BIM 2 8 2004-12-25T10:46:00Z 2004-12-25T10:46:00Z 94 58268 332131 TBMM 2767 664 407880 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 66       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

27 nci Birleşim

4 Aralık 2004 Cumartesi

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur-Isparta tren seferlerinin iptal edilmesi ile tasarruf tedbirleri uyarınca ilde bazı kamu kuruluşlarının kapatılmasından doğan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Mersin'de narenciye, sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Mersin Milletvekili Ali Er'in, Türkiye'de narenciye, sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun İngiltere'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/712)

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698)

IV. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Başbakanlığa hediye edilen bir otobüse ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/3905) (* Ek cevap)

 


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar, Türkiye'de tarımın içinde bulunduğu sorunlar ile çiftçi ve köylülerin karşı karşıya kaldıkları ekonomik zorluklara ve alınması gereken önlemlere,

Konya Milletvekili Ahmet Işık, Konya Mevlana kültür ve turizm kutlamalarına,

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya İnönü Üniversitesi ve Turgut Özal Tıp Fakültesinin içinde bulunduğu sorunlar ile Üniversitenin kadro kanununun çıkarılamamasının çalışanlar üzerinde yarattığı sıkıntılara,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 63 milletvekilinin, İMKB'nin 8 yıllık kesintisiz eğitimi desteklemek amacıyla sağladığı kaynakla gerçekleştirilen okul inşaat ihalelerinde usulsüzlük yaptığı, bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/11) Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunan "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar" hükmü uyarınca önergenin görüşülme gününe dair Danışma Kurulu önerisinin daha sonra Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.

Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteği kabul edilen Avrupa Parlamentosu Başkanı Josep Borrell Fontelles, Türkiye'nin Avrupa Birliğine adaylığı konusundaki son gelişmeler ile Türkiye'nin Avrupa ve bölge için önemine ilişkin Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.

2 nci sırasında bulunan, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısının (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698, 130 uncu maddesine kadar kabul edildi.

Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle bir açıklamada bulundu.

Alınan karar gereğince, 4 Aralık 2004 Cumartesi günü saat 12.00'de toplanmak üzere, birleşime 23.00'te son verildi.

 

Ali Dinçer

 

 

Başkanvekili

 

 

Mehmet Daniş

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

Çanakkale

Kırklareli

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 12.00

4 Aralık 2004 Cumartesi

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim. Üçünden de ricam, mümkün olduğu kadar süreye sadık kalmaları.

Gündemdışı ilk söz, Burdur-Isparta tren seferinin kaldırılması hakkında söz isteyen Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (Alkışlar)

II. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur-Isparta tren seferlerinin iptal edilmesi ile tasarruf tedbirleri uyarınca ilde bazı kamu kuruluşlarının kapatılmasından doğan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Burdur çıkış noktası olup, Isparta, İzmir, Ankara ve İstanbul tren seferlerinin iptaline tepki göstermek üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, biz, Burdur'dan 3 milletvekili seçildik 3 Kasım seçimlerinde. Biliyorsunuz o günü; lacivert takım elbiselerimizi giydik, kırmızı kravatlarımızı taktık, yeminlerimizi yaptık ve işe koyulduk. Çok şey yapacağız diye geldik ve Burdurumuzla ilgili ilk önergemiz, Mehmet Âkif Ersoy üniversitesi kurulması içindi; fakat, ne yazık ki, iki yıl geçti, hâlâ, bir adım yol alamadık.

Hükümetin, tasarruf tedbirleri aklına gelince, aklına ilk gelen il Burdur oluyor. Kalkınmada öncelikli iller kapsamına alalım, teşviklerden yararlanalım diyoruz; hayır diyorsunuz. Toprak Mahsulleri Ofisimizin şubelerini kapatıyorsunuz; Burdur'un anason üreticileri, Burdur'dan kalkıyor, Acıpayam'a anason yatırmaya gidiyor, 180 000 000 lira için! "Acıpayam'da 180 000 000 lira var, git, al, gel" deseniz, kimse gidip alıp gelmez.

Ziraat Bankasının ve Halk Bankasının şubelerini kapatıyorsunuz; Kızılkaya ve Yeşilova şubelerini kapattınız, diğerleri sırada diyorsunuz. Kantarlarımızı, pancar şefliklerimizi kapattınız. Adliyelerimizi kapatmayın dedik, ilçe düzeyinde adliyelerimizi kapattınız; Kemer, Karamanlı, Çeltikçi ve Altınyayla İlçelerinin adliyeleri kapatıldı. Diğer ilçeler sırada diyorsunuz. Ayrıca, kapatılacak beldelerimiz var, nüfusu 2 000'in altında olan 10 beldemiz var.

Barajlara göletlere para istiyoruz, para yok diyorsunuz. Güzel Burdurumun üretken insanları üretmeyi seviyor; pancarda kota, tütünde kota, anasonda kota, haşhaşta kota! Bunlar bizim kültür bitkilerimiz, Türkiye'yi şaha kaldıracak bitkilerimiz.

Bizim bir cevherimiz var, Burdurluların; çalışmak, üretmek. "Hak teala, her canlıya hak ettiği cevheri verdi. Eğer, tırtılın iki dişi olsaydı, bütün ormanı yerdi, kedi haftada bir sefer uçabilseydi, serçelerin nesli biterdi" diyor. Bizim Burdur olarak cevherimiz çalışmak ve üretmek; bunu engellemeyin. Et ve Balık Kurumu gitti, Süt Endüstrisi Kurumu gitti, sırada Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi var diyorsunuz. Biz, üretimde çok iddialıyız; silah üretiminde iddialıyız, tekstilde iddialıyız, viyolonselde iddialıyız, mermerde iddialıyız, kadayıfta iddialıyız, salepte iddialıyız; daha ne istiyorsunuz; yani, Burdur'la ne alıp veremediğiniz var, bilemiyorum! Hayvancılıkta Türkiye'nin Hollandasıyız, üretiyoruz, 100x2, 50x4 projelerimiz var, iki yıldır bekliyor; üretmek istiyor. Günlük 600 ton süt üretiyorduk Burdur olarak, şu anda 350-400 tona düştük.

Yerel seçimlerde,  yerelle geneli birleştirelim denildi, Burdurlu buna kandı, 381 oy farkıyla Burdur Belediyesini Adalet ve Kalkınma Partisine verdik; hayırlı uğurlu olsun. Sayın Başbakanımız, yerel seçimler öncesi Burdur'a geldi; cak'lı cek'li -olacak, gelecek, yapılacak, kazandırılacak- konuşmalarını yapıyor; fakat, vatandaşımız aç... Gevişsiz seviş yok. Genç bir delikanlı bağırıyor "pancar kotası ne olacak Sayın Başbakanım" diyor. Başbakanımız, gencimize sesleniyor "ben medeniyetten bahsediyorum, sen neden bahsediyorsun?" Değerli arkadaşlarım, Burdur'un sekiz bin yıllık medeniyeti var. Bu fotoğraf, medeniyetin belgesi; Burdur müzesinde. (Alkışlar) Yine, bu fotoğraf -Burdur Müzesinde- bizim medeniyetimizin belgesi.

Değerli arkadaşlarım, buradan Ulaştırma Bakanına sesleniyorum -sizlerden de destek istiyorum; sayın grup başkanvekillerinden, bizim grup başkanvekillerinden- Burdurlu üreticimizin öfkesini kabartmayın. Burdur, devletle barışık bir il. Bu trenyolumuzu açın diyoruz.

AHMET YENİ (Samsun) - Resimleri görelim.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Onlara da gelecek sıra.

Değerli arkadaşlarım, ray, trenyolumuz orada duruyor; Burdur'un çok büyük bir arazisini işgal ediyor. Ray orada, üzerinde tren yok. Bizde bir tabir vardır "hamamı var kurnası yok, davulu var zurnası yok." Kurna olmadığı zaman, hamam bir işe yaramaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özkan, toparlayalım.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; Burdurlular, geçmişte "tren gelir hoş gelir, leylim ley"i söylüyordu; ne yazık ki, AK Parti İktidarında "kara tren gelmez mola" diye, şu anda türkü yakmaya başladı; ağıt yakıyor.

AHMET YENİ (Samsun) - Şu resimleri görelim.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Göstereceğim, onları da göstereceğim.

Yerel ve ulusal basında bunlar yerini aldı. Burdur Gazetemiz, Burdurlunun Sesi Gazetemiz, Milliyet Akdeniz... "Tepkili vatandaşımız yazıklar olsun" diyor. Neymiş; "Atatürk zamanında başlatılan Burdur-Isparta tren seferleri kaldırıldı. Devlet Demiryolları, Burdur-Isparta tren seferlerinin saatini vatandaşa uygun şekilde düzenlemek yerine, seferleri iptal etti. 1936'daki başarı altmışsekiz yıl sonra hüsrana düştü. Ticaret ve sanayi odası başkanı karşı, esnaf odaları başkanı karşı, eski belediye başkanlarımızdan Çetin Bozcu karşı, Ahmet Necdet İlgün karşı, yeni Belediye Başkanımız karşı."

Arkadaşlarım, dikkatinizi çekiyorum; Hürriyet Akdeniz'de yerini aldı,  Yenigün'de yerini aldı.

AHMET YENİ (Samsun) - Yolcusu var mı?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Yolcusu var, olmaz mı yolcusu; yeter ki, saatlerini ayarlayın, oldukça çok yolcusu var.

Değerli arkadaşlarım, tekrar...

AHMET YENİ (Samsun) - Resimleri görelim...

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Göstereceğim o resimleri, çok güzel resimler var.

Burdurluyu, elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi vatandaşımızı üzüyorsunuz, elinden çok değerlerini aldınız; fakat, biz "uyuyan güzel" sloganıyla çıkmıştık; lütfen, Burdurluyu uyutmayalım. Burdur'un değerlerini aldınız; fakat, Burdur'dan alamayacağınız değerler var; onları çok merak ediyorsunuz.

Bu fotoğrafta gördüğünüz bizim halımız ve kilimimiz. Atatürk bu kıza diyor ki: "Hayatta mektep medrese görmemiş başı, nereden öğrendin bu stili, bu deseni, bu nakışı." O kızımız, bu genç kızımız.

Folklorumuz; Burdur... Bunları tanıttığımız zaman, trenyoluna oldukça çok yolcu bulacağız.

Baki Bey Konağımız; Burdur'un tarihî zenginliği.

Ağlasun harabelerimiz; Efes'ten sonra Türkiye'nin en büyük zenginliği; dünyanın en büyük mermer heykeli burada çıkarıldı.

Yine, Kibira, Gölhisar, Burdur Gölümüz.

Dünyayı kıskandıran İnsuyumuz, Burdur İnsuyu.

Dünyayı kıskandıran -temizliğiyle- volkanik gölümüz Salda; Yeşilova.

Yine, barajlarımız; barajlarımıza para yok diyoruz; niye göndermiyoruz arkadaşlar; sulanmak isteyen binlerce dönüm arazi var Burdurumuzda.

Burdurumuzun, Sayın Süleyman Demirel'in "ödüpatlamaz" dediği Dikkuyruğu yaşamaya devam ediyor; flamingolarımız Burdur Gölünde yüzmeye devam ediyor; sizleri bekliyor.

Yine, Burdurumuzun kültürüyle Ulu Camimiz; Ulu Camimizden Burdurumuzun güzelliği...

Yine, Aziziyemiz, Altınyaylamız.

Bu resimlerdeki gördükleriniz, Burdurumuzun elinden alamayacağınız güzellikleri. Her ne kadar bazı güzelliklerini elinden alıyorsanız, bunlar bizde baki. Sizleri, bunları görmeye davet ediyorum.

Bu duygularla, Sayın Başkanıma teşekkür ediyorum, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Mersin İlinin tarımla ilgili sorunları hakkında söz isteyen, Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'a aittir.

Buyurun Sayın Özcan.

2. - Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Mersin'de narenciye, sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta narenciye ve üzüm olmak üzere, bölgemiz tarımı konusunda düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çoğumuz, yaz tatilinde ve bayramda seçim bölgelerimize gittik; köy, belde ve ilçelerimizi dolaştık, sorunları orada yaşayan yöre halkıyla paylaştık; ama, maalesef, yöre halkı, perişan, tedirgin ve üzüntülü. Köylü, perişanlığını öyle anlatıyor ki "artık, ben, para bulup da şehre gidemez duruma geldim" diyor.

Değerli arkadaşlar, çiftçilerimiz, başta üzüm olmak üzere, limon, portakal, mandalina gibi narenciye ürünlerimizi satmakta güçlük çekmektedirler. Oysa, hükümetimiz, çiftçilerimiz konusunda taahhüt etmiş oldukları sözlerin hiçbirini yerine getirememiştir ve çiftçimizin çığlıklarını duymazlıktan gelmiştir. Ramazan ayı boyunca iftar çadırlarında birsürü reklam yapmışlardı; oysa, bugün her köyde bir iftar çadırı kuracak zemini hazırlamışlardır. Halkımızı, bu iftar çadırlarında değil, her zaman doyabileceği, muhtaç olmaktan kurtaracak bir seviyeye getirmeliyiz. İşte, ramazan ayı boyunca kamyonlardan yardım adı altında erzak dağıtılması, halkımızın ne kadar perişan ve tedirgin olduğunu göstermiştir. Bu tablo, gerçekten, Avrupa Birliğine girmek üzere olan ülkemiz için acı bir tablodur. Köylerimize gidiyoruz, köylerimiz perişan. Bayramda, köylüler "Bayramımız zehir oldu, narenciyemizi satamıyoruz; gerekirse, Meclisin önüne kamyonlarla narenciyemizi getirip, dayanacağız" diye serzenişte bulundular; gerçekten üzücü bir tabloydu.

Değerli arkadaşlar, bölgemiz çiftçisinin büyük bir çoğunluğunun ana geçim kaynağı narenciyedir. Narenciye üreticisi çiftçilerimiz, yıllardan beri süregelen, tarımsal girdi maliyetlerinin yüksekliği, pazarlama sorunlarıyla her yıl mağdur olmakta, ürününü yok fiyatına tüccara satmaktadır. Dünya ülkelerinde, ihracatı yapılan narenciye ürünlerinde, her yıl, zamanında teşvik primi verilmektedir. Bizim ülkemizde ise, her geçen gün girdiler artmasına rağmen, bir önceki yıla oranla teşvik primleri düşmekte, zamanında açıklanmamaktadır.

Teşvik miktarlarını yıllara göre incelediğimizde, narenciye üreticisi köylülerimizin perişan olduğunu görüyoruz. Teşvik primleri, ton başına, 1999 yılında, limon 100, mandalina ve portakal 80, greyfurt 60 dolar; 2001 yılında, limon 90, mandalina ve portakal 72, greyfurt 54 dolar; 2002 yılında, limon 80, mandalina ve portakal 65, greyfurt 48 dolar; 2003 yılında, limon 50, mandalina ve portakal 40, greyfurt 30 dolar olarak açıklanmış iken, 2004 yılında ise, limon 42, mandalina ve portakal 35, greyfurt 30 dolara düşmüştür. Bu şartlarda, diğer ülkelerle rekabet şansımızın çok az olduğu görülmektedir. Narenciye ürünlerimiz, geçen yılda olduğu gibi bu yıl da dalında kalmıştır. Özellikle limon ve mandalina satılmamaktadır. Böyle giderse, narenciye ürünlerimiz, gelecek yıllarda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Çiftçilerimizin mağduriyetini gidermek için, acilen, teşvik primlerinin 100 dolar olarak verilmesi gerekmektedir; Türk çiftçisi bunu beklemektedir.

Değerli milletvekilleri, tarım politikalarının yetersizliği ve mevcut durumun etkinsizliği, ülkemizde tarımın teknik ve ekonomik bakımdan istenilen düzeye ulaşmasını engellemiştir. Bunun başlıca sebepleri ise tarımsal girdilerin -ziraî ilaç, gübre, elektrik, akaryakıt, sulama gibi- her yıl maliyetinin artmasıyla, çiftçimizin, sürekli, gelecek yıla borçlu girmesi sağlanmıştır.

Yaşsebze ve meyvenin ani fiyat artış ve düşüşü çiftçiyi olumsuz etkilemiştir. Oysa, yaşsebze ve meyve türlerine sübvansiyon uygulanarak istikrarlı bir fiyat politikası hayata geçirilmelidir.

Bütün yaşsebze ve meyvelerde ihracata önem verilmeli, ihracat yapan kişi, kurum ve kuruluşlara zamanında ve değerinde teşvik primi verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, kalkınmakta olan ülkeler açısından sanayi ne ise tarım da o demektir. Sanayi alanları kolay bulunabilse bile, tarım alanı olarak belirlenen herhangi bir yerde tarım ürününü yetiştirmek ve istenilen ürün ve kaliteyi elde etmek son derece zordur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Özcan.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Üstelik, ülkemiz, tarım arazisi açmayan dünyada 19 ülkeden birisidir. 1980 sonrası verimli tarım arazileri, konut, sanayi, hammadde sektörü yatırımları gibi nedenlerden dolayı tarım dışına kaymıştır. Bu olumsuz gelişmeler köyden kente göçü artırmış, hızlı nüfus artışı, yerel yönetimlerin artan yetkileri, miras hukukunun değişmemesiyle arazilerin bölünmesi hız kazanmıştır

Mersin'in tarım arazisi yaklaşık 400 000 hektardır. Mersin - Silifke kıyı bandı tamamen elden çıkmış, yılda bir iki ay oturulan yazlık siteler haline gelmiştir. Emeksiz kazanç olan rantın yüksek olması, destekleme politikalarındaki eksiklikler, çiftçimizin sosyoekonomik düzeylerinin düşük olması, köy statüsünden çıkıp belediye olan yerleşim birimlerinin yönetimleri de bu durumu hızlandırmıştır.

Değerli milletvekilleri, bütün bu olumsuz gelişmelere başka olumsuzluklar da eklenerek Mersin çiftçisinin mağduriyeti daha da artmıştır. Birkaç yıl öncesine kadar serbest piyasada doyurucu fiyatla satılan yaşüzüm, son iki yılda artık bu fiyatları bulamamıştır. Yaşüzümün fiyatı düşerken, tarımsal girdiler ne yazık ki artmıştır.

Üreticilerimiz, piyasada satamadığı üzümü Tekel Tarsus Suma Fabrikası Müdürlüğüne verip maliyetinin bir kısmını karşılayabilmekteydi. Ancak, bu müdürlük bünyesinde yapılan değişiklikle Alkollü İçkiler Sanayi ve Ticaret AŞ Genel Müdürlüğü, Tarsus Suma Fabrikası Müdürlüğü adı altında faaliyet göstermiş, üreticimiz bir kat daha mağdur olmuştur; çünkü, bu işletme, 14.7.2004 tarihine kadar dahi üzüm alım şartları hakkında herhangi bir açıklama yapmamıştır.

2003 yılında yaşüzümün maliyeti 266 500 Türk Lirası iken, Tarsus Suma Fabrikası Müdürlüğü bome ölçülerine göre 213 000 TL/kg fiyat vermiştir. Oysa, bu yıl, yaşüzümün maliyeti 333 125 TL/kg iken, Suma Fabrikası Müdürlüğünce alımlar 160 000-180 000 TL/kg olarak belirtilmiştir. Maliyetin altındaki satış, hangi çiftçimizi ne zamana kadar ayakta tutabilir?! Ruhsal ve psikolojik yapıları bozulan çiftçilerimizin, işsizler ordusuna yeni katılımlar sağlayarak, toplumsal patlamalara sebep olacağı aşikârdır.

Bir an önce:

Çiftçilerimize dolaylı olarak geçen teşvik primi 100 dolar/ton olmalıdır.

Tarım arazilerinin -pompaj sulama olmasından dolayı- elektrik ücreti ve dönümü 48 000 000 lira olan sulama suyu ucuzlatılmalıdır.

Ürün ayırımı yapılmaksızın yapılan destekleme kaldırılarak, tarımsal girdilere, yani, üretime yapılmalıdır.

İlimizde mikrokekolojik haritalar (don, tuzluluk, toprak tipleri gibi) hazırlanıp, ürün planlamasına yön verilmelidir.

Doğal afetlerden zarar gören çiftçilerimizin mağduriyetlerinin kaldırılması için, tarım ürünleri sigortası sisteminin devlet desteğiyle yapılması için gerekli kanun bir an önce çıkarılmalıdır.

Yaşsebze ve meyve ithalatı yerel üreticileri mağdur etmeyecek dönemlerde yapılmalıdır.

Çiftçilerimiz ziraî mücadele konusunda mutlaka eğitilmelidir. Bilinçsiz kullanılan pestisit, insan ve doğayı tahrip etmektedir. Ziraî ilaçlar, ziraat mühendisleri tarafından reçete yazılarak kullandırılmalıdır.

Üretim yapılan sektörlerde, üretici, ödediği KDV'yi, ürünü satarken geri alır, oysa tarım sektöründe bu yoktur. Dolayısıyla, çiftçi yetersiz gübre almakta, zararlı ve hastalıklarla mücadelede etkin kılınmamakta; bu da, ürün rekoltesini ve kaliteyi etkilemektedir.

Tarımsal üretim girdilerinde KDV kaldırılmalı veya başka yollarla telafi edilmelidir.

Bölgemizdeki tüm baraj ve göletlerin bir an önce tamamlanarak, sulama konusunda çiftçilerimize yardımcı olunmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Özcan, sürenizi aştınız; toparlayın lütfen.

HÜSEYİN ÖZCAN (Devamla) - Toparlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hükümetimiz ve Parlamentomuz, acilen çiftçilerimizin bu sorunlarına eğilmelidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, narenciye üreticilerinin genel durumuyla ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Er'e aittir.

Buyurun Sayın Er.

3. - Mersin Milletvekili Ali Er'in, Türkiye'de narenciye, sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

ALİ ER (Mersin) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlar, milletin vekilleri olarak, gündemdışı veya gündemle ilgili konularda söz isteyen arkadaşlarımız, ya Türkiye'nin problemlerini ya da bölgesinin problemlerini dile getirmek için bu kürsüye çıkarlar. Onun için, evvela, benim, burada, milletin vekillerinden bir ricam var. Milletin seçtiği milletin vekillerini, Genel Kurulda oturan milletvekilleri dinlemiyorsa, bu, samimî söylüyorum ki, millete saygısızlık olur. Onun için, benim sizden ricam, bu kürsüde konuşan arkadaşlarımız ne söylüyor, neyi dile getiriyor; Genel Kurulda oturan milletvekilleri olarak ilgi duymamız lazım. Burası, milletin dertlerinin dile getirildiği bir kürsü. Onun için, özellikle milletvekili arkadaşlarımızın konuşmasına dikkat ederseniz, ilgi duyarsanız -başta Sayın Bakan ve onu meşgul eden milletvekilleri olmak üzere- teşekkür ederim.

Muhterem arkadaşlar, benim bugün söz alışımın sebebi, Türkiye'nin neresinde olursa olsun, narenciye ve sebze üreticilerinin yaşadıkları zorlukları burada, Yüce Parlamentoda dile getirmek; hem hükümetimizle hem de Parlamentomuzla bu üreticilerin problemlerini karşılıklı mütalaa etmek; onun için, bugün burada söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, çiftçilik zor bir meslek, meşakkatli bir meslek. O çiftçiliği yapamayanlar, yapmayanlar onu bilmez. Bir insan tarlada çapa sallamamışsa, orağı eline alıp ekin biçmemişse, gidip tarlada sebze meyve toplamamışsa, o insana çiftçinin problemlerini anlatmanın zorluğunu takdir edersiniz. Çiftçilik gerçekten zor bir meslek. Hani şu alınteri var ya, çiftçiler, ben şu alınteriyle ekmek yiyorum diyen insanların başında gelir.

Bakın, biz, çiftçileri kollamadığımız sürece, üreticileri kollamadığımız sürece o insanları tarladan uzaklaştırırız. Tarladan uzaklaşan çiftçi, diğer işlerin kolaylığını gördüğü için bir kez daha çiftçiliğe dönmez, döndüremeyiz. Biz, bunu, geçmişte, pamukta yaşadık, pancarda yaşadık, Türkiye'nin ürettiği birçok üründe yaşadık. Şimdi, bu ürünleri ithal eder duruma geldik. Bu işin şakası yok. Eğer, bugün, Türkiye'de çiftçiyi ihmal eder de tarladan uzaklaştırırsak, neticede, o çiftçi, bir daha o tarlaya dönmez; çünkü, çapa sallamanın zorluğunu bildiği için, bakkallık yapsa kolaylığını görür; döndüremezsiniz ve Türkiye'de üretimi düşürürsünüz. Ondan sonra da tarımda dünyanın yedinci ülkesi, beşinci ülkesi olan Türkiye, çiftçinin ürettiği bütün ürünleri ithal eder olur.

Evet, bizim bölgemizde şu an özellikle narenciyede gerçekten problemler yaşanmakta. Güzün, ağustosta üzümde problemler yaşandı, hem yaşüzümde hem kuruüzümde. Sebzede; patlıcanda, biberde problemler yaşandı, yaşanıyor. Bunlar doğrular. Bunları, birilerini suçlamak için falan söylemiyoruz. Çiftçi, bunları, gerçekten, yıllardır yaşıyor; ama, biz, şunu söylüyoruz: AK Parti, nasıl Türkiye'nin, gerçekten, kötü giden ekonomisini iyiye doğru adım adım götürdüyse, yıllardır çiftçinin yaşadığı bu zorlukları, bu problemlerini de bilelim, iyiye doğru götürelim diye bunları buradan söylüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bizim, dünya narenciye ve sebze üreticileriyle, diğer ülkelerle rekabet edebilmemiz, kesinlikle devletin desteğine bağlı; çünkü, bizim girdilerimiz diğer ülkelerin girdilerinden çok pahalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Er.

ALİ ER (Devamla) - Üretimimiz diğer ülkeler kadar verimli değil; onun için bize maliyeti fazla. Bir de, diğer ülkeler ihracata fazla teşvik verdiği için, rekabet edemiyoruz. Şimdi, geçen yıl, limon, 600 000-700 000 lira civarında satılmıştı; portakal fiyatı daha aşağılardaydı, mandalina fiyatı daha aşağılardaydı. Şu anda, narenciye, benim bölgemde satılamıyor, alan yok.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Çiftçi perişan.

ALİ ER (Devamla) - Bir dakika arkadaşlar...

Şimdi, bir noktaya gelmek istemiyorum; yani, bunu polemik meselesi falan yapmamıza hiç gerek yok. Benim, milletin vekili olarak, şu kürsüde, memleketin meselesini konuşurken, eksiklikleri, yapılamayanları söylediğim kadar, yapılanları da söylemem gerektiğini bilmem lazım.

Ben, AK Parti İktidarına teşekkür ediyorum, yağ falan değil, hiç kimse de umurumda değil. Neden dolayı teşekkür ediyorum...

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Seni herkes biliyor...

ALİ ER (Devamla) - Bir dakika, bir dakika kardeşim, bir dinlerseniz...

Enflasyon düşmüş, döviz düşmüş, faiz düşmüş; teşekkür ediyorum; ama, cesurca çıkıyorum diyorum ki, benim bölgemdeki sebze meyve üreticileri sıkıntıda.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Gübreyi niye söylemiyorsun?

ALİ ER (Devamla) - İkisini de söylüyorum. Maliyetler, girdiler pahalı, narenciye satılmıyor diyorum.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

ALİ ER (Devamla) - Bunları söylemeye, polemiğe hiç gerek var mı; yok.

Değerli arkadaşlar, şu anda, gerçekten, narenciye üreticisi çok zorda. Sayın Bakan, burada hükümeti temsilen siz bulunuyorsunuz. Sayın Bakanım, narenciyenin tam kesim mevsimi; yani, toplama mevsimi. Bu narenciyeyi bir ay sonraya bırakırsanız, mahvolur, çürümeye başlar. Acilen, derhal tedbir alınması gerekir.

ATİLA EMEK (Antalya) - Pamuk üreticisi de yattı, öldü.

ALİ ER (Devamla) - Bu dönem -işte, biraz evvel arkadaşımız söyledi- limona 40 - 42 dolar, mandalinaya, portakala 35 dolar, greyfurta 30 dolar teşvik verildi; ama, bu yetersiz kaldı, hiç kıpırdama olmadı. Acilen bu desteğin artırılması gerekli; mutlaka ve mutlaka, limona 100 dolar teşvik verilmeli, diğerlerinde de teşvikin iki katına -yani, 35 dolar teşvikin 70 dolara, 30 dolar teşvikin de 60 dolara- çıkarılması lazım. Bu, devlete fazla bir yük falan getirmiyor değerli arkadaşlar. Bunu, ihraç ettiğiniz ürününüzün bedelinden vergi olarak geri alabiliyorsunuz; yeter ki narenciyeye şu kadar destek verdik diyebilelim, narenciyeyi ayağa kaldıralım.

İşte, yarın, bizim en çok narenciye, sebze, meyve sattığımız bölgedeki bir devletin devlet başkanı geliyor. Yapılacak ticarî anlaşmalarda, mal mübadelesi şeklinde, narenciyeyi, sebzeyi, meyveyi dile getirebilirsiniz. O ülkeler, bize çok yakın ülkeler. O ülkeler bize çok yakın, biz onlara daha fazla mal satabiliriz. Onlardan doğalgaz alıyoruz, karşılığında mal verebiliriz. Bunlar, ticarî anlaşmalara bağlı.

Onun için, değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım; buradan sesleniyorum; mutlaka, sebze, meyve üreticilerine, mevsimi geldikçe, ürettiği mahsul tabana vurmadan, ihracatta desteği hemen yetiştirmek lazım. Narenciye'nin şu an üretim mevsimi.

BAŞKAN - Sayın adaşım, toparlayalım.

ALİ ER (Devamla) - Sayın Başkanım, müsamahanıza sığınarak, 2 dakikanızı daha alacağım, ondan sonra bitireceğim.

Narenciyenin üretim mevsimi şu an. Narenciye şu anda eğer desteklenmezse, samimî söylüyorum, bir ay sonra, oradaki insanların perişanlığını hep beraber görürüz. Arkadaşlar, bu bir gerçek, yaşanıyor şu an.

Üzüm mevsimindeyiz, kuruüzüm, işte, şu anda elde. Daha önce de eldeydi; yani, evvelki sene, bu hükümetten önce de eldeydi; ama, biz, bunlara çözüm bulmaya geldik, onu söylüyorum burada. Bunlara destek lazım.

Patlıcan, biber üreten vatandaş sıkıntı çekmeye başladı şimdi, önümüzdeki günler, onlar sıkıntıya girecek. Yaşüzüm üreticisi bu sene yazın gerçekten sıkıntı çekti; ama, diğer tarafta, kiraz üreticisi memnun oldu; diğer tarafta, şeftali üreticisi memnun oldu, kayısı üreticisi memnun oldu.

Değerli arkadaşlar, bunlar, hükümeti yermek veya övmek için söylenen sözler değil; bunlar, Türkiye'nin gerçekleri olan sözler. Ben, burada, bu gündemdışı sözü bölgemin narenciyecisinin sıkıntısını Yüce Parlamentonun huzurunda anlatmak üzere aldım. Sayın Bakanım, hemen, acilen, derhal, yani, bir hafta içinde, mutlaka, bu ihracata desteğin çıkması lazım; yoksa, samimî söylüyorum ki, narenciye üreten bölgeler perişan olacaktır. Bunu, burada, hem Yüce Meclisin huzurunda hem milletimizin huzurunda, Bakanımızın da bulunduğu ve hükümeti temsil ettiği noktada iletmek istiyorum. Ben, inanıyorum ki -bu konuşmamla ilgili değil- hükümetimiz, bu konuda, şuurlu ve bilinçli. Çok kısa sürede, ihracata destek konusundaki taleplerimiz mutlaka yerine getirilecek, teşvik artırılacak ve çıkacak; inşallah, narenciye, sebze ve meyve üreticileri de mutlu olacak diyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN -Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun İngiltere'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/712)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun, WTM Turizm Fuarına katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 9-12 Kasım 2004 tarihlerinde İngiltere'ye yaptığı resmî ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

Liste:

Mevlüt Coşkuner                                (Isparta)

Ali İbiş                                (İstanbul)

Erdal Karademir                                (İzmir)

Hasan Özyer                                (Muğla)

Mustafa Demir                                (Samsun)

Orhan Taş                                (Sivas)

Halil Kaya                                (Van)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden teklifin müzakerelerini erteliyoruz.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

130 uncu madde okunmuştu.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 130 uncu maddesi üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanın, benden önceki konuşmada uyguladığı hoşgörüyü bana da uygulayacağına, konuşma süremi iki katına kadar uzatma imkânını bana vereceğine inanıyorum.

Arkadaşlar, 130 uncu madde, sadece avukatlarla ilgili gibi görünen bir madde; ama, aslında, halkın, adil yargılama hakkı ile savunma hakkını doğru kullanmasıyla ilgili özellikler taşıyor.

130 uncu maddede, avukat bürosunun mahkeme kararıyla ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak aranabileceği söyleniyor; bu, hükme bağlanmak isteniyor; baro başkanının veya temsil edecek bir avukatın da aramada hazır bulunabileceği belirtiliyor. Böylece, görüntüde, avukatlara bir ayrıcalık tanınmış gibi görünüyor; yani, normal arama yöntemlerinin dışında, avukat bürolarının bir prosedür içinde ve belirli şartların gerçekleşmesi halinde aranabileceği gibi bir izlenim veriliyor. Gerekçede de, bunun, avukatlara tanınmış bir hak olduğu, savunma hakkını güçlendirmeye yönelik olduğu söyleniyor.

Arkadaşlar, şu andaki durumu iyileştiren hiçbir şey yok bu hükümde. Avukat bürolarının tacizini sağlayan uygulama, bu maddeyle daha da şiddetlenmiş olarak sürecektir. Bence, bu düzenleme, önümüze getirilen bu madde, avukatlara duyulan şüphenin yasaya yansımasıdır. Biz, bu yansımaya karşı çıkmalıyız. Avukatlara şüphe duyan, onları peşin, suç ortaklığıyla suçlayan bir düzenleme gibi görünüyor bu. Avukatın çalıştığı alanın, yani, savunmanın merkezinin bir suç merkezi gibi aranması, ancak olağanüstü dönemlerde kabul edilebilecek geçici bir yöntemdir. Olağanüstü dönemlerde de bunu tartışma imkânınız olmadığı için, zaten kabul etmek zorunda kalıyorsunuz; ama, demokratik bir toplumda ve Avrupa Birliğine girmenin şartlarından biri gibi bize sunulmaya çalışılan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda böyle bir düzenlemeyi kabul etmek mümkün değildir.

Şimdi, arkadaşlar, uygulama şu olacak: Avukatın bürosu aranacak, tüm çevre bunu görecek, herkes bunu gözleyecek ve bundan sonra da avukattan bir özür dilenip, gidilecek. Böyle bir uygulama, avukatın güvenilirliğini ortadan kaldıracaktır ve avukatın savunma hakkı tartışmalı hale gelecektir; savunmaya ilişkin belgeler ve özel notlar avukatın bürosunun içinde ve dışında çok kişi tarafından okunabilecektir; bulunması gereken savcı okuyacaktır, baro başkanı ya da temsilcisi okuyacaktır. Baro başkanı ya da bir baro temsilcisinin okuması, avukatlar arasında bir sır paylaşılmasının ötesinde, gizliliğin ortadan kaldırılması anlamına gelecektir; burada gizlilik kalmayacaktır. Devletin sırrı diye burada her türlü önlemi aldık. Devletin sırrı vardır; zaman zaman, belirli koşullarda o sırrı korumanın da gerekliliğine hepimiz inanıyoruz; ama, avukatın hiç mi meslek sırrı yoktur; avukatın hiç mi savunmaya ilişkin bir hakkı yoktur ve olayı sadece avukatlarla ilgili olarak düşünmenin yanlışlığına da işaret etmek istiyorum. Başta da söyledim; bu, halkın savunma hakkıyla ilgili bir düzenlemedir.

Belgeler avukata iade edilecek. Nasıl iade edilecek; mahkeme kararıyla iade edilecek. Bu, en azından belgelerin tartışılması demektir. Bu konuda tutulan tutanaklar da yok edilecek. Peki, bütün bunlara rağmen, izi kalmasa bile, belgelerin bir bölümü bazı yerlere gitmemiş olsa bile -bu güvensizliği taşıma hakkımız vardır; bunun örneklerini gördük- hiç mi savunma rencide edilmiş olmayacaktır arkadaşlar?.. Yani, savcının, savcılık makamının haklarını savunan maddeleri burada saygıyla karşıladık, destekledik, geçti. Karşısındaki savunmayı, ikinci sınıf bir makam gibi görecek miyiz? yani, iddia eden, her şeyi, istediği gibi devlet gücüyle toplayacak; savunan, devlet gücüne rağmen toplayacak! Böyle bir eşitlik anlayışı olur mu arkadaşlar?!

Şimdi, daha kötüsü var. (3) üncü fıkrada, 129 uncu maddeye atıf yapılıyor; yani, neye yapılıyor; postada elkoyma. Arkadaşlar, postada elkoyma, haberleşme özgürlüğü açısından aslında çok tartışılması gereken bir kavram; dün buradan geçti. Şimdi, bunu avukatlara da uyguluyoruz. Nasıl uyguluyoruz avukatlara; "...posta hizmeti veren her türlü resmî veya özel kuruluşta bulunan gönderilere, hâkimin veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde cumhuriyet savcısının kararı ile elkonulabilir" deniliyor. Yani, postadaki belgelere elkoyuyorsunuz; içinde ne olduğunu bilmeden elkoyuyorsunuz. Açılmaz; güvenlik güçleri bu gönderileri açamaz..." Haydi, engelleyin bakalım, açıyor mu açmıyor mu! Kim kontrol edecek? Elkoyacak postada, gidecek elkoyacak. Açtı mı açmadı mı? Yeni bir zarf almak o kadar güç değil; üstüne benzer bir şeyle yazmak güç değil. Çok şüpheci olmamızı anlayışla karşılayın. Burada avukat arkadaşlarım var. Kırk yıldan beri ben de bu işi yapıyorum. Hâkim olarak da avukat olarak da, ne kadar çok örnek yaşadık.

"Güvenlik güçleri açamaz..." Açarsa ne olacak; yakalarsan, görevi ihmal... Kim yakalayacak; polis yakalayacak. Böyle bir şey yok arkadaşlar. Bütün sırlar sokağa dökülecektir. Şimdi, şu söylenecek; bu avukatların da sırları olmasın. Avukatların sırları, kendi sırları değildir arkadaşlar. Avukatların sırları, savundukları kişilerin sırlarıdır. Mağdur vekili de oluruz, sanık vekili de oluruz. Avukatı sadece sanık vekili gibi düşünmemek gerekir: Zaman geliyor, mağdur vekili oluyoruz, müdahil vekili oluyoruz.

Avukatın hiçbir sırrını bırakmamak, tümünü yok etmek haklı bir uygulama mıdır arkadaşlar; yani, bunu kabul etmek mümkün mü?! Avukatlar ve halk önünde böyle bir araştırmaya gitseniz, kimse bunu kabul etmez. Avukatın ayrıcalığı olsun demiyoruz. Avukatlar ayrıcalık istemiyorlar. Avukatların ayrıcalık istekleri yok; eşitlik istiyorlar, savunmada eşitlik istiyorlar; ama, bu madde, bu özlemi daha da geriye atıyor.

Şimdi, arkadaşlar, bu ülkenin güvenliği için önlem alınmasına kimse itiraz etmiyor. Bu ülkenin güvenliği için alınacak her önlemi biz destekleriz; parlamenter olarak destekleriz, avukatlar olarak destekleriz, Cumhuriyet Halk Partililer olarak destekleriz; ama, burada, avukatlara karşı önlem alarak mı devletin güvenliğini koruyacaksınız?! Avukatların mektuplarını okuyarak, avukat bürolarını arayarak mı bu ülkenin bütünlüğünü koruyacağız, güvenliğini koruyacağız?!

Şimdi, arkadaşlarım, avukatlara ilişkin birtakım ender örnekler var; bunları hepimiz biliyoruz. 44 000 civarında avukat Türkiye Barolar Birliğine kayıtlıdır; bu rakam artmış olabilir; bu civarda olduğunu biliyorum. Ben, burada soruyorum; 44 000 avukat içerisinde böyle şüpheyi çekecek eylemlere karışanların sayısı kaçtır? Kaç avukat bu nedenle açılan bir soruşturmanın muhatabı olmuştur; iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda, haydi, biraz daha fazla sayıda avukatın böyle bir eyleme karışmış olması, 44 000 avukatı zan altında bırakmayı haklı gösterebilir mi? Bu Meclis böyle bir karar verebilir mi? Bir meslek hakkında böyle bir hüküm icra edebilir mi? Bu uygulama son derece yanlış olacaktır.

Şimdi, arkadaşlar, bu uygulamayı savunan arkadaşlarımın bir bölümü, bu yapılanları bir reform gibi niteliyor, bunun reform olduğunu düşünüyor. Reform böyle olmaz; yani, reform geriye giderek olmaz. Devrim olduğunu söyleyenleri de görüyorum zaman zaman; yani, buna devrim falan demek mümkün değil. Burada, biz, güzel bir düzenleme yapmaya çalışıyoruz, ülkenin temel yasalarından birini çıkarmaya çalışıyoruz.

Şimdi, bakın, mahkeme karar verdi, kararında dedi ki: "Yasadışı bir ilişkinin belgesini şu avukatın bürosunda arayınız." Savcı denetiminde arama yapılıyor. Büroya girdiğiniz zaman... Avukat bürolarını biliyorsunuz, binlerce dosya, binlerce yazı, kasetler, her şey... Nasıl bulacak; avukatın bürosunda top tüfek arıyorlarsa sorun yok. İlk girişte topu görürler, tüfeği görürler; ama, onu aramıyorlar, bir kâğıt arıyorlar. Nasıl bulacaksın kâğıdı, falcı mı bulacak! Kâğıdı şöyle bulacaksın: Bütün dosyalarını okuyacaksın, dosyaların içine bakacaksın, gireceksin, bilgisayarını kontrol edeceksin, her tarafa bakacaksın. Nerede kaldı gizlilik?! Ee, biz orada yasadışı bir şey arıyoruz... Ya bulduğun yasadışı değilse. Yarın, hâkim, bu bulunan belge yasadışı değildir derse ve bunu iade ederse, mağdur olan avukatın kamuoyundaki prestiji ne olacaktır, avukatlık kavramı ne olacaktır arkadaşlar?!

Bir de şunu söylemek istiyorum arkadaşlar: Avukatın savunmayı zamanlama hakkı vardır. Bir avukat hangi belgeyi, nerede, nasıl kullanacağına kendisi karar verir. Bana ulaşan bir belgeyi ne zaman kullanacağıma ben karar veririm. O belgeyi denetleyenler, o belgenin kullanılma hakkını da rencide ederler, o belgenin kullanılma zamanını da rencide ederler. Diyelim, size, bir tanığın yurt dışından bir mektubu geldi, üstünde de tanığın adresi var ve aranıyor Türkiye'de. O belgeyi ele geçireceğim diye avukat bürosunu basarsanız, o belgeyi ele geçirirseniz, ben sonra nasıl tanık bulacağım, nasıl savunacaksınız insanları veya nasıl suçlayacaksınız müdahil vekili olarak, sanık vekili olarak nasıl savunacaksınız?! Bakın, bunlara dikkat edelim.

