DÖNEM : 22 CİLT : 64 YASAMA
YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
20 nci
Birleşim
23 Kasım 2004 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın organik tarımın önemine, bu
konuda karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
2. - Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın, Denizli-Çardak Özdemir
Sabancı Organize Sanayi Bölgesinin mevcut durumu ile bölgenin 5084 sayılı Yasa
kapsamına alınmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun'un cevabı
3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Irak'ta yaşanan olaylara
ilişkin gündemdışı konuşması
B) Tezkereler
ve Önergeler
1. - Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı Herman De Croo ve beraberindeki
parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının konuğu olarak
ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/703)
2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1255, 1307, 1308
ve 1319) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/227)
3. - Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığının, (1/861) esas numaralı
Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde
Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının, Avrupa Birliğini
ilişkilendiren boyutunun da olması nedeniyle Komisyonlarına havale edilmesine
ilişkin tezkeresi (3/709)
4. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının, 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu çerçevesinde yeniden değerlendirilerek gerekli değişikliklerin
yapılması amacıyla, geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/704)
5. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un, KKTC'nin
21 inci Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarına katılmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın resmî davetine icabetine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/705)
6. - TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan
Parlamento heyetinin, Almanya Federal Meclisi Savunma Komisyonunun resmî
davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/706)
7. - Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 2 üyenin, Avrupa
Parlamentosu ile AB Komisyonu TAIEX Ofisi tarafından Belçika'nın başkenti
Brüksel'de Avrupa Parlamentosu üyeleri ile diğer AB kurumlarının yüksek
düzeydeki görevlilerinin katılımıyla gerçekleştirilecek olan "Yeni Çevre
Politikası" konulu kollokyuma resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/707)
8. - TBMM'den ilgili üyelerin, Hollanda Parlamentosunca gerçekleştirilmesi
planlanan "Hayvan Hastalıkları Üzerine Toplumsal Sorumluluk
Politikaları" konulu toplantıya resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/708)
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/307) (S. Sayısı : 541)
2. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/308) (S. Sayısı : 542)
3. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/309) (S. Sayısı : 543)
4. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/310) (S. Sayısı : 544)
5. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk ve Kahramanmaraş Milletvekili
Nevzat Pakdil'in yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/311) (S. Sayısı : 545)
6. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/312) (S. Sayısı : 546)
7.- Edirne Milletvekili Ali Ayağ'ın yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/313) (S. Sayısı : 547)
8. - Mersin Milletvekili Ali Er'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden
kurulu Karma Komisyon Raporu (3/328) (S. Sayısı : 548)
9. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/334) (S. Sayısı : 549)
10. - İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin'in yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/335) (S. Sayısı : 550)
V. - ÖNERİLER
A) DanIşma
Kurulu Önerİlerİ
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü
Sorular ve CevaplarI
1. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, işsizliğe karşı alınan
önlemlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/611) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
2. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Marmaris'teki bir ilköğretim
okulunda yapılan teftişe ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/622) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
3. - İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir İlindeki ilköğretim
okullarında derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması için ne gibi
çalışmalar yapıldığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/632) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
4. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur-Bucak-Kızılkaya
Beldesindeki Ziraat Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/634)
5. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Halkbank'ın
özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/639)
6. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur Organize Sanayi
Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/644) ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
7. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan
yatırımcılarla ilgili çalışmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü
soru önergesi (6/657) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
8. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan
büyük sanayi kuruluşlarının dış piyasalara açılmasının teşvik edilmesi
çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/658)
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
9. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan
sanayiin yeniden yapılandırılması çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/659) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun'un cevabı
10. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, yabancı şirketlerin Doğu ve
Güneydoğu Anadoludaki petrol arama faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/645)
11. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ilaçta klinik paketlemeye
gidilip gidilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/646)
12. - Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, iş akitleri feshedilen
DİVHAN Demir Madeni çalışanlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/647)
13. - İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in, emniyet mensuplarına
ödenmekte olan dikiş paralarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/649) ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
B) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bazı seçim bölgelerinde görev
yapan seçim kurulu üyelerinin ücretlerinin hâlâ ödenmemiş olmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3394)
2. - İstanbul Milletvekili Zülfü LİVANELİ'nin, Adlî Tıp Kurumunun
uygulamalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3420)
3. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da Adalet Teşkilâtını
Güçlendirme Vakfının faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/3421)
4. - Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, cezaevinde hayatını
kaybeden bir tutuklu hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/3424)
5. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, 5187 sayılı Basın Kanununu
ihlal ettiği iddia edilen yayın organı ve gazetecilere ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3699)
6. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Türkçenin korunması ve
zenginleştirilmesi için alınan tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/3707)
7. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Emekli Sandığı ve SSK
emeklileri arasındaki maaş farklılıklarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3719)
8. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, SSK emeklilerinin TÜFE'den kaynaklanan
maaş farklarının ne zaman ödeneceğine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3720)
9. - Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, bilgisayarlı eğitim
projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/3741)
10. - Hatay Milletvekili Abdulaziz YAZAR'ın, İskenderun Limanının bir
kısmının tersane olarak kiraya verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/3757)
11. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, SSK emeklilerinin yargı
kararıyla kesinleşen alacaklarının ne zaman ödeneceğine ilişkin Maliye
Bakanından sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/3783)
12. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Meke Gölünün doğal yapısını
korumak amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/3806)
13. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, orman niteliğini kaybeden
alanlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/3807)
14. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Elmalı Avlan Gölünün
yeniden canlandırılması çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/3808)
15. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, TRT'nin yeni yayın dönemi
programlarına,
- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, TRT'nin 2003-2004
sezonunda Almanya ve İspanya Futbol Ligi maçlarını yayınlama anlaşmasına,
- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, bir TRT çalışanı hakkındaki
iddialara,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/3813, 3814,
3815)
16. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İli Gemlik İlçesinde
balıkçı limanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı
Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/3832)
17. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, 58 ve 59 uncu hükümetler
döneminde Samsun İl Telekom Müdürlüğünden il dışında görevlere atanan personele
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/3833)
18. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, SSK ödemelerinin usul ve
esasları ile kurumun ödemelerden kaynaklanan zararlarına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3835)
19. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Et ve Balık Kurumuna ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3836)
20. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Emlak Bankasının
bankacılık faaliyeti dışında kalan mal varlığının devrine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/3848)
21. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, SSK ve Bağ-Kurun sağlık
harcamaları ile prim ödeyenlere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3875)
22. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Duacılar Köyündeki
ağaç kesimine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/3876)
23. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde-Bor İlçesindeki Deri
Organize Sanayiine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı
(7/3893)
24. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde-Bor Karma Organize
Sanayi Bölgesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
COŞKUN'un cevabı (7/3894)
25. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Bağ-Kura ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3910)
26. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta'daki elma
üreticilerinin soğuk hava deposu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/3918)
VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Öngörüşmeler
1. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin, futbol
karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63)
2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki
şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113)
3. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki
şike, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve
maçlardaki şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/138)
4. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk
sporunun içinde bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/179)
5. - Trabzon Milletvekili Faruk Nafiz Özak ve 22 milletvekilinin, Türk
sporunda rüşvet, şiddet, şike, haksız rekabet iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/228)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı
yeter sayısı bulunmadığı anlaşıldığından; 23 Kasım 2004 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere, birleşime 15.14’te son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
|
Türkân Miçooğulları |
Harun Tüfekci |
|
İzmir |
Konya |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN KÂĞITLAR No. : 26
19 Kasım 2004
Cuma
Raporlar
1. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/91) (S. Sayısı : 468'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
2. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/92) (S. Sayısı : 469'a 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
3. - Kayseri Milletvekili Abdullah Gül'ün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/93) (S. Sayısı : 470'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
4. - İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu'nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/94) (S. Sayısı : 471'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
5. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/95) (S. Sayısı : 472'ye 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
6. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/96) (S. Sayısı : 473'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
7. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/97) (S. Sayısı : 474'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
8. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/98) (S. Sayısı : 475'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
9. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/99) (S. Sayısı : 476'ya 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
10. - Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği
Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili
Oya Araslı ve 14 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/100) (S. Sayısı : 477'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004)
(GÜNDEME)
11. - Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/101) (S. Sayısı : 478'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
12. - Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/102) (S. Sayısı : 479'a 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
13. - Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/104) (S. Sayısı : 480'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
14. - Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/105) (S. Sayısı : 481'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
15. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/132) (S. Sayısı : 482'ye 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
16. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/138) (S. Sayısı : 484'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi :
19.11.2004) (GÜNDEME)
17. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/146) (S. Sayısı : 485'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi :
19.11.2004) (GÜNDEME)
18. - Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu'nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/162) (S. Sayısı : 486'ya 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
19. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/211) (S. Sayısı : 494'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi :
19.11.2004) (GÜNDEME)
20. - Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/212) (S. Sayısı : 495'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
21. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/214) (S. Sayısı : 497'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi :
19.11.2004) (GÜNDEME)
22. - Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü'nün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/220) (S. Sayısı : 498'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
23. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü'nün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/223) (S. Sayısı : 500'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
24. - Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü'nün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/224) (S. Sayısı : 501'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
25. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/225) (S. Sayısı : 502'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004)
(GÜNDEME)
26. - Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/230) (S. Sayısı : 503'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004)
(GÜNDEME)
27. - Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün'ün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/231) (S. Sayısı : 504'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
28. - Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/244) (S. Sayısı : 505'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
29. - Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/245) (S. Sayısı : 506'ya 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
30. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/247) (S. Sayısı : 507'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004)
(GÜNDEME)
31. - Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu'nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/248) (S. Sayısı : 539'a 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
32. - Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı
Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/914) (S. Sayısı : 681) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
33. - Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/857) (S. Sayısı : 682) (Dağıtma tarihi : 19.11.2004)
(GÜNDEME)
34. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/884) (S. Sayısı : 685)
(Dağıtma tarihi : 19.11.2004) (GÜNDEME)
23 Kasım 2004
Salı No. : 27
Raporlar
1. - Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu'nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Gö-re Rapora İtirazı (3/249) (S. Sayısı : 510'a 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)
2. - Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/250) (S. Sayısı : 511'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)
3. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/251) (S. Sayısı : 512'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi :
23.11.2004) (GÜNDEME)
4. - Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu'nun Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/259) (S. Sayısı : 513'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)
5. - Kocaeli Milletvekilleri Nihat Ergün ve Osman
Pepe'nin Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/268) (S. Sayısı : 516'ya 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)
6. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/269) (S. Sayısı : 517'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi :
23.11.2004) (GÜNDEME)
7. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/270) (S. Sayısı : 518'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi :
23.11.2004) (GÜNDEME)
8. - Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/271) (S. Sayısı : 519'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)
9. - Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/272) (S. Sayısı : 520'ye 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)
10. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/273) (S. Sayısı : 521'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi :
23.11.2004) (GÜNDEME)
11. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı'nın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/282) (S. Sayısı : 529'a 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)
12. - Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Gö-re Rapora İtirazı (3/283) (S. Sayısı : 530'a 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 23.11.2004)
(GÜNDEME)
13. - Kocaeli Milletvekilleri Mehmet Vecdi Gönül, Osman
Pepe ve Nevzat Doğan'ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/284) (S.
Sayısı : 531'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)
14. - Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/285) (S. Sayısı : 532'ye 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)
15. - Kocaeli Milletvekilleri Nevzat Doğan ve Nihat
Ergün'ün Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/286) (S. Sayısı : 533'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)
16. - Kocaeli Milletvekilleri Nihat Ergün ve Muzaffer
Baştopçu'nun Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/287) (S. Sayısı : 534'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)
17. - Kocaeli Milletvekilleri Nevzat Doğan ve Nihat
Ergün'ün Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/288) (S. Sayısı : 535'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)
18. - Kocaeli Milletvekilleri Osman Pepe, Mehmet Vecdi
Gönül, Nevzat Doğan ve Muzaffer Baştopçu'nun Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Artvin Milletvekili Yüksel
Çorbacıoğlu ve 15 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/289)
(S. Sayısı : 536'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)
19. - Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/880) (S.
Sayısı : 684) (Dağıtma tarihi : 23.11.2004) (GÜNDEME)
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Alaaddin
Çakıcı'nın yurtdışına çıkışından sonra yaşanan olaylara ve bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3411)
2. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Kızılay'ın
yardım konvoyuna Irak'ın Tel Afer kentinde yapılan saldırıya ve yaralanan
vatandaşlarımıza ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/3726)
3. - Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Irak'ta
rehin alınan vatandaşlarımıza ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3727)
4. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Gümrü
Antlaşmasından kaynaklanan bazı sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3728)
5. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa
Çınarcık Barajı inşaatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3735)
6. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun-Atakum
Belediyesinde yapılan bazı görevlendirmelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3736)
7. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
Ankara Emniyet Müdürlüğünce can güvenliği olmadığını belirten öğrencilere
verilen belgeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3737)
8. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, ilköğretim
öğrencilerine dağıtılan ders kitaplarının giderlerinin SYDTF tarafından
karşılanıp karşılanmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3742)
9. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, vekil
öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3743)
10. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Yurtdışı
Mesleki Yeterlilik sınavı ile ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3745)
11. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, can
güvenliği olmadığı gerekçesiyle okul değiştiren öğrencilere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3747)
12. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, sağlık
teşkilatında görevlendirilen din görevlilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3751)
13. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Gemlik-Karacaali Köyü balıkçı barınağı projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3758)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati
: 15.00
23 Kasım 2004
Salı
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER
: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, organik tarım hakkında söz isteyen
Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'a aittir.
Buyurun Sayın Arvas. (AK Parti sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Van Milletvekili Maliki Ejder
Arvas'ın organik tarımın önemine, bu konuda karşılaşılan sorunlara ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
MALİKİ EJDER ARVAS (Van) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün, organik tarım konusunda şahsım adına söz talebinde
bulundum. Bu talebimi kırmayan Sayın Başkanıma, özellikle, huzurlarınızda
teşekkür ediyorum.
Başta siz sayın milletvekillerimizin ve bizleri
televizyonları başında izleyen, radyoları başında dinleyen vatandaşlarımızın
geçmiş ramazan bayramını tebrik ediyor, hepinizi, saygı, sevgi, muhabbetle
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekili arkadaşlarım, neden organik tarım,
diğer adıyla ekolojik tarım?.. Elli yaşın üzerinde olan değerli arkadaşlarım
bunu hatırlarlar, karasaban döneminde, zaten, bizim elde ettiğimiz ürünlerin
tümü organik tarım ürünleriydi. Organik tarım, Avrupalının, geçmişte, dünya
nüfusunun artacağını baz alarak ve biraz daha fazla ürün elde etme hesabıyla
yola çıktığı bir sistem ve bir tedbirdir; ama, ne yazık ki, bugün, günümüzde, o
azotlu gübreler, asit, fosfor, ürünü biraz daha artırmışsa da, diğer taraftan
kaliteyi tamamen düşürmüş ve sağlığımızı büyük çapta etkilemiştir. Onun için,
bugün, AK Parti Hükümeti olarak, organik tarıma geçmemiz ve bunu yürürlüğe
koymamız, hakikaten büyük bir atılımdır. Geç de olsa, ecdadımızın karasaban
dönemindeki hormonsuz ve kaliteli ürünleri tekrar yetiştirme şansını
yakalayacağız; buna inanıyorum.
Bakınız, arazilerimizin çoğu erozyona uğramıştır. Yani,
derinliklere kadar inen asit, fosfor ve azot, hakikaten topraklarımızı
çoraklaştırmış, bu da yetmemiş gibi, diğer taraftan tatlı sulara kadar bulaşmış
ve sağlığı büyük çapta etkilemiştir. Bakın, bugün, hastanelere gittiğiniz
zaman, her tarafın tıklım tıklım hastayla dolup taştığını görürsünüz.
Bugün, Avrupalı, organik tarıma neden iştahlanıyor?..
Bu konu, Avrupa'da 1910'larda ele alınmıştır. Almanya, 1930'larda bunu ele
almış ve kendi çapında bir örgüt kurmuş, dünyaya açılmıştır. Bunun bir şubesi
de şu anda Türkiye'dedir ve Ege Bölgesinden, organik tarımın ilk ürünleri
olarak, ithalat ve ihracat rejimi doğrultusunda, kendi şirketleri vasıtasıyla,
ilk etapta kuruüzüm ve kuruincirden başlamışlardır ve daha sonra, kayısı,
fındık ve hatta kuruelma buna eklenmiştir. Avrupalı, burada, bizim
çiftçilerimiz vasıtasıyla bunları üretip, ithal etmektedir. Peki, Avrupalı,
bunu bizim topraklarımızda üretip, kendi ülkesine götürüp, bu sağlıklı
ürünlerle yaşamını sürdürmeyi biliyor da, bu kadar güzel toprakları, bu kadar
güzel havası, bu kadar güzel güneşi olan bir ülkede biz neden bunu yapmıyoruz?!
Bunu yapmak zorundayız; çünkü, her tarafımızı hormon sardı. Hormondan bir an
önce kurtulmak amacıyla organik tarıma geçmek, hepimiz için kaçınılmaz bir
eylem olmalıdır diye düşünüyorum. Hakikaten, bugün, toprağımız hasta. Bu
toprağı nasıl tedavi edeceğiz; bu yöntemi uygulamak zorundayız. Nedir bu
yöntem; eskiden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arvas, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) - Çok önemli bir yere
geldik de, onun için bir iki dakika daha istirham edeceğim.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, eskiden, karasaban
döneminde ürettiğimiz buğdaydan yapılan -belki köylere gidenleriniz bilir-
ekmeğin kokusunu köye girmeden alırdık; ama, şimdi fırınların kapısından
geçiyoruz, ekmek kokusu yok; en basit örneği bu. Bu işin içinden gelen biri
olarak, bunun tecrübesini yaşayan biri olarak, buradan, çiftçi kardeşlerime bir
öneride bulunacağım -çok fazlaya kaçmasınlar, çok fazlaya heveslenmesinler,
azdan başlasınlar; çünkü, her şeyin azı çok kıymetlidir, çok makbuldür- nadasa
ayrılan araziyi dört dilime bölsünler, dört dilime böldükleri araziyi de boş
bırakmasınlar. Eskiden, karasaban döneminde yonca ve korunga ekilirdi. Bakın,
Türkiye'de, bizim kabayeme ihtiyacımız var; hayvancılık sektöründe çok önem arz
eden bir unsurdur bu; biz dışarıdan yem ithal ediyoruz. Nadasa kalan araziye
yonca, korunga ekerlerse, hem arazi boş kalmaz hem de bir gelir elde etmiş
olurlar -zaten hükümetimiz buna teşvik de ödüyor- ve biz kabayem ihtiyacını
temin ettiğimiz gibi yapılan bu işlem, o dört yıl zarfında toprağın hastalığını
tamamen öldürür, yok eder, toprağı yeniden eski sağlığına kavuşturur ve güzel
de ürün elde etmiş oluruz. Ben, bunu, buradan, çiftçilerime öneriyorum.
Ondan dolayı, organik tarımın da... Konuşma süresi çok
az; yani, bunu 5 dakikalık bir zamana sığdırmamız mümkün değil. Ben, Sayın
Başkanımın müsamahasına çok çok teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) - O bakımdan organik
tarıma geçmemiz, hakikaten ülkemiz ve insanlarımız açısından çok önem arz
etmektedir. Organik tarımla ilgili yasa tasarısı, inşallah, bu hafta içerisinde
Meclise geliyor. Siz parlamenter arkadaşlarımın, bu organik tarımla ilgili
tasarıda gönül birliği, el birliği yapıp, bunu bir an önce yürürlüğe koymamız
hepimizin görevi olmalıdır.
Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygı, sevgi ve
muhabbetle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arvas.
Gündemdışı ikinci söz, Denizli-Çardak Özdemir Sabancı
Organize Sanayi Bölgesiyle ilgili söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Haşim
Oral'a aittir.
Buyurun Sayın Oral.
2. - Denizli Milletvekili V. Haşim
Oral'ın, Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesinin mevcut
durumu ile bölgenin 5084 sayılı Yasa kapsamına alınmasına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkanım, sayın
milletvekili arkadaşlarım; Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi
Bölgesi, Denizli Sanayi Odasının hukukî ve malî sorumluluğuyla
gerçekleştirilen, Denizli'ye 50 kilometre mesafede, Çardak Havaalanı ve
Denizli-Afyon karayolu bitişiğinde, kuzeyinden geçen demiryolu ve Denizli
Serbest Bölgesi yakınında, yaklaşık 3 250 000 metrekarelik bir alanda
kurulmuştur.
Bölgemiz altyapı inşaatları 13.9.1996 tarihinde
başlamış ve 22.10.1997 tarihinde tamamlanmıştır. Altyapı harcamaları için
yaklaşık 13 500 000 Amerikan Doları + KDV tutarında bir harcama yapılmıştır.
Altyapı inşaatları kapsamında; 14 kilometre asfalt yol,
15 kilometre içmesuyu hattı, 27 kilometre yeraltı orta gerilim elektrik hattı,
1 000 abonelik yeraltı telekomünikasyon şebekesi tamamlanmıştır.
Organize sanayi bölgemizde, 97 adet sanayi parseli, 2
adet yeşilalan, 1 adet sosyal tesis ve idarî bina alanı, 1 adet su deposu
alanı, 1 adet TIR parkı ve gümrükleme alanı bulunmaktadır.
Organize sanayi bölgemizin altyapı inşaatları, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığından tek kuruş kredi alınmadan -tekrar söylüyorum, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığından tek kuruş kredi alınmadan- tamamlanmış olup,
sanayicilerimizin yatırımlarını gerçekleştirmeleri için çok elverişli bir ortam
yaratılmıştır.
Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi,
Türkiye'de, altyapısı tamamlanmış, 97 adet sanayi parselinin tahsisi yapılmış,
50 adet sanayicinin tapusunu aldığı; ancak, yatırımlarını
gerçekleştiremedikleri ve ülkemizde başka bir örneği mevcut olmayan bir
bölgedir. Avrupa Birliğine giriş kriterlerini gerçekleştirmeye çalıştığımız bir
ortamda sanayicilerimize tek merkezden hizmet verecek olan ve kurulacak arıtma
tesisiyle çevrenin korunmasına önemli bir katkı sağlayacak olan bölgemizin
önemi, bu suretle bir kat daha artmaktadır.
Sınırları içinde bulunduğu Çardak İlçesinin, 5084
sayılı Kanunun imkânlarından yararlanan Afyon İline sınırı bulunmaktadır.
Organize sanayi bölgemizin Afyon İli sınırına uzaklığı sadece ve sadece 3
kilometredir; yani, Denizli'nin çevresini saran Uşak ve Afyon İllerinin
teşvikle ödüllendirildiği bir noktada -ki, bu, 5084 sayılı Yasadır- Denizli'nin
bu ayrıcalığa olan mesafesi, altyapısı bitmiş bir hizmet alanıyla, sadece ve
sadece 3 kilometredir.
Organize sanayi bölgemizin Afyon İli sınırına olan
uzaklığı sadece 3 kilometre olup, bu durum, Çardak İlçesi ve özellikle organize
sanayi bölgemiz için, yatırımların gelmesinde önemli bir etken oluşturmakta ve
haksız rekabete sebep olmaktadır. Yani, şunu söylemek istiyorum: Örneğin,
Denizli'de bornozu imal ederken sanayiciye bir bornozun maliyeti 6 sterlinken,
bu, Afyon'da, Uşak'ta 3 sterline mal olacaktır; yani, yaklaşık yarı yarıya bir
katkı vardır Denizli'nin hemen çepeçevresini saran illerde.
Bütün bu kriterler çerçevesinde, Çardak Özdemir Sabancı
Organize Sanayi Bölgemizin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında 5084 sayılı Kanun kapsamına alınmasını fazlasıyla
hak ettiğini Denizlililer olarak düşünüyoruz ve bu talebimizin de özellikle
Yüce Meclis tarafından değerlendirilmesini istirham ediyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuyla ilgili
dosyalar Sayın Başbakanımıza ve Bakanımıza iletilmiştir. Demin de arz ettiğim
gibi, özellikle, bir tesisten, organize sanayi bölgesinden, altyapısı tamamen
bitmiş ve altyapısı tamamen Denizlililer tarafından yapılıp bitirilmiş bir
çalışma merkezinden, organize sanayi bölgesinden bahsediyorum. Devletten
istediğimiz tek şey var, her zaman olduğu gibi; bizi, Denizli'yi boğdurmaması,
Denizlili sanayicinin cesaretini kırmaması. Onun için, 5084 sayılı Yasayla,
uzaklığı sadece ve sadece 3 kilometre olan bu organize sanayi bölgesinin bu
kapsam içerisine alınmasını istemek, herhalde çok haksız bir davranış, çok
haksız bir talep olmasa gerek diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oral, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Dolayısıyla, bu 5084 sayılı Yasanın içerisine Çardak
Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgemizin girmesini istiyoruz. Başka bir
isteğimiz yok.
Bakın, Denizli'deki organize sanayi bölgesinde yaklaşık
20 000 kişi ekmek yiyor. Bunları 4'le çarparsanız -her ailenin 4 ferdi olduğu
için- bu, 80 000 kişi demektir. Bu organize sanayi bölgesiyle bir 80 000 kişiye
daha ekmek, aş sunmuş olacağız, Meclis olarak, hükümet olarak ve buradaki birtakım
organlar olarak.
Denizli'nin ihracatı 1 200 000 000 dolardır; ama,
Denizli'nin ekonomik hacmi yaklaşık 3 500 000 000 dolar civarındadır; yani,
bunu yeterince hak ettiğini belirtmek açısından bunları özellikle söylemek
istiyorum. Bir de, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin bir önceliği var,
Sayın Başbakanım bunu Denizli'ye geldiğinde, Adliye Sarayımızın açılışında
söylemişti. "Yatırım olarak en az yatırım yapan bir hükümet olmasına
rağmen, bitmeye en yakın, kullanıma en hazır işletmelerin bir an evvel
yürürlüğe girmesi konusunda biz, daha cüretkârız, daha akıllı
davranıyoruz" demişti. O zaman, ben, buradan, Sayın Başbakanıma, Sayın
Bakanıma söylüyorum: Altyapısı bitmiş, sizden hiçbir şey istemiyoruz; ama,
Denizli sanayicisinin hemen 3 kilometre sınırından geçen bir teşvikin
Denizli'ye katkı koymasını istiyoruz. Bir de, bu konuda deneyimli bir şehir,
şimdiye kadar yaptıkları yapacaklarının garantisi olan bir şehir. Bu konudaki
talebimizin özellikle dikkate alınmasını istiyorum.
Bununla ilgili talebi, ben, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekili olarak dile getirmiş olabilirim; ama, size temin ediyorum ki, bu
talebin arkasında Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarım da var.
Bu talebin arkasında, Denizli'deki Cumhuriyet Halk Partililer, Adalet ve
Kalkınma Partililer, Doğru Yolcular, ANAP'lılar, MHP'liler, bütün Denizli var;
dolayısıyla, olayın siyasî yönü yok. Olayın, bir iş, bir de aş yönü var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın Oral.
V. HAŞİM ORAL (Devamla)- Bunları söyledikten sonra,
vergi vermede 20 nci sırada olan, 81 ilin içinde 20 nci sırada olan Denizli'nin
bu sermayesinin Afyon'daki işsize de katkı koyacağını özellikle söylemek
istiyorum. Yani, burada bir hazır sermaye var, hazır bir işletme var ve Afyon'a
da bu konuda ciddî katkı konulacaktır. Bunun için, daha önce, Sayın
Başbakanımızın iplikte KDV indirimine gidileceğine dair sözünü Denizli
sanayicisi unutmamıştır.
Dolayısıyla, sözlerimi tamamlarken, ihracatçımızın
özellikle kur sıkıntısıyla ciddî sıkıntılar yaşadığı bu süreçte 1 200 000 000
dolarlık ihracatıyla, çok içtenlikle söylüyorum, çok iddialı üniversitesiyle,
demokratik kitle örgütleriyle, meslek odalarıyla, yerel basınıyla,
Denizlisporuyla, sanat etkinlikleriyle, Denizli, bu kapsamın içine alınmayı
fazlasıyla hak ediyor diyorum. Bu konuda Denizli kamuoyunun hassasiyetini Yüce
Meclise aktarmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Konuyla ilgili dosyaların
Sayın Başbakanımıza ve Sayın Bakanımıza iletildiğini söylüyorum. Olayın siyasî
yönü yok, iş ve aş yönü var. Bu suretle herkese saygılar sunuyorum.
İki gün önce İstanbul'da katledilen 16 yaşındaki
çocuğumuzun anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Burada, bununla ilgili tedbirler
alacak olan Yüce Meclise de başarı diliyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oral.
Gündemdışı konuşmaya, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın
Ali Coşkun cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Coşkun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Değerli Denizli Milletvekili Haşim Oral'ın
Denizli - Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesine ilişkin gündemdışı
konuşmasını cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, Sayın Milletvekilimizin,
Denizli'yle ilgili gösterdiği hassasiyete de teşekkür ediyorum.
Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi
alanı, daha önce Maliye Bakanlığının Çardak Belediye Başkanlığına muhatap
20.12.1995 tarih ve 46027 sayılı yazısıyla Çardak Belediyesi sanayi alanı
olarak tahsisi uygun görülen ve 19.2.1996 tarih 3/3 sayılı Çardak Belediye
Meclisinin Meclis kararıyla sanayi alanı olarak satın alınan bir alandır.
