DÖNEM
: 22 CİLT : 63 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
15 inci Birleşim
9 Kasım 2004 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün,
Karayolu Taşıma Yönetmeliği uygulaması nedeniyle mağdur olan nakliye
kooperatiflerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
2. - Adana Milletvekili Vahit Kirişci'nin,
tavuk etinde hormonal kalıntılar ve tavuklarda antibiyotiklerin yanlış
kullanımının olumsuz etkileriyle, alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
3. - Bartın Milletvekili Mehmet Asım
Kulak'ın, Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesinde meydana gelen kazaya,
yeraltı zenginliklerinin değerlendirilmesine ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve
25 milletvekilinin, Türkiye-AB ilişkileri ile AB Komisyonu İlerleme Raporunun
geleceğe etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/223)
2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 40
milletvekilinin, Ege Bölgesindeki tarım üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224)
3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve
36 milletvekilinin, TRT yönetimi hakkında ileri sürülen iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225)
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/700)
2. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/701)
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55
milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde
bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında
yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında haksız
bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240
ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla
Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/8) (S.
Sayısı: 670)
2. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55
milletvekilinin, Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların
önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları ayarlayarak ve rekabete
meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık
ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/9) (S. Sayısı: 672)
V. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, Kızılay ile ilgili bir yargı kararının uygulanmadığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3422)
2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, TOKİ'nin konut projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/3428)
3. - Tunceli Milletvekilii Sinan
YERLİKAYA'nın, Türkiye Futbol Federasyonu hakkındaki bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/3472)
4. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
MELİK'in, Bartın-İnkumu girişinde araçlardan bir spor kulubüne para
toplanmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/3498)
5. - Ankara Milletvekili Ersönmez
YARBAY'ın, İranlı bir rejim muhalifinin Ankara'da öldürüldüğü iddiası ile
Türkiye'de öldürülen İranlılara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/3505)
6. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin
KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır-Ergani İlçesinin tam teşekküllü hastane ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/3538)
7. - Mersin Milletvekili Mustafa
ÖZYÜREK'in, TMSF'nin el koyduğu mallar üzerindeki tasarrufa ve bazı iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
ŞENER'in cevabı (7/3594)
8.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, bir gruba ait araçların TMSF tarafından satışına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı
(7/3597)
9. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
yoksulluğun ve işsizliğin azaltılması yönünde yapılan çalışmalara ilişkin
Başbakandan sorusu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/3600)
10. - Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Emniyetteki vazife malulü personele ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/3653)
11. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU’nun, polis memurluğundan komiser yardımcılığına terfi sınavlarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/3662)
12. - Çanakkale Milletvekili Ahmet
KÜÇÜK'ün, emekli maaş farklarının ne zaman ödeneceğine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı
(7/3705)
13.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, hastanelerdeki sağlık personelinin süt iznine ve kreş gereksinimine
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/3714)
14. - Antalya Milletvekili Nail
KAMACI'nın, işçi emeklilerinin aylıklarının artırılması konusunda yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3716)
15. - Antalya Milletvekili Nail
KAMACI'nın, prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3718)
16. - İzmir Milletvekili Muharrem
TOPRAK'ın, esnaf kredilerinin faizlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/3792)
17. - Yalova Milletvekili Muharrem
İNCE'nin, Vakıfbank'ın Millî Eğitim Bakanlığının kullanımına verdiği
otomobillere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
ŞAHİN'in cevabı (7/3809)
18. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
MELİK'in, Şanlıurfa İlindeki Güneydoğu Anadolu İhracatçılar Birliği irtibat
bürosunun kapatılma nedenlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
TÜZMEN'in cevabı (7/3811)
19. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un,
TRT'nin logo ve kanal kimliklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir
ATALAY'ın cevabı (7/3816)
20. - Iğdır Milletvekili Dursun
AKDEMİR'in, çiftçilerin satın alma gücüne,
- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Ege
Bölgesindeki zeytin ağaçlarını tehdit eden verticillum hastalığına,
- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
zeytin üreticilerinin sorunlarına,
Bursa'da "damızlık sığır
yetiştiriciliği" projesinin ne zaman uygulamaya konulacağına,
- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
çiftçilere destekleme primi ödemelerinin kolaylaştırılması çalışmalarına,
- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, çiftçilerin kalkındırılmasına yönelik projelere,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/3825, 3826, 3827, 3830, 3828, 3829)
21. - Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, yatırım teşviki uygulamasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/3837)
22. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
İzmir-Çeşme ve Karaburun'daki balık çiftliklerine,
Orkinos balığı besi çiftliklerinin kota
miktarına ve yem ithaline,
- Denizli Milletvekili Ümmet KONDOĞAN'ın,
"göletlerin balıkçılığa açılması" projesine,
Tarım sektöründeki gerilemeye ve
çiftçilerin doğal afetlerden kaynaklanan mağduriyetine,
Hububatta sertifikalı tohumluk kullanım
projesine,
- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Manavgat Suyu ile Konya ve Karaman Ovalarının sulanması projesine,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/3864, 3865, 3866, 3867, 3868, 3869)
23. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un,
Yozgat Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde yolsuzluk yaptığı belirlenen kamu
görevlilerinin görevlerine iade edildiği iddiasına,
- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
kamu ve özel sektörde kadın ve erkeklerin istihdam oranına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Güldal
AKŞİT'in cevabı (7/3886, 3887)
24.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
işsizliğin önlenmesi için ne gibi çalışmalar yapılacağına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3896)
25.- Antalya Milletvekili
Osman ÖZCAN'ın, tarım kredi kooperatiflerince verilen kredilerin geri ödemesine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/3898)
I. - GEÇENTUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 13.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
Hatay Milletvekili Züheyir Amber, Organ
Nakli Haftası münasebetiyle, organ ve doku temininde karşılaşılan sorunlara ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, (F)
tipi cezaevlerinin durumu ile buradaki hükümlülerin ve tutukluların sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşmasına Adalet Bakanı Cemil Çiçek,
Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın,
tarım sektörünün içerisinde bulunduğu sıkıntılar ile alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü,
Cevap verdi.
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un
(3/283) (S. Sayısı: 530),
Kocaeli Milletvekilleri Mehmet Vecdi Gönül,
Osman Pepe ve Nevzat Doğan'ın (3/284) (S. Sayısı: 531),
Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın
(3/285) (S. Sayısı: 532),
Kocaeli Milletvekilleri Nevzat Doğan ve
Nihat Ergün'ün (3/286, 3/288) (S. Sayıları: 533, 535)
Kocaeli Milletvekilleri Nihat Ergün ve
Muzaffer Baştopçu'nun (3/287) (S. Sayısı: 534),
Kocaeli Milletvekilleri Osman Pepe, Mehmet
Vecdi Gönül, Nevzat Doğan ve Muzaffer Baştopçu'nun (3/289) (S. Sayısı: 536),
Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen'in
(3/299) (S. Sayısı: 537),
Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in
(3/305) (S. Sayısı: 538),
Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in,
(3/306) (S. Sayısı: 540),
Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına
gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde
raporların kesinleşeceği açıklandı.
4.11.2004 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan 675 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 2 nci sırasına, gündemin 33 üncü sırasında yer alan 668 sıra sayılı
17.7.2004 tarihli Kanun ile Anayasanın 89 ve 104 üncü maddeleri gereğince
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin 3 üncü
sırasına, 4.11.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 677 sıra sayılı kanun
teklifinin, 48 saat geçmeden 4 üncü sırasına, aynı tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan 678 sıra sayılı kanun tasarının 48 saat geçmeden 5 inci sırasına,
gündemin 2 nci sırasında yer alan 661 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı
sırasına, 35 inci sırasında yer alan 671 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci
sırasına alınması, diğer tasarı ve tekliflerin sıralarının buna göre teselsül
ettirilmesine; 4.11.2004 Perşembe günkü birleşimde gündemin 5 inci sırasına
kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma
süresinin uzatılmasına;
30.10.2004 tarihinde dağıtılan ve
1.11.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan Bayındırlık ve İskân eski Bakanı
Koray Aydın hakkındaki (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 670
sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları"
kısmının 1 inci sırasına, 4.11.2004 tarihinde dağıtılan ve aynı tarihli gelen
kâğıtlarda yayımlanan Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkındaki
(9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 672 sıra sayılı raporunun
2 nci sırasına alınmasına, her iki raporun görüşmelerinin Genel Kurulun
9.11.2004 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; Genel Kurulun 9.11.2004 Salı
günü 14.00'te başlayıp, her iki raporun oylamalarının bitimine kadar çalışmasına;
9.11.2004 Salı, 10.11.2004 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesine;
Genel Kurulun 10.11.2004 Çarşamba günü
13.00-23.00, 11.11.2004 Perşembe günü 13.00-16.30 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento
Komisyonu, İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliğinde Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca
aday gösterilen üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden, ertelendi;
2 nci sırasına alınan, Türk Ceza Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısının (1/592) (S. Sayısı: 675),
3 üncü sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca
bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen 17.7.2004 Tarihli ve 5231 Sayılı
Dernekler Kanununun (1/873) (S. Sayısı: 668),
4 üncü sırasına alınan, Güneydoğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/324,
2/299) (S. Sayısı : 677),
Görüşmelerini müteakiben, kabul edilip,
kanunlaştıkları açıklandı.
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Ateş,
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
bir açıklamada bulundu.
9 Kasım 2004 Salı günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.32'de son verildi.
|
Ali Dinçer |
|
|
Başkanvekili |
|
|
Bayram Özçelik |
Mehmet Daniş |
|
Burdur |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No. : 19
II. - GELEN KÂĞITLAR
5 Kasım 2004 Cuma
Tasarılar
1. - Arsa Ofisi Kanunu ve
Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün
Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/917) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)
2. - Bazı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair
Kanun Tasarısı (1/918) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)
Tezkereler
1. - Mardin Milletvekili
Süleyman Bölünmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/694) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.11.2004)
2. - Kahramanmaraş
Milletvekili Hanefi Mahçiçek'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/695) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.11.2004)
3. - Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/696) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2004)
4. - Şanlıurfa
Milletvekili Turan Tüysüz'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/697) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.11.2004)
5. - Kırklareli
Milletvekili Yavuz Altınorak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/698) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.11.2004)
Rapor
1. - Türk Uluslararası
Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar Ulaştırma ve Turizm ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/895) (S. Sayısı: 676)
(Dağıtma tarihi: 5.11.2004) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya içme suyundaki klor miktarına ve bazı
iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1321) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.10.2004)
2. - Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Korkuteli İlçesinde elma üreticisinin
mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1322) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
3. - Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Korkuteli Anadolu Lisesinin sorununa
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1323) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.10.2004)
4. - Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Kale İlçesindeki elektrik kesintilerine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1324)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
5. - Kırşehir
Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, bandrol yetersizliği nedeniyle yayıncıların
yaşadığı mağduriyete ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1325) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Denizli Milletvekili
Mehmet U. NEŞŞAR'ın, TRT'de yayınlanan bir programdaki bazı ifadelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3906) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.10.2004)
2. - Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Mercedes Benz Türk A.Ş. hakkındaki iddiaya ve bir memurun
görevden alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3929)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)
3. - Hatay Milletvekili
Fuat ÇAY'ın, yabancılara satılan arazilere ve Hatay'la ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3930) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.10.2004)
4. - Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, özel iletişim vergisinin yaygınlaştırılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3931) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)
5. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İnsan Hakları Danışma Kurulunun bir raporuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3932) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.10.2004)
6. - Aydın Milletvekili
Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, çiftçilerin taksitlendirilen kredi borçlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3933) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
7. - Kırıkkale
Milletvekili Halil TİRYAKİ'nin, Kırıkkale Valisi hakkındaki iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3934) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
8. - Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi ve yoksullukla
mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3935) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.10.2004)
9. - Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Ziraat Bankasında kullanılan yazılım programının verdiği zarara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3936) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.10.2004)
10. - Mersin Milletvekili
Mustafa ÖZYÜREK'in, Fransa Maliye Bakanı ile yapılan görüşme ile ilgili iddiaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3937) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2004)
11. - Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, TRT'nin mali durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3938) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
12. - Adana Milletvekili
Kemal SAĞ'ın, yabancıların arazi alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3939) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
13. - İzmir Milletvekili
Erdal KARADEMİR'in, kamu bankalarının batık kredilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3940) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
14. - İzmir Milletvekili
Erdal KARADEMİR'in, araç muayene hizmetlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3941) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
15. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, adalet sistemiyle ilgili bazı beyanlarına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3942) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.10.2004)
16. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, basında yer alan bir beyanına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3943) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
17. - İstanbul
Milletvekili Lokman AYVA'nın, seçimlerde uygulanacak elektronik sistemde görme
özürlülerin dikkate alınıp alınmadığına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3944) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
18. - Ardahan
Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hükümet Binası İnşaatına ayrılan ödeneğe
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3945)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
19. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa çevre yolu çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3946) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
20. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa çevre yolu kapsamında kamulaştırılması gereken alanlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3947)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
21. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB ülkelerinin Katma Protokol gereği Türk
vatandaşlarına vize uygulayamayacağı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3948) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.10.2004)
22. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Lozan Antlaşmasının 39 uncu maddesinin uygulanıp
uygulanmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/3949) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
23. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Lozan Antlaşmasının eki olan bir protokolün Sevr
Antlaşmasının bazı maddelerini feshedip etmediğine ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3950) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2004)
24. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Çukurova Grubunun TMSF'ye olan borçlarına kaynak
sağlayacak kreditöre ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/3951) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.10.2004)
25. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF Başkanının bir beyanına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/3952)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)
26. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'ye devredilen bankaların gayrimenkullerinin
satışına aracılık eden firmaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/3953) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.10.2004)
27. - Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Alternatif
Ürün Projesi için Dünya Bankasından sağlanan krediye ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3954) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.10.2004)
28. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, devlet iç borçlanma senedi faiz oranına ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3955) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.10.2004)
29. - Tokat Milletvekili
Orhan Ziya DİREN'in, İmarbank mudilerine yapılan ödemelere ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3956) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.10.2004)
30. - Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, işine son verilen TRT sanatçılarına ve son verme nedenlerine
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/3957)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
31. - Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, TRT'de kurum personeli olmayan sunuculara ve kurum dışında
yaptırılan işlere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/3958) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
32. - İzmir Milletvekili
Hakkı ÜLKÜ'nün, 3 Kasım seçimlerinden bugüne kaçak elektrik kullanan
sanayicilere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3959) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)
33. - Mardin Milletvekili
Muharrem DOĞAN'ın, Mardin İli ve çevresindeki içme suyu sorununa ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3960) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.10.2004)
34. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa-Yenişehir İlçesinde yapımı devam eden Boğazköy Barajına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3961)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
35. - Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, TPAO'da ikramiye verilen personele ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3962) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2004)
36. - Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Sedat Peker operasyonunda gündeme gelen silahların ruhsatına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3963) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.10.2004)
37. - Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, bazı gazetelerde yer alan asayiş gönüllüsü uygulaması
başlatıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3964) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)
38. - İstanbul
Milletvekili Gürsoy EROL'un, İstanbul, Ankara ve İzmir büyükşehir belediyeleri
bünyelerindeki iştirak şirketlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3965) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)
39. - İstanbul
Milletvekili Gürsoy EROL'un, 17 Ağustos depremini yaşayan illerimizdeki adli
suç oranına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3966)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)
40. - Samsun Milletvekili
Haluk KOÇ'un, Samsun İli 19 Mayıs İlçesi Kaymakamı hakkındaki iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3967) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.10.2004)
41. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, Kumluca Belediyesinin ilçedeki birahanelerde
bayanların çalıştırılmasını yasakladığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3968) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
42. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da bayram kutlamalarının yerinin
değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3969)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
43. - İzmir Milletvekili
Oğuz OYAN'ın, Altındağ Belediyesine bağlı bazı personelin başka kurumlarda
geçici olarak görevlendirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3970) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
44. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kumluca Belediyesinin, deniz obaları
karşılığında vatandaşlardan topladığı paranın yasal dayanağına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3971) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
45. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Uluslararası Kesme Çiçek Mezatı için arsa
tahsisinin yapılamamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3972) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
46. - İzmir Milletvekili
Hakkı ÜLKÜ'nün, Aliağa Belediyesince İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü emrinde
görevlendirilen memur ve işçilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3973) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
47. - Eskişehir
Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından başlatılan
Asayiş Gönüllüleri Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3974) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
48. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, hükümlülük durumu devam eden eski DEP
milletvekillerinin yararlandıkları haklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3975) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
49. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bakanlığın gayrimenkullerinin dökümüne ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3976) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.10.2004)
50. - Samsun Milletvekili
Haluk KOÇ'un, devletin tasarrufu altındaki tarıma elverişli arazilere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3977) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.10.2004)
51. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, dolaylı ve dolaysız vergilere ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3978) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
52. - Denizli
Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Hatay İlindeki okullarda yapılan bir
uygulamaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3979)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
53. - İstanbul
Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, yurtdışında yaşayan Türk çocuklarına verilen
Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3980) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)
54. - İzmir Milletvekili
Hakkı AKALIN'ın, tekstil ve konfeksiyon sektörünü canlandırmaya yönelik
tedbirlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3981)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
55. - Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, süper ve hipermarketler karşısında küçük esnafın yaşadığı
mağduriyete ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3982)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
56. - Niğde Milletvekili Orhan
ERASLAN'ın, Esnaf ve Kefalet Kooperatiflerince esnafa verilen kredilere ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3983) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.10.2004)
57. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Dünya Bankasının Türkiye'nin tarım sektörü konusunda
hazırladığı bir rapor olup olmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3984) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)
58. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, tarımla uğraşan nüfusa ve sulanamayan topraklara ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3985) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.10.2004)
59. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Cenevre'deki Dünya Ticaret Örgütü toplantısında alınan
kararlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3986)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
60. - Ardahan
Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, çiftçilerin tarımsal kredi borçlarına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3987) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.10.2004)
61. - Eskişehir
Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, genetik yapısı değiştirilen gıda
ürünlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3988)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
62. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, Personel Genel Müdürlüğü makam odasının yeniletme
çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3989)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
63. - Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Manavgat İlçesinin kapalı spor salonu
ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/3990) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
64. - Ardahan
Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir Acemi Er Eğitim Birliğinin Ardahan İline
kaydırılıp kaydırılmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3991) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
65. - Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, Şehirhatları İşletmesi Müdürlüğü gemilerinde kullanılan can
yeleklerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3992)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
66. - İzmir Milletvekili
Canan ARITMAN'ın, son zamanlardaki müze soygunları ile personel, yönetim ve
güvenlik sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3993) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu bankalarından verilen kredilerle ilgili bir
araştırma komisyonu raporunda yer alan iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3382)
2. - Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, el konulan basın yayın organlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3383)
3. - Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, MTA Genel Müdürlüğüne bağlı Doğa Tarihi Müzesinin
açılışının ertelenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3384)
4. - Ankara Milletvekili
İsmail DEĞERLİ'nin, kamu kurumlarının eczanelere olan borçlarına ve ödemedeki
gecikmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3386)
5. - Diyarbakır Milletvekili
Muhsin KOÇYİĞİT'in, sınavsız olarak istisnai memurluklara atananlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3389)
6. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Anayasa Mahkemesinin bir kararının Resmî Gazetede
yayımlanmasının gecikmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3393)
7. - Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Başbakanın yurtdışı gezilerine katılan gazeteci ve iş
adamlarından alındığı iddia edilen paralara ve gezilerin maliyetlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3395)
8. - Hatay Milletvekili
Abdulaziz YAZAR'ın, Irak'taki terör örgütlerinin elinde bulunan Türk
vatandaşları ile Türkiye-Irak ticaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3396)
9. - Çorum Milletvekili
Feridun AYVAZOĞLU'nun, Irak'a giden Türk vatandaşlarının can güvenliğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3397)
10. - Tekirdağ
Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, artan trafik kazalarına ve önlemlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3400)
11. - Edirne Milletvekili
Rasim ÇAKIR'ın, Ergene Havzasındaki kirlenme sorununa ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3402)
12. - İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, kaçak yapılara ve bir iddiaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3404)
13. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, kredi kartı borçlularına ve bazı sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3405)
14. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, aşırı yağışın İstanbul'da sebep olduğu zarara ve bazı
sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3406)
15. - Ardahan
Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, yoksulluk ve işsizliği önlemek için yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3407)
16. - İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, İstanbul-Alibeyköy'de yaşanan sel felaketinden
doğan zararlara ve bazı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3412)
17. - Denizli
Milletvekili Haşim ORAL'ın, ruhban okulunun açılması yönündeki iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3413)
18. - İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, İzmir-Çeşme'deki Orkinos Balığı Besi Çiftliğinin çevreye
verdiği zarara ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3415)
19. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Van'da meydana gelen olayın çözüme kavuşturulamamasının
nedenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3416)
20. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, şoför esnafının karşılaştığı sorunlara ve sosyal
güvencelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3417)
21. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, kamu ve özel bankalar hakkındaki bazı verilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3418)
22. - İstanbul
Milletvekili Bülent TANLA'nın, turizm gelirlerine ve bu gelirin hesaplanma
yöntemlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/3425)
23. - Aydın Milletvekili
Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Roche firmasına ait neoreccormon 2000 ıu isimli ilacın
fahiş fiyatlarla SSK'ya satılmasıyla ortaya çıkan zarara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3439)
24. - Denizli
Milletvekili Haşim ORAL'ın, Irak'taki Türk rehinelere ve kurtarma girişimlerine
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/3454)
25. - Mersin Milletvekili
Hüseyin ÖZCAN'ın, Irak'ta öldürülen Türk vatandaşlarına ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3455)
26. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Hatay Antlaşmalarının gizli maddeleriyle ilgili
yerel bir gazetede çıkan iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/3457)
27. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, 4916 sayılı Kanun çerçevesinde yabancıların taşınmaz
alımının doğuracağı sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3459)
28. - Ankara Milletvekili
Yakup KEPENEK'in, yap-işlet-devret santrallerine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3485)
29. - Muğla Milletvekili
Fahrettin ÜSTÜN'ün, Güllük Dinlenme Tesislerinin kiraya verilmesine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3486)
30. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Orhaneli Termik Santralı bacagazı kükürt arıtma tesisine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3490)
31. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Vatan Gazetesindeki bir röportajın içerdiği bazı
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3495)
32. - İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Kızılay ile ilgili bir yargı kararının
uygulanmadığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3499)
33. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, köy ve mahalle muhtarlarının aldıkları ödeneğin
yetersizliğine ve prim borçlarını ödeyememelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3500)
34. - Iğdır Milletvekili
Yücel ARTANTAŞ'ın, Kızılay Kayyum Heyeti hakkındaki iddialar ve Afyon maden
sodası fabrikasının kiralanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3503)
35. - Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Seydişehir Eti Alüminyum
A.Ş. yetkilileri ile Kızılören Belediye Başkanı hakkındaki bazı iddiaların
soruşturulup soruşturulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3504)
36. - Ankara Milletvekili
Ersönmez YARBAY'ın, Türkiye'ye göç eden Bulgar Türklerinin isimlerinin Bulgarca
olarak değiştirilerek Bulgaristan Nüfus Kayıtlarına kaydedildiği iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3506)
37. - Afyon Milletvekili
Halil ÜNLÜTEPE'nin, Erzurum-Aşkale İlçesi polis karakolunda yaşandığı iddia
edilen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3508)
38. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Muğla-Datça-Kargı Koyundaki Rum kilisesini restore
eden işadamına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3509)
39. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, sağlık ve sosyal güvenlik konularındaki bazı
uygulamalara ve SSK'nın bazı ilaçları pahalıya satın aldığı iddialarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3519)
40. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bankalarda 1 trilyon TL.'sının üzerinde mevduatı
bulunan kişilerin ödedikleri stopaj ile vergilerin tadadi dökümüne ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3520)
41. - Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, yurtdışına çıkan T.C. vatandaşlarından alınan Konut Fonundan
sağlanan gelire ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3521)
42. - Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, elmas ve mücevheratta KDV uygulamasına son verilmesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3526)
43. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, okullarda kullanılan bilgisayar sayısı ve kalitesine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3531)
44. - İzmir Milletvekili
Erdal KARADEMİR'in, İzmir-Konak'ta görevli bir öğretmene verilen disiplin
cezası ve bir mahkeme kararına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3533)
45. - İstanbul
Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, yurtdışı görevine atama ile ilgili iddialara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3534)
46. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, öğrenci kayıtları sırasında velilerden herhangi bir para
alınıp alınmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3535)
47. - İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, ilaç fiyatlarının saptanmasına ve jenerik
biyotek ilaç üretimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3543)
48. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, demiryolları için ayrılan ödeneğe ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3570)
49. - Afyon Milletvekili
Halil ÜNLÜTEPE'nin, Tavşancıl'daki tren kazasında ölenlerin cenaze törenine ve
Afyon-Kızılören'deki yük treni kazasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3573)
50. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Eskişehir Demiryolu Meslek Okulunun kapatılmasına ve tekrar
açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3574)
51. - Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, İskenderun Limanı'nda batan gemi ile ilgili iddialara ve
sorumlulara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3575)
52. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, İskenderun Körfezinde batan gemi hakkındaki iddialara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3577)
53. - İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, Millî Eğitim Bakanlığı ile İMKB arasındaki protokole göre
yapılan okul inşaatı ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3593)
54. - Mersin Milletvekili
Mustafa ÖZYÜREK'in, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3595)
55. - İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, Millî Eğitim Bakanlığı ile İMKB arasındaki protokole göre
yapılacak okul inşaatı ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3601)
56. - Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bir demecinin finans sektöründeki etkilerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3603)
57. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Millî gelirdeki artışa ve kamu çalışanlarına 2005 yılı için
öngörülen zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3604)
58. - Denizli Milletvekili Mehmet U.
NEŞŞAR'ın, Denizli Belediyesinde iki sendika arasındaki ihtilafa müdahil olan
bakanlığa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3605)
59. - Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, zina tartışmalarının ekonomiye verdiği zarara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3607)
60. - Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, zina tartışmalarının ekonomiye verdiği zarara ve bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3608)
61. - İzmir Milletvekili
Erdal KARADEMİR'in, ABD'nin askeri amaçlı olarak bazı liman ve havaalanlarımızı
kullanabilmesini öngören bir tebliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3610)
62. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, 4876 sayılı Kanun kapsamında tarım üreticilerinin
borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3611)
63. - Hatay Milletvekili
Fuat ÇAY'ın, Irak'ta Türklere yönelik saldırılara ve alınan tedbirlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3612)
64. - Samsun Milletvekili
İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun Büyükşehir Belediyesinin başlattığı iddia edilen
bir uygulamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3615)
65. - Osmaniye
Milletvekili Necati UZDİL'in, yurtdışına çıkan kamyon şoförlerinin tümünün
sosyal güvenceye kavuşturulup kavuşturulmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3616)
66. - İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'ta Türk vatandaşlarının can güvenliğinin
sağlanması için öngörülen tedbirlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3630)
67. - İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, bir terör örgütü tarafından Kuzey Irak'a kaçırılan
vatandaşlarımıza ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/3631)
68. - İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'taki Türkmen soydaşlarımızın korunması için
hükümetin girişimlerine ve sonuçlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3632)
69. - Hatay Milletvekili
İnal BATU'nun, son büyükelçiler kararnamesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3633)
70. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ziraat Bankasının değişen bilgisayar sistemine
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3642)
71. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF tarafından yürütülen döviz kredisi
alacaklarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/3643)
72. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu bankalarının yeniden yapılandırılması için
verilen Hazine desteğine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/3644)
73. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ziraat Bankasındaki kamuya ait hesaplara ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3645)
74. - Konya Milletvekili
Nezir BÜYÜKCENGİZ'in, Isparta-Konya Doğalgaz Hattının Tuzlukçu İlçesindeki
bölümünde kamulaştırma işlemlerinin ne zaman tamamlanacağına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3648)
75. - İstanbul
Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, halk ekmek fabrikası ekmek kuponlarının
sahtelerinin basıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3655)
76. - Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, muhtarların kayıt yenileme işlemlerine ve
ücret alınıp alınmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3659)
77. - Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, Emniyet teşkilatından bazı personelin idareyle mahkemelik
olmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3660)
78. - Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, Samsun Büyükşehir Belediyesinin başlattığı iddia
edilen bir uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3661)
79. - Iğdır Milletvekili
Yücel ARTANTAŞ'ın, mülkiyeti Emekli Sandığına ait bazı otellere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3665)
80. - Yalova Milletvekili
Muharrem İNCE'nin, öğretmen ve yöneticilerin ders ve ek ders ücretlerine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3668)
81. - İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Osmangazi Üniversitesinde verilen bir
akademik unvanla ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3669)
82. - Ardahan
Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki öğretmen açığı ve bazı sorunlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3670)
83. - Antalya
Milletvekili Osman KAPTAN'ın, ilköğretim okulları ihaleleri ile ilgili bazı
iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3671)
84. - Yalova Milletvekili
Muharrem İNCE'nin, eğitim çalışanlarına sağlanan sosyal yardımlar ve bazı
sorunlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3672)
85. - İstanbul
Milletvekili Algan HACALOĞLU'nun, İMKB ile imzalanan protokole göre açılan okul
binaları inşaatı ihalelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3676)
86. - Samsun Milletvekili
İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun-Vezirköprü İlçesindeki Zübeyde Hanım Kız Öğrenci
Yurdunun Millî Eğitim Müdürlüğüne devredilmek üzere kapatılmasına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3678)
87. - Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, teknik öğretmen atamalarına ve teknik öğretmen yetiştiren
okullarda sınırlama yapılıp yapılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3679)
88. - İzmir Milletvekili
Sedat UZUNBAY'ın, hemzemin geçitlerdeki bariyer ve sinyalizasyon eksikliklerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3695)
89. - Aydın Milletvekili
Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, İzmir Limanındaki altyapı ve organizasyon eksikliği
nedeniyle ihracatta yaşanan sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3696)
90. - Diyarbakır
Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Kayseri-Sivas ve Erzincan-Erzurum demiryolları
güzergâhındaki kavak ve söğüt ağaçlarının kesim ihalesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3697)
No. : 20
8 Kasım 2004
Pazartesi
Raporlar
1. - Tokat Milletvekili
Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/307) (S. Sayısı: 541) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
2. - Tokat Milletvekili
Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/308) (S. Sayısı: 542) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
3. - Trabzon Milletvekili
Asım Aykan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/309) (S. Sayısı: 543) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
4. - Kars Milletvekili
Selami Yiğit'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/310) (S. Sayısı: 544) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
5. - Kayseri Milletvekili
Adem Baştürk ile Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/311) (S. Sayısı: 545) (Dağıtma tarihi:
8.11.2004) (GÜNDEME)
6. - Muğla Milletvekili
Fahrettin Üstün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/312) (S. Sayısı: 546) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
7. - Edirne Milletvekili
Ali Ayağ'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/313) (S. Sayısı: 547) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
8. - Mersin Milletvekili
Ali Er'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/328) (S. Sayısı: 548) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
9. - Trabzon Milletvekili
Şevket Arz'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/334) (S. Sayısı: 549) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
10. - İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/335) (S. Sayısı: 550) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004)
(GÜNDEME)
11. - Ağrı Milletvekili
Naci Aslan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/337) (S. Sayısı: 551) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
12. - İstanbul
Milletvekili Mehmet Sekmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/338) (S. Sayısı: 552) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004)
(GÜNDEME)
13. - Kocaeli
Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/339) (S. Sayısı: 553) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004)
(GÜNDEME)
14. - Kocaeli
Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/340) (S. Sayısı: 554) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004)
(GÜNDEME)
15. - Kocaeli
Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/341) (S. Sayısı: 555) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004)
(GÜNDEME)
16. - Samsun Milletvekili
Mustafa Çakır'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/342) (S. Sayısı: 556) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
17. - Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalı ile Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/343) (S.
Sayısı: 557) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)
18. - Kocaeli
Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/344) (S. Sayısı: 558) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004)
(GÜNDEME)
19. - Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/345) (S. Sayısı: 559) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004)
(GÜNDEME)
20. - Şanlıurfa
Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/346) (S. Sayısı: 560) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004)
(GÜNDEME)
No. : 21
9 Kasım 2004 Salı
Tasarılar
1. - Ölüm Cezasının
Kaldırılmasını Amaçlayan, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşmeye Ek İkinci İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/919) (Adalet ve Anayasa ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2004)
2. - Gülhane Askerî Tıp
Akademisi Kanunu, Harp Akademileri Kanunu, Harp Okulları Kanunu ve Astsubay
Meslek Yüksekokulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/920) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2004)
3. - Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Küba Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı Arasında
Veterinerlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/921) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2004)
4. - Adalete Uluslararası
Erişim Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/922) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.11.2004)
5. - Ziraî Mücadele ve
Ziraî Karantina Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/923)
(Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.11.2004)
6. - Er ve
Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/ 924) (Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.11.2004)
7. - 190 Sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/925) (Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.11.2004)
8. - Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Moğolistan Gıda ve Tarım Bakanlığı Arasında
Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/926) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.11.2004)
9. - Sosyal Sigortalar
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/927) (Plan ve Bütçe
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.11.2004)
Teklifler
1. - Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/331) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.10.2004)
2. - Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan'ın; Nevşehir İline Bağlı Hacıbektaş İlçesinin
Kırşehir İline Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/332) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2004)
3. - Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda ve Türk
Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/333) (Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2004)
4. - İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 27 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek
Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi
(2/334) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)
5. - İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin; 8.6.1949 Tarihli ve 5434
Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/335) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)
6. - Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir'in; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/336) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2004)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. - İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş ve 25 Milletvekilinin, Türkiye AB ilişkileri ile AB
Komisyonu ilerleme raporunun geleceğe etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/223) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.11.2004)
2. - İzmir Milletvekili
Hakkı Ülkü ve 40 Milletvekilinin, Ege Bölgesindeki tarım üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2004)
3. - Ankara Milletvekili
Yakup Kepenek ve 36 Milletvekilinin, TRT yönetimi hakkında ileri sürülen
iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2004)
BİRİNCİ OTURUM
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz isteği, Karayolu Taşıma
Yönetmeliği çerçevesinde mağdur olan nakliye kooperatiflerinin sorunları
konusunda Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün'e aittir.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından
alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Karayolu Taşıma Yönetmeliği uygulaması
nedeniyle mağdur olan nakliye kooperatiflerinin sorunlarına ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un
cevabı
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Karayolu Taşıma Yönetmeliğiyle mağdur edilen
kooperatiflerin ve kamyoncuların sorunlarını dile getirmek üzere, gündemdışı
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere,
ülkemizde yük taşımasının yüzde 88'i, yolcu taşımasının ise yüzde 96'sı
karayoluyla yapılmaktadır. Yıllardır bu sektörde çalışan nakliyecilerimiz
mağdur olmuş, sorunlarını zaman zaman dile getirmişlerdir. Buna istinaden, 59
uncu hükümet, bu konudaki 4925 sayılı Kanunu 10.7.2003 tarihinde Meclisten
çıkarmıştır. Ülkemizin geleceğinde taşıma sektörünün kurumsallaşması,
bireysellikten kurtulması, mesleğe girişin kontrol edilmesi, taşıma yapan
kurumların eğitim, sermaye ve araç yönüyle güçlendirilmesi, taşımanın belgeye
bağlanması ve disiplin altına alınması, nakliyecileri umutlandırmış ve
heveslendirmiştir. Görüyoruz ki, bu yönetmelik, nakliyecilerin umutlarını
söndürmüş, heveslerini de kursaklarında bırakmıştır. Bu yönetmelik, yük
taşımacılığı yapan, Türkiye genelinde 495 adet, Bilecik İlimizde 8 adet
kamyoncular kooperatifini kapatma noktasına getirmiştir; Bilecik İlinde 735
kamyoncu üyemizi, Türkiye genelinde ise yüzbinlerle telaffuz edilen kamyoncu
esnafımızı perişan etmiştir. Nakliyecilerin yıllardan beri süregelen
sorunlarını çözmek için 4925 sayılı Kanunu çıkarıyoruz, 1163 sayılı
Kooperatifler Yasasını yok sayıyoruz, Türk Ticaret Yasasını ve Anayasayı ihlal
ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu çıkarılan
yönetmelikle de görüldüğü gibi, bakanlıklar arasında eşgüdümün olmadığı, bir
kez daha ortaya çıkmıştır. Ulaştırma Bakanlığının çıkarmış olduğu Karayolu
Taşıma Yönetmeliğinin, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesindeki 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunuyla örtüşmeyerek, bazı maddelerinin aykırı olduğu da
görülmüştür. Bu yönetmeliğin "Tanımlar" başlıklı 4 üncü maddesinde
geçen "özmal" tanımı, 1163 sayılı Kooperatifler Yasasına aykırıdır.
Yönetmelikte "yetki belgesi sahibi adına motorlu araç tescil ve motorlu
araç trafik belgelerinde kayıtlı taşıtlar" tanımı yapılmaktadır; oysa,
kooperatifler bir emek birliğidir; kooperatif adına tescilli kamyon yoktur,
olmamalıdır. Bu yönetmeliğe göre, kooperatif üyeleri, sahip oldukları araçları
kooperatif adına tescil ettirmeye, yani, ortaklar, kamyonlarını kooperatifin
özmalı yapmaya mecbur edilmektedir. Bu durum, 1163 sayılı Yasaya aykırıdır;
aynı zamanda, Anayasanın örgütlenme, çalışma ve sözleşme yapma haklarına da
aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, yine, aynı
yönetmeliğin 17 nci maddesinde araçlara yaş haddi getirilmiştir. "19
yaşından büyük araçlar nakliyecilikte kullanılamayacak" denilmektedir.
Aynı zamanda, 1985 model araç ile 2004 model araç aynı statüde tutulacaktır;
yani, her iki kamyon aynı tonajı taşıyacaktır. Bu, doğru bir yaklaşım, doğru
bir yönetmelik değildir.
Yine aynı yönetmeliğin 13 üncü maddesi,
yetki belgesi almanın veya yenilemenin özel şartları kısmında, K1 belgesi
alınabilmesi için, gerçek kişilerin kendi adlarına kayıtlı 25 ton istiap
haddinde araç, kooperatiflerin ise 75 ton istiap haddinde eşya...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - ... taşımaya
mahsus özmal ticarî taşıt filosu olması mecburiyetini getirmiştir.
Değerli arkadaşlar, 25 ton istiap haddinde
bir kamyon, ne uluslararası trafikte ne de Türkiye'de mevcuttur. 25 tonluk
kamyon dayatması, tek bir kamyonla taşıma yapma imkânını nakliyecilerimizin
elinden almıştır. "Birden fazla aracın olacak, ondan sonra taşımacılık
yapacaksın" denilmektedir. Elindeki kamyonun borcunu zar zor ödeyen, ekmek
kavgasının peşinde koşan, yarı aç yarı tok yaşayan, yaşam mücadelesi veren
namuslu, dürüst insanlara "bir kamyon daha al, borca gir, sonra da bat,
iflas et" denilmektedir. Bu bireysel kamyonculara yapılan haksızlık
kooperatiflere de yapılmaktadır. Kooperatiflere de "75 tonluk araçlara
sahip filonuz olacak" denilmektedir. Bu dayatma, kooperatifçiliğin
yapısına ve yasasına aykırıdır.
Değerli arkadaşlarım, kooperatifler bir
emek birliğidir, hakları ve menfaatları koruma çatısıdır. Türkiye'de
kooperatifçiliğin işlev kazandığı alanlardan birisi ve en önemli olanı da
taşıma kooperatifleridir; çünkü, bu bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Şimdi ise,
bu kooperatiflere darbe vuruluyor, kapatılma konumuna getiriliyor. Bu, çok
büyük haksızlık ve insafsızlıktır.
Türkiye'de fazla kapasite mevcut iken,
kooperatiflere "75 tonluk özmalınız olacak" diyoruz. Diğer bir
tabirle 1'i 5 yapıyoruz; yani 1 kamyonu olan bir esnafımıza "5 kamyon
al" diyoruz. 1 kamyonun borcunu zor ödeyen bir kooperatifin, 5 kamyon alıp
da borcunu ödemesi imkânsızdır. Bu borcu neyle ve nasıl ödeyeceğini sormuyoruz;
hiç, işin ekonomik ve sosyal maliyetini düşünmüyoruz.
Ayrıca, kooperatifler, şu anda ihalesini
aldığı ve sözleşmesini yaptığı işlerin nakliyesini, bu yönetmeliğe göre,
yapamayacaktır. Bu durum, hukukî imkânsızlıklar doğuracak, bunun sonucu oluşan
zararın giderilmesi de hukuken mümkün gözükmemektedir.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
bu yönetmelik, kamyoncuları çok sarsmıştır; zaten çok zor durumda olan
nakliyecileri bitirme noktasına getirmiştir.
Yetki belgesi vereceğiz diye,
nakliyecilerden, 24 Kasım tarihine kadar müracaatları halinde 1 milyar, 24
Kasımdan sonraki müracaatlarda ise 1 500 000 000 lira yetki belgesi harcı
istenilmektedir. Hazineye para toplayacağız diye, açığı kapatacağız
düşüncesiyle, bir somun ekmeğin peşinde koşan, eski araçlarla zar zor yaşam
mücadelesi veren, borç içinde yüzen, senedini çıkaracağım diye canını dişine
takan kamyonculara bu yapılan reva mıdır değerli arkadaşlar?! Zaten iş yok. Akaryakıt
fiyatları, sadece bu dönemde, yani AKP İktidarı döneminde yüzde 30 artmış,
arabalar takozda... Siz düşünüyorsunuz ve dönüyorsunuz, nakliyeci esnafından 1
milyar veya 1 500 000 000 lira daha para istiyorsunuz değerli arkadaşlar. Yani,
kamyonculara...
BAŞKAN - Sayın Tüzün, toparlar mısınız
lütfen.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
..."kazandığını bize getir, kamyonunu
devlete teslim et, çoluk çocuğun ne olursa olsun" diyorsunuz.
Buradan, kamyoncular ve kooperatifler
adına, Sayın Bakanımızdan ve AKP Hükümetinden, 59 uncu hükümetten, 25.2.2004
tarihinde çıkarmış olduğunuz yönetmeliğin, 1163 sayılı Kooperatifler Yasasına
aykırı olan bölümlerinin yeniden düzenlenmesini, yasalara uygun hale
getirmesini; yetki belgesi için alınacak 1 milyar Türk Lirasının, halen
faaliyet gösteren nakliyecilerden alınmamasını, ille de alınacaksa, yeni
üyelerden alınmasını talep ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yönetmeliğin
değişmesi gerektiği konusunda, S.S. Tüm Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifleri
Merkez Birliği Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri Sayın Bakanla görüşmüş,
Ulaştırma Bakanımızdan, yerel seçimler sonrasında yönetmeliğin görüşüleceği,
yeni bir düzenleme yapılarak sıkıntının ortadan kaldırılacağı sözü alınmış
olmasına rağmen, maalesef, aradan geçen altı aylık süre içerisinde hiçbir
değişiklik olmamıştır.
59 uncu hükümet yetkililerinden ve
Ulaştırma Bakanımızdan, kamyoncu esnafının sorunlarının derhal çözülmesi için,
bu yönetmeliğin değiştirilmesini talep ediyorum.
Kadir Gecenizi kutluyorum.
Yaklaşmakta olan ramazan bayramınızı
kutluyor, Sayın Başkanımıza bana göstermiş olduğu müsamahadan dolayı teşekkür
ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzün.
Hükümetin söz isteği?.. Yok.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkanım,
hükümet buna cevap vermeli!
Kamyoncu esnafı ağlıyor Sayın Bakanım,
cevap verin lütfen!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemdışı
ikinci söz, tavukçuluk ve hormon kullanımıyla ilgili söz isteyen, Adana
Milletvekili Sayın Vahit Kirişci'ye aittir.
Buyurun Sayın Kirişci. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2. - Adana
Milletvekili Vahit Kirişci'nin, tavuk etinde hormonal kalıntılar ve tavuklarda
antibiyotiklerin yanlış kullanımının olumsuz etkileriyle, alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü'nün cevabı
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; son günlerde medyada tartışma konusu olan
tavuk etinde hormon ve yanlış antibiyotik kullanımıyla ilgili görüşlerimi
açıklamak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; sözlerimin başında, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisimizin değerli üyeleri,
ülkeleri, gelişmişlik açısından, değişik ölçülere göre bir tasnife tabi tutmak
mümkündür. Bunlardan bir tanesi ve en temel olanı, daha pahalı olması
nedeniyle, yılda kişi başına tüketilen hayvansal protein miktarıdır. Ülkemizde
yılda kişi başına tüketilen hayvansal protein miktarı içerisinde özellikle
kanatlı eti miktarını incelediğimizde, sadece 12 kilogramdır; bunun 468 gramını
hindi eti, geri kalanını ise tavuk eti oluşturmaktadır.
Peki, dünyada durum nasıldır; 2000 yılı
verileri itibariyle, örnek vermek gerekirse, Amerika Birleşik Devletlerinde
47,6 kilogram, Fransa'da 26,5 kilogram, komşumuz Yunanistan'da 17,5 kilogram
iken, aynı yıl Türkiye'de sadece 9,9 kilogramdır.
Görüldüğü gibi, kanatlı eti, diğer beyaz
ve kırmızı etlere göre kolay elde edilebilmesi ve daha ekonomik olması
nedeniyle, ülkemizdeki hayvansal protein açığının kapatılmasında vazgeçilmez
bir seçenektir.
Değerli arkadaşlarım, sebze üretiminde
hormon kullanımı konusuyla başlayan tartışmalar, bal, süt ve kaşar peynirinden
sonra, tavukçulukta hormon kullanımı konusuyla doruğa ulaşmış ve buna bir de
yanlış antibiyotik kullanımı eklenmiştir. Üzülerek ifade etmem gerekirse,
tartışma, çoğu zaman olduğu gibi, eksik ve yetersiz bilgiden kaynaklanan,
uzmanlarının ve ilgililerinin yer almadığı bir zeminde devam etmiştir. Tarım ve
Köyişleri Bakanımız Sayın Sami Güçlü'nün yetkili makam olarak 7 Kasım 2004
Pazar günü yapmış olduğu açıklama, tartışmaya son noktayı koymuştur.
Benim burada sizlere arz etmek istediğim
husus, olayın teknik yönüyle alakalı olacaktır; maksadım ise, 2 000 000'u aşan
insanımızın geçiminin sağlandığı, 2 500 000 000 dolarlık cirosu, gayri safî
millî hâsıla içerisindeki yüzde 1,7'lik payı, 25 000 ton karşılığı olarak 16
500 000 dolarlık ihracat rakamıyla ülkemizde hayvancılığın gözbebeği olan
tavukçuluk sektörümüze bir nebze olsun destek verebilmektir.
