BIM 3 8 2004-12-03T12:10:00Z 2004-12-03T12:11:00Z 11 50474 287706 TBMM 2397 575 353323 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22                         CİLT : 63                           YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

15 inci Birleşim

9 Kasım 2004 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Karayolu Taşıma Yönetmeliği uygulaması nedeniyle mağdur olan nakliye kooperatiflerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

2. - Adana Milletvekili Vahit Kirişci'nin, tavuk etinde hormonal kalıntılar ve tavuklarda antibiyotiklerin yanlış kullanımının olumsuz etkileriyle, alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

3. - Bartın Milletvekili Mehmet Asım Kulak'ın, Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesinde meydana gelen kazaya, yeraltı zenginliklerinin değerlendirilmesine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 25 milletvekilinin, Türkiye-AB ilişkileri ile AB Komisyonu İlerleme Raporunun geleceğe etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/223)

2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 40 milletvekilinin, Ege Bölgesindeki tarım üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224)

3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 36 milletvekilinin, TRT yönetimi hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/700)

2. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/701)

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/8) (S. Sayısı: 670)

2. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/9) (S. Sayısı: 672)

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Kızılay ile ilgili bir yargı kararının uygulanmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3422)

2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, TOKİ'nin konut projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/3428)

3. - Tunceli Milletvekilii Sinan YERLİKAYA'nın, Türkiye Futbol Federasyonu hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/3472)

4. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Bartın-İnkumu girişinde araçlardan bir spor kulubüne para toplanmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/3498)

5. - Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, İranlı bir rejim muhalifinin Ankara'da öldürüldüğü iddiası ile Türkiye'de öldürülen İranlılara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/3505)

6. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır-Ergani İlçesinin tam teşekküllü hastane ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/3538)

7. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, TMSF'nin el koyduğu mallar üzerindeki tasarrufa ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/3594)

8.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir gruba ait araçların TMSF tarafından satışına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/3597)

9. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, yoksulluğun ve işsizliğin azaltılması yönünde yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/3600)

10. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Emniyetteki vazife malulü personele ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/3653)

11. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU’nun, polis memurluğundan komiser yardımcılığına terfi sınavlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/3662)

12. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, emekli maaş farklarının ne zaman ödeneceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3705)

13.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, hastanelerdeki sağlık personelinin süt iznine ve kreş gereksinimine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3714)

14. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, işçi emeklilerinin aylıklarının artırılması konusunda yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3716)

15. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3718)

16. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, esnaf kredilerinin faizlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/3792)

17. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Vakıfbank'ın Millî Eğitim Bakanlığının kullanımına verdiği otomobillere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/3809)

18. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Şanlıurfa İlindeki Güneydoğu Anadolu İhracatçılar Birliği irtibat bürosunun kapatılma nedenlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/3811)

19. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT'nin logo ve kanal kimliklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/3816)

20. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, çiftçilerin satın alma gücüne,

- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Ege Bölgesindeki zeytin ağaçlarını tehdit eden verticillum hastalığına,

- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, zeytin üreticilerinin sorunlarına,

Bursa'da "damızlık sığır yetiştiriciliği" projesinin ne zaman uygulamaya konulacağına,

- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, çiftçilere destekleme primi ödemelerinin kolaylaştırılması çalışmalarına,

- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, çiftçilerin kalkındırılmasına yönelik projelere,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/3825, 3826, 3827, 3830, 3828, 3829)

21. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, yatırım teşviki uygulamasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/3837)

22. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir-Çeşme ve Karaburun'daki balık çiftliklerine,

Orkinos balığı besi çiftliklerinin kota miktarına ve yem ithaline,

- Denizli Milletvekili Ümmet KONDOĞAN'ın, "göletlerin balıkçılığa açılması" projesine,

Tarım sektöründeki gerilemeye ve çiftçilerin doğal afetlerden kaynaklanan mağduriyetine,

Hububatta sertifikalı tohumluk kullanım projesine,

- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Manavgat Suyu ile Konya ve Karaman Ovalarının sulanması projesine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/3864, 3865, 3866, 3867, 3868, 3869)

23. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Yozgat Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde yolsuzluk yaptığı belirlenen kamu görevlilerinin görevlerine iade edildiği iddiasına,

- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu ve özel sektörde kadın ve erkeklerin istihdam oranına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in cevabı (7/3886, 3887)

24.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, işsizliğin önlenmesi için ne gibi çalışmalar yapılacağına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/3896)

25.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, tarım kredi kooperatiflerince verilen kredilerin geri ödemesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/3898)
I. - GEÇENTUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Hatay Milletvekili Züheyir Amber, Organ Nakli Haftası münasebetiyle, organ ve doku temininde karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

İstanbul Milletvekili Hasan Aydın'ın, (F) tipi cezaevlerinin durumu ile buradaki hükümlülerin ve tutukluların sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Adalet Bakanı Cemil Çiçek,

Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır'ın, tarım sektörünün içerisinde bulunduğu sıkıntılar ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,

Cevap verdi.

Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un (3/283) (S. Sayısı: 530),

Kocaeli Milletvekilleri Mehmet Vecdi Gönül, Osman Pepe ve Nevzat Doğan'ın (3/284) (S. Sayısı: 531),

Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın (3/285) (S. Sayısı: 532),

Kocaeli Milletvekilleri Nevzat Doğan ve Nihat Ergün'ün (3/286, 3/288) (S. Sayıları: 533, 535)

Kocaeli Milletvekilleri Nihat Ergün ve Muzaffer Baştopçu'nun (3/287) (S. Sayısı: 534),

Kocaeli Milletvekilleri Osman Pepe, Mehmet Vecdi Gönül, Nevzat Doğan ve Muzaffer Baştopçu'nun (3/289) (S. Sayısı: 536),

Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen'in (3/299) (S. Sayısı: 537),

Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in (3/305) (S. Sayısı: 538),

Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in, (3/306) (S. Sayısı: 540),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

4.11.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 675 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci sırasına, gündemin 33 üncü sırasında yer alan 668 sıra sayılı 17.7.2004 tarihli Kanun ile Anayasanın 89 ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin 3 üncü sırasına, 4.11.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 677 sıra sayılı kanun teklifinin, 48 saat geçmeden 4 üncü sırasına, aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 678 sıra sayılı kanun tasarının 48 saat geçmeden 5 inci sırasına, gündemin 2 nci sırasında yer alan 661 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 35 inci sırasında yer alan 671 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına alınması, diğer tasarı ve tekliflerin sıralarının buna göre teselsül ettirilmesine; 4.11.2004 Perşembe günkü birleşimde gündemin 5 inci sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına;

30.10.2004 tarihinde dağıtılan ve 1.11.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkındaki (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 670 sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmının 1 inci sırasına, 4.11.2004 tarihinde dağıtılan ve aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkındaki (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 672 sıra sayılı raporunun 2 nci sırasına alınmasına, her iki raporun görüşmelerinin Genel Kurulun 9.11.2004 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; Genel Kurulun 9.11.2004 Salı günü 14.00'te başlayıp, her iki raporun oylamalarının bitimine kadar çalışmasına; 9.11.2004 Salı, 10.11.2004 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesine;

Genel Kurulun 10.11.2004 Çarşamba günü 13.00-23.00, 11.11.2004 Perşembe günü 13.00-16.30 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu, İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi;

2 nci sırasına alınan, Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısının (1/592) (S. Sayısı: 675),

3 üncü sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen 17.7.2004 Tarihli ve 5231 Sayılı Dernekler Kanununun (1/873) (S. Sayısı: 668),

4 üncü sırasına alınan, Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/324, 2/299) (S. Sayısı : 677),

Görüşmelerini müteakiben, kabul edilip, kanunlaştıkları açıklandı.

Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Ateş, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle bir açıklamada bulundu.

9 Kasım 2004 Salı günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.32'de son verildi.

                                                                   

 

Ali Dinçer

 

 

Başkanvekili

 

 

Bayram Özçelik

Mehmet Daniş

 

Burdur

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye


No. : 19

II. - GELEN KÂĞITLAR

5 Kasım 2004  Cuma

Tasarılar

1. - Arsa Ofisi Kanunu ve Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/917) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)

2. - Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun Tasarısı (1/918) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)

Tezkereler

1. - Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/694) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)  (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2004)

2. - Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/695) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)  (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2004)

3. - Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/696) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)  (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2004)

4. - Şanlıurfa Milletvekili Turan Tüysüz'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/697) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)  (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2004)

5. - Kırklareli Milletvekili Yavuz Altınorak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/698) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)  (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2004)

Rapor

1. - Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair  Kanunda  Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar Ulaştırma ve Turizm ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/895) (S. Sayısı: 676) (Dağıtma tarihi: 5.11.2004) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya içme suyundaki klor miktarına ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1321) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Korkuteli İlçesinde elma üreticisinin mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1322) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Korkuteli Anadolu Lisesinin sorununa ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1323) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

4. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Kale İlçesindeki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1324) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

5. - Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, bandrol yetersizliği nedeniyle yayıncıların yaşadığı mağduriyete ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1325) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, TRT'de yayınlanan bir programdaki bazı ifadelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3906) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.10.2004)

2. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Mercedes Benz Türk A.Ş. hakkındaki iddiaya ve bir memurun görevden alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3929) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)

3. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, yabancılara satılan arazilere ve Hatay'la ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3930) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)

4. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel iletişim vergisinin yaygınlaştırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3931) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)

5. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İnsan Hakları Danışma Kurulunun bir raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3932) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)

6. - Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, çiftçilerin taksitlendirilen kredi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3933) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

7. - Kırıkkale Milletvekili Halil TİRYAKİ'nin, Kırıkkale Valisi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3934) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

8. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi ve yoksullukla mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3935) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

9. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Ziraat Bankasında kullanılan yazılım programının verdiği zarara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3936) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

10. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, Fransa Maliye Bakanı ile yapılan görüşme ile ilgili iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3937) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

11. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT'nin mali durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3938) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

12. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, yabancıların arazi alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3939) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

13. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, kamu bankalarının batık kredilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3940) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

14. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, araç muayene hizmetlerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3941) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

15. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, adalet sistemiyle ilgili bazı beyanlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3942) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)

16. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, basında yer alan bir beyanına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3943) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

17. - İstanbul Milletvekili Lokman AYVA'nın, seçimlerde uygulanacak elektronik sistemde görme özürlülerin dikkate alınıp alınmadığına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3944) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

18. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Hükümet Binası İnşaatına ayrılan ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3945) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

19. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa çevre yolu çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3946) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

20. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa çevre yolu kapsamında kamulaştırılması gereken alanlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3947) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

21. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB ülkelerinin Katma Protokol gereği Türk vatandaşlarına vize uygulayamayacağı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3948) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)

22. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Lozan Antlaşmasının 39 uncu maddesinin uygulanıp uygulanmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3949) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

23. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Lozan Antlaşmasının eki olan bir protokolün Sevr Antlaşmasının bazı maddelerini feshedip etmediğine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3950) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

24. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Çukurova Grubunun TMSF'ye olan borçlarına kaynak sağlayacak kreditöre ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/3951) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)

25. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF Başkanının bir beyanına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/3952) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)

26. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'ye devredilen bankaların gayrimenkullerinin satışına aracılık eden firmaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/3953) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)

27. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Alternatif  Ürün Projesi için Dünya Bankasından sağlanan krediye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3954) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

28. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, devlet iç borçlanma senedi faiz oranına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3955) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

29. - Tokat Milletvekili Orhan Ziya DİREN'in, İmarbank mudilerine yapılan ödemelere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3956) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

30. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, işine son verilen TRT sanatçılarına ve son verme nedenlerine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/3957) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

31. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT'de kurum personeli olmayan sunuculara ve kurum dışında yaptırılan işlere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/3958) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

32. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, 3 Kasım seçimlerinden bugüne kaçak elektrik kullanan sanayicilere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3959) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)

33. - Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Mardin İli ve çevresindeki içme suyu sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3960) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)

34. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Yenişehir İlçesinde yapımı devam eden Boğazköy Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3961) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

35. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TPAO'da ikramiye verilen personele ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3962) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

36. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Sedat Peker operasyonunda gündeme gelen silahların ruhsatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3963) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)

37. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı gazetelerde yer alan asayiş gönüllüsü uygulaması başlatıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3964) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.10.2004)

38. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, İstanbul, Ankara ve İzmir büyükşehir belediyeleri bünyelerindeki iştirak şirketlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3965) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)

39. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, 17 Ağustos depremini yaşayan illerimizdeki adli suç oranına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3966) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)

40. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun İli 19 Mayıs İlçesi Kaymakamı hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3967) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

41. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Kumluca Belediyesinin ilçedeki birahanelerde bayanların çalıştırılmasını yasakladığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3968) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

42. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'da bayram kutlamalarının yerinin değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3969) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

43. - İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, Altındağ Belediyesine bağlı bazı personelin başka kurumlarda geçici olarak görevlendirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3970) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

44. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kumluca Belediyesinin, deniz obaları karşılığında vatandaşlardan topladığı paranın yasal dayanağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3971) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

45. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Uluslararası Kesme Çiçek Mezatı için arsa tahsisinin yapılamamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3972) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

46. - İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Aliağa Belediyesince İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü emrinde görevlendirilen memur ve işçilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3973) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

47. - Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından başlatılan Asayiş Gönüllüleri Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3974) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

48. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, hükümlülük durumu devam eden eski DEP milletvekillerinin yararlandıkları haklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3975) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

49. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bakanlığın gayrimenkullerinin dökümüne ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3976) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)

50. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, devletin tasarrufu altındaki tarıma elverişli arazilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3977) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

51. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, dolaylı ve dolaysız vergilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3978) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

52. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Hatay İlindeki okullarda yapılan bir uygulamaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3979) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

53. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, yurtdışında yaşayan Türk çocuklarına verilen Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3980) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2004)

54. - İzmir Milletvekili Hakkı AKALIN'ın, tekstil ve konfeksiyon sektörünü canlandırmaya yönelik tedbirlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3981) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

55. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, süper ve hipermarketler karşısında küçük esnafın yaşadığı mağduriyete ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3982) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

56. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Esnaf ve Kefalet Kooperatiflerince esnafa verilen kredilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3983) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

57. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Dünya Bankasının Türkiye'nin tarım sektörü konusunda hazırladığı bir rapor olup olmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3984) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)

58. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, tarımla uğraşan nüfusa ve sulanamayan topraklara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3985) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.10.2004)

59. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Cenevre'deki Dünya Ticaret Örgütü toplantısında alınan kararlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3986) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

60. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, çiftçilerin tarımsal kredi borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3987) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

61. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, genetik yapısı değiştirilen gıda ürünlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3988) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

62. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Personel Genel Müdürlüğü makam odasının yeniletme çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3989) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

63. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Manavgat İlçesinin kapalı spor salonu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/3990) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

64. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir Acemi Er Eğitim Birliğinin Ardahan İline kaydırılıp kaydırılmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3991) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

65. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Şehirhatları İşletmesi Müdürlüğü gemilerinde kullanılan can yeleklerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3992) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

66. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, son zamanlardaki müze soygunları ile personel, yönetim ve güvenlik sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3993) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.10.2004)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu bankalarından verilen kredilerle ilgili bir araştırma komisyonu raporunda yer alan iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3382)

2. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, el konulan basın yayın organlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3383)

3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, MTA Genel Müdürlüğüne bağlı Doğa Tarihi Müzesinin açılışının ertelenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3384)

4. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, kamu kurumlarının eczanelere olan borçlarına ve ödemedeki gecikmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3386)

5. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, sınavsız olarak istisnai memurluklara atananlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3389)

6. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Anayasa Mahkemesinin bir kararının Resmî Gazetede yayımlanmasının gecikmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3393)

7. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Başbakanın yurtdışı gezilerine katılan gazeteci ve iş adamlarından alındığı iddia edilen paralara ve gezilerin maliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3395)

8. - Hatay Milletvekili Abdulaziz YAZAR'ın, Irak'taki terör örgütlerinin elinde bulunan Türk vatandaşları ile Türkiye-Irak ticaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3396)

9. - Çorum Milletvekili Feridun AYVAZOĞLU'nun, Irak'a giden Türk vatandaşlarının can güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3397)

10. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, artan trafik kazalarına ve önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3400)

11. - Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın, Ergene Havzasındaki kirlenme sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3402)

12. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, kaçak yapılara ve bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3404)

13. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kredi kartı borçlularına ve bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3405)

14. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, aşırı yağışın İstanbul'da sebep olduğu zarara ve bazı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3406)

15. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, yoksulluk ve işsizliği önlemek için yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3407)

16. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, İstanbul-Alibeyköy'de yaşanan sel felaketinden doğan zararlara ve bazı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3412)

17. - Denizli Milletvekili Haşim ORAL'ın, ruhban okulunun açılması yönündeki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3413)

18. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir-Çeşme'deki Orkinos Balığı Besi Çiftliğinin çevreye verdiği zarara ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3415)

19. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Van'da meydana gelen olayın çözüme kavuşturulamamasının nedenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3416)

20. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, şoför esnafının karşılaştığı sorunlara ve sosyal güvencelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3417)

21. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kamu ve özel bankalar hakkındaki bazı verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3418)

22. - İstanbul Milletvekili Bülent TANLA'nın, turizm gelirlerine ve bu gelirin hesaplanma yöntemlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3425)

23. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Roche firmasına ait neoreccormon 2000 ıu isimli ilacın fahiş fiyatlarla SSK'ya satılmasıyla ortaya çıkan zarara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3439)

24. - Denizli Milletvekili Haşim ORAL'ın, Irak'taki Türk rehinelere ve kurtarma girişimlerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3454)

25. - Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Irak'ta öldürülen Türk vatandaşlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3455)

26. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Hatay Antlaşmalarının gizli maddeleriyle ilgili yerel bir gazetede çıkan iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3457)

27. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 4916 sayılı Kanun çerçevesinde yabancıların taşınmaz alımının doğuracağı sorunlara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3459)

28. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, yap-işlet-devret santrallerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3485)

29. - Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Güllük Dinlenme Tesislerinin kiraya verilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3486)

30. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Orhaneli Termik Santralı bacagazı kükürt arıtma tesisine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3490)

31. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Vatan Gazetesindeki bir röportajın içerdiği bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3495)

32. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Kızılay ile ilgili bir yargı kararının uygulanmadığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3499)

33. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, köy ve mahalle muhtarlarının aldıkları ödeneğin yetersizliğine ve prim borçlarını ödeyememelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3500)

34. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Kızılay Kayyum Heyeti hakkındaki iddialar ve Afyon maden sodası fabrikasının kiralanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3503)

35. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş. yetkilileri ile Kızılören Belediye Başkanı hakkındaki bazı iddiaların soruşturulup soruşturulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3504)

36. - Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, Türkiye'ye göç eden Bulgar Türklerinin isimlerinin Bulgarca olarak değiştirilerek Bulgaristan Nüfus Kayıtlarına kaydedildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3506)

37. - Afyon Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Erzurum-Aşkale İlçesi polis karakolunda yaşandığı iddia edilen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3508)

38. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Muğla-Datça-Kargı Koyundaki Rum kilisesini restore eden işadamına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3509)

39. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, sağlık ve sosyal güvenlik konularındaki bazı uygulamalara ve SSK'nın bazı ilaçları pahalıya satın aldığı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3519)

40. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bankalarda 1 trilyon TL.'sının üzerinde mevduatı bulunan kişilerin ödedikleri stopaj ile vergilerin tadadi dökümüne ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3520)

41. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, yurtdışına çıkan T.C. vatandaşlarından alınan Konut Fonundan sağlanan gelire ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3521)

42. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, elmas ve mücevheratta KDV uygulamasına son verilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3526)

43. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, okullarda kullanılan bilgisayar sayısı ve kalitesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3531)

44. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir-Konak'ta görevli bir öğretmene verilen disiplin cezası ve bir mahkeme kararına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3533)

45. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, yurtdışı görevine atama ile ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3534)

46. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, öğrenci kayıtları sırasında velilerden herhangi bir para alınıp alınmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3535)

47. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, ilaç fiyatlarının saptanmasına ve jenerik biyotek ilaç üretimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3543)

48. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, demiryolları için ayrılan ödeneğe ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3570)

49. - Afyon Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Tavşancıl'daki tren kazasında ölenlerin cenaze törenine ve Afyon-Kızılören'deki yük treni kazasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3573)

50. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Eskişehir Demiryolu Meslek Okulunun kapatılmasına ve tekrar açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3574)

51. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, İskenderun Limanı'nda batan gemi ile ilgili iddialara ve sorumlulara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3575)

52. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İskenderun Körfezinde batan gemi hakkındaki iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3577)

53. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Millî Eğitim Bakanlığı ile İMKB arasındaki protokole göre yapılan okul inşaatı ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3593)

54. - Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3595)

55. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Millî Eğitim Bakanlığı ile İMKB arasındaki protokole göre yapılacak okul inşaatı ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3601)

56. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bir demecinin finans sektöründeki etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3603)

57. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Millî gelirdeki artışa ve kamu çalışanlarına 2005 yılı için öngörülen zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3604)

 58. - Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Denizli Belediyesinde iki sendika arasındaki ihtilafa müdahil olan bakanlığa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3605)

59. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, zina tartışmalarının ekonomiye verdiği zarara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3607)

60. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, zina tartışmalarının ekonomiye verdiği zarara ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3608)

61. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, ABD'nin askeri amaçlı olarak bazı liman ve havaalanlarımızı kullanabilmesini öngören bir tebliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3610)

62. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, 4876 sayılı Kanun kapsamında tarım üreticilerinin borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3611)

63. - Hatay Milletvekili Fuat ÇAY'ın, Irak'ta Türklere yönelik saldırılara ve alınan tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3612)

64. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun Büyükşehir Belediyesinin başlattığı iddia edilen bir uygulamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3615)

65. - Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, yurtdışına çıkan kamyon şoförlerinin tümünün sosyal güvenceye kavuşturulup kavuşturulmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3616)

66. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'ta Türk vatandaşlarının can güvenliğinin sağlanması için öngörülen tedbirlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3630)

67. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, bir terör örgütü tarafından Kuzey Irak'a kaçırılan vatandaşlarımıza ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3631)

68. - İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Irak'taki Türkmen soydaşlarımızın korunması için hükümetin girişimlerine ve sonuçlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3632)

69. - Hatay Milletvekili İnal BATU'nun, son büyükelçiler kararnamesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3633)

70. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ziraat Bankasının değişen bilgisayar sistemine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3642)

71. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF tarafından yürütülen döviz kredisi alacaklarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3643)

72. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kamu bankalarının yeniden yapılandırılması için verilen Hazine desteğine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3644)

73. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ziraat Bankasındaki kamuya ait hesaplara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3645)

74. - Konya Milletvekili Nezir BÜYÜKCENGİZ'in, Isparta-Konya Doğalgaz Hattının Tuzlukçu İlçesindeki bölümünde kamulaştırma işlemlerinin ne zaman tamamlanacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3648)

75. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, halk ekmek fabrikası ekmek kuponlarının sahtelerinin basıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3655)

76. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, muhtarların kayıt yenileme işlemlerine ve ücret alınıp alınmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3659)

77. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Emniyet teşkilatından bazı personelin idareyle mahkemelik olmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3660)

78. - Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Samsun Büyükşehir Belediyesinin başlattığı iddia edilen bir uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3661)

79. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, mülkiyeti Emekli Sandığına ait bazı otellere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3665)

80. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, öğretmen ve yöneticilerin ders ve ek ders ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3668)

81. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Osmangazi Üniversitesinde verilen bir akademik unvanla ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3669)

82. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'daki öğretmen açığı ve bazı sorunlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3670)

83. - Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, ilköğretim okulları ihaleleri ile ilgili bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3671)

84. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, eğitim çalışanlarına sağlanan sosyal yardımlar ve bazı sorunlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3672)

85. - İstanbul Milletvekili Algan HACALOĞLU'nun, İMKB ile imzalanan protokole göre açılan okul binaları inşaatı ihalelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3676)

86. - Samsun Milletvekili İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun-Vezirköprü İlçesindeki Zübeyde Hanım Kız Öğrenci Yurdunun Millî Eğitim Müdürlüğüne devredilmek üzere kapatılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3678)

87. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, teknik öğretmen atamalarına ve teknik öğretmen yetiştiren okullarda sınırlama yapılıp yapılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3679)

88. - İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAY'ın, hemzemin geçitlerdeki bariyer ve sinyalizasyon eksikliklerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3695)

89. - Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, İzmir Limanındaki altyapı ve organizasyon eksikliği nedeniyle ihracatta yaşanan sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3696)

90. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Kayseri-Sivas ve Erzincan-Erzurum demiryolları güzergâhındaki kavak ve söğüt ağaçlarının kesim ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3697)

 

No. : 20

8 Kasım 2004  Pazartesi

Raporlar

1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/307) (S. Sayısı: 541) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

2. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/308) (S. Sayısı: 542) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

3. - Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/309) (S. Sayısı: 543) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

4. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/310) (S. Sayısı: 544) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

5. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk ile Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları  (3/311) (S. Sayısı: 545) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

6. - Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/312) (S. Sayısı: 546) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

7. - Edirne Milletvekili Ali Ayağ'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/313) (S. Sayısı: 547) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

8. - Mersin Milletvekili Ali Er'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/328) (S. Sayısı: 548) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

9. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/334) (S. Sayısı: 549) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

10. - İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/335) (S. Sayısı: 550) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

11. - Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/337) (S. Sayısı: 551) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

12. - İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/338) (S. Sayısı: 552) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

13. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/339) (S. Sayısı: 553) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

14. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/340) (S. Sayısı: 554) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

15. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/341) (S. Sayısı: 555) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

16. - Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/342) (S. Sayısı: 556) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

17. - Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ile Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/343) (S. Sayısı: 557) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

18. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/344) (S. Sayısı: 558) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

19. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/345) (S. Sayısı: 559) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

20. - Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/346) (S. Sayısı: 560) (Dağıtma tarihi: 8.11.2004) (GÜNDEME)

No. : 21

9  Kasım 2004  Salı

Tasarılar

1. - Ölüm Cezasının Kaldırılmasını Amaçlayan, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmeye Ek İkinci İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/919) (Adalet ve Anayasa ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2004)

2. - Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanunu, Harp Akademileri Kanunu, Harp Okulları Kanunu ve Astsubay Meslek Yüksekokulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/920) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.11.2004)

3. - Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Küba Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı Arasında Veterinerlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/921) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2004)

4. - Adalete Uluslararası Erişim Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/922) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2004)

5. - Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/923) (Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2004)

6. - Er  ve  Erbaş  Harçlıkları  Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/ 924) (Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2004)

7. - 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/925) (Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.11.2004)

8. - Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Moğolistan Gıda ve Tarım Bakanlığı Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/926) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.11.2004)

9. - Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/927) (Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.11.2004)

Teklifler

1. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/331) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2004)

2. - Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; Nevşehir İline Bağlı Hacıbektaş İlçesinin Kırşehir İline Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/332) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2004)

3. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda ve Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/333) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2004)

4. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 27 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/334) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)

5. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 23 Milletvekilinin; 8.6.1949 Tarihli ve 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/335) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)

6. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/336) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.11.2004)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 25 Milletvekilinin, Türkiye AB ilişkileri ile AB Komisyonu ilerleme raporunun geleceğe etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/223) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.11.2004)

2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 40 Milletvekilinin, Ege Bölgesindeki tarım üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)

3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 36 Milletvekilinin, TRT yönetimi hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)

 

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

9 Kasım 2004 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz isteği, Karayolu Taşıma Yönetmeliği çerçevesinde mağdur olan nakliye kooperatiflerinin sorunları konusunda Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün'e aittir.

Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Karayolu Taşıma Yönetmeliği uygulaması nedeniyle mağdur olan nakliye kooperatiflerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolu Taşıma Yönetmeliğiyle mağdur edilen kooperatiflerin ve kamyoncuların sorunlarını dile getirmek üzere, gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere, ülkemizde yük taşımasının yüzde 88'i, yolcu taşımasının ise yüzde 96'sı karayoluyla yapılmaktadır. Yıllardır bu sektörde çalışan nakliyecilerimiz mağdur olmuş, sorunlarını zaman zaman dile getirmişlerdir. Buna istinaden, 59 uncu hükümet, bu konudaki 4925 sayılı Kanunu 10.7.2003 tarihinde Meclisten çıkarmıştır. Ülkemizin geleceğinde taşıma sektörünün kurumsallaşması, bireysellikten kurtulması, mesleğe girişin kontrol edilmesi, taşıma yapan kurumların eğitim, sermaye ve araç yönüyle güçlendirilmesi, taşımanın belgeye bağlanması ve disiplin altına alınması, nakliyecileri umutlandırmış ve heveslendirmiştir. Görüyoruz ki, bu yönetmelik, nakliyecilerin umutlarını söndürmüş, heveslerini de kursaklarında bırakmıştır. Bu yönetmelik, yük taşımacılığı yapan, Türkiye genelinde 495 adet, Bilecik İlimizde 8 adet kamyoncular kooperatifini kapatma noktasına getirmiştir; Bilecik İlinde 735 kamyoncu üyemizi, Türkiye genelinde ise yüzbinlerle telaffuz edilen kamyoncu esnafımızı perişan etmiştir. Nakliyecilerin yıllardan beri süregelen sorunlarını çözmek için 4925 sayılı Kanunu çıkarıyoruz, 1163 sayılı Kooperatifler Yasasını yok sayıyoruz, Türk Ticaret Yasasını ve Anayasayı ihlal ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu çıkarılan yönetmelikle de görüldüğü gibi, bakanlıklar arasında eşgüdümün olmadığı, bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ulaştırma Bakanlığının çıkarmış olduğu Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesindeki 1163 sayılı Kooperatifler Kanunuyla örtüşmeyerek, bazı maddelerinin aykırı olduğu da görülmüştür. Bu yönetmeliğin "Tanımlar" başlıklı 4 üncü maddesinde geçen "özmal" tanımı, 1163 sayılı Kooperatifler Yasasına aykırıdır. Yönetmelikte "yetki belgesi sahibi adına motorlu araç tescil ve motorlu araç trafik belgelerinde kayıtlı taşıtlar" tanımı yapılmaktadır; oysa, kooperatifler bir emek birliğidir; kooperatif adına tescilli kamyon yoktur, olmamalıdır. Bu yönetmeliğe göre, kooperatif üyeleri, sahip oldukları araçları kooperatif adına tescil ettirmeye, yani, ortaklar, kamyonlarını kooperatifin özmalı yapmaya mecbur edilmektedir. Bu durum, 1163 sayılı Yasaya aykırıdır; aynı zamanda, Anayasanın örgütlenme, çalışma ve sözleşme yapma haklarına da aykırıdır.

Değerli arkadaşlar, yine, aynı yönetmeliğin 17 nci maddesinde araçlara yaş haddi getirilmiştir. "19 yaşından büyük araçlar nakliyecilikte kullanılamayacak" denilmektedir. Aynı zamanda, 1985 model araç ile 2004 model araç aynı statüde tutulacaktır; yani, her iki kamyon aynı tonajı taşıyacaktır. Bu, doğru bir yaklaşım, doğru bir yönetmelik değildir.

Yine aynı yönetmeliğin 13 üncü maddesi, yetki belgesi almanın veya yenilemenin özel şartları kısmında, K1 belgesi alınabilmesi için, gerçek kişilerin kendi adlarına kayıtlı 25 ton istiap haddinde araç, kooperatiflerin ise 75 ton istiap haddinde eşya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - ... taşımaya mahsus özmal ticarî taşıt filosu olması mecburiyetini getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, 25 ton istiap haddinde bir kamyon, ne uluslararası trafikte ne de Türkiye'de mevcuttur. 25 tonluk kamyon dayatması, tek bir kamyonla taşıma yapma imkânını nakliyecilerimizin elinden almıştır. "Birden fazla aracın olacak, ondan sonra taşımacılık yapacaksın" denilmektedir. Elindeki kamyonun borcunu zar zor ödeyen, ekmek kavgasının peşinde koşan, yarı aç yarı tok yaşayan, yaşam mücadelesi veren namuslu, dürüst insanlara "bir kamyon daha al, borca gir, sonra da bat, iflas et" denilmektedir. Bu bireysel kamyonculara yapılan haksızlık kooperatiflere de yapılmaktadır. Kooperatiflere de "75 tonluk araçlara sahip filonuz olacak" denilmektedir. Bu dayatma, kooperatifçiliğin yapısına ve yasasına aykırıdır.

Değerli arkadaşlarım, kooperatifler bir emek birliğidir, hakları ve menfaatları koruma çatısıdır. Türkiye'de kooperatifçiliğin işlev kazandığı alanlardan birisi ve en önemli olanı da taşıma kooperatifleridir; çünkü, bu bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Şimdi ise, bu kooperatiflere darbe vuruluyor, kapatılma konumuna getiriliyor. Bu, çok büyük haksızlık ve insafsızlıktır.

Türkiye'de fazla kapasite mevcut iken, kooperatiflere "75 tonluk özmalınız olacak" diyoruz. Diğer bir tabirle 1'i 5 yapıyoruz; yani 1 kamyonu olan bir esnafımıza "5 kamyon al" diyoruz. 1 kamyonun borcunu zor ödeyen bir kooperatifin, 5 kamyon alıp da borcunu ödemesi imkânsızdır. Bu borcu neyle ve nasıl ödeyeceğini sormuyoruz; hiç, işin ekonomik ve sosyal maliyetini düşünmüyoruz.

Ayrıca, kooperatifler, şu anda ihalesini aldığı ve sözleşmesini yaptığı işlerin nakliyesini, bu yönetmeliğe göre, yapamayacaktır. Bu durum, hukukî imkânsızlıklar doğuracak, bunun sonucu oluşan zararın giderilmesi de hukuken mümkün gözükmemektedir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu yönetmelik, kamyoncuları çok sarsmıştır; zaten çok zor durumda olan nakliyecileri bitirme noktasına getirmiştir.

Yetki belgesi vereceğiz diye, nakliyecilerden, 24 Kasım tarihine kadar müracaatları halinde 1 milyar, 24 Kasımdan sonraki müracaatlarda ise 1 500 000 000 lira yetki belgesi harcı istenilmektedir. Hazineye para toplayacağız diye, açığı kapatacağız düşüncesiyle, bir somun ekmeğin peşinde koşan, eski araçlarla zar zor yaşam mücadelesi veren, borç içinde yüzen, senedini çıkaracağım diye canını dişine takan kamyonculara bu yapılan reva mıdır değerli arkadaşlar?! Zaten iş yok. Akaryakıt fiyatları, sadece bu dönemde, yani AKP İktidarı döneminde yüzde 30 artmış, arabalar takozda... Siz düşünüyorsunuz ve dönüyorsunuz, nakliyeci esnafından 1 milyar veya 1 500 000 000 lira daha para istiyorsunuz değerli arkadaşlar. Yani, kamyonculara...

BAŞKAN - Sayın Tüzün, toparlar mısınız lütfen.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

..."kazandığını bize getir, kamyonunu devlete teslim et, çoluk çocuğun ne olursa olsun" diyorsunuz.

Buradan, kamyoncular ve kooperatifler adına, Sayın Bakanımızdan ve AKP Hükümetinden, 59 uncu hükümetten, 25.2.2004 tarihinde çıkarmış olduğunuz yönetmeliğin, 1163 sayılı Kooperatifler Yasasına aykırı olan bölümlerinin yeniden düzenlenmesini, yasalara uygun hale getirmesini; yetki belgesi için alınacak 1 milyar Türk Lirasının, halen faaliyet gösteren nakliyecilerden alınmamasını, ille de alınacaksa, yeni üyelerden alınmasını talep ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yönetmeliğin değişmesi gerektiği konusunda, S.S. Tüm Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri Sayın Bakanla görüşmüş, Ulaştırma Bakanımızdan, yerel seçimler sonrasında yönetmeliğin görüşüleceği, yeni bir düzenleme yapılarak sıkıntının ortadan kaldırılacağı sözü alınmış olmasına rağmen, maalesef, aradan geçen altı aylık süre içerisinde hiçbir değişiklik olmamıştır.

59 uncu hükümet yetkililerinden ve Ulaştırma Bakanımızdan, kamyoncu esnafının sorunlarının derhal çözülmesi için, bu yönetmeliğin değiştirilmesini talep ediyorum.

Kadir Gecenizi kutluyorum.

Yaklaşmakta olan ramazan bayramınızı kutluyor, Sayın Başkanımıza bana göstermiş olduğu müsamahadan dolayı teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzün.

Hükümetin söz isteği?.. Yok.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkanım, hükümet buna cevap vermeli!

Kamyoncu esnafı ağlıyor Sayın Bakanım, cevap verin lütfen!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, tavukçuluk ve hormon kullanımıyla ilgili söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişci'ye aittir.

Buyurun Sayın Kirişci. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2. - Adana Milletvekili Vahit Kirişci'nin, tavuk etinde hormonal kalıntılar ve tavuklarda antibiyotiklerin yanlış kullanımının olumsuz etkileriyle, alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; son günlerde medyada tartışma konusu olan tavuk etinde hormon ve yanlış antibiyotik kullanımıyla ilgili görüşlerimi açıklamak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; sözlerimin başında, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yüce Meclisimizin değerli üyeleri, ülkeleri, gelişmişlik açısından, değişik ölçülere göre bir tasnife tabi tutmak mümkündür. Bunlardan bir tanesi ve en temel olanı, daha pahalı olması nedeniyle, yılda kişi başına tüketilen hayvansal protein miktarıdır. Ülkemizde yılda kişi başına tüketilen hayvansal protein miktarı içerisinde özellikle kanatlı eti miktarını incelediğimizde, sadece 12 kilogramdır; bunun 468 gramını hindi eti, geri kalanını ise tavuk eti oluşturmaktadır.

Peki, dünyada durum nasıldır; 2000 yılı verileri itibariyle, örnek vermek gerekirse, Amerika Birleşik Devletlerinde 47,6 kilogram, Fransa'da 26,5 kilogram, komşumuz Yunanistan'da 17,5 kilogram iken, aynı yıl Türkiye'de sadece 9,9 kilogramdır.

Görüldüğü gibi, kanatlı eti, diğer beyaz ve kırmızı etlere göre kolay elde edilebilmesi ve daha ekonomik olması nedeniyle, ülkemizdeki hayvansal protein açığının kapatılmasında vazgeçilmez bir seçenektir.

Değerli arkadaşlarım, sebze üretiminde hormon kullanımı konusuyla başlayan tartışmalar, bal, süt ve kaşar peynirinden sonra, tavukçulukta hormon kullanımı konusuyla doruğa ulaşmış ve buna bir de yanlış antibiyotik kullanımı eklenmiştir. Üzülerek ifade etmem gerekirse, tartışma, çoğu zaman olduğu gibi, eksik ve yetersiz bilgiden kaynaklanan, uzmanlarının ve ilgililerinin yer almadığı bir zeminde devam etmiştir. Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Sami Güçlü'nün yetkili makam olarak 7 Kasım 2004 Pazar günü yapmış olduğu açıklama, tartışmaya son noktayı koymuştur.

Benim burada sizlere arz etmek istediğim husus, olayın teknik yönüyle alakalı olacaktır; maksadım ise, 2 000 000'u aşan insanımızın geçiminin sağlandığı, 2 500 000 000 dolarlık cirosu, gayri safî millî hâsıla içerisindeki yüzde 1,7'lik payı, 25 000 ton karşılığı olarak 16 500 000 dolarlık ihracat rakamıyla ülkemizde hayvancılığın gözbebeği olan tavukçuluk sektörümüze bir nebze olsun destek verebilmektir.

Yüce Meclisimizin değerli üyeleri, ülkemizde tavukçulukta kullanılan hibrit civcivler kesinlikle genetiği değiştirilmiş hayvanlar değildir. Bunlar, dünyada kabul görmüş ve yıllardan beri uygulanagelen ıslah çalışmalarıyla büyüme hızı artırılmış, ancak, tüm özellikleriyle doğal, dışarıdan bir müdahaleyle gen dizileri değiştirilmemiş özel hayvanlardır. Islah çalışmaları ve yem kalitesindeki iyileşmeler neticesinde, yirmi yıl önce 50-55 gün olan büyüme süreci 35-40 güne, aynı dönemde 1,8 ilâ 2 kilogram olan canlı ağırlık ise 2-2,5 kilograma çıkarılabilmiştir.

Doğrudur; yemde katkı maddeleri ve antibiyotik kökenli büyüme uyarıcıları kullanılmaktadır; ancak, kesinlikle hormon kullanılmamaktadır. Ayrıca, kullanılan yem katkı maddeleri ve büyüme uyarıcılarına ilişkin yönetmelik Avrupa Birliği normlarına uygundur ve asla insan sağlığına zararlı değildir. Günümüzde, büyüme uyarıcı olarak, Avrupa Birliği normlarına uygun sadece iki antibiyotiğin bulunduğu ve bunların da insan sağlığına zararlı olmadığı herkesin malumudur. Diğer antibiyotiklerin kullanımı ise reçeteye bağlı, sınırlı sürelerde kullanıma ancak izin verilmiştir. Ayrıca, bilinmelidir ki, etlik piliç üretiminde kesim öncesi bir hafta süreyle ilaçsız yemin kullanılması zaten yasal bir zorunluluktur. Kaldı ki, ülkemizde, sofradan kümese kadar her aşamada her türlü sağlık ve ürün hijyeni konusunda kayıt tutma ve veteriner hekim istihdamı da zorunlu hale getirilmiştir.

Şu da bilinmelidir ki, ülkemizde etlik piliç üretiminin yaklaşık yüzde 71,2'sini, kendini kanıtlamış ve âdeta birer dünya markası olmuş 10 firmamız oluşturmaktadır. Bu firmalarımız, Avrupa Birliğine tavuk eti ihracatı yapabilecek kalite düzeyine de, şükürler olsun ki, ulaşmışlardır. Ülkemiz tavukçuluğu açısından tüm bu olumlu gelişmeler yaşanırken, ülkemizde üretilen piliç etlerinin tamamının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) - ...antibiyotiklerle bulaşık ve hormonlu diye takdimi kimin veya kimlerin işine yarayacaktır, henüz anlaşılabilmiş değildir. Kabul edilmelidir ki, her sektörde olduğu gibi, tavuk eti sektöründe de "merdivenaltı" diye tabir edilebilecek firmalar, sözde firmalar olabilir. Sayıları çok sınırlı olan bu tür yerleri öne sürerek, fakir fukara, garip gureba için ucuz protein kaynağı olma özelliğini haiz tavukçuluk sektörümüzün tamamını zan altında bırakmak, haksızlıktır. Diğer taraftan, hormon ve yanlış antibiyotik kullanıldığını iddia edenlerin bunu kanıtlama mecburiyetleri de ortadadır. Doğaldır ki, tüketicilerimiz tüm bu spekülasyonlardan olumsuz yönde etkilenmektedir. Zira, tartışmalar öncesinde 19 000 tonu aşan haftalık piliç eti satışları 13 000 tona düşmüş, satış fiyatlarında da yüzde 15'lik bir gerileme gerçekleşmiştir. Bu noktada, biz tüketicilere de görev düşmektedir. Piliç eti satın alırken ambalajlı ve markalı ürünleri tercih etmek, ambalaj üzerindeki bilgileri kontrol etmek gibi bir duyarlılığımız da her zaman için mevcuttur.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüldüğü gibi, her yönüyle AB direktiflerine uygun olarak hazırlanmış mevzuatla tamamen devletimizin kontrolüne tabi ender sektörlerimizden olan tavukçuluk sektörümüzle ilgili tartışmaların kazananı yoktur; kaybedenleri ise, bu ülkenin tüm vatandaşlarıdır. Bu noktada, bilgiye ve belgeye dayanan bir bilgelikle yapılacak her tartışmanın yararlı sonuçlar doğuracağını vurgulamak istiyorum.

Sözlerime son verirken, bu akşam idrak edeceğimiz Kadir Gecenizi tebrik ediyorum. Yarın 10 Kasım; bu vesileyle, cumhuriyetimizi kurarak bizlere emanet eden, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm büyüklerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Yine, yaklaşan ramazan bayramınızı tebrik ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kirişci.

Hükümet adına söz isteği var.

Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Sami Güçlü; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adana Milletvekilimiz Sayın Vahit Kirişci'nin gündemdışı yaptığı konuşmaya ben de kısaca cevap vermek istiyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Kirişci'nin de belirttiği gibi, son günlerde, beyaz et sektöründe hormon ve yanlış antibiyotik kullanımı konusunda toplumumuzu rahatsız eden gelişmelere şahit oluyoruz. Bununla ilgili olarak yaptığımız açıklamalar ve konunun içerisinde yer alan uzman nitelikte üniversite mensubu hocalarımızın ilave açıklamaları hadiseyi epey aydınlattı; ancak, yine de spekülasyonlar devam ediyor. Sayın Kirişci'ye, bugün gündemdışı konuşmasıyla bu hususu Meclisimize getirmesi ve aydınlatması, benim de bu vesileyle sizlere bilgiler sunmama fırsat vermesinden dolayı ayrıca teşekkür ediyorum.

Ben, ilkönce, bu sektör hakkında kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Beyaz et diye ifade ettiğimiz kanatlı sektörümüz, Türkiye'de bugün ulaştığı seviye itibariyle tarıma dayalı gıda sanayileri içerisinde en gelişmiş olanıdır. Öyle ki, ulaştığı kapasite, teknolojik seviye, hijyen şartları ve akabinde Avrupa Birliğiyle uyum çalışmaları içerisinde tabi olduğu mevzuat ve ihracat yapabilecek bir standarda ulaşmış olması, hepimiz açısından çok önemlidir. Bugün, bu sektör, Türkiye'de, Avrupa Birliğiyle rekabet edebilecek bir güce ulaşmış ve geçen yıl, Avrupa Birliği Tarım Komisyonu adına gelen heyet, 2003 yılı temmuz ayı içerisinde gerekli incelemeleri yapmış; bizim bu mevcut işletmelerimizin Avrupa Birliğine ihracat yapabilecek firmalar arasında yer alması ve Türkiye'nin bu listeye dahil edilmesi konusunda uygun kanaatini komisyona bildirmiş ve aynı zamanda Bakanlığımıza da iletmiştir. Şu anda, komisyonun "Türkiye'den beyaz et ithal edilebilir" diye bir kararını beklediğimiz bir dönemde bu olay gelişmiştir. Komisyonun, 2005 yılının ocak ayı içerisinde, 24-28 Ocak günleri içerisinde, yine, Tarım Komisyonunun Ulusal Kalıntı İzleme Programını izlemek için geleceğini biliyoruz. En son, bu komisyonun, bu heyetin, bu Ulusal Kalıntı İzleme Programımızı inceledikten sonra vereceği kararın da olumlu olacağını düşünüyoruz; çünkü, 23 Temmuzda gelen heyetin vermiş olduğu raporda, işletmelerimizle ilgili kıymet ifade eder ve bu işletmelerimizin Avrupa Birliğine ihraç yapması önünde kayda değer hiçbir engelden bahsetmemişlerdir.

Birçoğumuz, bu sektörümüzü belki yakından tanıma imkânı bulmuştur; ama, bulamayanlar için söyleyeyim, özellikle büyük ölçekli işletmelerimiz, entegre işletmelerimiz, bunların içerisinde -biraz önce Sayın Kirişci ifade etti- yüzde 70'ine tekabül eden ilk 10, ama, biraz daha geniş anlamda yüzde 85'ine hitap eden, toplam arzın yüzde 85'ini kontrol eden 37 işletme hakkında konuşuyorum. 37 işletmenin ulaştığı seviye ve tabi olduğu denetim mekanizması, Türkiye'de hiçbir gıda sektöründe mevcut değildir; çünkü, Avrupa Birliği, bu firmalardan ürün ithal etmek için getirdiği şartlardan bir tanesinde de, bir kamu otoritesinin sürekli bu işletmelerde denetim elemanı olarak görev yapmasını şart koşmaktadır ve dolayısıyla, şu anda, Bakanlığımıza bağlı, yani kadrolu elemanlarımız olduğu halde, çalışma ofisleri bu işletmelerde olan 37 veteriner hekimimiz vardır ve dolayısıyla, sürekli bir denetime tabidir.

Bu neticeden hareketle, Türkiye'de en iyi denetlenen, ulaştığı teknolojik seviyesi itibariyle rekabet gücü kazanmış, hijyen şartları itibariyle arzu edilen noktaya gelmiş bir sektörle ilgili konuşuyoruz. Dolayısıyla, bugün, bu sektörün bünyesinde meydana gelen olumsuz gelişmeler, bu sebeple üzücüdür; ama, sektörümüzün mensuplarının da, burada, kamuoyunu bilgilendirme konusunda, vaktinde, yeterli bir hazırlık yapmadıkları ortadadır; yani, insanların kafasında böyle bir tereddüt doğmayacak kadar gelişmiş bir sektöre, bu tip ithamların çok zarar vermemesi gerekirdi; ama, maalesef, bugün, bir etkiye maruz kaldıklarını görüyoruz; ancak, bu olaydan sonra bilgilendirme çalışmalarına başladılar; fakat, bu, çok daha önce yapılması gereken bir husustu.

Ben, hadisenin teknik kısımlarıyla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Evvela, hormon kullanılması konusunda çok net ifade kullanacağım. Ülkemizde besleme amaçlı hormon kullanımına hiçbir zaman izin verilmemiştir ve kullanılmamaktadır. Bununla ilgili olarak 2001 yılından itibaren yapılan tüm analizlerde buna ait bir iz de çıkmamıştır; çünkü, bunun çıkmamasının iki önemli sebebi vardır; birincisi teknik sebeptir, ikincisi ekonomiktir. Teknik sebep, bitkilerde olduğu gibi, hormon kullanımı, hayvanlarda kolay bir teknik değildir; ikincisi, ekonomik değildir. Dolayısıyla, bu canlılara hormon verilerek bunların büyümesini yönlendirmesi ve hızlandırması ihtiyacı yoktur ve dolayısıyla, ekonomik ve teknik olarak zor olan ve pahalı olan bir işlemin iktisadî hayatta da yeri yoktur ve dolayısıyla, kullanılmamaktadır.

Peki, o zaman, bu hayvanların hızla büyütülmesiyle ilgili gelişmenin esası nedir; bununla ilgili cümleyi şuradan aktarmak istiyorum: "Ülkemizde tavuk yetiştiriciliğinde hormon kullanılmamaktadır. Özellikle et tavukçuluğunda kasaplık piliçler 39-42 günde kesim yaşına ulaşabilmektedir. Piliçlerin erken denilebilecek bir sürede büyümesinin nedeni, hormon kullanımı değil, ileri ülkelerde yıllarca süren ıslah çalışmaları sonucu melez ırkla en üst verime ulaşan ve hızlı büyüyen damızlık tavukların elde edilmesidir. Söz konusu gelişmeyi sağlayan faktör, hormon kullanımı değil, tavukların genetik yapılarının bir özelliği ve melezleme yönteminin verim gücünü artırma başarısıdır. Yani, klasik konvansiyonel bir yöntemle geliştirmenin sonucunda elde edilen bir husustur."

Bunun dışında, antibiyotikler konusuna gelmek istiyorum. Kanatlı hayvanların beslenmesinde, yem katkı maddeleri içerisinde, büyütme faktörü olarak sınıflandırılan bazı antibiyotiklerin kullanılmasına, tüm Avrupa Birliği ve dünya ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de, kurallara uygun olması şartıyla izin verilmektedir. Bu ürünlerin sayısı çok sınırlıdır. Bu ürünler, hastalık tedavisinden ziyade, daha çok, sindirim sistemi düzenleyicisi olarak kullanılmaktadır.

Bu antibiyotik kökenli, sindirim sistemini düzenleyici olarak kullanılan ilaçlarla ilgili kalıntı izleme programı yürütülmektedir ve program çerçevesinde, kanatlı hayvan etlerinde bu tip kalıntılar izlenmektedir.

2001-2004 yılları arasında yapılan bu analizler içerisinde, 2001 yılında sadece 4 numunede, 2002 yılında 100'ün üzerindeki numunede standardın üzerinde antibiyotik kalıntısına rastlanmıştır. 2004 yılında yapılan analizlerde ise böyle bir sonuçla karşılaşmadık. Ancak, kamuoyunda son zamanlarda ortaya çıkan tereddütleri de gidermek için, bu son dönem içerisinde, Türkiye'nin bütün çiftliklerinde ve satış noktalarından alacağımız numunelerden hareketle, çok sayıda ve kamuoyunu ikna edecek miktarda bir numune üzerinde antibiyotik kalıntılarının olup olmadığını analiz edeceğiz ve kamuoyuna bu hususta bilgi sunacağız.

