
sanık veya müdafiler mahkemenin tayin edeceği süre içerisinde yazılı savunma
verebilirler.
g) Bu Kanunun 6 ncı
maddesi, 250 nci madde kapsamına giren suçlara bakan ağır ceza mahkemeleri
hakkında uygulanmaz.
h) Kendisine veya onun
namına tebligat yapılacak kimselere tebligat yapılmaması hallerinde, işin
ivediliğine göre basın veya diğer kitle iletişim araçlarıyla tebligat yapılabilir.
BAŞKAN - 1 adet önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
Muhakemesi Kanunu Tasarısının kabul edilen önergeyle değiştirilen 252 nci
maddesine aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesi arz ve teklif olunur.
|
Eyüp Fatsa |
Cüneyit Karabıyık |
Mehmet Asım Kulak |
|
Ordu |
Van |
Bartın |
|
Nihat Eri |
Mücahit Daloğlu |
Bekir Bozdağ |
|
Mardin |
Erzurum |
Yozgat |
|
Hakkı Köylü |
|
|
|
Kastamonu |
|
|
(2) 250 nci maddenin
birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen suçlar bakımından, Kanunda öngörülen
tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçe mi
okunsun söz mü istiyorsunuz?
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Örgütlü suçlarda
duruşmanın kısa sürede bitirilememesi sebebiyle düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
253 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Uzlaşma ve Müsadere
BİRİNCİ BÖLÜM
Uzlaşma
Uzlaşma
MADDE 253. - (1)
Cumhuriyet savcısı, yapılan soruşturmanın durumuna göre, kanunun uzlaşma
yapılabilmesi olanağını verdiği hâllerde, faili bu Kanunun öngördüğü usullere
göre davet ederek suçtan dolayı sorumluluğunu kabul edip etmediğini sorar.
(2) Fail, suçu ve
fiilinden doğmuş olan maddî ve manevî zararın tümünü veya bunun büyük bir
kısmını ödemeyi veya zararları gidermeyi kabullendiğinde durum mağdura veya
varsa vekiline veya kanuni temsilcisine bildirilir.
(3) Mağdur, verilmiş olan
zararın tümüyle veya büyük bir kısmı itibarıyla giderildiğinde özgür iradesi
ile uzlaşacağını bildirirse, soruşturma sürdürülmez.
(4) Cumhuriyet savcısı,
fail ile mağdur arasında uzlaşma işlemlerini idare etmek, tarafları bir araya
getirerek bir sonuca ulaşmalarını sağlamak üzere, fail ve mağdurun bir avukat
üzerinde anlaşamadıkları takdirde, bir veya birden fazla avukatın uzlaştırmacı
olarak görevlendirilmesini barodan ister.
(5) Uzlaştırıcı,
başvurunun yapıldığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaşmayı
sonuçlandırır. Cumhuriyet savcısı bir defaya mahsus olmak üzere bu süreyi otuz
gün daha uzatabilir. Uzlaştırma süresince zamanaşımı durur.
(6) Uzlaşma müzakereleri
gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma sırasında ileri sürülen bilgi, belge ve
açıklamalar taraflarca izin verilmedikçe daha sonra açıklanamaz. Uzlaştırmanın
başarısız olması nedeniyle daha sonra dava açılması halinde uzlaştırma
sırasında failin bazı olayları veya suçu ikrar etmiş olması davada aleyhine
delil olarak kullanılmaz.
(7) Uzlaştırmacı, yaptığı
işlemleri ve uzlaşmayı sağlayıcı müdahalelerini belirten bir raporu on gün
içinde ilgili Cumhuriyet savcısına sunar.
(8) Zarar uzlaşmaya uygun
olarak giderildiğinde ve uzlaştırma işleminin giderleri, fail tarafından
ödendiğinde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Komisyon Başkanı
kısa bir açıklama yapacak.
Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, izin verirseniz, bir düzeltme
yapmak istiyorum.
5 inci fıkrada "uzlaştırıcı" kelimesi
varken, 4 üncü ve 7 nci fıkralarda "uzlaştırmacı" yazıyor. 4 ve 7 nci
fıkralardaki "uzlaştırmacı" kelimelerinin de "uzlaştırıcı"
şeklinde olması gerekiyor. İzin verirseniz, bu şekilde düzeltiyoruz. Bir
redaksiyon efendim...
BAŞKAN - Gerekli not
alınmıştır.
Soru-cevap işlemini
başlatıyorum.
Sayın Sıvacıoğlu,
buyurun.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanımızdan ve Komisyon
Başkanımızdan bir hususu öğrenmek istiyorum.
Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesinin 15 Eylül 1999 tarihli tavsiye kararına göre, ceza alanında
arabuluculuğun, genel olarak, kullanılabilir bir servis tarafından yerine
getirilmesi... Arabuluculuk servisleri, ceza adaleti içinde bir özerklikten de
yararlanılır şeklinde bir tavsiye kararı var.
Biz de Avrupa Birliğine
giriş aşamasında olduğumuz bugünlerde, buradaki uzlaşmanın düzenlenmesinde ise,
bir avukat veyahut da birkaç avukat şeklinde bir hüküm var. Aynı zamanda,
maddenin gerekçesinde ise, avukatlara da ücret ödeneceği şeklinde bir açıklama
var. Dolayısıyla, burada, uzlaşmadan daha çok bir avukat bulma, avukata
yönlendirme şeklinde bir husus var. Hakemlik pozisyonu, Batılı tabiriyle,
mediasyon veya conciliator veyahut arbitraj dediğimiz şeye de bir aykırılık
gibi geliyor bana. Bu, daha çok, avukatlık sisteminden çıkarılıp, Avrupa
Konseyinin bu kararında olduğu gibi, bağımsız organlarca yerine getirilmesi
şeklinde değiştirilebilir mi diye Sayın Bakanımdan ve Sayın Komisyondan
öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu uzlaşma maddesi, ceza
muhakemesi hukukumuz açısından ilk defa düzenlenen bir maddedir. Bunun dar bir
alanda uygulamasını burada derç etmiş bulunuyoruz, özellikle şikâyete bağlı
suçlar bakımından. Bu, yeni bir uygulama olması hasebiyle önümüzü görmemiz
lazım; bu bir.
İkincisi, bahsettiğiniz
belge ve onun dayanağı olan metin şu an yanımda yok. Müsaade ederseniz, o
konuları inceleyip, daha doğru ve gerçekçi bilgiyi size yazılı olarak vereyim.
BAŞKAN - 253 üncü
maddeyi, Komisyonun yaptığı redaksiyon doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
254 üncü maddeyi
okutuyorum:
Mahkeme tarafından
uzlaştırma
MADDE 254. - (1) Kamu
davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma
işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da
yapılır.
(2) Uzlaşmanın
gerçekleşmesi halinde, davanın düşmesine karar verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
255 inci maddeyi
okutuyorum:
Birden çok fail bulunması
hâlinde uzlaşma
MADDE 255. - (1)
Aralarında iştirak ilişkisi olsun veya olmasın birden çok kişi tarafından
işlenen suçlarda, ancak uzlaşan kişi uzlaşmadan yararlanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
256 ncı maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Müsadere Usulü
Başvuru
MADDE 256. - (1) Müsadere
kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası
açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar verilmesi için,
Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir.
(2) Kamu davası açılmış
olup da iade edilmesi gereken eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak
esasla birlikte bir karar verilmemiş olması durumunda, mahkemece re'sen veya
ilgililerin istemi üzerine bunların iadesine karar verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
257 nci maddeyi
okutuyorum:
Duruşma ve karar
MADDE 257. - (1) 256 ncı
maddeye göre verilmesi gereken kararlar, duruşmalı olarak verilir.
(2) Müsadere veya iade
olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleri üzerinde hakkı olan kimseler de,
duruşmaya çağrılır. Bu kişiler, sanığın sahip olduğu hakları kullanabilirler.