Yüce Meclisimizin değerli üyeleri, ülkemizde
tavukçulukta kullanılan hibrit civcivler kesinlikle genetiği değiştirilmiş
hayvanlar değildir. Bunlar, dünyada kabul görmüş ve yıllardan beri
uygulanagelen ıslah çalışmalarıyla büyüme hızı artırılmış, ancak, tüm
özellikleriyle doğal, dışarıdan bir müdahaleyle gen dizileri değiştirilmemiş
özel hayvanlardır. Islah çalışmaları ve yem kalitesindeki iyileşmeler
neticesinde, yirmi yıl önce 50-55 gün olan büyüme süreci 35-40 güne, aynı
dönemde 1,8 ilâ 2 kilogram olan canlı ağırlık ise 2-2,5 kilograma çıkarılabilmiştir.
Doğrudur; yemde katkı maddeleri ve
antibiyotik kökenli büyüme uyarıcıları kullanılmaktadır; ancak, kesinlikle
hormon kullanılmamaktadır. Ayrıca, kullanılan yem katkı maddeleri ve büyüme
uyarıcılarına ilişkin yönetmelik Avrupa Birliği normlarına uygundur ve asla
insan sağlığına zararlı değildir. Günümüzde, büyüme uyarıcı olarak, Avrupa
Birliği normlarına uygun sadece iki antibiyotiğin bulunduğu ve bunların da
insan sağlığına zararlı olmadığı herkesin malumudur. Diğer antibiyotiklerin
kullanımı ise reçeteye bağlı, sınırlı sürelerde kullanıma ancak izin
verilmiştir. Ayrıca, bilinmelidir ki, etlik piliç üretiminde kesim öncesi bir
hafta süreyle ilaçsız yemin kullanılması zaten yasal bir zorunluluktur. Kaldı
ki, ülkemizde, sofradan kümese kadar her aşamada her türlü sağlık ve ürün
hijyeni konusunda kayıt tutma ve veteriner hekim istihdamı da zorunlu hale
getirilmiştir.
Şu da bilinmelidir ki, ülkemizde etlik
piliç üretiminin yaklaşık yüzde 71,2'sini, kendini kanıtlamış ve âdeta birer
dünya markası olmuş 10 firmamız oluşturmaktadır. Bu firmalarımız, Avrupa
Birliğine tavuk eti ihracatı yapabilecek kalite düzeyine de, şükürler olsun ki,
ulaşmışlardır. Ülkemiz tavukçuluğu açısından tüm bu olumlu gelişmeler
yaşanırken, ülkemizde üretilen piliç etlerinin tamamının...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) -
...antibiyotiklerle bulaşık ve hormonlu diye takdimi kimin veya kimlerin işine
yarayacaktır, henüz anlaşılabilmiş değildir. Kabul edilmelidir ki, her sektörde
olduğu gibi, tavuk eti sektöründe de "merdivenaltı" diye tabir
edilebilecek firmalar, sözde firmalar olabilir. Sayıları çok sınırlı olan bu
tür yerleri öne sürerek, fakir fukara, garip gureba için ucuz protein kaynağı
olma özelliğini haiz tavukçuluk sektörümüzün tamamını zan altında bırakmak,
haksızlıktır. Diğer taraftan, hormon ve yanlış antibiyotik kullanıldığını iddia
edenlerin bunu kanıtlama mecburiyetleri de ortadadır. Doğaldır ki,
tüketicilerimiz tüm bu spekülasyonlardan olumsuz yönde etkilenmektedir. Zira, tartışmalar
öncesinde 19 000 tonu aşan haftalık piliç eti satışları 13 000 tona düşmüş,
satış fiyatlarında da yüzde 15'lik bir gerileme gerçekleşmiştir. Bu noktada,
biz tüketicilere de görev düşmektedir. Piliç eti satın alırken ambalajlı ve
markalı ürünleri tercih etmek, ambalaj üzerindeki bilgileri kontrol etmek gibi
bir duyarlılığımız da her zaman için mevcuttur.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüldüğü gibi, her yönüyle AB direktiflerine uygun olarak
hazırlanmış mevzuatla tamamen devletimizin kontrolüne tabi ender
sektörlerimizden olan tavukçuluk sektörümüzle ilgili tartışmaların kazananı
yoktur; kaybedenleri ise, bu ülkenin tüm vatandaşlarıdır. Bu noktada, bilgiye
ve belgeye dayanan bir bilgelikle yapılacak her tartışmanın yararlı sonuçlar
doğuracağını vurgulamak istiyorum.
Sözlerime son verirken, bu akşam idrak
edeceğimiz Kadir Gecenizi tebrik ediyorum. Yarın 10 Kasım; bu vesileyle,
cumhuriyetimizi kurarak bizlere emanet eden, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere, tüm büyüklerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Yine, yaklaşan
ramazan bayramınızı tebrik ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kirişci.
Hükümet adına söz isteği var.
Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Sami
Güçlü; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adana Milletvekilimiz Sayın
Vahit Kirişci'nin gündemdışı yaptığı konuşmaya ben de kısaca cevap vermek
istiyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Kirişci'nin de belirttiği gibi, son
günlerde, beyaz et sektöründe hormon ve yanlış antibiyotik kullanımı konusunda
toplumumuzu rahatsız eden gelişmelere şahit oluyoruz. Bununla ilgili olarak
yaptığımız açıklamalar ve konunun içerisinde yer alan uzman nitelikte
üniversite mensubu hocalarımızın ilave açıklamaları hadiseyi epey aydınlattı;
ancak, yine de spekülasyonlar devam ediyor. Sayın Kirişci'ye, bugün gündemdışı
konuşmasıyla bu hususu Meclisimize getirmesi ve aydınlatması, benim de bu
vesileyle sizlere bilgiler sunmama fırsat vermesinden dolayı ayrıca teşekkür
ediyorum.
Ben, ilkönce, bu sektör hakkında kısa bir
değerlendirme yapmak istiyorum. Beyaz et diye ifade ettiğimiz kanatlı
sektörümüz, Türkiye'de bugün ulaştığı seviye itibariyle tarıma dayalı gıda
sanayileri içerisinde en gelişmiş olanıdır. Öyle ki, ulaştığı kapasite,
teknolojik seviye, hijyen şartları ve akabinde Avrupa Birliğiyle uyum
çalışmaları içerisinde tabi olduğu mevzuat ve ihracat yapabilecek bir standarda
ulaşmış olması, hepimiz açısından çok önemlidir. Bugün, bu sektör, Türkiye'de,
Avrupa Birliğiyle rekabet edebilecek bir güce ulaşmış ve geçen yıl, Avrupa
Birliği Tarım Komisyonu adına gelen heyet, 2003 yılı temmuz ayı içerisinde
gerekli incelemeleri yapmış; bizim bu mevcut işletmelerimizin Avrupa Birliğine
ihracat yapabilecek firmalar arasında yer alması ve Türkiye'nin bu listeye
dahil edilmesi konusunda uygun kanaatini komisyona bildirmiş ve aynı zamanda
Bakanlığımıza da iletmiştir. Şu anda, komisyonun "Türkiye'den beyaz et
ithal edilebilir" diye bir kararını beklediğimiz bir dönemde bu olay
gelişmiştir. Komisyonun, 2005 yılının ocak ayı içerisinde, 24-28 Ocak günleri
içerisinde, yine, Tarım Komisyonunun Ulusal Kalıntı İzleme Programını izlemek
için geleceğini biliyoruz. En son, bu komisyonun, bu heyetin, bu Ulusal Kalıntı
İzleme Programımızı inceledikten sonra vereceği kararın da olumlu olacağını
düşünüyoruz; çünkü, 23 Temmuzda gelen heyetin vermiş olduğu raporda,
işletmelerimizle ilgili kıymet ifade eder ve bu işletmelerimizin Avrupa
Birliğine ihraç yapması önünde kayda değer hiçbir engelden bahsetmemişlerdir.
Birçoğumuz, bu sektörümüzü belki yakından
tanıma imkânı bulmuştur; ama, bulamayanlar için söyleyeyim, özellikle büyük
ölçekli işletmelerimiz, entegre işletmelerimiz, bunların içerisinde -biraz önce
Sayın Kirişci ifade etti- yüzde 70'ine tekabül eden ilk 10, ama, biraz daha
geniş anlamda yüzde 85'ine hitap eden, toplam arzın yüzde 85'ini kontrol eden
37 işletme hakkında konuşuyorum. 37 işletmenin ulaştığı seviye ve tabi olduğu
denetim mekanizması, Türkiye'de hiçbir gıda sektöründe mevcut değildir; çünkü,
Avrupa Birliği, bu firmalardan ürün ithal etmek için getirdiği şartlardan bir
tanesinde de, bir kamu otoritesinin sürekli bu işletmelerde denetim elemanı
olarak görev yapmasını şart koşmaktadır ve dolayısıyla, şu anda, Bakanlığımıza
bağlı, yani kadrolu elemanlarımız olduğu halde, çalışma ofisleri bu
işletmelerde olan 37 veteriner hekimimiz vardır ve dolayısıyla, sürekli bir
denetime tabidir.
Bu neticeden hareketle, Türkiye'de en iyi
denetlenen, ulaştığı teknolojik seviyesi itibariyle rekabet gücü kazanmış,
hijyen şartları itibariyle arzu edilen noktaya gelmiş bir sektörle ilgili
konuşuyoruz. Dolayısıyla, bugün, bu sektörün bünyesinde meydana gelen olumsuz
gelişmeler, bu sebeple üzücüdür; ama, sektörümüzün mensuplarının da, burada,
kamuoyunu bilgilendirme konusunda, vaktinde, yeterli bir hazırlık yapmadıkları
ortadadır; yani, insanların kafasında böyle bir tereddüt doğmayacak kadar
gelişmiş bir sektöre, bu tip ithamların çok zarar vermemesi gerekirdi; ama,
maalesef, bugün, bir etkiye maruz kaldıklarını görüyoruz; ancak, bu olaydan
sonra bilgilendirme çalışmalarına başladılar; fakat, bu, çok daha önce
yapılması gereken bir husustu.
Ben, hadisenin teknik kısımlarıyla ilgili
birkaç cümle söylemek istiyorum. Evvela, hormon kullanılması konusunda çok net
ifade kullanacağım. Ülkemizde besleme amaçlı hormon kullanımına hiçbir zaman
izin verilmemiştir ve kullanılmamaktadır. Bununla ilgili olarak 2001 yılından
itibaren yapılan tüm analizlerde buna ait bir iz de çıkmamıştır; çünkü, bunun
çıkmamasının iki önemli sebebi vardır; birincisi teknik sebeptir, ikincisi
ekonomiktir. Teknik sebep, bitkilerde olduğu gibi, hormon kullanımı,
hayvanlarda kolay bir teknik değildir; ikincisi, ekonomik değildir.
Dolayısıyla, bu canlılara hormon verilerek bunların büyümesini yönlendirmesi ve
hızlandırması ihtiyacı yoktur ve dolayısıyla, ekonomik ve teknik olarak zor
olan ve pahalı olan bir işlemin iktisadî hayatta da yeri yoktur ve dolayısıyla,
kullanılmamaktadır.
Peki, o zaman, bu hayvanların hızla
büyütülmesiyle ilgili gelişmenin esası nedir; bununla ilgili cümleyi şuradan
aktarmak istiyorum: "Ülkemizde tavuk yetiştiriciliğinde hormon
kullanılmamaktadır. Özellikle et tavukçuluğunda kasaplık piliçler 39-42 günde
kesim yaşına ulaşabilmektedir. Piliçlerin erken denilebilecek bir sürede
büyümesinin nedeni, hormon kullanımı değil, ileri ülkelerde yıllarca süren
ıslah çalışmaları sonucu melez ırkla en üst verime ulaşan ve hızlı büyüyen
damızlık tavukların elde edilmesidir. Söz konusu gelişmeyi sağlayan faktör,
hormon kullanımı değil, tavukların genetik yapılarının bir özelliği ve
melezleme yönteminin verim gücünü artırma başarısıdır. Yani, klasik konvansiyonel
bir yöntemle geliştirmenin sonucunda elde edilen bir husustur."
Bunun dışında, antibiyotikler konusuna
gelmek istiyorum. Kanatlı hayvanların beslenmesinde, yem katkı maddeleri
içerisinde, büyütme faktörü olarak sınıflandırılan bazı antibiyotiklerin
kullanılmasına, tüm Avrupa Birliği ve dünya ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde
de, kurallara uygun olması şartıyla izin verilmektedir. Bu ürünlerin sayısı çok
sınırlıdır. Bu ürünler, hastalık tedavisinden ziyade, daha çok, sindirim
sistemi düzenleyicisi olarak kullanılmaktadır.
Bu antibiyotik kökenli, sindirim sistemini
düzenleyici olarak kullanılan ilaçlarla ilgili kalıntı izleme programı
yürütülmektedir ve program çerçevesinde, kanatlı hayvan etlerinde bu tip
kalıntılar izlenmektedir.
2001-2004 yılları arasında yapılan bu
analizler içerisinde, 2001 yılında sadece 4 numunede, 2002 yılında 100'ün
üzerindeki numunede standardın üzerinde antibiyotik kalıntısına rastlanmıştır.
2004 yılında yapılan analizlerde ise böyle bir sonuçla karşılaşmadık. Ancak,
kamuoyunda son zamanlarda ortaya çıkan tereddütleri de gidermek için, bu son
dönem içerisinde, Türkiye'nin bütün çiftliklerinde ve satış noktalarından
alacağımız numunelerden hareketle, çok sayıda ve kamuoyunu ikna edecek miktarda
bir numune üzerinde antibiyotik kalıntılarının olup olmadığını analiz edeceğiz
ve kamuoyuna bu hususta bilgi sunacağız.
Kanatlı sektörümüzün sahip olduğu kapasite
ve ihracat potansiyelini değerlendirmek için, Avrupa Birliğine ihracat yapacak
ülkeler, firmalar listesine girmesi istenildiği bir dönemde, bu olay üzüntü
vericidir. Bu sektörde kuluçkadan kesimhaneye kadar her aşama denetim ve
kontrol altında olup, tam izlenebilirlik sağlanan yegâne sektördür.
Biraz önce söylediğim gibi, bu
işletmelerde, tam mesaili resmî veterinerlerimiz görev yapmaktadır. Türkiye'nin
en denetlenebilen, en gelişmiş ve en izlenebilir sektörü bu sektördür.
Dolayısıyla, bu alanda halkımızın sağlığını olumsuz yönde etkileyecek bir
uyguluma söz konusu değildir.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Bakan,
dün akşam Uğur Dündar'ın programını izlediniz mi?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Bu tür mesnetsiz iddialar halkımızı olumsuz yönde etkilemektedir.
Dolayısıyla, hepimizi ilgilendiren husus, gıda gibi hassas konularda
açıklamalarda bulunurken, başta basınımız olmak üzere, tüm fertlerimiz,
Meclisimizin saygıdeğer mensupları dahil herkes, sorumluluk bilinci içerisinde
hareket etmelidir. Şayet bir olumsuzluk söz konusu ise, Bakanlık olarak bunun
dile getirilmesinden de rahatsızlık duymayız. Burada bizi üzen husus, konunun
uzmanı olmayan insanların asılsız iddialarının kamuoyunu yersiz endişeye sevk
etmesidir.
Konuşmama son verirken, tavuk üretiminde
hormon kullanılmadığını, izin verilmiş antibiyotik kullanımında ise insan
sağlığına zarar verici bir kalıntıya rastlanmadığını tekrar ediyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz isteği, Amasra
Taşkömürü İşletmesi Müessesesi yeraltı işletmesinde meydana gelen kaza ve
yeraltı zenginliklerimizin değerlendirilmesi hakkında söz isteğinde bulunan,
Bartın Milletvekili Sayın Mehmet Asım Kulak'a aittir.
Buyurun Sayın Kulak. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
3. - Bartın
Milletvekili Mehmet Asım Kulak'ın, Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra
Müessesesinde meydana gelen kazaya, yeraltı zenginliklerinin
değerlendirilmesine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
MEHMET ASIM KULAK (Bartın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1 Kasım 2004 tarihinde, Bartın İlimizin Amasra
İlçesinde bulunan ve Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesi yeraltı
işletmelerinde meydana gelen ölümlü iş kazasıyla ilgili olarak Genel Kurulumuza
hitap etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
1 Kasım 2004 tarihinde, Amasra Müessesesi
-185 kotunda, saat 19.00'da, kömür üretimi sırasında meydana gelen göçük
sonucunda, 6 işçimiz mahsur kalmış olup, yapılan kurtarma çalışmaları
neticesinde, 4 işçimiz yaralı olarak, 2 işçimiz de, maalesef, ölü olarak
yeraltından çıkarılmışlardır. Bu vesileyle, kazada hayatlarını kaybeden Hüseyin
Onur ve Yılmaz Mert isimli genç kardeşlerime Allah'tan rahmet, yaralı
arkadaşlarıma da acil şifalar diliyorum.
Müessese çalışanlarının ve sağlık
ekiplerinin, kazanın olduğu saatten itibaren kurtarma çalışmalarının bittiği
saate kadar, gösterdiği olağanüstü çalışmaları takdirle karşılıyor, hepsine
teşekkür ediyorum.
Ayrıca, olayın vuku bulduğu saatten 3 saat
kadar kısa bir süre sonra olay yerine gelerek çalışmaları yakından takip eden,
hastanelerde yaralı işçilerimizi ziyaret eden, maden şehitleri için işletmede
ve köylerinde yapılan cenaze törenlerine de iştirak ederek acılarımızı paylaşan
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız Sayın Dr. Hilmi Güler'e, gösterdikleri
duyarlılıktan dolayı, tüm Bartın halkı adına şükranlarımı sunuyorum.
1829 yılında kömürün bulunmasından bugüne
kadar, ülkemizin kalkınması, gelişmesi çabasında yerini alan Zonguldak ve
Bartın İlleri, Türkiye madenciliğinin okul görevini yapmışlardır.
Ülkeler için, yeraltı kaynaklarının önemi
tartışılmaz bir gerçektir. Yaşadığımız yüzyılda, enerji kaynaklarının kullanımı
hususunda savaşlar yaşanmakta, sınırlar değişebilmektedir. İnsanlık için bu
kadar önemli olan enerji kaynaklarının varlığı, yeraltı zenginliklerimiz,
Allah'ın bir lütfu olarak, ülkemizde fazlasıyla bulunmaktadır.
Kalkınmanın temeli olan enerji
kaynaklarının ekonomiye kazandırılabilmesi, özkaynaklarımızın kullanılabilmesi,
millî enerji politikalarının üretilebilmesi ve hayata geçirilmesi büyük önem
arz etmektedir.
Türkiye Taşkömürü Kurumu, Karadon, Kozlu,
Üzülmez, Armutçuk ve Amasra Müesseseleri olmak üzere, 5 müessesede yılda
yaklaşık 2 500 000 ton yıkanmış taşkömürü üretmektedir. Bu üretimin yüzde
65'ini bölgenin elektrik ihtiyacını karşılayan Çatalağzı Kömür Santralına,
yüzde 20'sini demir ve çelik fabrikalarına, yüzde 10'unu çimento, çay, şeker ve
tuğla fabrikalarına satmaktadır; yaklaşık yüzde 5'lik kısmı da yakımlık olarak
bölge halkına sunulmaktadır. Kısacası, elektrikten demir-çeliğe, çimentosundan
çayına, yaşamımızın bir parçası olan her şeyde taşkömürünün izi bulunmaktadır.
Bu açıdan, taşkömürü üretimi önemlidir ve gelecekte önemli olmaya devam
edecektir.
Söz konusu üretimi gerçekleştirebilmek
için yılda yaklaşık -6 kilometresi taşta, 10 kilometresi kömürde olmak üzere-
16 kilometre yeraltında galeri ve tabanlar açılmaktadır. Halen açık tutulan
galeri ve taban uzunluğu ise yaklaşık 280 kilometre civarındadır. Bu noktaya
bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Yerin metrelerce altında 280
kilometre açık yol ve her yıl buna eklenen 16 kilometre yeni açık alan ve bu
alanda yapılan üretim çalışmaları.
Yeraltı madenciliğinin kolay olmadığı,
dünyanın en zor işlerinden biri olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Bütün bu
zorluklara rağmen işini severek yapan, ölümü, hastalığı hiçe sayarak çalışan
maden emekçileri, nadiren de olsa iş kazalarına maruz kalabilmekte, hayatlarını
kaybedebilmektedirler. Yeraltı madenciliğinde doğayla mücadele edildiğinden,
ölümlü iş kazalarını tamamıyla önlemek mümkün değildir, iş kazalarını azaltmak
mümkündür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, sözlerinizi toparlayın
lütfen.
MEHMET ASIM KULAK (Devamla) - Nitekim,
Türkiye Taşkömürü Kurumunun yaptığı başarılı çalışmalar ve aldığı önlemlerle,
son on yılda, ölümlü kaza oranlarında önemli azalmalar olmuştur. 1993 yılında
14 ölümlü kaza meydana gelirken, bu sayı sürekli azalarak, 2003 yılında 3
ölümlü kaza meydana gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
konuyu Meclis gündemine taşımamın sebebi, zengin yeraltı kaynaklarımıza,
bunların üretiminde karşılaşılan zorluklara bir kez daha dikkatinizi çekmektir.
TTK, termik santrallar ile demir-çelik fabrikalarına, sanayi tesislerine kömür
verdiği gibi, valiliklerce, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca da
dağıtımı yapılan yakımlık kömürü de sağlamaktadır. Kalkınmanın öncüsü sanayi
tesislerinin üretiminde payı olan TTK, yakımlık kömür üreterek sosyal yaşamın
da bir parçası olabilmektedir. Resmî Gazetenin 31 Ekim 2004 tarihli mükerrer
sayısında yayımlanan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 2005 yılı
programının enerji bölümünde yer alan verilere göre, ekonomimizde yaşanan
canlanmaya paralel olarak, bir önceki yıla göre, birincil enerji tüketiminde,
2004 yılında yüzde 8 oranında artış beklenmektedir. 2003 yılı yatırımlarında
madencilik sektörünün payı yüzde 1,8'dir. Bu, çok düşük bir rakamdır. Sektörde
devam eden küçülme, enerji hammaddelerinin, özellikle de kömür üretiminin
azalmasından kaynaklanmaktadır. Bu gidişin durdurulabilmesi için, hükümetimiz
tarafından, mevzuat birliğinin sağlanabilmesi, yatırım ortamının
iyileştirilebilmesi amacıyla, nizamname ve kanunlarda değişiklik yapılmış olup,
sektörün önünün açılması amaçlanmıştır.
Yeraltı kaynaklarının yüksek katmadeğer
sağlayabilecek şekilde ekonomiye kazandırılması, sanayiin ve enerji sektörünün
hammadde ihtiyacının karşılanabilmesi madencilik sektörünün temel amacı
olmalıdır. Madencilik sektöründe faaliyet gösteren özel sektör ve kamu
kurumlarının ekonomik ve sosyal yaşamımıza yaptıkları katkılar kadar, bölgesel
ve sektörel anlamdaki rolleri de mutlaka dikkate alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
emek/yoğun işlerin başında gelen taşkömürü üretiminin sağlıklı bir biçimde
yürütülebilmesi için, teknolojiyle donatılmış bilgi ve birikim sahibi teknik
elemanlara, nezaretçilere ve işçilere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu sektörde insan
kolay yetişmemektedir; tecrübe süreklilik arz etmektedir.
Taşkömürü üretiminin ve madencilik
sektörünün yaşadığı sorunları dile getirmek için yaptığım konuşmama son
verirken, kazada yitirdiğimiz işçilerimize, bir kez daha, Allah'tan rahmet,
yakınlarına sabırlar, yaralı işçilerimize da acil şifalar diliyorum.
Ayrıca, şahsınızda, tüm vatandaşlarımızın,
bu gece idrak edeceğimiz Kadir Gecesini ve yaklaşmakta olan ramazan
bayramlarını tebrik ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kulak.
Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Sanayi ve Ticaret
Bakanımız Sayın Ali Coşkun; buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Değerli
Milletvekilimiz Asım Kulak'ın, maden şehitlerimiz hakkında gösterdiği
hassasiyete teşekkür ediyorum ve ölenlere rahmet, yakınlarına sabırlar
diliyorum. Allah, bu tür kazalardan ülkemizi, milletimizi korusun.
İzin verirseniz, birinci sırada gündemdışı
konuşan Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Karayolu Taşıma Yönetmeliği
hakkında yaptığı konuşmayla ilgili bilgi sunmak istiyorum.
Karayolu Taşıma Yönetmeliği, 25.2.2004
tarih ve 25384 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu
yönetmeliğin 12 ve 13 üncü maddelerinde motorlu taşıyıcılar kooperatiflerine
yönelik olarak bazı düzenlemeler getirilmiş; ancak, bu düzenlemelerin motorlu
taşıyıcılar kooperatiflerinin faaliyetlerini engelleyici niteliklerinin
ağırlıklı olduğu anlaşılmaktadır. Kooperatifler, yalnızca gerçek kişilerin
değil, aynı zamanda kamu ve özel hukuk tüzelkişilerinin de ortak olabildiği,
sermaye gücü ve yapısından daha çok, ortaklar arasındaki dayanışma ve
işbirliğinin önplana çıktığı ortaklıklardır. Bu nedenle, kooperatifler, sermaye
ortaklıkları arasında değerlendirilememektedir.
Ayrıca, motorlu taşıyıcılar kooperatifi
örnek anasözleşmesinin 6 ncı maddesinde, kooperatifin amacının, ortaklarının
taşıma hizmetlerini pazarlamak ve bu hizmetlerle ilgili ihtiyaçlarını
karşılamak olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, motorlu taşıyıcılar
kooperatifleri, esas itibariyle, tüzelkişiliğe ait araçlar yerine, kendi
araçlarıyla ya da kiraladıkları araçlarla taşımacılık yapan kooperatif
ortaklıkları vasıtasıyla hizmet üretiminde bulunmakta, taahhütlerini yerine
getirmekte ve ortaklıklarının karşılıklı dayanışma ve yardımlaşmasıyla
çalışmalarını sürdürmektedirler. Bu anlamda, kooperatif tüzelkişiliği çatısı
altında toplanan ortaklar, taşıyıcılık mesleğini kendilerine ait araçlarla
yapmakta, kooperatif ise, ortaklarının yardımlaşma ve dayanışmasıyla, taşıma
işlerinin pazarlanması ve organizasyonunu sağlayarak, özellikle taşıma
sektöründe, bir firma olarak ortaklarının tek başlarına yapamayacakları taşıma
taahhüt işlerini gerçekleştirmektedir.
Bu itibarla, Karayolu Taşıma
Yönetmeliğinin muhtelif maddelerinde ele alındığı şekliyle bir tüzelkişi, tacir
olarak, motorlu taşıyıcılar kooperatiflerinin, yalnız kendi adına kayıt ve
tescil edilmiş özmal ticarî taşıtları taşıt belgelerine kaydettirerek
kullanmaları zorunluluğu getirilmesi, ortaklar adına kayıtlı araçların
kooperatif adına tescili ve buna bağlı olarak, kooperatif araçlarının
mülkiyetinin devri mümkün olmadığından işlerlik kazanamayacaktır. Çünkü, kooperatife
sermaye olarak konulabilecek en fazla ortaklık payı adedi 5 000 adet ile, bir
ortaklık payının değeri 1 000 000 Türk Lirası gözönüne alınarak, bir ortağın
kooperatife en fazla 5 000 000 lira değerinde bir sermayeyle ortak olabileceği
hususunun yanı sıra, 25 ton istiap haddindeki bir kamyonun fiyatı kıyaslanacak
olursa, böyle bir mülkiyet devrinin de mümkün olmayacağı; dolayısıyla,
ortaklara ait araçların, bu araçlarla yapılan taşıma işinin organizatörü
durumundaki kooperatife devredilmesinin çözüm olmayacağı açıktır.
Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin 6 ncı
maddesi gereğince, yönetmelik kapsamında faaliyet gösterecek gerçek ve
tüzelkişilerin 11 inci maddede sıralanan yetki belgesi türlerinden edinebilmesi
için, yönetmeliğin 12 nci maddesinde belirtilen genel şartlar ile 13 üncü
maddesinde belirtilen özel şartlara sahip olmalarının şart koşulduğu
görülmektedir.
Sözü edilen yetki belgesi türleri,
kooperatiflerin faaliyet alanları dikkate alınarak incelendiğinde, sektörde A1,
C2, C3, D2, H1, H2, K1, L1, R1, R2 ve T1, T2 türü yetki belgeleriyle
ortaklarının taşımacılıkla ilgili hizmetlerini pazarlayan kooperatiflerin
bulunduğu bilinmektedir.
Kooperatiflerin, söz konusu yetki
belgeleriyle taşıma yapma imkân ve kabiliyetlerine bakıldığındaysa, sıralanan
bütün yetki belgeleri için, özellikle de kooperatifler tarafından en yaygın
olarak kullanılacağı düşünülen H, K, L ve R türü yetki belgeleriyle taşıyıcılık
yapacak kooperatiflere çok ağır malî yüklerin getirildiği görülmektedir.
Örneğin, H1 türü yetki belgesiyle yurtiçi eşya taşımacılığı konusunda
komisyonculuk yapacak kooperatifler için 80
milyar Türk Lirası tutarında kesin ve süresiz banka teminat mektubu ile,
20 milyar Türk Lirası tutarında işletme sermayesi zorunluluğunun getirildiği
görülmektedir. Bilineceği üzere, ortaklarının taşıma hizmetlerini pazarlayan
bir tüzelkişi, tacir olarak, motorlu taşıyıcılar kooperatiflerinin gelirleri,
taşıma işi başına kendi ticarî aracıyla bu işi yapan ortaklarından alacağı
komisyonlardan ve aidatlardan oluşmaktadır; ancak, Karayolu Taşıma Kanununun
taşıma yasağıyla ilgili 10 uncu maddesine göre, taşıma komisyoncularının kendi
adlarına taşıma yapmaları ve yaptırmaları yasaklandığından, H1 yetki belgesi
alan motorlu taşıyıcılar kooperatiflerinin, örneğin, taşıma ihalelerine girerek
sözleşme yapma imkânı olmayacaktır. Dolayısıyla, H1 türü yetki belgesi için
getirilen şartlara bakıldığında, kooperatifler açısından problemin, hem
Karayolu Taşıma Kanunu hem de Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin ilgili
maddelerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, sorunun kooperatifler
açısından çözümü amacıyla en doğru yaklaşımın, kooperatiflerin, Karayolu Taşıma
Kanununun 10 uncu maddesiyle getirilen yasak kapsamına giren acente ya da
taşıma işleri komisyonculuğu kapsamında değerlendirilmediğinin yönetmelikte
açıkça belirtilerek, ayrıca H türü yetki belgelerine H3 olarak bir yenisinin
eklenmesi, böylece, bu tür kooperatiflere uygun yeni şartların belirlenmesi
olacağı düşünülmektedir.
Yine, kooperatifler açısından önemli bir
diğer yetki belgesi olan K1 türü yetki belgesiyle eşya taşımacılığı yapacak
kooperatifler için en az 75 ton istiap haddine özmal ticarî taşıt filosuyla 10
milyar lira tutarında işletme sermayesine sahip olma zorunluluğunun getirildiği
görülmektedir.
Ancak, yukarıda, C2 yetki belgesiyle
ilgili açıklamalarımızda da belirtildiği üzere, ülkemizde, kooperatif ortağı
olarak taşımacılık yapan esnafın sahip olduğu ticarî araç envanterine
bakıldığında, büyük bir çoğunluğunun 15 ton istiap haddinde ticarî araçlardan
oluştuğu ve kooperatiflerin de taşıma hizmetini bu standarttaki araçlarla
yerine getirdikleri bilinmektedir.
Bu itibarla, taşıma kooperatifleri ve
ortakları açısından en fazla yetki belgesi talebinde bulunulacağı düşünülen K1
yetki belgesi için getirilen şartların mutlaka yeniden ele alınması ve bu
şartlardan kooperatiflerin özmal ticarî taşıt filosuna sahip olma şartının
kaldırılmasının ve gerçek kişi taşıyıcıların sahip olması gereken ticarî
araçların istiap haddinin 25 tondan 15 tona indirilmesinin, ülke ekonomisinin
gereklerini dikkate alan bir tutum olacağı düşünülmektedir.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Bakan, 25
tonluk kamyon nerede?!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(Devamla) - Efendim, değerli arkadaşımın sorduğu sual o kadar teknik ki, bu
cevabı vermediğimiz zaman...
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Ben sordum Sayın
Bakanım.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(Devamla) - Evet, sizin sorduğunuz sual. Meclise hitap ediyorum size hitap
etmiyorum.
Sual, o kadar geniş ki, bunları vermediğim
takdirde, bu kere de cevap vermemiş oluruz; onun için, sabrınızı rica ediyorum.
Yüce Meclisin zamanını işgal etmemek için,
Bakanlığa yazıyla sorsaydınız, bunu, biz, size, seve seve, saygıyla takdim
ederdik.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Yüce Meclisin
haberi olmadan kimin haberi olacak efendim?!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(Devamla) - Mecburum bitirmeye.
Buradan hareketle, taşıma hizmetlerini
esas olarak ortaklarının yaptığı kooperatiflerin ise, bu hizmetlere yalnızca
aracılık ettiği bir sistemde, kooperatifleri diğer sermaye şirketleriyle aynı
statüde değerlendirerek, yukarıda belirtilen ağır malî yükümlülükleri yerine
getirmelerini istemek; hatta, bazı tür taşıma işlerini yalnızca sermaye
şirketlerinin yapabilecekleri şartının getirilerek, sermaye şirketleri lehine
ayrıcalık sağlandığı ve üstelik, Karayolu Taşıma Kanununun karayolu
taşımalarını ülke ekonomisinin gerektirdiği şekilde düzenlemek şeklinde ifade
edilen çıkarılma amacına da aykırı şekilde, kooperatiflerin özellikle bazı
taşımacılık hizmetlerini yapabilmelerinin imkânsızlaştırıldığı düşünülmektedir.
Öte yandan, karayolu taşıma mevzuatı
düzenlenirken, gözönünde bulundurulduğu belirtilen eşitlik ilkesinin,
kooperatifler dahil tüm gerçek ve tüzelkişiler eşit kabul edilerek ve herhangi
bir ayırımcılık yapılmayarak mutlak eşitlik olarak algılandığı ve uygulanmak
istendiği anlaşılmaktadır. Oysa, diğer tüzelkişilerle karşılaştırıldığında,
birer tüzelkişi olmalarından başka aralarında ortak yönleri bulunmayan
kooperatiflerin sermaye şirketleriyle aynı statüde değerlendirilmesinin adil
bir değerlendirme olmadığı düşünülmektedir. Kaldı ki, sermaye şirketleriyle
aynı statüde değerlendirildikleri takdirde, R1, R2, T1, T2 gibi yetki belgeleri
zorunluluğu getirilen taşımacılık hizmetlerinin yürütüldüğü alanlarda, bugün
itibariyle, kooperatiflerin de faaliyet gösterdiği düşünülecek olursa, sözü
edilen tür yetki belgelerini alabilmek için sermaye şirketi olma zorunluluğunun
getirilmesi, böylece, bu alanlarda faaliyet gösteren kooperatiflerin
dışlanmasının mutlak eşitlik ilkesiyle bile açıklanması imkân dahilinde
değildir.
Anayasamızın 171 nci maddesi, anılan yasa
ve yönetmeliğin çıkarılmasındaki gerekçeye paralel bir yaklaşımla, devletimize,
millî ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını
ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak
tedbirleri alma görevini vermiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, Anayasamız,
kooperatiflere ve kooperatifçiliğimizin geliştirilmesine özel bir önem
atfetmiş; deyim yerindeyse, kooperatifçilik açısından pozitif bir ayırımcılığı
haklı gösterecek bir gerekçeyi vurgulamıştır.
Bu itibarla, kısaca, hem 4925 sayılı
Karayolu Taşıma Kanununda hem de Karayolu Taşıma Yönetmeliğinde "karayolu
taşımalarını ülke ekonomisinin gerektirdiği şekilde düzenlemek" şeklinde
ifade edilen genel amaç ile motorlu taşıyıcılar kooperatiflerini ilgilendiren
yönü bakımından söz konusu yönetmeliğin özellikle 13 üncü maddesinde getirilen
düzenlemelerin uyumlu olmadığı söylenebilecektir. Dolayısıyla, söz konusu
yönetmeliğin, ülke ekonomisinin önemli bir aktörü olan motorlu taşıyıcılar
kooperatiflerinin gerçek durumlarını gözeterek yukarıda açıklanmaya çalışılan
noktalarda yeniden ele alınarak, gerekli düzeltme ve düzenlemelerin yapılması,
bu düzenleme çalışmaları sırasında, motorlu taşıyıcılar kooperatifleri ve üst
kuruluşlarının da görüşlerine başvurulması uygun olacağı kanaatindeyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakana.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı
konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel
Kurula diğer sunuşları var.
3 adet Meclis araştırması önergesi vardır;
okutacağım; ancak, okutmadan önce, Kâtip Üyemizin sunuşları oturduğu yerden
yapması hususunu Genel Kurulun oylarına sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birinci önergeyi okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1 -
İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 25 milletvekilinin, Türkiye-AB ilişkileri
ile AB Komisyonu İlerleme Raporunun geleceğe etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/223)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye ile AB arasında tam üyelik
müzakerelerinin başlaması için AB Komisyonu tarafından hazırlanan Rapor, 6 Ekim
tarihinde açıklanmıştır. Ne var ki, söz konusu rapor "müzakerelere
başlansın" önerisi nedeniyle AB organlarında ve kamuoyunda yoğun bir
tartışmaya yol açmıştır. Aynı rapor, müzakerelere getirdiği koşullar nedeniyle
ve tam üyelik müzakerelerinin anlamını, içeriğini, yöntemini tümüyle
değiştirdiği için de Türkiye'de yoğun tartışmalara neden olmaktadır.
Müzakerelerle ilgili olarak Türk
Hükümetinin her aşamada alacağı kararlar TBMM'yi yakından ilgilendirmektedir;
çünkü, raporla getirilen değerlendirmeler, öneriler ve koşullar çok
ayrıntılıdır ve Türkiye için çok önemli konuları içermektedir. Ayrıca, mevcut
yapıyı ve politikaları değiştirecek, Türkiye'nin geleceğini etkileyecek
boyutlardadır. Eleştirilerin, iddiaların, önerilerin, konuları iyi bilen
bürokratlarla, sivil toplum örgütü üyeleriyle, çeşitli kurum ve kuruluş
temsilcileriyle tartışılması, doğru değerlendirmeler yapılması için çok
önemlidir. Bunu da en kapsamlı şekilde ve gerekli düzeyde yapabilecek olan
organ TBMM'dir. O nedenle, Türkiye-AB ilişkilerinin bugünü ve hazırlanan
raporların geleceğe etkileri konusunda Anayasamızın 98 inci maddesi ve
İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1- Birgen Keleş (İstanbul)
2- Mustafa Özyürek (Mersin)
3- Ahmet Küçük (Çanakkale)
4- Şükrü Mustafa Elekdağ (İstanbul)
5- N. Gaye Erbatur (Adana)
6- Onur Öymen (İstanbul)
7- Haluk Koç (Samsun)
8- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
9- Algan Hacaloğlu (İstanbul)
10- Harun Akın (Zonguldak)
11- Erol Tınastepe (Erzincan)
12- Kemal Demirel (Bursa)
13- Halil Akyüz (İstanbul)
14- Orhan Ziya Diren (Tokat)
15- İzzet Çetin (Kocaeli)
16- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
17- Nuri Çilingir (Manisa)
18- Erdal Karademir (İzmir)
19- Halil Ünlütepe (Afyon)
20- Haşim Oral (Denizli)
21- Orhan Eraslan (Niğde)
22- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
23- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
24- Orhan Sür (Balıkesir)
25- Sedat Pekel (Balıkesir)
26- Ali Arslan (Muğla)
Gerekçe:
AB Komisyonunun 6 Ekim 2004 raporu, uzun
süre AB'de ve Türkiye'de tartışılacak bir rapordur. Raporun ayrıntılı hükümler
içermesi, aynı konuda farklı mesajlar vermesi, net bir ifadeyle kaleme
alınmamış olması, raporu daha da tartışılır hale getirmektedir. Bu yönüyle,
rapor, Türkiye'ye karşı önyargılı olanlara, raporun içeriğini çarpıtma, esnetme
ve çeşitli yönlere çekme olanağı sağlayacaktır. Bu durum, Türkiye açısından
çeşitli sorunlara yol açabilir. Öngörülen müzakere sistemi de, karmaşık, olumlu
sonuç alınmasını güçleştirici, istismara açık ve her anlaşmazlıkta tekrar başa
dönülmesine yol açabilecek bir düzenlemedir. O nedenle, Türkiye'deki her toplum
kesiminin, raporu çok iyi incelemesi, değerlendirilmesine katkıda bulunması
gerekir. Böyle bir çalışmanın, herhangi bir kurumda, bakanlıkta, hatta,
Başbakanlıkta kurulacak çalışma gruplarında veya birimlerinde
gerçekleştirilmesi mümkün değildir. İlk aşamada, bir Meclis araştırması
komisyonu kurulması büyük önem taşımaktadır.
Bazı önerilerin Türkiye tarafından kabul
edilmesi, tarihî, siyasî veya ekonomik nedenlerle mümkün değildir. Örneğin,
Türkiye ile müzakerenin ucunun açık olması, tam üyelik garantisi verilmemesi
önerisi kabul edilmesi mümkün olmayan bir öneridir; çünkü, Türkiye'nin
kazanılmış haklarının geri alınmasına olanak sağlayabilecektir. Ayrıca,
uluslararası anlaşmalara, Helsinki Zirve Kararına ve tam üyelik
müzakerelerindeki alışılmış uygulamalara da aykırıdır.
Yine, azınlık statüsünden çok daha üstün
bir konumda olan vatandaşlarımızı, etnik köken veya mezheplerine göre
ayırımcılığa teşvik etmek, Türkiye'nin kabul edebileceği bir yaklaşım değildir.
Bu yaklaşımın, insanları, kendilerini başkalarından farklı görmeye,
birbirlerine yabancılaşmaya iteceğinden ve böl-yönet politikası güdenlere
sonsuz olanak sağlayacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Benzer şekilde, sözde Ermeni iddiaları konusunda
önerilenler, tarihî gerçekleri gözardı eden haksız önerilerdir. Tam üyelikten
farklı bir statü önerisi ise, Türkiye'nin kırk yıllık çabalarını, tam üyelik
uğruna katlandığı fedakârlıkları boşa çıkaran bir yaklaşımdır. Türkiye'nin tam
üyeliği için önerilen referandum da benzeri bir sonuç yaratacaktır. O nedenle,
kabul edilmemesi gereken öneriler arasındadır.
Raporun ekonomiyle ilgili bölümlerinde AB
ülkeleriyle kıyaslamalar yapıldığından, tam bir değerlendirme yapmak ve
Türkiye'nin haklarını savunmak için hem bu konuları hem de bu konulardaki AB
mevzuatını ve uygulamaları iyi bilen uzman kişilere, akademisyenlere ihtiyaç
vardır. Benzer bir ihtiyaç, insan hakları, demokratikleşme gibi konular için de
geçerlidir.
Bütün bu nedenlerle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, en kısa sürede, Türkiye - AB ilişkileri konusunda bir Meclis
araştırması komisyonu kurulmalı ve hem raporun değerlendirilmesinde hem de
müzakere aşamalarında Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine yardımcı
olmalıdır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi ikinci önergeyi okutuyorum:
2. - İzmir
Milletvekili Hakkı Ülkü ve 40 milletvekilinin, Ege Bölgesindeki tarım
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin Batı'ya açılan kapısı,
dünyanın en verimli ve bereketli toprakları arasında yer alan Ege Bölgemiz,
yılda 3 ürün alabilecek kadar verimli topraklara sahiptir.
Ege Bölgemiz, başta üzüm, zeytin, tütün ve
pamuk olmak üzere diğer tarım ürünleriyle dünya kalitesinde ürünler üreten bir
bölgemizdir. Ne yazık ki, bu bölgemiz yıllardır uygulanmakta olan plansız ve
programsız tarım politikalarının sonucunda, tarım sektöründe çok ciddî yaralar
almış ve yöre halkımız da mağdur edilmiştir. Sonuçta, bereketli topraklarını
kaybetmeye, kalanları da koruyamayacak hale gelmiştir.
Geçen yılın primlerini hâlâ alamadıklarını
öne süren pamuk üreticisi isyan etmekte, eylem yapmaya hazırlanmaktadır. Üzüm
üreticileri perişan olmuş, ürününü maliyetinin de altında satmak zorunda
kalmıştır. Bu durum karşısında üreticiler bağlarını sökmeye başlamışlardır.
Zeytin üreticisinin durumu da içler acısıdır. Bu üzücü durum, yıllardır tarımı
yok sayan politikaların kaçınılmaz sonucudur.
Avrupa Birliğine üyelik sürecinde Türk
üreticisi, Avrupa'da tarımda söz sahibi olan Yunanistan, Fransa, İspanya gibi
ülkelerin üreticileriyle rekabet etme şansını kaybedecek, hatta, tedbir
alınmaması durumunda tamamen yok olması kaçınılmaz olacaktır.
Bölgemizde bir başka sorun da, verimli
topraklarımız üzerinde kurulan sanayi tesisleridir. Birçok kişiye iş ve aş
imkânı yaratan sanayileşmeye karşı değiliz; ama, sanayi bölgeleri
oluşturulurken verimli tarım alanlarının dikkate alınması şarttır.
Denetlenemeyen ya da denetlenmeyen sanayi tesislerinin atıkları sonucu,
bölgemizin yeraltı ve yerüstü su kaynakları kullanılamaz hale gelmiştir. Ege
Bölgemizi kimse gözden çıkaramaz. Bu bölgede bir düzen yaratılmalı, sanayi ve
tarımın birbirlerine zarar vermeden devam etmesi sağlanmalıdır.