Kanatlı sektörümüzün sahip olduğu kapasite ve ihracat potansiyelini değerlendirmek için, Avrupa Birliğine ihracat yapacak ülkeler, firmalar listesine girmesi istenildiği bir dönemde, bu olay üzüntü vericidir. Bu sektörde kuluçkadan kesimhaneye kadar her aşama denetim ve kontrol altında olup, tam izlenebilirlik sağlanan yegâne sektördür.

Biraz önce söylediğim gibi, bu işletmelerde, tam mesaili resmî veterinerlerimiz görev yapmaktadır. Türkiye'nin en denetlenebilen, en gelişmiş ve en izlenebilir sektörü bu sektördür. Dolayısıyla, bu alanda halkımızın sağlığını olumsuz yönde etkileyecek bir uyguluma söz konusu değildir.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Bakan, dün akşam Uğur Dündar'ın programını izlediniz mi?!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bu tür mesnetsiz iddialar halkımızı olumsuz yönde etkilemektedir. Dolayısıyla, hepimizi ilgilendiren husus, gıda gibi hassas konularda açıklamalarda bulunurken, başta basınımız olmak üzere, tüm fertlerimiz, Meclisimizin saygıdeğer mensupları dahil herkes, sorumluluk bilinci içerisinde hareket etmelidir. Şayet bir olumsuzluk söz konusu ise, Bakanlık olarak bunun dile getirilmesinden de rahatsızlık duymayız. Burada bizi üzen husus, konunun uzmanı olmayan insanların asılsız iddialarının kamuoyunu yersiz endişeye sevk etmesidir.

Konuşmama son verirken, tavuk üretiminde hormon kullanılmadığını, izin verilmiş antibiyotik kullanımında ise insan sağlığına zarar verici bir kalıntıya rastlanmadığını tekrar ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz isteği, Amasra Taşkömürü İşletmesi Müessesesi yeraltı işletmesinde meydana gelen kaza ve yeraltı zenginliklerimizin değerlendirilmesi hakkında söz isteğinde bulunan, Bartın Milletvekili Sayın Mehmet Asım Kulak'a aittir.

Buyurun Sayın Kulak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

3. - Bartın Milletvekili Mehmet Asım Kulak'ın, Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesinde meydana gelen kazaya, yeraltı zenginliklerinin değerlendirilmesine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

MEHMET ASIM KULAK (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 Kasım 2004 tarihinde, Bartın İlimizin Amasra İlçesinde bulunan ve Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesi yeraltı işletmelerinde meydana gelen ölümlü iş kazasıyla ilgili olarak Genel Kurulumuza hitap etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1 Kasım 2004 tarihinde, Amasra Müessesesi -185 kotunda, saat 19.00'da, kömür üretimi sırasında meydana gelen göçük sonucunda, 6 işçimiz mahsur kalmış olup, yapılan kurtarma çalışmaları neticesinde, 4 işçimiz yaralı olarak, 2 işçimiz de, maalesef, ölü olarak yeraltından çıkarılmışlardır. Bu vesileyle, kazada hayatlarını kaybeden Hüseyin Onur ve Yılmaz Mert isimli genç kardeşlerime Allah'tan rahmet, yaralı arkadaşlarıma da acil şifalar diliyorum.

Müessese çalışanlarının ve sağlık ekiplerinin, kazanın olduğu saatten itibaren kurtarma çalışmalarının bittiği saate kadar, gösterdiği olağanüstü çalışmaları takdirle karşılıyor, hepsine teşekkür ediyorum.

Ayrıca, olayın vuku bulduğu saatten 3 saat kadar kısa bir süre sonra olay yerine gelerek çalışmaları yakından takip eden, hastanelerde yaralı işçilerimizi ziyaret eden, maden şehitleri için işletmede ve köylerinde yapılan cenaze törenlerine de iştirak ederek acılarımızı paylaşan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız Sayın Dr. Hilmi Güler'e, gösterdikleri duyarlılıktan dolayı, tüm Bartın halkı adına şükranlarımı sunuyorum.

1829 yılında kömürün bulunmasından bugüne kadar, ülkemizin kalkınması, gelişmesi çabasında yerini alan Zonguldak ve Bartın İlleri, Türkiye madenciliğinin okul görevini yapmışlardır.

Ülkeler için, yeraltı kaynaklarının önemi tartışılmaz bir gerçektir. Yaşadığımız yüzyılda, enerji kaynaklarının kullanımı hususunda savaşlar yaşanmakta, sınırlar değişebilmektedir. İnsanlık için bu kadar önemli olan enerji kaynaklarının varlığı, yeraltı zenginliklerimiz, Allah'ın bir lütfu olarak, ülkemizde fazlasıyla bulunmaktadır.

Kalkınmanın temeli olan enerji kaynaklarının ekonomiye kazandırılabilmesi, özkaynaklarımızın kullanılabilmesi, millî enerji politikalarının üretilebilmesi ve hayata geçirilmesi büyük önem arz etmektedir.

Türkiye Taşkömürü Kurumu, Karadon, Kozlu, Üzülmez, Armutçuk ve Amasra Müesseseleri olmak üzere, 5 müessesede yılda yaklaşık 2 500 000 ton yıkanmış taşkömürü üretmektedir. Bu üretimin yüzde 65'ini bölgenin elektrik ihtiyacını karşılayan Çatalağzı Kömür Santralına, yüzde 20'sini demir ve çelik fabrikalarına, yüzde 10'unu çimento, çay, şeker ve tuğla fabrikalarına satmaktadır; yaklaşık yüzde 5'lik kısmı da yakımlık olarak bölge halkına sunulmaktadır. Kısacası, elektrikten demir-çeliğe, çimentosundan çayına, yaşamımızın bir parçası olan her şeyde taşkömürünün izi bulunmaktadır. Bu açıdan, taşkömürü üretimi önemlidir ve gelecekte önemli olmaya devam edecektir.

Söz konusu üretimi gerçekleştirebilmek için yılda yaklaşık -6 kilometresi taşta, 10 kilometresi kömürde olmak üzere- 16 kilometre yeraltında galeri ve tabanlar açılmaktadır. Halen açık tutulan galeri ve taban uzunluğu ise yaklaşık 280 kilometre civarındadır. Bu noktaya bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Yerin metrelerce altında 280 kilometre açık yol ve her yıl buna eklenen 16 kilometre yeni açık alan ve bu alanda yapılan üretim çalışmaları.

Yeraltı madenciliğinin kolay olmadığı, dünyanın en zor işlerinden biri olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Bütün bu zorluklara rağmen işini severek yapan, ölümü, hastalığı hiçe sayarak çalışan maden emekçileri, nadiren de olsa iş kazalarına maruz kalabilmekte, hayatlarını kaybedebilmektedirler. Yeraltı madenciliğinde doğayla mücadele edildiğinden, ölümlü iş kazalarını tamamıyla önlemek mümkün değildir, iş kazalarını azaltmak mümkündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, sözlerinizi toparlayın lütfen.

MEHMET ASIM KULAK (Devamla) - Nitekim, Türkiye Taşkömürü Kurumunun yaptığı başarılı çalışmalar ve aldığı önlemlerle, son on yılda, ölümlü kaza oranlarında önemli azalmalar olmuştur. 1993 yılında 14 ölümlü kaza meydana gelirken, bu sayı sürekli azalarak, 2003 yılında 3 ölümlü kaza meydana gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuyu Meclis gündemine taşımamın sebebi, zengin yeraltı kaynaklarımıza, bunların üretiminde karşılaşılan zorluklara bir kez daha dikkatinizi çekmektir. TTK, termik santrallar ile demir-çelik fabrikalarına, sanayi tesislerine kömür verdiği gibi, valiliklerce, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca da dağıtımı yapılan yakımlık kömürü de sağlamaktadır. Kalkınmanın öncüsü sanayi tesislerinin üretiminde payı olan TTK, yakımlık kömür üreterek sosyal yaşamın da bir parçası olabilmektedir. Resmî Gazetenin 31 Ekim 2004 tarihli mükerrer sayısında yayımlanan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 2005 yılı programının enerji bölümünde yer alan verilere göre, ekonomimizde yaşanan canlanmaya paralel olarak, bir önceki yıla göre, birincil enerji tüketiminde, 2004 yılında yüzde 8 oranında artış beklenmektedir. 2003 yılı yatırımlarında madencilik sektörünün payı yüzde 1,8'dir. Bu, çok düşük bir rakamdır. Sektörde devam eden küçülme, enerji hammaddelerinin, özellikle de kömür üretiminin azalmasından kaynaklanmaktadır. Bu gidişin durdurulabilmesi için, hükümetimiz tarafından, mevzuat birliğinin sağlanabilmesi, yatırım ortamının iyileştirilebilmesi amacıyla, nizamname ve kanunlarda değişiklik yapılmış olup, sektörün önünün açılması amaçlanmıştır.

Yeraltı kaynaklarının yüksek katmadeğer sağlayabilecek şekilde ekonomiye kazandırılması, sanayiin ve enerji sektörünün hammadde ihtiyacının karşılanabilmesi madencilik sektörünün temel amacı olmalıdır. Madencilik sektöründe faaliyet gösteren özel sektör ve kamu kurumlarının ekonomik ve sosyal yaşamımıza yaptıkları katkılar kadar, bölgesel ve sektörel anlamdaki rolleri de mutlaka dikkate alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emek/yoğun işlerin başında gelen taşkömürü üretiminin sağlıklı bir biçimde yürütülebilmesi için, teknolojiyle donatılmış bilgi ve birikim sahibi teknik elemanlara, nezaretçilere ve işçilere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu sektörde insan kolay yetişmemektedir; tecrübe süreklilik arz etmektedir.

Taşkömürü üretiminin ve madencilik sektörünün yaşadığı sorunları dile getirmek için yaptığım konuşmama son verirken, kazada yitirdiğimiz işçilerimize, bir kez daha, Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar, yaralı işçilerimize da acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, şahsınızda, tüm vatandaşlarımızın, bu gece idrak edeceğimiz Kadir Gecesini ve yaklaşmakta olan ramazan bayramlarını tebrik ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kulak.

 Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Ali Coşkun; buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Değerli Milletvekilimiz Asım Kulak'ın, maden şehitlerimiz hakkında gösterdiği hassasiyete teşekkür ediyorum ve ölenlere rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Allah, bu tür kazalardan ülkemizi, milletimizi korusun.

İzin verirseniz, birinci sırada gündemdışı konuşan Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Karayolu Taşıma Yönetmeliği hakkında yaptığı konuşmayla ilgili bilgi sunmak istiyorum.

Karayolu Taşıma Yönetmeliği, 25.2.2004 tarih ve 25384 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin 12 ve 13 üncü maddelerinde motorlu taşıyıcılar kooperatiflerine yönelik olarak bazı düzenlemeler getirilmiş; ancak, bu düzenlemelerin motorlu taşıyıcılar kooperatiflerinin faaliyetlerini engelleyici niteliklerinin ağırlıklı olduğu anlaşılmaktadır. Kooperatifler, yalnızca gerçek kişilerin değil, aynı zamanda kamu ve özel hukuk tüzelkişilerinin de ortak olabildiği, sermaye gücü ve yapısından daha çok, ortaklar arasındaki dayanışma ve işbirliğinin önplana çıktığı ortaklıklardır. Bu nedenle, kooperatifler, sermaye ortaklıkları arasında değerlendirilememektedir.

Ayrıca, motorlu taşıyıcılar kooperatifi örnek anasözleşmesinin 6 ncı maddesinde, kooperatifin amacının, ortaklarının taşıma hizmetlerini pazarlamak ve bu hizmetlerle ilgili ihtiyaçlarını karşılamak olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, motorlu taşıyıcılar kooperatifleri, esas itibariyle, tüzelkişiliğe ait araçlar yerine, kendi araçlarıyla ya da kiraladıkları araçlarla taşımacılık yapan kooperatif ortaklıkları vasıtasıyla hizmet üretiminde bulunmakta, taahhütlerini yerine getirmekte ve ortaklıklarının karşılıklı dayanışma ve yardımlaşmasıyla çalışmalarını sürdürmektedirler. Bu anlamda, kooperatif tüzelkişiliği çatısı altında toplanan ortaklar, taşıyıcılık mesleğini kendilerine ait araçlarla yapmakta, kooperatif ise, ortaklarının yardımlaşma ve dayanışmasıyla, taşıma işlerinin pazarlanması ve organizasyonunu sağlayarak, özellikle taşıma sektöründe, bir firma olarak ortaklarının tek başlarına yapamayacakları taşıma taahhüt işlerini gerçekleştirmektedir.

Bu itibarla, Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin muhtelif maddelerinde ele alındığı şekliyle bir tüzelkişi, tacir olarak, motorlu taşıyıcılar kooperatiflerinin, yalnız kendi adına kayıt ve tescil edilmiş özmal ticarî taşıtları taşıt belgelerine kaydettirerek kullanmaları zorunluluğu getirilmesi, ortaklar adına kayıtlı araçların kooperatif adına tescili ve buna bağlı olarak, kooperatif araçlarının mülkiyetinin devri mümkün olmadığından işlerlik kazanamayacaktır. Çünkü, kooperatife sermaye olarak konulabilecek en fazla ortaklık payı adedi 5 000 adet ile, bir ortaklık payının değeri 1 000 000 Türk Lirası gözönüne alınarak, bir ortağın kooperatife en fazla 5 000 000 lira değerinde bir sermayeyle ortak olabileceği hususunun yanı sıra, 25 ton istiap haddindeki bir kamyonun fiyatı kıyaslanacak olursa, böyle bir mülkiyet devrinin de mümkün olmayacağı; dolayısıyla, ortaklara ait araçların, bu araçlarla yapılan taşıma işinin organizatörü durumundaki kooperatife devredilmesinin çözüm olmayacağı açıktır.

Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin 6 ncı maddesi gereğince, yönetmelik kapsamında faaliyet gösterecek gerçek ve tüzelkişilerin 11 inci maddede sıralanan yetki belgesi türlerinden edinebilmesi için, yönetmeliğin 12 nci maddesinde belirtilen genel şartlar ile 13 üncü maddesinde belirtilen özel şartlara sahip olmalarının şart koşulduğu görülmektedir.

Sözü edilen yetki belgesi türleri, kooperatiflerin faaliyet alanları dikkate alınarak incelendiğinde, sektörde A1, C2, C3, D2, H1, H2, K1, L1, R1, R2 ve T1, T2 türü yetki belgeleriyle ortaklarının taşımacılıkla ilgili hizmetlerini pazarlayan kooperatiflerin bulunduğu bilinmektedir.

Kooperatiflerin, söz konusu yetki belgeleriyle taşıma yapma imkân ve kabiliyetlerine bakıldığındaysa, sıralanan bütün yetki belgeleri için, özellikle de kooperatifler tarafından en yaygın olarak kullanılacağı düşünülen H, K, L ve R türü yetki belgeleriyle taşıyıcılık yapacak kooperatiflere çok ağır malî yüklerin getirildiği görülmektedir. Örneğin, H1 türü yetki belgesiyle yurtiçi eşya taşımacılığı konusunda komisyonculuk yapacak kooperatifler için 80  milyar Türk Lirası tutarında kesin ve süresiz banka teminat mektubu ile, 20 milyar Türk Lirası tutarında işletme sermayesi zorunluluğunun getirildiği görülmektedir. Bilineceği üzere, ortaklarının taşıma hizmetlerini pazarlayan bir tüzelkişi, tacir olarak, motorlu taşıyıcılar kooperatiflerinin gelirleri, taşıma işi başına kendi ticarî aracıyla bu işi yapan ortaklarından alacağı komisyonlardan ve aidatlardan oluşmaktadır; ancak, Karayolu Taşıma Kanununun taşıma yasağıyla ilgili 10 uncu maddesine göre, taşıma komisyoncularının kendi adlarına taşıma yapmaları ve yaptırmaları yasaklandığından, H1 yetki belgesi alan motorlu taşıyıcılar kooperatiflerinin, örneğin, taşıma ihalelerine girerek sözleşme yapma imkânı olmayacaktır. Dolayısıyla, H1 türü yetki belgesi için getirilen şartlara bakıldığında, kooperatifler açısından problemin, hem Karayolu Taşıma Kanunu hem de Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin ilgili maddelerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, sorunun kooperatifler açısından çözümü amacıyla en doğru yaklaşımın, kooperatiflerin, Karayolu Taşıma Kanununun 10 uncu maddesiyle getirilen yasak kapsamına giren acente ya da taşıma işleri komisyonculuğu kapsamında değerlendirilmediğinin yönetmelikte açıkça belirtilerek, ayrıca H türü yetki belgelerine H3 olarak bir yenisinin eklenmesi, böylece, bu tür kooperatiflere uygun yeni şartların belirlenmesi olacağı düşünülmektedir.

Yine, kooperatifler açısından önemli bir diğer yetki belgesi olan K1 türü yetki belgesiyle eşya taşımacılığı yapacak kooperatifler için en az 75 ton istiap haddine özmal ticarî taşıt filosuyla 10 milyar lira tutarında işletme sermayesine sahip olma zorunluluğunun getirildiği görülmektedir.

Ancak, yukarıda, C2 yetki belgesiyle ilgili açıklamalarımızda da belirtildiği üzere, ülkemizde, kooperatif ortağı olarak taşımacılık yapan esnafın sahip olduğu ticarî araç envanterine bakıldığında, büyük bir çoğunluğunun 15 ton istiap haddinde ticarî araçlardan oluştuğu ve kooperatiflerin de taşıma hizmetini bu standarttaki araçlarla yerine getirdikleri bilinmektedir.

Bu itibarla, taşıma kooperatifleri ve ortakları açısından en fazla yetki belgesi talebinde bulunulacağı düşünülen K1 yetki belgesi için getirilen şartların mutlaka yeniden ele alınması ve bu şartlardan kooperatiflerin özmal ticarî taşıt filosuna sahip olma şartının kaldırılmasının ve gerçek kişi taşıyıcıların sahip olması gereken ticarî araçların istiap haddinin 25 tondan 15 tona indirilmesinin, ülke ekonomisinin gereklerini dikkate alan bir tutum olacağı düşünülmektedir.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Bakan, 25 tonluk kamyon nerede?!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, değerli arkadaşımın sorduğu sual o kadar teknik ki, bu cevabı vermediğimiz zaman...

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Ben sordum Sayın Bakanım.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Evet, sizin sorduğunuz sual. Meclise hitap ediyorum size hitap etmiyorum.

Sual, o kadar geniş ki, bunları vermediğim takdirde, bu kere de cevap vermemiş oluruz; onun için, sabrınızı rica ediyorum.

Yüce Meclisin zamanını işgal etmemek için, Bakanlığa yazıyla sorsaydınız, bunu, biz, size, seve seve, saygıyla takdim ederdik.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Yüce Meclisin haberi olmadan kimin haberi olacak efendim?!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Mecburum bitirmeye.

Buradan hareketle, taşıma hizmetlerini esas olarak ortaklarının yaptığı kooperatiflerin ise, bu hizmetlere yalnızca aracılık ettiği bir sistemde, kooperatifleri diğer sermaye şirketleriyle aynı statüde değerlendirerek, yukarıda belirtilen ağır malî yükümlülükleri yerine getirmelerini istemek; hatta, bazı tür taşıma işlerini yalnızca sermaye şirketlerinin yapabilecekleri şartının getirilerek, sermaye şirketleri lehine ayrıcalık sağlandığı ve üstelik, Karayolu Taşıma Kanununun karayolu taşımalarını ülke ekonomisinin gerektirdiği şekilde düzenlemek şeklinde ifade edilen çıkarılma amacına da aykırı şekilde, kooperatiflerin özellikle bazı taşımacılık hizmetlerini yapabilmelerinin imkânsızlaştırıldığı düşünülmektedir.

Öte yandan, karayolu taşıma mevzuatı düzenlenirken, gözönünde bulundurulduğu belirtilen eşitlik ilkesinin, kooperatifler dahil tüm gerçek ve tüzelkişiler eşit kabul edilerek ve herhangi bir ayırımcılık yapılmayarak mutlak eşitlik olarak algılandığı ve uygulanmak istendiği anlaşılmaktadır. Oysa, diğer tüzelkişilerle karşılaştırıldığında, birer tüzelkişi olmalarından başka aralarında ortak yönleri bulunmayan kooperatiflerin sermaye şirketleriyle aynı statüde değerlendirilmesinin adil bir değerlendirme olmadığı düşünülmektedir. Kaldı ki, sermaye şirketleriyle aynı statüde değerlendirildikleri takdirde, R1, R2, T1, T2 gibi yetki belgeleri zorunluluğu getirilen taşımacılık hizmetlerinin yürütüldüğü alanlarda, bugün itibariyle, kooperatiflerin de faaliyet gösterdiği düşünülecek olursa, sözü edilen tür yetki belgelerini alabilmek için sermaye şirketi olma zorunluluğunun getirilmesi, böylece, bu alanlarda faaliyet gösteren kooperatiflerin dışlanmasının mutlak eşitlik ilkesiyle bile açıklanması imkân dahilinde değildir.

Anayasamızın 171 nci maddesi, anılan yasa ve yönetmeliğin çıkarılmasındaki gerekçeye paralel bir yaklaşımla, devletimize, millî ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alma görevini vermiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, Anayasamız, kooperatiflere ve kooperatifçiliğimizin geliştirilmesine özel bir önem atfetmiş; deyim yerindeyse, kooperatifçilik açısından pozitif bir ayırımcılığı haklı gösterecek bir gerekçeyi vurgulamıştır.

Bu itibarla, kısaca, hem 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununda hem de Karayolu Taşıma Yönetmeliğinde "karayolu taşımalarını ülke ekonomisinin gerektirdiği şekilde düzenlemek" şeklinde ifade edilen genel amaç ile motorlu taşıyıcılar kooperatiflerini ilgilendiren yönü bakımından söz konusu yönetmeliğin özellikle 13 üncü maddesinde getirilen düzenlemelerin uyumlu olmadığı söylenebilecektir. Dolayısıyla, söz konusu yönetmeliğin, ülke ekonomisinin önemli bir aktörü olan motorlu taşıyıcılar kooperatiflerinin gerçek durumlarını gözeterek yukarıda açıklanmaya çalışılan noktalarda yeniden ele alınarak, gerekli düzeltme ve düzenlemelerin yapılması, bu düzenleme çalışmaları sırasında, motorlu taşıyıcılar kooperatifleri ve üst kuruluşlarının da görüşlerine başvurulması uygun olacağı kanaatindeyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakana.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları var.

3 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutacağım; ancak, okutmadan önce, Kâtip Üyemizin sunuşları oturduğu yerden yapması hususunu Genel Kurulun oylarına sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birinci önergeyi okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1 - İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 25 milletvekilinin, Türkiye-AB ilişkileri ile AB Komisyonu İlerleme Raporunun geleceğe etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/223)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye ile AB arasında tam üyelik müzakerelerinin başlaması için AB Komisyonu tarafından hazırlanan Rapor, 6 Ekim tarihinde açıklanmıştır. Ne var ki, söz konusu rapor "müzakerelere başlansın" önerisi nedeniyle AB organlarında ve kamuoyunda yoğun bir tartışmaya yol açmıştır. Aynı rapor, müzakerelere getirdiği koşullar nedeniyle ve tam üyelik müzakerelerinin anlamını, içeriğini, yöntemini tümüyle değiştirdiği için de Türkiye'de yoğun tartışmalara neden olmaktadır.

Müzakerelerle ilgili olarak Türk Hükümetinin her aşamada alacağı kararlar TBMM'yi yakından ilgilendirmektedir; çünkü, raporla getirilen değerlendirmeler, öneriler ve koşullar çok ayrıntılıdır ve Türkiye için çok önemli konuları içermektedir. Ayrıca, mevcut yapıyı ve politikaları değiştirecek, Türkiye'nin geleceğini etkileyecek boyutlardadır. Eleştirilerin, iddiaların, önerilerin, konuları iyi bilen bürokratlarla, sivil toplum örgütü üyeleriyle, çeşitli kurum ve kuruluş temsilcileriyle tartışılması, doğru değerlendirmeler yapılması için çok önemlidir. Bunu da en kapsamlı şekilde ve gerekli düzeyde yapabilecek olan organ TBMM'dir. O nedenle, Türkiye-AB ilişkilerinin bugünü ve hazırlanan raporların geleceğe etkileri konusunda Anayasamızın 98 inci maddesi ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

1- Birgen Keleş                                           (İstanbul)

2- Mustafa Özyürek                                  (Mersin)

3- Ahmet Küçük                                         (Çanakkale)

4- Şükrü Mustafa Elekdağ                          (İstanbul)

5- N. Gaye Erbatur                                     (Adana)

6- Onur Öymen                                          (İstanbul)

7- Haluk Koç                                              (Samsun)

8- Bihlun Tamaylıgil                                   (İstanbul)

9- Algan Hacaloğlu                                     (İstanbul)

10- Harun Akın                                          (Zonguldak)

11- Erol Tınastepe                                      (Erzincan)

12- Kemal Demirel                                     (Bursa)

13- Halil Akyüz                                         (İstanbul)

14- Orhan Ziya Diren                                 (Tokat)

15- İzzet Çetin                                           (Kocaeli)

16- Mehmet Ali Arıkan                              (Eskişehir)

17- Nuri Çilingir                                         (Manisa)

18- Erdal Karademir                                   (İzmir)

19- Halil Ünlütepe                                      (Afyon)

20- Haşim Oral                                           (Denizli)

21- Orhan Eraslan                                       (Niğde)

22- Mustafa Yılmaz                                   (Gaziantep)

23- Ahmet Yılmazkaya                              (Gaziantep)

24- Orhan Sür                                             (Balıkesir)

25- Sedat Pekel                                           (Balıkesir)

26- Ali Arslan                                             (Muğla)

Gerekçe:

AB Komisyonunun 6 Ekim 2004 raporu, uzun süre AB'de ve Türkiye'de tartışılacak bir rapordur. Raporun ayrıntılı hükümler içermesi, aynı konuda farklı mesajlar vermesi, net bir ifadeyle kaleme alınmamış olması, raporu daha da tartışılır hale getirmektedir. Bu yönüyle, rapor, Türkiye'ye karşı önyargılı olanlara, raporun içeriğini çarpıtma, esnetme ve çeşitli yönlere çekme olanağı sağlayacaktır. Bu durum, Türkiye açısından çeşitli sorunlara yol açabilir. Öngörülen müzakere sistemi de, karmaşık, olumlu sonuç alınmasını güçleştirici, istismara açık ve her anlaşmazlıkta tekrar başa dönülmesine yol açabilecek bir düzenlemedir. O nedenle, Türkiye'deki her toplum kesiminin, raporu çok iyi incelemesi, değerlendirilmesine katkıda bulunması gerekir. Böyle bir çalışmanın, herhangi bir kurumda, bakanlıkta, hatta, Başbakanlıkta kurulacak çalışma gruplarında veya birimlerinde gerçekleştirilmesi mümkün değildir. İlk aşamada, bir Meclis araştırması komisyonu kurulması büyük önem taşımaktadır.