(3) Çağrıya uymamaları,
işlemin ertelenmesine neden olmaz ve hükmün verilmesini engellemez.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
258 inci maddeyi
okutuyorum:
Kanun yolu
MADDE 258. - (1) 256 ncı
maddeye göre verilecek hükümlere karşı Cumhuriyet savcısı, katılan ve 257 nci
maddede belirlenen kişiler için istinaf yolu açıktır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
259 uncu maddeyi
okutuyorum:
Suç konusu olmayan
eşyanın müsaderesi
MADDE 259. - (1) Suç
konusu olmayıp sadece müsadereye tâbi bulunan eşyanın müsaderesine sulh ceza
hâkimi tarafından duruşma yapılmaksızın karar verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
260 ıncı maddeyi
okutuyorum:
ALTINCI KİTAP
Kanun Yolları
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
Kanun yollarına başvurma
hakkı
MADDE 260. - (1) Hâkim ve
mahkeme kararlarına karşı, Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre
katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış,
reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş
bulunanlar için kanun yolları açıktır.
(2) Asliye ceza
mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemenin yargı çevresindeki sulh
ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları,
ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin;
bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları bölge adliye
mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.
(3) Cumhuriyet savcısı,
sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
261 inci maddeyi
okutuyorum:
Avukatın başvurma hakkı
MADDE 261. - (1) Avukat,
müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak
koşuluyla kanun yollarına başvurabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
262 nci maddeyi
okutuyorum:
Yasal temsilcinin ve eşin
başvurma hakkı
MADDE 262. - (1) Şüpheli
veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi, şüpheli veya sanığa açık olan kanun
yollarına süresi içinde kendiliklerinden başvurabilirler. Şüphelinin veya
sanığın başvurusuna ilişkin hükümler, bunlar tarafından yapılacak başvuru ve
onu izleyen işlemler için de geçerlidir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
263 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tutuklunun kanun
yollarına başvurması
MADDE 263. - (1) Tutuklu bulunan
şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve
tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe
vererek kanun yollarına başvurabilir.
(2) Zabıt kâtibine
başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere
kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu
bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir.
(3) Kurum müdürüne
başvuru hâlinde ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapılarak, tutanak ve dilekçe
derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi başvuruyu ilgili deftere
kaydeder.
(4) Zabıt kâtibi veya
kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapıldığı zaman kanun
yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş sayılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
264 üncü maddeyi
okutuyorum:
Kanun yolunun
belirlenmesinde yanılma
MADDE 264. - (1) Kabul
edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın
haklarını ortadan kaldırmaz.
(2) Bu hâlde başvurunun
yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
265 inci maddeyi
okutuyorum:
Cumhuriyet savcısının
başvuru sonucunun kapsamı
MADDE 265. - (1)
Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhine kanun yoluna gidilen karar, sanık lehine
bozulabilir veya değiştirilebilir. Cumhuriyet savcısı, kanun yoluna sanık
lehine başvurduğunda, yeniden verilen hüküm önceki hükümde tayin edilmiş olan
cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
266 ncı maddeyi
okutuyorum:
Başvurudan vazgeçilmesi
ve etkisi
MADDE 266. - (1) Kanun
yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar
verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine
yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez.
(2) Müdafiin veya vekilin
başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış
olması koşuluna bağlıdır.
(3) 150 nci maddenin
ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına
kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde
şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi çelişirse müdafiin iradesi geçerli
sayılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
267 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Olağan Kanun Yolları
BİRİNCİ BÖLÜM
İtiraz
İtiraz olunabilecek
kararlar
MADDE 267. - (1) Hâkim
kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz
yoluna gidilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
268 inci maddeyi
okutuyorum:
İtiraz usulü ve inceleme
mercileri
MADDE 268. - (1) Hâkim
veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35
inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde
kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile
zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen
beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü
saklıdır.
(2) Kararına itiraz
edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde
görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
(3) İtirazı incelemeye
yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
a) Sulh ceza hâkiminin
kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları
asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir.
b) Sulh ceza işleri,
asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza
işlerini gören mahkeme başkanına aittir.
c) Asliye ceza mahkemesi
hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı
çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı
tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır
ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak
kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde
ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine
aittir.
d) Naip hâkim kararlarına
yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi
başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde
belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye
aittir.
e) Bölge adliye mahkemesi
ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak
baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını
görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını
numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise
birinci ceza dairesi inceler.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
269 uncu maddeyi
okutuyorum:
İtirazın kararın yerine
getirilmesinde etkisi
MADDE 269. - (1) İtiraz,
kararın yerine getirilmesinin geri bırakılması sonucunu doğurmaz.
(2) Ancak, kararına
itiraz edilen makam veya kararı inceleyecek merci, geri bırakılmasına karar
verebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
270 inci maddeyi
okutuyorum:
İtirazın Cumhuriyet
savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması
MADDE 270. - (1) İtirazı
inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı
ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi
gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
271 inci maddeyi
okutuyorum:
Karar
MADDE 271. - (1) Kanunda
yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın
karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi
veya vekil dinlenir.
(2) İtiraz yerinde
görülürse, merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.
(3) Karar mümkün olan en
kısa sürede verilir.
(4) Merciin, itiraz
üzerine verdiği kararları, kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen
tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
272 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
İstinaf
İstinaf
MADDE 272. - (1) İlk
derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye
mahkemesince re'sen incelenir.
(2) Hükümden önce verilip
hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme
kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Ancak,
a) Sonuç olarak
belirlenen ikibin lira dahil adli para cezasına mahkûmiyet hükümlerine,
b) Üst sınırı beşyüz günü
geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,
c) Kanunlarda kesin
olduğu yazılı bulunan hükümlere,
Karşı istinaf yoluna
başvurulamaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
273 üncü maddeyi
okutuyorum:
İstinaf istemi ve süresi
MADDE 273. - (1) İstinaf
istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye
bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle
yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu
sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Hüküm, istinaf yoluna
başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden
başlar.
(3) Asliye ceza
mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi
içerisindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan
Cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki asliye ve sulh
ceza mahkemelerinin hükümlerine karşı, kararın o yer Cumhuriyet Başsavcılığına
geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.
(4) Sanık ve bu Kanuna
göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış,
reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş
bulunanların dilekçe veya beyanında, başvuruya ilişkin nedenlerin
gösterilmemesi inceleme yapılmasına engel olmaz.
(5) Cumhuriyet savcısı,
istinaf yoluna başvurma nedenlerini gerekçeleriyle birlikte yazılı isteminde
açıkça gösterir. Bu istem ilgililere tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ
tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki cevaplarını bildirebilirler.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
274 üncü maddeyi
okutuyorum:
Eski hâle getirme süresi
içinde istinaf süresinin işlemesi
MADDE 274. - (1) Sanık,
yokluğunda aleyhine verilen hükümlere karşı eski hâle getirme isteminde
bulunabilir. Eski hâle getirme süresi içinde de istinaf süresi işler. Sanığın
eski hâle getirme isteminde bulunduğu hâllerde, ayrıca istinaf isteminde
bulunması gerekir. Bu hâlde istinaf istemi ile ilişkili işler, eski hâle
getirme istemi hakkında karar verilinceye kadar ertelenir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
275 inci maddeyi
okutuyorum:
İstinaf başvurusunun
etkisi
MADDE 275. - (1) Süresi
içinde yapılan istinaf başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller.
(2) Hüküm, istinaf yoluna
başvuran Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte
açıklanmamışsa; hükme karşı istinaf yoluna başvurulduğunun mahkemece
öğrenilmesinden itibaren gerekçe yedi gün içinde tebliğ edilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
276 ncı maddeyi
okutuyorum:
İstinaf isteminin hükmü
veren mahkemece reddi
MADDE 276. - (1) İstinaf
istemi, kanuni sürenin geçmesinden sonra veya aleyhine istinaf yoluna başvurulamayacak
bir hükme karşı yapılmışsa ya da istinaf yoluna başvuranın buna hakkı yoksa,
hükmü veren mahkeme bir kararla dilekçeyi reddeder.