Ege Bölgemizin yeniden tarım ambarı
olması, AB sürecinde üreticinin rekabet edebilmesi, bölge insanımızın,
dolayısıyla, ülkemizin mağdur olmaması için, bölgemizde tarımın içinde
bulunduğu zor durum ile bu zor durumdan çıkış yollarının ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenebilmesi ile bölgemiz insanının mağduriyetinin giderilebilmesi
amacıyla, Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırmasının açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1- Hakkı Ülkü (İzmir)
2- Abdurrezzak Erten (İzmir)
3- Gürol Ergin (Muğla)
4- Erdal Karademir (İzmir)
5- Kemal Demirel (Bursa)
6- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
7- Orhan Ziya Diren (Tokat)
8- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
9- Erol Tınastepe (Erzincan)
10- Uğur Aksöz (Adana)
11- Orhan Eraslan (Niğde)
12- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
13- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
14- Kemal Sağ (Adana)
15- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16- Muharrem Kılıç (Malatya)
17- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
18- Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
19- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
20- Osman Kaptan (Antalya)
21- Engin Altay (Sinop)
22- Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
23- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
24- Türkân Miçooğulları (İzmir)
25- Halil Ünlütepe (Afyon)
26- Mehmet Boztaş (Aydın)
27- Sedat Pekel (Balıkesir)
28- Mustafa Özyurt (Bursa)
29- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
30- Muharrem Toprak (İzmir)
31- Ersoy Bulut (Mersin)
32- Hüseyin Özcan (Mersin)
33- Mehmet Tomanbay (Ankara)
34- Osman Özcan (Antalya)
35- Osman Coşkunoğlu (Uşak)
36- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
37- Vahit Çekmez (Mersin)
38- Özlem Çerçioğlu (Aydın)
39- Tuncay Ercenk (Antalya)
40- Canan Arıtman (İzmir)
41- N. Gaye Erbatur (Adana)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi üçüncü önergeyi okutuyorum:
3. - Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek ve 36 milletvekilinin, TRT yönetimi hakkında ileri
sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Günümüzün bilgi toplumuna geçiş sürecinin
temel belirleyici özelliği, kitle iletişimin öneminin her yönüyle büyümesidir.
Bu olgu, hemen tüm ülkelerde, kitle iletişim araçlarının kullanımında kamu
yararı konusunda duyarlı olunmasını zorunlu kılmaktadır.
TRT (Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu)
ilgili yasalarda vurgulandığı gibi bir kamu kuruluşudur. Kamu kuruluşu
özelliğiyle TRT, bir taraftan toplumun haber almasının kamusal aracı olmak,
diğer taraftan da kültür ve sanatın güçlenmesine katkı yapmak durumundadır.
Ancak, son aylarda, TRT yönetiminin
uygulamaları kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Bu çerçevede:
1- TRT'nin yıllarca beğeniyle izlenen çok
sayıda kültür ve sanat programının yayından kaldırılmasının gerçek nedenleriyle
incelenmesi;
2- "Alaturka" adlı beste
yarışması ihalesi hakkındaki iddiaların doğruluk derecesinin saptanması;
3- Yıllarını TRT'ye adamış , her biri
onlarca, giderek yüzlerce eser vermiş, aralarında alanının ustası olanların da
bulunduğu 500'den fazla müzik sanatçısının işten çıkarılmasının tüm
boyutlarıyla incelenmesi ve
4- TRT çalışanlarının, izin alarak kurum
dışında yapacağı işlerin denetimi konusunda getirilen sınırlamaların ve benzeri
uygulamaların irdelenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını istiyoruz.
Saygılarımızla.
1. Yakup Kepenek (Ankara)
2. Abdurrezzak Erten (İzmir)
3. Özlem Çerçioğlu (Aydın)
4. Tuncay Ercenk (Antalya)
5. Kemal Demirel (Bursa)
6. Erdal Karademir (İzmir)
7. Muharrem Kılıç (Malatya)
8. Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
9. Erol Tınastepe (Erzincan)
10. Uğur Aksöz (Adana)
11. Orhan Eraslan (Niğde)
12. Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
13. Ali Cumhur Yaka (Muğla)
14. Kemal Sağ (Adana)
15. Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16. Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
17. Mehmet Küçükaşık (Bursa)
18. Osman Kaptan (Antalya)
19. Engin Altay (Sinop)
20. Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
21. Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
22. Türkân Miçooğulları (İzmir)
23. Halil Ünlütepe (Afyon)
24. Mehmet Boztaş (Aydın)
25. Sedat Pekel (Balıkesir)
26. Mustafa Özyurt (Bursa)
27. Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
28. Muharrem Toprak (İzmir)
29- Ersoy Bulut (Mersin)
30- Canan Arıtman (İzmir)
31- Hüseyin Özcan (Mersin)
32- Osman Çoşkunoğlu (Uşak)
33- Mehmet Tomanbay (Ankara)
34- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
35- Osman Özcan (Antalya)
36- Vahit Çekmez (Mersin)
37- N.Gaye Erbatur (Adana)
Gerekçe:
TRT yönetimi, son aylarda çok ilginç
uygulamalara gitmektedir. Halkın yıllarca beğeniyle izlediği pek çok kültür ve
sanat programı yayından kaldırılmış bulunuyor. TRT, bu programları hangi
gerekçeyle kaldırdığı konusunda kamuoyuna bilgi vermemiş, bilgi verme gereği
bile duymamıştır.
Yine, TRT yönetimi bir alaturka beste
yarışması açmış ve bu yarışmaya, 1 200 000 dolar gibi büyük bir kaynağı ayırma
gereği duymuştur.
TRT yönetimi, son olarak, aralarında Recep
Birgit, Ayla Büyükataman, Selahattin Erköse, Turan Engin, Kasım İnaltekin,
Fahrettin Çimenli, Feridun Darbaz, Ali Ekber Çiçek'in de bulunduğu 500'ün
üzerinde müzik sanatçısını, daha doğrusu ustasını işten çıkarmıştır.
Çıkarılanlar arasında kendi alanında büyük gelecek vaat eden çok sayıda genç
sanatçı da bulunmaktadır.
TRT yönetimi bu sanatçıları "tasarruf
sağlayacağı ve özellikle programların müzikalitesi açısından faydası
olacağı" gerekçesiyle işten çıkarmıştır. Bu gerekçenin ne ölçüde geçerli
olduğu ayrıntılı olarak incelenmelidir. Şöyle ki:
1- Çoğu konservatuarı bitirmiş olan
sanatçıların, sanat yönünden değerlendirilmesi, kimler tarafından, nasıl
yapılmıştır?
2- Yıllarca sözleşmeli çalışan ve
sözleşmeleri yenilenen sanatçılara karşı toptancı bir yaklaşım sergilenmesinin
sanatın gelişmesine nasıl bir olumlu katkı yapması beklenmektedir?
3- Çok az aylık aldıkları bilinen
sanatçıların işten çıkarılmasıyla sağlanacak olan parasal tasarruf ne kadardır?
Bu miktarın 2005 yılı bütçesine konulması yoluna gidilemez mi?
4- Ayrıca, kurumun müzik dairesi
başkanlığının "TRT personelinin izin alarak kurum dışında yapacağı işlerin
master kayıtlarının bundan böyle müzik dairesi başkanlığına gönderilmesi ve
onay verilirse yayınlanabilecekleri" yazısı, özel müzik yayınlarının da
TRT tarafından denetlenmesi, giderek sansür edilmesi anlamına gelir. Bu
uygulamanın tüm boyutlarıyla araştırılması gerekir.
5- TRT yönetimi, yaptığı içyönetmelik
değişiklikleriyle, kurumiçi atama ve yükselmelerde, uygulanmakta olan önemli
koşulları değiştirmiş bulunuyor. Örneğin, teknik dairelerin başına
atanacaklarda aranan, mühendis veya yüksek mühendis olma koşulu kaldırılmış;
bunun gibi, daire başkan ve başkan yardımcılıklarına atanmak için gereken,
kurumda en az on yıl, müdür ve müdür
yardımcılıklarına atanmak için gereken, en az yedi yıl kurumda çalışmış olma
koşulu kaldırılmıştır. Bu yönetmelik değişikliklerinin TRT'nin kurumsal
yapısını ve hizmetlerinin niteliğini nasıl etkileyeceği açıklık kazanmalıdır.
6- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odasının
üyeleriyle yapacağı değerlendirme toplantısına TRT'de çalışan elektrik
mühendislerinin katılmasına TRT yönetimince izin verilmemesi de incelenmesi
gereken bir iştir.
Bu nedenlerle TRT konusunda Meclis
araştırması açılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş iki tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Birinci tezkereyi okutuyorum:
C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. -
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/700)
1.11.2004
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 2-3 Ekim 2004 tarihlerinde Almanya'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ömer Çelik Adana
Akif Gülle Amasya
Yaşar Yakış Düzce
Hasan Murat Mercan Eskişehir
Egemen Bağış İstanbul
Gülseren Topuz İstanbul
Zekeriya Akçam İzmir
Nükhet Hotar Göksel İzmir
Vahit Erdem Kırıkkale
Şaban Dişli Sakarya
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
2. -
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/701)
3.11.2004
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Avrupa Parlamentosu Başkanlar Konferansına
katılmak üzere, 22-23 Eylül 2004 tarihlerinde bir heyetle birlikte Belçika'ya
yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ömer Çelik Adana
Egemen Bağış İstanbul
Nimet Çubukçu İstanbul
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Meclis Soruşturması Raporları" kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan,
Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında
yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk
iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı
zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin
Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine
uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında
Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan
ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk
iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı
zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin
Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine
uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu
Raporu (9/8) (S.Sayısı: 670) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Meclis Soruşturması Komisyonunun 670 sıra
sayılı raporu, daha önce sayın üyelere dağıtılmış ve ilgili eski bakana
gönderilmiştir.
Rapor üzerindeki görüşmelerde, komisyona,
şahısları adına altı milletvekiline ve hakkında soruşturma açılması istenen
eski bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri, komisyon için 20 dakika,
şahısları adına söz alan milletvekilleri için 10'ar dakikadır. Son söz,
hakkında soruşturma açılması istenen eski bakana ait olup, süresi sınırsızdır.
Şimdi, rapor üzerinde şahısları adına söz
alan sayın milletvekillerinin isimlerini geliş sırasına göre okuyorum: Isparta
Milletvekili Recep Özel, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Edirne Milletvekili
Rasim Çakır, Sinop Milletvekili Engin Altay, Yalova Milletvekili Muharrem İnce,
Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu.
Komisyon adına da, Komisyon Başkanı Sayın
Mustafa Elitaş söz istemişlerdir; kendilerine, sırayla söz vereceğim.
İlk söz, Isparta Milletvekili Sayın Recep
Özel'e aittir.
Sayın Özel?.. Yok.
Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ?..
Yok.
Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, 21 inci
Dönem hükümetlerinde Bayındırlık ve İskân Bakanı olan Sayın Koray Aydın
hakkında vermiş olduğu önerge doğrultusunda oluşturulan komisyonda görev aldım.
Bu komisyonda yapmış olduğumuz çalışmaları ve kişisel olarak kanaatlerimi ifade
etmek üzere huzurlarınızdayım.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle,
komisyonda görev alan bütün milletvekili arkadaşlarıma ve bize destek veren
bütün bürokrat arkadaşlara, huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten,
çok yoğun, yıpratıcı ve uzun bir çalışma sonucunda, sizin önünüze, bu konuyla
ilgili, olabildiğince açık, olabildiğince şeffaf bir belge sunmaya gayret
ettik; yalnız, bu çalışmalar esnasında tespit ettiğim hususları, konunun uzun
dönemli çözümü açısından katkısı olur düşüncesiyle sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Komisyon çalışmasına başladığımızda
öncelikle bizlere yardımcı olacak bürokratları tespit ettik ve daha sonra
konuyla ilgili bilgi ve belgelere ulaşmak üzere çalışmalar yaptık; fakat
önümüze odalar dolusu dosyalar yığıldı; yani, bir milletvekili olarak veya bir
bürokrat olarak bu dosyaların içinden aradığımızı bulmanın, doğruya ulaşmanın
ne kadar mümkün olduğunu takdirlerinize sunuyorum. Bunu da, bugün Türkiye'de
devletin şeffaf olması, e-devlete bir an önce geçilebilmesinin gerekliliğini
ifade etmek için söylüyorum.
Ondan sonra, komisyona konuyla ilgili
tarafları davet ettik. Gelenler, komisyon üyelerinin millet adına sordukları
soruya cevap verip vermemekte özgür; gelenler bize hiçbir şey söylemediler; biz
sorduk, onlar sustu, Sayın eski Bakan dahil. Onların bu suskunluğundan neler
elde ettiysek, o bilgileri yoğurup raporumuza koyduk, onlar susma hakkını
kullandılar, biz mahkeme olmadığımız için hiçbir şey yapamadık. Bu konuyla
ilgili bir mahkeme süreci de devam ettiği için mahkeme sürecinden elde edilen
bilgi ve belgeleri toparladık, bunları sistematik bir şekilde inceleyerek,
sizlere, karar vermenize yardımcı olmak açısından bir rapor sunduk; ama,
gördüğüm o ki, değerli arkadaşlarım, eğer bu ülkede yolsuzlukların üzerine
gidilecekse, eğer bu ülkede yolsuzluk yapmaya niyetlenen insanların, niyetinden
hemen sonra, bu niyetine engel olunmak isteniyorsa, o zaman, öncelikle
yapılması gereken iş, demokrasiden korkmamak lazım, demokrasiye inanmak lazım,
demokrasiye güvenmek lazım, devletin şeffaf olması lazım ve devletin, bir an
önce, bütün kurumlarıyla ve kurallarıyla e-devlete geçip, isteyen kişinin
istediği bilgiyi, istediği anda alabilme ve denetleyebilme haklarına
kavuşabilmesi lazım. Bunların hepsinden de önemlisi, bu ülkede, bir an önce
milletvekilli dokunulmazlığının sınırlandırılması lazım.
Bugün yargılananlar, bu hakları kendileri
adına kullanmak noktasında bu kuralları değiştirmediler; ama, şimdi onlar
burada oturmuyorlar, onların yerine bizler oturuyoruz. Eğer biz de, yarın bu
kurallar bize faydalı olacak, yardımcı olacak diye düşünerek bunların üzerine
gitmez, dokunulmazlıklarla ilgili bir şey yapmazsak, eminim ki, bu iddiayı daha
doğru ve daha yüksek sesle söyleyenler yarın burada oturacaktır.
Bütün bunlar olurken, hükümet bunun
neresinde, bu işin neresinde; yani, seçim meydanlarında "yolsuzluğun
üzerine gideceğim, yolsuzluğu ortadan kaldıracağım, hesap soracağım"
diyenler, iki yıllık süreç içerisinde neler yaptılar?! Sadece komisyonların
kurulmuş olması, komisyonların çalışmış olması, onların bu Meclise raporlarının
sunuluyor olması yeterli mi veya yetecek mi?! Ben umut ediyorum ki yetmeyecek.
Çünkü, bugüne kadar, e-devlete geçişle ilgili, şeffaflaşmayla ilgili,
demokratikleşmeyle ilgili ciddî, önemli hiçbir adım atılmamıştır.
Bir taraftan milletvekili lojmanlarını
kaldıracağız derken, diğer taraftan lojman sayısının 8 000 artmasına göz yummak; bir taraftan devleti
küçülteceğiz derken, diğer taraftan 200 000 kişinin devlete alınmasının önünün
açılması; bu konuda hükümetin vermek istediği görüntü ile yaptığının birbiriyle
ne kadar çeliştiğini, açık açık gözler önüne sermektedir.
Bu komisyonun çalışması, bundan sonra,
sivrisinekleri yakalayıp öldürmeye değil, bataklığı kurutmaya yönelik,
Türkiye'de köklü çözümler üreten bir mekanizmayı harekete geçirebilir diye
umuyorum.
Sayın Koray Aydın'la ilgili yapmış
olduğumuz tespitlere gelince: Bizim ulaşabildiğimiz bilgi ve belgeler
doğrultusunda, Sayın Bakanın döneminde, deprem nedeniyle, gerekçesiyle de olsa,
yapılmış olan ihalelerin tamamının teklif alma suretiyle yapılmış olması; bazı
işlerin -sağlık ocağı gibi, jandarma binası gibi, aslında hiçbir özelliği
olmayan bazı işlerin- özelliği olan işler kapsamına alınmış olması; o dönemde
yapılan ihalelerde, daha öncekilerle mukayese ettiğimizde, kırımların çok az
olması; bunun yanında, Sayın Bakanın babasına ait olan işyerinin, bakan olmadan
önce yıllık cirosu 250 milyar lira iken, bakan olduktan sonra 5 trilyona, 6
trilyona ulaşıyor olması ve Sayın Bakanın, mal varlığıyla ilgili, ciddî bir
şekilde şüphe götüren, tereddüt ifade eden açıklanamaz durumların olması.
Bu nedenlerle, ben, Edirne Milletvekili
Rasim Çakır olarak, elimi vicdanıma koyarak, Sayın Bakanın Yüce Divanda
yargılanması yönünde Komisyonda vermiş olduğum kararın burada da geçerli
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bunu söylerken, bunun bir sonuç değil,
daha ileri noktaya bir sebep teşkil etmesini canı gönülden diliyorum. Hep
beraber, elbirliğiyle, buradan dersler çıkararak, bundan sonra, sivrisineklerin
oluşmayacağı, bataklıkların kuruyacağı bir Türkiye; herkesin birbirini
görebildiği, her şeyi görebildiği, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla
işlediği, kişisel hak ve özgürlüklerin en yüksek düzeyde olduğu ve artık, bazı
şeylerin devlet sırrı olmaktan çıkarıldığı, özgür bir Türkiye'nin
yaratılabilmesi için bir sebep teşkil etmesini diliyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, oyumun, Sayın
Bakanın Yüce Divana gitmesi doğrultusunda olduğunu ifade ederek, Yüce
Kurulunuzu saygı ve sevgiyle selamlıyor, ramazanınızın ve bayramınızın kutlu
olmasını diliyorum efendim.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ;
buyurun.
Süreniz 10 dakika.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân eski Bakanlarından Sayın Koray
Aydın hakkında, Meclisimizce 1.4.2004 tarihinde kurulan (9/8) esas numaralı
Soruşturma Komisyonu raporu hakkında şahsî görüşlerimi açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, komisyonumuz,
Türk Milleti adına, önüne gelen iddiaları tam bir tarafsızlıkla, kimsenin
onurunu ve şahsiyetini incitmeden, kimseyi itham etmeden, ulaştığı bilgi ve
belgeleri büyük bir titizlik ve gizlilik içerisinde inceleyerek, elde ettiği
hususları bir rapor halinde Meclisimizin takdirlerine sunmuştur. Sayın Bakan
hakkında, 2001 yılında da bu meyanda bir komisyon kurulmuş ve bu komisyonun
raporu Mecliste oylandıktan sonra, Sayın Bakanın Yüce Divana sevkına gerek
olmadığına dair bir karar çıkmış; ancak, halk, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki çoğunluğun koalisyon ortaklarına ait olduğu ve bu ortakların
iktidarın devamını temin bakımından böyle bir karar verip Sayın Bakanı
siyaseten akladığına inanmış, kahvelerin, siyasetin ve ev sohbetlerinin konusu
bu husus olmuştur.
3 Kasım 2002 seçimlerine gelirken
Türkiye'nin gündemi yolsuzluklar idi. Siyasal iktidara talip olan bütün
partiler hırsızlığın, yolsuzluğun, hortumculuğun önünü kesmek için milletimize
birtakım vaatlerde bulundular ve milletimiz de, bu doğrultuda, pek çok sebebin
yanında bu hususu da gözeterek oyunu kullandı, 22 nci Dönem Yasama Meclisini
oluşturdu. Yasama Meclisimizin göreve başlamasından kısa bir süre sonra,
yolsuzlukların sebeplerinin araştırılarak gerekli çarelerin alınması konusunda
oluşturulan komisyon, çalışmalarını büyük bir özveriyle tamamlamış ve Sayın
Meclisimizin bilgilerine sunmuştur. Bu çerçevede de değişik soruşturma
komisyonları kuruldu ve Koray Aydın soruşturma komisyonu da bunlardan bir
tanesi.
Sayın Bakan, gerek altkomisyonda gerek
soruşturma komisyonunda gerekse daha önceki komisyonlarda, daha önceki dönemde
Yasama Meclisi tarafından hakkında bir karar verildiği gerekçesiyle komisyonun
bu konuda inceleme yapamayacağını, Meclisin bu konuyu yeniden incelemeye ve
soruşturmaya tabi tutamayacağını iddia ederek bu konuda usule dair itirazlarda
bulunmuştur; Meclis kararı kesindir, kesin olan bir konunun yeniden
değerlendirilmesi mümkün değildir düşüncesiyle. Ancak, değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanın bu itirazı yerinde ve hukukî değildir. Zira, Meclis kararları
kesin değildir. Bundan önceki dönemlerde de Meclisimiz değişik soruşturma
komisyonları oluşturmuş ve o doğrultuda alınan kararlar olduğu halde, daha
sonra aynı konuda başka soruşturma komisyonlarını kurduğunu da görüyoruz,
Meclisimizin aldığı kararları değiştirdiğini de görüyoruz. Hatırlarsanız, 1995
erken genel seçimleri öncesinde, seçim tarihi değişik nedenlerle
değiştirilerek, seçimin 25 Aralıkta yapılmasına karar verdiğini de görüyoruz ve
bu konuda herhangi bir sıkıntı yoktur.
Bu konunun soruşturması sırasında Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununa göre soruşturma yapılır. Ceza Muhakemeleri Usulü
Yasası açısından bakıldığı zaman da, soruşturma komisyonunun yaptığı işin
hukukî mahiyeti, normal adlî kollukta yapıldığı gibi, kolluk gücünün, yani,
polisin veya jandarmanın yaptığı işin niteliğindedir. Yasama Meclisinin bu
rapor üzerine verdiği karar ise, savcının verdiği karar niteliğindedir.
Bilirsiniz ki, savcıların verdiği takipsizlik kararları itiraza tabi karardır,
kesin değildir. Kesin olsaydı, itiraza tabi karar olmazdı; ancak, itiraz
üzerine konu itiraz mahkemesi tarafından incelenir ve bu konuda bir karar
verilirse, bu, o zaman kesinleşmiş olur. Olayımızda böyle bir durum da söz konusu
olmadığı için, Meclisimiz, hem Anayasa ve İçtüzüğümüz açısından hem de Ceza
Muhakemeleri Usulü Yasamız açısından bu konuyu incelemeye, soruşturmaya ve bu
konuda karar vermeye yasal açıdan yetkilidir, görevlidir. Bu nedenle, bu
konudaki iddiaların doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.
Neden bu kadar açıklama yaptım; zira,
komisyonun raporunu takip ederseniz, Sayın Bakanın iddialarının tamamı,
neredeyse böylesi bir usul tartışması üzerine bina edilmiştir. Bu da, bizde ve
komisyon üyesi arkadaşlarda, sanki esasa dair konular üzerinde açıklama
yapmaktan kaçınır bir intiba uyandırmıştır. Ben inanıyorum, Sayın Bakan, esasa
dair konularda da gerekli açıklamaları, Sayın Meclisimizin değerli üyeleri
karar verdiği takdirde yetkili makamlar huzurunda yapacaklardır.
Ben, esasla ilgili birkaç hususu da Yüce
Heyetin bilgilerine takdim etmek istiyorum.
Bunlardan bir tanesi, 2886 sayılı Devlet
İhale Kanununun 44 üncü maddesinin uygulamasıyla ilgilidir. Bilirsiniz, 44 üncü
madde, kapalı teklif usulünün, diğer bir ifadesiyle davet usulünün, hangi tür
ihalelerde nasıl uygulanacağını düzenlemektedir. Ben, bu maddeyi detaylı okumak
istemiyorum; ama, özü şu: Belli bazı niteliği gerektiren işlerin veyahut da
olağanüstü hal koşullarının gerektirdiği durumlardaki işlerin, ancak belli
nitelikteki personele sahip, belli nitelikteki teknik elemana sahip, belli
nitelikteki iş tecrübesine sahip firmalar tarafından yapılabilmesi halinde bu
usul uygulanabilir; zira, o firmalar davet edilebilir; bu da, asgarî 3
firmadır, azamî sınır yoktur.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bakıyoruz,
Sayın Bakan döneminde Yapı İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan 237 tane
ihale var. Bu ihalelerin 220 tanesi davet usulüyle yapılmış, 17 tanesi ilan
suretiyle yapılmış. Sayın Bakandan önceki beş yıllık süre içerisinde davet
usulüyle yapılan ihale sayısı 143; diğerleri ilan usulüyle yapılmış. Bir
bakıyorsunuz, Sayın Bakandan önceki dönemde, beş yılın ortalaması, ayda 3,3
ihale yapılırken, Sayın Bakan döneminde ayda ortalama 8,5 ihale yapılmıştır.
Şuna dikkatinizi çekmek istiyorum:
Birdenbire, beş senede yapılamayan ihaleler, hemencecik, yirmisekiz ay
içerisinde yapılıvermiş. Çok ilginç, bunların pek çoğunun karşılığında da
sembolik rakamlar gösterilmiş; yani, karşılıkları da bütçeye yeteri kadar
konulmamış. Yaklaşık, belki, on yılın ihaleleri yirmisekiz ayın içerisinde
yapılıvermiş.
Burada daha bir başka husus, ihaleye davet
edilen firmaların incelenmesinde ortaya çıkıyor. Zira, bu dönemde 264 tane
firma davet usulüyle yapılan ihalelere davet edilmiş. Bakanlığın kayıtları
tetkik edildiği zaman, kapalı teklif usulüyle yapılacak ihaleleri üstlenmek
üzere 3 000'in üzerinde firmanın, tanıtım formu dosyası takdim ettiği
görülüyor; ama, maalesef, bunlardan sadece 264'ünün ihalelere davet edildiğini
görüyoruz. Bir firma 130 tane ihaleye davet edilirken, 3 tane alıyor; bir başka
firma 4 ihaleye davet ediliyor, 4'ünü alıyor; diğer taraftan, 49 firma, 49 tane
ihaleye birer defa davet ediliyor, o ihaleleri alıyor; kimileri 3 tane ihaleye
davet ediliyor, 3'ünü de alıyor; kimisi de onlarca ihaleye çağrıldığı halde
birini dahi alamıyor.
Bir başka husus, ihaleye davet edilen
firmaların ortakları incelendiğinde ortaya çıkıyor. O da, firma ortaklarının,
akrabalık ilişkileri içerisinde, hatta karı-koca ilişkileri içerisinde olan
firmaların davet edildiği gözüküyor. Öte yandan, adres birliği içerisinde pek
çok firmanın, birlikte, buralara davet edildiği gözüküyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kesildi)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Sayın
milletvekilleri, diyeceksiniz ki, bunda ne var, bir usulî işlem yapılmış. Evet,
şeklen baktığınız zaman doğru bir işlem yapılmış denilebilir; ancak, İhale
Yasasının ilgili maddesine göre, ihalelerde açıklığın, rekabetin tam
gerçekleşmesi, kamu yararının tam gözetilmesi için, bir defa, hangi iş hangi
nitelikteyse, o tip firmaların o işe çağrılıp onlar arasında yarışmanın
yapılması; ikinci defa da, daha fazla firmanın davet edilerek yapılması icap
ederdi.
Yasada, sayı 3 olarak belirtilmiş; ama,
bence, yasa, bu tür ihaleler yapılırken 3 tane firma çağrılır demek istemiyor;
demek istiyor ki, asgarî 3 tane çağırabilirsin, ondan daha azını çağıramazsın;
ama, daha fazlasını, açıklık ve rekabet koşullarını tam temin etmek bakımından
çağırabilirsin. Yasanın amacı bu. Bu noktada idareye bir takdir yetkisi
veriyor. İdare, takdir yetkisini kullanır iken, mutlaka, kanunun amacına,
ruhuna, onun hedeflediği noktaya uygun bir biçimde kullanmalı; keyfî ve kendi
arzu ve iradesi doğrultusunda takdir yetkisini kullanamaz. Biz, Ceza Kanununda,
pek çok kanunda, kullanıcılara takdir yetkisini tanıyoruz. Herkes, keyfemayeşa
takdir yetkilerini kullandığı takdirde, bu işin cılkı çıkar, tabiri caizse,
hukuk devleti allak bullak olur. Onun için, takdir yetkisi, kanunun ruhuna
uygun ve iyi niyet kuralları çerçevesinde kullanılır. O nedenle, burada, Sayın
Bakanın, kanaatimce, sorumluluğu vardır.
Zira, Sayın Bakan, bakan olduğu zaman Kamu
İhale Yasasının değiştirilmesi gerektiğini vurguladığını komisyonda beyan
ediyor, 44 üncü maddenin yanlışlığını beyan ediyor; bu madde yolsuzluğa teşne
bir maddedir manasına gelecek ifadelerde bulunuyor; ama, ne hikmetse, bakanlığı
döneminde, örneğin, İller Bankasının bütün ihalelerini -822 tane ihale var-
hepsini 44 üncü maddeye göre yapıyor. Ben, şimdi, Yüce Heyetinize soruyorum;
allahaşkına, bir kanalizasyonun, özelliği olan işle ne alakası var, bir
içmesuyunun ne alakası var, bir yurdun ne alakası var?! Hepsi, özelliği olan iş
kapsamına alınıyor, kanalizasyon oradan, diğerleri oradan ve yanlış; bu, doğru
değil; uygulanmaması gereken bir maddeyi kural haline getiriyor, istisnayı esas
haline dönüştürüyor, rekabet koşullarını ortadan kaldırıyor, birtakım kişiler
lehine menfaatlar doğarken, kamunun aleyhine yapılanma ortaya çıkıyor. Nasıl?..
Bakın, bir oran daha verip, fazla vaktinizi almayacağım. Bu uygulamanın
sonucunda ne oluyor biliyor musunuz; tenzilat oranları olduğu gibi aşağı
düşüyor. Örneğin, daha önceki beş yıllık zaman zarfında ortalama tenzilat oranı
19,25 iken, Sayın Bakan döneminde bu tenzilat oranı 9 küsurlara düşüyor; Sayın
Bakandan sonra da, onbeş aylık süre içerisinde 33'lere çıkıyor. Bunu anlamanız
için şöyle izahat vermekte fayda var: Örneğin, 100 trilyon bedelli bir işi
ihale ediyorsunuz; bu bedel üzerinden kırım yapıyor firmalar, en fazla kırımı
yapana veriyorsunuz. 100 trilyonluk ihalede yüzde 9 kırım yapılırsa ne olur; 9
trilyon olur, yani ihale 91 trilyona kalır; ama, yüzde 33 kırım olursa ne olur;
33 trilyon kırım yapılır, o zaman ihale neye kalır; 67 trilyona kalır. Bir
örnek üzerinden size anlatmak istedim.
Kırım bedelleri, yüzde 33'ten, yüzde
20'den yüzde 9'a indiği zaman, cebimizden çıkan para kimin parası; bizim
paramız. Kazanılan para kimin parası; milletin parası. Peki, Sayın Bakan
izahatlarında bu konuyla ilgili olarak ne diyor; "bu, benim dışımda olan
bir şeydir" diyor ve bu soruya cevap vermekten özellikle imtina ediyor.
Dışarıda oluyor, amenna; Sayın Bakanın dışarıda olan bir konuda dahlinin
olmasını düşünmek doğru değil; ancak...
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen, toparlayın.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Sayın Başkan,
bitiriyorum.
...şunu düşünmek icap ederdi: Siz, çay
içiyorsunuz, 1 lira; yemek yiyorsunuz, 5 lira; ama, hiçbir neden yokken,
birdenbire, çayın fiyatı 20 lira olursa, yemeğin fiyatı 100 lira olursa, ne
değişti de bunun fiyatı böyle, birdenbire arttı diye sormaz mısınız; menfaatını
bilen insan olarak, sorarsınız. Sayın Bakan, bakan olması hasebiyle,
Anayasamızın ilgili maddesi ve ilgili teşkilat kanununa göre, emrindekilerin
yaptığı işleri denetlemekle görevlidir; tenzilat oranları aşağıya düştüğü
zaman, çağırıp "ne oluyor da bu oranlar birdenbire aşağıya düşüyor"
demesi gerekir.
Bu konuda ilginç bir olay da şudur:
Kıbrıs'ta, Geçitkale-Dörtyol yoluyla alakalı ihalede, Üst Yapı İnşaat Limitet
Şirketi, ihaleden önce "burayı falanca firma alacak" diyor, ilgili
bakanlığa bildiriyor ve kendisi de "yüzde 38 küsuratıyla ben de katılmak
istiyorum" diye bir teklif veriyor. Bu şartlarda, onun ihaleye
katılmasında yasal bir mâni yok; ancak, ihale yüzde 20,10'la başka bir firmaya
veriliyor. Konu idare mahkemesine gidiyor ve Danıştay ihaleyi iptal ediyor. Bu
kadar açık ve yanlış şeyler yapıldığı kanaati komisyonumuzda uyanmıştır.
Öte yandan, Sayın Bakanın malvarlığında
da, vicdanen kalbimizi tatmin etmeyen, komisyon üyelerimizin de mutmain
olmadığı oranlarda artışlar olmuştur.
Ben, bu vesileyle, hem kamuoyunda Sayın
Bakanla ilgili oluşmuş bulunan şaibenin kaldırılması hem de kendi hakkını ve
hukukunu -eğer Yüce Heyetiniz karar verirse- Yüce Divan huzurunda daha geniş
imkânlarla savunabilmesi ve gerçeğin ortaya çıkması için -Sayın Bakanın
aklanmasının siyasetin de aklanması manasına geleceğinden- Yüce Divana sevkının
uygun olacağı hususundaki kanaatimi Yüce Heyetinizin yüksek vicdanlarına arz
ediyorum.
Bu vesileyle, bugün idrak etmekte
olduğumuz Kadir Gecenizi de tebrik ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bozdağ.
Isparta Milletvekilimiz Sayın Recep Özel;
buyurun.
Sayın Özel, süreniz 10 dakika.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın
hakkındaki (9/8) esas numaralı Soruşturma Komisyonu raporuyla ilgili şahsım
adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.
Yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve
ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporunda belirtilen ve Koray
Aydın dönemindeki yolsuzlukların nedeni ile Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55
milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan ihalelerle ilgili yolsuzluk
iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı
zamanda malvarlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin
suç teşkil ettiği iddiasıyla kurulan soruşturma komisyonu, yoğun bir çalışma
dönemi sonunda birçok bilgi ve belgeye ulaşmış, dinleyebildiği kadar kişiyi ve
adı yolsuzluk dosyalarında geçen kişileri dinlemiş ve bunun sonunda da elde
ettiği veriler ışığında, Koray Aydın'ın Yüce Divana sevkı yönünde oy çokluğuyla
karar almıştır.
Yolsuzluk, suiistimal ve usulsüzlükler
özellikle 57 nci hükümet döneminde âdeta ayyuka çıkmış, bakanlar istifa etmek
zorunda kalmış, onlarca bürokrat görevden alınmış, bunlardan birçoğu
tutuklanmış, intiharlara varan olaylar yaşanmıştı. 5 Eylül 2001 tarihine
kadar Koray Aydın'ın bakan olarak
başında bulunduğu Bayındırlık ve İskân Bakanlığında ihalelere fesat
karıştırıldığı ve haksız kazançlar elde edildiğine dair iddialar, kamu
vicdanını rahatsız edici boyutlara ulaşmıştır. Nitekim, 13.2.2001 tarihinde
Koray Aydın hakkında gensoru önergesi verilmiş, Bakanlık bünyesinde olup
bitenler Meclis kürsüsünde dile getirilmiş; ancak, iktidar partilerine mensup
milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir. Çok geçmeden, Ankara Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan "Vurgun
Operasyonu" ile iddialar çorap söküğü gibi çözülüp Bayındırlık ve İskân
Bakanlığındaki yolsuzluk ve suiistimaller birer birer ortaya çıkarılınca, Sayın
Koray Aydın hem bakanlıktan hem de milletvekilliğinden istifa etmek zorunda
kalmıştır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığındaki
yolsuzluklarla ilgili, cumhuriyet tarihimizin en çok sanıklı davalarından biri
sayılabilecek kamu davası 13.10.2001 tarihinde açılmıştır. İçinde Bakanlığın
üst düzey bürokratlarının da bulunduğu 361 sanıklı davada, sanıklar, çıkar
amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, örgüt adına faaliyette bulunmak, bilerek
hizmet yüklenmek, üye olmak, devlet alım satımlarında ihaleye fesat
karıştırarak çıkar sağlamak, görevi kötüye kullanmak, ihaleye fesat
karıştırmak, 3628 sayılı Yasaya muhalefet suçlarından yargılanmaktadırlar.
Yargılama, Ankara 1 Nolu Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/71 esas sayılı dosyasında
halen devam etmekte olup, sanık sayısı ek iddianamelerle 568'e ulaşmıştır.
Neredeyse Bakanlıktaki odacısından genel müdürüne, müsteşarına kadar herkes
sanık olarak yargılanmaktayken, Sayın Bakanın bunlardan istisna tutulmasının
adaletle pek bağdaşmayacağı noktasında birleşmekteyiz.
Bütün bu olaylardan ve suiistimallerden
Sayın Koray Aydın'ın haberinin olmadığı, rolünün bulunmadığı düşünülemez.
Nitekim, Devlet Güvenlik Mahkemesi Yedek Hâkimliğinde, Müsteşar Yardımcısı
Sedat Aban "ihalelerde Bakanın, kendisine bir firma adı vererek, ihalede
bunu da değerlendirin diye bana veya Genel Müdüre söyleyebildiği gibi, Danışmanı Sadrettin Dinçer vasıtasıyla da,
bu şekilde talimatları olmaktadır" demek suretiyle bu ilişkiyi teyit
etmektedir.
Devlet İhale Kanununa aykırı işlemlerden
dolayı bakanın sorumluluğu açıktır. Bakan, bakanlık hizmetlerini mevzuata uygun
olarak yürütmekle ve emri altındaki kişilerin faaliyet ve işlemlerini gözetmek
ve denetlemekle yükümlüdür. Hukuk devleti, idarenin tüm eylem ve işlemlerinin
her safhada hukuka uygun olduğu devlettir. İdareye tanınan takdir yetkisi
mutlak ve sınırsız olmayıp, hizmet gereği ve kamu yararıyla sınırlı olan ve bu
sınırlamanın önceden konulduğu ve belli olduğu bir yetkidir.
Devlet İhale Kanunu hükümleri, kamu
görevinin disiplin ve güven içerisinde yürümesini sağlayan, diğer yandan, kamu
iradesinin olumsuz davranışlar ve eylemlerle zarara uğratılmasını önleyen
hükümlerdir. Devlet ihalelerinde açıklık, rekabet ve uygun bedel tespiti
esastır. Devletin hangi ihale usulünü tespit edeceği hususunda, idarenin veya
bakan onayının alınma zorunluluğu hususunda bakanın takdir yetkisi bulunsa
dahi, bu takdir yetkisi mutlak ve sınırsız değildir.
Özellikle, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü ve
İller Bankası bünyesinde yapılan ihalelerde davet usulü genel ilke haline
getirilerek istenilen müteahhitlere ihale verme yolu açılmış ve yoğun olarak,
tüm alanlarda ve yerlerde yapılan ihalelerde davet usulü kullanılmıştır. Geriye
doğru on yıllık süre içerisinde yapılan ihaleler incelendiğinde, eksiltme,
yani, kırım oranları çok yüksek olduğu halde, Sayın Koray Aydın döneminde kırım
oranları aniden çok aşağılara düşmüş, kırım oranları daha önce ve şu anda da
yüzde 40'lar seviyesinde seyrederken, Koray Aydın döneminde bunlar yüzde 10'lar
seviyesinde seyretmiştir. Böylece, düşük kırımlı ihalelerde devlet zarara
sokulurken, müteahhit ve bürokratlara menfaat temin edildiği zehabına haklı
olarak kapılmaktayız.
Sayın Koray Aydın döneminde, sıradan
işlerin dahi, özelliği bulunan yapım işi gerekçesiyle belli istekliler arasında
kapalı teklif usulü kullanılarak ihale edildiği, davet edilen firmaların
çoğunun benzer iş bitirmelerinin bulunmadığı veya davet edildikleri işle
kıyaslandığında çok küçük iş bitirmeleri olduğu, teknik ve malî açıdan yeterli
olmadıkları; Koray Aydın'dan önceki son beş yıllık dönemde, bütün ihale
mevzuatlarına göre davetiyeyle yapılan ihale sayısının toplam ihale sayısına
oranı yüzde 75 iken, bunların büyük bir kısmı olağanüstü hal bölgesinde
yapılmış olmasına rağmen, Koray Aydın döneminde ise, davetli ihalelerin toplam
ihale sayısına oranı yüzde 92'ye çıkmıştır. Böylece, istisnaî ihale usulü
olarak öngörülen davetiye usulü amacını aşarak esas ihale usulü haline
gelmiştir. Bu dönemde, parasal limitler
açısından ilgili valilikler, yani, yerel yönetimler tarafından
yapılabilecek nitelikteki ve büyüklükteki çok sayıda ihalenin gereksiz yere
merkeze alınarak, davetiye usulüyle ihale edildiği ve bu ihalelere çoğunlukla
merkezi Ankara'da bulunan firmaların davet edildiği görülmektedir. Böylece,
mahallî firmaların ihalelere katılımı büyük ölçüde önlenmiş, daha avantajlı
teklif verme imkânı bulunan mahallî firmalar katılım dışı bırakılmıştır.
Yapı İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilen
firmaların tanıtım dosya sayısı 3 000 civarında iken, sadece bunlardan 264
adedi davet edilmiştir. Bu durum, yapılan bütün ihalelere hep benzer firmaların
davet edilmelerinde ısrarcı davranıldığını da göstermektedir.
Koray Aydın döneminde Yapı İşleri Genel
Müdürlüğünce merkezde yapılan davetli ihalelerin çoğunluğunda, firmaların
isimlerinin gizli tutulması zorunluluğu yeterince sağlanamamıştır. Örneğin, bu
dönemdeki bütün ihalelere gönderilen davet mektuplarının incelenmesinde,
ihalelerin yarıya yakınında, davet edilmesi kararlaştırılan birden fazla
firmaya, aynı adreslere davet mektubu gönderilerek, ihaleye birlikte davet
edildikleri tespit edilmiştir.
Firma tanıtım dosyalarının idareye
verildiği tarih ile bu firmaların davet edilerek kazandıkları ihalelerin
tarihleri karşılaştırıldığında ise, ihaleyi kazanan bazı firmaların, ihale
tarihi itibariyle Bakanlığa vermiş olduğu bir tanıtım dosyasının bulunmadığı
halde, Bakanlıkça ihaleye davet edildiği ve tanıtım dosyasını, kazandığı bu
ihaleden çok kısa bir süre sonra vermiş olduğu; bazı ihalelerin, kendilerine
ihale için davet mektubu gönderilmeden çok kısa bir süre önce, mesela, bir veya
üç gün önce Bakanlığa tanıtım dosyası veren firmaların uhdesinde kaldığı tespit
edilmiştir.
İller Bankası İhale Yönetmeliğinin 30 uncu
maddesinin ikinci fıkrası değişiklikten önce, yüzde 30'dan fazla artışın,
tesisin işletmeye açılması, geçici kabule hazırlanması ve sadece bir tek
eksözleşme yapılması şartıyla yapılabileceğini öngörmüş iken, 12.12.1999 tarihinde
yapılan değişiklikle, sınırsız ek sözleşme yapma hakkı tanındığı ve buna
dayanarak, yüzde 200 ve 300'lere varan keşif artışlarının sağlandığı tespit
edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğünce yapılan
ihalelerde ise, ihale edilen yolların, başlangıçta geriye, bitim noktasında
ileriye doğru değişik uzunluklarda yeni yol yapım işlerinin ilave edildiği, iki
yönlüyken bölünmüş yola dönüştürüldüğü, projede bir adet tünel varken yanına
ikinci tünel yapımının ilave edildiği, bu ilave işlerle yolun bitirilebilmesi
için keşif artışlarının yapıldığı anlaşılmaktadır. Sıkça yapılan bu durum, bir
kötü niyetin de göstergesidir; çünkü, yolun geçtiği kilometrelerce uzunluktaki
bütün zemin yapısının temel, tünel ve benzeri işlerle, tabiî afetler gibi
olumsuz durumlarla olması mümkün değildir. Eğer, bu durum gerçekse, idare, etüt
ve araştırma görevini ya eksik yapmış ya da hiç yapmamıştır. Kısacası, yol
güzergâhını bilerek sorunlu zemin yapısı bulunan bölgelerden geçirdiği halde,
proje ve keşfini olumlu kriterlere dayandırarak düşük keşif özetiyle ihaleye
çıkarılmak suretiyle, önce isteklilerin işe rağbetinin azaltıldığı, sonra da
afakî keşif artışlarıyla rekabet ilkeleri hiçe sayılarak işi alan yükleniciye
yeni ve haksız menfaat sağlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonu açıyorum, lütfen
toparlayın efendim.
RECEP ÖZEL (Devamla) - Teşekkür ederim
Başkanım.
Sayın Koray Aydın'ın görevli olduğu
dönemde Karayolları Genel Müdürlüğü Yapım Dairesi Başkanlığınca 27 adet yol
yapım işi ihale edilmiş, yine bu dönemde, adı geçen Sayın Bakan tarafından 27
adet yol yapım işine keşif artışı oluru verilmiştir.
Gerek Bakanlığa bağlı bütün kuruluşlarda
davetiye usulüyle yapılan ihalelerde ihaleye katılacak isteklilerin onaylanması
gerek İller Bankası İhale Yönetmeliğinde yapılan değişikliğin onaylanması ve
gerekse diğer işlemler sırasında Koray Aydın'ın yasal olarak kendisine tanınan
takdir hakkını kullandığı muhakkaktır; ancak, 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş
ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Kabulü Hakkında 3046 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde
açıklandığı üzere, bakanlar, bakanlık hizmetlerini mevzuata, hükümetin genel
siyasetine, millî güvenlik siyasetine, kalkınma planlarına ve yıllık
programlara uygun olarak yürütmekle ve bakanlığın faaliyet alanına giren
konularda diğer bakanlıklarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamakla görevli ve
Başbakana karşı sorumludur. Dolayısıyla, bu kanun hükmüne göre, bakana tanınan
takdir yetkisi sınırsız değildir. Her bakan, kanunen, kendisine tanınan takdir
yetkisini kullanırken bu kanun hükmünü gözetmek zorundadır. Koray Aydın,
kendisine verilen takdir yetkisini amacına aykırı olarak kullanmak, Bakanlığı
döneminde yapılan usulsüzlüklere kayıtsız kalıp gerekli tedbirleri almamak
suretiyle görevini kötüye kullanmıştır.
