BIM 2 6 2004-12-10T13:23:00Z 2004-12-10T13:23:00Z 63 41624 237258 TBMM 1977 474 291369 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 64       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

20 nci Birleşim

23 Kasım 2004 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın organik tarımın önemine, bu konuda karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın, Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesinin mevcut durumu ile bölgenin 5084 sayılı Yasa kapsamına alınmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Irak'ta yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı Herman De Croo ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/703)

2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1255, 1307, 1308 ve 1319) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/227)

3. - Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığının, (1/861) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının, Avrupa Birliğini ilişkilendiren boyutunun da olması nedeniyle Komisyonlarına havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/709)

4. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu çerçevesinde yeniden değerlendirilerek gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla, geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/704)

5. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un, KKTC'nin 21 inci Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarına katılmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/705)

6. - TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin, Almanya Federal Meclisi Savunma Komisyonunun resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/706)

7. - Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 2 üyenin, Avrupa Parlamentosu ile AB Komisyonu TAIEX Ofisi tarafından Belçika'nın başkenti Brüksel'de Avrupa Parlamentosu üyeleri ile diğer AB kurumlarının yüksek düzeydeki görevlilerinin katılımıyla gerçekleştirilecek olan "Yeni Çevre Politikası" konulu kollokyuma resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/707)

8. - TBMM'den ilgili üyelerin, Hollanda Parlamentosunca gerçekleştirilmesi planlanan "Hayvan Hastalıkları Üzerine Toplumsal Sorumluluk Politikaları" konulu toplantıya resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/708)

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/307) (S. Sayısı : 541)

2. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/308) (S. Sayısı : 542)

3. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/309) (S. Sayısı : 543)

4. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/310) (S. Sayısı : 544)

5. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/311) (S. Sayısı : 545)

6. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/312) (S. Sayısı : 546)

7.- Edirne Milletvekili Ali Ayağ'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/313) (S. Sayısı : 547)

8. - Mersin Milletvekili Ali Er'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/328) (S. Sayısı : 548)

9. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/334) (S. Sayısı : 549)

10. - İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/335) (S. Sayısı : 550)

V. - ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve CevaplarI

1. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, işsizliğe karşı alınan önlemlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/611) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

2. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Marmaris'teki bir ilköğretim okulunda yapılan teftişe ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/622) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

3. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir İlindeki ilköğretim okullarında derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması için ne gibi çalışmalar yapıldığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/632) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

4. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur-Bucak-Kızılkaya Beldesindeki Ziraat Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/634)

5. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Halkbank'ın özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/639)

6. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/644) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

7. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan yatırımcılarla ilgili çalışmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/657) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

8. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan büyük sanayi kuruluşlarının dış piyasalara açılmasının teşvik edilmesi çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/658) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

9. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan sanayiin yeniden yapılandırılması çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/659) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

10. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, yabancı şirketlerin Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki petrol arama faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/645)

11. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ilaçta klinik paketlemeye gidilip gidilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/646)

12. - Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, iş akitleri feshedilen DİVHAN Demir Madeni çalışanlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/647)

13. - İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in, emniyet mensuplarına ödenmekte olan dikiş paralarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/649) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

B) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bazı seçim bölgelerinde görev yapan seçim kurulu üyelerinin ücretlerinin hâlâ ödenmemiş olmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3394)

2. - İstanbul Milletvekili Zülfü LİVANELİ'nin, Adlî Tıp Kurumunun uygulamalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3420)

3. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da Adalet Teşkilâtını Güçlendirme Vakfının faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3421)

4. - Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, cezaevinde hayatını kaybeden bir tutuklu hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3424)

5. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, 5187 sayılı Basın Kanununu ihlal ettiği iddia edilen yayın organı ve gazetecilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3699)

6. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Türkçenin korunması ve zenginleştirilmesi için alınan tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/3707)

7. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Emekli Sandığı ve SSK emeklileri arasındaki maaş farklılıklarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3719)

8. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, SSK emeklilerinin TÜFE'den kaynaklanan maaş farklarının ne zaman ödeneceğine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3720)

9. - Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, bilgisayarlı eğitim projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/3741)

10. - Hatay Milletvekili Abdulaziz YAZAR'ın, İskenderun Limanının bir kısmının tersane olarak kiraya verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/3757)

11. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, SSK emeklilerinin yargı kararıyla kesinleşen alacaklarının ne zaman ödeneceğine ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3783)

12. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Meke Gölünün doğal yapısını korumak amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/3806)

13. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, orman niteliğini kaybeden alanlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/3807)

14. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Elmalı Avlan Gölünün yeniden canlandırılması çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/3808)

15. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, TRT'nin yeni yayın dönemi programlarına,

- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, TRT'nin 2003-2004 sezonunda Almanya ve İspanya Futbol Ligi maçlarını yayınlama anlaşmasına,

- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, bir TRT çalışanı hakkındaki iddialara,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/3813, 3814, 3815)

16. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İli Gemlik İlçesinde balıkçı limanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/3832)

17. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde Samsun İl Telekom Müdürlüğünden il dışında görevlere atanan personele ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/3833)

18. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, SSK ödemelerinin usul ve esasları ile kurumun ödemelerden kaynaklanan zararlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3835)

19. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Et ve Balık Kurumuna ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3836)

20. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Emlak Bankasının bankacılık faaliyeti dışında kalan mal varlığının devrine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/3848)

21. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, SSK ve Bağ-Kurun sağlık harcamaları ile prim ödeyenlere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3875)

22. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Duacılar Köyündeki ağaç kesimine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/3876)

23. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde-Bor İlçesindeki Deri Organize Sanayiine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/3893)

24. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde-Bor Karma Organize Sanayi Bölgesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/3894)

25. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Bağ-Kura ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3910)

26. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta'daki elma üreticilerinin soğuk hava deposu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/3918)

VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Öngörüşmeler

1. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin, futbol karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63)

2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113)

3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)

4. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179)

5. - Trabzon Milletvekili Faruk Nafiz Özak ve 22 milletvekilinin, Türk sporunda rüşvet, şiddet, şike, haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yeter sayısı bulunmadığı anlaşıldığından; 23 Kasım 2004 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 15.14’te son verildi.

Nevzat Pakdil

Başkanvekili

 

Türkân Miçooğulları

Harun Tüfekci

 

İzmir

Konya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                   II. - GELEN KÂĞITLAR                                          No. : 26

19 Kasım 2004 Cuma

Raporlar

1. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/91) (S. Sayısı : 468'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

2. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/92) (S. Sayısı : 469'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

3. - Kayseri Milletvekili Abdullah Gül'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/93) (S. Sayısı : 470'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

4. - İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/94) (S. Sayısı : 471'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

5. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/95) (S. Sayısı : 472'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

6. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/96) (S. Sayısı : 473'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

7. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/97) (S. Sayısı : 474'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

8. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/98) (S. Sayısı : 475'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

9. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/99) (S. Sayısı : 476'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

10. - Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 14 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/100) (S. Sayısı : 477'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

11. - Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/101) (S. Sayısı : 478'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

12. - Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/102) (S. Sayısı : 479'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

13. - Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/104) (S. Sayısı : 480'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

14. - Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/105) (S. Sayısı : 481'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

15. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/132) (S. Sayısı : 482'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

16. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/138) (S. Sayısı : 484'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

17. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/146) (S. Sayısı : 485'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

18. - Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/162) (S. Sayısı : 486'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

19. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/211) (S. Sayısı : 494'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

20. - Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/212) (S. Sayısı : 495'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

21. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/214) (S. Sayısı : 497'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

22. - Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü'nün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/220) (S. Sayısı : 498'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

23. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/223) (S. Sayısı : 500'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

24. - Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü'nün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/224) (S. Sayısı : 501'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

25. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/225) (S. Sayısı : 502'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

26. - Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/230) (S. Sayısı : 503'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

27. - Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/231) (S. Sayısı : 504'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

28. - Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/244) (S. Sayısı : 505'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

29. - Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/245) (S. Sayısı : 506'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

30. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/247) (S. Sayısı : 507'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

31. - Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/248) (S. Sayısı : 539'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

32. - Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/914) (S. Sayısı : 681) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

33. - Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/857) (S. Sayısı : 682) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

34. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/884) (S. Sayısı : 685) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)

                                                      23 Kasım 2004 Salı                 No. : 27

Raporlar

1. - Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Gö-re Rapora İtirazı (3/249) (S. Sayısı : 510'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)

2. - Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/250) (S. Sayısı : 511'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

3. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/251) (S. Sayısı : 512'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

4. - Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/259) (S. Sayısı : 513'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)

5. - Kocaeli Milletvekilleri Nihat Ergün ve Osman Pepe'nin Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/268) (S. Sayısı : 516'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

6. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/269) (S. Sayısı : 517'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

7. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/270) (S. Sayısı : 518'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

8. - Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/271) (S. Sayısı : 519'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

9. - Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/272) (S. Sayısı : 520'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)

10. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/273) (S. Sayısı : 521'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

11. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/282) (S. Sayısı : 529'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)

12. - Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Gö-re Rapora İtirazı (3/283) (S. Sayısı : 530'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)

13. - Kocaeli Milletvekilleri Mehmet Vecdi Gönül, Osman Pepe ve Nevzat Doğan'ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/284) (S. Sayısı : 531'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

14. - Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/285) (S. Sayısı : 532'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

15. - Kocaeli Milletvekilleri Nevzat Doğan ve Nihat Ergün'ün Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/286) (S. Sayısı : 533'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

16. - Kocaeli Milletvekilleri Nihat Ergün ve Muzaffer Baştopçu'nun Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/287) (S. Sayısı : 534'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

17. - Kocaeli Milletvekilleri Nevzat Doğan ve Nihat Ergün'ün Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/288) (S. Sayısı : 535'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

18. - Kocaeli Milletvekilleri Osman Pepe, Mehmet Vecdi Gönül, Nevzat Doğan ve Muzaffer Baştopçu'nun Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/289)
(S. Sayısı : 536'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

19. - Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/880) (S. Sayısı : 684) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Alaaddin Çakıcı'nın yurtdışına çıkışından sonra yaşanan olaylara ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3411)

2. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Kızılay'ın yardım konvoyuna Irak'ın Tel Afer kentinde yapılan saldırıya ve yaralanan vatandaşlarımıza ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3726)

3. - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Irak'ta rehin alınan vatandaşlarımıza ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3727)

4. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Gümrü Antlaşmasından kaynaklanan bazı sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3728)

5. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa Çınarcık Barajı inşaatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3735)

6. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun-Atakum Belediyesinde yapılan bazı görevlendirmelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3736)

7. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ankara Emniyet Müdürlüğünce can güvenliği olmadığını belirten öğrencilere verilen belgeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3737)

8. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, ilköğretim öğrencilerine dağıtılan ders kitaplarının giderlerinin SYDTF tarafından karşılanıp karşılanmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3742)

9. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, vekil öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3743)

10. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Yurtdışı Mesleki Yeterlilik sınavı ile ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3745)

11. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, can güvenliği olmadığı gerekçesiyle okul değiştiren öğrencilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3747)

12. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, sağlık teşkilatında görevlendirilen din görevlilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3751)

13. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik-Karacaali Köyü balıkçı barınağı projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3758)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

23 Kasım 2004 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, organik tarım hakkında söz isteyen Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'a aittir.

Buyurun Sayın Arvas. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın organik tarımın önemine, bu konuda karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

MALİKİ EJDER ARVAS (Van) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, organik tarım konusunda şahsım adına söz talebinde bulundum. Bu talebimi kırmayan Sayın Başkanıma, özellikle, huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Başta siz sayın milletvekillerimizin ve bizleri televizyonları başında izleyen, radyoları başında dinleyen vatandaşlarımızın geçmiş ramazan bayramını tebrik ediyor, hepinizi, saygı, sevgi, muhabbetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekili arkadaşlarım, neden organik tarım, diğer adıyla ekolojik tarım?.. Elli yaşın üzerinde olan değerli arkadaşlarım bunu hatırlarlar, karasaban döneminde, zaten, bizim elde ettiğimiz ürünlerin tümü organik tarım ürünleriydi. Organik tarım, Avrupalının, geçmişte, dünya nüfusunun artacağını baz alarak ve biraz daha fazla ürün elde etme hesabıyla yola çıktığı bir sistem ve bir tedbirdir; ama, ne yazık ki, bugün, günümüzde, o azotlu gübreler, asit, fosfor, ürünü biraz daha artırmışsa da, diğer taraftan kaliteyi tamamen düşürmüş ve sağlığımızı büyük çapta etkilemiştir. Onun için, bugün, AK Parti Hükümeti olarak, organik tarıma geçmemiz ve bunu yürürlüğe koymamız, hakikaten büyük bir atılımdır. Geç de olsa, ecdadımızın karasaban dönemindeki hormonsuz ve kaliteli ürünleri tekrar yetiştirme şansını yakalayacağız; buna inanıyorum.

Bakınız, arazilerimizin çoğu erozyona uğramıştır. Yani, derinliklere kadar inen asit, fosfor ve azot, hakikaten topraklarımızı çoraklaştırmış, bu da yetmemiş gibi, diğer taraftan tatlı sulara kadar bulaşmış ve sağlığı büyük çapta etkilemiştir. Bakın, bugün, hastanelere gittiğiniz zaman, her tarafın tıklım tıklım hastayla dolup taştığını görürsünüz.

Bugün, Avrupalı, organik tarıma neden iştahlanıyor?.. Bu konu, Avrupa'da 1910'larda ele alınmıştır. Almanya, 1930'larda bunu ele almış ve kendi çapında bir örgüt kurmuş, dünyaya açılmıştır. Bunun bir şubesi de şu anda Türkiye'dedir ve Ege Bölgesinden, organik tarımın ilk ürünleri olarak, ithalat ve ihracat rejimi doğrultusunda, kendi şirketleri vasıtasıyla, ilk etapta kuruüzüm ve kuruincirden başlamışlardır ve daha sonra, kayısı, fındık ve hatta kuruelma buna eklenmiştir. Avrupalı, burada, bizim çiftçilerimiz vasıtasıyla bunları üretip, ithal etmektedir. Peki, Avrupalı, bunu bizim topraklarımızda üretip, kendi ülkesine götürüp, bu sağlıklı ürünlerle yaşamını sürdürmeyi biliyor da, bu kadar güzel toprakları, bu kadar güzel havası, bu kadar güzel güneşi olan bir ülkede biz neden bunu yapmıyoruz?! Bunu yapmak zorundayız; çünkü, her tarafımızı hormon sardı. Hormondan bir an önce kurtulmak amacıyla organik tarıma geçmek, hepimiz için kaçınılmaz bir eylem olmalıdır diye düşünüyorum. Hakikaten, bugün, toprağımız hasta. Bu toprağı nasıl tedavi edeceğiz; bu yöntemi uygulamak zorundayız. Nedir bu yöntem; eskiden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arvas, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) - Çok önemli bir yere geldik de, onun için bir iki dakika daha istirham edeceğim.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, eskiden, karasaban döneminde ürettiğimiz buğdaydan yapılan -belki köylere gidenleriniz bilir- ekmeğin kokusunu köye girmeden alırdık; ama, şimdi fırınların kapısından geçiyoruz, ekmek kokusu yok; en basit örneği bu. Bu işin içinden gelen biri olarak, bunun tecrübesini yaşayan biri olarak, buradan, çiftçi kardeşlerime bir öneride bulunacağım -çok fazlaya kaçmasınlar, çok fazlaya heveslenmesinler, azdan başlasınlar; çünkü, her şeyin azı çok kıymetlidir, çok makbuldür- nadasa ayrılan araziyi dört dilime bölsünler, dört dilime böldükleri araziyi de boş bırakmasınlar. Eskiden, karasaban döneminde yonca ve korunga ekilirdi. Bakın, Türkiye'de, bizim kabayeme ihtiyacımız var; hayvancılık sektöründe çok önem arz eden bir unsurdur bu; biz dışarıdan yem ithal ediyoruz. Nadasa kalan araziye yonca, korunga ekerlerse, hem arazi boş kalmaz hem de bir gelir elde etmiş olurlar -zaten hükümetimiz buna teşvik de ödüyor- ve biz kabayem ihtiyacını temin ettiğimiz gibi yapılan bu işlem, o dört yıl zarfında toprağın hastalığını tamamen öldürür, yok eder, toprağı yeniden eski sağlığına kavuşturur ve güzel de ürün elde etmiş oluruz. Ben, bunu, buradan, çiftçilerime öneriyorum.

Ondan dolayı, organik tarımın da... Konuşma süresi çok az; yani, bunu 5 dakikalık bir zamana sığdırmamız mümkün değil. Ben, Sayın Başkanımın müsamahasına çok çok teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) - O bakımdan organik tarıma geçmemiz, hakikaten ülkemiz ve insanlarımız açısından çok önem arz etmektedir. Organik tarımla ilgili yasa tasarısı, inşallah, bu hafta içerisinde Meclise geliyor. Siz parlamenter arkadaşlarımın, bu organik tarımla ilgili tasarıda gönül birliği, el birliği yapıp, bunu bir an önce yürürlüğe koymamız hepimizin görevi olmalıdır.

Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arvas.

Gündemdışı ikinci söz, Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesiyle ilgili söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Haşim Oral'a aittir.

Buyurun Sayın Oral.

2. - Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın, Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesinin mevcut durumu ile bölgenin 5084 sayılı Yasa kapsamına alınmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkanım, sayın milletvekili arkadaşlarım; Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi, Denizli Sanayi Odasının hukukî ve malî sorumluluğuyla gerçekleştirilen, Denizli'ye 50 kilometre mesafede, Çardak Havaalanı ve Denizli-Afyon karayolu bitişiğinde, kuzeyinden geçen demiryolu ve Denizli Serbest Bölgesi yakınında, yaklaşık 3 250 000 metrekarelik bir alanda kurulmuştur.

Bölgemiz altyapı inşaatları 13.9.1996 tarihinde başlamış ve 22.10.1997 tarihinde tamamlanmıştır. Altyapı harcamaları için yaklaşık 13 500 000 Amerikan Doları + KDV tutarında bir harcama yapılmıştır.

Altyapı inşaatları kapsamında; 14 kilometre asfalt yol, 15 kilometre içmesuyu hattı, 27 kilometre yeraltı orta gerilim elektrik hattı, 1 000 abonelik yeraltı telekomünikasyon şebekesi tamamlanmıştır.

Organize sanayi bölgemizde, 97 adet sanayi parseli, 2 adet yeşilalan, 1 adet sosyal tesis ve idarî bina alanı, 1 adet su deposu alanı, 1 adet TIR parkı ve gümrükleme alanı bulunmaktadır.

Organize sanayi bölgemizin altyapı inşaatları, Sanayi ve Ticaret Bakanlığından tek kuruş kredi alınmadan -tekrar söylüyorum, Sanayi ve Ticaret Bakanlığından tek kuruş kredi alınmadan- tamamlanmış olup, sanayicilerimizin yatırımlarını gerçekleştirmeleri için çok elverişli bir ortam yaratılmıştır.

Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye'de, altyapısı tamamlanmış, 97 adet sanayi parselinin tahsisi yapılmış, 50 adet sanayicinin tapusunu aldığı; ancak, yatırımlarını gerçekleştiremedikleri ve ülkemizde başka bir örneği mevcut olmayan bir bölgedir. Avrupa Birliğine giriş kriterlerini gerçekleştirmeye çalıştığımız bir ortamda sanayicilerimize tek merkezden hizmet verecek olan ve kurulacak arıtma tesisiyle çevrenin korunmasına önemli bir katkı sağlayacak olan bölgemizin önemi, bu suretle bir kat daha artmaktadır.

Sınırları içinde bulunduğu Çardak İlçesinin, 5084 sayılı Kanunun imkânlarından yararlanan Afyon İline sınırı bulunmaktadır. Organize sanayi bölgemizin Afyon İli sınırına uzaklığı sadece ve sadece 3 kilometredir; yani, Denizli'nin çevresini saran Uşak ve Afyon İllerinin teşvikle ödüllendirildiği bir noktada -ki, bu, 5084 sayılı Yasadır- Denizli'nin bu ayrıcalığa olan mesafesi, altyapısı bitmiş bir hizmet alanıyla, sadece ve sadece 3 kilometredir.

Organize sanayi bölgemizin Afyon İli sınırına olan uzaklığı sadece 3 kilometre olup, bu durum, Çardak İlçesi ve özellikle organize sanayi bölgemiz için, yatırımların gelmesinde önemli bir etken oluşturmakta ve haksız rekabete sebep olmaktadır. Yani, şunu söylemek istiyorum: Örneğin, Denizli'de bornozu imal ederken sanayiciye bir bornozun maliyeti 6 sterlinken, bu, Afyon'da, Uşak'ta 3 sterline mal olacaktır; yani, yaklaşık yarı yarıya bir katkı vardır Denizli'nin hemen çepeçevresini saran illerde.

Bütün bu kriterler çerçevesinde, Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgemizin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 5084 sayılı Kanun kapsamına alınmasını fazlasıyla hak ettiğini Denizlililer olarak düşünüyoruz ve bu talebimizin de özellikle Yüce Meclis tarafından değerlendirilmesini istirham ediyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuyla ilgili dosyalar Sayın Başbakanımıza ve Bakanımıza iletilmiştir. Demin de arz ettiğim gibi, özellikle, bir tesisten, organize sanayi bölgesinden, altyapısı tamamen bitmiş ve altyapısı tamamen Denizlililer tarafından yapılıp bitirilmiş bir çalışma merkezinden, organize sanayi bölgesinden bahsediyorum. Devletten istediğimiz tek şey var, her zaman olduğu gibi; bizi, Denizli'yi boğdurmaması, Denizlili sanayicinin cesaretini kırmaması. Onun için, 5084 sayılı Yasayla, uzaklığı sadece ve sadece 3 kilometre olan bu organize sanayi bölgesinin bu kapsam içerisine alınmasını istemek, herhalde çok haksız bir davranış, çok haksız bir talep olmasa gerek diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Oral, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Dolayısıyla, bu 5084 sayılı Yasanın içerisine Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgemizin girmesini istiyoruz. Başka bir isteğimiz yok.

Bakın, Denizli'deki organize sanayi bölgesinde yaklaşık 20 000 kişi ekmek yiyor. Bunları 4'le çarparsanız -her ailenin 4 ferdi olduğu için- bu, 80 000 kişi demektir. Bu organize sanayi bölgesiyle bir 80 000 kişiye daha ekmek, aş sunmuş olacağız, Meclis olarak, hükümet olarak ve buradaki birtakım organlar olarak.

Denizli'nin ihracatı 1 200 000 000 dolardır; ama, Denizli'nin ekonomik hacmi yaklaşık 3 500 000 000 dolar civarındadır; yani, bunu yeterince hak ettiğini belirtmek açısından bunları özellikle söylemek istiyorum. Bir de, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin bir önceliği var, Sayın Başbakanım bunu Denizli'ye geldiğinde, Adliye Sarayımızın açılışında söylemişti. "Yatırım olarak en az yatırım yapan bir hükümet olmasına rağmen, bitmeye en yakın, kullanıma en hazır işletmelerin bir an evvel yürürlüğe girmesi konusunda biz, daha cüretkârız, daha akıllı davranıyoruz" demişti. O zaman, ben, buradan, Sayın Başbakanıma, Sayın Bakanıma söylüyorum: Altyapısı bitmiş, sizden hiçbir şey istemiyoruz; ama, Denizli sanayicisinin hemen 3 kilometre sınırından geçen bir teşvikin Denizli'ye katkı koymasını istiyoruz. Bir de, bu konuda deneyimli bir şehir, şimdiye kadar yaptıkları yapacaklarının garantisi olan bir şehir. Bu konudaki talebimizin özellikle dikkate alınmasını istiyorum.

Bununla ilgili talebi, ben, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak dile getirmiş olabilirim; ama, size temin ediyorum ki, bu talebin arkasında Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarım da var. Bu talebin arkasında, Denizli'deki Cumhuriyet Halk Partililer, Adalet ve Kalkınma Partililer, Doğru Yolcular, ANAP'lılar, MHP'liler, bütün Denizli var; dolayısıyla, olayın siyasî yönü yok. Olayın, bir iş, bir de aş yönü var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun Sayın Oral.

V. HAŞİM ORAL (Devamla)- Bunları söyledikten sonra, vergi vermede 20 nci sırada olan, 81 ilin içinde 20 nci sırada olan Denizli'nin bu sermayesinin Afyon'daki işsize de katkı koyacağını özellikle söylemek istiyorum. Yani, burada bir hazır sermaye var, hazır bir işletme var ve Afyon'a da bu konuda ciddî katkı konulacaktır. Bunun için, daha önce, Sayın Başbakanımızın iplikte KDV indirimine gidileceğine dair sözünü Denizli sanayicisi unutmamıştır.

Dolayısıyla, sözlerimi tamamlarken, ihracatçımızın özellikle kur sıkıntısıyla ciddî sıkıntılar yaşadığı bu süreçte 1 200 000 000 dolarlık ihracatıyla, çok içtenlikle söylüyorum, çok iddialı üniversitesiyle, demokratik kitle örgütleriyle, meslek odalarıyla, yerel basınıyla, Denizlisporuyla, sanat etkinlikleriyle, Denizli, bu kapsamın içine alınmayı fazlasıyla hak ediyor diyorum. Bu konuda Denizli kamuoyunun hassasiyetini Yüce Meclise aktarmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Konuyla ilgili dosyaların Sayın Başbakanımıza ve Sayın Bakanımıza iletildiğini söylüyorum. Olayın siyasî yönü yok, iş ve aş yönü var. Bu suretle herkese saygılar sunuyorum.

İki gün önce İstanbul'da katledilen 16 yaşındaki çocuğumuzun anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Burada, bununla ilgili tedbirler alacak olan Yüce Meclise de başarı diliyorum.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oral.

Gündemdışı konuşmaya, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Coşkun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Değerli Denizli Milletvekili Haşim Oral'ın Denizli - Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesine ilişkin gündemdışı konuşmasını cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, Sayın Milletvekilimizin, Denizli'yle ilgili gösterdiği hassasiyete de teşekkür ediyorum.

Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi alanı, daha önce Maliye Bakanlığının Çardak Belediye Başkanlığına muhatap 20.12.1995 tarih ve 46027 sayılı yazısıyla Çardak Belediyesi sanayi alanı olarak tahsisi uygun görülen ve 19.2.1996 tarih 3/3 sayılı Çardak Belediye Meclisinin Meclis kararıyla sanayi alanı olarak satın alınan bir alandır.

Denizli Valiliği, daha sonra, 26.7.1996 tarih ve 2827 sayılı yazısıyla, belediye sanayi alanı olarak ilan edilen alanın organize sanayi bölgesi olarak tescil edilmesini talep etmiş olup, Bakanlığımız koordinatörlüğünde ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinden oluşan Organize Sanayi Bölgeleri Yer Seçimi Komisyonunca 8.10.1996 tarihinde mahallinde yer seçimi yapılmıştır.

Organize sanayi bölgesi yeri olarak incelenen, havaalanı mevkiindeki yaklaşık 323 hektar büyüklüğündeki alan, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının 13.12.1996 tarih ve 4970 sayılı yazısıyla organize sanayi bölgesi yeri olarak uygun bulunmuş olup, 2.1.1997 tarih ve 7 sayılı yazımızla, Denizli Valiliğine kamulaştırma talimatı yazılmıştır. 28 sicil numarasıyla özel hukuk tüzelkişiliğini kazanmıştır.

Jeolojik ve jeoteknik etüt raporu, Afet İşleri Genel Müdürlüğünce 3.2.1999 tarihinde onaylanmıştır.

1/5 000 ve 1/1 000 ölçekli imar planları, Organize Sanayi Bölgesi Kanunu yürürlüğe girmeden önce, 18.2.2000 tarih ve 3/2 sayılı Çardak Belediye Meclisi Meclis kararıyla onaylanmış olup, yürürlüktedir.

