DÖNEM
: 22 YASAMA
YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 66
25 inci Birleşim
2 Aralık 2004 Perşembe
İçindekiler
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Tunceli Milletvekili Hasan
Güyüldar'ın, Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle, özürlülerin sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, yurda kaçak akaryakıt sokulmasının ekonomi üzerindeki olumsuz
etkilerine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı
3. - Bursa Milletvekili Zafer
Hıdıroğlu'nun, organ bağışının önemi ile bağışın daha da yaygın hale
getirilmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Avrupa Birliği Komisyonu
raporu ışığında Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla
ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/17)
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/389) (S.
Sayısı: 571)
2. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/390) (S.
Sayısı: 572)
3. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/403) (S.
Sayısı: 573)
4. - Tunceli Milletvekili Hasan
Güyüldar'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/404) (S. Sayısı: 574)
5. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/405) (S.
Sayısı: 575)
6. - Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
7. - Sosyal Sigortalar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/927) (S. Sayısı: 687)
8. - Karayolları Trafik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/557)
(S. Sayısı: 632)
9. - Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu
ile 491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar
Ulaştırma ve Turizm ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonları Raporları (1/895) (S. Sayısı: 676)
10. - Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg
Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/914) (S. Sayısı: 681)
11. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/884) (S.
Sayısı: 685)
12. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Afganistan İslami Geçiş Devleti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/864) (S. Sayısı: 695)
13. - Türkiye Cumhuriyeti Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı
ve Hırvatistan Cumhuriyeti El Sanatları
ve KOBİ Bakanlığı Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/877) (S. Sayısı:
696)
14. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698)
V. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri
ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Kura Nehri'nin temizlenmesi ve Köroğlu Barajı'nın yapımı için bütçeden ödenek
ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/3897)
2. - Gaziantep Milletvekili Abdulkadir
ATEŞ'in, Gaziantep - Islahiye Ballıkaya Baraj Projesine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/3914)
3. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un,
TPAO'da ikramiye verilen personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/3962)
4. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un,
devletin tasarrufu altındaki tarıma elverişli arazilere ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3977)
5. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
kaçak akaryakıt tüketimi ve alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4062)
6. - Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, milletvekili lojmanlarının satışına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4084)
7. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, Burdur'un 5084 sayılı Kanundan yararlandırılıp
yararlandırılmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/4086)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın,
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarafından finanse edilen ve Millî Eğitim
Bakanlığı Yatırım ve Tesisler Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inşaat
ihalelerine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Beşir Atalay,
Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın,
Muğla İlindeki özel çevre alanlarında yapımı süren imar planlama çalışmalarına
ve İlin bazı sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı
Osman Pepe,
Cevap verdi.
Konya Milletvekili Atilla Kart, Konya
Ovası Projelerinin son durumuna ve alınması gereken önlemlere ilişkin
gündemdışı bir konuşma yaptı.
Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin
(3/365) (S. Sayısı: 566),
Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'nun
(3/377) (S. Sayısı: 567),
Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın (3/378)
(S. Sayısı: 568),
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in
(3/379) (S. Sayısı: 569),
Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin
(3/380) (S. Sayısı: 570),
Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına
gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde
raporların kesinleşeceği;
Aydın Milletvekili Mehmet Ertürk ve 34
milletvekilinin, pamuk üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/235) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini
alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı;
Açıklandı.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter
Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
İtalya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi,
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasında yer alan
649 sıra sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kurumu Başkanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına alınmasına;
1.12.2004 Çarşamba günkü birleşimde Genel Kurulun 15.00-23.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesine; Genel Kurulun 2.12.2004 Perşembe günü saat 13.00'te
toplanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
Kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden,
3 üncü sırasına alınan, Tohumculuk Kanunu
Tasarısının (1/822) (S. Sayısı: 662) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
2 nci sırasına alınan, Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
(1/644) (S.Sayısı: 649), görüşmelerini müteakiben kabul edilip kanunlaştığı
açıklandı.
2 Aralık 2004 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.27'de son verildi.
|
Ali Dinçer |
|
|
Başkanvekili |
|
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
Mehmet Daniş |
|
Kırklareli |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No: 34
II. - GELEN KÂĞITLAR
2 Aralık 2004 Perşembe
Raporlar
1. - Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 2001 Malî Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/7) (S. Sayısı: 688) (Dağıtma
tarihi: 2.12.2004) (GÜNDEME)
2. - Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 2002 Malî Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/8) (S. Sayısı: 689) (Dağıtma
tarihi: 2.12.2004) (GÜNDEME)
3. - Türkiye Cumhuriyeti
ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî
Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı: 694) (Dağıtma tarihi:
2.12.2004) (GÜNDEME)
4. - Ziraî Mücadele ve
Ziraî Karantina Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Nevşehir Milletvekilleri Mehmet Elkatmış ve Osman Seyfi'nin; 6968 Sayılı Ziraî
Mücadele ve Karantina Kanununun 16 ncı Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/923, 2/346) (S.
Sayısı: 697) (Dağıtma tarihi: 2.12.2004) (GÜNDEME)
5. - Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698) (Dağıtma
tarihi: 2.12.2004) (GÜNDEME)
Genel Görüşme Önergesi
1.
- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına, Grup Başkanvekilleri, İstanbul
Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun
Milletvekili Haluk Koç'un, Avrupa Birliği Komisyonu Raporu ışığında Türkiye ile
AB arasında üyelik müzakerelerinin başlaması ile ilgili olarak alınacak
karardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/17) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
2 Aralık 2004 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 25 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir dakika...
Gündemdışı ilk söz, 3
Aralık Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle söz isteyen, Tunceli Milletvekili
Hasan Güyüldar'a aittir.
Buyurun Sayın Güyüldar.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, siz buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oturumu başladı; ancak, bizler,
milletvekilleri olarak, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde hangi
kanun tasarılarının görüşüleceğinden, Meclis açılmasına rağmen, haberimiz yok.
Dün hazırlanan programa bakıyoruz, bugün çok farklı bir program var. Bizler,
milletvekilleri olarak, getirilen kanun tasarılarının Mecliste görüşülmesi
sırasında gündemi bilmeden, hangi kanun tasarısının Meclise geldiğini bilmeden
nasıl katkı sağlayabiliriz?! Bakın, benim, şu anda, bir milletvekili olarak,
bugün hangi kanun tasarısının görüşüleceğinden haberim yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar, Danışma Kurulu kararlarını takip edersek vaktinde öğreniriz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Elimizde yok şu anda, hiçbir milletvekili de bilmiyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Bütün
milletvekilleri, parti gruplarına ve Danışma Kurulu sekreteryasına sorarak
öğrenme hakkına sahip.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Sayın Başkan, sekreterler de dahil hiçbir yere bildirilmiyor.
BAŞKAN - Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Hasan Bey, konuşmasına başlayacak onun süresinden almayalım; daha
sonra, bu konu, gündemde veyahut Başkanlık Divanında sizden geldiği şekilde
tartışılıp, sizin daha önceden bilgi sahibi olmanızı sağlayacak bazı önlemler
alınabilir. Ben, bu konuyu izleyeceğim, takipçisi olacağım merak etmeyin.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Hasan Bey, şimdi
saati sıfırlayacağız süreniz kaybolmasın diye.
Buyurun Sayın Güyüldar.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle,
özürlülerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Aralık Dünya Özürlüler Gününden
dolayı gündemdışı söz almış bulunmaktayım; konuşmama başlamadan önce, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
1992 yılında Birleşmiş
Milletlerin aldığı bir kararla 3 Aralık, Dünya Özürlüler Günü olarak
benimsenmiştir; bu, dünyada ve ülkemizde her yıl kutlanmaktadır.
Demokratik, laik, sosyal
hukuk devletiyle oluşan Anayasamız, ulusumuzun güvencesidir. Yasalarımızda
özürlülerimizle ilgili oluşan iyileştirici mevzuat, bu vatandaşlarımız için
ayrıca bir sevinç kaynağı olmuştur. Bu güvence ve yasalar uygulandığında,
özürlülerimizin sağlık ve eğitim problemleri çözüm bulmuş olacak, iş olanakları
sağlanacak, hem ailelerine yük olmaktan kurtulmuş olacaklar hem de ülke
ekonomisine katkı sunmuş olacaklardır; ama, bu böyle olmamıştır, yasalar
uygulanmamıştır. Nüfusumuzun yüzde 10-12'sini özürlüler oluşturmaktadır; ama,
bugün, ülkemizde özürlülerin yüzde 40'ı okuma yazma bilmiyorsa, özürlülerimizin
yüzde 80'inin bir işgücü yoksa ve birisine bağımlı olarak kalıyorsa, bu
vatandaşlarımızın yarısının, yani, 4 000 000'unun bir sosyal güvencesi yoksa ve
yine özürlülerimiz, bu 4 000 000 kişi, özründen dolayı bir doktor tedavisi
görmüyorsa, Avrupa Birliği sürecini yoğun olarak yaşadığımız bugünlerde değerli
arkadaşlarım, özürlülerimize karşı böylesine ilgisiz, böylesine uzak
kalmamalıydık.
Çağdaş toplum, modern
devlet sistemi vatandaşlar arasında ayırım yapmaz; en temel insan hakkını daha
çok özürlüsü için kullanan sistemdir; ama, ne yazık ki, görüyoruz ve biliyoruz
ki, imza atmış olduğumuz uluslararası anlaşmalara rağmen, Anayasamızda
ifadesini bulan en temel hükümlere rağmen, özürlülerimiz için bu yasalar kâğıt
üzerinde kalmıştır. Özürlülerimiz kaderiyle baş başa bırakılmışlardır.
Her yıldönümünde
konuşmalarla, içi boş duygusal nutuklarla kutladığımız 3 Aralık Özürlüler
Gününde, gönül arzu ederdi ki, bu vatandaşlarımızın emrine sunulan tesislerle,
rehabilitasyon merkezleriyle, iş olanaklarıyla, gelecek yıllarda yapılacak
tesislerle biz bugünü alkışlayabilelim; ama, yetkililere soruyorum; biz, burada
özürlülerimizin bu anlamlı gününde neyi anlatacağız, neyi alkışlayacağız ve
hangi projeye destek vereceğiz?
Yetkililerimiz her yıl
olduğu gibi, burada, Anayasamızdan, yasalarımızdan bahsedeceklerdir. Doğrudur,
bu yasalarımız mevcuttur; ama, icraatı, uygulaması özürlülerimiz için
önemlidir. Yasa gereği hangi icraat, hangi uygulama gerçekleştirilmiştir, onu,
bu kürsüde, bedensel engelli vatandaşlarımız ve bizler öğrenmek ve bilmek
istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; "bize acımayın, bize iş verin, ekmek verin, sağlık
güvencesi verin" diyen 2 000 özürlüsü olan ilim Tunceli'nde de, bu, aynen
böyledir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Güyüldar,
süreniz doldu, lütfen toparlayın.
Buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla)
- Teşekkür ederim.
Bir ailede bir özürlü
olduğu zaman, o ailenin tüm fertleri, o özürlünün sıkıntısını, acısını,
ıstırabını içerisinde duyar. 2 000 özürlünün olduğu Tunceli'nde de bu, 10 000
vatandaşımızı etkilemektedir; 10 000 vatandaşımız, bu özürlünün sıkıntısını
içerisinde duymaktadır.
Köyünden, toprağından
uzaklaştırılmış, işi gücü olmayan, bir yaşam güvencesi olmayan bu
insanlarımızın, bir de özürlüsü varsa, o ailenin yaşadıklarını bir düşünün
değerli arkadaşlarım. İlimizin bu sorununu iletmek üzere, bir heyetle birlikte
ilgili Devlet Bakanımızı ziyaretimizde, en azından ilimizde bir rehabilitasyon
merkezi beklentisi içindeyken, Sayın Bakanımız "şu anda, bu tür tesisleri
tek tek kapatıyoruz" demekle yetinmiştir.
Geçen yıl bu kürsüde
özürlüler adına, İktidar Partisinin değerli milletvekili ve aynı zamanda,
Mecliste özürlülerin temsilcisi olarak kabul ettiğimiz Sayın Lokman Ayva
"biz özürlüler, ülkemizde bir dönemin kapandığına ve yeni bir dönemin
başlayacağına inanıyoruz" diyerek, bu dönemde, büyük değişimlerin, büyük
gelişmelerin olacağından bahsettiler.
Bizim bildiğimiz
"Acil Eylem Planı" denilince, ilk uygulamanın özürlülerle ilgili yasa
tasarısı olması gerekirken, böyle bir çalışmanın hâlâ olmadığını görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; devletin şefkatli elinin o insanlara uzanmasının mümkün
olmadığı anlaşılınca, Avrupa'da yaşayan gönüllü insanlarımıza, çalışanlarımıza
güvenerek, onların alınteriyle, Tuncelimizde bir rehabilitasyon merkezi
yapımına karar verdik. Gelişmiş ülkelerde uygulandığı gibi, rehabilitasyon
yoluyla özürlülerin toplumsal hayata kavuşturulmasını anlatan Türkiye Sakatlar
Konfederasyonu Genel Başkanı Sayın Faruk Öztimur, bu örnek projeyle,
Türkiye'deki hayırsever işadamlarımıza bir mesajla "Anadolu'nun ortasından
Tunceli'nden yürekli ve umutlarımızı artırıcı bir ses geldi" diyerek,
Tunceli Rehabilitasyon ve Buluşma Merkezi Projesi için, bunu ilk kıvılcım
olarak kabul etmekte ve bu ilk kıvılcımları yakan Tuncelili işadamları Sayın
Sinan Samet ve Yusuf Demir'i kutlayarak, bu örnek davranışın yurt düzeyine
yayılmasını dilemektedir. Biz de, Sayın Başkanın bu mesajını gönülden
destekliyoruz. Bir yıl sonraki özürlüler gününde bu tür projelerin
kutlanılmasını diliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Güyüldar,
sürenizi aştınız; toparlayalım.
HASAN GÜYÜLDAR (Devamla)
- Tamamlıyorum efendim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özürlü insanlarımızın, evlerinin arka odalarından gün ışığına,
güneşe çıkarılmaları için, sağlığına, eğitime, iş imkânlarına kavuşmaları için
Tunceli'ndeki bu rehabilitasyon merkezine gönlünü veren, yüreğini veren değerli
hemşerim Sinan Samet ve arkadaşlarına, alınteri bağışlarıyla destek veren
hemşerilerime ve dostlarıma, Tunceli'ndeki özürlüler ve şahsım adına
huzurlarınızda teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. Bu projenin
gerçekleşmesi için bu projeye arsa tahsis eden Tunceli Valisi Sayın Mustafa
Erkal ve Sayın Sadık Şahin'e huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bedensel engelli
olmasına rağmen, bu proje için yurt dışında ve yurt içinde özverili çalışmasıyla
büyük bir çalışma sergileyen Bedensel Engelliler Derneği Tunceli Şubesi Başkanı
Sayın Bedri Es ve arkadaşlarına ve aynı duyarlılıkla çalışmalarını bizden
esirgemeyen Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Genel Başkanı Sayın Faruk Öztimur'a
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Bu projeyi ihtiva eden
kitapçığı tüm özürlüler adına, Sayın Meclis Başkanımıza takdim ederken, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bu projeye maddî ve manevî desteğini,
Tunceli'ndeki tüm özürlüler adına bekliyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim,
sağ olun Hasan Bey.
Değerli milletvekilleri,
gündemle ilgili, daha önceden gündemi bilme talebi son derece doğal; ama, biz,
İçtüzük hükümlerine göre Meclisi yönetmek durumundayız.
İçtüzük hükümlerine göre,
son anda bile Danışma Kurulu kararı geldiği zaman ona uymak durumundayız.
Başkanlık olarak görevimiz, İçtüzük hükümlerinin gereğini olduğu gibi yerine
getirmektir yoruma tabi tutmadan.
Dün, biz, bugünkü gündemi
böyle bilmiyorduk; ama, yeni bir Danışma Kurulu kararıyla bugünkü gündem
oluştu. Neredeyse sizinle birlikte biz de, gündem hakkında bilgi sahibi olduk;
ama, İçtüzüğü yapan Genel Kurul, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu,
yani, sizlersiniz. İçtüzükte gerekli değişiklikleri yaparak, gündemi
milletvekillerimizin daha önceden öğrenmesini sağlayacak imkânlar
yaratılabilir.
Ayrıca, İçtüzükte
yapılması gereken başka değişiklikler de var. Deneyimli parlamenter
arkadaşlarımız özellikle bunları biliyorlar, bunlara vâkıflar; ama, bu arada,
İçtüzük değiştirilirken, çağdaş bazı teknikleri de kullanmakta yarar var.
Burada, amacımız, daha etkin, daha verimli bir yasama organı çalışması yapmak.
Bunun için de, hareket ve zaman etütleri, iletişim-biletişim sistemi
kurgulamaları gerekli. Bunları da yaparsak ve İçtüzüğü bunlara göre
değiştirirsek çok daha etkin, verimli bir parlamento çalışması yapabiliriz.
Dediğim gibi, arkadaşların talebi olan, gündeme önceden hâkim olma fırsatını da
elde edebiliriz.
İnşallah,
bunu yakın zamanda yaparız. Tabiî, bunu hep birlikte yapacağımız için,
hepimizin bu konuya omuz
vermesi gerekiyor ve istediğimiz çağdaş, Avrupaî bir Parlamento çalışma
düzenine kavuşuruz.
Gündemdışı ikinci söz,
kaçak akaryakıt konusunda söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'e
aittir.
Buyurun Sayın Pekel. (CHP
sıralarından alkışlar)
2. -
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, yurda kaçak akaryakıt sokulmasının
ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı
SEDAT PEKEL (Balıkesir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; akaryakıt sektöründe uzun yıllardır
önemli ölçüde vergi kayıplarına, çevre ve güvenlik sorunlarına neden olan kaçak
akaryakıt konusunun ekonomik ve sosyal boyutlarını irdelemek ve sizlerin
bilgisine sunmak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan
önce Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de kaçak akaryakıt, başta ülke ekonomisini kemiren, ülkemizin doğal
kaynaklarını, yani, çevreyi büyük ölçüde tehdit eden, acilen çözümlenmesi
gerekli önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle 1990 Körfez
Savaşından sonra yoğun olarak ülke gündemini işgal eden ve bu savaş sonrasında
çeşitli dönemlerde ve büyüklükte kendini göstermeye devam eden kaçak akaryakıt
sorununa karşı 1993 yılında çeşitli önlemler alınmış ve bu önlemler sayesinde
ülkeye kaçak akaryakıt girişi kısmen azaltılmıştır. Kaçak akaryakıtın ülkeye
girişi, son zamanlarda Irak'ta yaşanan savaşla yeniden önemli boyutlara ulaşmış
bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
kaçak akaryakıtın ne denli büyük bir sorun olduğuna dikkat çekmek için bazı
sayısal verilere değinmek istiyorum. Türkiye'de en kötü şartlarda bile
akaryakıt kullanım oranları, yüzde 5-6 düzeyinde artmaktadır. 2003 yılı
akaryakıt tüketimi 11 800 000 tondur, bugünlerde 12 000 000 tonu aştığı tahmin
edilen tüketimin sadece 8 000 000 ilâ 9 000 000 tonunun güvenli olduğu, kalan 3
000 000 ilâ 4 000 000 ton akaryakıtın kaçak yollardan girdiği ve tüketildiği
bilinmektedir. Yani, ülkeye işlenmiş olarak giren ve tüketilen yaklaşık 12 000
000 ton akaryakıtın, yine, yaklaşık üçte 1'i kaçaktır. Bu rakam, geçtiğimiz
aylarda Emniyet Genel Müdürlüğünün hazırladığı akaryakıt kaçakçılığı raporunda
dile getirilen "piyasadaki akaryakıtın yüzde 18'i kaçak" ifadesindeki
rakamı da aşmaktadır. Yine, kaçak akaryakıt nedeniyle devletin uğradığı vergi
kaybı ise 2 500 000 000 dolar, yaklaşık 4 katrilyon lira civarındadır.
Petrol Ofisi Genel Müdürü
Sayın Ertuğrul Tuncer'in, geçtiğimiz mart ayında, Türkiye'de kaçak akaryakıt
sorunu ve ekonomiye etkilerine ilişkin kamuoyuna yaptığı açıklamada, son sekiz
yıllık dönemde akaryakıt tüketiminin artmamasına rağmen, aynı dönemde otomobil
ve ağır vasıta sayısının önemli artış gösterdiğine dikkat çekerek, kaçak
akaryakıt tüketiminin ne kadar vahim bir boyutta olduğuna işaret etmiştir.