Denizli Valiliği, daha sonra, 26.7.1996 tarih ve 2827
sayılı yazısıyla, belediye sanayi alanı olarak ilan edilen alanın organize
sanayi bölgesi olarak tescil edilmesini talep etmiş olup, Bakanlığımız
koordinatörlüğünde ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinden oluşan Organize
Sanayi Bölgeleri Yer Seçimi Komisyonunca 8.10.1996 tarihinde mahallinde yer
seçimi yapılmıştır.
Organize sanayi bölgesi yeri olarak incelenen,
havaalanı mevkiindeki yaklaşık 323 hektar büyüklüğündeki alan, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığının 13.12.1996 tarih ve 4970 sayılı yazısıyla organize
sanayi bölgesi yeri olarak uygun bulunmuş olup, 2.1.1997 tarih ve 7 sayılı
yazımızla, Denizli Valiliğine kamulaştırma talimatı yazılmıştır. 28 sicil
numarasıyla özel hukuk tüzelkişiliğini kazanmıştır.
Jeolojik ve jeoteknik etüt raporu, Afet İşleri Genel
Müdürlüğünce 3.2.1999 tarihinde onaylanmıştır.
1/5 000 ve 1/1 000 ölçekli imar planları, Organize
Sanayi Bölgesi Kanunu yürürlüğe girmeden önce, 18.2.2000 tarih ve 3/2 sayılı
Çardak Belediye Meclisi Meclis kararıyla onaylanmış olup, yürürlüktedir.
Bölgede 98 adet sanayi parseli bulunmakta olup, 97
adedinin tahsisi yapılmıştır. Tahsisi yapılan parsellerde 2 adet sanayi tesisi
üretime geçmiş bulunmaktadır.
Proje maliyeti müteşebbis heyetçe karşılanmış olup,
bölge hizmete sunulmuştur.
Denizli-Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi
Bölgesinin, dünyanın ve Türkiye'nin sayılı alkali göllerinden biri olan ve aynı
zamanda Türkiye'nin tek, dünyanın ise ikinci büyük ve temiz, toksik madde
içermeyen doğal sodyumsülfat potansiyeline sahip kapalı havza niteliği taşıyan
Acıgöle yakın olması nedeniyle, Maden İşleri Genel Müdürlüğü ve Çevre
Bakanlığınca bildirilen şartlar aşağıda sunulmuştur.
Maden İşleri Genel Müdürlüğünün 2.7.1997 tarih ve 23188
sayılı yazısıyla bildirilen; Acıgölün dünyanın ve Türkiye'nin sayılı alkali
göllerinden biri olduğu, bu gölün, aynı zamanda Türkiye'nin tek, dünyanın ise
ikinci büyük ve temiz, toksik madde içermeyen doğal sodyumsülfat potansiyeline
sahip kapalı havza niteliği taşıdığı, kâğıt, cam, deterjan, tekstil gibi
sanayilerin ana girdisi olan sodyumsülfatın üretiminin sürdürülebilmesi için
Acıgöl havzasının doğal dengesinin korunması gerektiği,
Gölün dengesinin korunabilmesi için her türlü su ihtiyacının
havza dışından karşılanması ve atıksuların kapalı devreyle havza dışında
arıtıldıktan sonra tekrar kullanımına olanak verilmesi,
Doğal dengeyi bozabilecek zararlı boya ve toksik madde
içeren atıkları bulunan sanayi türlerinin kurulmaması,
Taraf olduğumuz sözleşmelere (Ramsar ve Bern) uygun
hareket edilmesi,
Şartları, 28.7.1997 tarih ve 9828-9830 sayılı dağıtımlı
yazımızla, Çardak Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyet Başkanlığına, Çardak
Belediye Başkanlığına ve Denizli Valiliğine;
Çevre Bakanlığının 28.11.1997 tarih ve 7911 sayılı
yazısıyla bildirilen; sıvı atıkların ileri derecede arıtıldıktan sonra Su
Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin 28 inci maddesi çerçevesinde sulamada
kullanılması ya da Acıgöl'e verilmeden 3 kilometre mesafedeki Beşiktepe ve
Akkaştepe arasında bulunan boyun noktasından geçirilerek kuru dereler
vasıtasıyla Emirçayına ulaştırılması şartı, 12.12.1997 tarih ve 16244-16245
sayılı dağıtımlı yazımızla Müteşebbis Heyet Başkanlığına ve Denizli Valiliğine,
Bildirilmiş, bu şartlarla ilgili müteaddit defa olmak
üzere, en son 7.4.2004 tarih 4041 sayılı yazımızla yapılan çalışmalar hakkında
bilgi istenmiştir.
Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığından
alınan cevabî 19.4.2004 tarih ve 17 sayılı yazıyla; kurumların yazılı
görüşlerinde belirtilen hususlara aynen uyulduğu, organize sanayi bölgesi
faaliyete geçtiğinde Acıgöl havzasına zararı olup olmadığının belirlenmesi
amacıyla Denizli Valiliği Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü, Çevre İl Müdürlüğü,
Devlet Su İşleri Şube Müdürlüğü yetkililerinden oluşan bir komisyon kurulduğu
ve bu komisyonun 30.7.1997 tarihinde hazırladığı rapor çerçevesinde Organize
Sanayi Bölgesinin faaliyete geçmesinde herhangi bir sakınca olmadığı,
Organize Sanayi Bölgesinin içme ve kullanma suyu
ihtiyacının, firmaların inşaata başlamamaları ve bir firmanın faaliyette olması
nedeniyle geçici olarak Çardak Belediyesi tarafından sağlandığı, yeraltı suyu
etüt çalışmalarının devam ettiği,
Denizli Valiliği Çevre İl Müdürlüğünün 12.12.2000 tarih
ve 1039 sayılı, Çevre Bakanlığı Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel
Müdürlüğünün 28.11.2000 tarih ve 13113 sayılı yazıları doğrultusunda
atıksuların arıtıldıktan sonra sızdırmaz isale kanalı vasıtasıyla Emirçayına
verileceği, bu hattın, fabrikaların faaliyete geçmesiyle, Organiza Sanayi Bölge
Müdürlüğünce yapılacağı bildirilmiştir.
Bu çerçevede, Bakanlığımız olarak, belirtilen şartlar
yerine getirildiği takdirde herhangi engel olmadığını arz ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkun.
Gündemdışı üçüncü söz, Irak'ta yaşanan katliamlar
hakkında söz isteyen, Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'ya aittir.
Buyurun Sayın Göksu (AK Parti sıralarından alkışlar)
3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Irak'ta yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Irak'ta yaşanan olaylarla ilgili gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son iki haftadır Felluce'de bir insanlık dramı
yaşanıyor. Ramazanda başlayıp bayramda devam eden bu savaştaki katliamlar,
hepimizin yüreğini yakmaktadır. Tarih, kültür ve inanç birliği olan komşumuz
Irak'ta yaşanan bu insanlık trajedisine hiçbir insan kaygısız kalamaz. Nitekim,
Sayın Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız da, halkımızın rahatsızlığını ve
derin üzüntüsünü ilgili kişi ve kurumlara iletmişlerdir.
Ben de, milletin bir vekili olarak, halkımızı derinden
yaralayan bu durumu sizlerle paylaşmak istedim.
Değerli arkadaşlar, insanlık tarihi savaşlarla doludur.
Bu savaşlar, milyonlarca canın yitirilmesine ve milyonlarca masum kanın
akmasına sebebiyet vermiştir; ancak, semavî dinler ve özellikle de Dinimiz,
savaşta kadınlara, çocuklara, eli silah tutmayan yaşlılara, ibadethanelere
sığınmış insanlara, hayvanlara, hatta, ağaçlara zarar verilmemesini telkin
eder. Ne var ki, Irak'ta iki yıla yakın süredir devam eden işgalde, herhangi
bir ayırım gözetmeksizin Irak Halkına reva görülen zulümler insanın kanını
donduracak boyutlara ulaşmıştır. İşgal kuvvetleri, ileri teknolojik güç
kullanarak, ramazan, Kadir Gecesi, bayram demeden, çocukları, kadınları,
yaşlıları, herkesi katlediyor, camileri basıyor, evleri sakinlerine mezar
ediyor, yerde inleyen yaralıları infaz ediyor. Bir yanda bu cinayetler
işlenirken, öbür yanda bir yunus balığının yaralı kuyruğunu tedavi etmek için
yüzbinlerce dolar harcayanlar, masum çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar
bombalarla kolsuz kanatsız kalırken, görmezlikten gelebiliyorlar; buzula
sıkışan balina için seferber olan süper dünya, kulaklarını tıkayıp, gözlerini
kapatabiliyor.
Ya "her şey insanlık için" diyen hümanistler
veya "kadın her şeyden üstündür" diyen feministler, ya sınır
tanımayan o gazeteciler, doktorlar, insan hakları savunucuları, aydınlarımız;
bütün bunlar nerede diye sormak istiyorum...
Birbirine bağlanarak namusları pâymal edilenleri,
işkence altında insanlıkdışı muamelelere maruz bırakılan rehineleri, yok edilen
aileleri, yerle bir edilen şehirleri, yıkılan kültür ve tarihî varlıkları,
işgal edilen bu toprakları hangi gözle, hangi kalple seyrediyoruz?
Hele, şu Birleşmiş Milletlere gelince; hiç düşündük mü,
acaba ne işe yarıyor bu kurum? Bol ışıklı mutantan salonlarda yüzbinlerce
insanın el kaldırıp indirdiği folklorik bu kurum hangi savaşı durdurmuş, hangi
mazlumu kurtarmıştır acaba? Birleşmiş Milletlerin, ısrarla "yok"
demesine rağmen, yine de Irak'a bu bahaneyle girmediler mi. Göz göre göre,
Filistin'de, bir milletin etrafına işgalciler duvar çekmediler mi. Koca
şehirleri bir cezaevi haline getirmediler mi. Ama, ne var ki, Birleşmiş
Milletlerin sesi soluğu çıkmamaktadır. Şu anda bütün dünya ve özellikle Amerika
İran'daki nükleer silahla ilgilenirken, Rusya çıkıp "ben atom bombası
yaptım" dediği zaman, yine, Birleşmiş Milletlerin sesi çıkmamakta, yine,
suspus olmakta. Bu silahın yapımı suç ise, Rusya, ABD, Çin, Fransa, İngiltere
ve İsrail yapınca niçin suç değil, doğrusu, bunu anlamakta insan olarak
zorlanıyoruz.
Değerli arkadaşlar, Amerika'nın uluslararası meşruiyet
aramaksızın giriştiği işgalin hangi boyutlarda olduğunu ve gelecekte neyin
habercisi olduğunu kavramak için şu dehşetli rakamlara bakmak gerekir: Savaş
yorumcularına göre, Irak işgalinin başladığı 2003 Mart ayından bu yana, işgal
kuvvetleri, direnişçiler hariç, 100 000 sivili katletti. Yine, uzmanlara göre,
bu rakam, bir soykırımın hukukî tanımını karşılamaya yeter sayıdadır. Yine, The
Sydney Morning Herald Gazetesinin haberine göre, Amerika, Irak'ta kimyasal ve
biyolojik silah kullanmaktadır. Bunu bir albay da teyit etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Kısacası, kitle imha silahları
var bahanesiyle gelen ABD, aynı silahları kullanmaktan çekinmiyor.
2004 Temmuzunda, ABD Senatosu İstihbarat Komitesi,
Irak'la ilgili yayımladığı raporda, başta CIA olmak üzere, istihbarat
servislerinin işgale gerekçe olarak gösterdikleri bütün bilgilerin sahte
olduğunu açıkladı.
Kısacası, ne kitle imha silahı ne de Saddam'ın El Kaide
örgütüyle ilişkisi tespit edildi. Hatta, New York Times ve Washington Post
gazeteleri bir tür günah çıkararak, haksız ve adil olmayan bir işgale alet
olduklarını, resmî kaynaklardan gelen asılsız bilgilerle kamuoyunu
yanılttıklarını itiraf ettiler.
Yeni dönemde, eğer, Başkan Bush, çizgisinde ısrar
edecek olursa -ki, öyle gözüküyor- çok daha vahim katliamların yaşanacağı, bu
trajedi zincirinin başka ülkelerle de devam edeceği kanaatimi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Amerika'nın bu işgalle nereye varmak istediği, mevcut
stratejik hesapların ötesinde bir anlama sahiptir.
Eğer, sahiden, işgal ve katliamın gerçek sebepleri
itiraf edilecek olsa, bugünlere rahmet okutacak çok daha vahim zamanların
içerisinde olunacağı endişesini taşıyorum.
Değerli arkadaşlar, açık ve kamuoyunda hâkim olan
kanaat şudur: İşgalin gerçek sebebi, ne petrol ne dikta rejiminin yıkılması ne
de Irak'a demokrasinin getirilmesidir. Dünyaca ünlü filozof John Naisbitt bu
görüşü destekliyor ve diyor ki: "Bush bu savaşı petrol için yapmıyor.
Bush, köktendinci bir Hıristiyan ve onun dinî inançları çok kuvvetlidir."
(AK Parti sıralarından alkışlar) Bu, aynı zamanda, öldürülen Kennedy'ye de
danışmanlık yapmış bir filozoftur.
Başkan Bush'un, geçmişte yaptığı konuşmalarda iki kez
haçlı savaşından bahsetmesi, bu yaşananlardan sonra bu ifadelerin bir dil
sürçmesi olmadığını ortaya koymaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Göksu, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Amerikan askerlerinin
Felluce'ye girmeden önce, başındaki generalin "Tanrı tek tek hepinizi
kutsasın" ifadesi, askerlerin tankların üzerlerine haç asmaları ve
Müslümanların kutsalını saygısızca çiğnemeleri de, maalesef, bu endişelere
haklılık kazandırmaktadır.
Kısacası, Başkan Bush, Tanrının kendisine böyle
yapmasını emrettiğine inanıyor ve bir misyon üstlendiğini düşünüyor. Bütün bu
olup bitenlerden son derece memnun görünen İsrail, söz konusu inancın diri
tutulması için elinden geleni yapıyor; çünkü, Şaron'un İsrail'i, Amerika'yı
kendisine benzettikçe, yayılma politikasını gerçekleştirebileceğine inanıyor.
Değerli arkadaşlar, buradan, Başkan Bush'a ve Amerikan
Halkına da seslenmek istiyorum: Tarihte ortak bir kaderi paylaştığımız Irak
Halkı ile Türk Halkı, bugün de aynı coğrafyanın kaderini paylaşmaktadır. Tarihi
ve coğrafyasıyla kendi dünyamızdan ayıramadığımız bu topraklarda halen devam
etmekte olan savaş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT GÖKSU (Devamla) - ...beni ve benim gibi
milyonlarca insanı tedirgin etmektedir. Halkımızın vicdanını kanatan ve
insanlıktan nasibi olan herkese ıstırap veren bu sahnelerin, bir an önce sona
ermesini istiyorum.
Artık, savaşların, işgal ve katliamların olmadığı,
barışın, kardeşliğin ve hoşgörünün hâkim olduğu bir dünya istiyoruz.
Medeniyetler çatışmasının yaşandığı yer değil, medeniyetler buluşmasına sahne
olan bir dünya istiyoruz.
Ey Amerikan Halkı, yeryüzünü insanlığın hizmetine sunan
Yüce Allah, savaşı değil, barışı bize telkin etmekte. Bu geniş ve güzel dünyayı
niçin kendinize ve başkalarına dar ediyorsunuz? Barışın ve özgürlüğün dünyada
hâkim olması, herkesin temennisidir. Ancak, bu barışın soykırıma varan
katliamlarla olmayacağını da bilmeniz gerekir. Amerika, bu tavrıyla dünyaya ve
özellikle de İslam dünyasına kin ve nefret tohumlarını ektiğini çok iyi
bilmelidir. Güzel bir atasözümüzü sizlerle paylaşmak istiyorum: Zulm ile âbâd
olanın âhiri berbad olur! (AK Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Bu işgalle konuşulmaya
başlanan kıyamet savaşı, dünyanın değil ama, belki ABD'nin kıyameti olabilir.
Amerikan Halkının da, böyle bir kıyametin başlarında kopmaması için
Başkanlarına "dur" demesini dünya kamuoyu beklemektedir. Bir internet
sitesinde Amerikan Halkının bütün dünya kamuoyundan Irak'ta olup bitenler
karşısında özür dilemesi yeterli değildir.
Sayın Bush, demokrasiyi getirme adına girdiğiniz
Irak'ta böyle giderse, demokratik düzeni görecek insan kalmayacak. Eğer, bir
gün Irak Halkı, Saddam'ı arar hale gelirse, bunun yegâne sorumlusu da siz
olacaksınız. ABD yönetiminin, kendi halkının tasvip etmediği işgali dünya
halklarına izahı hiç mümkün olmayacaktır. Irak'ta daha fazla gözyaşı ve kanın
akmaması için, atılan kin ve nefret tohumlarının yeşermemesi için elinizi çabuk
tutunuz. Yoksa, Basra harap olduktan sonra alacağınız kararlar hiçbir işe
yaramayabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Göksu, teşekkür eder misiniz.
MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, temennimiz
ve duamız, Irak'ın bir an önce barışa ve esenliğe kavuşmasıdır. Bu temenniyle
sözlerimi bitiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Göksu.
Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma
komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin
raporları vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.
Kâtip Üyenin oturduğu yerden okumasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İlk raporu okutuyorum :
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/307) (S.
Sayısı : 541) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Zimmet suçunu işlediği iddia olunan Tokat Milletvekili
Feramus Şahin hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair
Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma
Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Tokat Milletvekili Feramus Şahin Komisyonumuza yazılı
olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
(x) 541 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
2. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/308) (S.
Sayısı : 542) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Zimmet ve görevi ihmal suçlarını işlediği iddia olunan
Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık
komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Tokat Milletvekili Feramus Şahin Komisyonumuza yazılı
olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.
(x) 542 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Tokat Milletvekili Feramus Şahin hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyonu Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine
kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
3. - Trabzon
Milletvekili Asım Aykan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/309) (S. Sayısı : 543) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görevi ihmal suçunu işlediği iddia olunan Trabzon
Milletvekili Asım Aykan hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık
komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Trabzon Milletvekili Asım Aykan hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
(x) 543 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
4. - Kars
Milletvekili Selami Yiğit'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/310) (S. Sayısı: 544) (x)
(x) 544 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İhaleye fesat karıştırmak suçunu işlediği iddia olunan
Kars Milletvekili Selami Yiğit hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık
komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Kars Milletvekili Selami Yiğit Komisyonumuza yazılı
olarak savunmasını göndermiştir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Kars Milletvekili Selami Yiğit hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
5. - Kayseri
Milletvekili Adem Baştürk ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/311) (S. Sayısı
: 545) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Zimmet suçunu işlediği iddia olunan Kayseri
Milletvekili Adem Baştürk hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık
komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Kayseri Milletvekili Adem Baştürk Komisyonumuza yazılı
olarak savunmasını göndermiştir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Kayseri Milletvekili Adem Baştürk hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarla-
(x) 545 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
mak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını
sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu
olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe
ifade etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Zimmet suçunu işlediği iddia olunan Kahramanmaraş
Milletvekili Nevzat Pakdil hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık
komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil Komisyonumuza
yazılı olarak savunmasını göndermiştir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil hakkındaki
kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar
vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
6. - Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/312) (S. Sayısı : 546) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık
komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün Komisyonumuza yazılı
olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
(x) 546 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
7. - Edirne
Milletvekili Ali Ayağ'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/313) (S. Sayısı : 547) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Edirne
Milletvekili Ali Ayağ hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık
komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Edirne Milletvekili Ali Ayağ Komisyonumuza yazılı
olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Edirne Milletvekili Ali Ayağ hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
(x) 547 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki
olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için
Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
8. - Mersin
Milletvekili Ali Er'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/328) (S. Sayısı : 548) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Mersin
Milletvekili Ali Er hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına
dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu,
Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
(x) 548 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Mersin Milletvekili Ali Er hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
9. - Trabzon
Milletvekili Şevket Arz'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/334) (S. Sayısı : 549) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Hakaret suçunu işlediği iddia olunan Trabzon
Milletvekili Şevket Arz hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık
komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Trabzon Milletvekili Şevket Arz Komisyonda sözlü olarak
savunmasını yapmıştır.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Trabzon Milletvekili Şevket Arz hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği
ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını,
sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında
verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
(x) 549 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer raporu okutuyorum :
10. - İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahin'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/335) (S. Sayısı : 550) (x)
(x) 550 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İhaleye fesat karıştırmak suçunu işlediği iddia olunan
İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin hakkında düzenlenen yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya
hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004
tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
Okutuyorum :
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
ve Önergeler
1. - Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı
Herman De Croo ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanının konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/703)
10 Kasım 2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
TBMM Başkanlık Divanının 15 Ocak 2004 tarih ve 25
sayılı Kararıyla Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı Herman De Croo ve
beraberindeki heyetin, 28 Kasım-1 Aralık 2004 tarihleri arasında Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın konuğu olarak ülkemize resmî
ziyarette bulunması uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7
nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir
önerge vardır; okutuyorum :
2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/1255, 1307, 1308 ve 1319) esas numaralı sözlü sorularını geri
aldığına ilişkin önergesi (4/227)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 489, 537,
538 ve 549 uncu sıralarında yer alan (6/1255, 1307, 1308 ve 1319) esas numaralı
sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Feridun Fikret Baloğlu
Antalya
BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığının, Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin
Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında İçtüzüğün 34 üncü
maddesi uyarınca verilmiş bir tezkere vardır; okutuyorum :
3. - Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
Başkanlığının, (1/861) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların
Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının, Avrupa Birliğini ilişkilendiren boyutunun da olması
nedeniyle Komisyonlarına havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/709)
2.11.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Başkanlığınızca, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların
Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/861) 16.07.2004 tarihinde, esas komisyon olarak Dışişleri
Komisyonuna, tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna havale
edilmiştir.
Kanun Tasarısının Avrupa Birliğini ilişkilendiren
boyutunun olması nedeniyle, İçtüzüğümüzün 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrası
uyarınca Komisyonumuza da havale edilmesini müsaadelerine saygılarımla arz
ederim.
Yaşar Yakış
Düzce
AB Uyum Komisyonu
Başkanı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okunmuş bulunan
tezkeredeki Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun talebi Dışişleri Komisyonunca da
uygun bulunduğundan, İçtüzüğün 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca,
Başkanlığımızca yerine getirilmiştir.
Başbakanlığın İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş
bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
4. - Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında
Kanun Tasarısının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu çerçevesinde yeniden
değerlendirilerek gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla geri
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/704)
20.11.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 10/9/2003 tarihli ve
B.02.0.KKG.0.10/101-706/4166 sayılı yazımız.
İlgide kayıtlı yazımızla Başkanlığınıza arz edilen Ceza
ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
çerçevesinde yeniden değerlendirilerek gerekli değişikliklerin yapılması
amacıyla İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Adalet Komisyonunda bulunan tasarı geri
verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 4 tezkeresi
daha vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
5. - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Sadık Yakut'un, KKTC'nin 21 inci Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarına
katılmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın
resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/705)
11 Kasım 2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf
Denktaş'ın vaki davetine icabetle, KKTC'nin 21 inci kuruluş yıldönümü
kutlamalarına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sadık Yakut'un
katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum :
6. - TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı
ve üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin, Almanya Federal Meclisi Savunma
Komisyonunun resmî davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/706)
17 Kasım 2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
22-26 Kasım 2004 tarihleri arasında TBMM Millî Savunma
Komisyonu Başkanı ve üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin, Almanya Federal
Meclisi Savunma Komisyonunun daveti üzerine resmî bir ziyarette bulunmaları
öngörülmektedir.
Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6
ncı maddesi hükümleri uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum :
7. - Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen 2 üyenin, Avrupa Parlamentosu ile AB Komisyonu TAIEX Ofisi tarafından
Belçika'nın başkenti Brüksel'de Avrupa Parlamentosu üyeleri ile diğer AB
kurumlarının yüksek düzeydeki görevlilerinin katılımıyla gerçekleştirilecek
olan "Yeni Çevre Politikası" konulu kolokyuma resmî davetine
icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/707)
17 Kasım 2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu ile AB Komisyonu TAIEX Ofisi
tarafından gönderilen davet mektubunda 30 Kasım 2004 tarihinde Belçika'nın
başkenti Brüksel'de Avrupa Parlamentosu üyeleri ile diğer AB Kurumlarının
yüksek düzeydeki görevlilerinin katılımıyla gerçekleştirilecek olan "Yeni
Çevre Politikası" konulu kolokyuma Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen
iki parlamenterimiz davet edilmektedir.
Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9
uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
8. - TBMM'den ilgili üyelerin, Hollanda
Parlamentosunca gerçekleştirilmesi planlanan "Hayvan Hastalıkları Üzerine
Toplumsal Sorumluluk Politikaları" konulu toplantıya resmî davetine
icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/708)
23 Kasım 2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Hollanda Parlamentosunun himayeleri altında 25-27 Kasım
2004 tarihleri arasında gerçekleşmesi planlanan "Hayvan Hastalıkları
Üzerine Toplumsal Sorumluluk Politikaları" konulu toplantıya TBMM'den de
ilgili üyeler davet edilmiştir.
Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6
ncı maddesi hükümleri uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail Alptekin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Vekili
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
V. - ÖNERİLER
A) DanIşma
Kurulu Önerİlerİ
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No. : 108 Tarih : 23.11.2004
23 Kasım 2004 Salı günkü birleşimde sözlü sorulardan
sonra gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 33 üncü sırasında yer alan (10/63) esas numaralı,
futbol karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olaylar konusundaki Meclis
araştırması önergesi, 76 ncı sırasında yer alan (10/113) esas numaralı Meclis
araştırması önergesi, 98 inci sırasında yer alan (10/138) esas numaralı Meclis
araştırması önergesi, 143 üncü sırasında yer alan (10/179) esas numaralı Meclis
araştırması önergesi ile 193 üncü sırasında yer alan (10/228) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin birlikte yapılmasının ve
görüşmelerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasının;
24 Kasım 2004 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesinin, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü sırasında yer alan tasarı ve
tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasının;
25 Kasım 2004 Perşembe günkü birleşimde gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 4 üncü sırasında yer alan 653 sıra sayılı Organik Tarım Kanunu
Tasarısı ile 5 inci sırasında yer alan 662 sıra sayılı Tohumculuk Kanunu
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasının;
Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Salih Kapusuz Ali Topuz
AK Parti Grubu
Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın
Ali Coşkun, "Sözlü Sorular" kısmının 6, 14, 15 ve 16 ncı
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın Bakanın bu istemini, sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
VI. - SORULAR
VE CEVAPLAR
A) Sözlü
Sorular ve CevaplarI
1. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
işsizliğe karşı alınan önlemlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/611) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Ensar Öğüt
Ardahan
1- Üniversite mezunları başta olmak üzere, gençlerimiz
işsizlik yüzünden psikolojik bunalıma girmektedir. Gençlerimizin iş sahibi
olabilmeleri için ne gibi çalışmalar yaptınız?
2- Toplumun geniş bir kesimi yoksulluk ve işsizliğin
etkisiyle geleceğe güvenle bakamıyor. Ülkemizde, resmî rakamlara göre işsizlik
oranı yüzde 12,3; tarım ve diğer kesimlerde gizli işsizlik oranı ise yüzde 20
civarındadır. Yani, şu ana kadar 14 000 000 işsiz insanımız mevcuttur. AK Parti
Hükümeti olarak, bir yıllık Acil Eylem Planı ile yedi aylık dönemde işsizliği
önleyecek hangi çalışmaları yaptınız?
3- İşsizlik fonunda kaç işçiye para ödendi? İşsiz
insanlara ödediğiniz aylıkta artırma yapmayı düşünüyor musunuz? Fonda biriken
paralarla işsizliği önleyecek yatırımlar yaptınız mı?
BAŞKAN - Sözlü soru önergesini, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu cevaplandıracaklardır.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğüt'ün soru önergesini cevaplandırmak üzere
huzurunuzdayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, soru önergesinde de
değinildiği üzere, şu anda, toplum olarak, önümüzdeki çözüm bekleyen en önemli
sorunların başında işsizlikle mücadele konusu gelmektedir. İşsizlik konusu,
maalesef, Türk ekonomisinin yaşamış olduğu önemli travmalardan sonra, yapısal
bir sorun haline gelmiştir. Şu anda, Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine
göre, işsizlik oranımız, 2004 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 9,3 olarak
açıklanmıştır. Bir önceki yılın, yani 2003 yılının aynı dönemiyle
kıyaslandığında işsizlik oranı, 2003 yılı ikinci döneminde yüzde 10'dur.
Dolayısıyla, bu bir yıllık süreçte, nispî de olsa, işsizlik oranında bir
gerileme olduğunu görmekteyiz.
Türkiye'nin her yıl yaklaşık 750 000-800 000 civarında
iş bekleyen genç nüfusuyla işsizlik sorununun bir an önce çözümlenmesi
konusunda hem kamunun hem de özel sektörün ve ilgili bütün kuruluşların
işbirliği yapma ihtiyacı ortadadır. Kamu olarak, her yıl, yaklaşık 35 000-40
000 civarında yeni istihdam alanı yaratabilmekteyiz. Bunun dışında, demin de
ifade ettiğim gibi, 750 000-800 000 kişinin geriye kalan bölümüne iş bulmak
için, mutlaka, Türkiye'de yatırım ortamının ve yeni istihdam alanlarının
açılmasına ihtiyaç vardır.