Bölgede 98 adet sanayi parseli bulunmakta olup, 97 adedinin tahsisi yapılmıştır. Tahsisi yapılan parsellerde 2 adet sanayi tesisi üretime geçmiş bulunmaktadır.

Proje maliyeti müteşebbis heyetçe karşılanmış olup, bölge hizmete sunulmuştur.

Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesinin, dünyanın ve Türkiye'nin sayılı alkali göllerinden biri olan ve aynı zamanda Türkiye'nin tek, dünyanın ise ikinci büyük ve temiz, toksik madde içermeyen doğal sodyumsülfat potansiyeline sahip kapalı havza niteliği taşıyan Acıgöle yakın olması nedeniyle, Maden İşleri Genel Müdürlüğü ve Çevre Bakanlığınca bildirilen şartlar aşağıda sunulmuştur.

Maden İşleri Genel Müdürlüğünün 2.7.1997 tarih ve 23188 sayılı yazısıyla bildirilen; Acıgölün dünyanın ve Türkiye'nin sayılı alkali göllerinden biri olduğu, bu gölün, aynı zamanda Türkiye'nin tek, dünyanın ise ikinci büyük ve temiz, toksik madde içermeyen doğal sodyumsülfat potansiyeline sahip kapalı havza niteliği taşıdığı, kâğıt, cam, deterjan, tekstil gibi sanayilerin ana girdisi olan sodyumsülfatın üretiminin sürdürülebilmesi için Acıgöl havzasının doğal dengesinin korunması gerektiği,

Gölün dengesinin korunabilmesi için her türlü su ihtiyacının havza dışından karşılanması ve atıksuların kapalı devreyle havza dışında arıtıldıktan sonra tekrar kullanımına olanak verilmesi,

Doğal dengeyi bozabilecek zararlı boya ve toksik madde içeren atıkları bulunan sanayi türlerinin kurulmaması,

Taraf olduğumuz sözleşmelere (Ramsar ve Bern) uygun hareket edilmesi,

Şartları, 28.7.1997 tarih ve 9828-9830 sayılı dağıtımlı yazımızla, Çardak Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyet Başkanlığına, Çardak Belediye Başkanlığına ve Denizli Valiliğine;

Çevre Bakanlığının 28.11.1997 tarih ve 7911 sayılı yazısıyla bildirilen; sıvı atıkların ileri derecede arıtıldıktan sonra Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin 28 inci maddesi çerçevesinde sulamada kullanılması ya da Acıgöl'e verilmeden 3 kilometre mesafedeki Beşiktepe ve Akkaştepe arasında bulunan boyun noktasından geçirilerek kuru dereler vasıtasıyla Emirçayına ulaştırılması şartı, 12.12.1997 tarih ve 16244-16245 sayılı dağıtımlı yazımızla Müteşebbis Heyet Başkanlığına ve Denizli Valiliğine,

Bildirilmiş, bu şartlarla ilgili müteaddit defa olmak üzere, en son 7.4.2004 tarih 4041 sayılı yazımızla yapılan çalışmalar hakkında bilgi istenmiştir.

Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığından alınan cevabî 19.4.2004 tarih ve 17 sayılı yazıyla; kurumların yazılı görüşlerinde belirtilen hususlara aynen uyulduğu, organize sanayi bölgesi faaliyete geçtiğinde Acıgöl havzasına zararı olup olmadığının belirlenmesi amacıyla Denizli Valiliği Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü, Çevre İl Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Şube Müdürlüğü yetkililerinden oluşan bir komisyon kurulduğu ve bu komisyonun 30.7.1997 tarihinde hazırladığı rapor çerçevesinde Organize Sanayi Bölgesinin faaliyete geçmesinde herhangi bir sakınca olmadığı,

Organize Sanayi Bölgesinin içme ve kullanma suyu ihtiyacının, firmaların inşaata başlamamaları ve bir firmanın faaliyette olması nedeniyle geçici olarak Çardak Belediyesi tarafından sağlandığı, yeraltı suyu etüt çalışmalarının devam ettiği,

Denizli Valiliği Çevre İl Müdürlüğünün 12.12.2000 tarih ve 1039 sayılı, Çevre Bakanlığı Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel Müdürlüğünün 28.11.2000 tarih ve 13113 sayılı yazıları doğrultusunda atıksuların arıtıldıktan sonra sızdırmaz isale kanalı vasıtasıyla Emirçayına verileceği, bu hattın, fabrikaların faaliyete geçmesiyle, Organiza Sanayi Bölge Müdürlüğünce yapılacağı bildirilmiştir.

Bu çerçevede, Bakanlığımız olarak, belirtilen şartlar yerine getirildiği takdirde herhangi engel olmadığını arz ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkun.

Gündemdışı üçüncü söz, Irak'ta yaşanan katliamlar hakkında söz isteyen, Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'ya aittir.

Buyurun Sayın Göksu (AK Parti sıralarından alkışlar)

3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Irak'ta yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Irak'ta yaşanan olaylarla ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son iki haftadır Felluce'de bir insanlık dramı yaşanıyor. Ramazanda başlayıp bayramda devam eden bu savaştaki katliamlar, hepimizin yüreğini yakmaktadır. Tarih, kültür ve inanç birliği olan komşumuz Irak'ta yaşanan bu insanlık trajedisine hiçbir insan kaygısız kalamaz. Nitekim, Sayın Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız da, halkımızın rahatsızlığını ve derin üzüntüsünü ilgili kişi ve kurumlara iletmişlerdir.

Ben de, milletin bir vekili olarak, halkımızı derinden yaralayan bu durumu sizlerle paylaşmak istedim.

Değerli arkadaşlar, insanlık tarihi savaşlarla doludur. Bu savaşlar, milyonlarca canın yitirilmesine ve milyonlarca masum kanın akmasına sebebiyet vermiştir; ancak, semavî dinler ve özellikle de Dinimiz, savaşta kadınlara, çocuklara, eli silah tutmayan yaşlılara, ibadethanelere sığınmış insanlara, hayvanlara, hatta, ağaçlara zarar verilmemesini telkin eder. Ne var ki, Irak'ta iki yıla yakın süredir devam eden işgalde, herhangi bir ayırım gözetmeksizin Irak Halkına reva görülen zulümler insanın kanını donduracak boyutlara ulaşmıştır. İşgal kuvvetleri, ileri teknolojik güç kullanarak, ramazan, Kadir Gecesi, bayram demeden, çocukları, kadınları, yaşlıları, herkesi katlediyor, camileri basıyor, evleri sakinlerine mezar ediyor, yerde inleyen yaralıları infaz ediyor. Bir yanda bu cinayetler işlenirken, öbür yanda bir yunus balığının yaralı kuyruğunu tedavi etmek için yüzbinlerce dolar harcayanlar, masum çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar bombalarla kolsuz kanatsız kalırken, görmezlikten gelebiliyorlar; buzula sıkışan balina için seferber olan süper dünya, kulaklarını tıkayıp, gözlerini kapatabiliyor.

Ya "her şey insanlık için" diyen hümanistler veya "kadın her şeyden üstündür" diyen feministler, ya sınır tanımayan o gazeteciler, doktorlar, insan hakları savunucuları, aydınlarımız; bütün bunlar nerede diye sormak istiyorum...

Birbirine bağlanarak namusları pâymal edilenleri, işkence altında insanlıkdışı muamelelere maruz bırakılan rehineleri, yok edilen aileleri, yerle bir edilen şehirleri, yıkılan kültür ve tarihî varlıkları, işgal edilen bu toprakları hangi gözle, hangi kalple seyrediyoruz?

Hele, şu Birleşmiş Milletlere gelince; hiç düşündük mü, acaba ne işe yarıyor bu kurum? Bol ışıklı mutantan salonlarda yüzbinlerce insanın el kaldırıp indirdiği folklorik bu kurum hangi savaşı durdurmuş, hangi mazlumu kurtarmıştır acaba? Birleşmiş Milletlerin, ısrarla "yok" demesine rağmen, yine de Irak'a bu bahaneyle girmediler mi. Göz göre göre, Filistin'de, bir milletin etrafına işgalciler duvar çekmediler mi. Koca şehirleri bir cezaevi haline getirmediler mi. Ama, ne var ki, Birleşmiş Milletlerin sesi soluğu çıkmamaktadır. Şu anda bütün dünya ve özellikle Amerika İran'daki nükleer silahla ilgilenirken, Rusya çıkıp "ben atom bombası yaptım" dediği zaman, yine, Birleşmiş Milletlerin sesi çıkmamakta, yine, suspus olmakta. Bu silahın yapımı suç ise, Rusya, ABD, Çin, Fransa, İngiltere ve İsrail yapınca niçin suç değil, doğrusu, bunu anlamakta insan olarak zorlanıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Amerika'nın uluslararası meşruiyet aramaksızın giriştiği işgalin hangi boyutlarda olduğunu ve gelecekte neyin habercisi olduğunu kavramak için şu dehşetli rakamlara bakmak gerekir: Savaş yorumcularına göre, Irak işgalinin başladığı 2003 Mart ayından bu yana, işgal kuvvetleri, direnişçiler hariç, 100 000 sivili katletti. Yine, uzmanlara göre, bu rakam, bir soykırımın hukukî tanımını karşılamaya yeter sayıdadır. Yine, The Sydney Morning Herald Gazetesinin haberine göre, Amerika, Irak'ta kimyasal ve biyolojik silah kullanmaktadır. Bunu bir albay da teyit etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Kısacası, kitle imha silahları var bahanesiyle gelen ABD, aynı silahları kullanmaktan çekinmiyor.

2004 Temmuzunda, ABD Senatosu İstihbarat Komitesi, Irak'la ilgili yayımladığı raporda, başta CIA olmak üzere, istihbarat servislerinin işgale gerekçe olarak gösterdikleri bütün bilgilerin sahte olduğunu açıkladı.

Kısacası, ne kitle imha silahı ne de Saddam'ın El Kaide örgütüyle ilişkisi tespit edildi. Hatta, New York Times ve Washington Post gazeteleri bir tür günah çıkararak, haksız ve adil olmayan bir işgale alet olduklarını, resmî kaynaklardan gelen asılsız bilgilerle kamuoyunu yanılttıklarını itiraf ettiler.

Yeni dönemde, eğer, Başkan Bush, çizgisinde ısrar edecek olursa -ki, öyle gözüküyor- çok daha vahim katliamların yaşanacağı, bu trajedi zincirinin başka ülkelerle de devam edeceği kanaatimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Amerika'nın bu işgalle nereye varmak istediği, mevcut stratejik hesapların ötesinde bir anlama sahiptir.

Eğer, sahiden, işgal ve katliamın gerçek sebepleri itiraf edilecek olsa, bugünlere rahmet okutacak çok daha vahim zamanların içerisinde olunacağı endişesini taşıyorum.

Değerli arkadaşlar, açık ve kamuoyunda hâkim olan kanaat şudur: İşgalin gerçek sebebi, ne petrol ne dikta rejiminin yıkılması ne de Irak'a demokrasinin getirilmesidir. Dünyaca ünlü filozof John Naisbitt bu görüşü destekliyor ve diyor ki: "Bush bu savaşı petrol için yapmıyor. Bush, köktendinci bir Hıristiyan ve onun dinî inançları çok kuvvetlidir." (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu, aynı zamanda, öldürülen Kennedy'ye de danışmanlık yapmış bir filozoftur.

Başkan Bush'un, geçmişte yaptığı konuşmalarda iki kez haçlı savaşından bahsetmesi, bu yaşananlardan sonra bu ifadelerin bir dil sürçmesi olmadığını ortaya koymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Göksu, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Amerikan askerlerinin Felluce'ye girmeden önce, başındaki generalin "Tanrı tek tek hepinizi kutsasın" ifadesi, askerlerin tankların üzerlerine haç asmaları ve Müslümanların kutsalını saygısızca çiğnemeleri de, maalesef, bu endişelere haklılık kazandırmaktadır.

Kısacası, Başkan Bush, Tanrının kendisine böyle yapmasını emrettiğine inanıyor ve bir misyon üstlendiğini düşünüyor. Bütün bu olup bitenlerden son derece memnun görünen İsrail, söz konusu inancın diri tutulması için elinden geleni yapıyor; çünkü, Şaron'un İsrail'i, Amerika'yı kendisine benzettikçe, yayılma politikasını gerçekleştirebileceğine inanıyor.

Değerli arkadaşlar, buradan, Başkan Bush'a ve Amerikan Halkına da seslenmek istiyorum: Tarihte ortak bir kaderi paylaştığımız Irak Halkı ile Türk Halkı, bugün de aynı coğrafyanın kaderini paylaşmaktadır. Tarihi ve coğrafyasıyla kendi dünyamızdan ayıramadığımız bu topraklarda halen devam etmekte olan savaş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - ...beni ve benim gibi milyonlarca insanı tedirgin etmektedir. Halkımızın vicdanını kanatan ve insanlıktan nasibi olan herkese ıstırap veren bu sahnelerin, bir an önce sona ermesini istiyorum.

Artık, savaşların, işgal ve katliamların olmadığı, barışın, kardeşliğin ve hoşgörünün hâkim olduğu bir dünya istiyoruz. Medeniyetler çatışmasının yaşandığı yer değil, medeniyetler buluşmasına sahne olan bir dünya istiyoruz.

Ey Amerikan Halkı, yeryüzünü insanlığın hizmetine sunan Yüce Allah, savaşı değil, barışı bize telkin etmekte. Bu geniş ve güzel dünyayı niçin kendinize ve başkalarına dar ediyorsunuz? Barışın ve özgürlüğün dünyada hâkim olması, herkesin temennisidir. Ancak, bu barışın soykırıma varan katliamlarla olmayacağını da bilmeniz gerekir. Amerika, bu tavrıyla dünyaya ve özellikle de İslam dünyasına kin ve nefret tohumlarını ektiğini çok iyi bilmelidir. Güzel bir atasözümüzü sizlerle paylaşmak istiyorum: Zulm ile âbâd olanın âhiri berbad olur! (AK Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Bu işgalle konuşulmaya başlanan kıyamet savaşı, dünyanın değil ama, belki ABD'nin kıyameti olabilir. Amerikan Halkının da, böyle bir kıyametin başlarında kopmaması için Başkanlarına "dur" demesini dünya kamuoyu beklemektedir. Bir internet sitesinde Amerikan Halkının bütün dünya kamuoyundan Irak'ta olup bitenler karşısında özür dilemesi yeterli değildir.

Sayın Bush, demokrasiyi getirme adına girdiğiniz Irak'ta böyle giderse, demokratik düzeni görecek insan kalmayacak. Eğer, bir gün Irak Halkı, Saddam'ı arar hale gelirse, bunun yegâne sorumlusu da siz olacaksınız. ABD yönetiminin, kendi halkının tasvip etmediği işgali dünya halklarına izahı hiç mümkün olmayacaktır. Irak'ta daha fazla gözyaşı ve kanın akmaması için, atılan kin ve nefret tohumlarının yeşermemesi için elinizi çabuk tutunuz. Yoksa, Basra harap olduktan sonra alacağınız kararlar hiçbir işe yaramayabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Göksu, teşekkür eder misiniz.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, temennimiz ve duamız, Irak'ın bir an önce barışa ve esenliğe kavuşmasıdır. Bu temenniyle sözlerimi bitiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Göksu.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin raporları vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.

Kâtip Üyenin oturduğu yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İlk raporu okutuyorum :

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/307) (S. Sayısı : 541) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Zimmet suçunu işlediği iddia olunan Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Tokat Milletvekili Feramus Şahin Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

                                          

(x) 541 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

2. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/308) (S. Sayısı : 542) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Zimmet ve görevi ihmal suçlarını işlediği iddia olunan Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Tokat Milletvekili Feramus Şahin Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.

                                          

(x) 542 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                                     Komisyonu Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

3. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/309) (S. Sayısı : 543) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi ihmal suçunu işlediği iddia olunan Trabzon Milletvekili Asım Aykan hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Trabzon Milletvekili Asım Aykan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

                                          

(x) 543 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

4. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/310) (S. Sayısı: 544) (x)

                                          

(x) 544 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İhaleye fesat karıştırmak suçunu işlediği iddia olunan Kars Milletvekili Selami Yiğit hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Kars Milletvekili Selami Yiğit Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kars Milletvekili Selami Yiğit hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

5. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/311) (S. Sayısı : 545) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Zimmet suçunu işlediği iddia olunan Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Kayseri Milletvekili Adem Baştürk Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                        Burhan Kuzu                               

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarla-

                                          

(x) 545 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

mak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Zimmet suçunu işlediği iddia olunan Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

6. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/312) (S. Sayısı : 546) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

                                          

(x) 546 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

7. - Edirne Milletvekili Ali Ayağ'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/313) (S. Sayısı : 547) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Edirne Milletvekili Ali Ayağ hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Edirne Milletvekili Ali Ayağ Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Edirne Milletvekili Ali Ayağ hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

                                          

(x) 547 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

8. - Mersin Milletvekili Ali Er'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/328) (S. Sayısı : 548) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Mersin Milletvekili Ali Er hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

                                          

(x) 548 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Mersin Milletvekili Ali Er hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

9. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/334) (S. Sayısı : 549) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hakaret suçunu işlediği iddia olunan Trabzon Milletvekili Şevket Arz hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Trabzon Milletvekili Şevket Arz Komisyonda sözlü olarak savunmasını yapmıştır.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Trabzon Milletvekili Şevket Arz hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

                                          

(x) 549 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

10. - İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/335) (S. Sayısı : 550) (x)

 

                                           

(x) 550 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İhaleye fesat karıştırmak suçunu işlediği iddia olunan İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

                        Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.

Okutuyorum :

 

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler ve Önergeler

1. - Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı Herman De Croo ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/703)

                                10 Kasım 2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM Başkanlık Divanının 15 Ocak 2004 tarih ve 25 sayılı Kararıyla Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı Herman De Croo ve beraberindeki heyetin, 28 Kasım-1 Aralık 2004 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunması uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum :

2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1255, 1307, 1308 ve 1319) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/227)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 489, 537, 538 ve 549 uncu sıralarında yer alan (6/1255, 1307, 1308 ve 1319) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                        Feridun Fikret Baloğlu

                                           Antalya

BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında İçtüzüğün 34 üncü maddesi uyarınca verilmiş bir tezkere vardır; okutuyorum :

3. - Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığının, (1/861) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının, Avrupa Birliğini ilişkilendiren boyutunun da olması nedeniyle Komisyonlarına havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/709)

                                        2.11.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlığınızca, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/861) 16.07.2004 tarihinde, esas komisyon olarak Dışişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiştir.

Kanun Tasarısının Avrupa Birliğini ilişkilendiren boyutunun olması nedeniyle, İçtüzüğümüzün 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Komisyonumuza da havale edilmesini müsaadelerine saygılarımla arz ederim.

                                     Yaşar Yakış

                                              Düzce

                        AB Uyum Komisyonu

                                           Başkanı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okunmuş bulunan tezkeredeki Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun talebi Dışişleri Komisyonunca da uygun bulunduğundan, İçtüzüğün 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, Başkanlığımızca yerine getirilmiştir.

Başbakanlığın İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

4. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu çerçevesinde yeniden değerlendirilerek gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/704)

                                      20.11.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 10/9/2003 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-706/4166 sayılı yazımız.

İlgide kayıtlı yazımızla Başkanlığınıza arz edilen Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu çerçevesinde yeniden değerlendirilerek gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Adalet Komisyonunda bulunan tasarı geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 4 tezkeresi daha vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

5. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un, KKTC'nin 21 inci Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarına katılmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/705)

                                11 Kasım 2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş'ın vaki davetine icabetle, KKTC'nin 21 inci kuruluş yıldönümü kutlamalarına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

6. - TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin, Almanya Federal Meclisi Savunma Komisyonunun resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/706)

                                17 Kasım 2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

22-26 Kasım 2004 tarihleri arasında TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin, Almanya Federal Meclisi Savunma Komisyonunun daveti üzerine resmî bir ziyarette bulunmaları öngörülmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

7. - Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 2 üyenin, Avrupa Parlamentosu ile AB Komisyonu TAIEX Ofisi tarafından Belçika'nın başkenti Brüksel'de Avrupa Parlamentosu üyeleri ile diğer AB kurumlarının yüksek düzeydeki görevlilerinin katılımıyla gerçekleştirilecek olan "Yeni Çevre Politikası" konulu kolokyuma resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/707)

                                17 Kasım 2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosu ile AB Komisyonu TAIEX Ofisi tarafından gönderilen davet mektubunda 30 Kasım 2004 tarihinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de Avrupa Parlamentosu üyeleri ile diğer AB Kurumlarının yüksek düzeydeki görevlilerinin katılımıyla gerçekleştirilecek olan "Yeni Çevre Politikası" konulu kolokyuma Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen iki parlamenterimiz davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

8. - TBMM'den ilgili üyelerin, Hollanda Parlamentosunca gerçekleştirilmesi planlanan "Hayvan Hastalıkları Üzerine Toplumsal Sorumluluk Politikaları" konulu toplantıya resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/708)

                                23 Kasım 2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hollanda Parlamentosunun himayeleri altında 25-27 Kasım 2004 tarihleri arasında gerçekleşmesi planlanan "Hayvan Hastalıkları Üzerine Toplumsal Sorumluluk Politikaları" konulu toplantıya TBMM'den de ilgili üyeler davet edilmiştir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

                               İsmail Alptekin

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                 Başkanı Vekili

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

V. - ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 108  Tarih : 23.11.2004

23 Kasım 2004 Salı günkü birleşimde sözlü sorulardan sonra gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 33 üncü sırasında yer alan (10/63) esas numaralı, futbol karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olaylar konusundaki Meclis araştırması önergesi, 76 ncı sırasında yer alan (10/113) esas numaralı Meclis araştırması önergesi, 98 inci sırasında yer alan (10/138) esas numaralı Meclis araştırması önergesi, 143 üncü sırasında yer alan (10/179) esas numaralı Meclis araştırması önergesi ile 193 üncü sırasında yer alan (10/228) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin birlikte yapılmasının ve görüşmelerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasının;

24 Kasım 2004 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü sırasında yer alan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının;

25 Kasım 2004 Perşembe günkü birleşimde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü sırasında yer alan 653 sıra sayılı Organik Tarım Kanunu Tasarısı ile 5 inci sırasında yer alan 662 sıra sayılı Tohumculuk Kanunu Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının;

Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

Salih Kapusuz               Ali Topuz

AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun, "Sözlü Sorular" kısmının 6, 14, 15 ve 16 ncı sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Sayın Bakanın bu istemini, sırası geldiğinde yerine getireceğim.

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve CevaplarI

1. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, işsizliğe karşı alınan önlemlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/611) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                      Ensar Öğüt

                                          Ardahan

1- Üniversite mezunları başta olmak üzere, gençlerimiz işsizlik yüzünden psikolojik bunalıma girmektedir. Gençlerimizin iş sahibi olabilmeleri için ne gibi çalışmalar yaptınız?

2- Toplumun geniş bir kesimi yoksulluk ve işsizliğin etkisiyle geleceğe güvenle bakamıyor. Ülkemizde, resmî rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 12,3; tarım ve diğer kesimlerde gizli işsizlik oranı ise yüzde 20 civarındadır. Yani, şu ana kadar 14 000 000 işsiz insanımız mevcuttur. AK Parti Hükümeti olarak, bir yıllık Acil Eylem Planı ile yedi aylık dönemde işsizliği önleyecek hangi çalışmaları yaptınız?

3- İşsizlik fonunda kaç işçiye para ödendi? İşsiz insanlara ödediğiniz aylıkta artırma yapmayı düşünüyor musunuz? Fonda biriken paralarla işsizliği önleyecek yatırımlar yaptınız mı?

BAŞKAN - Sözlü soru önergesini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt'ün soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, soru önergesinde de değinildiği üzere, şu anda, toplum olarak, önümüzdeki çözüm bekleyen en önemli sorunların başında işsizlikle mücadele konusu gelmektedir. İşsizlik konusu, maalesef, Türk ekonomisinin yaşamış olduğu önemli travmalardan sonra, yapısal bir sorun haline gelmiştir. Şu anda, Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre, işsizlik oranımız, 2004 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 9,3 olarak açıklanmıştır. Bir önceki yılın, yani 2003 yılının aynı dönemiyle kıyaslandığında işsizlik oranı, 2003 yılı ikinci döneminde yüzde 10'dur. Dolayısıyla, bu bir yıllık süreçte, nispî de olsa, işsizlik oranında bir gerileme olduğunu görmekteyiz.

Türkiye'nin her yıl yaklaşık 750 000-800 000 civarında iş bekleyen genç nüfusuyla işsizlik sorununun bir an önce çözümlenmesi konusunda hem kamunun hem de özel sektörün ve ilgili bütün kuruluşların işbirliği yapma ihtiyacı ortadadır. Kamu olarak, her yıl, yaklaşık 35 000-40 000 civarında yeni istihdam alanı yaratabilmekteyiz. Bunun dışında, demin de ifade ettiğim gibi, 750 000-800 000 kişinin geriye kalan bölümüne iş bulmak için, mutlaka, Türkiye'de yatırım ortamının ve yeni istihdam alanlarının açılmasına ihtiyaç vardır.

Değerli arkadaşlarım, işsizlik sorunu, sadece Türkiye'nin sorunu değil; gelişmiş ekonomilerin, gelişmekte olan ekonomilerin, bütün ekonomilerin en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Örneğin, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 7-8 civarında işsizlik oranı söz konusudur. Türkiye gibi, bir Polonya, bir İspanya'da da işsizlik oranlarının yüksek olduğunu görmekteyiz; ancak, bu ülkelerde sosyal koruma sistemlerinin daha gelişmiş olması nedeniyle, bu ekonomiler, işsizlik oranlarının yaratmış olduğu sosyal rahatsızlığı daha yumuşak, daha ılımlı geçirme imkânına sahip bulunmaktadır.

Hükümet olarak, karşı karşıya bulunduğumuz bu sorunun ve tablonun bilinci içerisindeyiz. Bu sebeple de, Hükümetimiz, işsizlikle mücadeleyi ve istihdamı artırmayı öncelikleri arasına almış bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bir ülkede işsizliği makul seviyelere çekebilmenin en önemli yollarından birisi, o ülkedeki ekonomik büyüme performansının sürekli bir şekilde pozitif değer yaratmasından geçmektedir. Eğer ekonominiz her yıl yüzde 5'ler, yüzde 6'lar seviyesinde bir büyüme performansı sergileyemezse, bu yüzde 9'lar, yüzde 10'lar nispetindeki işsizlik oranlarını daha aşağıya çekmeniz mümkün değildir.

Memnuniyetle ifade etmek gerekir ki, Türk ekonomisi, büyüme açısından, iki yıldır iyi bir performans sergilemektedir. Hükümet olarak kararlılığımız, ekonomideki bu büyümeyi sürekli hale getirmek ve kalıcı bir şekilde devam etmesini sağlamaya yönelik tedbirleri almaktır. Şu anda hepinizin de yakinen izlediği gibi, makro ekonomik dengelerdeki göstergeler, bize, ekonomimizin bu iyiye doğru gidişatının, gelecekte işsizlik oranlarını indirme konusunda büyük faydaları olacağını göstermektedir.

Bunun dışında, işsizliği önleme konusunda, elbette, yatırım ortamının iyileştirilmesinin, işgücü piyasalarındaki çeşitli düzenlemelerin de yapılması gereğine işaret etmekte fayda var. Hükümet olarak bu bilinçle, özellikle işgücü piyasalarına yönelik olmak üzere, Yüce Meclisimizin desteğiyle, geçmiş dönemde önemli yasalar çıkardık. Bunların başında, 1475 sayılı Yasanın yerine kaim olacak yeni İş Yasasını çıkardık.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa, hem çalışanın hukukunu koruma işlevini üstlenmiş durumdadır hem de yeni iş arayanlara iş arama kanallarında yardımcı olmayı -yani, işsizleri de düşünen, işsizlerin de iş bulmalarında yardımcı olmayı- amaçlayan bir misyonu yüklenmiş bulunmaktadır.