Bazı önerilerin Türkiye tarafından kabul edilmesi, tarihî, siyasî veya ekonomik nedenlerle mümkün değildir. Örneğin, Türkiye ile müzakerenin ucunun açık olması, tam üyelik garantisi verilmemesi önerisi kabul edilmesi mümkün olmayan bir öneridir; çünkü, Türkiye'nin kazanılmış haklarının geri alınmasına olanak sağlayabilecektir. Ayrıca, uluslararası anlaşmalara, Helsinki Zirve Kararına ve tam üyelik müzakerelerindeki alışılmış uygulamalara da aykırıdır.

Yine, azınlık statüsünden çok daha üstün bir konumda olan vatandaşlarımızı, etnik köken veya mezheplerine göre ayırımcılığa teşvik etmek, Türkiye'nin kabul edebileceği bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşımın, insanları, kendilerini başkalarından farklı görmeye, birbirlerine yabancılaşmaya iteceğinden ve böl-yönet politikası güdenlere sonsuz olanak sağlayacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Benzer şekilde, sözde Ermeni iddiaları konusunda önerilenler, tarihî gerçekleri gözardı eden haksız önerilerdir. Tam üyelikten farklı bir statü önerisi ise, Türkiye'nin kırk yıllık çabalarını, tam üyelik uğruna katlandığı fedakârlıkları boşa çıkaran bir yaklaşımdır. Türkiye'nin tam üyeliği için önerilen referandum da benzeri bir sonuç yaratacaktır. O nedenle, kabul edilmemesi gereken öneriler arasındadır.

Raporun ekonomiyle ilgili bölümlerinde AB ülkeleriyle kıyaslamalar yapıldığından, tam bir değerlendirme yapmak ve Türkiye'nin haklarını savunmak için hem bu konuları hem de bu konulardaki AB mevzuatını ve uygulamaları iyi bilen uzman kişilere, akademisyenlere ihtiyaç vardır. Benzer bir ihtiyaç, insan hakları, demokratikleşme gibi konular için de geçerlidir.

Bütün bu nedenlerle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, en kısa sürede, Türkiye - AB ilişkileri konusunda bir Meclis araştırması komisyonu kurulmalı ve hem raporun değerlendirilmesinde hem de müzakere aşamalarında Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine yardımcı olmalıdır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi ikinci önergeyi okutuyorum:

2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 40 milletvekilinin, Ege Bölgesindeki tarım üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'nin Batı'ya açılan kapısı, dünyanın en verimli ve bereketli toprakları arasında yer alan Ege Bölgemiz, yılda 3 ürün alabilecek kadar verimli topraklara sahiptir.

Ege Bölgemiz, başta üzüm, zeytin, tütün ve pamuk olmak üzere diğer tarım ürünleriyle dünya kalitesinde ürünler üreten bir bölgemizdir. Ne yazık ki, bu bölgemiz yıllardır uygulanmakta olan plansız ve programsız tarım politikalarının sonucunda, tarım sektöründe çok ciddî yaralar almış ve yöre halkımız da mağdur edilmiştir. Sonuçta, bereketli topraklarını kaybetmeye, kalanları da koruyamayacak hale gelmiştir.

Geçen yılın primlerini hâlâ alamadıklarını öne süren pamuk üreticisi isyan etmekte, eylem yapmaya hazırlanmaktadır. Üzüm üreticileri perişan olmuş, ürününü maliyetinin de altında satmak zorunda kalmıştır. Bu durum karşısında üreticiler bağlarını sökmeye başlamışlardır. Zeytin üreticisinin durumu da içler acısıdır. Bu üzücü durum, yıllardır tarımı yok sayan politikaların kaçınılmaz sonucudur.

Avrupa Birliğine üyelik sürecinde Türk üreticisi, Avrupa'da tarımda söz sahibi olan Yunanistan, Fransa, İspanya gibi ülkelerin üreticileriyle rekabet etme şansını kaybedecek, hatta, tedbir alınmaması durumunda tamamen yok olması kaçınılmaz olacaktır.

Bölgemizde bir başka sorun da, verimli topraklarımız üzerinde kurulan sanayi tesisleridir. Birçok kişiye iş ve aş imkânı yaratan sanayileşmeye karşı değiliz; ama, sanayi bölgeleri oluşturulurken verimli tarım alanlarının dikkate alınması şarttır. Denetlenemeyen ya da denetlenmeyen sanayi tesislerinin atıkları sonucu, bölgemizin yeraltı ve yerüstü su kaynakları kullanılamaz hale gelmiştir. Ege Bölgemizi kimse gözden çıkaramaz. Bu bölgede bir düzen yaratılmalı, sanayi ve tarımın birbirlerine zarar vermeden devam etmesi sağlanmalıdır.

Ege Bölgemizin yeniden tarım ambarı olması, AB sürecinde üreticinin rekabet edebilmesi, bölge insanımızın, dolayısıyla, ülkemizin mağdur olmaması için, bölgemizde tarımın içinde bulunduğu zor durum ile bu zor durumdan çıkış yollarının ve alınması gereken tedbirlerin belirlenebilmesi ile bölgemiz insanının mağduriyetinin giderilebilmesi amacıyla, Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırmasının açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1- Hakkı Ülkü                                             (İzmir)

2- Abdurrezzak Erten                                 (İzmir)

3- Gürol Ergin                                             (Muğla)

4- Erdal Karademir                                      (İzmir)

5- Kemal Demirel                                        (Bursa)

6- Mehmet Parlakyiğit                                (Kahramanmaraş)

7- Orhan Ziya Diren                                   (Tokat)

8- Ahmet Yılmazkaya                                 (Gaziantep)

9- Erol Tınastepe                                        (Erzincan)

10- Uğur Aksöz                                          (Adana)

11- Orhan Eraslan                                       (Niğde)

12- Mehmet Mesut Özakcan                     (Aydın)

13- Ali Cumhur Yaka                                  (Muğla)

14- Kemal Sağ                                             (Adana)

15- Ramazan Kerim Özkan                        (Burdur)

16- Muharrem Kılıç                                    (Malatya)

17- Feridun Ayvazoğlu                               (Çorum)

18- Yüksel Çorbacıoğlu                               (Artvin)

19- Mehmet Küçükaşık                              (Bursa)

20- Osman Kaptan                                     (Antalya)

21- Engin Altay                                          (Sinop)

22- Feridun Fikret Baloğlu                          (Antalya)

23- Mustafa Yılmaz                                    (Gaziantep)

24- Türkân Miçooğulları                             (İzmir)

25- Halil Ünlütepe                                      (Afyon)

26- Mehmet Boztaş                                    (Aydın)

27- Sedat Pekel                                           (Balıkesir)

28- Mustafa Özyurt                                   (Bursa)

29- Hüseyin Ekmekcioğlu                           (Antalya)

30- Muharrem Toprak                                (İzmir)

31- Ersoy Bulut                                          (Mersin)

32- Hüseyin Özcan                                     (Mersin)

33- Mehmet Tomanbay                              (Ankara)

34- Osman Özcan                                       (Antalya)

35- Osman Coşkunoğlu                              (Uşak)

36- Mehmet Vedat Melik                           (Şanlıurfa)

37- Vahit Çekmez                                       (Mersin)

38- Özlem Çerçioğlu                                   (Aydın)

39- Tuncay Ercenk                                     (Antalya)

40- Canan Arıtman                                     (İzmir)

41- N. Gaye Erbatur                                   (Adana)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi üçüncü önergeyi okutuyorum:

3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 36 milletvekilinin, TRT yönetimi hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Günümüzün bilgi toplumuna geçiş sürecinin temel belirleyici özelliği, kitle iletişimin öneminin her yönüyle büyümesidir. Bu olgu, hemen tüm ülkelerde, kitle iletişim araçlarının kullanımında kamu yararı konusunda duyarlı olunmasını zorunlu kılmaktadır.

TRT (Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu) ilgili yasalarda vurgulandığı gibi bir kamu kuruluşudur. Kamu kuruluşu özelliğiyle TRT, bir taraftan toplumun haber almasının kamusal aracı olmak, diğer taraftan da kültür ve sanatın güçlenmesine katkı yapmak durumundadır.

Ancak, son aylarda, TRT yönetiminin uygulamaları kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Bu çerçevede:

1- TRT'nin yıllarca beğeniyle izlenen çok sayıda kültür ve sanat programının yayından kaldırılmasının gerçek nedenleriyle incelenmesi;

2- "Alaturka" adlı beste yarışması ihalesi hakkındaki iddiaların doğruluk derecesinin saptanması;

3- Yıllarını TRT'ye adamış , her biri onlarca, giderek yüzlerce eser vermiş, aralarında alanının ustası olanların da bulunduğu 500'den fazla müzik sanatçısının işten çıkarılmasının tüm boyutlarıyla incelenmesi ve

4- TRT çalışanlarının, izin alarak kurum dışında yapacağı işlerin denetimi konusunda getirilen sınırlamaların ve benzeri uygulamaların irdelenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını istiyoruz.

Saygılarımızla.

1. Yakup Kepenek                                      (Ankara)

2. Abdurrezzak Erten                                  (İzmir)

3. Özlem Çerçioğlu                                      (Aydın)

4. Tuncay Ercenk                                        (Antalya)

5. Kemal Demirel                                        (Bursa)

6. Erdal Karademir                                      (İzmir)

7. Muharrem Kılıç                                       (Malatya)

8. Feridun Ayvazoğlu                                 (Çorum)

9. Erol Tınastepe                                         (Erzincan)

10. Uğur Aksöz                                           (Adana)

11. Orhan Eraslan                                        (Niğde)

12. Mehmet Mesut Özakcan                      (Aydın)

13. Ali Cumhur Yaka                                  (Muğla)

14. Kemal Sağ                                              (Adana)

15. Ramazan Kerim Özkan                         (Burdur)

16. Yüksel Çorbacıoğlu                               (Artvin)

17. Mehmet Küçükaşık                               (Bursa)

18. Osman Kaptan                                      (Antalya)

19. Engin Altay                                           (Sinop)

20. Feridun Fikret Baloğlu                          (Antalya)

21. Mustafa Yılmaz                                    (Gaziantep)

22. Türkân Miçooğulları                             (İzmir)

23. Halil Ünlütepe                                       (Afyon)

24. Mehmet Boztaş                                    (Aydın)

25. Sedat Pekel                                            (Balıkesir)

26. Mustafa Özyurt                                    (Bursa)

27. Hüseyin Ekmekcioğlu                           (Antalya)

28. Muharrem Toprak                                (İzmir)

29- Ersoy Bulut                                          (Mersin)

30- Canan Arıtman                                      (İzmir)

31- Hüseyin Özcan                                     (Mersin)

32- Osman Çoşkunoğlu                               (Uşak)

33- Mehmet Tomanbay                              (Ankara)

34- Mehmet Vedat Melik                           (Şanlıurfa)

35- Osman Özcan                                       (Antalya)

36- Vahit Çekmez                                       (Mersin)

37- N.Gaye Erbatur                                    (Adana)

Gerekçe:

TRT yönetimi, son aylarda çok ilginç uygulamalara gitmektedir. Halkın yıllarca beğeniyle izlediği pek çok kültür ve sanat programı yayından kaldırılmış bulunuyor. TRT, bu programları hangi gerekçeyle kaldırdığı konusunda kamuoyuna bilgi vermemiş, bilgi verme gereği bile duymamıştır.

Yine, TRT yönetimi bir alaturka beste yarışması açmış ve bu yarışmaya, 1 200 000 dolar gibi büyük bir kaynağı ayırma gereği duymuştur.

TRT yönetimi, son olarak, aralarında Recep Birgit, Ayla Büyükataman, Selahattin Erköse, Turan Engin, Kasım İnaltekin, Fahrettin Çimenli, Feridun Darbaz, Ali Ekber Çiçek'in de bulunduğu 500'ün üzerinde müzik sanatçısını, daha doğrusu ustasını işten çıkarmıştır. Çıkarılanlar arasında kendi alanında büyük gelecek vaat eden çok sayıda genç sanatçı da bulunmaktadır.

TRT yönetimi bu sanatçıları "tasarruf sağlayacağı ve özellikle programların müzikalitesi açısından faydası olacağı" gerekçesiyle işten çıkarmıştır. Bu gerekçenin ne ölçüde geçerli olduğu ayrıntılı olarak incelenmelidir. Şöyle ki:

1- Çoğu konservatuarı bitirmiş olan sanatçıların, sanat yönünden değerlendirilmesi, kimler tarafından, nasıl yapılmıştır?

2- Yıllarca sözleşmeli çalışan ve sözleşmeleri yenilenen sanatçılara karşı toptancı bir yaklaşım sergilenmesinin sanatın gelişmesine nasıl bir olumlu katkı yapması beklenmektedir?

3- Çok az aylık aldıkları bilinen sanatçıların işten çıkarılmasıyla sağlanacak olan parasal tasarruf ne kadardır? Bu miktarın 2005 yılı bütçesine konulması yoluna gidilemez mi?

4- Ayrıca, kurumun müzik dairesi başkanlığının "TRT personelinin izin alarak kurum dışında yapacağı işlerin master kayıtlarının bundan böyle müzik dairesi başkanlığına gönderilmesi ve onay verilirse yayınlanabilecekleri" yazısı, özel müzik yayınlarının da TRT tarafından denetlenmesi, giderek sansür edilmesi anlamına gelir. Bu uygulamanın tüm boyutlarıyla araştırılması gerekir.

5- TRT yönetimi, yaptığı içyönetmelik değişiklikleriyle, kurumiçi atama ve yükselmelerde, uygulanmakta olan önemli koşulları değiştirmiş bulunuyor. Örneğin, teknik dairelerin başına atanacaklarda aranan, mühendis veya yüksek mühendis olma koşulu kaldırılmış; bunun gibi, daire başkan ve başkan yardımcılıklarına atanmak için gereken, kurumda en az  on yıl, müdür ve müdür yardımcılıklarına atanmak için gereken, en az yedi yıl kurumda çalışmış olma koşulu kaldırılmıştır. Bu yönetmelik değişikliklerinin TRT'nin kurumsal yapısını ve hizmetlerinin niteliğini nasıl etkileyeceği açıklık kazanmalıdır.

6- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odasının üyeleriyle yapacağı değerlendirme toplantısına TRT'de çalışan elektrik mühendislerinin katılmasına TRT yönetimince izin verilmemesi de incelenmesi gereken bir iştir.

Bu nedenlerle TRT konusunda Meclis araştırması açılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş iki tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Birinci tezkereyi okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/700)

1.11.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 2-3 Ekim 2004 tarihlerinde Almanya'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                   Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                              Başbakan

                                                       Liste

Ömer Çelik                                                                          Adana

Akif Gülle                                                                            Amasya

Yaşar Yakış                                                                          Düzce

Hasan Murat Mercan                                                          Eskişehir

Egemen Bağış                                                                       İstanbul

Gülseren Topuz                                                                  İstanbul

Zekeriya Akçam                                                                  İzmir

Nükhet Hotar Göksel                                                          İzmir

Vahit Erdem                                                                         Kırıkkale

Şaban Dişli                                                                           Sakarya

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/701)

3.11.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Avrupa Parlamentosu Başkanlar Konferansına katılmak üzere, 22-23 Eylül 2004 tarihlerinde bir heyetle birlikte Belçika'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                    Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                               Başbakan

                                                       Liste

Ömer Çelik                                                                           Adana

Egemen Bağış                                                                        İstanbul

Nimet Çubukçu                                                                    İstanbul

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/8) (S.Sayısı: 670) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Meclis Soruşturması Komisyonunun 670 sıra sayılı raporu, daha önce sayın üyelere dağıtılmış ve ilgili eski bakana gönderilmiştir.

Rapor üzerindeki görüşmelerde, komisyona, şahısları adına altı milletvekiline ve hakkında soruşturma açılması istenen eski bakana söz verilecektir.

Konuşma süreleri, komisyon için 20 dakika, şahısları adına söz alan milletvekilleri için 10'ar dakikadır. Son söz, hakkında soruşturma açılması istenen eski bakana ait olup, süresi sınırsızdır.

Şimdi, rapor üzerinde şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini geliş sırasına göre okuyorum: Isparta Milletvekili Recep Özel, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Edirne Milletvekili Rasim Çakır, Sinop Milletvekili Engin Altay, Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu.

Komisyon adına da, Komisyon Başkanı Sayın Mustafa Elitaş söz istemişlerdir; kendilerine, sırayla söz vereceğim.

İlk söz, Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel'e aittir.

Sayın Özel?.. Yok.

Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ?.. Yok.

Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, 21 inci Dönem hükümetlerinde Bayındırlık ve İskân Bakanı olan Sayın Koray Aydın hakkında vermiş olduğu önerge doğrultusunda oluşturulan komisyonda görev aldım. Bu komisyonda yapmış olduğumuz çalışmaları ve kişisel olarak kanaatlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, komisyonda görev alan bütün milletvekili arkadaşlarıma ve bize destek veren bütün bürokrat arkadaşlara, huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten, çok yoğun, yıpratıcı ve uzun bir çalışma sonucunda, sizin önünüze, bu konuyla ilgili, olabildiğince açık, olabildiğince şeffaf bir belge sunmaya gayret ettik; yalnız, bu çalışmalar esnasında tespit ettiğim hususları, konunun uzun dönemli çözümü açısından katkısı olur düşüncesiyle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Komisyon çalışmasına başladığımızda öncelikle bizlere yardımcı olacak bürokratları tespit ettik ve daha sonra konuyla ilgili bilgi ve belgelere ulaşmak üzere çalışmalar yaptık; fakat önümüze odalar dolusu dosyalar yığıldı; yani, bir milletvekili olarak veya bir bürokrat olarak bu dosyaların içinden aradığımızı bulmanın, doğruya ulaşmanın ne kadar mümkün olduğunu takdirlerinize sunuyorum. Bunu da, bugün Türkiye'de devletin şeffaf olması, e-devlete bir an önce geçilebilmesinin gerekliliğini ifade etmek için söylüyorum.

Ondan sonra, komisyona konuyla ilgili tarafları davet ettik. Gelenler, komisyon üyelerinin millet adına sordukları soruya cevap verip vermemekte özgür; gelenler bize hiçbir şey söylemediler; biz sorduk, onlar sustu, Sayın eski Bakan dahil. Onların bu suskunluğundan neler elde ettiysek, o bilgileri yoğurup raporumuza koyduk, onlar susma hakkını kullandılar, biz mahkeme olmadığımız için hiçbir şey yapamadık. Bu konuyla ilgili bir mahkeme süreci de devam ettiği için mahkeme sürecinden elde edilen bilgi ve belgeleri toparladık, bunları sistematik bir şekilde inceleyerek, sizlere, karar vermenize yardımcı olmak açısından bir rapor sunduk; ama, gördüğüm o ki, değerli arkadaşlarım, eğer bu ülkede yolsuzlukların üzerine gidilecekse, eğer bu ülkede yolsuzluk yapmaya niyetlenen insanların, niyetinden hemen sonra, bu niyetine engel olunmak isteniyorsa, o zaman, öncelikle yapılması gereken iş, demokrasiden korkmamak lazım, demokrasiye inanmak lazım, demokrasiye güvenmek lazım, devletin şeffaf olması lazım ve devletin, bir an önce, bütün kurumlarıyla ve kurallarıyla e-devlete geçip, isteyen kişinin istediği bilgiyi, istediği anda alabilme ve denetleyebilme haklarına kavuşabilmesi lazım. Bunların hepsinden de önemlisi, bu ülkede, bir an önce milletvekilli dokunulmazlığının sınırlandırılması lazım.

Bugün yargılananlar, bu hakları kendileri adına kullanmak noktasında bu kuralları değiştirmediler; ama, şimdi onlar burada oturmuyorlar, onların yerine bizler oturuyoruz. Eğer biz de, yarın bu kurallar bize faydalı olacak, yardımcı olacak diye düşünerek bunların üzerine gitmez, dokunulmazlıklarla ilgili bir şey yapmazsak, eminim ki, bu iddiayı daha doğru ve daha yüksek sesle söyleyenler yarın burada oturacaktır.

Bütün bunlar olurken, hükümet bunun neresinde, bu işin neresinde; yani, seçim meydanlarında "yolsuzluğun üzerine gideceğim, yolsuzluğu ortadan kaldıracağım, hesap soracağım" diyenler, iki yıllık süreç içerisinde neler yaptılar?! Sadece komisyonların kurulmuş olması, komisyonların çalışmış olması, onların bu Meclise raporlarının sunuluyor olması yeterli mi veya yetecek mi?! Ben umut ediyorum ki yetmeyecek. Çünkü, bugüne kadar, e-devlete geçişle ilgili, şeffaflaşmayla ilgili, demokratikleşmeyle ilgili ciddî, önemli hiçbir adım atılmamıştır.

Bir taraftan milletvekili lojmanlarını kaldıracağız derken, diğer taraftan lojman sayısının 8 000  artmasına göz yummak; bir taraftan devleti küçülteceğiz derken, diğer taraftan 200 000 kişinin devlete alınmasının önünün açılması; bu konuda hükümetin vermek istediği görüntü ile yaptığının birbiriyle ne kadar çeliştiğini, açık açık gözler önüne sermektedir.

Bu komisyonun çalışması, bundan sonra, sivrisinekleri yakalayıp öldürmeye değil, bataklığı kurutmaya yönelik, Türkiye'de köklü çözümler üreten bir mekanizmayı harekete geçirebilir diye umuyorum.

Sayın Koray Aydın'la ilgili yapmış olduğumuz tespitlere gelince: Bizim ulaşabildiğimiz bilgi ve belgeler doğrultusunda, Sayın Bakanın döneminde, deprem nedeniyle, gerekçesiyle de olsa, yapılmış olan ihalelerin tamamının teklif alma suretiyle yapılmış olması; bazı işlerin -sağlık ocağı gibi, jandarma binası gibi, aslında hiçbir özelliği olmayan bazı işlerin- özelliği olan işler kapsamına alınmış olması; o dönemde yapılan ihalelerde, daha öncekilerle mukayese ettiğimizde, kırımların çok az olması; bunun yanında, Sayın Bakanın babasına ait olan işyerinin, bakan olmadan önce yıllık cirosu 250 milyar lira iken, bakan olduktan sonra 5 trilyona, 6 trilyona ulaşıyor olması ve Sayın Bakanın, mal varlığıyla ilgili, ciddî bir şekilde şüphe götüren, tereddüt ifade eden açıklanamaz durumların olması.

Bu nedenlerle, ben, Edirne Milletvekili Rasim Çakır olarak, elimi vicdanıma koyarak, Sayın Bakanın Yüce Divanda yargılanması yönünde Komisyonda vermiş olduğum kararın burada da geçerli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bunu söylerken, bunun bir sonuç değil, daha ileri noktaya bir sebep teşkil etmesini canı gönülden diliyorum. Hep beraber, elbirliğiyle, buradan dersler çıkararak, bundan sonra, sivrisineklerin oluşmayacağı, bataklıkların kuruyacağı bir Türkiye; herkesin birbirini görebildiği, her şeyi görebildiği, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği, kişisel hak ve özgürlüklerin en yüksek düzeyde olduğu ve artık, bazı şeylerin devlet sırrı olmaktan çıkarıldığı, özgür bir Türkiye'nin yaratılabilmesi için bir sebep teşkil etmesini diliyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, oyumun, Sayın Bakanın Yüce Divana gitmesi doğrultusunda olduğunu ifade ederek, Yüce Kurulunuzu saygı ve sevgiyle selamlıyor, ramazanınızın ve bayramınızın kutlu olmasını diliyorum efendim.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.

Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân eski Bakanlarından Sayın Koray Aydın hakkında, Meclisimizce 1.4.2004 tarihinde kurulan (9/8) esas numaralı Soruşturma Komisyonu raporu hakkında şahsî görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, komisyonumuz, Türk Milleti adına, önüne gelen iddiaları tam bir tarafsızlıkla, kimsenin onurunu ve şahsiyetini incitmeden, kimseyi itham etmeden, ulaştığı bilgi ve belgeleri büyük bir titizlik ve gizlilik içerisinde inceleyerek, elde ettiği hususları bir rapor halinde Meclisimizin takdirlerine sunmuştur. Sayın Bakan hakkında, 2001 yılında da bu meyanda bir komisyon kurulmuş ve bu komisyonun raporu Mecliste oylandıktan sonra, Sayın Bakanın Yüce Divana sevkına gerek olmadığına dair bir karar çıkmış; ancak, halk, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluğun koalisyon ortaklarına ait olduğu ve bu ortakların iktidarın devamını temin bakımından böyle bir karar verip Sayın Bakanı siyaseten akladığına inanmış, kahvelerin, siyasetin ve ev sohbetlerinin konusu bu husus olmuştur.

3 Kasım 2002 seçimlerine gelirken Türkiye'nin gündemi yolsuzluklar idi. Siyasal iktidara talip olan bütün partiler hırsızlığın, yolsuzluğun, hortumculuğun önünü kesmek için milletimize birtakım vaatlerde bulundular ve milletimiz de, bu doğrultuda, pek çok sebebin yanında bu hususu da gözeterek oyunu kullandı, 22 nci Dönem Yasama Meclisini oluşturdu. Yasama Meclisimizin göreve başlamasından kısa bir süre sonra, yolsuzlukların sebeplerinin araştırılarak gerekli çarelerin alınması konusunda oluşturulan komisyon, çalışmalarını büyük bir özveriyle tamamlamış ve Sayın Meclisimizin bilgilerine sunmuştur. Bu çerçevede de değişik soruşturma komisyonları kuruldu ve Koray Aydın soruşturma komisyonu da bunlardan bir tanesi.