Bunun ötesinde arkadaşlar, sendikalarla ilgili bir sakıncayı belirtmek istiyorum; yani, yüzlerce sakınca sayabilirim. Sendika üyeliği için başvuranlar, farz edin ki, avukata listelerini bıraktılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Feridun Fikret Baloğlu, şahsınız adına da söz istediğiniz için, 5 dakika daha konuşacaksınız.

Buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, sendika üye kayıtları, genellikle, sendika avukatlarının kontrolündedir güvence sağlamak için. Bir avukatın bürosunda yasal olmayan biçimde sendika üyeliği düzenlendiği iddia edilirse ve avukatın bürosuna girilip bu belgeler alınırsa, sendikalaşma özgürlüğüne dokunulmuş olmaz mı; işveren baskısına muhatap olmaz mı?! Çünkü, işçiler, o işyerinde sendikayla çoğunluğu sağlayıncaya kadar kimliklerini gizlerler. Bir de buna dikkat edin. Size, burada yüzlerce örnek saymak istemiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben bu düzenlemelerin iyi taraflarını, her zaman, bir avukat olarak, bir eski hâkim olarak ve Adalet Komisyonunun Cumhuriyet Halk Partili bir üyesi olarak destekledim. Biz bunu yaparken de iktidara stepne olmak gibi bir düşünce içinde olmadık. Biz düşüncemizi her alanda, özgürce ve inançla  savunuyoruz; ama, bu, her önümüze getirilen maddeye karşı çıkma mecburiyetine bizi zorlayamaz. Önümüze yüzlerce madde gelir, doğrular olur destekleriz; bunun gibi yanlışlar olur karşı çıkarız; ama, hiç kimse, bizi, bir genellemenin içinde "siz iktidara stepne oluyorsunuz" diye boğmaya kalkmamalıdır. Bizi hep yanlış anlamakta ısrar edenleri uyarıyorum. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne yaptığımızı, ne dediğimizi biliyoruz. AKP İktidarının yanlışlıklarına karşı bu Mecliste, bu çatının altında demokratik haklarımızı ve inançlarımızı nasıl savunduğumuzu herkes biliyor; eğer bilinmiyorsa, bunun nedenlerinden biri, bunu halka duyurması gereken medya organlarının duyurmamasıdır.

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın son bölümünde bu devrim meselesine değinmek istiyorum. AKP içindeki devrimci arkadaşlarımız, zaman zaman buraya gelerek bu düzenlemelerin devrim olduğuna ilişkin sözler söylüyorlar. Sayın Hasan Kara, dün burada yaptığı konuşmada, bu yasayı, Türkiye'nin en büyük değişim projesi olarak ilan etti. Bu, abartılmış bir ifadedir arkadaşlar. Bazı arkadaşlarımız, yapılanları, zaman zaman, reformun da ötesinde devrim gibi niteliyorlar. Arkadaşlar, birtakım kelimeleri kullanırken ölçülü olma mecburiyetimiz var. Devrimin ne anlama geldiğini, nasıl yapıldığını tarih okuyan herkes çok iyi biliyor. Bu devrim sözünü böyle bol miktarda kullanmanın da yanlış olduğuna işaret etmek istiyorum. Tabiî, arkadaşımın devrimcilik anlayışına saygı duyuyorum. O, böyle bir devrimcilik anlayışını benimsemiş olabilir, o devrimcilik anlayışı içinde de düşüncelerini ifade edebilir.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime son vermeden önce, bu madde üzerinde bir kez daha düşünülmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bir meslek örgütünün tamamını zan altında bırakacak bu düzenlemeye evet oyu vermeyiniz. Hepimizin bir gün savunmaya ihtiyacı olacaktır. Allah mecbur etmesin; ama, hepimizin ihtiyacı olabilir.

Bir şey söylemek istiyorum: Avukatlar, hiçbir zaman köle kullanmadılar; ama, efendileri de olmadı. Biz, avukat toplumunun başına, kanun yoluyla efendiler getirilmesini kabul etmiyoruz.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sürenizi tasarruflu kullandığınız için sağ olun.

Değerli milletvekilleri, 130 uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

130 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

131 inci maddeyi okutuyorum:

Elkonulan eşyanın iadesi

MADDE 131. - (1) Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, re'sen veya istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir.

(2) 128 inci madde hükümlerine göre elkonulan eşya veya diğer malvarlığı değerleri, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık ihtiyaç bulunmaması halinde, sahibine iade edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

132 nci maddeyi okutuyorum:

Elkonulan eşyanın muhafazası veya elden çıkarılması

MADDE 132. - (1) Elkonulan eşya, zarara uğraması veya değerinde esaslı ölçüde kayıp meydana gelme tehlikesinin varlığı halinde, hükmün kesinleşmesinden önce, elden çıkarılabilir.

(2) Elden çıkarma kararı, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir.

(3) Karar verilmeden önce eşyanın sahibi olan şüpheli, sanık, veya ilgili diğer kişiler dinlenir; elden çıkarma kararı, kendilerine bildirilir.

(4) Elkonulan eşyanın değerinin muhafazası ve zarar görmemesi için gerekli tedbirler alınır.

(5) Elkonulan eşya, soruşturma evresinde Cumhuriyet başsavcılığı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından, bakım ve gözetimiyle ilgili tedbirleri almak ve istendiğinde derhal iade edilmek koşuluyla, muhafaza edilmek üzere, şüpheliye, sanığa veya diğer bir kişiye teslim edilebilir. Bu bırakma, teminat gösterilmesi koşuluna da bağlanabilir.

(6) Elkonulan eşya, delil olarak saklanmasına gerek kalmaması halinde, rayiç değerinin derhal ödenmesi karşılığında, ilgiliye teslim edilebilir. Bu durumda müsadere kararının konusunu, ödenen rayiç değer oluşturur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

133 üncü maddeyi okutuyorum:

Şirket yönetimi için kayyım tayini

MADDE 133. - (1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur.

(2) Hâkim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret, şirket bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücret olarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanuni faiziyle birlikte devlet hazinesinden karşılanır.

(3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, başvurabilirler.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki hükmün, görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Şirket yönetimi için kayyım tayini" başlıklı 133 üncü maddesine 4 üncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Kemal Anadol

Algan Hacaloğlu

 

İstanbul

İzmir

İstanbul

 

Bekir Bozdağ

Mehmet Daniş

Asım Aykan

 

Yozgat

Çanakkale

Trabzon

 

Musa Sıvacıoğlu

Murat Yıldırım

 

 

Kastamonu

Çorum

 

 

(4) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.

a) Türk Ceza Kanununda yer alan,

1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79,80),

2. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

3. Parada sahtecilik (madde 197),

4. Fuhuş (madde 227),

5. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (madde 228),

6. Zimmet (madde 247),

7. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),

8. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),

9. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),

Suçları,

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları,

c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,

d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,

e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, önergeniz hakkında konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu fıkra metniyle, şirket yönetimine kayyım tayinine ilişkin koruma tedbirinin hangi suçlarla ilgili olarak uygulanabileceğine açıklık getirilmek istenmiştir.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

134 üncü maddeyi okutuyorum:

Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma

MADDE 134. - (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkanının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir.

(2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya  gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki hükümlerin, görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma" başlıklı 134 üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere, üç, dört ve beşinci fıkralar olarak metne eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                

 

Sadullah Ergin

Yüksel Çorbacıoğlu

Orhan Eraslan

 

Hatay

Artvin

Niğde

 

Haluk İpek

İrfan Gündüz

Bekir Bozdağ

 

Ankara

İstanbul

Yozgat

 

(3) Bilgisayar ve bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.

(4) İstemesi halinde, bu yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.

(5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi okutalım mı, yoksa konuşmak istiyor musunuz?

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe.

Bu değişiklikle, bilgisayar veya bilgisayar verilerine elkoymanın uygulamada ortaya çıkarabileceği olası sorunların önüne geçilmek amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

135 inci maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi

İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması

MADDE 135. - (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmalarda, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir ve kayda alınabilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhal hâkimin onayına sunar ve hâkim kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhal kaldırılır.

(2) Şüphelinin tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi, kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhal yok edilir.

(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.

(4) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, kullanmakta olduğu mobil telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, kullanılan mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok üç ay için yapılabilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.

(5) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.

(6) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

3. İşkence (madde 94, 95),

4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),

5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

7. Parada sahtecilik (madde 197),

8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

9. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),

10. Rüşvet (madde 252),

11. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),

12. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),

13. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.

d) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

(7) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart'ın söz istemi vardır.

Buyurun Sayın Kart.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 135 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, hukuk devleti yapılanmasında, iletişim olayıyla, haberleşme özgürlüğüyle adlî kolluk ilişkilerinin önemini, bu tasarının görüşmeleri esnasında, ilgili maddeler arasında bağlantı kurmak suretiyle ve bir bütünlük içerisinde anlatmaya çalışacağım, bu konudaki görüş ve değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım.

İletişimle adlî kolluk yapılanmasının, bu ilişkilerin kapsamının, bu ilişkileri düzenleyen görev, yetki ve sorumluluk sınırlarının tespitinin bu tasarının özünü ve karakteristiğini teşkil ettiğine inanıyorum. O sebeple, bu konunun çok iyi irdelenmesi, çok iyi sorgulanması gerekiyor.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıda, 135, 136, 137 ve 138 inci maddelerde "iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması", "müdafiin bürosu ve yerleşim yeri", "kararların yerine getirilmesi, iletişim içeriklerinin yok edilmesi" ve en nihayet "tesadüfen elde edilen deliller" başlığı altında birtakım düzenlemeler yapılıyor. 161 ve devamı maddelerde de adlî kolluk yapılanmasına ilişkin düzenlemeler yapılıyor. Daha iki ay kadar evvel Genel Kurulda kabul edilen Türk Ceza Kanununun da, bilindiği üzere, 132 ilâ 140 ıncı maddelerinde; yani, 8-9 maddelik bölümünde, bu tasarıdaki düzenlemelerle bir uyum sağlamak amacıyla, "haberleşmenin gizliliğini ihlal, "kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması", "özel hayatın gizliliğini ihlal", "verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme" gibi başlıklar altında birtakım düzenlemeler yapıldı.

Başka bir ifadeyle, gerek Ceza Kanununda gerek Ceza Usulü Muhakemesi Kanununda, iletişimin ve adlî kolluğun yapılanmasına ilişkin düzenlemelerin bir bütünlük içinde ve amaca uygun bir şekilde düzenlenmesi amacıyla yapılan bir çalışmadan söz ediyoruz. Bu çalışmanın gerekli olduğu belli, yararlı olduğu açık. Haberleşme özgürlüğüyle bağlantılı olan ve bir taraftan da, kamu düzenini korumaya yönelik olan bu düzenlemelerin, demokratikleşme ve özgürlük adına, temel hak ve özgürlükler adına olumlu düzenlemeler olduğunu açıkyüreklilikle ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu aşamada, bu ve bağlı yasaların Türkiye'deki uygulamasında kolluk güçlerinin, bu kapsamda, Emniyet, Jandarma, MİT, Gümrük Müsteşarlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı birimlerinin yapılanmaları çok önemlidir. Bu birimler ile soruşturma ve kovuşturmayı yapacak yargılama birimleri arasındaki görev ve yetki düzenlemeleri ve bunun sınırları son derece önemlidir. Haberleşme özgürlüğünü ve bağlı sonuçları doğrudan etkileyen bu yapılanma, aynı zamanda, hukuk devleti yapılanmasının da özünü teşkil etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu yapılanmayı, özellikle günümüze taşıyarak, Emniyet ve Jandarma yönünden irdelemek istiyorum.

Emniyet ve Jandarmanın varlığı ve fonksiyonu, hukuk devleti yapılanmasının niteliğini etkileyecek ve değiştirecek derecede önemlidir, belirleyicidir. Kolluk gücü dediğimiz bu birimler, suç ve suçluyla doğrudan muhatap olan, olaya müdahale eden birimlerdir. Bu birimlerin, delilleri gerçeğe uygun bir biçimde adlî birimlere ulaştırması gerekir. Bu mekanizmayı ve denetimi sağlayamadığımız takdirde, gerçek anlamda hukuk devleti yapılanmasını sağlamamız mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, kolluk güçlerinin çağdaş vasfı, suçların meydana gelmesini önleyici bir yaklaşım içinde takip etmektir. Eski deyimiyle, kolluk gücü, zabıtai mânia, yani, önleyici güç özelliği olan bir birimdir. Olay vuku bulup suç ve suçluyla karşı karşıya gelindiği anda, artık idarî süreç bitmiştir, yargılama süreci, soruşturma ve kovuşturma süreci başlamıştır, idarî süreçten artık yargılama sürecine geçiş başlamıştır, yeni bir çizgi ve süreç başlamıştır. Bu süreç, soruşturma ve tekrar ifade ediyorum, yargılama sürecidir. Bu süreç, artık, savcılık makamının bütün etkinliğiyle devreye girdiği bir süreçtir. Savcılık makamı devreye girdiği içindir ki, kolluk güçlerinin doğrudan savcıya tabi olarak görev yapması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Bugüne kadar mevcut olan uygulama ve mevzuat nedir, bugün neyi yapmak istiyoruz? Bütün kararlılığımızla ifade ediyoruz ki, bu konuda yapılacak düzenleme, bir siyasî iktidarın, gerçek anlamda değişimden ve hukuk devletinden mi yana olduğu, yoksa mevcut statükocu durumu yeni sonuçlarla sürdürmek amacı içinde mi olduğu konusunda belirleyici olacaktır. Tekrar ifade ediyorum, mevcut yapıyı sürdürmek demek, statükoculuğun devamı anlamına gelir. Mevcut yapıyı değiştiriyor görünüp onu özünde sürdürmek yine statükoculuk anlamına gelir. Burada, mevcut yapıyı hangi hiyerarşi içinde değiştirmemiz gerekiyor; onu anlatmak istiyorum. Kim statükoyu temsil ediyor, kim hukuk devleti yapılanmasında değişimi temsil ediyor, inanıyoruz ki, sağduyulu kamuoyu ve basın bu konuda net bir değerlendirme yapacaktır.

Bu ayırımı, bu temel ayırımı, izninizle, hem bu maddede hem devam eden maddelerde somut olarak anlatacağım, anlatmaya devam edeceğim.

Ceza Muhakemesi Tasarısı ve bu tasarının adlî kollukla ilgili bölümleri işte bu sebeple çok önemli, değerli arkadaşlarım.

Sayın milletvekilleri, bu değerlendirmeyi yaparken, doğaldır ki, mevcut mevzuat ile getirilmek istenilen tasarı arasındaki değişiklikler nedir, bunlar arasında gerçekten, birilerinin, kimilerinin ifade ettiği devrim anlamına gelen değişiklikler mi vardır, yoksa, devrimi bırakın, reform boyutunda birtakım değişiklikler mi vardır; bunları sorgulamamız gerekiyor.

Bunları sorgulamak adına şunu hemen ifade ediyorum: Bakıyoruz, şu anda yürürlükte olan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 154 üncü maddesi "adlî görevler" başlığı altında bu konuyu düzenliyor. Buna göre, bütün zabıta makam ve memurları, cumhuriyet savcılığının adliyeye ilişkin işlerde bütün emirlerini yerine getirmekle yükümlüdür, sorumludur. Kolluk gücü, yasa tarafından kendisine verilen görevleri yapmakta ihmal gösterdiği veya görevi kötüye kullanma durumu olursa, savcılık makamı doğrudan takibatta bulunur. Bunda bir tereddüt yok. Uygulamada, yıllardır bu şekilde olduğunu biliyoruz.

Görüşülmekte olan bu tasarıda nasıl bir düzenleme getiriliyor, nasıl bir düzenleme getirilmek isteniliyor, bir devrim gibi sunulmaya çalışılan bu düzenlemede, acaba, gerçekten, devrim niteliğinde olabilecek bir yapısal değişiklik mi yapılmak isteniliyor, yoksa, bir taraftan böyle bir görüntü verilip, birtakım güçlerin direnişi kırılamıyor mu, birtakım engellemeler aşılamıyor mu; bunu, Meclis olarak sorgulamamız gerekiyor, bunu tartışmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakıyoruz, getirilen tasarının 161 inci, 164 üncü ve devamı olan maddelerde şu düzenleme getiriliyor: Adlî kolluk görevlilerinin cumhuriyet savcısının emir ve talimatlarını yerine getirdiği, yerine getirmekte sorumlu olduğu, bu görevlerini yaparken ihmal gösterip veya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, toparlayın lütfen.

ATİLLA KART (Devamla) - Sayın Başkanım, ben, konuşmamı, bütünlüğünü bozmamak amacıyla, burada bırakıyorum. Devam eden maddelerde, konuşmama bir bütünlük içerisinde devam edeceğim.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sağ olun.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

136 ncı maddeyi okutuyorum:

Müdafiin bürosu ve yerleşim yeri

MADDE 136. - (1) Şüpheli veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında, 135 inci madde hükmü uygulanamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart...

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkanım, bu madde üzerinde konuşma hakkımdan vazgeçiyorum.

BAŞKAN - Peki efendim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

137 nci maddeyi okutuyorum:

Kararların yerine getirilmesi, iletişim içeriklerinin yok edilmesi

MADDE 137. - (1) 135 inci maddeye göre verilecek karar gereğince Cumhuriyet savcısı veya görevlendireceği kolluk görevlisi, telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşların yetkililerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması işlemlerinin yapılmasını ve bu amaçla cihazların yerleştirilmesini yazılı olarak istediğinde, bu istem derhâl yerine getirilir; yerine getirilmemesi halinde zor kullanılabilir. İşlemin başladığı ve bitirildiği tarih ve saat ile işlemi yapanın kimliği bir tutanakla saptanır.

(2) 135 inci maddeye göre verilen karar gereğince tutulan kayıtlar, Cumhuriyet savcılığınca görevlendirilen kişiler tarafından çözülerek metin hâline getirilir. Yabancı dildeki kayıtlar, tercüman aracılığı ile Türkçe'ye çevrilir.

(3) 135 inci maddeye göre verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı tarafından derhal son verilir. Bu durumda, yapılan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç on gün içinde yok edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir. Ancak bu kayıtlar, şüpheli hakkında başka bir suçtan dolayı veya başka bir kişi hakkında yürütülmekte olan soruşturma veya kovuşturma açısından delil olarak kullanılmasına ihtiyaç bulunması halinde, yok edilemez.

(4) Tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların yok edilmesi halinde, en geç onbeş gün içinde, Cumhuriyet başsavcılığı, tedbirin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart söz istemişlerdir.

Sayın Kart, süreye uyma titizliğinizden dolayı sağ olun.

Buyurun Sayın Kart.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; konuşmama, kaldığım yerden devam ediyorum.

Konuşmamda, mevcut tasarıdaki adlî kolluk düzenlemesini ifade etmiştim. Getirilmek istenen, tasarıdaki düzenleme nedir; bunu açıklayarak konuşmama devam ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, adlî kolluk görevlilerinin cumhuriyet savcısının emir ve talimatlarını yerine getirdiği, yerine getirmekle sorumlu olduğu, bu görevlerini yaparken ihmal gösterdiği veya görevini kötüye kullandığı takdirde, bu görevliler hakkında cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılacağı, bu yeni tasarıda da ifade ediliyor. Görüldüğü gibi, adlî kolluk hiyerarşisi konusunda, işin esasında ve özünde hiçbir değişiklik yapılmıyor. İlave olarak, sadece, 167 nci maddede yapılacak yönetmelik düzenlemesiyle, adlî kolluk görevlilerinin nitelikleri, hizmetiçi eğitimleri, değerlendirme raporlarının düzenlenmesi ve diğer hususların, altı ay içinde Adalet ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtiliyor, hüküm altına alınıyor.

Sayın milletvekilleri, adlî kolluk, hukuk devletine ulaşmak için vazgeçilmez bir mekanizmadır. Önleyici güç olarak kolluğun görevi bittiği andan itibaren, her türlü yetki ve görevin savcıya geçmesi gerekir. Bunun yolu da, biraz evvel ifade ettiğim gibi, sicil amiri ilişkisinin kurulmasıdır. Bu hiyerarşik yapı kurulmadan, etkin bir soruşturma yapmak mümkün değildir. Bu sorumluluğu alan ve yürüten, yürütmek durumunda olan savcılık makamının aynı zamanda yetkilendirilmesi de gerekir. Bunu yapmadığımız takdirde, bunu yapamadığımız takdirde, hukuk devleti yapılanmasında mesafe almamız söz konusu olamaz.

Sayın milletvekilleri, bu yapılanmayı gerçekleştiremediğimiz zaman ne oluyor; uzak bir tarihe gitmeye gerek yok, son birkaç yılın birtakım önemli olaylarını, birtakım önemli soruşturmalarını, lütfen, hatırlayalım. Bakın, iddialı isimlerle, çok büyük kampanyalarla kamuoyuna yansıtılan "neşter", "vurgun", "balina" ve benzeri isimlerle yapılan soruşturmaları lütfen hatırlayın. Öyle bir sunuş yapıldı ki, belli kişi ve kurumlar, âdeta, daha yargılamadan evvel mahkûm edildi. Gerçekten o kişiler hakkında suç işleme bulguları olabilirdi; ama, öyle bir süreç işledi ki, haklarında mahkûmiyete yeter, suç delilleri bulunan bu kişiler, o soruşturma aşamasındaki usulsüzlükler sebebiyle, hukuksuzluklar sebebiyle, sonuçta beraat etme durumuna geldiler.

Çakıcı olayını, emniyet, yargı ve hükümet ilişkileriyle ilgili iddialar ve olayları lütfen hatırlayın ve sorgulayın. Bir özeleştiri anlamında söylüyorum; savcılık makamına ulaşmadan, soruşturmayla ilgili önemli bilgi ve belgelerin basın aracılığıyla kamuoyuna sızdırıldığını ve yansıtıldığını görüyoruz. Emniyetin veya Jandarmanın bu noktada gerekli içdenetim ve soruşturmayı hakkıyla yaptığından herhalde hiç kimse söz edemez. Esasen, bunun yapılması da mümkün değil değerli arkadaşlarım. Gerçekçi olmak adına ifade ediyorum, bu birimler doğrudan yürütme organının etkisi ve yönlendirmesi altında olduğu için ve çoğu zaman da -sadece bu dönemle sınırlı söylemiyorum- siyasî iktidarlar bu ilişkilerin doğrudan veya dolaylı olarak içerisinde olduğu için, bu içdenetimin hakkıyla yapılmasını bekleyemezsiniz.

Burada, tabiî, yine, izninizle, Jandarmanın yapılanmasındaki olayı bir tarafa bırakıyorum. Jandarmanın yapılanmasında, her şeye rağmen, birtakım teknik ve objektif yapılanmaların olduğunu açıkyüreklilikle ifade etmek gerekir; ama, Emniyetin yapılanmasında böyle bir teknik ve objektif yapılanmadan, herhalde, söz etmek mümkün değil. Emniyetin yapılanmasında, hukuksuzluk adına söylüyorum, vahim bir durum var; vahamet teşkil eden, kamu yararını, kamu düzenini ihlal edecek boyutlara ulaşan bir hukuksuzluk söz konusu. İşte, bu sebeple, adlî kolluk yapılanmasını anlatırken, Emniyetin yapılanmasına temas etmenin tam zamanı; çünkü, adlî kolluk yapılanması, doğrudan ve tamamen Emniyetin yapılanmasıyla bağlantılı olan bir olay.

Bakıyoruz, iletişimle ilgili, haberleşme özgürlüğüyle ilgili, bu özgürlüğün ihlaliyle ilgili bağlı konular için, Ceza Kanununda ve Ceza Muhakemesinde genel olarak olumlu düzenlemeler yapılıyor. Ancak, bu denetimi yapacak mekanizmaların başında -yani, Emniyet yapılanmasını kastediyorum- dinleme mekanizmalarının başında teknik niteliği ağır basan kişiler olması gerekirken, maalesef, niteliksiz ve vasıfsız bir kadrolaşma yapılmasında ısrar olunduğu içindir ki, haberleşme özgürlüğünü kaynağında yok ediyoruz, haberleşme özgürlüğünü kaynağında katlediyoruz. Bu durum, sadece bu hükümetin değil; bu durum, hükümetlerin de işine geliyor.

Bu süreç içerisinde, Emniyetteki yapılanmayı, somut bilgilerle, belgelerle irdelemek istiyorum; çünkü, adlî kolluk ve iletişimle ilgili yapılanmanın özünü etkileyen temel unsurun Emniyetin bu yapılanması olduğunu bir defa daha ifade etmek istiyorum. Siz, Emniyetin yapılanmasında kıdem ve liyakati esas almayan -çok net bir ifade olacak, ama, bunu ifade etmek durumundayım- tamamen cemaat ve tarikat ilişkileri içerisinde bir yapılanmaya girdiğiniz zaman, böyle bir yapılanmadan sağlıklı bir sonuç bekleyemezsiniz. Emniyet, konjonktüre bağlı olarak, delilleri karartabilmekte veya değiştirebilmekte.

Bu konuyu biraz daha açıyorum. Değerli arkadaşlarım, bakın, bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da tartışma konusu olduğu için ve zaman zaman Genel Kurul görüşmelerinde de siyasî iktidara mensup arkadaşlarım bu konuda birtakım eleştiriler getirdikleri için, bu konuyu biraz daha açacağım. Bu konu çok inandığım bir konu, çok ısrarla takip ettiğim bir konu. Onun için, bunu, Genel Kurulun huzurunda, kamuoyuyla bir defa daha paylaşacağım.

Bakın, Emniyetin yapılanmasında, komiser yardımcılığından başlayan, dört, üç, iki, birinci sınıf emniyet müdürlüğü aşamasına varan bir yapılanma var. Bu yapılanmayı neye göre yapıyoruz; Emniyetin kendi kayıtlarına göre yapıyoruz, kıdem ve liyakat kitabına göre yapıyoruz. Onbeş yılda, onsekiz yılda, yirmi yılda, bir kitapçık oluşturmuşuz, kıdem, liyakat esaslarını almışız, disiplin durumlarını, başarı durumlarını, ceza durumlarını puanlandırmışız, buna göre bir liste oluşturmuşuz. 81 kişiyi ikinci sınıftan birinci sınıf emniyet müdürü yapacaksınız. Ölçü belli, ölçü çok açık; ilk 81'den, hadi bilemediniz ilk 100'den, ilk 105'ten, ilk 110'dan, siyasî iktidarın takdir yetkisi sınırları içerisinde bu görevlendirmeyi yapmak; ama, bunu yapmayıp, bütün bu kıdem ve liyakat esaslarını gözardı edip, 294'üncü sıradaki kişiyi birinci sıraya getiriyorsanız, 285'inci sıradaki kişiyi ikinci sıraya getiriyorsanız ve bu şekilde devam ediyorsa, 81 kişinin içerisinde sadece 2 veya 3 kişi kıdem ve liyakat listesine uygun olarak görevlendirilip, 78-79 kişinin tamamı ilk 150'den sonraki kişilerden oluşuyorsa, orada durup düşünmemiz gerekiyor; orada hukuk adına düşünmemiz gerekiyor; orada, hak adına, adalet adına, nasafet adına düşünmemiz gerekiyor; orada, o kurumun teknik yapısı, teknik işlevi adına düşünmemiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bunu yaptığımız zaman şu sonuca yol açıyoruz: O kurumun içini boşaltıyoruz, o kurum teknik işlevini kaybediyor, o kurum istihbarat özelliğini kaybediyor, arşivini kaybediyor, o kurumun arşivini boşaltmış oluyoruz.

Değerli arkadaşlarım, o arşivi boşalttığımız içindir ki, İstanbul'daki terör olaylarında, şiddet olaylarında istihbarat zafiyeti doğuyor; o arşivi yok ettiğimiz içindir ki, Van'daki uyuşturucu olaylarında, ihmal boyutlarını aşan, iştirak boyutlarına varan birtakım yapılanmalarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu sebeple, Emniyetin yapılanması çok önemli; bu sebeple, adlî kolluğun yapılanması çok önemli.

Değerli arkadaşlarım, bunları, lütfen değerlendirelim. Bunları değerlendirelim ki, bu konudaki "belgeniz var mı; bu konuyu sık sık gündeme getirip şov yapıyorsunuz" şeklindeki sorgulamaların, eleştirilerin hakkaniyete uygun olup olmadığını, kendi vicdanî değerlendirmemizde, somut bir şekilde yapalım.

Değerli arkadaşlarım, bundan daha öteye bir belge olur mu; bundan daha somut bir belge olabilir mi; Emniyetin kendi kayıtlarından söz ediyorum, numaradan söz ediyorum, belgelerden söz ediyorum; bu konuda araştırma önergesi veriyoruz. Bu konuda gerçekten samimîyseniz, gerçekten icraatınıza güveniyorsanız, buyurun, araştırma önergesini inceleyelim, soru önergelerine sağlıklı cevaplar verelim.

Değerli arkadaşlarım, bunları, böyle bir yaklaşımı göremiyoruz, böyle bir ciddî yaklaşımı göremiyoruz; ama, olayı geçiştirmeye çalışan, olayı başka yönlere çekmeye çalışan bir anlayışla karşı karşıya kalıyoruz.

Bu süreci de, devam eden maddede, yine, anlatmaya devam edeceğim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 137 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "görevlendireceği kolluk görevlisi" ibaresinin "görevlendireceği adlî kolluk görevlisi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 

 

Orhan Eraslan

İrfan Gündüz

Yüksel Çorbacıoğlu

 

Niğde

İstanbul

Artvin

 

Mehmet Daniş

Asım Kulak

Mehmet Nuri Saygun

 

Çanakkale

Bartın

Tekirdağ

 

Bekir Bozdağ

 

 

 

Yozgat

 

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okutacağım bu önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okutup işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Kararların yerine getirilmesi, iletişim içeriklerinin yok edilmesi" başlıklı 137 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.

 

İrfan Gündüz

Orhan Eraslan

Yüksel Çorbacıoğlu

 

İstanbul

Niğde

Artvin

 

Bekir Bozdağ

Mehmet Daniş

Mehmet Nuri Saygun

 

Yozgat

Çanakkale

Tekirdağ

 

Asım Kulak

 

 

 

Bartın

 

 

 

(3) 135 inci maddeye göre verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kavuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ya da aynı maddenin birinci fıkrasına göre hâkim onayının alınamaması halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı tarafından derhal son verilir.  Bu durumda, yapılan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç on gün içinde yok edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir. Ancak, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi durumunda, bu kayıtlar, şüpheli hakkında başka bir suçtan dolayı veya başka bir kişi hakkında yürütülmekte olan soruşturma veya kovuşturma açısından delil olarak kullanılmasına ihtiyaç bulunması halinde, yok edilmez.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, önergeniz hakkında konuşmak mı istersiniz, gerekçe mi okunsun?

İRFAN GÜNDÜZ  (İstanbul) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle, 135 inci maddenin birinci fıkrası uyarınca cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararın hâkim tarafından onaylanmaması halinde, bu arada kayda alınmış olan iletişim içeriklerinin akıbeti konusunda ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 137 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "görevlendireceği kolluk görevlisi" ibaresinin "görevlendireceği adlî kolluk görevlisi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Orhan Eraslan (Niğde) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet, önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?..

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, gerekçeyi okuyalım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tasarısının ilgili maddelerinde adlî kolluk öngörüldüğünden dolayı ve cumhuriyet savcısının görevlendireceği kolluğun adlî kolluk olması gerektiğinden dolayı söz konusu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu iki önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

138 inci maddeyi okutuyorum:

Tesadüfen elde edilen deliller

MADDE 138. - (1) Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir.

(2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya)- Değerli arkadaşlarım, 138 inci madde üzerinde de yine Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yasanın Türkiye'deki uygulamasında kolluk güçlerinin hukuka uygun bir şekilde yapılanmış olup olmadığı çok önemli. Haberleşme olayında doğrudan veya dolaylı olarak görevli olan diğer kamu görevlileriyle birlikte bu birimlerin üst düzeydeki görevlileri de bu hükümleri pekâlâ ihlal edebilmektedirler. Olayın özelliği de, olayın hassasiyeti de zaten büyük ölçüde buradan kaynaklanıyor.

Ceza muhakemesinin ve kolluk gücünün diğer kavram ve birimlerden bir farkı vardır. Yargılamayla ilgili birkısım uygulamalar başka merciler tarafından yapılır; ama, iletişim ve adlî kolluk yapılanmasıyla ilgili çalışmalar doğrudan kolluk gücü tarafından yapılır. Bu yapılanma, hukuk devletine ulaşmanın da temel ayağını teşkil eder. Hukuka aykırı örgütlenen bir Emniyet yapılanması içinde, delil toplama sürecine müdahalenin başlaması kaçınılmaz olduğundan, bunun doğal sonucu olarak yargı kararları da tartışılır hale gelir. Yanlış ve haksız uygulamalar sebebiyledir ki, Emniyet Teşkilatının bu aşamada artık ister istemez güvenilirliği tartışılır hale gelir. Daha da önemlisi, bu yapılanma ve kadrolaşma sebebiyle yargı sürecinin işlemesinde ve maddî gerçeğe ulaşılmasında ciddî birtakım engellerin doğması kaçınılmaz bir hal alır.

Bütün bu anlattığım sürecin, iletişim özgürlüğünün ve adlî kolluk görevinin esasıyla ilgili olduğu, bunu doğrudan etkilediği bir gerçek.

Sayın milletvekilleri, bu gerçekler ışığında tam da maddelerimize ve tartıştığımız konulara yönelik bir uygulamadan, uygulamalar zincirinden söz etmek istiyorum. Ülkemiz gündemini -daha evvel de sık sık ifade ettik- uzun bir süre, yasadışı örgütler-emniyet-yargı ve hükümet ilişkileri ağırlıklı olarak işgal etti. Bu ilişkiler ağı içindeyse Yargıtay Başkanının tutumu ısrarla ve tertipli bir şekilde öne çıkarıldı. Dürüst ve nitelikli bir hukukçu olduğuna yürekten inandığımız Sayın Başkanın bu ilişkilerinin niteliği, bu ilişkilerde suç teşkil eden unsurların bulunup bulunmadığı ve etik kuralların ihlal edilip edilmediği, yasal ve etik boyutlarıyla, elbette ve ayrıca değerlendirilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, bu süreç içerisinde dikkati çeken ve sorgulanması gereken temel husus ise, bütün bu olaylar olurken, kolluk gücü ve bu gücü denetleme, sorgulama ve soruşturma mevkiinde bulunan hükümet ne yapıyordu; herhalde, Meclis olarak, yasama organı olarak bizim üzerinde duracağımız, sorgulayacağımız temel konu bu. Bizim bu anlamdaki muhatabımız hükümettir. Hükümet ise, bakıyoruz, hiçbir yetkisi, sıfatı ve sorumluluğu yokmuş gibi, her nedense, olayları izlemekle yetinmiş ve tepkisiz kalmıştır. Oysa, Emniyet ve MİT yapılanması içerisinde muhtelif hukuk ihlallerinin yapıldığı bariz olmasına göre, gerek Emniyet mevzuatı ve gerek MİT mevzuatından kaynaklanan yetkilerini, Sayın Başbakan ve ilgili bakanlar neden kullanmamışlardır; bunun, herhalde sorgulanması, tartışılması gerekiyor değerli arkadaşlarım.

Emniyetin bu yapılanmasının, sonuçta, keyfîliği ve hukuksuzluğu önlenemez boyutlara ulaştırması kaçınılmazdır. Türkiye'de, şu anda, maalesef, bu süreç başlamıştır değerli arkadaşlarım.

İşte, bu olumsuz sürecin önlenmesi adına, teknik ve savcıya doğrudan bağlı olan adlî kolluk yapılanmasının, bir an evvel gerçekleştirilmesi kaçınılmaz bir hal almıştır.

Değerli arkadaşlarım, suç ve suçluyla mücadele etmek ve bireysel özgürlüklerin ihlal edilmesini önlemek mevkiinde olan hükümetin ve elbette hükümetin denetiminde olan Emniyetin, böyle bir adlî kolluk yapılanması içerisinde, özgürlükler ve kamu düzenine hizmet etmesini beklemek, gerçekçi olmaz.

Bu çarpıklıklar öylesine vahim ve dramatik gelişmelere yol açmıştır ki, biraz evvel anlattığım noktaya tekrar dönüyorum; emniyet-yargı-mafya-hükümet ilişkileri içerisinde, Sayın Başbakan ve Hükümet Sözcüsü olan Sayın Adalet Bakanı, "bu konu, hükümetin dışında gelişen ve devletin ilgili kurumlarını ilgilendiren bir konudur" diyebilmiştir. Bu değerlendirmelerin hiçbir ciddiyetinin ve tutarlılığının olamayacağı açıktır. Bu konuları tahkike yönelik olarak, milletvekilliği görevinin gereği olarak, tarafımızdan usulünce sorulan sorulara, aradan iki ay geçtikten sonra, bu soruların kişisel ve özel nitelikli konuları ilgilendirdiğinden bahisle cevap verilmemesindeki talihsiz uygulamayı herhalde sorgulamamız gerekiyor. Soru önergesinde herhangi bir kişiyle yapılan özel görüşmeden söz etmiyorum değerli arkadaşlarım, özel bir sohbetten söz etmiyorum. Soru önergesinde MİT ve Emniyet Yasalarından doğan denetim görevlerinin neden yapılmadığını, 5 ana başlık halinde yasal dayanaklarıyla soruyorum. Yine, bu önergelerde, ilgili kişi adına, bir sanatçıyla yapılan özel bir sohbeti sormuyorum. Yurtdışına çıkış süreciyle ilgili olarak ve kamu göreviyle bağlantılı olarak bir soru soruyorum. Bu sorulara cevap vermek, demokrasiye asgarî şartlarda inanan herkesin görevi ve sorumluluğu kapsamındadır. Neyi soruyorduk orada; bu görüşmede kamu yetkisinin kullanımı noktasında neden zafiyet gösterilmiştir? Bu yoldaki iddia doğru mudur değil midir? Bunu milletvekili sormayacak da kim soracak değerli arkadaşlarım. Bu, milletvekilinin varlık sebebidir, milletvekilinin temel görevidir, temel sorumluluğudur. Vicdan sahibi olan hiç kimse bu konuyu kişisel ve özel nitelikte bir sorudur deyip geçiştiremez. Demokrasiye asgarî şartlarda inanan hiç kimse, böyle bir cevapla bu soruyu geçiştiremez.

İşte, değerli arkadaşlarım, mevcut yasal ve yapısal bozuklukları kullanarak, kolluk gücünün ardına sığınarak, iktidar etme anlayışıyla karşı karşıyayız; sorunun esası bu. Böyle bir anlayış içindeki hükümetin, gerçek anlamda, adlî kolluk yapılanmasına destek vermesini de bekleyemezsiniz. Bunu pek de yadırgamamak gerekiyor aslında. Görüldüğü gibi değerli arkadaşlarım, olayın özü, sorunun özü ve esası bu.

Bu kısır ve verimsiz döngünün değiştirilmesi ve yenilenmesi gerekiyor. Bu yapılamadığı içindir ki, değerli arkadaşlarım, çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadeleyi düzenleyen 4422'nin 10 uncu maddesi, basın ve RTÜK mevzuatının ilgili maddeleri, açık bir şekilde kolluk gücü tarafından ihlal edilmekte, hükümet de bunu seyretmekte. Böyle bir kamu yönetimi, böyle bir hukuk devleti yapılanması, herhalde, gerçekçi olamaz, inandırıcı olamaz. Bu yapılamadığı içindir ki, savcılık makamına ulaşması gereken veya devletin üst yönetimine ulaşması gereken bilgilerin, önemli bilgilerin, ya savcılık makamına ulaşmadan basına sızdırıldığını ya da okyanus ötesinde bulunan kişilere ulaştırıldığını ve buradan da, kendince uyarılar ve yönlendirmeler yapıldığını görüyoruz değerli arkadaşlarım. Okyanus ötesindeki kişilerin, devletin teknik bilgilerine, devletin resmî bilgilerine birtakım kurumlardan önce ulaştığını görüyoruz. Bunları, ciddiyetle sorgulamamız gerekiyor. Bunların üzerine ciddiyetle gitmemiz gerekiyor.

Bütün bu gerekçelerle, adlî kolluk, başlıbaşına, ayrı ve özel bir yasayla düzenlenmesi gereken bir alandır diyoruz arkadaşlarım. Bu düzenlemeyi, Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısı içinde birkaç cümleyle, birkaç fıkrayla geçiştirerek halledemezsiniz. Bunu yapmak istediğiniz zaman, tamamen, sureti haktan görünen bir tavır içinde olduğunuz ve günü kurtarmaya yönelik bir arayış içinde olduğunuz bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar. Bunu, ilerleyen maddelerde, tekrar anlatmaya devam edeceğim değerli arkadaşlarım.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

139 uncu maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi

MADDE 139. - (1) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı kararı ile kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir.

(2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukuki işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.

(3) Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur.

(4) Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.

(5) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.

(6) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz.

(7) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

3. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315).

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemi var.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 139 uncu maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Eğer izin verirseniz, tasarıyla ilgili konuşmalara başlamadan önce, bir üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Dün, üç dönem bu Meclis çatısı altında milletvekilliği görevini onuruyla, başarıyla sürdürmüş bir ağabeyimizi, Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ eski Milletvekili Yılmaz Alpaslan'ı kaybettik. Ben, az evvel Adalet ve Kalkınma Partisinin Tekirdağ milletvekili olan arkadaşlarımla da görüştüm ve 5 Tekirdağ milletvekili arkadaşım adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve takdirlerinize sığınarak, sizler adına, Yılmaz Alpaslan'ın ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve sabır dilemek istiyorum; ailesinin, yakınlarının, sevenlerinin acılarını paylaştığımızı, buradan, bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Ceza Muhakemesi Yasası Tasarısıyla ilgili olarak öncelikle şunu ifade etmeliyim: Bu tasarı, inanın, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir hızla ve bir yöntemle huzurlarınıza gelmiştir. 335 maddelik yasa tasarısı, Adalet Altkomisyonunda toplam 12 gün görüşülmüş ve 12 günde bütün altyapısı tamamlanmış olduğu iddiasıyla Adalet Komisyona gelmiştir; Adalet Komisyonundaki görüşme süresi ise 5 gündür. Türkiye'nin bu en temel yasalarından biri olan Ceza Muhakemesi Yasası Tasarısı, 5 gün içinde, Anayasanın direktiflerini gündeme getiren bir yasa olarak, tamamlandığı iddiasıyla da Meclis Genel Kuruluna indirilmiştir. Tasarının, sadece bu yasa tasarısının değil bütün tasarıların, ihtiyaca cevap verebilmesi için, akademik dünyada, ilgili meslek kuruluşlarında ve sivil toplum örgütlerinde tartışmaya açılması ve yapılacak değerlendirmelerin hepsinin bir potada eritilmesi suretiyle de yasal düzenlemenin yapılması en doğrusudur. Ben, böyle bir çalışmanın yapıldığı inancında değilim. Şimdi, yetkili arkadaşlarımız ve hükümet "evet, yapılmıştır" da diyebilirler. Bir an için, böyle bir çalışmanın yapıldığını, meslek kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine, akademik dünyaya danışıldığını kabul edelim; ama, değerli milletvekili arkadaşlarım, bu tasarı, bu çalışmadan sonra geldiği komisyonlarda, yaklaşık madde sayısı kadar değişiklik önergesi yaşadı; yani, eğer, bir uzlaşma var idiyse bile, o uzlaşma toptan yok oldu, yepyeni bir anlayışla, yepyeni bir yasa tekniğiyle Meclisin huzuruna geldi. Bu nedenle, hiçbir şekilde, akademik dünyada, meslek odalarında ve sivil toplum örgütlerinde arzulanan sonucu, beklenen gayeyi vermedi. Bu nedenle de, bir mutabakat metni değil; fakat, bütün bu olumsuzluklara rağmen, Anamuhalefet Partisi olarak, tasarıya olabildiğince katkı sunduk, olumlu hale getirmeye çalıştık. Bütün katkılarımıza rağmen, bu tasarının, içinde hâlâ birçok olumsuzluğu taşımadığını iddia etmemiz mümkün değil. Yasanın bünyesinde, hâlâ, birçok olumsuzluk var; ama, bu Avrupa Birliğine yetiştirme süreci içinde, bu kadar sıklaştırılan bir tabloda, içindeki bu hatalarıyla birlikte, tasarıda, kendi sunduğumuz katkılarla, elimizden geldiğince düzeltmeler yapmaya çalıştık. Sonuç itibariyle, geneli açısından tasarıya bir karşı çıkmamız söz konusu değil.