Bunun dışında, İŞKUR Yasası önemli bir yasamızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - İş Kurumu, geleneksek olarak iş hizmetlerine aracılık etmesi yanında, meslekî eğitim fonksiyonunu yüklenmesi ve diğer aktif işgücü programlarını uygulamak suretiyle de işsiz vatandaşlarımızın işe kavuşmaları konusunda önemli bir görevi üstlenmiş bulunmaktadır.

Diğer önemli bir yasa, ülkemizde çalışacak yabancıların izinlerinin verilmesine dair bir yasadır. Ülkemizde, hepinizin bildiği gibi, kaçak yabancı istihdamı hepimizin şikâyetleri arasında yer almaktadır. Hem bu şikâyetleri aza indirmek hem de kendi vatandaşlarımızın açık işlerde daha fazla çalışma imkânı bulabilmelerini temin edebilmek için bu konudaki dağınık mevzuat bir disiplin altına alınmış ve birkaç istisna dışında, ülkemizde çalışacak yabancılara Çalışma Bakanlığı tarafından izinler verilmeye başlanmıştır. Şu ana kadar yaklaşık 6 000 civarında yabancıya çalışma izni verilmiştir. Bununla birlikte, yaklaşık 4 500 civarındaki vatandaşımıza da, yabancıların çalışma izinleriyle birlikte, bu sektörlerde iş imkânı, çalışma imkânı sağlanmış bulunmaktadır.

Yine, İŞKUR vasıtasıyla "Özelleştirme Sosyal Destek Projesi" adı altında işsiz vatandaşlarımıza uygulanan bir program hâlâ devam etmektedir.

Yine, Yüce Meclisimizden çıkan bir yasayla, özelleştirme sonucunda işsiz kalan, emekliliğini hak etmemiş işçi arkadaşlarımıza da, memurlarda olduğu gibi, diğer kamu kurumlarında çalışma imkânı sağlanmış bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, işsizlikle mücadele konusu çok kapsamlı bir konudur; sadece yatırım ortamının iyileştirilmesiyle sınırlı değildir; bunun dışında, ülkedeki kayıtdışı istihdamla mücadele ve diğer sosyal politikaların da birlikte uygulanması gerekmektedir. Hükümetimiz de, bu anlayış içerisinde, çıkarmış olduğu bütün yasalarda istihdam odaklı bir anlayışı kendisine rehber edinmiş bulanmaktadır.

Türkiye'de ekonomik büyümenin performansının gayet yüksek olmasına rağmen, bu büyümenin istihdam oranlarına çok kısa sürede ve bire bir yansımaması konusunda bazı tereddütler vardır, doğrudur; ekonomideki büyümeye paralel olarak istihdam oranlarında bir artış gözlenmemiştir; ancak, ekonomideki bu büyümenin, daha yeni yeni, 2004'ün ikinci çeyreğinde istihdama yansıdığını görmekteyiz. Bu, sadece bizde değil değerli arkadaşlar, aynı süreci yaşayan bütün ülkelerde de ekonomik büyümenin istihdama yansıması tedricî bir süreçten geçmiş bulunmaktadır; aynı sürecin Türkiye'de de yaşanacağını gözlemlemekteyiz.

Bunun dışında, yine işletmeler üzerindeki işgücü maliyetlerinin önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. İşletmelerin, gerek ulusal pazarlarda gerekse uluslararası pazarlarda rekabet edebilmelerine imkân sağlayacak bir maliyet yapısının da oluşturulması önem kazanmaktadır. Buna yönelik olarak da Hükümetimiz, hem bürokratik manada işlemleri azaltma yanında hem de Sosyal Sigortalar Kurumunda yapmış olduğu düzenlemelerle bu konuda önemli adımlar atmıştır. Örneğin, iki yıldır işsizlik sigortası işçi ve işveren hissesi prim oranları 1'er puan düşürülmek suretiyle uygulanmaktadır. Hükümete ilk geldiğimizde Sosyal Sigortalar Kurumu prim oranlarının artışı yüzde 40 mesabesindeydi; biz, bunu iki kademeye bölerek bir ölçüde işverene maliyetini azaltmış olduk. 2004 yılı başında yüzde 26 nispetinde artış uygulanması gerekirken, bu oranı yüzde 20'ye çektik. Yine, 2004 yılında, asgarî ücretteki yüzde 34 nispetinde net artışın yükünü tamamen işletmelere yıkmadık, bunun yüzde 20'yi aşan bölümü Hazine tarafından karşılandı.

Diğer önemli bir düzenleme, asgarî ücret ile -ki, ülkemizde çalışanların büyük çoğunluğu asgarî ücret üzerinden çalışmaktadır, çalıştırılmaktadır- SSK primine esas alt kazanç sınırını eşitledik; yani, işletmelerimizin yakındığı, işçisine ödemediği paranın primini verdiklerim yolundaki bütün şikâyetlerini de bu şekilde önlemiş olduk.

Değerli arkadaşlarım, bu yapmış olduğumuz düzenlemeleri alt alta koyduğumuz zaman, sadece Sosyal Sigortalar Kurumu bünyesinde yapılan bu değişikliklerin parasal maliyeti 3,6 katrilyon liradır; yani, 3,6 katrilyon liralık bir yük, bu yapmış olduğumuz düzenlemeler neticesinde işletmelerimizin sırtından alınmış bulunmaktadır. Tabiî, bütçe imkânları çerçevesi içerisinde, gerek Sigorta olarak gerekse Maliye olarak bu işgücü maliyetlerini daha hafifletmek, elbette düşüncelerimiz arasındadır; ama, takdir edersiniz ki, burada, tabiî, bir bütçe yapısı, bir malî disiplin de söz konusu olduğu için, bu adımların da tedrici olarak atılmasında fayda mülahaza etmekteyiz.

Evet, bu özet bilgileri sizlerle paylaştıktan sonra, sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum:

İşsizlik konusu, sadece Çalışma Bakanlığının, sadece hükümetin sorumluluk alanıyla sınırlı değildir. Bu konuyu, bütün toplum olarak, kendi sorumluluğumuz içerisinde görmemiz lazım. Kamu, özel sektör ve bütün ilgili kuruluşların, bu manada, mutlaka, bir koordinasyon altında işbirliği yapmasının da, ihtiyaç olduğunu sözlerime eklemek istiyorum ve ekonomimizdeki bu iyiye gidişat devam ettiği sürece, önümüzdeki yıllarda, önümüzdeki dönemde Türkiye'deki işsizlik oranının da makul seviyelere çekilebileceğini birlikte göreceğimizi, bunun mutluluğunu birlikte yaşayacağımızı ifade ediyorum; ama, karşı karşıya kaldığımız sorunun çok zor bir sorun olduğunu, yapısal bir sorun olduğunu, bir anda mucizevî bir şekilde, sihirli bir değnekle işsizlik oranının çok düşük seviyelere inmesinin mümkün olmadığını da bilmemiz gerektiğini ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu sözlü sorular kısmının 22, 23, 25, 44 ve 46 ncı sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir; Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)- Sayın Başkan, benim değil, Sayın Zeki Ergezen'in cevapları...

2. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Marmaris'teki bir ilköğretim okulunda yapılan teftişe ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/622) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan konunun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.

                                       Ali Arslan

                                              Muğla

Öğrencilerimizin Mustafa Kemal Atatürk'ü ve kişiliğini tanımalarını, Atatürk ilke ve devrimlerini öğrenmelerini, Atatürkçülüğü özümsemelerini ve davranışa dönüştürmelerini sağlamak millî eğitimin temel amaçları içerisindedir.

Ulusal ve yerel basında çıkan haberlerden de anlaşılacağı gibi Marmaris'te faaliyet gösteren Özel Ufuk İlköğretim Okulundaki öğrencilere ise Atatürk, iyi ve doğru tanıtılmıyor.

1- 13 Mayısta yapılan teftiş sırasında müfettişin sorusuna bir öğrenci "Atatürk Yunandı" demiş ve bazı öğrenciler de bu cevabı onaylamışlardır. Adı geçen okul yönetimi ve öğretmenleriyle ilgili hangi yasal işlemler yapılmıştır?

2- Genel temayüllerin aksine, teftişi yapan müfettiş, inceleme yapan müfettiş olarak görevlendirilmiştir. Bu görevlendirmenin dayanağı var mıdır?

BAŞKAN - Soruya, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için tarafıma tevcih edilen soruya cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Muğla Valiliğince yaptırılan inceleme sonucu;

a) Marmaris İlçesindeki Özel Marmaris Ufuk İlköğretim Okulunda, 13.5.2003 günü ilköğretim müfettişlerince yapılan teftiş ve rehberlik çalışmaları sırasında, 4/A sınıfının teftişini üstlenen ilköğretim müfettişi Emin Arık'ın, Türkçe dersinde "örnek almanın iyi bir şey olmadığı" tartışılırken, öğrencilere Atatürk'ün davranışlarından örnekler verdiği sırada, iki öğrencinin, Atatürk'ün Yunan olduğunu ileri sürmesi üzerine, bunun yanlışlığını anlatmaya çalıştığı, gerçeğe aykırı bu iddianın nereden kaynaklandığıyla ilgili bir bulguya rastlayamadığı, ancak, durumun hassasiyeti ve önemi nedeniyle konunun incelenmesi için İlköğretim Müfettişleri Başkanlığına bu durumu ilettiği,

b) Konunun incelenmesi için, Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliğinin "Müfettişlerin görev ve yetkileri" başlığı altında yer alan 43 üncü maddesinin (d) bendinin dokuzuncu fıkrasında belirtilen; "görev alanı ile ilgili aldıkları şikâyet ve ihbar üzerine veya bizzat görmeleri durumunda, gecikmesinde zarar umulan ve delillerin kaybına meydan verebilecek hallerde delilleri toplayarak, olaya el koymak ve soruşturma emri istemek" hükmü uyarınca, muhakkik olarak söz konusu tespiti yapan ilköğretim müfettişinin görevlendirildiği,

c) Anılan ilköğretim müfettişi tarafından hazırlanan inceleme raporunda getirilen teklifler uyarınca, Valilikçe, raporda adı geçenler hakkında Marmaris Cumhuriyet Başsavcılığından gerekli yasal işlemin yapılmasının, disiplin yönünden de gerekli inceleme ve soruşturma için Bakanlık müfettişi görevlendirilmesinin istenildiği,

Anlaşılmıştır.

Valiliğin talebi üzerine, konu, mahallinde durumu tespit eden ilköğretim müfettişi tarafından incelenmiş ise de, Bakanlığımıza intikali üzerine incelemeyi yapan ilköğretim müfettişi ve iddialarda adı geçen okul yönetimi ve öğretmenleri hakkında Bakanlık müfettişlerince 21.10.2003 tarih ve 8807/49,54 sayılı inceleme raporu düzenlenmiş, iddialar sübuta ermemiştir.

Saygılarımla arz ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

3. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir İlindeki ilköğretim okullarında derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması için ne gibi çalışmalar yapıldığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/632) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                Vezir Akdemir

                                               İzmir

Yoğun göç alan ilimizde mevcut duruma göre büyükşehir sınırları içindeki ilçelerimizde bulunan ilköğretim okullarının yüzde 69'unda ikili, yüzde 31'inde normal öğretim yapılmakta olup, derslik başına düşen öğrenci sayısı da ortalama 55 kişidir. Lokal değerlendirme yapıldığında ise, bazı ilköğretim okullarımızda derslik başına düşen öğrenci sayısının 65'e kadar çıktığı görülmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre, ilimize, her yıl ortalama 100 000 insan göç etmekte ve her yıl ilköğretime ortalama 55 000 öğrenci kaydolmaktadır.

1.- Sağlıklı bir eğitim ve öğretimin yapılabilmesi için okul yapımına ağırlık verilmesi gerekir. Bakanlığınızca bu konuda bir çalışma var mıdır?

2.- Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve hükümet programlarınız çerçevesinde ilimizdeki ilköğretim okullarında tekli öğretime geçebilmek ve dünya standartlarında olduğu gibi derslik başına düşen öğrenci sayısını 30'a çekebilmek için bir çalışmanız var mıdır?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik; buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Vezir Akdemir'in, İzmir'deki ilköğretim okullarında derslik başına düşen öğrenci sayısının fazlalığı ve bununla ilgili Millî Eğitim Bakanlığı olarak bizim ne tür tedbirler aldığımızla ilgili sorusuna cevap veriyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Akdemir'in de ifade ettiği gibi, her yıl, İzmir'e 100 000 civarında insan göç etmektedir. Siz, bu yıl bütün ihtiyaçları karşılasanız bile, gelecek yıl 100 000 insanın okul çağındaki çocuklarının eğitim ihtiyacını karşılamak üzere yine bir boşluk ortaya çıkacaktır. Bu, sadece İzmir'in problemi değil, özellikle, büyük şehirlerimiz, metropollerimizde, maalesef, bu problem devam etmektedir; başta, İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere, Bursa, Adana, Mersin, Antalya gibi illerimizde okul ihtiyacı, derslik ihtiyacı geometrik olarak artmaktadır. Her yıl buraya binlerce insan göçtüğü için, bu sene ihtiyaçları karşılasanız bile, bir sonraki yıl, tekrar, aynı ihtiyaçla karşı karşıyayız. Kırsal kesimdeki bazı okullarımız boş dururken veya öğrenci sayıları 10'un altına düşmüşken, özellikle, doğu ve güneydoğudaki bazı köylerimizde, Karadeniz Bölgesindeki kırsal kesimde bu durum yaşanırken, metropol şehirlerimizde büyük bir derslik ihtiyacıyla karşı karşıyayız; ama, biz, tabiî, göç vardır diye bu mazerete sığınarak bu meseleyi bir kenara atmıyoruz, ertelemiyoruz, ötelemiyoruz.

İzmir İliyle ilgili olarak, bakın, bazı rakamlar vereceğim şimdi. İktidara geldiğimiz günden beri, 2003 ve 2004 yıllarında konsolide bütçeden ve özel idare kaynaklarından derslik inşa edilmek üzere, yani, okullarımızın, eğitim kurumlarımızın fizikî mekân ihtiyacını karşılamak üzere tahsis edilmiş olan miktar, 97 trilyon Türk Lirasıdır ve yine, Hükümetimizin çıkarmış olduğu bir yasaya dayalı olarak, 4842 sayılı Yasaya dayalı olarak başlattığımız Eğiteme Yüzde 100 Destek Kampanyası çerçevesinde, İzmir İlinin eğitime olan katkısı, bu süre içerisinde, 11 Eylül 2003 tarihinden itibaren 40 trilyon Türk Lirası olmuştur. Bu şu demektir: 2003 ve 2004 yıllarında İzmir'deki eğitim kurumlarının fizikî mekân ihtiyacını karşılamak üzere devlet-millet işbirliğiyle tahsis edilmiş, ortaya konulmuş olan kaynak 137 trilyon Türk Lirasıdır. Ben bu vesileyle, eğitime en büyük payı ayıran ve çokça önem veren Değerli İzmir Valimize, özellikle, özel idare bütçesinden eğitime ciddî kaynaklar ayırdığı için de huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, biz, eğitimimizin fizikî mekân ihtiyacını karşılamak üzere sadece konsolide bütçenin imkânlarıyla yetinmiyoruz. Bir taraftan Avrupa Birliğinden aldığımız hibelerle, Dünya Bankasından aldığımız kredilerle, İMKB'nin EFİKAP programı çerçevesinden aldığımız kaynaklarla, Eğitime Yüzde 100 Destek Kampanyasıyla, eğitimimizin fizikî mekân ihtiyacını gidermeye çalışıyoruz.

Bakın, iktidara geldiğimiz günden beri Türkiye çapında 40 000 derslik inşa ettik. Zaman zaman gazetelerde "80 000 yeni dersliğe, 100 000 yeni dersliğe ihtiyaç vardır; biz bu işi yapamayız, biz bu işin üstesinden gelemeyiz"anlamına gelebilecek çok karamsar bazı yayımlar ve mesajlar veriliyor. Bu süre içerisinde 40 000 derslik yaptığımıza göre, bu şu demektir: Bakın, bu trendin bile devam etmesi halinde, ikibuçuk üç yıl içerisinde bu meselenin üstesinden gelebileceğimiz ortaya çıkmaktadır. Hükümetler, iktidarlar, problemleri çözmek için vardır. Göç olsa bile, nüfus artışımız Batı ülkeleriyle mukayese edilmeyecek düzeyde olsa bile, biz, bu mazeretlere sığınıp, bu meseleyi bir tarafa itmiyoruz.

Bakın, Türkiye'de 2004-2005 öğretim yılında ilk defa ilköğretime başlayan öğrenci sayısı 1 340 000'dir. Nüfusu 60 000 000'a yakın olan İngiltere'de bu sayı 300 000'dir. Dolayısıyla, karşı karşıya bulunduğumuz sorumluluk ve karşı karşıya olduğumuz nüfus ortadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Hükümetimiz, eğitimimizin gerek fizikî ihtiyaçlarını gerekse teknolojik ihtiyaçlarını, donanım, dokümantasyon ihtiyaçlarını, personel ihtiyaçlarını ve yasal düzenlemeye dayalı ihtiyaçlarını karşılamak üzere büyük bir gayret göstermektedir.

Hepiniz çok iyi biliyorsunuz, 2004 yılında en büyük bütçe eğitime ayrıldı; bu, 2005 yılında da böyledir. Hükümetimiz, bundan sonra da, eğitimi, Türkiye'nin en önemli ve öncelikli meselesi olarak görmeye devam edecektir.

Tekrar ifade ediyorum: İzmir İlimizde 2003-2004 öğretim yılında sadece fizikî mekân inşası için 137 trilyonluk kaynak oluşturulmuştur; ancak, bazı okullarımızın henüz temeli atılmıştır, bazılarının inşaatı tamamlanmıştır, bazılarıyla ilgili protokol imzalanmıştır.

Yüce Heyetinize saygılarımla arz ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sözlü soru önergesi cevaplandırılmıştır.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Akdemir, yerinizden açıklama talebiniz mi var?

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Evet.

BAŞKAN - Yerinizden, buyurun Sayın Akdemir.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanımıza açıklamalarından dolayı çok teşekkür ediyoruz. Geç de olsa, soruma, nispeten birkısım cevap verebildiler; çok teşekkür ediyorum kendilerine.

Sayın Bakanımızın da söyledikleri gibi, dedikleri gibi -ben de, zaten, sözlü soru önergemde belirtmiştim- İzmir'in eğitimle ilgili büyük sorunları vardır. Hele hele, İzmir'e her yıl 100 000 nüfus ilave olmaktadır; bunun yaklaşık yüzde 30'u öğrencidir.

Şu anda, İzmir'deki ilköğretim okullarının yüzde 69'unda ikili, yüzde 31'inde de normal öğretim yapılmaktadır; yani, şu anda, bir derslikte okuyan öğrencilerin sayısı 55'e yakındır. Lokal değerlendirmeler yapıldığında ise, bazı ilköğretim okullarımızda derslik başına 65 kişi düşmektedir.

Tabiî ki, bu, sadece İzmir'de değildir, Türkiye'nin genelinde de buna benzer durumlar vardır.

Sayın Bakanımızın dediği gibi, İzmir İline 137 trilyon lira ayrılmıştır; özel sektörün ve devletin kanalıyla, bu para millî eğitime ayrılmıştır; ama, şu bir gerçektir ki, eğitime ayrılan pay çok düşük kalmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, Sayın Bakandan açıklama istediğiniz konuyu belirtir misiniz.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Tabiî ki, yani, Sayın Bakanımızın verdiği cevaplar nispeten yeterlidir; ama, biz, bunun daha fazlasını istiyoruz, eğitime daha fazla önem verilmesini istiyoruz, bütçeden eğitime ayrılan payın daha artırılmasını istiyoruz; sadece özel sektörlerle katkı koymaları yeterli değildir diye düşünüyorum ve kendilerine teşekkür ediyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Cevap verecek misiniz Sayın Bakan?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Hayır.

BAŞKAN - Soru önergesi cevaplandırılmıştır.

4. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur-Bucak-Kızılkaya Beldesindeki Ziraat Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/634)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

5. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Halkbankın özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/639)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun Sözlü Sorular kısmının 6,14, 15 ve 16 ncı sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemiştir. Şimdi, bu kısmın 6, 14, 15 ve 16 ncı sıralarındaki soruları okutuyorum :

6. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/644) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

7. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan yatırımcılarla ilgili çalışmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/657) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

8. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan büyük sanayi kuruluşlarının dış piyasalara açılmasının teşvik edilmesi çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/658) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

9. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan sanayiin yeniden yapılandırılması çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/659) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                        Ramazan Kerim Özkan

                                             Burdur

Burdur Organize Sanayi Bölgesi, 85 hektar arazi üzerinde kurulmuştur. Bölgede yeni parsel bulunmaması nedeniyle yeni alanlar oluşturulması ve bu alanların da endüstri bölgesi kapsamına alınması için Bakanlığınıza başvuruda bulunulmuş; ancak, arıtma tesisinin bulunmaması nedeniyle olumsuz cevap alınmıştır.

9 Ocak 2002 tarihinde yayımlanan Endüstri Bölgeleri Yasası, yatırımları teşvik etmek, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişini sağlamak üzere, endüstri bölgelerinin kurulmasını hedeflemektedir. Ayrıca, bu yasa, yatırımların önündeki bürokratik engellerin kaldırılması için radikal düzenlemeler getirmekte ve mevcut organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgeleri haline dönüştürülmesine olanak sağlamaktadır.

1 - Bu doğrultuda ihtiyaç duyulan arıtma tesisinin yatırım teşviki şeklinde bölgeye kazandırılmasını düşünür müsünüz?

2 - Bu çerçevede Bakanlığınızca yeni alanlar oluşturulmasını ve bölgenin endüstri bölgesi kapsamına alınmasını uygun bulur musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

                                 Atilla Başoğlu

                                              Adana

Hükümet programının 17 nci sayfasında yer alan "yatırımcının önündeki bürokratik engeller kaldırılacak, mükerrer belge ve bilgi talepleri önlenecektir" ifadelerinizin gereği yürüttüğünüz çalışmanız ne durumdadır? Çalışmanızın ne zaman sonuçlandırılması düşünülmektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

                                 Atilla Başoğlu

                                              Adana

Hükümet programının 32 nci sayfasında yer alan "büyük sanayi kuruluşlarının yurt dışında faaliyette bulunarak rekabet güçlerini dış piyasalara taşımaları teşvik edilecektir" ifadelerinin gereği olarak;

a. Hangi çalışmaları yürütmektesiniz?

b. Hangi çalışmaları tamamladınız?

c. Bugünden sonrası için nasıl bir çalışma takvimi hazırladınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

                                 Atilla Başoğlu

                                              Adana

Hükümet programının 32 nci sayfasında yer alan "ulusal kalkınma hedefleri ve stratejileri ışığında sanayii yeniden yapılandırma süreci hızlandırılacaktır" ifadelerinin gereği olarak;

a. Hangi çalışmaları yürütmektesiniz?

b. Hangi çalışmaları tamamladınız?

c. Bugünden sonrası için nasıl bir çalışma takvimi hazırladınız?

BAŞKAN - Soru önergelerini cevaplandırmak üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur Organize Sanayi Bölgesine ilişkin olarak yönelttiği (6/644) esas numaralı sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

5195 sayılı Kanunla değiştirilen 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda, organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgelerine dönüştürülme kriterleri belirlenmiştir.

1 Temmuz 2004 tarihinde yürürlüğe giren yeni kanun uyarınca, arıtma tesisinin tamamlanmış olması şartı bulunmamaktadır. Kanunda öngörülen kriterler aşağıda verilmektedir.

Kanunun yürürlük tarihinden önce, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olması, sanayi parsellerinin tahsis oranının yüzde 50'den düşük olması, tahsisi yapılmamış parsellerin bütünlük arz edecek şekilde bir arada bulunması, yol kaplaması ve/veya atıksu arıtma tesisi hariç, diğer altyapı inşaatının tamamlanmış olması, karayolu, demiryolu, liman, havaalanı yakınlığı gibi yatırımcı için cazip olacak altyapı avantajı bulunması.

Cevap 2: Burdur Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığının 7.5.2002 tarih ve 333 sayılı yazısıyla, endüstri bölgesi olma talepleri Bakanlığımıza iletilmiş, talepleri dikkate alınarak, 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu esaslarına göre inceleme ve değerlendirmeler yapılmış olup, 26.2.2003 tarih ve 1949 sayılı yazımızla, endüstri bölgeleri hakkında bilgi verilerek, taleplerinin devam edip etmediği sorulmuştur. Ancak, Burdur Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığının 25.4.2003 tarih ve 340 sayılı yazısında, mevcut organize sanayi bölgesinin endüstri bölgesine dönüştürülmesine gerek olmadığı, tevsi alanlarının oluşturulamamasındaki pürüzlerin bir an önce kaldırılarak, yeni oluşturulacak alanların endüstri bölgesi ilanı için yeniden başvuru yapılmasına karar verildiği belirtilmiş olup, endüstri bölgesi taleplerinden vazgeçildiği bildirilmiştir. Yeni talep olması durumunda, Endüstri Bölgeleri Kanunu ve yönetmeliği çerçevesinde değerlendirme ele alınacaktır.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi ise, izninizle, Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu'nun yönelttiği (6/657), (6/658) ve (6/659) esas numaralı sözlü soru önergelerine cevap vermek istiyorum. Sorular okunduğu için, müsaadenizle sadece cevapları okuyacağım.

Türk Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 11.6.2003 tarihinde 4884 kanun numarasıyla kabul edilmiş, 17 Haziran 2003 tarih ve 25145 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla, anonim ve limitet şirketlerin kuruluş ve anasözleşme değişikliği işlemlerinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı izni kaldırılmıştır. Geliştirilen tek tip şirket kuruluş dilekçesi ve bildirim formuyla yapılacak başvuruların ticarî sicil memurluklarınca ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına, vergi dairelerine, Bağ-Kura ve Sosyal Sigortalar Kurumuna gönderilmesi suretiyle, mükellef tarafından yapılması gereken işlem yerine getirilmiş olmaktadır. Şirket işlemlerinin, tek merkezde, ticaret ve sanayi odaları bünyesinde kurulu ticaret sicil memurluklarınca aynı gün sonuçlandırılması sağlanmaktadır. Böylece, şirket kuruluş işlemlerinde yaşanan 19 kademe 3 kademeye indirilmiş ve müteşebbislerin emek ve zaman kaybı önlenmiştir.

5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 12 nci maddesi ve 56 ncı maddesinin (g) fıkrası gereğince, yurt içinde düzenlenecek fuarlara verilecek izinler ile fuar düzenleme yetki belgesi verilmesi yetkisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine devredilmiştir. Ancak, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin yeterli altyapı çalışmaları henüz tamamlanmadığından, personel ve ekipman temini ve kanuna uygun yönetmelik çalışmalarının yerine getirilmesi için yapmış olduğu müracaat sonucunda Bakanlık makamından alınmış olan 9.8.2004 tarih ve 72 nolu onay doğrultusunda, halen uygulamadaki yönetmelik çerçevesinde ve kanunun yürürlük tarihi olan 1.6.2004 tarihinden itibaren altı ay süreyle, 1.12.2004 tarihine kadar, bu işlemler Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir.

552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yapılacak değişiklikle, toptancı halleri kuruluş izinlerinin mahallî idarelere devredilmek üzere, Bakanlığımız ilgili birimlerinde çalışmalar devam etmektedir.

Oda ve borsalarda yıllık aidat ve munzam aidatların tespiti yetkisi 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununa göre asgarî ücrete bağlanmıştır.