(2) İstinaf başvurusunda
bulunan Cumhuriyet savcısı veya ilgililer, ret kararının kendilerine
tebliğinden itibaren yedi gün içinde bölge adliye mahkemesinden bu hususta bir
karar vermesini isteyebilirler. Bu takdirde dosya bölge adliye mahkemesine
gönderilir. Ancak, bu nedenle hükmün infazı ertelenemez.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
277 nci maddeyi
okutuyorum:
İstinaf isteminin tebliği
ve cevabı
MADDE 277. - (1) 276 ncı
maddeye göre hükmü veren mahkemece reddedilmeyen istinaf dilekçesi veya beyana ilişkin tutanağın bir örneği karşı
tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde
yazılı olarak cevabını verebilir.
(2) Karşı taraf sanık
ise, bir tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla da
cevabını verebilir. Cevap verildikten veya bunun için belirli süre bittikten
sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesine sunulmak üzere, Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilir.
(3) 262 ve 263 üncü madde
hükümleri saklıdır.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
278 inci maddeyi
okutuyorum:
Bölge adliye mahkemesi
Cumhuriyet savcısının görevi
MADDE 278. - (1) Dava
dosyası, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına geldiğinde
incelenerek, varsa tebligat eksikliklerinin giderilmesi sağlandıktan ve
sunulması gereken belge ve deliller de eklendikten sonra, yazılı düşünceyi
içeren bir tebliğname ile birlikte bölge adliye mahkemesi ceza dairesine
verilir. Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname ilgililere de tebliğ olunur.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
279 uncu maddeyi
okutuyorum:
Dosya üzerinde ön
inceleme
MADDE 279. - (1) Dosya
üzerinde yapılan ön inceleme sonunda;
a) Bölge adliye
mahkemesinin yetkili olmadığının anlaşılması hâlinde dosyanın yetkili bölge
adliye mahkemesine gönderilmesine,
b) Bölge adliye
mahkemesine başvurunun süresi içinde yapılmadığının, incelenmesi istenen
kararın bölge adliye mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığının,
başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması hâlinde istinaf başvurusunun
reddine,
Karar verilir.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
280 inci maddeyi okutuyorum:
Bölge adliye mahkemesinde
inceleme ve kovuşturma
MADDE 280. - (1) Bölge
adliye mahkemesi, Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesini, dosyayı ve
dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece
mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın
bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını,
ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf
başvurusunun esastan reddine,
b) İlk derece mahkemesinin
kararında 289 uncu maddede belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması
hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere
hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği
diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
c) Diğer hâllerde,
gerekli tedbirleri aldıktan sonra ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak
davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
281 inci maddeyi
okutuyorum:
Duruşma hazırlığı
MADDE 281. - (1) Duruşma
hazırlığı aşamasında bölge adliye mahkemesi başkanı veya görevlendireceği üye,
175 inci madde hükümlerine uygun olarak duruşma gününü saptar; gerekli
çağrıları yapar. Tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi başvurusu üzerine
açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği ayrıca
bildirilir.
(2) Mahkemece, gerekli
görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenilmesine ve keşfin yapılmasına karar
verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
282 nci maddeyi
okutuyorum:
İstisnalar
MADDE 282. - (1) Duruşma
açıldığında aşağıda gösterilen istisnalar dışında bu Kanunun duruşma hazırlığı,
duruşma ve karara ilişkin hükümleri uygulanır:
a) Duruşma, bu Kanunun
öngördüğü genel hükümlere göre başladıktan sonra görevlendirilen üyenin
inceleme raporu okunur.
b) İlk derece
mahkemesinin gerekçeli hükmü de okunur.
c) İlk derece
mahkemesinde dinlenilen tanıkların ifadelerini içeren tutanaklar ile keşif
tutanakları, bilirkişi raporu, bölge adliye mahkemesi duruşma hazırlığı
aşamasında toplanan delil ve belgeler, yapılmışsa keşif ve bilirkişi
açıklamalarına ilişkin tutanak ve raporlar okunur.
d) Bölge adliye mahkemesi
duruşmasında dinlenilmeleri gerekli görülen tanık ve bilirkişiler çağrılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
283 üncü maddeyi
okutuyorum:
Sanık lehine başvurma
hâlinde verilecek hüküm
MADDE 283. - (1) İstinaf
yoluna sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle
belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
284 üncü maddeyi
okutuyorum:
Direnme yasağı
MADDE 284. - (1) Bölge
adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi
bir kanun yoluna gidilemez.
(2) İtiraz ve temyize
ilişkin hükümler saklıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
285 inci maddeyi
okutuyorum:
Özel kanunların temyize
ilişkin hükümleri
MADDE 285.- (1) Türk Ceza
Kanununun 18 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü hariç; diğer kanunlarda
temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş
olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin
ilk derece mahkemelerinin karar ve hükümlerine karşı istinaf yoluna başvurulur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
286 ncı maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Temyiz
Temyiz
MADDE 286. - (1) Bölge
adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz
edilebilir.
(2) Ancak,
a) İlk derece
mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne
olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine
dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden
verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi
kararları,
c) Sulh ceza mahkemesinin
görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen
hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
d) Adli para cezasını
gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç
niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Sadece eşya veya
kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi
kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
f) On yıl veya daha az
hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece
mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye
mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine
dair kararları,
g) Davanın düşmesine,
ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece
mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın
düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf
başvurusunun reddine dair kararlar,
h) Yukarıdaki bentlerde
yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve
kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
287 nci maddeyi
okutuyorum:
Hükümden önceki
kararların temyizi
MADDE 287. - (1) Hükümden
önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan
mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
288 inci maddeyi
okutuyorum:
Temyiz nedeni
MADDE 288. - (1) Temyiz,
ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
(2) Bir hukuk kuralının
uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
289 uncu maddeyi
okutuyorum:
Hukuka kesin aykırılık
hâlleri
MADDE 289. - (1) Temyiz
dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka
kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna
uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini
yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe
nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu
hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin
hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna
aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı
veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin
yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak
verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde
gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan
hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Artvin Milletvekili Yüksel
Çorbacıoğlu.
Buyurun Sayın
Çorbacıoğlu.
Toplam 15 dakika süreniz
var.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Yüksel Bey 5 dakikada bitirir.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL
ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Tabiî, toplam 15 dakika
deyince, arkadaşlar biraz paniğe kapıldılar.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yani, yorulduk; doğrudur; ama, çok önemli bir yasa tasarısıyla uğraşıyoruz. O
nedenle, elimizden geldiğince hata yapmamaya, katkı sağlamaya çalışıyoruz.
Bu kanun tasarısı,
Türkiye Cumhuriyetinin, demokrasi yolunda kaçıncı kilometrede olduğunu gösteren
bir kanun tasarısıdır. O kadar basit bir kanun tasarısı değildir. Sonuçta, kişi
hak ve özgürlükleriyle ilgili çok hassas ayarlar yapıyoruz. Bir yandan, kamu
düzenini, devletin güvenliğini korumak, bir yandan da, temel amacımız -ki,
insanı merkeze alan bir anlayışın temel amacı insan olduğuna göre- insan hak ve
özgürlüklerini düzenlemek. O nedenle, bazı şeylerin konuşulmasında fayda var.
Tabiî, sadece yasaların,
kişi hak ve özgürlüklerini tek başına sağlaması yeterli değil; sonuçta, bu
yasalardan doğan yetkilerin, kullanan yetkililer tarafından hukuka uygun
şekilde kullanılması lazım. Bir hukuka aykırılık olduğunda, bence, çok net,
kesin karşı çıkışın da gösterilmesi lazım.
Şimdi, Türkiye
Cumhuriyetinin vatandaşları olarak, milletvekilleri olarak, 1930 ve 1934
yıllarında, Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkının tanındığını biliyoruz ve bugün 2004 yılı; aradan yetmiş yıl
geçmiş, bunu övünerek kullanıyoruz.
