BIM 2 4 2004-12-22T09:53:00Z 2004-12-22T09:53:00Z 41 27178 154916 TBMM 1290 309 190247 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 66

 

25 inci Birleşim

2 Aralık 2004 Perşembe

İçindekiler

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle, özürlülerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, yurda kaçak akaryakıt sokulmasının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

3. - Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu'nun, organ bağışının önemi ile bağışın daha da yaygın hale getirilmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Avrupa Birliği Komisyonu raporu ışığında Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/17)

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/389) (S. Sayısı: 571)

2. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/390) (S. Sayısı: 572)

3. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/403) (S. Sayısı: 573)

4. - Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/404) (S. Sayısı: 574)

5. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/405) (S. Sayısı: 575)

6. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

7. - Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/927) (S. Sayısı: 687)

8. - Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/557) (S. Sayısı: 632)

9. - Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair  Kanunda  Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar Ulaştırma ve Turizm ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/895) (S. Sayısı: 676)

10. - Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/914) (S. Sayısı: 681)

11. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/884) (S. Sayısı: 685)

12. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslami Geçiş Devleti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/864) (S. Sayısı: 695)

13. - Türkiye Cumhuriyeti  Sanayi  ve  Ticaret  Bakanlığı  ve  Hırvatistan Cumhuriyeti El Sanatları ve KOBİ Bakanlığı Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/877) (S. Sayısı: 696)

14. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698)

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Kura Nehri'nin temizlenmesi ve Köroğlu Barajı'nın yapımı için bütçeden ödenek ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/3897)

2. - Gaziantep Milletvekili Abdulkadir ATEŞ'in, Gaziantep - Islahiye Ballıkaya Baraj Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/3914)

3. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TPAO'da ikramiye verilen personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/3962)

4. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, devletin tasarrufu altındaki tarıma elverişli arazilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3977)

5. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kaçak akaryakıt tüketimi ve alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4062)

6. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, milletvekili lojmanlarının satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4084)

7. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur'un 5084 sayılı Kanundan yararlandırılıp yararlandırılmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4086)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarafından finanse edilen ve Millî Eğitim Bakanlığı Yatırım ve Tesisler Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inşaat ihalelerine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Beşir Atalay,

Muğla Milletvekili Ali Cumhur Yaka'nın, Muğla İlindeki özel çevre alanlarında yapımı süren imar planlama çalışmalarına ve İlin bazı sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe,

Cevap verdi.

Konya Milletvekili Atilla Kart, Konya Ovası Projelerinin son durumuna ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin (3/365) (S. Sayısı: 566),

Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu'nun (3/377) (S. Sayısı: 567),

Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın (3/378) (S. Sayısı: 568),

Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in (3/379) (S. Sayısı: 569),

Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin (3/380) (S. Sayısı: 570),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği;

Aydın Milletvekili Mehmet Ertürk ve 34 milletvekilinin, pamuk üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı;

Açıklandı.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, İtalya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi,

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasında yer alan 649 sıra sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kurumu Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına alınmasına; 1.12.2004 Çarşamba günkü birleşimde Genel Kurulun 15.00-23.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine; Genel Kurulun 2.12.2004 Perşembe günü saat 13.00'te toplanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

3 üncü sırasına alınan, Tohumculuk Kanunu Tasarısının (1/822) (S. Sayısı: 662) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

2 nci sırasına alınan, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (1/644) (S.Sayısı: 649), görüşmelerini müteakiben kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

2 Aralık 2004 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.27'de son verildi.

 

Ali Dinçer

 

 

Başkanvekili

 

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

Mehmet Daniş

 

Kırklareli

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye


No: 34

II. - GELEN KÂĞITLAR

2 Aralık 2004 Perşembe

Raporlar

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2001 Malî Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/7) (S. Sayısı: 688) (Dağıtma tarihi: 2.12.2004) (GÜNDEME)

2. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2002 Malî Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/8) (S. Sayısı: 689) (Dağıtma tarihi: 2.12.2004) (GÜNDEME)

3. - Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu  (1/861) (S. Sayısı: 694) (Dağıtma tarihi: 2.12.2004) (GÜNDEME)

4. - Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Nevşehir Milletvekilleri Mehmet Elkatmış ve Osman Seyfi'nin; 6968 Sayılı Ziraî Mücadele ve Karantina Kanununun 16 ncı Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/923, 2/346) (S. Sayısı: 697) (Dağıtma tarihi: 2.12.2004) (GÜNDEME)

5. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698) (Dağıtma tarihi: 2.12.2004) (GÜNDEME)

Genel Görüşme Önergesi

1. - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına, Grup Başkanvekilleri, İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Avrupa Birliği Komisyonu Raporu ışığında Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlaması ile ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/17) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2004)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

2 Aralık 2004 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir dakika...

Gündemdışı ilk söz, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle söz isteyen, Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'a aittir.

Buyurun Sayın Güyüldar. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, siz buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oturumu başladı; ancak, bizler, milletvekilleri olarak, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde hangi kanun tasarılarının görüşüleceğinden, Meclis açılmasına rağmen, haberimiz yok. Dün hazırlanan programa bakıyoruz, bugün çok farklı bir program var. Bizler, milletvekilleri olarak, getirilen kanun tasarılarının Mecliste görüşülmesi sırasında gündemi bilmeden, hangi kanun tasarısının Meclise geldiğini bilmeden nasıl katkı sağlayabiliriz?! Bakın, benim, şu anda, bir milletvekili olarak, bugün hangi kanun tasarısının görüşüleceğinden haberim yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Danışma Kurulu kararlarını takip edersek vaktinde öğreniriz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Elimizde yok şu anda, hiçbir milletvekili de bilmiyor Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Bütün milletvekilleri, parti gruplarına ve Danışma Kurulu sekreteryasına sorarak öğrenme hakkına sahip.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, sekreterler de dahil hiçbir yere bildirilmiyor.

BAŞKAN - Şimdi, değerli arkadaşlarım, Hasan Bey, konuşmasına başlayacak onun süresinden almayalım; daha sonra, bu konu, gündemde veyahut Başkanlık Divanında sizden geldiği şekilde tartışılıp, sizin daha önceden bilgi sahibi olmanızı sağlayacak bazı önlemler alınabilir. Ben, bu konuyu izleyeceğim, takipçisi olacağım merak etmeyin.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN - Hasan Bey, şimdi saati sıfırlayacağız süreniz kaybolmasın diye.

Buyurun Sayın Güyüldar.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın, Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle, özürlülerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Aralık Dünya Özürlüler Gününden dolayı gündemdışı söz almış bulunmaktayım; konuşmama başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

1992 yılında Birleşmiş Milletlerin aldığı bir kararla 3 Aralık, Dünya Özürlüler Günü olarak benimsenmiştir; bu, dünyada ve ülkemizde her yıl kutlanmaktadır.

Demokratik, laik, sosyal hukuk devletiyle oluşan Anayasamız, ulusumuzun güvencesidir. Yasalarımızda özürlülerimizle ilgili oluşan iyileştirici mevzuat, bu vatandaşlarımız için ayrıca bir sevinç kaynağı olmuştur. Bu güvence ve yasalar uygulandığında, özürlülerimizin sağlık ve eğitim problemleri çözüm bulmuş olacak, iş olanakları sağlanacak, hem ailelerine yük olmaktan kurtulmuş olacaklar hem de ülke ekonomisine katkı sunmuş olacaklardır; ama, bu böyle olmamıştır, yasalar uygulanmamıştır. Nüfusumuzun yüzde 10-12'sini özürlüler oluşturmaktadır; ama, bugün, ülkemizde özürlülerin yüzde 40'ı okuma yazma bilmiyorsa, özürlülerimizin yüzde 80'inin bir işgücü yoksa ve birisine bağımlı olarak kalıyorsa, bu vatandaşlarımızın yarısının, yani, 4 000 000'unun bir sosyal güvencesi yoksa ve yine özürlülerimiz, bu 4 000 000 kişi, özründen dolayı bir doktor tedavisi görmüyorsa, Avrupa Birliği sürecini yoğun olarak yaşadığımız bugünlerde değerli arkadaşlarım, özürlülerimize karşı böylesine ilgisiz, böylesine uzak kalmamalıydık.

Çağdaş toplum, modern devlet sistemi vatandaşlar arasında ayırım yapmaz; en temel insan hakkını daha çok özürlüsü için kullanan sistemdir; ama, ne yazık ki, görüyoruz ve biliyoruz ki, imza atmış olduğumuz uluslararası anlaşmalara rağmen, Anayasamızda ifadesini bulan en temel hükümlere rağmen, özürlülerimiz için bu yasalar kâğıt üzerinde kalmıştır. Özürlülerimiz kaderiyle baş başa bırakılmışlardır.

Her yıldönümünde konuşmalarla, içi boş duygusal nutuklarla kutladığımız 3 Aralık Özürlüler Gününde, gönül arzu ederdi ki, bu vatandaşlarımızın emrine sunulan tesislerle, rehabilitasyon merkezleriyle, iş olanaklarıyla, gelecek yıllarda yapılacak tesislerle biz bugünü alkışlayabilelim; ama, yetkililere soruyorum; biz, burada özürlülerimizin bu anlamlı gününde neyi anlatacağız, neyi alkışlayacağız ve hangi projeye destek vereceğiz?

Yetkililerimiz her yıl olduğu gibi, burada, Anayasamızdan, yasalarımızdan bahsedeceklerdir. Doğrudur, bu yasalarımız mevcuttur; ama, icraatı, uygulaması özürlülerimiz için önemlidir. Yasa gereği hangi icraat, hangi uygulama gerçekleştirilmiştir, onu, bu kürsüde, bedensel engelli vatandaşlarımız ve bizler öğrenmek ve bilmek istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "bize acımayın, bize iş verin, ekmek verin, sağlık güvencesi verin" diyen 2 000 özürlüsü olan ilim Tunceli'nde de, bu, aynen böyledir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Güyüldar, süreniz doldu, lütfen toparlayın.

Buyurun.

HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bir ailede bir özürlü olduğu zaman, o ailenin tüm fertleri, o özürlünün sıkıntısını, acısını, ıstırabını içerisinde duyar. 2 000 özürlünün olduğu Tunceli'nde de bu, 10 000 vatandaşımızı etkilemektedir; 10 000 vatandaşımız, bu özürlünün sıkıntısını içerisinde duymaktadır.

Köyünden, toprağından uzaklaştırılmış, işi gücü olmayan, bir yaşam güvencesi olmayan bu insanlarımızın, bir de özürlüsü varsa, o ailenin yaşadıklarını bir düşünün değerli arkadaşlarım. İlimizin bu sorununu iletmek üzere, bir heyetle birlikte ilgili Devlet Bakanımızı ziyaretimizde, en azından ilimizde bir rehabilitasyon merkezi beklentisi içindeyken, Sayın Bakanımız "şu anda, bu tür tesisleri tek tek kapatıyoruz" demekle yetinmiştir.

Geçen yıl bu kürsüde özürlüler adına, İktidar Partisinin değerli milletvekili ve aynı zamanda, Mecliste özürlülerin temsilcisi olarak kabul ettiğimiz Sayın Lokman Ayva "biz özürlüler, ülkemizde bir dönemin kapandığına ve yeni bir dönemin başlayacağına inanıyoruz" diyerek, bu dönemde, büyük değişimlerin, büyük gelişmelerin olacağından bahsettiler.

Bizim bildiğimiz "Acil Eylem Planı" denilince, ilk uygulamanın özürlülerle ilgili yasa tasarısı olması gerekirken, böyle bir çalışmanın hâlâ olmadığını görüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletin şefkatli elinin o insanlara uzanmasının mümkün olmadığı anlaşılınca, Avrupa'da yaşayan gönüllü insanlarımıza, çalışanlarımıza güvenerek, onların alınteriyle, Tuncelimizde bir rehabilitasyon merkezi yapımına karar verdik. Gelişmiş ülkelerde uygulandığı gibi, rehabilitasyon yoluyla özürlülerin toplumsal hayata kavuşturulmasını anlatan Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Genel Başkanı Sayın Faruk Öztimur, bu örnek projeyle, Türkiye'deki hayırsever işadamlarımıza bir mesajla "Anadolu'nun ortasından Tunceli'nden yürekli ve umutlarımızı artırıcı bir ses geldi" diyerek, Tunceli Rehabilitasyon ve Buluşma Merkezi Projesi için, bunu ilk kıvılcım olarak kabul etmekte ve bu ilk kıvılcımları yakan Tuncelili işadamları Sayın Sinan Samet ve Yusuf Demir'i kutlayarak, bu örnek davranışın yurt düzeyine yayılmasını dilemektedir. Biz de, Sayın Başkanın bu mesajını gönülden destekliyoruz. Bir yıl sonraki özürlüler gününde bu tür projelerin kutlanılmasını diliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Güyüldar, sürenizi aştınız; toparlayalım.

HASAN GÜYÜLDAR (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özürlü insanlarımızın, evlerinin arka odalarından gün ışığına, güneşe çıkarılmaları için, sağlığına, eğitime, iş imkânlarına kavuşmaları için Tunceli'ndeki bu rehabilitasyon merkezine gönlünü veren, yüreğini veren değerli hemşerim Sinan Samet ve arkadaşlarına, alınteri bağışlarıyla destek veren hemşerilerime ve dostlarıma, Tunceli'ndeki özürlüler ve şahsım adına huzurlarınızda teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. Bu projenin gerçekleşmesi için bu projeye arsa tahsis eden Tunceli Valisi Sayın Mustafa Erkal ve Sayın Sadık Şahin'e huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bedensel engelli olmasına rağmen, bu proje için yurt dışında ve yurt içinde özverili çalışmasıyla büyük bir çalışma sergileyen Bedensel Engelliler Derneği Tunceli Şubesi Başkanı Sayın Bedri Es ve arkadaşlarına ve aynı duyarlılıkla çalışmalarını bizden esirgemeyen Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Genel Başkanı Sayın Faruk Öztimur'a huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Bu projeyi ihtiva eden kitapçığı tüm özürlüler adına, Sayın Meclis Başkanımıza takdim ederken, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bu projeye maddî ve manevî desteğini, Tunceli'ndeki tüm özürlüler adına bekliyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim, sağ olun Hasan Bey.

Değerli milletvekilleri, gündemle ilgili, daha önceden gündemi bilme talebi son derece doğal; ama, biz, İçtüzük hükümlerine göre Meclisi yönetmek durumundayız.

İçtüzük hükümlerine göre, son anda bile Danışma Kurulu kararı geldiği zaman ona uymak durumundayız. Başkanlık olarak görevimiz, İçtüzük hükümlerinin gereğini olduğu gibi yerine getirmektir yoruma tabi tutmadan.

Dün, biz, bugünkü gündemi böyle bilmiyorduk; ama, yeni bir Danışma Kurulu kararıyla bugünkü gündem oluştu. Neredeyse sizinle birlikte biz de, gündem hakkında bilgi sahibi olduk; ama, İçtüzüğü yapan Genel Kurul, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, yani, sizlersiniz. İçtüzükte gerekli değişiklikleri yaparak, gündemi milletvekillerimizin daha önceden öğrenmesini sağlayacak imkânlar yaratılabilir.

Ayrıca, İçtüzükte yapılması gereken başka değişiklikler de var. Deneyimli parlamenter arkadaşlarımız özellikle bunları biliyorlar, bunlara vâkıflar; ama, bu arada, İçtüzük değiştirilirken, çağdaş bazı teknikleri de kullanmakta yarar var. Burada, amacımız, daha etkin, daha verimli bir yasama organı çalışması yapmak. Bunun için de, hareket ve zaman etütleri, iletişim-biletişim sistemi kurgulamaları gerekli. Bunları da yaparsak ve İçtüzüğü bunlara göre değiştirirsek çok daha etkin, verimli bir parlamento çalışması yapabiliriz. Dediğim gibi, arkadaşların talebi olan, gündeme önceden hâkim olma fırsatını da elde edebiliriz.

İnşallah, bunu yakın zamanda yaparız. Tabiî, bunu hep birlikte yapacağımız için, hepimizin bu konuya omuz vermesi gerekiyor ve istediğimiz çağdaş, Avrupaî bir Parlamento çalışma düzenine kavuşuruz.

Gündemdışı ikinci söz, kaçak akaryakıt konusunda söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'e aittir.

Buyurun Sayın Pekel. (CHP sıralarından alkışlar)

2. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, yurda kaçak akaryakıt sokulmasının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; akaryakıt sektöründe uzun yıllardır önemli ölçüde vergi kayıplarına, çevre ve güvenlik sorunlarına neden olan kaçak akaryakıt konusunun ekonomik ve sosyal boyutlarını irdelemek ve sizlerin bilgisine sunmak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de kaçak akaryakıt, başta ülke ekonomisini kemiren, ülkemizin doğal kaynaklarını, yani, çevreyi büyük ölçüde tehdit eden, acilen çözümlenmesi gerekli önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle 1990 Körfez Savaşından sonra yoğun olarak ülke gündemini işgal eden ve bu savaş sonrasında çeşitli dönemlerde ve büyüklükte kendini göstermeye devam eden kaçak akaryakıt sorununa karşı 1993 yılında çeşitli önlemler alınmış ve bu önlemler sayesinde ülkeye kaçak akaryakıt girişi kısmen azaltılmıştır. Kaçak akaryakıtın ülkeye girişi, son zamanlarda Irak'ta yaşanan savaşla yeniden önemli boyutlara ulaşmış bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, kaçak akaryakıtın ne denli büyük bir sorun olduğuna dikkat çekmek için bazı sayısal verilere değinmek istiyorum. Türkiye'de en kötü şartlarda bile akaryakıt kullanım oranları, yüzde 5-6 düzeyinde artmaktadır. 2003 yılı akaryakıt tüketimi 11 800 000 tondur, bugünlerde 12 000 000 tonu aştığı tahmin edilen tüketimin sadece 8 000 000 ilâ 9 000 000 tonunun güvenli olduğu, kalan 3 000 000 ilâ 4 000 000 ton akaryakıtın kaçak yollardan girdiği ve tüketildiği bilinmektedir. Yani, ülkeye işlenmiş olarak giren ve tüketilen yaklaşık 12 000 000 ton akaryakıtın, yine, yaklaşık üçte 1'i kaçaktır. Bu rakam, geçtiğimiz aylarda Emniyet Genel Müdürlüğünün hazırladığı akaryakıt kaçakçılığı raporunda dile getirilen "piyasadaki akaryakıtın yüzde 18'i kaçak" ifadesindeki rakamı da aşmaktadır. Yine, kaçak akaryakıt nedeniyle devletin uğradığı vergi kaybı ise 2 500 000 000 dolar, yaklaşık 4 katrilyon lira civarındadır.

Petrol Ofisi Genel Müdürü Sayın Ertuğrul Tuncer'in, geçtiğimiz mart ayında, Türkiye'de kaçak akaryakıt sorunu ve ekonomiye etkilerine ilişkin kamuoyuna yaptığı açıklamada, son sekiz yıllık dönemde akaryakıt tüketiminin artmamasına rağmen, aynı dönemde otomobil ve ağır vasıta sayısının önemli artış gösterdiğine dikkat çekerek, kaçak akaryakıt tüketiminin ne kadar vahim bir boyutta olduğuna işaret etmiştir.