Bakanlıkça yapılmakta olan görevlerin sivil toplum ve meslek kuruluşlarına devri çerçevesinde, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca, Bakanlığımızca hazırlanan ve uygulaması yapılan Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında (AİTM) Yönetmelik kapsamında, tip onayı olmayan araçlara imalat yeterlilik belgesi verilmesi, araçların ithalatından önce proforma faturalarının vize işlemleri, il müdürlüklerince yapılmakta olan ithal araçların gümrüklerdeki denetimi ve uygunluk yazılarının yazılmasıyla araç tadil projelerinin onaylanması, likit petrol gazı (LPG) ve sıkıştırılmış doğalgazla çalışan araçlara verilen imalat yeterlilik belgesi işleri, (N) sınıfı araçların üstyapı uygulamasıyla ilgili tadilat projelerinin onaylanması, 15.12.2004 tarihinden itibaren Türk Standartları Enstitüsüne devredilmiştir.

Ayrıca, araçların AİTM konularında mühendislerin belge düzenleme yetkisi ise, 23.6.2003 tarihinde Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Makine Mühendisleri Odasına devredilmiştir.

Hizmetin yerinden verilmesi prensibinden hareketle, sanayi sicil belgeleri il müdürlüklerince verilmeye başlanmıştır.

Vatandaşlarla ilgili işlemlerin basitleştirilmesi, istenilecek belgelerin asgarîye indirilmesi ve hizmetlerin en kısa sürede sonuçlandırılması bakımından, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu gereği, kuruluş aşamasında talep edilen 10 adet anasözleşmenin -fazla olduğu gerekçesiyle- 4 adede indirilmesi için çalışmalar yapılmıştır.

Garanti belgesi için firmaların yapacağı müracaatlar, e-devlet düzenlemeleri çerçevesinde, Bakanlığımız internet sayfasından yapılmaktadır.

Satış sonrası servis hizmetleri belgelendirme müracaatları, Türk Standartları Enstitüsüyle yapılan müşterek çalışmalar sonucunda, kısa sürede sonuca ulaştırılmaktadır.

İkinci sorunun cevabı: Sanayiin yeniden yapılandırılması çalışmaları, yukarıda açıklandığı üzere, devam etmektedir. Bu bağlamda, sanayimizin dış rekabet gücünün artırılmasına yönelik olarak enerji, hammadde, teknolojik gelişme, ar - ge, işçilik, kalite ve bütün konularda çalışmalar ilgili diğer kurumlarla birlikte sürdürülmektedir. Bunların neticesinde, imalat sanayiinin rekabet gücü artacak, dolayısıyla büyük sanayi kuruluşlarımız, yurt dışında daha fazla sayıda yatırım yapabilme imkânı bulabileceklerdir.

Üçüncü sorunun cevabı : Sanayiin yeniden yapılandırılması sürecinde Bakanlığımızca yürütülen çalışmalar şu şekildedir:

1.- Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Ulusal Program kapsamında yer alan teknik mevzuatın uyumlaştırılması ve uygulamaya konulmasıyla ilgili çalışmalar, büyük ölçüde tamamlanmıştır.

2.- Ulusal Programda yer alan tedbirlerin uygulamaya konulması amacıyla yürütülen proje çalışmaları.

3.- Türk sanayiinin rekabet edebilirliğini sağlamak üzere, Avrupa Birliği sanayi ve KOBİ politikalarına uyum sağlanması amacıyla yürütülen faaliyetler.

Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Ulusal Program kapsamında yer alan teknik mevzuatın uyumlaştırılması ve uygulamaya konulmasıyla ilgili çalışmalar.

1/95 sayılı Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi Kararı, 2/97 sayılı Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi Kararı, Ulusal Program, 4073 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulamasına Dair Kanun gereği yürütülen Avrupa Birliği teknik mevzuat uyumu çerçevesinde, 97/9196 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, toplam 160 direktif Bakanlığımız sorumluluğuna verilmiştir.

4073 sayılı çerçeve Kanun gereği, ayrıca, uyumlaştırılmasını yaptığımız yönetmeliklerin kapsamına giren ürünlerin uygunluk değerlendirme işlemlerini yapacak üçüncü taraf bağımsız test, muayene ve belgelendirme kuruluşlarının atamalarının yapılması ve yine, aynı ürünlerin piyasa denetimlerinin gerçekleştirilmesi çalışmaları yürütülmektedir. Bakanlığımız, 160 direktifin 155 adedini uyumlaştırmış ve yürürlüğe sokmuştur.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından gerçekleştirilecek Piyasa Gözetimi ve Denetimine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 2003 yılında yürürlüğe girmiştir. Yayımlanan 12 adet yeni yaklaşım yönetmeliğine dayanılarak onaylanmış kuruluşların atamalarına dair Bakanlığımız kriterleri de hazırlanmış ve Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Teknik mevzuat alanında sanayie hizmet verecek Türkiye'deki laboratuvar altyapısının güçlendirilmesine yönelik olarak, Bakanlığımızca, Türkiye-Avrupa Birliği 2002 Yılı Malî İşbirliği Programı kapsamında sunulan otomotiv alanındaki proje, Avrupa Birliği Komisyonunca onaylanan ve otomotiv teknoloji ar-ge merkezi projesi kapsamında İstanbul Teknik Üniversitesine ait laboratuvarların güçlendirilmesi için gerekli ekipman alımı ve personelin eğitimi amacıyla Avrupa Birliğinden 2003 yılında sağlanan hibe desteğiyle, anılan laboratuvar ekipmanları ihale edilerek alımı sağlanmış ve 2004 yılında açılışı gerçekleştirilmiştir. Bilindiği gibi, aynı zamanda, İstanbul Teknik Üniversitesiyle, teknoloji geliştirme bölgeleri kurulduğundan, çalışmalar titizlikle yürütülmektedir.

Ayrıca, çalışmaları Bakanlığımız ve KOSGEB tarafından yürütülmekte olan Avrupa Birliği işletme, girişimcilik ve özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için çokyıllı programa katılıma ilişkin mutabakat zaptı da Bakanlığımızca 23 Ekim 2002 tarihinde imzalanmış ve 29 Aralık 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bakanlığımızca, Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamasına yönelik olarak, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı koordinasyonunda yürütülen ve Yüksek Planlama Kurulunca onaylanan Türkiye Sanayi Politikası dokümanının hazırlanmasında gerekli destek verilmiş ve bu, Planlama tarafından yayımlanmaktadır.

Bu yılın sonuna kadar, kalan yönetmeliklerin tamamlanması, piyasa denetiminde kullanılacak stratejinin kesinleştirilip, kullanılacak test ve laboratuvarların atanması, laborantların da atanması, onaylanmış kuruluşların, Avrupa Birliği uzmanlarınca izlenip, uygun bulunmasını müteakip gerekli işlemler gerçekleştirilecektir.

İdarî İşbirliği Fonu kapsamında, Sanayi ve Ticaret Bakanlığında uygun bir teknik ve idarî altyapının ve piyasa gözetimi ve denetimi sisteminin kurulması amacıyla bir proje uygulamaya konulmuştur. Bunun yanı sıra, teknik mevzuatın uygulanabilmesi için eğitim çalışmaları yapılmaktadır ve bu çalışmaların yıl sonuna kadar bitirilmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda, Bakanlığımız il müdürlükleri personelinin ve Bakanlığımız denetçilerinin, uygulanacak yeni piyasa gözetimi ve denetimi sistemine ilişkin olarak bilgilendirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla, söz konusu personelin ve 81 il müdürlüğünün piyasa gözetim ve denetimi konusunda eğitim alması sağlanmaktadır.

KOBİ'ler alanında Avrupa Birliği politikalarına uyum sağlamak ve KOBİ'lerimizin rekabet edebilirliğini artırmak üzere, küçük işletmeler için Avrupa Şartının benimsenmesine ilişkin Maribor Deklarasyonu 23 Nisan 2002 tarihinde, Türkiye adına, Bakanlığımız tarafından imzalanmıştır. Avrupa Birliğinin, bilgiye dayalı ekonomik ortamda iş dünyasının büyümesini ve rekabet edebilirliğini sağlamak amacıyla yürüttüğü bu programlara ülkemizin katılması, işletmelerimizin rekabet edebilirliğinin artırılması bakımından önemli bir gelişmedir.

Ayrıca, Bakanlığımız, KOSGEB, Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu gibi tüm ilgili kuruluşların katılımıyla KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı hazırlanmıştır. KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı, 10 Kasım 2003 tarihinde 2003/57 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararıyla onaylanmıştır.

Ülkemizde kullanılan KOBİ tanımlarının Avrupa Birliği düzenlemelerine uygun bir şekilde uyumlaştırılmasını teminen Avrupa Birliği KOBİ tanımıyla uyumlu bir KOBİ tanımına ilişkin yasa tasarısı Bakanlığımızca hazırlanmış ve Başbakanlığa sunulmuştur.

Böylece, Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu'nun (6/657), (6/658), (6/659) esas numaralı sözlü sorularını cevaplandırmış bulunuyorum.

Sabrınız için teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

10. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, yabancı şirketlerin Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki petrol arama faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/645)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

11. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ilaçta klinik paketlemeye gidilip gidilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/646)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

12. - Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, iş akitleri feshedilen DİV-HAN Demir Madeni çalışanlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/647)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

13. - İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in, emniyet mensuplarına ödenmekte olan dikiş paralarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/649) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                           Bihlun Tamaylıgil

                                           İstanbul

1.- İki yıldır emniyet mensuplarının resmî ve sivil dikiş paraları ödendi mi? Ödenmediyse neden ödenmemiştir?

2.- Dikiş paralarının değeri tespit edilirken hangi birim fiyatlar baz alınmaktadır? Rakamların çok düşük olması emniyet mensuplarının gurur ve haysiyetleri ile temsil ettikleri teşkilatı küçültmemekte midir?

3.- Emniyet Genel Müdürlüğünün resmî istihkaklarının ihalesi yapılırken fahiş fiyatla resmî kurumlardan malzeme alındığı doğru mudur?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun Tamaylıgil'in, emniyet görevlilerinin dikiş istihkakları hakkındaki sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Malumları olduğu üzere, Emniyet Teşkilatımızda sivil ve resmî olarak hizmet yürüten emniyet hizmetleri sınıfı personele dikiş bedeli olarak ödeme yapılmaktadır. Bu ödemelerin dayanağı, Devlet Memurlarına Yapılacak Giyecek Yardımı Yönetmeliğidir. Bu yönetmeliğin içeriğinde her kıyafete bir miat belirlenmiş olup, ihtiyaçlar bu zaman dilimine göre karşılanmaktadır. Giyecek ihtiyaçlarının önemli bölümü hazır ürünler olarak temin edilmekle birlikte, pantolonlar kumaş biçiminde teslim edilerek dikiş parası ödenmektedir. Ödenecek dikiş paralarının ve hazır malzemelerin birim fiyatları da Maliye Bakanlığınca her yıl yayımlanan tebliğe göre belirlenmektedir.

Bu çerçevede, 2001, 2003 ve 2004 malî yıllarında resmî kıyafetle görev yapan personele pantolon dikiş bedeli olarak, sırasıyla, 12 000 000, 24 000 000 ve 28 500 000 Türk Lirası ödenmiştir. Sivil olarak görev yapan personele ise, o yılki miat çizelgesinde gösterilen istihkak karşılığı olarak, yine, sırasıyla, 61 750 000, 168 000 000 ve 56 500 000 Türk Lirası ödeme yapılmıştır. Yıllar arasındaki parasal farklar, istihkakların o yılki miktarıyla alakalıdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, polisinin her türlü ihtiyacını piyasa koşullarına uygun olarak temin edecek şekilde fiyatlandırma yapmaktadır. Bu nedenle, emniyet mensupları, başları dik bir biçimde, görevlerini şevkle sürdürmektedirler. Ayrıca, Emniyet Teşkilatımız, kendisine teslim edilen ödeneği yasaların öngörüsüne uygun ve en tutumlu olarak kullanmayı da şiar edinmiştir.

Nitekim, 2001 ve 2002 malî yıllarında teşkilatın giyim kuşam ihtiyaçlarının bir kısmı serbest piyasadan temin edilmişken, bir bölümü de, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 71 inci maddesi uyarınca, Sümer Holding Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüyle protokol akdedilmek suretiyle satın alınmıştır. 2003 yılından itibaren, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu gereğince, giyim kuşam malzemelerinin tamamı serbest piyasa koşullarında piyasadan temin edilmektedir.

Durumu bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sözlü soru önergesi cevaplandırılmıştır.

Sözlü sorular için ayrılan 1 saatlik süre tamamlanmıştır.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.14

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.28

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, 33 üncü sırada yer alan, Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin, futbol karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 76 ncı sırada yer alan, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 98 inci sırada yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesiyle ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 143 üncü sırada yer alan, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ve 193 üncü sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Faruk Nafiz Özak ve 22 milletvekilinin, Türk sporunda rüşvet, şiddet, şike, haksız rekabet iddialarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak öngörüşmesine başlıyoruz.

 

VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

 

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin, futbol karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63)

2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113)

3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)

4. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179)

5. - Trabzon Milletvekili Faruk Nafiz Özak ve 22 milletvekilinin, Türk sporunda rüşvet, şiddet, şike, haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228)

BAŞKAN - Hükümet?.. Yerinde.

Meclis araştırması önergeleri, Genel Kurulun 16.4.2003 tarihli 67 nci, 24.6.2003 tarihli 97 nci, 11.11.2003 tarihli 16 ncı, 13.4.2004 tarihli 72 nci, 10.11.2004 tarihli 16 ncı Birleşimlerinde okunduğundan tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10'ar dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: AK Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Faruk Özak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat. Önerge sahibi olarak, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, Adana Milletvekili Abdullah Torun, Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin.

İlk söz, Hükümet adına, Sayın Mehmet Ali Şahin'in.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Muhtelif tarihlerde verilmiş, aynı amaca yönelik 5 ayrı araştırma önergesini, bugün, Genel Kurulumuzda birleştirerek görüşeceğiz. Biraz önce, önerge sahibi arkadaşlarımızı Sayın Başkanımız takdim ettiler.

Diyarbakır Milletvekili arkadaşımız Sayın Değer, araştırma önergesinde özetle şöyle diyordu: "Son günlerde, sahalarda, tribünlerde ve maç sonrası meydana gelen olaylar hoş karşılanmamakla birlikte, meydana gelen anarşinin bir an önce durdurulması ve bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma komisyonu oluşturulup bu olayların araştırılmasıyla, meydana gelişi ve nedenleri aydınlığa kavuşturulmalıdır."

Diğer bir milletvekili arkadaşımız, İzmir Milletvekili arkadaşımız Sayın Ülkü, 26 arkadaşıyla birlikte vermiş olduğu araştırma önergesinde "futbolun güzelliğine gölge düşüren şike ve bunun gibi iddiaların araştırılıp açıklığa kavuşturulması, sadece iddiaları öne sürülen ya da suçlamalara maruz kalanlar için değil, temiz toplum için gereklidir; bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir araştırma komisyonu kurarak bunların üstüne gitmelidir" diyor.

Yine, aynı şekilde, İzmir Milletvekili arkadaşımız Sayın Ersin "bir süreden beri, bazı yazılı ve görsel basında yer alan ve kamuoyunu rahatsız eden şike haberleri ve itiraflar, bu başarıları gölgelemekle kalmayıp, genel olarak Türk sporunu zan altında bırakmaktadır" değerlendirmesini yapmak suretiyle, bütün bu iddiaların araştırılmasını, 23 arkadaşıyla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan talep etmişler.

Yine, Musa Uzunkaya, aynı şekilde, bu araştırma önergesiyle, hakem hataları ve varsa kasıtlı kural ihlallerinin, genelde Anadolu takımları için kullanılan taraflı davranılıyor iddialarının, çete, mafya ve şike iddialarının varlığı ve sporun sonuçlarını etkilediği ve bazılarının bundan maddî menfaat sağladığı iddialarının, spor sahalarına hiç yakışmayan kötü tezahüratın ve şiddetin önüne geçilebilmesi için alınacak önlemlerin ortaya konulması amacıyla, 26 arkadaşıyla birlikte bir Meclis araştırması önergesi vermiş ve bir komisyon kurulmasını talep ediyor.

Son olarak da, Sayın Özak, 22 arkadaşıyla birlikte, başta futbol olmak üzere, diğer spor dallarında şike ve benzeri durumların olup olmadığının araştırılması, teşvik primi denilen uygulamanın hukukî ve ahlakî açıdan değerlendirilmesi, Türk sporuna katkısının araştırılması, televizyonlarda yayınlanan spor programlarının Türk sporuna katkısının ve taraftar şiddetine etkisinin araştırılması ve gereken önlemlerin alınması amacıyla bir Meclis araştırması önergesi vermiş.

Tüm arkadaşlarıma, böylesine önemli bir konuyu, Türkiye'nin, özellikle spor camiasının gündeminde hep yer alan konuları araştırma önergelerine konu yapıp Genel Kurulun önüne getirdikleri için teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, spor, belki bireysel olarak başladı; ama, daha sonra bir yarışma sporu hüviyetine büründü. Belki, sporun faaliyet alanı önce yöreseldi, daha sonra ülkesel hale geldi; daha sonra da bölgesel oldu, bölge ülkeleri, kendi aralarında her türlü spor alanında müsabakalar yapmaya başladılar ve daha sonra, bu, evrensel hale geldi. Dolayısıyla, bugün, dünyada, spora önem vermeyen, özellikle performans sporcusu yetiştirmeyen ülke hemen hemen yok gibidir. Nitekim, en son yapılan Atina Olimpiyatlarına 202 ülkenin sporcularıyla birlikte katılmış olması, ülkelerin spora vermiş oldukları önemi gösterir; çünkü, başarılı sporcu yoluyla ve spor alanında başarılar yoluyla, ülkeler kendilerini tanıtmayı arzu etmektedirler.

Dünyada, bazı ülkelerin anayasalarında spordan bahsedilir; ama, bizim Anayasamız -geçmişteki anayasaları da kastediyorum, şimdiki, yürürlükte bulunan Anayasamızı da kastediyorum- 59 uncu maddesinde, spora yer veren, sporun tabana yayılması gerekliliğini vurgulayan ve başarılı sporcunun korunmasını amaçlayan bir düzenlemeyi bünyesinde barındırmaktadır.

Kuşkusuz, spor, diyalog, barış, dostluk gibi güzel kavramların gelişmesine hep yol açmıştır, yol açmalıdır. Hagi'nin Türkiye-Romanya ilişkilerinin gelişmesine katkısını inkâr edebilir miyiz?! İbrahim Kutluay'ın Atina'da bir basketbol takımında oynamış olması Türk-Yunan ilişkilerinin normalleşmesine önemli katkılar sağlamıştır; Atina'da, olimpiyatlar esnasında, bizzat, kendisiyle birlikte bulunduğum bir gün bunu yaşadığımı ifade etmek istiyorum. Derwall'ın, Schumaer'in Türk-Alman ilişkilerine katkısını inkâr edebilir miyiz?! Dolayısıyla, başarılı sporcular, bana göre, gönüllü birer elçilerdir. O nedenle, her ülke, başarılı sporcular yoluyla hem kendisini tanıtmakta hem de diğer ülkelerle olan ilişkilerinin olumlu istikamette gelişmesine çalışmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, her büyüyenin, her gelişenin sorunları da oluyor. Dünyada ve ülkemizde spor gelişiyor; ama, tabiî, gelişen ve büyüyen sorunlarla birlikte karşımıza çıkıyor. Bugün, burada, demin söylediğim güzellikleri daha geniş şekilde görüşmeyi, konuşmayı, sporun faziletlerini, ondan yararlanma sonucunda elde ettiğimiz güzellikleri dakikalarca anlatmayı arzu ederdim; ama, maalesef -biraz önce önergelerin özetinde de ifade etmiştim- genelde sporun, özelde de futbolun sorunlarını konuşmak zorunda kaldık. Bu niçin böyledir; niçin sporun ve özelde de futbolun olumsuz yönlerini burada konuşmak durumunda kaldık?

Değerli arkadaşlarım, hem dünyada hem ülkemizde özellikle futbol bir ekonomik sektör haline geldi. Rakamlar doğru mudur, bilemiyorum; ancak, basın yayın organlarında yer alan haberlerde, bir yıl içerisinde tüm dünyada futbol sektöründe 250 milyar doların döndüğü ifade ediliyor; bu çok önemli bir rakamdır. Ülkemizde de, özellikle son yıllarda, futbol sektörü, kuşkusuz ki, büyük paraların işlem gördüğü bir sektör haline geldi. Bu durum, zaman zaman, futbolun görsel bir sanat olma özelliğinin önüne geçiyor; yani, ekonomik bir sektör olması, futbolun güzelliğinin, bir seyir sanatı olmasının önüne geçiyor. O nedenle, işte şu anda konuşmakta olduğumuz, biraz sonra konuşacağımız sorunları yaşıyoruz.

Birtakım menfaat odakları "çete" diyebileceğimiz "mafya" diyebileceğimiz birtakım örgütler, böylesine önemli bir kaynaktan pay alabilmek için, bu işin içerisine girme ihtiyacını duyuyorlar. Tabiî, muvaffak oluyorlar mı olamıyorlar mı, onu kamuoyunun ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımın takdirine bırakıyorum; ama, konuşulanlar ve iddialar, bu konuda hiç de başarısız olmadıkları şeklinde bir kanaati, ifade etmeliyim ki, pekiştiriyor.

Tabiî, bu, birtakım menfaat çatışmalarını da gündeme getiriyor. Tabiî, bundan bir şiddet türüyor, fanatizm doğuyor ve aynı zamanda haksız rekabet de gündeme geliyor. "Doping" dediğimiz, yasak maddelerin kullanılması da, sporun bugün içinde bulunduğu olumsuzluklardan biridir. Nitekim, bunca kontrole rağmen Atina Olimpiyatlarında, 10'dan fazla sporcunun, doping maddesi kullandıkları için, ya yasaklandığını yahut da bazılarının almış olduğu madalyalarının geri alındığını hepiniz biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu olumsuzluklar var diye, bunları yaşıyoruz diye, biz, spordan, sporu geliştirmekten, başarılı sporcu yetiştirmekten vazgeçecek miyiz? Anayasanın 59 uncu maddesinde ifadesini bulan, biraz önce ifade ettiğim, sporun kitlelere yayılmasını teşvik etmekten, başarılı sporcuları korumaktan, kollamaktan, yetiştirmekten vazgeçecek miyiz? Nasıl ki, affedersiniz, mikrop var, hastalık var diye yaşam mücadelesinden vazgeçmiyorsak, bu olumsuzluklar var diye spordan ve sporu geliştirmekten de vazgeçecek değiliz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, spor, önce, ifade edeyim ki, sivil bir alandır; çünkü, spor kulüpleri sivil toplum örgütleridir ve Dernekler Kanununa göre faaliyette bulunurlar. Devletin görevi, bu alanı daha da genişletmek ve daha da özgürleştirmektir. Nitekim, Futbol Federasyonu, yanılmıyorsam, bundan oniki yıl önce, spor alanını genişletmek ve sporun gerçek aktörleri tarafından yönlendirilmesini sağlamak amacıyla özerk hale getirilmiştir. Nitekim, bu yılın başlarında, Yüce Parlamentomuz, iktidarıyla muhalefetiyle sizler, benim Bakanlığımca hazırlanıp, Parlamentoya hükümet tasarısı olarak sevk edilen, diğer federasyonlara da özerklik yolunu açan kanun tasarısını kabul ettiniz, şu anda yürürlüktedir. Yanılmıyorsam, şu ana kadar, futbol dışında 8 tane federasyonumuz da özerklik statüsüne kavuşmuştur.

Biz, Hükümet olarak, yani, devlet erkini kullanan organlar olarak, spor alanının özerk bir statüde olmasını, kuşkusuz ki, arzu ediyoruz. Nitekim, bununla ilgili de, içerisinde bulunduğumuz yılın başında, demin söylediğim yasal düzenlemeyi yaptık; ama, değerli arkadaşlarım, özerklik başıboşluk değildir, denetimsizlik değildir. Nitekim, çıkarmış olduğumuz yasalarda da bu önlemleri alacak düzenlemelerimiz vardır.

Eğer, spor alanında, özellikle futbolda, sporla bağdaşmayan işler oluyorsa, devlet, hükümet, herhalde, bunlara seyirci kalamaz, kalmamalıdır. Bugün, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı da budur. Millet iradesinin tecelli ettiği yer olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, sivil bir alan olmasına rağmen, sporda meydana geldiği ifade edilen, iddia edilen hususlar karşısında sessiz kalmıyor, seyirci kalmıyor; bütün bu iddiaları araştırmak için önergeleri gündemine alıyor, büyük bir ihtimalle de, bu önergelerin görüşülmesinden sonra, sizlerin oylarıyla bir araştırma komisyonu kurulacak. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama görevinin dışında ikinci önemli bir görevi olan denetim görevinin de bir gereğidir, bir sonucudur.

Bendeniz, biliyorsunuz, hükümette aynı zamanda spordan da sorumluyum; ama, yasaların bana vermiş olduğu yetki, sporla ilgili, özellikle futbolla ilgili denetim ve gözetim yetkisidir. Ben, bu görevimi Başbakanlık Teftiş Kurulu kanalıyla kullanabiliyorum. Peki, göreve geldiğiniz süre içerisinde bu yetkinizi kullandınız mı; kuşkusuz ki, kullandım. Basında, kamuoyunda yer alan ve bu araştırma önergelerine konu olan iddiaların doğru olup olmadığı, doğru ise sorumlularının tespiti amacıyla Başbakanlık Teftiş Kurulunu görevlendirdim, kendilerinden bir rapor da aldım. Ancak, bu raporda, Başbakanlık Teftiş Kurulu, başka hususların da araştırılmasına ihtiyaç duyduğu için yeniden onay istedi. Bu onayı da vermek suretiyle daha geniş çaplı bir araştırma yapılmasını arzu ettik, bu talimatı verdik; şu anda o çalışma devam ediyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, özellikle sporda şiddet ve düzensizlikle ilgili, bana göre, üzerine düşeni bu yılın nisan ayında yerine getirdi. 7 Mayıs 2004 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, bu Parlamentoda iktidar ve muhalefet partilerinin işbirliğiyle ve destekleriyle çıktı.

Şimdi, bu olaylar niye oluyor; neden bu olumsuzlukları yaşıyoruz; bu şike söylentileri nereden kaynaklanıyor; bunların aslı var mı; neden spor sahalarımızda, tribünlerde şiddete maruz kalıyoruz? Şiddet görüntüleri hepimizi rencide ediyor, yaralıyor. Nitekim, pazar günü akşamı, bir futbol karşılaşmasında, tribünde gencecik bir vatandaşımızı maalesef kaybettik. Kendisine Cenabı Hak'tan rahmetler, ailesine de sabır diliyorum.

Peki, bizim çıkarmış olduğumuz yasa, hâlâ yürürlükte olan Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa neler öngörüyordu, şöyle, ne gibi düzenlemeler getirdiğimize bakarsak, bu olayların niçin meydana geldiğinin de cevabını buluruz.

Bakın, o Yasa neler öngörmüştü: "Spor alanlarında sağlık ve güvenlikle ilgili her türlü düzenlemeyi yapma görevi, evsahibi kulübe aittir." En önemli maddelerden biri; evsahibi kulüp, güvenlikle ilgili tedbirler alma konusunda görevlendirilmiş. Kim görevlendirmiş; Türkiye Büyük Millet Meclisi, sizler, bizler görevlendirdik.

"Spor alanlarında çocuklar ve engellilerin müsabakaları izleyebilmeleri için, durumlarına uygun yerler tahsis edilir" demişiz ve devam etmişiz "spor alanlarında seyircilerin oturma yerleri numaralandırılır. Koltuk sayısı kadar bilet bastırılır ve satışa sunulur. Spor alanlarına kapasitenin üzerinde ve biletsiz seyirci alınamaz." Ne zaman demişiz bunu; işte, bu yılın nisan ayında demişiz ve bu konuda yapmış olduğumuz yasal düzenleme de, Resmî Gazetede 7 Mayısta yayımlanarak yürürlüğe girmiş.

Şimdi, işte, bu olaylar neden oluyor, neden tribünlerde bir kargaşa var sorusunun cevabı aslında burada yatıyor. Biz, yasama organı olarak, bu tür olayların meydana gelmemesiyle ilgili, aslında, yasal önlemleri almışız, bunu yürürlüğe de koymuşuz.