Şimdi, ben size
soruyorum... Tabiî, o günleri biz yaşamadık, bilmiyoruz; ama, sanıyorum,
kadınların okuma yazma oranı -erkeklerin biraz daha yüksek olabilir- belki de
yüzde 10'un altında olduğu bir ülkeydi Türkiye Cumhuriyeti; yani, yüzde 10'un
altında okuma yazma oranı olan kadınlarımıza biz seçilme hakkı veriyoruz. Eğer,
demokrasi, efendim, ihtiyacımız kadarını karşılamaksa, çok da geniş hak ve
özgürlükleri tanımak doğru değil diyorsanız, o gün yaptığınız belki de hataydı;
ama, hata olmadığını hepimiz biliyoruz, yanlış anlaşılmasın, övünerek, bugün
bile konuştuğumuz bir konudur; Fransa'nın, Almanya'nın kendi kadınlarına seçme
ve seçilme hakkını bizden sonra verdiğini söyleyerek övünüyoruz.
Sayın milletvekilleri, o
zaman, biz de demokrasi konusunda eğer yol almak istiyorsak, bizim de, önümüzde
olacak düzenlemeler yapmamız lazım, korkmamamız lazım, özgürlüklerden
korkmayacağız; devleti koruyalım diye, kamu düzenini koruyalım diye korkularla
hareket edersek, yol alamayız.
Daha önce, 230 uncu madde
üzerinde konuşma yaparken söylemiştim; bu kanun tasarısında 206, 230 ve 289
uncu maddelerde var; daha doğrusu, 289'da şimdi yok, önünüzdeki metinde yok,
son fıkra olarak girecek. Fıkrayı okuyorum: "Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle
elde edilen delile dayanması." Kesin bozma sebebi sayıyoruz bunu. 289 uncu
maddenin başlığında "Hukuka kesin aykırılık halleri" deniliyor;
başlığa en uyan fıkra bu. Hukuka kesin aykırılık halleri, doğal olarak, hukuka
aykırı delillerdir.
230 uncu maddede bu
düzenlemeyi yaptık; yani, mahkeme kararında, özellikle, ayrıca, açıkça hukuka
aykırı olan delil gösterilsin dedik. Neden; bir yanlışa kurban gidilmesin diye.
Ola ki, hâkim, hukuka aykırı delili tespit etti ve beraat hükmü verdi,
olabilir; Yargıtay incelemesinde, Yargıtay bunu gözden kaçırabilir, şurada bir
delil varmış, bunu atlamış, bozar, mahkûmiyet kararını verir; ama, eğer, hükme,
hukuka aykırı delil olduğunu açık açık yazarsanız, Yargıtay, orada, binde 1'de
olsa, olası bir hataya düşmemiş olur. O nedenle, oraya koyduk; demokrasinin
Türkiye'de kurumlaşması açısından, kesin hüküm sebebi olarak da, bu kanun
tasarısının 289 uncu maddesine son fıkra olarak girmesini istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bunu neden istiyoruz? Tabiî, biraz uzun olacak, yorgunsunuz, özür diliyorum.
1989 yılında, hukuk fakültesi son sınıfında ceza usul dersimiz var; hocamız,
Prof. Dr. Erdener Yurtcan Beydi. Kendisi, bu komisyon çalışmalarına dışarıdan
da olsa katılan bir bilim adamıdır. Bir gün, hocamız yok -bu çok önemli bir
anekdottur değerli milletvekilleri- bir diğer ceza usul profesörü olan tek nolu
amfinin hocası dersimize girdi; ifade konusunu, sanık ifadesini inceliyoruz
-ceza hukukunda delillerden biri de sanık ifadesidir- ve ne dedi biliyor
musunuz arkadaşlar; "efendim, sanık ifadesi baskı, işkence altında alınmış
diye yok sayacağız. Yani, eğer gerçekte söylenmişse bunu yok saymak, kamu
düzeni, kamu çıkarı açısından ne kadar doğrudur; yani, tamamen yok saymayalım,
duruma göre idare edelim; eğer, doğru, gerçekten sonuca da ulaşmışsa bunu da
karara dayanak yapmak lazım" dedi.
Değerli milletvekilleri,
bunu, en son söyleyecek olan kişi, bir ceza usul profesörüdür. Şu anda adını
hatırlamıyorum; çünkü, hatırlanmayacak bir düşünceye sahipti zaten, o nedenle
ismini hatırlamıyorum; ama, Erdener Yurtcan Hocanın adını ölene kadar
unutmayacağım. Bir hafta sonra bizim hocamız derse geldiğinde, bu konu
kendisine iletildiğinde, Erdener Yurtcan Hoca, çok sert bir tavırla tepki
koydu; "böyle bir şey olamaz" dedi. Yani, bir hukuk insanının, hukuka
aykırı yöntemle, işkenceyle alınan bir delile mahkemenin dayanmasını, kamu
çıkarı açısından haklı gösterecek; mümkün değil... O nedenle değerli
arkadaşlar, bu düzenlemelerin yapılması gereklidir. Demokrasi, öyle, havadan
gelmiyor, dışarıdan, pazardan satın alınmıyor; koyacaksınız kanunu, kuralı
koyacaksınız, herkes uyacak.
Şimdi, bir hikâye vardır;
yine, savaşta, bir komutan savunduğu mevzii kaybetmiş, ordu komutanına gelmiş;
ordu komutanı "ne oldu" diye sormuş; o da "savaşı kaybetmemiz
için, tepeyi kaybetmemiz için, bir yığın sebep vardı" demiş. "Anlat
bakayım" demiş; "efendim, mermimiz bitti" deyince "tamam,
anlatma kalsın" demiş.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, hukuka aykırılığı gördüğünüz yerde bunu kesin bozma sebebi
saymazsanız, sizin, artık söyleyecek bir şeyiniz yok. Bunu gördüğünüz yerde,
başka bir şeyi söylemeye gerek yok. Bunu niye söylüyorum; yine, birilerine
gönderme yapıyorum. Bu önergenin gelmesi veya bu şekilde, hem 230 hem 289'da
düzenleme yapılması karşısında, yine, ne yazık ki, birileri, yani, biz burada
şimdi bu delili yok sayarsak, yan delildir, bilmem ne delildir, mahkeme kararı
bozulacak falan... Evet, bozulacak; çünkü, eğer hukuka saygı göstermiyorsanız,
mahkeme kararı değil, devletin düzenini bozacaksınız siz.
Değerli arkadaşlar, tabiî
ki, hukuka aykırılığın faili, bizim karşımıza, genelde kamu görevlileri olarak
çıkıyor; doğrudur; çünkü devlet yetkileri kullanılırken hukuka aykırılık
oluyor. Hukuka aykırılık derken de, sadece, baskı, işkence olarak algılamayın,
hâkim kararı olmadan bir işlem yapılması, savcının kararı olmadan bir işlem
yapılması, bir delil elde edilmesi, gözaltı işlemi gibi; bunlar da hukuka
aykırıdır. O nedenle, bu yasayla, bir yandan, devletin yargısal denetimini de
yapıyoruz; bu çok önemli. Hatırlarsanız 1990'lı yıllarda, 1992 yılında...
Sadullah Bey gözüme
bakıyor bir an önce bitireyim diye. Bitireceğim, fazla zorlamayacağım sizi.
1992 yılında, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununda (CMUK) bir değişiklik yapıldı demokratikleşme
yolunda; mesela avukatların sanık ifadesinde bulunması, 18 yaşın altında
zorunlu müdafi ve birtakım delillere avukatların ulaşması konusunda ve ne oldu
biliyor musunuz, kamu görevlileri bize dediler ki: "Hah, şimdi gelin siz
yakalayın suçluyu, devleti siz koruyun." Böyle bir anlayış olabilir mi
değerli milletvekilleri? Yani hukuka uymak, devleti zaafa uğratmak mı?! İşte
1992 değişikliği yapıldığında idareden böyle tepki aldık, bunu hepiniz
biliyorsunuz. Ama herkes öğrenecek, herkes hukuka uyacak, en başta kendilerine
yasadan doğan yetkilerin verildiği kişiler uyacak. Uyulmadığı zaman, eğer siz
bunu hoşgörürseniz, bu deliller canım olsun derseniz, siz onların hukuka aykırı
işlem yapmasını da teşvik edersiniz. O kamu görevlisi, "hâkim kararına ne
gerek var canım, işte olur" der ve hukuksuzluğa yol açarsınız.