Değerli arkadaşlarım, işsizlik sorunu, sadece
Türkiye'nin sorunu değil; gelişmiş ekonomilerin, gelişmekte olan ekonomilerin,
bütün ekonomilerin en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Örneğin, Avrupa
Birliği ülkelerinde yüzde 7-8 civarında işsizlik oranı söz konusudur. Türkiye
gibi, bir Polonya, bir İspanya'da da işsizlik oranlarının yüksek olduğunu
görmekteyiz; ancak, bu ülkelerde sosyal koruma sistemlerinin daha gelişmiş
olması nedeniyle, bu ekonomiler, işsizlik oranlarının yaratmış olduğu sosyal
rahatsızlığı daha yumuşak, daha ılımlı geçirme imkânına sahip bulunmaktadır.
Hükümet olarak, karşı karşıya bulunduğumuz bu sorunun
ve tablonun bilinci içerisindeyiz. Bu sebeple de, Hükümetimiz, işsizlikle
mücadeleyi ve istihdamı artırmayı öncelikleri arasına almış bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bir ülkede işsizliği makul
seviyelere çekebilmenin en önemli yollarından birisi, o ülkedeki ekonomik
büyüme performansının sürekli bir şekilde pozitif değer yaratmasından
geçmektedir. Eğer ekonominiz her yıl yüzde 5'ler, yüzde 6'lar seviyesinde bir
büyüme performansı sergileyemezse, bu yüzde 9'lar, yüzde 10'lar nispetindeki
işsizlik oranlarını daha aşağıya çekmeniz mümkün değildir.
Memnuniyetle ifade etmek gerekir ki, Türk ekonomisi,
büyüme açısından, iki yıldır iyi bir performans sergilemektedir. Hükümet olarak
kararlılığımız, ekonomideki bu büyümeyi sürekli hale getirmek ve kalıcı bir
şekilde devam etmesini sağlamaya yönelik tedbirleri almaktır. Şu anda hepinizin
de yakinen izlediği gibi, makro ekonomik dengelerdeki göstergeler, bize,
ekonomimizin bu iyiye doğru gidişatının, gelecekte işsizlik oranlarını indirme
konusunda büyük faydaları olacağını göstermektedir.
Bunun dışında, işsizliği önleme konusunda, elbette,
yatırım ortamının iyileştirilmesinin, işgücü piyasalarındaki çeşitli
düzenlemelerin de yapılması gereğine işaret etmekte fayda var. Hükümet olarak
bu bilinçle, özellikle işgücü piyasalarına yönelik olmak üzere, Yüce
Meclisimizin desteğiyle, geçmiş dönemde önemli yasalar çıkardık. Bunların
başında, 1475 sayılı Yasanın yerine kaim olacak yeni İş Yasasını çıkardık.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa, hem çalışanın hukukunu
koruma işlevini üstlenmiş durumdadır hem de yeni iş arayanlara iş arama
kanallarında yardımcı olmayı -yani, işsizleri de düşünen, işsizlerin de iş
bulmalarında yardımcı olmayı- amaçlayan bir misyonu yüklenmiş bulunmaktadır.
Bunun dışında, İŞKUR Yasası önemli bir yasamızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(Devamla) - İş Kurumu, geleneksek olarak iş hizmetlerine aracılık etmesi
yanında, meslekî eğitim fonksiyonunu yüklenmesi ve diğer aktif işgücü
programlarını uygulamak suretiyle de işsiz vatandaşlarımızın işe kavuşmaları
konusunda önemli bir görevi üstlenmiş bulunmaktadır.
Diğer önemli bir yasa, ülkemizde çalışacak yabancıların
izinlerinin verilmesine dair bir yasadır. Ülkemizde, hepinizin bildiği gibi,
kaçak yabancı istihdamı hepimizin şikâyetleri arasında yer almaktadır. Hem bu
şikâyetleri aza indirmek hem de kendi vatandaşlarımızın açık işlerde daha fazla
çalışma imkânı bulabilmelerini temin edebilmek için bu konudaki dağınık mevzuat
bir disiplin altına alınmış ve birkaç istisna dışında, ülkemizde çalışacak
yabancılara Çalışma Bakanlığı tarafından izinler verilmeye başlanmıştır. Şu ana
kadar yaklaşık 6 000 civarında yabancıya çalışma izni verilmiştir. Bununla
birlikte, yaklaşık 4 500 civarındaki vatandaşımıza da, yabancıların çalışma
izinleriyle birlikte, bu sektörlerde iş imkânı, çalışma imkânı sağlanmış
bulunmaktadır.
Yine, İŞKUR vasıtasıyla "Özelleştirme Sosyal Destek
Projesi" adı altında işsiz vatandaşlarımıza uygulanan bir program hâlâ
devam etmektedir.
Yine, Yüce Meclisimizden çıkan bir yasayla,
özelleştirme sonucunda işsiz kalan, emekliliğini hak etmemiş işçi
arkadaşlarımıza da, memurlarda olduğu gibi, diğer kamu kurumlarında çalışma
imkânı sağlanmış bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî,
işsizlikle mücadele konusu çok kapsamlı bir konudur; sadece yatırım ortamının
iyileştirilmesiyle sınırlı değildir; bunun dışında, ülkedeki kayıtdışı
istihdamla mücadele ve diğer sosyal politikaların da birlikte uygulanması
gerekmektedir. Hükümetimiz de, bu anlayış içerisinde, çıkarmış olduğu bütün
yasalarda istihdam odaklı bir anlayışı kendisine rehber edinmiş bulanmaktadır.
Türkiye'de ekonomik büyümenin performansının gayet
yüksek olmasına rağmen, bu büyümenin istihdam oranlarına çok kısa sürede ve
bire bir yansımaması konusunda bazı tereddütler vardır, doğrudur; ekonomideki
büyümeye paralel olarak istihdam oranlarında bir artış gözlenmemiştir; ancak,
ekonomideki bu büyümenin, daha yeni yeni, 2004'ün ikinci çeyreğinde istihdama
yansıdığını görmekteyiz. Bu, sadece bizde değil değerli arkadaşlar, aynı süreci
yaşayan bütün ülkelerde de ekonomik büyümenin istihdama yansıması tedricî bir
süreçten geçmiş bulunmaktadır; aynı sürecin Türkiye'de de yaşanacağını
gözlemlemekteyiz.
Bunun dışında, yine işletmeler üzerindeki işgücü
maliyetlerinin önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. İşletmelerin, gerek ulusal
pazarlarda gerekse uluslararası pazarlarda rekabet edebilmelerine imkân
sağlayacak bir maliyet yapısının da oluşturulması önem kazanmaktadır. Buna
yönelik olarak da Hükümetimiz, hem bürokratik manada işlemleri azaltma yanında
hem de Sosyal Sigortalar Kurumunda yapmış olduğu düzenlemelerle bu konuda
önemli adımlar atmıştır. Örneğin, iki yıldır işsizlik sigortası işçi ve işveren
hissesi prim oranları 1'er puan düşürülmek suretiyle uygulanmaktadır. Hükümete
ilk geldiğimizde Sosyal Sigortalar Kurumu prim oranlarının artışı yüzde 40
mesabesindeydi; biz, bunu iki kademeye bölerek bir ölçüde işverene maliyetini
azaltmış olduk. 2004 yılı başında yüzde 26 nispetinde artış uygulanması
gerekirken, bu oranı yüzde 20'ye çektik. Yine, 2004 yılında, asgarî ücretteki
yüzde 34 nispetinde net artışın yükünü tamamen işletmelere yıkmadık, bunun
yüzde 20'yi aşan bölümü Hazine tarafından karşılandı.
Diğer önemli bir düzenleme, asgarî ücret ile -ki,
ülkemizde çalışanların büyük çoğunluğu asgarî ücret üzerinden çalışmaktadır,
çalıştırılmaktadır- SSK primine esas alt kazanç sınırını eşitledik; yani,
işletmelerimizin yakındığı, işçisine ödemediği paranın primini verdiklerim
yolundaki bütün şikâyetlerini de bu şekilde önlemiş olduk.
Değerli arkadaşlarım, bu yapmış olduğumuz düzenlemeleri
alt alta koyduğumuz zaman, sadece Sosyal Sigortalar Kurumu bünyesinde yapılan
bu değişikliklerin parasal maliyeti 3,6 katrilyon liradır; yani, 3,6 katrilyon
liralık bir yük, bu yapmış olduğumuz düzenlemeler neticesinde işletmelerimizin
sırtından alınmış bulunmaktadır. Tabiî, bütçe imkânları çerçevesi içerisinde,
gerek Sigorta olarak gerekse Maliye olarak bu işgücü maliyetlerini daha
hafifletmek, elbette düşüncelerimiz arasındadır; ama, takdir edersiniz ki,
burada, tabiî, bir bütçe yapısı, bir malî disiplin de söz konusu olduğu için,
bu adımların da tedrici olarak atılmasında fayda mülahaza etmekteyiz.
Evet, bu özet bilgileri sizlerle paylaştıktan sonra,
sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum:
İşsizlik konusu, sadece Çalışma Bakanlığının, sadece
hükümetin sorumluluk alanıyla sınırlı değildir. Bu konuyu, bütün toplum olarak,
kendi sorumluluğumuz içerisinde görmemiz lazım. Kamu, özel sektör ve bütün
ilgili kuruluşların, bu manada, mutlaka, bir koordinasyon altında işbirliği
yapmasının da, ihtiyaç olduğunu sözlerime eklemek istiyorum ve ekonomimizdeki
bu iyiye gidişat devam ettiği sürece, önümüzdeki yıllarda, önümüzdeki dönemde
Türkiye'deki işsizlik oranının da makul seviyelere çekilebileceğini birlikte
göreceğimizi, bunun mutluluğunu birlikte yaşayacağımızı ifade ediyorum; ama,
karşı karşıya kaldığımız sorunun çok zor bir sorun olduğunu, yapısal bir sorun
olduğunu, bir anda mucizevî bir şekilde, sihirli bir değnekle işsizlik oranının
çok düşük seviyelere inmesinin mümkün olmadığını da bilmemiz gerektiğini ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Soru önergesi cevaplandırılmıştır.
Sayın milletvekilleri, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir
Aksu sözlü sorular kısmının 22, 23, 25, 44 ve 46 ncı sıralarındaki soruları
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir; Sayın Bakanın bu istemini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)- Sayın
Başkan, benim değil, Sayın Zeki Ergezen'in cevapları...
2. - Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
Marmaris'teki bir ilköğretim okulunda yapılan teftişe ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/622) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in
cevabı
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan konunun Millî Eğitim Bakanı Sayın
Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.
Ali Arslan
Muğla
Öğrencilerimizin Mustafa Kemal Atatürk'ü ve kişiliğini
tanımalarını, Atatürk ilke ve devrimlerini öğrenmelerini, Atatürkçülüğü
özümsemelerini ve davranışa dönüştürmelerini sağlamak millî eğitimin temel
amaçları içerisindedir.
Ulusal ve yerel basında çıkan haberlerden de
anlaşılacağı gibi Marmaris'te faaliyet gösteren Özel Ufuk İlköğretim Okulundaki
öğrencilere ise Atatürk, iyi ve doğru tanıtılmıyor.
1- 13 Mayısta yapılan teftiş sırasında müfettişin
sorusuna bir öğrenci "Atatürk Yunandı" demiş ve bazı öğrenciler de bu
cevabı onaylamışlardır. Adı geçen okul yönetimi ve öğretmenleriyle ilgili hangi
yasal işlemler yapılmıştır?
2- Genel temayüllerin aksine, teftişi yapan müfettiş,
inceleme yapan müfettiş olarak görevlendirilmiştir. Bu görevlendirmenin
dayanağı var mıdır?
BAŞKAN - Soruya, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için tarafıma tevcih edilen soruya cevap vermek üzere
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Muğla Valiliğince yaptırılan inceleme sonucu;
a) Marmaris İlçesindeki Özel Marmaris Ufuk İlköğretim
Okulunda, 13.5.2003 günü ilköğretim müfettişlerince yapılan teftiş ve rehberlik
çalışmaları sırasında, 4/A sınıfının teftişini üstlenen ilköğretim müfettişi
Emin Arık'ın, Türkçe dersinde "örnek almanın iyi bir şey olmadığı"
tartışılırken, öğrencilere Atatürk'ün davranışlarından örnekler verdiği sırada,
iki öğrencinin, Atatürk'ün Yunan olduğunu ileri sürmesi üzerine, bunun
yanlışlığını anlatmaya çalıştığı, gerçeğe aykırı bu iddianın nereden
kaynaklandığıyla ilgili bir bulguya rastlayamadığı, ancak, durumun hassasiyeti
ve önemi nedeniyle konunun incelenmesi için İlköğretim Müfettişleri
Başkanlığına bu durumu ilettiği,
b) Konunun incelenmesi için, Millî Eğitim Bakanlığı
İlköğretim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliğinin "Müfettişlerin görev
ve yetkileri" başlığı altında yer alan 43 üncü maddesinin (d) bendinin
dokuzuncu fıkrasında belirtilen; "görev alanı ile ilgili aldıkları şikâyet
ve ihbar üzerine veya bizzat görmeleri durumunda, gecikmesinde zarar umulan ve
delillerin kaybına meydan verebilecek hallerde delilleri toplayarak, olaya el
koymak ve soruşturma emri istemek" hükmü uyarınca, muhakkik olarak söz
konusu tespiti yapan ilköğretim müfettişinin görevlendirildiği,
c) Anılan ilköğretim müfettişi tarafından hazırlanan
inceleme raporunda getirilen teklifler uyarınca, Valilikçe, raporda adı
geçenler hakkında Marmaris Cumhuriyet Başsavcılığından gerekli yasal işlemin
yapılmasının, disiplin yönünden de gerekli inceleme ve soruşturma için Bakanlık
müfettişi görevlendirilmesinin istenildiği,
Anlaşılmıştır.
Valiliğin talebi üzerine, konu, mahallinde durumu
tespit eden ilköğretim müfettişi tarafından incelenmiş ise de, Bakanlığımıza
intikali üzerine incelemeyi yapan ilköğretim müfettişi ve iddialarda adı geçen
okul yönetimi ve öğretmenleri hakkında Bakanlık müfettişlerince 21.10.2003
tarih ve 8807/49,54 sayılı inceleme raporu düzenlenmiş, iddialar sübuta
ermemiştir.
Saygılarımla arz ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru önergesi cevaplandırılmıştır.
3. - İzmir
Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir İlindeki ilköğretim okullarında derslik
başına düşen öğrenci sayısının azaltılması için ne gibi çalışmalar yapıldığına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/632) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir Akdemir
İzmir
Yoğun göç alan ilimizde mevcut duruma göre büyükşehir
sınırları içindeki ilçelerimizde bulunan ilköğretim okullarının yüzde 69'unda
ikili, yüzde 31'inde normal öğretim yapılmakta olup, derslik başına düşen
öğrenci sayısı da ortalama 55 kişidir. Lokal değerlendirme yapıldığında ise,
bazı ilköğretim okullarımızda derslik başına düşen öğrenci sayısının 65'e kadar
çıktığı görülmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre, ilimize,
her yıl ortalama 100 000 insan göç etmekte ve her yıl ilköğretime ortalama 55
000 öğrenci kaydolmaktadır.
1.- Sağlıklı bir eğitim ve öğretimin yapılabilmesi için
okul yapımına ağırlık verilmesi gerekir. Bakanlığınızca bu konuda bir çalışma
var mıdır?
2.- Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve hükümet
programlarınız çerçevesinde ilimizdeki ilköğretim okullarında tekli öğretime
geçebilmek ve dünya standartlarında olduğu gibi derslik başına düşen öğrenci
sayısını 30'a çekebilmek için bir çalışmanız var mıdır?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim
Bakanı Sayın Hüseyin Çelik; buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Vezir Akdemir'in, İzmir'deki
ilköğretim okullarında derslik başına düşen öğrenci sayısının fazlalığı ve
bununla ilgili Millî Eğitim Bakanlığı olarak bizim ne tür tedbirler aldığımızla
ilgili sorusuna cevap veriyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Akdemir'in de ifade
ettiği gibi, her yıl, İzmir'e 100 000 civarında insan göç etmektedir. Siz, bu
yıl bütün ihtiyaçları karşılasanız bile, gelecek yıl 100 000 insanın okul
çağındaki çocuklarının eğitim ihtiyacını karşılamak üzere yine bir boşluk ortaya
çıkacaktır. Bu, sadece İzmir'in problemi değil, özellikle, büyük şehirlerimiz,
metropollerimizde, maalesef, bu problem devam etmektedir; başta, İstanbul,
Ankara ve İzmir olmak üzere, Bursa, Adana, Mersin, Antalya gibi illerimizde
okul ihtiyacı, derslik ihtiyacı geometrik olarak artmaktadır. Her yıl buraya
binlerce insan göçtüğü için, bu sene ihtiyaçları karşılasanız bile, bir sonraki
yıl, tekrar, aynı ihtiyaçla karşı karşıyayız. Kırsal kesimdeki bazı okullarımız
boş dururken veya öğrenci sayıları 10'un altına düşmüşken, özellikle, doğu ve
güneydoğudaki bazı köylerimizde, Karadeniz Bölgesindeki kırsal kesimde bu durum
yaşanırken, metropol şehirlerimizde büyük bir derslik ihtiyacıyla karşı
karşıyayız; ama, biz, tabiî, göç vardır diye bu mazerete sığınarak bu meseleyi
bir kenara atmıyoruz, ertelemiyoruz, ötelemiyoruz.
İzmir İliyle ilgili olarak, bakın, bazı rakamlar
vereceğim şimdi. İktidara geldiğimiz günden beri, 2003 ve 2004 yıllarında
konsolide bütçeden ve özel idare kaynaklarından derslik inşa edilmek üzere,
yani, okullarımızın, eğitim kurumlarımızın fizikî mekân ihtiyacını karşılamak
üzere tahsis edilmiş olan miktar, 97 trilyon Türk Lirasıdır ve yine,
Hükümetimizin çıkarmış olduğu bir yasaya dayalı olarak, 4842 sayılı Yasaya
dayalı olarak başlattığımız Eğiteme Yüzde 100 Destek Kampanyası çerçevesinde,
İzmir İlinin eğitime olan katkısı, bu süre içerisinde, 11 Eylül 2003 tarihinden
itibaren 40 trilyon Türk Lirası olmuştur. Bu şu demektir: 2003 ve 2004
yıllarında İzmir'deki eğitim kurumlarının fizikî mekân ihtiyacını karşılamak
üzere devlet-millet işbirliğiyle tahsis edilmiş, ortaya konulmuş olan kaynak
137 trilyon Türk Lirasıdır. Ben bu vesileyle, eğitime en büyük payı ayıran ve
çokça önem veren Değerli İzmir Valimize, özellikle, özel idare bütçesinden
eğitime ciddî kaynaklar ayırdığı için de huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, biz, eğitimimizin fizikî mekân
ihtiyacını karşılamak üzere sadece konsolide bütçenin imkânlarıyla
yetinmiyoruz. Bir taraftan Avrupa Birliğinden aldığımız hibelerle, Dünya
Bankasından aldığımız kredilerle, İMKB'nin EFİKAP programı çerçevesinden
aldığımız kaynaklarla, Eğitime Yüzde 100 Destek Kampanyasıyla, eğitimimizin
fizikî mekân ihtiyacını gidermeye çalışıyoruz.
Bakın, iktidara geldiğimiz günden beri Türkiye çapında
40 000 derslik inşa ettik. Zaman zaman gazetelerde "80 000 yeni dersliğe,
100 000 yeni dersliğe ihtiyaç vardır; biz bu işi yapamayız, biz bu işin
üstesinden gelemeyiz"anlamına gelebilecek çok karamsar bazı yayımlar ve
mesajlar veriliyor. Bu süre içerisinde 40 000 derslik yaptığımıza göre, bu şu
demektir: Bakın, bu trendin bile devam etmesi halinde, ikibuçuk üç yıl
içerisinde bu meselenin üstesinden gelebileceğimiz ortaya çıkmaktadır.
Hükümetler, iktidarlar, problemleri çözmek için vardır. Göç olsa bile, nüfus
artışımız Batı ülkeleriyle mukayese edilmeyecek düzeyde olsa bile, biz, bu
mazeretlere sığınıp, bu meseleyi bir tarafa itmiyoruz.
Bakın, Türkiye'de 2004-2005 öğretim yılında ilk defa
ilköğretime başlayan öğrenci sayısı 1 340 000'dir. Nüfusu 60 000 000'a yakın
olan İngiltere'de bu sayı 300 000'dir. Dolayısıyla, karşı karşıya bulunduğumuz
sorumluluk ve karşı karşıya olduğumuz nüfus ortadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Hükümetimiz, eğitimimizin gerek fizikî ihtiyaçlarını gerekse teknolojik
ihtiyaçlarını, donanım, dokümantasyon ihtiyaçlarını, personel ihtiyaçlarını ve
yasal düzenlemeye dayalı ihtiyaçlarını karşılamak üzere büyük bir gayret
göstermektedir.
Hepiniz çok iyi biliyorsunuz, 2004 yılında en büyük
bütçe eğitime ayrıldı; bu, 2005 yılında da böyledir. Hükümetimiz, bundan sonra
da, eğitimi, Türkiye'nin en önemli ve öncelikli meselesi olarak görmeye devam
edecektir.
Tekrar ifade ediyorum: İzmir İlimizde 2003-2004 öğretim
yılında sadece fizikî mekân inşası için 137 trilyonluk kaynak oluşturulmuştur;
ancak, bazı okullarımızın henüz temeli atılmıştır, bazılarının inşaatı
tamamlanmıştır, bazılarıyla ilgili protokol imzalanmıştır.
Yüce Heyetinize saygılarımla arz ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sözlü soru önergesi cevaplandırılmıştır.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Akdemir, yerinizden açıklama talebiniz
mi var?
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Evet.
BAŞKAN - Yerinizden, buyurun Sayın Akdemir.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanımıza
açıklamalarından dolayı çok teşekkür ediyoruz. Geç de olsa, soruma, nispeten
birkısım cevap verebildiler; çok teşekkür ediyorum kendilerine.
Sayın Bakanımızın da söyledikleri gibi, dedikleri gibi
-ben de, zaten, sözlü soru önergemde belirtmiştim- İzmir'in eğitimle ilgili
büyük sorunları vardır. Hele hele, İzmir'e her yıl 100 000 nüfus ilave
olmaktadır; bunun yaklaşık yüzde 30'u öğrencidir.
Şu anda, İzmir'deki ilköğretim okullarının yüzde
69'unda ikili, yüzde 31'inde de normal öğretim yapılmaktadır; yani, şu anda,
bir derslikte okuyan öğrencilerin sayısı 55'e yakındır. Lokal değerlendirmeler
yapıldığında ise, bazı ilköğretim okullarımızda derslik başına 65 kişi
düşmektedir.
Tabiî ki, bu, sadece İzmir'de değildir, Türkiye'nin
genelinde de buna benzer durumlar vardır.
Sayın Bakanımızın dediği gibi, İzmir İline 137 trilyon
lira ayrılmıştır; özel sektörün ve devletin kanalıyla, bu para millî eğitime
ayrılmıştır; ama, şu bir gerçektir ki, eğitime ayrılan pay çok düşük
kalmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, Sayın Bakandan açıklama
istediğiniz konuyu belirtir misiniz.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Tabiî ki, yani, Sayın
Bakanımızın verdiği cevaplar nispeten yeterlidir; ama, biz, bunun daha
fazlasını istiyoruz, eğitime daha fazla önem verilmesini istiyoruz, bütçeden
eğitime ayrılan payın daha artırılmasını istiyoruz; sadece özel sektörlerle
katkı koymaları yeterli değildir diye düşünüyorum ve kendilerine teşekkür
ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Cevap verecek misiniz Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Hayır.
BAŞKAN - Soru önergesi cevaplandırılmıştır.
4. - Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdur-Bucak-Kızılkaya Beldesindeki Ziraat
Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/634)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
5. - Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, Halkbankın özelleştirilmesine ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/639)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın
Ali Coşkun Sözlü Sorular kısmının 6,14, 15 ve 16 ncı sıralarındaki soruları
birlikte cevaplandırmak istemiştir. Şimdi, bu kısmın 6, 14, 15 ve 16 ncı
sıralarındaki soruları okutuyorum :
6. - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan'ın, Burdur Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/644) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
7. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan yatırımcılarla ilgili çalışmalara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/657) ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
8. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan büyük sanayi kuruluşlarının dış
piyasalara açılmasının teşvik edilmesi çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/658) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun'un cevabı
9. - Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, hükümet programında yer alan sanayiin yeniden yapılandırılması
çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/659)
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Sanayi ve Ticaret Bakanı
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Ramazan Kerim Özkan
Burdur
Burdur Organize Sanayi Bölgesi, 85 hektar arazi
üzerinde kurulmuştur. Bölgede yeni parsel bulunmaması nedeniyle yeni alanlar
oluşturulması ve bu alanların da endüstri bölgesi kapsamına alınması için
Bakanlığınıza başvuruda bulunulmuş; ancak, arıtma tesisinin bulunmaması
nedeniyle olumsuz cevap alınmıştır.
9 Ocak 2002 tarihinde yayımlanan Endüstri Bölgeleri
Yasası, yatırımları teşvik etmek, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin
tasarruflarını yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişini sağlamak
üzere, endüstri bölgelerinin kurulmasını hedeflemektedir. Ayrıca, bu yasa,
yatırımların önündeki bürokratik engellerin kaldırılması için radikal
düzenlemeler getirmekte ve mevcut organize sanayi bölgelerinin endüstri
bölgeleri haline dönüştürülmesine olanak sağlamaktadır.
1 - Bu doğrultuda ihtiyaç duyulan arıtma tesisinin
yatırım teşviki şeklinde bölgeye kazandırılmasını düşünür müsünüz?
2 - Bu çerçevede Bakanlığınızca yeni alanlar
oluşturulmasını ve bölgenin endüstri bölgesi kapsamına alınmasını uygun bulur
musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz
ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
Hükümet programının 17 nci sayfasında yer alan
"yatırımcının önündeki bürokratik engeller kaldırılacak, mükerrer belge ve
bilgi talepleri önlenecektir" ifadelerinizin gereği yürüttüğünüz
çalışmanız ne durumdadır? Çalışmanızın ne zaman sonuçlandırılması
düşünülmektedir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz
ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
Hükümet programının 32 nci sayfasında yer alan
"büyük sanayi kuruluşlarının yurt dışında faaliyette bulunarak rekabet
güçlerini dış piyasalara taşımaları teşvik edilecektir" ifadelerinin
gereği olarak;
a. Hangi çalışmaları yürütmektesiniz?
b. Hangi çalışmaları tamamladınız?
c. Bugünden sonrası için nasıl bir çalışma takvimi
hazırladınız?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz
ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
Hükümet programının 32 nci sayfasında yer alan
"ulusal kalkınma hedefleri ve stratejileri ışığında sanayii yeniden
yapılandırma süreci hızlandırılacaktır" ifadelerinin gereği olarak;
a. Hangi çalışmaları yürütmektesiniz?
b. Hangi çalışmaları tamamladınız?
c. Bugünden sonrası için nasıl bir çalışma takvimi
hazırladınız?
BAŞKAN - Soru önergelerini cevaplandırmak üzere, Sanayi
ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim
Özkan'ın, Burdur Organize Sanayi Bölgesine ilişkin olarak yönelttiği (6/644)
esas numaralı sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurunuzda
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
5195 sayılı Kanunla değiştirilen 4737 sayılı Endüstri
Bölgeleri Kanununda, organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgelerine
dönüştürülme kriterleri belirlenmiştir.
1 Temmuz 2004 tarihinde yürürlüğe giren yeni kanun
uyarınca, arıtma tesisinin tamamlanmış olması şartı bulunmamaktadır. Kanunda
öngörülen kriterler aşağıda verilmektedir.
Kanunun yürürlük tarihinden önce, 4562 sayılı Organize
Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olması, sanayi parsellerinin
tahsis oranının yüzde 50'den düşük olması, tahsisi yapılmamış parsellerin
bütünlük arz edecek şekilde bir arada bulunması, yol kaplaması ve/veya atıksu
arıtma tesisi hariç, diğer altyapı inşaatının tamamlanmış olması, karayolu,
demiryolu, liman, havaalanı yakınlığı gibi yatırımcı için cazip olacak altyapı
avantajı bulunması.
Cevap 2: Burdur Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu
Başkanlığının 7.5.2002 tarih ve 333 sayılı yazısıyla, endüstri bölgesi olma
talepleri Bakanlığımıza iletilmiş, talepleri dikkate alınarak, 4737 sayılı
Endüstri Bölgeleri Kanunu esaslarına göre inceleme ve değerlendirmeler yapılmış
olup, 26.2.2003 tarih ve 1949 sayılı yazımızla, endüstri bölgeleri hakkında
bilgi verilerek, taleplerinin devam edip etmediği sorulmuştur. Ancak, Burdur
Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığının 25.4.2003 tarih ve 340
sayılı yazısında, mevcut organize sanayi bölgesinin endüstri bölgesine
dönüştürülmesine gerek olmadığı, tevsi alanlarının oluşturulamamasındaki
pürüzlerin bir an önce kaldırılarak, yeni oluşturulacak alanların endüstri
bölgesi ilanı için yeniden başvuru yapılmasına karar verildiği belirtilmiş
olup, endüstri bölgesi taleplerinden vazgeçildiği bildirilmiştir. Yeni talep
olması durumunda, Endüstri Bölgeleri Kanunu ve yönetmeliği çerçevesinde
değerlendirme ele alınacaktır.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi ise,
izninizle, Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu'nun yönelttiği (6/657),
(6/658) ve (6/659) esas numaralı sözlü soru önergelerine cevap vermek
istiyorum. Sorular okunduğu için, müsaadenizle sadece cevapları okuyacağım.