Ayrıca "spor alanlarında güvenliğin sağlanması ve yasalara aykırı davrananların tespiti amacıyla, gerekli teknik donanımlar kurulur" demişiz. Bunlar ne; bunlar, güvenlik kameralarıdır. Bunlar, giriş-çıkışta biletsiz seyirci girmesin diye, elektronik sistemlerin kurulmasıyla ilgili düzenlemelerdir.

V. HAŞİM ORAL (Denizli)- Turnikeler...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Turnikelerdir kuşkusuz; ama, bir de, bu yasayı uyguladınız, il güvenlik kurulları, bu olaylara sebep olanları tespit etti, müsabakalara belirli süre girmesine men cezası verdi. Peki, o kişinin stada ertesi hafta girmemesini nasıl temin edeceksiniz? Bununla ilgili, orada, görüntüsünden, resminden tanıyacak olan bir sisteme ihtiyaç var. Kuşkusuz ki, bütün bunların kurulması gerekliliğini, biz, çıkarmış olduğumuz yasada öngörmüşüz.

Başka neleri öngörmüşüz; "spor kulüpleri, güvenliği sağlamaya yetecek sayıdaki güvenlik elemanlarını müsabaka öncesinden müsabakanın tamamlanıp seyircinin ve sporcuların tahliyesine kadar geçecek dönem içerisinde, müsabakanın yapılacağı yerde bulundurmak ve spor alanının iç güvenliğini sağlamakla yükümlüdürler" demişiz.

"Müsabakaların yapılacağı spor alanına, güvenlik güçlerince gerçekleştirilecek kontrolden sonra seyirci alınır" demişiz.

Genel güvenlik güçlerince veya genel güvenlik güçlerinin denetiminde, özel güvenlik güçlerince üst araması yapılacağını ve bu kanunun amacına aykırı madde ve cisimlere elkonulacağını öngörmüşüz. Bunların sağlıklı şekilde yapılmaması veya yakalanması halinde bu maddelerin, bunların para cezası, hapis cezası, müsabakadan men cezası gibi müeyyidelerini öngörmüşüz.

Çıkarmış olduğumuz yasanın gerekçelerine ve çıkış amacına uygun tatbik edilmemesinden, şöyle söylemek daha da uygun olur, tam olarak tatbik edilmemesinden kaynaklanan birtakım sorunları yaşadığımızı huzurunuzda ifade etmek zorundayım.

Ayrıca "emniyet teşkilâtı tarafından; fanatizmin önlenmesi, faillerin tespiti, eylemlerin delillendirilmesi, verilen cezaların takibi ve bu kanuna aykırı eylem ve davranışların engellenmesi amacıyla bilgi bankası oluşturulur." Nerelerde; illerimizde, emniyet müdürlüklerinde ve "toplanan bilgiler üç ayda bir ilgili federasyonlara bildirilir" demişiz; yani, bu işin takibiyle ilgili de bilgi bankası oluşturulmasını il güvenlik kurullarına ve dolayısıyla, il emniyet...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, özetliyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Çok teşekkür ederim.

Bu kadar kısa sürede... 20 dakika ne kadar çabuk doldu. Bazen heyecanlı maçlarda da böyle oluyor, zamanın nasıl geçtiği belli olmuyor.

Evet, sözlerimi toparlamak durumundayım.

Değerli arkadaşlarım, bu yasanın, şu anda kamuoyunda tartışılan, hepimizi rahatsız eden ve araştırma önergelerine konu olan olumsuzlukların yaşanmamasıyla ilgili eksikleri olabilir. Biz, yasama organı olarak, bir yasal düzenlemeyi ortaya koyduk. Şimdi, görünen o ki -biraz önce de ifade ettim- bu yasanın tam olarak uygulanmamasından doğan sıkıntıları ve problemleri yaşıyoruz. O halde, bu yasayla görevli ve sorumlu kılınan herkese, bundan sonra bu tür olayların yaşanmamasıyla ilgili sorumluluklar düşüyor. Önce, spor kulüplerimizin başkanlarına ve değerli yöneticilerine önemli sorumluluklar düşüyor.

Birtakım spor kulübü taraftarlarının taşkınlıklarının arkasında, spor kulüp yöneticilerinin bazıları tarafından desteklenmesi, kendilerine ekonomik destek sağlanması iddiaları var. Bunlar çok ciddî iddialardır. Sahadaki futbolcu profesyoneldir, para karşılığı o kulüpte top oynamaktadır. Çok az da olsa, birtakım seyirciler, kendilerini profesyonel seyirci olarak görmeye ve sadece o profesyonelliğin gereğini yapmaya başlamışlardır. Sorun buradan kaynaklanıyor. O halde, önce kulüplerimiz, il güvenlik kurullarımız, valilerimiz, emniyet müdürlerimiz ve tabiî ki Futbol Federasyonumuz -bu yasa, Futbol Federasyonumuza da, bütün bu önlemlerin takibiyle ilgili görevler yüklemiştir- herkes, görevini en iyi şekilde yerine getirecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ben, ortaokul sıralarındayken, çok sık, futbol müsabakalarını seyretmeye giderdim. O zaman da tribün liderleri, önderleri vardı. Mesela, Allah rahmet eylesin, ben şimdi çok iyi hatırlıyorum, bir Karıncaezmez Şevki vardı... Karıncaezmez... Şimdi, bizim Karıncaezmezlere ihtiyacımız var. Karınca ezmezlerin yerine, şimdi, aynı takım taraftarı olduğu halde, arkadaşını öldüren, insan ezen insanlar türemişse, bunun üzerinde düşünmemiz lazım. Olay, sadece bir futbol olayı olmaktan çıkıyor, bir sosyal boyuta ulaşıyor. İnsan malzememizi de, bizim, yeniden gözden geçirmeye ihtiyacımız var. Bu çocuklar bizim çocuklarımızdır, ölen de, öldüren de bu ülkenin çocuklarıdır. Neden bizim insanlarımız bu hale gelmiştir, bunların üzerinde de ayrıca durulmasında büyük yarar olduğu kanaatindeyim. Geçmişte karıncayı dahi incitmeyen tribün liderleri yerine, şimdi, aynı takımın seyircisi konumundaki arkadaşına her türlü ezayı, cefayı yapacak insanlar türemişse, kuşkusuz ki, bununla ilgili, devletimizin, devlet erkini kullananların üzerine düşenleri yapması gerekir.

Tabiî ki, ben, Hükümet adına, Hükümetin bir üyesi olarak, bu konuda sorumluluk duyuyorum. Millî eğitim sistemimizde yapılması gereken değişiklikler vardır kuşkusuz, bunları yapmalıyız ve Anayasanın 5 inci maddesinde ifade edilen, vatandaşlarını maddî ve manevî açıdan en iyi şekilde yetiştirme görevi devletin bir görevidir, devlet erkini kullanan kurumların görevidir. O halde, insanlarımızın, maddî ve manevî açıdan gereksinimlerini de karşılayacak olan bir uygulamayı sağlamak durumundayız ki, bu olaylarla karşılaşmayalım.

Değerli arkadaşlarım, özetle, kuşkusuz ki, bu iddialar ve yaşananlar araştırılmaya değer konulardır. Biz, Hükümet olarak, bu araştırma önergelerinin birleştirilerek görüşülmesi sonucunda bir komisyon kurulmasını arzu ediyoruz; tabiî ki, takdir Yüce Heyetinizindir. Bu komisyonun ciddî bir çalışma yaparak, bu olaylar neden meydana geliyor, müsebbipleri kimlerdir, sebepleri nedir... Birtakım şike iddiaları var, bu şike iddialarıyla ilgili konuşmak isteyen insanlar "çekiniyoruz, konuşamıyoruz" diyorlar. Herhalde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin içerisinden çıkan bir komisyonun güven vermesi gerekir; çünkü, demokrasilerde, Meclisin üzerinde, millî iradenin üstünde başka bir güç yoktur.

O bakımdan, ben, bu komisyonun kurulmasını ve bütün bu iddiaların üzerine gidilerek ortaya somut öneriler getirilmesini, eğer, suçlular var ise, bunların tespitini ve kuşkusuz ki, savcılığa intikalini arzu ettiğimizi ifade etmek istiyorum ve yeniden önerge sahibi arkadaşlarıma duyarlılıkları sebebiyle teşekkür ediyor ve saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

AK Parti Grubu adına, Trabzon Milletvekili Faruk Özak.

Buyurun Sayın Özak, (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK NAFİZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türk sporunda rüşvet, şiddet, şike ve haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin, milletvekili arkadaşlarımla birlikte vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, spor ile şiddeti, spor ile şikeyi, spor ile haksız rekabeti aynı cümlede konuşmak kadar, böyle, anlamsız ve üzücü bir şey yok, bunu işin başında söylemek istiyorum; ama, maalesef, bugün geldiğimiz nokta bu; özellikle, gündemimiz de bu.

Spor, insanlık tarihi boyunca ve özellikle, 20 nci Yüzyılın başından itibaren toplumların, kültürlerin ve insanların birbirlerini tanımalarında, kaynaşmalarında ve ilişkilerinde önemli bir görevi yerine getirmektedir. Spor, küreselleşen dünyada asıl fonksiyonu olan kardeşlik, barış gibi kavramları geliştirirken, bir yandan da, devletlerin, takımların, insanların birbirleriyle yarıştıkları bir sosyal olgu ve toplumsal bir hareket haline gelmiştir. Bu büyüklükte ve anlamda bir değer haline gelen sporun, her türlü kötülükten arındırılması, sporu seven her kişinin hedefi olmalıdır.

Dünya ve ülkemiz sporu için en zararlı olgulardan biri de şiddettir. 21 inci Yüzyılın bu ilk bölümünde özellikle, futbol sahalarında ve tribünlerde yaşanan şiddet, gösterilen tüm çabalara, ayrılan maddî ve manevî kaynaklara rağmen rahatsız edici bir problem olarak devam etmektedir; biraz evvel Sayın Bakanımız da çok güzel takdim ettiler- özellikle bugün de, maalesef, gündemimizin birinci maddesidir.

Avrupa'daki her ülke gibi ülkemiz de bu olaydan olumsuz olarak etkilenmektedir. Özellikle futbol müsabakalarında şiddet, futbol alanlarından dışarılara, kentsel alanlara ve şehir merkezlerine taşınmaktadır. Bu tür olaylar, yasalara uyan gerçek seyirciler, taraftarlar ve kent sakinleri üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır; ayrıca, spor organizasyonlarının toplum üzerindeki tedirginliğini artırıcı olmaktadır. Özellikle şiddetin hasar verici etkisi ya da spor müsabakalarındaki şiddet tehdidi, bunlara maruz kalan kurbanların ötesinde diğer masum insanlara kadar uzanmaktadır; özellikle spor alanları etrafındaki yerli sakinler arasında korku atmosferi yaratmaktadır. Şiddet, aileleri, bayanları, çocukları, yaşlı insanları, özürlü insanları aktif olarak müsabakalara katılmaktan, izlemekten, heyecanını yaşamaktan, tadını çıkarmaktan alıkoymaktadır.

Bugün bir köşeyazarı şöyle yazıyor."Ben, bir daha çocuğumu, eşimi maçlara yollamayacağım." Bu, son derece acı bir tablodur arkadaşlar. Maalesef, daha iki gün önce İstanbul'da oynanan bir süper lig müsabakası sırasında yaşanan ve genç bir futbolsever kardeşimizin ölümüyle sonuçlanan son şiddet olayı hepimizi son derece üzmüştür. Merhum kardeşimizin ailesine ve Türk spor kamuoyuna başsağlığı diliyorum.

Gerçek sporseverler, bu gibi olaylara karşı bir an önce gerekli ve yeterli önlemlerin alınması için, yetkililerden, bizlerden somut çabalar beklemektedir. Her sağduyulu vatandaşımız, müsabakalarda artan şiddet, düzensizlik ve özellikle küfrün önlenerek, spora, sporcuya ve ilgililere yakışır bir centilmenlik tablosunun oluşmasını istemektedir. Bu konuda, medya, spor kulübü yöneticileri, federasyonlar ile ilgili her kişi ve kurum, artık, hemfikir olup, herkes bir çözüm arayışı içerisine girmiştir; bugünkü tablo böyledir.

Sporu, özellikle futbolu şu hale getirmedikten sonra, gerçekten, bu konuda çok başarılı olamayız: Bir tiyatroya nasıl gidiyorsak, bir pikniğe nasıl gidiyorsak, bir sinemaya nasıl gidiyorsak ve nasıl, bir düğüne gidip, oradan zevk alıyorsak, moral alıyorsak, aynı şeyi sporda da yapmak durumundayız.

Bilindiği üzere, şiddete yönelik bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak amacıyla -Sayın Bakanım da söyledi- 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasayı çıkardık; yönetmeliği de geçti. Bu, gerçekten güzel bir yasadır. Dört dörtlük müdür; hayır. Uygulamada hatalar olabilir mi; olabilir. Nitekim, hatalardan, yanlışlardan, eksiklerden de bahsedeceğim.

Ancak, ben şuna inanıyorum: Dopingle ilgili, kullananların cezalandırılmasıyla ilgili bir talimat çıkmıştı. Dopingde azalma var. Niye; yapan belli, teşhisi kolay.

Ben, bu yasanın, sporda şiddet ve düzensizlikle ilgili de son derece önemli sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Elimde birtakım bilgiler var. Özellikle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüz bu konuda çalışmalar yapıyor, gidiyor, incelemeler yapıyor. Muhtelif illerde 84 tane vaka tespit edilmiş ve bunlarla ilgili cezalar verilmiş.

Eksiklerimiz nedir; x-ray cihazlarımız hepsinde yoktur; isme bilet kesilmemektedir, fazla bilet kesilmektedir, biraz evvel Sayın Bakanımız da söyledi; merdivenlere insanlar oturtulmaktadır; suçlu insanların sahaya girmeleri önlenememektedir. Ben inanıyorum, bunlar önlenecektir. Özellikle spor kulüplerimiz, bu konuda, daha, henüz tam hazırlıklarını yapamamışlardır; bu konuda onlara bir müddet de verilmişti. İl güvenlik kurullarımız, özellikle valilerimiz, emniyet müdürlerimiz bu konuda hassasiyet göstermelidirler; çünkü, siyasî irade, burada, CHP'siyle, AK Partisiyle arkasındadır. Artık, bunda, daha, hiçbir tavize tahammülü olmayan bir tabloya gelmişizdir, öyle söylüyorum.

Satılması, kullanılması ve taşınması yasak olan madde ve cisimler, kötü tezahürat, seyir güvenliğinin ihlali, usulsüz bilet satışı... Bunlarla ilgili eksikleri söyledim.

Özellikle bedava bilet verme konusunda son derece önemli tartışmalar var. Taraftar-yönetici ilişkilerine iyi bakmak lazım. Taraftarın tarifini yeniden yapmamız lazım. Taraftar derneklerine yeniden bir çekidüzen verilmesi lazım. Taraftar, yakan, yıkan, söven, döven ve yalnızca kulüpten bir menfaat elde eden kişi olmaktan çıkarılmalı, taraftar, sporu spor için yapan insanlardan oluşan kitleler olmalıdır. Özellikle bu konuda son derece önemli çalışmalar yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Zaten, yasada da var; taraftar temsilcilikleri tespit ediliyor, taraftar derneklerinin statüsü belirlenmiş; onlar da bu yasaya uymak durumundalar. Özellikle bu konuda çalışmalar yapmamız lazım.

Taraftar-yönetici ilişkilerinde birtakım maddî ilişkilerin olduğu doğrudur. Bunları zaman zaman okuyoruz, duyuyoruz, yaşıyoruz. Bu nedenle, özellikle, dürüst, karakterli ve kararlı yöneticilere ihtiyaç var. Bu yöneticilere yalnız spor kulüplerinde değil, federasyonlarda da var, hakemlik bazında da var, il yönetimleri açısından da var, vali olarak da var, emniyet müdürü olarak da var. Özellikle kararlı olursak, sabırlı olursak ve bu işte ısrarcı olursak, ben, bu konudaki iyileşmelerin önümüzdeki dönemde olabileceğini, çok yakın bir dönemde olabileceğini düşünüyorum.

Özellikle olayın bir eğitim boyutu var. Ben, burada ve Plan ve Bütçe Komisyonunda şunu söylemiştim: Bu yasayı geçirdik; ama, bu yasa geçti diye hemen şiddet ve düzensizlik önlenmez. Neden önlenmez, neden bu hale geldi; birden gelmedi, birden de önlenmez.

Dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda Kültür Bakanlığı bütçesinde şunu söyledim ve sizlerle bunu paylaşmak istiyorum: Özellikle, 2 yaş, 3 yaş, 5 yaş, 6 yaş çocuklarımız, bugün, çizgi filmlerle, yabancı, ithal çizgi filmlerle, şiddet içeren, anane ve geleneğimize, millî kültür ve değerlerimize uygun olmayan, tamamen karşıtı olan bu çizgi filmlerle, böyle, yoğun bir baskı altındalar. Bizim, işe, evvela buradan başlamamız lazım.

Ben, yine burada söylemiştim; özellikle okullarda spor bilincini değiştirmemiz lazım, spor kültürünü, sporun centilmenlik, barış, hoşgörü olduğunu anlatmamız lazım. Özellikle, Millî Eğitim Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün bir çalışması var ve bir de, şu eseri gördüm, çok mutlu oldum; Türk Millî Olimpiyat Komitesi, İlköğretim Okullarında Spor Kültürü ve Olimpik Eğitim Kılavuz Kitabı hazırlanmış; bunu devam ettirmemiz lazım. Spor ve sosyal hayat, spor ve kuralları, spor ve arkadaşlık, sporda başarılı olma, sporda centilmence davranış, yasadışı rekabet ve doping gibi konular var. Yani, bir maçın sonucunun her şey olmadığını anlatmamız lazım, spora katılmanın çok şey olduğunu anlatmamız lazım, sporun bir eğlence olduğunu, biraz evvel de bahsettiğim gibi, işte, bir düğüne gider gibi, bir geziye gider gibi, bir nişana gider gibi, bir pikniğe gider gibi buraya gidip zevk almamız gerektiğini anlatmamız lazım. Özellikle, medyadaki kışkırtıcı beyanlardan vazgeçilmesi lazım. Zaten, bu, yasamızda da var; ama, ben, özellikle medyaya sesleniyorum; medyamızın bu konuda çok duyarlı olması lazım; kışkırtıcı yayınlar, maalesef, gençlerimizi etkiliyor; özellikle bu konuda çok dikkatli olmamız lazım.

Kulüp yöneticilerinin, olayı bir namus olayından çıkarıp, bir yarışma olduğunu, yarışmanın sonunda her türlü sonuca saygı gösterilmesi gerektiğini yüzde yüz belirtmeleri lazım. Aksi takdirde, rüzgâr ekip fırtına biçiyoruz, Allah korusun. İnşallah, bu olay sondur diye düşünüyorum.

Özellikle, bu, insan kalitesiyle ilgilidir. İnsan kalitesi, özellikle futbol kulüplerimizin yönetimleriyle de ilgilidir. Yöneticileriyle ilgili, üyelerimizle ilgili, genel kurullarla ilgili son derece çalışmamız lazım. Özellikle, yüzmilyonlarca dolar -ki, Türkiye'deki rakam 400 000 000 dolardır- bu sektörde harcanıyor. 20 000 000-30 000 000 dolar harcayan bir kulüple -dernek statüsüyle- (A) derneğini aynı statüde tutmamız doğru değildir. Bu malî hareketlerin şeffaf olması lazım, denetlenebilir olması lazım. Çünkü, bu Meclis, özellikle bu dönemde CHP'siyle, AK Partisiyle futbol kulüplerimize çok önemli katkılar yapmıştır. Ne yapmıştır; stopajları yüzde 40'tan yüzde 15'e düşürmüştür. Ne yapmıştır; vergi barışıyla vergiler affedilmiştir; sonra, vergi affı olmuştur. En son, temmuz ayında, yine, vergi borçları 5 yıla yayılmıştır ve yüzde 36 faiz yüzde 6'ya düşürülmüştür. Daha, artık, himaye edecek bir durum yok. Sporcularımız da vergi verecek ve özellikle, futbol kulüplerimizin çift defter uygulamasından tek defter uygulamasına geçmeleri lazım. Buradaki para ilişkilerinin, özellikle, biraz sonra geçeceğimiz, işte, şike ve haksız rekabet konusunda denetlenebilir olması lazım.

Özellikle, bu yasanın uygulanmasına ilişkin yapılan incelemelerde, işte, bu söylediğim x-ray'le ilgili biraz eksiklikler var. Statlarımızın UEFA standartlarında olması gerekiyor. UEFA'nın idarî, malî, teknik kriterlerine kulüplerimizin tamamının uyması lazım. Aksi takdirde, müeyyideler var. Özel güvenlik güçlerinin tabiî ki, hizmet yönünden eksikleri olduğunu görüyoruz. Özel güvenlik kolay bir iş değildir. Özellikle, hadise olmadan önce, hadiseyi sezebilen, insan psikolojisi bilen ve son derece yetiştirilmiş insanlara ihtiyaç vardır. Bu konuda biraz sıkıntı çekebiliriz; ama, bu konuda İçişleri Bakanlığımızın deneyimlerinden yararlanmamız gerekiyor. Özellikle, spor kulüpleri, taraftar dernekleri, taraftar temsilcileri, federasyonlar, il spor güvenlik kurulu ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün, yasanın amaçlanan biçimde uygulanması için üzerlerine düşen görev, yetki ve sorumlulukları yerine getirmeleri gerekmektedir. Yasa, ancak bu yolla şiddet ve düzensizliği önleyebilecektir. Bu şiddet ve düzensizlikle ilgili yasaların çıktığı ülkelere bakıyoruz, mesela, İtalya'da yüzde 25 azalma görüyoruz. Ben inanıyorum ki, ülkemizde de bu azalma olacak; ama, burada birlikte hareket etmemiz gerekiyor.

Özellikle aileden, ilköğretim seviyesinden başlayarak eğitime son derece önem vermemiz gerekiyor. Eğiticilerin hedefi, küçük yaşlarda spora başlayan çocuklarımızın sadece spora karşı yeteneklerini geliştirmek değil, onların spor kavramına olan saygılarını tesis etmek ve sporu tümüyle doğru algılamalarını sağlamak olmalıdır.

Aile büyüklerinin çocuklarına ilk öğreteceği şey, bir takımın taraftarı olması değil, önce sporu, sporcuyu ve sporun içindeki tüm unsurları anlatmak ve sevdirmek olmalıdır. Yeni nesiller, sevgisizliğe de nefrete de şiddete de aldatmaya da haksız kazanca da gerçek sporda asla yer olmadığını bilerek yetiştirilmelidir. Bu da bizim en büyük görevimizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insan yaşamının vazgeçilmez bir unsuru olan spor, yaşamın diğer alanlarını da etkilemektedir. Sportif mücadelelerin belli kurallar içerisinde gerçekleşmesi, bireysel ve toplumsal yaşamda önemli bir işleve sahip olan sporda, ahlak, olmazsa olmaz bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sporun ve özellikle futbolun etki alanının geniş olması, yasadışı yollarla rant peşinde olan kişilerin de bu sektöre yönelmesine neden olmuş ve bu yarış ister istemez sporun ruhuna aykırı olan şike ve benzeri bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Sporumuzda, özellikle futbolumuzda ortaya atılan şike iddiaları, konuyla ilgili yazılı ve görsel basında yapılan yayınlar, hem Türk sporunu ve sporcularını hem de kamuoyumuzu rahatsız etmekte, Türkiye'nin ve Türk sporunun itibarını uluslararası platformda zedelemektedir.

Özellikle kayıtdışı ekonominin, maalesef, yaygın olduğu ülkemizde yılda yaklaşık 400 000 000 doların dolaştığı futbol, bir hobi olmaktan artık çıkmış, bir sektör haline gelmiş. Bu durum, olumlu olduğu gibi olumsuz bazı gelişmelere de yol açmıştır. Futbola olan ilgi ve sahip olunan ekonomik gücün büyüklüğü, futbolun tertemiz ve kendi ilkeleri içerisinde yol alabilme imkânlarını zorlamaktadır. Bu zorluklardan biri ve en önemlisi, futbol alanında yaşanan şike olaylarıdır. Dünya futbolunun bir gerçeği olan şike, ne yazık ki ülkemizde de bir sorun haline gelmiştir. Özellikle bir şirketin yapmış olduğu istatistikte, "Türkiye'de şike var mıdır" sorusuna, halkımızın yüzde 93,6'sı"evet vardır" diye, maalesef, cevap vermiştir.

Spor karşılaşmalarında şikenin tanımı, müsabakanın ya da yarışın sonucunun önceden belirlenmesi, anlaşmalı karşılaşma, danışıklı dövüş, haksız bir çıkar sağlamak amacıyla bir işin sonucunu gizli ve önceden yapılan bir anlaşmayla belirlemedir. Gizli bir anlaşma, aldatma ve haksız çıkar söz konusudur. Tanımdan anlaşılacağı gibi, şike, spor olayının bütün ilkelerini ve ahlak kurallarını yok sayan, fair play uygulamalarını ortadan kaldıran, ahlâkdışı bir olgudur.

Eski olimpiyat oyunlarının kayıtlarından bakıyoruz; ikibin yıl öncesine dayanan, milattan sonra 2 nci ve 3 üncü yüzyıllara ait Likya Antik Kenti yazıtlarında da şikeyle ilgili, maalesef, belgeler bulunmaktadır. Demek ki, bu dünya kuruldu kurulalı bu tip ahlâkdışı uygulamalar olmuştur.

Dört şeklinden bahsediliyor; sosyal ya da siyasî baskıyla yapılan şike, hatır şikesi, maddî kazanç şikesi ve en önemlisi de, özellikle İtalya'da "kara toto" olarak bilinen bahis şikesi. Tabiî, özellikle, İtalya'da, bu konuda, çok önemli cezalar verildi; çok önemli iki tane kulüp küme düşürüldü; birtakım oyuncular men cezası aldı. Marsilya Kulübü küme düşürüldü biliyorsunuz; başkanı hapis cezası yedi. En son yaşanan en önemli olay da Litvanya'daki Ekranas Kulübü ligden düşürüldü. Bunları da size bilgi olarak vereyim.

Bizde tarihçe 1963-1964 yıllarına kadar gidiyor. Daha sonra -bu olay çok az tespit edilir; ama- ceza verilen hiçbir hadise yok.

Tabiî ki, özerkliğe geçildikten sonra, 1994'te, özellikle bir Şike Araştırma Kurulu oluşturulmuş, onun da çalışmaları devam etmekte. Bunun amacı "futbol müsabakalarında, öncesi, yapılması sırasında veya sonrasında, müsabakanın sonucu üzerinde tarafların anlaşma yapıp yapmadıklarını araştırmak" olarak belirtilmiştir. Şike Araştırma Kurulu çalışmalarını belirleyen talimatta şikenin tanımı ise "bir futbol müsabakasının sonucunu hukuka aykırı, gayrimeşru veya normal olmayan biçimde değiştirmek üzere tarafların anlaşmaları" şeklinde yer alıyor; özellikle, bu Araştırma Kurulunun soruşturmaya başlama biçimi "Federasyona yapılan ihbar, şikâyet ve bildirimler, yazılı veya sözlü olsun, Federasyon Yönetim Kurulunca incelenmek üzere Kurula intikal ettirilir" şeklinde yer almaktadır.

Özellikle Futbol Disiplin Talimatımızın 37 nci maddesinde "hileli ve danışıklı futbol müsabakası yapan, yaptıran kişiler ve aracıları en az bir yıl müsabakadan men cezası veya o kadar süreyle Futbol Federasyonunca küme düşümü cezasıyla cezalandırılır" hükmü getirilmiştir.