Hukuka uygunluk o kadar
önemli ki, size bir örnek vermek istiyorum. Özellikle toplumsal olaylarda,
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına aykırı davranışlarla ilgili, deliller
toplanır, o konuda hiçbir yorum yapmıyorum, savcı davasını açar, hâkim kararını
verir, mahkûmiyet kararı verir. Bunlar kolay kolay da ne basına yansır ne de
hukuk literatüründe özelliği olduğu için yer alır; ama bir Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Yasasından, bir toplantıyı yapan veya basın açıklaması yapan bir
topluluğun, bu açıklamayı yapıp da sonuçta mahkûm olmaması, beraat etmesi çok
ilgi çeker, hukuk dünyasında yer alır. İsmini de söyleyeceğim, şu anda
Artvin'de görev yapmıyor, eski Artvin hâkimlerinden değerli hukukçu Erdoğan
Tost, bir toplantıyla ilgili kendine gelen davada şöyle bir karar verdi:
"Bu insanlar, bu kişiler -yani, sanıklar- demokratik haklarını
kullanmıştır." Kendisine buradan saygılarımı sunmak istiyorum. İşte bir
hukukçu, işte bir hukuk kararı ve bu karar, Artvin İlimin, o güzel ilimin Baro
Dergisinde onurla, şerefle yer aldı, hukuk dünyasında da yer aldı; ama, diğer
kararlar yer almadı arkadaşlar. Korkmayalım bu kararlardan; insanların hak
arama özgürlüğünü serbest bırakmaktan, onların demokratik haklarını
kullanmalarından korkmayalım; kimse bir şey yapamaz sisteme, devlete veya
Türkiye Cumhuriyetine. Yeter ki, biz bu korkularımızdan arınalım.
Ben, böyle bir ülke
olmasını istiyorum Türkiye'nin. Ben, Avrupa Birliğinin dayatmasıyla Anayasasını
değiştiren, Avrupa Birliğinin dayatmasıyla yasalarını değiştiren,
demokratikleşen bir ülke olmak istemiyorum. Ben, 1930'larda o çağdaşlaşma
adımını atan cumhuriyetin Meclisi gibi, cumhuriyetin halkı gibi olmak, öyle bir
ülke olmak istiyorum.
Daha fazla konuşmak
istemiyorum. Sabırla, dikkatle beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür
ediyorum, Yüce Meclise saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki hükmün,
görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Hukuka kesin
aykırılık halleri" başlıklı 289 uncu maddesinin birinci fıkrasına (i)
bendi olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
i) Hükmün hukuka aykırı
yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
|
İrfan Gündüz |
Kemal Anadol |
Mehmet Daniş |
|
İstanbul |
İzmir |
Çanakkale |
|
Yılmaz Kaya |
Yüksel Çorbacıoğlu |
İsmet Atalay |
|
İzmir |
Artvin |
İstanbul |
|
Sinan Yerlikaya |
|
|
|
Tunceli |
|
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle, ceza
muhakemesi hukukunda maddî gerçeğin ortaya çıkarılması için hukuka aykırı
yöntemlere başvurulmasını etkin bir şekilde önlemek amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
290 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Sanığın yararına olan
kurallara aykırılık
MADDE 290. - (1) Sanığın
yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, sanık aleyhine hükmün bozdurulması
için Cumhuriyet savcısına bir hak vermez.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
291 inci maddeyi
okutuyorum:
Temyiz istemi ve süresi
MADDE 291. - (1) Temyiz
istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye
bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle
yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu
bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Hüküm, temyiz yoluna
başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden
başlar.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
292 nci maddeyi
okutuyorum:
Eski hâle getirme süresi
içinde temyiz süresinin işlemesi
MADDE 292. - (1) Sanığın
aleyhine yokluğunda verilen hükümlerde eski hâle getirme istemiyle ilgili
olarak 274 üncü madde hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
293 üncü maddeyi
okutuyorum:
Temyiz başvurusunun
etkisi
MADDE 293. - (1) Süresi
içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller.
(2) Hüküm, temyiz eden
Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa;
hükmün temyiz edildiğinin bölge adliye mahkemesince öğrenilmesinden itibaren
gerekçe yedi gün içinde tebliğ edilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
294 üncü maddeyi
okutuyorum:
Temyiz başvurusunun
içeriği
MADDE 294. - (1) Temyiz
eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek
zorundadır.
(2) Temyiz sebebi, ancak
hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
295 inci maddeyi
okutuyorum:
Temyiz gerekçesi
MADDE 295. - (1) Temyiz
başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen
sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde
hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe
verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın
yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.
(2) Temyiz, sanık
tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya müdafii tarafından imza
edilerek verilir.
(3) Müdafii yoksa sanık,
tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerekçesini
açıklayabilir; tutanak hâkime onaylatılır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi
hakkında 262 nci madde, tutuklu sanık hakkında ise 263 üncü madde hükümleri
saklıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
296 ncı maddeyi
okutuyorum:
Temyiz isteminin kabule
değer sayılmamasından dolayı hükmü veren mahkemece reddi
MADDE 296. - (1) Temyiz istemi,
kanuni sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm
temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan bölge
adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder.
(2) Temyiz eden, ret
kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta
bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Yargıtaya gönderilir. Ancak,
bu nedenden dolayı hükmün infazı ertelenemez.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
297 nci maddeyi
okutuyorum:
Temyiz dilekçesinin
tebliği ve cevabı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevi
MADDE 297. - (1) 296 ncı
maddeye göre hükmü veren bölge adliye mahkemesince reddedilmeyen temyiz istemine
ilişkin dilekçesinin bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ
tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebilir.
(2) Cevap verildikten
veya bunun için belirli süre bittikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesi
Cumhuriyet başsavcılığı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilir.
(3) Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine
sonuç doğurabilecek görüş içermesi hâlinde sanık veya müdafii ile katılan veya
vekillerine ilgili dairesince tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren
bir hafta içinde yazılı olarak cevap verebilir.
(4) Üçüncü fıkra uyarınca
yapılacak tebligatlar, ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine
yapılmasıyla geçerli olur.
(5) 262 ve 263 üncü madde
hükümleri saklıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
298 inci maddeyi
okutuyorum:
Temyiz isteminin reddi
MADDE 298. - (1)
Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz
edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz
dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
299 uncu maddeyi
okutuyorum:
Duruşmalı inceleme
MADDE 299. - (1) On yıl
veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, Yargıtay, incelemelerini
sanığın temyiz başvurusundaki istemi üzerine veya dilerse re'sen duruşma yoluyla
yapar. Duruşma gününden sanığa veya istemi üzerine müdafiine haber verilir.
Sanık, duruşmada hazır bulunabileceği
gibi, kendisini bir müdafi ile de temsil ettirebilir.
(2) Sanık, tutuklu ise
duruşmaya katılmak isteminde bulunamaz.
(3) Yukarıdaki fıkralarda
yazılı hâllerde temyiz isteminde bulunan katılana da duruşma günü bildirilir.
BAŞKAN - 1 önerge var;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Duruşmalı inceleme" başlıklı 299 uncu
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü ve
üçüncü fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Hasan Anğı |
Muharrem Kılıç |
|
|
Hatay |
Konya |
Malatya |
|
|
M. Kerim Yıldız |
Kemal Anadol |
|
|
|
Ağrı |
İzmir |
|
|
(1) On yıl veya daha
fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, Yargıtay, incelemelerini sanığın veya
katılanın temyiz başvurusundaki istemi üzerine veya re'sen duruşma yoluyla
yapar. Duruşma gününden sanığa, katılana, müdafi ve vekile haber verilir. Sanık,
duruşmada hazır bulunabileceği gibi, kendisini bir müdafi ile de temsil
ettirebilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle, katılana
da duruşmalı temyiz isteminde bulunabilme imkânı getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
300 üncü maddeyi
okutuyorum:
Duruşmada usul
MADDE 300. - (1)
Duruşmadan önce görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından hazırlanan
rapor üyelere açıklanır. Üyeler, ayrıca bizzat dosyayı incelerler. Bu hususlar
gerçekleştikten sonra duruşma açılır.