Sayın Bakan, gerek altkomisyonda gerek soruşturma komisyonunda gerekse daha önceki komisyonlarda, daha önceki dönemde Yasama Meclisi tarafından hakkında bir karar verildiği gerekçesiyle komisyonun bu konuda inceleme yapamayacağını, Meclisin bu konuyu yeniden incelemeye ve soruşturmaya tabi tutamayacağını iddia ederek bu konuda usule dair itirazlarda bulunmuştur; Meclis kararı kesindir, kesin olan bir konunun yeniden değerlendirilmesi mümkün değildir düşüncesiyle. Ancak, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın bu itirazı yerinde ve hukukî değildir. Zira, Meclis kararları kesin değildir. Bundan önceki dönemlerde de Meclisimiz değişik soruşturma komisyonları oluşturmuş ve o doğrultuda alınan kararlar olduğu halde, daha sonra aynı konuda başka soruşturma komisyonlarını kurduğunu da görüyoruz, Meclisimizin aldığı kararları değiştirdiğini de görüyoruz. Hatırlarsanız, 1995 erken genel seçimleri öncesinde, seçim tarihi değişik nedenlerle değiştirilerek, seçimin 25 Aralıkta yapılmasına karar verdiğini de görüyoruz ve bu konuda herhangi bir sıkıntı yoktur.

Bu konunun soruşturması sırasında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre soruşturma yapılır. Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası açısından bakıldığı zaman da, soruşturma komisyonunun yaptığı işin hukukî mahiyeti, normal adlî kollukta yapıldığı gibi, kolluk gücünün, yani, polisin veya jandarmanın yaptığı işin niteliğindedir. Yasama Meclisinin bu rapor üzerine verdiği karar ise, savcının verdiği karar niteliğindedir. Bilirsiniz ki, savcıların verdiği takipsizlik kararları itiraza tabi karardır, kesin değildir. Kesin olsaydı, itiraza tabi karar olmazdı; ancak, itiraz üzerine konu itiraz mahkemesi tarafından incelenir ve bu konuda bir karar verilirse, bu, o zaman kesinleşmiş olur. Olayımızda böyle bir durum da söz konusu olmadığı için, Meclisimiz, hem Anayasa ve İçtüzüğümüz açısından hem de Ceza Muhakemeleri Usulü Yasamız açısından bu konuyu incelemeye, soruşturmaya ve bu konuda karar vermeye yasal açıdan yetkilidir, görevlidir. Bu nedenle, bu konudaki iddiaların doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.

Neden bu kadar açıklama yaptım; zira, komisyonun raporunu takip ederseniz, Sayın Bakanın iddialarının tamamı, neredeyse böylesi bir usul tartışması üzerine bina edilmiştir. Bu da, bizde ve komisyon üyesi arkadaşlarda, sanki esasa dair konular üzerinde açıklama yapmaktan kaçınır bir intiba uyandırmıştır. Ben inanıyorum, Sayın Bakan, esasa dair konularda da gerekli açıklamaları, Sayın Meclisimizin değerli üyeleri karar verdiği takdirde yetkili makamlar huzurunda yapacaklardır.

Ben, esasla ilgili birkaç hususu da Yüce Heyetin bilgilerine takdim etmek istiyorum.

Bunlardan bir tanesi, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 44 üncü maddesinin uygulamasıyla ilgilidir. Bilirsiniz, 44 üncü madde, kapalı teklif usulünün, diğer bir ifadesiyle davet usulünün, hangi tür ihalelerde nasıl uygulanacağını düzenlemektedir. Ben, bu maddeyi detaylı okumak istemiyorum; ama, özü şu: Belli bazı niteliği gerektiren işlerin veyahut da olağanüstü hal koşullarının gerektirdiği durumlardaki işlerin, ancak belli nitelikteki personele sahip, belli nitelikteki teknik elemana sahip, belli nitelikteki iş tecrübesine sahip firmalar tarafından yapılabilmesi halinde bu usul uygulanabilir; zira, o firmalar davet edilebilir; bu da, asgarî 3 firmadır, azamî sınır yoktur.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bakıyoruz, Sayın Bakan döneminde Yapı İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan 237 tane ihale var. Bu ihalelerin 220 tanesi davet usulüyle yapılmış, 17 tanesi ilan suretiyle yapılmış. Sayın Bakandan önceki beş yıllık süre içerisinde davet usulüyle yapılan ihale sayısı 143; diğerleri ilan usulüyle yapılmış. Bir bakıyorsunuz, Sayın Bakandan önceki dönemde, beş yılın ortalaması, ayda 3,3 ihale yapılırken, Sayın Bakan döneminde ayda ortalama 8,5 ihale yapılmıştır.

Şuna dikkatinizi çekmek istiyorum: Birdenbire, beş senede yapılamayan ihaleler, hemencecik, yirmisekiz ay içerisinde yapılıvermiş. Çok ilginç, bunların pek çoğunun karşılığında da sembolik rakamlar gösterilmiş; yani, karşılıkları da bütçeye yeteri kadar konulmamış. Yaklaşık, belki, on yılın ihaleleri yirmisekiz ayın içerisinde yapılıvermiş.

Burada daha bir başka husus, ihaleye davet edilen firmaların incelenmesinde ortaya çıkıyor. Zira, bu dönemde 264 tane firma davet usulüyle yapılan ihalelere davet edilmiş. Bakanlığın kayıtları tetkik edildiği zaman, kapalı teklif usulüyle yapılacak ihaleleri üstlenmek üzere 3 000'in üzerinde firmanın, tanıtım formu dosyası takdim ettiği görülüyor; ama, maalesef, bunlardan sadece 264'ünün ihalelere davet edildiğini görüyoruz. Bir firma 130 tane ihaleye davet edilirken, 3 tane alıyor; bir başka firma 4 ihaleye davet ediliyor, 4'ünü alıyor; diğer taraftan, 49 firma, 49 tane ihaleye birer defa davet ediliyor, o ihaleleri alıyor; kimileri 3 tane ihaleye davet ediliyor, 3'ünü de alıyor; kimisi de onlarca ihaleye çağrıldığı halde birini dahi alamıyor.

Bir başka husus, ihaleye davet edilen firmaların ortakları incelendiğinde ortaya çıkıyor. O da, firma ortaklarının, akrabalık ilişkileri içerisinde, hatta karı-koca ilişkileri içerisinde olan firmaların davet edildiği gözüküyor. Öte yandan, adres birliği içerisinde pek çok firmanın, birlikte, buralara davet edildiği gözüküyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kesildi)

BAŞKAN - Sayın Bozdağ, buyurun.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, diyeceksiniz ki, bunda ne var, bir usulî işlem yapılmış. Evet, şeklen baktığınız zaman doğru bir işlem yapılmış denilebilir; ancak, İhale Yasasının ilgili maddesine göre, ihalelerde açıklığın, rekabetin tam gerçekleşmesi, kamu yararının tam gözetilmesi için, bir defa, hangi iş hangi nitelikteyse, o tip firmaların o işe çağrılıp onlar arasında yarışmanın yapılması; ikinci defa da, daha fazla firmanın davet edilerek yapılması icap ederdi.

Yasada, sayı 3 olarak belirtilmiş; ama, bence, yasa, bu tür ihaleler yapılırken 3 tane firma çağrılır demek istemiyor; demek istiyor ki, asgarî 3 tane çağırabilirsin, ondan daha azını çağıramazsın; ama, daha fazlasını, açıklık ve rekabet koşullarını tam temin etmek bakımından çağırabilirsin. Yasanın amacı bu. Bu noktada idareye bir takdir yetkisi veriyor. İdare, takdir yetkisini kullanır iken, mutlaka, kanunun amacına, ruhuna, onun hedeflediği noktaya uygun bir biçimde kullanmalı; keyfî ve kendi arzu ve iradesi doğrultusunda takdir yetkisini kullanamaz. Biz, Ceza Kanununda, pek çok kanunda, kullanıcılara takdir yetkisini tanıyoruz. Herkes, keyfemayeşa takdir yetkilerini kullandığı takdirde, bu işin cılkı çıkar, tabiri caizse, hukuk devleti allak bullak olur. Onun için, takdir yetkisi, kanunun ruhuna uygun ve iyi niyet kuralları çerçevesinde kullanılır. O nedenle, burada, Sayın Bakanın, kanaatimce, sorumluluğu vardır.

Zira, Sayın Bakan, bakan olduğu zaman Kamu İhale Yasasının değiştirilmesi gerektiğini vurguladığını komisyonda beyan ediyor, 44 üncü maddenin yanlışlığını beyan ediyor; bu madde yolsuzluğa teşne bir maddedir manasına gelecek ifadelerde bulunuyor; ama, ne hikmetse, bakanlığı döneminde, örneğin, İller Bankasının bütün ihalelerini -822 tane ihale var- hepsini 44 üncü maddeye göre yapıyor. Ben, şimdi, Yüce Heyetinize soruyorum; allahaşkına, bir kanalizasyonun, özelliği olan işle ne alakası var, bir içmesuyunun ne alakası var, bir yurdun ne alakası var?! Hepsi, özelliği olan iş kapsamına alınıyor, kanalizasyon oradan, diğerleri oradan ve yanlış; bu, doğru değil; uygulanmaması gereken bir maddeyi kural haline getiriyor, istisnayı esas haline dönüştürüyor, rekabet koşullarını ortadan kaldırıyor, birtakım kişiler lehine menfaatlar doğarken, kamunun aleyhine yapılanma ortaya çıkıyor. Nasıl?.. Bakın, bir oran daha verip, fazla vaktinizi almayacağım. Bu uygulamanın sonucunda ne oluyor biliyor musunuz; tenzilat oranları olduğu gibi aşağı düşüyor. Örneğin, daha önceki beş yıllık zaman zarfında ortalama tenzilat oranı 19,25 iken, Sayın Bakan döneminde bu tenzilat oranı 9 küsurlara düşüyor; Sayın Bakandan sonra da, onbeş aylık süre içerisinde 33'lere çıkıyor. Bunu anlamanız için şöyle izahat vermekte fayda var: Örneğin, 100 trilyon bedelli bir işi ihale ediyorsunuz; bu bedel üzerinden kırım yapıyor firmalar, en fazla kırımı yapana veriyorsunuz. 100 trilyonluk ihalede yüzde 9 kırım yapılırsa ne olur; 9 trilyon olur, yani ihale 91 trilyona kalır; ama, yüzde 33 kırım olursa ne olur; 33 trilyon kırım yapılır, o zaman ihale neye kalır; 67 trilyona kalır. Bir örnek üzerinden size anlatmak istedim.

Kırım bedelleri, yüzde 33'ten, yüzde 20'den yüzde 9'a indiği zaman, cebimizden çıkan para kimin parası; bizim paramız. Kazanılan para kimin parası; milletin parası. Peki, Sayın Bakan izahatlarında bu konuyla ilgili olarak ne diyor; "bu, benim dışımda olan bir şeydir" diyor ve bu soruya cevap vermekten özellikle imtina ediyor. Dışarıda oluyor, amenna; Sayın Bakanın dışarıda olan bir konuda dahlinin olmasını düşünmek doğru değil; ancak...

BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen, toparlayın.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.

...şunu düşünmek icap ederdi: Siz, çay içiyorsunuz, 1 lira; yemek yiyorsunuz, 5 lira; ama, hiçbir neden yokken, birdenbire, çayın fiyatı 20 lira olursa, yemeğin fiyatı 100 lira olursa, ne değişti de bunun fiyatı böyle, birdenbire arttı diye sormaz mısınız; menfaatını bilen insan olarak, sorarsınız. Sayın Bakan, bakan olması hasebiyle, Anayasamızın ilgili maddesi ve ilgili teşkilat kanununa göre, emrindekilerin yaptığı işleri denetlemekle görevlidir; tenzilat oranları aşağıya düştüğü zaman, çağırıp "ne oluyor da bu oranlar birdenbire aşağıya düşüyor" demesi gerekir.

Bu konuda ilginç bir olay da şudur: Kıbrıs'ta, Geçitkale-Dörtyol yoluyla alakalı ihalede, Üst Yapı İnşaat Limitet Şirketi, ihaleden önce "burayı falanca firma alacak" diyor, ilgili bakanlığa bildiriyor ve kendisi de "yüzde 38 küsuratıyla ben de katılmak istiyorum" diye bir teklif veriyor. Bu şartlarda, onun ihaleye katılmasında yasal bir mâni yok; ancak, ihale yüzde 20,10'la başka bir firmaya veriliyor. Konu idare mahkemesine gidiyor ve Danıştay ihaleyi iptal ediyor. Bu kadar açık ve yanlış şeyler yapıldığı kanaati komisyonumuzda uyanmıştır.

Öte yandan, Sayın Bakanın malvarlığında da, vicdanen kalbimizi tatmin etmeyen, komisyon üyelerimizin de mutmain olmadığı oranlarda artışlar olmuştur.

Ben, bu vesileyle, hem kamuoyunda Sayın Bakanla ilgili oluşmuş bulunan şaibenin kaldırılması hem de kendi hakkını ve hukukunu -eğer Yüce Heyetiniz karar verirse- Yüce Divan huzurunda daha geniş imkânlarla savunabilmesi ve gerçeğin ortaya çıkması için -Sayın Bakanın aklanmasının siyasetin de aklanması manasına geleceğinden- Yüce Divana sevkının uygun olacağı hususundaki kanaatimi Yüce Heyetinizin yüksek vicdanlarına arz ediyorum.

Bu vesileyle, bugün idrak etmekte olduğumuz Kadir Gecenizi de tebrik ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bozdağ.

Isparta Milletvekilimiz Sayın Recep Özel; buyurun.

Sayın Özel, süreniz 10 dakika.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkındaki (9/8) esas numaralı Soruşturma Komisyonu raporuyla ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporunda belirtilen ve Koray Aydın dönemindeki yolsuzlukların nedeni ile Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda malvarlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin suç teşkil ettiği iddiasıyla kurulan soruşturma komisyonu, yoğun bir çalışma dönemi sonunda birçok bilgi ve belgeye ulaşmış, dinleyebildiği kadar kişiyi ve adı yolsuzluk dosyalarında geçen kişileri dinlemiş ve bunun sonunda da elde ettiği veriler ışığında, Koray Aydın'ın Yüce Divana sevkı yönünde oy çokluğuyla karar almıştır.

Yolsuzluk, suiistimal ve usulsüzlükler özellikle 57 nci hükümet döneminde âdeta ayyuka çıkmış, bakanlar istifa etmek zorunda kalmış, onlarca bürokrat görevden alınmış, bunlardan birçoğu tutuklanmış, intiharlara varan olaylar yaşanmıştı. 5 Eylül 2001 tarihine kadar  Koray Aydın'ın bakan olarak başında bulunduğu Bayındırlık ve İskân Bakanlığında ihalelere fesat karıştırıldığı ve haksız kazançlar elde edildiğine dair iddialar, kamu vicdanını rahatsız edici boyutlara ulaşmıştır. Nitekim, 13.2.2001 tarihinde Koray Aydın hakkında gensoru önergesi verilmiş, Bakanlık bünyesinde olup bitenler Meclis kürsüsünde dile getirilmiş; ancak, iktidar partilerine mensup milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir. Çok geçmeden, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan "Vurgun Operasyonu" ile iddialar çorap söküğü gibi çözülüp Bayındırlık ve İskân Bakanlığındaki yolsuzluk ve suiistimaller birer birer ortaya çıkarılınca, Sayın Koray Aydın hem bakanlıktan hem de milletvekilliğinden istifa etmek zorunda kalmıştır.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığındaki yolsuzluklarla ilgili, cumhuriyet tarihimizin en çok sanıklı davalarından biri sayılabilecek kamu davası 13.10.2001 tarihinde açılmıştır. İçinde Bakanlığın üst düzey bürokratlarının da bulunduğu 361 sanıklı davada, sanıklar, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, örgüt adına faaliyette bulunmak, bilerek hizmet yüklenmek, üye olmak, devlet alım satımlarında ihaleye fesat karıştırarak çıkar sağlamak, görevi kötüye kullanmak, ihaleye fesat karıştırmak, 3628 sayılı Yasaya muhalefet suçlarından yargılanmaktadırlar. Yargılama, Ankara 1 Nolu Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/71 esas sayılı dosyasında halen devam etmekte olup, sanık sayısı ek iddianamelerle 568'e ulaşmıştır. Neredeyse Bakanlıktaki odacısından genel müdürüne, müsteşarına kadar herkes sanık olarak yargılanmaktayken, Sayın Bakanın bunlardan istisna tutulmasının adaletle pek bağdaşmayacağı noktasında birleşmekteyiz.

Bütün bu olaylardan ve suiistimallerden Sayın Koray Aydın'ın haberinin olmadığı, rolünün bulunmadığı düşünülemez. Nitekim, Devlet Güvenlik Mahkemesi Yedek Hâkimliğinde, Müsteşar Yardımcısı Sedat Aban "ihalelerde Bakanın, kendisine bir firma adı vererek, ihalede bunu da değerlendirin diye bana veya Genel Müdüre  söyleyebildiği gibi, Danışmanı Sadrettin Dinçer vasıtasıyla da, bu şekilde talimatları olmaktadır" demek suretiyle bu ilişkiyi teyit etmektedir.

Devlet İhale Kanununa aykırı işlemlerden dolayı bakanın sorumluluğu açıktır. Bakan, bakanlık hizmetlerini mevzuata uygun olarak yürütmekle ve emri altındaki kişilerin faaliyet ve işlemlerini gözetmek ve denetlemekle yükümlüdür. Hukuk devleti, idarenin tüm eylem ve işlemlerinin her safhada hukuka uygun olduğu devlettir. İdareye tanınan takdir yetkisi mutlak ve sınırsız olmayıp, hizmet gereği ve kamu yararıyla sınırlı olan ve bu sınırlamanın önceden konulduğu ve belli olduğu bir yetkidir.

Devlet İhale Kanunu hükümleri, kamu görevinin disiplin ve güven içerisinde yürümesini sağlayan, diğer yandan, kamu iradesinin olumsuz davranışlar ve eylemlerle zarara uğratılmasını önleyen hükümlerdir. Devlet ihalelerinde açıklık, rekabet ve uygun bedel tespiti esastır. Devletin hangi ihale usulünü tespit edeceği hususunda, idarenin veya bakan onayının alınma zorunluluğu hususunda bakanın takdir yetkisi bulunsa dahi, bu takdir yetkisi mutlak ve sınırsız değildir.

Özellikle, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü ve İller Bankası bünyesinde yapılan ihalelerde davet usulü genel ilke haline getirilerek istenilen müteahhitlere ihale verme yolu açılmış ve yoğun olarak, tüm alanlarda ve yerlerde yapılan ihalelerde davet usulü kullanılmıştır. Geriye doğru on yıllık süre içerisinde yapılan ihaleler incelendiğinde, eksiltme, yani, kırım oranları çok yüksek olduğu halde, Sayın Koray Aydın döneminde kırım oranları aniden çok aşağılara düşmüş, kırım oranları daha önce ve şu anda da yüzde 40'lar seviyesinde seyrederken, Koray Aydın döneminde bunlar yüzde 10'lar seviyesinde seyretmiştir. Böylece, düşük kırımlı ihalelerde devlet zarara sokulurken, müteahhit ve bürokratlara menfaat temin edildiği zehabına haklı olarak kapılmaktayız.

Sayın Koray Aydın döneminde, sıradan işlerin dahi, özelliği bulunan yapım işi gerekçesiyle belli istekliler arasında kapalı teklif usulü kullanılarak ihale edildiği, davet edilen firmaların çoğunun benzer iş bitirmelerinin bulunmadığı veya davet edildikleri işle kıyaslandığında çok küçük iş bitirmeleri olduğu, teknik ve malî açıdan yeterli olmadıkları; Koray Aydın'dan önceki son beş yıllık dönemde, bütün ihale mevzuatlarına göre davetiyeyle yapılan ihale sayısının toplam ihale sayısına oranı yüzde 75 iken, bunların büyük bir kısmı olağanüstü hal bölgesinde yapılmış olmasına rağmen, Koray Aydın döneminde ise, davetli ihalelerin toplam ihale sayısına oranı yüzde 92'ye çıkmıştır. Böylece, istisnaî ihale usulü olarak öngörülen davetiye usulü amacını aşarak esas ihale usulü haline gelmiştir. Bu dönemde, parasal limitler  açısından ilgili valilikler, yani, yerel yönetimler tarafından yapılabilecek nitelikteki ve büyüklükteki çok sayıda ihalenin gereksiz yere merkeze alınarak, davetiye usulüyle ihale edildiği ve bu ihalelere çoğunlukla merkezi Ankara'da bulunan firmaların davet edildiği görülmektedir. Böylece, mahallî firmaların ihalelere katılımı büyük ölçüde önlenmiş, daha avantajlı teklif verme imkânı bulunan mahallî firmalar katılım dışı bırakılmıştır.

Yapı İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilen firmaların tanıtım dosya sayısı 3 000 civarında iken, sadece bunlardan 264 adedi davet edilmiştir. Bu durum, yapılan bütün ihalelere hep benzer firmaların davet edilmelerinde ısrarcı davranıldığını da göstermektedir.

Koray Aydın döneminde Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce merkezde yapılan davetli ihalelerin çoğunluğunda, firmaların isimlerinin gizli tutulması zorunluluğu yeterince sağlanamamıştır. Örneğin, bu dönemdeki bütün ihalelere gönderilen davet mektuplarının incelenmesinde, ihalelerin yarıya yakınında, davet edilmesi kararlaştırılan birden fazla firmaya, aynı adreslere davet mektubu gönderilerek, ihaleye birlikte davet edildikleri tespit edilmiştir.

Firma tanıtım dosyalarının idareye verildiği tarih ile bu firmaların davet edilerek kazandıkları ihalelerin tarihleri karşılaştırıldığında ise, ihaleyi kazanan bazı firmaların, ihale tarihi itibariyle Bakanlığa vermiş olduğu bir tanıtım dosyasının bulunmadığı halde, Bakanlıkça ihaleye davet edildiği ve tanıtım dosyasını, kazandığı bu ihaleden çok kısa bir süre sonra vermiş olduğu; bazı ihalelerin, kendilerine ihale için davet mektubu gönderilmeden çok kısa bir süre önce, mesela, bir veya üç gün önce Bakanlığa tanıtım dosyası veren firmaların uhdesinde kaldığı tespit edilmiştir.

İller Bankası İhale Yönetmeliğinin 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası değişiklikten önce, yüzde 30'dan fazla artışın, tesisin işletmeye açılması, geçici kabule hazırlanması ve sadece bir tek eksözleşme yapılması şartıyla yapılabileceğini öngörmüş iken, 12.12.1999 tarihinde yapılan değişiklikle, sınırsız ek sözleşme yapma hakkı tanındığı ve buna dayanarak, yüzde 200 ve 300'lere varan keşif artışlarının sağlandığı tespit edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğünce yapılan ihalelerde ise, ihale edilen yolların, başlangıçta geriye, bitim noktasında ileriye doğru değişik uzunluklarda yeni yol yapım işlerinin ilave edildiği, iki yönlüyken bölünmüş yola dönüştürüldüğü, projede bir adet tünel varken yanına ikinci tünel yapımının ilave edildiği, bu ilave işlerle yolun bitirilebilmesi için keşif artışlarının yapıldığı anlaşılmaktadır. Sıkça yapılan bu durum, bir kötü niyetin de göstergesidir; çünkü, yolun geçtiği kilometrelerce uzunluktaki bütün zemin yapısının temel, tünel ve benzeri işlerle, tabiî afetler gibi olumsuz durumlarla olması mümkün değildir. Eğer, bu durum gerçekse, idare, etüt ve araştırma görevini ya eksik yapmış ya da hiç yapmamıştır. Kısacası, yol güzergâhını bilerek sorunlu zemin yapısı bulunan bölgelerden geçirdiği halde, proje ve keşfini olumlu kriterlere dayandırarak düşük keşif özetiyle ihaleye çıkarılmak suretiyle, önce isteklilerin işe rağbetinin azaltıldığı, sonra da afakî keşif artışlarıyla rekabet ilkeleri hiçe sayılarak işi alan yükleniciye yeni ve haksız menfaat sağlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Mikrofonu açıyorum, lütfen toparlayın efendim.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Koray Aydın'ın görevli olduğu dönemde Karayolları Genel Müdürlüğü Yapım Dairesi Başkanlığınca 27 adet yol yapım işi ihale edilmiş, yine bu dönemde, adı geçen Sayın Bakan tarafından 27 adet yol yapım işine keşif artışı oluru verilmiştir.

Gerek Bakanlığa bağlı bütün kuruluşlarda davetiye usulüyle yapılan ihalelerde ihaleye katılacak isteklilerin onaylanması gerek İller Bankası İhale Yönetmeliğinde yapılan değişikliğin onaylanması ve gerekse diğer işlemler sırasında Koray Aydın'ın yasal olarak kendisine tanınan takdir hakkını kullandığı muhakkaktır; ancak, 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulü Hakkında 3046 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde açıklandığı üzere, bakanlar, bakanlık hizmetlerini mevzuata, hükümetin genel siyasetine, millî güvenlik siyasetine, kalkınma planlarına ve yıllık programlara uygun olarak yürütmekle ve bakanlığın faaliyet alanına giren konularda diğer bakanlıklarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamakla görevli ve Başbakana karşı sorumludur. Dolayısıyla, bu kanun hükmüne göre, bakana tanınan takdir yetkisi sınırsız değildir. Her bakan, kanunen, kendisine tanınan takdir yetkisini kullanırken bu kanun hükmünü gözetmek zorundadır. Koray Aydın, kendisine verilen takdir yetkisini amacına aykırı olarak kullanmak, Bakanlığı döneminde yapılan usulsüzlüklere kayıtsız kalıp gerekli tedbirleri almamak suretiyle görevini kötüye kullanmıştır.

Ayrıca, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı kuruluşlarda, ihale kazanan bazı firmaların, Koray Aydın'ın sahibi veya ortağı olduğu Yolalan İnşaat Malzemeleri Ticaret ve Sanayi Limitet Şirketi ve Halil İbrahim Aydın İnşaat Malzemeleri Elektrik Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketiyle olan ticarî ilişkileri, malzeme alım ve satımı hususunda da yapılan tespitler neticesinde, Bayındırlık ve İskân Bakanlığından çeşitli tarihlerde çeşitli ihaleler alan bazı firmaların, Koray Aydın'ın sahibi veya ortağı olduğu biraz önce zikrettiğim şirketlerinden toplam olarak 3 101 281 426 124 liralık malzeme alımında bulundukları tespit edilmiştir.