Tabiî, 3289 sayılı Yasaya dayanılarak yürürlüğe konulan Amatör Spor Dalları Ceza Yönetmeliğinde 63 üncü, 64 üncü maddeler, 49 ve 50 nci maddeler, 47 nci madde, yine, bu konuda yaptırımlar getirmektedir.

Futbol olayı, oynayanlar, seyredenler, yönetenler, haber yapanlarla bir bütündür; şike, bu bütünün parçasıdır. Sorunun yalnızca bir parçasını halletmek sorunu çözmüyor; dolayısıyla, sorunun çözümü için tüm sorumlu parçaların çözümlenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, şikeyle ilgili bir ya da birkaç parçanın üzerine gidilip diğer unsurlar halledilmezse, şike yine sorun olarak kalacaktır.

Özellikle futbol, toplumun ayrılmaz bir parçasıdır; bu özelliğini de her zaman sürdürecektir. Bizler, bu denli toplumla birlikte olan futbolun, gençlerimizin toplumsal bir varlık olarak gelişmelerindeki gücünü olumlu olarak kullanabilmeliyiz. Bu anlamda, futbolda şike olaylarını değil, şikesiz bir futbol ortamını gelecek nesillere bırakma gayretini göstermeliyiz.

Özellikle teşvik primi konusunda, maalesef, ülkemizde, hâlâ bir yasal statü belirli değil; ahlakî ve yasal olup olmadığı konusunda. O bakımdan, Futbol Birliğinin, Federasyonumuzun ve bizlerin, buna hemen karar vermemiz gerekiyor. Özellikle birtakım kulüp başkanları, bu olsun diyor, bunun bir mahzuru yok; ama, tabiî ki bunun ahlakî bir şey olmadığını düşünüyorum; ama, bununla ilgili hiçbir müeyyide yok. Biz teşvik veriyoruz, verdik diyor; ama, hiçbir cezaî müeyyide olmadı. Bunu da özellikle gündeme getirmemiz gerekiyor.

Öneriler ne olabilir:

Genel hukuk kurallarına göre ispatı çok zor olan şike konusunda, müsabakanın hakem ve gözlemci raporlarının Tahkim Kurulunca değerlendirilmesi neticesinde kanaate dayanarak karar verilebilir.

Şike Komisyonunun işlevi genişletilebilir.

Kulüp bütçelerinin belirli periyotlarla, ciddî bir biçimde denetlenmesi -ki, biraz evvel söyledim, UEFA kriterlerinde zaten bu var- tek deftere geçilmesi gerekiyor, para hareketinin gözlenmesi gerekiyor.

Spor medyasının, şikenin önlenmesinde olumlu katkılarıyla yol gösterici olarak konuya eğilmesi, kendi deneyimlerini hem okuyucularına hem de bu sporu fiilen yapanlara aktarmaları olayların önlenmesinde etkili bir yol olarak düşünülebilir.

Sportif başarının yanında, vazgeçilmez unsurlardan olan erdemlilik ve dürüstlük de istenmelidir diye düşünüyorum.

Özellikle, profesyonel kulüplerimizin dernek statüsünden mutlaka çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Tabiî, bu konu, oluşturulacak komisyonumuzda tartışılacak ve ortaya bir rapor çıkarılacaktır.

Meclisimiz, bu konuya özellikle el atmıştır; spora çok yatkın, sporu çok seven bir Meclisimiz var, Başbakanımız var; o bakımdan, tüm...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özak, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

FARUK NAFİZ ÖZAK (Devamla) - Tabiî ki, toplumun Meclisimizden büyük beklentisi var. İnşallah, güzel çalışmalar yaparak, yasanın uygulanması suretiyle, eksiklikler varsa giderilmesi suretiyle, özellikle sporda şiddet ve düzensizliği asgarîye indirmek durumundayız. Şikeyi, haksız rekabeti, sporla ve futbolla bağdaşmayan diğer olguları ortadan kaldırmak, en azından asgarîye indirmek hepimizin görevi diye düşünüyorum.

AK Parti Grubu olarak, sporda şiddet, rüşvet, şike, haksız rekabet iddialarının üzerine gidilmesi konusunda yapılması gereken her türlü çalışmaya sonuna kadar katkı sağlayacağımızı bir kez daha ifade ediyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özak.

Önerge üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Özpolat; buyurun.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerin önemli gündem maddesi futbolda şike iddiaları ve tırmanan şiddet olaylarıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına, Meclisi selamlıyorum.

Hatırlayacağımız gibi, ekim ayının son haftasında, spor camiasına, âdeta bir bomba düştü. Medya, bir kez daha, önemli bir vurguna ışık tuttu. İddialar gerçekten de dehşet vericiydi. Bir mafya liderinin ve adamlarının bazı telefon konuşmaları dinlenmeye takılmıştı. Futbolda şike iddiaları öteden beri vardı; ancak, ilk kez, bu denli deşifre oluyor, su yüzüne çıkıyordu. Bu konuşmalarda, süper lig maçlarına gölge düşürecek çok önemli iddialar vardı; süper lig üzerine oynanan kirli oyunlar ortaya döküldü, medya ve kamuoyu bu konunun genel adını "şike sohbetleri" olarak belirledi. Şike sohbetleri, mafya üyeleri ile futbol camiasından isimler arasında geçiyordu. Konuşmalar dudak uçuklatacak türdendi ve ihale dağıtılır gibi futbol maçlarını dağıttıkları, konuşmalarından anlaşılıyordu.

Emniyetin Sedat Peker ve grubuna karşı başlattığı operasyon, çetelerin ve mafyanın hayatımızın her alanını nasıl kuşattığını bir kez daha gösteriyordu; yani, babalar, artık, her yerde; siyasette, ticarette, futbolda bir babalar koalisyonu oluşmuştu sanki. Her şey kendi olağan seyrinde gelişmiyor, her şeye müdahale ediyorlar, her olayı kendi lehlerine çevirmeye, her şeyden çıkar sağlamaya çalışıyorlar; futbol camiası da, bu müdahale ve kirlenmeden fazlasıyla nasibini almış görünüyor.

Ne yazık ki, formalara ve yeşil çimlere de çamur sıçramıştır. Kulüp kongrelerini bile himayelerine almışlar. Milyonlarca insan futbol karşılaşması izlediğini sanırken, aslında, mafya ve işbirlikçilerine güç aktarıyor, kaynak yaratıyor. Oysa, insanlarımızın en temel eğlencesi futboldur. Futbol karşılaşmaları büyük bir ilgiyle izlenir. Taraftarın önemli bir oranı yoksul ve dargelirlidir; tek eğlencelerine kaynak ayırırken zorlanırlar, her şeye rağmen taraftarlıklarını büyük bir sadakatle, fedakârlıkla korurlar, temiz duygularla futbol karşılaşmalarına gider, sevdikleri renklere destek verirler; ama, iddialara bakılırsa, onlar futbol oyununu seyrettiklerini sanırken, aslında, mafyanın kendilerine oynadığı oyunu izlemektedirler. Mafya, taraftarla, spor kamuoyuyla, âdeta dalga geçiyor, maçların sonuçları baştan belli oluyor. Mafya, bahisçiler, futbolcular, kulüp yöneticileri ve hakemlerle sağladığı işbirliği sayesinde, sporun ruhunu yok ediyor.

Sporun ruhunu barış ve dostluk oluşturur. Sporun amacı, adaletli ve eşit koşullarda yarıştır, sağlıktır, iyiliktir, güzelliktir, eğlencedir. Öyle anlaşılıyor ki, burada da eğlenenler var. Mesela, bu karanlık kişiler pek eğleniyor, hem de taraftarların duygularıyla eğleniyorlar.

"Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" demişler. Bu sözde, spor yapmanın önemi de vurgulanır; ama, bakıyoruz da, şu anda Türk futbolu, hasta kafaların yarattığı karanlıkların gölgesi altında. Gerçekten çok yazık. Mustafa Kemal Atatürk'ün "ben, sporcunun zeki, çevik ve akıllısını severim" sözünü şimdi utanarak hatırlıyoruz. Atatürk, zeki ve çevik olmak yetmez demek istemiştir; sporcu, asıl, ahlâklı olduğunda değerlidir.

Peki, nasıl oluyor da, futbolumuzda kirlenme bu denli yaygın olabiliyor?.. Sorunun kaynağı, mafya babalarını bu denli baş tacı eden anlayışta gizlidir. Kimi dönemlerde, kimi görevlerde mafya üyelerini kullanan devlet yöneticileri, sporumuza sirayet eden karanlık ilişkilerin de başta gelen sorumlusudur. Mafya elebaşıları, âdeta şımartılmıştır, baş tacı edilmiştir, kendilerine inanılmaz olanaklar, fırsatlar sağlanmıştır. Onlar da, semirdikçe semirmiştir. Bir süre sonra, bu olanaklar onlara az gelmeye başlamıştır. Pervasızca, hayatın her alanında söz sahibi olmak, egemenlik alanlarını genişletmek istemişlerdir. Bu çetelerin nasıl itibar gördüklerini hepimiz izliyor ve görüyoruz. Elleri her yere uzanıyor, önlerinde bütün kapılar kolayca açılıveriyor. Çatlı, Kırcı, Çakıcı örneklerini hatırlayınız. Kolayca pasaportlar alıyor, etkili ve yetkili kişilerle içli dışlı olunuyor, işlerini kolayca hallediyorlar. Futboldaki iddiaların temelinde de, uzun yıllara dayanan bu anlayış yatmaktadır.

Bu çeteler, gördükleri itibar ve yarattıkları korku imparatorlukları sayesinde, şimdi, her şeyi ele geçirmek istiyorlar. Artık, kendilerini yaratan ve büyütenlerin de kontrolünden çıkmış durumdalar. Mafya dizileri de, ne yazık ki, yaratılan bu güçlü etkinin bir parçası haline gelmiştir. Yoksul ailelerin çocukları bu çetelere özenmekte ve kolayca ağlarına düşmektedir. Böylece, çeteler bol eleman bulmaktadır. Sonuçta da, her alana müdahale cesaretini kendilerinde görmektedirler.

Bu noktadaki en temel sorun ise, hukuk devleti anlayışının yerleşmemiş olmasındandır; zira, hukukun güçlü ve üstün olduğu bir ülkede, mafya ve çeteler bu denli etkili olamazlar. En önemli bir eksiklik de, yolsuzluk ekonomisiyle ciddiyet, cesaret ve samimiyet gerektiren bir mücadele başlatılamamasıdır.

Cumhuriyet Halk Partisinin üzerinde ısrarla durduğu dokunulmazlıkların kaldırılması, bu mücadelenin ilk adımıdır; bu adım derhal atılmalıdır. Ülkemiz, bir an önce, yakın tarihiyle yüzleşmeli, hesaplaşmalıdır. Mafyanın siyasetten beslendiği süreçler artık geride kalmalıdır. Mafya-siyaset-ticaret ilişkileri, bu ülkenin geleceği önündeki en büyük engeldir. Sadece futbolumuza değil, karanlık ilişkilerin kirlettiği her alana itibarını yeniden kazandırmak gerekiyor. Bu görevi bu Meclis yapabilir. Cumhuriyet Halk Partisi, bu konuda üzerine düşeni yapmaya ve her tür desteği sağlamaya hazırdır. Milyonlarca taraftar, futbol-mafya ilişkilerinin boyutlarını merak ediyor; onların yüreğini ferahlatmak zorundayız.

Şike olaylarına karışanlar, bunlara olanak sağlayanlar deşifre edilmeli ve haklarında yasal süreç başlatılmalıdır. Olaylar ve iddialar sıcaklığını korurken işin üzerine gidilmelidir. Böylece, yeni hukukdışı girişimler önlenmeli, yeşil sahalar kirlilikten, korku ve şiddetten arındırılmalıdır.

Tribün terörü ve son olarak 16 yaşındaki genç taraftarın öldürülmesi, futbolumuzun sorunlarıyla ilgili önlemlerin ciddiyetle ele alınması gerektiğini bir kez daha göstermiştir.

Son zamanlarda, neredeyse her maçta olay var; olaysız geçen hafta yok gibi. Olaylar, öyle küçümsenecek türden de değil; cinnet türünden kavgalar çıkıyor; çünkü, tribünlerde rant çeteleri var. İddialara bakılırsa, tribünde daha güçlü görünmek adına, bu çocuklar, sahte bilet verilerek içeriye alınıyorlar veya biletsiz içeri alınıyorlar. Üstelik burada önemli bir vergi kaçağı da oluşuyor. Bunu yapanlar da kulüp yöneticileri.

Yine, değerli bir spor yazarının iddiasına göre, çoğu 14-20 yaş arasındaki bu taraftar çocuklara maçlara gitmeden önce uyuşturucu veriliyor; çünkü, kendilerinden geçerek takımlarını desteklemeleri isteniyor. Böylece, tribün üstünlüğü sağlanmış olacak.

Yine, tribünde güçlü olmak adına statlara bıçak, tornavida benzeri kesici, delici aletler sokulmasına göz yumuluyor.

Yine, iddia odur ki, bazı kulüp yöneticileri, üst araması yaptırmadan biletsiz olarak stada taraftar alınmasını... İçeriye içki bile sokuluyor. Bunca kötülük kaynağının içeriye alındığı bir yerde hangi futbol maçı sağlıkla yapılır?!

Mafya üyelerine pasaport sağlanmasının altından bile kulüp yöneticileri çıkıyor.

Düşünün, burada, futboldan, spordan bahsediyoruz; ama, içinde uyuşturucu var, şiddet var, cinnet var, cinayet var, sahtecilik var, şike var, mafya var, küfrün en ağırı var; ne kadar çirkinlik varsa hepsi futbolda; ortada, bir tek, sporun ruhu yok, gerçek futbol yok; çünkü, denetim yok, müeyyide yok; çünkü, yasalar olsa da uygulama yok.

Futbolumuzun bu denli şiddete ve kirliliğe teslim olmasının temel nedenleri işsizlik, açlık, yoksulluk, eğitimsizlik, kimsesizlik ve çaresizliktir. İşsizliğin, yoksulluğun, sosyal adaletsizliğin gençlerde yarattığı öfke tribünlerde patlıyor. Eğitim şansı olmayan idealsiz gençler, kimlik bunalımıyla kendilerini ait hissedebilecekleri bir mecra arıyor. Futbol, bu anlamda biçilmiş kaftan. Bir takımın taraftarı olmak, işte o aidiyet eksikliğini gideriyor. Hayatlarındaki belirsizlik ve boşluk, takım fanatizmiyle doluyor. Böylece, takımını ölümüne destekleyen bir cinnet durumu ortaya çıkıyor. Bu ölümüne bağlılıkla, her tür tuzağa düşmeye hazır hale geliyorlar. Uyuşturucu tüccarları için, mafya için, her tür karanlık durum için potansiyel oluyorlar, maşa haline geliyorlar.

Değerli arkadaşlarım, işsizlik, yoksulluk ve buna bağlı olarak eğitimsizlik, gençlerimizi birer suç makinesi haline çeviriyor. Gelecek kaygısı, gençlerimizi öfkeye, öfke de şiddete teslim ediyor. Böylece, ülkemiz iki temel terörün kıskacında çaresizleşiyor; biri tribün terörü, diğeri kapkaç terörü. Bu çocukların kaybedecekleri hiçbir şey yok, kolayca karanlık ilişkilerin içerisine düşüyor, kolayca suç işleyebiliyorlar.

Sahip çıkmadığımız, sokağa ittiğimiz, sorunlarını çözemediğimiz, iş vermediğimiz, eğitim şansı tanımadığımız, yok saydığımız, unuttuğumuz çocuklarımız, bize, kendilerini, işte böyle dehşet ve şiddetle hatırlatıyorlar. Açlık ve yoksulluk büyüdükçe, suç da büyüyor. Toplumsal barış ve güvenlik yok oluyor. Kentlerimiz, şiddete, suça teslim. Bir şiddet ve kirlenme kültürü oluşuyor. Şiddeti yücelten anlayış genişliyor. Medyaya sıkça yansıyan şiddet olaylarının görüntüleri, şiddeti kanıksatıyor, olağanlaştırıyor.

Dolayısıyla, her alandaki kirlenme ve şiddeti çözmek için, sorunun kaynağına inmek gerekiyor. Yoksulluk ve eğitimsizlikle, planlı ve programlı bir mücadele başlatmak zorunlu. Öyle, geçici tedbirlerle bu olayların önüne geçilemez. Yoksunluğu ve yoksulluğu yenmeden, ne şikeyi ne de şiddeti yenebiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taraftarın ve kamuoyunun güvenini yeniden sağlayacak, güçlü tedbirlere acilen ihtiyaç vardır. Milyonlarca masum taraftarın futbol keyfi, çetelerin ve işbirlikçilerinin ve basiretsiz yöneticilerin rant ve güç sevdasına kurban edilmemelidir. Futbol camiasındaki bazı kötü niyetliler de, ayıklanmalı ve haklarında bir an önce hukuk süreci başlatılmalıdır.

Bu anlamda, futbol camiasının yürekli ve temiz unsurlarının da katkısına ihtiyaç olacaktır. Herkes bildiklerini paylaşmalıdır. Futbolu kirletenleri içlerinden ayıklamalıdırlar. Elbette, Meclise, hükümete ve tabiî ki Futbol Federasyonuna, kulüp yöneticilerine, önümüzdeki süreçte önemli görevler düşüyor; bir daha, 16 yaşındaki genç fidanlar toprağa zamansız düşmesin diye.

Cihat Aktaş'a, bu gencecik çocuğumuza Allah'tan rahmet, ailesine ve gerçek futbol taraftarlarına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sabır ve başsağlığı diliyorum.

Bu cinayeti azmettirenler, buna zemin hazırlayanlar ve tüm sorumlular, kesinlikle yargıya hesap vermelidirler.

Buradan, genç taraftarlara da bir çağrıda bulunmak istiyorum: Futbol, güzellikler için oynanır, barış ve dostluğu geliştirir, pekiştirir. Futbolu gerçekten seviyorsanız, tribünlerde barışı koruyunuz. Bugünlerde, statlarda barışı korumak, ülkede barışı korumakla eşdeğerdedir. Futbolumuzu AB normlarına yükseltmek üzere yeniden ele almalı, ortak duyarlılıkla sorunlarını çözmeliyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, bu ortak duyarlılık için önemli bir fırsat doğmuştur. Sporun sorunlarının çözümü noktasında, şu anda, hem kamuoyunda hem Mecliste bir uzlaşma vardır. Her tür karar, yasa ve yönetmelik, bu uzlaşı ortamında rahatlıkla çıkarılabilir. Üstelik, sadece futbolu değil, sporun tüm dallarını bir bütün olarak ele almak gerekiyor; haksız ranttan, şikeden, şiddetten, tacizden dopinge kadar tüm konuları masaya yatırmak gerekiyor. Araştırma komisyonu, bu anlamda çok değerli bir görevi yerine getirecektir.

Değerli arkadaşlarım, daima bilgi ve belgelerden söz ediliyor; ancak, bu belgeler bir türlü ortaya çıkarılamıyor; çünkü, insanlar, bildiklerini paylaşmaktan korkuyorlar. Zira, ortada çok büyük bir rant var. Bu ranttan olmak istemeyenler, insanlara korku salıyorlar; ancak, Meclis araştırması komisyonu için bu delillere ulaşmak daha da kolay olabilir; Meclisin güvenilirliği bu işi kolaylaştıracaktır. Bu noktada, bilgi sahiplerinin güvenliğinin sağlanması, sonuca ulaşmada büyük önem taşımaktadır.

Elbette, kurulacak komisyonda, tüm milletvekili arkadaşlarımız çok değerli ve titiz bir çalışma yapacaklardır, o duyarlılığa sahiptirler; ancak, kafalarda soru yaratmamak için, komisyonda, taraftarlığı öne çıkmayan arkadaşlarımızdan yararlanılması daha doğru olur diye düşünüyorum. Ben, komisyonda, her iki parti grubumuzun da bu duyarlılığa önem ve özen göstereceğini bekliyorum.

Olaylar sıcakken, bu geniş uzlaşı varken, Yüce Meclisimiz, sporu yeniden centilmenlik ruhuna, spor etiğine uygun hale getirecek çalışma ve düzenlemeleri aciliyetle yapmalıdır. Bu anlamda, tüm spor camiasını da göreve çağırıyoruz. Özellikle kulüp yöneticilerine görev düşüyor. Taraftarı onikinci oyuncu yapma sevdasından vazgeçmelidirler. Spor, savaş değil, oyun olmalıdır. Sporun sorunlarını diğer toplumsal sorunlardan soyutlamadan, çok yönlü olarak ele alma fırsatı elimizdedir; bu fırsatı iyi değerlendirelim.

Bu düşüncelerle teşekkür eder, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özpolat.

Önerge üzerinde, önerge sahibi olarak, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; beş ayrı önergenin birleştirilerek görüşüldüğü, kısaca, sporun encamını ortaya koyacak bir araştırma önergesinin Meclis gündemine alınmasıyla ilgili önergeler arasında, ben ve 26 arkadaşımın da imzalayıp sekiz ay önce Yüce Parlamentonun gündemine taşıdığı bir gündemle huzurunuzdayım; bu vesileyle, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugüne kadar spordan "zede" olanlara, yaralananlara, son olarak kaybettiğimiz genç kardeşimizi de rahmetle yâd ederek, geçmiş olsun diyor, spordan zade olanların da -yani, bunun bir "zedesi", bir de "zadesi" var- sorgulanması imkânının hazırlanacağı bir çalışmanın burada yapılmasını umut ve temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Yüce Parlamento, toplum içerisinde meydana gelen bu ve benzeri olayları, kurumlar ve kuruluşlar özerk de olsa, ele almak, değerlendirmek, bunların üzerine araştırma komisyonları aracılığıyla gitme, sonuca ulaştırma hususunda bugüne kadar ciddî gayretler sarf etmiştir. Umuyorum, bu görüşmelerden sonra sizlerin oylarıyla bir araştırma komisyonu oluşacak. Bütünüyle sporu masaya yatırarak Parlamento zemininde yanlışlarına dur diyecek, doğru olanlara da beraber gönül ve destek verecek bir anlayışı burada ikame etme fırsatımız, inşallah, olur. Çünkü, bir ara, bir anket yapıldı, bildiğim kadarıyla, Parlamentoda takım tutmayan arkadaşımız hemen hemen yok; ama, nedense, Türkiye'de spor denilince akla futbol, futbol denilince de akla süper lig, süper lig denilince de akla üç tane İstanbul büyükleri geliyor. Bu tabir bile rencide edici bana göre değerli arkadaşlarım. Sporun büyüğü yok. Stada çıkan, sahaya çıkan, gücünü ortaya koyar. Büyüklük, futbolsa 90 dakika, diğer aktivitelerse, kaç dakikaysa -güreş, minder vesaire- o süredir. Dolayısıyla, bu yaklaşım, bir İstanbul yaklaşımı ortaya koymuştur ve nedense, bu tür olaylar, hep, İstanbul takımlarının, ya Anadolu'ya çıkışında ya da Anadolu'nun İstanbul'a taşınmasında meydana gelmektedir. Böyle bir ayırımı yapmaya belki mecbur olduğum görüntüye sebep olanlar adına üzüntü verici; ama, şahsen böyle bir değerlendirmeyi yapmada da haklı olduğumu lütfen kabul buyurunuz.

Değerli arkadaşlar, spor, ahlâktır, dürüstlüktür, centilmenliktir; insanların akıl ve vücut sağlığının gelişimine yardımcı olan, ülkelerin, milletlerin ve takımların tanıtımına, aralarında kardeşlik, dostluk ve barışın yaygınlaşmasına vesile olan önemli bir aksiyondur. Ülkemiz, başta futbol olmak üzere, sporun her dalında, ata sporumuz ve diğer dallarda bugüne kadar sayısız başarılar göstermiş ve isimleri unutulmayan çok sayıda sporcuları, gerek ferdî gerek kolektif sporcu olarak ortaya koymuştur.

Tabiî, bu arada, sporda şaibeler, dedikodular ne kadar yaygınlaşıyorsa, ahlakî erozyon ne kadar fazla oluyorsa, alanlarda da kayıp ve zaaflar o ölçüde artıyor. Mesela, Millî Takımımızın geçen haftaki yenilgisi her birimizi fevkalade üzmüştür, üzmektedir. Dünya üçüncüsü olan bir takımın kendi ülkesinde "sıradan bir takıma" böylece yeniliyor olması, başta Değerli Devlet Bakanımız olmak üzere, tüm spor camiasını yakından ilgilendiren bir husus olmalıdır.

AHMET ERSİN (İzmir) - İlgileniyor mu, ilgilendi mi?

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Neden, niçin, nasıl, buraya niye geldik?

Değerli arkadaşlar, üzülerek söylüyorum -var mıdır yok mudur bilmiyorum, ama- şaibe odur ki, sporda rüşvet var, sporda tehdit var, sporda tedhiş var, sporda doping var, sporda şike var, sporda şantaj var, sporda taciz var, sporda mafya-medya ilişkisi var; sporda, özellikle spor adına yapılan yayınlar içerisinde, spor programlarında, spora ilgi duyan insanları, gençleri farklı bir psikolojiye sürükleme var. Yani, dedim ki, şu kürsüye gelirken acaba şöyle mi desem, hani statlarda var ya "ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik!" Bu ne demek, stada gelirken böyle bir beyan?!

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Tekbir getiriyorlar, tekbir!..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hiç duyar mısınız bunları siz? Değerli Bakanım, bu sözlerin bir suç olduğuna inanıyorum. Statlara ölmeye değil gülmeye ve insanların, alkışlanmaya, alkışlamaya, stres atmaya gittiğini ve gitmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bir takım düşünün ki, psikolojik olarak hazırlanmış, stadın içine giriyor. İşte -geliş nedenlerini az önce Sayın Bakanımız da açıkladı, arkadaşlar açıkladı, açıklayacağız- bir gençlik düşünün orada, bütün enerjisiyle, ölmeye, ölmeye, ölmeye gelmiş!.. Niye ölmeye gelmiş?! Başka çaresi yok, biz, bu maçı alacağız; başka yolu yok. Bunun anlamı şudur: mafyaysa mafya, çeteyse çete, işbirliğiyse işbirliği, hakem satın almaysa hakem satın alma...

Değerli arkadaşlar, Anadolu takımları, hakem satın alınmasından dolayı feryat ediyor. Üzülerek söylüyorum, son Beşiktaş-Rize maçında bile, ciddî boyutta bir fiilî cinayet olmuştur; ama, bir de hakem cinayeti olmuştur; penaltı olmayan bir hadise penaltıya çevrilmiş, bütün spor otoritelerinin söylediği... Gözlerimiz var; biz de az çok anlıyoruz. Böyle şey olmaz!.. Bunlar, toplumu tahrik eder, statları gerer. Psikolojisi henüz yerinde olmayan... İşte haberlerde var, bu genç, eroin kullanıyormuş, esrar alıyormuş, bali içiyormuş; bugünkü gazetelerin haberleri... Doğru mudur yanlış mıdır, bunu Emniyet Teşkilatı takip edecek.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bali içilmez Sayın Vekilim.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bali alınır mı?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Koklanır...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Koklanır... Vallahi, bilmediğim için, elhamdülillah da bilmiyorum bunu, içilir mi, alınır mı...

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Vekilim, bak, bilenler var!..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hayır, herhalde tanıyanlar var; ben tanımıyordum.

Değerli arkadaşlar, bunu şunun için söylüyorum: Burada ciddî bir olumsuzluk var. Bu olumsuzluğun giderilmesinin yolu, hukukun kurallarını çok iyi uygulamaktır. Sayın Bakanım az önce ifade ettiler; doğrudur. Yasa metinleri de burada elimde. Gayet güzel bir yasa çıktı ve güzel de bir yönetmelik yayımlandı. Peki, uygulama?.. Neden İstanbul olunca... Neden... Tırnak içinde söylüyorum: Ben, büyüklük kavramını, 90 dakikada hakemlerin, falanların filanların desteği olmadan ortaya konulan kahramanlığa, centilmenliğe bağlıyorum. Bunun dışında büyüklük yoktur. Ne falan ne filan takım... İşte görüyorsunuz, son hafta bütün hepsi hercümerç oldu. Beklenenler tersine döndü, yenileceği zannedilenler farklı bir şey ortaya koydu; ama, Anadolu takımları, üzülerek söylüyorum, tabir yerindeyse, ayakları titreyerek gidiyor bazı takımların karşısına; acaba bu takımın arkasında hangi mafya gücü var, hangi çete bağlantısı var, bu hakem neye göre verildi...