Değerli milletvekilleri, kaçak akaryakıt nedeniyle ortaya çıkan sorunlardan biri de otomotiv sektörünü olumsuz yönde etkilemesidir. Türkiye'de akaryakıt kalitesinin Avrupa standartlarına uygun olmaması otomotiv sanayiini tehdit etmektedir. Bazı otomobil firmaları, kaçak akaryakıt tehdidi yüzünden, ekonomik olmasına rağmen dizel otomobil modellerini Türkiye'ye getirme konusunda kararsız kalmaktadırlar. Bununla birlikte, özellikle kalitesiz, katışıklı benzin ve motorinin sınır kapılarından kaçak olarak sokulması ve şehirlerde dahi yeterli denetime tabi tutulmadan tüketiciye ulaşması, kullanılması araçların arızalanmasına yol açmakta ve tüketiciyi ciddî ekonomik kayıplara uğratmaktadır. Sayısal bir değer verecek olursak, kaçak ürünlerin araçlara verdiği zararın ekonomiye maliyeti yıllık 1 milyar dolar civarındadır.

Sayın milletvekilleri, ekonomimizi bu denli büyük zarara uğratan kaçak akaryakıt ülkemize nasıl girmektedir? Bu konuda yapılan araştırmalara göre, kaçakçılık faaliyetleri üç ayrı grupta toplanmaktadır.

Bunlardan ilki, güneydoğu ve doğu bölgelerimizde, ağırlıklı olarak, Irak ticaretiyle ilgili geçişlerden yapılan kaçakçılıktır. Bu şekilde ülkeye giren kaçak akaryakıt miktarının 45 000-50 000 metreküp/ay olduğu tahmin edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayın.

SEDAT PEKEL (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Bir diğer yol ise, Mersin-Antalya yöresinde, deniz yoluyla getirilen yakıtın yüksek ıskonto ve faturasız satışlar şeklinde teslimiyle olmaktadır. Bu şekilde oluşan kaçak miktarın 20 000 metreküp/ay üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.

Bunun dışında, Karadeniz ve Marmara'da yoğunlaşan ve balıkçı tekneleri ile diğer tekneler tarafından kaçak motorin kullanımıdır. Bu şekilde gerçekleşen akaryakıt tüketiminin, balıkçılık sezonunda 12 000 metreküp/ay seviyesinde, sezon dışında ise 5 000-6 000 metreküp/ay civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, süremin yettiğince dikkat çektiğim kaçak akaryakıt sorununa hükümetin acil önlemler alması gerekmektedir. Maliye Bakanlığının akaryakıt istasyonlarının ödeme kaydedici cihaz kullanımını zorunlu kılan tebliğiyle 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren, pompalarda, otomatik yazarkasa uygulamasına geçilecektir.

12 000 civarında benzin istasyonundaki 60 000 pompayı kapsayan otomatik yazarkasa uygulamasının dışında, Petrol Yasasının yürürlüğe girmesiyle, akaryakıt istasyonlarına lisans alma yükümlülüğü getirilmiştir. Anılan yasayla, beyaz bayraklı benzin istasyonları dönemi de 1 Ocak 2005 tarihinde sona erecektir.

Bu düzenlemeler, kaçak akaryakıt sorununun çözümlenmesi için elbette önemli adımlardır; ama, yetersizdir. Bu düzenlemelerin yanı sıra, sınırlarda ve denizlerde denetimlerin artırılması ve iş olanağı bulamayarak kaçak akaryakıta yönelen insanlarımıza istihdam olanağı yaratılması gerekmektedir.

AKP Hükümetini, başta, akaryakıt sektörünü derinden etkileyen ve ekonomiye darbe vuran kaçak akaryakıt sorununa ivedi ve kalıcı çözümler üretmeye davet ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Bugün, gündemdışı önemli konular ele alındı.

Ülkemiz için, halkımız için bir başka önemli konuyu Bursa Milletvekilimiz Sayın Zafer Hıdıroğlu gündemdışı konuşmayla sunacak.

Organ bağışı hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu'nu kürsüye davet ediyorum; buyurun. (Alkışlar)

3. - Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu'nun, organ bağışının önemi ile bağışın daha da yaygın hale getirilmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Sayın Başkanımın da dediği gibi, hayatî öneme sahip bir konuyla ilgili görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Tabiî, zaman zaman milletvekili arkadaşlarımıza, vatandaş, gerek kendi meseleleri gerek ülke problemleriyle ilgili geldiklerinde, kendi getirdikleri konuların hayatî öneme sahip konu olduğunu söylerler, konuları çok önemli olmasına rağmen; ama, hayatî önem açısından baktığımız zaman aynı şeyi düşünemeyiz; ama, bugün, burada, organ nakli konusunu, hayatî öneme sahip bir konuyu görüşmemizde fayda telakki ettiğim için, bu konuyu, sizlerle ve aziz vatandaşlarımla paylaşmak istiyorum.

Organ bağışı Türkiye'de gerektiği şekilde uygulanamıyor. Biliyorsunuz, herhangi bir organımızı, gerek sağlığımızda başka bir hastaya vererek yaşamasını sağlamak gerekse öldükten sonra verilmek üzere yaşamımızda bağışlarız ki, bu bağışlar, yüzde 90'ın üzerinde bir oranda, öldükten sonra verilmek üzere yapılmaktadır.Fakat, Türkiye'de bu konuda çok önemli sıkıntılar var. Yaptığım araştırmalarda, Türkiye'de, diğer Batı ülkelerine, dünya ülkelerine oranla, çok düşük seviyededir. İngiltere'de halkın yüzde 20'si organlarını bağışlarken, Avustralya'da yüzde 23 civarında halk organ bağışında bulunurken, diğer Avrupa ülkelerinde de azımsanmayacak ölçüde organ bağışları yapılırken, Türkiye'de yüzde 20 değil, yüzde 1 de değil, yüzbinde 1 oranında bir organ bağışıyla karşılaşıyoruz ve bizim için çok acı bir durum olan bu konunun yetkili mercilerce dile getirilmesi ve bu konunun çözümü için, Parlamentoda 550 milletvekili arkadaşımızın, sivil toplum örgütlerimizin ve kamu kurum ve kuruluşlarımızın, bakanlıklarımızın mutlaka devreye girmesi gerekir.

Değerli dostlar, tabiî, halkımızın da bu işe fazla duyarlı olması önemli. Bu işin az olması, yani, oranın düşük olmasının esas nedenlerine baktığımızda, organize ve tanıtımda yetersizliğimiz, ayrıca, dinsel kaygılardan dolayı birtakım sıkıntılar çeken halkımızın ne yapacağını bilmemesi var; ama, bu konuda, izninizle, birkaç cümle söylemek istiyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, daha önce, bu işin bir problem olmadığı, kesinlikle organ bağışı yapılabileceği konusunda açıklamalarda bulunmuştu. Bunların detayına girmek istemiyorum.

Hatta, zannediyorum 1980'li yıllardaydı, şu anda aramızda görev yapan, şu anda Parlamentoda bulunan zamanın Diyanet İşleri Başkanı Sayın Tayyar Altıkulaç'ın, o zaman -daha televizyonlar yeni- siyah-beyaz televizyonlarda, tıpla ilgilenen bazı doktor arkadaşlarla beraber yaptığı programda, organ bağışının bırakın günah olmasını, tavsiye eder nitelikteki açıklamalarını ben duymuştum; çünkü, Hocam da biliyor biz de biliyoruz ki, bizim dinimizde bir insanın kasten ölümüne neden olarak hayatına son verilmesi, tüm insanlığın ölümüne neden olmak kadar kötü; bir insanın sağlığına kavuşmasına, hayata dönmesine vesile olunması da, tüm insanlığın hayata dönmesi kadar iyi demektir.

Öyleyse, biz öldükten sonra başkasının hayatına dönmesine vesile olacak ve bize de hiçbir zararı olmayacak olan bir organımızın bağışı konusunda, acaba, biz mi duyarsızız, yoksa, Türkiye'de halkın daha duyarlı hale getirilmesi için yapılması gereken şeyler mi var?

İşte, bu noktada, baktığımızda, Türkiye'de 30 000'in üzerinde böbrek hastası, zannediyorum, haftada üç defa o diyaliz makinesine girerek, onun hem gidip-gelme zorluğunu çekmekte hem de diyalize girmenin insan vücuduna verdiği ıstırabı yaşamaktadır. Şu anda da, böbrek nakli bekleyen 6 500 civarında hastamızın varlığını düşündüğümüzde, ciddî tedbirler almamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız Sayın Hıdıroğlu.

ZAFER HIDIROĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, ben de toparlamaya çalışıyorum.

Tabiî, sadece böbrek nakli değil; ama, hastalığı ciddî safhada olan, böbrek nakliyle beraber yaşam kalitesi biraz daha artacak olan hasta insanlarımızı bildiğimiz için onu söylüyorum. Bunun dışında karaciğer nakli, kornea nakli, kemik iliği nakli gibi hususlarda da Türkiye'de çok önemli sıkıntılar var.

Diyanet İşleri Başkanlığımızın, camilerde hutbelerle bu işi duyurmasında, Millî Eğitim Bakanlığımızın okullarda bu konuyu kesinlikle çocuklarımıza işlemesinde büyük yarar var. Ayrıca, Sağlık Bakanlığımızca, vatandaşı uyarıcı nitelikte broşürlerle, el ilanlarıyla veya değişik çalışmalarla bu durumun halka duyurulması ve vatandaşımızın özellikle bu bağışı nasıl yapacağı konusunda yönlendirilmesi gerekir.

Ben, burada, Parlamentomuz aracılığıyla, vatandaşlarıma da seslenerek, illerimizdeki ticaret ve sanayi odalarımız, esnaf odalarımız başta olmak üzere, özellikle sivil toplum örgütlerimizin üyeleriyle ilgili duyuru, tanıtım faaliyetleriyle çok önemli mesafe alacağımıza inanıyorum.

Sayın Başkan, izninizle, son cümlem olarak da şunu söylemek istiyorum; Bursa'dan müşahhas bir örnek: Bir doktor arkadaşımız, sağlığında, hiçbir problem yokken organlarını bağışlıyor ve aradan bir iki yıl geçtikten sonra kendisi böbrek nakline ihtiyaç duyuyor; şu anda kendisi böbrek nakliyle yaşıyor. Bu programda, Sayın Bursa Müftümüz, Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Sayın Kemal Demirel ve ben -program yapımcımız Şemsettin Şen Beye bu konuyu işledikleri için teşekkür ediyorum- organlarımızı bağışladık. Bu iş için iki şahit lazım; Parlamento ve Yüce Türk Milletinin tamamı şahittir.

Ben, bu konuya daha duyarlı olunması için herkesin çaba sarf etmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bir önceki gündemdışı konuşmada Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel'in ele aldığı kaçak akaryakıt konusu üzerinde, Devlet Bakanımız Sayın Ali Babacan konuşmak ister.

Buyurun Sayın Babacan.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel tarafından akaryakıt kaçakçılığı konusunda yapılan gündemdışı konuşma nedeniyle söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, ülke ekonomisi ve kamu düzenini olumsuz yönde etkileyen, haksız rekabete sebep olarak ticarî düzende aksaklıklara neden olan ekonomik suçlar, günümüzde, bütün dünya ülkelerinin öncelikli olarak mücadele ettiği suç öğeleri arasında yer almaktadır. Özellikle bu kaçakçılık fiilleri, yerli sanayiin korunmasını ve geliştirilmesini olumsuz yönde etkilemekle birlikte, terör örgütlerinin de önemli finans kaynaklarındandır.

Ülkemizi her yönden olumsuz etkileyen ve kaçakçılık faaliyetleri içerisinde önemli bir yer teşkil eden akaryakıt kaçakçılığı, çok yönlü önlemler alınarak etkin mücadele gerektiren suçlardan biri olarak, Türkiye'de, karşımıza çıkmaktadır.

Genel olarak, ülkemizde, akaryakıt kaçakçılığının, piyasa fiyatının çok altında olması nedeniyle, sınırlarımızdan, kara ve denizyoluyla yapıldığı bilinmektedir.

Malumları olduğu üzere, teknik donanımlı araçlar kullanılarak, çıkar amaçlı suç örgütlerinin de yer aldığı akaryakıt kaçakçılığı, sadece bir güvenlik sorunu değildir; ayrıca, ülkemizin, ekonomik ve sosyal durumunu da olumsuz etkilemektedir.

Akaryakıt ürünlerinden alınması gereken verginin kaybı dolayısıyla, ülke ekonomisine verdiği büyük zararların yanı sıra, standartdışı kaçak akaryakıt kullanan vatandaşlarımızın araçlarının motor aksamına ve kaçak akaryakıttaki kükürt oranının yüksek olması sebebiyle de, çevreye ve insan sağlığına büyük zararlar açtığı da bir gerçektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde, genel olarak, ithalat, transit, ihracat ve antrepo rejimlerinin suiistimaliyle ortaya çıkan petrol ürünleri kaçakçılığı, deniz araçları kullanılarak, ihraç amaçlı petrolün iç piyasaya sürülmesi, sınır ticaretinin suiistimali, dağıtım şirketlerinin izin alınan miktardan fazla akaryakıtı ülkeye sokmaları, petrol boru hatlarına vana takılması, transit olarak ülkemizden geçirilen akaryakıtın yurt içinde satılması, ham petrolün kalorifer yakıtı olarak satılması, solvent, redüktör ve dişli yağının akaryakıta katılması yoluyla gerçekleştirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öteden beri ülkemizin kanayan yarası olan akaryakıt kaçakçılığıyla daha etkin mücadele edilebilmesi amacıyla getirilen düzenlemelere de kısaca değinmek istiyorum.

Öncelikli olarak, genel anlamda, kaçakçılık fiillerinin ülke ekonomisi bakımından arz ettiği önem gözönüne alınarak, 1918 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılarak, kaçakçılıkla mücadelede daha etkili ve caydırıcı olabilecek para cezası uygulamasına da imkân veren 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Yüce Meclisimiz tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.

Ayrıca, piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin düzenlemesini sağlamak amacıyla, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu da çıkarılmıştır. Bu düzenlemeyle, petrol piyasasını düzenleme ve denetlemeye ilişkin görevler Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumuna verilerek, sektörde yaşanan sıkıntıların ve akaryakıt kaçakçılığının önlenmesi amaçlanmıştır.

Yine, petrol piyasasının sağlıklı ve güvenli bir yapıya kavuşturulmasını sağlamak amacıyla, Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği, 17 Haziran 2004 tarihli ve 25495 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Akaryakıt kaçakçılığı konusunda, gerek söz konusu suça ilişkin çok sayıda mevzuatın bulunmasının gerekse konuyla mücadele sorumluluğu yüklenen çok sayıda kurum ve kuruluşun bulunmasının suçla mücadeleyi olumsuz etkilediği de bilinmektedir.

Çalışmalarda daha etkin ve verimli olunabilmesi için, Başbakanlık Gümrük, Denizcilik ve Dışticaret Müsteşarlıkları, Maliye Bakanlığı, Enerji, Ulaştırma ve Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun yetkililerinden oluşan Akaryakıt Kaçakçılığıyla Mücadele Koordinasyon Çalışma Grubu oluşturulması kararlaştırılmıştır.

Öte yandan, yine akaryakıt kaçakçılığıyla daha etkin mücadele edilebilmesini sağlamak amacıyla, Petrol Piyasasında Ulusal Marker Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik yürürlüğe konulmuştur; uygulama da 2005 yılının başlarında başlayacaktır. Böylelikle, yakalanan şüpheli akaryakıtların tahlili çok daha kısa sürede gerçekleştirilebilecektir. Bu sistemle, sektörün kendi içerisinde bir otokontrol sistemi de oluşturulmuş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümetimizin görev yaptığı son iki yıllık dönemde, gerek İçişleri Bakanlığına bağlı kolluk kuvvetlerimizin ve gerekse Gümrük Muhafaza Teşkilatının akaryakıt kaçakçılığını önlemeye yönelik faaliyetleri konusunda da kısaca bilgi vermek istiyorum.

Emniyet Genel Müdürlüğümüzce gerçekleştirilen 396 tane kaçak akaryakıt operasyonunda toplam 4 164 ton kaçak benzin ve türevi ürün ele geçirilmiş ve bu olaylarda 676 kişi yakalanmıştır.

Sahil Güvenlik Komutanlığınca gerçekleştirilen kaçak akaryakıt operasyonlarında ise, 1 500 ton kaçak benzin ve türevi ürün ele geçirilmiş ve bu olaylarda 35 kişi yakalanmıştır. Jandarma Genel Komutanlığınca gerçekleştirilen 3 421 kaçak akaryakıt operasyonunda, toplam 16 000 ton kaçak benzin ve türevi ürün ele geçirilmiş, 5 243 kişi yakalanmıştır.

Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilen 839 kaçak akaryakıt operasyonunda da, 128 000 ton kaçak benzin ve türevi ürün ele geçirilmiş, 857 kişi yakalanmıştır.

Böylece, kaçakçılıkla mücadelede faaliyet gösteren tüm birimlerimiz tarafından gerçekleştirilen ve son iki yıllık dönemde meydana gelen 4 678 kaçakçılık olayında 150 000 ton akaryakıt ürünü yakalanmıştır ve toplam 6 811 kişi yakalanarak adlî makamlara sevk edilmiştir.

Tabiî ki, yapılan yasal düzenlemeleri ve alınan tedbirleri yeterli görmüyoruz. Bunlara ek olarak Maliye Bakanlığının da yazarkasa uygulama hazırlıkları son aşamaya gelmiştir.

Konuşmamda da belirttiğim gibi 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun tam olarak uygulanmasıyla, petrol piyasasında rekabet kurallarının işlenmesi de sağlanmaya başlanacaktır.

Yapılan yeni düzenlemelerle petrol piyasasında faaliyet gösteren piyasa katılımcılarının lisanslaması, lisans sahipleri arasında olabilecek satış faaliyetlerinin denetlenmesi, tesislerin çevre kriterini gözönünde bulundurarak standartlara uygun kurulması ve işletilmesi, şeffaf bir fiyat politikası çerçevesinde fiyat serbestliği, ülke genelinde satışa sunulan akaryakıtın belirlenmesi ve kaçak akaryakıtın tespit edilmesi amacıyla ulusal marker uygulaması sağlanacaktır. Böylece, akaryakıt kaçakçılığı da asgarîye indirilmiş olacaktır.

Bu vesileyle, Yüce Heyeti, yeniden, saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Bakanım, akaryakıt kaçakçılığı halen devam ediyor, hiçbir şey yapıldığı yok; firmaların kendileri yapıyor.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Değerli milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar bitti.

1970'lerde organlarını bağışlayan bir arkadaşınız olarak, Sayın Zafer Hıdıroğlu'nu ve Sayın Kemal Demirel'i, Bursa'daki kampanyalarından dolayı kutluyorum. İnşallah, Parlamenterlerimizin öncülüğüyle diğer vilayetlerde de organ bağışıyla ilgili benzer kampanyalar gündeme gelir.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında 5 adet raporu vardır; sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım.

Kâtip üyenin oturduğu yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Raporları okutuyorum:

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/389) (S. Sayısı: 571) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevini kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının son ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Uğur Aksöz

Mehmet Ziya Yergök

Halil Ünlütepe

 

Adana

Adana

Afyon

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Oya Araslı

Feridun Fikret Baloğlu

 

Artvin

Ankara

Antalya

 

Tuncay Ercenk

Atila Emek

Feridun Ayvazoğlu

 

Antalya

Antalya

Çorum

 

Yılmaz Kaya

Muharrem Kılıç

Orhan Eraslan

 

İzmir

Malatya

Niğde

 

İ. Sezai Önder

 

 

 

Samsun

 

 

 

2. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/390) (S. Sayısı: 572) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Kayseri Milletvekili Adem Baştürk, Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.