Bu arada, Bakanlığın, tüm aşamalarda, isteklerini baskıcı bir yöntemle elde etmeye çalıştığını da belirtmeden geçemeyeceğim. 100'den fazla değişiklik önergesinin dışında, bir de, Adalet Komisyonunda çok ilginç bir olay yaşadık. Bir maddeyle ilgili olarak değişiklik önergesi verdik. Bu değişiklik önergesinde, Recep Bey, o sırada, büyük bir talihsizlikle, Komisyon Başkanlığı görevini üstleniyordu, bu değişiklik önergemiz oylandı, oylama sonucu Adalet ve Kalkınma Partisinden bazı milletvekili arkadaşlarımızın da bizim önergemize destek vermesi sonucu, rakamsal açıdan 12'ye 7 bizim önergemiz kabul edildi; fakat o anda hiç alışmadığımız bir şeyi gördük, Sayın Bakanım oturduğu yerden fırladı "bu nasıl bir uygulamadır, biz bunu kabul etmiyoruz, Hükümetin anlayışı bu merkezde değil" diye bastırınca, Sayın Komisyon Başkanım da "oylama sonuçları eşit çıkmıştır 10 dakika ara veriyorum; bir daha oylayacağım" dedi ve biz yasama organı olarak yürütmeye 10 dakika sonra teslim olduk, 8'e 6 önergedeki iddialarımızı kaybettik ve hükümetin istediği gerçekleşmiş oldu. Burada ben Bakanıma saygısızlık etmek istemem ama, özellikle bir Adalet Bakanının böylesine bir davranışla Adalet Komisyonu üyelerini baskı altına almasını da çok vahim bir olay olarak değerlendiriyorum, takdiri de sizlere bırakıyorum.

Efendim, belirtmeye çalıştığım anlayışla sürdürülen görüşmeler sonucu, olmaması gereken bazı düzenlemeler ne yazık ki bu tasarının içinde var ve işin tuhaf tarafı, olması gereken bazı düzenlemeler de bu tasarıda yok. Özellikle adlî kolluk müessesesi yasada sadece ismen var, oysaki, bu konuda bir bağımsız yasal düzenleme yapılması, adlî kolluk müessesesinin özellikleri de gözönüne alındığında mutlak bir şart; yasaya ismen birkaç madde koymak suretiyle böylesine bir yasal düzenlemenin önüne geçilmeye çalışıldıysa, bunu hukuk mantığı açısından doğru bulmamız mümkün değil; ama sanıyorum ki, adlî kolluk müessesesinin düzenlenmesinde hükümet görüşünü ve komisyon görüşünü de aşan birtakım dirençlerin söz konusu olduğu bir vakıa. Eğer, özellikle kolluk görevini yapan birimler bu konularda çok fazla diretmiş olmasalardı ve diretmenin etkisi yasamanın üzerinde yer almasaydı, sanıyorum adlî kolluk müessesesi bu şekilde düzenlenmezdi.

Efendim, kısa bir dönem önce devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdık. Sonra, bu Ceza Muhakemesi Yasası Tasarısıyla yaptığımız düzenlemeler sonucu, adını devlet güvenlik mahkemesi koymasak bile, adı hariç her şeyi geri getirdik. Bölge ağır ceza mahkemeleri dedik, özel yetkiler tanıdık, özel haklar tanıdık, özel statü tanıdık ve DGM'leri tekrar fiilen yaşama geçirdik. Böylece de, savunma hakkı, suçun niteliğine göre farklılık arz eder bir hale geldi. Savunma hakkı bir bütündür; hangi mahkemede olursa olsun, savunmanın üslubu, anlayışı, hakları ne şekilde sınırlanacaksa, her mahkemede bu şekilde sınırlanır; ama, biz, özel bir düzenlemeyle bu farklılığı getirdik.

İlginç bir şey daha; dün bütün ısrarlarımıza rağmen, İktidar Partisi milletvekili arkadaşlarımıza bunu anlatamadık: Kadın haklarımızı koruyalım derken, kadınlarımız ve konunun muhatabı hekimlerimiz rencide edilmişlerdir. Gerçi, son değişiklikle hekimlerin rencide edilme durumu ortadan kaldırıldı. Kadınların lehine olarak uygulanması gereken pozitif ayırımcılık yanlış değerlendirildi ve pozitif değil negatif bir anlayışla, kadınlarımıza hak vermeye çalışırken, sanırım, onları daha fazla tahakküm altına aldık diye düşünüyoruz.

Bir de, 77 nci maddede çok ilginç bir husus vardı; genel ahlak iddiası. Dün önergede de bunu söylemiştim, bir kez daha tekrar etmeden geçemeyeceğim. Bu genel ahlak iddiası çok geniş bir kapsam. Şimdi, kadın hekim talep edenler ile etmeyenleri genel ahlak dünyası içinde ayrıştırırsanız, yarın öbür gün, kadınların dünyasında, telafisi imkânsız yaralar açarsınız; ama, ne yazık ki, bu iddialarımız dün hiçbir şekilde gündeme getirilmedi ya da bizim getirdiklerimiz, sizin tarafınızdan oy olarak kabul edilmedi ve düşündüğümüzün dışında, yarın sancılarını Türkiye olarak hep birlikte yaşayacağımız bir düzenlemeyle geçtik.

Efendim, tüm bunlar yetmiyormuş gibi, demokratik hukuk devletinde olmaması gereken, vatandaşı suçlu kabul eden ve bu yüzden de baskıcı tedbir ve yöntemler yaratılmış ya da olanların dozu artırılmıştır. Yargılamada -burası çok ilginç- devlet yararı ile bireylerin hak ve özgürlükleri arasındaki denge, ne yazık ki, devlet yararına olmak suretiyle bozulmuştur. Devlet karşıtı olduğumuz iddia edilemez; ama, bir ülkede devlet yararı ile bireylerin hak ve özgürlüklerinin, her halükârda bir denge içinde tutulması gerekirken, bu dengenin devlet yararına bozulmuş olması, yarın öbür gün baskıcı anlayışların ülkede egemen olmasına fırsat verecektir; endişelerimiz, kuşkularımız, korkularımız bu yöndedir.

Efendim, bu baskıcı anlayışa en bariz örnekler, görüşmekte olduğumuz 139 uncu maddede ve 140 ıncı maddede söz konusu. Daha önce, Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasında bulunmayan; ama, bu Ceza Muhakemesi Yasası Tasarısına dahil edilen bir gizli görevli var. Altkomisyonda "gizli görevli" adı tek madde iken, komisyonda ikiye bölünerek, "gizli soruşturmacı" ve gizli inceleme haline getirildi. Şimdi, metinlerde "gizli inceleme" yok, onun adına "teknik araçlarla izleme" dedik; ama, adını ne kadar değiştirirseniz değiştirin, madde, kelimesi değişmeden aynı kaldı. Yani, burada da bir gizli inceleme söz konusu.

Şimdi, ilginçtir, bu 140 ıncı maddeyle ilgili bir kez verilmiş olan önerge reddedildi. Daha sonra, müzakerelerin tekrarı aşamasında, bir kez daha geldi ve orada, az evvel de söylediğim gibi, biraz da, biraz da değil, ciddî oranda, yürütmenin baskıları sonucu, komisyon bu önergeyi kabul etti.

Değerli milletvekilleri, bir yasa düşünün lütfen, gizli tanık, gizli kanıt, gizli soruşturmacı, gizli izleme anlayışlarına sahip olsun. Böylesine gizlilik içerisinde yapılan bir yargılamanın, sizce sonuçları ne olabilir? İzin verirseniz, kendi görüşlerimi kısaca sayayım: Savunma hakkının ortadan kaldırılması, güven duyulmayan bir kararın ortaya çıkması, vatandaşlarından kuşku duyan bir yönetim anlayışı, huzursuzluk, korku ve endişe dolu bir yaşam, anayasal hakların hiçe sayılması, bireysel özgürlüklerin kısıtlanması ve biraz da abartılı bir tabirle, ülkenin, çok geniş bir şekilde tutulmuş haliyle, tutukevine ya da cezaevine benzetilmesi.

İşte, bu nedenlerle, bu madde, bu gizlilik hatalıdır, abartılıdır ve uygulamada büyük sıkıntılara sebep olacaktır. Bu gizlilik anlayışı, hukuk devletinde insanların özgür yaşam sürdürmelerinin önünde de her zaman büyük bir engel olarak yer alacaktır. Hürriyetleri esas alan Anayasamızdaki bu anlayış, hürriyetlerin istisna olarak kabulü şekline dönüşecektir.

Şimdi, bu bahsettiğimiz maddedeki değişiklikler, zaten, 4422 sayılı Yasada; yani, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununda vardı, bu yüzden değişen bir şey yok şeklinde basit sözlerle örtbas edemeyiz; çünkü, az evvel söylediğim 4422 sayılı Yasa özel bir düzenlemeyi içermektedir. Oysaki, Ceza Muhakemesi Yasası, Türkiye'deki tüm ceza muhakemelerindeki usulî işlemleri düzenleyen bir yasadır. Özel bir yasa değildir, genel bir yasadır.

Arkadaşlar, genel bir yasanın ruhuna bu kadar kısıtlayıcı hükümler getirilmesinin hukuk mantığıyla özdeşleşmesi mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şu ana kadar anlattıklarım yasal düzenlemedeki sakıncalarla ilgili. Şimdi, bir de uygulamayla ilgili bir iki örnek vermek istiyorum. Çok kısa bir zaman önce, Adalet ve Kalkınma Partili bir milletvekili arkadaşım, bir sohbetimizde, telefonunun dinlenildiğinden bahsetmişti. Bunu, çoğunuza söylemiştir Hüsrev arkadaşımız. O kadar denk gelmiş ki, bir gün birisiyle görüşüyor, konuşma bitiyor, karşı taraf telefonu kapatıyor; ama, ne yazık ki, yetkisi olmamasına rağmen dinleme görevini yapan vatandaş o arada boş bulunuyor, dinlemekte olduğu müziği Hüsrev Beye de dinletiyor.

BAŞKAN - Sayın Saygun, Grup ve şahsınız adına toplam 15 dakikalık konuşma hakkını aştınız; lütfen toparlayın.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - 20 dakika oldu.

MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Tamam efendim, bitiriyorum.

Bunu niye söyledim: Türkiye'de, yetkisi olmayan kurumlar, hem de bir suç ilişkisi olmamasına rağmen, Meclisteki milletvekillerinin telefonlarını dinlemeyi alışkanlık haline getirmişlerse, böylesine yetkilerle onları teçhiz ederseniz, bu ülkede kimler, nasıl dinlenir; onun takdirini sizlere bırakıyorum.

Efendim, izin verirseniz, son olarak şunu söylemek istiyorum: Bizler, bu ülkenin farklı yörelerinden, devletin varlık sebebi olan bireylerin oylarıyla geldik. Görevimiz, tabiî ki, ülke yararına hizmet etmek; ama, bu hizmet anlayışını sürdürürken, bizlere görev veren bireyleri ve toplumu sıkıntıya sokma hakkına sahip değiliz. Ülkemizi, özgür bir ortama taşımak, hukuk devleti anlayışını ve uygulamasını sağlamak, demokratikleşme yönünde çaba göstermek, olağanüstü halleri ve olağanüstü uygulamaları kaldırmak ya da olabildiğince en aza indirmek, insanlarımızı sosyal ve ekonomik anlamda mutlu etmek, gençlerimize yaşanabilir bir gelecek yaratmak hepimizin görevidir. Böylesine gizlilik içeren bir anlayışın sonunda Susurluk'un doğduğunu da, lütfen, unutmayalım.

Tüm bu anlattıklarımıza rağmen, çıkaracağımız yasaya, ülkemize yeni bir ufuk açacağı anlayışıyla destek veriyoruz; ancak, destek verirken, eleştirilerimizi her fırsatta gündeme getiriyoruz ve onay vermediğimiz bazı maddeleri de ifade etme ihtiyacını duyuyoruz.

139 uncu madde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun onay vermediği maddelerden bir tanesidir. Özgür ortamları kısıtlayan, demokratik anlayışı yok etmeye yönelik anlayışların dikte edildiği madde metnini Cumhuriyet Halk Partisinin onaylaması, kabul etmesi mümkün değildir.

BAŞKAN - Lütfen toparlayın.

MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - Efendim, umarım, verdiğimiz destek ve uyarılarımız, hem bu yasada hem de gelecekteki yasal düzenlemelerde yararlı olur.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Yılmaz Alpaslan'ın kaybı acı bir kayıp. Yılmaz Alpaslan, Trakya'nın, Türkiye'nin yetiştirdiği değerli, nitelikli, renkli, delikanlı bir politikacı, parlamenter. Ailesine, yakınlarına başsağlığı, kendisine de Tanrıdan rahmet diliyoruz.

Şimdi, söz sırası, şahsı adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay'da.

Buyurun Sayın Yarbay.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan, gizli soruşturmacı görevlendirilmesiyle ilgili 139 uncu madde üzerinde söz almış bulunuyorum.

333 maddelik bu kanun tasarısı, gerçekten, çok ilerici hükümler taşıyor. Türkiye'de insan haklarının gelişmesi konusunda, savunmanın güçlendirilmesi konusunda çok önemli hükümler var; ancak, 333 maddenin tamamına benim katılmam mümkün değil; hepimizin katılması mümkün değil; dolayısıyla, fert fert, hepimizin, ayrı ayrı itirazları olabilir.

Benim bu kanunda zayıf gördüğüm, eksik gördüğüm bir konu var; o da şu: Gizli tanık, gizli görevlendirme. Bak, yine çok açık -bu benim felsefemdir; Almanya'da, İngiltere'de, Amerika'da olması çok önemli değil bir şeyin; orada var diye bir şey iyi olmaz- devlet gizli iş yapmaz. Vatandaşlarına karşı gizli iş yapmaz devlet, vatandaşlarına karşı gayet şeffaftır; çünkü, devlet güçlüdür ve hâkimdir. Mesela, sanığı koruyamayan bir devlet, devlet değildir. Eğer, sanık korunamıyorsa, o devlet, zaten, devlet değildir.

 Şimdi, 58 inci maddeyle, ben, bu 139 uncu maddeyi aynı görüyorum; gizli görevlendirme ve gizli tanık... Gizli görevlendirme ile gizli tanık işbirliği yaptığı zaman adamı idam ettirir ve bunların kimlikleri de açıklanmıyor. Yargılamanın en önemli özelliği, şeffaf olmasıdır; herkese açık olmasıdır, yargının en önemli özelliği; ama, siz, yargılamayı bina ettiğiniz olayda gizli tanığı açıklamıyorsunuz ve gizli görevlendirmeyi açıklamıyorsunuz.

Gizli görevlendirmecileri korumak çok zordur ve kamu görevlilerine büyük bir zarar veriliyor. Ben şimdi size bir örnek vermek istiyorum. Bir arkadaşımızı görevlendirdik, uyuşturucu takibi konusunda. Burada, bakın, çok önemli bir madde var; diyor ki: "Hukukî kimlik kullanabilir." Yani, benim adım Ersönmez Yarbay. Ben hukukî kimlik kullanıyorum. Mesela, Ali Veli; yeni hukukî kimliğim bu. Ali Veli olarak görev başındayken ölürsem, cenaze töreni yapabilir misiniz?! Ben kamu görevlisiyim; cenaze töreni yapılabilir mi?! Ben -kamu görevlisi olarak bir suçluyu takip ederken- gizli kimlikle suçlu takip ediyorum ve benim cenaze törenim yapılabilir mi?! Ben, bir tazminat filan, bir hak iddia edebilir miyim?!

Burada, daha önce Türkiye'de çok tartışılan bir konu var; ajan provokatör konusu. Bakın, ajan provokatörlük olayını burası resmîleştiriyor, hukukîleştiriyor. Daha önce, biz, yürüyüşler, mitingler, toplantılar olduğu zaman "içimize ajan provokatör sızdı" diyorduk. Şimdi, burada diyor ki: "Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez." Pekâlâ, suç işleyemeyen bir soruşturmacı görevini nasıl yerine getirecek?! Mesela, diyelim ki, izinsiz yürüyüşe katıldı soruşturmacı. İzinsiz yürüyüş suç değil midir?! Nasıl, suç işlemeden görevini yerine getirecek veyahut da uyuşturucu madde nakledilirken arabaya binip gitmesi, yani, o uyuşturucu heyetinin içinde olması suç değil midir?!

Evet, devam edelim: "Görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz" deniliyor bu sefer de. Şimdi, bu insanı korumak son derece zordur. İleride bu kamu görevlilerinin başına bela açmış oluyoruz.

Bakın, Türkiye'de, bir, Millî İstihbarat Teşkilatı var -biz, hep gizli işlerden çekiyoruz ne çekersek- iki, Generkurmayın istihbarat teşkilatı var; üç, Emniyet Teşkilatının istihbarat teşkilatı var; dört, şimdi de, cumhuriyet savcılarının istihbarat teşkilatı oluşuyor. Bu örgütler, yani, birbirine bilgi aktarmayan bu örgütler, ileride birbirlerini öldürürler. Abdullah Çatlı, Alaattin Çakıcı olayı burada resmîleştirilmeye çalışılıyor; ama, biz bu işi resmîleştiremeyiz. Yani, devlet, sanıkları yargılarken yargı konusunda şeffaf olmalıdır. Haa, devletin Millî İstihbarat Teşkilatı gerekli eylem ve işlemleri yapar. Kime karşı; kendi vatandaşlarına karşı değil, dışarıdakilere karşı, vatan düşmanlarına karşı. Kanunî yetkisi, yapar; ama, biz, gizli iş yapan insanların sayısını çoğalttığımız zaman, vatandaşın güvencesi kalmaz.

Şimdi, burada -uyuşturucu madde- suçları sınırlandırmışız. Bu bir ileri gelişmedir; bunun için teşekkür ediyorum. Yani, daha önce bu konu daha genişmiş, şimdi biraz daraltılmış; bu iyidir; fakat, buradaki konular, hep önemli konular; uyuşturucu ticareti... Trilyonlarla uğraşıyorsunuz ve insanı suça ortak ediyorsunuz. Kamu görevlisi; maaşı 500 000 000 lira, maaşı 1 milyar lira... Sen, burada, adamı trilyonlarla bir işe ortak ediyorsun, en sonunda gizli adam...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Kim hesap sorabilecek?

Benim buradaki esas korkum şu: Yani, burada "efendim, bu maddeyi şey yaparken devleti zayıflatmayalım..." Bu madde, devleti zayıflatan bir maddedir, devleti güçlendiren bir madde değildir. Bu iki madde, gizli tanık ve gizli sanık, devleti zayıflatan, devleti tartışma ortamı içerisine çeken, devleti her zaman töhmet altında bırakan iki maddedir. Dolayısıyla, bu kanun tasarısının bütün maddeleri, 333'ü de, hepsi iyi, ileri hükümler getiriyor, bunun için teşekkür ediyorum; ancak, gizli tanık ve gizli görevlendirmenin sonunda gelinecek nokta, gizli sanıktır; yani, artık, yargılamanın da örtülmesidir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Oylamadan önce, Sayın Bakan söz istiyor.

Sayın Bakan, kürsüden mi, yerinizden mi konuşacaksınız?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, yerimden, bir iki cümleyi Genel Kurulun bilgisine sunmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Değerli arkadaşlarım, tabiî, Ceza Muhakemesi Yasası, kendi içinde dengeleri olan, arkadaşlarımızın burada dile getirdiği hususları bir bütünlük içerisinde tolere eden, hak ve özgürlükleri de olabildiğince teminat altına alan bir düzenlemedir.

Geneli üzerinde konuşurken de söyledim; hiç şüphesiz, biz, iki şeyi gözetiyoruz ve gözetmek mecburiyetindeyiz. Bunlardan bir tanesi, hak ve özgürlüklerdir. Şu anki uygulamalara ve genel mevzuatımıza baktığımızda, bu düzenlemenin birçok noktada yeni teminatlar getirdiği, mahkemelerin daha aleni bir yargılama yapmasını, daha adil bir yargılama yapmasını ve kısa sürede gerçeğin ortaya çıkarılmasını hedeflediği aşikârdır; ama, öbür taraftan da, sosyal düzenin korunması esastır. Hep ifade etmeye çalışıyoruz; bundan sonra da ifade edeceğiz; sosyal düzen bozulduğu andan itibaren, hiçbir özgürlüğü kullanma imkânınız yoktur; bu bir.

İki; biz bu düzenlemeyi yaparken, hem devlet ve toplum olarak bizim geçirdiğimiz tecrübeler hem de hukuk devleti olarak birbirimize örnek gösterdiğimiz ya da hukuk devleti olarak bugün yeryüzünde mevcut olan devletlerin uygulamalarının dışında hiçbir hüküm de getirmedik; ama, şunun kabul edilmesi hazım: Sayın Yarbay'ın söylediği tarzda ne tarihte bir devlet var ne de bugün bir devlet var. Eğer bir sanal devlet için, bir sanal toplum için usul hukuku yapıyorsak, ona bir diyeceğim yok; ama, yaşanan gerçeklerden ki, usul kuralları, belli tecrübelerin, belli sıkıntıların sonucu konulmuş olan, trafik kuralları kadar hayatî birkısım kurallardır.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, şimdi, lise önlerine varıncaya kadar uyuşturucu tacirleri dağılmaya başladı. Gençlik tehdit altında; kapkaç vesaire. Şimdi, buradaki suçları, devletin örgütü, nasıl takip edecek, nasıl izleyecek, bunları nasıl ortaya çıkaracak da gelecek kuşakları uyuşturucu belasından, kapkaçtan, örgütlerin... Şu an arkadaşlar bilmiyor, emniyetten gelenler bilir, cezaevlerimizdeki örgüt sayısını, isimlerini bile çoğunuz bilmiyorsunuz; 47 örgütün mensubunu biz cezaevlerimizde barındırıyoruz. Türkiye örgütlü suçlar açısından ya hedef ülke ya geçiş ülkesidir. Bunları hesaba katmadan bir hukuk düzenlemesi yapılamaz. Ben de özgürlüğün ne anlama geldiğini biliyorum, komisyonumuz da ne anlama geldiğini biliyor, sizler de biliyorsunuz. Onun için, özgürlükler kadar, Türkiye'yi suç örgütlerinin cirit attığı, her istediğini yaptığı, geleceğimizi tehdit edecek bir özgürlük ortamını onlara vermememiz lazım. Devletin, güvenlik güçlerimizin, bu anlamda, bu düzenlemeleri yapmasına ihtiyaç var, bunların güçlendirilmesine...

Kaldı ki -bir şey var- yine biz, Ceza Kanunu düzenlemesini yaparken, özel ceza hükmü taşıyan kanunların hepsini Ceza Kanununun bütünlüğü içerisinde değerlendirmeye çalıştık. Şimdi, burada, 139 uncu madde, arkasından gelen 140 ıncı madde, zaten, 4422 sayılı Kanunda var olan düzenlemelerdir. Biz, artık, yasanın yürürlük tarihiyle birlikte bu kanunlar ortadan kalkacağı için, onlarla ilgili, suçla mücadelede ihtiyaç duyulan yetkileri bu kanunun içerisine almaya çalıştık.

Bir üçüncüsü, tabiatıyla, bir hukukî düzenleme yaparken, mukayeseli hukuktan istifade edersiniz. Dün de sıkça atıf yaptım; 1 Eylül 2004 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Alman Ceza Usul Yasasının 110 uncu maddesinde aynen böyle "aşağıda yazılı suçlar söz konusu olduğunda, gizli soruşturmacı görevlendirilebilir" diyor; yani, bu, ilk defa bizim hukukumuza bu kanunla gelen olmadığı gibi, Batı hukukunda da uygulama imkânı bulan ve her devlette olan bir uygulamayı burada getirmeye çalıştık.

Bunu şunun için söylüyorum: Yani, böyle bir yasa, özgürlükçü bir yasayla ilgili olarak, sadece içinde iki yerde gizli maddesi geçiyor diye ya da gizli ifadesi geçiyor diye, özgürlükleri kısıtlayan, polis devleti imajını ortaya koyan bir düzenleme yapmadık. Bu yasa güzel bir yasadır ve kendi içinde de tutarlılığı olan bir yasadır.

Bunu bilgilerinize arz etmek istedim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, daha bakmadınız bile.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Görünüyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oylama sırasında hem Kâtip Üyelerimiz hem ben bakıyoruz. Mutabık kaldık; kabul edenler, kabul etmeyenlerden daha çoktu. O yüzden, madde kabul edildi diye oylama sonucunu ilan ettik.

Birleşime, saat 15.00'e kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.16


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER:Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

698 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

140 ıncı maddeyi okutuyorum:

Teknik araçlarla izleme

MADDE 140. - (1) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi halinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

3. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

4. Parada sahtecilik (madde 197),

5. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

6. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),

7. Rüşvet (madde 252),

8. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),

9. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),

10. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),

Suçları.

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.

d) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

(2) Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmidört saat içinde hâkim onayına sunulur.

(3) Teknik araçlarla izleme kararı en çok dört haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.

(4) Elde edilen deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı takdirde Cumhuriyet savcısının gözetiminde derhal yok edilir.

(5) Bu madde hükümleri, kişinin konutunda uygulanamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 698 sıra sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısının 140 ıncı maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu nedenle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Gerek görüşmekte olduğumuz 140 ıncı madde gerekse bundan önce görüştüğümüz 139 uncu madde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun genelleştirilmiş, fakat, bundan önceki dönemlerde istisna olarak uygulanmakta olan ve bizim neslin pek de iyi olmayan anılarını, kötü anılarını çok iyi paylaştığı, hem ajan provokatör hem işkence hem de her an takip altında kalan örgüt ve örgüte bağlı suçlarla ilgili düzenlemeleri içeriyor.

Şimdiye kadar, Türkiye'de, ajan provokatör kelimesinden çok çektik, bu ülke çok çekti. Herkes, suçlu ve sanık olarak görülmeye çalışıldı. Gizli izleme, Türkiye'de var olan bir işlem, yıllardan beri de vardı; ancak, şimdiye kadar istisnaî hallerde, olağanüstü dönemlerde uygulanan bir işlemi, bu tasarıyla beraber, ceza muhakemesinin temel eksenlerinden biri haline getiriyoruz. Elbette, burada bir farklılık var; şimdiye kadar suçludan delile gitme yöntemi kullanılıyordu. Suçludan delile gitmeye kalktığınızda, elbette ki, insan haklarının en büyük ihlali olan işkence gündeme geliyordu. Türkiye Cumhuriyetinin ve demokrasi tarihinin en büyük kara lekelerinden birisi işkencedir. Evet, belki bu teknik izlemeler ve düzenlemelerle birlikte düzenli bir hale gelebilecek; fakat, ajan provokatör, gizli izleme ve gizli ajanı gözönüne aldığımızda ise, ne yazık ki, bu kara lekenin, sadece, artık işkencenin Türkiye'deki uygulamasının ortadan kalkmasından itibaren geçerli olmayacağını görüyoruz. Yine, ne yazık ki, benzer hükümlerin -istisnaî olması gereken hükümlerin- hukuk sistemimizde bir genel kural olarak konulması ve devam etmesi tehlikesini de bir arada yaşıyoruz.

Anayasamızın 2 nci maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" denilerek, devletimizin bir hukuk devleti olduğu açıkça vurgulanmıştır. Bu anlamda hukuk devleti, her eylem ve işlemi koygun, insan haklarına saygı gösteren, hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, hukukun üstünlüğünü kayıtsız şartsız kabul eden bir devlet demektir.

Hukuk devletinde, yasama ve yürütmeyi, hukuka ve hukukun üstünlüğüne bağlı kılan güç, bağımsız yargıdır. Yargı, bu görevini, mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, delil toplama, iddia ve savunma haklarına ilişkin ilke ve hükümleri içeren usul yasalarıyla gerçekleştirir. İşte, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısının "Teknik araçlarla izleme" başlığı taşıyan 140 ıncı maddesi "bazı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilmemesi halinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir" diyerek, daha önce 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununda kısıtlı ve istisnaî durumlarda konulan bir maddenin, tüm yargılama hukukumuza genel bir kural olarak konulmasına neden olmuştur.

Yargılama sisteminde ve demokratik hukuk yaşamımızda önemli olan, hak ve özgürlüklerin genel, kısıtlamaların ise istisnaî olmasıdır. Ne yazık ki, bu maddeyle, her ne kadar belli suçlar sayılmasına, hâkim teminatı konulmasına, kişinin konutunda uygulanmasının engellenmesine karşın, yalnızca kuvvetli şüphenin bulunması halinde kişilerin her türlü özel yaşamının ve özel alanlarının izlenebileceği ve (4) üncü fıkrada "bu izleme sonucu elde edilen bilgilerin ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamayacağı, ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı takdirde cumhuriyet savcısının gözetiminde derhal yok edilir" hükmü bulunmasına karşın, günümüzde, uygulamada, elde edilen bu tür bilgilerin elden ele geçmesinin ve medyada kullanımının çok yaygın olduğunu gözönüne aldığımızda, getirilen tüm güvencelere karşın, bu maddenin Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yer alması, evrensel hukuk ilkeleri, insan hakları ve haklar ve özgürlükler açısından da sakıncalı bulunmaktadır.

Bizim temennimiz, bu maddenin Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yer almamasıdır, çıkarılmasıdır. Nitekim, hükümet de aynı görüşte olmalı ki, getirilen hükümet tasarısında bu madde yoktu, altkomisyonda bu madde yine yoktu; ama, Adalet Komisyonu toplantısında hükümet tarafından bir önergeyle, bu madde yeni 140 ıncı madde olarak getirildi. Adalet Bakanlığının hazırladığı taslakta o kadar endişeler vardı ki, konutta izleme de vardı; yani, bir insanın özel yaşamında konut olarak kullandığı tüm alanlarında, tüm aile mahremiyetinin, tüm sırlarının, hem dinlenebileceği hem görüntüyle kaydedilebileceği endişesi vardı; sabahki oturumda bu madde kabul edildi. Tekrar görüşülme esnasında, AKP'li arkadaşlarımızın verdiği önergelerle, konutta izleme konusu ortadan kaldırıldı.

Şimdi, düşündüğümüzde, ikisini bir arada tuttuğumuzda gördüğümüz şu: Ne yazık ki, güvenlik güçleri ve kolluk kuvvetleri, bugüne kadarki... Evet, Türkiye'nin olağanüstü dönemlerden geçtiğini biliyoruz; ama, artık, Türkiye'de olağanüstü uygulamaların kural haline getirilmesini ve bu kuralların da artık yasalaşmasını savunan kolluk görevlileri tamamen komisyon üzerinde bir baskı oluşturarak, tüm gizlilik alanlarımızın dinlenebilmesinin, gözlenebilmesinin ve kamuya açılabilmesinin tehlikesini doğuracak önergelerle karşımıza geldiler. Ben bu konuda komisyonun gösterdiği tavrı gerçekten takdir ediyorum. Komisyon bu konuda direndi; fakat, burada ilginç olan başka bir nokta daha var. İkinci olarak gelen bir önergeye bakıyoruz; örneğin "işyeri" ibaresi çıkarılmamıştı burada. Bu tasarıda en fazla eleştirilen konu, çok aceleye getirildiğimiz ve bu tasarının Meclis gündemine çok acele getirildiğini ve önergelerle değiştirildiğini birçok arkadaşım söyledi; bu bir gerçek. Bir maddeyi sabahleyin kabul ettik, öğleden sonra başka bir önergeyle değiştirerek kabul ettik; önergede "işyeri" ibaresi yoktu, kalemle ilave ederek "işyeri" ibaresinin eklenmesini sağladık.

Bakınız, şimdi, böyle yöntemlerle... Şu anda Mecliste görmüş olduğumuz gibi, yağmur gibi hâlâ önerge yağıyor burada. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu beş yıldan beri Türkiye'nin gündeminde; hükümet bunun üzerinde bir yıldan beri çalışıyor; Adalet Komisyonunda, alt komisyonda bunlar tartışıldı; bu önergeler şimdiye kadar gelmedi mi, uygulamadaki bu aksaklıklar bilinmiyor muydu?! Kolluk kuvvetlerinin, demokratikleşme ve özgürleşme konusunda ve hukuk devletinin teminatı olan hukukun üstünlüğünü kabul etme konusunda hâlâ ve hâlâ direnmesini anlayabilmiş değilim. Meclisin bu konudaki iradesi gerçekten çok güzel. Meclis bu iradeyi reddediyor, komisyon da reddetti; ama, hükümetin de bu konuda biraz direnmesini istiyoruz. Hâlâ bizim önümüze yağmur gibi önergeler gelmesin. Bu tasarının görüşülmesi esnasında, hakları ve özgürlükleri kısıtlayıcı önergeleri lütfen getirmeyin Sayın Bakan, sizden bunu istiyoruz. "Özgürlükleri genişletiyoruz" diye kelime oyunları yaparak, özgürlükleri kısıtlayıcı hükümler lütfen tekrar gelmesin bir daha.

Burada katalog halinde birtakım suçlar sayıldı. Diyorlar ki "evet, bu teknik izleme sakıncalı. Biz, belirli maddeler halinde bu suçları kısıtlıyoruz; bu suçlar haricinde gizli izleme yapılamayacak." Bizim de Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri olarak verdiğimiz bir önerge vardı.

Bakın, bu katalog halinde sayılan suçlarda, ne yazık ki, devlet aleyhine, yani Ceza Kanununun 302 ve müteakip maddelerince düzenlenen ve anayasal düzene karşı işlenen suçlara karşı gizli izleme yapılması mümkün değil bu tasarıyla. Biz de, bu kadar geniş bir kapsam içerisinde bu suçlar sayılıyorsa, devlete karşı işlenen suçları -302, 303, 304, 305, 306, 307, 308 inci maddeler- ve anayasal düzene karşı işlenen suçları -309, 310 uncu maddeler- ekleyelim dedik; bunlar da o zaman bu yasaya girsin; madem bu izlemeyi prensip olarak kabul ediyorsunuz, devlete karşı işlenen suçlar da girsin dediğimizde, komisyon görüşmeleri esnasında, Sayın Bakan "302'yi kabul ederim, 303'ü kabul ederim, 304'ü kabul ederim; ama, 305'i kabul etmem; yani, 306'yı kabul ederim, 307'yi kabul ederim, geri kalan tüm maddeleri kabul ederim; ama, 305'i etmem" dedi. Yani, devlet aleyhine, anayasal düzene karşı işlenen suçlarda, yabancı vakıflardan para alınmasını düzenleyen ve sanki çok eski bir dönemi andıran, bu rabıtayı andıran suçlarda gizli izlemenin yapılamamasını temin eden bir anlayışı kabul etmek mümkün mü burada?! Bizim en temel hassasiyetlerimizden bir tanesi, Türkiye Cumhuriyetinin birliği, bütünlüğü ve anayasal nizamın devamıdır; hepimizin kabul etmesi gereken temel ilke budur; ama, ne yazık ki, bu katalog halinde sunulan suçlarda bunlar yok.

İkincisi, gizli izlemenin şimdiye kadar uygulamada var olduğunu biliyoruz. Gizli izlemede elde edilen bilgilerin de kamuyla ne kadar paylaşıldığı ve o paylaşılma esnasında kamu görevlilerinin, kamuda çalışan insanların ve ekiplerin mücadelesinin basına sızdırıldığı da hepimizin malumu.

Bakınız, biz, Türkbank soruşturması esnasında ilginç bir şey bulduk: Şimdiye kadar, gizli izlemeyle elde edilen bilgilerin, kamu görevlileri tarafından, 1998 yılından 2003 yılına kadar, ne yazık ki, devletin ilgili kurumlarına, hukuk kurumlarına bildirilmediğini gördük; yani, ille, gizli izlemeyle elde edilen ses, bilgi ve görüntünün...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla)- Gizli izlemeyle elde edilen görüntüler, bilgiler, kamuoyuna ve adalet kurumuna, hukuk kurumlarına, direkt mahkemelere yansıtılmıyor; emniyet güçleri, bunların bir kısmını elinde bulunduruyor.

Biliyorsunuz, birtakım televizyon kanallarında, elde edilen kasetleri gördük; eski istihbarat şeflerinde, yakalanan kasetler, dinleme kayıtlarını gördük; basından bunları takip ettik, kataloglarını alabildik, kimler olduğunu. Önemli olan, adlî kolluk düzenlenmediği müddetçe, hâkim teminatı tam olarak sağlanmadığı müddetçe, bunların, adalete yardımcı olmaktan çok, insanların özel yaşamında ve gelecekteki yaşamlarında bir şantaj aracı olarak kullanılmasını engellememiz mümkün değil.

Yine, bu yasada, bizim hep hassasiyetle üzerinde durduğumuz "gecikmesinde sakınca bulunan haller" kavramı var. Birçok hukukçu arkadaşımız var burada. Hükümet tasarısında getirilen, 2 nci maddede getirilen "gecikmesinde sakınca bulunan haller" kavramı, allahaşkına, tutuklamayı düzenleyen 100 üncü maddedeki uygulama değil mi?! Tutuklamayla belirtilen hallerin hepsi, delilleri karartma şüphesi varsa, kaçma şüphesi varsa, delilleri şantaj ve tehditle kapatma şüphesi varsa, zaten, hâkim tarafından tutuklama kararı veriliyor. 2 nci maddede, hükümet tasarısının 2 nci maddesinde "gecikmesinde sakınca bulunan haller" deyimi, aynen, şu anda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda getirdiğimiz "tutuklanmayı gerektiren sebepler" ve Türk hukuk sisteminde seksen yıldan beri uygulanan bir hüküm, hükümet tasarısında "gecikmesinde sakınca bulunan haller" kavramıyla derhal işlemde bulunulmadığı takdirde, suçun delil, iz, eser ve emarelerinin ortadan kaybolması olasılığının ortaya çıkması halini düzenliyor. Tutuklama sebebi olarak da, biz "kaçması durumunda, delillerin karartılması durumunda, tanıklara baskı yapılması durumunda" diyerek, aynı zamanda tutuklama hükümlerini getirdik. Aynı kavramlar bunlar. Her maddede, müphem, ne olduğu belirli olmayan "gecikmesinde sakınca bulunan haller" kavramını getirmek yerine, zaten usul kanununda var olan ve uygulanmakta olan "tutuklamayı gerektiren sebepler" içerisinde yer aldığını gördüğümüz ve hepimizin de kabul ettiği, hukuk sisteminde hiç kimsenin itiraz etmediği bu genel hükmü kavram olarak Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa getirmenin gereğine inanıyorum.

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

141 inci maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat

Tazminat istemi

MADDE 141. - (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında:

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanuni gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanuni hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

142 nci maddeyi okutuyorum:

Tazminat isteminin koşulları

MADDE 142. - (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.

(3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.

(4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin  yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.

(5) Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister.

(6) İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.

(7) Mahkeme, istemde bulunanı, Cumhuriyet savcısını ve Hazine temsilcisini dinledikten sonra kararını verir.

(8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

143 üncü maddeyi okutuyorum:

Tazminatın geri alınması

MADDE 143. - (1) Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak, hakkında kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların mahkûmiyet süresine ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı mahkemeden alınacak kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümleri uygulanarak geri alınır. Bu karara itiraz edilebilir.

(2) Devlet, ödediği tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevini kötüye kullanan kamu görevlilerine rücu eder.

(3) İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

144 üncü maddeyi okutuyorum:

Tazminat isteyemeyecek kişiler

MADDE 144. - (1) Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat isteyemezler:

a) Gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilenler.

b) Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.

c) Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.

d) Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler.

e) Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

145 inci maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ KISIM

İfade ve Sorgu

BİRİNCİ BÖLÜM

İfade veya Sorgu İçin Çağrı

İfade veya sorgu için çağrı

MADDE 145. - (1) İfadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

146 ncı maddeyi okutuyorum:

Şüpheli veya sanığın zorla getirilmesi

MADDE 146. - (1) Hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunan şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir.

(2) Zorla getirme kararı, şüpheli veya sanığın açıkça kim olduğunu, kendisiyle ilgili suçu, gerektiğinde eşkâlini ve zorla getirilmesi nedenlerini içerir.

(3) Zorla getirme kararının bir örneği şüpheli veya sanığa verilir.

(4) Zorla getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhâl, olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmidört saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya zorla getirmeyi isteyen Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.

(5) Zorla getirme, bunun için haklı görülecek bir zamanda başlar ve hâkim, mahkeme veya zorla getirmeyi isteyen Cumhuriyet savcısı tarafından, sorguya çekilmenin veya ifade almanın sonuna kadar devam eder.

(6) Zorla getirme kararının yerine getirilememesinin nedenleri, köy veya mahalle muhtarı ile kolluk görevlisinin birlikte imzalayacakları bir tutanakla saptanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

147 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

İfade ve Sorgu Usulü

İfade ve sorgunun tarzı

MADDE 147. - (1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:

a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.

b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.

c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.

d) 95 inci madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhal bildirilir.

e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu söylenir.

f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.

g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.

h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkanlardan yararlanılır.

i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır:

1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.

2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.

3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.

4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.

5. İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

148 inci maddeyi okutuyorum:

İfade alma ve sorguda yasak usuller

MADDE 148. - (1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.

(2) Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.

(3) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.

(4) Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.

(5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

149 uncu maddeyi okutuyorum:

ALTINCI KISIM

Savunma

BİRİNCİ BÖLÜM

Müdafi Seçimi, Görevlendirilmesi, Görev ve Yetkileri

Şüphelinin veya sanığın müdafi seçimi

MADDE 149. - (1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanuni temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.

(2) Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir.

(3) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

150 nci maddeyi okutuyorum :

Müdafiin görevlendirilmesi

MADDE 150. - (1) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi hâlinde bir müdafi görevlendirilir.

(2) Şüpheli veya sanık onsekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.

(3) Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

151 inci maddeyi okutuyorum :

Müdafi görevini yerine getirmediğinde yapılacak işlem

MADDE 151. - (1) 150 nci madde hükmüne göre görevlendirilen müdafi, duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya görevini yerine getirmekten kaçınırsa, hâkim veya mahkeme derhâl başka bir müdafi görevlendirilmesi için gerekli işlemi yapar. Bu durumda mahkeme oturuma ara verebileceği gibi oturumun ertelenmesine de karar verebilir.

(2) Eğer yeni müdafi savunmasını hazırlamak için yeterli zaman olmadığını açıklarsa oturum ertelenir.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

152 nci maddeyi okutuyorum :

Şüpheli veya sanığın birden fazla olması hâlinde savunma

MADDE 152. - (1) Yararları birbirine uygun olan birden fazla şüpheli veya sanığın savunması aynı müdafie verilebilir.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

153 üncü maddeyi okutuyorum:

Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi

MADDE 153. - (1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.