Türk Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Damga Vergisi
Kanunu, İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun, 11.6.2003 tarihinde 4884 kanun numarasıyla kabul edilmiş, 17 Haziran
2003 tarih ve 25145 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu
kanunla, anonim ve limitet şirketlerin kuruluş ve anasözleşme değişikliği
işlemlerinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı izni kaldırılmıştır. Geliştirilen tek
tip şirket kuruluş dilekçesi ve bildirim formuyla yapılacak başvuruların ticarî
sicil memurluklarınca ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına, vergi dairelerine,
Bağ-Kura ve Sosyal Sigortalar Kurumuna gönderilmesi suretiyle, mükellef
tarafından yapılması gereken işlem yerine getirilmiş olmaktadır. Şirket
işlemlerinin, tek merkezde, ticaret ve sanayi odaları bünyesinde kurulu ticaret
sicil memurluklarınca aynı gün sonuçlandırılması sağlanmaktadır. Böylece,
şirket kuruluş işlemlerinde yaşanan 19 kademe 3 kademeye indirilmiş ve
müteşebbislerin emek ve zaman kaybı önlenmiştir.
5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar Kanununun 12 nci maddesi ve 56 ncı maddesinin (g) fıkrası
gereğince, yurt içinde düzenlenecek fuarlara verilecek izinler ile fuar
düzenleme yetki belgesi verilmesi yetkisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine
devredilmiştir. Ancak, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin yeterli altyapı
çalışmaları henüz tamamlanmadığından, personel ve ekipman temini ve kanuna
uygun yönetmelik çalışmalarının yerine getirilmesi için yapmış olduğu müracaat
sonucunda Bakanlık makamından alınmış olan 9.8.2004 tarih ve 72 nolu onay
doğrultusunda, halen uygulamadaki yönetmelik çerçevesinde ve kanunun yürürlük
tarihi olan 1.6.2004 tarihinden itibaren altı ay süreyle, 1.12.2004 tarihine
kadar, bu işlemler Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir.
552 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yapılacak
değişiklikle, toptancı halleri kuruluş izinlerinin mahallî idarelere
devredilmek üzere, Bakanlığımız ilgili birimlerinde çalışmalar devam
etmektedir.
Oda ve borsalarda yıllık aidat ve munzam aidatların
tespiti yetkisi 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve
Borsalar Kanununa göre asgarî ücrete bağlanmıştır.
Bakanlıkça yapılmakta olan görevlerin sivil toplum ve
meslek kuruluşlarına devri çerçevesinde, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu
uyarınca, Bakanlığımızca hazırlanan ve uygulaması yapılan Araçların İmal, Tadil
ve Montajı Hakkında (AİTM) Yönetmelik kapsamında, tip onayı olmayan araçlara
imalat yeterlilik belgesi verilmesi, araçların ithalatından önce proforma
faturalarının vize işlemleri, il müdürlüklerince yapılmakta olan ithal
araçların gümrüklerdeki denetimi ve uygunluk yazılarının yazılmasıyla araç
tadil projelerinin onaylanması, likit petrol gazı (LPG) ve sıkıştırılmış
doğalgazla çalışan araçlara verilen imalat yeterlilik belgesi işleri, (N)
sınıfı araçların üstyapı uygulamasıyla ilgili tadilat projelerinin onaylanması,
15.12.2004 tarihinden itibaren Türk Standartları Enstitüsüne devredilmiştir.
Ayrıca, araçların AİTM konularında mühendislerin belge
düzenleme yetkisi ise, 23.6.2003 tarihinde Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği Makine Mühendisleri Odasına devredilmiştir.
Hizmetin yerinden verilmesi prensibinden hareketle,
sanayi sicil belgeleri il müdürlüklerince verilmeye başlanmıştır.
Vatandaşlarla ilgili işlemlerin basitleştirilmesi,
istenilecek belgelerin asgarîye indirilmesi ve hizmetlerin en kısa sürede
sonuçlandırılması bakımından, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu gereği, kuruluş
aşamasında talep edilen 10 adet anasözleşmenin -fazla olduğu gerekçesiyle- 4
adede indirilmesi için çalışmalar yapılmıştır.
Garanti belgesi için firmaların yapacağı müracaatlar,
e-devlet düzenlemeleri çerçevesinde, Bakanlığımız internet sayfasından
yapılmaktadır.
Satış sonrası servis hizmetleri belgelendirme
müracaatları, Türk Standartları Enstitüsüyle yapılan müşterek çalışmalar
sonucunda, kısa sürede sonuca ulaştırılmaktadır.
İkinci sorunun cevabı: Sanayiin yeniden
yapılandırılması çalışmaları, yukarıda açıklandığı üzere, devam etmektedir. Bu
bağlamda, sanayimizin dış rekabet gücünün artırılmasına yönelik olarak enerji,
hammadde, teknolojik gelişme, ar - ge, işçilik, kalite ve bütün konularda
çalışmalar ilgili diğer kurumlarla birlikte sürdürülmektedir. Bunların
neticesinde, imalat sanayiinin rekabet gücü artacak, dolayısıyla büyük sanayi
kuruluşlarımız, yurt dışında daha fazla sayıda yatırım yapabilme imkânı
bulabileceklerdir.
Üçüncü sorunun cevabı : Sanayiin yeniden
yapılandırılması sürecinde Bakanlığımızca yürütülen çalışmalar şu şekildedir:
1.- Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine
ilişkin Ulusal Program kapsamında yer alan teknik mevzuatın uyumlaştırılması ve
uygulamaya konulmasıyla ilgili çalışmalar, büyük ölçüde tamamlanmıştır.
2.- Ulusal Programda yer alan tedbirlerin uygulamaya
konulması amacıyla yürütülen proje çalışmaları.
3.- Türk sanayiinin rekabet edebilirliğini sağlamak
üzere, Avrupa Birliği sanayi ve KOBİ politikalarına uyum sağlanması amacıyla
yürütülen faaliyetler.
Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin
Ulusal Program kapsamında yer alan teknik mevzuatın uyumlaştırılması ve
uygulamaya konulmasıyla ilgili çalışmalar.
1/95 sayılı Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi
Kararı, 2/97 sayılı Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi Kararı, Ulusal
Program, 4073 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve
Uygulamasına Dair Kanun gereği yürütülen Avrupa Birliği teknik mevzuat uyumu
çerçevesinde, 97/9196 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, toplam 160 direktif
Bakanlığımız sorumluluğuna verilmiştir.
4073 sayılı çerçeve Kanun gereği, ayrıca,
uyumlaştırılmasını yaptığımız yönetmeliklerin kapsamına giren ürünlerin
uygunluk değerlendirme işlemlerini yapacak üçüncü taraf bağımsız test, muayene
ve belgelendirme kuruluşlarının atamalarının yapılması ve yine, aynı ürünlerin
piyasa denetimlerinin gerçekleştirilmesi çalışmaları yürütülmektedir.
Bakanlığımız, 160 direktifin 155 adedini uyumlaştırmış ve yürürlüğe sokmuştur.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından
gerçekleştirilecek Piyasa Gözetimi ve Denetimine İlişkin Usul ve Esaslar
Hakkında Yönetmelik 2003 yılında yürürlüğe girmiştir. Yayımlanan 12 adet yeni
yaklaşım yönetmeliğine dayanılarak onaylanmış kuruluşların atamalarına dair
Bakanlığımız kriterleri de hazırlanmış ve Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Teknik mevzuat alanında sanayie hizmet verecek
Türkiye'deki laboratuvar altyapısının güçlendirilmesine yönelik olarak,
Bakanlığımızca, Türkiye-Avrupa Birliği 2002 Yılı Malî İşbirliği Programı
kapsamında sunulan otomotiv alanındaki proje, Avrupa Birliği Komisyonunca
onaylanan ve otomotiv teknoloji ar-ge merkezi projesi kapsamında İstanbul
Teknik Üniversitesine ait laboratuvarların güçlendirilmesi için gerekli ekipman
alımı ve personelin eğitimi amacıyla Avrupa Birliğinden 2003 yılında sağlanan
hibe desteğiyle, anılan laboratuvar ekipmanları ihale edilerek alımı sağlanmış
ve 2004 yılında açılışı gerçekleştirilmiştir. Bilindiği gibi, aynı zamanda,
İstanbul Teknik Üniversitesiyle, teknoloji geliştirme bölgeleri kurulduğundan,
çalışmalar titizlikle yürütülmektedir.
Ayrıca, çalışmaları Bakanlığımız ve KOSGEB tarafından
yürütülmekte olan Avrupa Birliği işletme, girişimcilik ve özellikle küçük ve
orta ölçekli işletmeler için çokyıllı programa katılıma ilişkin mutabakat zaptı
da Bakanlığımızca 23 Ekim 2002 tarihinde imzalanmış ve 29 Aralık 2002 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Bakanlığımızca, Avrupa Birliği müktesebatına uyum
sağlamasına yönelik olarak, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı
koordinasyonunda yürütülen ve Yüksek Planlama Kurulunca onaylanan Türkiye
Sanayi Politikası dokümanının hazırlanmasında gerekli destek verilmiş ve bu,
Planlama tarafından yayımlanmaktadır.
Bu yılın sonuna kadar, kalan yönetmeliklerin
tamamlanması, piyasa denetiminde kullanılacak stratejinin kesinleştirilip,
kullanılacak test ve laboratuvarların atanması, laborantların da atanması,
onaylanmış kuruluşların, Avrupa Birliği uzmanlarınca izlenip, uygun bulunmasını
müteakip gerekli işlemler gerçekleştirilecektir.
İdarî İşbirliği Fonu kapsamında, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığında uygun bir teknik ve idarî altyapının ve piyasa gözetimi ve
denetimi sisteminin kurulması amacıyla bir proje uygulamaya konulmuştur. Bunun
yanı sıra, teknik mevzuatın uygulanabilmesi için eğitim çalışmaları
yapılmaktadır ve bu çalışmaların yıl sonuna kadar bitirilmesi hedeflenmiştir.
Bu kapsamda, Bakanlığımız il müdürlükleri personelinin ve Bakanlığımız
denetçilerinin, uygulanacak yeni piyasa gözetimi ve denetimi sistemine ilişkin
olarak bilgilendirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla, söz konusu personelin ve 81
il müdürlüğünün piyasa gözetim ve denetimi konusunda eğitim alması
sağlanmaktadır.
KOBİ'ler alanında Avrupa Birliği politikalarına uyum
sağlamak ve KOBİ'lerimizin rekabet edebilirliğini artırmak üzere, küçük
işletmeler için Avrupa Şartının benimsenmesine ilişkin Maribor Deklarasyonu 23
Nisan 2002 tarihinde, Türkiye adına, Bakanlığımız tarafından imzalanmıştır.
Avrupa Birliğinin, bilgiye dayalı ekonomik ortamda iş dünyasının büyümesini ve
rekabet edebilirliğini sağlamak amacıyla yürüttüğü bu programlara ülkemizin
katılması, işletmelerimizin rekabet edebilirliğinin artırılması bakımından
önemli bir gelişmedir.
Ayrıca, Bakanlığımız, KOSGEB, Devlet Planlama
Teşkilatı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârları
Konfederasyonu gibi tüm ilgili kuruluşların katılımıyla KOBİ Stratejisi ve
Eylem Planı hazırlanmıştır. KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı, 10 Kasım 2003
tarihinde 2003/57 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararıyla onaylanmıştır.
Ülkemizde kullanılan KOBİ tanımlarının Avrupa Birliği
düzenlemelerine uygun bir şekilde uyumlaştırılmasını teminen Avrupa Birliği
KOBİ tanımıyla uyumlu bir KOBİ tanımına ilişkin yasa tasarısı Bakanlığımızca
hazırlanmış ve Başbakanlığa sunulmuştur.
Böylece, Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu'nun
(6/657), (6/658), (6/659) esas numaralı sözlü sorularını cevaplandırmış
bulunuyorum.
Sabrınız için teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
10. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, yabancı şirketlerin Doğu ve Güneydoğu
Anadoludaki petrol arama faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/645)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
11. - Adana
Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, ilaçta klinik paketlemeye gidilip
gidilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/646)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
12. - Sivas
Milletvekili Nurettin Sözen'in, iş akitleri feshedilen DİV-HAN Demir Madeni
çalışanlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/647)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
13. - İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil'in, emniyet mensuplarına ödenmekte olan dikiş
paralarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/649) ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Bihlun Tamaylıgil
İstanbul
1.- İki yıldır emniyet mensuplarının resmî ve sivil
dikiş paraları ödendi mi? Ödenmediyse neden ödenmemiştir?
2.- Dikiş paralarının değeri tespit edilirken hangi
birim fiyatlar baz alınmaktadır? Rakamların çok düşük olması emniyet
mensuplarının gurur ve haysiyetleri ile temsil ettikleri teşkilatı
küçültmemekte midir?
3.- Emniyet Genel Müdürlüğünün resmî istihkaklarının
ihalesi yapılırken fahiş fiyatla resmî kurumlardan malzeme alındığı doğru
mudur?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, İçişleri Bakanı
Sayın Abdülkadir Aksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun
Tamaylıgil'in, emniyet görevlilerinin dikiş istihkakları hakkındaki sözlü soru
önergesini cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Malumları olduğu üzere, Emniyet Teşkilatımızda sivil ve
resmî olarak hizmet yürüten emniyet hizmetleri sınıfı personele dikiş bedeli
olarak ödeme yapılmaktadır. Bu ödemelerin dayanağı, Devlet Memurlarına
Yapılacak Giyecek Yardımı Yönetmeliğidir. Bu yönetmeliğin içeriğinde her
kıyafete bir miat belirlenmiş olup, ihtiyaçlar bu zaman dilimine göre
karşılanmaktadır. Giyecek ihtiyaçlarının önemli bölümü hazır ürünler olarak
temin edilmekle birlikte, pantolonlar kumaş biçiminde teslim edilerek dikiş
parası ödenmektedir. Ödenecek dikiş paralarının ve hazır malzemelerin birim
fiyatları da Maliye Bakanlığınca her yıl yayımlanan tebliğe göre
belirlenmektedir.
Bu çerçevede, 2001, 2003 ve 2004 malî yıllarında resmî
kıyafetle görev yapan personele pantolon dikiş bedeli olarak, sırasıyla, 12 000
000, 24 000 000 ve 28 500 000 Türk Lirası ödenmiştir. Sivil olarak görev yapan
personele ise, o yılki miat çizelgesinde gösterilen istihkak karşılığı olarak,
yine, sırasıyla, 61 750 000, 168 000 000 ve 56 500 000 Türk Lirası ödeme
yapılmıştır. Yıllar arasındaki parasal farklar, istihkakların o yılki
miktarıyla alakalıdır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, polisinin her türlü ihtiyacını piyasa koşullarına uygun olarak temin
edecek şekilde fiyatlandırma yapmaktadır. Bu nedenle, emniyet mensupları,
başları dik bir biçimde, görevlerini şevkle sürdürmektedirler. Ayrıca, Emniyet
Teşkilatımız, kendisine teslim edilen ödeneği yasaların öngörüsüne uygun ve en
tutumlu olarak kullanmayı da şiar edinmiştir.
Nitekim, 2001 ve 2002 malî yıllarında teşkilatın giyim
kuşam ihtiyaçlarının bir kısmı serbest piyasadan temin edilmişken, bir bölümü
de, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 71 inci maddesi uyarınca, Sümer Holding
Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüyle protokol akdedilmek suretiyle satın
alınmıştır. 2003 yılından itibaren, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu gereğince,
giyim kuşam malzemelerinin tamamı serbest piyasa koşullarında piyasadan temin
edilmektedir.
Durumu bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sözlü soru önergesi cevaplandırılmıştır.
Sözlü sorular için ayrılan 1 saatlik süre tamamlanmıştır.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 17.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati
: 17.28
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER
: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 20 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, 33 üncü sırada yer alan,
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin, futbol
karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 76 ncı sırada yer alan, İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 98 inci sırada
yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki
şike, Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesiyle ilgili iddiaların ve
maçlardaki şiddet olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla; 143 üncü sırada yer alan, Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde bulunduğu
olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
ve 193 üncü sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Faruk Nafiz Özak ve 22
milletvekilinin, Türk sporunda rüşvet, şiddet, şike, haksız rekabet
iddialarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak öngörüşmesine
başlıyoruz.
VII. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1. -
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 milletvekilinin, futbol
karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63)
2. - İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113)
3. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol
Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet
olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)
4. - Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde
bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179)
5. - Trabzon
Milletvekili Faruk Nafiz Özak ve 22 milletvekilinin, Türk sporunda rüşvet,
şiddet, şike, haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/228)
BAŞKAN - Hükümet?.. Yerinde.
Meclis araştırması önergeleri, Genel Kurulun 16.4.2003
tarihli 67 nci, 24.6.2003 tarihli 97 nci, 11.11.2003 tarihli 16 ncı, 13.4.2004
tarihli 72 nci, 10.11.2004 tarihli 16 ncı Birleşimlerinde okunduğundan tekrar
okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergelerdeki
birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz
verilecektir.
Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer
dakika, önerge sahipleri için 10'ar dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: AK
Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Faruk Özak, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat. Önerge sahibi olarak,
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, Adana Milletvekili Abdullah Torun,
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin.
İlk söz, Hükümet adına, Sayın Mehmet Ali Şahin'in.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize
sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Muhtelif tarihlerde verilmiş, aynı amaca yönelik 5 ayrı
araştırma önergesini, bugün, Genel Kurulumuzda birleştirerek görüşeceğiz. Biraz
önce, önerge sahibi arkadaşlarımızı Sayın Başkanımız takdim ettiler.
Diyarbakır Milletvekili arkadaşımız Sayın Değer,
araştırma önergesinde özetle şöyle diyordu: "Son günlerde, sahalarda,
tribünlerde ve maç sonrası meydana gelen olaylar hoş karşılanmamakla birlikte,
meydana gelen anarşinin bir an önce durdurulması ve bu konuda Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bir araştırma komisyonu oluşturulup bu olayların
araştırılmasıyla, meydana gelişi ve nedenleri aydınlığa
kavuşturulmalıdır."
Diğer bir milletvekili arkadaşımız, İzmir Milletvekili
arkadaşımız Sayın Ülkü, 26 arkadaşıyla birlikte vermiş olduğu araştırma
önergesinde "futbolun güzelliğine gölge düşüren şike ve bunun gibi
iddiaların araştırılıp açıklığa kavuşturulması, sadece iddiaları öne sürülen ya
da suçlamalara maruz kalanlar için değil, temiz toplum için gereklidir; bu
konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir araştırma komisyonu kurarak bunların
üstüne gitmelidir" diyor.
Yine, aynı şekilde, İzmir Milletvekili arkadaşımız
Sayın Ersin "bir süreden beri, bazı yazılı ve görsel basında yer alan ve
kamuoyunu rahatsız eden şike haberleri ve itiraflar, bu başarıları gölgelemekle
kalmayıp, genel olarak Türk sporunu zan altında bırakmaktadır"
değerlendirmesini yapmak suretiyle, bütün bu iddiaların araştırılmasını, 23
arkadaşıyla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan talep
etmişler.
Yine, Musa Uzunkaya, aynı şekilde, bu araştırma
önergesiyle, hakem hataları ve varsa kasıtlı kural ihlallerinin, genelde
Anadolu takımları için kullanılan taraflı davranılıyor iddialarının, çete,
mafya ve şike iddialarının varlığı ve sporun sonuçlarını etkilediği ve
bazılarının bundan maddî menfaat sağladığı iddialarının, spor sahalarına hiç
yakışmayan kötü tezahüratın ve şiddetin önüne geçilebilmesi için alınacak
önlemlerin ortaya konulması amacıyla, 26 arkadaşıyla birlikte bir Meclis
araştırması önergesi vermiş ve bir komisyon kurulmasını talep ediyor.
Son olarak da, Sayın Özak, 22 arkadaşıyla birlikte,
başta futbol olmak üzere, diğer spor dallarında şike ve benzeri durumların olup
olmadığının araştırılması, teşvik primi denilen uygulamanın hukukî ve ahlakî
açıdan değerlendirilmesi, Türk sporuna katkısının araştırılması,
televizyonlarda yayınlanan spor programlarının Türk sporuna katkısının ve
taraftar şiddetine etkisinin araştırılması ve gereken önlemlerin alınması
amacıyla bir Meclis araştırması önergesi vermiş.
Tüm arkadaşlarıma, böylesine önemli bir konuyu,
Türkiye'nin, özellikle spor camiasının gündeminde hep yer alan konuları
araştırma önergelerine konu yapıp Genel Kurulun önüne getirdikleri için
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, spor, belki bireysel
olarak başladı; ama, daha sonra bir yarışma sporu hüviyetine büründü. Belki,
sporun faaliyet alanı önce yöreseldi, daha sonra ülkesel hale geldi; daha sonra
da bölgesel oldu, bölge ülkeleri, kendi aralarında her türlü spor alanında
müsabakalar yapmaya başladılar ve daha sonra, bu, evrensel hale geldi.
Dolayısıyla, bugün, dünyada, spora önem vermeyen, özellikle performans sporcusu
yetiştirmeyen ülke hemen hemen yok gibidir. Nitekim, en son yapılan Atina
Olimpiyatlarına 202 ülkenin sporcularıyla birlikte katılmış olması, ülkelerin
spora vermiş oldukları önemi gösterir; çünkü, başarılı sporcu yoluyla ve spor
alanında başarılar yoluyla, ülkeler kendilerini tanıtmayı arzu etmektedirler.
Dünyada, bazı ülkelerin anayasalarında spordan
bahsedilir; ama, bizim Anayasamız -geçmişteki anayasaları da kastediyorum,
şimdiki, yürürlükte bulunan Anayasamızı da kastediyorum- 59 uncu maddesinde,
spora yer veren, sporun tabana yayılması gerekliliğini vurgulayan ve başarılı
sporcunun korunmasını amaçlayan bir düzenlemeyi bünyesinde barındırmaktadır.
Kuşkusuz, spor, diyalog, barış, dostluk gibi güzel
kavramların gelişmesine hep yol açmıştır, yol açmalıdır. Hagi'nin
Türkiye-Romanya ilişkilerinin gelişmesine katkısını inkâr edebilir miyiz?!
İbrahim Kutluay'ın Atina'da bir basketbol takımında oynamış olması Türk-Yunan
ilişkilerinin normalleşmesine önemli katkılar sağlamıştır; Atina'da,
olimpiyatlar esnasında, bizzat, kendisiyle birlikte bulunduğum bir gün bunu
yaşadığımı ifade etmek istiyorum. Derwall'ın, Schumaer'in Türk-Alman
ilişkilerine katkısını inkâr edebilir miyiz?! Dolayısıyla, başarılı sporcular,
bana göre, gönüllü birer elçilerdir. O nedenle, her ülke, başarılı sporcular
yoluyla hem kendisini tanıtmakta hem de diğer ülkelerle olan ilişkilerinin
olumlu istikamette gelişmesine çalışmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, her büyüyenin, her gelişenin
sorunları da oluyor. Dünyada ve ülkemizde spor gelişiyor; ama, tabiî, gelişen
ve büyüyen sorunlarla birlikte karşımıza çıkıyor. Bugün, burada, demin
söylediğim güzellikleri daha geniş şekilde görüşmeyi, konuşmayı, sporun
faziletlerini, ondan yararlanma sonucunda elde ettiğimiz güzellikleri
dakikalarca anlatmayı arzu ederdim; ama, maalesef -biraz önce önergelerin
özetinde de ifade etmiştim- genelde sporun, özelde de futbolun sorunlarını
konuşmak zorunda kaldık. Bu niçin böyledir; niçin sporun ve özelde de futbolun
olumsuz yönlerini burada konuşmak durumunda kaldık?
Değerli arkadaşlarım, hem dünyada hem ülkemizde
özellikle futbol bir ekonomik sektör haline geldi. Rakamlar doğru mudur,
bilemiyorum; ancak, basın yayın organlarında yer alan haberlerde, bir yıl
içerisinde tüm dünyada futbol sektöründe 250 milyar doların döndüğü ifade
ediliyor; bu çok önemli bir rakamdır. Ülkemizde de, özellikle son yıllarda,
futbol sektörü, kuşkusuz ki, büyük paraların işlem gördüğü bir sektör haline
geldi. Bu durum, zaman zaman, futbolun görsel bir sanat olma özelliğinin önüne
geçiyor; yani, ekonomik bir sektör olması, futbolun güzelliğinin, bir seyir
sanatı olmasının önüne geçiyor. O nedenle, işte şu anda konuşmakta olduğumuz,
biraz sonra konuşacağımız sorunları yaşıyoruz.
Birtakım menfaat odakları "çete"
diyebileceğimiz "mafya" diyebileceğimiz birtakım örgütler, böylesine
önemli bir kaynaktan pay alabilmek için, bu işin içerisine girme ihtiyacını
duyuyorlar. Tabiî, muvaffak oluyorlar mı olamıyorlar mı, onu kamuoyunun ve siz
değerli milletvekili arkadaşlarımın takdirine bırakıyorum; ama, konuşulanlar ve
iddialar, bu konuda hiç de başarısız olmadıkları şeklinde bir kanaati, ifade
etmeliyim ki, pekiştiriyor.
Tabiî, bu, birtakım menfaat çatışmalarını da gündeme
getiriyor. Tabiî, bundan bir şiddet türüyor, fanatizm doğuyor ve aynı zamanda haksız
rekabet de gündeme geliyor. "Doping" dediğimiz, yasak maddelerin
kullanılması da, sporun bugün içinde bulunduğu olumsuzluklardan biridir.
Nitekim, bunca kontrole rağmen Atina Olimpiyatlarında, 10'dan fazla sporcunun,
doping maddesi kullandıkları için, ya yasaklandığını yahut da bazılarının almış
olduğu madalyalarının geri alındığını hepiniz biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu olumsuzluklar var diye,
bunları yaşıyoruz diye, biz, spordan, sporu geliştirmekten, başarılı sporcu
yetiştirmekten vazgeçecek miyiz? Anayasanın 59 uncu maddesinde ifadesini bulan,
biraz önce ifade ettiğim, sporun kitlelere yayılmasını teşvik etmekten,
başarılı sporcuları korumaktan, kollamaktan, yetiştirmekten vazgeçecek miyiz?
Nasıl ki, affedersiniz, mikrop var, hastalık var diye yaşam mücadelesinden
vazgeçmiyorsak, bu olumsuzluklar var diye spordan ve sporu geliştirmekten de
vazgeçecek değiliz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, spor, önce, ifade
edeyim ki, sivil bir alandır; çünkü, spor kulüpleri sivil toplum örgütleridir
ve Dernekler Kanununa göre faaliyette bulunurlar. Devletin görevi, bu alanı
daha da genişletmek ve daha da özgürleştirmektir. Nitekim, Futbol Federasyonu,
yanılmıyorsam, bundan oniki yıl önce, spor alanını genişletmek ve sporun gerçek
aktörleri tarafından yönlendirilmesini sağlamak amacıyla özerk hale
getirilmiştir. Nitekim, bu yılın başlarında, Yüce Parlamentomuz, iktidarıyla
muhalefetiyle sizler, benim Bakanlığımca hazırlanıp, Parlamentoya hükümet
tasarısı olarak sevk edilen, diğer federasyonlara da özerklik yolunu açan kanun
tasarısını kabul ettiniz, şu anda yürürlüktedir. Yanılmıyorsam, şu ana kadar,
futbol dışında 8 tane federasyonumuz da özerklik statüsüne kavuşmuştur.
Biz, Hükümet olarak, yani, devlet erkini kullanan
organlar olarak, spor alanının özerk bir statüde olmasını, kuşkusuz ki, arzu
ediyoruz. Nitekim, bununla ilgili de, içerisinde bulunduğumuz yılın başında,
demin söylediğim yasal düzenlemeyi yaptık; ama, değerli arkadaşlarım, özerklik
başıboşluk değildir, denetimsizlik değildir. Nitekim, çıkarmış olduğumuz
yasalarda da bu önlemleri alacak düzenlemelerimiz vardır.
Eğer, spor alanında, özellikle futbolda, sporla
bağdaşmayan işler oluyorsa, devlet, hükümet, herhalde, bunlara seyirci kalamaz,
kalmamalıdır. Bugün, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı da budur.
Millet iradesinin tecelli ettiği yer olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, sivil
bir alan olmasına rağmen, sporda meydana geldiği ifade edilen, iddia edilen
hususlar karşısında sessiz kalmıyor, seyirci kalmıyor; bütün bu iddiaları
araştırmak için önergeleri gündemine alıyor, büyük bir ihtimalle de, bu
önergelerin görüşülmesinden sonra, sizlerin oylarıyla bir araştırma komisyonu
kurulacak. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama görevinin dışında ikinci
önemli bir görevi olan denetim görevinin de bir gereğidir, bir sonucudur.
Bendeniz, biliyorsunuz, hükümette aynı zamanda spordan
da sorumluyum; ama, yasaların bana vermiş olduğu yetki, sporla ilgili,
özellikle futbolla ilgili denetim ve gözetim yetkisidir. Ben, bu görevimi
Başbakanlık Teftiş Kurulu kanalıyla kullanabiliyorum. Peki, göreve geldiğiniz
süre içerisinde bu yetkinizi kullandınız mı; kuşkusuz ki, kullandım. Basında,
kamuoyunda yer alan ve bu araştırma önergelerine konu olan iddiaların doğru
olup olmadığı, doğru ise sorumlularının tespiti amacıyla Başbakanlık Teftiş
Kurulunu görevlendirdim, kendilerinden bir rapor da aldım. Ancak, bu raporda,
Başbakanlık Teftiş Kurulu, başka hususların da araştırılmasına ihtiyaç duyduğu
için yeniden onay istedi. Bu onayı da vermek suretiyle daha geniş çaplı bir
araştırma yapılmasını arzu ettik, bu talimatı verdik; şu anda o çalışma devam
ediyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, özellikle sporda şiddet
ve düzensizlikle ilgili, bana göre, üzerine düşeni bu yılın nisan ayında yerine
getirdi. 7 Mayıs 2004 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, bu
Parlamentoda iktidar ve muhalefet partilerinin işbirliğiyle ve destekleriyle
çıktı.