Karma komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                

Uğur Aksöz

Mehmet Ziya Yergök

Halil Ünlütepe

 

 

Adana

Adana

Afyon

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Oya Araslı

Feridun F. Baloğlu

 

Artvin

Ankara

Antalya

 

Tuncay Ercenk

Atila Emek

Feridun Ayvazoğlu

 

Antalya

Antalya

Çorum

 

Yılmaz Kaya

Muharrem Kılıç

Orhan Eraslan

 

İzmir

Malatya

Niğde

 

İ. Sezai Önder

 

 

 

Samsun

 

 

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

3. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/403) (S. Sayısı: 573) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet İhale Kanunu hükümlerine aykırı davranmak suçunu işlediği iddia olunan Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Kayseri Milletvekili Adem Baştürk Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Uğur Aksöz

Mehmet Ziya Yergök

Halil Ünlütepe

 

Adana

Adana

Afyon

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Oya Araslı

Feridun F. Baloğlu

 

Artvin

Ankara

Antalya

 

Tuncay Ercenk

Atila Emek

Feridun Ayvazoğlu

 

Antalya

Antalya

Çorum

 

Yılmaz Kaya

Muharrem Kılıç

Orhan Eraslan

 

İzmir

Malatya

Niğde

 

İ. Sezai Önder

 

 

 

Samsun

 

 

 

4. - Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/404) (S. Sayısı: 574) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamu kurumunu dolandırmak suçunu işlediği iddia olunan Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat  olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Uğur Aksöz

Mehmet Ziya Yergök

Halil Ünlütepe

 

Adana

Adana

Afyon

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Oya Araslı

Feridun Fikret Baloğlu

 

Artvin

Ankara

Antalya

 

Tuncay Ercenk

Atila Emek

Feridun Ayvazoğlu

 

Antalya

Antalya

Çorum

 

Yılmaz Kaya

Muharrem Kılıç

Orhan Eraslan

 

İzmir

Malatya

Niğde

 

İ. Sezai Önder

 

 

 

Samsun

 

 

 

5. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/405) (S. Sayısı: 575) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi ihmal suçunu işlediği iddia olunan Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Kayseri Milletvekili Adem Baştürk Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için, Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda, CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Uğur Aksöz

Mehmet Ziya Yergök

Halil Ünlütepe

 

Adana

Adana

Afyon

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Oya Araslı

Feridun Fikret Baloğlu

 

Artvin

Ankara

Antalya

 

Tuncay Ercenk

Atila Emek

Feridun Ayvazoğlu

 

Antalya

Antalya

Çorum

 

Yılmaz Kaya

Muharrem Kılıç

Orhan Eraslan

 

İzmir

Malatya

Niğde

 

İ. Sezai Önder

 

 

 

Samsun

 

 

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Avrupa Birliği Komisyonu raporu ışığında Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak alınacak karardan önce Türkiye'nin izleyeceği tutum konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/17)

29 Kasım 2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Avrupa Birliği Komisyonunun Türkiye'nin AB üyeliği konusunda 6 Ekim 2004 tarihinde yayımladığı raporun ışığında 17 Aralık tarihinde AB Devlet ve Hükümet Başkanları toplantısında Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olarak alınacak karardan önce, Türkiye'nin izleyeceği tutum hakkında TBMM'de bir genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali Topuz

Kemal Anadol

Haluk Koç

 

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

 

Gerekçe:

Avrupa Birliği Komisyonu 6 Ekim 2004 tarihinde Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin başlaması konusunda, biri ilerleme raporu, biri tavsiye raporu ve diğeri de Türkiye'nin üyelik perspektifinden kaynaklanan hususlar raporu olmak üzere üç rapor yayınlamıştır.

AB Devlet ve Hükümet Başkanları 17 Aralık 2004 tarihinde yapacakları toplantıda, Komisyonun önerilerini de dikkate alarak, Türkiye ile AB arasında müzakerelerin başlaması konusunda bir karar alacaktır. AB ile ilişkilerimizin geleceği açısından büyük önem taşıyan bu kararın alınmasından önce, konunun TBMM'de, AB Komisyonunun görüşlerini de dikkate alarak, kapsamlı biçimde görüşülmesi büyük önem taşımaktadır. Zira, Komisyon raporunda yer alan bazı görüş ve öneriler, diğer aday ülkelerle yapılan müzakerelerden yöntem ve içerik olarak önemli farklılıklar öngörmektedir. Oysa, 1999 Aralığında Helsinki'de düzenlenen AB zirve toplantısında Türkiye'nin diğer adaylarla eşit kriterlere tabi tutulacağı belirtilmişti.

AB Komisyonunun önerilerinde, Türkiye'yle müzakerelerin ucunun açık olacağı belirlenerek, tam üyeliğin dışında seçeneklere de kapı açık bırakılmaktadır. Ayrıca, işgücünün serbest dolaşımının Türkiye için sürekli biçimde kısıtlanabileceğine dair ifadelere yer verilmektedir. Türkiye'nin üyeliğine zaman açısından da bazı kısıtlamalar getirilmekte, ülkemizin on yıldan önce üye olamayacağı ifade edilmektedir. Her bölümün müzakeresinden önce ve müzakere tamamlanmadan AB'nin yeni hedefler belirleyebileceği kaydedilmekte, tarım ve bölgesel uyum konularında Komisyonun Türkiye için yeni öneriler getirebileceği vurgulanmaktadır. Bu önerilerden hiçbiri Komisyonun diğer aday ülkeler için yazdığı raporlarda yer almamıştır.

Bütün bunlara ilaveten, Türkiye'nin Ermenistan'la sınırını açması, 1915-16 yıllarında yaşanan trajik olaylarla ilgili olarak Ermenistan'la uzlaşma araması, Dicle ve Fırat Nehirleri üzerindeki baraj ve sulama sistemlerinin Türkiye'nin üyeliğinden sonra uluslararası yönetime sokulması, Lozan Antlaşmasında sayılanların dışındaki bazı dinî ve etnik grupların azınlık statüsüne sokulması, Hıristiyan azınlığın bazı taleplerinin yerine getirilmesi gibi talepler de yer almaktadır. Bir bölümü, Türkiye'nin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana izlediği politikalarla bağdaşmayan bu talepler hakkında siyasî partilerin ve milletvekillerinin 17 Aralık 2004 tarihinde alınacak karardan önce görüşlerini Yüce Mecliste açıklamaları, AB ülkelerine ve AB Komisyon raporunu incelemekte olan Avrupa Parlamentosuna önemli mesajların verilmesine fırsat sağlayacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:112 Tarihi: 2.12.2004

Gündemin "Kanun Tasarısı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 107 nci sırasında yer alan 687 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına, 5 inci sırasında yer alan 632 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 31 inci sırasında yer alan 676 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 72 nci sırasında yer alan 681 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 74 üncü sırasında yer alan 685 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 108 inci sırasında yer alan 695 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 109 uncu sırasında yer alan 696 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 2.12.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 698 sıra sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısının, 48 saat geçmeden, 9 uncu sırasına alınmasının;

Genel Kurulun 3.12.2004 Cuma günü 14.00-23.00 saatleri arasında, 4.12.2004 Cumartesi günü de saat 12.00'de toplanarak 698 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar, çalışmalarını sürdürmesinin;

Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

 

İrfan Gündüz

K.Kemal Anadol

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.  - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

7. - Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/927) (S. Sayısı: 687) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 687 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Hükümet adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Murat Başesgioğlu; buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün huzurunuza, Sosyal Sigortalar Kanununda değişiklik yapan bir tasarıyla gelmiş bulunmaktayız.

Tasarının özü, yurt dışında tedavi yapılmasına ilişkindir. Daha önceki yasalarımızda, şu anda Sosyal Sigortalar Kurumunda aktif olarak sigortalı çalışan vatandaşlarımıza bu hak verilmiş bulunmaktadır; ama bu sigortalının eşine, çocuklarına, geçindirmekle mükellef olduğu yakınlarına yurt dışında herhangi bir tedavi imkânı mevcut mevzuatımızda yoktur.

Huzurunuza getirmiş olduğumuz bu düzenlemeyle birlikte, artık aktif sigortalının yanında, sigortalının kendisinin, geriye dönük 300 gün hastalık sigortası primi ödemiş olması şartıyla, sigortalının diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına tabiî olarak çalışmayan ya da gelir veya aylık almayan eşi ile geçindirmekle yükümlü olduğu çocukları, ana ve babası; yine, bu kanuna göre sürekli iş göremezlik geliri, malullük veya yaşlılık aylığı almakta olanlar ile bu kimselerin geçindirmekle yükümlü oldukları eş, çocuk, ana ve babası; hak sahibi olarak gelir veya aylık alan eş, çocuk, ana ve baba; yani, bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere, şayet bu değişiklik tasarısı Yüce Meclisin onayına mazhar olursa, bundan böyle, hem aktif sigortalı hem de bakmakla yükümlü olduğu eş, çocuk, ana ve babası Türkiye'de mümkün olmayan tedavilerini yurt dışında yaptırma imkânına kavuşmuş olacaklar.

Bu, aynı zamanda, sosyal güvenlik kuruluşlarımız arasındaki bir standart farklılığını, norm farklılığını da gidermeye yönelik önemli bir düzenlemedir. Zannediyorum, bütün gruplarımız bu konuda hemfikirdir.

Bağ-Kurda da aynı şeyi yapmak istiyoruz; ama, teknik bir husustan dolayı, yasa yapma tekniğinden dolayı buraya dahil edemedik; ama, en kısa zamanda, Bağ-Kur kapsamında olan vatandaşlarımıza da Türkiye'de tedavisi mümkün olmayan hastalıklarının yurt dışında tedavi imkânını getirecek yasal düzenlemeyi de Yüce Meclisin huzuruna getirmeyi amaçlıyoruz.

Böylece, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK arasında bu konudaki norm ve standart birliği sağlanmış, bu sosyal güvenlik şemsiyesi altında bulunan bütün vatandaşlarımız aynı tedavi süreçlerine tabi olmuş olacaklardır.

İzninizle, geçmişteki uygulamaya ilişkin bazı bilgileri de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu kanunun yürürlüğe girdiği, yani, yurt dışında tedavi imkânının getirildiği 1987 yılından 2000 yılına kadar, Sosyal Sigortalar Kurumu, 169 sigortalısını yurtdışına göndermiştir. Görüldüğü gibi, 1987 yılından 2000 yılına kadar 169 kişi, çok fazla bir sayı değildir.

Şunu da memnuniyetle ifade etmemiz lazım ki, Türkiye'de hastalıkların tedavi yöntemleri, diğer gelişmiş ülkelerle hemen hemen eşdeğer durumdadır, bu da, tıp alanında ülkemizdeki gelişmeler adına sevindiricidir; ama, ola ki, yeni teknolojik bir gelişmeden dolayı, yeni bir buluştan dolayı Türkiye'de tedavi imkânı olmayan ve bu hastalığına, bu durumuna yurt dışında çare arayan vatandaşlarımıza da, Yüce Meclis olarak böyle bir imkânı açma arzusundayız. Bu değişikliğin, bütün sigortalılarımıza, sosyal güvenlik sistemimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bu tasarının öncelikle görüşülmesine onay veren Değerli Grup Başkanvekillerimize ve Başkanlık Divanına çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Osman Akman.

Buyurun Sayın Akman. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN AKMAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 687 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu tasarıya girmeden önce, yarının Özürlüler Günü olması vesilesiyle, hepimizin Özürlüler Günü hayırlı olsun, Özürlüler Günü kutlu olsun.

Özürlülerin durumlarıyla ilgili yasa tasarısı hükümet tarafından hazırlanmaktadır, bu konuda çalışmalar devam etmektedir.

Ben, bir tıp mensubu olarak, özellikle uzun süre Sağlık Kurulu Başkanlığı yapmış birisiyim ve özürlü kelimesini de pek kabul etmediğimiz veya özürlü kelimesini layık görmediğimiz, engelli kelimesinin kullanılmasının daha uygun olacağını düşündüğümüz bu vatandaşlarımızın durumlarını, çalışma şartlarını, toplum içerisindeki konumlarını daha iyiye götürecek yasayı da, inşallah, hep birlikte, elbirliğiyle, önümüzdeki günlerde çıkarırız.

Biraz önce Sayın Bakanımız, yasa tasarısı hakkında, biraz detaylıca bilgi verdi. Bu tasarıyla ilgili AK Parti Grubunun görüşlerini arz etmeden önce, sağlık politikalarımız hakkında sizleri biraz bilgilendirmek istiyorum.

AK Parti Grubumuz, sağlık konusunda, insan merkezli bir politika gütmektedir; insanı merkeze alan, sosyal devlet ilkesini hedef edinmiş bir politika gütmektedir. Bu nedenle, özellikle, hükümetin Acil Eylem Planında, bir yıl içerisinde tamamlanması için çaba sarf edilmesi hedeflenen Sağlıkta Dönüşüm Programı hazırlandı. Bu çerçeve içerisinde, aile hekimliği vardı. Aile hekimliğiyle ilgili tasarıyı, hep beraber, muhalefet partimizle birlikte, geçtiğimiz günlerde yasalaştırdık. 

HALUK KOÇ (Samsun) - Biz yasalaştırmadık; biz, olumsuz oy kullandık.

OSMAN AKMAN (Devamla) - Pilot uygulama, bazı illerimizde başlayacak inşallah.

Aile hekimliğinin asıl gayesi, herkesin bir özel doktoru olması, herkesin sağlıkla ilgili bilgilerinin kayıt altına alınması ve kolay ulaşılabilir bilgi depolanması, ayrıca geri dönüşümünün de sağlanmasıydı. Önümüzdeki aylarda, yıllarda, hep beraber, aile hekimliğinin Türkiye'ye yayılmasını gerçekleştireceğiz.

Yine, Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde, yılbaşından itibaren hastanelerin ortak kullanıma geçmesi söz konusu oldu. Bu, özellikle, SSK'daki hastalarımızın ve hasta yakınlarının sağlık anlamında hizmet almalarının daha kolay hale gelmesini, daha ulaşılabilir olmasını ortaya koydu.

Uzun süre, bir devlet hastanesinde, iç hastalıkları uzmanı olarak çalışmış birisiyim. Biliyorum ki, kendi ilimde, SSK'lılar, hep, devlet hastanesinden, üniversite hastanesinden yararlanmak isterlerdi. Hatta, bu hastanelere gidemedikleri zaman, özel muayenehanelerden, o dar bütçelerine rağmen yararlanmak isterlerdi, yararlanırlardı. Bu bir zaruretti. Hastanelerin ortak kullanıma açılması ve zaruretin ne kadar haklı olduğunu, bu geçen sekiz ay zarfında hep birlikte görmüş olduk; çünkü, Sağlık Bakanlığına bağlı devlet hastanelerine müracaat eden hastaların yüzde 30'u diyebileceğimiz kısmı, sigortalı, SSK hastanelerinden daha önce yararlanan insanlarımızdı. Devlet hastanelerinde bu yüzde 30 artışa rağmen, hastanelerdeki memnuniyet değerlendirmelerinde herhangi bir geriye gidiş, kötüye gidiş de ayrıca olmadı; çünkü, birçok ilimizde gereken tedbirler alınmış, poliklinik sayıları artırılmış. Zaten, SSK hastanelerine göre hem sayısı hem de personel sayısı fazla olan Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşlarından hizmet almaları, sigortalı hastalarımızın daha kolay ve ulaşılabilir olması gerçekleştirildi.

Önümüzde, hastanelerin, Anayasanın 56 ncı maddesinde de belirtildiği ve öngörüldüğü gibi, tek elde toplanması, tek elden sağlık politikalarının düzenlenmesinin gösterdiği gibi, hastanelerin Sağlık Bakanlığı çatısı altında toplanması için hem Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan geçen hem de Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen yasa tasarısı, inşallah, önümüzdeki günlerde görüşülecek. Bu konuyu da hep beraber, birlikte halletmiş olacağız inşallah ve bu sayede, uzun süredir süren, özellikle SSK'lı hastalarımızın veya SSK'lı insanlarımızın sağlıkla ilgili sorunlarının, hepsinin olmasa da, büyük çoğunluğun isteklerinin, büyük çoğunluğun sıkıntılarının önüne geçilmiş, halledilmiş olacak.

Tek elden idare edilmesinin, hem hizmet alanları açısından hem hizmeti sunanlar, yani, o sağlık kurumunda ve kuruluşunda çalışanlar açısından önemi var. Sağlık hizmeti alanlar açısından öneminin bir kısmını biraz önce ifade ettim. İnsanlarımız, zaten, o zor şartlarda hizmet veren SSK'daki hem doktorlarımız hem de sağlık personelinin, o dar mekânlarda, zor şartlarda hizmetinden yeterince, istedikleri gibi yararlanamıyor. Bu nedenle, diğer sağlık hizmeti veren kurum, kuruluş ve özel klinik veya muayenehanelerden yararlanıyorlardı. Dar bütçelerine rağmen, kendilerini sıkıntıya sokarak, maddî anlamda fazla para harcayarak bu sağlık hizmetinden yararlanıyorlardı; yani, devlet hastanelerinden, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerden zaten yararlanmak istiyorlardı. Şu anda da ortak kullanımla yararlanıyorlar.

Bir de, özellikle yılbaşından itibaren performansa dayalı dönersermaye primi uygulaması neticesi, SSK hastanelerinde çalışan hem hekim hem de yardımcı sağlık personeli, çeşitli vesilelerle bir araya geldiğimiz zaman, kongre gibi veya bazı toplantılar gibi vesilelerle bir araya geldiğimiz zaman, bizlere, bu imkândan, performansa dayalı dönersermaye priminden kendilerinin de yararlanmak istediklerini, ama, sigorta hastanelerinde dönersermaye gibi bir şey olmasını da hemen arkasından ilave ederek, bunun mümkün olmadığını zaten kendileri ifade ediyordu. Yani, aynı haklardan, şu anda, Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarında çalışanların bu maddî haklarından, SSK hastanelerinde çalışan arkadaşlar, sağlık çalışanları da yararlanmak istiyorlar.

Yine, Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde, önümüzde hedef olarak koyduğumuz, yapmayı yine elbirliğiyle gerçekleştireceğimiz, bütün halkımızın ve sivil toplum örgütlerinin istediği, genel sağlık sigortasının hayata geçirilmesi meselesi var. Biz, hep beraber, sanırım, muhalefetten milletvekili arkadaşlarımız da, taşrada, köylerde, beldelerde esnafı dolaşırken, işçilerimizi, köylülerimizi dolaşırken, herkes, özellikle sağlık anlamında bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmak istediklerini her vesileyle ifade ediyorlar, yarınından emin olmak istiyorlar. Bu konuda, yine hükümetimizin hazırladığı genel sağlık sigortasıyla ilgili tasarıyı önümüzdeki günlerde hep beraber görüşür, inşallah, yasayı hayata geçirir, gerçekleştiririz. Bunun, Türkiyemizin geleceği açısından, hepimizin, çocuklarımızın geleceği açısından önemi olduğunu, herkes, açıkça, net olarak kabul edecektir.

Yine, dün, özellikle görüşüp hayata geçirdiğimiz sosyal yardımlaşmayla ilgili, fakirlere, muhtaç olanlara yardım yapılmasıyla ilgili yasayı gerçekleştirdik. Yine, muhalefet partisinden arkadaşlar da destek verdiler; onun için teşekkür ediyoruz. Sosyal devlet olmanın da gereği buydu.