Değerli milletvekilleri,
kaçak akaryakıt nedeniyle ortaya çıkan sorunlardan biri de otomotiv sektörünü
olumsuz yönde etkilemesidir. Türkiye'de akaryakıt kalitesinin Avrupa
standartlarına uygun olmaması otomotiv sanayiini tehdit etmektedir. Bazı
otomobil firmaları, kaçak akaryakıt tehdidi yüzünden, ekonomik olmasına rağmen
dizel otomobil modellerini Türkiye'ye getirme konusunda kararsız
kalmaktadırlar. Bununla birlikte, özellikle kalitesiz, katışıklı benzin ve motorinin
sınır kapılarından kaçak olarak sokulması ve şehirlerde dahi yeterli denetime
tabi tutulmadan tüketiciye ulaşması, kullanılması araçların arızalanmasına yol
açmakta ve tüketiciyi ciddî ekonomik kayıplara uğratmaktadır. Sayısal bir değer
verecek olursak, kaçak ürünlerin araçlara verdiği zararın ekonomiye maliyeti
yıllık 1 milyar dolar civarındadır.
Sayın milletvekilleri,
ekonomimizi bu denli büyük zarara uğratan kaçak akaryakıt ülkemize nasıl
girmektedir? Bu konuda yapılan araştırmalara göre, kaçakçılık faaliyetleri üç
ayrı grupta toplanmaktadır.
Bunlardan ilki, güneydoğu
ve doğu bölgelerimizde, ağırlıklı olarak, Irak ticaretiyle ilgili geçişlerden
yapılan kaçakçılıktır. Bu şekilde ülkeye giren kaçak akaryakıt miktarının 45
000-50 000 metreküp/ay olduğu tahmin edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen
toparlayın.
SEDAT PEKEL (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
Bir diğer yol ise,
Mersin-Antalya yöresinde, deniz yoluyla getirilen yakıtın yüksek ıskonto ve
faturasız satışlar şeklinde teslimiyle olmaktadır. Bu şekilde oluşan kaçak
miktarın 20 000 metreküp/ay üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Bunun dışında, Karadeniz
ve Marmara'da yoğunlaşan ve balıkçı tekneleri ile diğer tekneler tarafından
kaçak motorin kullanımıdır. Bu şekilde gerçekleşen akaryakıt tüketiminin,
balıkçılık sezonunda 12 000 metreküp/ay seviyesinde, sezon dışında ise 5 000-6
000 metreküp/ay civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
süremin yettiğince dikkat çektiğim kaçak akaryakıt sorununa hükümetin acil
önlemler alması gerekmektedir. Maliye Bakanlığının akaryakıt istasyonlarının
ödeme kaydedici cihaz kullanımını zorunlu kılan tebliğiyle 1 Ocak 2005
tarihinden itibaren, pompalarda, otomatik yazarkasa uygulamasına geçilecektir.
12 000 civarında benzin
istasyonundaki 60 000 pompayı kapsayan otomatik yazarkasa uygulamasının
dışında, Petrol Yasasının yürürlüğe girmesiyle, akaryakıt istasyonlarına lisans
alma yükümlülüğü getirilmiştir. Anılan yasayla, beyaz bayraklı benzin
istasyonları dönemi de 1 Ocak 2005 tarihinde sona erecektir.
Bu düzenlemeler, kaçak
akaryakıt sorununun çözümlenmesi için elbette önemli adımlardır; ama,
yetersizdir. Bu düzenlemelerin yanı sıra, sınırlarda ve denizlerde denetimlerin
artırılması ve iş olanağı bulamayarak kaçak akaryakıta yönelen insanlarımıza
istihdam olanağı yaratılması gerekmektedir.
AKP Hükümetini, başta,
akaryakıt sektörünü derinden etkileyen ve ekonomiye darbe vuran kaçak akaryakıt
sorununa ivedi ve kalıcı çözümler üretmeye davet ediyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Bugün,
gündemdışı önemli konular ele alındı.
Ülkemiz için, halkımız
için bir başka önemli konuyu Bursa Milletvekilimiz Sayın Zafer Hıdıroğlu
gündemdışı konuşmayla sunacak.
Organ bağışı hakkında söz
isteyen Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu'nu kürsüye davet ediyorum; buyurun.
(Alkışlar)
3. - Bursa
Milletvekili Zafer Hıdıroğlu'nun, organ bağışının önemi ile bağışın daha da
yaygın hale getirilmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Sayın Başkanımın da dediği gibi,
hayatî öneme sahip bir konuyla ilgili görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum;
hepinize saygılar sunuyorum.
Tabiî, zaman zaman
milletvekili arkadaşlarımıza, vatandaş, gerek kendi meseleleri gerek ülke
problemleriyle ilgili geldiklerinde, kendi getirdikleri konuların hayatî öneme
sahip konu olduğunu söylerler, konuları çok önemli olmasına rağmen; ama, hayatî
önem açısından baktığımız zaman aynı şeyi düşünemeyiz; ama, bugün, burada,
organ nakli konusunu, hayatî öneme sahip bir konuyu görüşmemizde fayda telakki
ettiğim için, bu konuyu, sizlerle ve aziz vatandaşlarımla paylaşmak istiyorum.
Organ bağışı Türkiye'de
gerektiği şekilde uygulanamıyor. Biliyorsunuz, herhangi bir organımızı, gerek
sağlığımızda başka bir hastaya vererek yaşamasını sağlamak gerekse öldükten
sonra verilmek üzere yaşamımızda bağışlarız ki, bu bağışlar, yüzde 90'ın
üzerinde bir oranda, öldükten sonra verilmek üzere yapılmaktadır.Fakat,
Türkiye'de bu konuda çok önemli sıkıntılar var. Yaptığım araştırmalarda,
Türkiye'de, diğer Batı ülkelerine, dünya ülkelerine oranla, çok düşük
seviyededir. İngiltere'de halkın yüzde 20'si organlarını bağışlarken,
Avustralya'da yüzde 23 civarında halk organ bağışında bulunurken, diğer Avrupa
ülkelerinde de azımsanmayacak ölçüde organ bağışları yapılırken, Türkiye'de
yüzde 20 değil, yüzde 1 de değil, yüzbinde 1 oranında bir organ bağışıyla
karşılaşıyoruz ve bizim için çok acı bir durum olan bu konunun yetkili
mercilerce dile getirilmesi ve bu konunun çözümü için, Parlamentoda 550
milletvekili arkadaşımızın, sivil toplum örgütlerimizin ve kamu kurum ve kuruluşlarımızın,
bakanlıklarımızın mutlaka devreye girmesi gerekir.
Değerli dostlar, tabiî,
halkımızın da bu işe fazla duyarlı olması önemli. Bu işin az olması, yani,
oranın düşük olmasının esas nedenlerine baktığımızda, organize ve tanıtımda
yetersizliğimiz, ayrıca, dinsel kaygılardan dolayı birtakım sıkıntılar çeken
halkımızın ne yapacağını bilmemesi var; ama, bu konuda, izninizle, birkaç cümle
söylemek istiyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, daha
önce, bu işin bir problem olmadığı, kesinlikle organ bağışı yapılabileceği
konusunda açıklamalarda bulunmuştu. Bunların detayına girmek istemiyorum.
Hatta, zannediyorum
1980'li yıllardaydı, şu anda aramızda görev yapan, şu anda Parlamentoda bulunan
zamanın Diyanet İşleri Başkanı Sayın Tayyar Altıkulaç'ın, o zaman -daha
televizyonlar yeni- siyah-beyaz televizyonlarda, tıpla ilgilenen bazı doktor
arkadaşlarla beraber yaptığı programda, organ bağışının bırakın günah olmasını,
tavsiye eder nitelikteki açıklamalarını ben duymuştum; çünkü, Hocam da biliyor
biz de biliyoruz ki, bizim dinimizde bir insanın kasten ölümüne neden olarak
hayatına son verilmesi, tüm insanlığın ölümüne neden olmak kadar kötü; bir
insanın sağlığına kavuşmasına, hayata dönmesine vesile olunması da, tüm
insanlığın hayata dönmesi kadar iyi demektir.
Öyleyse, biz öldükten
sonra başkasının hayatına dönmesine vesile olacak ve bize de hiçbir zararı
olmayacak olan bir organımızın bağışı konusunda, acaba, biz mi duyarsızız,
yoksa, Türkiye'de halkın daha duyarlı hale getirilmesi için yapılması gereken
şeyler mi var?
İşte, bu noktada,
baktığımızda, Türkiye'de 30 000'in üzerinde böbrek hastası, zannediyorum,
haftada üç defa o diyaliz makinesine girerek, onun hem gidip-gelme zorluğunu
çekmekte hem de diyalize girmenin insan vücuduna verdiği ıstırabı yaşamaktadır.
Şu anda da, böbrek nakli bekleyen 6 500 civarında hastamızın varlığını
düşündüğümüzde, ciddî tedbirler almamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar
mısınız Sayın Hıdıroğlu.
ZAFER HIDIROĞLU (Devamla)
- Sayın Başkanım, ben de toparlamaya çalışıyorum.
Tabiî, sadece böbrek
nakli değil; ama, hastalığı ciddî safhada olan, böbrek nakliyle beraber yaşam
kalitesi biraz daha artacak olan hasta insanlarımızı bildiğimiz için onu
söylüyorum. Bunun dışında karaciğer nakli, kornea nakli, kemik iliği nakli gibi
hususlarda da Türkiye'de çok önemli sıkıntılar var.
Diyanet İşleri
Başkanlığımızın, camilerde hutbelerle bu işi duyurmasında, Millî Eğitim
Bakanlığımızın okullarda bu konuyu kesinlikle çocuklarımıza işlemesinde büyük
yarar var. Ayrıca, Sağlık Bakanlığımızca, vatandaşı uyarıcı nitelikte
broşürlerle, el ilanlarıyla veya değişik çalışmalarla bu durumun halka
duyurulması ve vatandaşımızın özellikle bu bağışı nasıl yapacağı konusunda
yönlendirilmesi gerekir.
Ben, burada,
Parlamentomuz aracılığıyla, vatandaşlarıma da seslenerek, illerimizdeki ticaret
ve sanayi odalarımız, esnaf odalarımız başta olmak üzere, özellikle sivil
toplum örgütlerimizin üyeleriyle ilgili duyuru, tanıtım faaliyetleriyle çok
önemli mesafe alacağımıza inanıyorum.
Sayın Başkan, izninizle,
son cümlem olarak da şunu söylemek istiyorum; Bursa'dan müşahhas bir örnek: Bir
doktor arkadaşımız, sağlığında, hiçbir problem yokken organlarını bağışlıyor ve
aradan bir iki yıl geçtikten sonra kendisi böbrek nakline ihtiyaç duyuyor; şu
anda kendisi böbrek nakliyle yaşıyor. Bu programda, Sayın Bursa Müftümüz,
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel ve ben -program
yapımcımız Şemsettin Şen Beye bu konuyu işledikleri için teşekkür ediyorum-
organlarımızı bağışladık. Bu iş için iki şahit lazım; Parlamento ve Yüce Türk
Milletinin tamamı şahittir.
Ben, bu konuya daha
duyarlı olunması için herkesin çaba sarf etmesini diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, bir önceki gündemdışı konuşmada Balıkesir Milletvekili Sayın
Sedat Pekel'in ele aldığı kaçak akaryakıt konusu üzerinde, Devlet Bakanımız
Sayın Ali Babacan konuşmak ister.
Buyurun Sayın Babacan.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir Milletvekili Sayın
Sedat Pekel tarafından akaryakıt kaçakçılığı konusunda yapılan gündemdışı
konuşma nedeniyle söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, ülke
ekonomisi ve kamu düzenini olumsuz yönde etkileyen, haksız rekabete sebep
olarak ticarî düzende aksaklıklara neden olan ekonomik suçlar, günümüzde, bütün
dünya ülkelerinin öncelikli olarak mücadele ettiği suç öğeleri arasında yer
almaktadır. Özellikle bu kaçakçılık fiilleri, yerli sanayiin korunmasını ve
geliştirilmesini olumsuz yönde etkilemekle birlikte, terör örgütlerinin de
önemli finans kaynaklarındandır.
Ülkemizi her yönden olumsuz
etkileyen ve kaçakçılık faaliyetleri içerisinde önemli bir yer teşkil eden
akaryakıt kaçakçılığı, çok yönlü önlemler alınarak etkin mücadele gerektiren
suçlardan biri olarak, Türkiye'de, karşımıza çıkmaktadır.
Genel olarak, ülkemizde,
akaryakıt kaçakçılığının, piyasa fiyatının çok altında olması nedeniyle,
sınırlarımızdan, kara ve denizyoluyla yapıldığı bilinmektedir.
Malumları olduğu üzere,
teknik donanımlı araçlar kullanılarak, çıkar amaçlı suç örgütlerinin de yer
aldığı akaryakıt kaçakçılığı, sadece bir güvenlik sorunu değildir; ayrıca,
ülkemizin, ekonomik ve sosyal durumunu da olumsuz etkilemektedir.
Akaryakıt ürünlerinden
alınması gereken verginin kaybı dolayısıyla, ülke ekonomisine verdiği büyük
zararların yanı sıra, standartdışı kaçak akaryakıt kullanan vatandaşlarımızın
araçlarının motor aksamına ve kaçak akaryakıttaki kükürt oranının yüksek olması
sebebiyle de, çevreye ve insan sağlığına büyük zararlar açtığı da bir
gerçektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde, genel olarak, ithalat, transit, ihracat ve antrepo
rejimlerinin suiistimaliyle ortaya çıkan petrol ürünleri kaçakçılığı, deniz
araçları kullanılarak, ihraç amaçlı petrolün iç piyasaya sürülmesi, sınır
ticaretinin suiistimali, dağıtım şirketlerinin izin alınan miktardan fazla
akaryakıtı ülkeye sokmaları, petrol boru hatlarına vana takılması, transit
olarak ülkemizden geçirilen akaryakıtın yurt içinde satılması, ham petrolün
kalorifer yakıtı olarak satılması, solvent, redüktör ve dişli yağının
akaryakıta katılması yoluyla gerçekleştirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öteden beri ülkemizin kanayan yarası olan akaryakıt
kaçakçılığıyla daha etkin mücadele edilebilmesi amacıyla getirilen
düzenlemelere de kısaca değinmek istiyorum.
Öncelikli olarak, genel
anlamda, kaçakçılık fiillerinin ülke ekonomisi bakımından arz ettiği önem
gözönüne alınarak, 1918 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılarak, kaçakçılıkla
mücadelede daha etkili ve caydırıcı olabilecek para cezası uygulamasına da
imkân veren 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Yüce Meclisimiz tarafından
kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.
Ayrıca, piyasa
faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için
yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin düzenlemesini sağlamak
amacıyla, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu da çıkarılmıştır. Bu düzenlemeyle,
petrol piyasasını düzenleme ve denetlemeye ilişkin görevler Enerji Piyasası
Düzenleme ve Denetleme Kurumuna verilerek, sektörde yaşanan sıkıntıların ve
akaryakıt kaçakçılığının önlenmesi amaçlanmıştır.
Yine, petrol piyasasının
sağlıklı ve güvenli bir yapıya kavuşturulmasını sağlamak amacıyla, Petrol
Piyasası Lisans Yönetmeliği, 17 Haziran 2004 tarihli ve 25495 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Akaryakıt kaçakçılığı
konusunda, gerek söz konusu suça ilişkin çok sayıda mevzuatın bulunmasının
gerekse konuyla mücadele sorumluluğu yüklenen çok sayıda kurum ve kuruluşun
bulunmasının suçla mücadeleyi olumsuz etkilediği de bilinmektedir.
Çalışmalarda daha etkin
ve verimli olunabilmesi için, Başbakanlık Gümrük, Denizcilik ve Dışticaret
Müsteşarlıkları, Maliye Bakanlığı, Enerji, Ulaştırma ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlıkları ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun yetkililerinden oluşan
Akaryakıt Kaçakçılığıyla Mücadele Koordinasyon Çalışma Grubu oluşturulması
kararlaştırılmıştır.
Öte yandan, yine
akaryakıt kaçakçılığıyla daha etkin mücadele edilebilmesini sağlamak amacıyla,
Petrol Piyasasında Ulusal Marker Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında
Yönetmelik yürürlüğe konulmuştur; uygulama da 2005 yılının başlarında
başlayacaktır. Böylelikle, yakalanan şüpheli akaryakıtların tahlili çok daha
kısa sürede gerçekleştirilebilecektir. Bu sistemle, sektörün kendi içerisinde
bir otokontrol sistemi de oluşturulmuş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükümetimizin görev yaptığı son iki yıllık dönemde, gerek
İçişleri Bakanlığına bağlı kolluk kuvvetlerimizin ve gerekse Gümrük Muhafaza
Teşkilatının akaryakıt kaçakçılığını önlemeye yönelik faaliyetleri konusunda da
kısaca bilgi vermek istiyorum.
Emniyet Genel
Müdürlüğümüzce gerçekleştirilen 396 tane kaçak akaryakıt operasyonunda toplam 4
164 ton kaçak benzin ve türevi ürün ele geçirilmiş ve bu olaylarda 676 kişi
yakalanmıştır.
Sahil Güvenlik
Komutanlığınca gerçekleştirilen kaçak akaryakıt operasyonlarında ise, 1 500 ton
kaçak benzin ve türevi ürün ele geçirilmiş ve bu olaylarda 35 kişi
yakalanmıştır. Jandarma Genel Komutanlığınca gerçekleştirilen 3 421 kaçak
akaryakıt operasyonunda, toplam 16 000 ton kaçak benzin ve türevi ürün ele
geçirilmiş, 5 243 kişi yakalanmıştır.
Gümrük Muhafaza Genel
Müdürlüğünce gerçekleştirilen 839 kaçak akaryakıt operasyonunda da, 128 000 ton
kaçak benzin ve türevi ürün ele geçirilmiş, 857 kişi yakalanmıştır.
Böylece, kaçakçılıkla
mücadelede faaliyet gösteren tüm birimlerimiz tarafından gerçekleştirilen ve
son iki yıllık dönemde meydana gelen 4 678 kaçakçılık olayında 150 000 ton
akaryakıt ürünü yakalanmıştır ve toplam 6 811 kişi yakalanarak adlî makamlara
sevk edilmiştir.
Tabiî ki, yapılan yasal
düzenlemeleri ve alınan tedbirleri yeterli görmüyoruz. Bunlara ek olarak Maliye
Bakanlığının da yazarkasa uygulama hazırlıkları son aşamaya gelmiştir.
Konuşmamda da belirttiğim
gibi 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun tam olarak uygulanmasıyla, petrol
piyasasında rekabet kurallarının işlenmesi de sağlanmaya başlanacaktır.
Yapılan yeni
düzenlemelerle petrol piyasasında faaliyet gösteren piyasa katılımcılarının
lisanslaması, lisans sahipleri arasında olabilecek satış faaliyetlerinin
denetlenmesi, tesislerin çevre kriterini gözönünde bulundurarak standartlara
uygun kurulması ve işletilmesi, şeffaf bir fiyat politikası çerçevesinde fiyat
serbestliği, ülke genelinde satışa sunulan akaryakıtın belirlenmesi ve kaçak
akaryakıtın tespit edilmesi amacıyla ulusal marker uygulaması sağlanacaktır.
Böylece, akaryakıt kaçakçılığı da asgarîye indirilmiş olacaktır.
Bu vesileyle, Yüce
Heyeti, yeniden, saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Bakanım, akaryakıt kaçakçılığı halen devam ediyor, hiçbir şey yapıldığı
yok; firmaların kendileri yapıyor.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Değerli milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalar bitti.
1970'lerde organlarını
bağışlayan bir arkadaşınız olarak, Sayın Zafer Hıdıroğlu'nu ve Sayın Kemal
Demirel'i, Bursa'daki kampanyalarından dolayı kutluyorum. İnşallah,
Parlamenterlerimizin öncülüğüyle diğer vilayetlerde de organ bağışıyla ilgili
benzer kampanyalar gündeme gelir.
Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun, bazı milletvekillerinin
yasama dokunulmazlıkları hakkında 5 adet raporu vardır; sırasıyla okutup
bilgilerinize sunacağım.
Kâtip üyenin oturduğu
yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Raporları okutuyorum:
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü'nün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/389) (S. Sayısı: 571) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görevini kötüye kullanma
suçunu işlediği iddia olunan İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü hakkında düzenlenen
yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya
hakkındaki hazırlık komisyonu raporu Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli
toplantısında görüşülmüştür.
İzmir Milletvekili Hakkı
Ülkü, Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini
iletmiştir.
Karma Komisyonumuz, isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının son ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka
bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan
sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve
kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin
düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini,
tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün
üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı
olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği
yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının
olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin
önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen
taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle
kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve
değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük
boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin
değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir.
Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma
taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili
dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir
husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden
olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle,
komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Uğur Aksöz |
Mehmet Ziya Yergök |
Halil Ünlütepe |
|
Adana |
Adana |
Afyon |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Oya Araslı |
Feridun Fikret Baloğlu |
|
Artvin |
Ankara |
Antalya |
|
Tuncay Ercenk |
Atila Emek |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Antalya |
Çorum |
|
Yılmaz Kaya |
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
|
İzmir |
Malatya |
Niğde |
|
İ. Sezai Önder |
|
|
|
Samsun |
|
|
2. -
Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden
kurulu Karma Komisyon Raporu (3/390) (S. Sayısı: 572) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görevi kötüye kullanma
suçunu işlediği iddia olunan Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkında
düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair başbakanlık tezkeresi
ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26
Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Kayseri Milletvekili Adem
Baştürk, Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.
Karma komisyonumuz, isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kayseri Milletvekili Adem Baştürk
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka
bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan
sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve
kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin
düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini,
tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün
üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu
ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir
kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca
etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki
bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen
taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle
kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve
değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük
boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin
değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir.
Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında
topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili
dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir
husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden
olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle,
komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
Uğur Aksöz |
Mehmet Ziya Yergök |
Halil Ünlütepe |
|
|
Adana |
Adana |
Afyon |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Oya Araslı |
Feridun F. Baloğlu |
|
Artvin |
Ankara |
Antalya |
|
Tuncay Ercenk |
Atila Emek |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Antalya |
Çorum |
|
Yılmaz Kaya |
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
|
İzmir |
Malatya |
Niğde |
|
İ. Sezai Önder |
|
|
|
Samsun |
|
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum:
3. -
Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden
kurulu Karma Komisyon Raporu (3/403) (S. Sayısı: 573) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Devlet İhale Kanunu
hükümlerine aykırı davranmak suçunu işlediği iddia olunan Kayseri Milletvekili
Adem Baştürk hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair
Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma
Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Kayseri Milletvekili Adem
Baştürk Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kayseri Milletvekili Adem Baştürk
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka
bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan
sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve
kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin
düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini,
tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün
üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı
olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği
yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, parlamentonun saygınlığının
olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin
önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen
taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle
kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve
değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük
boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin
değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir.
Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında
topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili
dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir
husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden
olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle,
komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Uğur Aksöz |
Mehmet Ziya Yergök |
Halil Ünlütepe |
|
Adana |
Adana |
Afyon |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Oya Araslı |
Feridun F. Baloğlu |
|
Artvin |
Ankara |
Antalya |
|
Tuncay Ercenk |
Atila Emek |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Antalya |
Çorum |
|
Yılmaz Kaya |
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
|
İzmir |
Malatya |
Niğde |
|
İ. Sezai Önder |
|
|
|
Samsun |
|
|
4. -
Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden
kurulu Karma Komisyon Raporu (3/404) (S. Sayısı: 574) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kamu kurumunu dolandırmak
suçunu işlediği iddia olunan Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar hakkında
düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi
ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26
Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz,
isnat olunan eylemin niteliğini dikkate
alarak Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka
bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan
sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve
kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin
düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini,
tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün
üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı
olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği
yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının
olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin
önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen
taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle
kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve
değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük
boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin
değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir.
Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında
topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili
dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir
husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden
olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması
istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar
verilmesidir.
Bu nedenlerle,
komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Uğur Aksöz |
Mehmet Ziya Yergök |
Halil Ünlütepe |
|
Adana |
Adana |
Afyon |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Oya Araslı |
Feridun Fikret Baloğlu |
|
Artvin |
Ankara |
Antalya |
|
Tuncay Ercenk |
Atila Emek |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Antalya |
Çorum |
|
Yılmaz Kaya |
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
|
İzmir |
Malatya |
Niğde |
|
İ. Sezai Önder |
|
|
|
Samsun |
|
|
5. -
Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden
kurulu Karma Komisyon Raporu (3/405) (S. Sayısı: 575) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görevi ihmal suçunu
işlediği iddia olunan Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkında düzenlenen
yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya
hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004
tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Kayseri Milletvekili Adem
Baştürk Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.
Karma Komisyonumuz isnat
olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kayseri Milletvekili Adem Baştürk
hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü
maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki
tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka
bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan
sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve
kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin
düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise,
seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin
Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini,
tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün
üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM
kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya
çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî
iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı
korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede
geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin
dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici
dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol
açmıştır.
Son zamanlarda kimi
vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı
olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği
yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının
olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin
önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen
taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle
kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.
Diğer yandan
dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin
yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve
değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük
boyutlara ulaşmasını engellemek için, Anayasamızın 83 üncü maddesinin
değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir.
Bu konuda, CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında
topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle
bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili
dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir
husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden
olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle,
komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Uğur Aksöz |
Mehmet Ziya Yergök |
Halil Ünlütepe |
|
Adana |
Adana |
Afyon |
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Oya Araslı |
Feridun Fikret Baloğlu |
|
Artvin |
Ankara |
Antalya |
|
Tuncay Ercenk |
Atila Emek |
Feridun Ayvazoğlu |
|
Antalya |
Antalya |
Çorum |
|
Yılmaz Kaya |
Muharrem Kılıç |
Orhan Eraslan |
|
İzmir |
Malatya |
Niğde |
|
İ. Sezai Önder |
|
|
|
Samsun |
|
|
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Bir genel görüşme
önergesi vardır; okutuyorum:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal
Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Avrupa Birliği Komisyonu raporu
ışığında Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla
ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda
genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/17)
29
Kasım 2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Avrupa Birliği
Komisyonunun Türkiye'nin AB üyeliği konusunda 6 Ekim 2004 tarihinde yayımladığı
raporun ışığında 17 Aralık tarihinde AB Devlet ve Hükümet Başkanları
toplantısında Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla
ilgili olarak alınacak karardan önce, Türkiye'nin izleyeceği tutum hakkında
TBMM'de bir genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Kemal Anadol |
Haluk Koç |
|
CHP Grup Başkanvekili |
CHP Grup Başkanvekili |
CHP Grup Başkanvekili |
Gerekçe:
Avrupa Birliği Komisyonu
6 Ekim 2004 tarihinde Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlaması
konusunda, biri ilerleme raporu, biri tavsiye raporu ve diğeri de Türkiye'nin
üyelik perspektifinden kaynaklanan hususlar raporu olmak üzere üç rapor
yayınlamıştır.
AB Devlet ve Hükümet
Başkanları 17 Aralık 2004 tarihinde yapacakları toplantıda, Komisyonun
önerilerini de dikkate alarak, Türkiye ile AB arasında müzakerelerin başlaması
konusunda bir karar alacaktır. AB ile ilişkilerimizin geleceği açısından büyük
önem taşıyan bu kararın alınmasından önce, konunun TBMM'de, AB Komisyonunun
görüşlerini de dikkate alarak, kapsamlı biçimde görüşülmesi büyük önem
taşımaktadır. Zira, Komisyon raporunda yer alan bazı görüş ve öneriler, diğer
aday ülkelerle yapılan müzakerelerden yöntem ve içerik olarak önemli
farklılıklar öngörmektedir. Oysa, 1999 Aralığında Helsinki'de düzenlenen AB
zirve toplantısında Türkiye'nin diğer adaylarla eşit kriterlere tabi tutulacağı
belirtilmişti.
AB Komisyonunun
önerilerinde, Türkiye'yle müzakerelerin ucunun açık olacağı belirlenerek, tam
üyeliğin dışında seçeneklere de kapı açık bırakılmaktadır. Ayrıca, işgücünün
serbest dolaşımının Türkiye için sürekli biçimde kısıtlanabileceğine dair
ifadelere yer verilmektedir. Türkiye'nin üyeliğine zaman açısından da bazı
kısıtlamalar getirilmekte, ülkemizin on yıldan önce üye olamayacağı ifade
edilmektedir. Her bölümün müzakeresinden önce ve müzakere tamamlanmadan AB'nin
yeni hedefler belirleyebileceği kaydedilmekte, tarım ve bölgesel uyum
konularında Komisyonun Türkiye için yeni öneriler getirebileceği
vurgulanmaktadır. Bu önerilerden hiçbiri Komisyonun diğer aday ülkeler için
yazdığı raporlarda yer almamıştır.
Bütün bunlara ilaveten,
Türkiye'nin Ermenistan'la sınırını açması, 1915-16 yıllarında yaşanan trajik
olaylarla ilgili olarak Ermenistan'la uzlaşma araması, Dicle ve Fırat Nehirleri
üzerindeki baraj ve sulama sistemlerinin Türkiye'nin üyeliğinden sonra
uluslararası yönetime sokulması, Lozan Antlaşmasında sayılanların dışındaki
bazı dinî ve etnik grupların azınlık statüsüne sokulması, Hıristiyan azınlığın
bazı taleplerinin yerine getirilmesi gibi talepler de yer almaktadır. Bir
bölümü, Türkiye'nin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana izlediği politikalarla
bağdaşmayan bu talepler hakkında siyasî partilerin ve milletvekillerinin 17
Aralık 2004 tarihinde alınacak karardan önce görüşlerini Yüce Mecliste
açıklamaları, AB ülkelerine ve AB Komisyon raporunu incelemekte olan Avrupa
Parlamentosuna önemli mesajların verilmesine fırsat sağlayacaktır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
V. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. - Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No:112 Tarihi: 2.12.2004
Gündemin "Kanun
Tasarısı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 107
nci sırasında yer alan 687 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 2 nci
sırasına, 5 inci sırasında yer alan 632 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına,
31 inci sırasında yer alan 676 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına,
72 nci sırasında yer alan 681 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 74
üncü sırasında yer alan 685 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 108
inci sırasında yer alan 695 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 109
uncu sırasında yer alan 696 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına,
2.12.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 698 sıra sayılı Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu Tasarısının, 48 saat geçmeden, 9 uncu sırasına alınmasının;
Genel Kurulun 3.12.2004
Cuma günü 14.00-23.00 saatleri arasında, 4.12.2004 Cumartesi günü de saat
12.00'de toplanarak 698 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine
kadar, çalışmalarını sürdürmesinin;
Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
Bülent Arınç |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
|
İrfan Gündüz |
K.Kemal Anadol |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam
ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6. - Çanakkale Milletvekilleri
Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin
müzakeresini erteliyoruz.
Sosyal Sigortalar
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
7. - Sosyal
Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/927) (S. Sayısı: 687) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 687 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Hükümet adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Murat Başesgioğlu;
buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün huzurunuza, Sosyal Sigortalar Kanununda değişiklik yapan
bir tasarıyla gelmiş bulunmaktayız.
Tasarının özü, yurt
dışında tedavi yapılmasına ilişkindir. Daha önceki yasalarımızda, şu anda
Sosyal Sigortalar Kurumunda aktif olarak sigortalı çalışan vatandaşlarımıza bu
hak verilmiş bulunmaktadır; ama bu sigortalının eşine, çocuklarına,
geçindirmekle mükellef olduğu yakınlarına yurt dışında herhangi bir tedavi
imkânı mevcut mevzuatımızda yoktur.
Huzurunuza getirmiş
olduğumuz bu düzenlemeyle birlikte, artık aktif sigortalının yanında,
sigortalının kendisinin, geriye dönük 300 gün hastalık sigortası primi ödemiş
olması şartıyla, sigortalının diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına tabiî olarak
çalışmayan ya da gelir veya aylık almayan eşi ile geçindirmekle yükümlü olduğu
çocukları, ana ve babası; yine, bu kanuna göre sürekli iş göremezlik geliri,
malullük veya yaşlılık aylığı almakta olanlar ile bu kimselerin geçindirmekle
yükümlü oldukları eş, çocuk, ana ve babası; hak sahibi olarak gelir veya aylık
alan eş, çocuk, ana ve baba; yani, bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere, şayet
bu değişiklik tasarısı Yüce Meclisin onayına mazhar olursa, bundan böyle, hem
aktif sigortalı hem de bakmakla yükümlü olduğu eş, çocuk, ana ve babası
Türkiye'de mümkün olmayan tedavilerini yurt dışında yaptırma imkânına kavuşmuş
olacaklar.
Bu, aynı zamanda, sosyal
güvenlik kuruluşlarımız arasındaki bir standart farklılığını, norm farklılığını
da gidermeye yönelik önemli bir düzenlemedir. Zannediyorum, bütün gruplarımız
bu konuda hemfikirdir.
Bağ-Kurda da aynı şeyi
yapmak istiyoruz; ama, teknik bir husustan dolayı, yasa yapma tekniğinden
dolayı buraya dahil edemedik; ama, en kısa zamanda, Bağ-Kur kapsamında olan
vatandaşlarımıza da Türkiye'de tedavisi mümkün olmayan hastalıklarının yurt
dışında tedavi imkânını getirecek yasal düzenlemeyi de Yüce Meclisin huzuruna
getirmeyi amaçlıyoruz.
Böylece, Emekli Sandığı,
Bağ-Kur ve SSK arasında bu konudaki norm ve standart birliği sağlanmış, bu
sosyal güvenlik şemsiyesi altında bulunan bütün vatandaşlarımız aynı tedavi
süreçlerine tabi olmuş olacaklardır.
İzninizle, geçmişteki
uygulamaya ilişkin bazı bilgileri de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu kanunun yürürlüğe
girdiği, yani, yurt dışında tedavi imkânının getirildiği 1987 yılından 2000
yılına kadar, Sosyal Sigortalar Kurumu, 169 sigortalısını yurtdışına
göndermiştir. Görüldüğü gibi, 1987 yılından 2000 yılına kadar 169 kişi, çok
fazla bir sayı değildir.
Şunu da memnuniyetle
ifade etmemiz lazım ki, Türkiye'de hastalıkların tedavi yöntemleri, diğer
gelişmiş ülkelerle hemen hemen eşdeğer durumdadır, bu da, tıp alanında
ülkemizdeki gelişmeler adına sevindiricidir; ama, ola ki, yeni teknolojik bir
gelişmeden dolayı, yeni bir buluştan dolayı Türkiye'de tedavi imkânı olmayan ve
bu hastalığına, bu durumuna yurt dışında çare arayan vatandaşlarımıza da, Yüce
Meclis olarak böyle bir imkânı açma arzusundayız. Bu değişikliğin, bütün
sigortalılarımıza, sosyal güvenlik sistemimize hayırlı olmasını diliyorum.
Bu tasarının öncelikle
görüşülmesine onay veren Değerli Grup Başkanvekillerimize ve Başkanlık Divanına
çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Osman Akman.
Buyurun Sayın Akman. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
OSMAN AKMAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 687 sıra sayılı
Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım; bu
vesileyle Yüce Heyetinizi Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu tasarıya
girmeden önce, yarının Özürlüler Günü olması vesilesiyle, hepimizin Özürlüler
Günü hayırlı olsun, Özürlüler Günü kutlu olsun.
Özürlülerin durumlarıyla
ilgili yasa tasarısı hükümet tarafından hazırlanmaktadır, bu konuda çalışmalar
devam etmektedir.
Ben, bir tıp mensubu
olarak, özellikle uzun süre Sağlık Kurulu Başkanlığı yapmış birisiyim ve özürlü
kelimesini de pek kabul etmediğimiz veya özürlü kelimesini layık görmediğimiz,
engelli kelimesinin kullanılmasının daha uygun olacağını düşündüğümüz bu
vatandaşlarımızın durumlarını, çalışma şartlarını, toplum içerisindeki
konumlarını daha iyiye götürecek yasayı da, inşallah, hep birlikte,
elbirliğiyle, önümüzdeki günlerde çıkarırız.
Biraz önce Sayın
Bakanımız, yasa tasarısı hakkında, biraz detaylıca bilgi verdi. Bu tasarıyla
ilgili AK Parti Grubunun görüşlerini arz etmeden önce, sağlık politikalarımız
hakkında sizleri biraz bilgilendirmek istiyorum.
AK Parti Grubumuz, sağlık
konusunda, insan merkezli bir politika gütmektedir; insanı merkeze alan, sosyal
devlet ilkesini hedef edinmiş bir politika gütmektedir. Bu nedenle, özellikle,
hükümetin Acil Eylem Planında, bir yıl içerisinde tamamlanması için çaba sarf
edilmesi hedeflenen Sağlıkta Dönüşüm Programı hazırlandı. Bu çerçeve
içerisinde, aile hekimliği vardı. Aile hekimliğiyle ilgili tasarıyı, hep
beraber, muhalefet partimizle birlikte, geçtiğimiz günlerde yasalaştırdık.
HALUK KOÇ (Samsun) - Biz
yasalaştırmadık; biz, olumsuz oy kullandık.
OSMAN AKMAN (Devamla) -
Pilot uygulama, bazı illerimizde başlayacak inşallah.
Aile hekimliğinin asıl
gayesi, herkesin bir özel doktoru olması, herkesin sağlıkla ilgili bilgilerinin
kayıt altına alınması ve kolay ulaşılabilir bilgi depolanması, ayrıca geri
dönüşümünün de sağlanmasıydı. Önümüzdeki aylarda, yıllarda, hep beraber, aile
hekimliğinin Türkiye'ye yayılmasını gerçekleştireceğiz.
Yine, Sağlıkta Dönüşüm
Programı çerçevesinde, yılbaşından itibaren hastanelerin ortak kullanıma
geçmesi söz konusu oldu. Bu, özellikle, SSK'daki hastalarımızın ve hasta
yakınlarının sağlık anlamında hizmet almalarının daha kolay hale gelmesini,
daha ulaşılabilir olmasını ortaya koydu.
Uzun süre, bir devlet
hastanesinde, iç hastalıkları uzmanı olarak çalışmış birisiyim. Biliyorum ki,
kendi ilimde, SSK'lılar, hep, devlet hastanesinden, üniversite hastanesinden
yararlanmak isterlerdi. Hatta, bu hastanelere gidemedikleri zaman, özel
muayenehanelerden, o dar bütçelerine rağmen yararlanmak isterlerdi,
yararlanırlardı. Bu bir zaruretti. Hastanelerin ortak kullanıma açılması ve
zaruretin ne kadar haklı olduğunu, bu geçen sekiz ay zarfında hep birlikte
görmüş olduk; çünkü, Sağlık Bakanlığına bağlı devlet hastanelerine müracaat
eden hastaların yüzde 30'u diyebileceğimiz kısmı, sigortalı, SSK
hastanelerinden daha önce yararlanan insanlarımızdı. Devlet hastanelerinde bu
yüzde 30 artışa rağmen, hastanelerdeki memnuniyet değerlendirmelerinde herhangi
bir geriye gidiş, kötüye gidiş de ayrıca olmadı; çünkü, birçok ilimizde gereken
tedbirler alınmış, poliklinik sayıları artırılmış. Zaten, SSK hastanelerine göre
hem sayısı hem de personel sayısı fazla olan Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık
kuruluşlarından hizmet almaları, sigortalı hastalarımızın daha kolay ve
ulaşılabilir olması gerçekleştirildi.
Önümüzde, hastanelerin,
Anayasanın 56 ncı maddesinde de belirtildiği ve öngörüldüğü gibi, tek elde
toplanması, tek elden sağlık politikalarının düzenlenmesinin gösterdiği gibi,
hastanelerin Sağlık Bakanlığı çatısı altında toplanması için hem Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan geçen hem de Plan ve Bütçe Komisyonundan
geçen yasa tasarısı, inşallah, önümüzdeki günlerde görüşülecek. Bu konuyu da
hep beraber, birlikte halletmiş olacağız inşallah ve bu sayede, uzun süredir
süren, özellikle SSK'lı hastalarımızın veya SSK'lı insanlarımızın sağlıkla
ilgili sorunlarının, hepsinin olmasa da, büyük çoğunluğun isteklerinin, büyük
çoğunluğun sıkıntılarının önüne geçilmiş, halledilmiş olacak.
Tek elden idare
edilmesinin, hem hizmet alanları açısından hem hizmeti sunanlar, yani, o sağlık
kurumunda ve kuruluşunda çalışanlar açısından önemi var. Sağlık hizmeti alanlar
açısından öneminin bir kısmını biraz önce ifade ettim. İnsanlarımız, zaten, o
zor şartlarda hizmet veren SSK'daki hem doktorlarımız hem de sağlık
personelinin, o dar mekânlarda, zor şartlarda hizmetinden yeterince,
istedikleri gibi yararlanamıyor. Bu nedenle, diğer sağlık hizmeti veren kurum,
kuruluş ve özel klinik veya muayenehanelerden yararlanıyorlardı. Dar
bütçelerine rağmen, kendilerini sıkıntıya sokarak, maddî anlamda fazla para
harcayarak bu sağlık hizmetinden yararlanıyorlardı; yani, devlet
hastanelerinden, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerden zaten yararlanmak
istiyorlardı. Şu anda da ortak kullanımla yararlanıyorlar.