(2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.

(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.

(4) Müdafi, Cumhuriyet savcılığınca iddianamenin mahkemeye verildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.

(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

154 üncü maddeyi okutuyorum:

Müdafi ile görüşme

MADDE 154. - (1) Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

155 inci maddeyi okutuyorum:

Kanuni temsilci veya eşin duruşmada hazır bulunması

MADDE 155. - (1) Sanığın kanuni temsilcisine duruşma gün ve saati bildirilir ve duruşmaya kabul edilerek istemi üzerine dinlenebilir.

(2) Sanığın eşi hakkında da tebligat yapılmaksızın birinci fıkra hükmü uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

156 ncı maddeyi okutuyorum:

Müdafiin görevlendirilmesinde usul

MADDE 156. - (1) 150 nci maddede yazılı olan hâllerde, müdafi;

a) Soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin istemi üzerine,

b) Kovuşturma evresinde, mahkemenin istemi üzerine,

Baro tarafından görevlendirilir.

(2) Yukarıda belirtilen hâllerde müdafi soruşturmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer barosunca görevlendirilir.

(3) Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan müdafi seçmesi halinde, baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

157 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KİTAP

Soruşturma

BİRİNCİ KISIM

Suçlara İlişkin İhbarlar ve Soruşturma

BİRİNCİ BÖLÜM

Soruşturmanın Gizliliği, Suçların İhbarı

Soruşturmanın gizliliği

MADDE 157. - (1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemi var.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel; buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ÖZEL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, konuşmacıların, 139 ve 140 ıncı maddeler üzerinde konuşurken, hükümetin, komisyon üyeleri üzerinde çok ciddî baskısı olduğu yönünde birtakım sözlerini işittik. Biz buna katılmıyoruz; hükümetin birden çok önergesini reddettiğimiz de oldu. Komisyonda tartışıldı, çok güzel bir tartışma ortamı oldu; bütün sivil toplum örgütlerinden gelenler oldu, Yargıtaydan gelenler oldu. Güzel bir tartışma ortamında bu tasarıyı hazırladığımız düşüncesiyle bu suçlamaları kabul etmiyorum. Hiçbir zaman, hükümetin, idarenin, yürütmenin, komisyon üyeleri üzerinde hiçbir baskısı da olmamıştır.

Her ne kadar Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 157 nci maddesi üzerinde söz almış olsam da, tasarının  İkinci Kitabı içerisinde yer alan, soruşturma, suçlara ilişkin şikâyet ve ihbarlar, adlî kolluk, kamu davasının açılması, iddianame, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve hukuk sistemimize, yargılama sistemimize yeni giren iddianameyi iade müessesesi üzerinde; yani, 157 ilâ 174 üncü maddeler üzerinde söz almış bulunmaktayım; görüşlerimi açıklayacağım.

Soruşturma evresinin içeriği, kapsamı ve sınırları, bu aşamada nelerin olacağı, ne suretle cereyan edeceği, tarafları ve yetkileri bu bölümde belirtilmiştir. Soruşturmanın kralı savcıdır. Soruşturmanın başından sonuna kadar tüm yetki savcıdadır. Soruşturma evresinde genel olarak usul işlemleri gizlidir. Soruşturma evresinin gizliliği, ceza adaletine, doğruluk, dürüstlük, gerçeğe ulaşma ilkesine uyulması için zorunluluktur. Ancak, her şeyden önce, suçsuzluk karinesinin sağlam tutulabilmesi yönünden de vazgeçilemez niteliktedir. Aksi takdirde, bizde ve bazı zamanlar diğer ülkelerde de örneklerine rastladığımız yargısız infazlar sonucu, insanlar ıstıraplara sürüklenmekte, telafisi imkânsız zararlar doğmakta, bireyin toplum önündeki itibarı bir iftira uğruna zedelenmekte, böylece, suçsuzluk karinesi lafta kalmaktadır.

Tasarı, soruşturma evresinde, tarafların ve özellikle şüphelinin ve avukatının, müdafiin yetkilerini belirtmektedir. Avukat, belirli istisnalarla soruşturma dosyasını inceleme olanağına sahiptir. Soruşturması devam eden suçlar hakkında halkın bilgi sahibi olma ihtiyacı da vardır. Medyanın, bu suçlar hakkında bilgilenerek, halkın bilgi edinme ihtiyacını karışlamak görevi de vardır. Medya mensupları, bu konularda doğru haber elde edemediklerinde, öteden beri devşirilen ve çoğu kez yanlış olan bilgileri halka yansıtmakta ve insanların en temel hakkı olan suçsuzluk karinesi böylece ihlal edilmektedir.

Bu bölümde, ihbar ve şikâyetlerin hangi mercilere yapılacağı, ihbar ve şikâyetin usul ve kurallarına ilişkin maddede gösterilmiştir.

Cumhuriyet savcısı, bir suçun işlendiği görünümünü veren bir hali öğrenir öğrenmez, hemen, gerçeği saptamak üzere, harekete geçecektir. Hedefi, kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermektir.

Demek oluyor ki, ilk iş, şüphe karşısında, gerçeği belirlemeye çalışmaktır. Bu aşamada, adlî kolluk, cumhuriyet savcısının temel yardımcısıdır. Batı hukukunda, kolluğun, temelde işi yürüttüğü bu aşamaya "araştırma" denilmektedir.

Cumhuriyet savcısı, esaslı ihbar üzerine, işin gerçeğini araştıracaktır; ama, ihbarın daha başlangıçtan esassız olduğu anlaşılıyorsa, yine de araştırmaya girişilmesi gerektiği söylenemez. Cumhuriyet savcısının temel görevi, suç işlendiği izlenimi veren bir hali görüp öğrendiğinde, gerçeği araştırarak işe girişmektir. Cumhuriyet savcısı, gerçeği, şüphelinin aleyhine ve lehine olan hususları eşit bir çaba göstererek araştıracaktır.

Soruşturma evresinin temel görevini yerine getiren organın faaliyetlerinde, 4 ilke egemen olmalıdır. Bunlar, etkinlik, sürat, dürüstlük ve hakkaniyettir.

Soruşturma organı, delilleri ahlakîliğe uygun olarak toplamakla yükümlüdür.

Tasarının kabul ettiği sistemde, soruşturmanın cumhuriyet savcısı tarafından yapılması ve adlî kolluğun yardımından yararlanılması esastır; ancak, soruşturma işlemleri, kişi özgürlüklerine ve özel hayata müdahaleyi gerektirdiğinde, hâkime başvurulması da esastır.

Kamu davasını açma görevi, cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.

Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, savcı, bir iddianame düzenler.

Tasarının temel amacı, yargılanmanın, adil yargılama ilkesine tam sadık kalınarak süratlendirilmesi ve kovuşturmanın duruşmadan duruşmaya sürüklenmesini ve böylece, parçalı adaleti önlemek olduğundan ve bu amaca ulaşmanın bir çaresi de ceza adalet sistemini olanak ölçüsünde boşaltmak, soruşturma evresinde filtreyi etkinleştirmek olduğundan, değişik hükümler de bu tasarıda getirilmiştir. Örneğin, iddianamenin iadesi kurumu getirilerek, davaların sürüncemede kalması, çalakalem hazırlanan iddianamenin, artık, olmaması, mahkeme önüne bir olayın tüm olguları, delilleriyle gelmesi ve mümkün olduğu kadar kısa sürede bitirilmesi, ana hedef olmaktadır. Bu müesseseyle, davaya bakacak olan mahkeme, kamu davasının açılması için, delillerin yeterli şüpheyi ortaya koymasına karşın, iddianamede, fazla önemi olmayan bazı noksanlıklar saptarsa (örneğin, şüphelinin açık kimliğinin belirtilmemesi, uygulanması gereken kanun maddesinin gösterilmemesi, bütün delillerin mahkemeye verilmemiş olması ve benzeri gibi) iddianamenin tamamlanması için, iddianamenin kendisine tevdiinden itibaren yedi gün içerisinde cumhuriyet savcılığına geri verilmesine karar verecektir. Savcılık, eksikleri giderdikten sonra, yeniden iddianame tanzim ederek kamu davasını açacaktır.

Bu kurum, işin mahkeme önüne tam gelmesini sağlayacak, gereksiz duruşma taliklerinin de önüne geçecektir. Yaptığımız bu düzenlemelerden murat, tüm vatandaşlara "evet, şimdi adalet yerini buldu" dedirtmektir, hiçbir şüpheye yer vermeden suçlunun cezasını gördüğü bir sistemi oluşturmaktır, böylece de mülkün temelini sağlamlaştırmaktır.

Hepinize saygılar sunarım efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

158 inci maddeyi okutuyorum:

İhbar ve şikâyet

MADDE 158. - (1) Suça ilişkin ihbar veya şikayet, Cumhuriyet başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir.

(2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikayet, ilgili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.

(3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikayette bulunulabilir.

(4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikayet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.

(5) İhbar veya şikayet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.

(6) Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra, suçun şikayete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikayetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

159 uncu maddeyi okutuyorum:

Şüpheli ölümün ihbarı

MADDE 159. - (1) Bir ölümün doğal nedenlerden meydana gelmediği kuşkusunu doğuracak bir durumun varlığı veya ölünün kimliğinin belirlenememesi halinde; kolluk görevlisi, köy muhtarı ya da sağlık veya cenaze işleriyle görevli kişiler, durumu derhâl Cumhuriyet başsavcılığına bildirmekle yükümlüdürler.

(2) Birinci fıkra kapsamına giren hallerde ölünün gömülmesi ancak Cumhuriyet savcısı tarafından verilecek yazılı izne bağlıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

160 ıncı maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Soruşturma İşlemleri

Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi

MADDE 160. - (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2) Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

161 inci maddeyi okutuyorum:

Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri

MADDE 161. - (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.

(2) Adli kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.

(3) Cumhuriyet savcısı, adli kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir.

(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.

(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

(6) Ağır cezayı gerektiren suçüstü hâllerinde, bu Kanunun hükümleri uygulanmak koşuluyla, vali ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı haklarında genel hükümlere göre soruşturma yapılması kaymakamların mensup oldukları il ve valilerin bulundukları il'e en yakın il Cumhuriyet başsavcısına aittir. Bu suçlarda kovuşturma yapmaya, soruşturmanın yapıldığı yerin görevli mahkemesi yetkilidir.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart'ın söz istemi vardır.

Buyurun Sayın Kart.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya)- Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, maddeyle ilgili değerlendirmeye girmeden evvel, muhalefet etme anlayışımız ve sorumluluğumuzla ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hiçbir komplekse kapılmadan, inandığımız konularda, oy hesabına girmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına katkı sağlıyoruz, katkı sağlamaya da devam edeceğiz. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı görüşmelerinde de aynı tavır içindeyiz. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısında da olumlu gördüğümüz maddeleri açıkça ifade ediyoruz; ama, özünde yanlış gördüğümüz, bu tasarının özünü etkileyen, karakteristiğini bozan yanlışlıkları da ısrarla anlatmaya devam ediyoruz. İnanmadığımız konularda, yani, orman gibi, İş Yasası gibi, SSK hastanelerinin devri gibi tasarılarda ise, zemini içinde her türlü engellemeyi sürdürmeye devam edeceğiz.

Bazılarının ve birkısım köşe yazarlarının, birkısım medya mensuplarının birtakım komplekslerle ve saplantılarla, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik olarak haksız ve düzeysiz eleştirilerini ise -o eleştirilerin odağını, sebebini, kaynağını ayrıca açıklamak gerekir belki- ciddîye almadığımızı, yeri gelmişken bu vesileyle bir defa daha ifade etmek istiyorum. Kendilerini kurumlarüstü zanneden ve kerameti kendinden menkul olanlar, yazarı oldukları, mensubu oldukları medya grubunun siyasî iktidarla olan bağlantılarını sorgulasınlar, buna göre eleştirilerini yapsınlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu vesileyle, sözünü ettiğim yazarın, Sayıştay seçimlerine yönelik olarak haksız, insafsız ve yayın ilkeleriyle bağdaşmayan açıklamasına da, yeri gelmişken, zorunlu olarak cevap vermem gerekiyor.

Bakın, değerli arkadaşlarım, neyi anlatmaya çalışıyoruz; Avrupa Birliği konjonktürü diyoruz, demokratikleşmeden söz ediyoruz, vesaire, vesaire; ama, hep şunu, inanarak anlatıyoruz: Bu dönemde, keyfî ve otoriter bir yönetimin temelleri atılıyor, idarî denetim mekanizmaları yok ediliyor, adlî denetim mekanizmaları etkisiz hale getiriliyor ve idarî denetim mekanizmaları içerisinde de, özellikle, malî denetim mekanizmaları bağımlı hale getiriliyor. Bunu Sayıştay örneğinde yaşıyoruz; Sayıştay örneğinde yaşadığımızı, sayın yazarın ifade ettiği gibi, bugün değil, Şubat 2004'ten bu yana her zeminde ifade ediyoruz, Genel Başkanımız anlatıyor; grup toplantılarında anlatıyor, yeri geldiği zaman her zeminde anlatıyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda ilgili arkadaşlarımız anlatıyor. Bu konu, benim de ayrıca doğrudan takip ettiğim, önergelerle takip ettiğim bir konu; yeri gelmişken, bu vesileyle, bir defa daha ifade ediyorum; yani, bu konu, sayın yazarın ifade ettiği gibi, bugün ortaya çıkan bir konu değil.

Ne yapıyor Sayıştay; 32 kişiyi seçiyor ve bunu, Ocak 2004'te Meclis Başkanlığına gönderiyor. Meclis Başkanı ne yapıyor; üzerine düşen görevi yapıyor, iki gün içerisinde Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderiyor. Meclis Başkanına söyleyecek hiçbir lafımız yok.

Plan ve Bütçe Komisyonu ne yapıyor; Plan ve Bütçe Komisyonu, herhalde bir talimat almış olmalı ki, Ocak 2004'ten bu yana bu işlemi bekletiyor. Plan ve Bütçe Komisyonunun yapacağı iş belli; görüşme yapacak, 32'yi 16'ya indirecek ve Genel Kurula gönderecek; Genel Kurul da, 8 kişi olarak bu seçimini yapacak değerli arkadaşlarım.

Bu nedir; bu, görevi kötüye kullanmaktan öte, bir Anayasa ihlalidir değerli arkadaşlarım. Bunun hiçbir açıklaması yok, hiçbir izahı yok ve üstelik, üzücü olan, bu konuda kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmıyor. Bu bir sorumsuzluktur, bu bir duyarsızlıktır.

Bu vesileyle, yeri gelmişken, bir defa daha, bu konuyu kamuoyuna aktarma fırsatı verdiği için, ilgili yazara bu noktada teşekkür ediyorum. Elbette, kendi vicdanî sorgulamasını, muhasebesini de yapmaya bir defa daha davet ediyorum.

Bu tespit ve açıklamamdan sonra değerli arkadaşlarım, adlî kollukla ilgili olarak yapmakta olduğum değerlendirmeleri sürdürmeye devam edeceğim. Daha evvelki maddelerde şu konuları anlatmıştım: Adlî kolluk konusunda müstakil ve ayrı bir yapılanmanın yapılması gerekiyor. Adlî kolluğun önemi gereği müstakil ve ayrı bir yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Yani, adlî kolluk düzenlemesini, ceza muhakemesi içinde iki üç maddeyle geçiştiremezsiniz. Bunu yapmak istediğiniz zaman, bu işe gerekli ciddiyeti ve önemi vermiyorsunuz demektir. Bütün bu gerekçelerle adlî kolluğun başlı başına ayrı ve özel bir yasayla düzenlenmesi gereken bir alan olduğunu ısrarla ifade ediyoruz.

Nitekim, Sayın Adalet Bakanı da bu düşüncede olduğu içindir ki, bu konudaki müteaddit soru önergelerimize, en son Kasım 2003'te vermiş olduğu cevabında, adlî kolluğun yeni baştan kurulması amacıyla, Bakanlıkça hazırlanan adlî kolluk kanunu tasarısının bakanlıklarla işbirliği içinde hazırlanmakta olduğunu ve bu çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etmiştir. Yani, Sayın Bakan, ilgili bakanlık bu konunun müstakilen düzenlenmesini kabul ediyor, bu yaklaşım içinde, bu düşünce içinde; ama, geldiğimiz aşamaya bakıyoruz: Sayın Bakan, bu söylemlerine rağmen, neden bu yapılanmayı gerçekleştiremeyip, değiştiriyor görünüp mevcut yapılanmayı sürdürmek istiyor?

Değerli arkadaşlarım, demokrasiyi içselleştirememiş ve hedeflememiş, klasik bir yönetim anlayışı ve tarzıyla karşı karşıyayız. Yürütme, elindeki gücü yargıya devretmek istemiyor. Yargının güçlenmesi demek, yürütmenin eylem ve işlemlerinin hukukî denetim altına alınması demektir. Yürütme, işte bu gücünü, kolluk aracılığıyla sürdürmek istiyor. Bu anlayış içinde olduğumuz ve bu tavrımızı sürdürdüğümüz takdirde ise, nasıl bir kısır döngüyle karşı karşıya kalıyoruz, bunu, biraz daha açmak gerekiyor.

Bakın, uygulamada şöyle bir süreçle karşılaşıyoruz: Hazırlık soruşturması, olayın niteliğine göre, altı ay, bir yıl, birbuçuk yıl sürüyor; ancak, bu soruşturmadan, genellikle, eksik, yetersiz ve çelişkili iddianameler çıktığı içindir ki, ağır ceza ve asliye ceza mahkemelerinin, yargılama aşamasında, yeni baştan ve fiilen hazırlık soruşturması yaptığını görüyoruz; oysa, mahkemelerin, hazırlık soruşturması yapmak gibi bir işlevi olamaz. Mahkemeler, usulüne uygun olarak yapılmış ve tekemmül etmiş olan hazırlık soruşturmasını esas alarak, mevcut delileri takdir edecek ve hükmünü verecektir; yargılamadan beklenen budur; yargılamanın amacı budur. Yargılama mercii, aradan, bir, birbuçuk, iki yıl geçtikten sonra, yeni baştan hazırlık soruşturması yapmaya başlıyorsa, orada, maddî gerçeğe ulaşmamız mümkün olamaz; ortada, araştırılacak bir delil kalmamıştır; orada, sadece yargılama yapıyor görünürsünüz; gerçeğe ulaşmak adına, yapılan bir faaliyet söz konusu olamaz. İşte, bu kısır döngüyü kırmamız gerekiyor, bunu aşmamız gerekiyor; bunun kırılmasının yol ve yöntemi bellidir.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde yargının işleyişinde temel tespit ve değerlendirmelerden birisi de şudur: Adaletin geç tecelli etmesi. Hepimizin yakındığı konu bu.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım olumsuzluklara ve hukukdışı müdahalelere ve yapılanmaya rağmen, yargının, yine de, işlevini, temel ölçülerde yerine getirmekte olduğuna, en azından, yerine getirme gayreti ve sorumluluğu içinde olduğuna inanarak ifade ediyorum. Ancak, bu yapısal uyumsuzluklar düzeltilmediği takdirde, yargıdan beklenen amaca, çağdaş yargıya, etkin yargıya ulaşmamız mümkün olamaz.

Herkesin bildiği ve kabul ettiği gibi, Türkiye'de yargılama yavaş yürümekte, hak sürüncemede kalmakta, adalet dağıtımındaki etkinlik zaafa uğramaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, lütfen toparlayın.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugünkü sistem, suçsuz olan veya sonuçta büyük ihtimalle beraat edecek kişilerin uzun süre ceza tehdidi altında kalmalarına yol açmaktadır.

Esasen, bu sıkıntı ve sakıncalar, sadece ceza yargılaması için değil, hukuk usulü yargılamasında da benzer sonuçları ve mağduriyetleri yaratmaktadır. Bu yönüyle, adlî kolluk yapılanması, sunulduğu gibi, sadece ceza usulünü değil, aslında hukuk usulünü de ilgilendiren bir özelliğe sahip. Adlî kolluk yapılanmasının bu derece önemli etkinliği var, boyutları var.

Adlî kolluk yapılanmasında anlattığım düzenlemeler yapılmadığı takdirde, salt iddianamenin reddi veya benzeri düzenlemelerle de arzulanan amaca ulaşılması mümkün olamaz değerli arkadaşlarım; birbirimizi kandırmayalım. Kısır ve yetersiz yapı içinde düzenlenen bir iddianamenin reddi halinde de, o kısır süreç yeni baştan başlayacaktır. Bu da yargılamayı uzatmaktan başka bir anlama gelmeyecektir.

O sebeple, bunlara, Genel Kurulun bir defa daha dikkatini çekiyorum. Müteakip maddelerde de, yine, bu görüşlerimi anlatmaya devam edeceğim.

Teşekkür ediyorum; saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

162 nci maddeyi okutuyorum:

Soruşturmada Cumhuriyet savcısının hâkim kararı istemi

MADDE 162. - (1) Cumhuriyet savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek olan bir soruşturma işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı yerin sulh ceza hâkimine bildirir. Sulh ceza hâkimi istenilen işlem hakkında, kanuna uygun olup olmadığını inceleyerek karar verir ve gereğini yerine getirir.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

163 üncü maddeyi okutuyorum:

Soruşturmanın sulh ceza hâkimi tarafından yapılması

MADDE 163. - (1) Suçüstü hâli ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhuriyet savcısına erişilemiyorsa veya olay genişliği itibarıyla Cumhuriyet savcısının iş gücünü aşıyorsa, sulh ceza hâkimi de bütün soruşturma işlemlerini yapabilir.

(2) Kolluk âmir ve memurları, sulh ceza hâkimi tarafından emredilen tedbirleri alır ve araştırmaları yerine getirirler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

164 üncü maddeyi okutuyorum:

Adlî kolluk ve görevi

MADDE 164. - (1) Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9 ve 12 nci maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilatı, Görev ve Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder.

(2) Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adli kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.

(3) Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde, üstlerinin emrindedir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan?.. Yok.

Şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 164 üncü maddesiyle adlî kolluk düzenlenmektir; maddenin adı "Adlî kolluk ve görevi". Ancak, adının "adlî kolluk" olması, bizim, yıllardır savunmakta olduğumuz cumhuriyet savcısına bir adlî kolluk teşkilatının bağlanması noktasındaki görüşümüzle hiç bağdaşmamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, soruşturma, bir yargılama işlemidir. Yargılama işlemini, yargılamanın unsurları yapmak zorundadır; ancak, bizde kim yapıyor; zabıta yapıyor, jandarma yapıyor, polis yapıyor. Güya, bunlar, cumhuriyet savcılarının talimatları doğrultusunda bu soruşturmayı yapıyorlar; ancak, polis olsun, jandarma olsun, bunlar, yargının unsurları değil, her ikisi de idarenin unsurlarıdır, idareye bağlıdır, yürütmeye bağlıdır, yönetime bağlıdır; bu nedenle, soruşturmalar konusunda, yürütmenin ve idarenin büyük baskısı altındadırlar. İşte bu nedenle Türk hukukçuları, yıllardır, özlük haklarıyla, teftiş ve denetimiyle, büyük ölçüde cumhuriyet savcısına bağlı olacak bir adlî kolluk istemekte. Bunu, sadece biz istemiyoruz; şu anda, girmek istediğimiz AB kriterlerine göre de bu böyle isteniyor. 17 Aralığa kadar çıkarılması gerektiği belirtilen kanunlardan bir tanesi de adlî kolluk; ancak, bu, sadece -hem Türk hukukçularına "işte, biz, adlî kolluğu düzenliyoruz" hem de AB'ye "bak, işte, dediğiniz gibi adlî kolluğu getirdik" diye- göz boyamadan başka bir anlam taşımıyor; açıkça söyleyeyim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hiç  de öyle değil; çok güzel bir düzenleme yaptık.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, Salih Bey "hiç de öyle değil" diyor; ancak, bu adlî kollukla ilgili  düzenlemede, 166 ncı maddede, sadece, cumhuriyet savcılarının adlî kollukla ilgili her yıl değerlendirme raporu vereceği belirtiliyor; onun dışında, cumhuriyet savcılarının adlî kolluk üzerinde herhangi bir yetkisi yok. Ne yapacak; değerlendirme raporunu düzenleyecek, onu mülkî idare amirlerine gönderecek. Zaten zabıtayı yanlış yönlendiren mülkî idare; o değerlendirme notları gönderilse ne olur gönderilmese ne olur, neyi değiştirecek? Yani, bu apaçık kandırmacadır; bunu açıkça söyleyelim, açıkça bilelim. Adlî kolluğu çıkardık diye, Türk hukukçularını kimse aldatmaya kalkmasın. Üstelik, adlî kollukla ilgili getirilen, hiçbir anlam ifade etmeyen bu düzenlemeye bile ne yazık ki şu anda zabıta çok büyük bir direniş gösteriyor; ille bu da olmasın diyor. Hatta odalarımıza bilgi notu gönderiyorlar.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Muharrem Bey, demek ki iyi bir şeyler yapıyoruz yani.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Bilgi notunun altında isim ve imza da yok, kimin gönderdiği de belli değil. Ancak, o bilgi notunda çok ilginç şeyler var. "Adlî kolluğun sicil, terfi, atama ve sair özlük hakları itibariyle savcıya bağlanması biçiminde bir uygulama gerçekleşirse, kolluk ve savcının ayrı kuruluşlara bağlı olmasından doğan denge ortadan kalkacak, kolluk, savcının hukuk dışına taşabilecek emirlerini de yerine getirmek zorunda kalacaktır" deniliyor. Yani, zabıtanın verdiği hukukdışı emirler doğru da, savcıya mı güvenmiyoruz, savcı mı o hukuksuz emirleri verecek?

Değerli arkadaşlar, lütfen biraz daha düşünelim. Adlî kolluk olayı bizim hukuk sistemimizde, soruşturma olayından çok önemli; çünkü soruşturma tümüyle cumhuriyet savcısının gözetim ve denetimindedir, onun sorumluluğu altındadır, onun sorumluluğu altındaki bir olayı biz sadece zabıtanın denetimine bırakırsak çok yanlış yapmış oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, kaldı ki, zabıtada adlî kollukla ilgili gerçek anlamda eğitilmiş bir personel de yok. Zabıtanın biryığın işi var, o işlerden zaman artakalırsa, amirleri de talimat verirse o işe bakacak; çünkü zabıtamızın, polisimizin, jandarmamızın asayişle ilgili çok büyük görevleri var; onlar görevleri üstlensinler, asayişi temin etsinler, bir şey demiyoruz; ancak, cumhuriyet savcısının yapması gereken soruşturmayı, adlî kolluk adı altında düzenlenecek bir birim üstlensin ve bu birim, gerçek anlamda hukukî soruşturma yapacak ölçüde eğitilsin. Hatta, gerekirse bu birimlere hukukçu alalım, hukukçular yerleştirelim. Bunların, gerçek anlamda ifade nasıl alınır, delil nasıl toplanır, bu noktalarda tam anlamıyla yetiştirilmeleri gerekir. Demin arkadaşımız da belirtti, bunlar olmadığı için, gelişigüzel, hukuka uygun olmayan biçimde soruşturmalar sürdürüldüğü için, davalar büyük ölçüde uzuyor; hakîmlerimiz, ne yazık ki, duruşma başladıktan sonra, sil baştan geriye dönüyorlar, ilk günkü delilleri bulmaya çalışıyorlar, bulamayınca da soruşturmalar tıkanıp kalıyor.

Değerli arkadaşlar, bu nedenle, lütfen birbirimizi kandırmayalım. Gerçek anlamda bir adlî kolluk kanunu düzenleyelim. Böyle, bir kanunun içinde 4 madde getirip, biz adlî kolluğu düzenledik diye işin içinden çıkamayız. Bunu özellikle belirtiyorum; çünkü, biz, cumhuriyet savcılarımızın elini güçlendirirsek yargının elini güçlendirmiş olacağız, yargının elini güçlendirirsek de Türkiye'yi gerçek anlamda bir hukuk devleti yapmış olacağız.

Ben, Sayın Bakanımızdan, hükümetten, bu konuyu bir daha düşünmelerini rica ediyor; derli toplu, özlük haklarıyla, teftişiyle büyük ölçüde cumhuriyet savcılarına bağlı olacak, gerçek anlamda bir adlî kolluğun kurulması gerektiğini dile getiriyorum ve bu düşüncelerle, Yüce Heyete saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

165 inci maddeyi okutuyorum:

Diğer kolluk birimlerinin adlî kolluk görevi

MADDE 165. - (1) Gerektiğinde veya Cumhuriyet savcısının talebi halinde, diğer kolluk birimleri de, adlî kolluk görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu durumda, kolluk görevlileri hakkında, adlî görevleri dolayısıyla bu Kanun hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşlerimi anlatmaya devam ediyorum. Bir bütünlük sağlamak amacıyla bunları birkaç maddede daha anlatmayı sürdüreceğim.

VELİ KAYA (Kilis) - İşimiz zor desene!

ATİLLA KART (Devamla) - Öğrenmeniz gereken, dikkate almanız gereken çok şeyler anlatıyorum. O anlayışla bakarsanız, işinizin zor olmadığını, aslında, size, gerçekten yardımcı olduğumuzu görür ve takdir edersiniz.

Değerli arkadaşlarım, yanlış bir değerlendirme yapılmaması ve istismara gidilmemesi amacıyla önemle ifade ediyorum; Emniyet ve Jandarmanın yapmakta olduğu görevi önemsiz gösterme gayreti, psikolojisi veya saplantısı içinde değilim; Cumhuriyet Halk Partisi olarak da, kişisel olarak da hiçbir zaman böyle bir anlayışın içinde olmadık. Fonksiyonları içinde önleyici güç olarak görev yapan kolluk gücünün, hukuk devletinin ve toplumsal barışın, kamu düzeninin teminatı olduğuna yürekten inanıyoruz. Her meslek, kendi görevini, kendi yetki ve sorumlulukları kapsamında yapsın istiyoruz. Hukuk devletinin özü de budur, esası da budur. Hukuk devleti, yetki, görev ve sorumluluklarını özenle ve dengeyle yerine getiren bir devlettir. Bu dengeyi uygulamada sağlayacak temel yasaların başında ise, Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası geliyor.

Kamu yönetiminde etkili olan güçlerin -sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları, onları bir tarafa bırakıyorum; ama, doğrudan yasal güçlerden söz ediyorum- bu güçlerini devretmek istememelerini çok da yadırgamamak gerekiyor. Bu, toplum psikolojisinin, kamu yönetiminin, iktidar gücünün doğasında vardır. Önemli olan, yürütme, yasama, yargı yapılanmasını, bu dengeyi gerçekleştirme konusunda ağırlıklı etkiye sahip olan ve hele mevcut sistemimizde mutlak denecek ölçüde etkili olan bir siyasî iktidar, bu engellemeleri giderme noktasında, bu güç direnişlerini kırma noktasında ne yapıyor; sorgulamamız gereken husus bu değerli arkadaşlarım.

Bir siyasî iktidar, hukuk devleti yapılanmasında samimî ve kararlı ise, bu direnişlerin veya engellemelerin hiçbir önemi olamaz. Önemli ve belirleyici olan, siyasî iktidar, gerçekten hukuk devleti yapılanmasını istiyor mu, yoksa istiyor mu görünüyor. Tekrar ifade ediyorum, sorgulamamız gereken temel konu bu.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Kılıç, bu konudaki gelişmeleri, komisyon üyesi olarak, daha da somut ve net bir şekilde ortaya koydu; ama, bizler de -komisyon dışındakiler ve kamuoyu- şunu çok net olarak gördük, bunu değerlendirmemiz gerekiyor. Neydi o; adlî kolluk yapılanmasıyla ilgili çalışmalar esnasında, iktidar, maalesef, tam bir acz ve tutarsızlık içinde olmuştur, tam bir zafiyet göstermiştir. Kolluk gücünün, elindeki güç ve imkânları bünyesinde muhafaza etmek istemesini, tekrar ifade ediyorum, kolluk gücü açısından izah etmek mümkün olabilir; ancak, bu konudaki karar ve değerlendirmeyi yapacak siyasî otoritenin, açık, tutarlı ve kararlı olmaması sebebiyledir ki, komisyon çalışmaları esnasında, trajik, üzücü ve düşündürücü gel-gitler yaşanmıştır. Hükümeti, bu konuda da ciddî bir sorgulama ve özeleştiri yapmaya, bu vesileyle bir defa daha davet ediyorum.

Sayın milletvekilleri, belki çok tekrara giriyorum; ama, bunları ifade etmeye devam edeceğim. Bu yapılanma, sistemin demokratik niteliğini kaybetmesine yol açıyor; idarî, adlî aşamada, denetim mekanizmaları etkisiz hale geliyor. Bunları ifade etmeye çalışıyorum.

Mevcut kolluk gücü yapılanmasını mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. Mevcut yapı ve işleyiş, idarî aşamada, yani, kolluk gücü soruşturmasında, delil toplama sürecine müdahale -tekrarlıyorum; bakın, delil toplama sürecine müdahale- unsurlarını da bünyesinde barındırıyor; yani, delil toplama görevini verdiğimiz o kolluk gücü, yapısal bozukluk sebebiyle, delil toplama sürecine müdahaleyi de bünyesinde barındırıyor. Bunu kırmamız gerekiyor, bunu aşmamız gerekiyor.

Soruşturmayı yapan kolluk gücünün, adlî görevle ilgili olarak, hiyerarşik bağlantısını ve denetimini savcılık makamına vermediğiniz takdirde, delil toplama sürecine müdahaleyi engelleyemezsiniz. Bu bugün de böyle olur yarın da böyle olur. O, siyasî iktidarın ilişkilerine bağlı olarak siyasî iktidara hizmet etmekten başka bir amaca hizmet edemez.

Bu yetkiyi ve sorumluluğu, savcılık makamına aktarmada neden engelleme yaratıyoruz veya daha hafif deyimiyle ifade edeyim; iktidar olarak neden tereddüt ediyoruz?

Bu yanlış ve hukuka aykırı olan uygulama sebebiyledir ki -bir diğer olumsuz süreci ifade ediyorum- savcılık makamları da, maalesef, niteliğini ve etkinliğini kaybetmeye başlamıştır. Soruşturmanın ve kovuşturmanın önemli öğelerinden olan savcı, bu niteliğini kaybederek, bürokratik bir kimliğe bürünmüştür. Bu süreç de, yine, yargı adına talihsiz bir süreçtir.

Aslında, bu bürokratik değişimin sadece savcıyla sınırlı olduğunu ifade etmek de doğru değil; bu değişimden, maalesef, yargıçlarımız da payını almıştır. 1982 Anayasasının yarattığı en büyük tahribatlardan birisi de budur değerli arkadaşlarım.

Gelinen süreçte, bu tahribatın sürmesine göz mü yumacağız; bu tahribatın devam etmesini görmezden mi geleceğiz? Bu tahribatı gidermek adına ne yapıyoruz; kalıcı hiçbir şey yapmıyoruz maalesef. Bu bürokratik yapıyı daha da yoğunlaştırmak, daha da bağımlı hale getirmek, maalesef, siyasî iktidar olarak işimize geliyor. Bu bürokratik değişimi sağlamak isteyen bir siyasî iktidarın, olaya nereden başlayacağı çok açık değerli arkadaşlarım. Bunun başlangıcı, savcılık makamını güçlendirmek ve gerçek anlamda -elbette, adlî kolluk yapılanmasını oluşturmakla, savcılık makamını güçlendirmekle olay bitmiyor; ama, bunlar olayın başlangıcı, bunlar olayın esası- yargıç teminatını sağlamak.

Bunun yolunun ise Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılanmasından, personel genel müdürlüğü yapılanmasından, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun idarî ve malî özerkliğini sağlamaktan, teftiş kurulu yapılanmasından, yani, teftiş kurulunun -kanundaki ifadesiyle söylüyorum- Adalet Bakanlığının emrinde olmaktan çıkarılmasından geçtiğini hepimiz biliyoruz; ama, siyasî iktidar olarak, bu düzenlemeleri hiçbir zaman yapma amacının bulunmadığını da uygulamalarla -58 ve 59 uncu hükümetleri kastediyorum- yine yaşıyoruz. Bu noktada da ümitvar olmadığımızı, yeri gelmişken bir defa daha ifade etmek istiyorum. Yani, hukuk devleti yapılanmasının bir bütün olduğunu, bir sistem olduğunu görmemiz gerekiyor. Bu tartıştığımız tasarıda da bunun bir diğer unsurunu, bir diğer temel ayağını tartışıyoruz, değerlendiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Adalet Bakanının, maalesef, üzülerek ifade ediyorum, hukuk devleti yapılanmasında topluma vermek istediği mesajların çok yanlış ve hukuk devleti yapılanmasıyla bağdaşmayan yönleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Kritik olaylarda, önemli olaylarda, Sayın Bakanın, bir hukuk devleti kavramına hizmet etmek yerine, hep konjonktürü kullanma eğilimiyle, pragmatik yaklaşımlarla, popülist yaklaşımlarla birtakım değerlendirmeler yaptığını üzülerek görüyoruz. Bunları, somut örnekleriyle, bir sonraki maddede anlatmaya devam edeceğim.

Değerli arkadaşlarım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

166 ncı maddeyi okutuyorum:

Değerlendirme raporu yetkisi

MADDE 166. - (1) Cumhuriyet başsavcıları her yılın sonunda, o yerdeki adlî kolluğun sorumluları hakkında değerlendirme raporları düzenleyerek, mülki idare amirlerine gönderir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Değerli arkadaşlarım, tekrar saygılarımı sunuyorum.

Sayın Bakanın talihsiz açıklama ve değerlendirmelerini bu bölümde anlatmak istiyorum. Bakıyoruz, tam demokratikleşme süreçlerinde, hukuk devleti yapılanmalarında, Sayın Bakanın "her ülkenin kendine özgü şartları vardır", "demokrasi türküsü çok güzel; ama, kafiyesi tutmuyor" anlamındaki değerlendirmelerini son derece üzücü, son derece talihsiz değerlendirmeler olarak görüyorum.

Sayın Bakan, mevcut yapının sürdürülmesinin hukuk devleti yapılanmasına engel teşkil ettiğini artık görelim lütfen. (Gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Kart...

Değerli arkadaşlarım, sükûneti bozmayalım, dinleme ortamını ihlal etmeyelim.

ATİLLA KART (Devamla) - Bunu, bu mevcut yapısal bozuklukları neden sürdürmek istiyoruz? Demek ki, bu olumsuz sonuçları yaratan tabloyu, bünyemize uymayan, olumsuz sonuç veren bu tabloyu değiştirmemiz gerekiyor. Evet, bu anlamda gerçekten kafiye tutmuyor, hukuk devleti uyumluluğu adına kafiye tutmuyor.

Sayın Bakan, hukuk ve yargı sistemimizde, gerçekten, bir devrimi ve değişimi başlatmak istiyorsanız, o başlangıcı yapmanız gereken bir tercihle karşı karşıyasınız. Bu tercihinizi, lütfen, artık, yapın ve kullanın. Neden bu yapıyı ısrarla sürdürmek istiyoruz?! Bunun sebebi gayet açık; kolluk gücünü elimizin altında tutup, yargı denetiminden kaçmak istiyoruz veya yargı denetimini etkisiz hale getirmek istiyoruz; bunun başka bir anlamı yok değerli arkadaşlarım.

Bir taraftan, 58 inci hükümetin kuruluşu aşamasında Adalet Bakanlığı bütçesi olarak yüzde 2'yi hedefleyip -ki, Sayın Bakanın bu tespitini son derece iyimser ve gerçekçi bir tespit olarak kabul ettiğimi ifade etmek istiyorum- diğer taraftan, üçüncü yılda halen yüzde 1'lerin altındaysak, bunun anlamı, hukuk devleti yapılanmasında benim bir önceliğim yok demektir, benim böyle bir kaygım yok demektir, benim böyle bir arayışım yok demektir; bunun başka bir açıklaması yok değerli arkadaşlarım. Siz, hükümet olarak, siz Bakanlık olarak gerçekten hukuk devleti yapılanmasına inanıyorsanız, hukuk devleti yapılanmasının etkinliğine inanıyorsanız, her halde, bu noktada üzerinize düşeni, bu noktadaki tercihinizi, bu noktadaki kararınızı artık vermeniz gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Ankara Barosunun yaptığı bir çalışmayı anlatmak istiyorum. 1940'lı yıllardan itibaren devlet bütçesinden Adalet Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğünün almakta olduğu payları gösteren bir tablo. Ben, 1970'li yıllardan sonraki gelişmeyi bilgilerinize sunmak istiyorum; ama, dikkatinizi çekiyorum, Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı bütçesini kıyaslamıyorum; Adalet Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesini kıyaslıyorum değerli arkadaşlarım. 1970'li yıllarda, Adalet Bakanlığı 144 paya sahipken, Emniyet Genel Müdürlüğü 143 paya sahip, aynı paya sahipler. 1980'lı yıllarda Adalet Bakanlığı 178 paya sahipken, Emniyet Genel Müdürlüğü 260 paya sahip. 1990'lı yıllarda Adalet Bakanlığı -düşmeye başlıyor- 122 paya sahipken, Emniyet Genel Müdürlüğü 287 paya çıkıyor. 1990'lı yılarda 1'e 2,5; 1'e 3 olarak Emniyet lehine değişen bu dengenin, 2002 yılından itibaren daha da hızlandığını görüyoruz değerli arkadaşlarım. Onun için, hukuk devleti, demokrasi nutuklarını atarken, bu gerçekleri lütfen gözden kaçırmayalım; birbirimizi kandırmayalım, toplumu yanlış yönlendirmeyelim.

Enteresan ve düşündürücüdür; 1940'lı ve 1950'li yıllarda Adalet Bakanlığı payı, sırasıyla, 342 ve 312, Emniyet Genel Müdürlüğü payı ise 279; yani, daha demokrasinin, çokpartili rejimin işlemeye başlamadığı yıllarda bile Adalet Bakanlığı bütçesinin Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinden daha üst seviyede olduğunu görüyoruz. Bu size bir şeyler anlatmıyor mu değerli arkadaşlarım? Bu, bir bakış açısını, bir toplum yönetimi anlayışını, bir hukuk devleti anlayışını anlatmıyor mu? Bunu görmemiz gerekiyor, bunu değerlendirmemiz gerekiyor.

Yine, yanlış değerlendirilmemesi için ifade ediyorum. Kolluk gücünün teknik imkânlarının artırılmasına karşı olmamız gibi bir düşüncemiz söz konusu değil. Kolluk gücünün teknik imkânlarını, bütçesini, olanaklarını elbette artıralım. Bu, Emniyet için de geçerlidir, Jandarma için de geçerlidir; ama, sorun, olayın özü, yargının ve savcılık makamının güç ve imkânlarını kısıtlamak için neden bir gayret içine giriyoruz, neden bir psikoloji içine giriyoruz, neden bir davranış içine giriyoruz; bunu, herhalde, anlattığım oluş şekli ve anlatım karşısında çok net olarak açıklamak ve değerlendirmek mümkündür değerli arkadaşlarım.