Şimdi, bu olaylar niye oluyor; neden bu olumsuzlukları
yaşıyoruz; bu şike söylentileri nereden kaynaklanıyor; bunların aslı var mı;
neden spor sahalarımızda, tribünlerde şiddete maruz kalıyoruz? Şiddet
görüntüleri hepimizi rencide ediyor, yaralıyor. Nitekim, pazar günü akşamı, bir
futbol karşılaşmasında, tribünde gencecik bir vatandaşımızı maalesef kaybettik.
Kendisine Cenabı Hak'tan rahmetler, ailesine de sabır diliyorum.
Peki, bizim çıkarmış olduğumuz yasa, hâlâ yürürlükte
olan Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa neler
öngörüyordu, şöyle, ne gibi düzenlemeler getirdiğimize bakarsak, bu olayların
niçin meydana geldiğinin de cevabını buluruz.
Bakın, o Yasa neler öngörmüştü: "Spor alanlarında
sağlık ve güvenlikle ilgili her türlü düzenlemeyi yapma görevi, evsahibi kulübe
aittir." En önemli maddelerden biri; evsahibi kulüp, güvenlikle ilgili
tedbirler alma konusunda görevlendirilmiş. Kim görevlendirmiş; Türkiye Büyük
Millet Meclisi, sizler, bizler görevlendirdik.
"Spor alanlarında çocuklar ve engellilerin
müsabakaları izleyebilmeleri için, durumlarına uygun yerler tahsis edilir"
demişiz ve devam etmişiz "spor alanlarında seyircilerin oturma yerleri
numaralandırılır. Koltuk sayısı kadar bilet bastırılır ve satışa sunulur. Spor
alanlarına kapasitenin üzerinde ve biletsiz seyirci alınamaz." Ne zaman
demişiz bunu; işte, bu yılın nisan ayında demişiz ve bu konuda yapmış olduğumuz
yasal düzenleme de, Resmî Gazetede 7 Mayısta yayımlanarak yürürlüğe girmiş.
Şimdi, işte, bu olaylar neden oluyor, neden tribünlerde
bir kargaşa var sorusunun cevabı aslında burada yatıyor. Biz, yasama organı
olarak, bu tür olayların meydana gelmemesiyle ilgili, aslında, yasal önlemleri
almışız, bunu yürürlüğe de koymuşuz.
Ayrıca "spor alanlarında güvenliğin sağlanması ve
yasalara aykırı davrananların tespiti amacıyla, gerekli teknik donanımlar
kurulur" demişiz. Bunlar ne; bunlar, güvenlik kameralarıdır. Bunlar,
giriş-çıkışta biletsiz seyirci girmesin diye, elektronik sistemlerin
kurulmasıyla ilgili düzenlemelerdir.
V. HAŞİM ORAL (Denizli)- Turnikeler...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla)- Turnikelerdir kuşkusuz; ama, bir de, bu yasayı uyguladınız, il
güvenlik kurulları, bu olaylara sebep olanları tespit etti, müsabakalara
belirli süre girmesine men cezası verdi. Peki, o kişinin stada ertesi hafta
girmemesini nasıl temin edeceksiniz? Bununla ilgili, orada, görüntüsünden,
resminden tanıyacak olan bir sisteme ihtiyaç var. Kuşkusuz ki, bütün bunların
kurulması gerekliliğini, biz, çıkarmış olduğumuz yasada öngörmüşüz.
Başka neleri öngörmüşüz; "spor kulüpleri,
güvenliği sağlamaya yetecek sayıdaki güvenlik elemanlarını müsabaka öncesinden
müsabakanın tamamlanıp seyircinin ve sporcuların tahliyesine kadar geçecek
dönem içerisinde, müsabakanın yapılacağı yerde bulundurmak ve spor alanının iç
güvenliğini sağlamakla yükümlüdürler" demişiz.
"Müsabakaların yapılacağı spor alanına, güvenlik
güçlerince gerçekleştirilecek kontrolden sonra seyirci alınır" demişiz.
Genel güvenlik güçlerince veya genel güvenlik güçlerinin
denetiminde, özel güvenlik güçlerince üst araması yapılacağını ve bu kanunun
amacına aykırı madde ve cisimlere elkonulacağını öngörmüşüz. Bunların sağlıklı
şekilde yapılmaması veya yakalanması halinde bu maddelerin, bunların para
cezası, hapis cezası, müsabakadan men cezası gibi müeyyidelerini öngörmüşüz.
Çıkarmış olduğumuz yasanın gerekçelerine ve çıkış
amacına uygun tatbik edilmemesinden, şöyle söylemek daha da uygun olur, tam
olarak tatbik edilmemesinden kaynaklanan birtakım sorunları yaşadığımızı
huzurunuzda ifade etmek zorundayım.
Ayrıca "emniyet teşkilâtı tarafından; fanatizmin
önlenmesi, faillerin tespiti, eylemlerin delillendirilmesi, verilen cezaların
takibi ve bu kanuna aykırı eylem ve davranışların engellenmesi amacıyla bilgi
bankası oluşturulur." Nerelerde; illerimizde, emniyet müdürlüklerinde ve
"toplanan bilgiler üç ayda bir ilgili federasyonlara bildirilir"
demişiz; yani, bu işin takibiyle ilgili de bilgi bankası oluşturulmasını il
güvenlik kurullarına ve dolayısıyla, il emniyet...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) - Sayın Başkan, özetliyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) - Çok teşekkür ederim.
Bu kadar kısa sürede... 20 dakika ne kadar çabuk doldu.
Bazen heyecanlı maçlarda da böyle oluyor, zamanın nasıl geçtiği belli olmuyor.
Evet, sözlerimi toparlamak durumundayım.
Değerli arkadaşlarım, bu yasanın, şu anda kamuoyunda
tartışılan, hepimizi rahatsız eden ve araştırma önergelerine konu olan
olumsuzlukların yaşanmamasıyla ilgili eksikleri olabilir. Biz, yasama organı
olarak, bir yasal düzenlemeyi ortaya koyduk. Şimdi, görünen o ki -biraz önce de
ifade ettim- bu yasanın tam olarak uygulanmamasından doğan sıkıntıları ve
problemleri yaşıyoruz. O halde, bu yasayla görevli ve sorumlu kılınan herkese,
bundan sonra bu tür olayların yaşanmamasıyla ilgili sorumluluklar düşüyor.
Önce, spor kulüplerimizin başkanlarına ve değerli yöneticilerine önemli sorumluluklar
düşüyor.
Birtakım spor kulübü taraftarlarının taşkınlıklarının
arkasında, spor kulüp yöneticilerinin bazıları tarafından desteklenmesi,
kendilerine ekonomik destek sağlanması iddiaları var. Bunlar çok ciddî
iddialardır. Sahadaki futbolcu profesyoneldir, para karşılığı o kulüpte top
oynamaktadır. Çok az da olsa, birtakım seyirciler, kendilerini profesyonel
seyirci olarak görmeye ve sadece o profesyonelliğin gereğini yapmaya
başlamışlardır. Sorun buradan kaynaklanıyor. O halde, önce kulüplerimiz, il
güvenlik kurullarımız, valilerimiz, emniyet müdürlerimiz ve tabiî ki Futbol
Federasyonumuz -bu yasa, Futbol Federasyonumuza da, bütün bu önlemlerin
takibiyle ilgili görevler yüklemiştir- herkes, görevini en iyi şekilde yerine
getirecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) - Ben, ortaokul sıralarındayken, çok sık, futbol müsabakalarını
seyretmeye giderdim. O zaman da tribün liderleri, önderleri vardı. Mesela,
Allah rahmet eylesin, ben şimdi çok iyi hatırlıyorum, bir Karıncaezmez Şevki
vardı... Karıncaezmez... Şimdi, bizim Karıncaezmezlere ihtiyacımız var. Karınca
ezmezlerin yerine, şimdi, aynı takım taraftarı olduğu halde, arkadaşını
öldüren, insan ezen insanlar türemişse, bunun üzerinde düşünmemiz lazım. Olay,
sadece bir futbol olayı olmaktan çıkıyor, bir sosyal boyuta ulaşıyor. İnsan
malzememizi de, bizim, yeniden gözden geçirmeye ihtiyacımız var. Bu çocuklar
bizim çocuklarımızdır, ölen de, öldüren de bu ülkenin çocuklarıdır. Neden bizim
insanlarımız bu hale gelmiştir, bunların üzerinde de ayrıca durulmasında büyük
yarar olduğu kanaatindeyim. Geçmişte karıncayı dahi incitmeyen tribün liderleri
yerine, şimdi, aynı takımın seyircisi konumundaki arkadaşına her türlü ezayı,
cefayı yapacak insanlar türemişse, kuşkusuz ki, bununla ilgili, devletimizin,
devlet erkini kullananların üzerine düşenleri yapması gerekir.
Tabiî ki, ben, Hükümet adına, Hükümetin bir üyesi
olarak, bu konuda sorumluluk duyuyorum. Millî eğitim sistemimizde yapılması
gereken değişiklikler vardır kuşkusuz, bunları yapmalıyız ve Anayasanın 5 inci
maddesinde ifade edilen, vatandaşlarını maddî ve manevî açıdan en iyi şekilde
yetiştirme görevi devletin bir görevidir, devlet erkini kullanan kurumların
görevidir. O halde, insanlarımızın, maddî ve manevî açıdan gereksinimlerini de
karşılayacak olan bir uygulamayı sağlamak durumundayız ki, bu olaylarla
karşılaşmayalım.
Değerli arkadaşlarım, özetle, kuşkusuz ki, bu iddialar
ve yaşananlar araştırılmaya değer konulardır. Biz, Hükümet olarak, bu araştırma
önergelerinin birleştirilerek görüşülmesi sonucunda bir komisyon kurulmasını
arzu ediyoruz; tabiî ki, takdir Yüce Heyetinizindir. Bu komisyonun ciddî bir
çalışma yaparak, bu olaylar neden meydana geliyor, müsebbipleri kimlerdir,
sebepleri nedir... Birtakım şike iddiaları var, bu şike iddialarıyla ilgili
konuşmak isteyen insanlar "çekiniyoruz, konuşamıyoruz" diyorlar.
Herhalde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin içerisinden çıkan bir komisyonun
güven vermesi gerekir; çünkü, demokrasilerde, Meclisin üzerinde, millî iradenin
üstünde başka bir güç yoktur.
O bakımdan, ben, bu komisyonun kurulmasını ve bütün bu
iddiaların üzerine gidilerek ortaya somut öneriler getirilmesini, eğer,
suçlular var ise, bunların tespitini ve kuşkusuz ki, savcılığa intikalini arzu
ettiğimizi ifade etmek istiyorum ve yeniden önerge sahibi arkadaşlarıma
duyarlılıkları sebebiyle teşekkür ediyor ve saygılar sunuyorum efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
AK Parti Grubu adına, Trabzon Milletvekili Faruk Özak.
Buyurun Sayın Özak, (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK NAFİZ ÖZAK (Trabzon) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Türk sporunda rüşvet, şiddet, şike ve haksız
rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin, milletvekili arkadaşlarımla birlikte
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, spor ile şiddeti, spor ile şikeyi, spor ile
haksız rekabeti aynı cümlede konuşmak kadar, böyle, anlamsız ve üzücü bir şey
yok, bunu işin başında söylemek istiyorum; ama, maalesef, bugün geldiğimiz
nokta bu; özellikle, gündemimiz de bu.
Spor, insanlık tarihi boyunca ve özellikle, 20 nci
Yüzyılın başından itibaren toplumların, kültürlerin ve insanların birbirlerini
tanımalarında, kaynaşmalarında ve ilişkilerinde önemli bir görevi yerine
getirmektedir. Spor, küreselleşen dünyada asıl fonksiyonu olan kardeşlik, barış
gibi kavramları geliştirirken, bir yandan da, devletlerin, takımların,
insanların birbirleriyle yarıştıkları bir sosyal olgu ve toplumsal bir hareket
haline gelmiştir. Bu büyüklükte ve anlamda bir değer haline gelen sporun, her
türlü kötülükten arındırılması, sporu seven her kişinin hedefi olmalıdır.
Dünya ve ülkemiz sporu için en zararlı olgulardan biri
de şiddettir. 21 inci Yüzyılın bu ilk bölümünde özellikle, futbol sahalarında
ve tribünlerde yaşanan şiddet, gösterilen tüm çabalara, ayrılan maddî ve manevî
kaynaklara rağmen rahatsız edici bir problem olarak devam etmektedir; biraz
evvel Sayın Bakanımız da çok güzel takdim ettiler- özellikle bugün de,
maalesef, gündemimizin birinci maddesidir.
Avrupa'daki her ülke gibi ülkemiz de bu olaydan olumsuz
olarak etkilenmektedir. Özellikle futbol müsabakalarında şiddet, futbol
alanlarından dışarılara, kentsel alanlara ve şehir merkezlerine taşınmaktadır.
Bu tür olaylar, yasalara uyan gerçek seyirciler, taraftarlar ve kent sakinleri
üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır; ayrıca, spor organizasyonlarının toplum
üzerindeki tedirginliğini artırıcı olmaktadır. Özellikle şiddetin hasar verici
etkisi ya da spor müsabakalarındaki şiddet tehdidi, bunlara maruz kalan
kurbanların ötesinde diğer masum insanlara kadar uzanmaktadır; özellikle spor
alanları etrafındaki yerli sakinler arasında korku atmosferi yaratmaktadır.
Şiddet, aileleri, bayanları, çocukları, yaşlı insanları, özürlü insanları aktif
olarak müsabakalara katılmaktan, izlemekten, heyecanını yaşamaktan, tadını
çıkarmaktan alıkoymaktadır.
Bugün bir köşeyazarı şöyle yazıyor."Ben, bir daha
çocuğumu, eşimi maçlara yollamayacağım." Bu, son derece acı bir tablodur
arkadaşlar. Maalesef, daha iki gün önce İstanbul'da oynanan bir süper lig
müsabakası sırasında yaşanan ve genç bir futbolsever kardeşimizin ölümüyle
sonuçlanan son şiddet olayı hepimizi son derece üzmüştür. Merhum kardeşimizin
ailesine ve Türk spor kamuoyuna başsağlığı diliyorum.
Gerçek sporseverler, bu gibi olaylara karşı bir an önce
gerekli ve yeterli önlemlerin alınması için, yetkililerden, bizlerden somut
çabalar beklemektedir. Her sağduyulu vatandaşımız, müsabakalarda artan şiddet,
düzensizlik ve özellikle küfrün önlenerek, spora, sporcuya ve ilgililere
yakışır bir centilmenlik tablosunun oluşmasını istemektedir. Bu konuda, medya,
spor kulübü yöneticileri, federasyonlar ile ilgili her kişi ve kurum, artık,
hemfikir olup, herkes bir çözüm arayışı içerisine girmiştir; bugünkü tablo
böyledir.
Sporu, özellikle futbolu şu hale getirmedikten sonra,
gerçekten, bu konuda çok başarılı olamayız: Bir tiyatroya nasıl gidiyorsak, bir
pikniğe nasıl gidiyorsak, bir sinemaya nasıl gidiyorsak ve nasıl, bir düğüne
gidip, oradan zevk alıyorsak, moral alıyorsak, aynı şeyi sporda da yapmak
durumundayız.
Bilindiği üzere, şiddete yönelik bu olumsuzlukları
ortadan kaldırmak amacıyla -Sayın Bakanım da söyledi- 5149 sayılı Spor
Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasayı çıkardık;
yönetmeliği de geçti. Bu, gerçekten güzel bir yasadır. Dört dörtlük müdür;
hayır. Uygulamada hatalar olabilir mi; olabilir. Nitekim, hatalardan,
yanlışlardan, eksiklerden de bahsedeceğim.
Ancak, ben şuna inanıyorum: Dopingle ilgili,
kullananların cezalandırılmasıyla ilgili bir talimat çıkmıştı. Dopingde azalma
var. Niye; yapan belli, teşhisi kolay.
Ben, bu yasanın, sporda şiddet ve düzensizlikle ilgili
de son derece önemli sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Elimde birtakım bilgiler
var. Özellikle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüz bu konuda çalışmalar yapıyor,
gidiyor, incelemeler yapıyor. Muhtelif illerde 84 tane vaka tespit edilmiş ve
bunlarla ilgili cezalar verilmiş.
Eksiklerimiz nedir; x-ray cihazlarımız hepsinde yoktur;
isme bilet kesilmemektedir, fazla bilet kesilmektedir, biraz evvel Sayın
Bakanımız da söyledi; merdivenlere insanlar oturtulmaktadır; suçlu insanların
sahaya girmeleri önlenememektedir. Ben inanıyorum, bunlar önlenecektir.
Özellikle spor kulüplerimiz, bu konuda, daha, henüz tam hazırlıklarını
yapamamışlardır; bu konuda onlara bir müddet de verilmişti. İl güvenlik
kurullarımız, özellikle valilerimiz, emniyet müdürlerimiz bu konuda hassasiyet
göstermelidirler; çünkü, siyasî irade, burada, CHP'siyle, AK Partisiyle
arkasındadır. Artık, bunda, daha, hiçbir tavize tahammülü olmayan bir tabloya
gelmişizdir, öyle söylüyorum.
Satılması, kullanılması ve taşınması yasak olan madde
ve cisimler, kötü tezahürat, seyir güvenliğinin ihlali, usulsüz bilet satışı...
Bunlarla ilgili eksikleri söyledim.
Özellikle bedava bilet verme konusunda son derece
önemli tartışmalar var. Taraftar-yönetici ilişkilerine iyi bakmak lazım.
Taraftarın tarifini yeniden yapmamız lazım. Taraftar derneklerine yeniden bir
çekidüzen verilmesi lazım. Taraftar, yakan, yıkan, söven, döven ve yalnızca
kulüpten bir menfaat elde eden kişi olmaktan çıkarılmalı, taraftar, sporu spor
için yapan insanlardan oluşan kitleler olmalıdır. Özellikle bu konuda son
derece önemli çalışmalar yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Zaten, yasada da
var; taraftar temsilcilikleri tespit ediliyor, taraftar derneklerinin statüsü
belirlenmiş; onlar da bu yasaya uymak durumundalar. Özellikle bu konuda
çalışmalar yapmamız lazım.
Taraftar-yönetici ilişkilerinde birtakım maddî
ilişkilerin olduğu doğrudur. Bunları zaman zaman okuyoruz, duyuyoruz,
yaşıyoruz. Bu nedenle, özellikle, dürüst, karakterli ve kararlı yöneticilere
ihtiyaç var. Bu yöneticilere yalnız spor kulüplerinde değil, federasyonlarda da
var, hakemlik bazında da var, il yönetimleri açısından da var, vali olarak da
var, emniyet müdürü olarak da var. Özellikle kararlı olursak, sabırlı olursak
ve bu işte ısrarcı olursak, ben, bu konudaki iyileşmelerin önümüzdeki dönemde
olabileceğini, çok yakın bir dönemde olabileceğini düşünüyorum.
Özellikle olayın bir eğitim boyutu var. Ben, burada ve
Plan ve Bütçe Komisyonunda şunu söylemiştim: Bu yasayı geçirdik; ama, bu yasa
geçti diye hemen şiddet ve düzensizlik önlenmez. Neden önlenmez, neden bu hale
geldi; birden gelmedi, birden de önlenmez.
Dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda Kültür Bakanlığı
bütçesinde şunu söyledim ve sizlerle bunu paylaşmak istiyorum: Özellikle, 2
yaş, 3 yaş, 5 yaş, 6 yaş çocuklarımız, bugün, çizgi filmlerle, yabancı, ithal
çizgi filmlerle, şiddet içeren, anane ve geleneğimize, millî kültür ve
değerlerimize uygun olmayan, tamamen karşıtı olan bu çizgi filmlerle, böyle,
yoğun bir baskı altındalar. Bizim, işe, evvela buradan başlamamız lazım.
Ben, yine burada söylemiştim; özellikle okullarda spor
bilincini değiştirmemiz lazım, spor kültürünü, sporun centilmenlik, barış,
hoşgörü olduğunu anlatmamız lazım. Özellikle, Millî Eğitim Bakanlığı ile
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün bir çalışması var ve bir de, şu eseri
gördüm, çok mutlu oldum; Türk Millî Olimpiyat Komitesi, İlköğretim Okullarında
Spor Kültürü ve Olimpik Eğitim Kılavuz Kitabı hazırlanmış; bunu devam
ettirmemiz lazım. Spor ve sosyal hayat, spor ve kuralları, spor ve arkadaşlık,
sporda başarılı olma, sporda centilmence davranış, yasadışı rekabet ve doping
gibi konular var. Yani, bir maçın sonucunun her şey olmadığını anlatmamız
lazım, spora katılmanın çok şey olduğunu anlatmamız lazım, sporun bir eğlence
olduğunu, biraz evvel de bahsettiğim gibi, işte, bir düğüne gider gibi, bir
geziye gider gibi, bir nişana gider gibi, bir pikniğe gider gibi buraya gidip
zevk almamız gerektiğini anlatmamız lazım. Özellikle, medyadaki kışkırtıcı
beyanlardan vazgeçilmesi lazım. Zaten, bu, yasamızda da var; ama, ben,
özellikle medyaya sesleniyorum; medyamızın bu konuda çok duyarlı olması lazım;
kışkırtıcı yayınlar, maalesef, gençlerimizi etkiliyor; özellikle bu konuda çok
dikkatli olmamız lazım.
Kulüp yöneticilerinin, olayı bir namus olayından
çıkarıp, bir yarışma olduğunu, yarışmanın sonunda her türlü sonuca saygı
gösterilmesi gerektiğini yüzde yüz belirtmeleri lazım. Aksi takdirde, rüzgâr
ekip fırtına biçiyoruz, Allah korusun. İnşallah, bu olay sondur diye
düşünüyorum.
Özellikle, bu, insan kalitesiyle ilgilidir. İnsan
kalitesi, özellikle futbol kulüplerimizin yönetimleriyle de ilgilidir.
Yöneticileriyle ilgili, üyelerimizle ilgili, genel kurullarla ilgili son derece
çalışmamız lazım. Özellikle, yüzmilyonlarca dolar -ki, Türkiye'deki rakam 400
000 000 dolardır- bu sektörde harcanıyor. 20 000 000-30 000 000 dolar harcayan
bir kulüple -dernek statüsüyle- (A) derneğini aynı statüde tutmamız doğru
değildir. Bu malî hareketlerin şeffaf olması lazım, denetlenebilir olması
lazım. Çünkü, bu Meclis, özellikle bu dönemde CHP'siyle, AK Partisiyle futbol
kulüplerimize çok önemli katkılar yapmıştır. Ne yapmıştır; stopajları yüzde
40'tan yüzde 15'e düşürmüştür. Ne yapmıştır; vergi barışıyla vergiler
affedilmiştir; sonra, vergi affı olmuştur. En son, temmuz ayında, yine, vergi
borçları 5 yıla yayılmıştır ve yüzde 36 faiz yüzde 6'ya düşürülmüştür. Daha,
artık, himaye edecek bir durum yok. Sporcularımız da vergi verecek ve
özellikle, futbol kulüplerimizin çift defter uygulamasından tek defter
uygulamasına geçmeleri lazım. Buradaki para ilişkilerinin, özellikle, biraz
sonra geçeceğimiz, işte, şike ve haksız rekabet konusunda denetlenebilir olması
lazım.
Özellikle, bu yasanın uygulanmasına ilişkin yapılan
incelemelerde, işte, bu söylediğim x-ray'le ilgili biraz eksiklikler var.
Statlarımızın UEFA standartlarında olması gerekiyor. UEFA'nın idarî, malî,
teknik kriterlerine kulüplerimizin tamamının uyması lazım. Aksi takdirde,
müeyyideler var. Özel güvenlik güçlerinin tabiî ki, hizmet yönünden eksikleri
olduğunu görüyoruz. Özel güvenlik kolay bir iş değildir. Özellikle, hadise
olmadan önce, hadiseyi sezebilen, insan psikolojisi bilen ve son derece
yetiştirilmiş insanlara ihtiyaç vardır. Bu konuda biraz sıkıntı çekebiliriz;
ama, bu konuda İçişleri Bakanlığımızın deneyimlerinden yararlanmamız gerekiyor.
Özellikle, spor kulüpleri, taraftar dernekleri, taraftar temsilcileri,
federasyonlar, il spor güvenlik kurulu ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün,
yasanın amaçlanan biçimde uygulanması için üzerlerine düşen görev, yetki ve sorumlulukları
yerine getirmeleri gerekmektedir. Yasa, ancak bu yolla şiddet ve düzensizliği
önleyebilecektir. Bu şiddet ve düzensizlikle ilgili yasaların çıktığı ülkelere
bakıyoruz, mesela, İtalya'da yüzde 25 azalma görüyoruz. Ben inanıyorum ki,
ülkemizde de bu azalma olacak; ama, burada birlikte hareket etmemiz gerekiyor.
Özellikle aileden, ilköğretim seviyesinden başlayarak
eğitime son derece önem vermemiz gerekiyor. Eğiticilerin hedefi, küçük yaşlarda
spora başlayan çocuklarımızın sadece spora karşı yeteneklerini geliştirmek
değil, onların spor kavramına olan saygılarını tesis etmek ve sporu tümüyle
doğru algılamalarını sağlamak olmalıdır.
Aile büyüklerinin çocuklarına ilk öğreteceği şey, bir
takımın taraftarı olması değil, önce sporu, sporcuyu ve sporun içindeki tüm
unsurları anlatmak ve sevdirmek olmalıdır. Yeni nesiller, sevgisizliğe de
nefrete de şiddete de aldatmaya da haksız kazanca da gerçek sporda asla yer
olmadığını bilerek yetiştirilmelidir. Bu da bizim en büyük görevimizdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insan yaşamının
vazgeçilmez bir unsuru olan spor, yaşamın diğer alanlarını da etkilemektedir.
Sportif mücadelelerin belli kurallar içerisinde gerçekleşmesi, bireysel ve
toplumsal yaşamda önemli bir işleve sahip olan sporda, ahlak, olmazsa olmaz bir
olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sporun ve özellikle futbolun etki alanının geniş
olması, yasadışı yollarla rant peşinde olan kişilerin de bu sektöre yönelmesine
neden olmuş ve bu yarış ister istemez sporun ruhuna aykırı olan şike ve benzeri
bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Sporumuzda, özellikle
futbolumuzda ortaya atılan şike iddiaları, konuyla ilgili yazılı ve görsel
basında yapılan yayınlar, hem Türk sporunu ve sporcularını hem de kamuoyumuzu
rahatsız etmekte, Türkiye'nin ve Türk sporunun itibarını uluslararası
platformda zedelemektedir.
Özellikle kayıtdışı ekonominin, maalesef, yaygın olduğu
ülkemizde yılda yaklaşık 400 000 000 doların dolaştığı futbol, bir hobi
olmaktan artık çıkmış, bir sektör haline gelmiş. Bu durum, olumlu olduğu gibi
olumsuz bazı gelişmelere de yol açmıştır. Futbola olan ilgi ve sahip olunan
ekonomik gücün büyüklüğü, futbolun tertemiz ve kendi ilkeleri içerisinde yol
alabilme imkânlarını zorlamaktadır. Bu zorluklardan biri ve en önemlisi, futbol
alanında yaşanan şike olaylarıdır. Dünya futbolunun bir gerçeği olan şike, ne
yazık ki ülkemizde de bir sorun haline gelmiştir. Özellikle bir şirketin yapmış
olduğu istatistikte, "Türkiye'de şike var mıdır" sorusuna, halkımızın
yüzde 93,6'sı"evet vardır" diye, maalesef, cevap vermiştir.
Spor karşılaşmalarında şikenin tanımı, müsabakanın ya
da yarışın sonucunun önceden belirlenmesi, anlaşmalı karşılaşma, danışıklı
dövüş, haksız bir çıkar sağlamak amacıyla bir işin sonucunu gizli ve önceden
yapılan bir anlaşmayla belirlemedir. Gizli bir anlaşma, aldatma ve haksız çıkar
söz konusudur. Tanımdan anlaşılacağı gibi, şike, spor olayının bütün ilkelerini
ve ahlak kurallarını yok sayan, fair play uygulamalarını ortadan kaldıran,
ahlâkdışı bir olgudur.
Eski olimpiyat oyunlarının kayıtlarından bakıyoruz;
ikibin yıl öncesine dayanan, milattan sonra 2 nci ve 3 üncü yüzyıllara ait
Likya Antik Kenti yazıtlarında da şikeyle ilgili, maalesef, belgeler
bulunmaktadır. Demek ki, bu dünya kuruldu kurulalı bu tip ahlâkdışı uygulamalar
olmuştur.
Dört şeklinden bahsediliyor; sosyal ya da siyasî
baskıyla yapılan şike, hatır şikesi, maddî kazanç şikesi ve en önemlisi de,
özellikle İtalya'da "kara toto" olarak bilinen bahis şikesi. Tabiî,
özellikle, İtalya'da, bu konuda, çok önemli cezalar verildi; çok önemli iki
tane kulüp küme düşürüldü; birtakım oyuncular men cezası aldı. Marsilya Kulübü
küme düşürüldü biliyorsunuz; başkanı hapis cezası yedi. En son yaşanan en
önemli olay da Litvanya'daki Ekranas Kulübü ligden düşürüldü. Bunları da size
bilgi olarak vereyim.