Bir de, özellikle
yılbaşından itibaren performansa dayalı dönersermaye primi uygulaması neticesi,
SSK hastanelerinde çalışan hem hekim hem de yardımcı sağlık personeli, çeşitli
vesilelerle bir araya geldiğimiz zaman, kongre gibi veya bazı toplantılar gibi
vesilelerle bir araya geldiğimiz zaman, bizlere, bu imkândan, performansa
dayalı dönersermaye priminden kendilerinin de yararlanmak istediklerini, ama,
sigorta hastanelerinde dönersermaye gibi bir şey olmasını da hemen arkasından
ilave ederek, bunun mümkün olmadığını zaten kendileri ifade ediyordu. Yani,
aynı haklardan, şu anda, Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarında çalışanların
bu maddî haklarından, SSK hastanelerinde çalışan arkadaşlar, sağlık çalışanları
da yararlanmak istiyorlar.
Yine, Sağlıkta Dönüşüm
Programı çerçevesinde, önümüzde hedef olarak koyduğumuz, yapmayı yine
elbirliğiyle gerçekleştireceğimiz, bütün halkımızın ve sivil toplum
örgütlerinin istediği, genel sağlık sigortasının hayata geçirilmesi meselesi
var. Biz, hep beraber, sanırım, muhalefetten milletvekili arkadaşlarımız da,
taşrada, köylerde, beldelerde esnafı dolaşırken, işçilerimizi, köylülerimizi
dolaşırken, herkes, özellikle sağlık anlamında bir sosyal güvenlik şemsiyesi
altında olmak istediklerini her vesileyle ifade ediyorlar, yarınından emin
olmak istiyorlar. Bu konuda, yine hükümetimizin hazırladığı genel sağlık
sigortasıyla ilgili tasarıyı önümüzdeki günlerde hep beraber görüşür, inşallah,
yasayı hayata geçirir, gerçekleştiririz. Bunun, Türkiyemizin geleceği açısından,
hepimizin, çocuklarımızın geleceği açısından önemi olduğunu, herkes, açıkça,
net olarak kabul edecektir.
Yine, dün, özellikle
görüşüp hayata geçirdiğimiz sosyal yardımlaşmayla ilgili, fakirlere, muhtaç
olanlara yardım yapılmasıyla ilgili yasayı gerçekleştirdik. Yine, muhalefet
partisinden arkadaşlar da destek verdiler; onun için teşekkür ediyoruz. Sosyal
devlet olmanın da gereği buydu.
Şimdi, asıl bugün
üzerinde durduğumuz yasa tasarısı, SSK'lıların yakınlarının, bakmakla yükümlü
olduklarının yurtdışı tedavilerinden yararlanması meselesi. Biraz önce Sayın
Bakanımız da ifade etti; Sosyal Sigortalılar, ihtiyaç duyulduğunda yurt dışına
tedavi için gidebiliyorlardı, bu imkân vardı; ancak, yakınları, bakmakla
yükümlü oldukları kişiler bu haktan yararlanamıyorlardı. Eksik bir durum söz
konusuydu. Şu anda Bağ-Kurlular da yararlanamıyor. Birtakım teknik sorunlardan
dolayı bu yasa tasarısının içerisine konulması mümkün olmadı. Önümüzdeki
günlerde -yine arkadaşlarımızın hazırlığı var- bir kanun teklifi halinde,
inşallah, yüce huzurunuza gelir, Bağ-Kurluların da bu yasadan yararlanmasının
önünü hep beraber açarız diyorum.
Şimdi, 1987-2000 yılları
arasında SSK'lı 169 vatandaşımız yurtdışı tedavisinden yararlanmış. Burada bir
şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. 2000 yılından sonra, yurtdışı tedavisinden
yararlanacak SSK'lı vatandaşımız, SSK'lı hasta çıkmamış. Bu, hakikaten, bir tıp
mensubu olarak benim için ve hepimiz için memnuniyet verici bir durum. Demek
ki, Türkiye'de tıp oldukça gelişmiş; yurtdışı tedavisi ihtiyacı pek olmuyor
anlamına geliyor; çünkü, bu yol açıkken, 2000 yılından itibaren, hiçbir
vatandaşımız bu haktan yararlanma talebinde bulunmamış. Ancak, tıp ne kadar
gelişirse gelişsin ülkemizde, zaman zaman, çok nadir de olsa, bazı
hastalıklarda, örneğin organ nakli gibi veya kanser vakası gibi durumlarda yurtdışı
tedavisi ihtiyacı olabilmekte. Bu nedenle, bu eksik olan, sigortalıların eş ve
çocuklarının ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin ihtiyaç olduğu zaman
yurtdışı tedavisinden yararlanabilmelerinin önünü açan bir yasa tasarısını şu
anda görüşüyoruz.
Burada, bu yasa
tasarısında, belki bazı arkadaşların dikkatini çekecek bazı kısıtlamalar var;
niye bu kısıtlamalar oluyor diye düşünebilirler; ancak -hepinizin çevresinde
vardır- bundan beş yıl önce, on yıl önce, onbeş yıl önce, herhangi bir sosyal
güvenceye sahip olmayan bir vatandaş, bir hekime gidip, kronik böbrek
yetmezliği teşhisi konulduğu zaman, çok kısa bir süre sonra, bir hafta, on gün,
onbeş gün sonra, hemen Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık güvencesinden yararlanmaya
başlıyordu. O nedenle, kurumun, kendisini, her canlı varlık gibi, korumaya
almasından kaynaklanan bazı kısıtlamalar var. Bu kısıtlamalar doğrudur.
Sendikadan arkadaşlarımız da, muhalefet partisinden milletvekili arkadaşlarımız
da, komisyonda bu yasa tasarısı görüşülürken, bu kısıtlamaların haklılığını
ifade ettiler; bundan da memnuniyet duyuyoruz.
Yurtdışı tedavisine
gönderilirken de birtakım kısıtlamalar var. "Altı aydan fazla bu tedaviden
yararlanılamaz, tedavi giderleri ödenemez, bu süre uzatılamaz" deniliyor;
ancak, altı ayı geçtiği takdirde, ilgili yabancı sağlık kurumundan alınan ve
tedavinin devamı zaruretini gösteren raporla, bu süre iki yıla kadar
uzatılabiliyor.
Ayrıca "yurtdışı
tedavisine henüz gitmeden önce, hastalığın anlaşıldığı tarihten önceki bir yıl
içinde en az 300 gün hastalık sigortası primi ödenmiş olması şartıyla
sigortalının, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak çalışmayan ya da
gelir veya aylık almayan eşi ile geçindirmekle yükümlü olduğu çocukları, ana ve
babası" diye devam eden kısmında yine bir sınırlama var; ancak, bu da,
yine, birtakım suiistimallere engel olmak içindir.
Biraz önce ifade ettiğim
gibi, geçmişte, özellikle sağlıkla ilgili arkadaşların bildiği ve sendikada
çalışmış arkadaşların da bildiği gibi, herhangi bir sosyal güvenceye sahip
olmayan vatandaşlar, hemen en kolay yol olarak SSK'yı seçiyordu. Türkiye'nin
yarısına yakınının sağlık anlamında SSK'dan yararlandığını düşünecek olursak ve
özellikle kanser gibi, organ nakli gibi konularda SSK'nın ağır yükü taşıdığını
gözönüne alırsak, bu tür korumaların haklılığını hep birlikte görmüş oluruz.
Biraz önce Sayın Bakanım
da ifade ettiler, şu anda Bağ-Kurlular bu haklardan yararlanamıyor. Yine, ben
de ifade ettim, Bağ-Kurluların da yararlanabilmesi için bir kanun teklifi
konusunda çalışmalar var. Emekli Sandığı mensupları yurtdışı tedavisinden
yararlanabiliyor. Yalnız, burada, sigortalılar ile Emekli Sandığı mensupları
arasında sigortalıların lehine bir durum var; o konudan da bahsetmek istiyorum.
Emekli Sandığı mensupları
yurtdışı tedavisine gittikleri zaman yüzde 4 katılım payı ödüyorlar.
Sigortalıların kendileri için bu yüzde 4 katılım payı yoktu; şimdi, bu,
düzenlediğimiz maddelerde yakınları için de yok. Bu, sigortalıların çoğunluğunun
asgarî ücretle çalıştığını düşündüğümüz zaman, sigortalıların lehine bir
uygulama olacaktır. Zaten yüzde 4 katılım payını büyük bir çoğunluğu
ödeyemeyecektir. Bu nedenle, bu yüzde 4'ün sigortalıların yurtdışı
tedavilerinde olmaması da bir nevi zarurettir. Böyle olması gerekir. Bu doğru
bir uygulamadır. Yüzde 4 katılım payının sigortalılar ve yakınlarının yurtdışı
tedavisinde olmaması gerekirdi.
Genel sağlık sigortası
kapsamına bütün vatandaşlarımız alındığı zaman, zaten, bu tür yüzdelerin,
katılım paylarının bir kısmı gündemden çıkmış olacaktır. Ayrıca, bu
kısıtlamalar da ortadan kalkacaktır. İşte, bir yıl içerisinde en az 300 gün
hastalık sigortası primi ödenmiş olması gibi durumlar da söz konusu
olmayacaktır. Zaten doğuştan itibaren herkes, özellikle sağlık anlamında sosyal
güvenlik kapsamında olacağı için, genel sağlık sigortası önümüze geldiği zaman,
yine hep beraber, iktidarıyla muhalefetiyle bir an önce çıkarmak için gayret
sarf edeceğiz.
Ben sözlerimi fazla
uzatmak istemiyorum. AK Parti Grubunun görüşlerini sizlere arz etmiş oldum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin; buyurun.
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun
tasarısı, Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı. Böyle bir kanun tasarısının gündeme gelmiş olmasına ne iktidarın ne
de muhalefetin karşı olmasının olanağı var. Yani, bir ihtiyacın giderilmesi,
bir hakkın kullanımı için düzenlenmiş bir yasa tasarısı.
Değerli arkadaşlarım, her
ne kadar AKP'nin sayın sözcüsü ve Sayın Bakanımız açıkça ifade etmemişse de,
toplumuzda zaman zaman hepimizi rahatsız eden olayların basına yansıdığına
tanık oluyoruz; bu, kimi zaman bir şiddet olayı neticesinde cep telefonunun
çalınması olayında, trenden atılan üniversitede okuyan genç olabiliyor veya beş
yaşında, ilik nakli yapılması gerekirken, bu yasa tasarısının özünü, nedenini
oluşturan küçük Esin olayında olduğu gibi yurt dışına tedaviye gönderilemeyip
kamuoyu baskısı oluşunca, yasalara dönüp; nerede eksiklik varsa onu gidermenin
telaşı içerisinde bir düzenleme yapıyoruz.
Buradan defalarca
söyledik, gerçekten bir yasa yapılırken yasadan yararlanacak kesimlerin çok iyi
hesap edilmesi gerekir. Sosyal Sigortalar Kurumumuz, sağlık hizmetlerinin
sunumunda gerçekten ileri bir noktaya geldi; 148 sağlık kuruluşuyla, bugün, 35
000 000 insana sağlık hizmeti veren bir kurum konumunda.
Sayın Çalışma ve Sosyal
Güvelik Bakanımızın da pek çok yerde belirttiği gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu,
bugün ülkemizde sosyal devletin görevlerini sırtlanmış götüren bir kurum. Yani,
Türkiye'de tedavisi pahalı olan ne kadar hastalık varsa, o hastaların hemen
hemen tamamının tedavisini üstlenen bir kurum konumuna gelmiş. Yakın zamana
kadar kanser hastalarının hemen hemen tamamı, böbrek hastalarının tamamı,
cücelerin hemen hemen tamamı, bir biçimde Sosyal Sigortalar Kurumundan yararlanıyordu,
bir bakıma da sigortalılıkları yasaya karşı hile yoluyla olsa bile.
Aktif sigortalıların
yurtdışı tedavilerine imkân verilmişti; ama, onların bakmakla mükellef olduğu
ana, baba, eş ve çocuklarının yurtdışı tedavisi mümkün değildi. O nedenle küçük
Esin yurtdışına gidemediği için oluşan kamuoyu baskısı, bu kurumda böyle bir
düzenleme yapılmasına önderlik etti.
Kurumlararası eşitlik
diyoruz, sağlık hizmetlerinin sunumunda ana hedefin, ana rahminden ölüme kadar
sağlık hizmetlerinin tüm yurttaşlar için kolay ulaşılabilir, nitelikli ve eşit
olması sosyal devletin bir zorunluluğudur diyoruz; ama, hiç kusura bakmayın,
bunu, zaman yok ya da teknik nedenlerle Bağ-Kurluları bir kenara bıraktık
mantığıyla buraya getirmek doğru değil. Komisyonda konuşurken, bu eşitsizliği
de giderelim, Bağ-kurlular da bu haktan yararlansın denildi; ama, görüyoruz ki,
bu hakkın kullanımı yine bir kişi için. Tabiî ki, o kardeşimizi, küçük
evladımızı tedavi ettirmek hepimizin görevi, bu yasayı çıkaracağız, bunu
gerçekleştireceğiz; ama, aynı durumda olanlar için bu yasa imkân veriyor mu, esas
ona bakacağız.
Bir başka konuda da,
Sayın AKP sözcüsü arkadaşım, hiç tasarının gündeminde olmamasına rağmen.
AKP'nin Sağlıkta Dönüşüm Programının, bu yasa tasarısı nedeniyle, burada
propagandasını yapar bir konuma geldi.
Değerli arkadaşlar, biraz
evvel söyledim, Anayasanın 56 ncı maddesini açın bir daha okuyun. Orada, sağlık
kuruluşlarının tek elde toplanması diye bir kavram varsa, getirin, beni de ikna
edin. Orada, sağlık kuruluşlarının, tek elden, Sağlık Bakanlığında planlanması
öneriliyor. Yani, kamuoyunu rahatsız edecek şekilde, sendikaları, sivil toplum
kuruluşlarını, Türk Tabipler Birliğini, hatta, Sayın Çalışma Bakanımızı da
olaya alıştırmaya kalkışırcasına, burada, gündem bir tarafa kaydırılarak,
önümüze getiriyorsanız, eğer onu tartışmak istiyorsanız, bunu bir kenara
bırakalım -buna destek vereceğiz- onu konuşalım sayın sözcü; ama, konumuz o
değil. Yani, hastanelerin tek elde toplanmasından önce, yapılması gereken çok
kolay işler var.
Sosyal Sigortalar
Kurumunda sorun yok değil, kuyruklardan herkes rahatsız. Eğer, rahatsızsa,
getirirsiniz SSK Yasasının 118 inci maddesine ilişkin bir değişiklik, burada
kabul ederiz, o kuyrukları kaldırırız. İlaç sorununu çözmek zor değil. Emekli
Sandığına tabi yurttaşlarımız nasıl yararlanıyorlarsa, o yararlanma imkânı bu
kuruma da getirilebilir. Aslolan sağlık hizmetlerinin tek elden planlanması
-biz de buna karşı değiliz- Sağlık Bakanlığınca koordine edilmesi ve tek elden
yönetilmesi. Gidip, maden ocaklarında, fabrikalarda, dağın doruğunda zor
koşullarda çalışırken yaşamını yitirmiş işçilerin ödediği primler ve onlar
adına işverenlerin ödediği primlerden oluşan kurumun varlıklarına Anayasaya
aykırı bir biçimde el koyacaksanız, ondan sonra da, bunu "efendim,
Anayasada böyle öngörülüyor..." Anayasa öyle öngörmüyor sayın sözcü,
bakar, okursanız, Anayasada öyle öngörülmüyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa, özü itibariyle, gerçekten, üzerinde durulması gereken bir yasa. Biraz
evvel söyledim; yani, bir yasa, bir tek çocuğumuz için çıkarılan bir yasa
olmamalı. Bu yasadan... Sayın Bakanımız az evvel söyledi, 1987 yılından 2000
yılına kadarki sürede yurt dışına tedaviye gönderilen aktif sigortalı sayısı
169. Kaç yılda; onüç ondört yılda. 2000'den bu yana kaç kişi gönderildi;
2000'den bu yana gönderilen kişi yok. Niye yok; çünkü, gerçekten işçilerin büyük
bir bölümü Atatürkçü; tıpkı Atatürk gibi "beni Türk hekimlerine emanet
ediniz" diyen Atatürk'ün yolundan gitmekte kararlılar; gözleri, hevesleri
orada değil. Teknolojik gelişmeler ülkemize tam gelmemişse -hastanelerimizde
tedavi hizmetlerinin büyük bir bölümü görülüyor olmasına rağmen- eğer
imkânsızlık varsa yurtdışına da gidebilsin; ama, bir tek küçük Esin gitmesin.
Aynı duruma Allah kimseyi düşürmesin, düşen tüm küçük Esinleri, tüm
analarımızı, babalarımızı gönderebilelim. Sosyal Sigortalar Kurumu, Türkiye
Cumhuriyeti Devletinde en büyük bütçeye sahip kurumlardan biri, birkaç kişinin
yurtdışı tedavisiyle batmaz. Eğer, ihaleleri yanlış yapılmazsa, geçmişte olduğu
gibi kaynakları başka alanlara kullanılmaz ise, Sosyal Sigortalar Kurumunun
öyle bir batık durumu da olmaz.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, hastalığın anlaşıldığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 300 gün
prim ödenmesi koşulu var. Değerli arkadaşlar, 1 yıl kaç gün; 365 gün; 300 gün
prim ödemek...
Bakınız, geçtiğimiz
yasama döneminde bu Mecliste 4857 sayılı Yasayı çıkardık, 1475'i ilga ettik. Ne
kadar esnek çalışma biçimi varsa, çalışma kurallarını istismar edebilecek ne
kadar kanal varsa hepsini yasaya koyduk; parttime çalışma girdi, kiralık işçi
girdi, geçici işçi zaten vardı, iyice kurumsallaştı, mevsimlik işçi var. Şimdi,
Türkiye'de kamuda çalışan işçi sayısı 300 000 civarına indi; kayıtdışı ekonomi,
bugün gerçek ekonominin yüzde 50'sinden fazla; neredeyse ekonominin yarısından
fazla bir konuma geldi; işsizlik had safhada. İşsizlik baskısı nedeniyle iş
bulan genç, kendisine nasıl çalışma koşulu dayatılırsa o biçimde çalışmak
zorunda. İşverenlerin büyük bir bölümü, 30 gün yerine 15 gün prim ödüyor, 10
gün prim ödüyor; hem SSK kaybediyor hem işçi prim gün sayısını dolduramıyor hem
devlet vergisinden oluyor; bunlara önlem almamışız. 300 günü tamamlayabilen,
bir yılda, sigortalı işçi sayısının, Türkiye'de, 300 000'den fazla olmadığını
iddia ediyorum. Dolduramaz; yani, bu yasadan küçük Esin kardeşimizden,
çocuğumuzdan başka yararlanabilecek bir tek yurttaş yoktur, olamaz, çıkmaz.
Mevsimlik işçi 4 ay çalışıyor; onun anası, babası, çocuğu yok mu?.. Esas muhtaç
olan, toplumun korunmaya muhtaç kesimleri, yoksul kesimler, işsiz kesimler,
mevsimlik iş bulup karnını doyurmak için birkaç gün sigortalı olarak çalışan
insanlar. Onlara "siz durun, biz, bir kişi için yasa çıkarıyoruz"
demeye hakkınız olmamalı. Eğer, bu yasanın küçük Esin'in durumuna düşen herkes
için uygulanabilir konuma gelmesini istiyorsanız Sayın Bakanım, bu staj
süresinin 120 gün olarak değiştirilmesi gerekiyor.
Sağlık Komisyonunda konu
görüşülürken, Sağlık Komisyonu Başkanımız başta olmak üzere, arkadaşlarımız
"bunu düzelteceğiz" diye söz verdiler "önergeyle
düzeltiriz" dediler. Ben "peki" dedim; yani, pek çok konuda
inandırıcılığınızı ortadan kaldırmış olmanıza rağmen, herhalde, bu konuda
samimidirler diye düşündüm ve geldim, Komisyon Başkanıyla, diğer arkadaşlarla
görüştüm "Sayın Bakanımızı ikna edemedik" diyorlar. Sayın Bakanım, bu
vebalin altında siz kalmayınız. Bu, sizin günahınız olamaz. Biz, sizi tanıyoruz
ve seviyoruz. Onun için, bunun, verilecek önergeyle, 300 günü 120 gün olarak
değiştirerek, bir hakkı tüm yurttaşlar tarafından kullanılabilir konuma
getirmek hepimizin görevidir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
Bağ-Kurlular açısından konuya baktığımız zaman, Bağ-Kurlunun -yani, yazık;
gerçekten, neresinden bakarsanız bakın, Bağ-Kurlu yurttaşlarımızdan, ister 1479
sayılı Esnâf Ve Sanatkârlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu kapsamında
olanların; isterseniz, 2926 sayılı Tarımda Kendi Hesabına Çalışanlar Hakkında
Kanuna tabi sigortalıların durumuna bakın- durumu vahim. Yani, 15 gün oldu
daha, kendi hesabına köyde üretim yapan Bağ-Kurlu bir çiftçi- zaten soğanı para
etmemiş, buğdayı para etmemiş, pancarı kotaya bağlanmış, üretimi kısıtlı-
Polatlı'dan gelmiş, üniversite hastanesine gidecek, muayene ve tedavisi için
kendisinden 8 milyar lirayı yatırması isteniyor. Araştırdım, evet, gerçekten 8
milyar lirayı yatıracak hastaneye, onu, bilahara Bağ-Kur ödeyecek. 8 milyar
lirayı, elde ettiği ürünle borcunu ödeyemeyen köylü nereden bulup da yatıracak,
nasıl tedavi olacak, bunu düşünen yok. Bunun çocuğu yok mu, bunun ana babası
yok mu?! Efendim, sen, Bağ-Kurlusun, köylüsün, dur; sen esnafsın, dur...