Ayrıca, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
bağlı kuruluşlarda, ihale kazanan bazı firmaların, Koray Aydın'ın sahibi veya
ortağı olduğu Yolalan İnşaat Malzemeleri Ticaret ve Sanayi Limitet Şirketi ve
Halil İbrahim Aydın İnşaat Malzemeleri Elektrik Sanayi ve Ticaret Limitet
Şirketiyle olan ticarî ilişkileri, malzeme alım ve satımı hususunda da yapılan
tespitler neticesinde, Bayındırlık ve İskân Bakanlığından çeşitli tarihlerde
çeşitli ihaleler alan bazı firmaların, Koray Aydın'ın sahibi veya ortağı olduğu
biraz önce zikrettiğim şirketlerinden toplam olarak 3 101 281 426 124 liralık
malzeme alımında bulundukları tespit edilmiştir.
Koray Aydın'ın malvarlığında ise, 1999
yılı malvarlığı kalemlerinde, 1995 yılına kıyasla, taşınmaz mallardaki artış
dışında, sadece döviz varlığında, toplam olarak, 2 320 000 ABD Doları ve 2 317
000 Alman Markı, 79 415 410 967 Türk Lirası olmak üzere, toplam, Türk Lirası
cinsinden 1 797 449 363 467 TL'dir. Koray Aydın'ın, tespit edilen 1995 ve 1999
yılları arasındaki ticarî gelirleri ile milletvekilliği maaşlarının tamamı
tasarruf edilse dahi, söz konusu gelirler, belirlenen servet artışının çok gerisinde kalmaktadır. Ayrıca,
kız kardeşi ve eniştesiyle yapılan para akışlarında da makul ve inandırıcı bir
açıklama getirilememiştir.
Tüm araştırmalar ışığında, Bayındırlık ve
İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın, tespit edilen yasal gelirlerine kıyasla mal
varlığındaki artış oldukça yüksek olup, Sayın Koray Aydın komisyona yapmış
olduğu açıklamalarda inandırıcı ve somut beyanlarda bulunmamış, hiçbir rakamsal
açıklama getirememiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verilen süre içerisinde açıklamaya çalıştığım bilgiler doğrultusunda,
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında, Türk Ceza Kanununun 240
ve 366 ncı maddeleri ile 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13 üncü maddesine göre yargılanmasının Yüce
Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yapılması gerektiği hususunda görüşlerimi
bildirir, mübarek Kadir Gecenizi tebrik eder, saygılar sunarım efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan,
değerli mesai arkadaşlarım; ben de, benden önceki hatiplerin hatırlattığı gibi,
mübarek Kadir Gecemizi anımsatıyor, tebrik ediyor, bütün Müslümanlara hayırlar
getirmesini diliyorum.
Yine, aynı şekilde, kardeş Filistin
Halkının efsane lideri Yaser Arafat'a da Tanrıdan acil şifalar diliyorum.
Yarın 10 Kasım... Bu çatının, hepimizin ve
yüce milletimizin varlık sebebi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzü kaybedişimizin
66 ncı yıldönümünü yarın hep birlikte yaşayacağız; bu vesileyle, bu çatının,
ülkenin, cumhuriyetin, devletin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e rahmet ve
minnet duygularımı iletmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, kamuoyunu epeyce
meşgul eden, kamuoyunda hafızalarımızda hâlâ canlı olan vurgun operasyonu
hepimizce malumdur ve bu operasyon sonucunda, dönemin Bayındırlık ve İskân
Bakanı Koray Aydın'ın görev yaptığı sürede Bakanlıkiçi ve dışı 361 sanıklı bir
çete davası sürmektedir; ancak, odak Bakanlığın ilgili Bakanı bu davadan tabiî
ki yargılanmamaktadır. Sebebi malum; Anayasa 83, Anayasa 100, İçtüzük 107.
Yine, müteaddit defalar, Bakanla ilgili
olarak, yapılan iş ve işlemlerle ilgili olarak çeşitli suç duyurularında
bulunulmuş; ancak, cumhuriyet savcılıkları, yine, Anayasa 83, Anayasa 100,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü 107 engelleri nedeniyle, ilgili bakan
hakkında kovuşturma açılmasına gerek ve imkân yoktur şeklinde karar
almışlardır.
Değerli arkadaşlar, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığında, Karayolları Genel Müdürlüğü, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, İller
Bankası Genel Müdürlüğü ve Afet İşleri Genel Müdürlüğü olarak adlandırılan dört
genel müdürlükte, ihale uygulamalarının yürürlükteki mevzuatla örtüşmediğine
dair çok sayıda bilgi, belge ve ifade mevcuttur. Benden önceki hatip arkadaşlar
bu teknik ayrıntılara girdikleri için, ben, ayrıca bu teknik ayrıntılara
girmeyeceğim. İhale sayısındaki artışlar, tenzilatlar, davet usulü yapılan
ihaleler, çağrılan firmaların sınırlandırılması, seçici davranılması, özelliği
bulunan yapım işlerindeki aksayan yönler, Yolalan Şirketler Grubu ile Sayın
Bakan arasındaki direkt ilişki ve Bakanlıkla iş yapan firmaların bu şirketle
olan ticarî ilişkileri, keşif artışları, mal bildirimi, bunlarla ilgili,
komisyonumuzun değerli bürokratları ve Sayın Başkanı, çok güzel, derli toplu
bir komisyon raporu hazırlamışlar ve 670 sıra sayısıyla, her birinize ayrı ayrı
iletmişlerdir. Bu 670 sıra sayılı, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu raporunda, bunlarla ilgili, dilediğiniz kadar bilgi, belge, doküman
ve ifadeye rastlamanız mümkündür.
Şimdi, bu 70 sıra sayılı, (9/8) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporunda sonuç ve kanaat olarak
deniliyor ki: "Türk Ceza Kanununun 240 ıncı -görevi kötüye kullanma- Türk
Ceza Kanununun 366 ncı -ihaleye fesat karıştırma- ve 3628 sayılı Mal
Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluksuzlarla Mücadele Kanununun 13
üncü maddelerine muhalefetten, ilgili bakanın Yüce Divanda yargılanmasını Yüce
Meclisin takdirine sunarız." Özeti budur.
Bana kalırsa, hukuk danışmalarından
aldığım bilgiye göre, burada, bunlarla beraber, Türk Ceza Kanununun -210'la
birleştirilen- 209 uncu maddesi de, bir esas teşkil edebilir; ancak, benim
söylemek istediğim başka bir şey var.
Sayın milletvekilleri, değerli
meslektaşlarım; Anayasanın kuvvetler ayrılığı prensibini anımsamak zorundayız.
Türkiye Büyük Millet Meclisini mahkeme salonu olmaktan, artık, çıkarmalıyız.
Bunun yolu ve yöntemi de gayet basittir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
yasama ve denetim organıdır. Gerek bugün görüştüğümüz gerekse bundan önce
görüştüğümüz bu konuların burada konuşulmaması gerekir. Bunların tümü, Yüce
Türk Milleti adına karar veren bağımsız yargının görev alanındadır; Türkiye'nin
bu yanlışı bitirmesi lazım. Anayasa 83, 100, İçtüzük 107 bu şekliyle kaldığı
müddetçe, biz burada aslî olmayan bu iş ve işlemi yapmaya daha çok devam
edeceğiz ve biliniz ki, yarın, şimdi iktidar sırasında olan sizler için de
birileri, bu Mecliste, bu kürsüde, bu iş ve işlemleri yapacak; yani, buradan
gidenin yerini dolduranlar, gidenlerin yakasından, paçasından tutmaya
çalışacak. Bu hep böyle olagelmiş. Yüce Türk Milleti adına karar veren yüce
mahkemeler orada dururken, bu Yüce Parlamentonun bu tarz, bir mahkeme salonu
işleviyle sürmesini, bu işlevi sürdürmesini bir şekilde sonlandırmak
zorundayız. Ve geçen iki haftadır, Meclis Başkanlık Divanından okunan ve
oylanan, dönem sonuna ertelediğimiz dokunulmazlık dosyalarına, buradan siz-biz
gidip başkaları gelince, define bulmuş gibi saldırılacak, onlara sarılınacak ve
onlar buraları meşgul edecek. Bu sebeple, bu ciddî konuya bir kere daha Yüce
Meclisin, Meclis Başkanlığımızın dikkatini çekmek istiyorum. Yani, bu çatı
artık "sen bizim evin önünden geçersin" tartışmalarının dışında
tutulmalıdır.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi, döneminde bir KİT kuruluşunda -rakam çok komik- 25 kuruşluk bir
yolsuzluk yapıldığı için Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e istifasını
sunan İkinci Genel Başkanımız İsmet İnönü'nün yaşam felsefesini ve siyasî anlayışını
taşıyan bir siyasî gelenektir. Cumhuriyet Halk Partisi için, Cumhuriyet Halk
Partisinin varlık bulduğu Parlamentoda, ülke yönetiminde yolsuzluk, usulsüzlük
asla ve asla müsamaha edilemeyecek, edilmemesi gereken ve en acımasız şekilde
hesabının sorulması gereken bir süreçtir. Bugün böyle bir partinin milletvekili
olmak, tüm yaşamım boyunca tattığım en büyük onurdur; bununla da ölene kadar
gurur duyacağımı bilmenizi isterim.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin temel
sorununun yoksulluk olduğu konusunda her iki partinin de hiçbir itirazı yok;
ama, bunun sebebinin de hiç şüphesiz yolsuzluk olduğu konusunda da gene
aramızda ciddî bir görüş ayrılığı olduğunu zannetmiyorum. Yolsuzlukları ortadan
kaldıracak tek mekanizmanın Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğu konusunda da
iki parti arasında bir görüş ayrılığı olabileceğini tasavvur etmiyorum; ama,
hepiniz bilmelisiniz ki, hepimiz bilmeliyiz ki, siyasî destek ve dayanak
olmadan kimse beytülmala el uzatamaz. Kim ki beytülmala bu ülkede el uzatmışsa,
bilinsin ki, yanında, önünde, arkasında mutlaka bir siyasî dayanak, bir siyasî
destek vardır. Eğer, bu ülkenin daha fazla soyulmasını istemiyorsanız, yetim
hakkının, artık, yenilmesini istemiyorsanız, çok gecikmeden, bu hafta, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, Anayasanın 83, 100 ve İçtüzük 107'yi değiştirmesi
lazım; yani, bu dokunulmazlık zırhından arınmamız lazım. Göreceksiniz ki,
yolsuzluklar, kendiliğinden çok büyük bir inişe geçecektir.
Yani, şu zannedilmemeli: 3 Kasımla
birlikte Türkiye bir istikrar ortamı kazandı, Parlamentoda da istikrar var;
öyleyse, yolsuzluk da, artık, kalkmıştır... Ben buna inanmıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay; konuşmanızı
tamamlayın.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Türkiye'de, bana
göre, yolsuzluk illeti hâlâ sürmektedir.
Ne enteresandır, Cenabı Allah, Türkiye'ye
her şeyi iki eliyle bir vermiş; üç tarafımız deniz, en büyük orman
zenginliğine, akarsu kaynaklarına, yeraltı, yerüstü zenginlik kaynaklarına,
verimli bir araziye ve büyük bir işgücü nüfusuna sahibiz; ama, coğrafî olarak
bu kadar zenginlik kaynağı içerisinde yaşadığımız bu ortamda, 70 000 000'un 50
000 000'u açsa, resmen açsa, burada, herhalde Almanya'yı, İngiltere'yi,
Amerika'yı suçlayacak halimiz yok. Bu zenginlik içerisinde başka bir felsefe
hayata geçebilse, Türkiye, dünyanın en ileri beş ülkesinden birisi olur.
Bugün bu noktadaysak, bunun kusurunu,
elbette, bu ülkeyi yönetenlerde arayacağız ve özellikle, ellidört yıldır bu
ülkeyi yöneten sağ zihniyetlerde aramak zorundayız; böyle düşünüyorum.
Doğubeyazıt'ta iki bayan öğretmen tezek
tutuştururken can veriyor bu ülkede; ama, devletin trilyonları peşkeş
çekiliyor; bu Parlamentonun buna göz yumması düşünülemez.
Yoksulluk illetinin müsebbibi olan
yolsuzluk batağından Türkiye halkı halen kurtulmuş değildir. Bu çarpıklık,
aynısı gibi, dün nasılsa bugün de, bize göre, devam etmektedir ve inanıyoruz
ki, bu çarpık düzeni değiştirecek tek çare de, bana göre, Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarı olacaktır.
Bu arada, konuşmamı bir dipnotla bitirmek
istiyorum. Sayın Bakan Burada yok. Acil Eylem Planı çerçevesinde Sinop'a
kocaman tabelalar diktiniz. Sayın milletvekilleri, Sinop'a tabelaların boyu
kadar yol yapmadınız. Sinop halkı sizden, hepinizden şikâyetçidir. Bilginiz
olsun.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce,
buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Halkın oyuyla işbaşına gelen siyasetçinin
ekonomik programlarını tartışabilirsiniz; sizin muhafazakârlığınızı, bizim
sosyaldemokratlığımızı tartışabiliriz; istihdamı nasıl çözeceğimizi hep
birlikte tartışabiliriz; ama, bir şeyi; siyasetçinin güvenilirliğini tartışamayız. Siyasetçi güvenilirliğini
yitirdiği anda, o artık bir siyasî mevta olmuştur.
Şimdi biz burada Sayın Koray Aydın'la
ilgili, biraz sonra da açıklayacağım, Eylül 2000'de Yalova'nın fahrî hemşerisi
olan gayrimenkul koleksiyoncusu ve dolar milyoneri eski Sayın Bakan hakkında
samimiyetle ve güvenle ilgili bazı kuşkularımızın olduğunu sizlerle birlikte
halkımızla da paylaşmış olacağız.
Kendisi bakanlık yaptığı sırada Rüzgârlı
Sokakta oğlunun adına bir dükkân açıyor ve şirket bir yılda 7 trilyon lira ciro
yapıyor ve bugün siz iktidar koltuklarında oturuyorsunuz. Bunlarla da bağlantı
kurularak, biraz sonra, eminim ki, Sayın Aydın'ı Yüce Divana göndereceğiz.
Peki, Ulaştırma Bakanının oğlu gemi aldığı zaman onu niye reddediyorsunuz?!
Yarın şartlar değişir, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri bu tarafta, siz
de bu tarafta oturursanız, Ulaştırma Bakanını, Sayın Binali Yıldırım'ı, biz,
dört yıl sonra mı göndereceğiz Yüce Divana?!
Maliye Bakanının mısır ticareti yapan
oğluyla ilgili iddialar var; Sayın Başbakanın gofret satan oğluyla ilgili
iddialar var; niye bu iddiaları gündeme getirmiyorsunuz?! Neden
dokunulmazlıkları kaldırarak mahkemelerin önüne çıkmıyoruz?!
BAŞKAN - Sayın İnce, bir dakikanızı rica
ediyorum.
Bakın, ben, size, Sayın Koray Aydın'la
ilgili söz verdim. Bu konuları, söz alıp, başka şekilde de konuşabilirsiniz.
Lütfen, konuyu saptırmadan, bu konuda görüşlerinizi Genel Kurula arz edin.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Bunlar
da sizin Koray Aydınlarınız...
MUHARREM İNCE (Devamla) - Konuyu
saptırmıyorum Sayın Başkan. Geçmişle gelecek arasında bağ kurmak, siyasetçinin
en temel görevidir diye düşünüyorum.
Şimdi, tabiî ki, Sayın Koray Aydın'la
ilgili, ben, o raporu okudum. Kızkardeşinin üzerinde 2 trilyon 130 milyar lira,
809 000 ABD Doları var. Kızkardeşine soruyorlar; ne kadar parası olduğunu
bilmiyor; ev hanımı bir bayan. Sayın Bakanın malvarlığıyla ilgili, banka
hesaplarıyla ilgili açıklamalar var. Hadi, bütün bunları, diyelim, çok iyi
niyetlice yaptı; ama, ben, Sayın Bakanı deprem döneminden hatırlıyorum. Bakın,
neyi hatırlıyorum biliyor musunuz; onun bakan olduğu dönemde, partizanlık
yaptığını, hiç de iyi niyetli olmadığını hatırlıyorum. Afet görmediği halde,
afet kapsamına alarak, 46 MHP'li, 16 ANAP'lı, 12 DSP'li belediyeyi, 8.2.2000
tarihli Resmî Gazetede yayımlanan bu sözünü ettiğim belediyeleri, çeşitli
katsayılarla çarparak afet yardımından yararlandırdı. Aynı Sayın Koray Aydın,
afet görmesine rağmen, afet bölgesinde olmasına rağmen, 25 Cumhuriyet Halk
Partili belediyeyi bu afet yardımlarından yararlandırmamıştır; çünkü, Sayın
Koray Aydın, Bakanlığını partizanca yönetmiştir. İşte, en güzel belgesi,
belediyelere yapılan bu afet yardımlarıdır.
Bence, Sayın Koray Aydın, sadece
Yalova'nın geleceğini kararttığı için, sadece bunun için bile Yüce Divana gitmelidir.
Bir kenti 4'e bölerek, halen daha ısınma, yol, tapu problemlerinin çözülmediği,
hiçbir zaman da çözülmesinin mümkün olmadığı, insanları 15-20 kilometre 4
farklı bölgede yaşatarak, müteahhitlerin Yalova esnafını dolandırdığı günleri
hatırlıyorum ben.
Yine, o soruşturma komisyonunda Sayın
Koray Aydın'a -çok ilginçtir- prefabrike konutları soruyorlar; "onları ben
yaptım; başlangıçta halk istemedi, sonra insanlar öyle memnun oldu ki, çok daha
fazla yaptım" diyor. Sayın milletvekilleri, durum hiç öyle değildir. O
günlerde, ben, Cumhuriyet Halk Partisinin İl Başkanıydım. Yalova'da anket
yapıldı, ankette "kaç kişi prefabrike konut istiyor" diye sordular;
çıkan sonuç 800'dür, yapılan prefabrike konut sayısı 6 000'dir!.. İşte, size
gerekçesi: O günlerdeki şirket kayıtlarını inceleyiniz; bir firma iflas etmek
üzere, prefabrike konut yapan bir firma iflas etmek üzere; o firma, bu
prefabrike konutlar sayesinde işini düzeltiyor. Tabiî ki, isimlerini de burada
verebiliriz.
Yine, halk bu prefabrike konutlardan öyle
memnunmuş ki (!) bunlar Sayın Koray Aydın'ın icadıymış!.. 25 metrekarelik,
kışın soğuktan, yazın sıcaktan durulmayan, öksürseniz yan taraftaki insanın
duyabileceği bu konutlardan bu insanlar nasıl memnun olabilir anlayabilmiş
değilim.
Yine, Sayın Koray Aydın dönemindeki
ihalelere baktığımızda, Sayın Koray Aydın'dan önceki 52 ayda, 171 adet ihale,
aylık ortalama 3,3 -davetiye usulü uygulanarak ihaleler merkezde toplanmış;
davetiye usulünün miktarını söylüyorum- Koray Aydın'ın bakanlığı döneminde, 28
ayda 237 adet ihale, aylık ortalama
8,5; ondan sonraki onbeş ayda 35 ihale, aylık ortalama 2,3.
Tenzilatlara bakıyoruz, 1995 ile 1999
arası yüzde 19,85; bakanlık dönemi yüzde 9,64; 6.9.2001 ile 31.12.2002 arasında
ise yüzde 33,30.
Şimdi, bu ülkede belge bulunur mu bulunmaz
mı onu bilemem, savcılık yapmadım, hâkimlik yapmadım onu bilemem; ama bunu
ilkokul çocuğuna anlatsanız, bunları ilkokul çocuğuna gösterseniz kuşku duyar.
Şimdi, burada Sayın Koray Aydın'ın konuşmalarını derledim. "Bir kanun
hükmünde kararname çıkardılar -574 sayılı Kanun Hükmünde Kararname- beni
padişah yetkileriyle donattılar" diyor, sonra, bir büyüğünün uyarısı
üzerine bu yetkileri kullanmadığını söylüyor; ama günümüzle nasıl bağlantı
kurmayayım, Sayın Başkan biraz rahatsız oluyor ama, Sayın Başbakan da
"hükümet olmak hükmetmektir" diyor. Böyle bir demokrasi anlayışı
olabilir mi?! Birisi padişah yetkisiyle donatıldığını söylüyor, birisi kendini
padişah sanıyor. Demokrasilerde bunların olmayacağını biliyoruz.
Bakınız, 2000'in eylülünde Sayın Koray
Aydın Yalova'ya geliyor, Hacımehmet Ovasında binalar çökmüş, insanlar ölmüş,
analar, babalar, çocuklar, dedeler gitmiş, her evde bir ölü var. Bakan
konuşuyor: "İnsanlar araba alırken motoruna, kaportasına bakıyor, ev
alırken bunu neden yapmıyorlar; onlar da bedel ödediler... "
Peki Sayın Bakan, bir insan, bakan
olduğunda getirdiği bürokratların iş kapasitesine, hırsızlığına uğursuzluğuna
bakmaz mı?! Siz onlardan sorumlu değil misiniz, bürokratlarınızdan sorumlu
değil misiniz?! Nasıl oluyor da, siz, yetki verdiğiniz personelden sorumlu
olmuyorsunuz, depremde canını kaybetmiş insanları suçlama cihetine
gidiyorsunuz?!
Yine ilginç bir okul onarım işi oldu
Yalova'da, çok ilginç bir iş oldu, biliyor musunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İnce, bir dakika efendim.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) - O günkü
televizyonlarda yayımlandı, gazeteler bunu yazdı. Yalova'da, İktidar Partisinin
il başkanlarına, ilçe başkanlarına, yöneticilerine telefonla ihale dağıttılar.
Bir tane Cumhuriyet Halk Partisi üyesi yoktur onların içinde. Ben il
başkanıydım o dönemde, Sayın Bakanın bir televizyon programına telefonla
katılmıştım. O günlerde bunları hep Bayındırlık halletti. O günler, depremin
olduğu günler sisli bir havaydı. Kurt, dumanlı havayı sever. O günkü hava
buydu. Bunun hesabı verilmelidir. Bunun hesabı Yüce Divanda verilmelidir ve
Sayın Koray Aydın da, bu hesabı tabiî ki verecektir.
Şimdi, ben İktidar milletvekillerine doğru
bakınca -Necdet gözüm sana çarptı bir anda- Sayın Başkan kızıyor, ben de
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerini eleştireyim, sizi eleştireyim; siz de
her şeye muhalefet ediyorsunuz. Sizin Genel Başkanınız otuzbeş yıldır
siyasette, daha bir tane yolsuzluk dosyası bile yok!.. (CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Yani, sizin Genel Başkanınız bilardo
oynarken köprü kuramıyor, attan düşemiyor, İngilizce, Almanca, Fransızca
bilmediği halde Jackques Chirac ile telefonda konuşamıyor!.. Tabiî siz iktidar
olamazsınız.
AHMET IŞIK (Konya) - Ne ilgisi var!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Size söyledim,
size de söyledim.
Bir de, temsilcisi olduğum yüce Türk
Ulusunun adına da bir şey söyleyeyim: Bütün bunlar olurken, halk sizden memnun.
Önümüzde ramazan bayramı var; zümrüt ve yakutta KDV'yi sıfırladınız. Halk öyle
memnun ki (!), karısına kızına bayramda zümrüt ve yakut alacak herkes, işçiler,
köylüler, memurlar, küçük esnaf, emekliler!..
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Demagoji yapma!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Halkın en çok
sevdiği şarkı hangisi biliyor musunuz; bugünlerde halkın en çok sevdiği şarkı
kömür gibi yanıyorum; of, of...
Bunu duyun diyorum, Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Sayın milletvekilleri, saat 19.00'da
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.26
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 19.10
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 15 inci
Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
670 sıra sayılı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1. - Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan
ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk
iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı
zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin
Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine
uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu
Raporu (9/8) (S. Sayısı: 670) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Şahıslar adına son konuşmacı, Çorum
Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 670 sıra sayılı Bayındırlık ve
İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkındaki iddia ve suçlamalarla ilgili komisyon
raporu hakkında altıncı konuşmacı olarak huzurunuzda bulunuyorum. Bunu,
özellikle söylüyorum. Benden önce konuşma yapan arkadaşlarımız, gerçekten, eski
bakan hakkında o kadar ciddî suçlamalarda bulundular ki, benim, beş arkadaşımın
o suçlamalarından, o, gerçekten ciddî boyutlardaki şaibelerden sonra bir şeyler
söylememin, Yüce Meclisin huzurunda ve kamuoyunun nezdinde ne kadar değer
taşıyıp taşımayacağını, gerek Yüce Meclisin değerli üyeleri olarak sizlerin
vicdanlarına gerekse kamuoyunun vicdanlarına bırakmak zorunda olduğumu
belirtmek için söyledim.
Elbette, bu işin, yani, Meclis
soruşturmasının teknik olarak ne şekilde bu safhaya geldiğini, sizlere, çok
kısa olarak bildirmek zorunda olduğumu hissediyorum. Grup Başkanvekilimiz,
Samsun Milletvekilimiz Sayın Haluk Koç ve 55 milletvekili olarak -aralarında
şahsımın da imzası bulunduğundan dolayı- böyle bir soruşturma önergesinin
verilmesinin zorunlu olduğuna, böyle
bir soruşturmanın gerçekten gerekli olduğuna inanan bir milletvekili olarak
huzurunuzda bulunduğumu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle, eski
Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın hakkındaki bu ciddî suçlamaların,
şaibenin daha ötesindeki birtakım somut bilgi ve belgelere, delillere ulaşmış
olan bu tür suçlamaların ötesinde, soruşturma önergesi sonrası oluşturulan
soruşturma komisyonu, yapmış olduğu soruşturma sonucu, böyle bir iddianın ve
suçlamanın çok ciddî olduğunu ve bunun delillerle, belgelerle ispat edildiğini
Yüce Meclisin huzuruna getirmiş oluyor. Bu raporun Yüce Meclisin huzurunda
görüşülmesi ve ne gibi işlem yapılacağının, elbette, yasalarımızda ve
Anayasamızda hüküm altına alındığı da bir gerçektir. Özellikle bakanların
sorumluluğunun Anayasamızın 112 nci maddesinde yer aldığı gerçeğinden
hareketle, bu sorumluluğun sonucunun, yargılanmasının ve eğer yargılanma sonucu
ceza alacaksa mahkûmiyetinin, ceza almayacaksa aklanmasının ne şekilde
olacağının yöntemi de, Anayasamızda ve İçtüzüğümüzde yer almış bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın eski Bakanın
bu şekildeki sorumluluğuna Anayasa kuralları çerçevesinde bakıldığında,
Anayasamızın yine 83 üncü maddesindeki sorumlulukla, yani, milletvekillerinin
dokunulmazlıklarıyla ilgili sorumluluk ve sorumsuzluklarıyla ilgili kurallarına
paralel bir şekilde yer alan hükümlerle karşı karşıya olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Bunu, Yüce Meclisin değerli üyeleri olarak sizlerle ve bizleri izlemekte olan
sevgili kamuoyuyla paylaşmak için belirtmek istiyorum.
Meclis soruşturması Anayasamızın 100 üncü
maddesi ve İçtüzüğün 107 inci maddesiyle bu aşamalara kadar getirildi ve bizden
önceki konuşmacı arkadaşlarımızın, özellikle de soruşturma komisyonunda görev
alan Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ arkadaşımızın vermiş olduğu
bilgiler, bizleri, hepimizi, gerçekten, düşündürmek zorunda olan bilgiler diye
söylüyorum.
Bunu neden söylüyorum; Sayın Bekir
Bozdağ'ın soruşturma komisyonunda almış olduğu bilgiler ve belgeler
doğrultusunda, burada, Yüce Meclisin huzurunda, sanki, bizlerin,
milletvekillerinin, Meclisin, bir cumhuriyet savcısı gibi, bir zabıta gibi
gösterilmek suretiyle, bizlerin sanki aslî görevinin bu olduğunu, zabıta görevi
olduğunu, jandarma görevi, polis görevi, cumhuriyet savcısı görevi olduğunu
belirtmesi, gerçekten, bizleri düşündürmesi gerekir. Bizlere Yüce Meclisin
değerli üyeleri olarak, milletin vekilleri olarak düşen, bizlerin omuzlarında
taşıdığı sorumluluk, gerçekten, bunlar değildir, mahkemelerin yapacağı işlemler
ve eylemler, soruşturmalar, zabıtanın yapacağı soruşturmalar değildir. Bizlerin
görevleri, bizlerin yapacağı çalışmalar yasal çalışmalardır.
Şu anda içinde bulunduğumuz, ülkemizin,
onlarca, yüzlerce, yüzbinlerce insanımızın, milyonlarca insanımızın çekmiş
olduğu sıkıntıların, yolsuzlukların, yoksullukların, çekilen sıkıntıların,
bunların ne şekilde giderilmesi gerektiğinin çözüm yeri burasıdır; yoksa, biz,
kendimizi, cumhuriyet savcısının yerine koyarak, zabıtanın yerine koyarak, ne
yapmamız gerektiğini Meclisin kürsüsünde anlatmanın, gerçekten, abesle iştigal
olduğunu, huzurunuzda söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bütün konuşmacı
arkadaşlarımız bunları dile getirdiler ve bunların çözüm yolunun ve yönteminin
ne olacağı hususunda ise, maalesef, tıkanıp kaldığımızı bütün konuşmacılar
belirttiği gibi, ben de sizlere bunu belirtmek zorunda olduğumu ifade etmek
istiyorum.
Eski bakanın, yapmış olduğu ihaleye fesat
karıştırma iddiaları ve suçlamalarının devamında, böyle bir ihaleye göz yummuş
olmasından dolayı murakabe görevini yerine getirmeyişi, getirmeyişinden dolayı
da, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesindeki görevi kötüye kullanma suçunu
işlediğinden bahisle ve yine, aynı şekilde, rüşvet ve yolsuzluklarla ilgili
olarak, ilgili yasa hükmünün 13 üncü maddesine muhalefet ettiğinden bahisle,
böyle bir suçlamayla, Meclisin oylarına başvurulmak zorunda kalınmıştır.
Elbette bir karar verecektir Yüce Meclis.
İnanıyoruz ki, Yüce Meclisin, bu şekilde şaibeler altında, suçlamalar altında
olan bir eski bakan hakkında... Elbette, bu yolsuzlukların aklanma yeri,
yargılanma yeri Yüce Divansa, Yüce Divandır diye, biz buna "evet" oyu
vereceğiz. Şahsım olarak bunu söylüyorum; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisinin bir
ferdi olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili olarak, geçmişteki,
gerçekten, bu ulusun, cumhuriyetin kurucusu Cumhuriyet Halk Partisinin ilk
genel başkanından ikinci genel başkanına ve şu andaki genel başkanına kadar,
yolsuzluk hususunda, hiçbir şekilde, birbirimize ve onlarla özdeş hale
getirilmiş bir tek kelimenin, bir tek cümlenin bugüne kadar olmayışından dolayı
onur duyduğumuzu ifade etmek zorundayız.
Sevgili milletvekilleri, devletimiz hukuk
devletidir. Devletimiz hukuk devletidir derken, üç erkten oluşmaktadır; yasama,
yürütme ve yargı. Ancak, bunların en
önemlisi yargıdır. Eğer bizler yasama görevini yürüten Meclis olarak yargının
görevine müdahale edersek, eğer bizler milletvekilleri olarak yargının yapmış
olduğu göreve burada yapmış olduğumuz tartışmalarla müdahale yolunu açarsak,
Anayasamızın 138 inci maddesindeki amir hükme, emredici hükme muhalefet etmiş
oluruz, suç işlemiş oluruz; çünkü, Anayasamızın 138 inci maddesi çok açıktır:
"Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını
hiçbir suretle değiştiremez..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu, mikrofonu
açıyorum; buyurun, tamamlayın efendim.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - "Bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını..." Yani, hangi organ; yasama ve
yürütme; yani, hukuk devletimizin üç ayağı dediğimiz, kaba tabiriyle ve
benzetmeyle söylersek, sacayağı dediğimiz yasama, yürütme ve yargı. Eğer yargıya
müdahale olursa, yargıya müdahalenin yolu açılırsa, huzurunuzda, Yüce Mecliste
bir kez daha ifade ediyorum ve belirtmek istiyorum ki, -gerçekten, hukuk
devletimizin sonu olur demiyorum; ama- hukuk devletimiz çok büyük yara alır
değerli kardeşlerim.
Sevgili milletvekili arkadaşlarım, eğer
bizler burada eski bakan hakkında vereceğimiz bir kararla Yüce Divan yolunu
açacaksa ki, kişi olarak böyle bir şaibe ve suçlama altında bulanan bir bakan
veya -kim olursa olsun- milletvekiliyse, elbette yargılanmanın yolu açılması
gerekir; ama, bu yolun ve yöntemin, mutlaka ve mutlaka, değiştirilmesi gerekir.
Beş milletvekili arkadaşımızın da hemen
hemen değindiği, hemen hemen herkesin altında mutabakat sağladığı bir husus
yerine geldiğinde, her birimiz, yargılanalım, aklanalım, şaibe altında
kalmayalım, suçlama altında kalmayalım diye basına, medyaya, televizyonlara
demeç veriyoruz; ama, geldiğimizde, Mecliste bunun gereğini yapmıyoruz. Kiminle
yapmıyoruz; şu anda çoğunlukta bulunan siz sayın AKP milletvekilleriyle,
Başbakanımızla, hükümetimizle. Bu konuyu gündeme getirmiyorsunuz. Anayasada
belirtilen sayı olarak Cumhuriyet Halk Partisinin sayısı yetmediği için de,
bizim getirme şansımız olmuyor, olamıyor. O nedenle de, bu şaibelerin, hiçbir
şekilde, milletvekillerinin dokunulmazlığı, bakanların dokunulmazlığı
kaldırılmadığı sürece, biteceğini, kendi kendimizi aldatarak söylemeyelim.
Bunlar bitmez, bu şaibeler bitmez, bu suçlamalar bitmez, devam eder. Onun için,
eğer samimiysek, eğer geçmişten birtakım dersler aldıysak...
Daha önce 300 civarında, 400'e yakın
milletvekiliyle iktidar olan, tek başına iktidar olan o siyasî partilerin
konumlarını, şu anda hepimiz görüyoruz. Meclisin dışında kalmaları yıllar sonra
olduysa, yarın, bir gün sizlerin de, siz değerli milletvekillerinin de Meclisin
dışında kalabileceğini, hepimiz şimdiden görmek zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, elbette ki, burada,
bir bakan hakkındaki yargılama yolunun -Yüce Divana- açılacağından şu andaki
yasalar ve Anayasa hükümleri gereğince hiçbirimizin endişesi yoksa, açılacaksa,
elbette orada aklanacaktır veya cezasını bulacaktır. Eğer bir suç işlediyse,
bunun mutlaka cezasını bulması da gerekir. İhaleye fesat karıştırmadır...
Sevgili AKP'liler, sevgili AKP İktidarı;
şu anda, onbir yıldan beri Ankara Belediyesini yöneten Melih Gökçek ve yönetimi
var. Peki, hiç araştırdınız mı?.. Bu kadar hassas olduğunuzu söylüyorsunuz,
ihaleye fesat karıştırılması hususunda oldukça hassas olduğunuzu söylüyorsunuz;
buyurunuz, geliniz... Sayın Melih Gökçek'in, sadece ve sadece bir şirkete,
onbir yıldan beri aynı şekilde ihaleyi verdiğini neden bir araştırma
önergesiyle Meclisin huzuruna getirmiyorsunuz; neden bunu bir gensoruyla bu
şekilde Meclisin huzuruna getirmekten kaçınıyorsunuz?! Korkmayalım,
yargılanmaktan korkmayalım. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yargılanmaktan
korkmuyoruz. Bir iddia varsa, şaibe varsa, suçlama varsa, biz yargılanmaya
hazırız; sizler de hazır olun, hazır olmanız gerekir; ama, bunu samimî bir
şekilde söyleyiniz; lütfen, samimî olunuz.
BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu, lütfen,
toparlayın efendim.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım, bağlıyorum.
Eğer samimîyseniz, geliniz, Meclisimizi,
bu tür, mahkemelerin, bağımsız yargının uğraşması gereken sorunlarla, suçlarla
meşgul etmeyelim. Meşgul edeceksek, Yüce Meclisi meşgul edeceksek, şu anda,
milyonlarca insanımızın işsiz kalmasına nasıl çözüm yolu bulacağız, bunlarla
meşgul edelim. Tek başınıza iktidar olarak, hükümet olarak, Başbakan olarak,
Irak'ta, kan içerisinde, barut içerisinde, gözyaşı içerisinde can veren
insanlarla ilgili esaslı bir politikanın ne şekilde üretilebileceğini, Meclisin
kürsüsünde sizlere, bizlere duyurma imkânına sahip olabildik mi; olamadık,
olamadık!.. Irak'ta, Bağdat'ta, Washington'dan gelen emirlerle insanlar
katlediliyor, katledilmeye devam ediliyor; ama, Türkiye Cumhuriyetinden,
Başbakanımızdan, hükümet yetkililerinden, AKP'den hiçbir ses gelmiyor. Ses
bekliyoruz; somut bir şekilde, Türkiye Cumhuriyetinin ne yapması gerektiğini...
Gerçekten, oradaki insanlık mezalimine son verilmesi için Türkiye Cumhuriyeti olarak
ne yapalım; biz, bunlara çözüm bulalım değerli kardeşlerim.
Sevgili milletvekilleri, Yüce Meclisteki
değerli arkadaşlarım; böyle bir gecede, eski bakan Sayın Koray Aydın eğer bir
suç işlediyse, bu soruşturmalar sonunda, büyük şaibe ve suçlar altında kalan
böyle bir yetkili suç işlediyse, elbette, Yüce Divan olarak, onun cezasını
vermek de onların takdiridir ve bu -cezanın verilmesinden dolayı; suç
işlendiyse- bizleri vicdanen rahatlatır, kamuoyunu rahatlatır, yolsuzlukla
mücadele etmek istediğini her yerde söyleyen milletvekillerimizi, en fazla da
Cumhuriyet Halk Partisini ve bu partiye, cumhuriyete gönül vermiş insanlarımızı
rahatlatır diyorum.
Bu uğurda -şahsım adına söylüyorum- bu
soruşturma önergesine ve raporuna olumlu oy vereceğimi bildiriyor; bu duygu ve
düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Ayvazoğlu.
Sayın milletvekilleri, şahıslar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, Komisyon Başkanın söz isteği vardır.
Komisyon Başkanımız Kayseri Milletvekili
Sayın Mustafa Elitaş'ı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika efendim.
(9/8) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı döneminde yapılan
ihalelerde usulsüzlüklerin bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk
iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak
görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda malvarlığında haksız bir artışa
sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı
maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele
Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve
İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci
maddeleri uyarınca Meclis soruşturması açılmasına ilişkin olarak, 3.12.2003
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği önergeyle kurulan
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 670 sıra sayılı raporu
üzerinde Komisyon adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 7 Nisan 2004 tarihinde
çalışmalarına başlayan Komisyonumuz, 16 Temmuz 2004 tarihine kadar, Anayasa,
İçtüzük ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundan doğan yetkilerini kullanmıştır.
Komisyonumuz, 7 Nisan 2004 tarihinden 16 Temmuz 2004 tarihine kadar 20 toplantı
yapmış, bu süre içerisinde, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile özel bankalar
ve müteahhit firmalarla, Soruşturma Komisyonuyla ilgili olarak toplam 385 adet
yazışma yapmıştır. Bu bilgi ve belgeler ışığında, konuyla ilgili, tanık olarak
22 kişinin bilgisine başvurulmuştur. Bu çerçevede, kamuoyunda "Vurgun
Operasyonu" olarak bilinen ve Soruşturma Komisyonunun konusu kapsamındaki
bütün deliller ve mahkeme tutanakları incelenmiştir.
Komisyon çalışmalarımızın daha verimli ve
hızlı bir şekilde yürütülebilmesi için, Komisyonumuz içerisinde alt birimler,
çalışma grupları ihdas ettik; bu çalışma grupları dört grup halinde toplandı.
Bunlardan birincisi, Vurgun Operasyonu savcılık soruşturma dosyaları; ikincisi,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, üçüncüsü, İller
Bankası Genel Müdürlüğü, dördüncüsü, Karayolları Genel Müdürlüğü ve malvarlığı
araştırmasıydı.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Komisyonumuz ilk olarak, savcılıktan Komisyona intikal eden Vurgun Operasyonuna
ilişkin dosyaları incelemiştir. Bu dosyalar içerisinde, özellikle dikkati çeken
3-4 isim önplana çıkmaktadır. Sayın Bakanın bakan olduğu dönem içerisinde 7
tane bakanlık müşaviri olmasına rağmen, bunlardan birinin, Sayın Bakanın 1991
yılından itibaren tanıdığını ifade ettiği, Bakanlığın en önemli isimlerinden
birisi olan Sadrettin Dinçer'in ifadeleri, hem görüntülü kasetleri hem de bu
kasetlerin çözümlenmiş şekliyle Komisyonumuz tarafından incelenmiştir.
Sadrettin Dinçer devlet güvenlik mahkemesi savcılığında ve hâkimliğindeki
ifadesinde, Sakarya Merkez Hükümet Konağı inşaatı ihalesini alan Dapak İnşaat
sahibi Daniş Pakoğlu, Pamukova İlçe Jandarma Komutanlığı bina inşaatını alan
Başkurt Hafriyat sahibi Abdullah Başkurt, Yalova Çınarcık Esenköy İlçe Jandarma
Komutanlığı binası inşaatı ihalesini alan SKG Yapı İnşaat Şirketi yetkilisi
Hızır Saral, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü Sakarya İl Müdürlüğü hizmet
binası inşaatı ihalesini alan Hascan İnşaat yetkilisi Hasan Cansız ve Bismil
Devlet Hastanesi ikmal inşaatı ihalesini alan Fatih Petrol İnşaat Şirketi
yetkilisi Ali Çakmakcı'yla ilgili olarak, eski bakan Koray Aydın'ın kendisine telefon
açıp, şirket yetkililerinin isimlerini vererek, yardımcı olunması yönünde Sedat
Aban'a talimat verilmesini istediğini, bunun üzerine, bu ihalelerde, ilgili
Sedat Aban'ı arayıp bakan beyin talimatını ilettiğini belirtmiştir.
Yine, Vurgun Operasyonu kapsamında
hakkında soruşturma açılan bakanlık Müsteşar Yardımcısı Sedat Aban'ın devlet
güvenlik mahkemesi savcılığı ve hâkiminde verdiği sorgu içerisinde, davetiye
usulüyle yapılan birkısım ihalelerde bakan beyin ihaleyi alması istenilen
şirketin adını ya bizzat kendisine veya danışmanı Sadrettin Dinçer'e bildirerek
"bu işle ilgilenin" talimatı verdiğini, bu sözün ise, ihalenin ismi
verilen firmaya verilmesi talimatını içerdiğini ifade etmektedir.
Değerli arkadaşlar, Müsteşar Yardımcısı
Sedat Aban'ın devlet güvenlik mahkemesi savcılarına verdiği görüntülü ifadeyi
izlediğimiz zaman -yaklaşık 1,5-2 saatlik bir kaset- bu kasetle, çok rahat bir
ortam içerisinde geçtiğinin, savcıların bazı sorularına karşılık, savcıların
yanlış bilgilerinin olduğunu, düzelterek "o konu öyle değil, şu
şekilde" diye ifadeleriyle, konu hakkında yapılan icraat hakkında ne kadar
bilgi sahibi olduğu, Komisyonumuz üyeleri tarafından müşahede edilmiştir.
Bir ihale ki, müsteşar yardımcısı en ince
ayrıntısına kadar biliyor; ama, savcılıktan çıktıktan sonra ve mahkemede ve
bizden önceki komisyonda verdiği ifadede "bunlar bize ezberlettirilmiştir,
ezberlettirilen ifadelerdir" şeklinde savunmaya geçerek, bütün verdiği
ifadeleri reddetme yoluna gidiyor.
Yine, bir müsteşar yardımcısı
ki,Bakanlığın koltuğunu işgal ettiği makamında kendi bünyesi altındaki
müdürüne, çağırarak "paraya ihtiyacın var mı" diyor ve 100 000
Deutsche Markı bir bakanlık yetkilisine teslim ediyor. Daha sonra bu
ifadelerini reddetmesine rağmen, Komisyonumuzda, verildiği ifade edilen şahsın
Komisyonumuzda verdiği bilgi çerçevesinde şuna rastladık: "Ben, Sedat
Aban'dan bu 100 000 markı aldım. Aldım, ama, önce dedim ki kendisine, eğer, bu,
müteahhitlerden aldığın paraysa, ben, bu parayı istemiyorum." Kendisinin
ifadesi de şu olmuş: "Hayır, bu müteahhitlerden aldığım para değil, ben,
sana bunu veriyorum."
Polis ifadelerinde de, İlkutlu Gönülal
denilen bakanlık yetkilisi şahıs, yakalandıktan sonra polis ifadesinde
"benim Altınoluk'taki yazlığımda evimin valizinde olan parayı şimdi şuraya
sakladım, gidip burada bulabilirsiniz" diyor; 50 000 mark orada polis
kayıtlarına geçirilerek tahsil ediliyor.
Değerli arkadaşlar, düşünün bir kere, bir
bakanlık ki, kapısındaki odacısından en üst makamına kadar bütün bu faaliyetler
oluyor ve öyle faaliyetler ki, bunlar içerisinde, bazı bürolarda, Çankaya'da
özellikle bir büroda müteahhitler toplanıyor, bir araya geliyor -bu toplanan
insanlar- kimlere ne çıkma verileceği, bu ihalenin kimler tarafından alınacağı
önceden tespit ediliyor ve Bakanlığın başındaki, giriş ağzındaki ihale
komisyonunun raporlarını alan şahıstan müsteşar yardımcısına kadar, hatta,
bakanlık müşaviri, en yakın müşavir Sadrettin Dinçer denilen şahsa kadar bu
konu üzerinde herkes bilgi sahibi ve 361 sanıklı bir davada, maalesef, Sayın
Bakan, bu konuda hiç bilgi sahibi olmadığını ifade ediyor.
Eğer, böylesine yoğun söylentinin ve
dedikodunun olduğu bir kurumda, bakan bu konularla ilgilenmediyse, duymadığını
iddia ediyorsa, ya o konuda çok ilgisizdir ya da bu konuda ihmali olduğunun en
açık göstergesidir.