Değerli arkadaşlar, Merkez Hakem Kurulunu suçlamak için söylemiyorum bunları. Bunlar vakıalar, bunlar basına yansıyanlar, bunlar geçmişe ait konuşmalarımın içinde, metinlerde, ibarelerde, televizyon programlarında... Çıkıp, hakemlerin hangi maça, niçin, kim tarafından, nasıl verdirildiğini söylüyor; yani, sonucu baştan belirlenen bir spor anlayışı.

Demek ki, sporda centilmenlik anlayışı da büyük oranda erozyona uğratıldı. Dolayısıyla, bizim, burada, bu araştırma önergeleriyle, gerek bu son, çok ciddî olay... Ben, tabiî, son olayı, çok ciddî boyutta bir olay olarak varsayıyorum; ama, bardağı taşıran son damla olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar statlarda onlarca yaralanma oldu; ama, bir ölüm olunca, tabiî, dikkat çekti. Halbuki, hemen hemen her gün elinde bıçaklar...

Ben, şimdi, merak ediyorum ve yine, soruyorum Sayın Bakanıma: Bir ilden bir ile takım giderken, fanatikleri, taraftarları, kasap bıçaklarıyla gidiyor, koskoca saldırmalar, kasap bıçakları... Yakalanıyor, emniyet biraz sonra koyuyor arabaya gönderiyor. Allahaşkına bu ne demektir?!

Mesela, geçende, bir ile giderken, ilin girişinde, 30-40 kilometre dışarıda böyle bir fanatik grup, üç dört otobüs durduruldu ve içinden koca saldırmalar, bıçaklar... Ekranlarda görüyoruz. Maşallah, Irak'a gitselerdi Amerika'nın işini bitirirlerdi bunlar. Nereye gidiyorlar; filan yere maça gidiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, konuşmanız çok güzeldi; ama, süre tamamlandı.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Konuşmamın daha başındayım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Toparlayabilir misiniz...

Buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sonra, sekiz aydır bekliyorum ben bu önergemi.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Şimdi, koca saldırmalarla gidiyorlar. Nasıl bunlar bırakılır arkadaşlar; bu mümkün mü?! Bu adam bıçakla Trabzon'a gidiyorsa faraza, Trabzon'da boğazlanacak, af buyurun, hayvanlar için götürmüyor, kasaplığa gitmiyor. Neye gidiyor?.. Bu saldırmalar elinde ve geri dönüyor bunlar. Serbest, tekrar gidiyor. Bunun bir müeyyidesi olmazsa, önümüze böyle facialar gelir. Müeyyidesi var; uygulamayan valiyse vali, emniyetse emniyet, jandarmaysa jandarma... Bu devlet, bu millet hesabını sormalıdır. ( "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu tedbir alınmak zorundadır. Yani, böyle bir şey olamaz. Ondan sonra ah, vah ediyoruz.

Hakem hata yapıyor. Geçenlerde bir hakem hata yapmış, lütfen ve keremen, hakemler adına işin iffetini koruma anlamında istifa buyurmuşlar; büyük ve onurlu bir davranış yapmışlar. Hakem hataları sonuçta toplumsal bir gerilime sebep oluyor. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, ben, haksız hakem kararlarının, Federasyonun tutumunun, Merkez Hakem Kurulunun tavırlarının, spor yazarlarının özellikle kalemlerini kullanırken... Sevgi diyoruz, barış diyoruz, kardeşlik diyoruz, allahaşkına bir yoklayın bakın... Yani, bir spor yazarı, bir televizyon programcısı üç gün sonra, beş gün sonra ayağından yaralandı, bir arkadaşımız vuruldu; yani, o, bundan ufak bir olay değildi. Şu veya bu şekilde açıklama yaptı. Yani, nereye bu işi taşıyacağız. Sporun sevgi, sporun kardeşlik, sporun temel ahlak değerleriyle bütünleşen, ki, Mustafa Kemal'in "ben sporcunun ahlaklısını severim" dediği gibi, sporun da ahlakı, sporcunun da ahlaklısı, taraftarın da ahlaklısı olması gerekiyor.

Korkunç bir fanatizm var. Sayın Bakanım az önce ifade buyurdular, statlara istiab haddinden fazla, biletsiz... İşte, gazetelerde okuyoruz. Bu bıçaklayan delikanlı bile turnike altından biletsiz olarak girmiş; böyle girermiş zaman zaman. Şimdi birkısım takımlar, taraftarlarını statlara toplamak için yüzlerce bileti bedava olarak birkısım sokak çocuklarına dağıtır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hemen cümlemi toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bunlara biletleri dağıtır ve bunlar da elinde... Maşallah, 16 santimetrelik bıçağı ayakkabısının içinde saklayıvermiş; nasıl saklamış bilmiyorum doğrusu. Bir taraftan insanların cebinden paraları dahi toparlayabileceğiz; ama, onun bıçağını alamayacağız!.. Mümkün değil, alamıyoruz, saldırmalarla gidiyorlar, illerin kapılarında, illerin girişlerinde yakalanıyorlar.

Değerli arkadaşlar, bu vaka önemli bir vakadır. Hani bizim Temel'in meşhur bir fıkrası var ya, idama gidiyormuş "son isteğin nedir" demişler. "Ha, bu bana ders olsun demiş.

Sayın Bakanım, umarım ki, bu bize bir ders olur. Kararlılığınıza inanıyorum, Heyetinizin bu konudaki gayretine de güveniyorum; ama inanıyorum ki, ciddî bir komisyon araştırmasıyla bu işin içinde neler varsa -af buyurun, bağışlayın- "hangi kirlilik varsa" üzerine şiddetle gidilmelidir. Bu "şiddet" sözcüğünü, sporun merhameti anlamına söylüyorum, yoksa, bildiğimiz o şiddet anlamında değil; yani, sert bir şekilde; çünkü, idarede merhamet zaaf doğurur.

Efendim, merhametli davranırsınız, iki kurban... Garibanın suçu neydi; Adana'dan ailesine, komşularına, akrabasına gelmiş, bayram tatili, sevdiği bir takımın maçına gitmiş. Allah rahmet eylesin, ailesine sabır versin. Ciddî bir araştırma komisyonuyla, iyi bir sonuç alacağımıza inanıyorum.

Sayın Bakanım, behemehal ve acilen, yasanın yetersiz maddeleri varsa, hızlı bir şekilde getirin. Bu yasada cezaların hafif olduğunu söyleyebilirim burada. Yasa metni elimde, özellikle inceledim. Yukarıda, komisyonda görüşülürken de -bendenizin oradaki açıklamalarında da var- bu cezalar hafif gelir dedim ve hakikaten cezalar hafif; ama, bu kadar uygulansa bile gam değil, bu kadarının da uygulanmadığını üzülerek görüyoruz.

Sonucun hayırlı olması temennisiyle, spor mağdurlarına, camiasına, zedelerine, bütünüyle beraber, geçmiş olsun diyorum. Zadelerin de hesabının sorulmasını umuyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Önerge üzerinde, önerge sahibi olarak, Adana Milletvekili Abdullah Torun; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

ABDULLAH TORUN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; spor müsabakalarında meydana geldiği iddia edilen şike ve şiddet olaylarının önlenmesi için verilen araştırma önergesiyle ilgili olarak, önerge sahipleri adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Şike ve şiddet olaylarının önlenmesi için vermiş olduğumuz araştırma önergesinin ne kadar önemli olduğu, pazar günü oynanan Beşiktaş-Çaykur Rizespor maçında çıkan müessif olaylarla bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesi için çıkardığımız yasalara rağmen, maalesef, statlarımızda olaylar eksik olmamaktadır. Statlarımıza, her türlü silah, kesici veya delici alet, sis bombası, ses bombası veya maytap gibi patlayıcı, parlayıcı, yanıcı, yakıcı maddeler ile taş, metal gibi fırlatılabilecek her türlü maddelerin ve çevreyi kirletebilecek konfeti ve benzeri cisimlerin girmesi ve satılması yasak olmasına rağmen, statlarımıza sokulmaktadır.

Beşiktaş-Çaykur Rizespor maçında, tribünde çıkan olay sonucu gencecik bir vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu olayı esefle kınıyor, merhuma Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.

Bizler, kanunları, spor faaliyetlerinin daha güvenli ve sağlıklı bir ortamda yapılması ve izlenmesi için çıkardık; fakat, görüyoruz ki, bazı görevliler sorumluluklarını yerine getirmediği için, vatandaşlarımız hayatlarını kaybedebiliyorlar. Bu kesici aletler içeriye nasıl sokuluyor?! Maç başlarken sahaya atılan konfetiler, yakılan maytaplar nasıl içeriye giriyor?! Saha içinde spora yakışmayan davranışlarda bulunan sporculara kulüp yöneticileri tarafından niçin sahip çıkılıyor?! Bu şekilde davranan sporculara göz yumuldukça, seyirciler tahrik edilmekte, tribünler ve spor karşılaşmaları kaosa sürüklenmektedir. Bunların mutlaka araştırılması gerekmektedir. Suçlular kimlerse, bulunup cezalandırılmalıdır.

Spor centilmenliktir. Sporun temel amacı, insanın beden ve ruh sağlığını geliştirmek, toplumda dayanışma ve kardeşlik duygularını yaymaktır. Spor ile şiddet, asla yan yana gelemez; fakat, görüyoruz ki, bazı fanatik ve organize gruplar sayesinde, spora yakışmayan, sporla bağdaşmayan olaylar yan yana gelebilmektedir. Ne yapıp edip, bu fanatik ve organize gruplarla mücadele etmek gerekmektedir. Spor kulüpleri, tribün terörünün durdurulması ve şike olaylarının aydınlatılması için kamu görevlilerine gerekli yardımda bulunmalıdırlar. Fanatik grupların bazı kulüp yöneticileri tarafından ücretsiz bilet verilerek beslendiğinden medyada bahsedilmektedir. Bu gruplar da, maçla ilgisi olmayan slogan ve şarkılarla, hakemlere ve istemedikleri yöneticilere hakaretlerle ve yaptıkları taşkınlıklarla kendilerini kanıtlamaya çalışmaktadırlar.

Futbol müsabakalarında alınan önlemlere rağmen, maç başladıktan sonra, sahaya binlerce konfeti atılmakta, maytaplar yakılmaktadır. Acaba, bu cisimler, maç başlamadan önce, bazı kulüp yöneticileri veya görevlilerince mi statlara sokulmaktadır? Bunların önüne geçmek için, kulüp yöneticilerinin fanatik gruplara göz yummaması gerekmektedir; ancak, bu tür olayların önlenebilmesi için, spor kulüplerinin, medyanın ve kamu görevlilerinin birlikte çalışması da, ortaya çıkan bir zorunluluktur.

Tüm bu olanlara rağmen, seyircilere ceza verilmekte, statlar kapatılmakta, sporculara ceza verilmekte, hakemlere ceza verilmekte; fakat, kulüp yöneticileri hakkında hiçbir müeyyide uygulanmamaktadır.

Spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesi için 22 nci Dönem Parlamentosu olarak nisan ayında çıkarmış olduğumuz 5194 sayılı Kanunun işlerliğinin sağlanması için, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Uygulama Etkinliği Projesini yürürlüğe koymuştur. Bu proje kapsamında, birinci, ikinci futbol liglerinde ve birinci voleybol liginde proje uygulayıcıları tarafından muhtelif müsabakalara gidilerek, kanunun uygulanışı yerinde izlenmiş, görülen aksaklıklar ve noksanlıklar gözlem raporlarıyla tespit edilmiştir.

Şimdi, kısaca, bu raporun sonuç bölümünden size bahsetmek istiyorum. Bu raporlara göre:

1- Genel olarak UEFA kriterlerine uygun futbol statlarında kanunda ve yönetmelikte belirtilen fizikî şartların yerine getirildiği; ancak, diğer statlar ile kapalı spor salonlarında söz konusu şartların sağlanamadığı görülmüştür.

2- Federasyon temsilcisi ve müsabaka güvenlik amirinin bulunduğu, taraftar temsilcisinin ise mülkî amirlerce atamasının yapılmadığı tespit edilmiştir.

3- Özel güvenlik güçlerinin genellikle kurulmadığı, kurulanların da yetersiz olduğu; genel güvenlik güçlerinin ise hizmet yönünden eksiklikleri bulunduğu gözlemlenmiştir.

4- Ayrıca, kulüp yönetimlerinin kendi taraftarlarına karşı tavizkâr bir tutum sergilediği müşahede edilmiştir.

5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun uygulanması sonucunda, 81 ilden sadece 7 ilde ve 15 müsabakada suç işlenmiştir. Bu da gösteriyor ki, kanunun yürürlüğe girmesiyle mevzuatlarda önemli bir boşluk doldurulmuştur; ama, ne yazık ki, çıkan olaylar, gerek uygulamada gerekse de kanunî müeyyideler açısından eksikliğin olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Çıkardığımız kanunun etkinliği artırıldıkça, varsa yaptırımlar açısından eksiklikler tamamlandığı takdirde, şiddet ve düzensizliğin önüne geçileceğine inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, sporumuzda diğer bir gündem maddesi de şikedir. Son yıllardaki gelişmelerle spor, hem endüstriyel bir sektör hem de şov haline dönüşmüştür. Dünyada, sporla ilgili olarak yaklaşık 3 trilyon doların dolaştığı tahmin edilmektedir; bunun da yaklaşık 250 milyar dolarının futbolla ilgili olduğu tespit edilmiştir. Dünyada artık her maç için bahis oynanabiliyor. Legal veya illegal olan bu bahis örgütlerinin maçlar üzerinde etkili olabileceğini düşünüyorum. Ulusal gazeteler, zaman zaman futbolcuların da maçlar üzerinde bahis oynadıklarını yazmaktadır. Maalesef, bu tür olaylar ligimizi şaibe altında bırakmaktadır.

Son zamanlarda, ulusal medyamızda, bazı şahısların geçmiş sezonlarda maç sonuçlarını etkileyecek girişimlerde bulunduğu izlenimini uyandıran telefon konuşmaları ortaya çıkmıştır. Eski hakem Ali Aydın'ın yapmış olduğu açıklamalar da futbolda şike olayını kuvvetlendirmektedir. Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Levent Bıçakçı, kendisiyle yapılan bir röportajda "Türkiye'de şike olmadığını söyleyemem" demiştir. Yine Sayın Başkan, katıldığı bir televizyon programında tarihî itiraflarda bulunarak, Malatyasporun zamanında şikeyle küme düşürüldüğünü söylemiştir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, sizlere sorarım, futbolu yöneten kişilerin yapmış olduğu bu açıklamalar sonucunda, ligimizde şike olmadığını kim söyleyebilir? Peki, şike olaylarını önlemek için ne yapmamız gerekiyor? Bildiğiniz gibi, şikenin de rüşvet gibi, belgesi yoktur. Kırk yıl önce, yani 1963-1964 sezonunda, Karşıyaka Sporun yapmış olduğu bir müsabakada şike yapıldığı duyumunu alan o zamanki Futbol Federasyonu, iki ay süren bir araştırma sonucunda, Karşıyaka Sporun şike yaptığını delile göre değil, kanaate dayanarak tespit etmiş ve Karşıyaka Sporu küme düşürmüştü. Bunun içindir ki, kanaate göre karar verilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği kanaatindeyim.

Beşiktaş eski teknik direktörü Mircea Lucescu, NTV'de Okay Karacan'a vermiş olduğu bir demeçte "Romanya Millî Takımı eski güzel günlerine dönemez; çünkü, orada illegal işler oluyor, futbolcuyu çökerttiler. Siz de dikkat edin, Türkiye'yi de bozmasınlar" demişti. Maalesef, bizim ligimiz de, çıkan haberlerle güvenini yitirmeye başlamıştır. Futbol ligimizdeki şaibe bulutlarının dağıtılması ve futbolumuzun geleceğinin kurtarılması için çalışmalar yapmak zorundayız; çünkü, bu olaylar Türk sporunu ciddî anlamda tehdit etmektedir, en büyük organ olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bunlara seyirci kalmayacağı aşikârdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH TORUN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Torun.

ABDULLAH TORUN (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım, önemli olan diğer bir konu da, takımlar arasındaki müthiş standart farkıdır. Bazı kulüplerimiz çok zengin, bazı kulüplerimiz de çok fakirdir. Aynı ligde mücadele ederek şampiyon olmaya veya küme düşmemeye çalışıyorlar. Şampiyonluk mücadelesi veren takımlar, genellikle -dört büyükler dediğimiz, 3 İstanbul takımı, artı, Trabzonspor- dört büyükler dediğimiz kulüpler yayın haklarının yüzde 50'sini, 14 kulübümüz de diğer yüzde 50'sini alıyorlar. Bu paylaşımın adil olmadığı kanaatindeyim.

Bakınız, İngiltere birinci liginde oynayan tüm takımların, hem şampiyon olma hem de küme düşme ihtimalî mevcuttur; ama, bizim Türkiye liglerinde, yıllardır, 4 takım haricinde şampiyon olabilecek bir takımın çıkmasına uygun zemin, uygun fırsat hazırlanmamıştır. İşte, bu paylaşımın adil olmadığı, bu haksız rekabetin ortadan kaldırılarak, düzgün hale getirilmesi kanaatindeyim.

Yine, aynı şekilde, ikinci ve üçüncü ligdeki kulüplerimize çok az bir ödenek verilerek başkalarına muhtaç ediliyorlar; daha sonra da, Türk futbolunun kalkınması isteniyor. Bu nasıl olacak çok merak ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ne var ki, sporumuzda ve özellikle futbolumuzda ortaya atılan şike iddiaları, konuyla ilgili yazılı ve görsel basında yapılan yayınlar, hem Türk sporu ve sporcularını hem de kamuoyunu rahatsız etmekte, ülkemizin ve Türk sporunun, hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki itibarını zedelemektedir. Spor camiasında yaşandığı söylenen iddiaların incelenmesi, kaynağına inilmesi, varsa malî ve diğer boyutlarının ortaya çıkarılması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Torun, toparlayabilir misiniz.

ABDULLAH TORUN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

ABDULLAH TORUN (Devamla) - Bu gerekçelerle, gerekli araştırma komisyonunun kurulmasını, komisyonumuzun yapacağı çalışmalarla da sporumuzun üzerindeki şaibelerin ve şiddet olaylarının azalacağını umut ediyor, Büyük Millet Meclisinin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Torun.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.07

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.15

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

 

A) Öngörüşmeler (Devam)

1. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 Milletvekilinin, futbol karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63) (Devam)

2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113) (Devam)

3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138) (Devam)

4. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179) (Devam)

5. - Trabzon Milletvekili Faruk Nafiz Özak ve 22 milletvekilinin, Türk sporunda rüşvet, şiddet, şike, haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228) (Devam)

BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.

Şimdi, konuşma sırası, önerge sahiplerinden Diyarbakır Milletvekili Sayın Mesut Değer'e aittir.

Buyurun Sayın Değer.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; futbol karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin yirmi ay önce vermiş olduğum önergem üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geldiğimiz süreçte Türk sporunda doping, şike, rüşvet ve özellikle terör artmıştır; son zamanlarda da cinsel taciz olayı gündeme gelmiştir. Dünyada ve bizde en çok sevilen spor durumuna gelmiş olan futbol, bütün sosyal sınıfları büyüler ve bir araya getirir; bu gücüyle, bir bölge, bir ulus içindeki sosyal ilişkileri de etkiler. Başarılı takımlar halka mal olur, oyuncuları yıldızlaşır, hatta idolleşir; ancak, yarattıkları coşku, tutku ve uyandırdıkları beklentiler bazen tribünlerde ve stadın çevresinde şiddete dönüşür. Bu şiddet sonucunda istenmeyen olaylar meydana gelir ve karşılaşmalara gölge düşer.

Futbolda terör, artık, futbolcuların, kulüp yöneticilerinin veya taraftarların yanı sıra, spor yazarlarından Sayın Fatih Altaylı'nın da şeref tribününde saldırıya uğraması ve yaralanmasının yanı sıra, bir milletvekilimizin de saha ortasında kan revan içinde kalacak şekilde dövülmesine kadar vardı. Son olarak, 21.11.2004 tarihinde, Beşiktaş-Çaykur Rizespor Maçında, İnönü Stadyumunda öldürülen 16 yaşındaki Cihat Aktaş'la -Cihat Aktaş'a Allah'tan rahmet ve ailesine başsağlığı dileriz- olayın vahameti ortaya çıkmıştır.

Beşiktaş maçında çocuğun öldürüldüğü ana da bir bakalım. İtalya'da, geçen yıl, bir taraftar maçta ölünce, maç tatil oldu; ama, bizde maç devam etti. Cihat Aktaş'ı yaralı şekilde herkes görüyor; ama, yardım eden de yok. Her taraf kan içinde; el uzatan da yok. Taraftarlar şarkı söylüyor. Bu nasıl anlayış?!

Futboldaki terörün içyüzünün sosyolojik değil, örgütsel olduğu da aşikârdır. Fanatik denilen bazı taraftarların aşırı davranışları sonucu, maçtaki tüm seyirci suçlanır.

Elbette, toplumumuzda şiddet eğilimi var ve hiç kuşkusuz, bu şiddet eğilimi, özellikle, polisin müdahale ettiği toplumsal ve siyasal olayların yanı sıra, futbol karşılaşmalarındaki şiddet eğiliminin ardında yatan temel belirleyici öğeyi açıklamıyor.

Bu temel öğe; kulüplerdeki yönetici kişiler, menfaatları sebebiyle ateşi körüklüyor.

Bu temel öğe; aklı başında olmayan fanatiklere adresi belli mesajlar gidiyor.

Bu temel öğe; Yrd. Doç. Dr. Mehmet Acet'in yapmış olduğu araştırmada ortaya koyduğu 10 değişik futbol seyircisi profilinden en tehlikelileri; yani, yeni holiganlar. Bu holiganlar, futbol sahalarını kana buluyor; yöneticilere korku, tribünlere dehşet salıyor; kulüpleri haraca bağlıyor ve çoğu uyuşturucu kullanıyor. Tribünde de "ölmeye geldik" sloganıyla, kendilerinden geçiyorlar.

Bu temel öğe; 15-18 yaş arası gençlere kulüplerden bedava bilet temin eden fanatiklerin bu gençleri kendilerine bağlamasıyla, âdeta, yasadışı bir örgüt kuruluyor. Bu örgüt, tüm tribüne hâkim olmaktadır. Bu örgüt, kontrolden çıkmıştır.

Bu temel öğe; kulüp yöneticilerinin hataları yüzünden ve ayrıca desteklenmeleri, özellikle kulüplerden ayrılan parayla beslenmeleri yüzünden, statlarda terörün oluşmasıdır.

Bu temel öğe; Türkiye'de terör olayları azalmıştır; ancak, asayiş olaylarında bir yılda 5 600 kişi ölmüştür. Bu da, halkı işsizlik, açlık, sefalet, yoksulluk içinde bulunan Türkiye'nin gerçek yüzü, aynası, sosyal patlamanın bir göstergesidir.

Bu temel öğe; futboldaki terör veya kulüp yöneticilerinin işyerinin basılmasında... Polisin bunu, hâlâ, spor içinde bir olay olarak değerlendirmesi sonucu, olay masumlaştırılıyor. Polisin bunlara bakış açısının değişmesi lazımdır.

Bu temel öğe; taşlanan otobüsün, dayak yiyen kişinin hangi takımın otobüsü veya yöneticisi, taraftarı olması önemli değildir, önemli olan bu olayların yaratılmasıdır.

Bu temel öğe; her küme ligin yaklaşan sonları olayları daha da tahrik edecektir.

Bu temel öğe; kendisi şaibeli Futbol Federasyonunun aldığı önlemlerin olayları önlemeye yetmediği açık; bugüne kadar açılan soruşturmalar da çok iyi bilinen karanlık çevrelerin baskısıyla örtbas edildi, hiçbir güvencesi olmayan müfettişlerle sonuç alınamayacağı görüldü.

Bu temel öğe; televizyonlardan gelen büyük paralar sonucunda müthiş bir rant yaratan futbol ve kulüplerde yönetici olmanın açtığı dev kapılar, fena halde iştah çekmeye başladı; hem çeteler beslenmeye başlandı hem de yeraltı futbola hızla sızmaya başladı.

Örnek: Son dönemde Beşiktaş Kulübü Yöneticisinin karanlık ilişkiye girerek pasaport çıkarması ve bu aranan kişinin yurtdışına kaçmasındaki mafya ilişkisini unutmayalım. Bu olay masumlaştırılamaz. Bu olay "Susurluk"tur.

Örnek: Futbol kulüplerinin ve özellikle üç büyük takımın başkanlık seçimlerinde kulislerde konuşulan aday isimlere bir bakmak gerekir. Bu, olayın boyutları hakkında fikir sahibi olmamız için yeterlidir.

Örnek: Millî Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal'ın sekreterinin Star Gazetesinin Spor Müdürü Serhat Ulueren'i tehdit şekli de mafya usulüdür; "bundan sonra sekerek yürürsün."

Bu temel öğe; gidiş hızlıdır, gidiş tehlikelidir.

Bu temel öğe; siyasetçilerin de akrabası veya çocuklarının bir spor kulübünün yöneticisi olmasında siyasal rant, ekonomik ranttır.

Bu temel öğe; Yolsuzluk, Rüşvet ve Terörle Mücadele Kanununun, Türk Ceza Kanununun hükümleri uygulanamıyor, yani, hukuk uygulanamıyor; çünkü, spor olayı denilmekte, olay masumlaştırılmaktadır. Bu olayda hukukun uygulanması gerekir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; futbol maçlarının dostluk içerisinde yapılması gerekirken, futbol karşılaşmalarında rüşvetin, hakeme şikenin, sahalarda futbol öncesi veya sonrasında terörün arttığı bir dönemdir. Futboldaki şike, rüşvet ve terör gibi gelişmeleri önlemek amacıyla, tam yetkili bir Meclis komisyonunun konuyu araştırması gerekmektedir. Bu konuda komisyon kurulması yönünde AKP'nin de desteklemesini önemsiyoruz. Bu Meclis araştırması komisyonunun, bunların gerekçelerini anlatan ve çözümlerini içeren raporu sonucunda...

28.4.2004 tarih ve 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun yeterli olmadığı açıktır; çünkü, cezai müeyyide yoktur. Burada para cezasından bahsetmiyorum. Kanunun uygulanması için, ispat hükümlerinde zorluk vardır. Az önce anlattığım gerekçelerle, kanunun uygulanmasında sıkıntılar vardır Sayın Bakanım. Bu konuda çıkaracağımız özel yasalarla bu olayları önleyebiliriz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; statlarda görülen ve tribünlere yansıyan terör, buzdağının suyun üzerindeki kısmıdır. Bu yüzden, durmadan polisiye önlemler alınarak çözüm aranmaktadır. Oysa, tribün terörü, buzdağının suyun altında kalan kısmı tarafından beslenmekte, tahrik edilmekte ve işte, buraya, ne medya ne Federasyon ne de Bakanlık ulaşabilmektedir.

Zaman zaman, böylesine olaylar, pusudaki provokatörler için de bulunmaz bir fırsattır. Bugün masumane şekilde izlediğimiz bu olayların içerisine Türkiye'yi karıştırmak isteyen provokatörler karıştığı zaman, işin önemi anlaşılacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konuda bir araştırma komisyonunun kurulması yönünde oy kullanacağınız için şimdiden teşekkür ederim.