Şimdi, asıl bugün üzerinde durduğumuz yasa tasarısı, SSK'lıların yakınlarının, bakmakla yükümlü olduklarının yurtdışı tedavilerinden yararlanması meselesi. Biraz önce Sayın Bakanımız da ifade etti; Sosyal Sigortalılar, ihtiyaç duyulduğunda yurt dışına tedavi için gidebiliyorlardı, bu imkân vardı; ancak, yakınları, bakmakla yükümlü oldukları kişiler bu haktan yararlanamıyorlardı. Eksik bir durum söz konusuydu. Şu anda Bağ-Kurlular da yararlanamıyor. Birtakım teknik sorunlardan dolayı bu yasa tasarısının içerisine konulması mümkün olmadı. Önümüzdeki günlerde -yine arkadaşlarımızın hazırlığı var- bir kanun teklifi halinde, inşallah, yüce huzurunuza gelir, Bağ-Kurluların da bu yasadan yararlanmasının önünü hep beraber açarız diyorum.

Şimdi, 1987-2000 yılları arasında SSK'lı 169 vatandaşımız yurtdışı tedavisinden yararlanmış. Burada bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. 2000 yılından sonra, yurtdışı tedavisinden yararlanacak SSK'lı vatandaşımız, SSK'lı hasta çıkmamış. Bu, hakikaten, bir tıp mensubu olarak benim için ve hepimiz için memnuniyet verici bir durum. Demek ki, Türkiye'de tıp oldukça gelişmiş; yurtdışı tedavisi ihtiyacı pek olmuyor anlamına geliyor; çünkü, bu yol açıkken, 2000 yılından itibaren, hiçbir vatandaşımız bu haktan yararlanma talebinde bulunmamış. Ancak, tıp ne kadar gelişirse gelişsin ülkemizde, zaman zaman, çok nadir de olsa, bazı hastalıklarda, örneğin organ nakli gibi veya kanser vakası gibi durumlarda yurtdışı tedavisi ihtiyacı olabilmekte. Bu nedenle, bu eksik olan, sigortalıların eş ve çocuklarının ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin ihtiyaç olduğu zaman yurtdışı tedavisinden yararlanabilmelerinin önünü açan bir yasa tasarısını şu anda görüşüyoruz.

Burada, bu yasa tasarısında, belki bazı arkadaşların dikkatini çekecek bazı kısıtlamalar var; niye bu kısıtlamalar oluyor diye düşünebilirler; ancak -hepinizin çevresinde vardır- bundan beş yıl önce, on yıl önce, onbeş yıl önce, herhangi bir sosyal güvenceye sahip olmayan bir vatandaş, bir hekime gidip, kronik böbrek yetmezliği teşhisi konulduğu zaman, çok kısa bir süre sonra, bir hafta, on gün, onbeş gün sonra, hemen Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık güvencesinden yararlanmaya başlıyordu. O nedenle, kurumun, kendisini, her canlı varlık gibi, korumaya almasından kaynaklanan bazı kısıtlamalar var. Bu kısıtlamalar doğrudur. Sendikadan arkadaşlarımız da, muhalefet partisinden milletvekili arkadaşlarımız da, komisyonda bu yasa tasarısı görüşülürken, bu kısıtlamaların haklılığını ifade ettiler; bundan da memnuniyet duyuyoruz.

Yurtdışı tedavisine gönderilirken de birtakım kısıtlamalar var. "Altı aydan fazla bu tedaviden yararlanılamaz, tedavi giderleri ödenemez, bu süre uzatılamaz" deniliyor; ancak, altı ayı geçtiği takdirde, ilgili yabancı sağlık kurumundan alınan ve tedavinin devamı zaruretini gösteren raporla, bu süre iki yıla kadar uzatılabiliyor.

Ayrıca "yurtdışı tedavisine henüz gitmeden önce, hastalığın anlaşıldığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 300 gün hastalık sigortası primi ödenmiş olması şartıyla sigortalının, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak çalışmayan ya da gelir veya aylık almayan eşi ile geçindirmekle yükümlü olduğu çocukları, ana ve babası" diye devam eden kısmında yine bir sınırlama var; ancak, bu da, yine, birtakım suiistimallere engel olmak içindir.

Biraz önce ifade ettiğim gibi, geçmişte, özellikle sağlıkla ilgili arkadaşların bildiği ve sendikada çalışmış arkadaşların da bildiği gibi, herhangi bir sosyal güvenceye sahip olmayan vatandaşlar, hemen en kolay yol olarak SSK'yı seçiyordu. Türkiye'nin yarısına yakınının sağlık anlamında SSK'dan yararlandığını düşünecek olursak ve özellikle kanser gibi, organ nakli gibi konularda SSK'nın ağır yükü taşıdığını gözönüne alırsak, bu tür korumaların haklılığını hep birlikte görmüş oluruz.

Biraz önce Sayın Bakanım da ifade ettiler, şu anda Bağ-Kurlular bu haklardan yararlanamıyor. Yine, ben de ifade ettim, Bağ-Kurluların da yararlanabilmesi için bir kanun teklifi konusunda çalışmalar var. Emekli Sandığı mensupları yurtdışı tedavisinden yararlanabiliyor. Yalnız, burada, sigortalılar ile Emekli Sandığı mensupları arasında sigortalıların lehine bir durum var; o konudan da bahsetmek istiyorum.

Emekli Sandığı mensupları yurtdışı tedavisine gittikleri zaman yüzde 4 katılım payı ödüyorlar. Sigortalıların kendileri için bu yüzde 4 katılım payı yoktu; şimdi, bu, düzenlediğimiz maddelerde yakınları için de yok. Bu, sigortalıların çoğunluğunun asgarî ücretle çalıştığını düşündüğümüz zaman, sigortalıların lehine bir uygulama olacaktır. Zaten yüzde 4 katılım payını büyük bir çoğunluğu ödeyemeyecektir. Bu nedenle, bu yüzde 4'ün sigortalıların yurtdışı tedavilerinde olmaması da bir nevi zarurettir. Böyle olması gerekir. Bu doğru bir uygulamadır. Yüzde 4 katılım payının sigortalılar ve yakınlarının yurtdışı tedavisinde olmaması gerekirdi.

Genel sağlık sigortası kapsamına bütün vatandaşlarımız alındığı zaman, zaten, bu tür yüzdelerin, katılım paylarının bir kısmı gündemden çıkmış olacaktır. Ayrıca, bu kısıtlamalar da ortadan kalkacaktır. İşte, bir yıl içerisinde en az 300 gün hastalık sigortası primi ödenmiş olması gibi durumlar da söz konusu olmayacaktır. Zaten doğuştan itibaren herkes, özellikle sağlık anlamında sosyal güvenlik kapsamında olacağı için, genel sağlık sigortası önümüze geldiği zaman, yine hep beraber, iktidarıyla muhalefetiyle bir an önce çıkarmak için gayret sarf edeceğiz.

Ben sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. AK Parti Grubunun görüşlerini sizlere arz etmiş oldum. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin; buyurun.

CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun tasarısı, Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı. Böyle bir kanun tasarısının gündeme gelmiş olmasına ne iktidarın ne de muhalefetin karşı olmasının olanağı var. Yani, bir ihtiyacın giderilmesi, bir hakkın kullanımı için düzenlenmiş bir yasa tasarısı.

Değerli arkadaşlarım, her ne kadar AKP'nin sayın sözcüsü ve Sayın Bakanımız açıkça ifade etmemişse de, toplumuzda zaman zaman hepimizi rahatsız eden olayların basına yansıdığına tanık oluyoruz; bu, kimi zaman bir şiddet olayı neticesinde cep telefonunun çalınması olayında, trenden atılan üniversitede okuyan genç olabiliyor veya beş yaşında, ilik nakli yapılması gerekirken, bu yasa tasarısının özünü, nedenini oluşturan küçük Esin olayında olduğu gibi yurt dışına tedaviye gönderilemeyip kamuoyu baskısı oluşunca, yasalara dönüp; nerede eksiklik varsa onu gidermenin telaşı içerisinde bir düzenleme yapıyoruz.

Buradan defalarca söyledik, gerçekten bir yasa yapılırken yasadan yararlanacak kesimlerin çok iyi hesap edilmesi gerekir. Sosyal Sigortalar Kurumumuz, sağlık hizmetlerinin sunumunda gerçekten ileri bir noktaya geldi; 148 sağlık kuruluşuyla, bugün, 35 000 000 insana sağlık hizmeti veren bir kurum konumunda.

Sayın Çalışma ve Sosyal Güvelik Bakanımızın da pek çok yerde belirttiği gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu, bugün ülkemizde sosyal devletin görevlerini sırtlanmış götüren bir kurum. Yani, Türkiye'de tedavisi pahalı olan ne kadar hastalık varsa, o hastaların hemen hemen tamamının tedavisini üstlenen bir kurum konumuna gelmiş. Yakın zamana kadar kanser hastalarının hemen hemen tamamı, böbrek hastalarının tamamı, cücelerin hemen hemen tamamı, bir biçimde Sosyal Sigortalar Kurumundan yararlanıyordu, bir bakıma da sigortalılıkları yasaya karşı hile yoluyla olsa bile.

Aktif sigortalıların yurtdışı tedavilerine imkân verilmişti; ama, onların bakmakla mükellef olduğu ana, baba, eş ve çocuklarının yurtdışı tedavisi mümkün değildi. O nedenle küçük Esin yurtdışına gidemediği için oluşan kamuoyu baskısı, bu kurumda böyle bir düzenleme yapılmasına önderlik etti.

Kurumlararası eşitlik diyoruz, sağlık hizmetlerinin sunumunda ana hedefin, ana rahminden ölüme kadar sağlık hizmetlerinin tüm yurttaşlar için kolay ulaşılabilir, nitelikli ve eşit olması sosyal devletin bir zorunluluğudur diyoruz; ama, hiç kusura bakmayın, bunu, zaman yok ya da teknik nedenlerle Bağ-Kurluları bir kenara bıraktık mantığıyla buraya getirmek doğru değil. Komisyonda konuşurken, bu eşitsizliği de giderelim, Bağ-kurlular da bu haktan yararlansın denildi; ama, görüyoruz ki, bu hakkın kullanımı yine bir kişi için. Tabiî ki, o kardeşimizi, küçük evladımızı tedavi ettirmek hepimizin görevi, bu yasayı çıkaracağız, bunu gerçekleştireceğiz; ama, aynı durumda olanlar için bu yasa imkân veriyor mu, esas ona bakacağız.

Bir başka konuda da, Sayın AKP sözcüsü arkadaşım, hiç tasarının gündeminde olmamasına rağmen. AKP'nin Sağlıkta Dönüşüm Programının, bu yasa tasarısı nedeniyle, burada propagandasını yapar bir konuma geldi.

Değerli arkadaşlar, biraz evvel söyledim, Anayasanın 56 ncı maddesini açın bir daha okuyun. Orada, sağlık kuruluşlarının tek elde toplanması diye bir kavram varsa, getirin, beni de ikna edin. Orada, sağlık kuruluşlarının, tek elden, Sağlık Bakanlığında planlanması öneriliyor. Yani, kamuoyunu rahatsız edecek şekilde, sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını, Türk Tabipler Birliğini, hatta, Sayın Çalışma Bakanımızı da olaya alıştırmaya kalkışırcasına, burada, gündem bir tarafa kaydırılarak, önümüze getiriyorsanız, eğer onu tartışmak istiyorsanız, bunu bir kenara bırakalım -buna destek vereceğiz- onu konuşalım sayın sözcü; ama, konumuz o değil. Yani, hastanelerin tek elde toplanmasından önce, yapılması gereken çok kolay işler var.

Sosyal Sigortalar Kurumunda sorun yok değil, kuyruklardan herkes rahatsız. Eğer, rahatsızsa, getirirsiniz SSK Yasasının 118 inci maddesine ilişkin bir değişiklik, burada kabul ederiz, o kuyrukları kaldırırız. İlaç sorununu çözmek zor değil. Emekli Sandığına tabi yurttaşlarımız nasıl yararlanıyorlarsa, o yararlanma imkânı bu kuruma da getirilebilir. Aslolan sağlık hizmetlerinin tek elden planlanması -biz de buna karşı değiliz- Sağlık Bakanlığınca koordine edilmesi ve tek elden yönetilmesi. Gidip, maden ocaklarında, fabrikalarda, dağın doruğunda zor koşullarda çalışırken yaşamını yitirmiş işçilerin ödediği primler ve onlar adına işverenlerin ödediği primlerden oluşan kurumun varlıklarına Anayasaya aykırı bir biçimde el koyacaksanız, ondan sonra da, bunu "efendim, Anayasada böyle öngörülüyor..." Anayasa öyle öngörmüyor sayın sözcü, bakar, okursanız, Anayasada öyle öngörülmüyor.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa, özü itibariyle, gerçekten, üzerinde durulması gereken bir yasa. Biraz evvel söyledim; yani, bir yasa, bir tek çocuğumuz için çıkarılan bir yasa olmamalı. Bu yasadan... Sayın Bakanımız az evvel söyledi, 1987 yılından 2000 yılına kadarki sürede yurt dışına tedaviye gönderilen aktif sigortalı sayısı 169. Kaç yılda; onüç ondört yılda. 2000'den bu yana kaç kişi gönderildi; 2000'den bu yana gönderilen kişi yok. Niye yok; çünkü, gerçekten işçilerin büyük bir bölümü Atatürkçü; tıpkı Atatürk gibi "beni Türk hekimlerine emanet ediniz" diyen Atatürk'ün yolundan gitmekte kararlılar; gözleri, hevesleri orada değil. Teknolojik gelişmeler ülkemize tam gelmemişse -hastanelerimizde tedavi hizmetlerinin büyük bir bölümü görülüyor olmasına rağmen- eğer imkânsızlık varsa yurtdışına da gidebilsin; ama, bir tek küçük Esin gitmesin. Aynı duruma Allah kimseyi düşürmesin, düşen tüm küçük Esinleri, tüm analarımızı, babalarımızı gönderebilelim. Sosyal Sigortalar Kurumu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde en büyük bütçeye sahip kurumlardan biri, birkaç kişinin yurtdışı tedavisiyle batmaz. Eğer, ihaleleri yanlış yapılmazsa, geçmişte olduğu gibi kaynakları başka alanlara kullanılmaz ise, Sosyal Sigortalar Kurumunun öyle bir batık durumu da olmaz.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, hastalığın anlaşıldığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 300 gün prim ödenmesi koşulu var. Değerli arkadaşlar, 1 yıl kaç gün; 365 gün; 300 gün prim ödemek...

Bakınız, geçtiğimiz yasama döneminde bu Mecliste 4857 sayılı Yasayı çıkardık, 1475'i ilga ettik. Ne kadar esnek çalışma biçimi varsa, çalışma kurallarını istismar edebilecek ne kadar kanal varsa hepsini yasaya koyduk; parttime çalışma girdi, kiralık işçi girdi, geçici işçi zaten vardı, iyice kurumsallaştı, mevsimlik işçi var. Şimdi, Türkiye'de kamuda çalışan işçi sayısı 300 000 civarına indi; kayıtdışı ekonomi, bugün gerçek ekonominin yüzde 50'sinden fazla; neredeyse ekonominin yarısından fazla bir konuma geldi; işsizlik had safhada. İşsizlik baskısı nedeniyle iş bulan genç, kendisine nasıl çalışma koşulu dayatılırsa o biçimde çalışmak zorunda. İşverenlerin büyük bir bölümü, 30 gün yerine 15 gün prim ödüyor, 10 gün prim ödüyor; hem SSK kaybediyor hem işçi prim gün sayısını dolduramıyor hem devlet vergisinden oluyor; bunlara önlem almamışız. 300 günü tamamlayabilen, bir yılda, sigortalı işçi sayısının, Türkiye'de, 300 000'den fazla olmadığını iddia ediyorum. Dolduramaz; yani, bu yasadan küçük Esin kardeşimizden, çocuğumuzdan başka yararlanabilecek bir tek yurttaş yoktur, olamaz, çıkmaz. Mevsimlik işçi 4 ay çalışıyor; onun anası, babası, çocuğu yok mu?.. Esas muhtaç olan, toplumun korunmaya muhtaç kesimleri, yoksul kesimler, işsiz kesimler, mevsimlik iş bulup karnını doyurmak için birkaç gün sigortalı olarak çalışan insanlar. Onlara "siz durun, biz, bir kişi için yasa çıkarıyoruz" demeye hakkınız olmamalı. Eğer, bu yasanın küçük Esin'in durumuna düşen herkes için uygulanabilir konuma gelmesini istiyorsanız Sayın Bakanım, bu staj süresinin 120 gün olarak değiştirilmesi gerekiyor.

Sağlık Komisyonunda konu görüşülürken, Sağlık Komisyonu Başkanımız başta olmak üzere, arkadaşlarımız "bunu düzelteceğiz" diye söz verdiler "önergeyle düzeltiriz" dediler. Ben "peki" dedim; yani, pek çok konuda inandırıcılığınızı ortadan kaldırmış olmanıza rağmen, herhalde, bu konuda samimidirler diye düşündüm ve geldim, Komisyon Başkanıyla, diğer arkadaşlarla görüştüm "Sayın Bakanımızı ikna edemedik" diyorlar. Sayın Bakanım, bu vebalin altında siz kalmayınız. Bu, sizin günahınız olamaz. Biz, sizi tanıyoruz ve seviyoruz. Onun için, bunun, verilecek önergeyle, 300 günü 120 gün olarak değiştirerek, bir hakkı tüm yurttaşlar tarafından kullanılabilir konuma getirmek hepimizin görevidir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, Bağ-Kurlular açısından konuya baktığımız zaman, Bağ-Kurlunun -yani, yazık; gerçekten, neresinden bakarsanız bakın, Bağ-Kurlu yurttaşlarımızdan, ister 1479 sayılı Esnâf Ve Sanatkârlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu kapsamında olanların; isterseniz, 2926 sayılı Tarımda Kendi Hesabına Çalışanlar Hakkında Kanuna tabi sigortalıların durumuna bakın- durumu vahim. Yani, 15 gün oldu daha, kendi hesabına köyde üretim yapan Bağ-Kurlu bir çiftçi- zaten soğanı para etmemiş, buğdayı para etmemiş, pancarı kotaya bağlanmış, üretimi kısıtlı- Polatlı'dan gelmiş, üniversite hastanesine gidecek, muayene ve tedavisi için kendisinden 8 milyar lirayı yatırması isteniyor. Araştırdım, evet, gerçekten 8 milyar lirayı yatıracak hastaneye, onu, bilahara Bağ-Kur ödeyecek. 8 milyar lirayı, elde ettiği ürünle borcunu ödeyemeyen köylü nereden bulup da yatıracak, nasıl tedavi olacak, bunu düşünen yok. Bunun çocuğu yok mu, bunun ana babası yok mu?! Efendim, sen, Bağ-Kurlusun, köylüsün, dur; sen esnafsın, dur...

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel internetten aldım, bugün, Bağ-Kurun eğer 20 katrilyon 266 trilyon 400 milyar lira alacağı var ve bunu alamıyorsak, o sisteme bir bakmamız lazım, o sistemi gözden geçirmemiz ve düzeltmemiz gerekir.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, Bağ-Kurlularla bu ilgili düzenleme, çok büyük bir haksızlık ve eğer bu düzenleme bununla birlikte yapılmıyor ve öteleniyorsa, görmezden geliniyorsa; köylü, esnaf, çiftçi yok sayılıyorsa, sizin, sosyal devlet kavramını, sosyal adalet kavramını, sosyal yardımlaşma ve dayanışma kavramını bu kürsüden ağzınıza almanıza imkân olmaması gerekir. Ayıptır, günahtır, yapmayın böyle bir şeyi. Niye ayırıyorsunuz Bağ-Kurluyu, niye ayırıyorsunuz esnek çalışma biçimleriyle prim ödeme gün sayısını tamamlayamayan, o, toplumun en yoksul kesimlerini, asgarî ücretlileri, işsizleri? Onun için, Sayın Bakanım, düzenleme yapılırken, bu önergenin dikkate alınmasını rica ediyorum.