Bizde tarihçe 1963-1964 yıllarına kadar gidiyor. Daha
sonra -bu olay çok az tespit edilir; ama- ceza verilen hiçbir hadise yok.
Tabiî ki, özerkliğe geçildikten sonra, 1994'te,
özellikle bir Şike Araştırma Kurulu oluşturulmuş, onun da çalışmaları devam
etmekte. Bunun amacı "futbol müsabakalarında, öncesi, yapılması sırasında
veya sonrasında, müsabakanın sonucu üzerinde tarafların anlaşma yapıp
yapmadıklarını araştırmak" olarak belirtilmiştir. Şike Araştırma Kurulu
çalışmalarını belirleyen talimatta şikenin tanımı ise "bir futbol
müsabakasının sonucunu hukuka aykırı, gayrimeşru veya normal olmayan biçimde
değiştirmek üzere tarafların anlaşmaları" şeklinde yer alıyor; özellikle,
bu Araştırma Kurulunun soruşturmaya başlama biçimi "Federasyona yapılan
ihbar, şikâyet ve bildirimler, yazılı veya sözlü olsun, Federasyon Yönetim
Kurulunca incelenmek üzere Kurula intikal ettirilir" şeklinde yer
almaktadır.
Özellikle Futbol Disiplin Talimatımızın 37 nci
maddesinde "hileli ve danışıklı futbol müsabakası yapan, yaptıran kişiler
ve aracıları en az bir yıl müsabakadan men cezası veya o kadar süreyle Futbol
Federasyonunca küme düşümü cezasıyla cezalandırılır" hükmü getirilmiştir.
Tabiî, 3289 sayılı Yasaya dayanılarak yürürlüğe konulan
Amatör Spor Dalları Ceza Yönetmeliğinde 63 üncü, 64 üncü maddeler, 49 ve 50 nci
maddeler, 47 nci madde, yine, bu konuda yaptırımlar getirmektedir.
Futbol olayı, oynayanlar, seyredenler, yönetenler,
haber yapanlarla bir bütündür; şike, bu bütünün parçasıdır. Sorunun yalnızca
bir parçasını halletmek sorunu çözmüyor; dolayısıyla, sorunun çözümü için tüm
sorumlu parçaların çözümlenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, şikeyle ilgili bir
ya da birkaç parçanın üzerine gidilip diğer unsurlar halledilmezse, şike yine
sorun olarak kalacaktır.
Özellikle futbol, toplumun ayrılmaz bir parçasıdır; bu
özelliğini de her zaman sürdürecektir. Bizler, bu denli toplumla birlikte olan
futbolun, gençlerimizin toplumsal bir varlık olarak gelişmelerindeki gücünü
olumlu olarak kullanabilmeliyiz. Bu anlamda, futbolda şike olaylarını değil,
şikesiz bir futbol ortamını gelecek nesillere bırakma gayretini göstermeliyiz.
Özellikle teşvik primi konusunda, maalesef, ülkemizde,
hâlâ bir yasal statü belirli değil; ahlakî ve yasal olup olmadığı konusunda. O
bakımdan, Futbol Birliğinin, Federasyonumuzun ve bizlerin, buna hemen karar
vermemiz gerekiyor. Özellikle birtakım kulüp başkanları, bu olsun diyor, bunun
bir mahzuru yok; ama, tabiî ki bunun ahlakî bir şey olmadığını düşünüyorum;
ama, bununla ilgili hiçbir müeyyide yok. Biz teşvik veriyoruz, verdik diyor;
ama, hiçbir cezaî müeyyide olmadı. Bunu da özellikle gündeme getirmemiz
gerekiyor.
Öneriler ne olabilir:
Genel hukuk kurallarına göre ispatı çok zor olan şike
konusunda, müsabakanın hakem ve gözlemci raporlarının Tahkim Kurulunca
değerlendirilmesi neticesinde kanaate dayanarak karar verilebilir.
Şike Komisyonunun işlevi genişletilebilir.
Kulüp bütçelerinin belirli periyotlarla, ciddî bir
biçimde denetlenmesi -ki, biraz evvel söyledim, UEFA kriterlerinde zaten bu
var- tek deftere geçilmesi gerekiyor, para hareketinin gözlenmesi gerekiyor.
Spor medyasının, şikenin önlenmesinde olumlu
katkılarıyla yol gösterici olarak konuya eğilmesi, kendi deneyimlerini hem
okuyucularına hem de bu sporu fiilen yapanlara aktarmaları olayların
önlenmesinde etkili bir yol olarak düşünülebilir.
Sportif başarının yanında, vazgeçilmez unsurlardan olan
erdemlilik ve dürüstlük de istenmelidir diye düşünüyorum.
Özellikle, profesyonel kulüplerimizin dernek
statüsünden mutlaka çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Tabiî, bu konu,
oluşturulacak komisyonumuzda tartışılacak ve ortaya bir rapor çıkarılacaktır.
Meclisimiz, bu konuya özellikle el atmıştır; spora çok
yatkın, sporu çok seven bir Meclisimiz var, Başbakanımız var; o bakımdan,
tüm...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özak, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
FARUK NAFİZ ÖZAK (Devamla) - Tabiî ki, toplumun
Meclisimizden büyük beklentisi var. İnşallah, güzel çalışmalar yaparak, yasanın
uygulanması suretiyle, eksiklikler varsa giderilmesi suretiyle, özellikle
sporda şiddet ve düzensizliği asgarîye indirmek durumundayız. Şikeyi, haksız
rekabeti, sporla ve futbolla bağdaşmayan diğer olguları ortadan kaldırmak, en
azından asgarîye indirmek hepimizin görevi diye düşünüyorum.
AK Parti Grubu olarak, sporda şiddet, rüşvet, şike,
haksız rekabet iddialarının üzerine gidilmesi konusunda yapılması gereken her
türlü çalışmaya sonuna kadar katkı sağlayacağımızı bir kez daha ifade ediyorum;
bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özak.
Önerge üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Özpolat; buyurun.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerin önemli gündem maddesi futbolda
şike iddiaları ve tırmanan şiddet olaylarıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum
adına, Meclisi selamlıyorum.
Hatırlayacağımız gibi, ekim ayının son haftasında, spor
camiasına, âdeta bir bomba düştü. Medya, bir kez daha, önemli bir vurguna ışık
tuttu. İddialar gerçekten de dehşet vericiydi. Bir mafya liderinin ve
adamlarının bazı telefon konuşmaları dinlenmeye takılmıştı. Futbolda şike
iddiaları öteden beri vardı; ancak, ilk kez, bu denli deşifre oluyor, su yüzüne
çıkıyordu. Bu konuşmalarda, süper lig maçlarına gölge düşürecek çok önemli
iddialar vardı; süper lig üzerine oynanan kirli oyunlar ortaya döküldü, medya
ve kamuoyu bu konunun genel adını "şike sohbetleri" olarak belirledi.
Şike sohbetleri, mafya üyeleri ile futbol camiasından isimler arasında
geçiyordu. Konuşmalar dudak uçuklatacak türdendi ve ihale dağıtılır gibi futbol
maçlarını dağıttıkları, konuşmalarından anlaşılıyordu.
Emniyetin Sedat Peker ve grubuna karşı başlattığı
operasyon, çetelerin ve mafyanın hayatımızın her alanını nasıl kuşattığını bir
kez daha gösteriyordu; yani, babalar, artık, her yerde; siyasette, ticarette,
futbolda bir babalar koalisyonu oluşmuştu sanki. Her şey kendi olağan seyrinde
gelişmiyor, her şeye müdahale ediyorlar, her olayı kendi lehlerine çevirmeye,
her şeyden çıkar sağlamaya çalışıyorlar; futbol camiası da, bu müdahale ve
kirlenmeden fazlasıyla nasibini almış görünüyor.
Ne yazık ki, formalara ve yeşil çimlere de çamur
sıçramıştır. Kulüp kongrelerini bile himayelerine almışlar. Milyonlarca insan
futbol karşılaşması izlediğini sanırken, aslında, mafya ve işbirlikçilerine güç
aktarıyor, kaynak yaratıyor. Oysa, insanlarımızın en temel eğlencesi futboldur.
Futbol karşılaşmaları büyük bir ilgiyle izlenir. Taraftarın önemli bir oranı
yoksul ve dargelirlidir; tek eğlencelerine kaynak ayırırken zorlanırlar, her
şeye rağmen taraftarlıklarını büyük bir sadakatle, fedakârlıkla korurlar, temiz
duygularla futbol karşılaşmalarına gider, sevdikleri renklere destek verirler;
ama, iddialara bakılırsa, onlar futbol oyununu seyrettiklerini sanırken,
aslında, mafyanın kendilerine oynadığı oyunu izlemektedirler. Mafya,
taraftarla, spor kamuoyuyla, âdeta dalga geçiyor, maçların sonuçları baştan
belli oluyor. Mafya, bahisçiler, futbolcular, kulüp yöneticileri ve hakemlerle
sağladığı işbirliği sayesinde, sporun ruhunu yok ediyor.
Sporun ruhunu barış ve dostluk oluşturur. Sporun amacı,
adaletli ve eşit koşullarda yarıştır, sağlıktır, iyiliktir, güzelliktir,
eğlencedir. Öyle anlaşılıyor ki, burada da eğlenenler var. Mesela, bu karanlık
kişiler pek eğleniyor, hem de taraftarların duygularıyla eğleniyorlar.
"Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur"
demişler. Bu sözde, spor yapmanın önemi de vurgulanır; ama, bakıyoruz da, şu
anda Türk futbolu, hasta kafaların yarattığı karanlıkların gölgesi altında.
Gerçekten çok yazık. Mustafa Kemal Atatürk'ün "ben, sporcunun zeki, çevik
ve akıllısını severim" sözünü şimdi utanarak hatırlıyoruz. Atatürk, zeki
ve çevik olmak yetmez demek istemiştir; sporcu, asıl, ahlâklı olduğunda
değerlidir.
Peki, nasıl oluyor da, futbolumuzda kirlenme bu denli
yaygın olabiliyor?.. Sorunun kaynağı, mafya babalarını bu denli baş tacı eden
anlayışta gizlidir. Kimi dönemlerde, kimi görevlerde mafya üyelerini kullanan
devlet yöneticileri, sporumuza sirayet eden karanlık ilişkilerin de başta gelen
sorumlusudur. Mafya elebaşıları, âdeta şımartılmıştır, baş tacı edilmiştir,
kendilerine inanılmaz olanaklar, fırsatlar sağlanmıştır. Onlar da, semirdikçe
semirmiştir. Bir süre sonra, bu olanaklar onlara az gelmeye başlamıştır.
Pervasızca, hayatın her alanında söz sahibi olmak, egemenlik alanlarını
genişletmek istemişlerdir. Bu çetelerin nasıl itibar gördüklerini hepimiz
izliyor ve görüyoruz. Elleri her yere uzanıyor, önlerinde bütün kapılar kolayca
açılıveriyor. Çatlı, Kırcı, Çakıcı örneklerini hatırlayınız. Kolayca
pasaportlar alıyor, etkili ve yetkili kişilerle içli dışlı olunuyor, işlerini
kolayca hallediyorlar. Futboldaki iddiaların temelinde de, uzun yıllara dayanan
bu anlayış yatmaktadır.
Bu çeteler, gördükleri itibar ve yarattıkları korku
imparatorlukları sayesinde, şimdi, her şeyi ele geçirmek istiyorlar. Artık,
kendilerini yaratan ve büyütenlerin de kontrolünden çıkmış durumdalar. Mafya
dizileri de, ne yazık ki, yaratılan bu güçlü etkinin bir parçası haline
gelmiştir. Yoksul ailelerin çocukları bu çetelere özenmekte ve kolayca ağlarına
düşmektedir. Böylece, çeteler bol eleman bulmaktadır. Sonuçta da, her alana
müdahale cesaretini kendilerinde görmektedirler.
Bu noktadaki en temel sorun ise, hukuk devleti
anlayışının yerleşmemiş olmasındandır; zira, hukukun güçlü ve üstün olduğu bir
ülkede, mafya ve çeteler bu denli etkili olamazlar. En önemli bir eksiklik de,
yolsuzluk ekonomisiyle ciddiyet, cesaret ve samimiyet gerektiren bir mücadele
başlatılamamasıdır.
Cumhuriyet Halk Partisinin üzerinde ısrarla durduğu
dokunulmazlıkların kaldırılması, bu mücadelenin ilk adımıdır; bu adım derhal
atılmalıdır. Ülkemiz, bir an önce, yakın tarihiyle yüzleşmeli, hesaplaşmalıdır.
Mafyanın siyasetten beslendiği süreçler artık geride kalmalıdır.
Mafya-siyaset-ticaret ilişkileri, bu ülkenin geleceği önündeki en büyük
engeldir. Sadece futbolumuza değil, karanlık ilişkilerin kirlettiği her alana
itibarını yeniden kazandırmak gerekiyor. Bu görevi bu Meclis yapabilir.
Cumhuriyet Halk Partisi, bu konuda üzerine düşeni yapmaya ve her tür desteği
sağlamaya hazırdır. Milyonlarca taraftar, futbol-mafya ilişkilerinin
boyutlarını merak ediyor; onların yüreğini ferahlatmak zorundayız.
Şike olaylarına karışanlar, bunlara olanak sağlayanlar
deşifre edilmeli ve haklarında yasal süreç başlatılmalıdır. Olaylar ve iddialar
sıcaklığını korurken işin üzerine gidilmelidir. Böylece, yeni hukukdışı
girişimler önlenmeli, yeşil sahalar kirlilikten, korku ve şiddetten
arındırılmalıdır.
Tribün terörü ve son olarak 16 yaşındaki genç
taraftarın öldürülmesi, futbolumuzun sorunlarıyla ilgili önlemlerin ciddiyetle
ele alınması gerektiğini bir kez daha göstermiştir.
Son zamanlarda, neredeyse her maçta olay var; olaysız
geçen hafta yok gibi. Olaylar, öyle küçümsenecek türden de değil; cinnet
türünden kavgalar çıkıyor; çünkü, tribünlerde rant çeteleri var. İddialara
bakılırsa, tribünde daha güçlü görünmek adına, bu çocuklar, sahte bilet
verilerek içeriye alınıyorlar veya biletsiz içeri alınıyorlar. Üstelik burada
önemli bir vergi kaçağı da oluşuyor. Bunu yapanlar da kulüp yöneticileri.
Yine, değerli bir spor yazarının iddiasına göre, çoğu
14-20 yaş arasındaki bu taraftar çocuklara maçlara gitmeden önce uyuşturucu
veriliyor; çünkü, kendilerinden geçerek takımlarını desteklemeleri isteniyor.
Böylece, tribün üstünlüğü sağlanmış olacak.
Yine, tribünde güçlü olmak adına statlara bıçak,
tornavida benzeri kesici, delici aletler sokulmasına göz yumuluyor.
Yine, iddia odur ki, bazı kulüp yöneticileri, üst
araması yaptırmadan biletsiz olarak stada taraftar alınmasını... İçeriye içki
bile sokuluyor. Bunca kötülük kaynağının içeriye alındığı bir yerde hangi
futbol maçı sağlıkla yapılır?!
Mafya üyelerine pasaport sağlanmasının altından bile
kulüp yöneticileri çıkıyor.
Düşünün, burada, futboldan, spordan bahsediyoruz; ama,
içinde uyuşturucu var, şiddet var, cinnet var, cinayet var, sahtecilik var,
şike var, mafya var, küfrün en ağırı var; ne kadar çirkinlik varsa hepsi
futbolda; ortada, bir tek, sporun ruhu yok, gerçek futbol yok; çünkü, denetim
yok, müeyyide yok; çünkü, yasalar olsa da uygulama yok.
Futbolumuzun bu denli şiddete ve kirliliğe teslim
olmasının temel nedenleri işsizlik, açlık, yoksulluk, eğitimsizlik, kimsesizlik
ve çaresizliktir. İşsizliğin, yoksulluğun, sosyal adaletsizliğin gençlerde
yarattığı öfke tribünlerde patlıyor. Eğitim şansı olmayan idealsiz gençler,
kimlik bunalımıyla kendilerini ait hissedebilecekleri bir mecra arıyor. Futbol,
bu anlamda biçilmiş kaftan. Bir takımın taraftarı olmak, işte o aidiyet
eksikliğini gideriyor. Hayatlarındaki belirsizlik ve boşluk, takım fanatizmiyle
doluyor. Böylece, takımını ölümüne destekleyen bir cinnet durumu ortaya
çıkıyor. Bu ölümüne bağlılıkla, her tür tuzağa düşmeye hazır hale geliyorlar.
Uyuşturucu tüccarları için, mafya için, her tür karanlık durum için potansiyel
oluyorlar, maşa haline geliyorlar.
Değerli arkadaşlarım, işsizlik, yoksulluk ve buna bağlı
olarak eğitimsizlik, gençlerimizi birer suç makinesi haline çeviriyor. Gelecek
kaygısı, gençlerimizi öfkeye, öfke de şiddete teslim ediyor. Böylece, ülkemiz
iki temel terörün kıskacında çaresizleşiyor; biri tribün terörü, diğeri kapkaç
terörü. Bu çocukların kaybedecekleri hiçbir şey yok, kolayca karanlık
ilişkilerin içerisine düşüyor, kolayca suç işleyebiliyorlar.
Sahip çıkmadığımız, sokağa ittiğimiz, sorunlarını
çözemediğimiz, iş vermediğimiz, eğitim şansı tanımadığımız, yok saydığımız,
unuttuğumuz çocuklarımız, bize, kendilerini, işte böyle dehşet ve şiddetle
hatırlatıyorlar. Açlık ve yoksulluk büyüdükçe, suç da büyüyor. Toplumsal barış
ve güvenlik yok oluyor. Kentlerimiz, şiddete, suça teslim. Bir şiddet ve
kirlenme kültürü oluşuyor. Şiddeti yücelten anlayış genişliyor. Medyaya sıkça
yansıyan şiddet olaylarının görüntüleri, şiddeti kanıksatıyor,
olağanlaştırıyor.
Dolayısıyla, her alandaki kirlenme ve şiddeti çözmek
için, sorunun kaynağına inmek gerekiyor. Yoksulluk ve eğitimsizlikle, planlı ve
programlı bir mücadele başlatmak zorunlu. Öyle, geçici tedbirlerle bu olayların
önüne geçilemez. Yoksunluğu ve yoksulluğu yenmeden, ne şikeyi ne de şiddeti
yenebiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taraftarın ve kamuoyunun
güvenini yeniden sağlayacak, güçlü tedbirlere acilen ihtiyaç vardır.
Milyonlarca masum taraftarın futbol keyfi, çetelerin ve işbirlikçilerinin ve
basiretsiz yöneticilerin rant ve güç sevdasına kurban edilmemelidir. Futbol
camiasındaki bazı kötü niyetliler de, ayıklanmalı ve haklarında bir an önce
hukuk süreci başlatılmalıdır.
Bu anlamda, futbol camiasının yürekli ve temiz
unsurlarının da katkısına ihtiyaç olacaktır. Herkes bildiklerini paylaşmalıdır.
Futbolu kirletenleri içlerinden ayıklamalıdırlar. Elbette, Meclise, hükümete ve
tabiî ki Futbol Federasyonuna, kulüp yöneticilerine, önümüzdeki süreçte önemli
görevler düşüyor; bir daha, 16 yaşındaki genç fidanlar toprağa zamansız
düşmesin diye.
Cihat Aktaş'a, bu gencecik çocuğumuza Allah'tan rahmet,
ailesine ve gerçek futbol taraftarlarına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
sabır ve başsağlığı diliyorum.
Bu cinayeti azmettirenler, buna zemin hazırlayanlar ve
tüm sorumlular, kesinlikle yargıya hesap vermelidirler.
Buradan, genç taraftarlara da bir çağrıda bulunmak
istiyorum: Futbol, güzellikler için oynanır, barış ve dostluğu geliştirir,
pekiştirir. Futbolu gerçekten seviyorsanız, tribünlerde barışı koruyunuz.
Bugünlerde, statlarda barışı korumak, ülkede barışı korumakla eşdeğerdedir.
Futbolumuzu AB normlarına yükseltmek üzere yeniden ele almalı, ortak
duyarlılıkla sorunlarını çözmeliyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, bu
ortak duyarlılık için önemli bir fırsat doğmuştur. Sporun sorunlarının çözümü
noktasında, şu anda, hem kamuoyunda hem Mecliste bir uzlaşma vardır. Her tür
karar, yasa ve yönetmelik, bu uzlaşı ortamında rahatlıkla çıkarılabilir.
Üstelik, sadece futbolu değil, sporun tüm dallarını bir bütün olarak ele almak
gerekiyor; haksız ranttan, şikeden, şiddetten, tacizden dopinge kadar tüm
konuları masaya yatırmak gerekiyor. Araştırma komisyonu, bu anlamda çok değerli
bir görevi yerine getirecektir.
Değerli arkadaşlarım, daima bilgi ve belgelerden söz
ediliyor; ancak, bu belgeler bir türlü ortaya çıkarılamıyor; çünkü, insanlar,
bildiklerini paylaşmaktan korkuyorlar. Zira, ortada çok büyük bir rant var. Bu
ranttan olmak istemeyenler, insanlara korku salıyorlar; ancak, Meclis
araştırması komisyonu için bu delillere ulaşmak daha da kolay olabilir;
Meclisin güvenilirliği bu işi kolaylaştıracaktır. Bu noktada, bilgi
sahiplerinin güvenliğinin sağlanması, sonuca ulaşmada büyük önem taşımaktadır.
Elbette, kurulacak komisyonda, tüm milletvekili
arkadaşlarımız çok değerli ve titiz bir çalışma yapacaklardır, o duyarlılığa
sahiptirler; ancak, kafalarda soru yaratmamak için, komisyonda, taraftarlığı
öne çıkmayan arkadaşlarımızdan yararlanılması daha doğru olur diye düşünüyorum.
Ben, komisyonda, her iki parti grubumuzun da bu duyarlılığa önem ve özen
göstereceğini bekliyorum.
Olaylar sıcakken, bu geniş uzlaşı varken, Yüce
Meclisimiz, sporu yeniden centilmenlik ruhuna, spor etiğine uygun hale
getirecek çalışma ve düzenlemeleri aciliyetle yapmalıdır. Bu anlamda, tüm spor
camiasını da göreve çağırıyoruz. Özellikle kulüp yöneticilerine görev düşüyor.
Taraftarı onikinci oyuncu yapma sevdasından vazgeçmelidirler. Spor, savaş
değil, oyun olmalıdır. Sporun sorunlarını diğer toplumsal sorunlardan
soyutlamadan, çok yönlü olarak ele alma fırsatı elimizdedir; bu fırsatı iyi
değerlendirelim.
Bu düşüncelerle teşekkür eder, Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özpolat.
Önerge üzerinde, önerge sahibi olarak, Samsun
Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; beş ayrı önergenin birleştirilerek görüşüldüğü, kısaca, sporun
encamını ortaya koyacak bir araştırma önergesinin Meclis gündemine alınmasıyla
ilgili önergeler arasında, ben ve 26 arkadaşımın da imzalayıp sekiz ay önce
Yüce Parlamentonun gündemine taşıdığı bir gündemle huzurunuzdayım; bu
vesileyle, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugüne kadar spordan "zede" olanlara,
yaralananlara, son olarak kaybettiğimiz genç kardeşimizi de rahmetle yâd
ederek, geçmiş olsun diyor, spordan zade olanların da -yani, bunun bir
"zedesi", bir de "zadesi" var- sorgulanması imkânının hazırlanacağı
bir çalışmanın burada yapılmasını umut ve temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Yüce Parlamento, toplum içerisinde
meydana gelen bu ve benzeri olayları, kurumlar ve kuruluşlar özerk de olsa, ele
almak, değerlendirmek, bunların üzerine araştırma komisyonları aracılığıyla
gitme, sonuca ulaştırma hususunda bugüne kadar ciddî gayretler sarf etmiştir.
Umuyorum, bu görüşmelerden sonra sizlerin oylarıyla bir araştırma komisyonu
oluşacak. Bütünüyle sporu masaya yatırarak Parlamento zemininde yanlışlarına
dur diyecek, doğru olanlara da beraber gönül ve destek verecek bir anlayışı
burada ikame etme fırsatımız, inşallah, olur. Çünkü, bir ara, bir anket
yapıldı, bildiğim kadarıyla, Parlamentoda takım tutmayan arkadaşımız hemen
hemen yok; ama, nedense, Türkiye'de spor denilince akla futbol, futbol
denilince de akla süper lig, süper lig denilince de akla üç tane İstanbul
büyükleri geliyor. Bu tabir bile rencide edici bana göre değerli arkadaşlarım.
Sporun büyüğü yok. Stada çıkan, sahaya çıkan, gücünü ortaya koyar. Büyüklük,
futbolsa 90 dakika, diğer aktivitelerse, kaç dakikaysa -güreş, minder vesaire-
o süredir. Dolayısıyla, bu yaklaşım, bir İstanbul yaklaşımı ortaya koymuştur ve
nedense, bu tür olaylar, hep, İstanbul takımlarının, ya Anadolu'ya çıkışında ya
da Anadolu'nun İstanbul'a taşınmasında meydana gelmektedir. Böyle bir ayırımı
yapmaya belki mecbur olduğum görüntüye sebep olanlar adına üzüntü verici; ama,
şahsen böyle bir değerlendirmeyi yapmada da haklı olduğumu lütfen kabul
buyurunuz.
Değerli arkadaşlar, spor, ahlâktır, dürüstlüktür,
centilmenliktir; insanların akıl ve vücut sağlığının gelişimine yardımcı olan,
ülkelerin, milletlerin ve takımların tanıtımına, aralarında kardeşlik, dostluk
ve barışın yaygınlaşmasına vesile olan önemli bir aksiyondur. Ülkemiz, başta
futbol olmak üzere, sporun her dalında, ata sporumuz ve diğer dallarda bugüne
kadar sayısız başarılar göstermiş ve isimleri unutulmayan çok sayıda
sporcuları, gerek ferdî gerek kolektif sporcu olarak ortaya koymuştur.
Tabiî, bu arada, sporda şaibeler, dedikodular ne kadar
yaygınlaşıyorsa, ahlakî erozyon ne kadar fazla oluyorsa, alanlarda da kayıp ve
zaaflar o ölçüde artıyor. Mesela, Millî Takımımızın geçen haftaki yenilgisi her
birimizi fevkalade üzmüştür, üzmektedir. Dünya üçüncüsü olan bir takımın kendi
ülkesinde "sıradan bir takıma" böylece yeniliyor olması, başta
Değerli Devlet Bakanımız olmak üzere, tüm spor camiasını yakından ilgilendiren
bir husus olmalıdır.
AHMET ERSİN (İzmir) - İlgileniyor mu, ilgilendi mi?
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Neden, niçin, nasıl, buraya
niye geldik?
Değerli arkadaşlar, üzülerek söylüyorum -var mıdır yok
mudur bilmiyorum, ama- şaibe odur ki, sporda rüşvet var, sporda tehdit var,
sporda tedhiş var, sporda doping var, sporda şike var, sporda şantaj var,
sporda taciz var, sporda mafya-medya ilişkisi var; sporda, özellikle spor adına
yapılan yayınlar içerisinde, spor programlarında, spora ilgi duyan insanları,
gençleri farklı bir psikolojiye sürükleme var. Yani, dedim ki, şu kürsüye
gelirken acaba şöyle mi desem, hani statlarda var ya "ölmeye, ölmeye,
ölmeye geldik!" Bu ne demek, stada gelirken böyle bir beyan?!
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Tekbir getiriyorlar,
tekbir!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hiç duyar mısınız bunları
siz? Değerli Bakanım, bu sözlerin bir suç olduğuna inanıyorum. Statlara ölmeye
değil gülmeye ve insanların, alkışlanmaya, alkışlamaya, stres atmaya gittiğini
ve gitmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bir takım düşünün ki, psikolojik olarak hazırlanmış,
stadın içine giriyor. İşte -geliş nedenlerini az önce Sayın Bakanımız da
açıkladı, arkadaşlar açıkladı, açıklayacağız- bir gençlik düşünün orada, bütün
enerjisiyle, ölmeye, ölmeye, ölmeye gelmiş!.. Niye ölmeye gelmiş?! Başka çaresi
yok, biz, bu maçı alacağız; başka yolu yok. Bunun anlamı şudur: mafyaysa mafya,
çeteyse çete, işbirliğiyse işbirliği, hakem satın almaysa hakem satın alma...
Değerli arkadaşlar, Anadolu takımları, hakem satın
alınmasından dolayı feryat ediyor. Üzülerek söylüyorum, son Beşiktaş-Rize
maçında bile, ciddî boyutta bir fiilî cinayet olmuştur; ama, bir de hakem
cinayeti olmuştur; penaltı olmayan bir hadise penaltıya çevrilmiş, bütün spor
otoritelerinin söylediği... Gözlerimiz var; biz de az çok anlıyoruz. Böyle şey
olmaz!.. Bunlar, toplumu tahrik eder, statları gerer. Psikolojisi henüz yerinde
olmayan... İşte haberlerde var, bu genç, eroin kullanıyormuş, esrar alıyormuş,
bali içiyormuş; bugünkü gazetelerin haberleri... Doğru mudur yanlış mıdır, bunu
Emniyet Teşkilatı takip edecek.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bali içilmez Sayın Vekilim.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bali alınır mı?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Koklanır...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Koklanır... Vallahi,
bilmediğim için, elhamdülillah da bilmiyorum bunu, içilir mi, alınır mı...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Vekilim, bak,
bilenler var!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hayır, herhalde tanıyanlar
var; ben tanımıyordum.