Değerli arkadaşlar, 2886 sayılı Kanunun
önemli iki tane maddesi var. Bu maddelerden birincisi, 2 nci maddedir. 2 nci
maddede deniliyor ki: "İhaleler açık ve rekabet ilkesine uygun olmalı,
kamunun menfaatını en güzel şekilde korumalı." Bu ihalelerin en güzel
şekilde kamu menfaatlarını koruması için yapılması gereken en güzel yöntem,
ihalenin ilan usulüyle verilmesi; ama, 44 üncü maddede, özelliği sayılan işler
var. Bunların bazıları ismen zikredilmiş -ki, büyük çoğunluğu ismen
zikredilmiş- bu zikredilenler içerisinde, askerî tesisat gibi, önemli altyapı
işleri gibi, havaalanı gibi, tünel gibi, köprü gibi büyük işlerin yapılmasının,
44 üncü madde çerçevesinde, ilanlı ihaleye gerek duyulmadan, bu konu üzerinde
ihtisas sahibi olmuş, konuyu hakkıyla bilen kişiler tarafından ve zamanı
uzatmamak açısından -önemli bu konu- daha önce yapmış kişiler tarafından
yapılmasını beyan ediyor; fakat, 44 üncü maddeye de bir hüküm ilave edilmiş,
özelliği bulunan yapım işleri... Bu özelliği
bulunan yapım işlerinin ne olduğu konusu müphem. Her bakan, değişik dönemlerde,
bu sıkıntılı konuyu aşabilmek için kendine göre bir sistem bulmuş. Özellikle
1993 yılından itibaren, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının çok dedikodulara
maruz kalması neticesinde, özelliği bulunan işlerin teşhisi konusunda,
Bakanlık, bir sistem ortaya çıkarmış; demiş ki, bunlar, eğer şu şu ölçekleri
yerine getirebiliyorsa, bu, özelliği bulunan işlerdir demişler ve bunu da
puanlama usulüyle yapmışlar. Örneğin, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
müfettişlerinin hazırladıkları 19.2.2002 tarihli raporda, Bakanlık makamının
15.2.1996 tarih ve 6/5-77 sayılı olurlarıyla uygun görülen bir işin özelliği
bulunan yapım işi olup olmadığı yönündeki değerlendirmelerde, kriterleri esas
alınarak oluşturulan bir komisyon tarafından yapılan değerlendirme sonucunda,
Nizip Devlet Hastanesi inşaatı için 79,4; DPT Müsteşarlığı hizmet binası
inşaatı için 81,4; Aydın Söke adalet binası inşaatı için 80,9; Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü arşiv binası ikmal inşaatı için ise yüzde 81,4 puan takdir
edilerek, bu işlerin özelliği bulunan yapım işleri olmadıkları belirtilmiştir.
1996 yılında ortaya konulan kıstas, maalesef, Sayın Bakan Koray Aydın döneminde
dikkate alınmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, 44 üncü madde
kapsamı içerisinde önemli olan hususlardan birisi de şu: 44 üncü maddeye göre,
eğer, özelliği olan bir işi ilansız ihale etmeniz gerektiği takdirde, en az 3
kişiyi ihaleye çağırmanız gerekiyor. Sayın Bakandan önceki dönemlerde 20 ilâ 25
kişi ihaleye çağrılmış ve aralarında rekabet oluşmaya başlamış; fakat, Sayın
Bakan zamanında, özellikle, Mayıs 1999'dan
Sayın Bakanın görevi bıraktığı Eylül 2001 tarihine kadar yapılan dönem
içerisinde 8 veya 9 kişinin davetiye usulüyle çağrıldığı görülmüş. Bizim
yaptığımız inceleme çerçevesinde, Sayın Bakanın Bakanlık yaptığı dönemden 2001
yılı sonuna kadar Bakanlık arşivlerinde bulunmuş 3 000 müteahhidin tanıtım
dosyası var. Sayın Bakan zamanında 282 adet ihale yapılmış. 282 adet ihaleye 1
800 küsur civarında müteahhit çağrılmış; ama, enteresandır, bu çağrılan
müteahhitlerin toplam sayısı 260 küsur. Öyle bir ihale komisyonu ki, öyle bir
davetiye usulü ki, bir kişi 130 ihaleye çağrılmış, hiç ihale almamış. Çağırdık
bu müteahhidi ve "kardeşim, sen niye bu ihalelere giriyorsun? 130 ihaleye
girmişsin, 130 ihaleden hiç ihale almamışsın. Bu ihalenin sana masrafları ne
kadar; o günkü parayla, yaklaşık 1 milyar lira. 130 ihalenin sana bir sene
içerisindeki toplam maliyeti 130 milyar lira. Senin ticarî hiçbir faaliyetin
yok, bugüne kadar bitirdiğin hiçbir işin yok, bir iş almamışsın, müteahhitlik
yapmamışsın, gelir getiren bir unsurun yok, bu 130 milyar lirayı nasıl
ödedin" dedik. "Efendim, biz bulduk buluşturduk, bunları yaptık"
dedi."Peki, siz çıkma diye tabir edilen 1 milyar lira masraf ettiniz; ama,
bu savcılık ifadelerinde de geçen, yüzde 5 çıkma masrafı, ihale komisyonuna
çağırılan kimselere verilen para ile yüzde 1 komisyonun içerisinden alınan
paradan size dahil edilen miktar mıdır bu" dedik. "Hayır efendim, bu
şekilde değil" diye geçiştirdi ve o şekilde cevap verdi.
Değerli arkadaşlar, Bakanlıkta o zamana
kadar yapılan ihalelerdeki özellik şu: Belirli insanlar, tabir yerindeyse dolgu
malzemesi olarak kullanılan insanlar, ihaleye çağrılıyorlar ve bu ihalede bütün
masraflar, ihaleyi kazanan şirket tarafından karşılanmak üzere, ihaleyi kazanan
kurumun üzerine yıkılıyor ve artı, hiçbir masrafınız olmadığı halde, üste de,
harcadığınız paranın 2-3 misli kadar bir miktarı alma imkânına sahip
oluyorsunuz.
Bir firma var; 69 ihaleye çağrılmış, 1
tane almış. Şimdi, bizim komisyon raporlarımızı eğer inceleyecek olursanız,
toplam 262 ihale içerisinde gelen 1 828 müteahhidin bazılarının bir kere
ihaleye girdiği, bazılarının iki kere ihaleye girip ve ihaleyi de aldıkları
gözüküyor. Bu kişiler, ihaleyi alacağı belli olan, tespit olmuş kişiler;ama,
biraz önce ifade ettiğim dolgu malzemelerinin aralarında anlaşarak yaptıkları
ihale neticesinde, dışarıda yapılan ihale neticesinde, kime verileceği tespit
olmuş konular.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir de, biraz
önce ifade ettiğim 2886 sayılı Yasanın 2 nci maddesindeki açıklık ve rekabet
ilkesinin oluşabilmesi için, ihaleye çağrılan kişilerin birbirlerini
tanımamaları gerekir. Yaptığımız inceleme çerçevesinde öyle enteresan
noktalarla karşılaştık ki, ihaleye çağrılan 8 veya 10 firmanın 2 veya 3
tanesinin aynı adreste oturduğunu tespit ettik. Yine, aynı ihale içerisinde, 2
veya 3 tane firmanın birbirleriyle yakın akraba ilişkileri olduğunu tespit
ettik. Çağırıyoruz bu yakın akraba ilişkisi olan firma sahibini, diyoruz ki:
Sizin bu aynı ihaleye girmeniz ahlakî açıdan doğru mu? "Doğru değil
efendim." Niye giriyorsunuz peki? "Çağırdılar, biz giriyoruz.
Girmeyiz deme hakkımız yok." Peki, bu ihale tutanaklarındaki kırım oranlarını
kim yazıyor? "İki şirketinkini de ben yazıyorum." Bu, bizim
Komisyonumuzda verdiği ifadede tutanaklara sabit olarak geçmiştir. Yani,
düşünün, bir firma yetkilisi, (X) ve (Y) firmasının hangi oranda kırım
yapacağını bir şahıs veriyor, yazıyor ve neticede de o şahıs, ya çıkmasını
alıyor veya ihaleyi kazanıyor. Yasamızda da bu "her bir ihale için ancak
bir hükmî veya gerçek kişi bir teklif verebilir" şeklinde konularak, bu
türdeki yaklaşımlar yasaklanmıştır.
Değerli arkadaşlar, Sayın Koray Aydın
döneminde Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce merkezde yapılan davetli ihalelerin
çoğunda da, firmaların isimlerinin gizli tutulması zorunluluğu yeterince
sağlanamamıştır. Bir de, illerde il müdürlükleri ile valiliklerin uhdesinde
olan, valilerin yetkisinde olan, ihale imkânlarını sağlamış, yasal olarak veya
yönetmelik gereği yapılması gereken ihaleler var. Fakat, her ne hikmetse, Sayın
Bakan zamanında yapılan 167 ihalenin 87'si -olağanüstü hal kapsamı dışında olan
şeyleri ifade etmeye çalışıyorum- il valiliklerinde veya bölge müdürlüklerinde
yapılması gerekirken, bunların tamamı merkeze alınmış. 80'i illerde yapılmış.
87'sini incelediğimiz zaman, bunların niye alındığını, niye merkezde
yapıldığını sorguladığımızda, hiçbir açıklayıcı cevap verememiştir. Bunun
arkasından da, muhakkak ki, yandaşlarına bir şey verildiği şeklinde bir kuşku
Komisyonumuz üyelerinin zihninde oluşmuştur.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan
zamanında bir de 63 üncü madde var; 2886 sayılı Yasanın 63 üncü maddesi; keşif
artışlarıyla ilgili olan bir kısım. Zaten, bu yasada, hem 44 üncü maddenin hem
de 63 üncü maddenin uygulamasında ortaya çıkan bozukluklardan dolayı çeşitli
söylentilerin, şaibelerin ve yolsuzlukların ortaya çıkmasına sebebiyet
verilmiş.
Bir ihale yapılıyor. İhalenin önce bedeli
düşük gösteriliyor; farzımuhal, 1 trilyon liraya bitecek bir iş, önce 200
milyar liraya, 300 milyar liraya gösteriliyor ve hiç kimsenin bu ihaleye
girmesine cesaret verilmiyor. Niye cesaret verilmiyor; eğer, idareyle uygun bir
anlaşma sağlamazsanız, idareyle aynı paralellikte, aynı doğrultuda
düşünmediğiniz takdirde, o ihaleyi 300 milyar liraya aldığınız takdirde
kazanmanız mümkün değil.
İhale alınıyor, arkasından bir
bakıyorsunuz ki -Sayın Zeki Ergezen'in tabiriyle- ihalesiz ihaleler yapılmaya
başlanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
(9/8) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüzde 200, yüzde 300, hatta, yüzde
500'lere varan keşif artış bedelleriyle karşı karşıya kalıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bir de,
Komisyonumuz, 2001 yılında Sayın Bakan hakkında verilen (9/4) esas numaralı
Soruşturma Komisyonunda incelenmeyen ve o dönemdeki önergede bulunmayan, Sayın
Bakanın malvarlığıyla ilgili araştırma yapma ihtiyacını hissetmiştir ki, bu da,
Sayın Koç ve 55 milletvekilinin sunduğu Meclis soruşturması önergesinde
geçmektedir.
Biz, Sayın Bakanın, 1991 yılında verdiği
mal beyanını, 1994 yılında verdiği mal beyanını, 1995 yılında, 2003 yılında ve
2004 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Soruşturma Komisyonuna verdiği mal
bildirimlerinin hepsini gerekli yerlerden istedik. 2004 yılındaki mal beyanını
Sayın Bakan Komisyonumuza kendileri takdim etmişlerdir.
Değerli arkadaşlar, 1991 yılı ile 1995
yılı, bizim soruşturma kapsamımız dışında olan yıllar. Ancak, Sayın Bakan, 1999
yılında verilmesi gereken mal beyanını, verilmesi gereken tarihten yedi,
yedibuçuk ay sonra vermiştir. Yedi ay yirmiyedi gün sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisine veriyor. 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerden sonra, Mal
Bildirimi Kanununa göre en geç iki ay içerisinde verilmesi gereken beyan,
maalesef, 8 Aralık 1999 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
veriliyor. Bu yedi aylık dönem içerisinde ortaya çıkan gelirleri, 1995
yılındaki mal beyanıyla karşılaştırma ihtiyacını hissettik. 1995 yılında
olmayan, ama, 1999 yılı aralık ayında gösterilen mal beyanı içerisinde
dikkatimizi çeken bazı rakamlara ulaştık.
Gayrimenkuller üzerinde durmadan, sadece
banka hesaplarıyla ilgili size bilgi vermek istiyorum: Eşi adına Koçbanktaki
hesapta 1 617 500 DM, bankadaki hesabın açılış tarihi 3 Kasım 1999; yine, eşi
adına Koçbankta 395 000 Amerikan Doları, yine, bu hesabın da açılış tarihi 3
Kasım 1999. Bu hesapların hareketlerini takip etmeye çalıştık. 2000 yılı ocak
ayında bu paralar bankalardan çekilmiş, akıbetinin ne olduğunu tam olarak
bilmiyoruz.
Sayın Bakana, Komisyonumuza geldiğinde
dedik ki: Sayın Bakan, size icraatınız dönemine ilişkin bazı sorular sormak
istiyoruz; eğer bu soruları cevaplandırırsanız, Komisyon olarak biz de belirli
bir bilgi sahibi olacağız, ona göre kararımızı vereceğiz; ama, maalesef, Sayın
Bakan, Komisyonumuzda, herhangi bir sorumuza cevap vermedi.
Bir de, 1999 yılında mal beyanında dikkat
çeken bir nokta; Sayın Bakana, Komisyonda, şu soruyu sormuştum açıklayıcı
olması için: Sayın Bakanım, nakitlerinizi bankada mı saklarsınız, yoksa, halk
tabiriyle, yastık altında mı saklarsınız? "Ne biçim soru bu; istediğim
yerde saklarım" dedi. Hayır, örnek olması için, bizi en azından
aydınlatmanız için, diye ifade ettim. O da "ben istediğim yerde
saklarım" dedi.
Şunun için sormuştuk değerli arkadaşlar:
1999 yılındaki mal beyanında, 1 925 000 Amerikan Doları ve 700 000 Alman
Markının yedinde veya yastık altında olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verdiği mal beyanında gösteriyor.
Şimdi, Sayın Bakanın bu yedi aylık
döneminde, milletvekili seçildiğinden yedi ay bakan olduğu tarihten itibaren
altı aylık süre içerisindeki hangi tür ticarî faaliyetlerinin olduğunu
bilemediğimizden dolayı, 1995 yılıyla kıyaslama ihtiyacı ortaya çıkmış oldu.
1995 yılından 2001 yılına kadar, Sayın Bakanın, hem ticarî faaliyetlerinden
elde ettiği kârlarının hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinden milletvekili
olarak aldığı maaşlarının toplamını bir araya getirdik ve neticede, Sayın
Bakanın, yaklaşık olarak, o günkü para itibariyle, beş yıllık dönemde, toplam
gelirleri 39 622 000 000 Türk Lirası ediyor.
Sayın Bakanın, 1999 yılı itibariyle, yine
o günkü parayla, 1 797 449 000 000 liralık bir malvarlığı gözüküyor.
Şirketlerinden dağıtılan kâr -ki, şirket yetkilileri, kârların dağıtılmadığını
ifade etmelerine rağmen, biz, bu kârları dağıtılmış olarak gördük- ve
milletvekili maaşlarının toplamı 39 milyar olduğundan, aradaki 1 757 826 000
000 liranın açıklanmaya muhtaç olduğunu bulgularımızla ifade etmeye çalıştık.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Oğlunun
sünnetinde takılmıştır!
(9/8) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir de, Sayın Bakanın
kayınbiraderiyle olan ilişkilerini bir banka dekontu içerisinde tespit ettik.
2001 yılı içerisinde -tarihi inşallah yanlış hatırlamıyorum- Koray Aydın
tarafından, kayınbiraderi Ali Çağlayan'a 594 milyar liranın transfer edildiğini
gördük. Bunun üzerine, hem kayınbirader Ali Çağlayan'ı hem de kızkardeşi Arzu
Çağlayan'ı Komisyonumuza davet ettik.
Önce, Arzu Hanımla konuştuk; dedik ki;
hanımefendi, sizin bankalarda paranız var mıdır? "Vardır, bir miktar param
var" dedi. Ne kadar paranız olabilir? "Fazla miktar olduğunu
bilmiyorum; ama, ne kadar olduğunu bilmiyorum, bir miktar param var" dedi.
Yani, büyük bir para mıdır, küçük bir para mıdır? "Herhalde bir miktar
vardır" dedi. Büyük para?.. "Büyük para değildir" dedi. Sizin
için 100 milyar lira büyük para mıdır dedim. "Tabiî, büyük paradır"
dedi. Hanımefendi, sizin hesabınızda 2,5 trilyon liranızın olduğunu biliyor
musunuz dedim. "Bilmiyorum, eşim bilir" dedi.
Arkasından eşini çağırdık. Dedik ki, Ali
Çağlayan Bey, buyurun; eşinizin böyle böyle bir hesabı varmış, eşinizin ne
kadar parası vardır? "Sayın
Başkan, o bir ev hanımıdır, ticarî hiçbir faaliyeti yoktur; eşimin ne parası
olacak, bütün para benimdir" dedi. Peki, eşinizin üzerinde 2,5 trilyon
liranın olduğunu biliyor musunuz dedim. "Vardır muhakkak, olur" dedi.
"Biz, geniş aileyiz" bu manada şeyler söyledi. 2,5 trilyon liranın,
Sayın Koray Aydın'ın kızkardeşi Arzu Çağlayan üzerinde olduğunu gördük.
Yalnız, şurada da şu ifadeyi kullanmak
istiyorum: Arzu Çağlayan ile Ali Çağlayan'ın hesaplarının -daha sonra- ortak
hesap olduğunu bankalardan öğrendik; ortak hesaplarının olduğunu söyledik.
Şimdi, Sayın Bakan Komisyonumuza verdiği
yazılı savunmasında, malvarlığıyla ilgili bir beyanatta bulunuyor.
Malvarlığıyla ilgili beyanatta diyor ki; ben, işte şu şu şirketlerin
kurucusuyum, şu şirketlerdeki hisselerimi sattığımdan dolayı, o, gelir haneme
yazılmıştır. İşte, şu arabamı sattım, o, gelir haneme yazılmıştır, şu kadar
gayrimenkulümü sattım, o, gelir haneme yazılmıştır. Fakat, 1999 yılında verdiği
mal beyanında hiçbir satışın olmadığını, 45 adet ve 22 adet dükkân inşaatının
henüz bitmediğini... Ki, bunun bitmemiş olduğunu, 2001 yılında (9/4) esas
numaralı Komisyona verdiği ifadesinde de aynen görüyoruz. Orada diyor ki:
"1993 yılında, Yıldız tarafında 5 blok inşaata başlamıştım -Çukurca Mevkii
diye geçiyor- o bölgede 5 blok inşaata başlamıştım; ama, imar yönünden, hem 1/5
000'lik yönünden hem 1/1 000'lik yönünden, Büyükşehir Belediyesiyle yaptığım
mücadeleler neticesinde, ancak 1997 ve 1998 yılında inşaata başlayabildim, daha
da yeni bitirdim." Yani "bitirdim" dediğinden, 2001 yılında
komisyona verdiği ifade zamanında bitirdiği anlaşılıyor.
Şimdi, bu çerçevede baktığımızda, ilgi
çeken bir nokta da şu: Banka hesaplarını incelediğimiz zaman, hem Arzu
Çağlayan'ın hem Ali Çağlayan'ın hem de Sayın Bakanın eşi Gönül Aydın
Hanımefendi ile Koray Aydın Beyin, borsada aynı hisse senetleriyle alışveriş
yaptığını görüyoruz; (X) hisse senedini biri aldıysa, muhakkak aynı montanda,
aynı miktarda da kendisinin aldığını görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir de, Koray Aydın
Beyin kayınbiraderi, şu anda Halil İbrahim Aydın şirketinde yüzde 25 ortak
olarak çalışan Tevfik Erkan Hancıoğlu'nun, yaptığımız araştırma çerçevesinde
2000 yılına kadar herhangi bir ticarî faaliyeti olmamış; 2001 yılından önceki
banka hesaplarını incelediğimizde, Tevfik Erkan Hancıoğlu'nun yaklaşık 500 000
dolara tekabül eden hem döviz cinsinden mevduatının hem de Türk Lirası
cinsinden mevduatının repo ve hisse senedi noktasında gidip geldiğini gördük.
Bunun üzerine, Tevfik Erkan Hancıoğlu'nu çağırdık, dedik ki, kardeşim, sizin geliriniz nedir, "ben ücret geliri
alıyorum" dedi. "2000 yılından itibaren ortak olmuşsunuz, 2000
yılından önceki ücret gelirleriniz bu kadar rakamı tutar mı" dedik,
"Sayın Başkan, bunu, ben bedelini ödedim, af yasasından faydalandım, bunun
hesabını siz benden soramazsınız" dedi, zaten cevap vermedi, gitti.
Muhterem arkadaşlarım, bir de, özellikle
altını çizmem gereken nokta şu: Bakınız...
BAŞKAN - Sayın Elitaş, toparlarmısınız.
(9/8) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI
KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
...Sayın Koray Aydın, bakan olduğu ilk
günkü demecinde, 2886 sayılı İhale Yasasını değiştirmek... Çünkü, 2886 sayılı
Yasa yolsuzluk yapmaya çok müsait bir yasa; ben, bu Yasanın değiştirilmesi için
büyük mücadele verdim; 2001 yılı şubat ayında ve 2001 yılı haziran ayında
Maliye Bakanımızla birlikte basın toplantısı yaptık ve bu yasayı bu hale
getirdik diyor.
2886 sayılı Yasanın eksik tarafı neydi; 44
üncü madde ile 63 üncü madde; ama, her ne hikmetse, Sayın Bakan, İller
Bankasındaki yaptığı icraatlarında -13
üncü madde; ki, 2886 sayılı Yasanın 44
üncü maddesine tekabül ediyor 13 üncü madde- bütün ihaleleri, -282 tane ihale-
13 üncü maddeye; yani, tamamen davet usulüyle olan ihaleye uygun ve Yapı İşleri
Genel Müdürlüğü ile Karayollarındaki yaptığı bütün ihaleler de davet usulüyle.
Yani, Sayın Bakanın, hoş olarak karşılamadığı ve şaibeye müsait dediği işlerle
ihalelerini yapmış.
Değerli arkadaşlarım, Komisyonumuz, Sayın
Koray Aydın hakkında, soruşturma komisyonu kapsamında yer alan mal
bildiriminde... Bunu ifade etmiştim.
Son cümlelerimi bağlamak istiyorum:
Komisyonumuz, 16 Temmuz 2004 tarihinde, 14 arkadaşımızın katılımıyla
toplanmıştır. Bütün arkadaşlarımızın tek tek görüşleri alınmış, hiçbir etki ve
baskı unsuru olmadan, herhangi bir siyasî düşünce ve linç zihnimizin ucundan
hiç geçmeden, Komisyonumuz 16 Temmuz 2004 tarihinde 14 arkadaşımızın bir araya
gelmesiyle toplanmış ve 14 arkadaşımızdan 12'si Sayın Bakanın Yüce Divana
gitmesi konusunda karar vermiş, 2'si de Sayın Bakanın yaptığı icraatlar
konusunda Yüce Divana gidip gitmemesi konusunda çekimser kalmıştır.
Komisyonumuzun aldığı kararın neticesini sizlere burada okumak istiyorum.
"Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın'ın, bakanlığı döneminde,
ihalelerin tamamına yakınının istisnaî bir usul olan davetiye usulüyle
yapıldığı, böylelikle istisnaî ihale usulünün uygulanmasının kural haline
getirildiği, önceleri asgarî 20 veya daha fazla firma ihaleye çağırıldığı halde
bu dönemde 3 ilâ 10 firmanın davet edildiği, davet edilen firmalar arasında
ortaklık ve akrabalık ilişkileri ile adres birlikteliklerinin olduğu,
ihalelerde yapılan kırımların -daha önceki ve sonraki dönemlerde ortalama yüzde
20'nin altına düşmediği halde- ortalama yüzde 10'lara düştüğü, niteliği gereği
ancak belli nitelikteki firmalardan birine verilmesi gerekli işlerin istenilen
nitelikleri taşımayan firmalara verildiği, ayrıca, sair nedenlerle 2886 sayılı
Kanunun 2 nci maddesinde öngörülen rekabet ve açıklık ilkesine aykırılık
oluşturulduğu, kanunların tanıdığı takdir hak ve yetkisinin, kanunun amacına
uygun kullanılmadığı, bakanlıkta meydana gelen haksızlık, yolsuzluk ve
usulsüzlükleri önleme noktasında gerekli ve yeterli önlemleri almayıp
denetimleri yapmadığı, bu nedenlerle kamunun zararına sebebiyet verdiği,
Belli istekliler arasında davetiye
usulüyle yapılan ihalelerin bazılarında "bu firmayla ilgilenin" diye
Müsteşar Yardımcısına ve danışmanına talimat verdiği ve ilgili ihalenin
bilahara ismi belirtilen firmalara verildiği, Bakanlıktaki uygulamaların ihalelerle
ilgili gizli ittifak oluşumuna sebebiyet verdiği ve bu suretle de kamunun
zararına neden olduğu,
Sayın Bakanın çeşitli dönemlerde verdiği
mal bildirimlerinde, özellikle döviz varlıkları yönünden büyük farklılıklar
bulunduğu ve bu farklılıkları izah edemediği;
Bu nedenlerle, adı geçenin bu fiil ve
davranışlarıyla Türk Ceza Kanununun 240 ıncı ve 366 ncı maddeleri ile 3628
sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanununun
13 üncü maddesini ihlal ettiği kanaat ve sonucuna varılarak,
Anayasanın 100 üncü, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğün 112 nci maddelerine istinaden, 14 üyenin katılımıyla; 12
üyenin lehte, 2 üyenin çekimser oyla, Yüce Divana sevk edilmesi yönünde görüş
ve beyan etmesine, Komisyonumuz, oy çokluğuyla karar almıştır."
Değerli arkadaşlarım, sözlerimi
tamamlarken, mübarek Kadir Gecesinin tüm milletimize hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyor, yaklaşmakta olan ramazan bayramınızı tebrik ediyor, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
Sayın milletvekilleri, şahısları adına ve
Komisyon adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı
Koray Aydın'ın söz isteği vardır; kendilerine söz vereceğim.
Buyurun Sayın Aydın.
KORAY AYDIN - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu gece idrak ettiğimiz Kadir Gecesinin
bütün insanlık âlemine barış, mutluluk ve esenlik getirmesini diliyorum. Yine,
önümüzdeki günlerde idrak edeceğimiz ramazan bayramımızın da, bütün milletimize
hayırlara vesile olmasını Cenabı Hakktan niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu akşam, burada,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulmuş olan (9/8) esas numaralı Soruşturma
Komisyonunun raporu üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 3 Kasım
2002'de Türkiye bir seçim yaşadı ve bu seçim sonucunda da iki partili bir
Türkiye Büyük Millet Meclisi yapısı meydana geldi. Bir parti de, uzun yıllardan
beri Türkiye'de kimseye nasip olmayacak bir Meclis çoğunluğuyla iktidar oldu.
Yani, bir tarafta, iş yapmak için hiçbir mazereti olmayan, her istediğini
kolayca hayata geçirebilecek bir iktidar; öbür tarafta da, Meclisin iki parçalı
yapısı içerisinde, milletin muhalefet görevini yüklediği, iktidarın iş ve
eylemlerini takip etmek, yanlışlarını belirleyerek millete teşhir etmek ve
yapılan yanlışları millete anlatmakla yükümlü bir anamuhalefet.
Değerli arkadaşlar, oluşan bu Meclis
tablosu içerisinde sorumluluk yüklenen AKP'nin, işbaşına geldiğinde iki temel
noktada problemi vardı. Bunlardan bir tanesi, seçimden önceki dönemde
tartışmalarla geçilmiş, yolsuzluklarla suçlanmış, sahte evrakçılıktan alın, her
türlü yolsuzluk iddiasına muhatap olmuş olan AKP'nin, bu alandaki oluşmuş imajı
birinci problemidir; çünkü, büyükşehir belediyelerinden kaynaklanan yolsuzluk
iddiaları, açılmış onlarca mahkeme, verilemeyen, görülememiş hesaplar ve
dokunulmazlık zırhları arkasına saklanarak...
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
verin.
KORAY AYDIN (Devamla) - ... yolsuzluk
hesaplarından kaçmaya çalışan bir iktidar partisi görüntüsü.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz dolarların
hesabını verin.
KORAY AYDIN (Devamla) - Bu, herkesin
bildiği bir gerçektir; bu gerçekten kaçamazsınız... (AK Parti sıralarından
gürültüler) Bu gerçekten kaçamazsınız.
Değerli arkadaşlar, öte yandan da oluşmuş
bu olumsuzluk imajı üzerine sıkışmış, büzüşmüş, hesabını verememiş, hesabını
vermekten kaçan AKP, ikinci olumsuzluğu da temsil ettiği millî görüş çizgisi
içerisinde, üç defa kapanmış partilerinden sonra -"u" dönüşü
demeyeceğim "u" dönüşü bunu karşılamaz- tam 360 derecelik tarihî bir
dönüşü gerçekleştirerek...
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın
Başkan...
AHMET YENİ (Samsun) - Kendi hesabını
versene, kendi hesabını!...
KORAY AYDIN (Devamla) - ...geçmiş çizgisinden, geçmiş fikirlerinden
ve her şeyden kaçarak, geldiği yeni nokta, AKP'nin, bu noktada, bir imaj
probleminin, bir meşruiyet probleminin olduğunu gösterdi.
(Başkan tarafından hatibin mikrofonu
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın... Sayın Aydın...
KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan,
sözümü kesmeyin...
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
ver, dolarların!..
BAŞKAN - Bakınız, sözünüzü şu anda
kestim...
KORAY AYDIN (Devamla) - Bu hakkı siz
vermiyorsunuz, onu bana İçtüzük veriyor.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Siyaseti halkla
yap, burada savunma yap! Siyaseti Anadolu'da yap!
BAŞKAN - Sayın Aydın, burada, size sonsuz
bir savunma imkânı veriyor İçtüzüğümüz ve Anayasamız; ancak, siz, kendinizi
savunmaktan ziyade, siyasî partileri muhatap alıyorsunuz. Burada, Genel Kurulu
germeyin; lütfen, siz, bu rapor üzerindeki savunmanızı yapın. Sizden rica
ediyorum, lütfen, savunmaya geçin. Bu konuda, biz, size, gereken her türlü
imkânı vereceğiz. Lütfen, savunmaya geçin efendim.
Buyurun.
KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan,
burada, 6 tane sözcü ve Komisyon Başkanı, asılsız, kendi düşüncelerine göre
birsürü isnatta bulundu. Ben, buraya, bu isnatlara cevap vermeye geldim.
BAŞKAN - Siz, rapora karşılık cevabınızı
verin.
KORAY AYDIN (Devamla) - Bu isnatların
nereden kaynaklandığını anlamadan bunları cevaplandırmak zor. Sözümü kesmeyin,
kademe kademe hepsini cevaplandıracağım. (AK Parti sıralarından gürültüler.)
Değerli milletvekilleri, bu iki olumsuz
imajı düzeltmek, AKP için bir mecburiyetti; çünkü, kendi meşruiyetini kabul
ettirebilmek için, daha iktidarının ilk günlerinde takındığı tavır ve
tutumun...
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
ver!..
KORAY AYDIN (Devamla) - ...Türkiye'nin dış
politikasını götürüp ABD'ye ve AB'ye, ekonomisini de götürüp IMF'ye teslim
ederek tam bir teslimiyetçi çizgi üzerine oturmasının arkasında yatan, bu
meşruiyet problemidir.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
ver, dolarların...
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - İnşaat şirketlerini
söyle.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, böyle bir durumda, özellikle Anamuhalefet Partisi durumunda
olan Cumhuriyet Halk Partisinin de, burada atması gereken bir adım vardı; o da
şudur; İktidar Partisine şunu söylemeliydi: "AKP, sen, yolsuzlukla
mücadele konusunda samimî misin? Bu konuda samimîysen, samimiyetle davranıyor
ve hareket ediyorsan, yapman gereken, evvela -seçimden evvel Sayın Baykal'la
çıkılan televizyon programında millete söz verilen- dokunulmazlıkları
kaldırarak..."
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - 100 sefer
söyledik; geç bunu.
KORAY AYDIN (Devamla) - Haklarında onlarca
dava açılmış, bu hesaplarını hâlâ verememiş, görememiş olan AKP'ye "Madem
samimîsiniz, bu konuda, yolsuzlukla mücadele konusunda samimî davranıyorsunuz,
önce bunları kaldırın, ondan sonra bu mücadeleyi daha sağlıklı bir zeminde
yapalım" diyebilirdi.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Çok söyledik...
KORAY AYDIN (Devamla)- CHP'li arkadaşlar,
bunu söylediklerini söyleyebilirler.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Siz takip
etmiyorsunuz galiba.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben çok iyi takip ediyorum.
Bunu ağızdan söyleyerek değil, bir metot
içerisinde, presleyen bir anlayışla, AKP'yi, bu işi yapmaya mecbur ederek bu
yolu açmak en doğru olanıydı.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
bekliyoruz.
KORAY AYDIN (Devamla) - Çünkü, AKP'nin,
özellikle zayıf karnı olan yolsuzlukla özdeşleşmiş parti imajını ortadan
kaldırmak için attığı bu siyasî, planlı adımı geri itecek doğru ve akılcı
yaklaşım bu olabilirdi değerli arkadaşlar. (Gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların izahını
bekliyoruz Sayın Aydın.
KORAY AYDIN (Devamla) - Kademe kademe
geliyorum.
Değerli arkadaşlar, hesap vermekten kaçan,
hesap soramaz; bunu aklınızdan çıkarmayın.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
bekliyoruz.
KORAY AYDIN (Devamla) - Ferik ferik
kaçacağınıza, üzerinize konmuş olan onca mahkemeleri, gidin yargıda hesabını
verin, ondan sonra burada gelin burada konuşun. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Hadi be! Sen
ver!..
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
sakin olun.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Millet size
hesap sordu.
BAŞKAN - Sayın Aydın, lütfen bekleyin.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sen, hesabını
milletten aldın.
BAŞKAN - Şimdi, size, İçtüzüğümüzün 66 ncı
maddesini okuyorum: "Madde 66.- Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan
tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için
kesilebilir.
İki defa yapılan davete rağmen, konuya
gelmeyen milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan
menedilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif olunabilir.
Genel Kurul, görüşmesiz işaret oyu ile
karar verir."
Sayın Aydın, lütfen Genel Kurulu germeyin;
siz de aynı bir milletvekili şartlarını haizsiniz. Size ikinci defa, nezaketle
rica ediyorum ve ikaz ediyorum; lütfen, savunmanızı yapınız; aksi takdirde, 66
ncı maddeyi uygulayacağım.
İSMET ATALAY (İstanbul) - Savunma yapıyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aydın, savunmaya
geçin efendim.
KORAY AYDIN (Devamla) - 6 tane sözcü, bir
Soruşturma Komisyonu Başkanının, asılsız, hayalî, hiçbir gerekçelere dayanmayan
suçlamalarını sabırla dinledim; burada hiçbir arkadaşın sesi çıkmadı. Ben
onların hepsine cevap vereceğim; ama, bunun hangi zeminde oluştuğunu anlamak
için ben bu girişi yapıyorum.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ne alakası var!
KORAY AYDIN (Devamla) - Sözümü kesmeyin
lütfen.
BAŞKAN - Sayın Aydın, siz, bir siyasî
partiye, bakanlara, burada, hakarete yaklaşan sözler söylüyorsunuz; nasıl giriş
bu?! Siz, tecrübeli bir siyasetçisiniz... Lütfen...
KORAY AYDIN (Devamla) - Sözlerimde hakaret
içeren kesimleri bulun getirin Sayın Başkan; sözümü kesmeyin.
BAŞKAN - Efendim, lütfen... 66 ncı maddeye
davet ediyorum. Siz savunmanıza geçin.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Savunacak bir şeyi
yok ki.
KORAY AYDIN (Devamla)- Savunmama
geliyorum...
Yandaşlarını es geç, rakiplerine çamur
at... Şimdi, böyle bir anlayış olur mu değerli arkadaşlar?! Yolsuzlukla
mücadeledeki samimiyetinizi bu millete gösterin.
AHMET YENİ (Samsun) - Sen dolarların
hesabını ver.
KORAY AYDIN (Devamla) - Kendi
yandaşlarınızı es geçerek, görmezlikten gelerek, rakiplerinize de çamur atarak
bir yere varamazsınız.
AHMET YENİ (Samsun) - Rakip değilsiniz
siz.
KORAY AYDIN (Devamla) - Şimdi,
düşünebiliyor musunuz; Maliye Bakanınız, sahte belge kullanmaktan yargılanacak,
af getirecek kendisine, kendisini bu suçtan kurtaracak; gidecek, 52 dönüm 2/B
orman arazisi alacak; arkasından, düşük gümrük vergisiyle oğlunu mısıra
boğacak; oğlu da götürüp, o mısırı tavuklara yedirecek; Türkiye'nin tam iki
yıllık ithalatı kadar mısırı getirecek! Ortada yaratılan bunca istifhama ilkeli
ve prensipli yaklaşarak, kendi bakanını da yargıya göndererek bu suçlamalar
konusunda aklanmasına imkân ve fırsat tanımak, yolsuzlukla mücadele eden
partinin samimiyetini ortaya koyan bir temel göstergedir değerli arkadaşlar.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Ayıp!.. Ayıp!..
KORAY AYDIN (Devamla) - Ulaştırma
Bakanının oğlu gider de kendisine bağlı bir kurumdan gemi alırsa, bunun yargıda
hesap verilen bir konu olmadığını hangi vicdan sahibi milletvekili söyleyebilir
değerli arkadaşlar, hanginiz söyleyebilirsiniz?! Bütün bunlar bu konudaki
samimiyetsizliğin de tescilidir.
HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Bakan, ayıp!
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, lütfen
hatibe sataşmayalım efendim; Başkanlık gereğini yapıyor.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, her konu şov haline getirilerek, tribünlere oynayarak işler
yapılmaya çalışılıyor. Bu, özellikle AKP'nin bir temel felsefesi haline
dönüştü. Her işte şov yapma alışkanlığı, tribünlere oynayan, halka şirin gözükmeye
çalışan bir anlayışla bu tavırlarını sergiliyorlar.
Arkasından, Mecliste, yolsuzlukları
araştırma komisyonu kuruldu, yine aynı şov altında. Bu arkadaşlar aslanlar gibi
çalıştılar, gecelerini gündüzlerine kattılar ve bu hazırlıklar neticesinde de
bir basın toplantısıyla, bu araştırma komisyonunun medyatik başkanı, tespit
ettiği yolsuzlukları açıkladı. Vatan Gazetesinin birinci sayfası: "Siyasî
deprem..." İki eski başbakan, 23 bakan, hepsine bir yolsuzluk şeyi
takılmış, hemen hemen bir önceki kabinenin tamamını yolsuzlukla suçlayan bir
soruşturma komisyonu raporu ve iddiası.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz hepsini müdafaa
etmeyin, kendi hesabınızı verin.
KORAY AYDIN (Devamla) - Arkasından, her
partiden seçilen kişilere indirgenerek bütün bu yolsuzluk suçlamalarından
AKP'li arkadaşlar çark ettiler, vazgeçtiler. Bunlar madem yolsuzluk, hesabını
sorun! Niye sormuyorsunuz hesabını?! Niye sormuyorsunuz?!.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Soruyoruz...
KORAY AYDIN (Devamla) - Haa biz, her
işimiz gibi, bunu da şov olarak yaptık, gene tribünlere oynadık diyebilirsiniz.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Ne biçim
konuşuyorsun?!
KORAY AYDIN (Devamla) - Bu şov geri tepti
değerli arkadaşlar. Arkasından, bu siyasî deprem olarak nitelendirilen olaydan
sonra soruşturma komisyonları kurulmaya başlandı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Düzce
depreminden bahset, siyasî depremi boş ver.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
ver.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, benimle ilgili önce 2 tane soruşturma komisyonu kuruldu...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Soruşturma
önergesi Cumhuriyet Halk Partisinin...
KORAY AYDIN (Devamla) - Bir tanesi,
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu ve şu anda görüştüğümüz soruşturma
komisyonuyla ilgili iddia; bir diğeri de, AKP'nin verdiği 2 adet soruşturma
önergesi. Bir, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergeyle aynı olan; ilaveten
de, eksözleşmelerle ilgili olarak benim ve benden sonra bakan olan, Bayındırlık
Bakanı olan Sayın Abdülkadir Akcan'la ilgili, eksözleşmelerle ilgili ikinci bir
soruşturma önergesi. Meclise getirdi AKP, teslim etti; tam Mecliste
görüşüleceği gün -Meclis açıldı- bir de baktık, AKP'li arkadaşlar, bizimle
ilgili verdikleri bu eksözleşmelerle ilgili soruşturma önergesini geri
çekmişler. Allah Allah!.. Meclis araştırması Komisyonunun raporuna baktım; bu
eksözleşmeleri milyar dolarlık vurgun olarak takdim ettiler. Bunları gazetelere
haber yaptılar; devşirme basını kullanarak bunları manşetlere taşıdılar; sonra,
iddialarını da getirdiler, soruşturma komisyonu olarak Meclise teslim ettiler.
Tam görüşüleceği gün bir sihirli el değdi, ne olduysa, çektiler; yani, AKP bizi
suçlamaktan vazgeçti.
Değerli arkadaşlar, madem milyar dolarlık
vurgunlar var, siz de bunu tespit ettiniz, hesabını sorsanıza! Niye Mecliste
konuşulacağı gün geri çektiniz de iddianızdan vazgeçtiniz?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - CHP'ye cevap ver.
KORAY AYDIN (Devamla) - Ne döndü bu
arada?! Ne oldu?! Nereden, ne bilgiler aldınız?! Tabiî, ne olduğunu ben size
söyleyeyim: Bir de baktınız ki, bu 63
üncü maddeye dayalı olarak bizden önceki bütün Bayındırlık Bakanları, tamamı
imzalamış bunları; bizden öncekilerin imzaladıkları suç değil, bizlerin
döneminde imzalanan suç! Sonra akıllarına büyükşehir belediyeleri geldi.
Değerli arkadaşlar, büyükşehir
belediyelerinde imzalanan eksözleşmeler şu bizim bakanlıklarda imzalananın en
az 20 katı; yüzde 1 500'lere varan, yüzde 1 600'lere varan eksözleşmeler
imzalanıyor orada; hâlâ da imzalanıyor. (CHP sıralarından "şu anda imzalanıyor
mu?" sesi) Hâlâ da imzalanıyor.
Sonra, birden AKP'li arkadaşların
akıllarına geldi; uyandılar! Biz bunları her gün imzalıyoruz; her gün
imzaladığımız bir konuda biz bu bakanları gider suçlarsak, yarın bunlar gelir,
bu gerçekleri anlatırlar, biz zor duruma düşeriz dediler; biri kulaklarını
çekti. Ben, kulaklarını çekenin kim olduğunu biliyorum. Yemin ediyorum, kapı
arasında, bu arkadaşlara, 1 dakika da tek ayak üzerinde durma cezası bile
vermiştir.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Başkanım,
hakaret ediyor!
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, şimdi, bu eksözleşmelerle ilgili konular, aslında, yargıya
intikal etmiş, yargı kararını vermiş.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
bekliyoruz!
KORAY AYDIN (Devamla) - Bakın, burada
birsürü intikal etmiş konu var; hepsi yargıda incelenmiş, cumhuriyet
başsavcılığına gitmiş, yerel mahkemelerde incelenmiş. Hepsi, bunların yasal
olduğuna karar vermişler. Şu anda, mevcut Bayındırlık Bakanımızın, yargıya
intikal ettirdiği böyle 28 tane konu var. Hepsi mahkemelerde neticelenmiş.
Bunlar, yasal olduğu tescillenmiş konular.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bizi bu konuyla
suçlayan bakanlarımız ne yapıyor acaba? Sayın Zeki Ergezen'in imzaladığı
eksözleşmeler... Bakın, burada, Kocaeli-Gölcük yoluyla ilgili imzalamış.
Mahkemelerde davası devam eden bakan olurları. Bu olurları kabul etmemelerine
rağmen, kapsamında toplam yaklaşık 25 000 000 dolarlık ilave iş yaptırmış. 5
tane eksözleşme. Sayın Zeki Bey de, bir yandan suçluyu mahkemeye vermiş, bir
yandan da çatır çatır kendisi de imzalıyor.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Bunlara cevap vereceğiz değil mi?
KORAY AYDIN (Devamla) - Bakın, değerli
arkadaşlar, yine, 6 tane daha elimde; Sayın Zeki Ergezen -imzası da çok güzel-
basmış imzayı; 6 tane de o imzalamış.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
bekliyoruz!
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, eski verilmiş olurlara gerekçe aynı kalarak, BSK gibi, yani,
asfaltın üzerine atılan BSK asfalt gibi, müteahhitlerin kâr edemeyeceği bazı iş
kalemlerini keşiften çıkararak alınan yeni olurlar... Sayın Zeki Ergezen,
müteahhit kollama arıyorsanız, müteahhit kollama budur! Müteahhit kollama budur!
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların
açıklamasını bekliyoruz!..
KORAY AYDIN (Devamla) - Uyanık davranarak,
bu işlerdeki geçmiş tecrübelerini kullanarak yapılan bu işler iki yüzlülükten
başka bir şey değildir değerli arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarlara bir
başlayın artık!..
KORAY AYDIN (Devamla) - Afyon şehir
geçişi; gitmiş mahkemeye; takipsizlik kararı... Arkasından, gelmiş burada
Yargıtaya; takipsizlik kararı... Böyle uzayıp gidiyor, değerli arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarlara bir
geçelim; bekliyoruz!
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
hepinizin bildiği gibi, benimle ilgili, şu anda, AKP'li arkadaşlar
iddialarından vazgeçtikleri için, sadece Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların
vermiş olduğu soruşturma önergesi var.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarları
bekliyoruz!..
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, geçen yasama döneminde, bakanlığımdaki olaylar
gündeme geldiğinde, ben, o zaman, hem bakanlıktan hem milletvekilliğinden
istifa ettim.