Tabiî, değerli arkadaşlarım, bu konuyla ilgili olarak Bağ-Kurun sorunları pek gündeme gelmiyor. Önceki gün, organik tarımla ilgili konular görüşülürken çiftçinin genel durumu görüşüldü; ama, onların sigortalılık durumlarını, onların sağlık sorunlarını sosyal devlet anlayışı içinde ele alıp çözüme kavuşturmak pek düşünülmedi. Bugün, Bağ-Kurluların büyük bir bölümünün aldığı ücret, asgarî ücretin bile altında. Yine, emeklilerin ortalama aylıkları 440 000 000 lira dolayında; ama, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 490 000 000 lira, yoksulluk sınırı 1 490 000 000 lira. Böyle bir dönemde eğer bir düzenleme yapacaksak, bir ek maddeyle bir şeyi düzenleyeceksek, hiç olmazsa, onu düzgün yapmamız lazım.

Gerçekten, ülkemiz, sadece Avrupa Birliğine endekslendi, bütün yasal düzenlemeleri ona göre yapıyoruz. Onun için, bir bütünün parçasıdır, Avrupa Birliği böyle istiyor, IMF böyle istiyor diye sık sık yasal düzenlemeler geliyor. Biraz evvel sözcünün de belirttiği o, SSK hastanelerinin birleştirilmesine ilişkin, Sağlık Bakanlığına mülkiyetlerinin devrine ilişkin düzenleme elbette bütünün bir parçası; elbette sizin içinizde de, Sayın Bakanım başta olmak üzere, bunun yanlış olduğunu gören, söyleyen, kendi aralarında sohbet eden arkadaşlarımız var. Ama, Sağlık Bakanlığı, geçtiğimiz yıl, temmuz ayında, kendisinin kullanımına sunulmuş hazine mallarının satışına ilişkin yetki aldı. Verdik Mecliste o yetkiyi. Şimdi, SSK hastanelerini de üzerine aldıktan sonra, onların da satışını kolaylaştıracak, kimler yine nasıl zengin yapılacak o belli değil; sözcü arkadaşım çıkmış bunu överek anlatıyor.

Sayın arkadaşım, sayın sözcü, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrine ilişkin düzenlemeniz Anayasaya aykırı, insan haklarına aykırı, kurumun tüzelkişiliğine aykırı. Bakın, SSK'nın kuruluş kanununun daha ilk maddesinde, SSK "idarî ve malî açıdan özerk, özel hukuk hükümlerine tabi kamu tüzelkişisi" diye tanımlanıyor. SSK'nın malları bir tek ceza hukuku açısından kamu malı sayılabilir; aksi takdirde, hiçbir şekilde, kamu malı olarak, devlet malı olarak değerlendirilemez ve el konulamaz. Bunun böyle bilinmesinde yarar var. Zamanı geldiğinde, bu konuyu ayrıntılarıyla bu kürsüden konuşacağız; dersinize iyi çalışmanızı salık veriyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bir tek kişi için çıkmış olsa bile, toplumda kanayan bir yarayı tedavi etmeye yönelik bu düzenlemeye olumlu oy vereceğiz; ama, o 300 günlük staj süresinin de 120 güne düşürülmesi koşuluyla.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

SOSYAL SİGORTALAR KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 32 nci maddesinin (E) bendine aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

"Yabancı ülkeye gönderilenlerin tedavi süresi iki yılı geçemez. Bu süre içerisinde acil haller hariç olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın seyriyle bağlantılı olmayan hastalıktan başka yapılan tedavi giderleri ödenmez ve bu tedavi için süre uzatılamaz. Tedavi süresi altı ayı geçtiği takdirde ilgili yabancı sağlık kurumundan alınan ve tedavinin devamı zaruretini gösteren rapor, dış temsilciliklerce Kuruma gönderilir. Bu işlem her altı ayda bir tekrarlanır ve Kurumca sigortalılar için tespit edilen esaslara göre gidip-gelme yol paraları ile tedavi ve zaruri masrafları Kurumca ödenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Sayın Agâh Kafkas; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, burada yapılan düzenlemeye geçmeden önce, ben, burada, özellikle, sivil toplum örgütlerinin ve medyanın önemi üzerinde durmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, demokrasinin olmazsa olmazı siyasî partiler, sivil toplum örgütlerimiz ve özgür basındır. Kamuoyunun oluşmasına etki eden bu dinamikler sağlıklı işlediği zaman, toplumdaki sıkıntıların çözülmesine de büyük katkı vermektedir.

Sosyal güvenlik sistemimiz yeniden onarılıyor. İşte, SSK kanunu yoktu, kanunu çıktı ve birçok alanda, birçok düzenlemeleri birlikte yapıyoruz. Sosyal güvenlik sistemimizde norm ve standart birliğine gidilmesi ve tek çatı altında toplanması, hükümetimizin öncelikli hedefleri arasında. Ancak, bu arada, norm ve standart birliğine -sıkıntıları da bir an önce gidermek anlamında- böyle özel alanlarda da süratle gidilmesi anlamındadır bu yasa tasarısı.

İşte, dün, bizden önceki dönemlerde Ahmet Köseler ağlıyordu, Esinlerin babaları ağlıyordu; kızları, çocukları hasta oldukları zaman, onları tedavi ettirme sürecinde kendileri hastalanır hale geliyordu; bu, bunu telafi ediyor. Doğrudur, bundan Bağ-Kurluların yararlanmaması bir eksikliktir, Sayın Bakanımız sunuş konuşmasında, hükümet adına ve Bakanlık adına bunu deklare etmiştir. Yani, biz, komisyonda, AK Partili üyeler olarak bunu gündeme getirdik, teknik nedenle bir an önce bu çıksın noktasından; bu, bugün gerçekleştiriliyor. Bağ-Kurla ilgili kanun tasarısı, Bağ-Kurluların da yararlanması konusundaki teklifimiz Yüce Meclise sunulmuştur ve bir an önce gerçekleşecektir.

Geçtiğimiz günlerde futbol teröründe Cihan Aktaş'ı kaybettik. Cihan Aktaş'ın ölümü, futbolda terör ve fanatik taraftar ve statlardaki anarşiyi gündeme getirdi ve birçok önlemin alınmasına vesile oldu. Ben, umuyorum ki, Cihan Aktaş'ın ölümü, futbol terörü ve tribün terörünün önlenmesi konusunda milat olsun.

Yine, sevgili dostum, arkadaşım, bu sene İstanbul'da yılın öğretmeni seçilen Muzaffer Canıdemir'in sevgili oğlu Hakan Canıdemir, bildiğiniz gibi, Kocaeli'ndeki üniversiteden evine, İstanbul'a dönerken, trenden -kapkaç teröründen- atıldı ve kapkaç terörü gündeme geldi.

Bu kapkaç terörü noktasında da iki cümle söylemek istiyorum. Bir trenden bir genç dövülerek öldürülüp, atılıyor. O tren ağzına kadar insan dolu. Güvenlik kuvvetleri tarafından failleri yakalandığı halde, hâlâ bir tane şahit bulamıyoruz!.. Tren, ağzına kadar insan dolu ve bir tanesi çıkıp da "ben bu olayı gördüm" demiyor. Haydi, o gün olay gerçekleşirken korktunuz, müdahale edemediniz ya da başka nedenlerle sessiz kaldınız; ama, artık, bu kadar gün geçtikten sonra... Bir toplumsal duyarsızlığı yaşıyoruz!.

Ben, burada bütün yurttaşlarımızın nemelazımcılıktan kurtulması, demokratik reflekslerini ortaya koyması ve haklarımızı birlikte savunmamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

Hakan Canıdemir olayı, Türkiye'de neyi getirdi; kapkaç terörüne ilişkin yeni düzenlemeleri getirdi. Adalet Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız çok ciddî bir çalışma sürdürüyorlar.

Bir yandan, yine, Hakan Canıdemir kardeşimiz, organ bağışının Türkiye'de önemini bir kez daha ortaya koydu. O acılı baba, o eğitimci baba, o  asil insan, o gün, o acısına ve o sıkıntısına rağmen, organ bağışını gerçekleştirerek, Türkiye'de organ bağışı konusunda bir duyarlılığın meydana gelmesine katkı verdi. Bence, bu çok anlamlıydı, çok önemliydi. Bu konudaki duyarlılığın da -ilgili kuruluşlar olarak- hem organ bağışı hem kapkaç terörünün önlenmesi hem de yol güvenliğimizin sağlıklı bir şekilde düzenlenmesi konusunda gerekli tedbirlerin alınmasında bir milat olmasını diliyoruz.

Yine, hepimizi yüreğinden yaralayan bir başka olayı, bizim çarpık kamu yönetimi anlayışımızın önemli göstergelerinden birini Kızıltepe'de yaşadık; Ahmet Kaymaz ve Uğur Kaymaz -12 yaşındaki bir çocuğumuz- terörist muamelesi gördü ve öldürüldüler.

Bunu, İnsan Hakları Komisyonumuzun ilgilileri inceledi, İçişleri Bakanlığımız inceledi ve Başbakanımızın ifadesiyle 12 yaşındaki bir çocuğun terörist olarak değerlendirilmesinin kabul edilemez olduğu ortaya konuldu. Biz, burada, umuyoruz ki, bu durum -terörle mücadelede insan hakları boyutunun ve insanın önemsenmesi gerektiği- bir milat olmalı. İçişleri Bakanlığımız gerekli tedbirleri almaya başlamıştır; failleri hakkında gerekli takibat yapılıp, gereken cezanın verilmesini Yüce Meclis olarak heyecanla takip ediyoruz ve bunun bir an önce gerçekleşmesini diliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kafkas, lütfen sadede gelelim; çünkü, tartıştığımız konuya katkıda bulunacak görüşleriniz var, onları alırsak daha iyi olur.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Sayın Başkan, sadet bunlar. Bunlar, bizim sadedimiz, bu ülkenin sadedi.

Sayın Başkan, burada, bu maddeye ilişkin görüşlerimizi söyledim. Burada, gereken düzenleme Esin için yapılıyor olsa bile anlamlıdır; bu süreç, Esin için değil, bundan sonra Esinlerin olmaması içindir.

Burada üzerinde durmamız gereken bir başka boyut ise, bizim birlikte çıkardığımız ve birlikte düzenlediğimiz kimi düzenlemeleri, hâlâ, geriye dönerek küçümsemeye hakkımızın olmadığıdır. Dünden beri burada sosyal devleti tartışıyoruz. Yani, bizim yaptığımız düzenlemeler sosyal devletin güçlendirilmesine yöneliktir; bu düzenlemeleri yapma hakkımızın olmadığı, sosyal devletten söz etmememiz gerektiği söyleniliyor burada. Böyle bir garipliği kabul etmemiz mümkün değil.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bakın, İş Yasasını düzenledik. Burada, altı ay boyunca, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli sözcüleri bunun kölelik yasası olduğunu söylediler, altı ay boyunca bunu dinledik ve altı ay sonra bu yasa çıktı. Uzun bir süredir bu uygulanıyor; ne kölelik yasası var ne de bahsedilen bu sıkıntıların birini yaşıyoruz. İstihdam arttı ve örgütlenme de arttı.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Arkadaşlar, dün bir şey söylemiştik, bugün de aynı şeyi devam ettirelim yerine, dün söylediğiniz şeyler hayatta nasıl sınandı, bu işler hayatta nasıl yürüyor, bu yasa nasıl uygulanıyor, bu yasanın sonuçları ne, allahaşkına bir bakın.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Doğrudur, sendikal hareket de örgütlenmeye başlamıştır çıkan bu yasayla.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo! Doğrudur!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - İş Güvencesi Yasası ilk defa bizim yasalarımız arasında yerini bulmuştur ve yetmez...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Helal olsun!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Doğrudur, eksiklerimiz vardır. Süratle, 2821 sayılı Sendikalar Kanununu, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununu da Avrupa Sosyal Şartına, ILO normlarına -çağdaş dünyaya entegrasyon konusunda- uyarlamamız lazım. Örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmamız lazım. Doğrudur, kayıtdışının önlenmesi anlamında da çok önemlidir.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - İşte sendikacılar!.. Bravo Sayın Başkan!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Onun ötesinde, gerçekten, Türkiye'de sağlıkta kalitenin artırılması, standardizasyonun sağlanması ve genel sağlık sigortasının çıkarılmasının önemli bir ayağı olarak Meclisin gündemine getirilecek olan sağlığın tek elde toplanması yasasını bu kadar kanundışı ve bu kadar mantıkdışı bir üslupla eleştiriyor olmak... Haklı olunabilir, kimi şeyleri tartışabiliriz.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Siz daha iyisini... Siz şöyle, biz de böyle düşünüyor olabiliriz; ama, bir şeyi toptan reddetmek ya da toptan “siz getiriyorsanız kötü, biz söylüyorsak iyi” mantığından uzaklaşmamız gerektiğine inanıyorum.

28 000 000 kişi SSK hastanelerinde muayene olurken, bugün 65 000 000 kişi olmuş. 37 000 000 yeni insana muayene imkânı sağlamışız. Yani, bu SSK hastanelerinde hizmetler iyiydi de, bu 35 000 000 insan bu hizmeti alıyordu da biz mi engelledik; yoksa, 35 000 000 muayene hakkını insanımıza mı sunduk?.. Bunun bir bedeli var, bunun bir maliyeti var; sosyal devletsek, biz de bunun maliyetini ödemek zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sendikacı farkı; süre sonsuz olsun!..

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Sosyal devletin, kurumsal olarak, bütün boyutlarıyla ülkemizde uygulanması bütün arzumuzdur ve inşallah, bu, bizim iktidarımız döneminde, kimsesizlerin kimsesi olma idealiyle, adım adım yerine getirilecektir.

Ben, hayatım boyunca, emek dünyasının hiç aleyhinde olmadım.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo! Helal olsun!

AGÂH KAFKAS (Devamla) - Bundan sonraki yaşamım süresince de olmayacağım.

Sizi de hayatı okumaya davet ediyorum ve saygılar sunuyorum.(AK Parti sıralarından alkışlar)

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo! Gurur duyuyorum seninle!

BAŞKAN - Madde üzerinde bir önerge var; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (S.Sayısı 687) Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Yabancı ülkeye gönderilenlerin tedavi süresi iki yılı geçemez. Bu süre içerisinde acil haller hariç olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın dışındaki hastalıklar için tedavi ücreti ödenmez"

 

Ülkü Gökalp Güney

Haluk Koç

Esat Canan

 

Bayburt

Samsun

Hakkâri

 

Edip Safder Gaydalı

Dursun Akdemir

 

 

Bitlis

Iğdır

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Mikrofon kapalı Sayın Başkan. (CHP sıralarından "duyamıyoruz Sayın Başkan, mikrofon açık değil" sesleri)

BAŞKAN - Önerge sahipleri adına, Sayın Ülkü Güney; buyurun. (Alkışlar)

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemin amacı şudur: Vakıa, biraz evvel, Komisyonun ve Sayın Bakanın katılmadıklarını pek duymadık; ama, onlar, katılmadılar, katılamadılar; gerekçelerini bilmiyorum. Ben, bu maddeyi, muğlak, her tarafa çekilebilir gördüğüm ve bunu anlayabildiğim için bu önergeyi verdim. Amacım, bunun, daha kısa, daha net anlaşılabilir hale getirilmesi ve özellikle bürokratlarımızın rahat uygulayabilmesidir.

Maddeyi okuyalım, bakalım ne demişiz; maddede deniliyor ki: "Yabancı ülkeye gönderilenlerin tedavi süresi iki yılı geçemez." Doğru... "Bu süre içerisinde acil haller hariç olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın seyriyle bağlantılı olmayan hastalıktan başka yapılan tedavi giderleri ödenmez."

Ben, bundan bir şey anlamıyorum. Eğer, biraz daha düzgün yazılabilseydi... "Bağlantılı olan" belki olabilirdi.

Değerli milletvekilleri, o da yetmez. Yurtdışı tedavileri, çok masraflı tedavilerdir; yurt dışındaki bir hastaya küçük bir müdahale bile büyük meblağlar tutar. Onun için, bizim, bu tasarıya koyduğumuz maddenin, çok açık, net, anlaşılabilir olması lazım; yani, bunu ödeyecek olan bürokrat, maddeyi okuduğu zaman "kardeşim, senin durumun buna uyuyor" veya "uymuyor" diyebilmeli. Bunda bu yok ve bu, istenildiği gibi uygulanabilir. Benim amacım, bunu düzeltelim ve net bir hale getirelim; herkes, hangi hallerde gidebileceğini veya gidemeyeceğini bilsin.

Şimdi, çok değerli bir arkadaşım dedi ki: "Yahu, tamam, hastayı biz oraya gönderiyoruz; ya hastanın orada başka bir hastalığı daha olursa?.." Olabilir... Orada, zaten "acil haller dışında" demişiz; , bir acil durumdur. Diyelim ki, hasta kalbi için gitmiş; ama, bir kanaması olmuş; o, acil bir durumdur, onu zaten ödüyoruz; ama, hasta gitti; hangi amaçla gitti; ilik nakli için gitti. O arada, dedi ki, o iyi de, bir de başka şeyler yaptıralım... Zaten, buradaki doktor arkadaşlarım çok iyi bilirler, uygulayıcılar çok iyi bilirler, özellikle, yabancı ülkeler ve Amerika'da cerrahî endikasyonlarını ve tedavi endikasyonlarını çok geniş tutarlar...

HALUK KOÇ (Samsun) - Bilhassa yabancılara.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) - Neden; çünkü, bizim gibi ülkelerden giden insanlardan veyahut da devleti ödüyorsa, onlardan fazla para almak için. O, orada, bu bir sektör haline gelmiştir. Bütün hastanelerin yanında oteller vardır, tedavi olanlar görmüştür, bizler yaşadık, gördük.

Bu bakımdan, ben ne yaptım; ben dedim ki: "Yabancı ülkeye gönderilenlerin tedavi süresi iki yılı geçemez." Tamam. "Bu süre içerisinde acil haller dışında -onu da koyduk- olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın dışındaki hastalıklar için tedavi ücreti ödenmez." Eğer, bunda bir yanlışlık, bir haksızlık varsa, takdir Yüce Meclisin; ama, kırkdört yıllık bir hekim olarak, bir arkadaşınız olarak, bunun böyle doğru olduğuna inanıyorum; bu, böyledir. Yani, burada, böyle, işi geniş koyup da bürokratın önüne veyahut da, ne bileyim, uygulayıcının önüne bırakırsak, yarın büyük istismarlar olur. Sosyal Sigortalar Kurumunun ve Bağ-Kurun durumunun ne halde olduğunu biliyorsunuz. İlaçların parasını ödeyemediğimiz bir durumda, bunu, bu kadar geniş kapsamlı ve anlaşılması zor bir şekilde getirip, buraya, önümüze koyarsak, yarın uygulamada büyük sıkıntılar olur ve büyük harcamalarımız olur, haksız harcamalarımız olur. Bunu düzeltmek için bu önergeyi verdim. Takdir Yüce Meclisindir. Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve Bağımsızlar sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

HALUK KOÇ (Samsun)- Arkadaşlar, lütfen kabul edin.... Özünü değiştiren bir şey değil, içeriğini netleştiren bir şey.