Sayın milletvekilleri, mevcut Emniyet yapılanmasındaki hukuksuzluklar, yapısal bozukluklar, bu tasarıdaki soyut ve belirsiz kavramlarla bir araya geldiği zaman, orada kişi hak ve özgürlükleri bakımından telafi edilmesi çok zor sonuçların doğması kaçınılmaz. Bu tasarı, bu yönüyle de ciddî sakıncalarla dolu olan bir tasarı.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Günümüzde iletişimin teknolojik olarak geldiği seviye karşısında, kolluk gücü ile savcının her an haberleşmesi mümkündür; yani, kolluk gücünün herhangi bir olay karşısında savcıya zamanında ulaşamaması gibi bir durum, bir gerekçe söz konusu olamaz. Bu sebeple, savcıya ulaşamamak gibi bir değerlendirmeyi hiçbir şekilde kabul etmek ve bunu, bu soyut ve belirsiz kavramlar için, bu düzenlemeler için bir gerekçe olarak ortaya getirmek doğru ve yerinde bir davranış olmaz. Esasen, böyle bir durum, yani, savcıya ulaşamamak gibi bir durum, savcının da sorumluluğunu gerektiren bir husus olmakla, bu konudaki gerekçenin yine tutarlı bir yönü ve açıklaması olamaz. Bu sebeple, böyle bir gerekçenin ardına sığınmak, tekrar ifade ediyorum, doğru ve yerinde bir gerekçe olmaz değerli arkadaşlarım.

Usulî ve yasal düzenlemelerde soyut ve belirsiz kavramları sıkça kullanmaya başladığınız zaman, bu kavramların ardına sıkça saklanmaya çalıştığınız zaman, orada, o ölçüde hukuktan uzaklaşıyorsunuz demektir; o ölçüde belirsiz ve istismara yönelik, istismara hizmet edecek, kötüye kullanıma hizmet edecek bir süreci başlatıyorsunuz demektir değerli arkadaşlarım.

Buna göre bir değerlendirme yapıldığı zaman, 138 inci maddedeki tesadüfen elde edilen deliller, gizli izlemeyle ilgili maddeler, arama ve elkoymayla ilgili birtakım düzenlemeler, gecikmesinde sakınca olan haller kavramı, tasarının 250, 251, 252 nci maddelerindeki özel yargılama usullerine ilişkin düzenlemeler hep birlikte değerlendirildiği zaman, hukukî denetimle birlikte teminat altına alınmadığı takdirde bu düzenlemeler, orada, kişi özgürlükleri bakımından, temel hak ve özgürlükler bakımından ciddî haksızlıkların doğması kaçınılmazdır değerli arkadaşlarım. Bunu, bir sonraki maddede anlatarak bu konudaki görüşlerimi sonlandıracağım.

Genel Kurulu, bir defa daha, saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

167 nci maddeyi okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 167. - (1) Adlî kolluk görevlilerinin nitelikleri ve bunların hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimi, diğer hizmet birimleri ile ilişkileri, değerlendirme raporlarının düzenlenmesi, uzmanlık dallarına göre hangi bölümlerde çalıştırılacakları ve diğer hususlar; bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Adalet ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.

BAŞKAN -Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Değerli arkadaşlarım, bu maddede nihaî değerlendirmemi yapacağım, görüşlerimi toparlayacağım ve özetleyeceğim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hukuk devleti yapılanmasının önemli unsurlarından birini yasalaştırıyoruz. Elbette, hukuk devleti yapılanmasının tek ayağı ceza muhakemesi değildir; bunların yanında, bağlı olarak söylüyorum, idarî aşamadaki delil toplama sürecine müdahalenin dışında, adlî süreçteki müdahaleye yol açan düzenlemelerin de, herhalde ve mutlaka, yeni baştan düzenlenmesi gerekiyor.

Adlî ve idarî yargı arasındaki çekişmeleri kullanmaktan, istismar etmekten vazgeçmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi ilişkisini, konjonktüre bağlı olarak, istismar etme girişimlerine tenezzül etmemek gerekiyor değerli arkadaşlarım.

Adlî yargı ile idarî yargı yapılanmasını tutarlı hale getiremiyorsak, hukuk devleti sürecinde bir gelişme sağlayamayız. İdarî yargıda yüzde 80 oranındaki ve devamında Anayasa Mahkemesinde mevcut olan çok büyük orandaki hukukçu olmayan hâkim oranlamasına son verilmediği takdirde, yargının ve yargıcın bürokratlaşması sürecini engelleyemeyiz.

Sayın milletvekilleri, getirilen tasarının, elbette tamamen olumsuz olduğunu söylemiyorum; bunu, her aşamada ifade ediyorum; doğal olarak, birtakım olumlu düzenlemeler yapılmıştır; ancak, bu tasarının karakteristiğini belirleyen temel olay adlî kolluk yapılanmasındaki özelliktir. Getirildiği iddia edilen değişiklikler -altını çizerek ifade ediyorum, önemle ifade ediyorum- mevcut yapının tekrarı, korunması ve kurumsallaşmasından başka bir anlama gelmemektedir. İşte bu sebepledir ki, mevcut yapı içinde yargı mercileri bir ihzarın yerine getirilmesinde dahi farklı uygulamalarla karşı karşıya kalmaktadırlar. İlgili karakol amiri, o mahkeme veya savcıyla olan diyaloğuna göre ihzarın akıbetini veya süresini belirleyebilmektedir.

Bu yansımalar, olayın sadece basit ve somut bir bölümüdür. Daha da ötesi, delillere doğrudan tesir etme konumunda olan kolluk gücü, bu yanlışı gidermek adına yeni yanlışlar yapabilmektedir. Bütün bu sakıncaları gidermenin yolu ve başlangıcı ise -önemle ifade ediyorum- sicil amirliği ilişkisinden geçer değerli arkadaşlarım. Madem ki yapılan görev adlî kolluk görevidir, bu görevin hakkıyla yapılıp yapılmadığını denetleme mevkiindeki, merciindeki kamu görevlisi de; yani, yargılama sürecinin, soruşturma sürecinin başındaki savcı da o kolluğun amiri olmalıdır; ama, hangi anlamda amiri olmalıdır; sicil amiri anlamında amiri olmalıdır. Bu süreç, hukuk devleti yapılanmasının özünü teşkil eder. Daha da önemlisi, neden bu işin doğrusunu yapmamakta direniyoruz, neden çekiniyoruz? Yoksa, bu yapı işimize mi geliyor? Bu oligarşik ve bürokratik yapıyı sürdürmek işimize mi geliyor? Basit bir ihzar müzekkeresinin muhatabına ulaşması için, mutlaka, üç dört merciin incelemesinden mi geçmesi gerekiyor? İşte, oligarşik ve bürokratik yapıyı sınırlandırmanın ve etkisiz hale getirmenin çok önemli bir sürecini yaşıyoruz bu tasarıda; size bu fırsatı anlatmaya çalışıyoruz. Bu oligarşik ve bürokratik süreci kırmak istiyor musunuz istemiyor musunuz; bunu, bir defa daha soruyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu arada, tabiî, hükümete sesleniyorum, Sayın Bakana sesleniyorum. Ceza muhakemesi yargılamasına ve adlî kolluk yapılanmasına ciddî bir katkı sağlamak istiyorsanız, popülizm yapmadan, tribünlere oynamadan, kurumları karşı karşıya getirmeden ve buna yol açmadan, gelin, artık adlî kolluktaki statükoculuğu aşın. Böylece, gerçek anlamda bir değişim sürecini başlatın.

Bu aritmetiğe ve muhalefetin açık desteğine rağmen bu temel konuda böylesine statükocu ve ürkek davranıyorsanız, siyasî iktidarın hukuk devleti yapılanmasına ciddî bir katkı yapmasını beklemek, safdillikten öteye gitmez değerli arkadaşlarım.

Siyasî iktidarın hukuk devleti yapılanmasına ciddî bir katkı sağlamayı gerçekten isteyip istemediğini test etmenin temel göstergelerinden birisinin adlî kolluk yapılanması olduğunu bir defa daha ifade ediyorum. İnanıyorum ki, adlî kolluk yapılanmasını, amaca uygun gerçekleştirebildiğimiz takdirde, o çok yakındığınız veya yakınıyor göründüğünüz oligarşik ve bürokratik yapıyı da etkisiz hale getirme fırsatını yakalayacaksınız. Gelin, bu tarihî fırsatı kaçırmayalım, bu sorumluluğu üstlenmekten kaçınmayalım.

Değerli arkadaşlarım, bu düşüncelerle, bu değerlendirmelerle, eleştirilerimizi, Grup adına bir bütünlük içerisinde ifade etmeye çalıştım. Ben, bu tasarının, ulusumuza, toplumumuza, ceza yargılamasının amacına ulaşmasına katkı sağlamasını yürekten diliyorum.

Bu vesileyle, Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sizi özleyeceğiz Atilla Bey.

ATİLLA KART (Konya) - Buradayım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

168 inci maddeyi okutuyorum:

Adli kolluğun olay yerinde aldığı tedbirlere uyulmaması halinde yetkisi

MADDE 168. - (1) Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan adli kolluk görevlisi, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar ve gerektiğinde zor kullanarak bundan men eder.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

169 uncu maddeyi okutuyorum:

Soruşturma evresinde yapılan işlemlerin tutanağa bağlanması

MADDE 169. - (1) Şüphelinin ifadesinin alınması veya sorgusu, tanık ve bilirkişinin dinlenmesi veya bir keşif ve muayene sırasında Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkiminin yanında bir zabıt kâtibi bulunur. Acele hâllerde, yemin vermek koşuluyla, başka bir kimse, yazman olarak görevlendirilebilir.

(2) Her soruşturma işlemi tutanağa bağlanır. Tutanak, adli kolluk görevlisi, Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkimi ile hazır bulunan zabıt kâtibi tarafından imza edilir.

(3) Müdafi veya vekil sıfatıyla hazır bulunduğu işlemlerle ilgili tutanakta avukatın isim ve imzasına da yer verilir.

(4) Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, zamanı ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin isimlerini içerir.

(5) İşlemde hazır bulunan ilgililerce onanmak üzere tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunur veya okumaları için kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgililere imza ettirilir.

(6) İmzadan kaçınma hâlinde nedenleri tutanağa geçirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

170 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Kamu Davasının Açılması

BİRİNCİ BÖLÜM

Kamu Davasının Açılması

Kamu davasını açma görevi

MADDE 170. - (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.

(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.

(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;

a) Şüphelinin kimliği,

b) Müdafii,

c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,

d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanuni temsilcisi,

e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde, ihbarda bulunan kişinin kimliği,

f) Şikayette bulunan kişinin kimliği,

g) Şikayetin yapıldığı tarih,

h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri,

i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,

j) Suçun delilleri,

k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,

Gösterilir.

(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.

(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da, ileri sürülür.

(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri, açıkça belirtilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

171 inci maddeyi okutuyorum:

Kamu davasını açmada takdir yetkisi

MADDE 171. - (1) Cezanın ortadan kaldırılmasını gerektiren şahsi sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsi cezasızlık sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kamu davasını açmayabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

172 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar

MADDE 172. - (1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile, önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.

(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

173 üncü maddeyi okutuyorum:

Cumhuriyet savcısının kararına itiraz

MADDE 173. - (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) Başkan, kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; istemde bulunan suçtan zarar göreni giderlere mahkum eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) Başkanın, kamu davasının açılmasına karar vermesi halinde; Cumhuriyet savcısı kamu davasını açar.

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hallerde, bu madde hükmü uygulanmaz.

(6) İtirazın reddedilmesi halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesi, önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesine bağlıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

174 üncü maddeyi okutuyorum:

İddianamenin iadesi

MADDE 174. - (1) Mahkeme, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren 7 gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra; iddianamenin 170 inci maddedeki unsurları içermediğini tespit ettiğinde, eksik ve hatalı noktaları belirterek, iddianamenin Cumhuriyet başsavcılığına iadesine karar verir.

(2) Ön ödemeye tabi işlerde, ön ödeme usulü uygulanmaksızın kamu davası açılamaz. Aksi takdirde, iddianame iade edilir.

(3) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir.

(4) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

175 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KİTAP

Kovuşturma Evresi

BİRİNCİ KISIM

Kamu Davasının Yürütülmesi

BİRİNCİ BÖLÜM

Duruşma Hazırlığı

İddianamenin kabulü ve duruşma hazırlığı

MADDE 175. - (1) İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar.

(2) Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra, duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 175 ve devamı maddeleri üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına sizlere saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, temel amacı gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza muhakemesi alanında çok önemli bir tasarının görüşmesini yapıyoruz. Gerçekten, kendimize haksızlık etmememiz gerektiğini düşünüyorum; çünkü, elli yıldır Parlamentonun ve milletin gündeminde bulunan, toplum hayatını derinden ilgilendiren bir kanun tasarısını, hükümetimizin yoğun çabalarıyla, Parlamento gündemine getiriyoruz. Gerçekten, Türkiye, AK Parti İktidarı döneminde, sadece Ceza Muhakemesi Kanununu değil, bir taraftan Avrupa ve çağdaş dünyayla uyum yasalarını, bir taraftan da yıllardır bekleyen temel yasaları bir bir çıkarıyor ve bu yasaları çıkarırken de -burada Anamuhalefet Partimizin de büyük katkıları var- uzlaşma adına birlikte çıkarıyor. İşte, Meclisimizin yasama faaliyeti açısından yüzakı olacak çalışmaları sergiliyoruz. Bu sebeple, az önce Meclisimizin bu kürsüsünden ifade edilen, özellikle hukuk devleti anlayışının olmadığı, bu tasarının hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmadığı yönündeki eleştirilere katılmak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, hukuk devletinin üç temel öğesi var; bunlardan biri, insan haklarının geliştirilmesi; ikincisi, adaletin sağlanması; üçüncüsü, güvenliğin temin edilmesi. Hukuk devletinin ölçüsü, insan haklarının sadece metinlerde yer alması değil, gerçek ve fiilî hayata geçirilmesi. İşte, Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısı, bu anlamda, insan haklarını gerçek hayatta koruyacak, yargılama hukukunda insan hakları ile sosyal düzen arasında bir denge sağlayacak çok önemli bir tasarı. Bir taraftan insan haklarına riayet edeceksiniz, sanığın haklarını, susma hakkını, savunma hakkını, yargılamanın alenîliğini vesaire, tüm kurumları sanığa sağlayacaksınız, diğer taraftan da, toplum düzenini koruyacaksınız, sosyal düzeni koruyacaksınız. Bunu sağlarken sosyal düzeni korumak kolay değil. İşte, özellikle örgütlü suçlarda, Avrupa'da da, yakından bildiğimiz, araştırdığımız Avrupa ülkelerinde de birtakım koruma tedbirlerinin, şu anda tasarıda bulunan koruma tedbirlerinin uygulandığı, orada da aynen mevcut olduğu -belki burada da eleştiriyoruz- açıkça görülmekte.

Tabiî, ceza yargılamasında amaç gerçeğin ortaya çıkarılması dedik. Gerçeği ortaya çıkarırken insan haklarına, sanık haklarına kolay gelinmedi. Tarihsel süreci izlediğimiz zaman, engizisyon döneminde, Ortaçağda, suçluların "ruhuna şeytanlar girmiş" diye yakıldığına şahit oldu insanlık. Yine, insanlık, sanığın, gerçeğin ortaya çıkarılması adına her türlü işkenceye reva görüldüğü, mahkûm edildiği dönemleri yaşadı. Özellikle, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında insanlık çok büyük acılar çekti, savaşta meydana gelen olaylar insanlara eziyet çektirdi ve insan hakları ve savaş hukuku ihlalleri doruğa çıktı.

Özellikle, İkinci Dünya Savaşından sonra, Avrupa'da, demokratik hukuk devletinin temellerini atmak adına, birçok evrensel belge ortaya çıkarıldı. İşte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, insan hakları belgeleri anlamında en ileri belge olarak karşımızda duruyor.

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul etmek suretiyle, içhukukunun bir parçası haline getirdi; onunla da yetinmedi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kişisel başvuru hakkı tanıdı.

Gerçekten, bu yüzyılda insan hakları alanında en önemli gelişme şudur: Daha önceki dönemlerde insan hakları meselesi, sadece ülkelerin iç meselesi olarak kabul edilmişti. Ancak, yüzyılımızın en önemli gelişmelerinden biri, insan hakları meselesinin, sadece ülkelerin bir içhukuk meselesi olmadığı kabul edilmek suretiyle uluslararası yargıya açıldı ve insanlara, insan hakları konusunda uluslararası yargıya gitme imkânı tanındı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi böyle bir anlayıştan doğdu.

İşte, bir taraftan da, insan haklarının hayata geçirilmesi anlamında, ceza usul yasaları bir bir değişti. Gerçek ortaya çıkarılırken, sanığa tanınan haklar, daha mükemmel anlamda, daha kâmil anlamda bir bir geliştirildi.

İşte, halen yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Almanya'dan müktesep bir kanun ve aradan geçen dönemde 27 kez değiştirilmiş. 1940'lı, 50'li yıllardan itibaren de yerine yeni bir tasarı hazırlanmak suretiyle Meclisin gündemine getirilmiş; ancak, 27 kez değiştirilen, sistematiği bozulan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, deyim yerindeyse, yamalı bir bohçaya dönmüş.

İşte, yıllardan beri Meclisin gündeminde ve milletimizin gündeminde bekleyen bu yasanın çıkarılması için, hükümetimiz, her alanda olduğu gibi, bu konuya da el atarak, muhalefetin de değerli katkılarını almak suretiyle, bu kanun tasarısını şu anda önümüze getirmiş durumda ve maddeleri bir bir görüşüyoruz.

Tasarıya baktığımız zaman -tek tek detaylarına girmek istemiyorum- hukukumuz açısından çok yeni, gerçekten, yargılama hukukunu çağdaş normlara uyduracak çok güzel kurumlar var. İşte, uzlaşma kurumu... Yıllardan beri söylüyoruz, avukatlık yaptığımız dönemde de gördük, adliyelere yığınla dava geliyor; özellikle birtakım ceza davaları, daha soruşturma evresinde savcının ve uzlaştırmacının devreye girmesiyle çözülebilecek türden davalar. Hakaret, basit darp, yaralamalı trafik kazası gibi birçok dava, uzlaşma sağlandığı takdirde, mahkemeleri boşuna uzatmayacak, uğraştırmayacak, meşgul etmeyecek, insanları da mahkeme kapılarında gezmekten alıkoyacak. İşte, böyle bir çağdaş kurum, şu anda tasarının içerisinde düzenlenmiş durumda.

Diğer yandan, adlî kolluk... Suç ve suçla mücadele açısından bir adlî kolluğun kurulması ve adlî kolluğun, özellikle suç delillerini araştırmada uzman bir çalışma yapmak suretiyle yargılamayı kolaylaştırması gerektiğini yıllardan beri söyleriz avukatlar olarak, hukuk adamları olarak. Ben, buradan, tasarıda emeği geçen, başta Adalet Bakanımız, Adalet Komisyonu Başkanımız, komisyonun değerli üyeleri, Adalet Bakanlığının bürokratlarına teşekkür etmek istiyorum. İşte, adlî kolluk müessesesi, yıllardan sonra tasarıda yer almış durumda. Bunun gibi daha birçok yeni kurum tasarıda mevcut.

Ben, bu tasarının milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, tasarıda emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkürümü ifade ediyor, bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.07

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

698 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

176 ncı maddeyi okutuyorum:

İddianamenin sanığa tebliği ve sanığın çağrılması

MADDE 176. - (1) İddianame, çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur.

(2) Tutuklu olmayan sanığa tebliğ olunacak çağrı kağıdına mazereti olmaksızın gelmediğinde zorla getirileceği yazılır.

(3) Tutuklu sanığın çağrılması duruşma gününün tebliği suretiyle yapılır. Sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi istenir; müdafii de sanıkla birlikte davet olunur. Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda cezaevi kâtibi veya bu işle görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır.

(4) Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı kağıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması  gerekir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

177 nci maddeyi okutuyorum:

Sanığın savunma delillerinin toplanması istemi

MADDE 177. - (1) Sanık, tanık veya bilirkişinin davetini veya savunma delillerinin toplanmasını istediğinde, bunların ilişkin olduğu olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini duruşma gününden en az beş gün önce mahkeme başkanına veya hâkime verir.

(2) Bu dilekçe üzerine verilecek karar, kendisine derhâl bildirilir.

(3) Sanığın kabul edilen istemleri, Cumhuriyet savcısına da bildirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

178 inci maddeyi okutuyorum:

Çağrılması reddedilen tanığın ve uzman kişinin doğrudan mahkemeye getirilmesi

MADDE 178. - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

179 uncu maddeyi okutuyorum:

Çağrılan tanıkların ad ve adreslerinin sanığa ve Cumhuriyet savcısına bildirilmesi

MADDE 179. - (1) Sanık, doğrudan doğruya davet ettireceği veya duruşma sırasında getireceği bilirkişi ve tanıkların ad ve adreslerini Cumhuriyet savcısına makul süre içinde bildirir.

(2) Cumhuriyet savcısı da, iddianamede gösterilen veya sanığın istemi üzerine davet edilen tanık ve bilirkişiler dışında gerek mahkeme başkanı veya hâkim kararıyla, gerek kendiliğinden başka kimseleri davet ettirecek ise bunların ad ve adreslerini sanığa yine makul süre içinde bildirir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

180 inci maddeyi okutuyorum:

Tanık ve bilirkişinin naiple veya istinabe yoluyla dinlenmeleri

MADDE 180. - (1) Hastalık veya malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle bir tanık veya bilirkişinin uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı bulunmayacağı anlaşılırsa, mahkeme onun bir naiple veya istinabe yoluyla dinlenmesine karar verebilir.

(2) Bu hüküm, konutlarının yetkili mahkemenin yargı çevresi dışında bulunmasından dolayı getirilmesi zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde de uygulanır.

(3) Davayı görmekte olan mahkeme, zorunluluk olmadıkça, büyükşehir belediye sınırları içerisinde bulunan şikâyetçi, katılan, sanık, müdafi veya vekil, tanık ve bilirkişilerin istinabe yoluyla dinlenmesine karar veremez.

(4) İstinabe olunan mahkeme, büyükşehir belediye sınırları içerisinde ise, ilgililer kendi yargı çevresinde bulunmasa da, büyükşehir belediye sınırları içerisinde yerine getirilmesi gereken istinabe evrakını geri çevirmeksizin gereğini yapar.

(5) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

181 inci maddeyi okutuyorum

Tanık ve bilirkişinin dinleneceği günün bildirilmesi

MADDE 181. - (1) Tanık veya bilirkişilerin dinlenmesi için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısına, suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafiine bildirilir. Düzenlenen tutanağın örneği hazır bulunan Cumhuriyet savcısına ve müdafie verilir.

(2) Yeniden keşif ve muayeneye ihtiyaç duyulursa, yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.

(3) Tutuklu olan sanık, ancak tutuklu bulunduğu yer mahkemesinde yapılacak bu tür işlerde hazır bulundurulmasını isteyebilir. Ancak, hâkim veya mahkeme tarafından zorunlu sayılan hâllerde tutuklu bulunan şüpheli veya sanığın da bu tür işlerde hazır bulunmasına karar verilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

182 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Duruşma

Duruşmanın açıklığı

MADDE 182. - (1) Duruşma herkese açıktır.

(2) Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir.

(3) Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

183 üncü maddeyi okutuyorum:

Ses ve görüntü alıcı aletlerin kullanılması yasağı

MADDE 183. - (1) 180 inci maddenin beşinci fıkrası ile 196 ncı maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak üzere, adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Bu hüküm, adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

184 üncü maddeyi okutuyorum:

Açıklığın kaldırılması hakkında karar

MADDE 184.  (1) 182 nci maddede gösterilen hâllerde, açıklığın kaldırılması istemine ilişkin olarak yapılacak duruşma, istem üzerine veya mahkemece uygun görülürse kapalı yapılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

185 inci maddeyi okutuyorum:

Zorunlu kapalılık

MADDE 185. - (1) Sanık, onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır; hüküm de kapalı duruşmada açıklanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

186 ncı maddeyi okutuyorum:

Kapalılık kararının ve nedenlerinin yazılması

MADDE 186. - (1) Açıklığın kaldırılması kararı, nedenleriyle birlikte tutanağa geçirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

187 nci maddeyi okutuyorum:

Kapalı duruşmada bulunabilme

MADDE 187. - (1) Kapalı duruşmada mahkeme, bazı kişilerin hazır bulunmasına izin verebilir. Bu hâlde adı geçenler, duruşmanın kapalı olmasını gerektiren hususları açıklamamaları bakımından uyarılırlar ve bu husus tutanağa yazılır.

(2) Kapalı duruşmanın içeriği hiçbir iletişim aracıyla yayımlanamaz.

(3) Açık duruşmanın içeriği, millî güvenliğe veya genel ahlâka veya kişilerin saygınlık, onur ve haklarına dokunacak veya suç işlemeye kışkırtacak nitelikte ise; mahkeme, bunları önlemek amacı ile ve gerektiği ölçüde duruşmanın içeriğinin kısmen veya tamamen yayımlanmasını yasaklar ve kararını açık duruşmada açıklar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

188 inci maddeyi okutuyorum:

Duruşmada hazır bulunacaklar

MADDE 188. - (1) Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır.

(2) Sulh ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz.

(3) Bir oturumda bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerine geçmek ve oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç söz istemiştir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 188 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde duruşmada hazır bulunacakları düzenlemektedir ve "duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır" denilmektedir.

Anayasamızın Üçüncü Bölümünde "Yargı" başlığı altında düzenlenen 138 inci, 139 uncu ve 140 ıncı maddelerinde, yargı mensubu olarak sadece hâkimler  ve savcılardan bahsedilmektedir. Avukatlar ise, Anayasamızın 135 inci maddesinde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları kapsamında değerlendirilmektedir. Oysa, yargının üç aslî unsuru vardır; bunlar, savcı, avukat ve hâkimdir. Başka bir anlatımla, sav, savunma ve yargıdır. Bunlardan hâkim ve savcıyı yargının aslî anayasal unsuru sayıp, avukatı bu kapsamın dışında bırakmak, adil yargılanma ilkesiyle bağdaşır bir durum değildir.

Avukatlık mesleği, her ne kadar Anayasamızda yer almamışsa da, Avukatlık Kanununda yer almış ve Avukatlık Kanununun 1 inci maddesinde "avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder" denilmektedir. Yani, hâkim ve savcı anayasal unsur, avukat ise yasal unsurdur. Avukatlar, kanunda açıkça yargının kurucu unsuru olarak gösterilmişse de, ne yazık ki, uygulamada ve özellikle duruşma salonlarındaki konumları itibariyle, yargının diğer unsurlarına göre daha önemsiz bir konumda gösterilmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde söz edilen adil yargılanmanın sağlanması için "silahların eşitliği" yani "güçlerin eşitliği" prensibinin hayata geçirilmesi gerekir. Özellikle sav ve savunmanın yargıya aynı uzaklıkta olması için, duruşma salonunda savcı ve avukatın eşdeğer konumda bulunması gerekir. Biz, bu eşitliği talep ederken, cumhuriyet savcılarımızın bulundukları konumları hak etmedikleri iddiasında değiliz. Bunu, adil yargılanma ilkesinin bir gereği olduğu için talep etmekteyiz.

Uygulamada, ne yazık ki, savcılar ve avukatlar arasında bir eşitlik görünmemektedir. Bu durum, biraz da, ülkemizdeki yargı bağımsızlığının yeterince olmamasından kaynaklanmaktadır.

Anayasamızın 140/altıncı maddesinde, hâkim ve savcıların idarî görevleri yönünden Adalet Bakanına bağlı oldukları belirtilmektedir.

Yine, Anayasamızın 159 uncu maddesine göre,Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun başkanı Adalet Bakanı olup, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ise Kurulun tabiî üyesidir.

Kurulun, kendine ait bütçesi, sekreteryası, binaları bulunmamaktadır. Hâkim ve savcıların mesleğe kabul edilmeleri, atama ve nakilleri, yükselme ve birinci sınıfa ayrılmaları, disiplin cezası verme işlemleri gibi pek çok yetki bu Kurula aittir. Hâkim ve savcıların denetimi, haklarında inceleme ve soruşturma yapılması, Anayasamızın 144 üncü maddesine göre, Adalet Bakanlığının izniyle, Adalet müfettişleri tarafından yapılmaktadır. Anayasamızda yer alan ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran bu düzenlemeler, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yasasında da aynen yer almaktadır.

Yargının en üst kademesinde yürütmenin bu kadar etkin olduğu böylesi bir yapıdan sonra, adlî sistemimizin yapısal ve fonksiyonel olarak bağımsız olmadığı ortadadır.

Bu yapıda, cumhuriyet savcılarının konumu daha bir ilginçtir. Savcılık, bugün için, Adalet Bakanlığı ile yargı sistemi arasında sıkışıp kalmış bir durumdadır; büyük ölçüde Bakanlığın tayin ve teftiş baskısı altında olup, Bakanlıkça gönderilen genelgelerle pek çok konuda yönlendirilmektedir. Yürütmenin mahkemelerdeki idarî işlemlerinde temsilcisi konumunda olan savcılarımız, kuvvetlerin eşitliği prensibi gereğince, savunmayla eşdeğer oturma konumunda bulunmaları gerekirken, duruşma salonlarında, bazı mahkemelerde, yükseltilmiş bir platformda, hâkimlerle yan yana oturmaktadırlar; avukatlar ise, aşağıda, halk ve sanıklarla aynı seviyede yer almaktadır.

Duruşmadaki oturma düzeniyle ilgili olarak, usul kanunlarımızda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Adalet Bakanlığında yaptığım araştırmada, bu konuda, Adalet Bakanlığınca hazırlanmış herhangi bir tüzük ve yönetmelik de göremedim. "Acaba ben mi bilmiyorum" diye Bakanlığın sayın yetkililerine sorduğumda da, bu konuda herhangi bir yasal düzenlemenin, herhangi bir mevzuatın olmadığı açıkça ifade edildi.

Yani, burada, fiilî bir durumla karşı karşıyayız. Cumhuriyet savcıları, adliye binalarının idarî yönetiminden sorumlu oldukları için, oraların düzenlemesi yapılırken, kendilerini oraya layık görmüşler, avukatları da, savunma makamını da daha aşağıya layık görmüşler, ona göre bir düzenleme yapmışlar. Durum bundan ibaret; yoksa, bunun herhangi bir yasal dayanağı yok.

Bizim, ille "cumhuriyet savcıları yukarıda oturmasın, aşağıda otursun" diye bir iddiamız da yok; ancak, yargı sisteminde, iddia ile savunmanın konumlarının eşit olması gerekir. İddia makamı savcılıktır, savunma makamını avukatlar temsil eder. Bunların eşit silahlara sahip olması gerekir.

Nitekim, bununla ilgili talepler, sadece Türk hukukçularından, sadece avukatlarımızdan gelmiyor. İzninizle, Adalet Bakanlığımızca tercümesi yapılmış olan 2003 yılı İstişarî Raporundan bir bölüm okumak istiyorum:

"Duruşma salonunda mevcut düzenleme ve tasarım: Mahkemedeki duruşmalar boyunca, savcı, hâkimlerle aynı seviyede bir platformda ve doğrudan onlara bitişik, yakın olarak oturmaktadır. Bazı duruşma salonlarında -özellikle Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde olduğu gibi- bu platform, savcı ve hâkimleri, zeminden 2 - 3 metre kadar yükseltmektedir. Bu arada, savunma avukatları, halkla ve sanıklarla aynı seviyede, zemin döşemesi üzerindeki bir masada oturmaktadır."

Biz -hepsi de savunma avukatından, fiziksel olarak- uzaklaştırılmış olarak, -duruşma salonunun düzeninin ve hâkimlerin ve savcının yakınlığının problem doğurucu olduğunu düşünmekteyiz. Savcının hâkimlere bu kadar yakın oturması ve aynı seviyede olması gerçeği, savcıya daha fazla önem verildiği ve savunma avukatına göre daha fazla saygı, itibarla muamele gösterildiği izlenimini doğurmaktadır. Başka deyişle, duruşma salonunun mevcut düzenlemesi, tasarımı, silahların eşitliğinin görünümünü doğrudan baltalamaktadır. Yüksek bir platformda, hâkimlere yakın olarak oturan savcıların, duruşma salonundaki yerlerinin değiştirilmesi gerekmektedir. Cumhuriyet savcısı, savunma avukatının yanında veya karşısına gelecek şekilde, zemin üzerindeki bir masada oturabilir." AB kriterleri diyoruz, Avrupa Birliğine gireceğiz diyoruz, Avrupa Birliğinin görüşü bu.

Biz, Türkiye'deki savunma mesleğini icra eden avukatlar olarak bunları yıllardır dile getiriyoruz; ancak, bizim bu dile getirmemiz yeteri kadar dikkate alınmıyor. İlle Avrupa'dan birileri bize bir görüş bildirecek ki, bunlar uygarlığın gereği diyecek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - ...durumun haklılığını ondan sonra görebiliyoruz. Oysa, bizim istediğimiz, cumhuriyet savcılarımız konumunu kıskanmak değil. Cumhuriyet savcılarımızın çok önemli görevler yapıyorlar, çok yoğun bir mesai içerisinde bulunuyorlar; ancak, biz, nasıl güzel bir yargı sistemi kurarız, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi ülkemize nasıl yerleştiririz, bunun arayışı içindeyiz. Yoksa, hiçbir şekilde avukatların konumu burada olsun, savcıların konumu burada olsun diye bir düşünce içinde değiliz; ancak, silahların eşitliği prensibi gereğince, şartların eşitliği prensibi gereğince, cumhuriyet savcıları ile savunma avukatlarının eşit düzeyde olması gerektiğini de düşünmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, bu eşitsizlik sadece oturma düzeniyle de kalmamaktadır. Örneğin, bir karar aşamasında -bu ara karar olabilir, son karar olabilir- mahkeme heyeti veya hâkim diyor ki: "Efendim, salonu boşaltın, biz görüşme yapacağız." Tüm avukatlar çıkıyor, tüm taraflar çıkıyor; ama, cumhuriyet savcıları, her nedense, davanın tarafı olduğu halde, duruşma salonundan çıkmıyor. Hatta, hâkimler kendi odalarına gittiği zaman da, hâkimlerin peşinden gidiyorlar, hâkimlerle aynı odada o mütalaalara iştirak ediyorlar. İşte burada belki şunu diyebiliriz: Hâkimler, cumhuriyet savcısının o görüşmelerinden etkilenmez; ama, bu, görüntü olarak dahi yargı bağımsızlığını zedeleyecek bir durumdur. Bunu değiştirmek zorundayız; yani, görüntüyü de kurtarmak zorundayız. Kaldı ki, bu sadece görüntüden de ibaret değil. Biz bunu vatandaşa izah edemiyoruz. O zaman ne oluyor; avukatlar sadece orada görüntüyü tamamlamaktan ibaret bir aksesuar gibi kalıyor. Hâkim ile savcı otururlar kararı verirler; hem de derler ki: Şöyle bir karar verirsek, bunun temyizden dönüşü de zor olur; bu nedenle, birbirimizin terfisini de etkilememiş oluruz. Ortaklaşa bir karar oluşturalım... Bunun neresi adalet oluyor o zaman arkadaşlar?! Öyleyse, yapılması gereken, avukatlar ile savcıların konumunu eşdeğer düzeye getirmektir.

Kaldı ki, biz cumhuriyet savcılarımızı eşit düzeye getirelim diyoruz; fakat, cumhuriyet savcılarımızın daha geniş yetkilerle donatılmasını da istiyoruz. Demin adlî kolluk görüşülürken onu da söyledik; çünkü, biz, ülkemizde hukukun geçerli olmasını istiyoruz. Cumhuriyet savcısı hukuku temsil ediyor. Cumhuriyet savcısının elini güçlendirirsek, bağımsız bir adlî kollukla cumhuriyet savcısının elini güçlendirirsek, işte, o zaman, mafyayla da, soygunlarla da, yolsuzluklarla da çok daha iyi mücadele ederiz; bağımsız yargıyı sağlarsak ve cumhuriyet savcısını, bağımsız yargının bağımsız cumhuriyet savcısını da güçlendirirsek, işte, o zaman, 30 milyar dolarları da çöpe atmamış oluruz. Böylece, bizim cumhuriyet savcılarımız da, kendi emirlerindeki, kendi yetkileri dahilindeki adlî kollukla, suçlularla da, mafyayla da, yolsuzluklarla da en güzel şekilde mücadele edeceklerdir.

Bu düşüncelerle, Yüce Heyete saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına, Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı Köylü; buyurun.

HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 188 inci madde üzerindeki görüşlerimi açıklamak için söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Esasında, madde üzerinde çok fazla bir şey söylemek istemiyorum; ancak, yepyeni bir konu gündeme geldi. Bu da, cumhuriyet savcılarının kürsüden inip, aşağıda, avukatlarla aynı seviyede oturması konusuydu.

Cumhuriyet savcısının avukatlarla aynı seviyede oturmasında, çok fazla bir beis yok. Esasında, bu kabul edilebilir de; o kadar anormal bir şey değil; ancak, şu şartlarla:

Birincisi, Türkiye'de, isminin önünde "cumhuriyet" kelimesi olan hiçbir makam ve mevki yoktur.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Cumhuriyet Halk Partisi var.

HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Özür dilerim, onu kabul ediyorum; ben, makam ve mevkiden bahsetmiştim.

Öncelikle, "cumhuriyet" kelimesini, savcıların isminin başından çıkaracağız.

İkincisi, cumhuriyet savcıları, mağdurun hakkını, devletin hakkını ve sanığın hakkını korumaktadır. Cumhuriyet savcısı, duruşmada sanığın beraatını talep edebilmektedir veya daha az ceza almasını isteyebilmektedir.

Peki, aşağıda nerede oturacaktır? Sanığın beraatını isterken müdahil tarafın yanında, mahkûmiyetini isterken sanığın karşısında veya başka bir yerde, yani, kendisine oturacak bir yer bulması bu durumda zordur.

Cumhuriyet savcısı, devletin ve rejimin teminatıdır. Bundan vazgeçmemiz mümkün değil. Eğer, cumhuriyet savcılarını bulunduğu konumdan başka türlü düşünmek istiyorsak, şu halde -Sayın Adalet Bakanı buradadır- cumhuriyet savcısı, Hâkimler ve Savcılar Kanununda ve Anayasada belirtilen usullere göre hakim statüsündedir, cumhuriyet savcılarının hepsinin yarından itibaren derhal hâkim olarak atanması gerekir. Bundan sonra, eğer, cumhuriyet savcısı lazım olursa -belki, birkaç ay lazım olmaz diye düşünen de olur- bu takdirde, yeni bir statüyle, yeni bir kanunla 2 000-2 500, belki, 3 000 savcı alınacaktır dışarıdan. Bu savcıları nereye oturtursanız oturtun.

Devamlı surette, silahların eşitsizliğinden bahsedildi. Değerli arkadaşlarım, avukatlar 7,65 tabanca kullanıyor da, cumhuriyet savcıları Kalaşnikof mu kullanıyor; ne demek silahların eşitsizliği?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Avrupa literatürü o, Avrupa!..

HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Duruşmada, şu anda yapılan düzenlemeyle, avukatlar ile cumhuriyet savcıları aynı statüdedir. Cumhuriyet savcısının bütün yetkileri avukatlarda da vardır; savunmada vardır, müdahil tarafta vardır. Bu, azımsanmayacak bir gelişmedir.

Eğer, biz, cumhuriyet savcılarını oradan indirmek istiyorsak...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - İndiren yok, biz de çıkacağız.

HAKKI KÖYLÜ (Devamla) - Bu takdirde, devleti savunmak için, devletin anayasal düzenini, devletin topraklarını bölmek suçundan dolayı yargılanan kişilerin yanına, devleti savunmak üzere millî emlak memurunu getirtirsiniz, olur biter.

Değerli arkadaşlarım, şu anda, bizim statümüze göre, bizim anayasal düzenimize göre, cumhuriyet savcılarının bulunduğu yerde görev yapmasında fayda vardır ve bu zarurîdir diye düşünüyorum. Dolayısıyla, bu madde de uygun bir maddedir ve uygun bir düzenlemedir. Hepinizin takdirlerine sunuyorum.

Hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun, kürsü sizin.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Yasası Tasarısıyla ilgili olarak, yukarıda, bu madde, üzerinde en çok tartışılan maddelerden bir tanesidir. O sebeple, kısaca bilgi vermek istiyorum. Gereğini, şüphesiz, takdirlerinize arz edeceğiz.

Bu konuyu, biz, yukarıda müteaddit defalar konuştuk. Ayrıca, hükümet olarak kendi içimizde de konuştuk. Son defa, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat, Sayın Salih Kapusuz, Sayın Komisyon Başkanımızla beraber, bu tasarıyla ilgili, Sayın Başbakana ve Anamuhalefet Partimizin Değerli Genel Başkanına bilgi verdikten sonra, Sayın Başbakanla birlikte de konuştuk. Hukukumuzda da, zaman zaman tartışılan bir konudur; ancak, bu tartışmalar yapılırken, dünyadaki uygulamaları da ortaya koyarak bir değerlendirme yaparsak daha sağlıklı bir sonuca varırız diye düşünüyorum. Umumiyetle, konuşmayı yaptığımızda, zannediyoruz ki dünyada tek tip bir uygulama var; yani, bütün Avrupa ülkelerinde, demokratik ülkelerde, iddia makamıyla, savcıyla sanık ve müdafii eşit seviyededir. Böyle bir genelleme yapılıyor. Evvela, bu doğru değil. Özellikle, Amerikan filmlerinin de belki etkisiyle, sanki, bütün uygulamalar o filmlerde gördüğümüz gibi gözüküyor. Esas itibariyle, bu uygulama, Anglosakson ülkelerindedir; yani, İngiltere'de ve Amerika'dadır. Halbuki, bizim uygulamalarımız, daha çok, Kıta Avrupası hukukundan alınmadır; ya kaynak ülke Fransa'dır ya da büyük ölçüde Almanya ya da İtalya'dır. Oradaki uygulamalara baktığımızda ise, bu söylediğimizin bu kadar olmadığını, böyle olmadığını, orada iddia ile savunmanın aynı seviyede olmadığını görüyoruz. Fotoğrafı göreceğiz, ona göre karar vermemiz lazım.

Şimdi, bu neden böyle; bunun sebebi şudur: Anglosakson sisteminde, iddia makamı taraftır, sadece iddia ettiği hususlarla ilgili olarak delil toplar; sanık lehine delil toplamaz, sanığın menfaatına olan herhangi bir talebi söz konusu olmaz. Halbuki, bizim hukuk sistemimizde, Fransa'da, Belçika'da ve benzeri ülkelerde, savcı, teorik olarak da -şu ana kadar kabul ettiğimiz bazı maddelerde de var- sanığın lehine olan delilleri de toplamak, onun lehine bir talep söz konusu olacaksa onu da ortaya koymak durumundadır. Yeri geldiğinde tutuklanmasını talep eder, yeri geldiğinde beraatını talep eder, yeri geldiğinde tahliyesine katılır, tahliyesini talep eder. Eğer, şimdi, biz, bu eşitliği sağlayacaksak, iddia makamının, gerçek anlamda, aynen Anglosakson ülkelerinde olduğu gibi, tam taraf olması lazım, teşkilatlanmasının ona göre yapılması lazım, anayasal düzenlemelerin de ona göre yapılması lazım. Halbuki, bizim Anayasamızda, savcılar ve hâkimler aynı statüye tabidir, aynı teminatlara tabidir. Mesleğe atanmalarından, mesleğe kabullerinden, tayinlerine, terfilerine, özlük haklarına varıncaya kadar, hâkim ne hakka sahipse, savcılar da aynı hakka sahiptir. Halbuki, bu ülkelerde savcılık ayrı bir teşkilattır. Bunların çoğunun bağımsızlığı da yoktur, bu neviden teminatları da yoktur, önemli bir kısmı da Adalet Bakanlığına bağlıdır, bir nevi Adalet Bakanlığı memuru gibidir. Bunu görmüş olmamız lazım. Eğer, taşları yerli yerine oturtacaksak, o zaman bu düzenlemeleri de yapmak gerekir.