Değerli arkadaşlarım,
biraz evvel internetten aldım, bugün, Bağ-Kurun eğer 20 katrilyon 266 trilyon
400 milyar lira alacağı var ve bunu alamıyorsak, o sisteme bir bakmamız lazım,
o sistemi gözden geçirmemiz ve düzeltmemiz gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, Bağ-Kurlularla bu ilgili düzenleme, çok büyük bir haksızlık ve eğer
bu düzenleme bununla birlikte yapılmıyor ve öteleniyorsa, görmezden
geliniyorsa; köylü, esnaf, çiftçi yok sayılıyorsa, sizin, sosyal devlet
kavramını, sosyal adalet kavramını, sosyal yardımlaşma ve dayanışma kavramını
bu kürsüden ağzınıza almanıza imkân olmaması gerekir. Ayıptır, günahtır,
yapmayın böyle bir şeyi. Niye ayırıyorsunuz Bağ-Kurluyu, niye ayırıyorsunuz
esnek çalışma biçimleriyle prim ödeme gün sayısını tamamlayamayan, o, toplumun
en yoksul kesimlerini, asgarî ücretlileri, işsizleri? Onun için, Sayın Bakanım,
düzenleme yapılırken, bu önergenin dikkate alınmasını rica ediyorum.
Tabiî, değerli
arkadaşlarım, bu konuyla ilgili olarak Bağ-Kurun sorunları pek gündeme
gelmiyor. Önceki gün, organik tarımla ilgili konular görüşülürken çiftçinin
genel durumu görüşüldü; ama, onların sigortalılık durumlarını, onların sağlık
sorunlarını sosyal devlet anlayışı içinde ele alıp çözüme kavuşturmak pek
düşünülmedi. Bugün, Bağ-Kurluların büyük bir bölümünün aldığı ücret, asgarî
ücretin bile altında. Yine, emeklilerin ortalama aylıkları 440 000 000 lira dolayında;
ama, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 490 000 000 lira, yoksulluk sınırı 1
490 000 000 lira. Böyle bir dönemde eğer bir düzenleme yapacaksak, bir ek
maddeyle bir şeyi düzenleyeceksek, hiç olmazsa, onu düzgün yapmamız lazım.
Gerçekten, ülkemiz,
sadece Avrupa Birliğine endekslendi, bütün yasal düzenlemeleri ona göre
yapıyoruz. Onun için, bir bütünün parçasıdır, Avrupa Birliği böyle istiyor, IMF
böyle istiyor diye sık sık yasal düzenlemeler geliyor. Biraz evvel sözcünün de
belirttiği o, SSK hastanelerinin birleştirilmesine ilişkin, Sağlık Bakanlığına
mülkiyetlerinin devrine ilişkin düzenleme elbette bütünün bir parçası; elbette
sizin içinizde de, Sayın Bakanım başta olmak üzere, bunun yanlış olduğunu
gören, söyleyen, kendi aralarında sohbet eden arkadaşlarımız var. Ama, Sağlık
Bakanlığı, geçtiğimiz yıl, temmuz ayında, kendisinin kullanımına sunulmuş
hazine mallarının satışına ilişkin yetki aldı. Verdik Mecliste o yetkiyi.
Şimdi, SSK hastanelerini de üzerine aldıktan sonra, onların da satışını
kolaylaştıracak, kimler yine nasıl zengin yapılacak o belli değil; sözcü
arkadaşım çıkmış bunu överek anlatıyor.
Sayın arkadaşım, sayın
sözcü, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrine ilişkin düzenlemeniz
Anayasaya aykırı, insan haklarına aykırı, kurumun tüzelkişiliğine aykırı.
Bakın, SSK'nın kuruluş kanununun daha ilk maddesinde, SSK "idarî ve malî
açıdan özerk, özel hukuk hükümlerine tabi kamu tüzelkişisi" diye
tanımlanıyor. SSK'nın malları bir tek ceza hukuku açısından kamu malı
sayılabilir; aksi takdirde, hiçbir şekilde, kamu malı olarak, devlet malı
olarak değerlendirilemez ve el konulamaz. Bunun böyle bilinmesinde yarar var.
Zamanı geldiğinde, bu konuyu ayrıntılarıyla bu kürsüden konuşacağız; dersinize
iyi çalışmanızı salık veriyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, bir tek kişi için çıkmış olsa bile, toplumda kanayan bir yarayı
tedavi etmeye yönelik bu düzenlemeye olumlu oy vereceğiz; ama, o 300 günlük
staj süresinin de 120 güne düşürülmesi koşuluyla.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesi
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 17.7.1964
tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 32 nci maddesinin (E) bendine
aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
"Yabancı ülkeye
gönderilenlerin tedavi süresi iki yılı geçemez. Bu süre içerisinde acil haller
hariç olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın seyriyle bağlantılı olmayan
hastalıktan başka yapılan tedavi giderleri ödenmez ve bu tedavi için süre
uzatılamaz. Tedavi süresi altı ayı geçtiği takdirde ilgili yabancı sağlık
kurumundan alınan ve tedavinin devamı zaruretini gösteren rapor, dış
temsilciliklerce Kuruma gönderilir. Bu işlem her altı ayda bir tekrarlanır ve
Kurumca sigortalılar için tespit edilen esaslara göre gidip-gelme yol paraları
ile tedavi ve zaruri masrafları Kurumca ödenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Sayın Agâh Kafkas;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AGÂH
KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, burada yapılan
düzenlemeye geçmeden önce, ben, burada, özellikle, sivil toplum örgütlerinin ve
medyanın önemi üzerinde durmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, demokrasinin olmazsa
olmazı siyasî partiler, sivil toplum örgütlerimiz ve özgür basındır. Kamuoyunun
oluşmasına etki eden bu dinamikler sağlıklı işlediği zaman, toplumdaki
sıkıntıların çözülmesine de büyük katkı vermektedir.
Sosyal güvenlik
sistemimiz yeniden onarılıyor. İşte, SSK kanunu yoktu, kanunu çıktı ve birçok alanda,
birçok düzenlemeleri birlikte yapıyoruz. Sosyal güvenlik sistemimizde norm ve
standart birliğine gidilmesi ve tek çatı altında toplanması, hükümetimizin
öncelikli hedefleri arasında. Ancak, bu arada, norm ve standart birliğine
-sıkıntıları da bir an önce gidermek anlamında- böyle özel alanlarda da süratle
gidilmesi anlamındadır bu yasa tasarısı.
İşte, dün, bizden önceki
dönemlerde Ahmet Köseler ağlıyordu, Esinlerin babaları ağlıyordu; kızları,
çocukları hasta oldukları zaman, onları tedavi ettirme sürecinde kendileri
hastalanır hale geliyordu; bu, bunu telafi ediyor. Doğrudur, bundan
Bağ-Kurluların yararlanmaması bir eksikliktir, Sayın Bakanımız sunuş
konuşmasında, hükümet adına ve Bakanlık adına bunu deklare etmiştir. Yani, biz,
komisyonda, AK Partili üyeler olarak bunu gündeme getirdik, teknik nedenle bir
an önce bu çıksın noktasından; bu, bugün gerçekleştiriliyor. Bağ-Kurla ilgili
kanun tasarısı, Bağ-Kurluların da yararlanması konusundaki teklifimiz Yüce
Meclise sunulmuştur ve bir an önce gerçekleşecektir.
Geçtiğimiz günlerde
futbol teröründe Cihan Aktaş'ı kaybettik. Cihan Aktaş'ın ölümü, futbolda terör
ve fanatik taraftar ve statlardaki anarşiyi gündeme getirdi ve birçok önlemin
alınmasına vesile oldu. Ben, umuyorum ki, Cihan Aktaş'ın ölümü, futbol terörü
ve tribün terörünün önlenmesi konusunda milat olsun.
Yine, sevgili dostum,
arkadaşım, bu sene İstanbul'da yılın öğretmeni seçilen Muzaffer Canıdemir'in
sevgili oğlu Hakan Canıdemir, bildiğiniz gibi, Kocaeli'ndeki üniversiteden
evine, İstanbul'a dönerken, trenden -kapkaç teröründen- atıldı ve kapkaç terörü
gündeme geldi.
Bu kapkaç terörü
noktasında da iki cümle söylemek istiyorum. Bir trenden bir genç dövülerek
öldürülüp, atılıyor. O tren ağzına kadar insan dolu. Güvenlik kuvvetleri
tarafından failleri yakalandığı halde, hâlâ bir tane şahit bulamıyoruz!.. Tren,
ağzına kadar insan dolu ve bir tanesi çıkıp da "ben bu olayı gördüm"
demiyor. Haydi, o gün olay gerçekleşirken korktunuz, müdahale edemediniz ya da
başka nedenlerle sessiz kaldınız; ama, artık, bu kadar gün geçtikten sonra...
Bir toplumsal duyarsızlığı yaşıyoruz!.
Ben, burada bütün
yurttaşlarımızın nemelazımcılıktan kurtulması, demokratik reflekslerini ortaya
koyması ve haklarımızı birlikte savunmamız gerektiğinin altını çizmek
istiyorum.
Hakan Canıdemir olayı,
Türkiye'de neyi getirdi; kapkaç terörüne ilişkin yeni düzenlemeleri getirdi.
Adalet Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız çok ciddî bir çalışma sürdürüyorlar.
Bir yandan, yine, Hakan
Canıdemir kardeşimiz, organ bağışının Türkiye'de önemini bir kez daha ortaya
koydu. O acılı baba, o eğitimci baba, o
asil insan, o gün, o acısına ve o sıkıntısına rağmen, organ bağışını
gerçekleştirerek, Türkiye'de organ bağışı konusunda bir duyarlılığın meydana
gelmesine katkı verdi. Bence, bu çok anlamlıydı, çok önemliydi. Bu konudaki
duyarlılığın da -ilgili kuruluşlar olarak- hem organ bağışı hem kapkaç
terörünün önlenmesi hem de yol güvenliğimizin sağlıklı bir şekilde düzenlenmesi
konusunda gerekli tedbirlerin alınmasında bir milat olmasını diliyoruz.
Yine, hepimizi yüreğinden
yaralayan bir başka olayı, bizim çarpık kamu yönetimi anlayışımızın önemli
göstergelerinden birini Kızıltepe'de yaşadık; Ahmet Kaymaz ve Uğur Kaymaz -12
yaşındaki bir çocuğumuz- terörist muamelesi gördü ve öldürüldüler.
Bunu, İnsan Hakları
Komisyonumuzun ilgilileri inceledi, İçişleri Bakanlığımız inceledi ve
Başbakanımızın ifadesiyle 12 yaşındaki bir çocuğun terörist olarak
değerlendirilmesinin kabul edilemez olduğu ortaya konuldu. Biz, burada,
umuyoruz ki, bu durum -terörle mücadelede insan hakları boyutunun ve insanın
önemsenmesi gerektiği- bir milat olmalı. İçişleri Bakanlığımız gerekli
tedbirleri almaya başlamıştır; failleri hakkında gerekli takibat yapılıp,
gereken cezanın verilmesini Yüce Meclis olarak heyecanla takip ediyoruz ve
bunun bir an önce gerçekleşmesini diliyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
lütfen sadede gelelim; çünkü, tartıştığımız konuya katkıda bulunacak
görüşleriniz var, onları alırsak daha iyi olur.
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Sayın Başkan, sadet bunlar. Bunlar, bizim sadedimiz, bu ülkenin sadedi.
Sayın Başkan, burada, bu
maddeye ilişkin görüşlerimizi söyledim. Burada, gereken düzenleme Esin için
yapılıyor olsa bile anlamlıdır; bu süreç, Esin için değil, bundan sonra
Esinlerin olmaması içindir.
Burada üzerinde durmamız
gereken bir başka boyut ise, bizim birlikte çıkardığımız ve birlikte
düzenlediğimiz kimi düzenlemeleri, hâlâ, geriye dönerek küçümsemeye hakkımızın
olmadığıdır. Dünden beri burada sosyal devleti tartışıyoruz. Yani, bizim
yaptığımız düzenlemeler sosyal devletin güçlendirilmesine yöneliktir; bu
düzenlemeleri yapma hakkımızın olmadığı, sosyal devletten söz etmememiz
gerektiği söyleniliyor burada. Böyle bir garipliği kabul etmemiz mümkün değil.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Bravo!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Bakın, İş Yasasını düzenledik. Burada, altı ay boyunca, Cumhuriyet Halk
Partisinin değerli sözcüleri bunun kölelik yasası olduğunu söylediler, altı ay
boyunca bunu dinledik ve altı ay sonra bu yasa çıktı. Uzun bir süredir bu
uygulanıyor; ne kölelik yasası var ne de bahsedilen bu sıkıntıların birini
yaşıyoruz. İstihdam arttı ve örgütlenme de arttı.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Bravo!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Arkadaşlar, dün bir şey söylemiştik, bugün de aynı şeyi devam ettirelim yerine,
dün söylediğiniz şeyler hayatta nasıl sınandı, bu işler hayatta nasıl yürüyor,
bu yasa nasıl uygulanıyor, bu yasanın sonuçları ne, allahaşkına bir bakın.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Bravo!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Doğrudur, sendikal hareket de örgütlenmeye başlamıştır çıkan bu yasayla.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Bravo! Doğrudur!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
İş Güvencesi Yasası ilk defa bizim yasalarımız arasında yerini bulmuştur ve
yetmez...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Helal olsun!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Doğrudur, eksiklerimiz vardır. Süratle, 2821 sayılı Sendikalar Kanununu, 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununu da Avrupa Sosyal Şartına,
ILO normlarına -çağdaş dünyaya entegrasyon konusunda- uyarlamamız lazım.
Örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmamız lazım. Doğrudur, kayıtdışının
önlenmesi anlamında da çok önemlidir.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
İşte sendikacılar!.. Bravo Sayın Başkan!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Onun ötesinde, gerçekten, Türkiye'de sağlıkta kalitenin artırılması,
standardizasyonun sağlanması ve genel sağlık sigortasının çıkarılmasının önemli
bir ayağı olarak Meclisin gündemine getirilecek olan sağlığın tek elde
toplanması yasasını bu kadar kanundışı ve bu kadar mantıkdışı bir üslupla
eleştiriyor olmak... Haklı olunabilir, kimi şeyleri tartışabiliriz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Bravo!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Siz daha iyisini... Siz şöyle, biz de böyle düşünüyor olabiliriz; ama, bir şeyi
toptan reddetmek ya da toptan “siz getiriyorsanız kötü, biz söylüyorsak iyi”
mantığından uzaklaşmamız gerektiğine inanıyorum.
28 000 000 kişi SSK
hastanelerinde muayene olurken, bugün 65 000 000 kişi olmuş. 37 000 000 yeni
insana muayene imkânı sağlamışız. Yani, bu SSK hastanelerinde hizmetler iyiydi
de, bu 35 000 000 insan bu hizmeti alıyordu da biz mi engelledik; yoksa, 35 000
000 muayene hakkını insanımıza mı sunduk?.. Bunun bir bedeli var, bunun bir
maliyeti var; sosyal devletsek, biz de bunun maliyetini ödemek zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sendikacı farkı; süre sonsuz olsun!..
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Sosyal devletin, kurumsal olarak, bütün boyutlarıyla ülkemizde uygulanması
bütün arzumuzdur ve inşallah, bu, bizim iktidarımız döneminde, kimsesizlerin
kimsesi olma idealiyle, adım adım yerine getirilecektir.
Ben, hayatım boyunca,
emek dünyasının hiç aleyhinde olmadım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Bravo! Helal olsun!
AGÂH KAFKAS (Devamla) -
Bundan sonraki yaşamım süresince de olmayacağım.
Sizi de hayatı okumaya
davet ediyorum ve saygılar sunuyorum.(AK Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Bravo! Gurur duyuyorum seninle!
BAŞKAN - Madde üzerinde
bir önerge var; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(S.Sayısı 687) Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Yabancı ülkeye
gönderilenlerin tedavi süresi iki yılı geçemez. Bu süre içerisinde acil haller
hariç olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın dışındaki hastalıklar için
tedavi ücreti ödenmez"
|
Ülkü Gökalp Güney |
Haluk Koç |
Esat Canan |
|
Bayburt |
Samsun |
Hakkâri |
|
Edip Safder Gaydalı |
Dursun Akdemir |
|
|
Bitlis |
Iğdır |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Mikrofon kapalı Sayın
Başkan. (CHP sıralarından "duyamıyoruz Sayın Başkan, mikrofon açık
değil" sesleri)
BAŞKAN - Önerge sahipleri
adına, Sayın Ülkü Güney; buyurun. (Alkışlar)
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemin amacı şudur:
Vakıa, biraz evvel, Komisyonun ve Sayın Bakanın katılmadıklarını pek duymadık;
ama, onlar, katılmadılar, katılamadılar; gerekçelerini bilmiyorum. Ben, bu
maddeyi, muğlak, her tarafa çekilebilir gördüğüm ve bunu anlayabildiğim için bu
önergeyi verdim. Amacım, bunun, daha kısa, daha net anlaşılabilir hale
getirilmesi ve özellikle bürokratlarımızın rahat uygulayabilmesidir.
Maddeyi okuyalım, bakalım
ne demişiz; maddede deniliyor ki: "Yabancı ülkeye gönderilenlerin tedavi
süresi iki yılı geçemez." Doğru... "Bu süre içerisinde acil haller
hariç olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın seyriyle bağlantılı olmayan
hastalıktan başka yapılan tedavi giderleri ödenmez."
Ben, bundan bir şey
anlamıyorum. Eğer, biraz daha düzgün yazılabilseydi... "Bağlantılı
olan" belki olabilirdi.
Değerli milletvekilleri,
o da yetmez. Yurtdışı tedavileri, çok masraflı tedavilerdir; yurt dışındaki bir
hastaya küçük bir müdahale bile büyük meblağlar tutar. Onun için, bizim, bu tasarıya
koyduğumuz maddenin, çok açık, net, anlaşılabilir olması lazım; yani, bunu
ödeyecek olan bürokrat, maddeyi okuduğu zaman "kardeşim, senin durumun
buna uyuyor" veya "uymuyor" diyebilmeli. Bunda bu yok ve bu,
istenildiği gibi uygulanabilir. Benim amacım, bunu düzeltelim ve net bir hale
getirelim; herkes, hangi hallerde gidebileceğini veya gidemeyeceğini bilsin.
Şimdi, çok değerli bir
arkadaşım dedi ki: "Yahu, tamam, hastayı biz oraya gönderiyoruz; ya
hastanın orada başka bir hastalığı daha olursa?.." Olabilir... Orada,
zaten "acil haller dışında" demişiz; , bir acil durumdur. Diyelim ki,
hasta kalbi için gitmiş; ama, bir kanaması olmuş; o, acil bir durumdur, onu
zaten ödüyoruz; ama, hasta gitti; hangi amaçla gitti; ilik nakli için gitti. O
arada, dedi ki, o iyi de, bir de başka şeyler yaptıralım... Zaten, buradaki
doktor arkadaşlarım çok iyi bilirler, uygulayıcılar çok iyi bilirler,
özellikle, yabancı ülkeler ve Amerika'da cerrahî endikasyonlarını ve tedavi
endikasyonlarını çok geniş tutarlar...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bilhassa yabancılara.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) - Neden; çünkü, bizim gibi ülkelerden giden insanlardan veyahut da
devleti ödüyorsa, onlardan fazla para almak için. O, orada, bu bir sektör
haline gelmiştir. Bütün hastanelerin yanında oteller vardır, tedavi olanlar
görmüştür, bizler yaşadık, gördük.
Bu bakımdan, ben ne
yaptım; ben dedim ki: "Yabancı ülkeye gönderilenlerin tedavi süresi iki
yılı geçemez." Tamam. "Bu süre içerisinde acil haller dışında -onu da
koyduk- olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın dışındaki hastalıklar için
tedavi ücreti ödenmez." Eğer, bunda bir yanlışlık, bir haksızlık varsa,
takdir Yüce Meclisin; ama, kırkdört yıllık bir hekim olarak, bir arkadaşınız
olarak, bunun böyle doğru olduğuna inanıyorum; bu, böyledir. Yani, burada,
böyle, işi geniş koyup da bürokratın önüne veyahut da, ne bileyim,
uygulayıcının önüne bırakırsak, yarın büyük istismarlar olur. Sosyal Sigortalar
Kurumunun ve Bağ-Kurun durumunun ne halde olduğunu biliyorsunuz. İlaçların
parasını ödeyemediğimiz bir durumda, bunu, bu kadar geniş kapsamlı ve
anlaşılması zor bir şekilde getirip, buraya, önümüze koyarsak, yarın uygulamada
büyük sıkıntılar olur ve büyük harcamalarımız olur, haksız harcamalarımız olur.