Koray Aydın'ın malvarlığında ise, 1999 yılı malvarlığı kalemlerinde, 1995 yılına kıyasla, taşınmaz mallardaki artış dışında, sadece döviz varlığında, toplam olarak, 2 320 000 ABD Doları ve 2 317 000 Alman Markı, 79 415 410 967 Türk Lirası olmak üzere, toplam, Türk Lirası cinsinden 1 797 449 363 467 TL'dir. Koray Aydın'ın, tespit edilen 1995 ve 1999 yılları arasındaki ticarî gelirleri ile milletvekilliği maaşlarının tamamı tasarruf edilse dahi, söz konusu gelirler, belirlenen servet  artışının çok gerisinde kalmaktadır. Ayrıca, kız kardeşi ve eniştesiyle yapılan para akışlarında da makul ve inandırıcı bir açıklama getirilememiştir.

Tüm araştırmalar ışığında, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın, tespit edilen yasal gelirlerine kıyasla mal varlığındaki artış oldukça yüksek olup, Sayın Koray Aydın komisyona yapmış olduğu açıklamalarda inandırıcı ve somut beyanlarda bulunmamış, hiçbir rakamsal açıklama getirememiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verilen süre içerisinde açıklamaya çalıştığım bilgiler doğrultusunda, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında, Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı maddeleri ile 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13 üncü maddesine göre yargılanmasının Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yapılması gerektiği hususunda görüşlerimi bildirir, mübarek Kadir Gecenizi tebrik eder, saygılar sunarım efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, değerli mesai arkadaşlarım; ben de, benden önceki hatiplerin hatırlattığı gibi, mübarek Kadir Gecemizi anımsatıyor, tebrik ediyor, bütün Müslümanlara hayırlar getirmesini diliyorum.

Yine, aynı şekilde, kardeş Filistin Halkının efsane lideri Yaser Arafat'a da Tanrıdan acil şifalar diliyorum.

Yarın 10 Kasım... Bu çatının, hepimizin ve yüce milletimizin varlık sebebi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzü kaybedişimizin 66 ncı yıldönümünü yarın hep birlikte yaşayacağız; bu vesileyle, bu çatının, ülkenin, cumhuriyetin, devletin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e rahmet ve minnet duygularımı iletmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, kamuoyunu epeyce meşgul eden, kamuoyunda hafızalarımızda hâlâ canlı olan vurgun operasyonu hepimizce malumdur ve bu operasyon sonucunda, dönemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın görev yaptığı sürede Bakanlıkiçi ve dışı 361 sanıklı bir çete davası sürmektedir; ancak, odak Bakanlığın ilgili Bakanı bu davadan tabiî ki yargılanmamaktadır. Sebebi malum; Anayasa 83, Anayasa 100, İçtüzük 107.

Yine, müteaddit defalar, Bakanla ilgili olarak, yapılan iş ve işlemlerle ilgili olarak çeşitli suç duyurularında bulunulmuş; ancak, cumhuriyet savcılıkları, yine, Anayasa 83, Anayasa 100, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü 107 engelleri nedeniyle, ilgili bakan hakkında kovuşturma açılmasına gerek ve imkân yoktur şeklinde karar almışlardır.

Değerli arkadaşlar, Bayındırlık ve İskân Bakanlığında, Karayolları Genel Müdürlüğü, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, İller Bankası Genel Müdürlüğü ve Afet İşleri Genel Müdürlüğü olarak adlandırılan dört genel müdürlükte, ihale uygulamalarının yürürlükteki mevzuatla örtüşmediğine dair çok sayıda bilgi, belge ve ifade mevcuttur. Benden önceki hatip arkadaşlar bu teknik ayrıntılara girdikleri için, ben, ayrıca bu teknik ayrıntılara girmeyeceğim. İhale sayısındaki artışlar, tenzilatlar, davet usulü yapılan ihaleler, çağrılan firmaların sınırlandırılması, seçici davranılması, özelliği bulunan yapım işlerindeki aksayan yönler, Yolalan Şirketler Grubu ile Sayın Bakan arasındaki direkt ilişki ve Bakanlıkla iş yapan firmaların bu şirketle olan ticarî ilişkileri, keşif artışları, mal bildirimi, bunlarla ilgili, komisyonumuzun değerli bürokratları ve Sayın Başkanı, çok güzel, derli toplu bir komisyon raporu hazırlamışlar ve 670 sıra sayısıyla, her birinize ayrı ayrı iletmişlerdir. Bu 670 sıra sayılı, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporunda, bunlarla ilgili, dilediğiniz kadar bilgi, belge, doküman ve ifadeye rastlamanız mümkündür.

Şimdi, bu 70 sıra sayılı, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporunda sonuç ve kanaat olarak deniliyor ki: "Türk Ceza Kanununun 240 ıncı -görevi kötüye kullanma- Türk Ceza Kanununun 366 ncı -ihaleye fesat karıştırma- ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluksuzlarla Mücadele Kanununun 13 üncü maddelerine muhalefetten, ilgili bakanın Yüce Divanda yargılanmasını Yüce Meclisin takdirine sunarız." Özeti budur.

Bana kalırsa, hukuk danışmalarından aldığım bilgiye göre, burada, bunlarla beraber, Türk Ceza Kanununun -210'la birleştirilen- 209 uncu maddesi de, bir esas teşkil edebilir; ancak, benim söylemek istediğim başka bir şey var.

Sayın milletvekilleri, değerli meslektaşlarım; Anayasanın kuvvetler ayrılığı prensibini anımsamak zorundayız. Türkiye Büyük Millet Meclisini mahkeme salonu olmaktan, artık, çıkarmalıyız. Bunun yolu ve yöntemi de gayet basittir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasama ve denetim organıdır. Gerek bugün görüştüğümüz gerekse bundan önce görüştüğümüz bu konuların burada konuşulmaması gerekir. Bunların tümü, Yüce Türk Milleti adına karar veren bağımsız yargının görev alanındadır; Türkiye'nin bu yanlışı bitirmesi lazım. Anayasa 83, 100, İçtüzük 107 bu şekliyle kaldığı müddetçe, biz burada aslî olmayan bu iş ve işlemi yapmaya daha çok devam edeceğiz ve biliniz ki, yarın, şimdi iktidar sırasında olan sizler için de birileri, bu Mecliste, bu kürsüde, bu iş ve işlemleri yapacak; yani, buradan gidenin yerini dolduranlar, gidenlerin yakasından, paçasından tutmaya çalışacak. Bu hep böyle olagelmiş. Yüce Türk Milleti adına karar veren yüce mahkemeler orada dururken, bu Yüce Parlamentonun bu tarz, bir mahkeme salonu işleviyle sürmesini, bu işlevi sürdürmesini bir şekilde sonlandırmak zorundayız. Ve geçen iki haftadır, Meclis Başkanlık Divanından okunan ve oylanan, dönem sonuna ertelediğimiz dokunulmazlık dosyalarına, buradan siz-biz gidip başkaları gelince, define bulmuş gibi saldırılacak, onlara sarılınacak ve onlar buraları meşgul edecek. Bu sebeple, bu ciddî konuya bir kere daha Yüce Meclisin, Meclis Başkanlığımızın dikkatini çekmek istiyorum. Yani, bu çatı artık "sen bizim evin önünden geçersin" tartışmalarının dışında tutulmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi, döneminde bir KİT kuruluşunda -rakam çok komik- 25 kuruşluk bir yolsuzluk yapıldığı için Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e istifasını sunan İkinci Genel Başkanımız İsmet İnönü'nün yaşam felsefesini ve siyasî anlayışını taşıyan bir siyasî gelenektir. Cumhuriyet Halk Partisi için, Cumhuriyet Halk Partisinin varlık bulduğu Parlamentoda, ülke yönetiminde yolsuzluk, usulsüzlük asla ve asla müsamaha edilemeyecek, edilmemesi gereken ve en acımasız şekilde hesabının sorulması gereken bir süreçtir. Bugün böyle bir partinin milletvekili olmak, tüm yaşamım boyunca tattığım en büyük onurdur; bununla da ölene kadar gurur duyacağımı bilmenizi isterim.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin temel sorununun yoksulluk olduğu konusunda her iki partinin de hiçbir itirazı yok; ama, bunun sebebinin de hiç şüphesiz yolsuzluk olduğu konusunda da gene aramızda ciddî bir görüş ayrılığı olduğunu zannetmiyorum. Yolsuzlukları ortadan kaldıracak tek mekanizmanın Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğu konusunda da iki parti arasında bir görüş ayrılığı olabileceğini tasavvur etmiyorum; ama, hepiniz bilmelisiniz ki, hepimiz bilmeliyiz ki, siyasî destek ve dayanak olmadan kimse beytülmala el uzatamaz. Kim ki beytülmala bu ülkede el uzatmışsa, bilinsin ki, yanında, önünde, arkasında mutlaka bir siyasî dayanak, bir siyasî destek vardır. Eğer, bu ülkenin daha fazla soyulmasını istemiyorsanız, yetim hakkının, artık, yenilmesini istemiyorsanız, çok gecikmeden, bu hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Anayasanın 83, 100 ve İçtüzük 107'yi değiştirmesi lazım; yani, bu dokunulmazlık zırhından arınmamız lazım. Göreceksiniz ki, yolsuzluklar, kendiliğinden çok büyük bir inişe geçecektir.

Yani, şu zannedilmemeli: 3 Kasımla birlikte Türkiye bir istikrar ortamı kazandı, Parlamentoda da istikrar var; öyleyse, yolsuzluk da, artık, kalkmıştır... Ben buna inanmıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay; konuşmanızı tamamlayın.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Türkiye'de, bana göre, yolsuzluk illeti hâlâ sürmektedir.

Ne enteresandır, Cenabı Allah, Türkiye'ye her şeyi iki eliyle bir vermiş; üç tarafımız deniz, en büyük orman zenginliğine, akarsu kaynaklarına, yeraltı, yerüstü zenginlik kaynaklarına, verimli bir araziye ve büyük bir işgücü nüfusuna sahibiz; ama, coğrafî olarak bu kadar zenginlik kaynağı içerisinde yaşadığımız bu ortamda, 70 000 000'un 50 000 000'u açsa, resmen açsa, burada, herhalde Almanya'yı, İngiltere'yi, Amerika'yı suçlayacak halimiz yok. Bu zenginlik içerisinde başka bir felsefe hayata geçebilse, Türkiye, dünyanın en ileri beş ülkesinden birisi olur.

Bugün bu noktadaysak, bunun kusurunu, elbette, bu ülkeyi yönetenlerde arayacağız ve özellikle, ellidört yıldır bu ülkeyi yöneten sağ zihniyetlerde aramak zorundayız; böyle düşünüyorum.

Doğubeyazıt'ta iki bayan öğretmen tezek tutuştururken can veriyor bu ülkede; ama, devletin trilyonları peşkeş çekiliyor; bu Parlamentonun buna göz yumması düşünülemez.

Yoksulluk illetinin müsebbibi olan yolsuzluk batağından Türkiye halkı halen kurtulmuş değildir. Bu çarpıklık, aynısı gibi, dün nasılsa bugün de, bize göre, devam etmektedir ve inanıyoruz ki, bu çarpık düzeni değiştirecek tek çare de, bana göre, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı olacaktır.

Bu arada, konuşmamı bir dipnotla bitirmek istiyorum. Sayın Bakan Burada yok. Acil Eylem Planı çerçevesinde Sinop'a kocaman tabelalar diktiniz. Sayın milletvekilleri, Sinop'a tabelaların boyu kadar yol yapmadınız. Sinop halkı sizden, hepinizden şikâyetçidir. Bilginiz olsun.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altay.

Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce, buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Halkın oyuyla işbaşına gelen siyasetçinin ekonomik programlarını tartışabilirsiniz; sizin muhafazakârlığınızı, bizim sosyaldemokratlığımızı tartışabiliriz; istihdamı nasıl çözeceğimizi hep birlikte tartışabiliriz; ama, bir şeyi; siyasetçinin güvenilirliğini  tartışamayız. Siyasetçi güvenilirliğini yitirdiği anda, o artık bir siyasî mevta olmuştur.

Şimdi biz burada Sayın Koray Aydın'la ilgili, biraz sonra da açıklayacağım, Eylül 2000'de Yalova'nın fahrî hemşerisi olan gayrimenkul koleksiyoncusu ve dolar milyoneri eski Sayın Bakan hakkında samimiyetle ve güvenle ilgili bazı kuşkularımızın olduğunu sizlerle birlikte halkımızla da paylaşmış olacağız.

Kendisi bakanlık yaptığı sırada Rüzgârlı Sokakta oğlunun adına bir dükkân açıyor ve şirket bir yılda 7 trilyon lira ciro yapıyor ve bugün siz iktidar koltuklarında oturuyorsunuz. Bunlarla da bağlantı kurularak, biraz sonra, eminim ki, Sayın Aydın'ı Yüce Divana göndereceğiz. Peki, Ulaştırma Bakanının oğlu gemi aldığı zaman onu niye reddediyorsunuz?! Yarın şartlar değişir, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri bu tarafta, siz de bu tarafta oturursanız, Ulaştırma Bakanını, Sayın Binali Yıldırım'ı, biz, dört yıl sonra mı göndereceğiz Yüce Divana?!

Maliye Bakanının mısır ticareti yapan oğluyla ilgili iddialar var; Sayın Başbakanın gofret satan oğluyla ilgili iddialar var; niye bu iddiaları gündeme getirmiyorsunuz?! Neden dokunulmazlıkları kaldırarak mahkemelerin önüne çıkmıyoruz?!

BAŞKAN - Sayın İnce, bir dakikanızı rica ediyorum.

Bakın, ben, size, Sayın Koray Aydın'la ilgili söz verdim. Bu konuları, söz alıp, başka şekilde de konuşabilirsiniz. Lütfen, konuyu saptırmadan, bu konuda görüşlerinizi Genel Kurula arz edin.

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Bunlar da sizin Koray Aydınlarınız... 

MUHARREM İNCE (Devamla) - Konuyu saptırmıyorum Sayın Başkan. Geçmişle gelecek arasında bağ kurmak, siyasetçinin en temel görevidir diye düşünüyorum.

Şimdi, tabiî ki, Sayın Koray Aydın'la ilgili, ben, o raporu okudum. Kızkardeşinin üzerinde 2 trilyon 130 milyar lira, 809 000 ABD Doları var. Kızkardeşine soruyorlar; ne kadar parası olduğunu bilmiyor; ev hanımı bir bayan. Sayın Bakanın malvarlığıyla ilgili, banka hesaplarıyla ilgili açıklamalar var. Hadi, bütün bunları, diyelim, çok iyi niyetlice yaptı; ama, ben, Sayın Bakanı deprem döneminden hatırlıyorum. Bakın, neyi hatırlıyorum biliyor musunuz; onun bakan olduğu dönemde, partizanlık yaptığını, hiç de iyi niyetli olmadığını hatırlıyorum. Afet görmediği halde, afet kapsamına alarak, 46 MHP'li, 16 ANAP'lı, 12 DSP'li belediyeyi, 8.2.2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan bu sözünü ettiğim belediyeleri, çeşitli katsayılarla çarparak afet yardımından yararlandırdı. Aynı Sayın Koray Aydın, afet görmesine rağmen, afet bölgesinde olmasına rağmen, 25 Cumhuriyet Halk Partili belediyeyi bu afet yardımlarından yararlandırmamıştır; çünkü, Sayın Koray Aydın, Bakanlığını partizanca yönetmiştir. İşte, en güzel belgesi, belediyelere yapılan bu afet yardımlarıdır.

Bence, Sayın Koray Aydın, sadece Yalova'nın geleceğini kararttığı için, sadece bunun için bile Yüce Divana gitmelidir. Bir kenti 4'e bölerek, halen daha ısınma, yol, tapu problemlerinin çözülmediği, hiçbir zaman da çözülmesinin mümkün olmadığı, insanları 15-20 kilometre 4 farklı bölgede yaşatarak, müteahhitlerin Yalova esnafını dolandırdığı günleri hatırlıyorum ben.

Yine, o soruşturma komisyonunda Sayın Koray Aydın'a -çok ilginçtir- prefabrike konutları soruyorlar; "onları ben yaptım; başlangıçta halk istemedi, sonra insanlar öyle memnun oldu ki, çok daha fazla yaptım" diyor. Sayın milletvekilleri, durum hiç öyle değildir. O günlerde, ben, Cumhuriyet Halk Partisinin İl Başkanıydım. Yalova'da anket yapıldı, ankette "kaç kişi prefabrike konut istiyor" diye sordular; çıkan sonuç 800'dür, yapılan prefabrike konut sayısı 6 000'dir!.. İşte, size gerekçesi: O günlerdeki şirket kayıtlarını inceleyiniz; bir firma iflas etmek üzere, prefabrike konut yapan bir firma iflas etmek üzere; o firma, bu prefabrike konutlar sayesinde işini düzeltiyor. Tabiî ki, isimlerini de burada verebiliriz.

Yine, halk bu prefabrike konutlardan öyle memnunmuş ki (!) bunlar Sayın Koray Aydın'ın icadıymış!.. 25 metrekarelik, kışın soğuktan, yazın sıcaktan durulmayan, öksürseniz yan taraftaki insanın duyabileceği bu konutlardan bu insanlar nasıl memnun olabilir anlayabilmiş değilim.

Yine, Sayın Koray Aydın dönemindeki ihalelere baktığımızda, Sayın Koray Aydın'dan önceki 52 ayda, 171 adet ihale, aylık ortalama 3,3 -davetiye usulü uygulanarak ihaleler merkezde toplanmış; davetiye usulünün miktarını söylüyorum- Koray Aydın'ın bakanlığı döneminde, 28 ayda 237 adet ihale, aylık ortalama  8,5; ondan sonraki onbeş ayda 35 ihale, aylık ortalama 2,3.

Tenzilatlara bakıyoruz, 1995 ile 1999 arası yüzde 19,85; bakanlık dönemi yüzde 9,64; 6.9.2001 ile 31.12.2002 arasında ise yüzde 33,30.

Şimdi, bu ülkede belge bulunur mu bulunmaz mı onu bilemem, savcılık yapmadım, hâkimlik yapmadım onu bilemem; ama bunu ilkokul çocuğuna anlatsanız, bunları ilkokul çocuğuna gösterseniz kuşku duyar. Şimdi, burada Sayın Koray Aydın'ın konuşmalarını derledim. "Bir kanun hükmünde kararname çıkardılar -574 sayılı Kanun Hükmünde Kararname- beni padişah yetkileriyle donattılar" diyor, sonra, bir büyüğünün uyarısı üzerine bu yetkileri kullanmadığını söylüyor; ama günümüzle nasıl bağlantı kurmayayım, Sayın Başkan biraz rahatsız oluyor ama, Sayın Başbakan da "hükümet olmak hükmetmektir" diyor. Böyle bir demokrasi anlayışı olabilir mi?! Birisi padişah yetkisiyle donatıldığını söylüyor, birisi kendini padişah sanıyor. Demokrasilerde bunların olmayacağını biliyoruz.

Bakınız, 2000'in eylülünde Sayın Koray Aydın Yalova'ya geliyor, Hacımehmet Ovasında binalar çökmüş, insanlar ölmüş, analar, babalar, çocuklar, dedeler gitmiş, her evde bir ölü var. Bakan konuşuyor: "İnsanlar araba alırken motoruna, kaportasına bakıyor, ev alırken bunu neden yapmıyorlar; onlar da bedel ödediler... "

Peki Sayın Bakan, bir insan, bakan olduğunda getirdiği bürokratların iş kapasitesine, hırsızlığına uğursuzluğuna bakmaz mı?! Siz onlardan sorumlu değil misiniz, bürokratlarınızdan sorumlu değil misiniz?! Nasıl oluyor da, siz, yetki verdiğiniz personelden sorumlu olmuyorsunuz, depremde canını kaybetmiş insanları suçlama cihetine gidiyorsunuz?!

Yine ilginç bir okul onarım işi oldu Yalova'da, çok ilginç bir iş oldu, biliyor musunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İnce, bir dakika efendim.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Devamla) - O günkü televizyonlarda yayımlandı, gazeteler bunu yazdı. Yalova'da, İktidar Partisinin il başkanlarına, ilçe başkanlarına, yöneticilerine telefonla ihale dağıttılar. Bir tane Cumhuriyet Halk Partisi üyesi yoktur onların içinde. Ben il başkanıydım o dönemde, Sayın Bakanın bir televizyon programına telefonla katılmıştım. O günlerde bunları hep Bayındırlık halletti. O günler, depremin olduğu günler sisli bir havaydı. Kurt, dumanlı havayı sever. O günkü hava buydu. Bunun hesabı verilmelidir. Bunun hesabı Yüce Divanda verilmelidir ve Sayın Koray Aydın da, bu hesabı tabiî ki verecektir.

Şimdi, ben İktidar milletvekillerine doğru bakınca -Necdet gözüm sana çarptı bir anda- Sayın Başkan kızıyor, ben de Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerini eleştireyim, sizi eleştireyim; siz de her şeye muhalefet ediyorsunuz. Sizin Genel Başkanınız otuzbeş yıldır siyasette, daha bir tane yolsuzluk dosyası bile yok!.. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yani, sizin Genel Başkanınız bilardo oynarken köprü kuramıyor, attan düşemiyor, İngilizce, Almanca, Fransızca bilmediği halde Jackques Chirac ile telefonda konuşamıyor!.. Tabiî siz iktidar olamazsınız.

AHMET IŞIK (Konya) - Ne ilgisi var!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Size söyledim, size de söyledim.

Bir de, temsilcisi olduğum yüce Türk Ulusunun adına da bir şey söyleyeyim: Bütün bunlar olurken, halk sizden memnun. Önümüzde ramazan bayramı var; zümrüt ve yakutta KDV'yi sıfırladınız. Halk öyle memnun ki (!), karısına kızına bayramda zümrüt ve yakut alacak herkes, işçiler, köylüler, memurlar, küçük esnaf, emekliler!..

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Demagoji yapma!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Halkın en çok sevdiği şarkı hangisi biliyor musunuz; bugünlerde halkın en çok sevdiği şarkı kömür gibi yanıyorum; of, of...

Bunu duyun diyorum, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İnce.

Sayın milletvekilleri, saat 19.00'da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.26

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.10

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 15 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

670 sıra sayılı Meclis  Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/8) (S. Sayısı: 670) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Şahıslar adına son konuşmacı, Çorum Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 670 sıra sayılı Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkındaki iddia ve suçlamalarla ilgili komisyon raporu hakkında altıncı konuşmacı olarak huzurunuzda bulunuyorum. Bunu, özellikle söylüyorum. Benden önce konuşma yapan arkadaşlarımız, gerçekten, eski bakan hakkında o kadar ciddî suçlamalarda bulundular ki, benim, beş arkadaşımın o suçlamalarından, o, gerçekten ciddî boyutlardaki şaibelerden sonra bir şeyler söylememin, Yüce Meclisin huzurunda ve kamuoyunun nezdinde ne kadar değer taşıyıp taşımayacağını, gerek Yüce Meclisin değerli üyeleri olarak sizlerin vicdanlarına gerekse kamuoyunun vicdanlarına bırakmak zorunda olduğumu belirtmek için söyledim.

Elbette, bu işin, yani, Meclis soruşturmasının teknik olarak ne şekilde bu safhaya geldiğini, sizlere, çok kısa olarak bildirmek zorunda olduğumu hissediyorum. Grup Başkanvekilimiz, Samsun Milletvekilimiz Sayın Haluk Koç ve 55 milletvekili olarak -aralarında şahsımın da imzası bulunduğundan dolayı- böyle bir soruşturma önergesinin verilmesinin zorunlu olduğuna,  böyle bir soruşturmanın gerçekten gerekli olduğuna inanan bir milletvekili olarak huzurunuzda bulunduğumu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın hakkındaki bu ciddî suçlamaların, şaibenin daha ötesindeki birtakım somut bilgi ve belgelere, delillere ulaşmış olan bu tür suçlamaların ötesinde, soruşturma önergesi sonrası oluşturulan soruşturma komisyonu, yapmış olduğu soruşturma sonucu, böyle bir iddianın ve suçlamanın çok ciddî olduğunu ve bunun delillerle, belgelerle ispat edildiğini Yüce Meclisin huzuruna getirmiş oluyor. Bu raporun Yüce Meclisin huzurunda görüşülmesi ve ne gibi işlem yapılacağının, elbette, yasalarımızda ve Anayasamızda hüküm altına alındığı da bir gerçektir. Özellikle bakanların sorumluluğunun Anayasamızın 112 nci maddesinde yer aldığı gerçeğinden hareketle, bu sorumluluğun sonucunun, yargılanmasının ve eğer yargılanma sonucu ceza alacaksa mahkûmiyetinin, ceza almayacaksa aklanmasının ne şekilde olacağının yöntemi de, Anayasamızda ve İçtüzüğümüzde yer almış bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Sayın eski Bakanın bu şekildeki sorumluluğuna Anayasa kuralları çerçevesinde bakıldığında, Anayasamızın yine 83 üncü maddesindeki sorumlulukla, yani, milletvekillerinin dokunulmazlıklarıyla ilgili sorumluluk ve sorumsuzluklarıyla ilgili kurallarına paralel bir şekilde yer alan hükümlerle karşı karşıya olduğumuzu belirtmek istiyorum. Bunu, Yüce Meclisin değerli üyeleri olarak sizlerle ve bizleri izlemekte olan sevgili kamuoyuyla paylaşmak için belirtmek istiyorum.

Meclis soruşturması Anayasamızın 100 üncü maddesi ve İçtüzüğün 107 inci maddesiyle bu aşamalara kadar getirildi ve bizden önceki konuşmacı arkadaşlarımızın, özellikle de soruşturma komisyonunda görev alan Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ arkadaşımızın vermiş olduğu bilgiler, bizleri, hepimizi, gerçekten, düşündürmek zorunda olan bilgiler diye söylüyorum.