Değerli arkadaşlar, bunu şunun için söylüyorum: Burada
ciddî bir olumsuzluk var. Bu olumsuzluğun giderilmesinin yolu, hukukun
kurallarını çok iyi uygulamaktır. Sayın Bakanım az önce ifade ettiler;
doğrudur. Yasa metinleri de burada elimde. Gayet güzel bir yasa çıktı ve güzel
de bir yönetmelik yayımlandı. Peki, uygulama?.. Neden İstanbul olunca...
Neden... Tırnak içinde söylüyorum: Ben, büyüklük kavramını, 90 dakikada
hakemlerin, falanların filanların desteği olmadan ortaya konulan kahramanlığa,
centilmenliğe bağlıyorum. Bunun dışında büyüklük yoktur. Ne falan ne filan
takım... İşte görüyorsunuz, son hafta bütün hepsi hercümerç oldu. Beklenenler
tersine döndü, yenileceği zannedilenler farklı bir şey ortaya koydu; ama,
Anadolu takımları, üzülerek söylüyorum, tabir yerindeyse, ayakları titreyerek
gidiyor bazı takımların karşısına; acaba bu takımın arkasında hangi mafya gücü
var, hangi çete bağlantısı var, bu hakem neye göre verildi...
Değerli arkadaşlar, Merkez Hakem Kurulunu suçlamak için
söylemiyorum bunları. Bunlar vakıalar, bunlar basına yansıyanlar, bunlar
geçmişe ait konuşmalarımın içinde, metinlerde, ibarelerde, televizyon
programlarında... Çıkıp, hakemlerin hangi maça, niçin, kim tarafından, nasıl
verdirildiğini söylüyor; yani, sonucu baştan belirlenen bir spor anlayışı.
Demek ki, sporda centilmenlik anlayışı da büyük oranda
erozyona uğratıldı. Dolayısıyla, bizim, burada, bu araştırma önergeleriyle,
gerek bu son, çok ciddî olay... Ben, tabiî, son olayı, çok ciddî boyutta bir
olay olarak varsayıyorum; ama, bardağı taşıran son damla olduğunu düşünüyorum.
Bugüne kadar statlarda onlarca yaralanma oldu; ama, bir ölüm olunca, tabiî,
dikkat çekti. Halbuki, hemen hemen her gün elinde bıçaklar...
Ben, şimdi, merak ediyorum ve yine, soruyorum Sayın
Bakanıma: Bir ilden bir ile takım giderken, fanatikleri, taraftarları, kasap
bıçaklarıyla gidiyor, koskoca saldırmalar, kasap bıçakları... Yakalanıyor,
emniyet biraz sonra koyuyor arabaya gönderiyor. Allahaşkına bu ne demektir?!
Mesela, geçende, bir ile giderken, ilin girişinde,
30-40 kilometre dışarıda böyle bir fanatik grup, üç dört otobüs durduruldu ve
içinden koca saldırmalar, bıçaklar... Ekranlarda görüyoruz. Maşallah, Irak'a
gitselerdi Amerika'nın işini bitirirlerdi bunlar. Nereye gidiyorlar; filan yere
maça gidiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, konuşmanız çok güzeldi; ama,
süre tamamlandı.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Konuşmamın daha başındayım
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Toparlayabilir misiniz...
Buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sonra, sekiz aydır bekliyorum
ben bu önergemi.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Şimdi, koca saldırmalarla
gidiyorlar. Nasıl bunlar bırakılır arkadaşlar; bu mümkün mü?! Bu adam bıçakla
Trabzon'a gidiyorsa faraza, Trabzon'da boğazlanacak, af buyurun, hayvanlar için
götürmüyor, kasaplığa gitmiyor. Neye gidiyor?.. Bu saldırmalar elinde ve geri
dönüyor bunlar. Serbest, tekrar gidiyor. Bunun bir müeyyidesi olmazsa, önümüze
böyle facialar gelir. Müeyyidesi var; uygulamayan valiyse vali, emniyetse
emniyet, jandarmaysa jandarma... Bu devlet, bu millet hesabını sormalıdır. (
"Bravo" sesleri, alkışlar) Bu tedbir alınmak zorundadır. Yani, böyle
bir şey olamaz. Ondan sonra ah, vah ediyoruz.
Hakem hata yapıyor. Geçenlerde bir hakem hata yapmış,
lütfen ve keremen, hakemler adına işin iffetini koruma anlamında istifa
buyurmuşlar; büyük ve onurlu bir davranış yapmışlar. Hakem hataları sonuçta
toplumsal bir gerilime sebep oluyor. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, ben,
haksız hakem kararlarının, Federasyonun tutumunun, Merkez Hakem Kurulunun
tavırlarının, spor yazarlarının özellikle kalemlerini kullanırken... Sevgi
diyoruz, barış diyoruz, kardeşlik diyoruz, allahaşkına bir yoklayın bakın...
Yani, bir spor yazarı, bir televizyon programcısı üç gün sonra, beş gün sonra
ayağından yaralandı, bir arkadaşımız vuruldu; yani, o, bundan ufak bir olay
değildi. Şu veya bu şekilde açıklama yaptı. Yani, nereye bu işi taşıyacağız.
Sporun sevgi, sporun kardeşlik, sporun temel ahlak değerleriyle bütünleşen, ki,
Mustafa Kemal'in "ben sporcunun ahlaklısını severim" dediği gibi,
sporun da ahlakı, sporcunun da ahlaklısı, taraftarın da ahlaklısı olması
gerekiyor.
Korkunç bir fanatizm var. Sayın Bakanım az önce ifade
buyurdular, statlara istiab haddinden fazla, biletsiz... İşte, gazetelerde
okuyoruz. Bu bıçaklayan delikanlı bile turnike altından biletsiz olarak girmiş;
böyle girermiş zaman zaman. Şimdi birkısım takımlar, taraftarlarını statlara
toplamak için yüzlerce bileti bedava olarak birkısım sokak çocuklarına
dağıtır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hemen cümlemi toparlıyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bunlara biletleri dağıtır ve
bunlar da elinde... Maşallah, 16 santimetrelik bıçağı ayakkabısının içinde
saklayıvermiş; nasıl saklamış bilmiyorum doğrusu. Bir taraftan insanların
cebinden paraları dahi toparlayabileceğiz; ama, onun bıçağını alamayacağız!..
Mümkün değil, alamıyoruz, saldırmalarla gidiyorlar, illerin kapılarında, illerin
girişlerinde yakalanıyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu vaka önemli bir vakadır. Hani
bizim Temel'in meşhur bir fıkrası var ya, idama gidiyormuş "son isteğin
nedir" demişler. "Ha, bu bana ders olsun demiş.
Sayın Bakanım, umarım ki, bu bize bir ders olur.
Kararlılığınıza inanıyorum, Heyetinizin bu konudaki gayretine de güveniyorum;
ama inanıyorum ki, ciddî bir komisyon araştırmasıyla bu işin içinde neler varsa
-af buyurun, bağışlayın- "hangi kirlilik varsa" üzerine şiddetle
gidilmelidir. Bu "şiddet" sözcüğünü, sporun merhameti anlamına
söylüyorum, yoksa, bildiğimiz o şiddet anlamında değil; yani, sert bir şekilde;
çünkü, idarede merhamet zaaf doğurur.
Efendim, merhametli davranırsınız, iki kurban...
Garibanın suçu neydi; Adana'dan ailesine, komşularına, akrabasına gelmiş,
bayram tatili, sevdiği bir takımın maçına gitmiş. Allah rahmet eylesin,
ailesine sabır versin. Ciddî bir araştırma komisyonuyla, iyi bir sonuç
alacağımıza inanıyorum.
Sayın Bakanım, behemehal ve acilen, yasanın yetersiz
maddeleri varsa, hızlı bir şekilde getirin. Bu yasada cezaların hafif olduğunu
söyleyebilirim burada. Yasa metni elimde, özellikle inceledim. Yukarıda,
komisyonda görüşülürken de -bendenizin oradaki açıklamalarında da var- bu
cezalar hafif gelir dedim ve hakikaten cezalar hafif; ama, bu kadar uygulansa
bile gam değil, bu kadarının da uygulanmadığını üzülerek görüyoruz.
Sonucun hayırlı olması temennisiyle, spor mağdurlarına,
camiasına, zedelerine, bütünüyle beraber, geçmiş olsun diyorum. Zadelerin de
hesabının sorulmasını umuyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
Önerge üzerinde, önerge sahibi olarak, Adana
Milletvekili Abdullah Torun; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
ABDULLAH TORUN (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; spor müsabakalarında meydana geldiği iddia edilen şike ve
şiddet olaylarının önlenmesi için verilen araştırma önergesiyle ilgili olarak,
önerge sahipleri adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Büyük Millet
Meclisinin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Şike ve şiddet olaylarının önlenmesi için vermiş
olduğumuz araştırma önergesinin ne kadar önemli olduğu, pazar günü oynanan
Beşiktaş-Çaykur Rizespor maçında çıkan müessif olaylarla bir kez daha gözler
önüne serilmiştir. Spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesi için
çıkardığımız yasalara rağmen, maalesef, statlarımızda olaylar eksik
olmamaktadır. Statlarımıza, her türlü silah, kesici veya delici alet, sis
bombası, ses bombası veya maytap gibi patlayıcı, parlayıcı, yanıcı, yakıcı
maddeler ile taş, metal gibi fırlatılabilecek her türlü maddelerin ve çevreyi
kirletebilecek konfeti ve benzeri cisimlerin girmesi ve satılması yasak
olmasına rağmen, statlarımıza sokulmaktadır.
Beşiktaş-Çaykur Rizespor maçında, tribünde çıkan olay
sonucu gencecik bir vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu olayı esefle
kınıyor, merhuma Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.
Bizler, kanunları, spor faaliyetlerinin daha güvenli ve
sağlıklı bir ortamda yapılması ve izlenmesi için çıkardık; fakat, görüyoruz ki,
bazı görevliler sorumluluklarını yerine getirmediği için, vatandaşlarımız
hayatlarını kaybedebiliyorlar. Bu kesici aletler içeriye nasıl sokuluyor?! Maç
başlarken sahaya atılan konfetiler, yakılan maytaplar nasıl içeriye giriyor?!
Saha içinde spora yakışmayan davranışlarda bulunan sporculara kulüp
yöneticileri tarafından niçin sahip çıkılıyor?! Bu şekilde davranan sporculara
göz yumuldukça, seyirciler tahrik edilmekte, tribünler ve spor karşılaşmaları
kaosa sürüklenmektedir. Bunların mutlaka araştırılması gerekmektedir. Suçlular
kimlerse, bulunup cezalandırılmalıdır.
Spor centilmenliktir. Sporun temel amacı, insanın beden
ve ruh sağlığını geliştirmek, toplumda dayanışma ve kardeşlik duygularını
yaymaktır. Spor ile şiddet, asla yan yana gelemez; fakat, görüyoruz ki, bazı
fanatik ve organize gruplar sayesinde, spora yakışmayan, sporla bağdaşmayan
olaylar yan yana gelebilmektedir. Ne yapıp edip, bu fanatik ve organize
gruplarla mücadele etmek gerekmektedir. Spor kulüpleri, tribün terörünün
durdurulması ve şike olaylarının aydınlatılması için kamu görevlilerine gerekli
yardımda bulunmalıdırlar. Fanatik grupların bazı kulüp yöneticileri tarafından
ücretsiz bilet verilerek beslendiğinden medyada bahsedilmektedir. Bu gruplar
da, maçla ilgisi olmayan slogan ve şarkılarla, hakemlere ve istemedikleri
yöneticilere hakaretlerle ve yaptıkları taşkınlıklarla kendilerini kanıtlamaya
çalışmaktadırlar.
Futbol müsabakalarında alınan önlemlere rağmen, maç
başladıktan sonra, sahaya binlerce konfeti atılmakta, maytaplar yakılmaktadır.
Acaba, bu cisimler, maç başlamadan önce, bazı kulüp yöneticileri veya
görevlilerince mi statlara sokulmaktadır? Bunların önüne geçmek için, kulüp
yöneticilerinin fanatik gruplara göz yummaması gerekmektedir; ancak, bu tür
olayların önlenebilmesi için, spor kulüplerinin, medyanın ve kamu
görevlilerinin birlikte çalışması da, ortaya çıkan bir zorunluluktur.
Tüm bu olanlara rağmen, seyircilere ceza verilmekte,
statlar kapatılmakta, sporculara ceza verilmekte, hakemlere ceza verilmekte;
fakat, kulüp yöneticileri hakkında hiçbir müeyyide uygulanmamaktadır.
Spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesi
için 22 nci Dönem Parlamentosu olarak nisan ayında çıkarmış olduğumuz 5194
sayılı Kanunun işlerliğinin sağlanması için, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü,
Uygulama Etkinliği Projesini yürürlüğe koymuştur. Bu proje kapsamında, birinci,
ikinci futbol liglerinde ve birinci voleybol liginde proje uygulayıcıları
tarafından muhtelif müsabakalara gidilerek, kanunun uygulanışı yerinde
izlenmiş, görülen aksaklıklar ve noksanlıklar gözlem raporlarıyla tespit
edilmiştir.
Şimdi, kısaca, bu raporun sonuç bölümünden size
bahsetmek istiyorum. Bu raporlara göre:
1- Genel olarak UEFA kriterlerine uygun futbol
statlarında kanunda ve yönetmelikte belirtilen fizikî şartların yerine
getirildiği; ancak, diğer statlar ile kapalı spor salonlarında söz konusu
şartların sağlanamadığı görülmüştür.
2- Federasyon temsilcisi ve müsabaka güvenlik amirinin
bulunduğu, taraftar temsilcisinin ise mülkî amirlerce atamasının yapılmadığı
tespit edilmiştir.
3- Özel güvenlik güçlerinin genellikle kurulmadığı,
kurulanların da yetersiz olduğu; genel güvenlik güçlerinin ise hizmet yönünden
eksiklikleri bulunduğu gözlemlenmiştir.
4- Ayrıca, kulüp yönetimlerinin kendi taraftarlarına
karşı tavizkâr bir tutum sergilediği müşahede edilmiştir.
5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun uygulanması sonucunda, 81 ilden sadece 7
ilde ve 15 müsabakada suç işlenmiştir. Bu da gösteriyor ki, kanunun yürürlüğe
girmesiyle mevzuatlarda önemli bir boşluk doldurulmuştur; ama, ne yazık ki,
çıkan olaylar, gerek uygulamada gerekse de kanunî müeyyideler açısından
eksikliğin olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Çıkardığımız kanunun etkinliği
artırıldıkça, varsa yaptırımlar açısından eksiklikler tamamlandığı takdirde,
şiddet ve düzensizliğin önüne geçileceğine inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, sporumuzda diğer bir gündem
maddesi de şikedir. Son yıllardaki gelişmelerle spor, hem endüstriyel bir
sektör hem de şov haline dönüşmüştür. Dünyada, sporla ilgili olarak yaklaşık 3
trilyon doların dolaştığı tahmin edilmektedir; bunun da yaklaşık 250 milyar
dolarının futbolla ilgili olduğu tespit edilmiştir. Dünyada artık her maç için
bahis oynanabiliyor. Legal veya illegal olan bu bahis örgütlerinin maçlar
üzerinde etkili olabileceğini düşünüyorum. Ulusal gazeteler, zaman zaman
futbolcuların da maçlar üzerinde bahis oynadıklarını yazmaktadır. Maalesef, bu
tür olaylar ligimizi şaibe altında bırakmaktadır.
Son zamanlarda, ulusal medyamızda, bazı şahısların
geçmiş sezonlarda maç sonuçlarını etkileyecek girişimlerde bulunduğu izlenimini
uyandıran telefon konuşmaları ortaya çıkmıştır. Eski hakem Ali Aydın'ın yapmış
olduğu açıklamalar da futbolda şike olayını kuvvetlendirmektedir. Futbol
Federasyonu Başkanı Sayın Levent Bıçakçı, kendisiyle yapılan bir röportajda
"Türkiye'de şike olmadığını söyleyemem" demiştir. Yine Sayın Başkan,
katıldığı bir televizyon programında tarihî itiraflarda bulunarak,
Malatyasporun zamanında şikeyle küme düşürüldüğünü söylemiştir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, sizlere sorarım,
futbolu yöneten kişilerin yapmış olduğu bu açıklamalar sonucunda, ligimizde
şike olmadığını kim söyleyebilir? Peki, şike olaylarını önlemek için ne
yapmamız gerekiyor? Bildiğiniz gibi, şikenin de rüşvet gibi, belgesi yoktur.
Kırk yıl önce, yani 1963-1964 sezonunda, Karşıyaka Sporun yapmış olduğu bir
müsabakada şike yapıldığı duyumunu alan o zamanki Futbol Federasyonu, iki ay
süren bir araştırma sonucunda, Karşıyaka Sporun şike yaptığını delile göre
değil, kanaate dayanarak tespit etmiş ve Karşıyaka Sporu küme düşürmüştü. Bunun
içindir ki, kanaate göre karar verilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Beşiktaş eski teknik direktörü Mircea Lucescu, NTV'de
Okay Karacan'a vermiş olduğu bir demeçte "Romanya Millî Takımı eski güzel
günlerine dönemez; çünkü, orada illegal işler oluyor, futbolcuyu çökerttiler.
Siz de dikkat edin, Türkiye'yi de bozmasınlar" demişti. Maalesef, bizim
ligimiz de, çıkan haberlerle güvenini yitirmeye başlamıştır. Futbol ligimizdeki
şaibe bulutlarının dağıtılması ve futbolumuzun geleceğinin kurtarılması için
çalışmalar yapmak zorundayız; çünkü, bu olaylar Türk sporunu ciddî anlamda
tehdit etmektedir, en büyük organ olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin de
bunlara seyirci kalmayacağı aşikârdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH TORUN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Torun.
ABDULLAH TORUN (Devamla) - Değerli milletvekili
arkadaşlarım, önemli olan diğer bir konu da, takımlar arasındaki müthiş
standart farkıdır. Bazı kulüplerimiz çok zengin, bazı kulüplerimiz de çok
fakirdir. Aynı ligde mücadele ederek şampiyon olmaya veya küme düşmemeye
çalışıyorlar. Şampiyonluk mücadelesi veren takımlar, genellikle -dört büyükler
dediğimiz, 3 İstanbul takımı, artı, Trabzonspor- dört büyükler dediğimiz
kulüpler yayın haklarının yüzde 50'sini, 14 kulübümüz de diğer yüzde 50'sini
alıyorlar. Bu paylaşımın adil olmadığı kanaatindeyim.
Bakınız, İngiltere birinci liginde oynayan tüm
takımların, hem şampiyon olma hem de küme düşme ihtimalî mevcuttur; ama, bizim
Türkiye liglerinde, yıllardır, 4 takım haricinde şampiyon olabilecek bir
takımın çıkmasına uygun zemin, uygun fırsat hazırlanmamıştır. İşte, bu
paylaşımın adil olmadığı, bu haksız rekabetin ortadan kaldırılarak, düzgün hale
getirilmesi kanaatindeyim.
Yine, aynı şekilde, ikinci ve üçüncü ligdeki
kulüplerimize çok az bir ödenek verilerek başkalarına muhtaç ediliyorlar; daha
sonra da, Türk futbolunun kalkınması isteniyor. Bu nasıl olacak çok merak
ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, ne var ki,
sporumuzda ve özellikle futbolumuzda ortaya atılan şike iddiaları, konuyla
ilgili yazılı ve görsel basında yapılan yayınlar, hem Türk sporu ve
sporcularını hem de kamuoyunu rahatsız etmekte, ülkemizin ve Türk sporunun, hem
yurt içindeki hem de yurt dışındaki itibarını zedelemektedir. Spor camiasında
yaşandığı söylenen iddiaların incelenmesi, kaynağına inilmesi, varsa malî ve
diğer boyutlarının ortaya çıkarılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Torun, toparlayabilir misiniz.
ABDULLAH TORUN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
ABDULLAH TORUN (Devamla) - Bu gerekçelerle, gerekli
araştırma komisyonunun kurulmasını, komisyonumuzun yapacağı çalışmalarla da
sporumuzun üzerindeki şaibelerin ve şiddet olaylarının azalacağını umut ediyor,
Büyük Millet Meclisinin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Torun.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 19.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 19.15
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 20 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Öngörüşmeler (Devam)
1. -
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 25 Milletvekilinin, futbol
karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63) (Devam)
2. - İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü ve 26 milletvekilinin, futboldaki şike iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/113) (Devam)
3. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 23 milletvekilinin, futboldaki şike, Futbol
Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi ile ilgili iddiaların ve maçlardaki şiddet
olaylarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138) (Devam)
4. - Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya ve 26 milletvekilinin, Türk sporunun içinde
bulunduğu olumsuzlukların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179) (Devam)
5. - Trabzon
Milletvekili Faruk Nafiz Özak ve 22 milletvekilinin, Türk sporunda rüşvet,
şiddet, şike, haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/228) (Devam)
BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.
Şimdi, konuşma sırası, önerge sahiplerinden Diyarbakır
Milletvekili Sayın Mesut Değer'e aittir.
Buyurun Sayın Değer.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; futbol karşılaşmalarında meydana gelen istenmeyen olayların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98
inci ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin yirmi ay önce vermiş olduğum önergem üzerinde söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geldiğimiz süreçte
Türk sporunda doping, şike, rüşvet ve özellikle terör artmıştır; son zamanlarda
da cinsel taciz olayı gündeme gelmiştir. Dünyada ve bizde en çok sevilen spor
durumuna gelmiş olan futbol, bütün sosyal sınıfları büyüler ve bir araya
getirir; bu gücüyle, bir bölge, bir ulus içindeki sosyal ilişkileri de etkiler.
Başarılı takımlar halka mal olur, oyuncuları yıldızlaşır, hatta idolleşir;
ancak, yarattıkları coşku, tutku ve uyandırdıkları beklentiler bazen
tribünlerde ve stadın çevresinde şiddete dönüşür. Bu şiddet sonucunda
istenmeyen olaylar meydana gelir ve karşılaşmalara gölge düşer.
Futbolda terör, artık, futbolcuların, kulüp
yöneticilerinin veya taraftarların yanı sıra, spor yazarlarından Sayın Fatih
Altaylı'nın da şeref tribününde saldırıya uğraması ve yaralanmasının yanı sıra,
bir milletvekilimizin de saha ortasında kan revan içinde kalacak şekilde
dövülmesine kadar vardı. Son olarak, 21.11.2004 tarihinde, Beşiktaş-Çaykur
Rizespor Maçında, İnönü Stadyumunda öldürülen 16 yaşındaki Cihat Aktaş'la
-Cihat Aktaş'a Allah'tan rahmet ve ailesine başsağlığı dileriz- olayın vahameti
ortaya çıkmıştır.
Beşiktaş maçında çocuğun öldürüldüğü ana da bir
bakalım. İtalya'da, geçen yıl, bir taraftar maçta ölünce, maç tatil oldu; ama,
bizde maç devam etti. Cihat Aktaş'ı yaralı şekilde herkes görüyor; ama, yardım
eden de yok. Her taraf kan içinde; el uzatan da yok. Taraftarlar şarkı
söylüyor. Bu nasıl anlayış?!
Futboldaki terörün içyüzünün sosyolojik değil, örgütsel
olduğu da aşikârdır. Fanatik denilen bazı taraftarların aşırı davranışları
sonucu, maçtaki tüm seyirci suçlanır.
Elbette, toplumumuzda şiddet eğilimi var ve hiç
kuşkusuz, bu şiddet eğilimi, özellikle, polisin müdahale ettiği toplumsal ve
siyasal olayların yanı sıra, futbol karşılaşmalarındaki şiddet eğiliminin
ardında yatan temel belirleyici öğeyi açıklamıyor.
Bu temel öğe; kulüplerdeki yönetici kişiler,
menfaatları sebebiyle ateşi körüklüyor.
Bu temel öğe; aklı başında olmayan fanatiklere adresi
belli mesajlar gidiyor.
Bu temel öğe; Yrd. Doç. Dr. Mehmet Acet'in yapmış
olduğu araştırmada ortaya koyduğu 10 değişik futbol seyircisi profilinden en
tehlikelileri; yani, yeni holiganlar. Bu holiganlar, futbol sahalarını kana
buluyor; yöneticilere korku, tribünlere dehşet salıyor; kulüpleri haraca
bağlıyor ve çoğu uyuşturucu kullanıyor. Tribünde de "ölmeye geldik"
sloganıyla, kendilerinden geçiyorlar.
Bu temel öğe; 15-18 yaş arası gençlere kulüplerden
bedava bilet temin eden fanatiklerin bu gençleri kendilerine bağlamasıyla,
âdeta, yasadışı bir örgüt kuruluyor. Bu örgüt, tüm tribüne hâkim olmaktadır. Bu
örgüt, kontrolden çıkmıştır.
Bu temel öğe; kulüp yöneticilerinin hataları yüzünden
ve ayrıca desteklenmeleri, özellikle kulüplerden ayrılan parayla beslenmeleri
yüzünden, statlarda terörün oluşmasıdır.
Bu temel öğe; Türkiye'de terör olayları azalmıştır;
ancak, asayiş olaylarında bir yılda 5 600 kişi ölmüştür. Bu da, halkı işsizlik,
açlık, sefalet, yoksulluk içinde bulunan Türkiye'nin gerçek yüzü, aynası,
sosyal patlamanın bir göstergesidir.
Bu temel öğe; futboldaki terör veya kulüp
yöneticilerinin işyerinin basılmasında... Polisin bunu, hâlâ, spor içinde bir
olay olarak değerlendirmesi sonucu, olay masumlaştırılıyor. Polisin bunlara
bakış açısının değişmesi lazımdır.
Bu temel öğe; taşlanan otobüsün, dayak yiyen kişinin
hangi takımın otobüsü veya yöneticisi, taraftarı olması önemli değildir, önemli
olan bu olayların yaratılmasıdır.
Bu temel öğe; her küme ligin yaklaşan sonları olayları
daha da tahrik edecektir.
Bu temel öğe; kendisi şaibeli Futbol Federasyonunun
aldığı önlemlerin olayları önlemeye yetmediği açık; bugüne kadar açılan
soruşturmalar da çok iyi bilinen karanlık çevrelerin baskısıyla örtbas edildi,
hiçbir güvencesi olmayan müfettişlerle sonuç alınamayacağı görüldü.
Bu temel öğe; televizyonlardan gelen büyük paralar
sonucunda müthiş bir rant yaratan futbol ve kulüplerde yönetici olmanın açtığı
dev kapılar, fena halde iştah çekmeye başladı; hem çeteler beslenmeye başlandı
hem de yeraltı futbola hızla sızmaya başladı.
Örnek: Son dönemde Beşiktaş Kulübü Yöneticisinin
karanlık ilişkiye girerek pasaport çıkarması ve bu aranan kişinin yurtdışına
kaçmasındaki mafya ilişkisini unutmayalım. Bu olay masumlaştırılamaz. Bu olay
"Susurluk"tur.
Örnek: Futbol kulüplerinin ve özellikle üç büyük
takımın başkanlık seçimlerinde kulislerde konuşulan aday isimlere bir bakmak
gerekir. Bu, olayın boyutları hakkında fikir sahibi olmamız için yeterlidir.
Örnek: Millî Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal'ın
sekreterinin Star Gazetesinin Spor Müdürü Serhat Ulueren'i tehdit şekli de
mafya usulüdür; "bundan sonra sekerek yürürsün."
Bu temel öğe; gidiş hızlıdır, gidiş tehlikelidir.
Bu temel öğe; siyasetçilerin de akrabası veya
çocuklarının bir spor kulübünün yöneticisi olmasında siyasal rant, ekonomik
ranttır.
Bu temel öğe; Yolsuzluk, Rüşvet ve Terörle Mücadele
Kanununun, Türk Ceza Kanununun hükümleri uygulanamıyor, yani, hukuk
uygulanamıyor; çünkü, spor olayı denilmekte, olay masumlaştırılmaktadır. Bu
olayda hukukun uygulanması gerekir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; futbol maçlarının
dostluk içerisinde yapılması gerekirken, futbol karşılaşmalarında rüşvetin,
hakeme şikenin, sahalarda futbol öncesi veya sonrasında terörün arttığı bir
dönemdir. Futboldaki şike, rüşvet ve terör gibi gelişmeleri önlemek amacıyla,
tam yetkili bir Meclis komisyonunun konuyu araştırması gerekmektedir. Bu konuda
komisyon kurulması yönünde AKP'nin de desteklemesini önemsiyoruz. Bu Meclis
araştırması komisyonunun, bunların gerekçelerini anlatan ve çözümlerini içeren
raporu sonucunda...
28.4.2004 tarih ve 5149 sayılı Spor Müsabakalarında
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun yeterli olmadığı açıktır;
çünkü, cezai müeyyide yoktur. Burada para cezasından bahsetmiyorum. Kanunun
uygulanması için, ispat hükümlerinde zorluk vardır. Az önce anlattığım
gerekçelerle, kanunun uygulanmasında sıkıntılar vardır Sayın Bakanım. Bu konuda
çıkaracağımız özel yasalarla bu olayları önleyebiliriz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; statlarda görülen
ve tribünlere yansıyan terör, buzdağının suyun üzerindeki kısmıdır. Bu yüzden,
durmadan polisiye önlemler alınarak çözüm aranmaktadır. Oysa, tribün terörü,
buzdağının suyun altında kalan kısmı tarafından beslenmekte, tahrik edilmekte
ve işte, buraya, ne medya ne Federasyon ne de Bakanlık ulaşabilmektedir.