Bunu düzeltmek için bu önergeyi verdim. Takdir Yüce Meclisindir. Hepinize
saygılar sunarım. (CHP ve Bağımsızlar sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
HALUK KOÇ (Samsun)-
Arkadaşlar, lütfen kabul edin.... Özünü değiştiren bir şey değil, içeriğini
netleştiren bir şey.
BAŞKAN- Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (CHP ve Bağımsızlar sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 506 sayılı
Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 49. - Yurt
içinde tedavisi mümkün olmayan, ancak yabancı bir ülkede kısmen veya tamamen
tedavisi mümkün görülen ve malullük halinin önlenebileceği veya önemli oranda
azaltılabileceği Kurum sağlık tesisleri sağlık kurulu raporu ile tespit edilen
hastalıkları için ve bu raporda belirtilmiş ise beraber gideceği kimseyle
birlikte;
a) Hastalığın anlaşıldığı
tarihten önceki bir yıl içinde en az 300 gün hastalık sigortası primi ödenmiş
olması şartıyla sigortalının, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına tâbi olarak
çalışmayan ya da gelir veya aylık almayan eşi ile geçindirmekle yükümlü olduğu
çocukları, ana ve babası,
b) Bu Kanuna göre sürekli
iş göremezlik geliri, malullük veya yaşlılık aylığı almakta olanlar ile bu
kimselerin geçindirmekle yükümlü oldukları eş, çocuk, ana ve babası,
c) Hak sahibi olarak
gelir veya aylık alan eş, çocuk, ana ve baba,
Yurt dışına gönderilir.
Yabancı ülkeye
gönderilenlerin tedavi süresi iki yılı geçemez. Bu süre içerisinde acil haller
hariç olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın seyriyle bağlantılı olmayan
hastalıktan başka yapılan tedavi giderleri ödenmez ve bu tedavi için süre
uzatılamaz. Tedavi süresi altı ayı geçtiği takdirde ilgili yabancı sağlık
kurumundan alınan ve tedavinin devamı zaruretini gösteren rapor, dış
temsilciliklerce Kuruma gönderilir. Bu işlem her altı ayda bir tekrarlanır ve
Kurumca sigortalılar için tespit edilen esaslara göre gidip-gelme yol paraları
ile tedavi ve zarurî masrafları Kurumca ödenir. Kurum sağlık tesisleri sağlık
kurulunca verilen rapora karşı Kurum veya ilgili sigortalıca yapılacak itiraz,
Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır. Sosyal Sigorta Yüksek
Sağlık Kurulunca verilen karar kesindir."
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
önerge var; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 687
sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının çerçeve 2 nci maddesi (a) bendindeki "300 gün"ün,
"120 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sami Tandoğdu |
Oya Araslı |
İzzet Çetin |
|
Ordu |
Ankara |
Kocaeli |
|
Canan Arıtman |
Mehmet Işık |
Haluk Koç |
|
İzmir |
Giresun |
Samsun |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
sahiplerine soruyoruz; gerekçeyi mi okutalım?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu tedavi hizmetlerinden
yararlanabilmek için öngörülen 300 gün prim ödeme koşulu çok ağır bir koşuldur.
Günümüzde çalışma yaşamı içindeki sigortalılar, işsizliğin ve kayıtdışı
çalıştırmanın ağır etkisiyle her koşulda çalışmayı kabul etmekte, bu durumu
istismar eden bazı işverenler de, işçilerin sigorta primlerini eksik
yatırmaktadır.
Geçtiğimiz yasama
döneminde kanunlaşarak yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Yasası da, her türlü
esnek çalıştırma biçimine izin verdiğinden, çalışanların büyük bir bölümünün
300 gün prim ödemesi imkânsız hale gelmiştir.
Bu ve benzeri nedenlerle,
300 günlük sürenin 120 gün olarak değiştirilmesi, çalışanların menfaatına
olacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Komisyona ve Hükümete,
bir teknik eksikliği giderebilmeleri için 15 dakikalık bir süre vermek
gerekiyor. Bu nedenle, birleşime 15 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.13
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.42
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 25 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
687 sıra sayılı tasarının müzakerelerine
devam ediyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
7. - Sosyal
Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/927) (S. Sayısı: 687) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun, görüşülmekte olan kanun tasarısının 1
inci ve 2 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu
maddesine göre bir talebi vardır; Başkanlık, bu talebi yerine getirecektir.
Şimdi, tasarının 3 üncü maddesini
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Soru yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Soru yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun, görüşülmekte olan kanun
tasarısının 1 inci ve 2 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin,
Komisyonun talebi hakkındaki görüşünü okutuyorum.
Danışma Kurulu Önerisi
687 sıra sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 ve 2 nci
maddelerinin yeniden görüşülmesine dair Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunun talebi Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
Bülent Arınç |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı |
|
|
İrfan Gündüz |
K.Kemal Anadol |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Danışma Kurulunun görüşü
bilgilerinize sunulur.
Şimdi, Komisyonun istemini okutup
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 687 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1 inci ve 2 nci maddelerinin teknik olarak yeniden düzenlenebilmesi
amacıyla, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre, yeniden görüşülmesini arz ve teklif
ederiz.
Cevdet Erdöl
Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu
Başkanı
BAŞKAN - Komisyonun istemini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu durumda, tasarının 1 inci maddesini
yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş 1 adet önerge
vardır; okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (sıra sayısı 687) SSK
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yabancı ülkeye gönderilenlerin
tedavi süresi 2 yılı geçemez. Bu süre içerisinde acil haller hariç olmak üzere,
raporda belirtilen hastalığın dışındaki hastalıklar için tedavi ücreti ödenmez.
Bu tedavi için süre uzatılamaz. Tedavi süresi 6 ayı geçtiği takdirde ilgili
yabancı sağlık kurumundan alınan ve tedavinin devamı zaruretini gösteren rapor,
dış temsilciliklerce kuruma gönderilir. Bu işlem her 6 ayda bir tekrarlanır ve
kurumca sigortalılar için tespit edilen esaslara göre gidip-gelme yol paraları
ile tedavi ve zarurî masrafları kurumca ödenir."
|
Ülkü Güney |
Haluk Koç |
E. Safter Gaydalı |
|
Bayburt |
Samsun |
Bitlis |
|
Dursun Akdemir |
Esat Canan |
Tayyar Altıkulaç |
|
Iğdır |
Hakkâri |
İstanbul |
|
İrfan Gündüz |
|
|
|
İstanbul |
|
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkanım, kısa bir izahat
vermeme müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Tabiî.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Bu, teknik olarak, biraz önce Sayın
Güney ve arkadaşları tarafından verilen önergeye katılmakla birlikte, eksik
kaldığı için bunu tamamlamak ve suiistimallere yol açmamak için, ikinci
cümlesine diğer cümleleri de eklemek durumunda kaldık; bundan dolayı da, ara
talebimiz olmuştu. Gerek Başkanlık Divanına gerek arkadaşlara anlayışlarından
dolayı teşekkür ediyorum.
Olumlu görüşle, takdirlerinize sunuyorum.
Arz ederim.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, yoksa
açıklama mı yapmak istersiniz?
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ülkü Güney.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Değerli
milletvekilleri, vermiş olduğumuz bu önergeye katıldığınız için hepinize
teşekkür ediyorum. Burada bir eksiğimi ifade etmek istiyorum; önergeyi
verdiğimde zaman kısa olduğu için fıkranın son kısmını oraya yazamamıştım,
yetiştirememiştim ve Değerli Komisyon Başkanı da bu nedenle katılmadılar;
yoksa, içeriğine katılıyorlardı, onu biliyorum. Bu eksiklik, yani maddî hata
önergeyi acilen yazdığım için meydana geldi; tabiî, dolayısıyla, madde yarım
kalmış oldu. Bu son vermiş olduğumuz önerge, maddenin tümünü düzelten bir
önergedir.
Tekrar teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı,
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 1 inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tekriri müzakere konusu olan 2 nci madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 687 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle eklenen ek madde 49'un son fıkrasının
ikinci cümlesinde geçen "olmayan" kelimesinin "olan"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Tayyar Altıkulaç |
İbrahim Hakkı Birlik |
İrfan Gündüz |
|
İstanbul |
Şırnak |
İstanbul |
|
Ülkü Güney |
E. Safder Gaydalı |
|
|
Bayburt |
Bitlis |
|
BAŞKAN - Komisyon?..
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, cümlenin anlaşılır
olması bakımından olumlu bir değişikliktir. Olumlu görüşle takdirlerinize arz
ediyorum.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Teknik bir düzeltme için
verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen bu önerge
doğrultusunda...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önceki önergeler
geçerli değil mi? Bizim verdiğimiz önergenin tekrar okunması gerekmiyor mu?
Tekriri müzakere yapıldığına göre, madde yeniden görüşülüyor; bizim önergenin
bir kez daha oylanması gerekir.
BAŞKAN - İzzet Bey, önergeyi tekrar
vermeniz gerekiyordu; vermiş olsaydınız, o da görüşülecekti.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan bir şey açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Komisyon Başkanı.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, 2 nci maddeyle eklenen
madde 49'un ilk fıkrasında, sehven, "malullük" yazılacak yerde
"mamullük" yazılmış; onun, tutanaklarda da düzeltilmesini arz
ediyorum efendim.
BAŞKAN - Sayın Komisyon Başkanı,
arkadaşlarımız onu okurken düzelterek okumuşlar.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Yani, arkadaşlarımızın ferasetini
takdir edin.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Kabul edilen önerge doğrultusunda
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Daha önceki maddelerde olduğu gibi
oybirliğiyle kabul edilmiştir.
Hayırlı olsun.
3 üncü sıraya alınan Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
raporunun müzakeresine başlıyoruz.
8. -
Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/557) (S. Sayısı: 632) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 632 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Ülkü. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 632 sıra sayılı Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
raporu hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa, geçen yıl nisan ayında
görüşülmüştü ve 1 Mart 2003 tarihinde bir gizli oturum da yapılmıştı burada, o
gizli oturumda, burada, Genel Kurulda, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok soylu
bir davranış göstererek, bu konunun yani Irak'a asker göndermenin reddedilmesi
sağlanmıştı. O günden bu yana ülkemizde birçok olaylar akıl almaz bir hızla
gelişmektedir. Bazen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Danışma Kurulu
bile bu hız nedeniyle şaşırabilmektedirler. Bu tasarının bugün aniden gündeme
getirilmesi, bu baş döndürücü gelişmelerin ve şaşırmanın somut bir ifadesi olsa
gerek. Ne zaman aklınıza geldi, neden şimdi getirdiniz, bunu anlamak mümkün
değil. Anlaşılan o ki, Danışma Kurullarından ziyade, daha çok başka kurulların
müdahalesi var ve o kurulların müdahalesiyle İçtüzük hükümleri de çiğnenmekte,
ani kararlar verilebilmekte. Çok yaygın bir kanaat ve özdeyiş olarak bilinir
ki, acele işe şeytan karışır. Bu da, böylesi bir acelecilikle bugün aniden
karşımıza getirilmiştir.
Şimdi, bakıyoruz, altkomisyonda
Karayolları Trafik Kanunuyla ilgili bir düzenleme görüşülüyor -ki, bugün de
vardı onun görüşmesi- Genel Kurulda da Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla, Karayolları Trafik Kanununun sadece bir
maddesi, ama çok önem taşıyan bir maddesi görüşülüyor.
13 Ekim 1983 tarihli ve 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun 91 inci maddesine, altıncı fıkradan sonra gelmek
üzere, şimdi okuyacağım fıkranın eklenmesi, Komisyonda bizim Grubumuzun
muhalefet etmesine karşın kabul edilmiştir. Biz niçin muhalefet ettik? Bakın,
öncelikle eklenen fıkrayı sizlere okuyayım: "Milletlerarası hukukun meşru
saydığı hallerde, ortak savunma veya barış harekâtı çerçevesinde Türkiye'de
harekât, eğitim veya tatbikat maksadıyla bulunmasına izin verilen yabancı
silahlı kuvvetlerin neden olabileceği hasar ve zararların tazmini konularının
özel bir anlaşmayla düzenlendiği
hallerde, bu kapsamda Türkiye'ye girecek yabancı askerî araçlar bakımından bu madde hükmü uygulanmaz."
Bunun adı, kısaca söylemek gerekirse, bir
nevî kapitülasyondur. Neden mi; bakın, yolda seyreden bir yabancı araç can
güvenliği açısından tehlike saçacak, belki de suç işleyecek veya 50 kilometre
yerine 150 kilometre hızla gidecek; bu da bir başka suç oluşturacak; ancak,
sonuçta, bunun mahkemesi var mı; varsa hangi mahkeme; hangi mahkeme bununla
muhatap olacak ve hangi mahkeme yargılayacak? Hangi mahkemenin yetkili olduğu
belirli olmadığından yargılanamayacak; çünkü, böyle bir ifade yok. Yani, suç
işleyen cezasız kalacak.
Yine, bu Mecliste Irak'a lojistik destek
anlamında bazı bölgelerimizin, yollarımızın kullanılması talebinde
bulunulmuştu. Böylesi bir karar oluşsaydı eğer, o yollarda bizim insanlarımızın
uğradığı mağduriyeti ve sonuçta, o suç işleyen kimselerin yargı önüne çıkmadan
elini kolunu sallayarak yollarımızı kullanmaya devam etmesi karşısında acaba ne
yapardık?
Her ne kadar böylesi bir düzenlemenin
karşılıklılık ilkesine uyduğu komisyon raporunda ifade ediliyorsa da, araçların
malî sorumluluk sigortası yaptırmakla yükümlü olmaktan çıkarılması bile,
karşılıklılık ilkesine uyulmayacağını göstermektedir.
Egemenlik haklarımıza gölge düşürücü
nitelikte bulduğumuz bu değişikliği onaylamadığımızı belirterek; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına, Yalova Milletvekili Şükrü Önder; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tasarıyla ilgili olarak şunları
söylemek istiyorum:
Öncelikle, Trafik Kanununun 91 inci
maddesi nedir, kısaca, onu izah etmek istiyorum. Trafik Kanununun 91 inci
maddesine göre, trafikte seyreden bütün araçlar malî mesuliyet ve zorunlu
sigorta yaptırmak mecburiyetindedirler; kamu araçları da buna dahildir. Tabiî,
Silahlı Kuvvetlerimize mensup araçlarımız da bu kapsamdadır. Ayrıca, yurt
dışından gelen, özellikle seyahat için gelen, turistik maksatlı gelen araçlara,
ülkeler arasında yapılan anlaşmalar neticesinde karşılıklı sigorta yapılır.
Geçmişte, yine ülkeler arasında yapılan anlaşmalar gereği, yurdumuzda askerî
tatbikatlar için bulunan araçların da sigortası yapılıyordu; ancak, uygulamada
birtakım zorluklara neden olduğundan, bu konu düzenlendi. Bu konuyla ilgili
olarak, geçmişte, 1951 yılında, NATO Anlaşması çerçevesinde, 8 inci maddede
belirtildiği gibi, bunların yurdumuzda veya bir başka ülkede karışmış oldukları
kazalarda bir üçüncü kişiye vermiş oldukları zararın ne şekilde ödeneceği
belirtilmiştir. Ayrıca, uluslararası yapılan anlaşmalarda da bunların hasarı ne
şekilde tazmin edeceği, ödeyeceği belirtilmiştir.
Az evvel, sayın milletvekilimiz, hangi
mahkemelerde yargılanacak şeklinde bir ifade kullandılar. Tabiî ki, konusu suç
teşkil eden bir olayda, mutlaka ilgili mahkemede karşılıklılık ilkesine göre
yargılanması yapılacaktır; ama, trafik yönünden, NATO Anlaşması gereğince,
haklar karşı tarafa tazmin edilecektir.
Bu bakımdan, uygulamada çeşitli
aksaklıklara ve zorluklara neden olan, yurt dışından askerî maksatla gelen
araçlara bu şekilde sigorta yapılması kaldırılmış ve bunun yerine uluslararası
anlaşma hükümleri geçerli olmak üzere, uygulamaya böyle bir şekil verilmiştir.
Konu, özellikle Silahlı Kuvvetlerimiz
açısından son derece önemli, yararlı ve pratiğe, uygulamaya yöneliktir.
Tasarının bu haliyle geçmesi halinde Silahlı Kuvvetlerimize büyük bir faydası
olacağı düşüncesiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
KARAYOLLARI
TRAFİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 13.10.1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91 inci maddesine, altıncı fıkrasından
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Milletlerarası hukukun meşru saydığı
hallerde, ortak savunma veya barış harekâtı çerçevesinde Türkiye'de harekât,
eğitim veya tatbikat maksadıyla bulunmasına izin verilen yabancı silâhlı
kuvvetlerin neden olabileceği hasar ve zararların tazmini konularının özel
bir anlaşmayla düzenlendiği hallerde,
bu kapsamda Türkiye'ye girecek yabancı askerî
araçlar bakımından bu madde hükmü uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Muharrem Tozçöken;
buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHARREM TOZÇÖKEN
(Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, Karayolları Trafik
Kanununun 91 inci maddesinde yer verilen hükümler gereğince, ortak savunma ve
barış harekâtı kapsamında yapılan harekât, eğitim ve tatbikatlar çerçevesinde
Türkiye'ye giriş yapan yabancı askerî araçların da malî sorumluluk sigortası
kapsamında bulunması, ciddî sıkıntılara yol açmaktadır. Bu amaçla, bulunmasına
izin verilen yabancı silahlı kuvvetlerin neden oldukları hasar ve zararın
tazmin usulleri ile hangi makamların bu zararlardan sorumlu olacağına dair
hususlar, bazı uluslararası anlaşmalarda düzenlenmiş bulunmaktadır.
Yine, bilindiği gibi, bu anlaşmalar,
Anayasanın 90 ıncı maddesi gereğince, kanun hükmündedir. Örneğin, Kuzey
Atlantik Antlaşmasına Taraf Devletler Arasında Kuvvetlerin Statüsüne Dair
Sözleşme, kısa adı NATO/SOFA olan bu sözleşmeden doğan zararların da bu
sözleşme gereğince nasıl tazmin edileceği düzenlenmiş bulunmaktadır.
Dolayısıyla, Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortasının amacının, ulaşılabilecek bir
zarar halinde, zarar görenlerin mağduriyetinin mümkün olan en kısa sürede
giderilmesi ve bir başka deyişle, oluşacak zararın tazmininin kolaylaştırılması
olduğu hususu dikkate alındığında, gerek NATO gerekse Barış İçin Ortaklık
Amacıyla Kuvvetlerin Bulundurulmasına Dair Sözleşme gibi anlaşmalarda yer
verilen, hasar ve zararın tazminine ilişkin hükümlerin ihtiyacı karşılar
nitelikte olduğu da görülmektedir. Bu anlamda meydana gelebilecek hasar ve
zararın hangi usullerle tazmin edileceğine dair hükümler içeren anlaşmaların
kapsamına giren tatbikat ve eğitim gibi askerî faaliyetlere katılacak yabancı
plakalı askerî araçların malî sorumluluk sigortası kapsamında bulunmasına
ihtiyaç bulunmamaktadır. Ayrıca, ortak savunma ve barış harekâtı çerçevesinde
yapılan tatbikat, eğitim gibi askerî faaliyetlere iştirakin artacağı ve bu
artışın tatbikat yapılan bölge ekonomisine katkılarda bulunacağı gözönüne
alındığında, yabancı plakalı askerî araçların malî sorumluluk sigortasından
muaf tutulmasının faydalı olacağına inanmaktayım.
Arz ettiğim bu hususlardan dolayı,
sözlerime son verirken, tasarının kanunlaşmasının faydalı olacağını belirtir,
Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UFUK ÖZKAN (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1 inci madde üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısını
daha önce Dışişleri Komisyonunda da tartıştık. Komisyonda bürokratlarımıza bazı
sorular sormuştuk. O soruların cevabını alamadım. Bu kanun tasarısının tekrar
buraya geldiğini görmüş bulunuyorum. Bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum
-hepinizin dikkatini çekmiştir- tutanaklara geçmesi açısından.
Değerli arkadaşlarım, genel gerekçenin
birinci paragrafını okuyacağım, dikkatle izleyelim. "13.10.1983 tarihli ve
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91 inci maddesinde yer verilen
hükümler gereğince ortak savunma ve barış harekâtı kapsamında yapılan harekât,
eğitim ve tatbikatlar çerçevesinde Türkiye'ye giriş yapan yabancı askerî
araçların da malî sorumluluk sigortası kapsamında bulunması, NATO ülkelerine
ait araçların Türkiye'ye girişinden tatbikat sonunda Türkiye'den çıkışına kadar
olan sürede muhtelif ve ciddî sıkıntılara neden olmaktadır."