(2) Duruşmada Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı veya yerine görevlendirdiği Yargıtay Cumhuriyet savcısı,
sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia ve savunmalarını açıklar. Temyizi
istemiş olan tarafa önce söz verilir. Her hâlde son söz sanığındır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
301 inci maddeyi
okutuyorum:
Temyizde incelenecek
hususlar
MADDE 301. - (1)
Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi
usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten
olaylar hakkında incelemeler yapar.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
302 nci maddeyi
okutuyorum:
Temyiz isteminin esastan
reddi veya hükmün bozulması
MADDE 302. - (1) Bölge
adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması
hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.
(2) Yargıtay, temyiz
edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki
hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı
gösterilir.
(3) Hüküm, temyiz
dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa
bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.
(4) Hükmün bozulmasına
neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden
kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.
(5) 289 uncu madde
hükümleri saklıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
303 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yargıtayca davanın
esasına hükmedilecek hâller, hukuka aykırılığın düzeltilmesi
MADDE 303. - (1) Hükme
esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş
ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki
hukuka aykırılığı da düzeltebilir:
a) Olayın daha ziyade
aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı
olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse.
b) Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının iddiasına uygun olarak sanığa kanunda yazılı cezanın en alt
derecesini uygulamayı uygun görürse.
c) Mahkemece sabit
görülen suçun unsurları, niteliği ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu hâlde
sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise.
d) Hükümden sonra
yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkemece sanığa verilecek
cezanın belirlenmesinde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile
fiil suç olmaktan çıkarılmış ise birinci hâlde daha az bir cezanın hükmolunması
ve ikinci hâlde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse.
e) Sanığın açıkça
saptanmış olan doğum ve suç tarihlerine göre verilecek cezanın belirlenmesinde
gerekli indirim yapılmamış veya yanlış indirim yapılmış ise.
f) Artırma veya indirim
sonucunda verilecek ceza süresi veya miktarının belirlenmesinde maddî hata
yapılmış ise.
g) Türk Ceza Kanununun 61
inci maddesindeki sıralamanın gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza
verilmiş ise.
h) Harçlar Kanunu ile
yargılama giderlerine ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen
ücret tarifesine aykırılık mevcutsa.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
304 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yargıtay kararının
gönderileceği merci
MADDE 304. - (1)
Yargıtayca 302 nci maddenin birinci fıkrası veya 303 üncü madde uyarınca
verilen kararlara ilişkin dosya, hükmü veren bölge adliye mahkemesine
gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Bölge adliye
mahkemesi, dosyayı Yargıtaydan geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde
gereğinin yapılması için ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere bölge
adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığına verir.
(2) Yargıtay, dosyayı 303
üncü maddede belirtilenlerin dışında kalan hâllerde yeniden incelenmek ve hüküm
verilmek üzere hükmü bozulan bölge adliye mahkemesine veya diğer bir bölge
adliye mahkemesine gönderir.
(3) Hüküm, mahkemenin
hukuka aykırı olarak kendisini görevli veya yetkili görmesinden dolayı
bozulmuşsa, Yargıtay aynı zamanda dosyayı görevli veya yetkili mahkemeye
gönderir.
(4) İlk derece mahkemesi
tarafından doğrudan temyiz yolu açık bulunan hükümlerle ilgili olarak verilen
karara ilişkin dosya, hükmü veren ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
305 inci maddeyi
okutuyorum:
Yargıtayda hükmün
açıklanması
MADDE 305. - (1) Hüküm,
231 inci madde gereğince açıklanır. Buna olanak bulunmadığı takdirde duruşmanın
bitiminden itibaren yedi gün içinde karar verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
306 ncı maddeyi
okutuyorum:
Hükmün bozulmasının diğer
sanıklara etkisi
MADDE 306. - (1) Hüküm,
sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer
sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde
bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
307 nci maddeyi
okutuyorum:
Davaya yeniden bakacak
mahkemenin işlemleri
MADDE 307. - (1)
Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye
veya ilk derece mahkemesi, ilgililere, bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
(2) Sanık, müdafii,
katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması
veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya
karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında
bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan
daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir.
(3) Yargıtaydan verilen
bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır.
Ancak, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı
direnilemez.
(4) Hüküm yalnız sanık
tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262 nci maddede gösterilen
kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş
olan cezadan daha ağır olamaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Hükümetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 80, 105 ve 137 nci maddelerinin
yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi
vardır. Başkanlık, bu talebin gereğini yerine getirecektir.
308 inci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
Olağanüstü Kanun Yolları
BİRİNCİ BÖLÜM
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının İtiraz Yetkisi
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının itiraz yetkisi
MADDE 308. - (1) Yargıtay
ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı,
re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz
gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre
aranmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
309 uncu maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Kanun Yararına Bozma
Kanun yararına bozma
MADDE 309. - (1) Hâkim
veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden
geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen
Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal
nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak
bildirir.
(2) Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini
içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
(3) Yargıtayın ceza
dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun
yararına bozar.
(4) Bozma nedenleri:
a) 223 üncü maddede
tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren
hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar
verir.
b) Mahkûmiyete ilişkin
hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya
kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim
veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir.
Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp
de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve
yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının
kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın
verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan
hükmeder.
(5) Bu madde uyarınca
verilen bozma kararına karşı direnilemez.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
310 uncu maddeyi
okutuyorum:
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının kanun yararına başvurması
MADDE 310. - (1) 309 uncu
maddede belirtilen yetki, aynı maddenin dördüncü fıkrasının (d) bendindeki
hâllere özgü olmak üzere ve kanun yararına olarak re'sen Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı tarafından da kullanılabilir.
(2) 309 uncu madde
gereğince Adalet Bakanı tarafından başvurulduğunda bu yetki, artık Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
311 inci maddeyi
okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yargılamanın Yenilenmesi
Hükümlü lehine
yargılamanın yenilenmesi nedenleri
MADDE 311. - (1)
Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü
lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:
a) Duruşmada kullanılan ve
hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek
dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü
aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği
anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan
hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza
kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini
yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk
mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir
hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni
deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle
birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren
kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa,
f) Ceza hükmünün, İnsan
Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin
ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu
hâlde, yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının
kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f)
bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
312 nci maddeyi
okutuyorum:
İnfazın geri bırakılması
veya durdurulması
MADDE 312. - (1)
Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemez. Ancak mahkeme,
infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
313 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yargılamanın
yenilenmesine engel olmayan hâller
MADDE 313. - (1) Hükmün
infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü, yargılamanın yenilenmesi istemine
engel olmaz.
(2) Ölenin eşi, üstsoyu,
altsoyu, kardeşleri yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilirler.
(3) İkinci fıkrada
sayılan kişilerin yokluğu hâlinde, Adalet Bakanı da yargılamanın yenilenmesi
isteminde bulunabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
314 üncü maddeyi
okutuyorum:
Sanık veya hükümlünün
aleyhine yargılamanın yenilenmesi nedenleri
MADDE 314. - (1)
Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış olan bir dava aşağıda yazılı hâllerde sanık
veya hükümlünün aleyhine olarak yargılamanın yenilenmesi yolu ile tekrar
görülür:
a) Duruşmada sanığın veya
hükümlünün lehine ileri sürülen ve hükme etkili olan bir belgenin sahteliği
anlaşılırsa.
b) Hükme katılmış olan
hâkimlerden biri, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini
gerektirecek nitelikte olarak görevlerini yapmada sanık veya hükümlü lehine
kusur etmiş ise.
c) Sanık beraat ettikten
sonra suçla ilgili olarak hâkim önünde güvenilebilir nitelikte ikrarda
bulunmuşsa.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
315 inci maddeyi
okutuyorum:
Yargılamanın
yenilenmesinin kabul edilmeyeceği hâl
MADDE 315. - (1)
Kanunun aynı maddesinde yer almış
sınır içinde olmak
üzere cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılamanın yenilenmesi kabul
edilemez.