BAŞKAN- Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (CHP ve Bağımsızlar sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 506 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 49. - Yurt içinde tedavisi mümkün olmayan, ancak yabancı bir ülkede kısmen veya tamamen tedavisi mümkün görülen ve malullük halinin önlenebileceği veya önemli oranda azaltılabileceği Kurum sağlık tesisleri sağlık kurulu raporu ile tespit edilen hastalıkları için ve bu raporda belirtilmiş ise beraber gideceği kimseyle birlikte;

a) Hastalığın anlaşıldığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 300 gün hastalık sigortası primi ödenmiş olması şartıyla sigortalının, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına tâbi olarak çalışmayan ya da gelir veya aylık almayan eşi ile geçindirmekle yükümlü olduğu çocukları, ana ve babası,

b) Bu Kanuna göre sürekli iş göremezlik geliri, malullük veya yaşlılık aylığı almakta olanlar ile bu kimselerin geçindirmekle yükümlü oldukları eş, çocuk, ana ve babası,

c) Hak sahibi olarak gelir veya aylık alan eş, çocuk, ana ve baba,

Yurt dışına gönderilir.

Yabancı ülkeye gönderilenlerin tedavi süresi iki yılı geçemez. Bu süre içerisinde acil haller hariç olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın seyriyle bağlantılı olmayan hastalıktan başka yapılan tedavi giderleri ödenmez ve bu tedavi için süre uzatılamaz. Tedavi süresi altı ayı geçtiği takdirde ilgili yabancı sağlık kurumundan alınan ve tedavinin devamı zaruretini gösteren rapor, dış temsilciliklerce Kuruma gönderilir. Bu işlem her altı ayda bir tekrarlanır ve Kurumca sigortalılar için tespit edilen esaslara göre gidip-gelme yol paraları ile tedavi ve zarurî masrafları Kurumca ödenir. Kurum sağlık tesisleri sağlık kurulunca verilen rapora karşı Kurum veya ilgili sigortalıca yapılacak itiraz, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır. Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar kesindir."

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge var; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 687 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesi (a) bendindeki "300 gün"ün, "120 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sami Tandoğdu

Oya Araslı

İzzet Çetin

 

Ordu

Ankara

Kocaeli

 

Canan Arıtman

Mehmet Işık

Haluk Koç

 

İzmir

Giresun

Samsun

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahiplerine soruyoruz; gerekçeyi mi okutalım?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu tedavi hizmetlerinden yararlanabilmek için öngörülen 300 gün prim ödeme koşulu çok ağır bir koşuldur. Günümüzde çalışma yaşamı içindeki sigortalılar, işsizliğin ve kayıtdışı çalıştırmanın ağır etkisiyle her koşulda çalışmayı kabul etmekte, bu durumu istismar eden bazı işverenler de, işçilerin sigorta primlerini eksik yatırmaktadır.

Geçtiğimiz yasama döneminde kanunlaşarak yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Yasası da, her türlü esnek çalıştırma biçimine izin verdiğinden, çalışanların büyük bir bölümünün 300 gün prim ödemesi imkânsız hale gelmiştir.

Bu ve benzeri nedenlerle, 300 günlük sürenin 120 gün olarak değiştirilmesi, çalışanların menfaatına olacaktır.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Komisyona ve Hükümete, bir teknik eksikliği giderebilmeleri için 15 dakikalık bir süre vermek gerekiyor. Bu nedenle, birleşime 15 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.13

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.42

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

687 sıra sayılı tasarının müzakerelerine devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

7. - Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/927) (S. Sayısı: 687) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun, görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci ve 2 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır; Başkanlık, bu talebi yerine getirecektir.

Şimdi, tasarının 3 üncü maddesini okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Soru yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Soru yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun, görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci ve 2 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, Komisyonun talebi hakkındaki görüşünü okutuyorum.

Danışma Kurulu Önerisi

687 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 ve 2 nci maddelerinin yeniden görüşülmesine dair Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun talebi Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

 

 

İrfan Gündüz

K.Kemal Anadol

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Danışma Kurulunun görüşü bilgilerinize sunulur.

Şimdi, Komisyonun istemini okutup oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 687 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci ve 2 nci maddelerinin teknik olarak yeniden düzenlenebilmesi amacıyla, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre, yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederiz.

   Cevdet Erdöl

Sağlık, Aile, Çalışma ve

Sosyal İşler Komisyonu

            Başkanı

BAŞKAN - Komisyonun istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu durumda, tasarının 1 inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş 1 adet önerge vardır; okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (sıra sayısı 687) SSK Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Yabancı ülkeye gönderilenlerin tedavi süresi 2 yılı geçemez. Bu süre içerisinde acil haller hariç olmak üzere, raporda belirtilen hastalığın dışındaki hastalıklar için tedavi ücreti ödenmez. Bu tedavi için süre uzatılamaz. Tedavi süresi 6 ayı geçtiği takdirde ilgili yabancı sağlık kurumundan alınan ve tedavinin devamı zaruretini gösteren rapor, dış temsilciliklerce kuruma gönderilir. Bu işlem her 6 ayda bir tekrarlanır ve kurumca sigortalılar için tespit edilen esaslara göre gidip-gelme yol paraları ile tedavi ve zarurî masrafları kurumca ödenir."

 

Ülkü Güney

Haluk Koç

E. Safter Gaydalı

 

Bayburt

Samsun

Bitlis

 

Dursun Akdemir

Esat Canan

Tayyar Altıkulaç

 

Iğdır

Hakkâri

İstanbul

 

İrfan Gündüz

 

 

 

İstanbul

 

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkanım, kısa bir izahat vermeme müsaade eder misiniz?

BAŞKAN - Tabiî.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Bu, teknik olarak, biraz önce Sayın Güney ve arkadaşları tarafından verilen önergeye katılmakla birlikte, eksik kaldığı için bunu tamamlamak ve suiistimallere yol açmamak için, ikinci cümlesine diğer cümleleri de eklemek durumunda kaldık; bundan dolayı da, ara talebimiz olmuştu. Gerek Başkanlık Divanına gerek arkadaşlara anlayışlarından dolayı teşekkür ediyorum.

Olumlu görüşle, takdirlerinize sunuyorum.

Arz ederim.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, yoksa açıklama mı yapmak istersiniz?

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ülkü Güney.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Değerli milletvekilleri, vermiş olduğumuz bu önergeye katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum. Burada bir eksiğimi ifade etmek istiyorum; önergeyi verdiğimde zaman kısa olduğu için fıkranın son kısmını oraya yazamamıştım, yetiştirememiştim ve Değerli Komisyon Başkanı da bu nedenle katılmadılar; yoksa, içeriğine katılıyorlardı, onu biliyorum. Bu eksiklik, yani maddî hata önergeyi acilen yazdığım için meydana geldi; tabiî, dolayısıyla, madde yarım kalmış oldu. Bu son vermiş olduğumuz önerge, maddenin tümünü düzelten bir önergedir.

Tekrar teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tekriri müzakere konusu olan 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 687 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle eklenen ek madde 49'un son fıkrasının ikinci cümlesinde geçen "olmayan" kelimesinin "olan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Tayyar Altıkulaç

İbrahim Hakkı Birlik

İrfan Gündüz

 

İstanbul

Şırnak

İstanbul

 

Ülkü Güney

E. Safder Gaydalı

 

 

Bayburt

Bitlis

 

 

BAŞKAN - Komisyon?..

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, cümlenin anlaşılır olması bakımından olumlu bir değişikliktir. Olumlu görüşle takdirlerinize arz ediyorum.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Teknik bir düzeltme için verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, kabul edilen bu önerge doğrultusunda...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Önceki önergeler geçerli değil mi? Bizim verdiğimiz önergenin tekrar okunması gerekmiyor mu? Tekriri müzakere yapıldığına göre, madde yeniden görüşülüyor; bizim önergenin bir kez daha oylanması gerekir.

BAŞKAN - İzzet Bey, önergeyi tekrar vermeniz gerekiyordu; vermiş olsaydınız, o da görüşülecekti.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan bir şey açıklamak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Komisyon Başkanı.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, 2 nci maddeyle eklenen madde 49'un ilk fıkrasında, sehven, "malullük" yazılacak yerde "mamullük" yazılmış; onun, tutanaklarda da düzeltilmesini arz ediyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Komisyon Başkanı, arkadaşlarımız onu okurken düzelterek okumuşlar.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Yani, arkadaşlarımızın ferasetini takdir edin.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN - Kabul edilen önerge doğrultusunda 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Daha önceki maddelerde olduğu gibi oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun.

3 üncü sıraya alınan Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

8. - Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/557) (S. Sayısı: 632) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 632 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Ülkü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 632 sıra sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporu hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa, geçen yıl nisan ayında görüşülmüştü ve 1 Mart 2003 tarihinde bir gizli oturum da yapılmıştı burada, o gizli oturumda, burada, Genel Kurulda, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok soylu bir davranış göstererek, bu konunun yani Irak'a asker göndermenin reddedilmesi sağlanmıştı. O günden bu yana ülkemizde birçok olaylar akıl almaz bir hızla gelişmektedir. Bazen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Danışma Kurulu bile bu hız nedeniyle şaşırabilmektedirler. Bu tasarının bugün aniden gündeme getirilmesi, bu baş döndürücü gelişmelerin ve şaşırmanın somut bir ifadesi olsa gerek. Ne zaman aklınıza geldi, neden şimdi getirdiniz, bunu anlamak mümkün değil. Anlaşılan o ki, Danışma Kurullarından ziyade, daha çok başka kurulların müdahalesi var ve o kurulların müdahalesiyle İçtüzük hükümleri de çiğnenmekte, ani kararlar verilebilmekte. Çok yaygın bir kanaat ve özdeyiş olarak bilinir ki, acele işe şeytan karışır. Bu da, böylesi bir acelecilikle bugün aniden karşımıza getirilmiştir.

Şimdi, bakıyoruz, altkomisyonda Karayolları Trafik Kanunuyla ilgili bir düzenleme görüşülüyor -ki, bugün de vardı onun görüşmesi- Genel Kurulda da Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla, Karayolları Trafik Kanununun sadece bir maddesi, ama çok önem taşıyan bir maddesi görüşülüyor.

13 Ekim 1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91 inci maddesine, altıncı fıkradan sonra gelmek üzere, şimdi okuyacağım fıkranın eklenmesi, Komisyonda bizim Grubumuzun muhalefet etmesine karşın kabul edilmiştir. Biz niçin muhalefet ettik? Bakın, öncelikle eklenen fıkrayı sizlere okuyayım: "Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde, ortak savunma veya barış harekâtı çerçevesinde Türkiye'de harekât, eğitim veya tatbikat maksadıyla bulunmasına izin verilen yabancı silahlı kuvvetlerin neden olabileceği hasar ve zararların tazmini konularının özel bir  anlaşmayla düzenlendiği hallerde, bu kapsamda Türkiye'ye girecek yabancı askerî  araçlar bakımından bu madde hükmü uygulanmaz."

Bunun adı, kısaca söylemek gerekirse, bir nevî kapitülasyondur. Neden mi; bakın, yolda seyreden bir yabancı araç can güvenliği açısından tehlike saçacak, belki de suç işleyecek veya 50 kilometre yerine 150 kilometre hızla gidecek; bu da bir başka suç oluşturacak; ancak, sonuçta, bunun mahkemesi var mı; varsa hangi mahkeme; hangi mahkeme bununla muhatap olacak ve hangi mahkeme yargılayacak? Hangi mahkemenin yetkili olduğu belirli olmadığından yargılanamayacak; çünkü, böyle bir ifade yok. Yani, suç işleyen cezasız kalacak.

Yine, bu Mecliste Irak'a lojistik destek anlamında bazı bölgelerimizin, yollarımızın kullanılması talebinde bulunulmuştu. Böylesi bir karar oluşsaydı eğer, o yollarda bizim insanlarımızın uğradığı mağduriyeti ve sonuçta, o suç işleyen kimselerin yargı önüne çıkmadan elini kolunu sallayarak yollarımızı kullanmaya devam etmesi karşısında acaba ne yapardık?

Her ne kadar böylesi bir düzenlemenin karşılıklılık ilkesine uyduğu komisyon raporunda ifade ediliyorsa da, araçların malî sorumluluk sigortası yaptırmakla yükümlü olmaktan çıkarılması bile, karşılıklılık ilkesine uyulmayacağını göstermektedir.

Egemenlik haklarımıza gölge düşürücü nitelikte bulduğumuz bu değişikliği onaylamadığımızı belirterek; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Yalova Milletvekili Şükrü Önder; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tasarıyla ilgili olarak şunları söylemek istiyorum:

Öncelikle, Trafik Kanununun 91 inci maddesi nedir, kısaca, onu izah etmek istiyorum. Trafik Kanununun 91 inci maddesine göre, trafikte seyreden bütün araçlar malî mesuliyet ve zorunlu sigorta yaptırmak mecburiyetindedirler; kamu araçları da buna dahildir. Tabiî, Silahlı Kuvvetlerimize mensup araçlarımız da bu kapsamdadır. Ayrıca, yurt dışından gelen, özellikle seyahat için gelen, turistik maksatlı gelen araçlara, ülkeler arasında yapılan anlaşmalar neticesinde karşılıklı sigorta yapılır. Geçmişte, yine ülkeler arasında yapılan anlaşmalar gereği, yurdumuzda askerî tatbikatlar için bulunan araçların da sigortası yapılıyordu; ancak, uygulamada birtakım zorluklara neden olduğundan, bu konu düzenlendi. Bu konuyla ilgili olarak, geçmişte, 1951 yılında, NATO Anlaşması çerçevesinde, 8 inci maddede belirtildiği gibi, bunların yurdumuzda veya bir başka ülkede karışmış oldukları kazalarda bir üçüncü kişiye vermiş oldukları zararın ne şekilde ödeneceği belirtilmiştir. Ayrıca, uluslararası yapılan anlaşmalarda da bunların hasarı ne şekilde tazmin edeceği, ödeyeceği belirtilmiştir.

Az evvel, sayın milletvekilimiz, hangi mahkemelerde yargılanacak şeklinde bir ifade kullandılar. Tabiî ki, konusu suç teşkil eden bir olayda, mutlaka ilgili mahkemede karşılıklılık ilkesine göre yargılanması yapılacaktır; ama, trafik yönünden, NATO Anlaşması gereğince, haklar karşı tarafa tazmin edilecektir.

Bu bakımdan, uygulamada çeşitli aksaklıklara ve zorluklara neden olan, yurt dışından askerî maksatla gelen araçlara bu şekilde sigorta yapılması kaldırılmış ve bunun yerine uluslararası anlaşma hükümleri geçerli olmak üzere, uygulamaya böyle bir şekil verilmiştir.

Konu, özellikle Silahlı Kuvvetlerimiz açısından son derece önemli, yararlı ve pratiğe, uygulamaya yöneliktir. Tasarının bu haliyle geçmesi halinde Silahlı Kuvvetlerimize büyük bir faydası olacağı düşüncesiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

KARAYOLLARI TRAFİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91 inci maddesine, altıncı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde, ortak savunma veya barış harekâtı çerçevesinde Türkiye'de harekât, eğitim veya tatbikat maksadıyla bulunmasına izin verilen yabancı silâhlı kuvvetlerin neden olabileceği hasar ve zararların tazmini konularının özel bir  anlaşmayla düzenlendiği hallerde, bu kapsamda Türkiye'ye girecek yabancı askerî  araçlar bakımından bu madde hükmü uygulanmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Muharrem Tozçöken; buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUHARREM TOZÇÖKEN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, Karayolları Trafik Kanununun 91 inci maddesinde yer verilen hükümler gereğince, ortak savunma ve barış harekâtı kapsamında yapılan harekât, eğitim ve tatbikatlar çerçevesinde Türkiye'ye giriş yapan yabancı askerî araçların da malî sorumluluk sigortası kapsamında bulunması, ciddî sıkıntılara yol açmaktadır. Bu amaçla, bulunmasına izin verilen yabancı silahlı kuvvetlerin neden oldukları hasar ve zararın tazmin usulleri ile hangi makamların bu zararlardan sorumlu olacağına dair hususlar, bazı uluslararası anlaşmalarda düzenlenmiş bulunmaktadır.

Yine, bilindiği gibi, bu anlaşmalar, Anayasanın 90 ıncı maddesi gereğince, kanun hükmündedir. Örneğin, Kuzey Atlantik Antlaşmasına Taraf Devletler Arasında Kuvvetlerin Statüsüne Dair Sözleşme, kısa adı NATO/SOFA olan bu sözleşmeden doğan zararların da bu sözleşme gereğince nasıl tazmin edileceği düzenlenmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla, Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortasının amacının, ulaşılabilecek bir zarar halinde, zarar görenlerin mağduriyetinin mümkün olan en kısa sürede giderilmesi ve bir başka deyişle, oluşacak zararın tazmininin kolaylaştırılması olduğu hususu dikkate alındığında, gerek NATO gerekse Barış İçin Ortaklık Amacıyla Kuvvetlerin Bulundurulmasına Dair Sözleşme gibi anlaşmalarda yer verilen, hasar ve zararın tazminine ilişkin hükümlerin ihtiyacı karşılar nitelikte olduğu da görülmektedir. Bu anlamda meydana gelebilecek hasar ve zararın hangi usullerle tazmin edileceğine dair hükümler içeren anlaşmaların kapsamına giren tatbikat ve eğitim gibi askerî faaliyetlere katılacak yabancı plakalı askerî araçların malî sorumluluk sigortası kapsamında bulunmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Ayrıca, ortak savunma ve barış harekâtı çerçevesinde yapılan tatbikat, eğitim gibi askerî faaliyetlere iştirakin artacağı ve bu artışın tatbikat yapılan bölge ekonomisine katkılarda bulunacağı gözönüne alındığında, yabancı plakalı askerî araçların malî sorumluluk sigortasından muaf tutulmasının faydalı olacağına inanmaktayım.

Arz ettiğim bu hususlardan dolayı, sözlerime son verirken, tasarının kanunlaşmasının faydalı olacağını belirtir, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1 inci madde üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısını daha önce Dışişleri Komisyonunda da tartıştık. Komisyonda bürokratlarımıza bazı sorular sormuştuk. O soruların cevabını alamadım. Bu kanun tasarısının tekrar buraya geldiğini görmüş bulunuyorum. Bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum -hepinizin dikkatini çekmiştir- tutanaklara geçmesi açısından.

Değerli arkadaşlarım, genel gerekçenin birinci paragrafını okuyacağım, dikkatle izleyelim. "13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91 inci maddesinde yer verilen hükümler gereğince ortak savunma ve barış harekâtı kapsamında yapılan harekât, eğitim ve tatbikatlar çerçevesinde Türkiye'ye giriş yapan yabancı askerî araçların da malî sorumluluk sigortası kapsamında bulunması, NATO ülkelerine ait araçların Türkiye'ye girişinden tatbikat sonunda Türkiye'den çıkışına kadar olan sürede muhtelif ve ciddî sıkıntılara neden olmaktadır."

Değerli arkadaşlarım, muhtelif, ciddî sıkıntı nedir? Bu muhtelif, ciddî sıkıntıyla ilgili somut bir bilgimiz yok. Ne gibi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalıyorlar, ne gibi bir muhtelif, ciddî sıkıntı bu kanun tasarısının karşımıza gelmesine sebep oluyor; bunun, gerçekten, cevabını alabilmiş değilim.