Değerli arkadaşlarım, muhtelif, ciddî
sıkıntı nedir? Bu muhtelif, ciddî sıkıntıyla ilgili somut bir bilgimiz yok. Ne
gibi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalıyorlar, ne gibi bir muhtelif, ciddî sıkıntı
bu kanun tasarısının karşımıza gelmesine sebep oluyor; bunun, gerçekten,
cevabını alabilmiş değilim.
Yine, son paragrafından bir şey söylemek
istiyorum: "Ayrıca, ortak savunma ve barış harekâtı çerçevesinde yapılan
tatbikat, eğitim gibi askerî faaliyetlere iştirakin artacağı, bu artışın
tatbikat yapılan bölge ekonomisine katkılarının olacağı gözönüne alındığında,
bu kapsamdaki yabancı plakalı araçların malî sigortasından diye devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısının
kabul edilmesiyle, bu muafiyetin kabul edilmesiyle, o bölgede -ya da hangi
bölgede yapılacaksa- bir askerî tatbikatın yapılması, NATO düzeyinde bir
tatbikatın yapılması, o bölgedeki, o kasabadaki, o ildeki, o ilçedeki hangi
ticarî mekanizmayı hareketlendirir; nasıl bir ekonomik katkı sağlar? Bu maddeyi
gizleyebilmek için, ille her şeyde olduğu gibi, bir ekonomik çıkara mı bunu
endekslemek lazım; bunu çok merak ediyorum. Bölgemize de, zaman zaman, yabancı
birliklerin geldiğini biliyoruz; kendi yiyecekleri, içecekleri suya kadar
getirirler; bölge ekonomisine ya da o yöre halkına da en ufak bir katkısı
olmaz. Bu bakımdan, son derece manidar buluyorum. Her şeyi ekonomiye
endekslemek "buradan bize para gelecek, yöre halkını kalkındıracağız,
oraya katkı olacak; onun için, bunu kabul edelim" demek, çok doğru
değildir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buna
"hayır" diyeceğimizi bildirir, hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Tasarı kabul edilmiş ve
yasalaşmıştır.
Daha önce, oylamadan önce isteseydiniz,
uygulardım.
Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile
491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
9. - Türk
Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları
(1/895) (S. Sayısı: 676) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 676 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy;
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SONER AKSOY (Kütahya)
- Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; bugün huzurunuzda
görüşülmekte olan kanun tasarısı, 1999 yılında kabul edilen 4490 sayılı Türk
Uluslararası Gemi Sicili Kanununda yapılan bir değişiklikle alakalıdır. Bu
yasa, 1999 yılında Türk deniz ticaret filosuna yararlı olacağı ümidi içerisinde
ve hatta, dünya ticaret filosuyla da rekabet edebileceği düşüncesi içerisinde
çıkarılmış, düşünülmüş bir yasa, güzel bir yasa; ancak, bazı problemleri
olduğundan, değişikliklere ihtiyacı olduğundan dolayı, bugün gündemimize gelmiş
bulunuyor ve o eksikler yapılamadığı için de, 1999 yılından günümüze kadar, bu
yasadan sektör gerekli istifadeyi sağlayamamış. İşte, bu sağlayamadığı
istifadeyi sağlama amacıyla yapılan bir düzenlemeyi huzurunuza getirmiş
bulunuyoruz.
Türkiye, dünya ülkeleri arasında gemi
tonajı bakımından ilk 20 ülke arasına bile, maalesef, şu anda girememektedir.
İlk 20 içerisinde, yerlerini haritada görmekte zorluk çektiğimiz ülkeler
vardır; Liberya, Bahama, Marshall Adaları, Saint Vincent ve sair birtakım
ülkeler yer almaktadır. Bu ülkelerin bayraklarını çeken gemiler çeşitli
vergilerden muaf olmakta; yılda sadece cüzi bir harç ödemek suretiyle,
yüzbinlerce gemi o ülkenin bayrağını dünya sularında dolaştırarak o ülkelere
para ödemektedirler ve tabiî, denizde bir ülkenin bayrağını taşımış olması
demek, aynı zamanda, itibarını, kimliğini ve ismini taşıması bakımından son
derece önemlidir; çünkü, uluslararası ticaret, bugün, bildiğiniz gibi, dünyada,
daha çok deniz yoluyla yapılmaktadır.
Nasıl Mustafa Kemal Atatürk "istikbal
göklerdedir" dediyse, 1500 yıllarında da Barbaros Hayrettin Paşa
"denizlere hâkim olan, dünyalara hâkim olur" demişti. Bu Türk
büyükleri bu sözleri söylüyor; ama, biz, maalesef, bunların altında yatan
gerçekleri hem iyi değerlendiremiyoruz hem bu noktada gerekli aktiviteleri
gösteremiyoruz.
Bugün, hakikaten, dünya, bütün sınaî ve
ticarî faaliyetlerini, enerjiyle alakalı iletişimi deniz yoluyla yapmaktadır ve
bu deniz yoluyla yapmış olduğu ticaret yüzde 90 mertebelerindedir. Eğer dünya
deniz ticaret yolu gerçek anlamda işlevini yitirmiş olsa, dünyanın yarısının
soğuktan donması, yarısının da açlıktan ölmesi mümkündür. Bu nedenle, tüm dünya
ülkeleri millî gemi filolarını geliştirmek için her türlü tedbiri almaktadırlar
ve dünya deniz ticareti de, son kırk yıl içerisinde, her on yılda 1 misli
katlanarak büyümüştür ve bugün, bununla alakalı navlun miktarı, 380 milyar dolar,
400 milyar dolar civarında bir rakama ulaşmıştır. Dünyada cereyan eden bu 400
milyar dolar civarındaki bir navlun pazarından Türkiye'nin pay almaması, üç
tarafı denizlerle kaplı olan bir ülkenin pay almaması, doğrusu, büyük bir
eksikliktir. Bu payın büyük olması hepimizin arzusudur.
Burada, size, son olarak, dünyadaki gemi
sahiplerine göre ülkelerin sıralamasını vermek istiyorum: Birinci sırada yer
alan Yunanistan, dünya gemi dw tonajının yüzde 19,5'ini kontrol etmektedir; bu,
dünyanın âdeta 1/5'ine tekabül etmektedir. Bundan sonra Norveç, Çin, Almanya,
Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ülkeler gelmektedir. Türkiye groston
bakımından dünya ülkeleri arasında ilk 20'ye dahi, maalesef, girememektedir, 23
üncü, 24 üncü sıralardadır; ama, kontrol ettiği gemi itibariyle de 17 nci
sıradadır. Yani, bu şu demektir: Armatörlerimizin bir kısmı yabancı bandıralı
gemilere, yabancı bayraklı gemilere kumanda etmektedirler ve yabancı bayrak
çekmişlerdir. Eğer, biraz sonra tartışacağımız yasa tasarısı gerçekleşirse,
biz, en azından, 23 üncü sıradan 17 nci sıraya inebiliriz. Yasanın, bu yönüyle
çok büyük yararlar sağlayacağını ümit ediyoruz.
Yasa tasarısıyla getirilen birinci ve ilk
değişiklikle, ikinci sicil kaydı için vaktiyle getirilmiş olan 12 000 dwt'luk
sınırın aşağı çekilmesi suretiyle, 3 000 dwt'a indirilmesi suretiyle, ithal
edilen veya elinde 3 000 dwt'a kadar olup da yabancı bayrak çekmek durumunda
kalan Türk gemilerinin, bizim, gelip ikinci sicile kolaylıkla kayıt olma
imkânlarını sağlayarak, onların da, yine, ikinci sicilde kayıtlı olan
teşviklerden yararlanmasını ve aynı zamanda, Türk Bayrağı çekmesini sağlamış
olacağız. 4490 sayılı İkinci Sicil Yasasının amaç ve kapsamında, zaten, bu
ifadeden özellikle bahsedilmiş; ama, maalesef, bugüne kadar bu düzenleme
yapılmadığı ve rakam yüksek tutulduğu için, bu istikamette büyüme olamamıştır.
Ayrıca, bu yasada getirilen diğer bir
değişiklik de, yatların bundan yararlanamamış olmasıdır ve yatlara verilen
ikinci sicile kayıt harcı ile 100 dwt'luk bir geminin ikinci sicile kayıt harcı
arasında hiçbir fark yoktur. İşte,
burada düzenleme yapmak suretiyle, dünyada gezen binlerce, onbinlerce yatın bir
kısmının Türk Bayrağı çekmesi suretiyle ve ikinci sicile kaydedilmesi suretiyle
hem filomuzu hem şanlı bayrağımızı dünya yolları üzerinde dolaştırmalarını hem
de onlardan alacağımız fon ve SSK primi gibi birtakım imkânların ülkemizde
kalmasını sağlamış olacağız.
Bu iki önemli değişikliğin yanında,
uygulanması haksızlık yaratan resen terkini gerektiren hallerin varlığına rağmen
-mesela, geminin yurt dışında satılmış olması veya batmış olması olabilir-
harçların hâlâ alınmaya devam edilmesi gibi yanlış uygulama söz konusu. Bunun
ötesinde, bir de, geminin finansal kiralanması mümkündür; finansal kiralamayla
gemiler kiralanabilir. Bu sırada finansal kiracının üzerine geminin tescil
edilmesi halinde tekrar kayıt harcının alınması gibi bir mükerrerliği de
ortadan kaldırmaktadır yasamız.
Bu düzenlemelerle, bu yasayla,
uluslararası bir niteliği olan deniz taşımacılığında Türk Bayraklı gemi
sahiplerine uluslararası navlun piyasasında rekabet edebilme imkânı sağlanacak,
haksız rekabet uygulamalarına maruz kalmalarının bir nebze olsun önüne
geçilecek, rekabet eşitliğinin, hatta rekabet avantajının sağlanması mümkün
olabilecektir.
Denizcilik sektörünün, ülkemizin asıl ana
lokomotif sektörü olduğuna inanıyorum; üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke
olarak, denizcilik ve gemi inşaat sektörünün asıl lokomotif olduğu
kanaatindeyim. Buna pek dikkat edilmemektedir. İşte, tekstilin veya ihracatın
ana sektör olduğu şeklinde ifadeler vardır. Tabiî, bunların da doğrulukları
tartışılmaz; ama, gemi inşaat sektörü ve denizcilik sektörü ana sektördür;
çünkü, bu sektörün yararlanmadığı hiçbir sektör yoktur. Gemi inşaat sektörü ve
gemicilik, bütün sektörlerden bizzat yararlanıp, gemide onların bizzat
kullanılmasını sağlayan ana sektördür. Bu bakımdan, bu sektöre önem vermek
demek, bütün sektörlere katmadeğer sağlamak, bütün sektörlere zam yapmak,
ilave, ekstra değer vermek ve hizmetlerini artırmak demektir.
Türk uluslararası gemi sicili, gemilerin
serbest bölgesi niteliğindedir. Yasanın çıktığı dönemde 10 500 000 dwt'la 16
ncı sırada olan deniz ticaret filomuz, bu yasaya rağmen, geçen süre içerisinde
6 000 000 dwt'a ve dünya gemi tonaj sıralamasında 23 üncü sıraya gerilemiştir.
Anlaşılmaktadır ki, bu konuda yapacağımız şeyler vardır. Geçenlerde de bu
istikamette çıkarmış olduğumuz bir yasayla, Parlamentomuz, 22 nci Dönem
milletvekilleri olarak, bu istikamette, gerçekten, gemi inşaat sanayiine ve
deniz ticaret filosuna çok önemli katkı ve hizmetler yapmıştır.
Hepinize desteğiniz için teşekkür ediyor,
yasanın milletimize ve denizcilik sektörümüze hayırlar getirmesini diliyor,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Komisyonumuzun çok değerli Başkanı kanun
tasarısı üzerinde bilgiler verdiler. Ben bir tekrara girmek istemiyorum; ancak,
eksik kalan yanlarını ve önerilerimizi sıralayarak, hep birlikte Türkiye'nin
ihtiyacı olan bir kanunu da çıkarmak arzusundayız.
İlgili kanun tasarısına şöyle bir göz
attığımızda, görüyoruz ki, yapılmak istenen şudur: Deniz ticaret filomuzu
geliştirmek. Bu tasarının anateması budur.
İkinci anatema, yabancı bayrak adı altında
ticaret yapan gemilerin, kendi, millî bayrağımız altına alınması ve buradan
yaşamlarını, ticarî faaliyetlerini sürdürmesi. Bu, millî denizcilik
politikasının bir gereğidir zaten. Bugüne kadar niye yapılmadı, o da belli
değil. Çelişki nereden kaynaklandı; çelişki, bugüne kadar yapılan işlemler
sürekli 12 000 dwt'un üzerindeki gemiler için yapılıyordu; teşvik de ona geldi,
satın almada yapılacak işlemlerde de onlara kolaylık sağlandı; ama, Türkiye'nin
farklı bir ihtiyacı görüldü.
Düşünebiliyor musunuz, üç tarafımız
denizlerle çevrili, komşu ülkelerle ihracat, ithalat yapıyoruz ve bunun
yaklaşık yüzde 90'ını da denizyollarıyla yapıyoruz; fakat, ticaret filomuzu
geliştiremiyoruz. Bunu iki anlamda geliştirmek lazım; bir, gerçekten, ticarî
gemilere ağırlık vermek; iki, yolcu gemileriyle taşımacılığı artırmak. Bu
ikisinde de Türkiye çok geride. En önemlisi, teknoloji gelişti artık; 3 000, 5
000, 6 000, dwt'luk gemiler çok hızlı hareket kabiliyetine sahip. Bu nedenle,
biz, bu gemileri, hem kendi millî denizcilik politikamızın gereği olarak, kendi
bayrağımıza kavuşturmak istedik hem de teşvik etmek istedik. Kanun, 12 000
dwt'luk üzerinden yapıldığı için, 3 000, 4 000, 5 000, 6 000 dwt'luk gemiler,
satın alındığında veya işlem sırasında harç ödendiğinde birçok adaletsizlikle
karşılaşıyordu ve gemi sahipleri de, gemiyi kendi sicilimize kaydettirmek
yerine, dışarıda bir sicile kaydettiriyordu; çünkü, rekabet edemiyordu,
kârlılığı kaybolmuştu. Kısaca, bu kanunun özeti budur. Terk etse dahi, gemiyi
satsa dahi, burada harç ödemeye mahkûm ediyorduk insanları; böyle bir engel de
vardı.
Bunun dışında, adam geliyor, ilk kayıt
harcını veriyor, finansal kiralamayla gemi alıyor, sözleşmede de yazılıyor
"borcu ödendikten sonra bu gemi kiralayana satılacaktır,
devredilecektir" deniliyor; sözleşmede bu yazmasına rağmen, adamdan, biz,
ikinci kez, mükerrer olarak, ilk kayıt harcını bir daha alıyorduk. Kısacası, bu
tasarıyla bunları düzenliyoruz, denizcilik filosuna bir hareket kabiliyeti
kazandırıyoruz.
Şimdi, geliyoruz, bu yeterli mi; elbette
yeterli değil. Az önce söylediğim gibi, biz, deniz coğrafyası açısından çok
zengin bir ülkeyiz ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak da, hem ülke içinde hem
yurt dışında deniz ticaretinin geliştirilmesi için elimizden geldiği kadar
iktidarın politikalarına yardımcı olmak, yön vermek, destek olmak istiyoruz.
Çözülmesi gereken birçok konu var. Bu konular, nedense, ağır ağır işliyor
değerli arkadaşlarım.
Bakın, şimdi bir göz atalım, ne var.
Öncelikle limanlarımız... Ulaştırma Bakanımız yok; ama, Sayın Sanayi Bakanımız
ve Ulaştırma Bakanlığı adına Sayın Müsteşar burada; onlar da bu konuda
notlarını alacaktır.
Değerli arkadaşlar, Devlet Demir Yolları 7
tane liman işletiyor; İskenderun, İzmir, Mersin, Derince, Samsun, Bandırma ve
Haydarpaşa. Şimdi, bu limanlarda konteyner ve konteyneriçi, dışı yükleme
yapılıyor. Bu yüklemelerde bizim tarifelerimiz çok yüksek. Türkiye'nin,
aslında, bu limanlarının bir aktarma limanı olması lazım. Böyle limanlarımız
var; hem derinlikten dolayı gelişmiş gemiler limanlarımıza yanaşamıyor hem de
buradaki rekabet şansını yüksek maliyetten dolayı kaybettiğimiz için bizim
limanlarımız bir aktarma limanı olamıyor. Hemen yakınımızda olan Yunanistan'ın
Tire Limanına büyük gemiler yaklaşıyor, oradan aktarmayı küçük gemilere
yapıyorlar, sonra bizim limanlarımıza getiriyorlar. Böyle bir şey olur mu?!
İşte, size kaynak kaybı. Eğer, biz bunların önünü almazsak, tabiî ki, söz
versek dahi, dolara endeksli desek dahi, doğalgaz fiyatına kışın ortasında
yüzde 5 zam yapmak zorunda kalırız. Diğer yerden kaynak gelmezse nereden
bulacak? Devlet açığı kapatacak; kolayı bu, buraya geliyoruz. Konuyla alakasız;
ama, ben, kaynak bulmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Bizim, 7 büyük limanımızı,
mutlak ve mutlak aktarma limanı haline getirmemiz lazım. Singapur'da,
Hamburg'da böyle büyük limanlar var. Altyapı eksikliğimiz var; limanlardaki
makine ekipmanlarımız çok eski, onbeş yıllık ve bunlarla, biz, Suriye'yle bile
rekabet edemiyoruz değerli arkadaşlar. Yani, şimdi, üç tarafımız denizlerle
çevrili, komşularımızla ticaret yapacağız diyoruz ama, bunları görmezden
gelemeyiz.
Bunun dışında, değerli arkadaşlar,
limanlarımızın altyapısı yetersiz; burada anlaştık. Zaten, kabul ediliyor;
makine parkının derinliğinin yetersiz olduğunu biliyoruz; ama, en büyük
sorunlardan biri de, yetki kargaşası arkadaşlar. Limana gidip araştırma
yapmanıza gerek yok; Allah rızası için bir telefon çevirin, bir yetkiliyle
konuşun, problemi görürsünüz. Ulaştırma Bakanlığı, giriş-çıkışları kontrol
ediyor, saydığımız 7 limanda, Devlet Demiryolları, yükleme boşaltma işini
yapıyor, Sağlık Bakanlığı, hem gıdaları denetliyor hem sağlıkla ilgili
kontrolleri yapıyor, teşvikleri, teknelere geçişlerde yardımları veriyor,
Gümrük Müsteşarlığı, gümrük işlerini yapıyor ve kimin neyi yaptığı belli değil.
İhracat yapacağınız malzemeler orada birikiyor, bürokrasi almış başını gitmiş.
Haa, bir de, polisi var oranın ve o da İçişleri Bakanlığına bağlı. Şimdi,
diğerlerini saymak istemiyorum; ama, 5 tane yetkili makam var. Böyle bir
limanda, etkin, hızlı, verimli görev yapmak mümkün mü? Hemen bunun çözümlenmesi
lazım.
Bakın, geçen gün, denizcilikle ilgili konu
görüşülürken, orada da bir konuya temas etmiştim; o da, şununla alakalıydı:
Boğazlardan geçiş yapan gemilere trafik hizmetlerini Kıyı Emniyeti veriyordu,
kılavuz kaptanlık hizmetlerini bir taraf verirken, sağlık hizmetlerini bir
başka taraf veriyordu; burada da dikkat çektik, bu yetki kargaşasını kaldırın,
tek çatı altında toplayın dedik; ama, taraf olmamıza rağmen, o konuşmamızın
üzerinden altı ay geçti, hemen bir şey yapmak lazım, biz hazırız... Yasal
düzenlemeler konusunda çalışmalar yapılmış, eğer bunlar getirilirse, Türkiye'de
bir felaketin önüne geçeriz.
Değerli arkadaşlar, Türk gemileri
konusunda Bakanlığımız bir tedbir almıştı, aldığı tedbirlere bir şey demiyorum.
Deniz ticaretinde, petroldeki KDV oranını düşürdü, onun bir miktar faydası
oldu. Römorkör hizmetlerinde, Türk Bayraklı gemilere bir indirim de var, bu da
bir teşviktir; ama, bu kadarı da yetmez. Eğer, dışticaretimizin yüzde 90'ını
denizcilik yoluyla yapıyorsak, bizim, dünyanın en etkin deniz filosuna sahip
olan ülke olmamız lazım, ana hedefimizin bu olması lazım.