Bunu neden söylüyorum; Sayın Bekir Bozdağ'ın soruşturma komisyonunda almış olduğu bilgiler ve belgeler doğrultusunda, burada, Yüce Meclisin huzurunda, sanki, bizlerin, milletvekillerinin, Meclisin, bir cumhuriyet savcısı gibi, bir zabıta gibi gösterilmek suretiyle, bizlerin sanki aslî görevinin bu olduğunu, zabıta görevi olduğunu, jandarma görevi, polis görevi, cumhuriyet savcısı görevi olduğunu belirtmesi, gerçekten, bizleri düşündürmesi gerekir. Bizlere Yüce Meclisin değerli üyeleri olarak, milletin vekilleri olarak düşen, bizlerin omuzlarında taşıdığı sorumluluk, gerçekten, bunlar değildir, mahkemelerin yapacağı işlemler ve eylemler, soruşturmalar, zabıtanın yapacağı soruşturmalar değildir. Bizlerin görevleri, bizlerin yapacağı çalışmalar yasal çalışmalardır.

Şu anda içinde bulunduğumuz, ülkemizin, onlarca, yüzlerce, yüzbinlerce insanımızın, milyonlarca insanımızın çekmiş olduğu sıkıntıların, yolsuzlukların, yoksullukların, çekilen sıkıntıların, bunların ne şekilde giderilmesi gerektiğinin çözüm yeri burasıdır; yoksa, biz, kendimizi, cumhuriyet savcısının yerine koyarak, zabıtanın yerine koyarak, ne yapmamız gerektiğini Meclisin kürsüsünde anlatmanın, gerçekten, abesle iştigal olduğunu, huzurunuzda söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütün konuşmacı arkadaşlarımız bunları dile getirdiler ve bunların çözüm yolunun ve yönteminin ne olacağı hususunda ise, maalesef, tıkanıp kaldığımızı bütün konuşmacılar belirttiği gibi, ben de sizlere bunu belirtmek zorunda olduğumu ifade etmek istiyorum.

Eski bakanın, yapmış olduğu ihaleye fesat karıştırma iddiaları ve suçlamalarının devamında, böyle bir ihaleye göz yummuş olmasından dolayı murakabe görevini yerine getirmeyişi, getirmeyişinden dolayı da, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesindeki görevi kötüye kullanma suçunu işlediğinden bahisle ve yine, aynı şekilde, rüşvet ve yolsuzluklarla ilgili olarak, ilgili yasa hükmünün 13 üncü maddesine muhalefet ettiğinden bahisle, böyle bir suçlamayla, Meclisin oylarına başvurulmak zorunda kalınmıştır.

Elbette bir karar verecektir Yüce Meclis. İnanıyoruz ki, Yüce Meclisin, bu şekilde şaibeler altında, suçlamalar altında olan bir eski bakan hakkında... Elbette, bu yolsuzlukların aklanma yeri, yargılanma yeri Yüce Divansa, Yüce Divandır diye, biz buna "evet" oyu vereceğiz. Şahsım olarak bunu söylüyorum; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisinin bir ferdi olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili olarak, geçmişteki, gerçekten, bu ulusun, cumhuriyetin kurucusu Cumhuriyet Halk Partisinin ilk genel başkanından ikinci genel başkanına ve şu andaki genel başkanına kadar, yolsuzluk hususunda, hiçbir şekilde, birbirimize ve onlarla özdeş hale getirilmiş bir tek kelimenin, bir tek cümlenin bugüne kadar olmayışından dolayı onur duyduğumuzu ifade etmek zorundayız.

Sevgili milletvekilleri, devletimiz hukuk devletidir. Devletimiz hukuk devletidir derken, üç erkten oluşmaktadır; yasama, yürütme ve yargı.  Ancak, bunların en önemlisi yargıdır. Eğer bizler yasama görevini yürüten Meclis olarak yargının görevine müdahale edersek, eğer bizler milletvekilleri olarak yargının yapmış olduğu göreve burada yapmış olduğumuz tartışmalarla müdahale yolunu açarsak, Anayasamızın 138 inci maddesindeki amir hükme, emredici hükme muhalefet etmiş oluruz, suç işlemiş oluruz; çünkü, Anayasamızın 138 inci maddesi çok açıktır: "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu, mikrofonu açıyorum; buyurun, tamamlayın efendim.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - "Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını..." Yani, hangi organ; yasama ve yürütme; yani, hukuk devletimizin üç ayağı dediğimiz, kaba tabiriyle ve benzetmeyle söylersek, sacayağı dediğimiz yasama, yürütme ve yargı. Eğer yargıya müdahale olursa, yargıya müdahalenin yolu açılırsa, huzurunuzda, Yüce Mecliste bir kez daha ifade ediyorum ve belirtmek istiyorum ki, -gerçekten, hukuk devletimizin sonu olur demiyorum; ama- hukuk devletimiz çok büyük yara alır değerli kardeşlerim.

Sevgili milletvekili arkadaşlarım, eğer bizler burada eski bakan hakkında vereceğimiz bir kararla Yüce Divan yolunu açacaksa ki, kişi olarak böyle bir şaibe ve suçlama altında bulanan bir bakan veya -kim olursa olsun- milletvekiliyse, elbette yargılanmanın yolu açılması gerekir; ama, bu yolun ve yöntemin, mutlaka ve mutlaka, değiştirilmesi gerekir.

Beş milletvekili arkadaşımızın da hemen hemen değindiği, hemen hemen herkesin altında mutabakat sağladığı bir husus yerine geldiğinde, her birimiz, yargılanalım, aklanalım, şaibe altında kalmayalım, suçlama altında kalmayalım diye basına, medyaya, televizyonlara demeç veriyoruz; ama, geldiğimizde, Mecliste bunun gereğini yapmıyoruz. Kiminle yapmıyoruz; şu anda çoğunlukta bulunan siz sayın AKP milletvekilleriyle, Başbakanımızla, hükümetimizle. Bu konuyu gündeme getirmiyorsunuz. Anayasada belirtilen sayı olarak Cumhuriyet Halk Partisinin sayısı yetmediği için de, bizim getirme şansımız olmuyor, olamıyor. O nedenle de, bu şaibelerin, hiçbir şekilde, milletvekillerinin dokunulmazlığı, bakanların dokunulmazlığı kaldırılmadığı sürece, biteceğini, kendi kendimizi aldatarak söylemeyelim. Bunlar bitmez, bu şaibeler bitmez, bu suçlamalar bitmez, devam eder. Onun için, eğer samimiysek, eğer geçmişten birtakım dersler aldıysak...

Daha önce 300 civarında, 400'e yakın milletvekiliyle iktidar olan, tek başına iktidar olan o siyasî partilerin konumlarını, şu anda hepimiz görüyoruz. Meclisin dışında kalmaları yıllar sonra olduysa, yarın, bir gün sizlerin de, siz değerli milletvekillerinin de Meclisin dışında kalabileceğini, hepimiz şimdiden görmek zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, elbette ki, burada, bir bakan hakkındaki yargılama yolunun -Yüce Divana- açılacağından şu andaki yasalar ve Anayasa hükümleri gereğince hiçbirimizin endişesi yoksa, açılacaksa, elbette orada aklanacaktır veya cezasını bulacaktır. Eğer bir suç işlediyse, bunun mutlaka cezasını bulması da gerekir. İhaleye fesat karıştırmadır...

Sevgili AKP'liler, sevgili AKP İktidarı; şu anda, onbir yıldan beri Ankara Belediyesini yöneten Melih Gökçek ve yönetimi var. Peki, hiç araştırdınız mı?.. Bu kadar hassas olduğunuzu söylüyorsunuz, ihaleye fesat karıştırılması hususunda oldukça hassas olduğunuzu söylüyorsunuz; buyurunuz, geliniz... Sayın Melih Gökçek'in, sadece ve sadece bir şirkete, onbir yıldan beri aynı şekilde ihaleyi verdiğini neden bir araştırma önergesiyle Meclisin huzuruna getirmiyorsunuz; neden bunu bir gensoruyla bu şekilde Meclisin huzuruna getirmekten kaçınıyorsunuz?! Korkmayalım, yargılanmaktan korkmayalım. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yargılanmaktan korkmuyoruz. Bir iddia varsa, şaibe varsa, suçlama varsa, biz yargılanmaya hazırız; sizler de hazır olun, hazır olmanız gerekir; ama, bunu samimî bir şekilde söyleyiniz; lütfen, samimî olunuz.

BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu, lütfen, toparlayın efendim.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, bağlıyorum.

Eğer samimîyseniz, geliniz, Meclisimizi, bu tür, mahkemelerin, bağımsız yargının uğraşması gereken sorunlarla, suçlarla meşgul etmeyelim. Meşgul edeceksek, Yüce Meclisi meşgul edeceksek, şu anda, milyonlarca insanımızın işsiz kalmasına nasıl çözüm yolu bulacağız, bunlarla meşgul edelim. Tek başınıza iktidar olarak, hükümet olarak, Başbakan olarak, Irak'ta, kan içerisinde, barut içerisinde, gözyaşı içerisinde can veren insanlarla ilgili esaslı bir politikanın ne şekilde üretilebileceğini, Meclisin kürsüsünde sizlere, bizlere duyurma imkânına sahip olabildik mi; olamadık, olamadık!.. Irak'ta, Bağdat'ta, Washington'dan gelen emirlerle insanlar katlediliyor, katledilmeye devam ediliyor; ama, Türkiye Cumhuriyetinden, Başbakanımızdan, hükümet yetkililerinden, AKP'den hiçbir ses gelmiyor. Ses bekliyoruz; somut bir şekilde, Türkiye Cumhuriyetinin ne yapması gerektiğini... Gerçekten, oradaki insanlık mezalimine son verilmesi için Türkiye Cumhuriyeti olarak ne yapalım; biz, bunlara çözüm bulalım değerli kardeşlerim.

Sevgili milletvekilleri, Yüce Meclisteki değerli arkadaşlarım; böyle bir gecede, eski bakan Sayın Koray Aydın eğer bir suç işlediyse, bu soruşturmalar sonunda, büyük şaibe ve suçlar altında kalan böyle bir yetkili suç işlediyse, elbette, Yüce Divan olarak, onun cezasını vermek de onların takdiridir ve bu -cezanın verilmesinden dolayı; suç işlendiyse- bizleri vicdanen rahatlatır, kamuoyunu rahatlatır, yolsuzlukla mücadele etmek istediğini her yerde söyleyen milletvekillerimizi, en fazla da Cumhuriyet Halk Partisini ve bu partiye, cumhuriyete gönül vermiş insanlarımızı rahatlatır diyorum.

Bu uğurda -şahsım adına söylüyorum- bu soruşturma önergesine ve raporuna olumlu oy vereceğimi bildiriyor; bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayvazoğlu.

Sayın milletvekilleri, şahıslar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, Komisyon Başkanın söz isteği vardır.

Komisyon Başkanımız Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş'ı kürsüye davet ediyorum.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

 (9/8) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı döneminde yapılan ihalelerde usulsüzlüklerin bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak  görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda malvarlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca Meclis soruşturması açılmasına ilişkin olarak, 3.12.2003 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği önergeyle kurulan (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 670 sıra sayılı raporu üzerinde Komisyon adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 7 Nisan 2004 tarihinde çalışmalarına başlayan Komisyonumuz, 16 Temmuz 2004 tarihine kadar, Anayasa, İçtüzük ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundan doğan yetkilerini kullanmıştır. Komisyonumuz, 7 Nisan 2004 tarihinden 16 Temmuz 2004 tarihine kadar 20 toplantı yapmış, bu süre içerisinde, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile özel bankalar ve müteahhit firmalarla, Soruşturma Komisyonuyla ilgili olarak toplam 385 adet yazışma yapmıştır. Bu bilgi ve belgeler ışığında, konuyla ilgili, tanık olarak 22 kişinin bilgisine başvurulmuştur. Bu çerçevede, kamuoyunda "Vurgun Operasyonu" olarak bilinen ve Soruşturma Komisyonunun konusu kapsamındaki bütün deliller ve mahkeme tutanakları incelenmiştir.

Komisyon çalışmalarımızın daha verimli ve hızlı bir şekilde yürütülebilmesi için, Komisyonumuz içerisinde alt birimler, çalışma grupları ihdas ettik; bu çalışma grupları dört grup halinde toplandı. Bunlardan birincisi, Vurgun Operasyonu savcılık soruşturma dosyaları; ikincisi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, üçüncüsü, İller Bankası Genel Müdürlüğü, dördüncüsü, Karayolları Genel Müdürlüğü ve malvarlığı araştırmasıydı.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Komisyonumuz ilk olarak, savcılıktan Komisyona intikal eden Vurgun Operasyonuna ilişkin dosyaları incelemiştir. Bu dosyalar içerisinde, özellikle dikkati çeken 3-4 isim önplana çıkmaktadır. Sayın Bakanın bakan olduğu dönem içerisinde 7 tane bakanlık müşaviri olmasına rağmen, bunlardan birinin, Sayın Bakanın 1991 yılından itibaren tanıdığını ifade ettiği, Bakanlığın en önemli isimlerinden birisi olan Sadrettin Dinçer'in ifadeleri, hem görüntülü kasetleri hem de bu kasetlerin çözümlenmiş şekliyle Komisyonumuz tarafından incelenmiştir. Sadrettin Dinçer devlet güvenlik mahkemesi savcılığında ve hâkimliğindeki ifadesinde, Sakarya Merkez Hükümet Konağı inşaatı ihalesini alan Dapak İnşaat sahibi Daniş Pakoğlu, Pamukova İlçe Jandarma Komutanlığı bina inşaatını alan Başkurt Hafriyat sahibi Abdullah Başkurt, Yalova Çınarcık Esenköy İlçe Jandarma Komutanlığı binası inşaatı ihalesini alan SKG Yapı İnşaat Şirketi yetkilisi Hızır Saral, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü Sakarya İl Müdürlüğü hizmet binası inşaatı ihalesini alan Hascan İnşaat yetkilisi Hasan Cansız ve Bismil Devlet Hastanesi ikmal inşaatı ihalesini alan Fatih Petrol İnşaat Şirketi yetkilisi Ali Çakmakcı'yla ilgili olarak, eski bakan Koray Aydın'ın kendisine telefon açıp, şirket yetkililerinin isimlerini vererek, yardımcı olunması yönünde Sedat Aban'a talimat verilmesini istediğini, bunun üzerine, bu ihalelerde, ilgili Sedat Aban'ı arayıp bakan beyin talimatını ilettiğini belirtmiştir.

Yine, Vurgun Operasyonu kapsamında hakkında soruşturma açılan bakanlık Müsteşar Yardımcısı Sedat Aban'ın devlet güvenlik mahkemesi savcılığı ve hâkiminde verdiği sorgu içerisinde, davetiye usulüyle yapılan birkısım ihalelerde bakan beyin ihaleyi alması istenilen şirketin adını ya bizzat kendisine veya danışmanı Sadrettin Dinçer'e bildirerek "bu işle ilgilenin" talimatı verdiğini, bu sözün ise, ihalenin ismi verilen firmaya verilmesi talimatını içerdiğini ifade etmektedir.

Değerli arkadaşlar, Müsteşar Yardımcısı Sedat Aban'ın devlet güvenlik mahkemesi savcılarına verdiği görüntülü ifadeyi izlediğimiz zaman -yaklaşık 1,5-2 saatlik bir kaset- bu kasetle, çok rahat bir ortam içerisinde geçtiğinin, savcıların bazı sorularına karşılık, savcıların yanlış bilgilerinin olduğunu, düzelterek "o konu öyle değil, şu şekilde" diye ifadeleriyle, konu hakkında yapılan icraat hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğu, Komisyonumuz üyeleri tarafından müşahede edilmiştir.

Bir ihale ki, müsteşar yardımcısı en ince ayrıntısına kadar biliyor; ama, savcılıktan çıktıktan sonra ve mahkemede ve bizden önceki komisyonda verdiği ifadede "bunlar bize ezberlettirilmiştir, ezberlettirilen ifadelerdir" şeklinde savunmaya geçerek, bütün verdiği ifadeleri reddetme yoluna gidiyor.

Yine, bir müsteşar yardımcısı ki,Bakanlığın koltuğunu işgal ettiği makamında kendi bünyesi altındaki müdürüne, çağırarak "paraya ihtiyacın var mı" diyor ve 100 000 Deutsche Markı bir bakanlık yetkilisine teslim ediyor. Daha sonra bu ifadelerini reddetmesine rağmen, Komisyonumuzda, verildiği ifade edilen şahsın Komisyonumuzda verdiği bilgi çerçevesinde şuna rastladık: "Ben, Sedat Aban'dan bu 100 000 markı aldım. Aldım, ama, önce dedim ki kendisine, eğer, bu, müteahhitlerden aldığın paraysa, ben, bu parayı istemiyorum." Kendisinin ifadesi de şu olmuş: "Hayır, bu müteahhitlerden aldığım para değil, ben, sana bunu veriyorum."

Polis ifadelerinde de, İlkutlu Gönülal denilen bakanlık yetkilisi şahıs, yakalandıktan sonra polis ifadesinde "benim Altınoluk'taki yazlığımda evimin valizinde olan parayı şimdi şuraya sakladım, gidip burada bulabilirsiniz" diyor; 50 000 mark orada polis kayıtlarına geçirilerek tahsil ediliyor.

Değerli arkadaşlar, düşünün bir kere, bir bakanlık ki, kapısındaki odacısından en üst makamına kadar bütün bu faaliyetler oluyor ve öyle faaliyetler ki, bunlar içerisinde, bazı bürolarda, Çankaya'da özellikle bir büroda müteahhitler toplanıyor, bir araya geliyor -bu toplanan insanlar- kimlere ne çıkma verileceği, bu ihalenin kimler tarafından alınacağı önceden tespit ediliyor ve Bakanlığın başındaki, giriş ağzındaki ihale komisyonunun raporlarını alan şahıstan müsteşar yardımcısına kadar, hatta, bakanlık müşaviri, en yakın müşavir Sadrettin Dinçer denilen şahsa kadar bu konu üzerinde herkes bilgi sahibi ve 361 sanıklı bir davada, maalesef, Sayın Bakan, bu konuda hiç bilgi sahibi olmadığını ifade ediyor.

Eğer, böylesine yoğun söylentinin ve dedikodunun olduğu bir kurumda, bakan bu konularla ilgilenmediyse, duymadığını iddia ediyorsa, ya o konuda çok ilgisizdir ya da bu konuda ihmali olduğunun en açık göstergesidir.

Değerli arkadaşlar, 2886 sayılı Kanunun önemli iki tane maddesi var. Bu maddelerden birincisi, 2 nci maddedir. 2 nci maddede deniliyor ki: "İhaleler açık ve rekabet ilkesine uygun olmalı, kamunun menfaatını en güzel şekilde korumalı." Bu ihalelerin en güzel şekilde kamu menfaatlarını koruması için yapılması gereken en güzel yöntem, ihalenin ilan usulüyle verilmesi; ama, 44 üncü maddede, özelliği sayılan işler var. Bunların bazıları ismen zikredilmiş -ki, büyük çoğunluğu ismen zikredilmiş- bu zikredilenler içerisinde, askerî tesisat gibi, önemli altyapı işleri gibi, havaalanı gibi, tünel gibi, köprü gibi büyük işlerin yapılmasının, 44 üncü madde çerçevesinde, ilanlı ihaleye gerek duyulmadan, bu konu üzerinde ihtisas sahibi olmuş, konuyu hakkıyla bilen kişiler tarafından ve zamanı uzatmamak açısından -önemli bu konu- daha önce yapmış kişiler tarafından yapılmasını beyan ediyor; fakat, 44 üncü maddeye de bir hüküm ilave edilmiş, özelliği bulunan yapım işleri...  Bu özelliği bulunan yapım işlerinin ne olduğu konusu müphem. Her bakan, değişik dönemlerde, bu sıkıntılı konuyu aşabilmek için kendine göre bir sistem bulmuş. Özellikle 1993 yılından itibaren, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının çok dedikodulara maruz kalması neticesinde, özelliği bulunan işlerin teşhisi konusunda, Bakanlık, bir sistem ortaya çıkarmış; demiş ki, bunlar, eğer şu şu ölçekleri yerine getirebiliyorsa, bu, özelliği bulunan işlerdir demişler ve bunu da puanlama usulüyle yapmışlar. Örneğin, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı müfettişlerinin hazırladıkları 19.2.2002 tarihli raporda, Bakanlık makamının 15.2.1996 tarih ve 6/5-77 sayılı olurlarıyla uygun görülen bir işin özelliği bulunan yapım işi olup olmadığı yönündeki değerlendirmelerde, kriterleri esas alınarak oluşturulan bir komisyon tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, Nizip Devlet Hastanesi inşaatı için 79,4; DPT Müsteşarlığı hizmet binası inşaatı için 81,4; Aydın Söke adalet binası inşaatı için 80,9; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşiv binası ikmal inşaatı için ise yüzde 81,4 puan takdir edilerek, bu işlerin özelliği bulunan yapım işleri olmadıkları belirtilmiştir. 1996 yılında ortaya konulan kıstas, maalesef, Sayın Bakan Koray Aydın döneminde dikkate alınmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, 44 üncü madde kapsamı içerisinde önemli olan hususlardan birisi de şu: 44 üncü maddeye göre, eğer, özelliği olan bir işi ilansız ihale etmeniz gerektiği takdirde, en az 3 kişiyi ihaleye çağırmanız gerekiyor. Sayın Bakandan önceki dönemlerde 20 ilâ 25 kişi ihaleye çağrılmış ve aralarında rekabet oluşmaya başlamış; fakat, Sayın Bakan zamanında, özellikle, Mayıs 1999'dan  Sayın Bakanın görevi bıraktığı Eylül 2001 tarihine kadar yapılan dönem içerisinde 8 veya 9 kişinin davetiye usulüyle çağrıldığı görülmüş. Bizim yaptığımız inceleme çerçevesinde, Sayın Bakanın Bakanlık yaptığı dönemden 2001 yılı sonuna kadar Bakanlık arşivlerinde bulunmuş 3 000 müteahhidin tanıtım dosyası var. Sayın Bakan zamanında 282 adet ihale yapılmış. 282 adet ihaleye 1 800 küsur civarında müteahhit çağrılmış; ama, enteresandır, bu çağrılan müteahhitlerin toplam sayısı 260 küsur. Öyle bir ihale komisyonu ki, öyle bir davetiye usulü ki, bir kişi 130 ihaleye çağrılmış, hiç ihale almamış. Çağırdık bu müteahhidi ve "kardeşim, sen niye bu ihalelere giriyorsun? 130 ihaleye girmişsin, 130 ihaleden hiç ihale almamışsın. Bu ihalenin sana masrafları ne kadar; o günkü parayla, yaklaşık 1 milyar lira. 130 ihalenin sana bir sene içerisindeki toplam maliyeti 130 milyar lira. Senin ticarî hiçbir faaliyetin yok, bugüne kadar bitirdiğin hiçbir işin yok, bir iş almamışsın, müteahhitlik yapmamışsın, gelir getiren bir unsurun yok, bu 130 milyar lirayı nasıl ödedin" dedik. "Efendim, biz bulduk buluşturduk, bunları yaptık" dedi."Peki, siz çıkma diye tabir edilen 1 milyar lira masraf ettiniz; ama, bu savcılık ifadelerinde de geçen, yüzde 5 çıkma masrafı, ihale komisyonuna çağırılan kimselere verilen para ile yüzde 1 komisyonun içerisinden alınan paradan size dahil edilen miktar mıdır bu" dedik. "Hayır efendim, bu şekilde değil" diye geçiştirdi ve o şekilde cevap verdi.

Değerli arkadaşlar, Bakanlıkta o zamana kadar yapılan ihalelerdeki özellik şu: Belirli insanlar, tabir yerindeyse dolgu malzemesi olarak kullanılan insanlar, ihaleye çağrılıyorlar ve bu ihalede bütün masraflar, ihaleyi kazanan şirket tarafından karşılanmak üzere, ihaleyi kazanan kurumun üzerine yıkılıyor ve artı, hiçbir masrafınız olmadığı halde, üste de, harcadığınız paranın 2-3 misli kadar bir miktarı alma imkânına sahip oluyorsunuz.

Bir firma var; 69 ihaleye çağrılmış, 1 tane almış. Şimdi, bizim komisyon raporlarımızı eğer inceleyecek olursanız, toplam 262 ihale içerisinde gelen 1 828 müteahhidin bazılarının bir kere ihaleye girdiği, bazılarının iki kere ihaleye girip ve ihaleyi de aldıkları gözüküyor. Bu kişiler, ihaleyi alacağı belli olan, tespit olmuş kişiler;ama, biraz önce ifade ettiğim dolgu malzemelerinin aralarında anlaşarak yaptıkları ihale neticesinde, dışarıda yapılan ihale neticesinde, kime verileceği tespit olmuş konular.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir de, biraz önce ifade ettiğim 2886 sayılı Yasanın 2 nci maddesindeki açıklık ve rekabet ilkesinin oluşabilmesi için, ihaleye çağrılan kişilerin birbirlerini tanımamaları gerekir. Yaptığımız inceleme çerçevesinde öyle enteresan noktalarla karşılaştık ki, ihaleye çağrılan 8 veya 10 firmanın 2 veya 3 tanesinin aynı adreste oturduğunu tespit ettik. Yine, aynı ihale içerisinde, 2 veya 3 tane firmanın birbirleriyle yakın akraba ilişkileri olduğunu tespit ettik. Çağırıyoruz bu yakın akraba ilişkisi olan firma sahibini, diyoruz ki: Sizin bu aynı ihaleye girmeniz ahlakî açıdan doğru mu? "Doğru değil efendim." Niye giriyorsunuz peki? "Çağırdılar, biz giriyoruz. Girmeyiz deme hakkımız yok." Peki, bu ihale tutanaklarındaki kırım oranlarını kim yazıyor? "İki şirketinkini de ben yazıyorum." Bu, bizim Komisyonumuzda verdiği ifadede tutanaklara sabit olarak geçmiştir. Yani, düşünün, bir firma yetkilisi, (X) ve (Y) firmasının hangi oranda kırım yapacağını bir şahıs veriyor, yazıyor ve neticede de o şahıs, ya çıkmasını alıyor veya ihaleyi kazanıyor. Yasamızda da bu "her bir ihale için ancak bir hükmî veya gerçek kişi bir teklif verebilir" şeklinde konularak, bu türdeki yaklaşımlar yasaklanmıştır.