SONER AKSOY (Kütahya) - Niye?.. Niye
istifa ettin?..
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
bekliyoruz.
KORAY AYDIN (Devamla) - Baktım ki, o
zaman, kamuoyunda partimize yönelik de bir suçlamaya dönüşmesi dolayısıyla, hem
milletvekilliğinden hem bakanlıktan istifa ederek yargının önünü açtım; çünkü,
devam eden bir soruşturma vardı. Bu soruşturmada, bizimle, şahsımızla ilgili
bir şey ortaya konulduğu takdirde, dokunulmazlık zırhına sığınmayarak, partimin
de aldığı bir kararla, gidip mahkemelerde aklanmak için bu istifaları yaptım.
Arkasından bu adlî soruşturma tamamlandı. Benimle ilgili hiçbir şey ortaya konulmadığı
ve hiçbir iddia ortaya sürülmediği için, o zaman da, partimizin genel başkanı,
beni, tekrar, partinin grup başkanvekilliğine getirdi; yani, biz, suçlama
gündeme geldiğinde, yargının önünü açacak erdemli bir davranışı ortaya koyduk.
Biraz önce verdiğim örneklerle, özellikle, anlatmaya çalıştığım konu budur
değerli arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarlara geçemedik
bir türlü!
KORAY AYDIN (Devamla) - Siz o dolar
işlerini çok iyi bilirsiniz; çünkü, İslamî kurduğunuz o derneklerle yurt
dışında topladığınız dolarlarla dolandırdığınız milletler, sizi mahkemelerde
dava ediyor şimdi.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Birbirinizi çok
iyi tanıyorsunuz.
KORAY AYDIN (Devamla) - Bir de burada
konuşuyorsunuz! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Siz kimi
alkışlıyorsunuz?!
KORAY AYDIN (Devamla) - Senin de mutlaka
öyle bir bağlantın vardır; çünkü, çok diline dolanmış bu dolar işi.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Kız kardeşinin
parasından bahset.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, o dönemde bakanlığımda yapılan bu operasyon, siyasî bir
operasyondur. Özellikle koalisyon ortağı olan o dönemki Anavatan Partisine
karşı, beyaz enerjide, Milliyetçi Hareket Partisinin takındığı tutuma karşı, Anavatan
Partisinin bir misillemesi şeklinde cereyan etmiştir ve o dönemde basında
yönlendirme, benimle ilgili, iki konuda olmuştur. Bunlardan bir tanesi “bakanın
bu işlerle bir ilgisi yok; ama, bakan oldu şirket kurdu” diyerek yapılan bir
yönlendirme; bir diğeri de “işyerlerinden deprem bölgesindeki müteahhitlere mal
sattı” şeklinde yapılan yönlendirmedir.
Değerli arkadaşlar, ben, üniversiteyi
bitirdikten sonra iki sene mühendislik yaptım ve daha sonra 26 Mayıs 1982'de
ticarete başladım. Beş yıl petrol ticaretiyle uğraştım. 1986'da babamın adına
bir inşaat şirketi kurduk; ben onunla hiç devlet işi yapmadım, tamamen yap-sat
türünden inşaat faaliyetleriyle uğraştık. Arkasından, 1987'de inşaat
malzemeleri üzerine bir firma kurdum. Bu firmalarım, 1985'te mülkiyetini satın
aldığım yerlerde faaliyetlerini sürdürüyor. Hepsinin mülkiyeti 1985'te ve
1986'da alınmıştır. İşyerlerinin tapusu bana aittir.
Değerli arkadaşlar, daha sonra, 1995'te,
Rüzgârlı Sokakta mülkiyeti kendime ait
olan yerde kurduğum inşaat malzemeleri firmamın, Sincan'da, o zamanki Genel
Başkanımız rahmetli Alparslan Türkeş'in açılışını yaptığı törenle bir şubesini
açtım.
CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Mal beyanında
bunlar var mı; bunları açıkla!
KORAY AYDIN (Devamla) - Dikkat edin
değerli milletvekili arkadaşlarım, daha sonra, 1998 yılında; yani, seçimlerden
önce, bu firmamın ikinci bir şubesini de Büyük Sanayide açtım. Hani "bakan
oldu şirket kurdu" dedikleri firma var ya, odur değerli arkadaşlar. Benim
1998'de, seçimlerden önce kurduğum
firmadır. Daha sonra, bu şirketimin şube statüsünden çıkarılıp şirket statüsüne
geçirilmesinin sanki yeni bir şirket
kurulmuş gibi topluma takdim edilmesi, siyasîlerin nasıl kolayca
karalanabildiklerini, nasıl kolayca iftiralara maruz kalabildiklerini gösteren
çok güzel bir örnektir değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, "bakan oldu
şirket kurdu" denilen olay budur. Kaldı ki, bugün Türkiye'de, başbakan
olup şirket kuranlar var.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Çok doğru.
KORAY AYDIN (Devamla) - Evet, başbakan
olup şirket kuranlar var.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Gofret şirketi!
KORAY AYDIN (Devamla) - Allah'a şükürler
olsun, biz öyle bakan olup şirket filan da kurmadık, öyle bir şey de yapmadık;
ama, bugün başbakan olup şirket kuranlarla ilgili, susturulmuş medya olduğu
için, ses çıkmaması, bu AKP'li arkadaşları aldatmasın. Göreceksiniz, o sustu
zannettiğiniz medya, gün gelecek, sizi, armut ağacı gibi silkeleyecek ve
elinizde hiçbir şey de kalmayacak. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
verin, ondan sonra...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Başbakanın elli
senedir şirketi var.
KORAY AYDIN (Devamla) - Başbakana gelince
elli senedir oluyor da, bize gelince niye olmuyor?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Bu önergeyi CHP
vermiş arkadaş, AK Parti vermemiş ki!
KORAY AYDIN (Devamla) - Benim CHP'yle
problemim yok.
Ben, sizden, sonra, yardım da istemiyorum
burada.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Soruşturma
önergesi teklifi CHP'nin arkadaş.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, diğer bir konu da, benim işyerlerimden, deprem bölgesindeki
müteahhitlere mal sattığımla ilgili suçlamadır. Beni en çok üzen, Allah
şahittir ki, kalbimin taa derinliklerinden yaralayan suçlama da budur. Böyle bir
şey olabilir mi değerli arkadaşlar, kim yapabilir bunu?!
Komisyon, benim bütün defter kayıtlarımı
istedi. Aslında, benim şirketlerim vergi barışı yapmıştı, benim defterleri
verme mecburiyetim yoktu. Sonra düşündüm, dedim ki, tam fırsat, verelim bu
defterleri, bu arkadaşlar incelesinler, böyle bir şeyin olmadığını kendi
gözleriyle görsünler ve bunu da onlar tasdik etsinler istedim. Götürdük,
defterlerimizi verdik.
Maliyeden müfettişler getirdiler, çok
derinlemesine incelemeler yaptılar değerli arkadaşlar, didik didik ettiler.
Benden mal alan müteahhitlerin karşılıklı faturalarını bile istediler, tam bir
tetkik yaptılar. Onun neticesinde, o sizlere dağıtılan soruşturma komisyonu
raporu kitapçığı var ya, oraya, komisyon, benim mağazamdan mal aldığını tespit
ettikleri 9 tane firmanın adını yazmış. Aslında, 9 tane değil; kimisi almış 6
milyar, 5 milyar, onları bile yazmışlar; topu topu 5 tane. Bu 5 tanenin de
değerli arkadaşlar, 3 tanesi, benim yıllardan beri devamlı müşterim. Komisyona
faturalarını da gönderttim o firmaların; yani, 1998'de almış benim firmamdan,
1997'de almış, 1996'da almış; benim devamlı müşterim. Geriye kalıyor topu topu
2 tane. Yahu, binlerce müteahhidin içerisinde, 2 kişiyi örnek alarak bunu
söylemenin mümkün olmadığını hepiniz biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu komisyondaki
arkadaşların, buraya çıkıp, her konuda kafa karıştırıcı ifadelerle söz
söyleyeceklerine, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın, bu işyerlerinden
deprem bölgesindeki müteahhitlere mal sattığı iddiası doğru değildir, bu
arkadaşımız iftiraya uğramıştır, biz de defterleri inceledik, böyle bir şeyin
olmadığını gördük demeleri, bir hakkın teslimidir. Hep suçlayarak, siyasetin
arkasına saklanıp, rakiplerinizi, elinize fırsat geçirmişken iftiralara boğmak
doğru değildir değerli arkadaşlar. Bunun iki taraflı olarak yapılması, bu
haliyle de bir mecburiyettir; ama, komisyondaki arkadaşlarım, bu hakkı teslim
etmekten kaçmışlardır.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarlara geçemedik
daha; biz onu bekliyoruz.
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Dolarlar
hoşuna gitti!
AHMET YENİ (Samsun) - Bak, CHP'li
milletvekili "hoşuna gitti" diyor.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Türkiye'de her şey çabuk unutuluyor. Hatırlayın, 17 Ağustos
1999'da, Türkiye bir deprem yaşadı. Biz, o zaman, daha yeni bakan olmuştuk ve o
depremle Türkiye yıkıldı, bir bölgesi yıkılmadı; o depremin muhatabı milyonlarca
insan oldu; onbinlerce ev yıkıldı değerli arkadaşlar, onbinlerce... Konya'da
çöken bir apartmanın enkazını, altı ay evvel, AKP'li arkadaşlar birbuçuk ayda
kaldırdılar. Zümrüt Apartmanı mıydı?.. Birbuçuk ayda kaldırdılar... O zaman,
gazete manşetlerini hatırlayın. "Bu işin enkazı iki senede kalkmaz"
diyen gazete manşetlerine karşı, o enkazı altı ayda kaldırdık.
Çabuk unutuluyor dedim. O zaman,
yüzbinlerce insan dışarıda kalmıştı değerli arkadaşlar, yüzbinlerce insan...
Türkiye, bugüne kadar, böyle büyük bir felaketle hiç karşılaşmadığı için,
eldeki çadır stoklarına, bütün dünya ülkeleriyle yapılan temaslara rağmen, elde
olanlar alınmasına rağmen, onbinlerce insan açıkta kalmıştı. Düşünün, önümüz de
kıştı ve o bölge yağmurlu bir bölgeydi. Bir yandan yağmur yağıyor, bir yandan
da soğuk hava etkisini gösteriyordu. Biz, o zaman, bir karar aldık, geçici
barınma yapacağız dedik. 17 Ağustosta deprem oldu. Ben, 1 Eylülde prefabrike
konutların takdimini yaptım. Arkasından, yerlerini bulduk, haritalarını
çıkardık, buralara kalıcı altyapı yaptık, kanalizasyonunu, suyunu, elektriğini
çektik ve 30 000'e yakın prefabrike konutu yaparak, yaklaşık 200 000 insanımızı
oralarda barındırdık. Ben, sabah çıkıp bölgeye gidiyordum, gece dönüp gelip
evimde yatıyordum. Oradaki insanların takdirini, soğukta kalmış insanların
ıstırabını yakınen tanıyan biriyim.
Burada, bir sözcü arkadaş çıktı "boşu
boşuna prefabrikeler yaptın" dedi. Herhalde, Yalova milletvekiliydi
arkadaş...
MUHARREM İNCE (Yalova) - Anket yaptınız,
ankete uymadınız!..
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşım,
sen, Bursa'da, Çelik Palas Otelinde mi yatıyordun o deprem sırasında?! Sen,
Bursa'da, Çelik Palas Otelinde mi yatıyordun?! Yapılan 7 000 tane prefabrikenin
7 000'i de doldu ve oralarda, fakir fukara, evi olmayan, kiracı olup evi
yıkılan insanlar kaldılar. Hâlâ, prefabrike konutlarda en az 50 000 insan
kalıyor. Depremin üzerinden beş sene geçti AKP'li arkadaşlar! Madem gerek
yoktu, çıkarsanıza onları oralardan. Geçenlerde, çıkarmaya kalktılar, halk
ayaklandı, çıkarma teşebbüsü başarısızlıkla neticelendi; hâlâ orada kalıyorlar.
Çıkarsanıza!.. O, o dönemde yapılan en doğru iştir ve ilk defa, 30 Kasım
denilerek, tarih verilerek, insanların önüne bir hedef konularak, devlet
sözünün yerine getirildiği miladî bir tarih olarak da hafızalarda kalacaktır.
Değerli arkadaşlar, arkasından, kalıcı
konutları yaptık. Kalıcı konutları, rasgele bulduğumuz yere yapmadık. Bugün,
gidin, Düzce, 7 000 konutuyla, Yeni Nalbantoğlu bölgesinde 40 000 insanın
yaşadığı yeni bir şehir olarak ortada. İstanbul'a giderken, yolu düşen
arkadaşlar bir sapsınlar da oralara girsinler. Bir şehri, dağlık bölgeleri
nakış gibi işleyerek, yeraltını yaparak, en ileri teknolojiyi kullanıp üstünü
yaparak, geniş caddesi ve yollarıyla yepyeni şehirler kurduk oralarda; Bolu
öyle, Sakarya öyle, Kocaeli öyle, Yalova öyle.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Yüzde 80'i boş
duruyor, kimse oturmuyor Sayın Bakan.
KORAY AYDIN (Devamla) -Değerli arkadaşlar,
insanlar kadirşinaslıklarını da gösterdi. Bakın, benim bakanlığım döneminde,
ilkönce, o zaman Fazilet Partili olan Sakarya Belediye Başkanı bana fahrî
hemşerilik beratı verdi; arkasından, Fazilet Partili olan Gölcük Belediye
Başkanı bana fahrî hemşerilik beratı verdi; arkasından, Fazilet Partili olan
Düzce Belediye Başkanı bana fahrî hemşerilik beratı verdi; arkasından, DSP'li
olan Bolu Belediye Başkanı bana fahrî hemşerilik beratı verdi; arkasından da,
Anavatan Partili olan Yalova Belediye Başkanı. Bu bölgedeki hizmetlerimizin
takdiri ve gece gündüz verilen bir emeğin, o insanlar tarafından kalbî
teşekkürüdür bunlar; yoksa, başka bir önemi yoktur.
MUHARREM İNCE (Yalova) - İş gördürme
yöntemi!..
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şimdi, sizlere, soruşturma komisyonu kitapçık dağıttı. Bu kitapçıkta,
deprem bölgesiyle ilgili hiçbir suç isnadı var mı? Şu yapılmış, bu almış diye
bir satır yazı yazabilmişler mi?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Onlar kapsam
dışı!
KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın Zeki
Ergezen, komisyona geldi "deprem bölgesindeki işlerle ilgili hiçbir şey
bulamadık, her iş çok iyi yapılmış" dedi; gazetelere yansıdı, gazete
haberleri bunlar. Değerli arkadaşlar, bu da, bu işlerin yerinde ve doğru yapıldığının
bir göstergesidir.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarları izah et!
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şimdi, benimle ilgili verilmiş olan soruşturma önergesiyle
birlikte, mal beyanımla ilgili olarak da bir önerge verildi. Bunun da, benimle
ilgili daha önce bir soruşturma komisyonu kurulduğu için, ikinci defa açılmasından
farklı kılmak amacıyla verildiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, benim vermiş olduğum
mal beyanlarım komisyonun elinde; onları ben yazdım, hepsinin altında benim
imzam var, ben, onların hesabını kuruşuna kadar veririm, ondan hiç kimsenin
şüphesi olmasın.
Değerli arkadaşlar, benimle ilgili,
soruşturma komisyonundaki isnat, benim 1999'da verdiğim mal beyanım ve ondan
sonra 2002, 2003, bir de komisyona verdiğim 2004 yılındaki malvarlıklarıyla
sınırlıdır. Komisyon, inceledi, bunlar arasında bir fark olmadığını, bütün her
şeyin örtüştüğünü gördüğü için, baktı ki, buradan bir netice alamayacağız,
nasıl kafa karıştırırız; gittiler taa 1995 yılına. 1995 yılındaki mal beyanımla
1999'u karşılaştırmaya çalışarak kafa karıştırma yöntemini seçti kendisine.
Değerli arkadaşlar, ben, aslında, isnatla
sınırlıyım, bunları burada söylemek mecburiyetinde değilim; ama, kamuoyunun
bilmesi bakımından ilaveten, artı olarak söyleyeceğim. Benim 1995 yılında
verdiğim mal beyanımda, Dikmen Yıldız'da şahsıma ait olan 9 parseldeki 45 konut
ve 22 işyerinden olan yap-sat karşılığı yapılmış bir sözleşme benim
tarafımdan mal beyanıma yazılmıştır.
Değerli arkadaşlar, ben, bu işi 9 Aralık
1993'te aldım. 9 Aralık 1993'te noterden kat karşılığı anlaşmasını kat
malikleriyle yaptım. 9 Aralık 1993... 1995'teki mal beyanımda da bunu
gösterdim. Sonra, milletvekili olmadığım bir dönem, 1995-1999 arası, planlarını
çizdirip yapımına başladığım bu yerlerden 1997'de, 1998'de, yine Dikmen'de
yaptığım 32 daireli bir inşaattan -ki,
o da gene 1995 mal beyanımda var- sattığım 8 daire, bir de, bu, demin
bahsettiğim yerde 9 blok olup 6 bloğunda inşaat yaptığım yerlerden de 14
dilimini sattım. 14, 8 daha ne yapar; 22. 22 daire ve işyeri, dükkân.
Buralardan aldığım paraları da getirdim
1999'daki mal beyanıma yazdım. Şimdi, komisyon diyor ki, bunları nereden
yazdın? Yahu, ben, komisyonda size anlatmadım mı, bu 22 yerden, sattığım yerden
bunları aldım diye. Niye burada bunları kullanmıyorsunuz da, kamuoyunu tek
taraflı yönlendirmeye çalışıyorsunuz?!
Kafanıza koydunuz, Yüce Divana
gönderecekseniz gönderin. Ben, bunları, size, savunma olarak da yapmıyorum
burada. Bizim veremeyecek hesabımız yok. Gideceğiz, hesabımızı verip geleceğiz.
Siz, hesap vermeyenlerle de sonra görüşeceğiz, o hesap vermekten kaçanlarla.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar...
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarlara, dolarlara
gel.
KORAY AYDIN (Devamla)- Senin dolar
bağımlılığın var; anlaşıldı zaten. Senin dolar bağımlılığın var. Hangi yeşil
sermayeyi temsil ediyorsun, ona bir bakmak lazım senin. Senin de yakında
Almanya'da ve yurt dışında dolandırdıkların çıkar piyasaya.
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, böyle
bir şeyim yok benim.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu kadar izahı yaptık, biz, komisyondaki ve Komisyon Başkanı
arkadaşımızı bir türlü ikna edemedik, ikna olmuyor arkadaşımız. Düşündüm
taşındım, ben bunu... Çok açık, yani, bunun anlaşılmaması için insanın ya
matematik bilmiyor olması lazım ya da art niyetli olması lazım. Yahu, ben bu
kadar anlattım da, bu arkadaşlar niye ikna olmuyorlar diye düşündüm, taşındım,
sonra buldum.
Değerli arkadaşlar, ben, bu mal beyanımı
çocuklarımın sünnetinde gelen altınlarla izah etseydim, o arkadaşlar bu işi çok
iyi anlardı! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Anlamamalarının
arkasında yatan, benim mal beyanımı, çocuklarımın sünnetinde takılan altınlarla
izah etmememdir!
Ben, Ankara'da, tam 544 tane daire yaptım,
tam 544 tane daire. Oralardan kazandığım paralarla o işlerimi yaptım. Şimdi,
bir şey bulamadılar ya, kafa karıştıracaklar... İstanbul'da benim kız
kardeşimin kocası var. Değerli arkadaşlar, bu arkadaşım, Mekan yataklarının
sahibi Metin Kaya Çağlayan'ın oğludur. Metin Kaya Çağlayan, biliyorsunuz,
medyatik bir kişidir, Türkiye'nin en büyük arazi zengini olarak, sık sık
televizyon kanallarına çıkan, konuşan ve Türk kamuoyunun da yakından tanıdığı
bir isimdir. Onun oğlu, hesabındaki -hesap da çok eskiden geliyor- 800 000
doları bozdurmuş, bankaya yatırmış; ondan sonra da, repoda kullanmış, hisse
senedi almış, satmış, büyümüş, büyümüş, büyümüş; iki sene sonra, bu, 2 trilyon
130 milyar lira olmuş... Bunu yakalamışlar; bunu burada söylüyor. Niye
söylüyorsun bunu?! Sayın Komisyon Başkanı, ayıp değil mi?! Senin
kayınbiraderinin bankada bir parası varsa, seni ilgilendirir mi?! Sen de bir
sanayicisin, sen de bir işadamısın! Böyle kafa karıştırmaya... Saldıracaksan,
direkt saldır. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sen
saldırıyorsun.
KORAY AYDIN (Devamla)- Sen, eğer, Yüce
Divana gönderme kararını tepeden aldıysan, onu bana mertçe yap, böyle yollara
sapmana gerek yok.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Miting
meydanlarında değiliz, Genel Kuruldayız.
KORAY AYDIN (Devamla) - Biz, zaten, hesap
vermekten kaçan insanlar değiliz. Biz, hesap verebileceğimizi, bakanlıktan ve
milletvekilliğinden istifa ederek göstermiş insanlarız. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Koray, lütfen, savunmaya
devam edin.
Arkadaşlar, lütfen, hatibe müdahale
etmeyelim.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, oraya ne yazdıysam ben yazdım. Hiçbiri izaha muhtaç değildir,
hepsinin izahı vardır. Cenabı Allah nasip edecek, biz o izahı yapacağız.
"Halka gidin" dedi ya, değerli arkadaş burada bağırıyordu. Halkın
bağrında siyasetin nasıl yapıldığını o zaman göreceksiniz! Bu boş şeylerinizi
meydan meydan gezip, halka anlatmak da bizim boynumuzun borcudur.
SONER AKSOY (Kütahya) - Biz 3 Kasımda
gördük, siz neredeydiniz?
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakın, şimdi, buradaki komisyon üyesi arkadaşlar bir sürü şey
anlattılar. Şimdi, bakın, İstanbul Bayındırlık Müdürlüğü ihale yaptı değerli
arkadaşlar, Sayın Zeki Ergezen yaptı. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar, iyi
dinleyin; yani, muhalefette eksikleriniz var. (CHP sıralarından gürültüler)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Bizim işimize
karışma.
KORAY AYDIN (Devamla) - Gitmiyorsunuz
üzerlerine.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, 19 grup
iş, teklifler verilmiş. En düşük teklifi verenler ile ihaleyi verdikleri
kişiler arasında tam 28 trilyon lira fark var; yani, işin keşif toplamı 88
trilyon lira, en düşük teklifi verenlerin rakamı 60 trilyon lira, onların işi
verdikleri kişilerle bunlar arasında tam 28 trilyon lira fark var.
Değerli arkadaşlar, bunu nasıl yaptılar
biliyor musunuz; İhale Kanununda bir madde var "en düşük teklif
sorgulanır" şeklinde. O zaman iyi niyetle oraya yazılmış, maceracı
insanların elenmesi amacıyla oraya yazılmış bir madde. Bu arkadaşlar "en
düşük teklif sorgulanır" maddesini sorgulamışlar, sorgulamışlar, işi,
gelmiş 32 nci sıradaki almış; işi, gelmiş 27 nci sıradaki almış; işi, gelmiş 25
inci sıradaki almış; yani, işi kime vermek istiyorsa, oraya kadar sorgulamış.
27 nci sıradakiyle 26 ncı sıradaki arasında da doğru dürüst fark yok, diyelim 3
milyar liralık fark var; neyi kıyas aldın da ona verdin, izahı yok.
AHMET YENİ (Samsun) - Kendi dolarlarının
hesabını yap.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şimdi, bakın, Sayın Bakanımız bir de Erzurum'da ihaleler yaptı.
Değerli arkadaşlar, Erzurum'da yaptığı ihalelerin hepsi davet usulü, hepsini
davet usulü yapmış. Şimdi, Komisyon Başkanını dinledim, geldi burada diyor ki:
"Sayın Koray Aydın döneminde ihalelere 9 kişi, 10 kişi katılıyordu; düşük
sayıda insanları katarak rekabeti ortadan kaldırmış." Değerli arkadaşlar,
bakın şimdi Sayın Zeki Ergezen'in ihalelerine: 5 kişi çağırmış, 6 kişi
çağırmış, 4 kişi çağırmış, 2'si iptal; yani, 2 kişinin verdiği teklifle ihale
gerçekleşmiş. Hepsi böyle; 5 firma, 6 firma, 7 firma, en fazla verilen 7 firma,
hepsinde de 2 tane, 3 tane iptal var; yani, ihaleyi alan firmalar, katılıp,
teklif veren 2 firma, 3 firma, maksimum 4 firma. İşte, listesi burada, isteyene
veririm.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Komisyon
Başkanına soruyorum: Sayın Başkan, bu yolsuzluk mu oldu? Sayın Zeki Ergezen
yolsuzluk mu yaptı? Yani, sizin ifadenizle, biz, yolsuzluk yaptıysak, Sayın
Zeki Ergezen de, o zaman, katmerli yolsuzluk yaptı. Bunun başka izahı var mı?
Anlatımınızdan, takdim ediş tarzınızdan, bundan başka bir sonuç çıkar mı;
çıkmaz.
Bakın, Millî Eğitim Bakanlığı ihale yaptı;
bu, çok yakında oldu; 400 trilyonluk bir ihale. 379 trilyon lira, işlerin
keşiflerinin ilk rakamları, müteahhitler kırmış, kıranların fiyatları 283
trilyon lira, arada tam 86 trilyon lira fark var.
Değerli arkadaşlar, en düşük teklif veren
arkadaşlarla ben görüşüyorum, en düşük teklif verenler bile, bu işten çok ciddî
para kazanacaklar. Hep şişirilmiş rakamlar, çok iyi para kazanacaklar.
Vermediler oralara; yine, bu "en düşük teklif sorgulanır" yönteminden
hareketle, işi 19 uncu, 25 inci, 32 nci, 35 inci sıradaki firmalara verdiler.
Sorgulaya sorgulaya yoruldular, taa 35 inci sıraya gelinceye kadar. Bütün
müteahhitler ayaklandı. Hürriyet Gazetesinde Yalçın Bayar tam 6 gün üst üste
"Millî Eğitim 1, Millî Eğitim 2, Millî Eğitim 5, Millî Eğitim 6" diye
yazı yazdı. Şimdi, bütün müteahhitler mahkemelere gidiyorlar; ama, bunlar,
onayladılar. Bu kadar yazıya, bu kadar gürültüye, bu kadar çıkan pis kokuya
rağmen, bunu onayladılar ve onaylayınca... Gazete haberleri elimde; ama,
teferruata girmek istemiyorum. Sayın Millî Eğitim Bakanının yakın
arkadaşlarının firmalarına kadar hep gazetelerde isimleri çıktı; hep AKP
çevresinden, onların büyükşehirlerde kazandığı tecrübeden dolayı kayırdıkları
firmaların listeleri çıktı. Hepsi orada...
Değerli arkadaşlar, yasaklı firmaya bile
davetiye gönderdiler. Burada ismi var, firmayı deşifre etmeyeceğim. Yasaklı
firmaya bile davetiye gönderdiler. Aynı kişinin...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)- Siz de
gönderdiniz.
KORAY AYDIN (Devamla)- Biz de
gönderdiysek, sen de bul çıkar, söyle.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bayındırlık
Bakanı, Eskişehir'e atadığı Bayındırlık İl Müdürünü müteahhitlik yaptığı için
soruşturmaya aldı şimdi. Kendi atadı müteahhidi. Emekli olmuş kişi, inşaat
firması kurmuş, müteahhitlik yapıyor. Aldı oradan onu, Bayındırlık İl Müdürü
yaptı. Adam tam gaz devam müteahhitliğe... Hem Bayındırlık İl Müdürü hem
müteahhitlik devam ediyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir)- Yakışır!..
Yakışır!..
KORAY AYDIN (Devamla)- Sonra, Eskişehir'de
gazetelerin hepsi bunu manşetlere taşıdı. Kendisi de soruşturma açtı. Şu anda
soruşturma heyeti orada.
YEKTA HAYDAROĞLU (Van)- Yalan
konuşuyorsun.
KORAY AYDIN (Devamla)- Niye yalan olsun?
Değerli arkadaşlar...
YEKTA HAYDAROĞLU (Van)- Yalan
konuşuyorsun.
KORAY AYDIN (Devamla)- Soruşturmasını
yapsın bakalım. Yalan mı doğru mu, çıkar ortaya. Sonra da açığa alacak onu.
Doğru, sonra da açığa alacak. O soruşturmayı durup dururken açmadı oraya; açığa
almak için yaptı.
AHMET YENİ (Samsun)- Kendi hesabınızı
verin de...
KORAY AYDIN (Devamla)- Değerli arkadaşlar,
bir de, bölünmüş yol komedisiyle karşı karşıyayız. Tam bir komedi.
AHMET YENİ (Samsun)- Dolarların hesabını
bekliyoruz.
KORAY AYDIN (Devamla)- Yemin ediyorum,
ileride fıkralar yazılırken, bu bölünmüş yolla ilgili karşınıza en az 500 fıkra
çıkacak, en az 500 fıkra çıkacak. Yahu, delik deşik oldu yollar, delik deşik
oldu yollar, bir daha yama. Bir ay sonra gene delik deşik, bir yama daha, bir
yama daha, bir yama daha... Astarından pahalıya geldi. Yama atarak da
yorulacaklar. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, Sabah Gazetesi bunu
manşetten haber olarak verdi de, Sayın Bayındırlık Bakanı Zeki Ezgezen
"özür dilerim" demedi mi? Niye bağırıyorsun olduğun yerde? Özür
diledi "hatamı kabul ediyorum" dedi. Yani, onun hatasını kabul ettiği
bir konuda senin oradan bağırmana ne gerek var?!
AHMET YENİ (Samsun)- Hesabınızı
bekliyoruz.
KORAY AYDIN
(Devamla)- Yani, milletin parasını çarçur ettiyseniz, gün gelecek, sizi buraya
getiren çoğunluk, başkalarını da getirecek, bunun hesabı o zaman sizden
sorulacak; sanmayın ki, sorulmayacak.
AHMET YENİ (Samsun)- Siz kendinizi
savunun.
KORAY AYDIN (Devamla) - Bu açtığınız
yollardan sizler de geçerek buralara geleceksiniz.
BAŞKAN - Sayın Aydın, bakın, sataşma
yoluna gidiyorsunuz. Siz, savunmanıza dönün. Rica ediyorum...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Rahat olun Sayın
Bakan; biz hesabımızı bugün de veririz, yarın da veririz. Rahat olun; siz,
kendi hesabınızı verin.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bir yandan da toplukonut atağı devam ediyor. 100 000 konut
yapılacak ya, plansız, programsız toplukonut atağı bir yandan devam ediyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Bakan, biz
hesabımızı veririz.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, plansız, yine, şova yönelik... Bakın, Bitlis'in Rehva düzlüğünde, 285
tane konut yapıldı.
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
verin!
KORAY AYDIN (Devamla) - Altyapısı yok,
elektriği yok, fosseptik yoluyla kanalizasyonunu halletmişler. Satışa
çıkardıkları bu konutlara da 3 kişi müracaat etti, 3 kişi!.. Bitlis-Tatvan'daki
öyle, Urfa birinci etapta yaptıkları aynı; hemen hepsi aynı durumda. Demek,
devletin verdiği imkânı bu şekilde...
(Başkan tarafından hatibin mikrofonu
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın, mikrofonu
kapatıyorum.
Siz, burada, savunma yapmıyorsunuz, hakarete
varan çirkin iddialarda bulunuyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Eğer, bu kürsünün önemine binaen son
sözlerinizi savunma olarak söyleyecekseniz mikrofonu açacağım; aksi taktirde,
66 ncı maddeyi uyguluyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Savunma yapıyor.
BAŞKAN - Buyurun, savunmanızı yapın.
KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, bir
de zincir gönderelim de, bir de beni zincirleyin bari! (AK Parti sıralarından
gürültüler, "Ne alakası var" sesleri) Böyle bir usul yok burada.
Benim savunma hakkımı burada kısıtlayamaz!
BAŞKAN - Sayın Aydın, burası, kürsü,
savunma için size tahsis edilmiştir, bu imkân verilmiştir. Başka partilere
hakaret, kişilere, bakanlara hakaret edemezsiniz.
KORAY AYDIN (Devamla) - Bunlar konuşulacak
ki, gerçekler ortaya çıksın. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Aydın, savunmanızı yapıyor
musunuz yapmıyor musunuz?
KORAY AYDIN (Devamla) - Savunmamı
yapıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, o zaman, esasa geçin.
Sayın milletvekilleri, sizi de özellikle
ikaz ediyorum; Sayın Hatibe sataşma, yeni bir sataşmaya sebep oluyor. İktidar
olarak da, lütfen, buna dikkat edelim arkadaşlar.
Buyurun; ama, savunma sadedinde
konuşmanıza devam edin.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan,
kim sataşıyor; kimsenin sataştığı yok.
KORAY AYDIN (Devamla) - Bugünkü AKP
İktidarı, değerli arkadaşlar, hazıra konmuş bir iktidardır. Hazıra kondu
bunlar... (AK Parti sıralarından gürültüler)
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Ne alakası var!
AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını
ver, dolarların!..
RECEP GARİP (Adana) - Kim oluyorsun sen!..
O kürsü sana kendini savunman için verildi!..
BAŞKAN - Buyurun, savunmanıza devam
edin...
KORAY AYDIN (Devamla) - Belki de
döveceksin beni öyle mi sayın milletvekili?!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - MHP'liler
burada silah çekip adam...
RECEP GARİP (Adana) - Kendini müdafaa et,
kürsüde o söz, kendini savunman için verildi!
KORAY AYDIN (Devamla) - Belki de döversin
beni! Öyle... Sen çok sert birine benziyorsun! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Eski Meclis
değil burası!..
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, bakın,
hatibin ne dediğini anlayamıyorum... Hatibin ne dediğini anlayamıyorum,
arkadaşlar, lütfen.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - Kendi hesabınızı
verin, kendi!..
ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz hesabımızı veririz
zamanı geldiğinde; siz hesabınızı verin, sıra sizde. Şu anda hesap sırası
sizin.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu söylediklerim, gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olacak
hususlardır. Bunlar konuşulacak ki, gerçekler ortaya çıksın. Bunların
konuşulmasından niye rahatsız oluyorsunuz! Yani, sizin o kadar asılsız, astarsız,
hiçbir mesnedi olmayan suçlamalarınıza -her şey de elinizde- biz katlanıyoruz
da siz bu kadarcığına bile tahammül edemiyorsunuz.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Cevap
vereceksin, cevap!
BAŞKAN - Sayın Aydın, işte, asılsız
suçlamalar varsa, siz, onlara cevap verin; ama, bunun ötesinde itham, iddia ve
isnatlarda bulunma yoluna gitmeyin, bu Meclisin mehabetine uygun bir konuşma
yapmanızı rica ediyorum. Siz, kendiniz, iddialara karşı cevabınızı verin.
Arkadaşlar, sizden de rica ediyorum,
sükûneti muhafaza edin...
KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, sen,
bu şekilde davranacaksan, o zaman mikrofonu kapat, ben de selamlayıp ayrılayım
buradan!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - "Sen" ne
demek! Sen, nasıl bakanlık yaptın?! Ne demek "sen"?!
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz biliyorsunuz ki,
bu makama "sen" diye hitap etmek gibi, saygıyı aşan bir tavırda
bulunamazsınız. Son sözlerinizi alıyorum ve 66 ncı maddeyi uyguluyorum
üzülerek. (CHP sıralarından gürültüler)
(Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray
Aydın kürsüyü terk etti)
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen gitmeyin, 66
ncı maddeyi uygulamak istiyorum... Gitmeyin efendim... (CHP sıralarından
"savunma hakkı var" sesleri)
Sayın milletvekilleri... (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan,
savunmayı engelleyemezsiniz; oylamaya sunun.
BAŞKAN - Efendim, uygulayacağım işte, o
maddeyi oylarınıza sunacağım...
Sayın milletvekilleri, her ne kadar Bakan
kürsüyü terk etmiş ise de, ben, 66 ncı maddeyi uygulayarak Genel Kurulun
kararını almak üzereyken, Sayın Bakan, bu bildirimim üzerine, görüyorsunuz ki,
kürsüyü terk etmiştir. Kürsü açıktır...
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Siz terk
ettirdiniz!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, şu
anda bir eylem yapmaya, oylama yapmaya gerek yok.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ne demek Sayın
Başkan!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Ben oy vereceğim,
vicdanî sorumluluğum var; savunmaya engel oluyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, engel olmuyorum.
Olmuyorum efendim, engel olmuyorum...
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Soruşturmayı siz
yaptırıyorsunuz, kendinize hakaret ettiriyorsunuz!
(CHP sıralarından "Sayın Başkan,
savunmayı engelleyemezsiniz" sesleri)
BAŞKAN - Efendim, biz engel olmadık.
Efendim, defaatle...
İSMET ATALAY (İstanbul) - Siz terk
ettirdiniz Sayın Başkan!
BAŞKAN- Kürsüyü o terk etmiştir.
Efendim, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 21.15
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 15 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
670 sıra sayılı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1. - Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan
ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk
iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı
zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin
Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine
uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu
Raporu (9/8) (S. Sayısı: 670) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi,
soruşturma komisyonu raporu üzerindeki müzakerelerde, Sayın Bakanın, ilgili
bakanın, eski bakanın, başbakanın savunması süresizdir.
Bu çerçevede, Sayın Bayındırlık eski
Bakanı Koray Aydın, davet üzerine Genel Kurulumuza katılmış, kendi talebiyle
savunmasına başlamıştır.
Daha önceki oturumda, bildiğiniz gibi,
savunma sadedinde konuşma yapan Sayın Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray
Aydın'a, savunma sınırlarını aşarak yapmakta olduğu konuşma sebebiyle,
İçtüzüğümüzün 66 ncı maddesi hükümleri olan, konuya gelmeyen milletvekilini
ikaz babında hatırlatmada bulunduğum sırada, Sayın Bakan, eski Bakan, bu ikazım
sırasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Makamına da ayrıca
"sen" diye hitap etmek suretiyle bir tavır koyarak, kürsüde
mikrofonun açık ve konuşmanın devam ettiği bir sırada, benim kendilerine 66 ncı
maddeyi hatırlatmak üzere ikazda bulunduğum sırada, kürsüden ayrılmıştır. (CHP
sıralarından “öyle olmadı” sesleri) Savunma kutsaldır ve Sayın Bakanın... (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Siz sözünü
kestiniz, mikrofonu kapattınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Bakanın konuşması da
süresizdir.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sözünü kestiniz!
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Gönderdiniz!
BAŞKAN - Bu çerçevede, kendilerini,
savunma yapmak üzere, tekrar kürsüye davet ediyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Savunma hakkım
kapatıldı iddiasıyla gitti efendim.
BAŞKAN - Gelebileceği süre kadar elbette
kendisini bekleyeceğim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan,
tekrarlayın.
BAŞKAN - Görevli arkadaşlarımız Sayın eski
Bakana bilgi versinler; gereği kadar bekliyorum efendim. Savunmalarını, yine
İçtüzük çerçevesinde bu Genel Kurulda yapmaya devam edeceklerdir.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan,
bulunduğum yerden kısa bir açıklama yapabilir miyim?
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, usul
hakkında söz istiyor...
BAŞKAN - Açıklama mı yapmak istiyorsunuz?
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Evet efendim.
BAŞKAN - Yerinizden, buyurun.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, ilk
defa, bir yeni durumla karşılaşıyoruz. Hakkında soruşturma komisyonu raporunun
tartışıldığı bir aşamada, savunma hakkını kullanmak üzere söz alan eski Bakan
Koray Aydın, savunmasını, bu duruma göre tamamlayamamış bulunuyor. Nitekim, siz
de zaten, biraz evvel oturumu açarken,
savunmasına devam etmek üzere kendisini davet ediyorum dediğiniz için, Meclise
de ara verildiği için, kendisinin bu toplantıya katılamayış sebebi de kesin
olarak tarafımızdan bilinmediğine göre, kendisinin de yeniden bir söz alabilme
şansı olup olmadığı konusunda kesin bir kanaate sahip olmaması için de çeşitli
nedenlerin bulunduğunu dikkate alırsak, Yüce Mahkemede konu tartışılırken,
ilgili Bakanın savunma hakkını sonuna kadar kullanamadığı gibi bir durum söz
konusu olabilir ve böylece de, bu gerekçeyle de, bu davayla ilgili olumsuz bir
sonuç ortaya çıkabilir; yeniden, Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edilmesi
gibi bir tehlike söz konusu olabilir. O nedenle, bu konuyu yeniden
değerlendirerek, ilgilinin savunmasına devam etmesi için kendisine bir tebligat
yapılıp, bir süre verip, o sürede savunmasını tamamlamasını sağlamak,
sanıyorum, bu işi tamamlamak için gerekli prosedürdür.
Buna uygun davranmanıza, Meclisin
kararları üzerinde sonradan olumsuz değerlendirme yapılmasını önlemek açısından
gerek duyuyorum; bunu, bu çerçevede, takdirlerinize sunuyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Şimdi, AK Parti Grup Başkanvekili
de bu konuda görüşünü bildirecek.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Şimdi, Değerli Grup Başkanvekilimiz,
tabiî, bir tedbir mahiyetinde bir yaklaşımla bir yorum yaptılar; ama, İçtüzük
ve Meclis uygulamaları açısından, yönetimin tavrında bir endişeleri varsa
oylamaya gidilebilir. Değilse; ki, siz kürsüden ayrılmasını istemediniz, sözünü
kesmediniz; dolayısıyla... (CHP sıralarından "kesti, kesti" sesleri)
Efendim, değerli arkadaşlar, lütfen dikkat
buyurun; ben, sonuna kadar dikkat ettim, o mikrofonlar açıktı. Arkadaşımız,
sadece, tepkisel olarak bir yaklaşımla, Genel Kurula bile bir saygı ifadesi
kullanmaksızın terk edip gitti. Dolayısıyla, biz, yönetim olarak, Başkanlığın
uygulamasında aykırı bir durum görmüyoruz. Zaten, yeterince savunma
yapılmıştır. İlave varsa, söyleyecekleri için de yönetim aynı fırsatı
vermiştir. Dolayısıyla, Yüce Divan açısından, mahkeme açısından, böyle, usul
yönünden bir yaklaşımla, bu işin yapılmadığı gibi bir kanaatin ortaya çıkması
mümkün değildir. Müteaddit defalar ikaz edilmiştir, konuya gelmesi, savunma
yapması, saldırmak yerine savunmayı tercih etmesi ifade edilmiştir.
Sonuç itibariyle, kanaatimiz odur ki,
Başkanlığın tutumu bu işi engellemeye dönük olmamıştır, sadece, Sayın Bakan,
galiba yeterli görmüş, biraz da tepkisel bir tavırla savunmayı yapmaktan
veyahut da tamamlayıp ayrıldığı kanaatiyle ayrılmıştır. Onun için, şu an
itibariyle, kafalarımızı karıştıracak, bir yanlış yaptığımız noktasında
herhangi bir istifhamın bulunmasına mahal yoktur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yarın
dönerse?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
eğer oylamaya geçecekseniz, 63 üncü maddeye göre söz istiyorum, oylamadan önce.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oylamaya geçilir
mi efendim, ihtiyaç yok oylamaya.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Soruşturma
Komisyonu raporunun oylamasından söz ediliyor; anlamıyorsunuz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, beni dinler
misiniz... Grup Başkanvekillerine rica ediyorum, beni dinler misiniz...
Ben, Başkanlığın kanaat ve kararını
açıklıyorum: Burada, şu veya bu sebeple terk ederek, Meclis içerisinde belki
bir yerde, bizim bu çalışmalarımızı, elbette ki kendisiyle de çok yakın ilgili
olduğu için takip eden Sayın Koray Aydın'a, savunmasına devam edebilme imkânı
vermek üzere Genel Kurula 15 dakika ara veriyorum ve kendisini davet ediyorum.
Kapanma
Saati: 21.25
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 21.52
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 15 inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
670 sıra sayılı Meclis
Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1. - Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan
ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk
iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı
zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin
Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine
uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu
Raporu (9/8) (S. Sayısı: 670) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon yerinde.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 100 üncü maddesi,
soruşturma komisyonu raporlarının, dağıtılmasından itibaren, on gün içerisinde
Genel Kurulda görüşülmesini amir hüküm olarak belirlemiştir. Bu çerçevede,
bugünkü görüşmemiz de son gündür.
Bildiğiniz gibi, Sayın Bayındırlık ve İskân eski Bakanı,
savunma yapma talebi üzerine, Genel Kurulumuza teşrif etmiş ve savunmasını
genel manada yapmıştır. Bu çerçeve içerisinde -ki, 66 ncı madde çerçevesinde-
savunma sadedinde konuşması noktasında kendisine zaman zaman yaptığımız ikazlar
zabıtlarda belli olduğu gibi, Genel Kurulumuzun da bilgileri dahilindedir.
Son olarak, kendisinin, yine, savunma çerçevesinin dışına
çıkarak, Genel Kurulun mehabetine uygun olmayan bir üslupla konuşmaya devam
etmesi üzerine, kendisini, 66 ncı madde çerçevesinde, yeniden savunmaya ve
kendisi hakkındaki iddia ve ithamlara cevap vermeye davet ettiğimiz bir sırada,
kendisi kürsüyü terk etmiştir. Bununla ilgili Meclis zabıtlarını getirttim,
Yüce Heyetinize önce okuyacağım, ondan sonra Başkanlığın bundan sonraki
yapacağı işlemler ve kararını da arz edeceğim.
Ben kendisine ricada bulunuyorum: "Sayın Aydın, işte,
asılsız suçlamalar varsa, siz, onlara cevap verin; ama, bunun ötesinde itham,
iddia ve isnatlarda bulunma yoluna gitmeyin, bu Meclisin mehabetine uygun bir
konuşma yapmanızı rica ediyorum. Siz, kendiniz, iddialara karşı cevabınızı
verin."
Ayrıca Genel Kurula da rica ediyorum: "Arkadaşlar,
sizden de rica ediyorum, sükûneti muhafaza edin..."
Bakınız, Koray Aydın'ın cevabı ve konuşması:
"Sayın Başkan, sen, bu şekilde davranacaksan, o zaman
mikrofonu kapat, ben de selamlayıp ayrılayım buradan!..
(...)
Başkan - Sayın Bakan, lütfen gitmeyin, 66 ncı maddeyi
uygulamak istiyorum... Gitmeyin efendim...