Yine, son paragrafından bir şey söylemek istiyorum: "Ayrıca, ortak savunma ve barış harekâtı çerçevesinde yapılan tatbikat, eğitim gibi askerî faaliyetlere iştirakin artacağı, bu artışın tatbikat yapılan bölge ekonomisine katkılarının olacağı gözönüne alındığında, bu kapsamdaki yabancı plakalı araçların malî sigortasından diye devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısının kabul edilmesiyle, bu muafiyetin kabul edilmesiyle, o bölgede -ya da hangi bölgede yapılacaksa- bir askerî tatbikatın yapılması, NATO düzeyinde bir tatbikatın yapılması, o bölgedeki, o kasabadaki, o ildeki, o ilçedeki hangi ticarî mekanizmayı hareketlendirir; nasıl bir ekonomik katkı sağlar? Bu maddeyi gizleyebilmek için, ille her şeyde olduğu gibi, bir ekonomik çıkara mı bunu endekslemek lazım; bunu çok merak ediyorum. Bölgemize de, zaman zaman, yabancı birliklerin geldiğini biliyoruz; kendi yiyecekleri, içecekleri suya kadar getirirler; bölge ekonomisine ya da o yöre halkına da en ufak bir katkısı olmaz. Bu bakımdan, son derece manidar buluyorum. Her şeyi ekonomiye endekslemek "buradan bize para gelecek, yöre halkını kalkındıracağız, oraya katkı olacak; onun için, bunu kabul edelim" demek, çok doğru değildir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buna "hayır" diyeceğimizi bildirir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

UFUK ÖZKAN (Manisa) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Daha önce, oylamadan önce isteseydiniz, uygulardım.

Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair  Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

9. - Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair  Kanunda  Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/895) (S. Sayısı: 676) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 676 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; bugün huzurunuzda görüşülmekte olan kanun tasarısı, 1999 yılında kabul edilen 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanununda yapılan bir değişiklikle alakalıdır. Bu yasa, 1999 yılında Türk deniz ticaret filosuna yararlı olacağı ümidi içerisinde ve hatta, dünya ticaret filosuyla da rekabet edebileceği düşüncesi içerisinde çıkarılmış, düşünülmüş bir yasa, güzel bir yasa; ancak, bazı problemleri olduğundan, değişikliklere ihtiyacı olduğundan dolayı, bugün gündemimize gelmiş bulunuyor ve o eksikler yapılamadığı için de, 1999 yılından günümüze kadar, bu yasadan sektör gerekli istifadeyi sağlayamamış. İşte, bu sağlayamadığı istifadeyi sağlama amacıyla yapılan bir düzenlemeyi huzurunuza getirmiş bulunuyoruz.

Türkiye, dünya ülkeleri arasında gemi tonajı bakımından ilk 20 ülke arasına bile, maalesef, şu anda girememektedir. İlk 20 içerisinde, yerlerini haritada görmekte zorluk çektiğimiz ülkeler vardır; Liberya, Bahama, Marshall Adaları, Saint Vincent ve sair birtakım ülkeler yer almaktadır. Bu ülkelerin bayraklarını çeken gemiler çeşitli vergilerden muaf olmakta; yılda sadece cüzi bir harç ödemek suretiyle, yüzbinlerce gemi o ülkenin bayrağını dünya sularında dolaştırarak o ülkelere para ödemektedirler ve tabiî, denizde bir ülkenin bayrağını taşımış olması demek, aynı zamanda, itibarını, kimliğini ve ismini taşıması bakımından son derece önemlidir; çünkü, uluslararası ticaret, bugün, bildiğiniz gibi, dünyada, daha çok deniz yoluyla yapılmaktadır.

Nasıl Mustafa Kemal Atatürk "istikbal göklerdedir" dediyse, 1500 yıllarında da Barbaros Hayrettin Paşa "denizlere hâkim olan, dünyalara hâkim olur" demişti. Bu Türk büyükleri bu sözleri söylüyor; ama, biz, maalesef, bunların altında yatan gerçekleri hem iyi değerlendiremiyoruz hem bu noktada gerekli aktiviteleri gösteremiyoruz.

Bugün, hakikaten, dünya, bütün sınaî ve ticarî faaliyetlerini, enerjiyle alakalı iletişimi deniz yoluyla yapmaktadır ve bu deniz yoluyla yapmış olduğu ticaret yüzde 90 mertebelerindedir. Eğer dünya deniz ticaret yolu gerçek anlamda işlevini yitirmiş olsa, dünyanın yarısının soğuktan donması, yarısının da açlıktan ölmesi mümkündür. Bu nedenle, tüm dünya ülkeleri millî gemi filolarını geliştirmek için her türlü tedbiri almaktadırlar ve dünya deniz ticareti de, son kırk yıl içerisinde, her on yılda 1 misli katlanarak büyümüştür ve bugün, bununla alakalı navlun miktarı, 380 milyar dolar, 400 milyar dolar civarında bir rakama ulaşmıştır. Dünyada cereyan eden bu 400 milyar dolar civarındaki bir navlun pazarından Türkiye'nin pay almaması, üç tarafı denizlerle kaplı olan bir ülkenin pay almaması, doğrusu, büyük bir eksikliktir. Bu payın büyük olması hepimizin arzusudur.

Burada, size, son olarak, dünyadaki gemi sahiplerine göre ülkelerin sıralamasını vermek istiyorum: Birinci sırada yer alan Yunanistan, dünya gemi dw tonajının yüzde 19,5'ini kontrol etmektedir; bu, dünyanın âdeta 1/5'ine tekabül etmektedir. Bundan sonra Norveç, Çin, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ülkeler gelmektedir. Türkiye groston bakımından dünya ülkeleri arasında ilk 20'ye dahi, maalesef, girememektedir, 23 üncü, 24 üncü sıralardadır; ama, kontrol ettiği gemi itibariyle de 17 nci sıradadır. Yani, bu şu demektir: Armatörlerimizin bir kısmı yabancı bandıralı gemilere, yabancı bayraklı gemilere kumanda etmektedirler ve yabancı bayrak çekmişlerdir. Eğer, biraz sonra tartışacağımız yasa tasarısı gerçekleşirse, biz, en azından, 23 üncü sıradan 17 nci sıraya inebiliriz. Yasanın, bu yönüyle çok büyük yararlar sağlayacağını ümit ediyoruz.

Yasa tasarısıyla getirilen birinci ve ilk değişiklikle, ikinci sicil kaydı için vaktiyle getirilmiş olan 12 000 dwt'luk sınırın aşağı çekilmesi suretiyle, 3 000 dwt'a indirilmesi suretiyle, ithal edilen veya elinde 3 000 dwt'a kadar olup da yabancı bayrak çekmek durumunda kalan Türk gemilerinin, bizim, gelip ikinci sicile kolaylıkla kayıt olma imkânlarını sağlayarak, onların da, yine, ikinci sicilde kayıtlı olan teşviklerden yararlanmasını ve aynı zamanda, Türk Bayrağı çekmesini sağlamış olacağız. 4490 sayılı İkinci Sicil Yasasının amaç ve kapsamında, zaten, bu ifadeden özellikle bahsedilmiş; ama, maalesef, bugüne kadar bu düzenleme yapılmadığı ve rakam yüksek tutulduğu için, bu istikamette büyüme olamamıştır.

Ayrıca, bu yasada getirilen diğer bir değişiklik de, yatların bundan yararlanamamış olmasıdır ve yatlara verilen ikinci sicile kayıt harcı ile 100 dwt'luk bir geminin ikinci sicile kayıt harcı arasında  hiçbir fark yoktur. İşte, burada düzenleme yapmak suretiyle, dünyada gezen binlerce, onbinlerce yatın bir kısmının Türk Bayrağı çekmesi suretiyle ve ikinci sicile kaydedilmesi suretiyle hem filomuzu hem şanlı bayrağımızı dünya yolları üzerinde dolaştırmalarını hem de onlardan alacağımız fon ve SSK primi gibi birtakım imkânların ülkemizde kalmasını sağlamış olacağız.

Bu iki önemli değişikliğin yanında, uygulanması haksızlık yaratan resen terkini gerektiren hallerin varlığına rağmen -mesela, geminin yurt dışında satılmış olması veya batmış olması olabilir- harçların hâlâ alınmaya devam edilmesi gibi yanlış uygulama söz konusu. Bunun ötesinde, bir de, geminin finansal kiralanması mümkündür; finansal kiralamayla gemiler kiralanabilir. Bu sırada finansal kiracının üzerine geminin tescil edilmesi halinde tekrar kayıt harcının alınması gibi bir mükerrerliği de ortadan kaldırmaktadır yasamız.

Bu düzenlemelerle, bu yasayla, uluslararası bir niteliği olan deniz taşımacılığında Türk Bayraklı gemi sahiplerine uluslararası navlun piyasasında rekabet edebilme imkânı sağlanacak, haksız rekabet uygulamalarına maruz kalmalarının bir nebze olsun önüne geçilecek, rekabet eşitliğinin, hatta rekabet avantajının sağlanması mümkün olabilecektir.

Denizcilik sektörünün, ülkemizin asıl ana lokomotif sektörü olduğuna inanıyorum; üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak, denizcilik ve gemi inşaat sektörünün asıl lokomotif olduğu kanaatindeyim. Buna pek dikkat edilmemektedir. İşte, tekstilin veya ihracatın ana sektör olduğu şeklinde ifadeler vardır. Tabiî, bunların da doğrulukları tartışılmaz; ama, gemi inşaat sektörü ve denizcilik sektörü ana sektördür; çünkü, bu sektörün yararlanmadığı hiçbir sektör yoktur. Gemi inşaat sektörü ve gemicilik, bütün sektörlerden bizzat yararlanıp, gemide onların bizzat kullanılmasını sağlayan ana sektördür. Bu bakımdan, bu sektöre önem vermek demek, bütün sektörlere katmadeğer sağlamak, bütün sektörlere zam yapmak, ilave, ekstra değer vermek ve hizmetlerini artırmak demektir.

Türk uluslararası gemi sicili, gemilerin serbest bölgesi niteliğindedir. Yasanın çıktığı dönemde 10 500 000 dwt'la 16 ncı sırada olan deniz ticaret filomuz, bu yasaya rağmen, geçen süre içerisinde 6 000 000 dwt'a ve dünya gemi tonaj sıralamasında 23 üncü sıraya gerilemiştir. Anlaşılmaktadır ki, bu konuda yapacağımız şeyler vardır. Geçenlerde de bu istikamette çıkarmış olduğumuz bir yasayla, Parlamentomuz, 22 nci Dönem milletvekilleri olarak, bu istikamette, gerçekten, gemi inşaat sanayiine ve deniz ticaret filosuna çok önemli katkı ve hizmetler yapmıştır.

Hepinize desteğiniz için teşekkür ediyor, yasanın milletimize ve denizcilik sektörümüze hayırlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Komisyonumuzun çok değerli Başkanı kanun tasarısı üzerinde bilgiler verdiler. Ben bir tekrara girmek istemiyorum; ancak, eksik kalan yanlarını ve önerilerimizi sıralayarak, hep birlikte Türkiye'nin ihtiyacı olan bir kanunu da çıkarmak arzusundayız.

İlgili kanun tasarısına şöyle bir göz attığımızda, görüyoruz ki, yapılmak istenen şudur: Deniz ticaret filomuzu geliştirmek. Bu tasarının anateması budur.

İkinci anatema, yabancı bayrak adı altında ticaret yapan gemilerin, kendi, millî bayrağımız altına alınması ve buradan yaşamlarını, ticarî faaliyetlerini sürdürmesi. Bu, millî denizcilik politikasının bir gereğidir zaten. Bugüne kadar niye yapılmadı, o da belli değil. Çelişki nereden kaynaklandı; çelişki, bugüne kadar yapılan işlemler sürekli 12 000 dwt'un üzerindeki gemiler için yapılıyordu; teşvik de ona geldi, satın almada yapılacak işlemlerde de onlara kolaylık sağlandı; ama, Türkiye'nin farklı bir ihtiyacı görüldü.

Düşünebiliyor musunuz, üç tarafımız denizlerle çevrili, komşu ülkelerle ihracat, ithalat yapıyoruz ve bunun yaklaşık yüzde 90'ını da denizyollarıyla yapıyoruz; fakat, ticaret filomuzu geliştiremiyoruz. Bunu iki anlamda geliştirmek lazım; bir, gerçekten, ticarî gemilere ağırlık vermek; iki, yolcu gemileriyle taşımacılığı artırmak. Bu ikisinde de Türkiye çok geride. En önemlisi, teknoloji gelişti artık; 3 000, 5 000, 6 000, dwt'luk gemiler çok hızlı hareket kabiliyetine sahip. Bu nedenle, biz, bu gemileri, hem kendi millî denizcilik politikamızın gereği olarak, kendi bayrağımıza kavuşturmak istedik hem de teşvik etmek istedik. Kanun, 12 000 dwt'luk üzerinden yapıldığı için, 3 000, 4 000, 5 000, 6 000 dwt'luk gemiler, satın alındığında veya işlem sırasında harç ödendiğinde birçok adaletsizlikle karşılaşıyordu ve gemi sahipleri de, gemiyi kendi sicilimize kaydettirmek yerine, dışarıda bir sicile kaydettiriyordu; çünkü, rekabet edemiyordu, kârlılığı kaybolmuştu. Kısaca, bu kanunun özeti budur. Terk etse dahi, gemiyi satsa dahi, burada harç ödemeye mahkûm ediyorduk insanları; böyle bir engel de vardı.

Bunun dışında, adam geliyor, ilk kayıt harcını veriyor, finansal kiralamayla gemi alıyor, sözleşmede de yazılıyor "borcu ödendikten sonra bu gemi kiralayana satılacaktır, devredilecektir" deniliyor; sözleşmede bu yazmasına rağmen, adamdan, biz, ikinci kez, mükerrer olarak, ilk kayıt harcını bir daha alıyorduk. Kısacası, bu tasarıyla bunları düzenliyoruz, denizcilik filosuna bir hareket kabiliyeti kazandırıyoruz.

Şimdi, geliyoruz, bu yeterli mi; elbette yeterli değil. Az önce söylediğim gibi, biz, deniz coğrafyası açısından çok zengin bir ülkeyiz ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak da, hem ülke içinde hem yurt dışında deniz ticaretinin geliştirilmesi için elimizden geldiği kadar iktidarın politikalarına yardımcı olmak, yön vermek, destek olmak istiyoruz. Çözülmesi gereken birçok konu var. Bu konular, nedense, ağır ağır işliyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, şimdi bir göz atalım, ne var. Öncelikle limanlarımız... Ulaştırma Bakanımız yok; ama, Sayın Sanayi Bakanımız ve Ulaştırma Bakanlığı adına Sayın Müsteşar burada; onlar da bu konuda notlarını alacaktır.

Değerli arkadaşlar, Devlet Demir Yolları 7 tane liman işletiyor; İskenderun, İzmir, Mersin, Derince, Samsun, Bandırma ve Haydarpaşa. Şimdi, bu limanlarda konteyner ve konteyneriçi, dışı yükleme yapılıyor. Bu yüklemelerde bizim tarifelerimiz çok yüksek. Türkiye'nin, aslında, bu limanlarının bir aktarma limanı olması lazım. Böyle limanlarımız var; hem derinlikten dolayı gelişmiş gemiler limanlarımıza yanaşamıyor hem de buradaki rekabet şansını yüksek maliyetten dolayı kaybettiğimiz için bizim limanlarımız bir aktarma limanı olamıyor. Hemen yakınımızda olan Yunanistan'ın Tire Limanına büyük gemiler yaklaşıyor, oradan aktarmayı küçük gemilere yapıyorlar, sonra bizim limanlarımıza getiriyorlar. Böyle bir şey olur mu?! İşte, size kaynak kaybı. Eğer, biz bunların önünü almazsak, tabiî ki, söz versek dahi, dolara endeksli desek dahi, doğalgaz fiyatına kışın ortasında yüzde 5 zam yapmak zorunda kalırız. Diğer yerden kaynak gelmezse nereden bulacak? Devlet açığı kapatacak; kolayı bu, buraya geliyoruz. Konuyla alakasız; ama, ben, kaynak bulmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Bizim, 7 büyük limanımızı, mutlak ve mutlak aktarma limanı haline getirmemiz lazım. Singapur'da, Hamburg'da böyle büyük limanlar var. Altyapı eksikliğimiz var; limanlardaki makine ekipmanlarımız çok eski, onbeş yıllık ve bunlarla, biz, Suriye'yle bile rekabet edemiyoruz değerli arkadaşlar. Yani, şimdi, üç tarafımız denizlerle çevrili, komşularımızla ticaret yapacağız diyoruz ama, bunları görmezden gelemeyiz.

Bunun dışında, değerli arkadaşlar, limanlarımızın altyapısı yetersiz; burada anlaştık. Zaten, kabul ediliyor; makine parkının derinliğinin yetersiz olduğunu biliyoruz; ama, en büyük sorunlardan biri de, yetki kargaşası arkadaşlar. Limana gidip araştırma yapmanıza gerek yok; Allah rızası için bir telefon çevirin, bir yetkiliyle konuşun, problemi görürsünüz. Ulaştırma Bakanlığı, giriş-çıkışları kontrol ediyor, saydığımız 7 limanda, Devlet Demiryolları, yükleme boşaltma işini yapıyor, Sağlık Bakanlığı, hem gıdaları denetliyor hem sağlıkla ilgili kontrolleri yapıyor, teşvikleri, teknelere geçişlerde yardımları veriyor, Gümrük Müsteşarlığı, gümrük işlerini yapıyor ve kimin neyi yaptığı belli değil. İhracat yapacağınız malzemeler orada birikiyor, bürokrasi almış başını gitmiş. Haa, bir de, polisi var oranın ve o da İçişleri Bakanlığına bağlı. Şimdi, diğerlerini saymak istemiyorum; ama, 5 tane yetkili makam var. Böyle bir limanda, etkin, hızlı, verimli görev yapmak mümkün mü? Hemen bunun çözümlenmesi lazım.

Bakın, geçen gün, denizcilikle ilgili konu görüşülürken, orada da bir konuya temas etmiştim; o da, şununla alakalıydı: Boğazlardan geçiş yapan gemilere trafik hizmetlerini Kıyı Emniyeti veriyordu, kılavuz kaptanlık hizmetlerini bir taraf verirken, sağlık hizmetlerini bir başka taraf veriyordu; burada da dikkat çektik, bu yetki kargaşasını kaldırın, tek çatı altında toplayın dedik; ama, taraf olmamıza rağmen, o konuşmamızın üzerinden altı ay geçti, hemen bir şey yapmak lazım, biz hazırız... Yasal düzenlemeler konusunda çalışmalar yapılmış, eğer bunlar getirilirse, Türkiye'de bir felaketin önüne geçeriz.

Değerli arkadaşlar, Türk gemileri konusunda Bakanlığımız bir tedbir almıştı, aldığı tedbirlere bir şey demiyorum. Deniz ticaretinde, petroldeki KDV oranını düşürdü, onun bir miktar faydası oldu. Römorkör hizmetlerinde, Türk Bayraklı gemilere bir indirim de var, bu da bir teşviktir; ama, bu kadarı da yetmez. Eğer, dışticaretimizin yüzde 90'ını denizcilik yoluyla yapıyorsak, bizim, dünyanın en etkin deniz filosuna sahip olan ülke olmamız lazım, ana hedefimizin bu olması lazım.