(2) Hatanın
giderilebilmesini sağlayacak başka bir yol varsa, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
316 ncı maddeyi
okutuyorum:
Bir suça dayanan yenileme
istemlerinin kabulü koşulları
MADDE 316. - (1) Bir suç iddiasına dayandırılan yenileme
istemi, ancak bu fiilden dolayı kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü verilmiş veya
mahkûmiyeti gerektirecek nitelikte kuvvetli delil bulunmaması dışında bir
nedenle ceza soruşturmasına
başlanamamış veya sürdürülememişse kabul edilebilir. Bu madde,
311 inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde yazılı hâlde uygulanmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
317 nci maddeyi
okutuyorum:
Yenileme istemi hakkında
uygulanacak hükümler
MADDE 317. - (1) Kanun
yollarına başvurma hakkındaki genel hükümler, yargılamanın yenilenmesi istemi
hakkında da uygulanır.
(2) Yargılamanın
yenilenmesi istemi, bunun yasal nedenleri ile dayandığı delilleri içerir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
318 inci maddeyi
okutuyorum:
Yenileme isteminin kabule
değer olup olmadığı kararı ve mercii
MADDE 318. - (1)
Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme,
istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.
(2) 303 üncü madde
gereğince Yargıtayın doğrudan hüküm kurduğu hâllerde de hükmü vermiş olan
mahkemeye başvurulur.
(3) Yargılamanın
yenilenmesi isteminin kabule değer olup olmadığına dair olan karar, duruşma
yapılmaksızın verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
319 uncu maddeyi
okutuyorum:
Yenileme isteminin kabule
değer görülmemesi nedenleri ve kabulü hâlinde yapılacak işlem
MADDE 319. - (1)
Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın
yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu
doğrulayacak deliller açıklanmamış ise, bu istem kabule değer görülmeyerek
reddedilir.
(2) Aksi hâlde
yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa yedi gün içinde bildirmek
üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunur.
(3) Bu madde gereğince
verilen kararlara itiraz edilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
320 nci maddeyi
okutuyorum:
Delillerin toplanması
MADDE 320. - (1) Mahkeme,
yargılamanın yenilenmesi istemini yerinde bulursa delillerin toplanması için
bir naip hâkimi veya istinabe olunan mahkemeyi görevlendirebileceği gibi;
kendisi de bu hususları yerine getirebilir.
(2) Delillerin mahkemece
veya naip hâkim tarafından veya istinabe suretiyle toplanması sırasında,
soruşturmaya ilişkin hükümler uygulanır.
(3) Delillerin toplanması
bittikten sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş olan kişiden yedi
günlük süre içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
321 inci maddeyi
okutuyorum:
Yenileme isteminin
esassız olmasından dolayı reddi, aksi takdirde kabulü
MADDE 321. - (1)
Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede
doğrulanmaz veya 311 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile
314 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin
durumuna göre bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı
anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma
yapılmaksızın reddedilir.
(2) Aksi hâlde mahkeme,
yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir.
(3) Bu madde gereğince
verilen kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
322 nci maddeyi
okutuyorum:
Duruşma yapılmaksızın
yenileme isteminin incelenmesi
MADDE 322. - (1) Hükümlü
ölmüşse mahkeme yeniden duruşma yapmaksızın gerekli delilleri topladıktan sonra
hükümlünün beraatine veya yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar
verir.
(2) Diğer hâllerde de
mahkeme, bu hususta yeterli delil varsa Cumhuriyet savcısının uygun görüşünü
aldıktan sonra duruşma yapmaksızın hükümlünün derhâl beraatine karar verir.
(3) Mahkeme beraat kararı
ile beraber önceki hükmün ortadan kaldırılmasını da karar altına alır.
(4) Yargılamanın
yenilenmesi isteminde bulunan kimse isterse, gideri Devlet Hazinesine ait olmak
üzere önceki hükmün iptaline ilişkin karar Resmî Gazete ile ilân olunacağı gibi
mahkemenin takdirine göre diğer gazetelerle de ilân edilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
323 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yeniden duruşma sonucunda
verilecek hüküm
MADDE 323. - (1) Yeniden
yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylar veya hükmün iptali
ile dava hakkında yeniden hüküm verir.
(2) Yargılamanın
yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa, yeniden verilecek hüküm
önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.
(3) Yargılamanın
yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının
verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz
edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddi ve manevi zararlar bu Kanunun 141
ilâ 144 üncü maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
324 üncü maddeyi
okutuyorum:
YEDİNCİ KİTAP
Yargılama Giderleri ve
Çeşitli Hükümler
BİRİNCİ KISIM
Yargılama Giderleri
Yargılama giderleri
MADDE 324. - (1) Harçlar
ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve
kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden
yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama
giderleridir.
(2) Hüküm ve kararda
yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir.
(3) Giderlerin miktarı
ile iki taraftan birinin diğerine ödemesi gereken paranın miktarını mahkeme
başkanı veya hâkim belirler.
(4) Devlete ait yargılama
giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara
ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu
hükümlerine göre yerine getirilir.
(5) Türkçe bilmeyen ya da
engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık için görevlendirilen tercümanın
giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu giderler Devlet Hazinesince
karşılanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
325 inci maddeyi
okutuyorum:
Sanığın yükümlülüğü
MADDE 325. - (1) Cezaya
veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri
sanığa yüklenir.
(2) Cezanın ertelenmesi
hâlinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Yargılamanın değişik
evrelerinde yapılan araştırma veya işlemler nedeniyle giderler meydana gelmiş
olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış ise, bu giderlerin sanığa
yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında mahkeme, bunların
kısmen veya tamamen Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verir.
(4) Hüküm kesinleşmeden
sanık ölürse, mirasçılar giderleri ödemekle yükümlü tutulmazlar.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
326 ncı maddeyi
okutuyorum:
Bağlantılı davalarda
giderler
MADDE 326. - (1) Birden
çok suçtan dolayı aleyhinde kovuşturma yapılmış olan kimse, bunların bir
kısmından mahkûm olmuş ise, beraat ettiği suçların duruşmasının gerektirdiği
giderleri ödemekle yükümlü değildir.
(2) İştirak halinde
işlenmiş bir suç nedeniyle mahkûm edilmiş olanlara, sebebiyet verdikleri
yargılama giderleri ayrı ayrı yükletilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
327 nci maddeyi
okutuyorum:
Beraat veya ceza
verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi hâlinde gider
MADDE 327. - (1) Hakkında
beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi
kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir.
(2) Bu kişinin önceden
ödemek zorunda kaldığı giderler, Devlet Hazinesince üstlenilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
328 inci maddeyi
okutuyorum:
Karşılıklı hakaret
hâllerinde gider
MADDE 328. - (1)
Karşılıklı hakaret hâllerinde taraflardan biri veya her ikisi hakkında ceza
verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi; bunlardan birinin veya her
ikisinin giderleri karşılamaya mahkûm edilmelerine engel olmaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
329 uncu maddeyi
okutuyorum:
Suç uydurma ve iftira
gibi hâllerde gider
MADDE 329. - (1) Suç
uydurup iftirada bulunduğu sabit olan kimse, bu nedenle yapılmış giderleri
ödemeye mahkûm edilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
330 uncu maddeyi
okutuyorum:
Kanun yollarına başvuru
sonucunda gider
MADDE 330. - (1) Kanun
yollarından birine başvuran taraf, bu başvurusunu geri almasından veya
başvurunun reddolunmasından ileri gelen giderleri öder. Kanun yollarına
başvuran Cumhuriyet savcısı ise, sanığın ödemek zorunda bulunduğu giderler
Devlet Hazinesine yükletilir.
(2) Kanun yoluna
başvuranın istemi kısmen kabul olunmuş ise, mahkeme uygun gördüğü şekilde
giderleri bölüştürür.