Sayın milletvekilleri...
Ali Rıza Bodur (İzmir) - Sayın Başkan, savunmayı
engelleyemezsiniz; oylamaya sunun."
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Benim "oylamaya sunun"
diye bir sözüm olmadı.
BAŞKAN - "Başkan - Efendim, uygulayacağım işte, o maddeyi
oylarınıza sunacağım...
Sayın milletvekilleri, her ne kadar Bakan kürsüyü terk etmiş
ise de, ben, 66 ncı maddeyi uygulayarak, Genel Kurulun kararını almak
üzereyken, Sayın Bakan, bu bildirimim üzerine, görüyorsunuz ki, kürsüyü terk
etmiştir. Kürsü açıktır..."
Evet, tutanak bu.
Sayın milletvekilleri, bütün bunlara rağmen, ben, oturuma
ara vermek suretiyle, kendisinin, eğer devam etmek istiyorsa, savunmasına devam
etmesi için oturuma ara verdim, bekledim; tekrar kendisini davet ettim ve
gereği kadar da, kürsüye gelmesi hususunda zaman verdim. Bütün bunlara rağmen,
Sayın eski Bakan kürsüye gelmedi. Ben, ikinci bir defa 15 dakika ara verdim
malumunuz olduğu gibi; ama, bu 15 dakika arayı da uzatarak, aşağı yukarı yarım
saate yakın bir süre bekleyip, takip ettiğimiz halde, şu anda, oturumu tekrar
açıyorum ve bu süre içerisinde, malumunuz olduğu gibi, bir sayın eski bakanın
ve parlamenterin kendisiyle ilgili bir soruşturma müzakeresinin devam ettiği bu
Genel Kurulu takip etmemesi, gelişmelerden haberdar olmaması da mümkün değildir
ve hukukun genel prensibi de, bir hakkın suiistimalini de, hiçbir yasa kabul
etmez ve kendisine bu konuda bir imkân vermez.
Bu çerçevede, ben, Sayın Bakanı... (CHP sıralarından
gürültüler)
Lütfen arkadaşlar...
Sayın Bayındırlık ve İskân eski Bakanını, yeniden, eğer
ilave edecek bir savunması varsa, ilave edecek bir sözü varsa, kürsüyü ve
mikrofonu açıyorum, kendisini yeniden Genel Kurula davet ediyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, tutanağı düzeltmenizi
talep ediyorum. Ben, size "oy verirken vicdanî kanaatimizi oluşturacak
savunma hakkını engellediniz" dedim, "oylamaya geçin" demedim
efendim.
BAŞKAN - Efendim, bu zaptı ben yazmadım.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Öyle düzeltin.
BAŞKAN - Evet, Sayın eski Bakanı bekliyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, zaten 10 günlük süre
var Anayasa gereği; 10 uncu gün ve son gün.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gördüğünüz gibi, şu ana
kadar, Sayın Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın Genel Kurula teşrif
etmemiştir.
Bu çerçevede, Meclis Soruşturması Komisyonu raporu
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Komisyon raporunda, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray
Aydın'ın Yüce Divana sevki istenilmektedir.
Şimdi, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın'ın
Yüce Divana sevkini isteyen Komisyon raporunu oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 100 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasında "Yüce Divana sevk kararı ancak üye tamsayısının salt
çoğunluğunun gizli oyuyla alınır" hükmü, İçtüzüğün 112 nci maddesinin
altıncı fıkrasında da "Yüce Divana sevk kararı ancak üye tamsayısının salt
çoğunluğuyla alınır" hükmü yer almaktadır.
Bu nedenle, oylamayı gizli oylama şeklinde yapacağız ve
raporun kabul edilmesi için 276 kabul oyu arayacağız.
Toplantı yetersayısı olmak kaydıyla, gizli oylamada kabul
oyu 276'nın altında olduğu takdirde, Yüce Divana sevk kabul edilmemiş
olacaktır.
Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve hükümet sıralarında yer alan Kâtip Üyelerden
komisyon sırasındaki iki Kâtip Üye, sırayla -okuduğum iller dahil- Adana'dan
başlayarak Denizli'ye ve Diyarbakır'dan İstanbul'a kadar, hükümet sırasındaki
iki Kâtip Üye ise, İzmir'den Mardin'e ve Mersin'den Zonguldak'a kadar, adı
okunan milletvekiline biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç
yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve milletvekilini ad defterinde
işaretleyecektir.
Milletvekilleri, belirlenmiş bulunan bu yerlerin dışında
başka bir yerden zarf ve pul alamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını
kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul -yani, Yüce
Divana sevk- kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden üç yuvarlak pul ile
mühürlü zarfı aldıktan ve ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme
yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak,
diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahara, oy verme yerinden
çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve
zarf verilmeyecektir.
Efendim, ismini işaretletmeyen hiçbir milletvekiline oy
kullandırmayacağız. Lütfen, arkadaşlarımız, Kâtip Üyelerimiz ve ilgili
görevliler hassas davransınlar.
Oy verme işlemini Adana İlinden başlatıyorum.
(Oyların toplanılmasına başlandı)
Abdullah Torun...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bundan sonra ikinci bir raporumuz
daha var; onun da prosedürü burada uygulanacak. İkinci bir oylamamız daha var.
Hiçbir milletvekilimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonundan
ayrılmasın.
(Oyların toplanılmasına devam edildi)
Hakkı Akalın...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakınız, bir defa daha
açıklıyorum. Bundan sonra Sayın Yaşar Topçu ile ilgili bir rapor vardır, o
müzakere edilip oylanacaktır. Onun da son günü; eğer oylayamazsak düşüyor. Bunu
da bilmenizi rica ediyorum.
(Oyların toplanılmasına devam edildi)
Bülent Arınç...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Sami Güçlü, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek yerine; Millî Savunma
Bakanımız Sayın Vecdi Gönül, yurtdışında bulunan İçişleri Bakanı Sayın
Abdülkadir Aksu'nun yerine; Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım, Maliye
Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan yerine vekâleten oy kullanacaklardır.
Arz ederim.
(Oyların toplanılmasına devam edildi)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu oylamadan sonra da ikinci
bir soruşturma komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız. Onu, bir defa
daha arkadaşlarımıza hatırlatmış oluyorum.
Oyunu kullanmayan arkadaşımız var mı? Yok
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımına başlanıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasnif heyeti tasnife devam
ederken, biz, 2 nci sırada yer alan, Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55
milletvekilinin, Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların
önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları ayarlayarak ve rekabete
meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı ve bu eyleminin Türk
Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski
Bakanı Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri
uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/9) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere
başlıyoruz.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN - Usul yönünden mi efendim?
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım;
şimdi görüşeceğimiz soruşturma önergesinde suçlanan Sayın Yaşar Topçu, sağlık
nedeniyle almış olduğu raporu Meclis Başkanlığımıza göndermiştir. Raporu,
Meclis Başkanlığımız tarafından alınmış; kendisine, Anayasanın 100 üncü
maddesinin emri olarak, 10 gün süre içinde ancak bu görüşülür, bu süre bugün
son gündür, mutlaka görüşmeliyiz diye bir ret cevabı verilmiştir.
Muhterem milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, savunma hakkı
kutsal bir haktır ve savunma hakkı son derece önemli bir haktır. Bu arkadaşımız
bugün sağlık nedeniyle savunmasını yapamayacaktır. Her ne kadar, Anayasamızın
100 üncü maddesi ve İçtüzüğümüz bunu yazılı olarak emrediyorsa da, bu kadar
önemli bir konuda hastalığını tevsik etmiş olan bir arkadaşımızın kendisini
müdafaa edebilmesi için ille yazılı kuralı aramamamız lazım; ben bu
kanaatteyim. Kendisine, savunma için, savunmasını yapabilmesi için bir süre
tanınmasını talep ediyorum. O arkadaşımız, hiç olmazsa, gelsin, burada
savunmasını yapsın. Uzun bir süre süreceğini de tahmin etmiyorum.
Yüce Meclisin ve Değerli Başkanımın takdirine arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güney.
Sayın milletvekilleri, Değerli Milletvekili Arkadaşımızın
ifade ettiği konuda, Sayın Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu, Meclis
Başkanlığımıza 8.11.2004 tarihinde bir dilekçeyle başvurmuştur, süre istemiştir
ve ekine de raporunu koymuştur. Meclis Başkanlığımızın 9.11.2004 tarihli cevabı
kendisine de tebliğ edilmiştir ve bu cevabı da, ben, Sayın Genel Kurulumuza arz
ediyorum.
"Sayın Yaşar Topçu -adres belirtiliyor- ...tarihli
yazınız.
Anayasanın Meclis soruşturmasıyla ilgili 100 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasında 'rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde
dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde görüşülür' hükmü yer almaktadır.
Hakkınızda kurulan (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu, raporunu 27.10.2004 tarihinde Başkanlığa vermiş ve bu rapor
Başkanlıkça bastırılarak 4.11.2004 tarihinde dağıtılmıştır.
Raporun, Genel Kurulun 4.11.2004 tarihli 14 üncü
Birleşiminde, 9.11.2004 tarihinde görüşüleceği kararlaştırılmıştır. Görüşülme
günü Türkiye Büyük Millet Meclisince kararlaştırılmamış olması halinde de, söz
konusu raporun, anayasal zorunluluk nedeniyle, Genel Kurulda en geç 14.11.2004
Pazar günü görüşülmesi gerekmektedir. Anılan gün aynı zamanda hafta sonu ve
bayram tatilidir. Kaldı ki, bu tarihte de raporunuzun süresi devam etmektedir.
Raporun görüşülme günü Genel Kurulca kararlaştırılmış
olduğundan ve belirtilen diğer nedenlerle, isteminizin Başkanlığımızca yerine
getirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bilgilerinize rica ederim.
Saygılarımla.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı"
Bu verilen cevap çerçevesinde görüşmelere devam ediyoruz.
2. - Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, Karadeniz sahil yolu işlerinin
ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen,
fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara
uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması
Komisyonu Raporu (9/9) (S. Sayısı: 672) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Meclis Soruşturması Komisyonunun 672 sıra sayılı raporu daha
önce sayın üyelere dağıtılmış ve ilgili eski bakana gönderilmiştir.
Rapor üzerindeki görüşmelerde, Komisyona, şahısları adına 6
milletvekiline ve hakkında soruşturma açılması istenilen eski bakana söz
verilecektir.
Konuşma süreleri, Komisyon için 20 dakika, şahısları adına
söz alan milletvekilleri için 10'ar dakikadır. Son söz, hakkında soruşturma
açılması istenilen eski bakana ait olup, süresi sınırlıdır.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - "Süresi sınırsızdır"
olacak Sayın Başkan.
BAŞKAN - Rapor üzerinde söz isteyen
sayın milletvekillerini şimdi Genel Kurulun bilgilerine sunacağım; ancak,
şahısları adına söz isteyen sayın milletvekillerine ve Komisyon Başkanımıza,
söz istediği takdirde, İçtüzükte belirtilen süre dışında herhangi bir süre
uzatması yapmayacağım; ancak, sözünü toparlaması için 1 dakika eksüre
vereceğim. Arkadaşlarımızın bu süreye riayet etmesini de rica ediyorum.
Şahısları adına, Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan Sefer
Üstün, Kayseri Milletvekili Sayın Niyazi Özcan, Artvin Milletvekili Sayın
Yüksel Çorbacıoğlu, Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Yıldırım, Aydın
Milletvekili Sayın Mehmet Boztaş ve Ordu Milletvekili Sayın Sami Tandoğdu söz
istemişlerdir.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan, dil sürçmesiyle,
"müdafaanın sözü sınırlıdır" dediniz. Müdafaanın sözü sınırsız olması
gerekir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilimizin ikazından dolayı kendisine
teşekkür ediyorum. Son söz, hakkında soruşturma açılması istenilen eski bakana
ait olup, süresi sınırsızdır. Zabıtların bu şekilde düzeltilmesini rica
ediyorum.
Şimdi, ilk sözü, Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan Sefer
Üstün'e veriyorum.
Buyurun Sayın Üstün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 672 sıra sayılı (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu raporu hakkında söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, denetim yollarından olan Meclis
soruşturması 22 nci Dönemde sıkça başvurulan bir yol olmuş olup, yolsuzlukların
üzerine, gerek AK Parti Grubu gerekse Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
Yüce Meclis ısrarla gitmiştir. Bu çerçevede, 7 bakan ve 1 başbakan hakkında 5
ayrı soruşturma komisyonu kurulmuştur.
İşte, bugün burada raporunu görüşmekte olduğumuz soruşturma
komisyonu da, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında
kurulmuştur.
Değerli arkadaşlar, mevzuat açısından bakanların
sorumluluğunu incelediğimizde, Anayasanın 112 nci maddesinde, yine, 346 sayılı
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanunda ve Bayındırlık ve
İskân Bakanlığıyla ilgili 180 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci
maddesinde, bakanların sorumluluğu net bir şekilde vurgulanmıştır. Tabiî, son
zamanlarda, yine bu soruşturma komisyonları çerçevesinde baktığımızda, sayın
bakanlar, bu sorumluluk kavramını, maalesef, biraz sulandırmaktadırlar.
Özellikle savunmalarında, birçok hususu bilmediklerini, hatta, müsteşar dahil
kendisinden aşağı doğru bütün bürokratları yargılanmaktayken, o bürokratların
hareketlerinden, fiillerinden haberdar olmadıklarını veya bir başka, örneğin,
bankası kendisine bağlı olan bir bakan, o bankanın yolunu dahi bilmediğini
söyleyerek bu sorumluluktan kurtulmak istemektedir. Oysa, gerek Anayasada
gerekse Bakanlıkların Kuruluşu Hakkında Kanunda, bakanın emri altındaki
kişilerin fiillerinden, hareketlerinden sorumlu olduğu çok açık ve net bir
şekilde açıklanmıştır. O bakımdan, bu sorumluluğun kesinlikle sulandırılmaması
gerektiği kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, soruşturma komisyonlarında Sayın Yaşar
Topçu'yla ilgili iddialar görüşülürken, gerek soruşturma önergesinin
görüşüldüğü Genel Kurulda gerekse soruşturma komisyonunda Sayın Bakanın ifadesi
alınırken, Sayın Bakan, bir hususu ileri sürerek, ifade vermekten kaçınmıştır.
O da, kendisi hakkında daha önce savcılıklarca verilmiş takipsizlik kararı
olduğunu ve yine, kendisi hakkında 20 nci Dönemde kurulmuş bir soruşturma
komisyonu olduğunu, dolayısıyla, hakkında verilmiş bir kesin hüküm bulunması
sebebiyle, işin esasına yönelik olarak herhangi bir savunma yapmayacağını beyan
etmiştir.
Sayın Bakanın kendisi hakkında kesin hüküm olarak ileri
sürdüğü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının takipsizlik kararını celp etmiş
bulunmaktayız. Bu karara baktığımızda, Sayın Bakanla ilgili olarak "ihale
öncesi ve ihale sürecinde ihalelere onay veren Yaşar Topçu 55 inci Cumhuriyet
Hükümetinin Bayındırlık ve İskân Bakanıdır. TC Anayasasının 100 ve İçtüzüğün
107 nci maddesine göre başbakan ve bakanlar hakkında soruşturma Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına ait olup, Başsavcılığımızın bakan hakkında
soruşturma yetkisi bulunmadığından, bu sanık hakkında takibata yer
olmadığına" şeklinde bir takipsizlik kararı verilmiştir.
Şimdi, bu takipsizlik kararını delil göstererek kendisi
hakkında kesin hüküm olduğunu iddia etmek, hiçbir hukukî normla
bağdaşmamaktadır. Burada, aksine, sayın savcı, adres göstermiş ve Meclis
Başkanlığınca bu takibatın yapılabileceğini söylemiştir; yoksa, hazırlık
tahkikatında, savcı tarafından, ne bakan hakkında bir delil toplanmıştır ne de
bakanın bir ifadesi alınmıştır; dolayısıyla, bu belge bakan için herhangi bir
kesin hüküm ifade etmez.
Değerli arkadaşlar, yine, Sayın Bakan, 20 nci Dönemde
kurulmuş olan (9/19) esas sayılı Meclis Soruşturması Komisyonu raporunu ileri
sürerek, kendisi hakkında kesin hüküm içeren bir belge olduğunu ileri
sürmektedir.
O soruşturma komisyonu raporuna baktığımızda da, kesin hüküm
içeren bir belge olmadığını görmekteyiz. Zira, o rapor, Türk Ceza Kanununun 240
ıncı maddesine göre, yani, görevi kötüye kullanma maddesine göre yapılmış bir
soruşturmanın sonucudur. Oysa, şu anda üzerinde görüşmesini yaptığımız (9/9)
esas sayılı Soruşturma Komisyonu raporu ihaleye fesat karıştırma suçunu
soruşturmuştur. Bir defa, ikisi arasında, sevk maddesi açısından fark vardır.
Velev ki bunlar olmuş olsa dahi, ikisi de aynı sevk maddesine göre, ikisi de
aynı olayı incelemiş olsalar dahi, değerli arkadaşlar, yine de, soruşturma
makamlarının yapmış olduğu işlemler hiçbir zaman kesin hüküm ifade etmez; yani,
burada, Meclisimiz, bir adlî işlem yapmıştır, bir hazırlık tahkikatı yapmıştır,
savcının yapmış olduğu hazırlık tahkikatını yapmıştır. Burada açılmış bir dava
yoktur, derecattan geçen bir karar yoktur. Dolayısıyla, soruşturma makamlarının
yapmış olduğu işlemler hiçbir zaman kesin hüküm ifade etmez.
Değerli arkadaşlar, bakın, yine, Yargıtay, bir kararında
aynen şöyle izah etmiştir, şöyle bir karar vermiştir: "Müsnet suçtan
açılmış bir dava ve kesinleşmiş bir hüküm bulunmadığı gözetilmeden yargılamaya
devamla, sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, cumhuriyet başsavcılığının
önceden verilmiş takipsizlik kararı esas alınarak davanın reddine karar
verilmesi bozmayı gerektirir." Dolayısıyla, Yargıtay da, daha önce
verilmiş bir takipsizlik kararı varsa dahi, bunun bir kesim hüküm ifade
etmeyeceğini ve yargılamaya devam edilmesi gerektiğini kararlarında
bildirmiştir.
Çok uzağa gitmeye gerek yok; işte, elimde, şu anda
görülmekte olan, yine Yüce Meclisin sevk ettiği Yüce Divan Duruşma Tutanağı
vardır. Burada, Sayın Cumhur Ersümer'in
avukatları, önceden verilmiş bir soruşturma önergesi olduğundan bahisle, kesin
hüküm iddiasıyla Anayasa Mahkemesine itiraz etmişlerdir. Bu itiraz üzerine,
Sayın Yargıtay Başsavcısı şöyle bir mütalaa sunmuştur: "Kesin hüküm,
öğreti ve yargı kararlarında açıklandığı üzere, aynı fiilden dolayı aynı kişinin
birden fazla cezalandırılamayacağı anlamına gelmektedir. Kesin hüküm, sadece
yargılama makamlarından verilen kararlar için söz konusu olabilir. Soruşturma
organlarının kararlarının kesinliği mutlak değildir." Bu mütalaa sonucunda
Yüce Divan bugün toplanmış ve Sayın Cumhur Ersümer'in itirazı reddedilerek,
yargılamaya devam kararı alınmıştır. Dolayısıyla, Sayın Yaşar Topçu'nun, baştan
beri "hakkımda kesim hüküm var" iddiasıyla, Yüce Mecliste savunma yapmamakta
ısrar etmesi, hukukî bir gerekçe değildir. O bakımdan, bu iddialar doğru değil.
Kanaatimce, Sayın Yaşar Topçu'nun, mutlaka, burada, gelip, işin esasına yönelik
savunma yapması gerekirdi.
Değerli arkadaşlar, vaktim çok kısa; yalnız, Sayın Bakanın
(9/19) esas numaralı Soruşturma Komisyonunda vermiş olduğu ifadeyi buldum; onu
değerlendirme imkânı bulabildim; çünkü, şu anda (9/9) esas numaralı Soruşturma
Komisyonunda herhangi bir ifade vermemiştir. Bu ifadesinden çarpıcı gelen
birkaç pasajı size okumak istiyorum: "Ben de Bakanlık makamına geldikten
sonra öğrendim. Şimdi, bunu bilen arkadaşlarımız, tekrar ediyorum,
ölçebilirler, bakabilirler. Bir işe giriyorsunuz, anormal çıkıyor. Diyelim ki,
yüzde 40 tenzilatla. Hatta, halk arasında, bilmeyenler arasında 'canım devletin
koymuş olduğu bu kâr marjı yüzde 25 değil mi? Vay anasına! Nasıl oluyor da bu
şekilde yüzde 40 veriyor?!' İşin esasını size söyleyeyim" diyor orada.
"Taşıma katsayısı diye bir şey var; yani, siz, çıkan 1 kamyon toprağı
buradan alıp, idarenin göstereceği 20 kilometre öbür tarafa, yere
dökeceksiniz."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, size 1 dakika eksüre veriyorum.
Buyurun.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - "Siz, bunu, normal
şartlarda, 10 000 000'a yaptırırsınız; ama, taşıma katsayısı diye bir şey var.
Eğer taşıma katsayısını 2,5 alırsanız, 10 000 000'a taşıtacağınız bir kamyon
toprağı 25 000 000'a taşıtırsınız. İşte, müteahhitlerin asıl kâr ettiği,
devleti zarara soktuğu yer burasıdır" diye beyanda bulunmuştur ve diyor ki
"işte, ben, bunların tamamını kaldırdım." Daha önce, bu soruşturma
komisyonunda, kendisi beyan ediyor. Oysa, şu anda üzerinde görüştüğümüz
soruşturma komisyonu raporuna baktığımızda, Sayın Bakanın en çok suçlandığı
konu da budur. 1 olan taşıma katsayılarını 1,8'e; 2,5'e çıkararak,
müteahhitlere fazladan bir para ödenmesine sebebiyet vermiştir. Bunun toplam
rakamı ise 147 000 000 dolardır.
Değerli arkadaşlar, tabiî, teknik konuları, Sayın
Başkanımız, değerli arkadaşlarımız mutlaka izah edeceklerdir.
BAŞKAN - Sayın Üstün, son cümlenizi alacağım.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bence, burada ihaleye fesat
karıştırılmıştır. Rapor doğrultusunda, Sayın Bakanın Yüce Divana sevkine karar
verilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
1. - Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan
ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk
iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı
zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin
Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine
uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu
Raporu (9/8) (S. Sayısı: 670) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonunun 670 sıra sayılı raporunun Bayındırlık ve İskân eski
Bakanı Koray Aydın hakkındaki gizli oylama sonucunu arz ediyorum:
Katılan milletvekili
sayısı : 430
Kabul : 408
Ret : 9
Çekimser : 3
Boş : 8
Geçersiz : 2
Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre, Meclis Soruşturması
Komisyonunun raporu kabul edilmiş, yani, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray
Aydın'ın Yüce Divana sevkine karar verilmiştir.
2. - Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, Karadeniz sahil yolu işlerinin
ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen,
fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara
uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması
Komisyonu Raporu (9/9) (S. Sayısı: 672) (Devam)
BAŞKAN - İkinci söz isteği, Kayseri
Milletvekili Sayın Niyazi Özcan'ın.
Buyurun Sayın Özcan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Özcan, lütfen, süreye dikkat ediniz; eksüre
vermeyeceğim.
NİYAZİ ÖZCAN (Kayseri) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Hepimizin malumu olduğu üzere, gerek AK Parti ve gerekse
Cumhuriyet Halk Partisi, hem seçim beyannamelerinde hem de seçim meydanlarında,
bu millete, yolsuzlukların üzerine gidileceğine dair söz vermişlerdir. İşte bu
vaatler bir bir yerine getirilmekte olup, bu çerçevede, Samsun Milletvekili Sayın
Haluk Koç ve 55 arkadaşının verdiği, Karadeniz sahil yolu ihalesi nedeniyle,
-Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla- Bayındırlık ve İskân
eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında verilen soruşturma önergesi, Genel Kurulun 38
inci Birleşiminde kabul edilmiş ve 72 nci Birleşiminde (9/9) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi yapılmıştır. Komisyonumuzda dört ay
süren çalışmalarda, bütün arkadaşlarımız araştırmalarını büyük bir özveri ve
hakkaniyetle yapmışlardır.
Sayın milletvekilleri, Karadeniz sahil yolu, zamanın
Bakanlar Kurulu kararı ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 89 uncu maddesine
dayanılarak, İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılmış, burada, ileride yapılacak
usulsüzlüklerin önü açılmıştır. İlgili 89 uncu maddeye baktığımızda "bu
kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmayan hallerde, Silahlı Kuvvetler ve
Emniyet Genel Müdürlüğünün yeniden teşkilatlanması gibi işler için
uygulanabilir" denilmesine rağmen, bakıyoruz, askerî bir özelliği var mı;
yok; kanun hükümlerinin uygulanabilirliğinin mümkün olmadığı bir hal var mı;
yok; aciliyeti var mı; yok. Eğer var idiyse, üç yıl için planlanmış; ama,
aradan yedi yıl geçmesine rağmen, daha işin yarısında bulunuyoruz. Demek ki,
kanunları çiğneyecek kadar acil de değilmiş. Geriye ne kalıyor; bazı çevrelere
menfaat sağlamak için, devleti büyük ölçüde zarara uğratmaktan başka hiçbir şey
kalmıyor. Böylece oyunun birinci bölümü tamamlanıyor.
Önce kanun kapsamı dışına çıkarılıyor. Arkasından, 3 parça
olan iş, 2'ye bölünerek 6 parçaya çıkarılıyor. Türkiye'de bu işi yapacak
kapasitede en az 35-40 müteahhit bulunmasına rağmen, önce seçilmiş 11 firmaya
davetiye veriliyor, sonradan 4 firmanın Sayın Bakana başkaldırmasıyla
"bizi nasıl gözardı ederseniz, şartları biz de sağlarız" demeleri
üzerine, Bakan, bu 4 firmayı da bir olurla davet ediyor. Davetli sayısı 15'e
çıkarılıyor. Bu firmalardan 1 tanesi katılmıyor, 1 tanesi teşekkür veriyor,
geriye kaldı 13 firma; ama, iş sayısı 6. Ne yapmak lazım; peki, ona bakalım.
Geri sayım başlamıştır. İhaleye 20 gün kalmıştır. Tarih, 11.9.1997. Bir
zeyilnameyle, köprü zammı yüzde 30'dan yüzde 50'ye çıkarılıyor; ama, bu
yetmiyor. İhaleye 11 gün kalmıştır. Tarih, 19.9.1997. "İhale dosyasındaki
firmalar, işlerden birinin kendisine kalması halinde diğer işlere teklif
veremezler" şartı kaldırılıyor. Bunun yerine "firmalar, ortak girişim
oluşturmaları halinde ikinci işe girebilirler" şartı getiriliyor. Ne
gariptir ki, bütün firmalar tek başına yeterli görülüp davet edilmelerine
rağmen, tek başına iş alan bir tane bile firma yok. 2 firmaya bir iş verseler,
eder 12; 1 firma açıkta kalır. Çözüm ne; bu firma da üçlü konsorsiyumla işe
girerse o da iş almış olur hesabı yapılıyor ve böyle uygulanıyor. Burada açık
olarak görülüyor ki, Sayın Bakan ve emrindeki bürokratları, müteahhitlerin
anlaşmalarını bilerek, isteyerek ve ayarlayarak işi paylaştırmışlardır.
Bu kısım işin birinci bölümü idi. Sıra geldi ikinci bölüme.
Peki, bu iş nasıl yapılacak, kaça yapılması lazım, yüzde kaç kırım yapılması
lazım; tabiî, bunlar da bir başka hesap işi. Sayın eski Bakan hakkında daha
önce 240 ıncı maddeden soruşturma açılmış. (9/19) esas numaralı komisyona
verdiği ifadede kısaca "siz tenzilata bakmayın, nakliye katsayılarına ve
köprü zammına bakın" diyor. Tabiî, biz de baktık, inceledik ve araştırdık.
Bu işte, daha evvel ve daha sonraki işlerde pek rastlanmayan, 1,5 ilâ 3
arasında değişen (A) katsayısı uygulanmıştır. Bunun ne demek olduğunu Sayın
Bakan daha evvelki ifadesinde açık ve net olarak teferruatlı bir biçimde
açıklamıştır. Ben fazla teferruata girmeyeceğim. Eğer siz yüzde 50 nakliyeye
tabi olan bir işe 1 liralık nakliye yapıp 3 lira alacağınızı biliyorsanız ya da
1 kamyon mıcır taşıyıp 3 kamyon mıcır taşıma parasını alacağınızı bilirseniz,
hesaplar değişir ve böyle olmuştur.
Örnek olarak söylüyorum; İyidere-Çayeli işini yapan
müteahhidin 18 nolu hakedişine baktığımızda, (A) katsayısı 1 ve köprü zammı
olmasaydı, hakediş tutarı 46 000 000 dolar olacaktı. Katsayı ve köprü zammı
uygulandığında, 86 000 000 dolar olmuştur; fark, 36 000 000 dolar; yüzdesi,
yüzde 31,4.
Bu ne demektir; ilgili firma, ilgili işi yüzde 17,55
kırmamış, yüzde 13 zamlı yapmış demektir; yani, bu işlerin tamamı, yüzde 17,
yüzde 18 tenzilatla değil; yüzde 13, yüzde 15 zamlı ihale edilmiş demektir. Bu
işlerde, bu yolla, müteahhitlere 2003 yılı sonuna kadar 147 000 000 dolar fazla
ödeme yapılmıştır.
Sayın milletvekilleri, neden mi bunları açıklıyorum; Fırat
üzerine yapılan 1 000 metre, 2 100 metre açıklığındaki köprülere köprü zammı
verilmezken, burada köprü zammı uygulanmıştır.
Dahası var; bu katsayıların bu işler için ayarlandığının
açık ve net belgesi burada. İşin ihale tarihi Ekim 1997; onaylanması ve
sözleşmesi Aralık 1997; dövize endekslenmesi 2 Ocak 1998. Her iş bitti, geri
dönüş yok.
O zaman, bu ihaledeki fahiş değerlerin bundan sonra
uygulanmasını engellemek için, zamanın Karayolları Genel Müdürü Yaman Kök, 15
Ocak 1998'de bir iç genelge yayımlıyor. Bakın, ne diyor, aynen okuyorum:
"Tarih: 15.1.1998. İç genelge. Sayısı: 98/5. Genel Müdürlüğümüz merkez ve
bölge müdürlüklerince ihale veya emanet suretiyle yaptırılacak bütün işlerde,
a-Taşıma formüllerinde yer alan (A) taşıma katsayısı, A=1
olarak alınacaktır.
b- 3992 poz nolu köprü inşaat zammı uygulanmayacaktır.
Konunun titizlikle takip edilmesini ve uygulamasının buna
göre yapılmasını rica ederim. "
Merkez ve taşra teşkilatına dağıtım yapılıyor. İmza: Yaman
Kök.
Bunun gerekçesini sorduğumuzda, Genel Müdür, uygun cevap
bulamayınca, ne dedi biliyor musunuz; "burası Ankara" dedi,
"burası Ankara" cevabını verdi. Takdiri sizlere bırakıyorum, yorumu
sizlere bırakıyorum.
Bunlardan da açık ve net olarak görülüyor ki, bu işler daha
önceden ayarlanarak, ilgili firmalara dağıtılmış, işlem tamamlanınca, özel
uygulamalar kaldırılmıştır.
Şimdi, geldik üçüncü bölüme. İşin verileceği firmalar
belirlendi, fiyat ayarlamaları yapıldı, ne kaldı; işin ihalesinin yapılması. 6
parçaya ayrılan işlerin, 30.9.1997, 1.10.1997, 2.10.1997 tarihlerinde üç gün,
sabah ve öğleden sonra olmak üzere, ivedilikle ihaleleri yapılıyor.
İfadelerine başvurduğumuz ihaleye davet edilmeyen 18 firma
yetkilisinden "davet edilmedik, bir hafta sonra duyduk. Davet edilseydik,
yeterli gücümüz vardı. Daha büyük işleri 1997'den evvel de, sonra da yaptık ve
yeterlilik aldık. Kurumda devam eden işlerimizi riske etmemek için neden davet
edilmediğimizin üstüne düşemedik. Eğer, ilanlı yapılsaydı, o tarihte Türkiye'de
en az 40 firma vardı" gibi cevaplar aldık. İhaleyi alan firmaları
dinlediğimizde, ya kaçamak ya da garip cevaplar aldık. İhale tutanaklarına
bakıldığında, anlaşmanın olduğu, işlerin bölüştürüldüğü, fiyatların ayarlandığı
açık ve net olarak görülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan, size 1 dakikalık eksüre veriyorum;
toparlayın efendim.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - İşi alan firmalara, aynı bölgede
birbirinin devamı olan işlerde sabah attığı kırım ile öğleden sonra attığı
kırım arasında büyük farklar olduğunu sorduğumuzda, karşılığında çok komik
cevaplar aldık. "Karadeniz Bölgesi yağışlı olurmuş, onun için iş zorluğu
varmış, ondan dolayı, alamadıkları işlere düşük, ama, alacağı bir işe yüksek
kırım atmışlar." Bu vesileyle, otuz yıllık müteahhitlik hayatımda bir şey
daha öğrendim; o da, zarf atarken, o günkü havaya bakıyorum, hava açıksa çok
kırıyorum, hava bulutluysa az kırıyorum. İyi ki havalar fırtınalı değilmiş o
günlerde!
Sayın milletvekilleri, kısaca konuşuyorum: Sabah ihaleye
giren ve işin verilmesi planlanan (A) firması yüzde 18-20 kırarken, diğer (B),
(C), (D) firmaları yüzde 12-13 kırmışlardır. Aynı gün öğleden sonra ihaleye
giren (B) firması yüzde 17-18 kırarken, (A), (C), (D) firmaları yüzde 12-13
kırmışlardır. Ertesi gün sıra (C) firmasına gelmiştir. Aynı usullerle bütün
firmalar işlerine kavuşmuşlardır. Bunlar da gösteriyor ki, indirimler yetersiz,
uygulanan katsayı zamları haksız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özcan, ben son cümlenizi rica edeyim. Şöyle
genel bir düşüncenizi ifade edin.
NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, açıklamaya
çalıştığım, bir kısmını açıklayamadığım bu gerçekler, Karadeniz sahil yolunun
yapımına karşı çıkmak değildir. Karşı çıktığım, yola değil, yolsuzluğadır.
Durum böyleyken, devletin bu derece zarara sokulmasına göz yuman, vesile olan,
anayasal ve yasal görevlerini kötüye kullanan eski Bakan Sayın Yaşar Topçu ve
bu ihalede dahli bulunan zamanın Karayolları Genel Müdürü, ihale komisyonu,
ilgili bürokratların yargılanmaları yönünde kabul oyu kullanacağımı, sizlerden
de kabul oyu kullanmanızı arz ve talep ettiğimi belirtir, saygılar sunarım.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Üçüncü söz isteği, Artvin Milletvekili Sayın Yüksel
Çorbacıoğlu'na ait.
Buyurun Sayın Çorbacıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan soruşturma raporuyla ilgili şahsım adına
söz almış bulunuyorum.
Soruşturma konusu ihaleler, bilindiği üzere, 30 Eylül, 1 ve
2 Ekim 1997 tarihlerinde yapılan ihalelerdir. Bu konuda yapılan noter
tespitleri, bugüne kadar yapılan soruşturma komisyonu çalışmaları, araştırma
komisyonu çalışmaları, Genel Kurul çalışmaları bu konuyu yeterince
aydınlatmıştır, olgunlaştırmıştır.
Bu konuyla ilgili, öncelikle, şu sorunun cevabının
alınmasında büyük fayda görüyorum: İhale usulü, neden, 2886 sayılı Yasanın 89
uncu maddesine göre yapılmıştır? Şimdi, bir şeyi yapmak için gerekçeniz
olmalıdır. Sayın Bakan, geçmiş dönemde -21 inci Dönemde- yapılan soruşturma
komisyonu çalışmalarında şöyle söylemiştir bu soruya karşılık: "2886
sayılı Kanun sarih. Buradaki şekil şartına uyacaksınız. Şekil şartı, bir işin
sağlamlık ölçüsüdür. Şekil şartına uyduysanız, mesele yok. Biz de, şekil
şartına uyduk." Sayın Bakan hukukçudur; hukukçu milletvekillerine de
buradan şunu söylemek istiyorum: Bir konunun doğruluğunu, şekil şartıyla değil
sıhhat şartıyla değerlendirmeniz lazım; sıhhat şartı, şekil şartından daha
önemlidir.
Şimdi, ben, Sayın Bakana, sıhhat
şartını soruyorum; yani, bu 89 uncu maddenin sıhhat şartı var mıydı?
Yine inceledim, baktım; (9/9) esas numaralı Soruşturma
Komisyonu raporunun 15 inci sayfasında, bu 89 uncu maddenin gerekçesini buldum
gibi. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Rapordan okuyorum: "Millî
bütçeden Karayolları Genel Müdürlüğüne ayrılan kaynakların yetersizliği
nedeniyle, kredi kullanılması düşünülmektedir. Bu nedenle, söz konusu işlerin,
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri dahilinde ihalelerinin mümkün
olamayacağı düşünüldüğünden (...) 89'a göre yapılması..." Yani, demek ki,
bu işlerin yapılması için dış krediye ihtiyaç var; o nedenle, 89 uncu madde
gündeme getirilmiş.
Şimdi, şunu sormak istiyorum: Türkiye'de, dış krediyle
yapılıp da ilan usulüyle yapılan ihale yok mu; bir yığın ihale var. Neden,
bunları, siz, 89 uncu maddeye göre yapmadınız da -ilan usulüyle- diğer normal
usule göre yaptınız? Demek ki, tek başına dış krediyle bir işin yapılması, 89
uncu maddeye göre yapılması için yeterli olmamaktadır. Bu ihaleyi usulüne göre
yapsanız, herkese bu kapıyı açık tutsanız, ancak, yeterli olmayana, yeterliliği
olmayana da "hayır" deseniz -ki, bu, İhale Yasasında vardır- hiç
kimsenin de bir şey söylemeye hakkı yoktu Sayın Bakanım.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, her konuda, bu soruşturma
komisyonunun -hatta, ifade bile vermemiştir- neredeyse, yasal olmadığını bile
söylemeye çalışmıştır.
Ben, Sayın Bakanın genel müdürünün, bu soruşturma
komisyonuna verdiği ifadeden küçük bir şey okuyacağım; bu soruşturmanın,
tekrar, neden yapılmasının doğru olduğunu gösteren bir konu, bir delil.
Dönemin Sayın Karayolları Genel Müdürü Yaman Kök, ihaledeki
tekliflerle ilgili ve ortak girişimlerle ilgili sorulan bir soru üzerine,
kendisinin de kuşkulandığını -bakın, tutanaklarda var- bu ihalelerden
kendisinin de kuşkulandığını, ancak, ihaleyi durduramadığını, genel müdür
olarak yetkilerinin sınırlı olduğunu komisyona söylemiş. Ben bir şey
söylemiyorum; bu bakanın kendi genel müdürü, yapılan ihalelerden kuşkulandığını
söylüyor ve bu sözleri de sizlerle paylaşıyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık 800 küsur milyon dolara yapılan
bu ihale... 2003 yılı sonu itibariyle harcanan parayı söylüyorum: 2,596
katrilyon civarında ve yine, bu soruşturma komisyonu raporunda vardır; Sayın
Bakanla, Sayın Zeki Ergezen'le yaptığım görüşmede, yaklaşık 2 katrilyon lira
daha harcanırsa bu işin biteceğini söylemiştir; ama, sanıyorum, müteahhit
firmalarla yapılan görüşmelerle, yaklaşık yüzde 25, 30, 35 gibi indirimler
yapılmış ve dolar olarak 1 milyar dolar kadar bir masrafla bu yolun bitirilmesi
düşünülmektedir.
Sonuç olarak, 800 küsur milyon dolara yapılan ihale konusu
iş, 3 milyar doları bulacaktır. Bu da, bu kişilerin ucuza mal etme
anlayışlarını gösteren bir örnektir.
Değerli arkadaşlar, tabiî ki, hesap sormak kolay, belki de
hesap vermek zor, ama daha önemlidir. Biraz önce, burada, Bayındırlık ve İskân
eski Bakanı Koray Aydın konuşurken herkesin hesap vermesi gerektiğini
söylüyordu; ben de katılıyorum ona. Bizler de hesap verme yolunu açık
tutmalıyız; hem iktidarı hem de muhalefetiyle bu Meclisin de, hesap sorarken,
bir yandan hesap vermesinin doğru olduğunu, yolsuzluklarla mücadelede daha
doğru bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Eğer bunu yapabilirsek, yolsuzluklarla
mücadelede hem kamuoyunun güvenini sağlamış hem de Türkiye'nin -birazdan
rakamlarını vereceğim- yolsuzlukla mücadeleyle ilgili sıralamada daha ön
sıralarda yer almasına yol açmış olacağız.
Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye, Uluslararası
Saydamlık Örgütünün uluslararası yolsuzluk endeksine göre 2002 yılında 64 üncü
sırada. Yolsuzlukların en az yapıldığı ülkeler, ki, genelde İskandinav
ülkeleri, onu da söyleyeyim, genelde de sosyal demokratların iktidarda olduğu
ülkeler; bu ülkeler, en az yolsuzluk olan ülkeler sıralamasında ön sıralarda, 1
inci sıradan başlıyor; biz, 64 üncü sıradayız. Demek ki, 63 tane ülke bizden
daha iyi durumda. Ne zaman; 2002...
Peki, şimdi, muhalefeti de bu işin içine katıyorum; ama,
özellikle iktidara diyorum: İki yıldır iktidardasınız; iki yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarı döneminde, yani 2003 yılında ve 2004 yılında, biz,
yolsuzluklarla başarılı bir mücadele yapıp o sıralamada ön sıralara doğru
geldik mi acaba, bu konuda bir bilgimiz var mı?! Yine, bu örgüt, 2003 yılında,
Türkiye, 77 nci sıraya düşmüştür diyor. Evet, ne yazık ki, ne acı ki, Adalet ve
Kalkınma Partisinin İktidarı döneminde, biz, 64 üncü sıradan 77 nci sıraya
geriledik. 2004 yılını söylüyorum -bunu başarı mı sayacaksınız bilmiyorum-
artık oradan geriye gitmemişiz, 77 nci sıradayız yine. Yani, bu gösteriyor ki,
bu dönemde, yolsuzlukla mücadelede başarılı olamamışız -Yüce Divana gönderme
konusunda özel bir çaba söylemeyelim- yani, gereğini yaptığımız geçmiş dönemden
daha kötü durumdayız. Şimdi, herkes şapkasını çıkarıp önüne koymalı; bunun,
neden olduğunu araştırmalı.
www.saydamlık.org sitesine girerseniz, orada, bunların
gerekçelerini görürsünüz. İlk gerekçeyi söyleyeceğim, biz Cumhuriyet Halk
Partililer olarak söylemekten bıkmadık, siz Adalet ve Kalkınma Partililer
olarak dinlemekten bıkmadınız; bu sitede de, dokunulmazlık deniliyor; siyasetle
ilgili, yargıyla ilgili, yürütmeyle ilgili yapılması gerekenler söyleniyor.
2003 yılında çalışan yolsuzlukları araştırma komisyonunun raporunu açın, orada
da, 1 inci madde olarak bunu görürsünüz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz yapmamız gerekeni yaparsak, o
sıralamada ön sıralarda yer alırız; onu yapamazsak, gerilerde yer alırız. Bu
konuda, özellikle iktidarı sorumluluğa davet ediyorum.
Değerli arkadaşlar, sürem bitti; ama, özür diliyorum, bana 1
dakika eksüre verebilecek misiniz Sayın Başkanım?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet; sözlerinizi toparlayın efendim.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Evet, bitireceğim.
Son olarak, Sayın Yaşar Topçu'nun, yolsuzlukları Araştırma
Komisyonu üyeleri hakkında açtığı bir dava vardı; o davayı, davacı, şu anda
soruşturma komisyonunda ismi geçen Sayın Bakan kaybetti. Ben, bu davanın
gerekçeli kararını aldım. Beş aydır tebligata çıkarmamışlar; hukukçular bilir,
davayı kaybettiği için çıkarmamış. Şimdi, Sayın Bakan ikide bir soruşturma komisyonuna
gelip "efendim bu konuda araştırma yapıldı, soruşturma yapıldı, neyi
inceliyorsunuz" diyor. Hatta yolsuzlukları araştırma komisyonuna gelip
diyor ki, bizi de dava ediyor ki, soruşturulan bir konu araştırılır mı? Yine bu
soruşturma (9/9) esas numaralı Soruşturma Komisyonuna gelip "ben ifade
vermem" diyor, öyle mi Sayın Başkanım?
Bakın, bir konuda birden fazla soruşturma yapılıp
yapılmayacağı konusunda mahkeme kararını sizlere okuyorum: "Hem Anayasanın
hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün belirtilen hükümleri arasında
önceden soruşturma komisyonunun konusunu teşkil eden bir konuda, sonradan
araştırma komisyonunun konusunu teşkil edecek denetim yolunun kapatıldığına,
kısıtlandığına dair bir hüküm bulunmamaktadır -yani, bir konuda iki kere de
soruşturma yaparsınız, üç kere de yaparsınız- ismi üzerinde olduğu üzere, kesin
hüküm teşkil etmemiş -kaziyei muhkem diye eski tabiriyle- bir konu da söz
konusu ise, zamanaşımı dolmamış olmak kaydıyla araştırma ve gerekiyorsa
soruşturma yollarının kapatılmaması hukuk devleti olmanın gereğidir." Bunu
da, Sayın Bakanın bu konudaki itirazlarına cevap olarak, yargının kararını
açıklayarak cevap veriyorum.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, epey yorulduk bugün;
ben bu Meclisin, artık, yolsuzlukla, soruşturmalarla, araştırmalarla, olumsuz
konularla meşgul olmaması dileğiyle; bundan sonra, ülkemize, milletimize daha
iyi bir Türkiye, daha refah içinde yaşanan bir Türkiye'yi sunan bir Meclis
çalışmasının olması dileğiyle, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor,
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çorbacıoğlu.
Dördüncü söz isteği, Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet
Yıldırım'a ait.