Değerli arkadaşlar, demiryollarına değinmişken, bir de, limanlara geliyor. Bakın, karayollarımız tıkandı artık, yüklemeyi ne kadar demiryoluyla yaparsak, taşımayı ne kadar demiryoluyla yaparsak, limana ne kadar demiryolu bağlantısı yaparsak, bu ülkenin karayolları o kadar hafifler ve ülkede milli gelir payı da bir o kadar yükselir. Neden biliyor musunuz; biz, oraya, kamyona ayda harcadığımız parayı uçuruyoruz; çünkü, o petrole harcanan para hep dışarıya gidiyor; ama, demiryollarında bu ağı artırıp... Yurtiçi taşımacılığı şu anda limanlardan yüzde 10, Türkiye'de olması gereken rakam yüzde 60'ın altına katiyen düşmemeli, hem trafiği rahatlatırız hem büyük bir gelir elde ederiz değerli arkadaşlarım.

Ayrıca, kayıtlara geçmesi açısından, Gaziantep'te konteyner terminalimiz var, burasıyla ilgili de çok ciddî çalışmaların yapılması, etkin hale getirilmesi lazım. Çok verimli olabilecek bir terminal, şu anda çok düşük kapasiteyle çok verimsiz bir halde çalışıyor. Bakanlığı da bu konuda dikkatlerini çekerek uyarmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, hep beraber yapmak istediğimiz şudur: Biz, yolcu taşımasında da etkin bir rol almak istiyoruz. Bu yetki kargaşası kalkarsa, yolcu taşımacılığında da düşük tonaja düşersek, ülkedeki şehirlerarası taşımacılıkta dahi denizden son derece verimli olarak yararlanırız. Bu işlerin tamamını biz devlet politikası haline getirmek zorundayız. Bizim ihtiyacımız olan, millî, ulusal denizcilik politikasıdır. Bunu yaptığınız sürece, her kanunun her yönetmeliğin arkasında biz varız, dururuz. Önemli olan, ulusal bütünlük çerçevesinde maksimum faydaya ulaşmaktır. Cumhuriyet Halk Partisinin temel ilkesi budur; nerede olduğuna bakmaksızın, sosyal, siyasal, ulusal sorumluluğunu yerine getirir; işte, 1923'ten beri, Cumhuriyet Halk Partisi, sorumluluğunun gereği olarak, bugün de o gün yaptığını yapıyor, ulus için faydalı olan tüm yasalarda elinden gelen gayretle iktidara yardımcı olmaya çalışıyor.

Bu kanunun ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK ULUSLARARASI GEMİ SİCİLİ KANUNU İLE 491 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI

HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 16.12.1999 tarihli ve 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesinin (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"c) Yurt dışından ithal edilecek 3.000 DWT'nin (yolcu gemileri ile özel maksatlı, özel yapılı gemilerde ise 300 grostonun) üzerindeki gemiler."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Mutluluktan uçuyorum. Bu Meclisin bugün en mutlu insanı, vekili kim derseniz; herhalde, bendenizim. 22 nci Dönem Meclisine bizler ne kadar teşekkür etsek azdır, yani, teşekkürün içine onu sığdıramıyorum. Aranızda bir denizci milletvekiliyim; ama, ben, denizcilerin arttığını ve bu kürsüden bu denizciliği dile getiren arkadaşlarımın çoğaldığını görünce, o mutluluğuma mutluluk katıyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum, Başbakanımıza teşekkür ediyorum, hükümetimize teşekkür ediyorum ve dolayısıyla, Bakanımıza, komisyonlarımıza teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, sağ olun, var olun.

Bu kanun, 1999 senesinde çıkarıldığı zaman, denizcilik sektöründe devrim niteliğinde bir kanundu. O zaman, bendeniz, Deniz Ticaret Odası Başkanıydım. O zamanki Mecliste bulunan arkadaşlarımıza da çok teşekkür ediyorum.

Bu kanunun amacı neydi; gelişemeyen, kendisini büyütemeyen deniz ticaret filosunun geliştirilmesini sağlamaktı. Bununla ne yapılmak isteniyordu; yabancı bayrağa kaçış önlenmek isteniyordu. O da neyle olurdu; denizciliğimizi, uluslararası rekabet yapacak düzeye getirerek olurdu. Bu kanun bunları sağladı. 1994-1996 yılları arasında deniz ticaret filomuzun kapasitesi 12 500 000 tondu; ilk onun içerisindeydik. Tabiî, bu kanun o zaman yoktu; ama, bir önlem olarak 1999'da çıkardığımız bu kanun- denizcilik sektöründe çok uzun süren işsizlik oldu -maalesef- bugün, filomuzu, 2002 evveline göre 6 500 000-7 000 000 ton yukarı çıkardı; ancak, şimdi, gururla söyleyeyim, ona alıştık. Bugün, yabancı bayraklı olan gemiler veya yeni yapılmakta olan gemilerle ilgili sorunlar, maalesef, denizciliğe kredi veren, finansman sağlayan dış bankalardan kaynaklanıyor. O da niye; bir olumsuz hareket oldu -onu burada söylemek istemiyorum- inşallah, o olumsuz hareketi, o kararı veren üst merciler düzeltecek. Dolayısıyla, bugün, Türk sahipli deniz ticaret filosunun rakamı 14 500 000 tondur ve bu üzerine ilave ettiğimiz tonaj, yepyeni, çevreci ve çok genç gemilerdir.

Bu tasarı metninin neler getirdiğini gerek Komisyon Başkanımız gerek komisyon üyemiz fevkalade dile getirdi; ama, ben, size, denizcilik sektörümüzde, iki senedir yaptığımız düzenlemelerle, nerelerde olduğumuzu üç tane örnekle gözlerinizin önüne sereceğim.

Bunlardan bir tanesi, Türk deniz ticaret filosu yenileniyor ve güçleniyor. Bakın, dediğim rakam doğrudur, dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bugün, içeride, yani, ulusal ve uluslararası gemi inşaında Türk müteşebbisi 2 milyar dolarlık yatırım yapmaktadır. Bu 2 milyar dolarlık yatırım, hemen hemen 3 000 000 dwt'luk gemi demektir ve bu tonajdaki gemiler, yeni gemiler olacak, teknolojik gemiler olacak. Bu gemilerimiz, çalışmaya başladığı zaman, taşıtıcı kuruluşlarımızın en büyük ihtiyacı görülecek.

İkincisi, gemi inşa sanayii ful kapasite çalışıyor; üç senelik siparişleri dolu.

Bakın, bu arada ne yaptık; Denizcilik Müsteşarlığımızla ve DLH'yla, Ulaştırma Bakanlığımızın talimatıyla, Hopa'dan İskenderun'a kadar yeni tersane yerleri belirledik. O tersane yerlerimiz, Samsun'da, Giresun'da, Ordu'da, Karadeniz Ereğli'de ve Zonguldak'taki o tersane yerlerimizde müşteri alımı için ihaleye çıkıldı; yüzde 90'ının tahsisi gerçekleştirildi. Yani, bu, Türkiye için bir rüyaydı; Samsun'da tersane olacak, Zonguldak'ta tersane olacak, Giresun'da tersane olacak...

İnşallah, yeni yerlerimiz olduğu zaman... Yalova-Hersek bölgesinde    -Millî Savunma Komisyonuyla ve Deniz Kuvvetleriyle kurduğumuz ilişkiler sonucu bugün onun müjdesini aldım- denizcilik için tahsis edilen 100 veya 160 dönüm yeri de -Yalova-Hersek bölgesinde inşaatına birkısım özel sektörce başlanmış yeri de- yat inşa sanayiine ve onun yan sanayiine ayıracağız. Bu, çok önemli bir şey; bu, hepimizin aldığı kararlarla oldu.

Üçüncü meseleyi söylüyorum. Bu, bir cevap değil. Hükümetimizin aldığı ÖTV kararı ve liman masraflarının indirilmesi kararı fevkalade iyi neticeler verdi.

Bugün üst üste geldi, denizde olan akaryakıt kaçakçılığı en asgarî düzeye indi. Dolayısıyla, ÖTV'nin indirilmesiyle, hem balıkçılığın hem ticarî yatçılığın hem günübirlik tekneciliğin hem yolcu taşımacılığının -yani küçük motorlarla- yolcu sayısı fevkalade arttı; yani, denize sevgi başladı ve fiyatlar indi.

Bakın, liman masraflarının indirimiyle ne sağladık: Bugün Marmaris'e bir tane kosta, 750 000 000 dolarlık dediğimiz 3 000 adetlik deniz turizm gemisi olan kruvaziyer gemi bugüne kadar gelmemişti; ama, bugün size söylüyorum, Alanya'dan, Antalya'dan, Kuşadası'ndan, Marmaris'ten, Çeşme'den İstanbul'a kadar bu kruvaziyerlere hizmet veren  limanlar 3 taneydi, bunlar 8 taneye çıkarıldı. O gün yaklaşık 420 000 olan, deniz turizmiyle gelen ve zengin, alışveriş yapabilen yolcu sayısı, dokuzuncu aya kadar  850 000'e çıktı. İnşallah, hedef, bu sene 1 000 000 kişi olacak. Ayrıca, bunların geldikleri limanlarda harcadıkları paralar ve katmadeğerler ayrıdır.

BAŞKAN - Sayın Kaptanoğlu, heyecanınızı anlıyorum; ama, süreniz dolmak üzere, konuya gelirseniz daha yararlı olur kanısındayım.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Başkanım, çok özür dilerim, zaten bir yanlışlık oldu. Ben, geneli üzerindeki görüşmede şahsım adına konuşma isteyecektim. Tacidar Bey, bu konuyu, 12 000 tonu 3 000 tona indirmeyi çok iyi anlattı. Ben, iki kelimeyle sözlerime son vereceğim.

BAŞKAN - Peki.

Buyurun.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Yani, ben, iki arkadaşımın konuştuklarını tekrar...

BAŞKAN - Amacımız, konuyu daha geniş bir şekilde ele alabilmek. O yüzden konuya çağırıyorum.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Hayır, yeterince konuşuldu, bu kadar müsaade ettiğiniz için de teşekkür ediyorum.

Bir şey söylüyorum -gücümüze giden değil- biz borcu, biz taahhütleri seven insanlarız, biz üretken insanlarız. Dün, hükümetimin iftiharla dinlediğim üç yılık ekonomik projesinde denizciliği görmedim. Ben, Mecliste taahhüt etmek istiyorum; insanlar çizgilerle yaşar; inşallah, o günü hep beraber göreceğiz, bu parlamento dönemi bitene kadar göreceğiz. 2007 senesinde, bugünkü dünya denizciliğinin gelişmesiyle ve bugünkü iyi olma durumuyla, hükümetimizin verdiği, hedef koyduğu turizmdeki 21 milyar doları denizcilik sektöründen sağladığımızı o gün hep beraber göreceğiz; onu söylemek istiyorum. Göreceksiniz, denizciliğe olan inancımızı ve kendimizi bu kadar ortaya koyduktan sonra, biz, bunları başaracağız.

En son, bir müjde vereyim; denizcilik sektöründe eğitimi hiç konuşmadık, eğitimden de size bir müjde vermek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Sırf özel teşebbüs tarafından, yakında -YÖK Başkanımızla görüştük- inşallah, İstanbul'da, Tuzla'da, hep beraber, denizcilik üniversitesini de kuracağız; iyi, kaliteli ve bilgili adamları, hep beraber yetiştireceğiz.

Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum; Meclisimize başarılar diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 4490 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Gemilerin ve yatların sicil kaydının terkini ipotekli alacaklının iznine tâbidir."

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

Soru istemi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 4490 sayılı Kanunun 12 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Bu Kanun uyarınca oluşturulan Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin ve yatların işletilmesinden ve devrinden elde edilen kazançlar, gelir ve kurumlar vergileriyle fonlardan istisnadır.

Türk Uluslararası Gemi Siciline kaydedilecek gemilere ve yatlara ilişkin alım, satım, ipotek, tescil, kredi ve navlun mukaveleleri; damga vergisine, harçlara, banka ve sigorta muameleleri vergisine ve fonlara tabi tutulmazlar.

Bu Kanun uyarınca oluşturulan Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin ve yatların sahiplerinden aşağıdaki harçlar ayrıca tahsil olunur:

a) Kayıt harcı: 10.000 ABD Doları karşılığında Türk parasına ilave olarak, her bir net ton için 1 ABD Doları karşılığı Türk Lirası alınır. Bakanlar Kurulu bu miktarı on katına kadar artırmaya yetkilidir. Türk Uluslararası Gemi Siciline Kayıtlı yatlar için alınacak maktu kayıt harcı, 5.000 ABD Doları karşılığı Türk Lirası kadardır.

b)Yıllık tonaj harcı: Gemilerden ve yatlardan Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı olduğu her takvim yılı için her bir net ton başına  1 ABD Doları karşılığı Türk Lirası alınır. Bu harç ocak ve temmuz aylarında olmak üzere iki eşit taksitte tahsil olunur. Vadesi gelen yıllık tonaj harcı taksitleri ödenmedikçe sicilin terkini ve yeni sahibi adına tescili yapılmaz. Devir sırasında vadesi gelmeyen harç taksitleri tescil olunduğu yeni sahibi tarafından taksit süreleri içinde ödenir. Bakanlar Kurulu bu miktarı on katına kadar artırmaya yetkilidir. Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemi veya yatın sicilden re'sen terkinini gerektiren sebeplerin meydana gelmesi halinde, sicil kaydı daha sonra terkin edilse bile tonaj harcı yükümlülüğü terkin sebebinin gerçekleştiği tarihi takip eden ay itibariyle sona erer.

c) Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemi ve yat doğrudan veya çift (dual) klas olarak Türk Loydu'na kayıtlı ise bu maddenin (a) ve (b) bendinde tespit edilen bedellerde %50 indirim yapılır.

d) Finansal kiralama firmaları adına Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemi ve yatların mülkiyetinin finansal kiralama sözleşmesi hükümleri gereğince kiracıya devri gerektiğinde, gemi ve yatı kendi adına tescil ettirecek kiracıdan kayıt harcı alınmaz.

ABD Dolarının Türk Lirası karşılığının hesabında; Türk Uluslararası Gemi Sicili tescillerinde tescil tarihi, yıllık tonaj harcına ilişkin taksitlerde ödemenin yapıldığı gün için Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasınca tespit ve ilan olunan döviz satış kuru esas alınır.

Türk Uluslararası Gemi Sicilinde kayıtlı gemilerde ve yatlarda çalışan personele ödenen ücretler gelir vergisi ve fonlardan müstesnadır.

Üçüncü fıkranın (a) ve (b) bendleri uyarınca alınacak harçların tarh, tahakkuk ve tahsilinde aksine hüküm bulunmadıkça 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 492 sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uygulanır.

Üçüncü fıkranın (a) ve (b) bendleri uyarınca tahsil edilen gelirler Maliye Bakanlığınca ayrı bir hesapta izlenir. Bu gelirlerin % 50'si altı ayda bir Denizcilik Müsteşarlığı Döner Sermaye İşletmesi Bütçesine kaydedilir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının da görüşü alınarak Bakanlıkça tespit edilir. 

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 4490 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu İle 491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı:               234

Kabul:       233

Ret:          1 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

10. - Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/914) (S. Sayısı: 681) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 681 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Tümü üzerinde söz isteyen olmadığına göre, görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE LÜKSEMBURG BÜYÜK DÜKALIĞI ARASINDA GELİR VE SERVET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

TASARISI

MADDE 1. - 9 Haziran 2003 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması"nın ve eki "Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı              : 250

Kabul : 250 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

11. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/884) (S. Sayısı: 685) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 685 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Selami Yiğit; buyurun.

CHP GRUBU ADINA SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının tümü üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin Pakistan'a ihracatı son on yıllık dönem içerisinde artış yönünde dalgalı bir seyir izlemiştir; ancak, Pakistan'a olan ihracatımız, potansiyelimizin altında gerçekleşmektedir. Pakistan'a ihraç edilen ürünler arasında sanayi malları ilk sırada yer almaktadır.

Ayrıca, Pakistan'da faaliyet gösteren müteahhitlik firmalarımızın üstlendikleri projeler, ihracatımızı artıracak nitelikte olmayan karayolu, sulama kanalı ve benzeri projelerdir.

Öte yandan, Pakistan ile ülkemiz arasında düzenli deniz seferlerinin olmaması, taşıma maliyetlerini artırmaktadır. Bunun en önemli nedeni, ticaret hacminin çift yönde doğrudan seferler için yeterli seviyede olmamasıdır.

BAŞKAN - Sayın Yiğit, bir dakika.

Değerli arkadaşlarım, sessizliği temin edelim, Sayın Yiğit'i dinleyelim.

Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Yiğit.

SELAMİ YİĞİT (Devamla) - Bu durumda, maliyetler, ihracatçı veya ithalatçıya yansıtılmaktadır. Pakistan ile ülkemiz arasındaki deniz taşımacılığında, özel sektör açısından maliyetleri düşürücü önlemler alınması; diğer taraftan, İran üzerinden kara taşımacılığının geliştirilebilmesi için de gerekli çalışmaların yapılması gerektiği düşünülmektedir.

Pakistan'ın içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal koşulların bir sonucu olarak, müteahhitlik firmalarımızın son yıllarda büyük kapsamlı işler alamadıkları görülmektedir. Bunun nedeni ise, kamu projelerinde daralma olması ve yabancı şirketlerin daha avantajlı oldukları büyük çaplı projelerin azalmasıdır. Ancak, Afganistan'a yönelik operasyonda Amerika Birleşik Devletlerinin yanında yer alan Pakistan'ın, ABD ile uluslararası finans kuruluşlarının yapacağı yardımlardan önemli oranda pay alacağı bir gerçektir. Bu itibarla, Pakistan'da önümüzdeki dönemde yapılması planlanan hidroelektrik santralları, baraj ve içmesuyu projelerinin Türk müteahhitleri açısından önemli fırsatlar doğuracağı bir gerçektir. Ayrıca, bölgeyi yakından tanıyan ve makine parkına sahip olan müteahhitlik firmalarımızın, Afganistan'ın yeniden yapılandırılmasında Pakistan firmalarıyla işbirliğine girebileceği düşünülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz ve 20 Ocak 2004 tarihinde iki ülke arasında imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanması, iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirecektir.

Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE PAKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK ALANINDA İŞBİRLİĞİNE DAİR ANLAŞMANIN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 20 Ocak 2004 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti  Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı              : 247

Kabul : 247 (x)

Bu sonuca göre, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslamî Geçiş Devleti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

12. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslamî Geçiş Devleti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/864) (S. Sayısı: 695) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 695 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AFGANİSTAN İSLAMİ GEÇİŞ DEVLETİ ARASINDA TİCARET VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 10 Haziran 2004 tarihinde Kabil'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslami Geçiş Devleti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslamî Geçiş Devleti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı              : 243

Kabul : 243  (x)

Bu sonuca göre, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Hırvatistan Cumhuriyeti El Sanatları ve KOBİ Bakanlığı Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

13. - Türkiye Cumhuriyeti  Sanayi  ve  Ticaret  Bakanlığı  ve  Hırvatistan Cumhuriyeti El Sanatları ve KOBİ Bakanlığı Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/877) (S. Sayısı: 696) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 696 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesine oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI VE HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ EL SANATLARI VE KOBİ BAKANLIĞI ARASINDA DÜZENLENEN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 14 Ekim 2002 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Hırvatistan Cumhuriyeti El Sanatları ve KOBİ Bakanlığı Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptı"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Hırvatistan Cumhuriyeti El Sanatları ve KOBİ Bakanlığı Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı              : 237

Kabul : 237 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakerelerine başlayacağız.

14. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

10 uncu, 11 inci sırada bulunan diğer işlerde de, görüldüğü kadarıyla komisyon bulunmayacak; o nedenle, hepsi ertelenmiş olacak...

Alınan karar gereğince, yasa tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 3 Aralık 2004 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 17.35