(3) Kesinleşmiş bir hüküm
ile sonuçlanan bir duruşma hakkındaki yargılamanın yenilenmesi isteminden ileri
gelen giderler hakkında da aynı hüküm geçerlidir.
(4) Eski hâle getirme
isteminden doğan giderler, hasım tarafının esassız karşı koymasından meydana
gelmiş değilse, bu istemi ileri sürene yükletilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
331 inci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Çeşitli Hükümler
Adlî tatil
MADDE 331. - (1) Ceza
işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl Ağustosun birinden Eylülün beşine
kadar tatil olunur.
(2) Soruşturma ile
tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların
tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca belirlenir.
(3) Tatil süresince bölge
adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud
Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
(4) Adlî tatile rastlayan
süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış
sayılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
332 nci maddeyi
okutuyorum:
Bilgi isteme
MADDE 332. - (1) Suçların
soruşturma ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere on gün içinde cevap verilmesi
zorunludur. Eğer bu süre içinde istenen bilgilerin verilmesi imkansız ise,
sebebi ve en geç hangi tarihte cevap verilebileceği aynı süre içinde
bildirilir.
(2) Bilgi istenen yazıda
yukarıdaki fıkra hükmü ile buna aykırı hareket etmenin Türk Ceza Kanununun 257
nci maddesine aykırılık oluşturabileceği yazılır. Bu durumda haklarında kamu
davasının açılması, izin veya karar alınmasına bağlı bulunan kişiler hakkında,
yasama dokunulmazlığı saklı kalmak üzere, doğrudan soruşturma yapılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
333 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yönetmelik
MADDE 333. - (1) Bu
Kanunda öngörülen yönetmelikler, aksine hüküm bulunmadıkça, ilgili
bakanlıkların görüşü alınarak, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
334 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 334. - (1) Bu
Kanun, 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
335 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 335. - (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Son madde; ama, bittiğini
düşünmeyin.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun, Hükümetin görüşülmekte olan kanun tasarısının 80, 105 ve 137
nci maddelerinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi hakkındaki görüşünü
okutuyorum:
No:114 4.12.2004
Danışma Kurulu Önerisi
698 sıra sayılı kanun
tasarısının 80, 105 ve 137 nci maddelerinin İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre
yeniden görüşülmesine ilişkin Hükümetin talebi Danışma Kurulumuzca uygun
görülmüştür.
|
Bülent Arınç |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
|
Sadullah Ergin |
K. Kemal Anadol |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Danışma
Kurulunun görüşü bilgilerinize sunulur.
Şimdi, Hükümetin istemini
okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 698
sıra sayılı kanun tasarısının 80, 105, 137 nci maddelerinde kanun tekniği
yönünden ve içerikle ilgili bazı düzeltme ve değişiklikler yapma ihtiyacı
doğmuş olduğundan, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bu maddelerin yeniden
görüşülmesi hususunda gereğini arz ve talep ederim.
Cemil Çiçek
Adalet Bakanı
BAŞKAN - Hükümetin
istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu durumda, tasarının 80
inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde söz
isteyen var mı?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 80 inci maddesinin yeniden görüşülerek aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Asım Kulak |
Mehmet Ceylan |
Musa Sıvacıoğlu |
|
Bartın |
Karabük |
Kastamonu |
|
Nezir Büyükcengiz |
Hasan Güyüldar |
|
|
Konya |
Tunceli |
|
(1) 75, 76 ve 78 inci
maddeler hükümlerine göre alınan örnekler üzerinde yapılan inceleme sonuçları,
kişisel veri niteliğinde olup, başka bir amaçla kullanılamaz; dosya içeriğini
öğrenme yetkisine sahip bulunan kişiler tarafından bir başkasına verilemez. Bu
bilgiler, kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın
reddi veya hükmün kesinleşmesi hallerinde en geç on gün içinde Cumhuriyet
savcısının huzurunda yok edilir ve bu husus dosyasında muhafaza edilmek üzere
tutanağa geçirilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçe mi
okunsun?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle, madde
metninin ifadesine açıklık getirilmiş ve uygulamada karşılaşılabilecek
tereddütlerin önüne geçilmek amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda, tekriri müzakeresini yaptığımız 80 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, tekriri müzakere
konusu olan ikinci maddeye, yani 105 inci maddeye geldik.
Bu madde üzerinde söz
isteyen var mı?.. Yok.
Bu madde üzerinde de
verilmiş 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
Muhakemesi Kanunu Tasarısının 105 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Salıverilme istemi
üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli sanık veya müdafii dinlendikten
sonra, istemin kabulüne, reddine veya 109 uncu maddeye göre, adlî kontrol
uygulanmasına karar verilebilir. Bu kararlara itiraz edilebilir."
|
Eyüp Fatsa |
Bekir Bozdağ |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
Ordu |
Yozgat |
Artvin |
|
Asım Kulak |
Kemal Anadol |
Feyzi Berdibek |
|
Bartın |
İzmir |
Bingöl |
|
Mücahit Daloğlu |
|
|
|
Erzurum |
|
|
BAŞKAN- Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN- Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara)- Katılıyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)-
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin uygulanmasında
ortaya çıkabilecek sorunların giderilmesi amacıyla önerge verilmiştir.
BAŞKAN- Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu önerge doğrultusunda
105 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tekriri müzakerede üçüncü
maddeye geldik. 137 nci madde için yeniden müzakere açıyorum.
Madde üzerinde söz
isteyen var mı?.. Yok.
Bu madde üzerinde de
verilmiş 1 önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ceza
Muhakemesi Kanunu Tasarısının 137 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.
(3)135 inci maddeye göre
verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verilmesi ya da aynı maddenin birinci fıkrasına göre
hâkim onayının alınamaması halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı
tarafından derhal son verilir. Bu durumda, yapılan tespit veya dinlemeye
ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç on gün içinde
yok edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir.
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Bekir Bozdağ |
Muharrem Kılıç |
|
Artvin |
Yozgat |
Malatya |
|
Eyüp Fatsa |
Kemal Anadol |
|
|
Ordu |
İzmir |
|
BAŞKAN- Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN- Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Konuşma mı,
gerekçe mi?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilmesi veya hâkim onayının alınamaması hallerinde, elde
edilmiş olan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar, hukuka uygun delil
sayılamayacağından bunların yok edilmesi hususu açıklığa kavuşturulmuş
olmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge
doğrultusunda, 137 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tekriri müzakere
bitmiştir.
Şimdi, tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş
ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun diyoruz.
Sayın Bakan, kürsü
sizindir; kürsüye rica ediyoruz. (Alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; uzun bir konuşma yapacak değilim. Hukuk hayatımız bakımından çok
büyük bir önemi haiz bulunan bu tasarıyı, büyük bir çabayla, büyük bir özveriyle
ve çok değerli katkılarınızla ve oylarınızla yasalaştırmış bulunuyoruz.
Bundan dolayı,
milletvekillerimizin hepsine teker teker teşekkür ediyorum, parti gruplarımıza
teşekkür ediyorum, değerli başkanvekillerimize teşekkür ediyorum, bu çalışmanın
Meclis huzuruna gelmesine kadar emeği geçen Değerli Komisyon Başkanımıza,
komisyon üyelerimize, burada görev yapan herkese teşekkür ediyorum.
Hiç şüphesiz, iki günden
beri büyük bir sabır ve dirayetle bu oturumları yöneten Sayın Başkan size ve
Divanda görev yapan arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Stenograflara teşekkür ediyoruz.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Bu kanunun, milletimiz için, hukuk hayatımız için, yargı hayatımız
için hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Hiç şüphesiz, burada
görev yapan arkadaşlarımızı genel olarak ifade ettim; çünkü, bilim adamlarımız
var, Yargıtaydan var, başka taraftan arkadaşlarımız var ve burada görev yapan
kamu görevlileri var; onların hepsine teşekkür ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Özelde; onların özel hakları var.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Hayırlı, uğurlu olsun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, 7 Aralık 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.00