Zaman zaman, böylesine olaylar, pusudaki provokatörler
için de bulunmaz bir fırsattır. Bugün masumane şekilde izlediğimiz bu olayların
içerisine Türkiye'yi karıştırmak isteyen provokatörler karıştığı zaman, işin
önemi anlaşılacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bu konuda bir araştırma komisyonunun kurulması yönünde oy
kullanacağınız için şimdiden teşekkür ederim.
Ayrıca, spor yazarımız Sayın Hıncal Uluç'un da bu
konuda yazdıkları uyarılar nedeniyle, kendilerine huzurlarınızda teşekkür
ediyorum.
Uzun süre Diyarbakırspor Kulübü yöneticiliğini ve
avukatlığını yapmış bir kişi olarak, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Değer.
Sayın Aslanoğlu, söz istemişsiniz; hangi konuda söz
istiyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yerimden, bu konuyla
ilgili sadece bir iki kelime söyleyeceğim efendim.
BAŞKAN - Yalnız, çok kısa olmak şartıyla, buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım,
1989-1990 futbol sezonunda Malatyaspor küme düşürüldü. Türkiye'de, ilk defa,
belgeli, bilgili ve yargı kararıyla şike ispat edildi; fakat, yargı kararı
uygulanmadı. Malatyaspor küme düştüğüyle kaldı ve Federasyon, başka bir karar
alsın diye Tahkim Kurulunu değiştirdi ve yeni bir kurul getirdi. Şike ispatını
yapmamıza rağmen, yasalar, mahkemeler ve Yargıtay şikeyi onaylamasına rağmen,
maalesef, 1989-1990 futbol sezonunda Malatyaspor bu nedenle küme düşmüştür.
Bugün, Federasyon olsun, diğer kurullar olsun, eğer, kararları ve hukuk
kurallarını uygulamayacaksa, böyle bir komisyonun kurulması da boştur. Onun
için, Türkiye'de öncelikle hukukun üstünlüğü ele alınmalıdır. Ayrıca, bu
kulüplerimizin, özellikle, birinci ligdeki Anadolu takımlarının, ikinci ve
üçüncü liglerdeki takımlarımızın ekonomik özgürlükleri olmadığı sürece Sayın
Bakanım, biz bu olayların önünü alamayız. Bu kulüplere kendi alanında ekonomik
özgürlükler yaratacak tedbirler almalıyız.
Efendim, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önerge sahibi olarak, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı
Ülkü söz istemişlerdir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ülkü, konuşma süreniz 10 dakikadır.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
bugün, burada konuştuğumuz konu her ne kadar Spor Müsabakalarında Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun ve şike ise de, ben, meselenin sadece şike
bölümünü sizlere anlatmaya çalışacağım, şiddet bölümü de, zaten, yeteri kadar
söylenildi ve söylenilecektir. Bu duygularla, hepinizi selamlıyorum.
Bu arada, Beşiktaş-Çaykur Rizespor maçında 16 yaşında
yaşama veda eden genç arkadaşımız Cihat Aktaş'ın ailesine ve tüm spor dünyasına
başsağlığı diliyorum.
Evet, konumuz şike. Değerli arkadaşlar, şikenin kısa
bir tarifini yaparsak, şike, yolsuzluğun futboldaki adıdır diyebiliriz. Nasıl
oluyor bu? Çeşit çeşit biçimlerde ortaya çıkıyor. Hatır için -buna "hatır
şikesi" deniliyor- teşvik primi vererek, karşı taraftan oyuncu satın
alarak, korku ve terör yaratarak ve buna benzer maddeler halinde
sıralanabilecek olan şikeler vardır.
Geçmişte bizim çok örnek olmamız gereken başka bazı
ülkelerdeki şike olaylarının nasıl geliştiğini ve sonucunda nelerin olduğunu,
kısa bir iki örnekle açıklamaya çalışayım sizlere.
1979-1980 yılında şike nedeniyle Milan nasıl ikinci
lige düşürülmüşse, Fransa'da da şampiyonluğa oynayan ve o yıl şampiyon olan
Marsilya ile Fransa'nın kuzeyindeki Lille yakınlarındaki Valencia Kenti takımı,
yaptıkları maç sonucunda 1-1 berabere kalmışlar; ama, Fransa Federasyonu,
Marsilyayı ikinci lige, Valenciayı da üçüncü lige düşürmüştü; çünkü, maçtan
önce Valencia kaptanı ve antrenörü, arkadaşlarının karşı takımdan -ki, o zaman
Marsilyanın ünlü başkanı Bernard Tapiesi vardı; belki şimdi de halen devam
ediyordur- aldığı 300 000 franklık rüşveti evinin bahçesine gömerek sakladığını
söylemiş, bunun üzerine polisin yapmış olduğu araştırma sonucunda, gerçekten de
evinin bahçesinden o 300 000 frank parayı çıkarmışlar, hemen akabinde de,
futbol federasyonu Marsilyanın şampiyonluğunu elinden almış, ikinci lige
düşürmüş ve diğer takımı da üçüncü lige düşürmüştür. Marsilya, yine birinci
ligde oynamakta; ama, öteki takımın esamesi bile okunmamakta.
Türkiye'de de böylesine bir durumun olması halinde,
takımların kolay kolay şike yapamayacağına inanıyorum. Türkiye'de böylesine bir
şey oldu zaten 1991 yılında. Demin de bir arkadaşımızın söylediği gibi, bir
şike tahkim komisyonu kuruldu. Alan "aldım" dedi, veren de
"verdim" dedi ve şike kararı çıktı. Bunu, Tahkim kabul etti, Yargıtay
onayladı; ama, sonrası çok kötü; Federasyon, Tahkim Kurulunu lağvetti,
yerlerine gelenler de "hayır, şike yoktu" kararı verdi; çünkü, devrede
o dönemin Başbakanı vardı.
Oysa, geçmişte, Türkiye'de çok örnek olabilecek bir
başka olay gelişmişti; 1991'de, o günkü koşullarda, ceza, ona dayanılarak bile
verilmiş olsaydı, şimdi bu durumları yaşamıyor olabilirdik. Sözgelimi,
Türkiye'de, kanaate dayalı şikeyle takım düşürüldü. O günün Gençlik ve Spor
Bakanı Sayın Yüksel Çakmur, o günün Gençlik ve Spor Genel Müdürü ve
Milletvekilimiz Sayın Fikret Ünlü, o günün Federasyon Başkanı Sayın Sahir
Gürkan, birlikte, bir maçın sonucunda şike yapıldığına kanaat getirildiğinden
dolayı, iki takımı da ligden düşürdüler. Bu, ülkemiz için yüzakı bir örnektir;
ama, her nedense, şimdilerde böylesine bir şeye başvurmak yerine, işte, şimdi
olduğu gibi, araştırma komisyonu kurma çabasıyla bunun önüne geçmeye
çalışıyoruz.
Biz, bu araştırma önergesini neden verdik; bu araştırma
önergesini vermemizin en temel nedeni -birden fazla nedeni var ama- özellikle
Altay Kulübünün, geçen yıl, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Başbakanlık Denetleme ve Teftiş Kuruluna ve Türkiye Futbol Federasyonuna yazmış
olduğu bir yazıdır. 3.6.2003 tarihinde, Altay Spor Kulübü Başkanlığı, Türkiye
Futbol Federasyonu Başkanlığına ve demin söylemiş olduğum diğer muhataplara
yazdığı yazıda "31.5.2003 tarihinde oynanan Diyarbakır-Elazığ müsabakası,
şike iddialarının ayyuka çıktığı bir müsabaka olmuştur. Maçın devre arasında
Diyarbakırspor oyuncularının Diyarbakırsporlu yöneticiler tarafından silahla
tehdit edildiği duyumları alınmıştır. Diyarbakırspor Takımının ataklarında
kendi seyircileri tarafından oyuncularının yuhalanması ve aleyhe yapılan
tezahürat futbolculara yapılan baskıyla birlikte değerlendirildiğinde, maçın
hangi koşul ve etkiler altında, sonucu âdeta önceden kararlaştırılan şekilde
sonuçlandırıldığı açıktır" diyor ve "Elazığsporun attığı ilk gol,
golden önce, golü atan oyuncunun, topu, en az 70 metreden az olmamak üzere, tek
başına ve âdeta hiçbir savunma ve engellemeyle karşılaşmaksızın, boş sahada top
sürercesine, kaleciyle karşı karşıya kalıp gol atması, pozisyonda yapılan
müdahalelerin, kalecinin topu içeriye âdeta kabul etmesinin, Futbol Disiplin
Talimatnamesinin 37 nci maddesi..." diye devam ediyor. Buna istinaden,
biz, bu araştırma önergesini verirken... Tabiî ki, spor yazarları da o zamanlar
devreye girmişti ve Türkiye'nin yakından tanıdığı "Erman Hoca" diye
bilinen ve haftalık yorumları herkes tarafından izlenilen eski hakemlerimizden
Erman Toroğlu da bunu tatlı tatlı anlatmıştı.
Şimdi, sadece Altayspor mu demin dediğim gibi; değil
tabiî. Bu, bir şikâyetçi.
Dünyada, bankalarda, borsalarda, yatırım
enstrümanlarında 3 trilyon dolar sıcak para dolaşıyor. Bunun 250 milyar doları
da futbola gidiyor. Bahis örgütleri var. Bu da mafyayı örgütlüyor. Evvelce
pehlivanlarda "ustanın çırağa yol vermesi" şeklinde tanımlanan bu
şike olayları şimdi çok büyük boyutlarda ve o anlamda da algılanınca, artık,
şike sözcüğünün telaffuzu farklı farklı anlamlar taşımakta.
Skor tabelaları da öne çıkınca, artık pehlivanlara
söylenen o söz skor tabelalarıyla sona ermiş ve "kazan da, nasıl
kazanırsan kazan" sözüne dönüşmüştür. Hele bedava bilet de verilmeye
başlanınca "vur, kır, parçala, bu maçı kazan" sloganları, tüm
Türkiye'de, tüm takımların sloganları haline gelmiştir.
Ayrıca, menajerler türemiştir. Bunların da bir kısmı
mafya babalarının yakınları olmuştur. Böylelikle faaliyet gösterenler
çoğalmıştır.
Sadece bunlar değil ki. Bazen spor yazarları da
mafyayla ilişkilerini geliştirerek takımların gergin olarak sahaya çıkmalarına
neden olmaktadırlar. Evvelce hiçbir takımın ayrı bir spor yazarı yoktu.
Şimdilerde hemen her takımın kendisine göre bir spor yazarı var ve resmî olarak
var üstelik de. Durum böyle olunca, Yılmaz Vural, devre arasında "şike
var" diye maçı bırakıp gidebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ülkü, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Ama, çağırılıp da "nereden kaynaklanıyor bu
şike" denildiğinde "hayır, ben öyle bir şey demek istemedim"
diye kıvırmaktadırlar.
Ali Aydın da çeşitli nedenlerle hakemliği bırakmıştır.
Durum böyle. Durum böyle olunca, ister istemez,
Lucescu'nun dediğini hatırlıyor insan. Lucescu diyor ki "Romanya, futbolun
eski günlerine dönemez; çünkü, orada illegal işler oluyor, futbolcuyu
çökerttiler, siz de dikkat edin, Türkiye'yi de bozmasınlar." Yani,
Çavuşesku dönemindeki Romanya ile şimdiki Romanya'yı kıyaslıyor. Oysa, çoktan
bozuldu bizimkiler, çoktan bozuldu Türkiye'de bu konular. Şike iddiaları
öylesine ayyuka çıktı ki, Genelkurmay, asker kökenli hakemleri çekti. Tabiî, bu
boşluğu da, Susurluk çeteleri doldurdu. Arkasından, bazen kadınlar devreye
sokuldu, bazen bahis oyunlarına kurban edildi gençler. En sonunda, işin içinden
çıkamayınca, devlet, Diyanet devreye girdi ve şike yapmanın İslama uygun
olmadığını açıkladı.
Ama, bir çaresi olmalı bu işlerin. Komisyon da zaten
onun için kurulacaktır. Bu komisyonun yapacağı çok iş var. Önerileri de olmalı.
Başta da söylediğim gibi, mademki, şike, yolsuzluğun futboldaki adıydı, o halde
ne yapmalı?
Değerli arkadaşlarım, benim önerim, tıpkı, şu anda bazı
konularda olduğu gibi, bağımsız kurul oluşturulmalı. Bu bağımsız kurul,
süreklilik arz eden bir kurul olmalı ve teyakkuz halinde, sürekli maçları takip
eden bir kurul olmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ülkü.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Ama, bu kurul, tabiî, hiçbir
bakanlığa bağlı olmadan, özerk çalışabilmeli ve bu kurulun alacağı kararlar, bu
kurulun saptadığı şike iddiaları, şike konuları, mutlaka, adliyeye, doğrudan o
kurul tarafından intikal ettirilmeli.
Şikenin önüne böyle geçilebilir diye düşünüyoruz. Bu
düşüncelerimizle, tabiî ki, olumlu oy vereceğimizi bildiriyoruz.
Kurulacak olan komisyonun hayırlı olması dileğiyle,
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.
Önerge sahiplerinden, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet
Ersin.
Buyurun Sayın Ersin.
AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Bu arada, geçmiş ramazan
bayramınızı kutluyorum, hepinize sağlıklar diliyorum.
Kuşkusuz, pazar günü yaşanan tribün terörü sonucu, 16
yaşındaki bir gencimizin yaşamını yitirmiş olması son derecede üzüntü verici.
Ama, bu olaylar, yıllardan beri, her maçta yaşanıyordu. Nitekim, geçtiğimiz
sezonda, İzmir'de yapılan Göztepe - Karşıyaka maçında da benzer olaylar oldu ve
o olaylar sırasında da 2 vatandaşımız yaşamını yitirdi ve eğer o zaman önlemler
çok ciddî biçimde ele alınsaydı, belki de, muhtemelen, bu son olay
yaşanmayabilirdi.
Değerli milletvekilleri, birkaç yıldan beri futbol,
maalesef, Türkiye'de spor olma özelliğini kaybetti. Kulüp yöneticileri,
futbolcular, taraftarlar, artık, futbolu bir spor olarak değerlendirmiyorlar,
şike ve onun baş tetikçisi ve düzenleyicisi olan mafyanın yarattığı kirlenme ve
bu kirlenmenin parçası olan kulüp yöneticileri ve federasyonlar, maalesef,
futbolu spor olmanın dışına çıkardılar. Üstelik, bu kirlenme sanki olağanmış
gibi değerlendiriliyor. Öyle ki, kulüplerin ve futbolcuların mafya bağlantıları
kimseyi rahatsız etmiyor. Öyle ki "futbolun içerisinde bu da var"
anlamına gelecek değerlendirmeler yapılabiliyor. Başkan ya da yönetici olmak
için mafyadan yardım isteyen, mafyayla kol kola giren yöneticiler, futboldaki
bu kirlenmenin baş sorumlusu değil mi?! Mafya reisini mutlu etmek için Eyüp
Sultan'da kurban kestiren federasyon başkanı dünyanın neresinde var?!
Son olarak, aklıma geldi, bahsedeyim; yine, geçtiğimiz
haftalarda bir maçta bir futbolcunun diğer bir futbolcuya ahlakdışı yaklaşımını
gördük. Genci çocuğu, kadını erkeği yetmiş milyon, bu görüntüyü günlerce izledi
ve sonunda Ceza Kurulu bir karar verdi; ama, Tahkim Kurulu bu cezayı ortadan
kaldırdı. Ortaya koyduğu gerekçeler de, aslında son derecede komik. Peki,
şimdi, büyük umutlarla seçilen bu yeni Federasyon yönetimi, o Tahkim Kurulu,
Ceza Kurulu, bundan sonra vereceği kararlarda adaletli olabileceğine kimi
inandırabilir?! Kim, artık bu Federasyonun, Tahkim Kurulunun, Ceza Kurulunun,
bundan sonra vereceği kararlarda adil davranacağına, adaletli davranacağına
inanır?! Dolayısıyla, bu son olay bile, büyük umutlarla seçilen, göreve gelen
bu Federasyonun bu tedirgin davranışı, bu Tahkim Kurulunun tedirgin davranışı
bile, futbolda kirlenmenin devam edeceğini gösteriyor. Değerli arkadaşlarım, bu
anlayışla mevcut Federasyon acaba futbolda düzeni, disiplini nasıl sağlayacak?!
Seçildiğinin hemen ertesinde böyle bir talihsiz olayla karşılaşmış olması
doğrusu düşündürücü.
Değerli milletvekilleri, bir gözü siyasîlerde, bir gözü
babalarda olan Federasyon yöneticileri, futbolu spor olmaktan çıkarmış, şike ve
mafyanın bataklığı haline getirmiştir. Artık, futbol Asiye'ye benzetilirse,
"Asiye nasıl kurtulur" anlayışı, bugün "futbol bu bataklıktan
nasıl kurtulur" anlayışına geldi ve bizler toplum olarak, futbolumuzu,
içerisine girdiği bu kirlilikten ve bataklıktan kurtarmak için çabalıyoruz.
Değerli milletvekilleri, futboldaki bu kirlenme,
futboldaki şike ve mafya iddiaları birbuçuk yıldan beri Meclisimizin
gündeminde. En azından, birbuçuk yıldan beri, ben bu konuyu birkaç kez gündeme
getirdim; ama, Sayın Bakan, nedense, bu iddialara karşı hep reddeden bir tavır
içerisine girdi.
Bakın, elimde, bir Meclis Tutanak Dergisi var. Sayın
Bakan, yine bana cevap olarak yaptığı bir konuşmasında "şike ve mafya var
diyorsanız, belgesini getirin de görelim" diyor.
Şimdi, hepimiz biliyoruz ki, bazı şeylerin belgesinin
olamayacağı, yıllar önce bilinen üslup içerisinde söylendi; bunu hepimiz
biliyoruz. Şikenin belgesini ben nereden bulayım Sayın Bakan?! Siz Bakansınız,
hükümetsiniz; elinizde emniyet var, MİT var, jandarma var... Bunları bulmak
sizin göreviniz; ama, şimdiye kadar reddettiğiniz bir olguyu bugün kabul etme
noktasına geldiniz. Biraz önceki konuşmanızda "gerçekten futbolun
içerisine mafya girmiş olabilir, bunu araştıralım" deme noktasına
geldiniz.
Aradan birbuçuk yıl geçtikten sonra bu noktaya gelmiş
olmanız bile bir kazançtır Sayın Bakan ve futbolun temizlenmesi, bu kirlilikten
arınması konusunda ciddî bir kazançtır. Geç de olsa bu noktaya gelmenizden
ötürü sizi tebrik etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, Sayın Bakan, konuşmasının
büyük bölümünü, geçtiğimiz aylarda çıkardığımız yasaya dayandırdı ve o yasadan
maddeler okudu. O yasanın son derecede düzgün bir yasa olduğunu, en azından iyi
niyetle çıkarıldığını söyledi. Sevgili Bakanım, eğer, yasalar kitapta kaldığı
şekilde sorunları çözüyor olsaydı, bugün cezaevlerinde kimse olmazdı.
Uygulayıcılarıdır o yasaları yaşama geçiren.
Şimdi, ben size bir soru sorayım Sayın Bakanım, bunu
daha önce de sordum; ama, cevabını alamadım, umarım, bu kez cevabını
verirsiniz. Gerçi, benim soracağım bu sorunun asıl muhatabı İçişleri Bakanı;
ama, siz de hükümetin bir üyesi olarak, üstelik de spordan sorumlu Bakan
olarak, bu soruya cevap vermek durumundasınız diye düşünüyorum. Sayın Bakanım,
"mafya yok" diyordunuz; peki, ben size bir şey sorayım: Bu konuları,
şike ve mafya sorunlarını yazılarında işleyen gazeteciler, köşeyazarları,
yorumcular, bunlardan bazıları sokak ortasında silahlı saldırıya uğradılar,
hatta, ölümden döndüler, bazıları öldüresiye dövüldüler. Bu olayları, bu
silahlı saldırıları yapanlardan, bu faillerden kimleri yakaladınız? Elinizde emniyet
var, elinizde MİT var, elinizde jandarma var, hükümetsiniz, muktedir olmanız
lazım. Peki, soruyorum tekrar: Bu faillerden kaçını yakaladınız ve adalete
teslim ettiniz? Ya da yakalayamadınız mı, yakalamadınız mı; bunu da sorayım
size Sayın Bakanım.
Değerli milletvekilleri, şimdi, şike, mafya gerçekleri,
artık, buna gerçek demek lazım, çünkü, kamuoyu da aynı görüşte, en son Sayın
Bakan da aynı görüşe geldiğine göre, demek ki, futbolun içinde şike var, mafya
var ve mafya, sadece var olmakla kalmıyor, mafya futbolun damarlarına girdi. O
halde, bunu temizlememiz gerekiyor, futbolu bu kirlilikten arındırmamız
gerekiyor. İşte bu konuda Sayın Bakana, geç de olsa bu noktaya geldiği için
tekrar teşekkür etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ersin.
AHMET ERSİN (Devamla) - Bu Meclis araştırmasının önünü
açtığı için; ki, birkaç kez erteleyerek önünü açtığı için... Çünkü, burada,
Genel Kurul salonunda birkaç ay önce, Sayın Bakan, bu konuyu artık ele alalım
dediğimde, "önce süper lig tamamlansın, ondan sonra" dedi. Süper lig
bittikten sonra tekrar söylediğimde, "federasyon seçimleri tamamlansın,
ondan sonra" dedi. Neticede, taa ki 16 yaşındaki bir gencin yaşamına son
verildikten sonra Sayın Bakan da artık bu noktaya gelmiş oldu. Geç oldu; ama,
olsun, yine de kendisine teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, umuyorum, bu araştırma
komisyonu kurulur. Öyle anlaşılıyor. Ancak, bu araştırma komisyonunun,
kuşkusuz, çok ciddî ve gizli çalışma yapması lazım ve bu araştırma komisyonu
üyelerinin dışarıya bilgi sızdırmama konusunda bir defa yeminli olarak göreve
başlaması lazım; çünkü, bilgi vermek isteyenlerin can güvenliğini sağlamakta
sorunlar yaşanabilir. O açıdan, o komisyona gelip bilgi vermek isteyen kişiler,
bilmelidir ki ve emin olmalıdır ki, söyledikleri orada kalacak, dışarıya
sızmayacak. Bu güveni vermemiz lazım. Komisyonun bu güveni vermesi lazım, bunu
kamuoyuna ilan etmesi ve kamuoyunu tatmin etmesi lazım. O açıdan, bu noktada
çok ciddî ve dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada, bir şeyi daha son olarak söyleyeyim: Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sporun terörden arındırılması, sporun şike ve
mafyadan arındırılması için yapılan çalışmalara iyi niyetle destek veriyoruz.
Nitekim, getirdiğiniz tasarılara destek verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ERSİN (Devamla) - Sayın Başkan, izin verirseniz
30 saniye yeterli.
BAŞKAN - Sayın Ersin, buyurun.
AHMET ERSİN (Devamla) - Ancak, sporu siyasîleştirme
doğrultusunda bazı gelişmeler olduğunu görüyoruz. Şimdi, 11 Aralıkta,
federasyon başkanlarının seçimleri var. Yönetmeliği değiştirerek, federasyon
başkanlarının yükseköğrenimli olması ve yabancı dil bilmesi şartını ortadan
kaldırdınız. Neden; ne zararı vardı? Dil bilen, yükseköğrenim yapmış kişilerin
federasyon başkanı olmasının spora ne gibi zararı var? Neden kaldırdınız bu
hükmü? Bu yönetmelik değişikliğini neden yaptınız? Yoksa, yeni bir kadrolaşma
alanı olarak mı görüyorsunuz?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri -sözlerimi
tamamlıyorum- umarım, sizlerin de oylarıyla, desteğiyle, bu komisyon kurulur.
Ancak, benim araştırma önergemin diğer arkadaşların verdiği önergelerden bir
farklılığı var. Benim araştırma önergemde de tribün terörü var, şike var, mafya
var; ancak, ben, ayrıca, bu şike ve mafyalaşmaya karşı gerekli önlemleri
almayan, hatta, bu şikenin içinde olduğu, mafyayla beraber olduğu izlenimi
veren yöneticilerin de -bu iddialarla karşı karşıya kalmış olan Futbol
Federasyonu yöneticilerinin ve Merkez Hakem Komitesi yöneticilerinin- mal
varlıklarının araştırılmasını istiyorum. Benim önergemde bu da var.
Dolayısıyla, önergeler birleştirilirken, bu konunun atlanmaması gerektiği
konusunda hepinizin dikkatini çekmek istiyorum ve Sayın Bakana sorduğum
soruların cevaplarını oturduğum yerden takip edeceğimi arz eder, saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) -Efendim, izin verirseniz, Sayın Ersin'in dile getirdiği sorulara
bir iki cümleyle cevap vereyim; arkadaşımızın soruları havada kalmasın.
BAŞKAN - Hangi konuda Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Konuşması esnasında bana bazı sorular yöneltti.
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Bakan, soruya cevap yok; ancak,
sataşma mı var diyorsunuz
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Yok, hayır. Yani, benim cevaplandırmamı arzu ettiği bazı konuları
gündeme getirdi. Eğer, Divan olarak uygun görürseniz cevaplandırayım; eğer,
uygun görmezseniz, kendisine biraz sonra şifahî olarak da cevap verebilirim,
gerekirse yazılı olarak da cevap verebilirim, şimdi de cevaplandırabilirim;
tamamen takdir sizin efendim.
BAŞKAN - Sayın Bakan, soruya cevap verme şeklinde,
İçtüzüğümüzde herhangi bir konu belirlenmemiştir. Ancak, sataşma olarak
değerlendiriyorsanız...
Kısa bir açıklama yapmak üzere, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Ersin ne zaman sporla ilgili bir konuda
görüşlerini arz etmek için kürsüye çıksa, mutlaka bana bu tür sorular
yöneltiyor. Tabiî, bu sorulardan da rahatsız olmuş falan değilim; kendisine,
yine de katkıları sebebiyle teşekkür ediyorum.
Sporun terörden ve şaibeden arındırılmasıyla ilgili
düşüncemiz ve tavrımız, bizim bu göreve geldiğimiz andan itibaren aynı
titizlikle devam eder; yani, birbuçuk yıl sonra bu konulara ilgi duymaya
başlamış değiliz. Ben, spordan sorumlu Bakan olarak, gerek şaibe gerek şike
gerekse spora ve futbola yönelik basına ve kamuoyuna yansıyan her türlü
iddianın araştırılmasıyla ilgili -biraz önce konuşmamda da ifade ettim- yasa
gereği yetkim gözetim ve denetim sınırları içerisinde olduğu için, Başbakanlık
Teftiş Kurulunu görevlendirmişimdir.
Biraz önce de ifade ettim; basında ne kadar iddia
çıkmış ise -yazılı ve görsel basını kastediyorum- televizyonlarda yayınlanan
haberlerin ve yorumların kasetlerini dahi çözdürmek suretiyle, Başbakanlık
Teftiş Kuruluna bu iddiaların araştırılması talimatını vermişimdir.
Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ele
alınması keyfiyeti, bir organize suç örgütünün konuşma kasetlerinin, telefon
dinlemeyle ilgili kasetlerin deşifresinden sonra çok daha ciddî şekilde gündeme
oturduğu için, bunların mutlaka ilgili kurumlarca araştırılmasını -ki,
biliyorsunuz, Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu bu konuyla ilgili bir çalışma
yapmaktadır- ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de konuya el atması
gerekliliğine inandım. Nitekim, her iki partimizin grup başkanvekili
arkadaşlarımızla da şifahen görüşmek suretiyle, bunun gündeme alınmasında,
Hükümet olarak ve Bakanlık olarak fayda gördüğümüzü ifade ettim.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, tamamlar mısınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) - Tamamlıyorum.
O bakımdan, bizim, Hükümet olarak ve spordan sorumlu
Bakanlık olarak, iddiaları örtmemiz, varsa bir suç onu yok farz etmemiz gibi
bir anlayışımız asla olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.
11 Aralıkta federasyon seçimleri var. Biz, yüksekokul
mezunu şartı aranan federasyon başkanlarıyla ilgili bu koşulu kaldırmış falan
değiliz. Bu bilgi nereden geldi bilemiyorum. Biz, böyle bir düzenleme yapmadık.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yabancı dille
ilgili...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) - Bunun dışında, bazı spor yorumcularının saldırı sonucu
yaralanmasıyla ilgili faillerin yakalanıp yakalanmadığını sordu. Tabiî, ben
İçişleri Bakanı değilim. Bunu İçişleri Bakanımızdan...
BAŞKAN - Sayın Bakan, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre
söz verdim; tamamlar mısınız lütfen.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
Bu konuda bir bilgi sahibi değilim. İçişleri
Bakanımızdan öğrenir, Sayın Ersin'i bu konuda da bilgilendiririm.
Ben, tüm arkadaşlarıma, katkıları sebebiyle, teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkanım, size de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Meclis araştırması önergeleri üzerindeki öngörüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım. Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Meclis araştırması açılması kabul edilmiştir.
Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12 üyeden
kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, üç ay olmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bugün Şampiyonlar Liginde
ülkemizi temsil edecek olan Fenerbahçe Spor Kulübüne Sparta Prag karşısında
Başkanlık Divanı olarak başarılar diliyoruz. (Alkışlar)
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 24 Kasım 2004 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati
: 20.00