Bakınız, bu maddeden evvel -şimdi bu 188'i konuşuyoruz- 170 inci maddede şöyle bir düzenleme yaptık: "İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür." Yani, iddia makamı bunu da tespit edecek, bunu da araştıracak, buna göre de değerlendirme yapacak.

Ayrıca, arkadaşlarımızın haklı olarak şikâyet ettiği bir husus var. Zannediyorum, bunu karşılayacak düzenlemeyi de, biraz sonra görüşeceğimiz 227 nci maddede yaptık. O da şudur: Heyet halindeki müzakerelerde, ağır ceza mahkemelerinde, savcıların müzakereye katılmamaları lazım; ama, zaman zaman müzakereye katılıyorlar. Bu, hukuku yeteri kadar hazmedememiş olmalarından ya da müzakereyi yürüten mahkeme başkanının dirayetsizliğinden kaynaklanıyor. Müzakereyi, sadece mahkeme başkanı ve katılan üyelerin yapması gerekir, cumhuriyet savcısının bu müzakerelerde olmaması lazım; birçok yerde de olmuyor; ama, bu kurala riayet etmeyenler de var; o da arkadaşlığa, aynı çatı altında olmaya... Mesela, hâkim ve savcıların çoğu aynı lojmanlarda oturuyorlar. Bu anlamda, çok fazla bir farklılıkları da yok.

Onun için, biz, bu endişeleri ortadan kaldırmak adına, 227 nci maddeye şöyle bir hüküm getirdik: "Müzakerede ancak karara ve hükme katılacak hâkimler bulunur." Yani, bundan sonra, 227 nci madde bakımından savcıların müzakerede bulunmaları mümkün değildir. Eğer bulunurlarsa, işte, o zaman, sanık müdafii veya sanık şikâyet ederse, görevini yapmayan savcıyla ilgili soruşturmayı da açarız, müzakereye katılmaması gerekenleri kattığı için o mahkeme heyeti hakkında da soruşturmayı açarız. Dolayısıyla, bu anlamda, biz, burada, taşları yerli yerine oturtmaya azamî ölçüde gayret sarf etmeye çalıştık.

Kaldı ki, sistem bu esasa göre düzenlenmediği için, şimdi bu maddeyle ilgili farklı bir düzenleme getirdiğimizde, gerçekten çok ciddî bir karmaşa çıkar. Yargının zaten yeteri kadar sıkıntıları var, zorlukları var; bir de, bu neviden kargaşalarla hukuk hayatını içinden çıkılmaz hale getiririz. Özü itibariyle, ben de, bu düzenlemelerin belli bir süre sonra Türkiye'nin gündemine geleceğine, bunu yapacağımıza inanıyorum; ama, kabul edelim ki değerli arkadaşlarım, şu iki sene içerisinde o kadar çok, o kadar yoğun değişiklikler yaptık ki, hepsini de bu sene içerisinde, bir kanun içerisinde çözmemize gerek yok. Bunu, zaman içerisinde, belki bir başka dönemde; ama, Anayasanın ilgili maddelerinde de değişiklik yapmak kaydıyla... Çünkü, o değişiklik yapılmadan bir teşkilat yasasını çıkarmak da mümkün değil, Anayasaya aykırı bir düzenleme yapmış oluruz. Bütün bunları hesaba katarak, inşallah, Anayasadan başlamak üzere, yargı hayatımızda bir başka temel değişikliği ileride yapma imkânı olur.

Bu 188 inci maddenin bu şekliyle düzenlenmesi, bir ihtiyaçtan, bir zaruretten ve şu ana kadar yaşadığımız tecrübelerden kaynaklanıyor. Kaldı ki, şu an, Fransa'daki uygulaması aynen bizdeki gibidir, Belçika'daki uygulaması aynen bizdeki gibidir. Bu, benim fikrim değil; bir yanlış beyanda bulunmamak adına, bilim adamalarından da mütalaa aldım, metinleri de kendi el yazılarıyla elimdedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) -Sayın Bakan, Almanya'da bizim dediğimiz gibi, aynı platformda...

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Almanya'da bizimki gibi değil; onu da, şöyle okuyayım: Elimdeki metinde, aynen "Almanya'da ise, saray içinde yer alan mahkemelerde hâkim ve savcı yüksek konumda bulunurken, yeni yapılan duruşma salonlarında -eyaletlere göre değişiyor- hâkim dahil, tüm mahkeme süjeleri aynı düzlemde oturmaktadır" diyor; hâkim dahil; bakın, orada farklı. Şimdi, bu getirilen sistemde, hâkim yukarıda; iddia edilen sistemde, savcı ile sanık tarafı aynı düzlemde. Halbuki, yeni Alman düzeninde, hâkimi, savcısı ve sanık tarafı aynı düzlemdedir diye, bir bilim adamımızın -oradaki uygulamayı da bilen bir arkadaşımız ve biz, usul düzenlemelerinde ondan çok istifade ettik- metni var. Bu bilgiyi de takdirlerinize arz ediyorum.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısının 188 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Muharrem Kılıç

Feridun Baloğlu

Mehmet Küçükaşık

 

Malatya

Antalya

Bursa

 

Mehmet Nuri Saygun

Halil Ünlütepe

K. Kemal Anadol

 

Tekirdağ

Afyon

İzmir

 

Feridun Ayvazoğlu

Yüksel Çorbacıoğlu

Atilla Kart

 

Çorum

Artvin

Konya

 

Ziya Yergök

Atila Emek

Mehmet Boztaş

 

Adana

Antalya

Aydın

 

Yılmaz Kaya

 

 

 

İzmir

 

 

Madde 188.- (1) Duruşmada hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet Savcısı ile zabıt kâtibinin ve kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hallerde müdafiin hazır bulunması şarttır.

(2) Duruşma salonunda Cumhuriyet Savcısı ile savunma makamı eşit oturma düzeni içerisinde yer alır.

(3) Sulh Ceza Mahkemelerinde yapılan duruşmalarda zorunlu değilse Cumhuriyet Savcısı bulunmaz.

(4) Bir oturumda bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerine geçmek ve oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilir.

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, arz ettiğim sebeplerden dolayı katılmıyoruz.

BAŞKAN - Açıklama veya gerekçe okunması?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun kürsüye. (CHP sıralarından alkışlar)

5 dakikalık konuşma süreniz var.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; dünkü müzakerelere ait tutanaktan, çok saygı duyduğum Sayın Bakanın cümlesini okuyorum: "Daha biraz evvel Avrupa Parlamentosu Başkanının konuşmasını dinledik, 14 Aralığa kadar bu tasarıların çıkması gerekiyor. Bu tarihi koyan biz değiliz, bu tarihi koyan Hükümet değil, bu tarihi koyan Parlamento değil; ama, bir zaman baskısı altındayız." Bu beyan üzerine de tartışma olmuş burada.

Avrupalıların bu iddiası, koydukları süre ne kadar doğru o tartışma konusu; ama, başka bir şey söylüyorum. Yani, Avrupa Birliği derken, hukukun evrensel ilkeleri derken, gerçekten hukukun evrensel ilkelerinin gerçekleşmesi için verdiğimiz bir önergeyi savunmak üzere huzurunuza geldim.

Arkadaşlar, malum, bütün dünyanın bildiği bir gerçek vardır; denilir ki: Adalet, sav, savunma ve karar ayaklı, üç ayaklı bir sehpadır. Dünyanın her yerinde bu tarif yapılır. Türkiye'deki bu üç ayağın bir tanesi protezdir arkadaşlar, protezlidir; o, savunmadır. Anayasamızı açıp bakalım; yargıyı düzenleyen 138 inci maddeden, Sayıştayın görevlerini belirleyen 160 ıncı maddeye kadar, 138'den 160'a kadar bir tek savunma sözcüğü geçmemiştir; hâkim, savcı; bol bol bu mesleklerin zikredildiğini görüyoruz; avukat, müdafi, savunma, bu Anayasada yer almaz. Nerede yer alıyor savunma? Anayasanın 135 inci maddesinde, kanunla kurulmuş meslek kuruluşları var, onlarda da baro falan yer almıyor. O 135 inci maddede, meslekî ahlak ve disiplini temin etmek üzere kanunla kurulan kamu tüzelkişilikleri deniliyor. Yine, baro, savunma gibi kelimeler yok; o genelleme içine atılmış.

Arkadaşlar, şimdi, bu durumda, Avrupa Birliği diyeceksiniz, evrensel hukuk diyeceksiniz, ondan sonra da, savunmayı, bir üvey evlat muamelesi yaparak dışlayacaksınız; bunu anlamak mümkün değil. Bunu getirelim, bırakın partisini, Cumhuriyet Halk Partisini, Adalet ve Kalkınma Partisini... Yani, hem, sıkıştı mı köşe yazarları sizden yana; Cumhuriyet Halk Partisi statükocu, devletçi parti, Adalet ve Kalkınma Partisi değişimci, dönüşümcü parti, devlet ancak birey için vardır, birey yoksa devlet ne oluyor...  Bunlar sık sık  dile getiriliyor; çoğu da doğru şeyler. Televizyonda Sayın Fırat'tan çok dinledim, zevkle dinledim, onu da itiraf edeyim. O zaman, bunlar havaya uçup gidecek laflar değil, bunların hayata geçmesi lazım.

Şimdi, mesele birinin oturup birinin kalkması filan değil. Burada, meslektensek, hukuk fakültesini bitirdiysek, bir hukukçu gibi konuşalım. Sayın Köylü bir savcı gibi konuştu; meslek şovenizmi yapmak bu kürsüye yakışmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, savcıları horlamıyoruz, tam tersine... Savcıların adındaki "cumhuriyet" sıfatını -çok yüce bir sıfattır- korumak, öyle, şurada otursun, buraya çıksın, buraya insin demekle olmaz. Bütün adlî kolluğun sicilini, kumandasını, komutasını cumhuriyet savcısına verirsiniz, işte, o zaman, o savcı cumhuriyet sıfatını hak eder. (CHP sıralarından alkışlar) Yoksa, bunlardan yoksun bırakacaksınız...

Arkadaşlar, Sayın Köylü, Sayın Adalet Bakanına, çok saydığım Adalet Bakanına sorsun. Hükümetin gerekçesi var, müzakere ettiğimiz kanun tasarısının 3 üncü sayfasına bakınız Sayın Köylü. Orada "silahların eşitliği" deniliyor. Ben Sayın Bakana soruyorum: Silahtan kastınız Kalaşnikof mu, makineli tüfek mi?! (CHP sıralarından alkışlar) Biraz insaflı olmak lazım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Silahları kullanmamak lazım, "silah" tabiri hoş değil.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Silah değil o, tercüme şöyle; Avrupa literatürüdür aynı zamanda.

Şimdi, bu işin demagojiye falan tahammülü yok. Eğer gerçekten hukuku uygulayacaksak... Haa, fiilî duruma gelelim arkadaşlar. Sayın Bakan, tasarıdaki maddeyi okudu. Ben, masanın çeşitli taraflarında oturmuş bir arkadaşınızım. Ben, hapis de yattım, avukatlık da yaptım, bunları yaşadım. Bu yeni Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısında da yazıyor: Savcı, sadece sanığın aleyhinde olan değil lehinde olan delilleri de toplar... Başıma gelen bir küçük örnek vereyim: Polis, vatandaşın birinden işkenceyle ifade almış, bir cumhuriyet savcısı da takipsizlik kararı vermiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bir başka davada bir sayın cumhuriyet savcısı, onun işkenceyle alınmış ifadesini mahkemeye delil olarak ibraz etti. Ben de avukattım "bu ne biçim savcı, kendi meslektaşının verdiği takipsizlik kararına değil de, polisin işkenceyle aldığı ifadeye itibar ediyor, onun gerçekleşmesini istiyor" dedim. Biz bunları da yaşadık. Tabiî, kâğıt üstünde yazılan görevler değişir "sanığın da lehinde olan deliller toplanır" diye yazabilir; ama, Türkiye'deki genel uygulamaya bakın. Burada, çok değerli avukat arkadaşlarımız var, hâkim arkadaşlarımız var, savcılık yapmış arkadaşlarımız var, eğri oturup doğru konuşalım.

Haa, bir de bunun kaynağını araştırdım. Anayasanın 6 ncı maddesinin son cümlesi çok açık değil mi... "Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" deniliyor. Sayın Muharrem Kılıç arkadaşım söyledi, ben baktım, Ceza Usulünde yok, Anayasada yok, bırakın Anayasayı, kanunda yok.

Bilmediğim için, merak ettiğim için sabahleyin Sayın Bakana "siz bu adalet saraylarını nasıl yapıyorsunuz, salonları kim düzenliyor, salonun düzenini kim yapıyor" diye sordum, Sayın Bakan da düşündü, "herhalde teknik dairedir" filan dedi. O zaman, espri filan değil, gerçekten bir marangoz hatasıyla karşı karşıyayız. Bir marangozun yaptığı salondaki düzene göre, onun isteğine göre yerleştiriyoruz avukatı, savcıyı! Yasal dayanağı yok. Biz bu önergeyi, hiç olmazsa, bu fiilî durumu yasal duruma dönüştürmek için verdik. Yoksa, savcılara, hele cumhuriyet savcılarına niye dil uzatalım? Tam tersine, biz, onların güçlenmesini istiyoruz; adlî kolluğun başında, tam olarak, tam yetkiyle kumanda ettiği personelin sicil amiri olmasını isteyerek güçlenmesini istiyoruz. Yoksa, orada oturdu, burada oturdu diye, işi başka taraflara çekmeyelim. Savunmaya gerçekten saygılıysak, Türkiye'deki adaleti, protezli bir üç bacak değil, gerçekten yerine oturtmak istiyorsak, devletin karşısında bireyin hakkını savunmak istiyorsak, bu önergemize, parti mülahazasını bırakalım, hep birlikte oy verelim; çünkü, bu, partileri aşan bir olay, hukuksal bir olay.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Fikret Baloğlu, önergenin oylanması gerektiği için, size şimdi soru hakkı veremiyoruz, bundan sonraki maddelerden birinde şahsınız adına söz alabilirsiniz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Tamam efendim.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

189 uncu maddeyi okutuyorum:

Birden çok Cumhuriyet savcısı ve avukatın duruşmaya katılması

MADDE 189. - (1) Birden çok Cumhuriyet savcısı ve birden çok avukat aynı zamanda duruşmaya katılabilecekleri gibi aralarında işbölümü de yapabilirler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

190 ıncı maddeyi okutuyorum:

Ara verme

MADDE 190. - (1) Duruşmaya, ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir. Ancak, zorunlu hâllerde davanın makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak surette duruşmaya ara verilebilir.

(2) 176 ncı maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu sanığa hatırlatılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

191 inci maddeyi okutuyorum:

Duruşmanın başlaması

MADDE 191. - (1) Sanığın ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı, çağrılmış tanık ve bilirkişilerin gelip gelmedikleri saptanarak duruşmaya başlanır. Sanık, duruşmaya bağsız olarak alınır. Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar.

(2) Tanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarılırlar.

(3) Duruşmada, sırasıyla;

a) Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır, 

b) İddianame veya iddianame yerine geçen belge okunur,

c) Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu ve 147 nci maddede belirtilen diğer hakları bildirilir,

d) Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

192 nci maddeyi okutuyorum:

 Başkan veya hâkimin görevi

MADDE 192. - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmayı yönetir ve sanığı sorguya çeker; delillerin ikame edilmesini sağlar.

(2) Duruşmada ilgili olanlardan biri duruşmanın yönetimine ilişkin olarak mahkeme başkanı tarafından emrolunan bir tedbirin hukuken kabul edilemeyeceğini öne sürerse mahkeme, bu hususta bir karar verir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

193 üncü maddeyi okutuyorum:

Sanığın duruşmada hazır bulunmaması

MADDE 193. - (1) Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

194 üncü maddeyi okutuyorum:

Sanığın mahkemeden uzaklaşması

MADDE 194. - (1) Mahkemeye gelen sanığın duruşmanın devamı süresince hazır bulunması sağlanır ve savuşmasının önüne geçmek için mahkeme gereken tedbirleri alır.

(2) Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

195 inci maddeyi okutuyorum:

Sanığın yokluğunda duruşma

MADDE 195. - (1) Suç, yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

196 ncı maddeyi okutuyorum:

Sanığın duruşmadan bağışık tutulması

MADDE 196. - (1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.

(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.

(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.

(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.

(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.

(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

197 nci maddeyi okutuyorum:

Sanığın müdafi gönderebilmesi

MADDE 197. - (1) Sanık hazır bulunmasa da müdafii bütün oturumlarda hazır bulunmak yetkisine sahiptir.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

198 inci maddeyi okutuyorum:

Sanık hazır bulunmaksızın yapılan duruşmada eski hâle getirme koşulu

MADDE 198. - (1) Duruşma, sanık hazır bulunmaksızın yapılırsa, mahkemenin karar ve işlemlerinin kendisine tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde, sürenin geçmesinden doğan sonuçları gidermek için sanık, kanuni nedenlere dayanarak, mahkemenin o karar ve işlemleri hakkında eski hâle getirme isteminde bulunabilir.

(2) Ancak, sanık kendi istemi üzerine duruşmadan bağışık tutulmuş veya müdafii aracılığıyla temsil edilmek yetkisini kullanmış olursa artık eski hâle getirme isteminde bulunamaz.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

199 uncu maddeyi okutuyorum:

Sanığın zorla getirilebilmesi

MADDE 199. - (1) Mahkeme, sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirme kararı veya yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

200 üncü maddeyi okutuyorum:

Sorgu sırasında sanığın mahkeme salonundan çıkarılabilmesi

MADDE 200. - (1) Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.

(2) Sanık tekrar getirildiğinde, tutanaklar okunur ve gerektiğinde içeriği anlatılır.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

201 inci maddeyi okutuyorum:

Doğrudan soru yöneltme

MADDE 201. - (1) Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak, doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.

(2) Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler, birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

202 nci maddeyi okutuyorum:

Tercüman bulundurulacak hâller

MADDE 202. - (1) Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla, duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.

(2) Engelli olan sanığa veya mağdura, duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar, anlayabilecekleri biçimde anlatılır.

(3) Bu madde hükümleri, soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da uygulanır. Bu evrede tercüman, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

203 üncü maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Duruşmanın Düzen ve Disiplini

Hâkim veya başkanın yetkisi

MADDE 203. - (1) Duruşmanın düzeni, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından sağlanır.

(2) Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın düzenini bozan kişinin, savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla, salondan çıkarılmasını emreder.

(3) Kişi dışarı çıkarılması sırasında direnç gösterir veya karışıklıklara neden olursa yakalanır ve hâkim veya mahkeme tarafından, avukatlar hariç, verilecek bir kararla derhâl dört güne kadar disiplin hapsine konulabilir. Ancak, çocuklar hakkında disiplin hapsi uygulanmaz.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

204 üncü maddeyi okutuyorum:

Sanığın dışarı çıkarılması

MADDE 204. - (1) Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

205 inci maddeyi okutuyorum:

Duruşma sırasında işlenen suç hakkında işlem

MADDE 205. - (1) Bir kimse, duruşma sırasında bir suç işlerse, mahkeme olayı tespit eder ve bu hususta düzenleyeceği tutanağı yetkili makama gönderir; gerek görürse failin tutuklanmasına da karar verebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

206 ncı maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Delillerin Ortaya Konulması ve Tartışılması

Delillerin ortaya konulması ve reddi

MADDE 206. - (1) Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır.

(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:

a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.

b) Delil ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa.

c) İstem, sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa.

(3) Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.

(4) Katılan, yalnız kişisel haklarını ispat için gösterdiği delilden vazgeçebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

207 nci maddeyi okutuyorum:

Delil ve olayın geç bildirilmesi

MADDE 207. - (1) Delilin ortaya konulması istemi, bunun veya ispat edilmek istenen olayın geç bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

208 inci maddeyi okutuyorum:

Tanığın duruşma salonundan ayrılması

MADDE 208. - (1) Tanıklar, dinlendikten sonra, ancak mahkeme başkanı veya hâkimin izniyle, duruşma salonundan ayrılabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

209 uncu maddeyi okutuyorum:

Duruşmada okunması zorunlu belge ve tutanaklar

MADDE 209. - (1) Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi, delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada okunur.

(2) Sanığa veya mağdura ait kişisel verilerin yer aldığı belgelerin, açıkça istemeleri halinde, kapalı oturumda okunmasına mahkemece karar verilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

210 uncu maddeyi okutuyorum:

Duruşmada okunmayacak belgeler

MADDE 210. - (1) Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise; bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.

(2) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişi, duruşmada tanıklıktan çekindiğinde, önceki ifadesine ilişkin tutanak okunamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

211 inci maddeyi okutuyorum:

Duruşmada okunmasıyla yetinilebilecek belgeler

MADDE 211. - (1) a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse,

b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse,

c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa,

Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir.

(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanık veya müdafii birinci fıkrada belirtilenlerin dışında kalan tutanakların okunmasına birlikte rıza gösterebilirler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

212 nci maddeyi okutuyorum:

Tanığın önceki ifadesinin okunması

MADDE 212. - (1) Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir.

(2) Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

213 üncü maddeyi okutuyorum:

Sanığın önceki ifadesinin okunması

MADDE 213. - (1) Aralarında çelişki bulunması halinde; sanığın, hâkim veya mahkeme huzurunda yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcısı tarafından alınan veya müdafiinin hazır bulunduğu kolluk ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada okunabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

214 üncü maddeyi okutuyorum:

Rapor, belge ve diğer yazıların okunması

MADDE 214. - (1) Bir açıklamayı ve görüşü içeren resmî belge ve diğer yazılar ve fennî muayene ve doktor raporlarının okunmasından sonra gerekli görülürse belge ve diğer yazılar veya raporda imzası bulunanlar, açıklamada bulunmak üzere duruşmaya çağrılabilirler.

(2) Açıklama ve görüş veya rapor bir kurul tarafından verilmişse mahkeme, kurulun görüşünü açıklamak üzere görevi, üyelerden birine vermeyi kurula önerebilir.

(3) Bilimsel görüşlere ilişkin açıklama, bu Kanunun 68 inci madde hükümlerine göre yapılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

215 inci maddeyi okutuyorum:

Dinleme ve okumadan sonra diyeceğin sorulması

MADDE 215. - (1) Suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve herhangi bir belgenin okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığı katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

216 ncı maddeyi okutuyorum:

Delillerin tartışılması

MADDE 216. - (1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla, katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanuni temsilcisine verilir.

(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.

(3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

217 nci maddeyi okutuyorum:

Delilleri takdir yetkisi

MADDE 217. - (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

218 inci maddeyi okutuyorum:

Ceza mahkemelerinin ek yetkisi

MADDE 218. - (1) Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak, bekletici sorun kararı verebilir.

(2) Kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili bir sorunla karşılaşılması halinde; mahkeme, ilgili kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek hükmünü verir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

219 uncu maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Duruşma Tutanağı

Duruşma tutanağı

MADDE 219. - (1) Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.

(2) Mahkeme başkanının mazereti bulunursa tutanak, üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

220 nci maddeyi okutuyorum:

Duruşma tutanağının başlığı

MADDE 220. - (1) Duruşma tutanağının başlığında;

a) Duruşmanın yapıldığı mahkemenin adı,

b) Oturum tarihleri,

c) Hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin adı ve soyadı,

Belirtilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

221 inci maddeyi okutuyorum:

Duruşma tutanağının içeriği

MADDE 221. - (1) Duruşma tutanağında;

a) Oturumlara katılan sanığın, müdafiin, katılanın, vekilinin, kanuni temsilcisinin, bilirkişinin, tercümanın, teknik danışmanın adı ve soyadı,

b) Duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren unsurlar,

c) Sanık açıklamaları,

d) Tanık ifadeleri,

e) Bilirkişi ve teknik danışman açıklamaları,

f) Okunan veya okunmasından vazgeçilen belge ve yazılar,

g) İstemler, reddi halinde gerekçesi,

h) Verilen kararlar,

i) Hüküm,

Yer alır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

222 nci maddeyi okutuyorum:

Duruşma tutanağının ispat gücü

MADDE 222. - (1) Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

223 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Kamu Davasının Sona Ermesi

BİRİNCİ BÖLÜM

Duruşmanın Sona Ermesi ve Hüküm

Duruşmanın sona ermesi ve hüküm

MADDE 223. - (1) Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.

(2) Beraat kararı;

a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,

b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,

c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,

d) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,

e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması,

Hallerinde verilir.

(3) Sanık hakkında;

a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması,

b) Yüklenen suçun zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,

c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,

d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi,

Hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.

(4) İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen;

a) Etkin pişmanlık,

b) Şahsi cezasızlık sebebinin varlığı,

c) Karşılıklı hakaret,

d) İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı,

Dolayısıyla, faile ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.

(5) Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilir.

(6) Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra, güvenlik tedbirine hükmolunur.

(7) Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa, davanın reddine karar verilir.

(8) Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.

(9) Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.

(10) Adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı kanun yolu bakımından hüküm sayılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

224 üncü maddeyi okutuyorum:

Karar ve hükümlerde gerekli oy sayısı

MADDE 224. - (1) Mahkemece karar ve hükümler oybirliği veya oyçokluğuyla verilir.

(2) Karşı oya tutanakta yer verilir; gerekçesi de tutanakta gösterilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

225 inci maddeyi okutuyorum:

Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi

MADDE 225. - (1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.

(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

226 ncı maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Suç Niteliğinde Değişiklik

Suçun niteliğinin değişmesi

MADDE 226. - (1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.

(2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.

(3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.

(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

227 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Karar ve Hüküm

Müzakereye katılacak hâkimler

MADDE 227. - (1) Müzakerede ancak karara ve hükme katılacak hâkimler bulunur.

(2) Mahkeme başkanı, mahkemesinde staj yapmakta olan hâkim ve avukat adaylarının müzakere sırasında hazır bulunmalarına izin verebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

228 inci maddeyi okutuyorum:

Müzakerenin yönetimi

MADDE 228. - (1) Müzakereyi mahkeme başkanı yönetir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

229 uncu maddeyi okutuyorum:

Oyların toplanması

MADDE 229. - (1) Mahkeme başkanı, kıdemsiz üyeden başlayarak oyları ayrı ayrı toplar ve en sonra kendi oyunu verir.

(2) Mahkeme başkan ve üyelerinden hiçbiri herhangi bir konu veya sorun üzerinde azınlıkta kaldığını ileri sürerek oylamaya katılmaktan çekinemez.

(3) Oylar dağılırsa sanığın en çok aleyhine olan oy, çoğunluk meydana gelinceye kadar kendisine daha yakın olan oya eklenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...  Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

230 uncu maddeyi okutuyorum:

Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar

MADDE 230. - (1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:

a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.

b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi.

c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62 nci maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra, uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.

d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.

(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde, bunun nedenleri gerekçede gösterilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu.

Buyurun Sayın Çorbacıoğlu. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 230 uncu maddede bulunmayan ve önergeyle getirilecek olan bir cümleyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, önce bu önergeyi sizlere sunmak istiyorum; çünkü, konuşmanın daha iyi anlaşılabilmesi için buna gerek var. (b) bendinde, dosyada dayanılan veya kabul edilmeyen delillerden, yani, esas alınan veya reddedilen delillerden bahsedilmektedir. (b) bendinin sonuna "delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi" buna "bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi" cümlesini ekliyoruz.

Burada, öncelikle "hukuka aykırı deliller" kavramının açıklanmasında fayda var. Hukuka aykırı deliller, yetkili organların emri veya kararı olmadan elde edilen deliller olabildiği gibi, özellikle, her zaman önümüze çıkan, yasak yöntemlerle elde edilen delilleri de kapsamaktadır. Yani, kanunların, mevzuatın uygun görmediği her türlü yöntemle elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu kabul ediyoruz.

Diğer maddelerde, yetki konusunda bayağı tartışmalar yaşandı. Ülkemizin, kamu görevlerini yürüten çeşitli organları var, Sayın Başbakanın tabiriyle bürokrasi var.

Komisyonumuzda yaptığımız yasa tasarısı çalışmaları sırasında, her birim kendi hakkını savunmak için mücadele etti. Yani, bu görevleri yerine getiren yargı -hâkim- makamı var, savcılık makamı var, soruşturma aşamasında, güvenlik birimleri var, emniyet var, jandarma var. Yine, yargının, zorla da olsa kabul ettirmemiz gereken, savunma ve bununla ilgili barolar, diğer ilgili sivil toplum örgütleri de var ve özellikle, şu anda demokrasiyi olabildiğince zorlayan yapılanmayı Meclis olarak kırmaya çalışırken, bu bürokrasinin direnciyle karşılaşıyoruz. İşte, bunlardan biri de bu olaydır, bir örnek de budur.

Şahsen, böyle bir önergenin gündeme gelmesi söz konusu olduğunda, bazı çevrelerden buna karşı itirazlar yükseldi; yani "hukuka aykırı yöntemler deyimi ille de niye kararda yer alsın" denildi. Bir kere, şunun için yer alsın arkadaşlar: Eğer, biz, demokratikleşme yolunda -ki, yürüyoruz, mesafe katetmeye çalışıyoruz- sadece Avrupa Birliği için değil, kendi ülkemizin, insanlarımızın hak ve özgürlükleri açısından da ilerleme kaydetmeye çalışıyorsak, bu konuda önümüze çıkan ciddî engelleri önce bizim kaldırmamız lazım.

İşkence, baskı veya hukuka aykırı yöntemlerle delili kim elde eder; vatandaş elde etmez değerli üyeler; tabiî ki burada karşımıza, devletin bu işle görevlendirilmiş organları çıkıyor.

Şimdi size -dün gazetelerde yazıyordu, belki bugün de vardır- gazetelerde "Altınbaş Davası" diye geçen bir davadan bahsetmek istiyorum. Bir kişinin işkenceyle ölümü sonucu yargılanan kamu görevlileri var ve dava ondört yıldır sürüyor.

Şimdi, zaman zaman, buraya Sayın Bakanımız çıkıyor, diyor ki: "Efendim, devleti korumak için bazı şeyleri yapmak zorundayız; istemesek de yapmak zorundayız; gizli dinlemedir, teknik takiptir veya özel yargılama yollarıdır -o, ileride 250 nci maddede karşımıza çıkacak- devlet güvenlik mahkemesini tekrar getiriyoruz -karşıyız buna; ama, geliyor- mecburuz."

Şimdi, arkadaşlar, biz bu devleti birilerinden koruyacaksak, yani, o çete, mafya veya ülkeye karşı suç işlemeye kalkışanlardan koruyacaksak, bence ondan önce şundan korumamız lazım: Mahkemenin verdiği karara rağmen, davetiyeye rağmen gelmeyen, getirmeyen, o sanığı veya tanığı getirmeyen görevlilerden devleti korumamız lazım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bravo.

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Bunu bu davada örnek olarak yaşadık. Görevini söylemek istemiyorum, bir kamu görevlimizi sanık olarak arıyoruz, görevde; kaç yılda buluyorsunuz, bulamıyorsunuz. Hukuk devletini korumak istiyorsanız, istiyorsak, bu konuda tavrımızı net olarak koyacağız. İşte bu cümle, hukuk devleti olma konusunda önemli bir adımdır.

Değerli arkadaşlar -sözlerimi daha fazla uzatmak istemiyorum- bir yandan da sevinerek şunu da söylemekte fayda var: Bu cümle, her iki partinin de komisyondaki üyeleri tarafından kabul edilerek, Bakanımızın, Komisyon Başkanımızın da kabulüyle ve yine burada anekdot olarak söylüyorum, birilerinin haricî dayatmasına rağmen -ben biliyorum onları da- ona rağmen gelmiştir; sanıyorum önerge takdirinize sunulacak ve geçecektir. Bununla ilgili 206 ncı madde var, geçtik; yine önümüze 289 uncu madde çıkacak. Bunu niye söylüyorum; 206 ncı maddenin ilk cümlesini okuyorum: " (l) Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır.

(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hallerde reddolunur.

a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse." Yani, delil, bir kere, iddianamede hukuka aykırı, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, burada reddediyoruz. Biz diyoruz ki, kararda da bu görüşümüzü açık ve net olarak koyalım.

289 uncu maddede de yine söz alacağım, orada da anlatacağım; mutlak bozma sebebi olarak da sayalım.

İşte, biz, hazırlık aşamasında, karar kesinleşene kadar hukuka aykırılığa açık, net, ayrı olarak tavrımızı bu yasada koyarsak, bence, önemli bir yol kat etmiş oluruz demokrasi yolunda.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Zaman konusunda tasarruflu davrandığınız için sağ olun.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.

(b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.

                 

 

İrfan Gündüz

K. Kemal Anadol

M. Nuri Saygun

 

İstanbul

İzmir

Tekirdağ

 

Muharrem Kılıç

Mehmet Daniş

Bekir Bozdağ

 

Malatya

Çanakkale

Yozgat

 

Yekta Haydaroğlu

Murat Yıldırım

 

 

Van

Çorum

 

 

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak)-Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi mi okutalım?

K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Gerekçe okunsun.  

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Dosya içeriğinde yer alan delillerle ilgili olarak ileri sürülen hukuka aykırılık iddialarından hangilerinin mahkemece uygun görüldüğünün, böylece hükmün verilmesinde hangi delillerin dikkate alındığının tek tek belirlenmesi gerektiği düşüncesiyle, önerge konusu bendin değiştirilmesine gerek duyulmuştur.

BAŞKAN- Komisyonun Genel Kurulun takdirine bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

231 inci maddeyi okutuyorum:

Hükmün açıklanması

MADDE 231. - (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak, gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.

(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.

(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.

(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

232 nci maddeyi okutuyorum:

Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar

MADDE 232. - (1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.

(2) Hükmün başında;

a) Hükmü veren mahkemenin adı,

b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanuni temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,

c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,

d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,

Yazılır.

(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.

(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.

(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.

(6) Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.

(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

233 üncü maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KİTAP

Mağdur, Şikâyetçi, Malen Sorumlu, Katılan

BİRİNCİ KISIM

Suçun Mağduru ile Şikâyetçinin Hakları

Suçun mağduru ile şikâyetçinin çağırılması

MADDE 233. - (1) Mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir.

(2) Bu hususta yapılacak çağrı bakımından tanıklara ilişkin hükümler uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

234 üncü maddeyi okutuyorum:

Mağdur ile şikâyetçinin hakları

MADDE 234. - (1) Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır:

a) Soruşturma evresinde;

1. Delillerin toplanmasını isteme,

2. Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet savcısından belge örneği isteme,

3. Vekili yoksa, baro tarafından kendisine bir avukat görevlendirilmesini isteme,

4. 153 üncü maddeye uygun olmak koşuluyla vekili aracılığı ile soruşturma belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme,

5. Cumhuriyet savcısının, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına kanunda yazılı usule göre itiraz hakkını kullanma.

b) Kovuşturma evresinde;

1. Duruşmadan haberdar edilme,

2. Kamu davasına katılma,

3. Tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme,

4. Tanıkların davetini isteme,

5. Vekili yoksa, baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme,

6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma.

(2) Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilir.

(3) Bu haklar, suçun mağdurları ile şikâyetçiye anlatılıp açıklanır ve bu husus tutanağa yazılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Mağdur ile şikâyetçinin hakları" başlıklı 234 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.

 

Sadullah Ergin

K. Kemal Anadol

Muharrem Kılıç

 

Hatay

İzmir

Malatya

 

Halil Aydoğan

Bekir Bozdağ

Abdullah Çetinkaya

 

Afyon

Yozgat

Konya

 

(2) Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını ifade edemeyecek derecede malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, yoksa, önerge sahiplerinden konuşmak isteyen var mı?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle, fıkra metnindeki ifade bozukluğunun giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

235 inci maddeyi okutuyorum:

Mağdur ile şikâyetçinin davete uymamaları

MADDE 235. - (1) Mağdur, şikâyetçi veya vekilinin, dilekçelerinde veya tutanağa geçirilmiş olan beyanlarında belirttikleri adresleri tebligata esas alınır.

(2) Bu adrese çıkartılan çağrıya rağmen gelmeyen kimseye yeniden tebligatta bulunulmaz.

(3) Belirtilen adresin yanlışlığı, eksikliği veya adres değişikliğinin bildirilmemesi nedeniyle tebligat yapılamaması hâllerinde adresin araştırılması gerekmez.

(4) Bu kimselerin beyanının alınması zorunlu görüldüğü hâllerde üçüncü fıkra uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

236 ncı maddeyi okutuyorum:

Mağdur ile şikâyetçinin dinlenmesi

MADDE 236. - (1) Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler uygulanır.

(2) İşlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş çocuk veya mağdur, bu suça ilişkin soruşturma veya kovuşturmada tanık olarak bir defa dinlenebilir. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunluluk arzeden haller saklıdır.

(3) Mağdur çocukların veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş olan diğer mağdurun tanık olarak dinlenmesi sırasında, psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulur. Bunlar hakkında bilirkişilere ilişkin hükümler  uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

237 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Kamu Davasına Katılma

Kamu davasına katılma

MADDE 237. - (1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.

(2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

238 inci maddeyi okutuyorum:

Katılma usulü

MADDE 238. - (1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.

(2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.

(3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.

(4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

239 uncu maddeyi okutuyorum:

Katılanın hakları

MADDE 239. - (1) Mağdur veya suçtan zarar gören, davaya katıldığında, mahkemeden istemesi halinde, baro tarafından bir avukat görevlendirilir.

(2) Mağdur veya suçtan zarar görenin çocuk, sağır ve dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede akıl hastası olması halinde, avukat görevlendirilmesi için istem aranmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

240 ıncı maddeyi okutuyorum:

Katılmanın davaya etkisi

MADDE 240. - (1) Katılma davayı durdurmaz.

(2) Tarihi belirlenmiş olan duruşma ve yargılama usulüne ilişkin diğer işlemler vaktin darlığından dolayı katılan kimse çağrılamayacak veya kendisine haber verilemeyecek olsa bile belirli gününde yapılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

241 inci maddeyi okutuyorum:

Katılmadan önceki kararlara itiraz

MADDE 241. - (1) Katılmadan önce verilmiş olan kararlar katılana tebliğ edilmez.

(2) Bu kararlara karşı kanun yoluna başvurabilmesi için Cumhuriyet savcısı için öngörülen sürenin geçmesiyle, katılan da başvuru hakkını kaybeder.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

242 nci maddeyi okutuyorum:

Katılanın kanun yoluna başvurması

MADDE 242. - (1) Katılan, Cumhuriyet savcısına bağlı olmaksızın kanun yollarına başvurabilir.

(2) Karar, katılanın başvurusu üzerine bozulursa, Cumhuriyet savcısı işi yeniden takip eder.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

243 üncü maddeyi okutuyorum:

Katılmanın hükümsüz kalması

MADDE 243. - (1) Katılan, vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır. Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MAHMUT DURDU (Gaziantep) - Sayın Başkan, madde üzerinde söz talebim vardı.

BAŞKAN - Şimdi oylamaya geçtik; ancak, bundan sonraki maddede söz verebilirim.

MAHMUT DURDU (Gaziantep) - Sayın Başkan, 233 ile 243 üncü maddeler arasında, Grubum adına konuşacağım.

BAŞKAN - Tabiî, buyurun, söz talebinde bulunun, yazılı olarak da bulunun; söz veririz.

MAHMUT DURDU (Gaziantep) - Sayın Başkan, Grup Başkanvekilimizin yazılı talebi vardı.

BAŞKAN - Sorunun çözümü için grup başkanvekillerinizle görüşün; bizim önümüzde bir talep yok, istem yok; olsa, derhal veririz; ama, bundan sonra da bu istem gelebilir ve yerine getiririz. Amacımız, bütün milletvekillerinin, alabildiğine özgür bir şekilde, katılımını sağlamak.

MAHMUT DURDU (Gaziantep)- Grup başkanvekilimizle göndermiştik.

BAŞKAN - Maalesef, bizim önümüzde yok. Bir gidiş-geliş hatası olabilir; o hata giderilsin, derhal size söz veririz. 

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

244 üncü maddeyi okutuyorum :

BEŞİNCİ KİTAP

Özel Yargılama Usulleri

BİRİNCİ KISIM

Gaiplerin ve Kaçakların Yargılanması,  Tüzel Kişilerin Soruşturmada ve

Kovuşturmada Temsili Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme Usulü

BİRİNCİ BÖLÜM

Gaiplerin Yargılanması

Gaibin tanımı ve yapılabilecek işlemler

MADDE 244. - (1) Bulunduğu yer bilinmeyen veya yurt dışında bulunup da yetkili mahkeme önüne getirilemeyen veya getirilmesi uygun bulunmayan sanık gaip sayılır.

(2) Gaip hakkında duruşma açılmaz; mahkeme, delillerin ele geçirilmesi veya korunması amacıyla gerekli işlemleri yapar.

(3) Bu işlemler naip hâkim veya istinabe olunan mahkeme aracılığıyla da yapılabilir.

(4) Bu işlemler sırasında sanığın müdafii veya kanuni temsilcisi veya eşi hazır bulunabilir. Gerektiğinde, mahkemece barodan bir müdafi görevlendirilmesi istenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

245 inci maddeyi okutuyorum:

Gaibe ihtar

MADDE 245. - (1) Adresi bilinmeyen gaibe, mahkeme önüne gelmesi veya adresini bildirmesi hususları uygun bir iletişim aracıyla ihtar edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

246 ncı maddeyi okutuyorum :

Sanığa verilecek güvence belgesi

MADDE 246. - (1) Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi halinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir.

(2) Sanık, hapis cezası ile mahkûm olur veya kaçmak hazırlığında bulunur veya güvence belgesinin bağlı olduğu koşullara uymazsa belgenin hükmü kalmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

247 nci maddeyi okutuyorum :

İKİNCİ BÖLÜM

Kaçakların Yargılanması

Kaçağın tanımı

MADDE 247. - (1) Hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir.

(2) Kaçak sanık hakkında kovuşturma yapılabilir. Ancak, daha önce sorgusu yapılmamış ise, mahkûmiyet kararı verilemez.

(3) Duruşma yapılan hallerde kaçak sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir avukat görevlendirilmesini ister.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

248 inci maddeyi okutuyorum:

Zorlama amaçlı elkoyma ve teminat belgesi

MADDE 248. - (1) Kaçak sanığın duruşmaya gelmesini sağlamak amacıyla Türkiye'de bulunan mallarına, hak ve alacaklarına amaçla orantılı olarak mahkeme kararıyla elkonulabilir ve gerektiğinde idaresi için kayyım atanır. Elkoyma ve kayyım atama kararı müdafiine bildirilir.

(2) Birinci fıkra hükmü;

a) Türk Ceza Kanununda tanımlanan;

1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),

2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),

3. Hırsızlık (madde 141, 142),

4. Yağma (madde 148, 149),

5. Güveni kötüye kullanma (madde 155),

6. Dolandırıcılık (madde 157, 158),

7. Hileli iflas (madde 161),

8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

9. Parada sahtecilik (madde 197),

10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220),

11. Zimmet (madde 247),

12. İrtikap (madde 250),

13. Rüşvet (madde 252),

14. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),

15. Edimin ifasına fesat karıştırma (madde 236),

16. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 305, 306, 307, 308),

17. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),

18. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),

Suçları,

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları,

c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,

d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,

e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar,

Hakkında uygulanır.