Ayrıca, spor yazarımız Sayın Hıncal Uluç'un da bu konuda yazdıkları uyarılar nedeniyle, kendilerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Uzun süre Diyarbakırspor Kulübü yöneticiliğini ve avukatlığını yapmış bir kişi olarak, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Değer.

Sayın Aslanoğlu, söz istemişsiniz; hangi konuda söz istiyorsunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yerimden, bu konuyla ilgili sadece bir iki kelime söyleyeceğim efendim.

BAŞKAN - Yalnız, çok kısa olmak şartıyla, buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım, 1989-1990 futbol sezonunda Malatyaspor küme düşürüldü. Türkiye'de, ilk defa, belgeli, bilgili ve yargı kararıyla şike ispat edildi; fakat, yargı kararı uygulanmadı. Malatyaspor küme düştüğüyle kaldı ve Federasyon, başka bir karar alsın diye Tahkim Kurulunu değiştirdi ve yeni bir kurul getirdi. Şike ispatını yapmamıza rağmen, yasalar, mahkemeler ve Yargıtay şikeyi onaylamasına rağmen, maalesef, 1989-1990 futbol sezonunda Malatyaspor bu nedenle küme düşmüştür. Bugün, Federasyon olsun, diğer kurullar olsun, eğer, kararları ve hukuk kurallarını uygulamayacaksa, böyle bir komisyonun kurulması da boştur. Onun için, Türkiye'de öncelikle hukukun üstünlüğü ele alınmalıdır. Ayrıca, bu kulüplerimizin, özellikle, birinci ligdeki Anadolu takımlarının, ikinci ve üçüncü liglerdeki takımlarımızın ekonomik özgürlükleri olmadığı sürece Sayın Bakanım, biz bu olayların önünü alamayız. Bu kulüplere kendi alanında ekonomik özgürlükler yaratacak tedbirler almalıyız.

Efendim, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Önerge sahibi olarak, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü söz istemişlerdir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ülkü, konuşma süreniz 10 dakikadır.

HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün, burada konuştuğumuz konu her ne kadar Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun ve şike ise de, ben, meselenin sadece şike bölümünü sizlere anlatmaya çalışacağım, şiddet bölümü de, zaten, yeteri kadar söylenildi ve söylenilecektir. Bu duygularla, hepinizi selamlıyorum.

Bu arada, Beşiktaş-Çaykur Rizespor maçında 16 yaşında yaşama veda eden genç arkadaşımız Cihat Aktaş'ın ailesine ve tüm spor dünyasına başsağlığı diliyorum.

Evet, konumuz şike. Değerli arkadaşlar, şikenin kısa bir tarifini yaparsak, şike, yolsuzluğun futboldaki adıdır diyebiliriz. Nasıl oluyor bu? Çeşit çeşit biçimlerde ortaya çıkıyor. Hatır için -buna "hatır şikesi" deniliyor- teşvik primi vererek, karşı taraftan oyuncu satın alarak, korku ve terör yaratarak ve buna benzer maddeler halinde sıralanabilecek olan şikeler vardır.

Geçmişte bizim çok örnek olmamız gereken başka bazı ülkelerdeki şike olaylarının nasıl geliştiğini ve sonucunda nelerin olduğunu, kısa bir iki örnekle açıklamaya çalışayım sizlere.

1979-1980 yılında şike nedeniyle Milan nasıl ikinci lige düşürülmüşse, Fransa'da da şampiyonluğa oynayan ve o yıl şampiyon olan Marsilya ile Fransa'nın kuzeyindeki Lille yakınlarındaki Valencia Kenti takımı, yaptıkları maç sonucunda 1-1 berabere kalmışlar; ama, Fransa Federasyonu, Marsilyayı ikinci lige, Valenciayı da üçüncü lige düşürmüştü; çünkü, maçtan önce Valencia kaptanı ve antrenörü, arkadaşlarının karşı takımdan -ki, o zaman Marsilyanın ünlü başkanı Bernard Tapiesi vardı; belki şimdi de halen devam ediyordur- aldığı 300 000 franklık rüşveti evinin bahçesine gömerek sakladığını söylemiş, bunun üzerine polisin yapmış olduğu araştırma sonucunda, gerçekten de evinin bahçesinden o 300 000 frank parayı çıkarmışlar, hemen akabinde de, futbol federasyonu Marsilyanın şampiyonluğunu elinden almış, ikinci lige düşürmüş ve diğer takımı da üçüncü lige düşürmüştür. Marsilya, yine birinci ligde oynamakta; ama, öteki takımın esamesi bile okunmamakta.

Türkiye'de de böylesine bir durumun olması halinde, takımların kolay kolay şike yapamayacağına inanıyorum. Türkiye'de böylesine bir şey oldu zaten 1991 yılında. Demin de bir arkadaşımızın söylediği gibi, bir şike tahkim komisyonu kuruldu. Alan "aldım" dedi, veren de "verdim" dedi ve şike kararı çıktı. Bunu, Tahkim kabul etti, Yargıtay onayladı; ama, sonrası çok kötü; Federasyon, Tahkim Kurulunu lağvetti, yerlerine gelenler de "hayır, şike yoktu" kararı verdi; çünkü, devrede o dönemin Başbakanı vardı.

Oysa, geçmişte, Türkiye'de çok örnek olabilecek bir başka olay gelişmişti; 1991'de, o günkü koşullarda, ceza, ona dayanılarak bile verilmiş olsaydı, şimdi bu durumları yaşamıyor olabilirdik. Sözgelimi, Türkiye'de, kanaate dayalı şikeyle takım düşürüldü. O günün Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Yüksel Çakmur, o günün Gençlik ve Spor Genel Müdürü ve Milletvekilimiz Sayın Fikret Ünlü, o günün Federasyon Başkanı Sayın Sahir Gürkan, birlikte, bir maçın sonucunda şike yapıldığına kanaat getirildiğinden dolayı, iki takımı da ligden düşürdüler. Bu, ülkemiz için yüzakı bir örnektir; ama, her nedense, şimdilerde böylesine bir şeye başvurmak yerine, işte, şimdi olduğu gibi, araştırma komisyonu kurma çabasıyla bunun önüne geçmeye çalışıyoruz.

Biz, bu araştırma önergesini neden verdik; bu araştırma önergesini vermemizin en temel nedeni -birden fazla nedeni var ama- özellikle Altay Kulübünün, geçen yıl, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Başbakanlık Denetleme ve Teftiş Kuruluna ve Türkiye Futbol Federasyonuna yazmış olduğu bir yazıdır. 3.6.2003 tarihinde, Altay Spor Kulübü Başkanlığı, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığına ve demin söylemiş olduğum diğer muhataplara yazdığı yazıda "31.5.2003 tarihinde oynanan Diyarbakır-Elazığ müsabakası, şike iddialarının ayyuka çıktığı bir müsabaka olmuştur. Maçın devre arasında Diyarbakırspor oyuncularının Diyarbakırsporlu yöneticiler tarafından silahla tehdit edildiği duyumları alınmıştır. Diyarbakırspor Takımının ataklarında kendi seyircileri tarafından oyuncularının yuhalanması ve aleyhe yapılan tezahürat futbolculara yapılan baskıyla birlikte değerlendirildiğinde, maçın hangi koşul ve etkiler altında, sonucu âdeta önceden kararlaştırılan şekilde sonuçlandırıldığı açıktır" diyor ve "Elazığsporun attığı ilk gol, golden önce, golü atan oyuncunun, topu, en az 70 metreden az olmamak üzere, tek başına ve âdeta hiçbir savunma ve engellemeyle karşılaşmaksızın, boş sahada top sürercesine, kaleciyle karşı karşıya kalıp gol atması, pozisyonda yapılan müdahalelerin, kalecinin topu içeriye âdeta kabul etmesinin, Futbol Disiplin Talimatnamesinin 37 nci maddesi..." diye devam ediyor. Buna istinaden, biz, bu araştırma önergesini verirken... Tabiî ki, spor yazarları da o zamanlar devreye girmişti ve Türkiye'nin yakından tanıdığı "Erman Hoca" diye bilinen ve haftalık yorumları herkes tarafından izlenilen eski hakemlerimizden Erman Toroğlu da bunu tatlı tatlı anlatmıştı.

Şimdi, sadece Altayspor mu demin dediğim gibi; değil tabiî. Bu, bir şikâyetçi.

Dünyada, bankalarda, borsalarda, yatırım enstrümanlarında 3 trilyon dolar sıcak para dolaşıyor. Bunun 250 milyar doları da futbola gidiyor. Bahis örgütleri var. Bu da mafyayı örgütlüyor. Evvelce pehlivanlarda "ustanın çırağa yol vermesi" şeklinde tanımlanan bu şike olayları şimdi çok büyük boyutlarda ve o anlamda da algılanınca, artık, şike sözcüğünün telaffuzu farklı farklı anlamlar taşımakta.

Skor tabelaları da öne çıkınca, artık pehlivanlara söylenen o söz skor tabelalarıyla sona ermiş ve "kazan da, nasıl kazanırsan kazan" sözüne dönüşmüştür. Hele bedava bilet de verilmeye başlanınca "vur, kır, parçala, bu maçı kazan" sloganları, tüm Türkiye'de, tüm takımların sloganları haline gelmiştir.

Ayrıca, menajerler türemiştir. Bunların da bir kısmı mafya babalarının yakınları olmuştur. Böylelikle faaliyet gösterenler çoğalmıştır.

Sadece bunlar değil ki. Bazen spor yazarları da mafyayla ilişkilerini geliştirerek takımların gergin olarak sahaya çıkmalarına neden olmaktadırlar. Evvelce hiçbir takımın ayrı bir spor yazarı yoktu. Şimdilerde hemen her takımın kendisine göre bir spor yazarı var ve resmî olarak var üstelik de. Durum böyle olunca, Yılmaz Vural, devre arasında "şike var" diye maçı bırakıp gidebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ülkü, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Ama, çağırılıp da "nereden kaynaklanıyor bu şike" denildiğinde "hayır, ben öyle bir şey demek istemedim" diye kıvırmaktadırlar.

Ali Aydın da çeşitli nedenlerle hakemliği bırakmıştır.

Durum böyle. Durum böyle olunca, ister istemez, Lucescu'nun dediğini hatırlıyor insan. Lucescu diyor ki "Romanya, futbolun eski günlerine dönemez; çünkü, orada illegal işler oluyor, futbolcuyu çökerttiler, siz de dikkat edin, Türkiye'yi de bozmasınlar." Yani, Çavuşesku dönemindeki Romanya ile şimdiki Romanya'yı kıyaslıyor. Oysa, çoktan bozuldu bizimkiler, çoktan bozuldu Türkiye'de bu konular. Şike iddiaları öylesine ayyuka çıktı ki, Genelkurmay, asker kökenli hakemleri çekti. Tabiî, bu boşluğu da, Susurluk çeteleri doldurdu. Arkasından, bazen kadınlar devreye sokuldu, bazen bahis oyunlarına kurban edildi gençler. En sonunda, işin içinden çıkamayınca, devlet, Diyanet devreye girdi ve şike yapmanın İslama uygun olmadığını açıkladı.

Ama, bir çaresi olmalı bu işlerin. Komisyon da zaten onun için kurulacaktır. Bu komisyonun yapacağı çok iş var. Önerileri de olmalı. Başta da söylediğim gibi, mademki, şike, yolsuzluğun futboldaki adıydı, o halde ne yapmalı?

Değerli arkadaşlarım, benim önerim, tıpkı, şu anda bazı konularda olduğu gibi, bağımsız kurul oluşturulmalı. Bu bağımsız kurul, süreklilik arz eden bir kurul olmalı ve teyakkuz halinde, sürekli maçları takip eden bir kurul olmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ülkü.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Ama, bu kurul, tabiî, hiçbir bakanlığa bağlı olmadan, özerk çalışabilmeli ve bu kurulun alacağı kararlar, bu kurulun saptadığı şike iddiaları, şike konuları, mutlaka, adliyeye, doğrudan o kurul tarafından intikal ettirilmeli.

Şikenin önüne böyle geçilebilir diye düşünüyoruz. Bu düşüncelerimizle, tabiî ki, olumlu oy vereceğimizi bildiriyoruz.

Kurulacak olan komisyonun hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Önerge sahiplerinden, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin.

Buyurun Sayın Ersin.

AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Bu arada, geçmiş ramazan bayramınızı kutluyorum, hepinize sağlıklar diliyorum.

Kuşkusuz, pazar günü yaşanan tribün terörü sonucu, 16 yaşındaki bir gencimizin yaşamını yitirmiş olması son derecede üzüntü verici. Ama, bu olaylar, yıllardan beri, her maçta yaşanıyordu. Nitekim, geçtiğimiz sezonda, İzmir'de yapılan Göztepe - Karşıyaka maçında da benzer olaylar oldu ve o olaylar sırasında da 2 vatandaşımız yaşamını yitirdi ve eğer o zaman önlemler çok ciddî biçimde ele alınsaydı, belki de, muhtemelen, bu son olay yaşanmayabilirdi.

Değerli milletvekilleri, birkaç yıldan beri futbol, maalesef, Türkiye'de spor olma özelliğini kaybetti. Kulüp yöneticileri, futbolcular, taraftarlar, artık, futbolu bir spor olarak değerlendirmiyorlar, şike ve onun baş tetikçisi ve düzenleyicisi olan mafyanın yarattığı kirlenme ve bu kirlenmenin parçası olan kulüp yöneticileri ve federasyonlar, maalesef, futbolu spor olmanın dışına çıkardılar. Üstelik, bu kirlenme sanki olağanmış gibi değerlendiriliyor. Öyle ki, kulüplerin ve futbolcuların mafya bağlantıları kimseyi rahatsız etmiyor. Öyle ki "futbolun içerisinde bu da var" anlamına gelecek değerlendirmeler yapılabiliyor. Başkan ya da yönetici olmak için mafyadan yardım isteyen, mafyayla kol kola giren yöneticiler, futboldaki bu kirlenmenin baş sorumlusu değil mi?! Mafya reisini mutlu etmek için Eyüp Sultan'da kurban kestiren federasyon başkanı dünyanın neresinde var?!

Son olarak, aklıma geldi, bahsedeyim; yine, geçtiğimiz haftalarda bir maçta bir futbolcunun diğer bir futbolcuya ahlakdışı yaklaşımını gördük. Genci çocuğu, kadını erkeği yetmiş milyon, bu görüntüyü günlerce izledi ve sonunda Ceza Kurulu bir karar verdi; ama, Tahkim Kurulu bu cezayı ortadan kaldırdı. Ortaya koyduğu gerekçeler de, aslında son derecede komik. Peki, şimdi, büyük umutlarla seçilen bu yeni Federasyon yönetimi, o Tahkim Kurulu, Ceza Kurulu, bundan sonra vereceği kararlarda adaletli olabileceğine kimi inandırabilir?! Kim, artık bu Federasyonun, Tahkim Kurulunun, Ceza Kurulunun, bundan sonra vereceği kararlarda adil davranacağına, adaletli davranacağına inanır?! Dolayısıyla, bu son olay bile, büyük umutlarla seçilen, göreve gelen bu Federasyonun bu tedirgin davranışı, bu Tahkim Kurulunun tedirgin davranışı bile, futbolda kirlenmenin devam edeceğini gösteriyor. Değerli arkadaşlarım, bu anlayışla mevcut Federasyon acaba futbolda düzeni, disiplini nasıl sağlayacak?! Seçildiğinin hemen ertesinde böyle bir talihsiz olayla karşılaşmış olması doğrusu düşündürücü.

Değerli milletvekilleri, bir gözü siyasîlerde, bir gözü babalarda olan Federasyon yöneticileri, futbolu spor olmaktan çıkarmış, şike ve mafyanın bataklığı haline getirmiştir. Artık, futbol Asiye'ye benzetilirse, "Asiye nasıl kurtulur" anlayışı, bugün "futbol bu bataklıktan nasıl kurtulur" anlayışına geldi ve bizler toplum olarak, futbolumuzu, içerisine girdiği bu kirlilikten ve bataklıktan kurtarmak için çabalıyoruz.

Değerli milletvekilleri, futboldaki bu kirlenme, futboldaki şike ve mafya iddiaları birbuçuk yıldan beri Meclisimizin gündeminde. En azından, birbuçuk yıldan beri, ben bu konuyu birkaç kez gündeme getirdim; ama, Sayın Bakan, nedense, bu iddialara karşı hep reddeden bir tavır içerisine girdi.

Bakın, elimde, bir Meclis Tutanak Dergisi var. Sayın Bakan, yine bana cevap olarak yaptığı bir konuşmasında "şike ve mafya var diyorsanız, belgesini getirin de görelim" diyor.

Şimdi, hepimiz biliyoruz ki, bazı şeylerin belgesinin olamayacağı, yıllar önce bilinen üslup içerisinde söylendi; bunu hepimiz biliyoruz. Şikenin belgesini ben nereden bulayım Sayın Bakan?! Siz Bakansınız, hükümetsiniz; elinizde emniyet var, MİT var, jandarma var... Bunları bulmak sizin göreviniz; ama, şimdiye kadar reddettiğiniz bir olguyu bugün kabul etme noktasına geldiniz. Biraz önceki konuşmanızda "gerçekten futbolun içerisine mafya girmiş olabilir, bunu araştıralım" deme noktasına geldiniz.

Aradan birbuçuk yıl geçtikten sonra bu noktaya gelmiş olmanız bile bir kazançtır Sayın Bakan ve futbolun temizlenmesi, bu kirlilikten arınması konusunda ciddî bir kazançtır. Geç de olsa bu noktaya gelmenizden ötürü sizi tebrik etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi, Sayın Bakan, konuşmasının büyük bölümünü, geçtiğimiz aylarda çıkardığımız yasaya dayandırdı ve o yasadan maddeler okudu. O yasanın son derecede düzgün bir yasa olduğunu, en azından iyi niyetle çıkarıldığını söyledi. Sevgili Bakanım, eğer, yasalar kitapta kaldığı şekilde sorunları çözüyor olsaydı, bugün cezaevlerinde kimse olmazdı. Uygulayıcılarıdır o yasaları yaşama geçiren.

Şimdi, ben size bir soru sorayım Sayın Bakanım, bunu daha önce de sordum; ama, cevabını alamadım, umarım, bu kez cevabını verirsiniz. Gerçi, benim soracağım bu sorunun asıl muhatabı İçişleri Bakanı; ama, siz de hükümetin bir üyesi olarak, üstelik de spordan sorumlu Bakan olarak, bu soruya cevap vermek durumundasınız diye düşünüyorum. Sayın Bakanım, "mafya yok" diyordunuz; peki, ben size bir şey sorayım: Bu konuları, şike ve mafya sorunlarını yazılarında işleyen gazeteciler, köşeyazarları, yorumcular, bunlardan bazıları sokak ortasında silahlı saldırıya uğradılar, hatta, ölümden döndüler, bazıları öldüresiye dövüldüler. Bu olayları, bu silahlı saldırıları yapanlardan, bu faillerden kimleri yakaladınız? Elinizde emniyet var, elinizde MİT var, elinizde jandarma var, hükümetsiniz, muktedir olmanız lazım. Peki, soruyorum tekrar: Bu faillerden kaçını yakaladınız ve adalete teslim ettiniz? Ya da yakalayamadınız mı, yakalamadınız mı; bunu da sorayım size Sayın Bakanım.

Değerli milletvekilleri, şimdi, şike, mafya gerçekleri, artık, buna gerçek demek lazım, çünkü, kamuoyu da aynı görüşte, en son Sayın Bakan da aynı görüşe geldiğine göre, demek ki, futbolun içinde şike var, mafya var ve mafya, sadece var olmakla kalmıyor, mafya futbolun damarlarına girdi. O halde, bunu temizlememiz gerekiyor, futbolu bu kirlilikten arındırmamız gerekiyor. İşte bu konuda Sayın Bakana, geç de olsa bu noktaya geldiği için tekrar teşekkür etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ersin.

AHMET ERSİN (Devamla) - Bu Meclis araştırmasının önünü açtığı için; ki, birkaç kez erteleyerek önünü açtığı için... Çünkü, burada, Genel Kurul salonunda birkaç ay önce, Sayın Bakan, bu konuyu artık ele alalım dediğimde, "önce süper lig tamamlansın, ondan sonra" dedi. Süper lig bittikten sonra tekrar söylediğimde, "federasyon seçimleri tamamlansın, ondan sonra" dedi. Neticede, taa ki 16 yaşındaki bir gencin yaşamına son verildikten sonra Sayın Bakan da artık bu noktaya gelmiş oldu. Geç oldu; ama, olsun, yine de kendisine teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, umuyorum, bu araştırma komisyonu kurulur. Öyle anlaşılıyor. Ancak, bu araştırma komisyonunun, kuşkusuz, çok ciddî ve gizli çalışma yapması lazım ve bu araştırma komisyonu üyelerinin dışarıya bilgi sızdırmama konusunda bir defa yeminli olarak göreve başlaması lazım; çünkü, bilgi vermek isteyenlerin can güvenliğini sağlamakta sorunlar yaşanabilir. O açıdan, o komisyona gelip bilgi vermek isteyen kişiler, bilmelidir ki ve emin olmalıdır ki, söyledikleri orada kalacak, dışarıya sızmayacak. Bu güveni vermemiz lazım. Komisyonun bu güveni vermesi lazım, bunu kamuoyuna ilan etmesi ve kamuoyunu tatmin etmesi lazım. O açıdan, bu noktada çok ciddî ve dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Bu arada, bir şeyi daha son olarak söyleyeyim: Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sporun terörden arındırılması, sporun şike ve mafyadan arındırılması için yapılan çalışmalara iyi niyetle destek veriyoruz. Nitekim, getirdiğiniz tasarılara destek verdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET ERSİN (Devamla) - Sayın Başkan, izin verirseniz 30 saniye yeterli.

BAŞKAN - Sayın Ersin, buyurun.

AHMET ERSİN (Devamla) - Ancak, sporu siyasîleştirme doğrultusunda bazı gelişmeler olduğunu görüyoruz. Şimdi, 11 Aralıkta, federasyon başkanlarının seçimleri var. Yönetmeliği değiştirerek, federasyon başkanlarının yükseköğrenimli olması ve yabancı dil bilmesi şartını ortadan kaldırdınız. Neden; ne zararı vardı? Dil bilen, yükseköğrenim yapmış kişilerin federasyon başkanı olmasının spora ne gibi zararı var? Neden kaldırdınız bu hükmü? Bu yönetmelik değişikliğini neden yaptınız? Yoksa, yeni bir kadrolaşma alanı olarak mı görüyorsunuz?

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri -sözlerimi tamamlıyorum- umarım, sizlerin de oylarıyla, desteğiyle, bu komisyon kurulur. Ancak, benim araştırma önergemin diğer arkadaşların verdiği önergelerden bir farklılığı var. Benim araştırma önergemde de tribün terörü var, şike var, mafya var; ancak, ben, ayrıca, bu şike ve mafyalaşmaya karşı gerekli önlemleri almayan, hatta, bu şikenin içinde olduğu, mafyayla beraber olduğu izlenimi veren yöneticilerin de -bu iddialarla karşı karşıya kalmış olan Futbol Federasyonu yöneticilerinin ve Merkez Hakem Komitesi yöneticilerinin- mal varlıklarının araştırılmasını istiyorum. Benim önergemde bu da var. Dolayısıyla, önergeler birleştirilirken, bu konunun atlanmaması gerektiği konusunda hepinizin dikkatini çekmek istiyorum ve Sayın Bakana sorduğum soruların cevaplarını oturduğum yerden takip edeceğimi arz eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -Efendim, izin verirseniz, Sayın Ersin'in dile getirdiği sorulara bir iki cümleyle cevap vereyim; arkadaşımızın soruları havada kalmasın.

BAŞKAN - Hangi konuda Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Konuşması esnasında bana bazı sorular yöneltti.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Bakan, soruya cevap yok; ancak, sataşma mı var diyorsunuz

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yok, hayır. Yani, benim cevaplandırmamı arzu ettiği bazı konuları gündeme getirdi. Eğer, Divan olarak uygun görürseniz cevaplandırayım; eğer, uygun görmezseniz, kendisine biraz sonra şifahî olarak da cevap verebilirim, gerekirse yazılı olarak da cevap verebilirim, şimdi de cevaplandırabilirim; tamamen takdir sizin efendim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, soruya cevap verme şeklinde, İçtüzüğümüzde herhangi bir konu belirlenmemiştir. Ancak, sataşma olarak değerlendiriyorsanız...

Kısa bir açıklama yapmak üzere, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Ersin ne zaman sporla ilgili bir konuda görüşlerini arz etmek için kürsüye çıksa, mutlaka bana bu tür sorular yöneltiyor. Tabiî, bu sorulardan da rahatsız olmuş falan değilim; kendisine, yine de katkıları sebebiyle teşekkür ediyorum.

Sporun terörden ve şaibeden arındırılmasıyla ilgili düşüncemiz ve tavrımız, bizim bu göreve geldiğimiz andan itibaren aynı titizlikle devam eder; yani, birbuçuk yıl sonra bu konulara ilgi duymaya başlamış değiliz. Ben, spordan sorumlu Bakan olarak, gerek şaibe gerek şike gerekse spora ve futbola yönelik basına ve kamuoyuna yansıyan her türlü iddianın araştırılmasıyla ilgili -biraz önce konuşmamda da ifade ettim- yasa gereği yetkim gözetim ve denetim sınırları içerisinde olduğu için, Başbakanlık Teftiş Kurulunu görevlendirmişimdir.

Biraz önce de ifade ettim; basında ne kadar iddia çıkmış ise -yazılı ve görsel basını kastediyorum- televizyonlarda yayınlanan haberlerin ve yorumların kasetlerini dahi çözdürmek suretiyle, Başbakanlık Teftiş Kuruluna bu iddiaların araştırılması talimatını vermişimdir.

Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ele alınması keyfiyeti, bir organize suç örgütünün konuşma kasetlerinin, telefon dinlemeyle ilgili kasetlerin deşifresinden sonra çok daha ciddî şekilde gündeme oturduğu için, bunların mutlaka ilgili kurumlarca araştırılmasını -ki, biliyorsunuz, Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu bu konuyla ilgili bir çalışma yapmaktadır- ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de konuya el atması gerekliliğine inandım. Nitekim, her iki partimizin grup başkanvekili arkadaşlarımızla da şifahen görüşmek suretiyle, bunun gündeme alınmasında, Hükümet olarak ve Bakanlık olarak fayda gördüğümüzü ifade ettim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, tamamlar mısınız.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tamamlıyorum.

O bakımdan, bizim, Hükümet olarak ve spordan sorumlu Bakanlık olarak, iddiaları örtmemiz, varsa bir suç onu yok farz etmemiz gibi bir anlayışımız asla olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.

11 Aralıkta federasyon seçimleri var. Biz, yüksekokul mezunu şartı aranan federasyon başkanlarıyla ilgili bu koşulu kaldırmış falan değiliz. Bu bilgi nereden geldi bilemiyorum. Biz, böyle bir düzenleme yapmadık.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yabancı dille ilgili...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bunun dışında, bazı spor yorumcularının saldırı sonucu yaralanmasıyla ilgili faillerin yakalanıp yakalanmadığını sordu. Tabiî, ben İçişleri Bakanı değilim. Bunu İçişleri Bakanımızdan...

BAŞKAN - Sayın Bakan, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz verdim; tamamlar mısınız lütfen.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

Bu konuda bir bilgi sahibi değilim. İçişleri Bakanımızdan öğrenir, Sayın Ersin'i bu konuda da bilgilendiririm.

Ben, tüm arkadaşlarıma, katkıları sebebiyle, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Meclis araştırması önergeleri üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım. Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Meclis araştırması açılması kabul edilmiştir.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bugün Şampiyonlar Liginde ülkemizi temsil edecek olan Fenerbahçe Spor Kulübüne Sparta Prag karşısında Başkanlık Divanı olarak başarılar diliyoruz. (Alkışlar)

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Kasım 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 20.00