Değerli arkadaşlar, demiryollarına
değinmişken, bir de, limanlara geliyor. Bakın, karayollarımız tıkandı artık,
yüklemeyi ne kadar demiryoluyla yaparsak, taşımayı ne kadar demiryoluyla
yaparsak, limana ne kadar demiryolu bağlantısı yaparsak, bu ülkenin karayolları
o kadar hafifler ve ülkede milli gelir payı da bir o kadar yükselir. Neden
biliyor musunuz; biz, oraya, kamyona ayda harcadığımız parayı uçuruyoruz;
çünkü, o petrole harcanan para hep dışarıya gidiyor; ama, demiryollarında bu
ağı artırıp... Yurtiçi taşımacılığı şu anda limanlardan yüzde 10, Türkiye'de
olması gereken rakam yüzde 60'ın altına katiyen düşmemeli, hem trafiği
rahatlatırız hem büyük bir gelir elde ederiz değerli arkadaşlarım.
Ayrıca, kayıtlara geçmesi açısından,
Gaziantep'te konteyner terminalimiz var, burasıyla ilgili de çok ciddî
çalışmaların yapılması, etkin hale getirilmesi lazım. Çok verimli olabilecek
bir terminal, şu anda çok düşük kapasiteyle çok verimsiz bir halde çalışıyor.
Bakanlığı da bu konuda dikkatlerini çekerek uyarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, hep beraber yapmak
istediğimiz şudur: Biz, yolcu taşımasında da etkin bir rol almak istiyoruz. Bu
yetki kargaşası kalkarsa, yolcu taşımacılığında da düşük tonaja düşersek,
ülkedeki şehirlerarası taşımacılıkta dahi denizden son derece verimli olarak
yararlanırız. Bu işlerin tamamını biz devlet politikası haline getirmek
zorundayız. Bizim ihtiyacımız olan, millî, ulusal denizcilik politikasıdır.
Bunu yaptığınız sürece, her kanunun her yönetmeliğin arkasında biz varız, dururuz.
Önemli olan, ulusal bütünlük çerçevesinde maksimum faydaya ulaşmaktır.
Cumhuriyet Halk Partisinin temel ilkesi budur; nerede olduğuna bakmaksızın,
sosyal, siyasal, ulusal sorumluluğunu yerine getirir; işte, 1923'ten beri,
Cumhuriyet Halk Partisi, sorumluluğunun gereği olarak, bugün de o gün yaptığını
yapıyor, ulus için faydalı olan tüm yasalarda elinden gelen gayretle iktidara
yardımcı olmaya çalışıyor.
Bu kanunun ülkemize hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyor, emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRK
ULUSLARARASI GEMİ SİCİLİ KANUNU İLE 491 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 16.12.1999 tarihli ve 4490
sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesinin (c) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c) Yurt dışından ithal edilecek
3.000 DWT'nin (yolcu gemileri ile özel maksatlı, özel yapılı gemilerde ise 300
grostonun) üzerindeki gemiler."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu;
buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ KAPTANOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Mutluluktan uçuyorum. Bu Meclisin bugün en
mutlu insanı, vekili kim derseniz; herhalde, bendenizim. 22 nci Dönem Meclisine
bizler ne kadar teşekkür etsek azdır, yani, teşekkürün içine onu
sığdıramıyorum. Aranızda bir denizci milletvekiliyim; ama, ben, denizcilerin
arttığını ve bu kürsüden bu denizciliği dile getiren arkadaşlarımın çoğaldığını
görünce, o mutluluğuma mutluluk katıyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum,
Başbakanımıza teşekkür ediyorum, hükümetimize teşekkür ediyorum ve dolayısıyla,
Bakanımıza, komisyonlarımıza teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, sağ
olun, var olun.
Bu kanun, 1999 senesinde çıkarıldığı
zaman, denizcilik sektöründe devrim niteliğinde bir kanundu. O zaman, bendeniz,
Deniz Ticaret Odası Başkanıydım. O zamanki Mecliste bulunan arkadaşlarımıza da
çok teşekkür ediyorum.
Bu kanunun amacı neydi; gelişemeyen,
kendisini büyütemeyen deniz ticaret filosunun geliştirilmesini sağlamaktı.
Bununla ne yapılmak isteniyordu; yabancı bayrağa kaçış önlenmek isteniyordu. O
da neyle olurdu; denizciliğimizi, uluslararası rekabet yapacak düzeye getirerek
olurdu. Bu kanun bunları sağladı. 1994-1996 yılları arasında deniz ticaret
filomuzun kapasitesi 12 500 000 tondu; ilk onun içerisindeydik. Tabiî, bu kanun
o zaman yoktu; ama, bir önlem olarak 1999'da çıkardığımız bu kanun- denizcilik
sektöründe çok uzun süren işsizlik oldu -maalesef- bugün, filomuzu, 2002
evveline göre 6 500 000-7 000 000 ton yukarı çıkardı; ancak, şimdi, gururla
söyleyeyim, ona alıştık. Bugün, yabancı bayraklı olan gemiler veya yeni
yapılmakta olan gemilerle ilgili sorunlar, maalesef, denizciliğe kredi veren,
finansman sağlayan dış bankalardan kaynaklanıyor. O da niye; bir olumsuz
hareket oldu -onu burada söylemek istemiyorum- inşallah, o olumsuz hareketi, o
kararı veren üst merciler düzeltecek. Dolayısıyla, bugün, Türk sahipli deniz
ticaret filosunun rakamı 14 500 000 tondur ve bu üzerine ilave ettiğimiz tonaj,
yepyeni, çevreci ve çok genç gemilerdir.
Bu tasarı metninin neler getirdiğini gerek
Komisyon Başkanımız gerek komisyon üyemiz fevkalade dile getirdi; ama, ben,
size, denizcilik sektörümüzde, iki senedir yaptığımız düzenlemelerle, nerelerde
olduğumuzu üç tane örnekle gözlerinizin önüne sereceğim.
Bunlardan bir tanesi, Türk deniz ticaret
filosu yenileniyor ve güçleniyor. Bakın, dediğim rakam doğrudur, dikkatlerinizi
çekmek istiyorum. Bugün, içeride, yani, ulusal ve uluslararası gemi inşaında
Türk müteşebbisi 2 milyar dolarlık yatırım yapmaktadır. Bu 2 milyar dolarlık
yatırım, hemen hemen 3 000 000 dwt'luk gemi demektir ve bu tonajdaki gemiler,
yeni gemiler olacak, teknolojik gemiler olacak. Bu gemilerimiz, çalışmaya
başladığı zaman, taşıtıcı kuruluşlarımızın en büyük ihtiyacı görülecek.
İkincisi, gemi inşa sanayii ful kapasite
çalışıyor; üç senelik siparişleri dolu.
Bakın, bu arada ne yaptık; Denizcilik
Müsteşarlığımızla ve DLH'yla, Ulaştırma Bakanlığımızın talimatıyla, Hopa'dan
İskenderun'a kadar yeni tersane yerleri belirledik. O tersane yerlerimiz,
Samsun'da, Giresun'da, Ordu'da, Karadeniz Ereğli'de ve Zonguldak'taki o tersane
yerlerimizde müşteri alımı için ihaleye çıkıldı; yüzde 90'ının tahsisi
gerçekleştirildi. Yani, bu, Türkiye için bir rüyaydı; Samsun'da tersane olacak,
Zonguldak'ta tersane olacak, Giresun'da tersane olacak...
İnşallah, yeni yerlerimiz olduğu zaman...
Yalova-Hersek bölgesinde -Millî
Savunma Komisyonuyla ve Deniz Kuvvetleriyle kurduğumuz ilişkiler sonucu bugün
onun müjdesini aldım- denizcilik için tahsis edilen 100 veya 160 dönüm yeri de -Yalova-Hersek
bölgesinde inşaatına birkısım özel sektörce başlanmış yeri de- yat inşa
sanayiine ve onun yan sanayiine ayıracağız. Bu, çok önemli bir şey; bu,
hepimizin aldığı kararlarla oldu.
Üçüncü meseleyi söylüyorum. Bu, bir cevap
değil. Hükümetimizin aldığı ÖTV kararı ve liman masraflarının indirilmesi
kararı fevkalade iyi neticeler verdi.
Bugün üst üste geldi, denizde olan
akaryakıt kaçakçılığı en asgarî düzeye indi. Dolayısıyla, ÖTV'nin
indirilmesiyle, hem balıkçılığın hem ticarî yatçılığın hem günübirlik
tekneciliğin hem yolcu taşımacılığının -yani küçük motorlarla- yolcu sayısı
fevkalade arttı; yani, denize sevgi başladı ve fiyatlar indi.
Bakın, liman masraflarının indirimiyle ne
sağladık: Bugün Marmaris'e bir tane kosta, 750 000 000 dolarlık dediğimiz 3 000
adetlik deniz turizm gemisi olan kruvaziyer gemi bugüne kadar gelmemişti; ama,
bugün size söylüyorum, Alanya'dan, Antalya'dan, Kuşadası'ndan, Marmaris'ten,
Çeşme'den İstanbul'a kadar bu kruvaziyerlere hizmet veren limanlar 3 taneydi, bunlar 8 taneye
çıkarıldı. O gün yaklaşık 420 000 olan, deniz turizmiyle gelen ve zengin,
alışveriş yapabilen yolcu sayısı, dokuzuncu aya kadar 850 000'e çıktı. İnşallah, hedef, bu sene 1 000 000 kişi olacak.
Ayrıca, bunların geldikleri limanlarda harcadıkları paralar ve katmadeğerler
ayrıdır.
BAŞKAN - Sayın Kaptanoğlu, heyecanınızı
anlıyorum; ama, süreniz dolmak üzere, konuya gelirseniz daha yararlı olur
kanısındayım.
CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Başkanım,
çok özür dilerim, zaten bir yanlışlık oldu. Ben, geneli üzerindeki görüşmede
şahsım adına konuşma isteyecektim. Tacidar Bey, bu konuyu, 12 000 tonu 3 000
tona indirmeyi çok iyi anlattı. Ben, iki kelimeyle sözlerime son vereceğim.
BAŞKAN - Peki.
Buyurun.
CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Yani, ben,
iki arkadaşımın konuştuklarını tekrar...
BAŞKAN - Amacımız, konuyu daha geniş bir
şekilde ele alabilmek. O yüzden konuya çağırıyorum.
CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Hayır,
yeterince konuşuldu, bu kadar müsaade ettiğiniz için de teşekkür ediyorum.
Bir şey söylüyorum -gücümüze giden değil-
biz borcu, biz taahhütleri seven insanlarız, biz üretken insanlarız. Dün,
hükümetimin iftiharla dinlediğim üç yılık ekonomik projesinde denizciliği
görmedim. Ben, Mecliste taahhüt etmek istiyorum; insanlar çizgilerle yaşar;
inşallah, o günü hep beraber göreceğiz, bu parlamento dönemi bitene kadar
göreceğiz. 2007 senesinde, bugünkü dünya denizciliğinin gelişmesiyle ve bugünkü
iyi olma durumuyla, hükümetimizin verdiği, hedef koyduğu turizmdeki 21 milyar
doları denizcilik sektöründen sağladığımızı o gün hep beraber göreceğiz; onu
söylemek istiyorum. Göreceksiniz, denizciliğe olan inancımızı ve kendimizi bu
kadar ortaya koyduktan sonra, biz, bunları başaracağız.
En son, bir müjde vereyim; denizcilik
sektöründe eğitimi hiç konuşmadık, eğitimden de size bir müjde vermek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Sırf özel
teşebbüs tarafından, yakında -YÖK Başkanımızla görüştük- inşallah, İstanbul'da,
Tuzla'da, hep beraber, denizcilik üniversitesini de kuracağız; iyi, kaliteli ve
bilgili adamları, hep beraber yetiştireceğiz.
Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar
sunuyorum; Meclisimize başarılar diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 1 inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 4490 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Gemilerin ve yatların sicil kaydının
terkini ipotekli alacaklının iznine tâbidir."
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Soru istemi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 4490 sayılı Kanunun 12 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Bu Kanun uyarınca oluşturulan Türk
Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin ve yatların işletilmesinden ve
devrinden elde edilen kazançlar, gelir ve kurumlar vergileriyle fonlardan
istisnadır.
Türk Uluslararası Gemi Siciline
kaydedilecek gemilere ve yatlara ilişkin alım, satım, ipotek, tescil, kredi ve
navlun mukaveleleri; damga vergisine, harçlara, banka ve sigorta muameleleri
vergisine ve fonlara tabi tutulmazlar.
Bu Kanun uyarınca oluşturulan Türk
Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin ve yatların sahiplerinden
aşağıdaki harçlar ayrıca tahsil olunur:
a) Kayıt harcı: 10.000 ABD Doları
karşılığında Türk parasına ilave olarak, her bir net ton için 1 ABD Doları
karşılığı Türk Lirası alınır. Bakanlar Kurulu bu miktarı on katına kadar
artırmaya yetkilidir. Türk Uluslararası Gemi Siciline Kayıtlı yatlar için
alınacak maktu kayıt harcı, 5.000 ABD Doları karşılığı Türk Lirası kadardır.
b)Yıllık tonaj harcı: Gemilerden ve
yatlardan Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı olduğu her takvim yılı için
her bir net ton başına 1 ABD Doları
karşılığı Türk Lirası alınır. Bu harç ocak ve temmuz aylarında olmak üzere iki
eşit taksitte tahsil olunur. Vadesi gelen yıllık tonaj harcı taksitleri
ödenmedikçe sicilin terkini ve yeni sahibi adına tescili yapılmaz. Devir
sırasında vadesi gelmeyen harç taksitleri tescil olunduğu yeni sahibi
tarafından taksit süreleri içinde ödenir. Bakanlar Kurulu bu miktarı on katına
kadar artırmaya yetkilidir. Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemi veya
yatın sicilden re'sen terkinini gerektiren sebeplerin meydana gelmesi halinde,
sicil kaydı daha sonra terkin edilse bile tonaj harcı yükümlülüğü terkin
sebebinin gerçekleştiği tarihi takip eden ay itibariyle sona erer.
c) Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı
gemi ve yat doğrudan veya çift (dual) klas olarak Türk Loydu'na kayıtlı ise bu
maddenin (a) ve (b) bendinde tespit edilen bedellerde %50 indirim yapılır.
d) Finansal kiralama firmaları adına Türk
Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemi ve yatların mülkiyetinin finansal
kiralama sözleşmesi hükümleri gereğince kiracıya devri gerektiğinde, gemi ve
yatı kendi adına tescil ettirecek kiracıdan kayıt harcı alınmaz.
ABD Dolarının Türk Lirası karşılığının
hesabında; Türk Uluslararası Gemi Sicili tescillerinde tescil tarihi, yıllık
tonaj harcına ilişkin taksitlerde ödemenin yapıldığı gün için Türkiye
Cumhuriyeti Merkez Bankasınca tespit ve ilan olunan döviz satış kuru esas
alınır.
Türk Uluslararası Gemi Sicilinde kayıtlı
gemilerde ve yatlarda çalışan personele ödenen ücretler gelir vergisi ve
fonlardan müstesnadır.
Üçüncü fıkranın (a) ve (b) bendleri
uyarınca alınacak harçların tarh, tahakkuk ve tahsilinde aksine hüküm
bulunmadıkça 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 492 sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
Üçüncü fıkranın (a) ve (b) bendleri
uyarınca tahsil edilen gelirler Maliye Bakanlığınca ayrı bir hesapta izlenir.
Bu gelirlerin % 50'si altı ayda bir Denizcilik Müsteşarlığı Döner Sermaye
İşletmesi Bütçesine kaydedilir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığının da görüşü alınarak Bakanlıkça tespit edilir.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 4490 sayılı Kanunun 5 inci
maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Türk
Uluslararası Gemi Sicili Kanunu İle 491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 234
Kabul: 233
Ret: 1 (x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
yasalaşmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük
Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
10. -
Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/914) (S. Sayısı: 681) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 681 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Tümü üzerinde söz isteyen olmadığına göre,
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE LÜKSEMBURG BÜYÜK DÜKALIĞI ARASINDA
GELİR VE SERVET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE
VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 9 Haziran 2003 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması"nın ve eki
"Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti ile
Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve
Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 250
Kabul : 250 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır;
hayırlı olsun.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlıyoruz.
11. -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/884) (S. Sayısı: 685) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 685 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Selami Yiğit; buyurun.
CHP GRUBU ADINA SELAMİ YİĞİT (Kars) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının tümü
üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin
Pakistan'a ihracatı son on yıllık dönem içerisinde artış yönünde dalgalı bir
seyir izlemiştir; ancak, Pakistan'a olan ihracatımız, potansiyelimizin altında
gerçekleşmektedir. Pakistan'a ihraç edilen ürünler arasında sanayi malları ilk
sırada yer almaktadır.
Ayrıca, Pakistan'da faaliyet gösteren
müteahhitlik firmalarımızın üstlendikleri projeler, ihracatımızı artıracak
nitelikte olmayan karayolu, sulama kanalı ve benzeri projelerdir.
Öte yandan, Pakistan ile ülkemiz arasında
düzenli deniz seferlerinin olmaması, taşıma maliyetlerini artırmaktadır. Bunun
en önemli nedeni, ticaret hacminin çift yönde doğrudan seferler için yeterli
seviyede olmamasıdır.
BAŞKAN - Sayın Yiğit, bir dakika.
Değerli arkadaşlarım, sessizliği temin
edelim, Sayın Yiğit'i dinleyelim.
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Yiğit.
SELAMİ YİĞİT (Devamla) - Bu durumda,
maliyetler, ihracatçı veya ithalatçıya yansıtılmaktadır. Pakistan ile ülkemiz
arasındaki deniz taşımacılığında, özel sektör açısından maliyetleri düşürücü
önlemler alınması; diğer taraftan, İran üzerinden kara taşımacılığının
geliştirilebilmesi için de gerekli çalışmaların yapılması gerektiği
düşünülmektedir.
Pakistan'ın içinde bulunduğu ekonomik ve
siyasal koşulların bir sonucu olarak, müteahhitlik firmalarımızın son yıllarda
büyük kapsamlı işler alamadıkları görülmektedir. Bunun nedeni ise, kamu
projelerinde daralma olması ve yabancı şirketlerin daha avantajlı oldukları
büyük çaplı projelerin azalmasıdır. Ancak, Afganistan'a yönelik operasyonda
Amerika Birleşik Devletlerinin yanında yer alan Pakistan'ın, ABD ile
uluslararası finans kuruluşlarının yapacağı yardımlardan önemli oranda pay alacağı
bir gerçektir. Bu itibarla, Pakistan'da önümüzdeki dönemde yapılması planlanan
hidroelektrik santralları, baraj ve içmesuyu projelerinin Türk müteahhitleri
açısından önemli fırsatlar doğuracağı bir gerçektir. Ayrıca, bölgeyi yakından
tanıyan ve makine parkına sahip olan müteahhitlik firmalarımızın, Afganistan'ın
yeniden yapılandırılmasında Pakistan firmalarıyla işbirliğine girebileceği
düşünülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz ve 20 Ocak 2004 tarihinde iki ülke arasında imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından onaylanması, iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirecektir.
Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE PAKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK ALANINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 20 Ocak 2004 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için
öngörülen 3 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için
öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 247
Kabul : 247 (x)
Bu sonuca göre, tasarı kabul edilmiş ve
yasalaşmıştır; hayırlı olsun.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Afganistan İslamî Geçiş Devleti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonları
raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
12. -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslamî Geçiş Devleti Arasında
Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/864) (S. Sayısı: 695) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 695 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AFGANİSTAN İSLAMİ GEÇİŞ
DEVLETİ ARASINDA TİCARET VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 10 Haziran 2004 tarihinde
Kabil'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslami
Geçiş Devleti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Afganistan İslamî Geçiş Devleti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 243
Kabul : 243
(x)
Bu sonuca göre, tasarı kabul edilmiş ve
yasalaşmıştır; hayırlı olsun.
Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ve Hırvatistan Cumhuriyeti El Sanatları ve KOBİ Bakanlığı Arasında
Düzenlenen Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
13. -
Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı ve
Hırvatistan Cumhuriyeti El Sanatları ve KOBİ Bakanlığı Arasında
Düzenlenen Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/877) (S. Sayısı: 696) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 696 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesine oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI VE
HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ EL SANATLARI VE KOBİ BAKANLIĞI ARASINDA DÜZENLENEN
MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 14 Ekim 2002 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve
Hırvatistan Cumhuriyeti El Sanatları ve KOBİ Bakanlığı Arasında Düzenlenen
Mutabakat Zaptı"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Hırvatistan Cumhuriyeti El Sanatları
ve KOBİ Bakanlığı Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 237
Kabul : 237 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır;
hayırlı olsun.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı
ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu
Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
raporunun müzakerelerine başlayacağız.
14. - Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
10 uncu, 11 inci sırada bulunan diğer
işlerde de, görüldüğü kadarıyla komisyon bulunmayacak; o nedenle, hepsi
ertelenmiş olacak...
Alınan karar gereğince, yasa tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 3 Aralık 2004 Cuma günü saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.35