(3) Elkonulan mal, hak ve alacakların korunmasında, elkoymaya ilişkin hükümler uygulanır. Tedbirlere ilişkin kararların özetinin bir gazetede ilânına mahkemece karar verilebilir. 

(4) Kaçak yakalandığında veya kendiliğinden gelerek teslim olduğunda elkoymanın kaldırılmasına karar verilir.

(5) Kaçak hakkında 100 üncü ve sonraki maddeler gereğince, sulh ceza hâkimi veya mahkeme tarafından yokluğunda tutuklama kararı verilebilir.

(6) Mahkeme elkoymaya karar verdiğinde, kaçağın yasal olarak bakmakla yükümlü bulunduğu yakınlarının alınan tedbirler nedeniyle yoksulluğa düşebileceklerini saptarsa, bunların geçimlerini sağlamak üzere, elkonulan mal varlığından sosyal durumları ile orantılı miktarda yardımda bulunulması konusunda kayyıma izin verir.

(7) 246 ncı madde hükmü kaçaklar hakkında da uygulanır.

(8) Bu kararlara karşı itiraz edilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

249 uncu maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Tüzel Kişilerin Soruşturmada ve Kovuşturmada Temsili

Tüzel kişinin temsili

MADDE 249. - (1) Bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada tüzel kişinin organ veya temsilcisi, katılan veya savunma makamı yanında yer alan sıfatıyla duruşmaya kabul edilir.

(2) Bu durumda, tüzel kişinin organ veya temsilcisi bu Kanunun katılana veya sanığa sağladığı haklardan yararlanır.

(3) Birinci fıkra hükmü, sanığın aynı zamanda tüzel kişinin organ veya temsilcisi sıfatını taşıması hâlinde uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

250 nci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme

Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi

MADDE 250. - (1) Türk Ceza Kanununun 188 inci maddesinin 5 inci fıkrası ile İkinci Kitap Dördüncü Kısmın 4, 5, 6 ve 7 nci bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlarla (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ilgili davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür.

(2) Gelen iş durumu göz önünde bulundurularak birinci fıkrada belirtilen suçlara bakmakla görevli olmak üzere, aynı yerde birden fazla ağır ceza mahkemesi kurulmasına, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir. Bu hâlde, mahkemeler numaralandırılır. Bu mahkemelerin başkan ve üyeleri adlî yargı adalet komisyonunca, bu mahkemelerden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.

(3) Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu Kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve sıkıyönetim hali dahil askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi" başlıklı 250 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.

 

Hakkı Köylü

Sabri Varan

Recep Özel

 

Kastamonu

Gümüşhane

Isparta

 

Vahit Kiler

Soner Aksoy

 

 

Bitlis

Kütahya

 

 

(1)Türk Ceza Kanununda yer alan;

a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu,

b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,

c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),

Dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür.

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkanım. Daha evvel, DGM'lerin kaldırılmasıyla ilgili yaptığımız düzenlemeye paralel bir düzenlemedir; katılıyoruz.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle, örgütlü suçlarla daha etkin bir şekilde mücadele edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 250 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, 250 nci madde üzerinde söz istedim "250 nci madde geçti" diye söz hakkı verilmedi.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Önergeye geçildi.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hayır efendim, önergeden önce söz istedim.

Sayın Başkanım "250 nci madde geçti" diye bana söz hakkı verilmedi; 250 nci madde geçmemişti daha.

BAŞKAN - Sayın Kılıç, biz, 250 nci maddeyi görüşmeye başladık. Maddeyi okuttuk, bu arada bir önerge geldiği için, önergeyi de okuttuk ve önergeyle ilgili işlemleri yaptık.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - O zaman, 251 inci madde üzerinde söz istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 251 inci madde üzerinde söz verin efendim. Tamam mı Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Tamam efendim... Yani, meşruiyet içerisinde çare tükenmez; buluruz.

251 inci madde üzerinde, Sayın Kılıç konuşacak.

251 inci maddeyi okutuyorum:

Soruşturma

MADDE 251. - (1) 250 nci madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet Başsavcılığınca 250 nci madde kapsamındaki suçlarla ilgili davalara bakan ağır ceza mahkemelerinden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.

(2) 250 nci madde kapsamına giren suçların soruşturması ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcıları, hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları, varsa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu işlerle görevlendirilen ağır ceza mahkemesi üyesinden, aksi halde yetkili adlî yargı hâkimlerinden isteyebilirler.

(3) Soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde suç mahalli ile delillerin bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılabilir. Suç, ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yer dışında işlenmiş ise, Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısından soruşturmanın yapılmasını isteyebilir.

(4) Suç askerî bir mahalde işlenmiş ise, Cumhuriyet savcısı ilgili askerî savcılıktan soruşturmanın yapılmasını isteyebilir. Üçüncü fıkraya göre soruşturma yapmak üzere görevlendirilen Cumhuriyet savcıları ile askerî savcılıklar, bu soruşturmayı öncelikle ve ivedilikle yaparlar.

(5) 250 nci madde kapsamına giren suçlarda, yakalananlar için 91 inci maddenin birinci fıkrasındaki yirmidört saatlik süre kırksekiz saat olarak uygulanır. Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hâl ilân edilen bölgelerde yakalanan kişiler hakkında 91 inci maddenin üçüncü fıkrasında dört gün olarak belirlenen süre Cumhuriyet savcısının talebi ve hâkim kararıyla yedi güne kadar uzatılabilir. Hâkim, karar vermeden önce yakalanan veya tutuklanan kişiyi dinler.

(6) 250 nci madde kapsamına giren suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda kolluk; soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheli veya sanığı, tanığı, bilirkişiyi ve suçtan zarar gören şahsı, ağır ceza mahkemesi veya başkanının, Cumhuriyet savcısının, mahkeme naibinin veya istinabe olunan hâkimin emirleriyle belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulundurmaya mecburdur.

(7) 250 nci maddede belirtilen suçlar nedeniyle Cumhuriyet savcıları, soruşturmanın gerekli kılması halinde, geçici olarak, bu mahkemelerin yargı çevresi içindeki genel ve özel bütçeli idarelere, kamu iktisadi teşebbüslerine, il özel idarelerine ve belediyelere ait bina, araç, gereç ve personelden yararlanmak için istemde bulunabilirler.

(8) Türk Silahlı Kuvvetleri kıt'a, karargâh ve kurumlarından istemde bulunulması hâlinde, istem, yetkili amirlikçe değerlendirilerek yerine getirilebilir.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam etmek için, saat 20.00'de toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.

 

Kapanma saati:18.56

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.05

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

698 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 251 inci maddesi üzerinde söz istemleri var.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Nuri Akbulut; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 251 inci maddesiyle ilgili olarak AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, 1877 tarihli Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu esas alınarak, 1929 yılında kabul edilmiştir. Zaman içerisinde ve özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra, Avrupa'da, insan hakları, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve demokratikleşme alanında yapılan çalışmalar, Avrupa devletlerinin hukuk sistemlerinde insan hak ve özgürlükleri, adil yargılanma, suçsuzluk karinesi, susma hakkı ve savunma hakkı gibi konularda yeni düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmıştır.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuz, Almanya'dan alınmış; ancak, Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yapılan değişiklikler ve yeni düzenlemeler, zamanında usul yasamıza aksettirilemediği için, adil yargılanma, insan hak ve hürriyetleri, susma hakkı, avukat bulundurma zorunluluğu gibi konularda ve davaların süratle bitirilip, neticelendirilmesinde, ülkemizde, çeşitli aksaklıklar meydana gelmiştir.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun tümden değiştirilmesi yolunda, ülkede, iki kez ciddî çalışma yapılmış; 1946 ve 1951 yıllarında yapılan çalışmalardan, 1951 yılında hazırlanan tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş olmasına rağmen, ne yazık ki, yasalaştırılamamıştır. Geride kalan yetmişbeş yıllık süre içerisinde, 27 kez değişiklik yapılmasına ve yeni düzenlemeler getirilmesine rağmen, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun çağdaş normlara ve değerlere uydurulmasında, yeterince başarılı olunamamıştır.

Değerli milletvekilleri, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun asıl amacı, düzenin korunmasıyla, temel hak ve hürriyetler arasında bir denge kurulması, insan hakları ihlallerine meydan verilmeden, adil bir yargılamayla gerçeğe ulaşılması ve yine, adil yaptırımlara hükmedilmesidir. Bu amaçla ve hukuk devleti ilkesi gözetilerek, çağdaş norm ve değerlere uygun, düzenin korunması ile temel hak ve hürriyetler arasında dengeli, uygulamada karşılaşılan çeşitli aksaklıkları giderici ve davaların süratle görülüp sonuçlandırılmasını sağlayacak teknolojik gelişmelere ve yeniliklere yer veren bir yeni Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun hazırlanması gereği ortaya çıkmıştır. Hazırlanan bu görüştüğümüz tasarı, uzun bir çalışmanın ürünüdür. Gerçekten, 1999 yılından bu yana yürütülen çalışmalar, tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sevkinden sonra da, titizlikle sürdürülmüştür. Beş yıldan beri hazırlıkları yapılan bu yasa tasarısının, 17 Aralık tarihine yetiştirileceği nedeniyle aceleyle yasalaştırılmaya çalışıldığı iddiası, bu belirtilen nedenlerle yerinde değildir.

Tasarının Adalet Komisyonuna gelmesinden sonra, başta milletvekilleri olmak üzere -ki, bu, yaklaşık sekiz ay önceydi- bütün üniversitelere, barolara, sivil toplum örgütlerine ve ilgili diğer kişi ve kuruluşlara tasarı gönderilmiş, tasarı hakkında görüş ve düşünceleri istenmiş ve bu davete uyup görüş ve düşüncelerini bildiren bütün kişi ve kuruluşların görüşleri de, yapılan çalışmalar sırasında dikkate alınmıştır.

Değerli milletvekilleri, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuzun isminin Ceza Muhakemesi Kanunu olarak değiştirilmesi, ceza muhakemesi kavramının içerisinde, muhakemeyle ilgili usul işlemlerinin de bulunması nedeniyle, ayrıca, usul sözcüğünün kullanılmaması noktasında yerinde bir düzenleme olmuştur.

Tasarının, ülkemizde ilk kez uygulanacak birçok yeniliği beraberinde getirdiğini söylemek mümkündür. Bunlardan önemli olan bazıları şunlardır: Adlî kontrol sistemi, haksız yakalanan ve tutuklananların tazminat istemi ve bunlarla ilgili dava koşulları, devlet sırlarının mahkemeler için gizlilik sayılmayacağı, adlî kolluk sistemi ve görevleri, mağdur ve şikâyetçilerin, barodan kendileri için avukat tayin etme isteme hakları, tüzelkişilerin soruşturma ve kovuşturma aşamalarında temsili, yine, takibi şikâyete bağlı suçlarla ilgili olarak uzlaşma müessesesi ve istinaf sistemi, düzenlemeyle getirilen önemli yeniliklerdir.

Değerli milletvekilleri, tasarının görüşülmekte olan 250, 251 ve 252 nci maddelerindeki düzenlemeler, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda daha önceden yapılan değişiklikle, devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılmasına ilişkin olan 5190 sayılı Kanunla, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa eklenen 394/a ile 394/d maddelerindeki değişiklikler ve yine, yeni Ceza Yasamızdaki bazı suçlarla ilgili düzenlemeler dikkate alınarak yapılmıştır. Buna göre, yeni Ceza Kanunundaki 188 inci maddenin beşinci bendinde yazılı olan, örgütlü uyuşturucu imal, ithal ve ihraç suçları, Ceza Kanununun belirli bölümlerinde yazılı bazı istisnalar haricindeki, devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya ilişkin suçlar ve devlet sırlarına karşı işlenen suçlar ile casusluk suçlarıyla ilgili davaların, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden fazla ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülmelerine ilişkindir.

Yine, yapılan düzenlemeler, bu ağır ceza mahkemelerinde görev alacak başkan ve üyelerin, adlî yargı adalet komisyonunca başka mahkemeler ve işlerde görevlendirilmemesine, görevli savcıların başka mahkemeler ve işlerde görevlendirilmemesine ilişkindir.

Keza, soruşturma ve kovuşturma yetkileri, gözetim süreleri, istinabe, acele işlerden sayılmayla ilgili durum ve mahkemenin disiplinine ilişkin düzenlemeler, bu 3 maddede ayrıntılarıyla düzenlenmiştir.

Tasarıdaki yeni düzenlemelerden biri, demin belirttiğim gibi, uzlaşma sistemidir. Usul hukukumuz uzlaşmayla yeni tanışmaktadır. Şahsen, ben, çok sınırlı tutulduğu kanaatindeyim; çünkü, bildiğiniz gibi, ancak takibi şikâyete bağlı suçlarla ilgili olarak uzlaşma yapılabilecektir. Uzlaşma, hem soruşturma aşamasında cumhuriyet savcılıklarınca hem de kovuşturma aşamasında mahkemelerce yapılabilecektir.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, durum şöyle olacaktır: Uzlaşmaya tabi bir suç için, cumhuriyet savcısı, faile sorumluluğunu kabul edip meydana gelen zararı tümüyle karşılamasını veya zararın büyük kısmını karşılamasını teklif etmekte, failin sorumluluğunu kabul edip zararın tümünü veya önemli bir kısmını karşılayacağını kabul etmesi halinde durum mağdura bildirilmekte, mağdurun da bunu kabul etmesi halinde soruşturma durdurulmakta ve tarafların bir avukat üzerinde anlaşamamaları takdirde barodan görevlendirilmesi istenecek bir veya birden fazla avukatın uzlaştırmacı olarak tayin edilmesiyle işlem yürüyecektir. Uzlaştırmacı avukat, otuz gün içerisinde tarafları anlaştırmaya çalışacak; anlaştırma işlemleri gizli olacak; anlaşamama halinde, uzlaşma işlemleri sırasındaki beyan, belge ve açıklamalar gizli tutulacak, failin belli olayları ve suçunu ikrar etmesi aleyhine delil olarak kullanılamayacak; ancak, uzlaşma halinde verilecek rapor üzerine, fail, meydana gelen zararın tümünü veya mağdurun kabul ettiği orandaki ödemeyi yaptıktan sonra -ki, bu ödemeye uzlaştırma giderleri de dahildir- savcılık aşamasında takipsizlik kararı, mahkeme aşamasında da yine ortadan kaldırma kararı verilecektir; ki, bu, demin belirttiğim gibi, çok önemli; ama, eksik bir  düzenlemedir. Gönül isterdi ki, diğer birkısım suçlarda da, bu şekilde, tam tazmin veya büyük ölçüde tazmin, cezalarda bir indirim sebebi olsaydı.

Değerli arkadaşlar, tasarının hazırlanmasında, bugüne kadar, birçok kişinin emeği geçmiştir. Ben, gerek bizim dönemimizde gerek bundan önce bu tasarıyla ilgili olarak çalışan, emek veren herkese, Adalet Komisyonunun ve altkomisyonun Değerli Başkan ve üyelerine, Değerli Adalet Bakanımıza, Adalet Bakanlığının değerli bürokratlarına, bu tasarıya katkıda bulunan siz milletvekillerimize, üniversitelerimizden, Yargıtaydan ve diğer sivil toplum örgütlerinden katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Tamam Sayın Başkanım.

Türk hukuk tarihinde çok önemli bir yeri olacağına, gelecek elli yıla, yüz yıla hükmedeceğine inandığım bu yasanın ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını, hayırlar getirmesini diliyor; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; konuşan arkadaşım tasarının hazırlanmasında çeşitli çevrelerin katkısı olduğunu söyledi. Bunların, tasarının hazırlanmasında katkısı olduğunu kabul ediyoruz. Ancak, şu anda görüştüğümüz tasarı hükümet tasarısı mı acaba? (AK Parti sıralarından "herhalde" sesi)

Tabiî, herhalde, mutlaka hükümet tasarısı da...

Hükümetten gelen ilk tasarı altkomisyona gönderildi, altkomisyonda 12 gün görüşüldü ve pek çok maddesi altüst oldu; o haliyle komisyona geldi, komisyonda da 335 madde 5 günde görüşüldü, pek çok değişiklik de komisyonda yapıldı; yani, tasarının ilk gelen haliyle, şimdi görüştüğümüz hali arasında pek çok konuda birlik yok. Tasarının ilk halindeki maddeleri ile şu anki maddeler birbirini tutmuyor; şu anki maddeler ile ilk halindeki maddeleri -gerekçesine bakacak olursak- birbirini karşılamıyor. Biz, komisyon çalışmaları bittikten sonra, Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, biz bu tasarıyı büyük ölçüde değiştirdik, bu halinden sonra akademi çevrelerine, üniversitelere, cumhuriyet savcılarımıza, hâkimlere, barolara yeniden gönderelim, süre kısa da olsa değerlendirmelerini alalım, ondan sonra Meclise sevk edelim dedik; ancak, "hayır, önümüzde kısa bir AB takvimi var, bu yüzden bu kısa süre içerisinde mutlaka bunu geçirmeliyiz" denildi. Dün, Ersönmez Yarbay arkadaşımız yakınıyordu "bu kanun bize dün geldi" diyordu; bir gün oldu gerçekten. Bu kanun, 335 maddelik bir temel kanun, milletvekili odalarına, bu kanunun görüşmelerine başlanılmasından bir gün önce gönderildi. Yani, bunu, milletvekili arkadaşlarımızın okuyup incelemesi veya kendi uzmanlık alanı değilse bile, kendi yakın çevresine, danışmanlarına inceleterek değerlendirmesi mümkün müydü; mümkün değildi. Şu anda ne yapıyoruz, gecenin bu saatinde -saat 20.30, belki 24.00'e kadar, belki daha geç saatlere kadar çalışacağız- bu sıkışık takvim içinde, böylesi çok önemli bir kanunu geçirmeye çalışacağız.

Geçmişte, Ceza Kanununu çıkarırken çok aceleye geldi demiştik; ama, Ceza Muhakemesi Kanununun yapılış tarzı ile Ceza Kanununu karşılaştırdığımızda, Ceza Kanununa, gerçekten çok geniş zaman ayırmışız diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, 250, 251 inci maddeyle ilgili Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu tasarının 250, 251 ve 252 nci maddelerinin bölüm başlığı "Bazı suçlara ilişkin muhakeme". Yani, bazı suçlara ilişkin muhakeme derken, genel muhakemeden ayrılıyoruz denilmek isteniyor. Genel muhakemeden hangi konularda ayrılıyormuşuz; devletin güvenliğine karşı suçlar... Yani, iş yine geldi, bireyin hukuku mu devletin hukuku mu?..

Değerli arkadaşlar, biz, daha bu sene, 2004 yılı içinde çok önemli değişiklikler yaptık, Anayasamızın 143 üncü maddesini değiştirdik. Anayasamızın 143 üncü maddesinde, devlet güvenlik mahkemelerinin kurulmasına ilişkin hükümler vardı. Hep beraber, gerek Adalet ve Kalkınma Partisi gerekse Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizin demokratikleşmesi için, çağdaş hukuk ilkelerine ulaşması için bunun değişmesi gerekiyor dedik, elbirliğiyle değiştirdik. Anayasaya dayanılarak çıkarılmış bulunan devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin kanunu da iptal ettik; çünkü, Anayasadan 143 üncü maddeyi çıkarınca, onun bir dayanağı kalmamıştı.

Şimdi, tüm bu düzenlemelerden sonra, bu getirdiğimiz bu düzenlemelerle, acaba, biz kimi kandırmaya çalışıyoruz?! Yani, kendi halkımızı, kendi insanımızı mı kandırıyoruz, AB'yi mi kandırıyoruz?! Yani "efendim, o düzenlemeleri AB istedi diye yapmıştık; ama, Türkiye'nin şartları şimdi bunu gerektiriyor, sırf onların dediği olsun diye DGM'leri Anayasadan çıkardık, DGM'lerle ilgili kanunu da iptal ettik; ancak, bizim devlet güvenlik mahkemelerine benzer mahkemelere ihtiyacımız var" mı diyorsunuz? Bunu ağzımızda gevelemeyelim, öyle bir şey ise, gelin, açık açık söyleyin "devlet güvenlik mahkemelerini yeniden kuruyoruz" deyin, "doğal yargıç ilkesinden ayrılıyoruz" deyin. Çünkü, normal mahkemelerdeki hâkim ve savcıların yetkileri ile kurulacak bu mahkemelerdeki hâkim ve savcıların yetkileri farklı. Doğal mahkemelerdeki gözaltı süreleri ile bu mahkemelerdeki gözaltı süreleri iki katı kadar farklı. Bunları niye getiriyoruz?.. Üstü kapalı madde yapmayalım, üstü kapalı tasarı getirmeyelim. Adı neyse koyalım; adı, devlet güvenlik mahkemesi ise, onu koyalım. Onları, bir taraftan Anayasadan çıkarıyoruz, kanunlardan çıkarıyoruz, bir taraftan da yeni düzenlemeler getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, devletin güvenliği bunu gerektiriyor olabilir, bazı suçlara birtakım mahkemelerin bakması gerekebilir. Örneğin, çocukların davalarına çocuk mahkemeleri bakıyor, aile davalarına aile mahkemeleri bakıyor. Bunlarla da ilgili belki bir ihtisas mahkemesi olabilir; ama, özel mahkeme olmaz, doğal yargıç ilkesinden ayrılmak olmaz. Denilebilir ki: Şu, şu davalara, o ildeki 1 nolu ağır ceza mahkemesi bakar; ama, oradaki hâkimin, savcının yetkisi de aynı olur, değişmez. Oradaki gözetim süreleri, oradaki ceza usul uygulamaları birbirinden farklılık göstermez.

Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, getirilen bu düzenlemedeki her üç maddeyi de, Türkiye'nin gerçeklerine aykırı görüyoruz; çünkü, Türkiye'de, devlet güvenlik mahkemesi uygulamalarından insanlarımız çok çekti. Ben, yirmi sene avukatlık yaptım. O mahkemelerde, hangi koşullarda yargılama yapıldığını çok iyi gördüm. Çok büyük acılara şahit oldum. Bu acılara şahit olduktan sonra, o özel uygulamalara şahit olduktan sonra, buna benzer yeni bir düzenlemeyi, gerçekten...

Efendim, biz, Türkiye'nin ufkunu açacağız, Türkiye'yi yeni ufuklara taşıyacağız, Türkiye'yi daha demokratik bir ülke haline getireceğiz diyoruz. Gerçekten, kamuoyu da, şimdiye kadar, Adalet ve Kalkınma Partililer her ne kadar muhafazakârız deseler de, uygulamaları ilerici, demokratik düzenlemeler getiriyorlar diyor. Ama, bu yapılan düzenlemeler ile uygulaması birbirine uymuyor. Bir taraftan kaldırıyoruz, başka bir taraftan yeniden getiriyoruz; yani, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde belirtildiği şekilde, herkesin bağımsız ve yansız bir mahkemede, doğal hâkimlerce yargılanma hakkı vardır. Lütfen, ceza usulündeki doğal ilkelerden, doğal yargılama ilkesinden vazgeçmeyelim. Henüz zaman geçmiş değil.

250 nci madde, Adalet ve Kalkınma Partili sayın arkadaşların oylarıyla kabul edildi. Şu anda 2 madde var; 251 ve 252 nci maddeler. Bunları reddedebiliriz. 250 nci maddeyi, bu tasarının görüşülmesi bittikten sonra tekriri müzakereyle ele alarak yeniden görüşebiliriz ve onu da reddedebiliriz. 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Türkiyemizi, insanlarımızın layık olduğu hukuk sistemiyle karşı karşıya getiririz ve şunu da göstermiş oluruz: Biz, bu yasal düzenlemeleri, her ne kadar AB için yapıyorsak da -çünkü, AB'yi biz de önemsiyoruz; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, AB'ye girmeyi çok önemsiyoruz- AB'ye gireceğiz diye pek çok yasal düzenleme yapıyorsak da, bu yasal düzenlemeleri hem AB'ye gireceğiz diye hem de insanlarımızın çıkarı gerektirdiği için yapıyoruz. Sadece AB'yi hedef alarak yapıyorsak, kendi insanlarımızı düşünmüyorsak, yanlış yapıyoruz. Bunun kıstası da, şu anda önümüzde. Daha bu sene Anayasayı değiştirdik DGM'lerle ilgili; daha bu sene, devlet güvenlik mahkemelerini tümüyle ortadan kaldırdık.

Aynı uygulamaları devam ettirmeyelim diye düşünüyorum, görüşümü bu şekilde belirtiyorum. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, her üç maddeye de karşıyız.

Her üç maddeye de olumsuz oy vereceğimizi bildiriyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan, kürsü sizin.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, buradan birkaç cümle ifade edeceğim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Kılıç'ın ifade ettiği hususlara, hiç şüphesiz saygı duyuyoruz.

Benim arz etmek istediğim husus şu: Bu konuşmayı dinleyen sizler ya da kamuoyu, Türkiye'de yeni bir olağanüstü mahkeme dönemi başlıyor gibi bir kanaate varabilir. Bu, kesinlikle doğru değil. Biz, Hükümet olarak da, Parlamento olarak da, olağanüstü mahkemelere karşıyız. İşlenen bir suç varsa, olağan sistem içerisinde bunun cezalandırılmasını, yargılamasının yapılmasını esas alıyoruz. Bunun içindir ki, elbirliğiyle, devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdık.

Olağanüstü mahkemelere karşıyız; fakat, ihtisaslaşma diye de bir olay var. Hepimiz biliyoruz ki, bütün dünyada, her bilim dalında, giderek, ihtisaslaşma, daha özel konularda bilgisini, kabiliyetini, becerisini geliştirme gibi bir temayül esas itibariyle var. Ben, hukuk fakültesinde okurken, fikrî ve sınaî haklar diye bir ders okumadık; ama, bugün, dünyada da, ülkemizde de en önemli hukukî ihtilafların başında fikrî ve sınaî haklar geliyor. Şimdi, fikrî ve sınaî haklar dersini okumamış bir yargıcın böyle bir mahkemede yargılama yapması hak kayıplarına sebebiyet veriyor. Onun için, ayrı bir fikrî ve sınaî haklar mahkemesi kuruyoruz, geneli içerisinde ihtisas sahibi olabilmesi bakımından. Bütün dünyadaki örnekler... Üstelik bunun kaynaklarını, eğitimini, finansmanını da Avrupa Birliği sağlıyor.

Yine, aile mahkemeleri kurduk. Daha evvel yoktu, biz avukatlık yaptığımız dönemde, aile mahkemeleri diye bir mahkeme yoktu; ama, değişen şartlar, gelişen şartlar, asliye hukuk mahkemelerince görülen bu davaların, daha mütehassıs, bu konuda ihtisas sahibi hâkimlerimiz ve onlara danışmanlık hizmeti verecek birkısım unsurlarla birlikte bir karar verilmesini mümkün kıldı. Yine, sizler ve bizden evvel de yapıldığı gibi, nüfusu 100 000'i aşan yerlerde aile mahkemeleri kurduk; olağanüstü mahkeme değil, bir ihtisas mahkemesi.

Bakınız, çağımız, internet çağı. Artık, oturduğu yerden, insanlar, her türlü işini bilgisayarlarla yapıyor; ama, hiçbirimiz, hukuk fakültesinde okurken "iletişim suçları" diye suç okumadık. Şimdi, böyle bir dersi okumamış, bu konuda ihtisası olmayan insanlar, bir yargılama söz konusu olduğunda, ister istemez, hak kayıplarına sebebiyet verecek, hukukî hatalar yapacak. Önümüzdeki dönemde, mecburen, iletişim mahkemelerini, bilişim suçlarıyla ilgili bir mahkemeyi kurmak gerekecektir, olağan sistem içerisinde. Bu, bizim yaptığımız bir şey değil, bütün Avrupa'da olan bir husustur. Kaldı ki, örgütlü suçlar, sınır aşan suçlardır. Bu konuda da, hiç şüphesiz, mahkemelerimizin ihtisas sahibi olması gerekiyor, gerekmektedir. Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu durum, bu neviden düzenlemeleri getiriyor. Bu düzenlemeleri yaptık; bugün burada tartıştığımız konuları, uyum paketleri içerisinde teker teker gündeme getirdik, Anayasaya aykırılıklar varsa onları ortadan kaldırdık, gözaltı sürelerini düzelttik. Nitekim, bu düzenlemelerdir ki, ilerleme raporunda, Türkiye'nin yaptığı önemli adımlar olarak zikrediliyor. Onun için, gelen hususlarda, emin olasınız diye ifade ediyorum, hukuka aykırı, hukukun temel kurallarına aykırı, olağanüstü bir dönemi veya olağanüstü mahkeme imajını verebilecek herhangi bir düzenleme yoktur; bunu, bilgilerinize sunuyorum.

Kaldı ki, bir başka şey daha var: Bakınız, özellikle bu örgütlü suçlar bakımından -geçtiğimiz günlerde gazetelerde de çıktı- jüri sistemini kabul etmiş olan ülkeler bile, bu neviden suçlarla mücadele bakımından, genel hukuk sistemi içerisinde ve mahkeme düzeni içerisinde farklı usullerle, jüri yerine, bizim sisteme benzer sistemlerle ilgili bir yargılama yapmak ve bu suçlarla mücadele edebilmek noktasında ciddî bir çabanın, ciddî bir gayretin içerisindedirler.

Onun için, vatandaşlarımızın şundan emin olması lazım; lütfen, sizler de emin olasınız ki, olağanüstü mahkemeler dönemini, bu Parlamento, bu dönem kapatmıştır. Yapılan düzenleme, geneli içerisinde ihtisaslaşmaya doğru giden bir düzenlemedir; doğru olanı da budur. Tıpta ihtisaslaşma var. Genel cerrah diyoruz; şimdi, onun kaç çeşit alt branşları çıktı. Hukukta da yapılmak istenen budur. Kaldı ki, bu, avukatlıkta da vardır. Ben ceza avukatıyım diyor, ben deniz ticaret hukukuyla ilgileniyorum; ben ticaret davalarına bakıyorum diyor. Avukatlarda bile ihtisaslaşma var. Hâkimler için de, bu, tabiî bir sonuçtur. Adil yargılama açısından da buna ihtiyaç var.

Bilgilerinize saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

252 nci maddeyi okutuyorum:

Kovuşturma

MADDE 252. - (1) 250 nci madde kapsamına giren suçlarla ilgili davalara ait duruşmalarda aşağıdaki hükümler uygulanır:

a) Bu suçlar acele işlerden sayılır ve bunlarla ilgili davalara adlî tatilde de bakılır.

b) Sanık sayısının çok fazla olması durumunda, sanıkların bir kısmının duruşmanın bazı oturumları ile ilgileri bulunmuyor ise duruşmanın bu oturumlarının, yokluklarında yapılmasına mahkemece karar verilebilir. Ancak, bu sanıkların yokluklarında yapılan oturumlarda kendilerini etkileyen bir hâl ortaya çıktığı takdirde buna ilişkin söz ve işlerin esaslı noktaları sonraki oturumlarda kendilerine bildirilir.

c) Mahkeme, güvenliğin sağlanması bakımından duruşmanın başka bir yerde yapılmasına karar verebilir.

d) Bu davalarda esas hakkındaki iddiasını bildirmek için Cumhuriyet savcısına, katılan veya vekiline; iddialara karşı savunmasını yapmak için sanık veya müdafiine makul bir süre verilir. Bu süre, savunma hakkının sınırlanması anlamına geleceği durumlarda re'sen uzatılabilir.

e) Mahkeme, duruşmanın düzen ve disiplinini bozan sözlü veya yazılı beyan ve davranışlar ile mahkemeye, mahkeme başkanı veya üyelerden herhangi birine, Cumhuriyet savcısına, müdafie, tutanak kâtibine yahut görevlilere tahkir veya hakaret oluşturan söz ve davranışlar hakkında yayım yasağı koyabilir.

f) Mahkeme başkanı, duruşmanın düzenini bozan sanığı veya müdafii o günkü oturumun tamamına çıkmamak üzere, duruşma salonundan çıkartır. Bunların, sonra gelen oturumda da duruşmayı önemli ölçüde aksatacak davranışlara devam edecekleri anlaşılırsa ve hazır bulunmaları gerekli görülmezse, yokluklarında duruşmaya devam olunmasına mahkemece karar verilebilir. Bu karar, esasa ilişkin iddia ve savunmanın yapılmasına engel olacak biçimde uygulanamaz ve sanığın kendisini başka bir müdafi ile temsil ettirmesine izin verilir. Duruşma salonundan çıkartılan sanık veya müdafiin bundan sonraki oturumlarda da duruşmanın düzenini bozmakta ısrar etmeleri hâlinde, bir daha aynı dava ile ilgili oturumların tamamına veya bir kısmına katılmamalarına da karar verilebilir. Bu hüküm müdafi hakkında uygulandığı takdirde, durum ilgili baroya bildirilir. Bu halde de sanığın kendisini başka bir müdafi ile temsil ettirmesi için uygun bir süre verilir. Oturumların bir kısmına ya da tamamına katılmamasına karar verilen müdafi Avukatlık Kanununun 41 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince tayin edilmiş ise durum, kendisini tayin eden mercie de bildirilir. Duruşma salonundan çıkartılan sanık veya müdafii tekrar duruşmaya alındıklarında, yokluklarında yapılan iş ve işlemlerin esaslı noktaları kendilerine bildirilir. Sanık ya da müdafii dilerse yokluklarındaki tutanak örnekleri de kendilerine verilir. Duruşma salonundan çıkartılan veya oturumlara katılmamalarına karar verilen sanık veya müdafiler mahkemenin tayin edeceği süre içerisinde yazılı savunma verebilirler.

g) Bu Kanunun 6 ncı maddesi, 250 nci madde kapsamına giren suçlara bakan ağır ceza mahkemeleri hakkında uygulanmaz.

h) Kendisine veya onun namına tebligat yapılacak kimselere tebligat yapılmaması hallerinde, işin ivediliğine göre basın veya diğer kitle iletişim araçlarıyla tebligat yapılabilir.

BAŞKAN - 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının kabul edilen önergeyle değiştirilen 252 nci maddesine aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesi arz ve teklif olunur.

 

Eyüp Fatsa

Cüneyit Karabıyık

Mehmet Asım Kulak

 

Ordu

Van

Bartın

 

Nihat Eri

Mücahit Daloğlu

Bekir Bozdağ

 

Mardin

Erzurum

Yozgat

 

Hakkı Köylü

 

 

 

Kastamonu

 

 

 

(2) 250 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen suçlar bakımından, Kanunda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçe mi okunsun söz mü istiyorsunuz?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Örgütlü suçlarda duruşmanın kısa sürede bitirilememesi sebebiyle düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

253 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Uzlaşma ve  Müsadere

BİRİNCİ BÖLÜM

Uzlaşma

Uzlaşma

MADDE 253. - (1) Cumhuriyet savcısı, yapılan soruşturmanın durumuna göre, kanunun uzlaşma yapılabilmesi olanağını verdiği hâllerde, faili bu Kanunun öngördüğü usullere göre davet ederek suçtan dolayı sorumluluğunu kabul edip etmediğini sorar.

(2) Fail, suçu ve fiilinden doğmuş olan maddî ve manevî zararın tümünü veya bunun büyük bir kısmını ödemeyi veya zararları gidermeyi kabullendiğinde durum mağdura veya varsa vekiline veya kanuni temsilcisine bildirilir.

(3) Mağdur, verilmiş olan zararın tümüyle veya büyük bir kısmı itibarıyla giderildiğinde özgür iradesi ile uzlaşacağını bildirirse, soruşturma sürdürülmez.

(4) Cumhuriyet savcısı, fail ile mağdur arasında uzlaşma işlemlerini idare etmek, tarafları bir araya getirerek bir sonuca ulaşmalarını sağlamak üzere, fail ve mağdurun bir avukat üzerinde anlaşamadıkları takdirde, bir veya birden fazla avukatın uzlaştırmacı olarak görevlendirilmesini barodan ister.

(5) Uzlaştırıcı, başvurunun yapıldığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaşmayı sonuçlandırır. Cumhuriyet savcısı bir defaya mahsus olmak üzere bu süreyi otuz gün daha uzatabilir. Uzlaştırma süresince zamanaşımı durur.

(6) Uzlaşma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma sırasında ileri sürülen bilgi, belge ve açıklamalar taraflarca izin verilmedikçe daha sonra açıklanamaz. Uzlaştırmanın başarısız olması nedeniyle daha sonra dava açılması halinde uzlaştırma sırasında failin bazı olayları veya suçu ikrar etmiş olması davada aleyhine delil olarak kullanılmaz.

(7) Uzlaştırmacı, yaptığı işlemleri ve uzlaşmayı sağlayıcı müdahalelerini belirten bir raporu on gün içinde ilgili Cumhuriyet savcısına sunar.

(8) Zarar uzlaşmaya uygun olarak giderildiğinde ve uzlaştırma işleminin giderleri, fail tarafından ödendiğinde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Komisyon Başkanı kısa bir açıklama yapacak.

Buyurun.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, izin verirseniz, bir düzeltme yapmak istiyorum.

5 inci  fıkrada "uzlaştırıcı" kelimesi varken, 4 üncü ve 7 nci fıkralarda "uzlaştırmacı" yazıyor. 4 ve 7 nci fıkralardaki "uzlaştırmacı" kelimelerinin de "uzlaştırıcı" şeklinde olması gerekiyor. İzin verirseniz, bu şekilde düzeltiyoruz. Bir redaksiyon efendim...

BAŞKAN - Gerekli not alınmıştır.

Soru-cevap işlemini başlatıyorum.

Sayın Sıvacıoğlu, buyurun.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanımızdan ve Komisyon Başkanımızdan bir hususu öğrenmek istiyorum.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 15 Eylül 1999 tarihli tavsiye kararına göre, ceza alanında arabuluculuğun, genel olarak, kullanılabilir bir servis tarafından yerine getirilmesi... Arabuluculuk servisleri, ceza adaleti içinde bir özerklikten de yararlanılır şeklinde bir tavsiye kararı var.

Biz de Avrupa Birliğine giriş aşamasında olduğumuz bugünlerde, buradaki uzlaşmanın düzenlenmesinde ise, bir avukat veyahut da birkaç avukat şeklinde bir hüküm var. Aynı zamanda, maddenin gerekçesinde ise, avukatlara da ücret ödeneceği şeklinde bir açıklama var. Dolayısıyla, burada, uzlaşmadan daha çok bir avukat bulma, avukata yönlendirme şeklinde bir husus var. Hakemlik pozisyonu, Batılı tabiriyle, mediasyon veya conciliator veyahut arbitraj dediğimiz şeye de bir aykırılık gibi geliyor bana. Bu, daha çok, avukatlık sisteminden çıkarılıp, Avrupa Konseyinin bu kararında olduğu gibi, bağımsız organlarca yerine getirilmesi şeklinde değiştirilebilir mi diye Sayın Bakanımdan ve Sayın Komisyondan öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu uzlaşma maddesi, ceza muhakemesi hukukumuz açısından ilk defa düzenlenen bir maddedir. Bunun dar bir alanda uygulamasını burada derç etmiş bulunuyoruz, özellikle şikâyete bağlı suçlar bakımından. Bu, yeni bir uygulama olması hasebiyle önümüzü görmemiz lazım; bu bir.

İkincisi, bahsettiğiniz belge ve onun dayanağı olan metin şu an yanımda yok. Müsaade ederseniz, o konuları inceleyip, daha doğru ve gerçekçi bilgiyi size yazılı olarak vereyim.

BAŞKAN - 253 üncü maddeyi, Komisyonun yaptığı redaksiyon doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

254 üncü maddeyi okutuyorum:

Mahkeme tarafından uzlaştırma

MADDE 254. - (1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.

(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, davanın düşmesine karar verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

255 inci maddeyi okutuyorum:

Birden çok fail bulunması hâlinde uzlaşma

MADDE 255. - (1) Aralarında iştirak ilişkisi olsun veya olmasın birden çok kişi tarafından işlenen suçlarda, ancak uzlaşan kişi uzlaşmadan yararlanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

256 ncı maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Müsadere Usulü

Başvuru

MADDE 256. - (1) Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir.

(2) Kamu davası açılmış olup da iade edilmesi gereken eşya veya malvarlığı değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemiş olması durumunda, mahkemece re'sen veya ilgililerin istemi üzerine bunların iadesine karar verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

257 nci maddeyi okutuyorum:

Duruşma ve karar

MADDE 257. - (1) 256 ncı maddeye göre verilmesi gereken kararlar, duruşmalı olarak verilir.

(2) Müsadere veya iade olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleri üzerinde hakkı olan kimseler de, duruşmaya çağrılır. Bu kişiler, sanığın sahip olduğu hakları kullanabilirler.

(3) Çağrıya uymamaları, işlemin ertelenmesine neden olmaz ve hükmün verilmesini engellemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

258 inci maddeyi okutuyorum:

Kanun yolu

MADDE 258. - (1) 256 ncı maddeye göre verilecek hükümlere karşı Cumhuriyet savcısı, katılan ve 257 nci maddede belirlenen kişiler için istinaf yolu açıktır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

259 uncu maddeyi okutuyorum:

Suç konusu olmayan eşyanın müsaderesi

MADDE 259. - (1) Suç konusu olmayıp sadece müsadereye tâbi bulunan eşyanın müsaderesine sulh ceza hâkimi tarafından duruşma yapılmaksızın karar verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

260 ıncı maddeyi okutuyorum:

ALTINCI KİTAP

Kanun Yolları

BİRİNCİ KISIM

Genel Hükümler

Kanun yollarına başvurma hakkı

MADDE 260. - (1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı, Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.

(2) Asliye ceza mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.

(3) Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

261 inci maddeyi okutuyorum:

Avukatın başvurma hakkı

MADDE 261. - (1) Avukat, müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla kanun yollarına başvurabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

262 nci maddeyi okutuyorum:

Yasal temsilcinin ve eşin başvurma hakkı

MADDE 262. - (1) Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi, şüpheli veya sanığa açık olan kanun yollarına süresi içinde kendiliklerinden başvurabilirler. Şüphelinin veya sanığın başvurusuna ilişkin hükümler, bunlar tarafından yapılacak başvuru ve onu izleyen işlemler için de geçerlidir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

263 üncü maddeyi okutuyorum:

Tutuklunun kanun yollarına başvurması

MADDE 263. - (1) Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir.

(2) Zabıt kâtibine başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir.

(3) Kurum müdürüne başvuru hâlinde ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapılarak, tutanak ve dilekçe derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi başvuruyu ilgili deftere kaydeder.

(4) Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş sayılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

264 üncü maddeyi okutuyorum:

Kanun yolunun belirlenmesinde yanılma

MADDE 264. - (1) Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.

(2) Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

265 inci maddeyi okutuyorum:

Cumhuriyet savcısının başvuru sonucunun kapsamı

MADDE 265. - (1) Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhine kanun yoluna gidilen karar, sanık lehine bozulabilir veya değiştirilebilir. Cumhuriyet savcısı, kanun yoluna sanık lehine başvurduğunda, yeniden verilen hüküm önceki hükümde tayin edilmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

266 ncı maddeyi okutuyorum:

Başvurudan vazgeçilmesi ve etkisi

MADDE 266. - (1) Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez.

(2) Müdafiin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış olması koşuluna bağlıdır.

(3) 150 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi çelişirse müdafiin iradesi geçerli sayılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

267 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Olağan Kanun Yolları

BİRİNCİ BÖLÜM

İtiraz

İtiraz olunabilecek kararlar

MADDE 267. - (1) Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

268 inci maddeyi okutuyorum:

İtiraz usulü ve inceleme mercileri

MADDE 268. - (1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.