Buyurun Sayın Yıldırım. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (9/9) esas numaralı Yaşar
Topçu hakkındaki Soruşturma Komisyonu raporu üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, benden önce konuşan arkadaşlarım önemli
konulara değindi, tekrar etmek istemiyorum. Bir karayolcu olarak, bu işi bilen
bir kişi olarak, konuyu, berrak bir şekilde, önyargılardan uzak bir şekilde
değerlendirmek istiyorum.
Bu işin ihalesi, keşfinden itibaren devletin ütülmesine
yöneliktir; daha doğrusu, keşfin yapılması, (A) katsayısının verilmesi, köprü
zamlarının ilave edilmesi; yüzde 30, olmadı yüzde 50 verelim, (A) katsayısı 1;
1 değil 1,5 verelim, 1,5 değil 2 verelim, 2 değil 3 verelim diye bir keşif
hazırlanması, kamunun ütülmesine yönelik, bu işi alacak müteahhitlerin de
cebine kaynak aktarılmasına yöneliktir. Bu işi bu şekilde bir tespit edelim.
İkincisi, bu ihaleyi gerçekleştirirken, 2886'nın dışına
çıkarmak, Bakanlar Kurulu kararıyla olmuştur; Başbakan talimat vermiştir, bakan
uygulamaya koymuştur, Bakanlar Kurulu karar vermiştir. Daha sonra, televizyon
konuşmalarında da Eyüp Aşık demiştir ki: "Biz, bu işi alan müteahhitlere
bu işi paylaştırdık ve eşit bir şekilde dağıttık."
İhalenin yapılış şekli, davetiye şekli... Önce 11 kişiye,
yetmedi, baskılar gelmiş; Başbakana baskılar, hükümete, bakana baskılar, genel
müdüre baskılar neticesinde ilave edilen 4 firma da... Maalesef, ihale
safhasında -ne biçim organizasyon ki- sadece Kutlutaş diye bir firma teklif
vermeyeceğini ifade etmiş, ENKA diye bir firma tekliflere alıcı zarflar
koymamış; ikili, üçlü ortaklıklar kurularak işler paylaşılmıştır.
İşlerin paylaşılması, yüzde 20-30'dan başlamak üzere,
aşağıya doğru, en son ihaleye göre, 17'ye kadar, 16'ya kadar çekilerek, sanki
tespih gibi dizilmiştir. Gerek müteahhitlerin gerekse kamu görevlilerinin bunu
görmemesine, siyasî iktidarın bunu anlamamasına pes doğrusu demek lazımdır;
çünkü, bu ihalede nifak vardır. 2886 sayılı Kanunun 44 üncü maddesi bakana
yetki vermiştir; üç kişiden teklif alarak da bu işi yapabilir; ama, bir kişi
yapar, bir kişi ihaleye teklif atar, iki kişi rekabet eder; ama, burada rekabet
ortamı kalmamıştır; ikili, üçlü ortaklıklar kurulmuştur ve işler paylaşılmıştır
ve Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesi kesinlikle ihlal edilmiştir.
Komisyon raporunu incelediğimizde, ihaleye çağrılan
müteahhitlerin, siyasî iktidara yakın müteahhitler olduğunu görmekteyiz;
diğerleri davet edildiği zaman, bunun farklı olduğu ifade edilmektedir.
Görülüyor ki, 877 000 000 dolarlık bir iş, Sayın Bakanımızın
2005 bütçesinde 4,5 katrilyon liraya çıkmıştır. 4,5 katrilyon liraya çıkan bir
keşifle, bu işin Karayolları Genel Müdürlüğünün, standart bir projenin veya
tatbikat projelerinin görülmeden, klasifikasyon değerleri ortaya çıkmadan,
nerede viyadük, nerede köprü, nerede tünel, nerede yarma, nerede dolgu
yapılacağı görülmeden ihaleye çıktıkları anlaşılmıştır. Meclise ilk geldiğimiz yıllarda da öğrendiğimize göre -Mecliste,
Sayın Başbakan ve Sayın Bakanımız söylemiştir- Karadeniz sahil yolunda 340 000
000 dolar civarında fazla ödemenin olduğu tespit edilmiştir; bu, zabıtlarda
çıkmıştır.
Görülüyor ki, bu ihalede nifak vardır arkadaşlar; hiç kuşku
duymayın. Bu işin başlangıcından, keşfinden, ihalenin sonuna, hem de şimdiye
kadar, vatandaşımız soyulmuştur, yetimin hakkı yenmiştir.
Burada açıklıkla itiraf edeyim ki, eğer bu böyle olmasaydı,
son, Sayın Bakanımızın da, bu sözleşmenin 30 uncu maddesine göre, keşif
artışlarının yüzde 176, yüzde 100 çıkması noktasında, aynı müteahhitler yüzde
16'yla işe devam ederken, aynı müteahhitler yüzde 27 ile yüzde 32 arasında
tenzilatlarla işe devam etmeyi sağlamışlardır. Demek ki, yüzde 20 ile yüzde 32
arasında 12 fark var; yine, yüzde 16 ile yüzde 26 arasında 10 fark var.
Aradaki farkları gördüğünüz zaman, o
gün, bu şartlarda yapan müteahhitler, bugün, acaba, tenzilatlarını niye yukarı
çekmektedirler? Yüzde 126 daha, bakana verilen yetkiyi bu şekilde kullanan
müteahhitler, bu yönde, fazla bir kaynağın da, yüzde 120 daha işin kendileri
tarafından yapılacağını umut etmişlerdir.
Hükümetin yerinde ben
olsaydım, Bayındırlık Bakanının yerinde ben bakan olsaydım, bu işi yüzde 100'e
kadar yaptırır, hemen yeniden ihaleye çıkardım, (A) katsayısını 1 yapardım,
köprü zamlarını, viyadük zamlarını indirirdim, sıfır yapardım; yeniden ihaleye
çıktığımızda, krediyi de devlet olarak garanti ettiğimizde, yeniden yüzde 40
civarında tenzilatla da Türkiye'de bu işi yaptırabilirdik.
Görülüyor ki, yüzde 32
neden, nereden çıktı? Yani, niye yüzde 40 değil de yüzde 32, niye yüzde 20
değil de yüzde 32 diye, bugünkü hükümetin Sayın Bakanına sormak gerektiğini
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
burada, raporu incelediğimizde, fazla vaktinizi almamak için şunu ifade etmek
istiyorum -değerli arkadaşlarımız da söylediler- 2003 yılının sonuna kadar 338
000 000 dolar civarındaki bir ödemede, (A) katsayısını 1 aldığınızda ve köprü
zamlarını düştüğünüz zaman, devletin 127 000 000 dolar kârı oluyor; yani,
bunun, nakliye katsayılarına artış oranı yüzde 44, toplam keşfe oranı yüzde
21'dir. Şu anda, bugünkü yüzde 32'lik tenzilat, artı 12 zamlı demektir değerli
arkadaşlar.
Demin değerli
arkadaşlarımdan birisi söyledi; komisyonda ifadesi alınan firmalardan birisi
"ben Fırat'ta 2 111 metre viyadük yapıyorum, köprü zammım sıfır, (A)
katsayısı, taşıma katsayısı da 1" diyor. 1 111 metre köprü yapan müteahhit
firma, yine, (A) katsayısını 1, köprü zammını sıfır diyor. Söyledik ya, keşfin
başlangıcından sonucuna kadar, bu olayda nifak oluşmuştur.
Yine ifadelerden
aldığımıza göre "yetkililere sordunuz da, katsayıyı nasıl
belirlediniz" denildiği zaman -katsayının bir hesabı vardır, meyline göre,
yol standardına göre- "sorduk, şifahen aldık" diyor. Arkadaşlar,
böyle bir şey olmaz, böyle bir şey olamaz, Karayolları bu tarz bir çalışmada
bulunamaz, mümkün değil! Böyle bir çalışma hiç olmamıştır.
Yine, bir daire
başkanına, ifadesinde sorulduğunda -raporda yazıyor- "otuzaltı yıldır
Karayollarındayım, böyle bir ihale hiç görülmedi" diyor. Görülmemiştir
çünkü. 15 kişi bir odaya kapanacak, ikili üçlü eşleşecek, sonunda, bir ihale almayan
hiç kimse kalmayacak, eşit bir şekilde paylaşacaklar! Sayın Bakan diyor ki
"ben, ihbar geldiği zaman savcılığa müracaat ettim." Sen babanı
kandır...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
lütfen toparlayın.
MEHMET YILDIRIM (Devamla)
- Savcılığı değil, teftiş kurulunu harekete geçirecektin ki, oradaki
usulsüzlükler, yolsuzluklar ortaya çıkacaktı ve bu şekilde bir karar ortaya
çıkacaktı.
Değerli arkadaşlar, yine,
soruşturma komisyonu raporunun son paragrafında, bakıyorum ki: "Siyaset -
müteahhit - bürokrat üçgeninde Türkiye soyulmuştur..." Bu gerçektir.
Bürokrasinin arkasında siyasetçinin olmadığı bir ortamda ve siyasetçinin
yanında da, bürokratın yanında da işadamı olmadığı bir yerde soygun olmaz.
Nasıl olacak; kim yararlanacak, kim menfaat sağlayacak?! Eğer, işadamı olmazsa,
kim kime rant sağlayacak?! Bürokrat, siyasetçi karar verdi; kime ihaleyi
verecek, kimden ne alacak, devleti kime üttürecek?! Üten adam müteahhitler,
ütülen devlet, ütülmesine yardımcı olan Yaşar Topçu ve bürokratlar. Yaşar Topçu
ve bürokratlar hakkında suç duyurusu ve Yüce Divan, komisyon raporunda var; ama,
müteahhitlere gelince, komisyonda aklanmışlar, onlar hakkında suç duyurusu yok.
Niye; onlar güçlü şirketler. Niye; anlaşılıyor ki, o gün ANAP'a anahtar uyduran
müteahhitler, şimdi -yanlış anlamayın; sizleri, asla, böyle bir Kadir Gecesinde
üzmem- AKP'ye de mi anahtar uydurmaya çalıştılar? Bunlar hakkında da suç
duyurusunda bulunulması lazımdı ve Yüce Divanın, onlar hakkında da suç
duyurusunu gerçekleştirmesi gerektiğine inanıyorum.
Mübarek Kadir Gecenizi
kutluyorum, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.25
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 23.32
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 15 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
672 sıra sayılı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu
üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. - Samsun
Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, Karadeniz sahil yolu işlerinin
ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen,
fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara
uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması
Komisyonu Raporu (9/9) (S. Sayısı: 672) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Beşinci söz isteği, şahısları adına, Aydın Milletvekili
Sayın Mehmet Boztaş'a aittir.
Buyurun Sayın Boztaş. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MEHMET BOZTAŞ (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; gecenin ilerleyen saatinde söz hakkı bize geldi. Biliyorum,
sabrınızı zorlamadan birkaç cümleyle olayları değerlendirmeye çalışacağım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Karadeniz sahil yolu işlerinin
ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen,
fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara
uğrattığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu
iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 100
üncü ve Meclis İçtüzüğünün 107 nci maddeleri gereğince kurulan (9/9) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu çalışmalarında komisyon üyesi sıfatıyla
bulundum.
Değerli milletvekilleri, komisyon çalışmaları sırasında
önyargıdan uzak, yasaların komisyon üyelerine tanıdığı yetkileri tam bir
tarafsızlık içinde sürdürerek çalışmalarımızı tamamladık. Bizler yargıç
değiliz, kimseyi mahkûm etmeyeceğiz; ancak, bir dönem, hem Parlamento hem de
toplumun gündeminde önemli bir yer tutmuş olan Karadeniz otoyol ihalesinin
üzerindeki sis perdesini kısmen birlikte aralayalım istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bizler o tarihte de söylemiştik;
Karadeniz otoyol ihalesinde yapılan işler yanlıştır, yasaya uygun değildir; bu,
yıllar sonra da olsa, yanlış yapılan hareketler doğru makamlardan geri
dönecektir demiştik. O tarihte siyasî kadrolar, Sayın Bakan ve bağlı olduğu
siyasî partinin temsilcileri, bizleri, Karadenizde otoyolun yapılmasını
istememekle suçlamışlardı.
Değerli arkadaşlar, bizim, Türkiye'ye hizmet yapan her
arkadaşımıza saygımız sonsuzdur; ama, bu hizmet anlayışını gerekçe göstererek
usulsüz işlemlerle, bal tutan parmağını yalar mantığıyla halkın sömürülmesine,
devletin sömürülmesine seyirci kalmamız mümkün değildir. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri olarak, hukuk devletinin üstünlüğünü, parlamenter
sistemin saygınlığını koruma konusunda bugüne kadar ciddî bir mücadele
götürdük.
Değerli milletvekilleri, az önce Koray Aydın'la ilgili
soruşturma komisyonu raporu görüşülürken AKP sıralarından bazı arkadaşlarımız,
bize sözle saldırıda bulunmuşlardı ve "bir taraftan soruşturma komisyonu
önergesi veriyorsunuz, öbür taraftan da bizim Koray Aydın'a ilişkin
mücadelemize tepki gösteriyorsunuz" demişlerdi.
Değerli arkadaşlar, tabiî ki, biz, hakkı kişinin kendisine
de teslim etmekten yanayız. Evet, soruşturma komisyonu oluşturulması konusu,
burada, Sayın Haluk Koç ve 55 milletvekili arkadaşımızın imzasıyla istenmiştir.
Bir hukuksuzluk söz konusu olmuştur; Meclis soruşturması komisyonu kurulması
gerekmiştir. Bunu önerdik, destekledik; fakat, Yüce Divana gönderilmekle karşı
karşıya kalan bir kişinin savunma hakkını da saygıyla karşılamamız gerekirdi.
Bu, sadece bizim aslî görevimiz değil; parlamenter sistemin saygınlığını
korumak adına da yapılması gereken bir işti. Burada, savunma ihtiyacı
içerisindeki arkadaşımızın savunma hakkına olan saygımız nedeniyle o tepkiyi
gösterdik. Sonuna kadar konuşma hakkının kendisine verilmesi gerekiyordu.
Değerli arkadaşlarım, bizlerin her halükârda topluma karşı
sorumluluklarımız var, milletvekili sıfatıyla sorumluluklarımız var; ama, bunun
çok daha ötesinde, geçmiş dönemde erozyona uğradığına inandığımız Parlamentonun
saygınlığına yeniden ihtiyaç var; bunu hep birlikte inşa etmemiz lazım.
Bir taraftan bizler bir dönemi yargıladık; Sayın eski
Başbakan, cumhuriyet tarihinde ilk kez, bu Parlamento tarafından Yüce Divana sevk
edildi. Yine, bir dönemin bakanları Yüce Divana sevk ediliyor. Toplumda
inandırıcılığımızı gösterebilmek adına -yolsuzlukla mücadele konusunda
bireyleri tek tek göndererek değil- ciddî anlamda yolsuzlukla mücadeleyi masaya
yatırmamız lazım. Bir taraftan Parlamentonun gündeminde 150'ye yakın dosya
bekletilirken, öbür taraftan birer birer geçmiş dönemin bakanlarını Yüce Divana
sevk ederek, biz, Parlamentonun saygınlığını halk nezdinde korumuş olamayız.
Onun içindir ki, bu bireylerin sorunu olmaktan ziyade, bir anlayışın
yargılanması gerekiyor. Bir anlayışı, hep birlikte Parlamentodaki üyeler
olarak, sorgulamamız gerekiyor. Sadece kısacık bir dönemde bakanlık yapan,
hükümet görevini üstlenmiş olan arkadaşlarımızın yaptığı işlemler değildir; son
otuz yılda "benim memurum geçinmenin yolunu bulur" diyen bir mantık
"bal tutan parmağını yalar" diyen bir mantık, hayalî ihracatlarla
köşe dönen bir anlayış sürgit devam etmiştir ve bunu da birçok yerde iş bilir
olmakla savunmuşuzdur.
Değerli arkadaşlar "savunmuşuzdur" diyorum, geçmiş
dönemdeki parlamenter sistemi kastederek söylüyorum. Bunların her dönem
karşısına çıkmış bir Cumhuriyet Halk Partisi Grubu var. Yine, bugün, bu
sorunları aşmak için, sorunları toptan çözmek için, yolsuzlukla mücadeleyi,
Parlamentonun, birinci gündem maddesine alması gerekir.
Değerli arkadaşlar, köklü mücadelenin yolunun da, her şeyden
önce, milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasından geçtiğini, belli bir
düzeye getirmemiz gerektiğini vurgulamamız gerekiyor. Evet, parlamenter sistemin
saygınlığını koruyalım istiyoruz; ama, bugün, hâlâ belirli görevlerde bulunan
siyasî kadrolar, temsil görevini üstlerinde bulundurdukları süre içerisinde
bile -affınıza sığınarak, sizi tahrik etmek anlamında değil; ama, sizlerle
duyguları paylaşmak adına bunları söylüyorum- bir bakan, bir başbakan, yurt
dışına gidip, Fransa'da, kalkıp "uçakları sizden alalım; ama, biz de bir
uçak isteriz" diyorsa, bu, parlamenter sistemimize indirilen büyük
darbelerden bir tanesidir. "Bir uçak da bize verin" deniliyorsa, bu,
çok şık düşmüyor.
Değerli arkadaşlarım, yine, bir fabrikaya, bir otomobil
fabrikasına gidildiği zaman, kalkar "bize verdiğiniz bu oyuncak araba bizi
tatmin etmiyor, biz bunun aslını istiyoruz" dersek, burada yolsuzlukla
ciddî anlamda mücadele ettiğimiz konusunda toplumda tereddütler yaratırız. Onun
içindir ki, bir anlayışı, bir davranışı siyaset kurumuna egemen kılmamız lazım,
bunu hep birlikte yapmamız lazım. Bir taraftan geçmişte yapılan yolsuzlukların
üstüne giderken, bugün, bizimle ilgili tereddütler yaratacak davranışlar
içerisinde bulunmamamız gerekir. Özellikle bunu hep birlikte yapmamız lazım,
sadece Cumhuriyet Halk Partisi kadrosu değil, AKP'nin içerisindeki
arkadaşlarımızla beraber bunu yapmamız lazım.
Yine, AKP'deki çok değerli milletvekili arkadaşlarımızla
gerek Çevre Komisyonunda gerek soruşturma komisyonunda çok ciddî çalışmalar
götürdük. Biliyoruz ki, o arkadaşlarımızla birlikte paylaşamadığımız hiçbir
nokta yok; birçok konuda, insanî değerlerimizde, siyasî değerlerimizde, cumhuriyetin
saygınlığını koruma konusunda, parlamenter sistemin saygınlığını koruma
konusunda aynı şeyleri paylaşıyoruz; ama, gelin, bunu yasal düzeye de
taşıyalım, hep birlikte el ele verelim.
Değerli arkadaşlarım, gecenin bu ilerleyen saatinde daha
uzun konuşarak zamanınızı almak istemiyorum; fakat, bir taraftan geçmişi
yargılarken, bugün, yargı önüne çıkmaktan kaçmamalıyız, böyle bir görüntü
vermemeliyiz.
Değerli arkadaşlarım, bizim, komisyonda yaptığımız
çalışmaların neticesinde Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Yaşar Topçu'nun
usulsüz işlemler yaptığı konusunda -komisyonumuzun yaptığı araştırmalar
neticesinde- böyle bir görüntü ortaya çıkmıştır. Delillerin takdiri Yüce Divan
sıfatıyla yargılamayı yapacak olan Anayasa Mahkemesine ait olmak kaydıyla,
dosyanın Yüce Divana sevkine komisyon olarak karar verdik. Umarım bu
arkadaşımız, bizim değerlendirmelerimizin dışında, suçu işlemediği konusunda
yargı bir karar verirse, aklanırsa, biz, bundan en küçük bir rahatsızlık
duymayız; çünkü, biz, hiç kimseyi yargılanmadan mahkûm etmekten yana değiliz;
ama, yargılanmaktan da hiçbirimizin kaçmaması gerekir, kurtulmaması gerekir.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum,
sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Boztaş.
Şahsı adına son konuşmacı, Ordu Milletvekili Sayın Sami
Tandoğdu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakika.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; konuşmama başlamadan evvel, Kadir Gecenizi ve gelecek ramazan
bayramınızı içten kutlar, sağlıklar, mutluluklar dilerim.
Karadeniz sahil yolu ihalesi ve Bayındırlık ve İskân eski
Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında açılan Meclis soruşturmasıyla ilgili
olarak söz almış bulunuyorum.
Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi önemli günlerinden
birini daha yaşıyor. Siyasetin üzerindeki kara bulutların gitmesini,
açılmasını, temizlenmesini istediğimiz bir gündür bugün. Bugün, görüşeceğimiz
konu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Döneminde ülkemize o tarihlerde
damgasını vuran, siyaseti hapseden, vatandaşın sisteme ve demokrasiye inancını
sarsan ve o günün sahnesindeki siyasîler için yargı yolunun açılmasını sağlayan
bir gündür bugün.
Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı
Yaşar Topçu'nun, 1997'deki Karadeniz sahil yolu ihalesine fesat karıştırıldığı
iddiasıyla bugün Yüce Meclise getirilmesi, Anayasamızın 83 üncü ve 100 üncü
maddelerine göre, milletvekili, bakan ve başbakanlar soruşturulamaz, eğer
suçlandırıldıkları bir konu mevcutsa, yargıya gitmeleri, görevde oldukları
sürece olası değildir hükmünün bir an önce kaldırılması gerektiğini gösteren
önemli bir göstergedir. Bugünün önemi
bununla orantılıdır.
Yüce Meclisin sayın temsilcileri, şu an, 1997 yılında
Karadeniz sahil yolunun yapımı sırasında ihaleye fesat karıştırılarak çıkar elde edip, devleti
büyük zarara sokan bir projenin sorumlularını, Anayasamızın 83 üncü ve 100 üncü
maddeleri doğrultusunda kendilerini dokunulmazlık zırhıyla koruyamadığı bir
dönemde Yüce Meclise getirilmesi beni üzmüştür; çünkü, o zaman, yani, 20 nci
Dönemde dokunulmazlık zırhı, bakandan ve sorumlulardan kaldırılmış olsaydı, bu
konu, bugün tekrar gündeme gelmezdi. Suçlular tespit edilir, cezalandırılır,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de büyük zarardan kurtulmuş olurdu.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
olarak bizlere, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili olarak sizlere büyük
bir görev düşmektedir. Siyaseti, halka hesap veren, temiz, şeffaf ve
dokunulmazlıklardan arındırılmış bir yapıya kavuşturmamız gerekmektedir.
Sizlere, çocukluğumuzdaki bir anıyı hatırlamanızı,
yaşadığınız o günleri, bir sinema şeridi gibi gözünüzün önünden geçirmenizi
istiyorum. Çocukluğumuzda, kendimizden büyük olanlara veya bizden daha güçlü
olanlara karşı doğru veya yanlış hareketlerimizden dolayı dövüldüğümüzde,
hırpalandığımızda, ağlar ve arkasından da sızlanarak şunları söylerdik:
"Akranlarınıza uysanıza, yaşıtlarınıza uysanıza. Bize mi gücünüz
yetiyor." Aynı durumu, şimdi, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu
yaşıyor. Dokunulmazlık zırhı varken, Mecliste aklanıyor; ama, bugün, Anayasanın
83 üncü ve 100 üncü maddeleri ortada olmayınca, yani, dokunulmazlığı yokken
"vurun abalıya" deyimini kullanmak geliyor içimden.
Bunları, gelecekte de yaşamamak için, gelin, bu
dokunulmazlıkları kaldıralım. Zira, 22 nci Dönemde halen dokunulmazlığının
kaldırılması istenilen milletvekillerini, bakan ve başbakanı, bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde aklayalım, suçluysa suçlayalım. Tarafsız yargıya hiçbir
işimizi göndermeden, kendi Meclisimizde bu sorunları halledelim. 59 uncu
hükümetten sonra kurulacak olan 60 ıncı, 61 inci, 62 nci, 64 üncü, 65 inci
hükümetlere, bu Yüce Meclisimizden, yüklü, sorunlu, problemli iş bırakmayalım.
Yüce Meclisimizin görevi, geçmişteki yolsuzlukları aklamak,
suçlamak değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletini çağdaş uygarlık seviyesine
çıkarmak, vatandaşın, halkın sağlıklı, huzurlu, yoksulluk sınırının üstünde,
insanca, hakça yaşaması için olanaklar sağlamak ve geliştirmek olmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, ben, Cumhuriyet Halk Partisinin Ordu
Milletvekili olarak, başkaları için, geçmiş dönemler için kararlılıkla adım
atan bu Meclisin, kendisi için de benzer durumlarda adım atmasının yolunu
açabilecek, yani, dokunulmazlıkları kaldıracak bir Türkiye Büyük Millet Meclisi
olmasının onurunu ve gururunu, 59 uncu hükümet döneminde, Cumhuriyet Halk
Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleriyle beraber paylaşmak
istiyorum. Ben, sizlerle beraber, bizlerden sonra bu Mecliste görev yapacak
başbakanlara, bakanlara, milletvekillerine, temiz, adaletli ve onurlu bir
Meclis bırakmak istiyorum. Bizler, milletvekilleri olarak, yarınları düşünerek,
halkımızın karşısına örnek ve başı dik bir kişi olarak çıkmak istiyoruz.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Zaten bizim başımız dik.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Hepimizin, Meclisten
ayrıldıktan sonra da başımızın dik olmasını istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım, hepinizin, benim gibi bu duyguları
paylaştığınıza inanıyorum; sizleri, bu konuda duyarlı ve hassas olmaya davet
ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Karadeniz
sahil yolu, Sinop'tan Sarp'a kadar uzanan 715 kilometrelik bir yolu
kapsamaktadır. 1997 yılında bu yolun yapılması için ihale yapılmış; ancak,
bugüne değin yolun yüzde 50-yüzde 55'lik bir kısmı yapılmıştır. 1997 yılında,
Karadeniz sahil yolunun üç yıl içerisinde bitirileceği belirtilmiş; ancak,
halen çalışmalar sürmekle beraber, bu güzel sahillerin coğrafî yapısı bozulmuş,
denizimiz kirlenmiş, bir yandan da siyasetin para kirliliği karşısında
Karadeniz halkımız iyice mağdur duruma düşürülmüştür. Cumhuriyet Halk
Partisinin bölge milletvekili olarak, benim gönlümde yatan, Karadenizin
güzelliklerini yaşayarak, bu bölgede toplu deniz taşımacılığını hayata
geçirmektir; halen de aynı fikri savunmaktayım. Üniversite yıllarımda, bölgenin
milletvekillerine ve Türkiye genelindeki siyasetçilerimize "bu güzel
denizden yararlanalım, feribotlarla, yolcu ve yük gemileriyle Karadeniz'de yolcu
ve yük taşımacılığını, kitle taşımacılığını geliştirelim" dediğimizde,
beni ve arkadaşlarımı solculukla ve komünistlikle suçlamışlardı; ama
"ülkenin dört bir yanına duble yollar döşeyeceğiz" diyerek, her yerde
yol çalışmaları başlatıp, bir türlü bitirilemeyen yolları savunan, eski raylar
üzerine yeni sistemmiş gibi eski trenleri oturtup "hızlandırılmış
tren" diye halkımızı kandırmaya çalışan Başbakanımıza övgüler
yağdırılmaktadır ki, bu da yanlıştır.
En iyiler olarak seçildik, bu işi en iyi yapacaklar olarak
seçildik; en çok yıkacak, en çok çalacak, en çok satacaklar olarak değil.
Bugün, karar verirken, bunların hepsini düşünmenizi istiyorum. Yapılması
gereken şeyler mutlaka yapılmalı; ama, en iyisi yapılmalı, en güzeli yapılmalı.
Ülkemize ve yüce ulusumuza hiçbir şekilde zarar verilmemeli; zarar verenlerden
ya da vermeye kastedenlerden, bu ulusumuz, halkımız hesabını en iyi şekilde
sormalıdır ve soracaktır da.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; konuşmamı
bitirirken, Karadeniz sahil yolunun yolsuzluk iddialarının bir an önce
çözümlenmesini, bölge halkımızın yol mağduriyetinin ve ayrıca, doğal afetten
meydana gelen fındık mağduriyetinin giderilmesini sizlerden rica eder, Yüce
Meclisimizi ve halkımızı saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.
Şahısları adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Komisyon Başkanı İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ünal Kacır
söz isteğinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Kacır.
Süreye uymanızı rica ediyorum.
(9/9) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bayındırlık ve
İskân eski Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında, Karadeniz sahil yolu ihalelerine
fesat karıştırarak devleti zarara uğrattığı iddiasıyla kurulan (9/9) esas
numaralı Soruşturma Komisyonunun raporu üzerinde komisyon adına söz aldım; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım.
(9/9) esas numaralı Soruşturma Komisyonu Başkanı olarak,
aldığımız Yüce Divana sevk kararının gerekçelerini süremin tanıdığı imkân
ölçüsünde arz etmeye çalışacağım.
En baştan söylemeliyim ki, Komisyonumuzun aldığı Yüce Divana
sevk kararı, hiçbirimizin arzu ettiği bir karar değildir. Bu yüce çatı altında
bulunmuş insanların, her ne suretle olursa olsun soruşturma mekanizmasıyla
karşı karşıya kalmaları genel olarak siyasetin itibarını da zedeler. Diğer
yandan, siyasete hak ettiği itibarı kazandıracak olan da denetim
mekanizmalarının işletilmesidir. Bu cümleden olmak üzere, 3 Kasım seçimlerinde
milletimizin yolsuzluk ve yoksulluğa karşı gösterdiği güçlü tepkiyi de dikkate
alarak üzerimize düşen görevi yerine getirmek zorundayız. Unutmayınız ki, 20
nci ve 21 inci Dönem Parlamentoları, siyaseti aklayamadıkları, karşılıklı
olarak siyasetçileri akladıkları için milletin güvenini kaybetmişlerdir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karadeniz sahil yoluyla
ilgili, Sayın Bakanın döneminde 6 adet ihale yapılmıştır. İddia, ihaleye
katılanların önceden anlaştıkları, fiyatların ayarlandığı, rekabete meydan
verilmediği ve böylece devletin zarara uğratıldığıdır.
İhale sürecini kısaca anlatmak istiyorum: 1997 yılının
temmuz ayında Karadeniz sahil yolunun bir an önce bitirilmesi için siyasî irade
oluşmuş ve Sayın eski Bakan bu doğrultuda çalışmaya başlamıştır. Millî bütçeden
Karayolları Genel Müdürlüğüne ayrılan payın yetersizliği nedeniyle, yolun dış
krediyle yapılması düşünülmüştür. Dış kredi bulunabilmesi için de, 2886 sayılı
Devlet İhale Kanununun 89 uncu maddesinin işletilmesi gerekli görülmüştür. Adı
geçen 89 uncu madde, kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı
hallerde, Bakanlar Kurulu kararıyla, ilgili bakana, ihale usul ve esaslarını
belirleme yetkisi tanımaktadır; ancak, bakan, ihale usul ve esaslarını
belirlerken uygulanması mümkün olmayan haller dışındaki hususları kanuna uygun
olarak yapmak zorundadır. Yine, belirlenecek usul ve esaslar, ihale hukukunun
saydamlık, rekabet, kamu yararı gibi temel ilkelerini esas almak
mecburiyetindedir.
Netice itibariyle, Sayın Bakanın yetkisi, mutlak bir
keyfîlik yetkisi değildir. Sayın Bakan, dış kredi bulmak gerekçesiyle 89 uncu
maddeye göre ihale yapabilmek için Bakanlar Kurulundan 31 Temmuzda yetki
istemiş; Bakanlar Kurulu da, kendisine, bir gün sonra jet hızıyla yetki
vermiştir. Sayın Bakan, yetkiyi aldıktan sonra, 25 Ağustos 1997 tarihinde,
ihale usul ve esaslarını belirlemiştir; ancak, bu usul ve esaslar, 25 günlük
süre içerisinde tam yedi kez değiştirilmiştir. 25 gün içerisinde yapılan yedi
değişiklikle, idarenin güvenilirliği, istikrarı, idarî kararların kesinliği
ilkeleri zedelenmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; belirlenen usul ve
esaslara göre ihaleler davet usulüyle yapılacaktır. 26 Ağustos 1997 tarihinde
11 firma ihaleler için davet edilmiştir. Sonradan, 8 Eylül 1997 tarihinde,
rekabetin yaygınlaştırılmasının sağlanması gerekçesiyle 4 firma daha ilave
edilmiştir. Peki, davet edilen bu 15 firmayla rekabetin sağlanması amacına
ulaşılabilmiş midir?
Komisyonumuz, ihalelerde rekabet şartlarının tam olarak
sağlanamadığı düşüncesinden hareketle, Karadeniz sahil yolunu yapabilecek ve
kredi bulabilecek yeterliliğe sahip başka firma olup olmadığını araştırmıştır.
Yapılan araştırma sonunda, aynı yolun bir kısmının ihalesi için 1996 yılında,
yani, bu ihalelerden bir yıl önce ihaleye çıkıldığı, Resmî Gazetede ilan
yapıldığı, firmaların müracaatlarını yaptığı ve yeterlilik alan firmaların
belirlendiği anlaşılmıştır. Yani, bu söz konusu ihalelerin 3 tanesi için ilana
çıkılmış, yeterlilikler belirlenmiş. 1996 yılında yeterlilik alan firmalardan
bir kısmı Sayın Topçu döneminde yapılan ihalelere davet edilmemiş. Yeterlilik
almışlar, ama, bu ihalelere onlardan bir kısmı davet edilmemiş; ancak,
yeterlilik alamayan bir firma davet edilmiş.
Parantez içerisinde söylemek isterim ki, vurdumduymazlığın
boyutlarını ortaya koymak için söylüyorum; 1996 yılında çıkılan bu ihaleler
sonuçlandırılmamış; ancak, iptal edildiğine dair bir belgeye de arşivlerde
rastlanmamıştır. Yarım kalmış bu iş.
Yine, soruşturma konusu ihalelerden bir yıl sonra yapılan ve
gerek keşif bedelleri gerekse teknik standartlar olarak söz konusu ihalelerden
çok daha büyük olan Aydın-Denizli otoyolu işinin Aydın-Yenipazar kesimi ihalesi
incelenmiştir. Bu ihale de, soruşturma konusu ihaleler gibi dış kredilidir;
ancak, ilanla yapılmıştır. İhaleye 38 firma müracaat etmiş, 32 firma yeterlilik
almıştır. Yeterlilik alan firma temsilcilerini Komisyonumuza davet ettik ve
görüştük. Verdikleri ifadelerde, büyük bir çoğunluğu 1997 yılında da
yeterlilikleri olduğunu beyan etmişler, Karadeniz sahil yolu ihalelerine davet
edilmemelerini yadırgadıklarını söylemişlerdir. Yani, Karadeniz sahil yolunu
yapabilecek çok sayıda başka firma mevcuttur; ancak, ihaleye çağrılmamışlardır.
Peki, ihaleye çağrılmanın kıstası nedir? Sorunun cevabı,
dönemin Karayolları Genel Müdürü Yaman Kök'ün, daha önceki soruşturma
komisyonuna verdiği ve Komisyonumuzda da kabul ettiği ifadede açıkça ortaya
çıkmaktadır: "Bakan bu isimleri bize verdi, biz de bu firmaları davet
ettik." Takdir edersiniz ki, sadece bakanın verdiği isimlerle rekabet
şartlarına ulaşılması mümkün değildir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; başka bir soru da
şudur: Yeterli olan tüm firmaların değil de bakanın belirlediği firmaların
ihaleye davet edilmesi kamu yararına uygun mudur? Bu konuda, elimizde, hukukta
kesin delil olarak kabul edilen, kesinleşmiş bir mahkeme kararı mevcuttur. 2886
sayılı Kanunun 44 üncü maddesine göre davet usulü yapılan
Dörtyol-Geçitkale-Girne ayırımı-Büyükkonuk-Çayırova yolunun ihalesine davet
edilmediği gerekçesiyle mahkemeye başvuran firmanın başvurusu haklı bulunmuş ve
söz konusu ihale, mahkeme tarafından iptal edilmiştir. Danıştay tarafından
onaylanarak kesinleşen mahkeme kararına göre, daha önce karayolu yapmış,
yükümlülüklerini zamanında yerine getirmiş, yeterliliği olan bir firmanın
ihaleye davet edilmemesi, azamî kamu yararının sağlanmasını engellemiştir.
Ayrıca, bu mahkeme kararında, 2886 sayılı Yasanın 44 üncü maddesinde en az üç
istekliden söz edilmiş olması, idarenin isterse sadece üç istekliyi davet
ederek ihaleyi sonuçlandırabileceği anlamına gelemeyeceği, teknik
yeterlilikleri ve güçleri idarece kabul edilen tüm isteklilerin ihaleye davet
edilmesi gerektiği hususu da vurgulanmıştır. Soruşturma konusu ihalelerde de
yeterliliği olan pek çok firma ihaleye davet edilmediğinden, yeterli rekabet ve
azamî kamu yararı sağlanmamıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3 proje halindeki
Karadeniz sahil yolu 6 parçaya bölünerek ihale edilmiştir. Üzerinde durulması
gereken nokta, ihalelerin birbiriyle ilişkilendirilmiş olmasıdır. İlkönce,
firmaların, işlerden birisi kendisinde kalması halinde diğer işlere teklif
veremeyeceği esası getirilirken, daha sonra, ikinci işe girmelerinin yolu,
ortak girişim oluşturmaları ve idarenin görüşünü almaları şartıyla açılmıştır.
Firmaların ortak girişim oluşturmaları ve idarenin görüşünün alınması, âdeta
"aranızda anlaşın, bu anlaşmadan da bizleri haberdar edin" manasına
gelmektedir. Yani, gizlilik, rekabet, her şey ortadan kalkmış, müteahhitlerin
önceden anlaşmalarının yolu açılmıştır. Neredeyse, idare, minareye dikilecek
kılıfın da terziliğini üstlenmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3 gün içinde, sabah ve
öğleden sonra yapılan, firmaların sabah ortak, akşam rakip oldukları 6 ihalenin
sonuçları da ilginçtir. Hiçbir ihale, çok sayıda münferit teklif olmasına
rağmen, tek başına bir firmada kalmamış, ortak girişimler ihaleleri
kazanmışlardır. İhaleye davet edilen firmalardan bir tanesi teklif vermemiş,
bir tanesi de verdiği teklifleri çok düşük tutarak, kendisini bu komedinin
dışında tutmuştur. Geri kalan 13 firma, 2'şerli, 3'erli ortak girişimler
altında 6 ihaleyi aralarında bölüşmüşlerdir. Ortak girişimlerin -bir örnek
hariç- teklif verdikleri ilk ihaleyi kazanmaları da dikkat çekici bir husustur.
Hatta, bir firma, ortak girişim halinde üstlendiği ihaleye kadar olan 3 ihalede
teklif vermemiş, işi aldıktan sonraki ilk ihalede kazanma ihtimali olmayan en
düşük teklifi vermiş, son ihaleye de teklif vermemiştir.
Yine, kör gözüm parmağına bir başka nokta da, ihaleleri
kazanan ortak girişimin içerisinde bulunduğu firmaların, ihale kazandıkları
işin hemen yanı başında başka bir iş yapıyor olmalarıdır. Evvelden bir iş yaparken,
şimdi, hemen onun yanı başındaki ihale nasıl olmuşsa onlara denk gelmiştir. Bu
durum, gizlilik içerisinde yapılan 6 ayrı ihalede, ulaşılması pek de kolay
olmayan, mükemmele yakın bir durumdur. Başka şekilde ifade etmek gerekirse, bu
ihaleler önceden planlansaydı ancak bu kadar planlanabilirdi.
Sayın Bakanın kabine arkadaşı Sayın Eyüp Aşık Bey, konuyla
ilgili olarak TGRT Televizyonunda katıldığı bir tartışma programında aynen
şöyle söylüyor: "Biz, o ihaleye girenlerin tamamına eşit taksim ettirdik."
Yine, tartışmanın başka bir yerinde de "idare, işi
tamamına taksim etti. Niçin; bu yolun bir an evvel bitmesi için. Bunu, ikiye,
üçe bölmek yerine, kaç müteahhit var; 13 müteahhit; dediler ki '13'ünüz de
taksim edin burayı, üç senede bitirin' " diyor. Bu, Sayın Aşık'ın ifadesi.
Aynı kabinede Sayın Topçu'yla ortak sorumluluk taşıyan Sayın
Aşık'ın bu ifadeleri kullanması, idarenin müteahhitleri anlaşmaya sevk ettiği
anlamına gelmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; idare, bakan oluruyla
belirlediği ve yedi kere değiştirdiği usul ve esaslara da uymamıştır. İhale
usul ve esaslarında, hükümet kredileri dahil bütün kredilerin, krediyi veren
kuruluşça, kredi şartlarını belirten resmî bir mektupla teyit edilmesi ve
mektubun teklifin bir parçası olması, teyit edilmiş kredi teklifi şartlarının
Hazine Müsteşarlığınca kabul edilebilir nitelikte olması yer alırken,
firmalarca sunulan tekliflerde bu şartlar sağlanmamış, resmî makamlarca teyit
edilmiş belgeler hiçbir teklife eklenmemiştir. İhale komisyonu teklifleri geri
çevirmesi gerekirken, Hazine Müsteşarlığıyla yaptıklarını söyledikleri şifahî
görüşmeleri yeterli görmüş ve ihaleleri yapmaya devam etmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ihale şartnamesinin
davet mektubundan sonra hazırlanması, zeyilnamelerle fiyatlarda değişiklikler
yapılması, projelerin tamam olmaması, dolayısıyla keşiflerin de sağlıksız
olması, ihalelerin ne kadar üstünkörü yapıldığının diğer bir göstergesidir. Bu
hususlar yüzde 142'lere varan keşif artışlarına neden olmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karadeniz sahil yolu
ihalesi yapılmadan hemen önce ve ihale usul ve esaslarının belirlendiği sırada
taşıma katsayıları ve köprü inşaat zamları da yeniden belirlenerek,
artırılmıştır. İhalelerin yapılmasından üç ay sonra, bir genelgeyle, taşıma
katsayısı 1 olarak sabitlenmiş, köprü inşaat zammı uygulanmayacağı hüküm altına
alınmıştır. Söz konusu işlerde taşıma katsayısı 1 ile 3 arasında değişmektedir,
köprü inşaat zamları da yüzde 50 olarak uygulanmıştır. Eğer, köprü inşaat
zamları uygulanmasa ve taşıma katsayısı da 1 olarak alınsaydı, 147 000 000
dolar daha az ödeme yapılacaktı.
Denilebilir ki, taşıma katsayıları ve köprü zamları
tekliflerdeki indirim oranlarında en önemli etkendir. Ancak, aynı bölgede, 1998
yılı içerisinde, katsayı 1, köprü zamsız olarak yapılan ihalelerde yüzde 26
oranına kadar ulaşılan indirimler olmuştur. Bunun anlamı şudur: İhaleyi kazanan
firmalar, yüksek katsayılar ve köprü zamlarıyla, verdikleri indirimlerden daha
fazlasını geri almışlar, ihaleleri, neredeyse, indirimle değil, yükseltmeyle
kazanmışlardır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sabrınıza sığınarak,
Komisyonumuzda kanaat oluşmasını sağlayan bir konuyu daha dikkatlerinize
sunarak konuşmamı neticelendireceğim.
1997 yılında, ihaleleri, yüzde 16,8 ile yüzde 20,3 arası
indirimler ile taşıma katsayıları ve köprü zamları dikkate alındığında ise,
indirimsiz, hatta yükseltmeyle alan firmalar, 2004 yılında, bu dönemde, yüzde
30 üzeri keşif artışlarında, artış kısmına uygulanacak fiyatlarda yüzde 32'ye
varan indirimi kabul etmişlerdir. Aradaki farklar önemsenmesi gereken
boyutlardadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütün bu hususları
gözönünde bulunduran Komisyonumuz, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar
Topçu'nun Yüce Divana sevk edilmesine, 1 ret oyuna karşın 10 kabul oyuyla karar
vermiştir; takdir Yüce Meclisindir.
Konuşmamın sonunda, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlar,
sizlerin ve vatandaşlarımızın mübarek Kadir Gecenizi ve yaklaşan bayramınızı
tebrik ederim; hayırlı geceler dilerim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kacır.
Sayın milletvekilleri, Meclis
Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Komisyon raporunda, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar
Topçu'nun Yüce Divana sevki istenilmektedir.
Şimdi, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu'nun Yüce
Divana sevkini isteyen komisyon raporunu oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında "Yüce Divana sevk kararı
ancak üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla alınır" hükmü,
İçtüzüğün 112 nci maddesinin altıncı fıkrasında da "Yüce Divana sevk
kararı ancak üye tamsayısının salt çoğunluğu ile alınır" hükmü yer
almaktadır. Bu nedenle, oylamayı gizli oylama şeklinde yapacağız ve raporun
kabul edilmesi için 276 kabul oyu arayacağız.
Toplantı yetersayısı
olmak kaydıyla, gizli oylamada kabul oyu 276'nın altında olduğu takdirde, Yüce
Divana sevk kabul edilmemiş olacaktır.
Gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve hükümet
sıralarında yer alan Kâtip Üyelerden, komisyon sırasındaki iki Kâtip Üye,
sırasıyla -okuduğum iller dahil- Adana'dan başlayarak Denizli'ye ve
Diyarbakır'dan İstanbul'a kadar; hükümet sırasındaki iki Kâtip Üye ise, İzmir'den
Mardin'e ve Mersin'den Zonguldak'a kadar, adı okunan milletvekillerine, biri
beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf
verecek ve milletvekillerini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri,
belirlenmiş bulunan bu yerlerden başka yerden pul ve zarf alamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin
bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olan ret, yeşil olanı ise çekimser oyu
ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın
üye, Kâtip Üyeden, üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad
defterine işaretlettirdikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta
kutusuna atacaktır. Bilahara, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun
bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna
atacaktır.
Oylamada adı okunmayan
milletvekillerine pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, gizli oylamaya
Adana İlinden başlıyoruz.
(Oylar toplanıldı)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.
Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutuları kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 672 sıra
sayılı raporunun Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkındaki gizli
oylama sonucunu açıklıyorum:
Katılan milletvekili
sayısı : 406
Kabul : 391
Ret : 10
Çekimser : 5
Bu sonuca göre, Meclis
Soruşturması Komisyonu raporu kabul edilmiştir; Bayındırlık ve İskân eski
Bakanı Yaşar Topçu'nun Yüce Divana sevkine karar verilmiştir.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Kasım 2004 Çarşamba
günü saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.38