(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.

(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:

a) Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir.

b) Sulh ceza işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir.

c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.

d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.

e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

269 uncu maddeyi okutuyorum:

İtirazın kararın yerine getirilmesinde etkisi

MADDE 269. - (1) İtiraz, kararın yerine getirilmesinin geri bırakılması sonucunu doğurmaz.

(2) Ancak, kararına itiraz edilen makam veya kararı inceleyecek merci, geri bırakılmasına karar verebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

270 inci maddeyi okutuyorum:

İtirazın Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması

MADDE 270. - (1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

271 inci maddeyi okutuyorum:

Karar

MADDE 271. - (1) Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.

(2) İtiraz yerinde görülürse, merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.

(3) Karar mümkün olan en kısa sürede verilir.

(4) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları, kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

272 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

İstinaf

İstinaf

MADDE 272. - (1) İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re'sen incelenir.

(2) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilir.

(3) Ancak,

a) Sonuç olarak belirlenen ikibin lira dahil adli para cezasına mahkûmiyet hükümlerine,

b) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,

c) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere,

Karşı istinaf yoluna başvurulamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

273 üncü maddeyi okutuyorum:

İstinaf istemi ve süresi

MADDE 273. - (1) İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.

(2) Hüküm, istinaf yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.

(3) Asliye ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin hükümlerine karşı, kararın o yer Cumhuriyet Başsavcılığına geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.

(4) Sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanların dilekçe veya beyanında, başvuruya ilişkin nedenlerin gösterilmemesi inceleme yapılmasına engel olmaz.

(5) Cumhuriyet savcısı, istinaf yoluna başvurma nedenlerini gerekçeleriyle birlikte yazılı isteminde açıkça gösterir. Bu istem ilgililere tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki cevaplarını bildirebilirler.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

274 üncü maddeyi okutuyorum:

Eski hâle getirme süresi içinde istinaf süresinin işlemesi

MADDE 274. - (1) Sanık, yokluğunda aleyhine verilen hükümlere karşı eski hâle getirme isteminde bulunabilir. Eski hâle getirme süresi içinde de istinaf süresi işler. Sanığın eski hâle getirme isteminde bulunduğu hâllerde, ayrıca istinaf isteminde bulunması gerekir. Bu hâlde istinaf istemi ile ilişkili işler, eski hâle getirme istemi hakkında karar verilinceye kadar ertelenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

275 inci maddeyi okutuyorum:

İstinaf başvurusunun etkisi

MADDE 275. - (1) Süresi içinde yapılan istinaf başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller.

(2) Hüküm, istinaf yoluna başvuran Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükme karşı istinaf yoluna başvurulduğunun mahkemece öğrenilmesinden itibaren gerekçe yedi gün içinde tebliğ edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

276 ncı maddeyi okutuyorum:

İstinaf isteminin hükmü veren mahkemece reddi

MADDE 276. - (1) İstinaf istemi, kanuni sürenin geçmesinden sonra veya aleyhine istinaf yoluna başvurulamayacak bir hükme karşı yapılmışsa ya da istinaf yoluna başvuranın buna hakkı yoksa, hükmü veren mahkeme bir kararla dilekçeyi reddeder.

(2) İstinaf başvurusunda bulunan Cumhuriyet savcısı veya ilgililer, ret kararının kendilerine tebliğinden itibaren yedi gün içinde bölge adliye mahkemesinden bu hususta bir karar vermesini isteyebilirler. Bu takdirde dosya bölge adliye mahkemesine gönderilir. Ancak, bu nedenle hükmün infazı ertelenemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

277 nci maddeyi okutuyorum:

İstinaf isteminin tebliği ve cevabı

MADDE 277. - (1) 276 ncı maddeye göre hükmü veren mahkemece reddedilmeyen istinaf dilekçesi veya  beyana ilişkin tutanağın bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebilir.

(2) Karşı taraf sanık ise, bir tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla da cevabını verebilir. Cevap verildikten veya bunun için belirli süre bittikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesine sunulmak üzere, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

(3) 262 ve 263 üncü madde hükümleri saklıdır.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

278 inci maddeyi okutuyorum:

Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının görevi

MADDE 278. - (1) Dava dosyası, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına geldiğinde incelenerek, varsa tebligat eksikliklerinin giderilmesi sağlandıktan ve sunulması gereken belge ve deliller de eklendikten sonra, yazılı düşünceyi içeren bir tebliğname ile birlikte bölge adliye mahkemesi ceza dairesine verilir. Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen  tebliğname ilgililere de tebliğ olunur.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

279 uncu maddeyi okutuyorum:

Dosya üzerinde ön inceleme

MADDE 279. - (1) Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda;

a) Bölge adliye mahkemesinin yetkili olmadığının anlaşılması hâlinde dosyanın yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilmesine,

b) Bölge adliye mahkemesine başvurunun süresi içinde yapılmadığının, incelenmesi istenen kararın bölge adliye mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığının, başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması hâlinde istinaf başvurusunun reddine,

Karar verilir.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

280 inci maddeyi okutuyorum:

Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma

MADDE 280. - (1) Bölge adliye mahkemesi, Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesini, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;

a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine,

b) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddede belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

c) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,

Karar verir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

281 inci maddeyi okutuyorum:

Duruşma hazırlığı

MADDE 281. - (1) Duruşma hazırlığı aşamasında bölge adliye mahkemesi başkanı veya görevlendireceği üye, 175 inci madde hükümlerine uygun olarak duruşma gününü saptar; gerekli çağrıları yapar. Tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği ayrıca bildirilir.

(2) Mahkemece, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenilmesine ve keşfin yapılmasına karar verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

282 nci maddeyi okutuyorum:

İstisnalar

MADDE 282. - (1) Duruşma açıldığında aşağıda gösterilen istisnalar dışında bu Kanunun duruşma hazırlığı, duruşma ve karara ilişkin hükümleri uygulanır:

a) Duruşma, bu Kanunun öngördüğü genel hükümlere göre başladıktan sonra görevlendirilen üyenin inceleme raporu okunur.

b) İlk derece mahkemesinin gerekçeli hükmü de okunur.

c) İlk derece mahkemesinde dinlenilen tanıkların ifadelerini içeren tutanaklar ile keşif tutanakları, bilirkişi raporu, bölge adliye mahkemesi duruşma hazırlığı aşamasında toplanan delil ve belgeler, yapılmışsa keşif ve bilirkişi açıklamalarına ilişkin tutanak ve raporlar okunur.

d) Bölge adliye mahkemesi duruşmasında dinlenilmeleri gerekli görülen tanık ve bilirkişiler çağrılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

283 üncü maddeyi okutuyorum:

Sanık lehine başvurma hâlinde verilecek hüküm

MADDE 283. - (1) İstinaf yoluna sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

284 üncü maddeyi okutuyorum:

Direnme yasağı

MADDE 284. - (1) Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.

(2) İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

285 inci maddeyi okutuyorum:

Özel kanunların temyize ilişkin hükümleri

MADDE 285.- (1) Türk Ceza Kanununun 18 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü hariç; diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin ilk derece mahkemelerinin karar ve hükümlerine karşı istinaf yoluna başvurulur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

286 ncı maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Temyiz

Temyiz

MADDE 286. - (1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.

(2) Ancak,

a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,

b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,

c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,

d) Adli para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,

e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,

f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,

h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,

Temyiz edilemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

287 nci maddeyi okutuyorum:

Hükümden önceki kararların temyizi

MADDE 287. - (1) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

288 inci maddeyi okutuyorum:

Temyiz nedeni

MADDE 288. - (1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.

(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

289 uncu maddeyi okutuyorum:

Hukuka kesin aykırılık hâlleri

MADDE 289. - (1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:

a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.

b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.

c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.

d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.

e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.

f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.

g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.

h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu.

Buyurun Sayın Çorbacıoğlu.

Toplam 15 dakika süreniz var.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Yüksel Bey 5 dakikada bitirir.

CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Tabiî, toplam 15 dakika deyince, arkadaşlar biraz paniğe kapıldılar.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yani, yorulduk; doğrudur; ama, çok önemli bir yasa tasarısıyla uğraşıyoruz. O nedenle, elimizden geldiğince hata yapmamaya, katkı sağlamaya çalışıyoruz.

Bu kanun tasarısı, Türkiye Cumhuriyetinin, demokrasi yolunda kaçıncı kilometrede olduğunu gösteren bir kanun tasarısıdır. O kadar basit bir kanun tasarısı değildir. Sonuçta, kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili çok hassas ayarlar yapıyoruz. Bir yandan, kamu düzenini, devletin güvenliğini korumak, bir yandan da, temel amacımız -ki, insanı merkeze alan bir anlayışın temel amacı insan olduğuna göre- insan hak ve özgürlüklerini düzenlemek. O nedenle, bazı şeylerin konuşulmasında fayda var.

Tabiî, sadece yasaların, kişi hak ve özgürlüklerini tek başına sağlaması yeterli değil; sonuçta, bu yasalardan doğan yetkilerin, kullanan yetkililer tarafından hukuka uygun şekilde kullanılması lazım. Bir hukuka aykırılık olduğunda, bence, çok net, kesin karşı çıkışın da gösterilmesi lazım.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları olarak, milletvekilleri olarak, 1930 ve 1934 yıllarında, Türk kadınına  seçme ve seçilme hakkının tanındığını biliyoruz ve bugün 2004 yılı; aradan yetmiş yıl geçmiş, bunu övünerek kullanıyoruz.

Şimdi, ben size soruyorum... Tabiî, o günleri biz yaşamadık, bilmiyoruz; ama, sanıyorum, kadınların okuma yazma oranı -erkeklerin biraz daha yüksek olabilir- belki de yüzde 10'un altında olduğu bir ülkeydi Türkiye Cumhuriyeti; yani, yüzde 10'un altında okuma yazma oranı olan kadınlarımıza biz seçilme hakkı veriyoruz. Eğer, demokrasi, efendim, ihtiyacımız kadarını karşılamaksa, çok da geniş hak ve özgürlükleri tanımak doğru değil diyorsanız, o gün yaptığınız belki de hataydı; ama, hata olmadığını hepimiz biliyoruz, yanlış anlaşılmasın, övünerek, bugün bile konuştuğumuz bir konudur; Fransa'nın, Almanya'nın kendi kadınlarına seçme ve seçilme hakkını bizden sonra verdiğini söyleyerek övünüyoruz.

Sayın milletvekilleri, o zaman, biz de demokrasi konusunda eğer yol almak istiyorsak, bizim de, önümüzde olacak düzenlemeler yapmamız lazım, korkmamamız lazım, özgürlüklerden korkmayacağız; devleti koruyalım diye, kamu düzenini koruyalım diye korkularla hareket edersek, yol alamayız.

Daha önce, 230 uncu madde üzerinde konuşma yaparken söylemiştim; bu kanun tasarısında 206, 230 ve 289 uncu maddelerde var; daha doğrusu, 289'da şimdi yok, önünüzdeki metinde yok, son fıkra olarak girecek. Fıkrayı okuyorum: "Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması." Kesin bozma sebebi sayıyoruz bunu. 289 uncu maddenin başlığında "Hukuka kesin aykırılık halleri" deniliyor; başlığa en uyan fıkra bu. Hukuka kesin aykırılık halleri, doğal olarak, hukuka aykırı delillerdir.

230 uncu maddede bu düzenlemeyi yaptık; yani, mahkeme kararında, özellikle, ayrıca, açıkça hukuka aykırı olan delil gösterilsin dedik. Neden; bir yanlışa kurban gidilmesin diye. Ola ki, hâkim, hukuka aykırı delili tespit etti ve beraat hükmü verdi, olabilir; Yargıtay incelemesinde, Yargıtay bunu gözden kaçırabilir, şurada bir delil varmış, bunu atlamış, bozar, mahkûmiyet kararını verir; ama, eğer, hükme, hukuka aykırı delil olduğunu açık açık yazarsanız, Yargıtay, orada, binde 1'de olsa, olası bir hataya düşmemiş olur. O nedenle, oraya koyduk; demokrasinin Türkiye'de kurumlaşması açısından, kesin hüküm sebebi olarak da, bu kanun tasarısının 289 uncu maddesine son fıkra olarak girmesini istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bunu neden istiyoruz? Tabiî, biraz uzun olacak, yorgunsunuz, özür diliyorum. 1989 yılında, hukuk fakültesi son sınıfında ceza usul dersimiz var; hocamız, Prof. Dr. Erdener Yurtcan Beydi. Kendisi, bu komisyon çalışmalarına dışarıdan da olsa katılan bir bilim adamıdır. Bir gün, hocamız yok -bu çok önemli bir anekdottur değerli milletvekilleri- bir diğer ceza usul profesörü olan tek nolu amfinin hocası dersimize girdi; ifade konusunu, sanık ifadesini inceliyoruz -ceza hukukunda delillerden biri de sanık ifadesidir- ve ne dedi biliyor musunuz arkadaşlar; "efendim, sanık ifadesi baskı, işkence altında alınmış diye yok sayacağız. Yani, eğer gerçekte söylenmişse bunu yok saymak, kamu düzeni, kamu çıkarı açısından ne kadar doğrudur; yani, tamamen yok saymayalım, duruma göre idare edelim; eğer, doğru, gerçekten sonuca da ulaşmışsa bunu da karara dayanak yapmak lazım" dedi.

Değerli milletvekilleri, bunu, en son söyleyecek olan kişi, bir ceza usul profesörüdür. Şu anda adını hatırlamıyorum; çünkü, hatırlanmayacak bir düşünceye sahipti zaten, o nedenle ismini hatırlamıyorum; ama, Erdener Yurtcan Hocanın adını ölene kadar unutmayacağım. Bir hafta sonra bizim hocamız derse geldiğinde, bu konu kendisine iletildiğinde, Erdener Yurtcan Hoca, çok sert bir tavırla tepki koydu; "böyle bir şey olamaz" dedi. Yani, bir hukuk insanının, hukuka aykırı yöntemle, işkenceyle alınan bir delile mahkemenin dayanmasını, kamu çıkarı açısından haklı gösterecek; mümkün değil... O nedenle değerli arkadaşlar, bu düzenlemelerin yapılması gereklidir. Demokrasi, öyle, havadan gelmiyor, dışarıdan, pazardan satın alınmıyor; koyacaksınız kanunu, kuralı koyacaksınız, herkes uyacak.

Şimdi, bir hikâye vardır; yine, savaşta, bir komutan savunduğu mevzii kaybetmiş, ordu komutanına gelmiş; ordu komutanı "ne oldu" diye sormuş; o da "savaşı kaybetmemiz için, tepeyi kaybetmemiz için, bir yığın sebep vardı" demiş. "Anlat bakayım" demiş; "efendim, mermimiz bitti" deyince "tamam, anlatma kalsın" demiş.

Şimdi, değerli arkadaşlar, hukuka aykırılığı gördüğünüz yerde bunu kesin bozma sebebi saymazsanız, sizin, artık söyleyecek bir şeyiniz yok. Bunu gördüğünüz yerde, başka bir şeyi söylemeye gerek yok. Bunu niye söylüyorum; yine, birilerine gönderme yapıyorum. Bu önergenin gelmesi veya bu şekilde, hem 230 hem 289'da düzenleme yapılması karşısında, yine, ne yazık ki, birileri, yani, biz burada şimdi bu delili yok sayarsak, yan delildir, bilmem ne delildir, mahkeme kararı bozulacak falan... Evet, bozulacak; çünkü, eğer hukuka saygı göstermiyorsanız, mahkeme kararı değil, devletin düzenini bozacaksınız siz.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, hukuka aykırılığın faili, bizim karşımıza, genelde kamu görevlileri olarak çıkıyor; doğrudur; çünkü devlet yetkileri kullanılırken hukuka aykırılık oluyor. Hukuka aykırılık derken de, sadece, baskı, işkence olarak algılamayın, hâkim kararı olmadan bir işlem yapılması, savcının kararı olmadan bir işlem yapılması, bir delil elde edilmesi, gözaltı işlemi gibi; bunlar da hukuka aykırıdır. O nedenle, bu yasayla, bir yandan, devletin yargısal denetimini de yapıyoruz; bu çok önemli. Hatırlarsanız 1990'lı yıllarda, 1992 yılında...

Sadullah Bey gözüme bakıyor bir an önce bitireyim diye. Bitireceğim, fazla zorlamayacağım sizi.

1992 yılında, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda (CMUK) bir değişiklik yapıldı demokratikleşme yolunda; mesela avukatların sanık ifadesinde bulunması, 18 yaşın altında zorunlu müdafi ve birtakım delillere avukatların ulaşması konusunda ve ne oldu biliyor musunuz, kamu görevlileri bize dediler ki: "Hah, şimdi gelin siz yakalayın suçluyu, devleti siz koruyun." Böyle bir anlayış olabilir mi değerli milletvekilleri? Yani hukuka uymak, devleti zaafa uğratmak mı?! İşte 1992 değişikliği yapıldığında idareden böyle tepki aldık, bunu hepiniz biliyorsunuz. Ama herkes öğrenecek, herkes hukuka uyacak, en başta kendilerine yasadan doğan yetkilerin verildiği kişiler uyacak. Uyulmadığı zaman, eğer siz bunu hoşgörürseniz, bu deliller canım olsun derseniz, siz onların hukuka aykırı işlem yapmasını da teşvik edersiniz. O kamu görevlisi, "hâkim kararına ne gerek var canım, işte olur" der ve hukuksuzluğa yol açarsınız.

Hukuka uygunluk o kadar önemli ki, size bir örnek vermek istiyorum. Özellikle toplumsal olaylarda, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına aykırı davranışlarla ilgili, deliller toplanır, o konuda hiçbir yorum yapmıyorum, savcı davasını açar, hâkim kararını verir, mahkûmiyet kararı verir. Bunlar kolay kolay da ne basına yansır ne de hukuk literatüründe özelliği olduğu için yer alır; ama bir Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasından, bir toplantıyı yapan veya basın açıklaması yapan bir topluluğun, bu açıklamayı yapıp da sonuçta mahkûm olmaması, beraat etmesi çok ilgi çeker, hukuk dünyasında yer alır. İsmini de söyleyeceğim, şu anda Artvin'de görev yapmıyor, eski Artvin hâkimlerinden değerli hukukçu Erdoğan Tost, bir toplantıyla ilgili kendine gelen davada şöyle bir karar verdi: "Bu insanlar, bu kişiler -yani, sanıklar- demokratik haklarını kullanmıştır." Kendisine buradan saygılarımı sunmak istiyorum. İşte bir hukukçu, işte bir hukuk kararı ve bu karar, Artvin İlimin, o güzel ilimin Baro Dergisinde onurla, şerefle yer aldı, hukuk dünyasında da yer aldı; ama, diğer kararlar yer almadı arkadaşlar. Korkmayalım bu kararlardan; insanların hak arama özgürlüğünü serbest bırakmaktan, onların demokratik haklarını kullanmalarından korkmayalım; kimse bir şey yapamaz sisteme, devlete veya Türkiye Cumhuriyetine. Yeter ki, biz bu korkularımızdan arınalım.

Ben, böyle bir ülke olmasını istiyorum Türkiye'nin. Ben, Avrupa Birliğinin dayatmasıyla Anayasasını değiştiren, Avrupa Birliğinin dayatmasıyla yasalarını değiştiren, demokratikleşen bir ülke olmak istemiyorum. Ben, 1930'larda o çağdaşlaşma adımını atan cumhuriyetin Meclisi gibi, cumhuriyetin halkı gibi olmak, öyle bir ülke olmak istiyorum.

Daha fazla konuşmak istemiyorum. Sabırla, dikkatle beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum, Yüce Meclise saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki hükmün, görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Hukuka kesin aykırılık halleri" başlıklı 289 uncu maddesinin birinci fıkrasına (i) bendi olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.

 

İrfan Gündüz

Kemal Anadol

Mehmet Daniş

 

İstanbul

İzmir

Çanakkale

 

Yılmaz Kaya

Yüksel Çorbacıoğlu

İsmet Atalay

 

İzmir

Artvin

İstanbul

 

Sinan Yerlikaya

 

 

 

Tunceli

 

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle, ceza muhakemesi hukukunda maddî gerçeğin ortaya çıkarılması için hukuka aykırı yöntemlere başvurulmasını etkin bir şekilde önlemek amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

290 ıncı maddeyi okutuyorum:

Sanığın yararına olan kurallara aykırılık

MADDE 290. - (1) Sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, sanık aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet savcısına bir hak vermez.

BAŞKAN -  Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

291 inci maddeyi okutuyorum:

Temyiz istemi ve süresi

MADDE 291. - (1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.

(2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

292 nci maddeyi okutuyorum:

Eski hâle getirme süresi içinde temyiz süresinin işlemesi

MADDE 292. - (1) Sanığın aleyhine yokluğunda verilen hükümlerde eski hâle getirme istemiyle ilgili olarak 274 üncü madde hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

293 üncü maddeyi okutuyorum:

Temyiz başvurusunun etkisi

MADDE 293. - (1) Süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller.

(2) Hüküm, temyiz eden Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükmün temyiz edildiğinin bölge adliye mahkemesince öğrenilmesinden itibaren gerekçe yedi gün içinde tebliğ edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

294 üncü maddeyi okutuyorum:

Temyiz başvurusunun içeriği

MADDE 294. - (1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.

(2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

295 inci maddeyi okutuyorum:

Temyiz gerekçesi

MADDE 295. - (1) Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.

(2) Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya müdafii tarafından imza edilerek verilir.

(3) Müdafii yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerekçesini açıklayabilir; tutanak hâkime onaylatılır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi hakkında 262 nci madde, tutuklu sanık hakkında ise 263 üncü madde hükümleri saklıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

296 ncı maddeyi okutuyorum:

Temyiz isteminin kabule değer sayılmamasından dolayı hükmü veren mahkemece reddi

MADDE 296. - (1) Temyiz istemi, kanuni sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder.

(2) Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Yargıtaya gönderilir. Ancak, bu nedenden dolayı hükmün infazı ertelenemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

297 nci maddeyi okutuyorum:

Temyiz dilekçesinin tebliği ve cevabı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevi

MADDE 297. - (1) 296 ncı maddeye göre hükmü veren bölge adliye mahkemesince reddedilmeyen temyiz istemine ilişkin dilekçesinin bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebilir.

(2) Cevap verildikten veya bunun için belirli süre bittikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

(3) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi hâlinde sanık veya müdafii ile katılan veya vekillerine ilgili dairesince tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde yazılı olarak cevap verebilir.

(4) Üçüncü fıkra uyarınca yapılacak tebligatlar, ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olur.

(5) 262 ve 263 üncü madde hükümleri saklıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

298 inci maddeyi okutuyorum:

Temyiz isteminin reddi

MADDE 298. - (1) Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa,  temyiz istemini reddeder.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

299 uncu maddeyi okutuyorum:

Duruşmalı inceleme

MADDE 299. - (1) On yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, Yargıtay, incelemelerini sanığın temyiz başvurusundaki istemi üzerine veya dilerse re'sen duruşma yoluyla yapar. Duruşma gününden sanığa veya istemi üzerine müdafiine haber verilir. Sanık, duruşmada hazır  bulunabileceği gibi, kendisini bir müdafi ile de temsil ettirebilir.

(2) Sanık, tutuklu ise duruşmaya katılmak isteminde bulunamaz.

(3) Yukarıdaki fıkralarda yazılı hâllerde temyiz isteminde bulunan katılana da duruşma günü bildirilir.

BAŞKAN - 1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının "Duruşmalı inceleme" başlıklı 299 uncu maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü ve üçüncü fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 

 

Sadullah Ergin

Hasan Anğı

Muharrem Kılıç

 

 

Hatay

Konya

Malatya

 

 

M. Kerim Yıldız

Kemal Anadol

 

 

 

Ağrı

İzmir

 

 

 

(1) On yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, Yargıtay, incelemelerini sanığın veya katılanın temyiz başvurusundaki istemi üzerine veya re'sen duruşma yoluyla yapar. Duruşma gününden sanığa, katılana, müdafi ve vekile haber verilir. Sanık, duruşmada hazır bulunabileceği gibi, kendisini bir müdafi ile de temsil ettirebilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle, katılana da duruşmalı temyiz isteminde bulunabilme imkânı getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

300 üncü maddeyi okutuyorum:

Duruşmada usul

MADDE 300. - (1) Duruşmadan önce görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor üyelere açıklanır. Üyeler, ayrıca bizzat dosyayı incelerler. Bu hususlar gerçekleştikten sonra duruşma açılır.

(2) Duruşmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya yerine görevlendirdiği Yargıtay Cumhuriyet savcısı, sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia ve savunmalarını açıklar. Temyizi istemiş olan tarafa önce söz verilir. Her hâlde son söz sanığındır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

301 inci maddeyi okutuyorum:

Temyizde incelenecek hususlar

MADDE 301. - (1) Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

302 nci maddeyi okutuyorum:

Temyiz isteminin esastan reddi veya hükmün bozulması

MADDE 302. - (1) Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.

(2) Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir.

(3) Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.

(4) Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.

(5) 289 uncu madde hükümleri saklıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

303 üncü maddeyi okutuyorum:

Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek hâller, hukuka aykırılığın düzeltilmesi

MADDE 303. - (1) Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:

a) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse.

b) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddiasına uygun olarak sanığa kanunda yazılı cezanın en alt derecesini uygulamayı uygun görürse.

c) Mahkemece sabit görülen suçun unsurları, niteliği ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu hâlde sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise.

d) Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkemece sanığa verilecek cezanın belirlenmesinde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmaktan çıkarılmış ise birinci hâlde daha az bir cezanın hükmolunması ve ikinci hâlde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse.

e) Sanığın açıkça saptanmış olan doğum ve suç tarihlerine göre verilecek cezanın belirlenmesinde gerekli indirim yapılmamış veya yanlış indirim yapılmış ise.

f) Artırma veya indirim sonucunda verilecek ceza süresi veya miktarının belirlenmesinde maddî hata yapılmış ise.

g) Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesindeki sıralamanın gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza verilmiş ise.

h) Harçlar Kanunu ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık mevcutsa.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

304 üncü maddeyi okutuyorum:

Yargıtay kararının gönderileceği merci

MADDE 304. - (1) Yargıtayca 302 nci maddenin birinci fıkrası veya 303 üncü madde uyarınca verilen kararlara ilişkin dosya, hükmü veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Bölge adliye mahkemesi, dosyayı Yargıtaydan geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde gereğinin yapılması için ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığına verir.

(2) Yargıtay, dosyayı 303 üncü maddede belirtilenlerin dışında kalan hâllerde yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere hükmü bozulan bölge adliye mahkemesine veya diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderir.

(3) Hüküm, mahkemenin hukuka aykırı olarak kendisini görevli veya yetkili görmesinden dolayı bozulmuşsa, Yargıtay aynı zamanda dosyayı görevli veya yetkili mahkemeye gönderir.

(4) İlk derece mahkemesi tarafından doğrudan temyiz yolu açık bulunan hükümlerle ilgili olarak verilen karara ilişkin dosya, hükmü veren ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

305 inci maddeyi okutuyorum:

Yargıtayda hükmün açıklanması

MADDE 305. - (1) Hüküm, 231 inci madde gereğince açıklanır. Buna olanak bulunmadığı takdirde duruşmanın bitiminden itibaren yedi gün içinde karar verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

306 ncı maddeyi okutuyorum:

Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi

MADDE 306. - (1) Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

307 nci maddeyi okutuyorum:

Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri

MADDE 307. - (1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere, bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

(2) Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir.

(3) Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Ancak, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.

(4) Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262 nci maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 80, 105 ve 137 nci maddelerinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık, bu talebin gereğini yerine getirecektir.

308 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Olağanüstü Kanun Yolları

BİRİNCİ BÖLÜM

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi

MADDE 308. - (1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

309 uncu maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Kanun Yararına Bozma

Kanun yararına bozma

MADDE 309. - (1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir.

(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.

(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.

(4) Bozma nedenleri:

a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.

b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.

d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.

(5) Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

310 uncu maddeyi okutuyorum:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kanun yararına başvurması

MADDE 310. - (1) 309 uncu maddede belirtilen yetki, aynı maddenin dördüncü fıkrasının (d) bendindeki hâllere özgü olmak üzere ve kanun yararına olarak re'sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından da kullanılabilir.

(2) 309 uncu madde gereğince Adalet Bakanı tarafından başvurulduğunda bu yetki, artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

311 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Yargılamanın Yenilenmesi

Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri

MADDE 311. - (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:

a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.

b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.

c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.

d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.

e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa,

f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde, yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.

(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

312 nci maddeyi okutuyorum:

İnfazın geri bırakılması veya durdurulması

MADDE 312. - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemez. Ancak mahkeme, infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

313 üncü maddeyi okutuyorum:

Yargılamanın yenilenmesine engel olmayan hâller

MADDE 313. - (1) Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü, yargılamanın yenilenmesi istemine engel olmaz.

(2) Ölenin eşi, üstsoyu, altsoyu, kardeşleri yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilirler.

(3) İkinci fıkrada sayılan kişilerin yokluğu hâlinde, Adalet Bakanı da yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

314 üncü maddeyi okutuyorum:

Sanık veya hükümlünün aleyhine yargılamanın yenilenmesi nedenleri

MADDE 314. - (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış olan bir dava aşağıda yazılı hâllerde sanık veya hükümlünün aleyhine olarak yargılamanın yenilenmesi yolu ile tekrar görülür:

a) Duruşmada sanığın veya hükümlünün lehine ileri sürülen ve hükme etkili olan bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.

b) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek nitelikte olarak görevlerini yapmada sanık veya hükümlü lehine kusur etmiş ise.

c) Sanık beraat ettikten sonra suçla ilgili olarak hâkim önünde güvenilebilir nitelikte ikrarda bulunmuşsa.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

315 inci maddeyi okutuyorum:

Yargılamanın yenilenmesinin kabul edilmeyeceği hâl

MADDE 315. - (1) Kanunun  aynı  maddesinde  yer  almış  sınır  içinde  olmak  üzere cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılamanın yenilenmesi kabul edilemez.

(2) Hatanın giderilebilmesini sağlayacak başka bir yol varsa, yargılamanın  yenilenmesi yoluna gidilemez.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

316 ncı maddeyi okutuyorum:

Bir suça dayanan yenileme istemlerinin kabulü koşulları

MADDE 316. - (1)  Bir suç iddiasına dayandırılan yenileme istemi, ancak bu fiilden dolayı kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü verilmiş veya mahkûmiyeti gerektirecek nitelikte kuvvetli delil bulunmaması dışında bir nedenle ceza soruşturmasına  başlanamamış  veya  sürdürülememişse kabul edilebilir. Bu madde, 311 inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde yazılı hâlde uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

317 nci maddeyi okutuyorum:

Yenileme istemi hakkında uygulanacak hükümler

MADDE 317. - (1) Kanun yollarına başvurma hakkındaki genel hükümler, yargılamanın yenilenmesi istemi hakkında da uygulanır.

(2) Yargılamanın yenilenmesi istemi, bunun yasal nedenleri ile dayandığı delilleri içerir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

318 inci maddeyi okutuyorum:

Yenileme isteminin kabule değer olup olmadığı kararı ve mercii

MADDE 318. - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme, istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.

(2) 303 üncü madde gereğince Yargıtayın doğrudan hüküm kurduğu hâllerde de hükmü vermiş olan mahkemeye başvurulur.

(3) Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olup olmadığına dair olan karar, duruşma yapılmaksızın verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

319 uncu maddeyi okutuyorum:

Yenileme isteminin kabule değer görülmemesi nedenleri ve kabulü hâlinde yapılacak işlem

MADDE 319. - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir.

(2) Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa yedi gün içinde bildirmek üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunur.

(3) Bu madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

320 nci maddeyi okutuyorum:

Delillerin toplanması

MADDE 320. - (1) Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi istemini yerinde bulursa delillerin toplanması için bir naip hâkimi veya istinabe olunan mahkemeyi görevlendirebileceği gibi; kendisi de bu hususları yerine getirebilir.

(2) Delillerin mahkemece veya naip hâkim tarafından veya istinabe suretiyle toplanması sırasında, soruşturmaya ilişkin hükümler uygulanır.

(3) Delillerin toplanması bittikten sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş olan kişiden yedi günlük süre içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

321 inci maddeyi okutuyorum:

Yenileme isteminin esassız olmasından dolayı reddi, aksi takdirde kabulü

MADDE 321. - (1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.

(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir.

(3) Bu madde gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

322 nci maddeyi okutuyorum:

Duruşma yapılmaksızın yenileme isteminin incelenmesi

MADDE 322. - (1) Hükümlü ölmüşse mahkeme yeniden duruşma yapmaksızın gerekli delilleri topladıktan sonra hükümlünün beraatine veya yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verir.

(2) Diğer hâllerde de mahkeme, bu hususta yeterli delil varsa Cumhuriyet savcısının uygun görüşünü aldıktan sonra duruşma yapmaksızın hükümlünün derhâl beraatine karar verir.

(3) Mahkeme beraat kararı ile beraber önceki hükmün ortadan kaldırılmasını da karar altına alır.

(4) Yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan kimse isterse, gideri Devlet Hazinesine ait olmak üzere önceki hükmün iptaline ilişkin karar Resmî Gazete ile ilân olunacağı gibi mahkemenin takdirine göre diğer gazetelerle de ilân edilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

323 üncü maddeyi okutuyorum:

Yeniden duruşma sonucunda verilecek hüküm

MADDE 323. - (1) Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylar veya hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verir.

(2) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.

(3) Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddi ve manevi zararlar bu Kanunun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

324 üncü maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ KİTAP

Yargılama Giderleri ve Çeşitli Hükümler

BİRİNCİ KISIM

Yargılama Giderleri

Yargılama giderleri

MADDE 324. - (1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.

(2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir.

(3) Giderlerin miktarı ile iki taraftan birinin diğerine ödemesi gereken paranın miktarını mahkeme başkanı veya hâkim belirler.

(4) Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir.

(5) Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık için görevlendirilen tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu giderler Devlet Hazinesince karşılanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

325 inci maddeyi okutuyorum:

Sanığın yükümlülüğü

MADDE 325. - (1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.

(2) Cezanın ertelenmesi hâlinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.

(3) Yargılamanın değişik evrelerinde yapılan araştırma veya işlemler nedeniyle giderler meydana gelmiş olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış ise, bu giderlerin sanığa yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında mahkeme, bunların kısmen veya tamamen Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verir.

(4) Hüküm kesinleşmeden sanık ölürse, mirasçılar giderleri ödemekle yükümlü tutulmazlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

326 ncı maddeyi okutuyorum:

Bağlantılı davalarda giderler

MADDE 326. - (1) Birden çok suçtan dolayı aleyhinde kovuşturma yapılmış olan kimse, bunların bir kısmından mahkûm olmuş ise, beraat ettiği suçların duruşmasının gerektirdiği giderleri ödemekle yükümlü değildir.

(2) İştirak halinde işlenmiş bir suç nedeniyle mahkûm edilmiş olanlara, sebebiyet verdikleri yargılama giderleri ayrı ayrı yükletilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

327 nci maddeyi okutuyorum:

Beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi hâlinde gider

MADDE 327. - (1) Hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir.

(2) Bu kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderler, Devlet Hazinesince üstlenilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

328 inci maddeyi okutuyorum:

Karşılıklı hakaret hâllerinde gider

MADDE 328. - (1) Karşılıklı hakaret hâllerinde taraflardan biri veya her ikisi hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi; bunlardan birinin veya her ikisinin giderleri karşılamaya mahkûm edilmelerine engel olmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

329 uncu maddeyi okutuyorum:

Suç uydurma ve iftira gibi hâllerde gider

MADDE 329. - (1) Suç uydurup iftirada bulunduğu sabit olan kimse, bu nedenle yapılmış giderleri ödemeye mahkûm edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

330 uncu maddeyi okutuyorum:

Kanun yollarına başvuru sonucunda gider

MADDE 330. - (1) Kanun yollarından birine başvuran taraf, bu başvurusunu geri almasından veya başvurunun reddolunmasından ileri gelen giderleri öder. Kanun yollarına başvuran Cumhuriyet savcısı ise, sanığın ödemek zorunda bulunduğu giderler Devlet Hazinesine yükletilir.

(2) Kanun yoluna başvuranın istemi kısmen kabul olunmuş ise, mahkeme uygun gördüğü şekilde giderleri bölüştürür.

(3) Kesinleşmiş bir hüküm ile sonuçlanan bir duruşma hakkındaki yargılamanın yenilenmesi isteminden ileri gelen giderler hakkında da aynı hüküm geçerlidir.

(4) Eski hâle getirme isteminden doğan giderler, hasım tarafının esassız karşı koymasından meydana gelmiş değilse, bu istemi ileri sürene yükletilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

331 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Çeşitli Hükümler

Adlî tatil

MADDE 331. - (1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl Ağustosun birinden Eylülün beşine kadar tatil olunur.

(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.

(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.

(4) Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

332 nci maddeyi okutuyorum:

Bilgi isteme

MADDE 332. - (1) Suçların soruşturma ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere on gün içinde cevap verilmesi zorunludur. Eğer bu süre içinde istenen bilgilerin verilmesi imkansız ise, sebebi ve en geç hangi tarihte cevap verilebileceği aynı süre içinde bildirilir.

(2) Bilgi istenen yazıda yukarıdaki fıkra hükmü ile buna aykırı hareket etmenin Türk Ceza Kanununun 257 nci maddesine aykırılık oluşturabileceği yazılır. Bu durumda haklarında kamu davasının açılması, izin veya karar alınmasına bağlı bulunan kişiler hakkında, yasama dokunulmazlığı saklı kalmak üzere, doğrudan soruşturma yapılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

333 üncü maddeyi okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 333. - (1) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, aksine hüküm bulunmadıkça, ilgili bakanlıkların görüşü alınarak, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

334 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 334. - (1) Bu Kanun, 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

335 inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 335. - (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Son madde; ama, bittiğini düşünmeyin.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun, Hükümetin görüşülmekte olan kanun tasarısının 80, 105 ve 137 nci maddelerinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi hakkındaki görüşünü okutuyorum:

No:114                4.12.2004

Danışma Kurulu Önerisi

698 sıra sayılı kanun tasarısının 80, 105 ve 137 nci maddelerinin İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yeniden görüşülmesine ilişkin Hükümetin talebi Danışma Kurulumuzca uygun görülmüştür.

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

 

Sadullah Ergin

K. Kemal Anadol

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Danışma Kurulunun görüşü bilgilerinize sunulur.

Şimdi, Hükümetin istemini okutup oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 698 sıra sayılı kanun tasarısının 80, 105, 137 nci maddelerinde kanun tekniği yönünden ve içerikle ilgili bazı düzeltme ve değişiklikler yapma ihtiyacı doğmuş olduğundan, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bu maddelerin yeniden görüşülmesi hususunda gereğini arz ve talep ederim.

     Cemil Çiçek

  Adalet Bakanı

BAŞKAN - Hükümetin istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu durumda, tasarının 80 inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.

Madde üzerinde söz isteyen var mı?.. Yok.

1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 80 inci maddesinin yeniden görüşülerek aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Asım Kulak

Mehmet Ceylan

Musa Sıvacıoğlu

 

Bartın

Karabük

Kastamonu

 

Nezir Büyükcengiz

Hasan Güyüldar

 

 

Konya

Tunceli

 

 

(1) 75, 76 ve 78 inci maddeler hükümlerine göre alınan örnekler üzerinde yapılan inceleme sonuçları, kişisel veri niteliğinde olup, başka bir amaçla kullanılamaz; dosya içeriğini öğrenme yetkisine sahip bulunan kişiler tarafından bir başkasına verilemez. Bu bilgiler, kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi veya hükmün kesinleşmesi hallerinde en geç on gün içinde Cumhuriyet savcısının huzurunda yok edilir ve bu husus dosyasında muhafaza edilmek üzere tutanağa geçirilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçe mi okunsun?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle, madde metninin ifadesine açıklık getirilmiş ve uygulamada karşılaşılabilecek tereddütlerin önüne geçilmek amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, tekriri müzakeresini yaptığımız 80 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, tekriri müzakere konusu olan ikinci maddeye, yani 105 inci maddeye geldik.

Bu madde üzerinde söz isteyen var mı?.. Yok.

Bu madde üzerinde de verilmiş 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 105 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Salıverilme istemi üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli sanık veya müdafii dinlendikten sonra, istemin kabulüne, reddine veya 109 uncu maddeye göre, adlî kontrol uygulanmasına karar verilebilir. Bu kararlara itiraz edilebilir."

 

Eyüp Fatsa

Bekir Bozdağ

Yüksel Çorbacıoğlu

 

Ordu

Yozgat

Artvin

 

Asım Kulak

Kemal Anadol

Feyzi Berdibek

 

Bartın

İzmir

Bingöl

 

Mücahit Daloğlu

 

 

 

Erzurum

 

 

 

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN- Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Katılıyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin uygulanmasında ortaya çıkabilecek sorunların giderilmesi amacıyla önerge verilmiştir.

BAŞKAN- Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu önerge doğrultusunda 105 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tekriri müzakerede üçüncü maddeye geldik. 137 nci madde için yeniden müzakere açıyorum.

Madde üzerinde söz isteyen var mı?.. Yok.

Bu madde üzerinde de verilmiş 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 137 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.

(3)135 inci maddeye göre verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ya da aynı maddenin birinci fıkrasına göre hâkim onayının alınamaması halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı tarafından derhal son verilir. Bu durumda, yapılan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç on gün içinde yok edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir.

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Bekir Bozdağ

Muharrem Kılıç

 

Artvin

Yozgat

Malatya

 

Eyüp Fatsa

Kemal Anadol

 

 

Ordu

İzmir

 

 

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN- Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Konuşma mı, gerekçe mi?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi veya hâkim onayının alınamaması hallerinde, elde edilmiş olan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar, hukuka uygun delil sayılamayacağından bunların yok edilmesi hususu açıklığa kavuşturulmuş olmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda, 137 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tekriri müzakere bitmiştir.

Şimdi, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun diyoruz.

Sayın Bakan, kürsü sizindir; kürsüye rica ediyoruz. (Alkışlar)

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; uzun bir konuşma yapacak değilim. Hukuk hayatımız bakımından çok büyük bir önemi haiz bulunan bu tasarıyı, büyük bir çabayla, büyük bir özveriyle ve çok değerli katkılarınızla ve oylarınızla yasalaştırmış bulunuyoruz.

Bundan dolayı, milletvekillerimizin hepsine teker teker teşekkür ediyorum, parti gruplarımıza teşekkür ediyorum, değerli başkanvekillerimize teşekkür ediyorum, bu çalışmanın Meclis huzuruna gelmesine kadar emeği geçen Değerli Komisyon Başkanımıza, komisyon üyelerimize, burada görev yapan herkese teşekkür ediyorum.

Hiç şüphesiz, iki günden beri büyük bir sabır ve dirayetle bu oturumları yöneten Sayın Başkan size ve Divanda görev yapan arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Stenograflara teşekkür ediyoruz.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bu kanunun, milletimiz için, hukuk hayatımız için, yargı hayatımız için hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Hiç şüphesiz, burada görev yapan arkadaşlarımızı genel olarak ifade ettim; çünkü, bilim adamlarımız var, Yargıtaydan var, başka taraftan arkadaşlarımız var ve burada görev yapan kamu görevlileri var; onların hepsine teşekkür ediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Özelde; onların özel hakları var.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Hayırlı, uğurlu olsun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 7 Aralık 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 22.00