Değerli arkadaşlar, Sayın Koray Aydın döneminde Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce merkezde yapılan davetli ihalelerin çoğunda da, firmaların isimlerinin gizli tutulması zorunluluğu yeterince sağlanamamıştır. Bir de, illerde il müdürlükleri ile valiliklerin uhdesinde olan, valilerin yetkisinde olan, ihale imkânlarını sağlamış, yasal olarak veya yönetmelik gereği yapılması gereken ihaleler var. Fakat, her ne hikmetse, Sayın Bakan zamanında yapılan 167 ihalenin 87'si -olağanüstü hal kapsamı dışında olan şeyleri ifade etmeye çalışıyorum- il valiliklerinde veya bölge müdürlüklerinde yapılması gerekirken, bunların tamamı merkeze alınmış. 80'i illerde yapılmış. 87'sini incelediğimiz zaman, bunların niye alındığını, niye merkezde yapıldığını sorguladığımızda, hiçbir açıklayıcı cevap verememiştir. Bunun arkasından da, muhakkak ki, yandaşlarına bir şey verildiği şeklinde bir kuşku Komisyonumuz üyelerinin zihninde oluşmuştur.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan zamanında bir de 63 üncü madde var; 2886 sayılı Yasanın 63 üncü maddesi; keşif artışlarıyla ilgili olan bir kısım. Zaten, bu yasada, hem 44 üncü maddenin hem de 63 üncü maddenin uygulamasında ortaya çıkan bozukluklardan dolayı çeşitli söylentilerin, şaibelerin ve yolsuzlukların ortaya çıkmasına sebebiyet verilmiş.

Bir ihale yapılıyor. İhalenin önce bedeli düşük gösteriliyor; farzımuhal, 1 trilyon liraya bitecek bir iş, önce 200 milyar liraya, 300 milyar liraya gösteriliyor ve hiç kimsenin bu ihaleye girmesine cesaret verilmiyor. Niye cesaret verilmiyor; eğer, idareyle uygun bir anlaşma sağlamazsanız, idareyle aynı paralellikte, aynı doğrultuda düşünmediğiniz takdirde, o ihaleyi 300 milyar liraya aldığınız takdirde kazanmanız mümkün değil.

İhale alınıyor, arkasından bir bakıyorsunuz ki -Sayın Zeki Ergezen'in tabiriyle- ihalesiz ihaleler yapılmaya başlanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

(9/8) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yüzde 200, yüzde 300, hatta, yüzde 500'lere varan keşif artış bedelleriyle karşı karşıya kalıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bir de, Komisyonumuz, 2001 yılında Sayın Bakan hakkında verilen (9/4) esas numaralı Soruşturma Komisyonunda incelenmeyen ve o dönemdeki önergede bulunmayan, Sayın Bakanın malvarlığıyla ilgili araştırma yapma ihtiyacını hissetmiştir ki, bu da, Sayın Koç ve 55 milletvekilinin sunduğu Meclis soruşturması önergesinde geçmektedir.

Biz, Sayın Bakanın, 1991 yılında verdiği mal beyanını, 1994 yılında verdiği mal beyanını, 1995 yılında, 2003 yılında ve 2004 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Soruşturma Komisyonuna verdiği mal bildirimlerinin hepsini gerekli yerlerden istedik. 2004 yılındaki mal beyanını Sayın Bakan Komisyonumuza kendileri takdim etmişlerdir.

Değerli arkadaşlar, 1991 yılı ile 1995 yılı, bizim soruşturma kapsamımız dışında olan yıllar. Ancak, Sayın Bakan, 1999 yılında verilmesi gereken mal beyanını, verilmesi gereken tarihten yedi, yedibuçuk ay sonra vermiştir. Yedi ay yirmiyedi gün sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine veriyor. 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerden sonra, Mal Bildirimi Kanununa göre en geç iki ay içerisinde verilmesi gereken beyan, maalesef, 8 Aralık 1999 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına veriliyor. Bu yedi aylık dönem içerisinde ortaya çıkan gelirleri, 1995 yılındaki mal beyanıyla karşılaştırma ihtiyacını hissettik. 1995 yılında olmayan, ama, 1999 yılı aralık ayında gösterilen mal beyanı içerisinde dikkatimizi çeken bazı rakamlara ulaştık.

Gayrimenkuller üzerinde durmadan, sadece banka hesaplarıyla ilgili size bilgi vermek istiyorum: Eşi adına Koçbanktaki hesapta 1 617 500 DM, bankadaki hesabın açılış tarihi 3 Kasım 1999; yine, eşi adına Koçbankta 395 000 Amerikan Doları, yine, bu hesabın da açılış tarihi 3 Kasım 1999. Bu hesapların hareketlerini takip etmeye çalıştık. 2000 yılı ocak ayında bu paralar bankalardan çekilmiş, akıbetinin ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz.

Sayın Bakana, Komisyonumuza geldiğinde dedik ki: Sayın Bakan, size icraatınız dönemine ilişkin bazı sorular sormak istiyoruz; eğer bu soruları cevaplandırırsanız, Komisyon olarak biz de belirli bir bilgi sahibi olacağız, ona göre kararımızı vereceğiz; ama, maalesef, Sayın Bakan, Komisyonumuzda, herhangi bir sorumuza cevap vermedi.

Bir de, 1999 yılında mal beyanında dikkat çeken bir nokta; Sayın Bakana, Komisyonda, şu soruyu sormuştum açıklayıcı olması için: Sayın Bakanım, nakitlerinizi bankada mı saklarsınız, yoksa, halk tabiriyle, yastık altında mı saklarsınız? "Ne biçim soru bu; istediğim yerde saklarım" dedi. Hayır, örnek olması için, bizi en azından aydınlatmanız için, diye ifade ettim. O da "ben istediğim yerde saklarım" dedi.

Şunun için sormuştuk değerli arkadaşlar: 1999 yılındaki mal beyanında, 1 925 000 Amerikan Doları ve 700 000 Alman Markının yedinde veya yastık altında olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği mal beyanında gösteriyor.

Şimdi, Sayın Bakanın bu yedi aylık döneminde, milletvekili seçildiğinden yedi ay bakan olduğu tarihten itibaren altı aylık süre içerisindeki hangi tür ticarî faaliyetlerinin olduğunu bilemediğimizden dolayı, 1995 yılıyla kıyaslama ihtiyacı ortaya çıkmış oldu. 1995 yılından 2001 yılına kadar, Sayın Bakanın, hem ticarî faaliyetlerinden elde ettiği kârlarının hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinden milletvekili olarak aldığı maaşlarının toplamını bir araya getirdik ve neticede, Sayın Bakanın, yaklaşık olarak, o günkü para itibariyle, beş yıllık dönemde, toplam gelirleri 39 622 000 000 Türk Lirası ediyor.

Sayın Bakanın, 1999 yılı itibariyle, yine o günkü parayla, 1 797 449 000 000 liralık bir malvarlığı gözüküyor. Şirketlerinden dağıtılan kâr -ki, şirket yetkilileri, kârların dağıtılmadığını ifade etmelerine rağmen, biz, bu kârları dağıtılmış olarak gördük- ve milletvekili maaşlarının toplamı 39 milyar olduğundan, aradaki 1 757 826 000 000 liranın açıklanmaya muhtaç olduğunu bulgularımızla ifade etmeye çalıştık.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Oğlunun sünnetinde takılmıştır!

(9/8) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir de, Sayın Bakanın kayınbiraderiyle olan ilişkilerini bir banka dekontu içerisinde tespit ettik. 2001 yılı içerisinde -tarihi inşallah yanlış hatırlamıyorum- Koray Aydın tarafından, kayınbiraderi Ali Çağlayan'a 594 milyar liranın transfer edildiğini gördük. Bunun üzerine, hem kayınbirader Ali Çağlayan'ı hem de kızkardeşi Arzu Çağlayan'ı Komisyonumuza davet ettik.

Önce, Arzu Hanımla konuştuk; dedik ki; hanımefendi, sizin bankalarda paranız var mıdır? "Vardır, bir miktar param var" dedi. Ne kadar paranız olabilir? "Fazla miktar olduğunu bilmiyorum; ama, ne kadar olduğunu bilmiyorum, bir miktar param var" dedi. Yani, büyük bir para mıdır, küçük bir para mıdır? "Herhalde bir miktar vardır" dedi. Büyük para?.. "Büyük para değildir" dedi. Sizin için 100 milyar lira büyük para mıdır dedim. "Tabiî, büyük paradır" dedi. Hanımefendi, sizin hesabınızda 2,5 trilyon liranızın olduğunu biliyor musunuz dedim. "Bilmiyorum, eşim bilir" dedi.

Arkasından eşini çağırdık. Dedik ki, Ali Çağlayan Bey, buyurun; eşinizin böyle böyle bir hesabı varmış, eşinizin ne kadar parası vardır?  "Sayın Başkan, o bir ev hanımıdır, ticarî hiçbir faaliyeti yoktur; eşimin ne parası olacak, bütün para benimdir" dedi. Peki, eşinizin üzerinde 2,5 trilyon liranın olduğunu biliyor musunuz dedim. "Vardır muhakkak, olur" dedi. "Biz, geniş aileyiz" bu manada şeyler söyledi. 2,5 trilyon liranın, Sayın Koray Aydın'ın kızkardeşi Arzu Çağlayan üzerinde olduğunu gördük.

Yalnız, şurada da şu ifadeyi kullanmak istiyorum: Arzu Çağlayan ile Ali Çağlayan'ın hesaplarının -daha sonra- ortak hesap olduğunu bankalardan öğrendik; ortak hesaplarının olduğunu söyledik.

Şimdi, Sayın Bakan Komisyonumuza verdiği yazılı savunmasında, malvarlığıyla ilgili bir beyanatta bulunuyor. Malvarlığıyla ilgili beyanatta diyor ki; ben, işte şu şu şirketlerin kurucusuyum, şu şirketlerdeki hisselerimi sattığımdan dolayı, o, gelir haneme yazılmıştır. İşte, şu arabamı sattım, o, gelir haneme yazılmıştır, şu kadar gayrimenkulümü sattım, o, gelir haneme yazılmıştır. Fakat, 1999 yılında verdiği mal beyanında hiçbir satışın olmadığını, 45 adet ve 22 adet dükkân inşaatının henüz bitmediğini... Ki, bunun bitmemiş olduğunu, 2001 yılında (9/4) esas numaralı Komisyona verdiği ifadesinde de aynen görüyoruz. Orada diyor ki: "1993 yılında, Yıldız tarafında 5 blok inşaata başlamıştım -Çukurca Mevkii diye geçiyor- o bölgede 5 blok inşaata başlamıştım; ama, imar yönünden, hem 1/5 000'lik yönünden hem 1/1 000'lik yönünden, Büyükşehir Belediyesiyle yaptığım mücadeleler neticesinde, ancak 1997 ve 1998 yılında inşaata başlayabildim, daha da yeni bitirdim." Yani "bitirdim" dediğinden, 2001 yılında komisyona verdiği ifade zamanında bitirdiği anlaşılıyor.

Şimdi, bu çerçevede baktığımızda, ilgi çeken bir nokta da şu: Banka hesaplarını incelediğimiz zaman, hem Arzu Çağlayan'ın hem Ali Çağlayan'ın hem de Sayın Bakanın eşi Gönül Aydın Hanımefendi ile Koray Aydın Beyin, borsada aynı hisse senetleriyle alışveriş yaptığını görüyoruz; (X) hisse senedini biri aldıysa, muhakkak aynı montanda, aynı miktarda da kendisinin aldığını görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bir de, Koray Aydın Beyin kayınbiraderi, şu anda Halil İbrahim Aydın şirketinde yüzde 25 ortak olarak çalışan Tevfik Erkan Hancıoğlu'nun, yaptığımız araştırma çerçevesinde 2000 yılına kadar herhangi bir ticarî faaliyeti olmamış; 2001 yılından önceki banka hesaplarını incelediğimizde, Tevfik Erkan Hancıoğlu'nun yaklaşık 500 000 dolara tekabül eden hem döviz cinsinden mevduatının hem de Türk Lirası cinsinden mevduatının repo ve hisse senedi noktasında gidip geldiğini gördük. Bunun üzerine, Tevfik Erkan Hancıoğlu'nu çağırdık,  dedik ki, kardeşim, sizin geliriniz nedir, "ben ücret geliri alıyorum" dedi. "2000 yılından itibaren ortak olmuşsunuz, 2000 yılından önceki ücret gelirleriniz bu kadar rakamı tutar mı" dedik, "Sayın Başkan, bunu, ben bedelini ödedim, af yasasından faydalandım, bunun hesabını siz benden soramazsınız" dedi, zaten cevap vermedi, gitti.

Muhterem arkadaşlarım, bir de, özellikle altını çizmem gereken nokta şu: Bakınız...

BAŞKAN - Sayın Elitaş, toparlarmısınız.

(9/8) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

...Sayın Koray Aydın, bakan olduğu ilk günkü demecinde, 2886 sayılı İhale Yasasını değiştirmek... Çünkü, 2886 sayılı Yasa yolsuzluk yapmaya çok müsait bir yasa; ben, bu Yasanın değiştirilmesi için büyük mücadele verdim; 2001 yılı şubat ayında ve 2001 yılı haziran ayında Maliye Bakanımızla birlikte basın toplantısı yaptık ve bu yasayı bu hale getirdik diyor.

2886 sayılı Yasanın eksik tarafı neydi; 44 üncü madde ile 63 üncü madde; ama, her ne hikmetse, Sayın Bakan, İller Bankasındaki yaptığı icraatlarında  -13 üncü madde; ki,  2886 sayılı Yasanın 44 üncü maddesine tekabül ediyor 13 üncü madde- bütün ihaleleri, -282 tane ihale- 13 üncü maddeye; yani, tamamen davet usulüyle olan ihaleye uygun ve Yapı İşleri Genel Müdürlüğü ile Karayollarındaki yaptığı bütün ihaleler de davet usulüyle. Yani, Sayın Bakanın, hoş olarak karşılamadığı ve şaibeye müsait dediği işlerle ihalelerini yapmış.

Değerli arkadaşlarım, Komisyonumuz, Sayın Koray Aydın hakkında, soruşturma komisyonu kapsamında yer alan mal bildiriminde... Bunu ifade etmiştim.

Son cümlelerimi bağlamak istiyorum: Komisyonumuz, 16 Temmuz 2004 tarihinde, 14 arkadaşımızın katılımıyla toplanmıştır. Bütün arkadaşlarımızın tek tek görüşleri alınmış, hiçbir etki ve baskı unsuru olmadan, herhangi bir siyasî düşünce ve linç zihnimizin ucundan hiç geçmeden, Komisyonumuz 16 Temmuz 2004 tarihinde 14 arkadaşımızın bir araya gelmesiyle toplanmış ve 14 arkadaşımızdan 12'si Sayın Bakanın Yüce Divana gitmesi konusunda karar vermiş, 2'si de Sayın Bakanın yaptığı icraatlar konusunda Yüce Divana gidip gitmemesi konusunda çekimser kalmıştır. Komisyonumuzun aldığı kararın neticesini sizlere burada okumak istiyorum.

"Yukarıda açıklanan gerekçelerle, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın'ın, bakanlığı döneminde, ihalelerin tamamına yakınının istisnaî bir usul olan davetiye usulüyle yapıldığı, böylelikle istisnaî ihale usulünün uygulanmasının kural haline getirildiği, önceleri asgarî 20 veya daha fazla firma ihaleye çağırıldığı halde bu dönemde 3 ilâ 10 firmanın davet edildiği, davet edilen firmalar arasında ortaklık ve akrabalık ilişkileri ile adres birlikteliklerinin olduğu, ihalelerde yapılan kırımların -daha önceki ve sonraki dönemlerde ortalama yüzde 20'nin altına düşmediği halde- ortalama yüzde 10'lara düştüğü, niteliği gereği ancak belli nitelikteki firmalardan birine verilmesi gerekli işlerin istenilen nitelikleri taşımayan firmalara verildiği, ayrıca, sair nedenlerle 2886 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde öngörülen rekabet ve açıklık ilkesine aykırılık oluşturulduğu, kanunların tanıdığı takdir hak ve yetkisinin, kanunun amacına uygun kullanılmadığı, bakanlıkta meydana gelen haksızlık, yolsuzluk ve usulsüzlükleri önleme noktasında gerekli ve yeterli önlemleri almayıp denetimleri yapmadığı, bu nedenlerle kamunun zararına sebebiyet verdiği,

Belli istekliler arasında davetiye usulüyle yapılan ihalelerin bazılarında "bu firmayla ilgilenin" diye Müsteşar Yardımcısına ve danışmanına talimat verdiği ve ilgili ihalenin bilahara ismi belirtilen firmalara verildiği, Bakanlıktaki uygulamaların ihalelerle ilgili gizli ittifak oluşumuna sebebiyet verdiği ve bu suretle de kamunun zararına neden olduğu,

Sayın Bakanın çeşitli dönemlerde verdiği mal bildirimlerinde, özellikle döviz varlıkları yönünden büyük farklılıklar bulunduğu ve bu farklılıkları izah edemediği;

Bu nedenlerle, adı geçenin bu fiil ve davranışlarıyla Türk Ceza Kanununun 240 ıncı ve 366 ncı maddeleri ile 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanununun 13 üncü maddesini ihlal ettiği kanaat ve sonucuna varılarak,

Anayasanın 100 üncü, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 112 nci maddelerine istinaden, 14 üyenin katılımıyla; 12 üyenin lehte, 2 üyenin çekimser oyla, Yüce Divana sevk edilmesi yönünde görüş ve beyan etmesine, Komisyonumuz, oy çokluğuyla karar almıştır."

Değerli arkadaşlarım, sözlerimi tamamlarken, mübarek Kadir Gecesinin tüm milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yaklaşmakta olan ramazan bayramınızı tebrik ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

Sayın milletvekilleri, şahısları adına ve Komisyon adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın söz isteği vardır; kendilerine söz vereceğim.

Buyurun Sayın Aydın.

KORAY AYDIN - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu gece idrak ettiğimiz Kadir Gecesinin bütün insanlık âlemine barış, mutluluk ve esenlik getirmesini diliyorum. Yine, önümüzdeki günlerde idrak edeceğimiz ramazan bayramımızın da, bütün milletimize hayırlara vesile olmasını Cenabı Hakktan niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu akşam, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulmuş olan (9/8) esas numaralı Soruşturma Komisyonunun raporu üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 3 Kasım 2002'de Türkiye bir seçim yaşadı ve bu seçim sonucunda da iki partili bir Türkiye Büyük Millet Meclisi yapısı meydana geldi. Bir parti de, uzun yıllardan beri Türkiye'de kimseye nasip olmayacak bir Meclis çoğunluğuyla iktidar oldu. Yani, bir tarafta, iş yapmak için hiçbir mazereti olmayan, her istediğini kolayca hayata geçirebilecek bir iktidar; öbür tarafta da, Meclisin iki parçalı yapısı içerisinde, milletin muhalefet görevini yüklediği, iktidarın iş ve eylemlerini takip etmek, yanlışlarını belirleyerek millete teşhir etmek ve yapılan yanlışları millete anlatmakla yükümlü bir anamuhalefet.

Değerli arkadaşlar, oluşan bu Meclis tablosu içerisinde sorumluluk yüklenen AKP'nin, işbaşına geldiğinde iki temel noktada problemi vardı. Bunlardan bir tanesi, seçimden önceki dönemde tartışmalarla geçilmiş, yolsuzluklarla suçlanmış, sahte evrakçılıktan alın, her türlü yolsuzluk iddiasına muhatap olmuş olan AKP'nin, bu alandaki oluşmuş imajı birinci problemidir; çünkü, büyükşehir belediyelerinden kaynaklanan yolsuzluk iddiaları, açılmış onlarca mahkeme, verilemeyen, görülememiş hesaplar ve dokunulmazlık zırhları arkasına saklanarak...

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını verin.

KORAY AYDIN (Devamla) - ... yolsuzluk hesaplarından kaçmaya çalışan bir iktidar partisi görüntüsü.

AHMET YENİ (Samsun) - Siz dolarların hesabını verin.

KORAY AYDIN (Devamla) - Bu, herkesin bildiği bir gerçektir; bu gerçekten kaçamazsınız... (AK Parti sıralarından gürültüler) Bu gerçekten kaçamazsınız.

Değerli arkadaşlar, öte yandan da oluşmuş bu olumsuzluk imajı üzerine sıkışmış, büzüşmüş, hesabını verememiş, hesabını vermekten kaçan AKP, ikinci olumsuzluğu da temsil ettiği millî görüş çizgisi içerisinde, üç defa kapanmış partilerinden sonra -"u" dönüşü demeyeceğim "u" dönüşü bunu karşılamaz- tam 360 derecelik tarihî bir dönüşü gerçekleştirerek...

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan...

AHMET YENİ (Samsun) - Kendi hesabını versene, kendi hesabını!...

KORAY AYDIN (Devamla) -  ...geçmiş çizgisinden, geçmiş fikirlerinden ve her şeyden kaçarak, geldiği yeni nokta, AKP'nin, bu noktada, bir imaj probleminin, bir meşruiyet probleminin olduğunu gösterdi.

(Başkan tarafından hatibin mikrofonu kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın... Sayın Aydın...

KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, sözümü kesmeyin...

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını ver, dolarların!..

BAŞKAN - Bakınız, sözünüzü şu anda kestim...

KORAY AYDIN (Devamla) - Bu hakkı siz vermiyorsunuz, onu bana İçtüzük veriyor.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Siyaseti halkla yap, burada savunma yap! Siyaseti Anadolu'da yap!

BAŞKAN - Sayın Aydın, burada, size sonsuz bir savunma imkânı veriyor İçtüzüğümüz ve Anayasamız; ancak, siz, kendinizi savunmaktan ziyade, siyasî partileri muhatap alıyorsunuz. Burada, Genel Kurulu germeyin; lütfen, siz, bu rapor üzerindeki savunmanızı yapın. Sizden rica ediyorum, lütfen, savunmaya geçin. Bu konuda, biz, size, gereken her türlü imkânı vereceğiz. Lütfen, savunmaya geçin efendim.

Buyurun.

KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, burada, 6 tane sözcü ve Komisyon Başkanı, asılsız, kendi düşüncelerine göre birsürü isnatta bulundu. Ben, buraya, bu isnatlara cevap vermeye geldim.

BAŞKAN - Siz, rapora karşılık cevabınızı verin.

KORAY AYDIN (Devamla) - Bu isnatların nereden kaynaklandığını anlamadan bunları cevaplandırmak zor. Sözümü kesmeyin, kademe kademe hepsini cevaplandıracağım. (AK Parti sıralarından gürültüler.)

Değerli milletvekilleri, bu iki olumsuz imajı düzeltmek, AKP için bir mecburiyetti; çünkü, kendi meşruiyetini kabul ettirebilmek için, daha iktidarının ilk günlerinde takındığı tavır ve tutumun...

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını ver!..

KORAY AYDIN (Devamla) - ...Türkiye'nin dış politikasını götürüp ABD'ye ve AB'ye, ekonomisini de götürüp IMF'ye teslim ederek tam bir teslimiyetçi çizgi üzerine oturmasının arkasında yatan, bu meşruiyet problemidir.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını ver, dolarların...

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - İnşaat şirketlerini söyle.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, böyle bir durumda, özellikle Anamuhalefet Partisi durumunda olan Cumhuriyet Halk Partisinin de, burada atması gereken bir adım vardı; o da şudur; İktidar Partisine şunu söylemeliydi: "AKP, sen, yolsuzlukla mücadele konusunda samimî misin? Bu konuda samimîysen, samimiyetle davranıyor ve hareket ediyorsan, yapman gereken, evvela -seçimden evvel Sayın Baykal'la çıkılan televizyon programında millete söz verilen- dokunulmazlıkları kaldırarak..."

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - 100 sefer söyledik; geç bunu.

KORAY AYDIN (Devamla) - Haklarında onlarca dava açılmış, bu hesaplarını hâlâ verememiş, görememiş olan AKP'ye "Madem samimîsiniz, bu konuda, yolsuzlukla mücadele konusunda samimî davranıyorsunuz, önce bunları kaldırın, ondan sonra bu mücadeleyi daha sağlıklı bir zeminde yapalım" diyebilirdi.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Çok söyledik...

KORAY AYDIN (Devamla)- CHP'li arkadaşlar, bunu söylediklerini söyleyebilirler.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Siz takip etmiyorsunuz galiba.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben çok iyi takip ediyorum.

Bunu ağızdan söyleyerek değil, bir metot içerisinde, presleyen bir anlayışla, AKP'yi, bu işi yapmaya mecbur ederek bu yolu açmak en doğru olanıydı.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını bekliyoruz.

KORAY AYDIN (Devamla) - Çünkü, AKP'nin, özellikle zayıf karnı olan yolsuzlukla özdeşleşmiş parti imajını ortadan kaldırmak için attığı bu siyasî, planlı adımı geri itecek doğru ve akılcı yaklaşım bu olabilirdi değerli arkadaşlar. (Gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların izahını bekliyoruz Sayın Aydın.

KORAY AYDIN (Devamla) - Kademe kademe geliyorum.

Değerli arkadaşlar, hesap vermekten kaçan, hesap soramaz; bunu aklınızdan çıkarmayın.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını bekliyoruz.

KORAY AYDIN (Devamla) - Ferik ferik kaçacağınıza, üzerinize konmuş olan onca mahkemeleri, gidin yargıda hesabını verin, ondan sonra burada gelin burada konuşun. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Hadi be! Sen ver!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olun.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Millet size hesap sordu.

BAŞKAN - Sayın Aydın, lütfen bekleyin.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sen, hesabını milletten aldın.

BAŞKAN - Şimdi, size, İçtüzüğümüzün 66 ncı maddesini okuyorum: "Madde 66.- Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir.

İki defa yapılan davete rağmen, konuya gelmeyen milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan menedilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif olunabilir.

Genel Kurul, görüşmesiz işaret oyu ile karar verir."

Sayın Aydın, lütfen Genel Kurulu germeyin; siz de aynı bir milletvekili şartlarını haizsiniz. Size ikinci defa, nezaketle rica ediyorum ve ikaz ediyorum; lütfen, savunmanızı yapınız; aksi takdirde, 66 ncı maddeyi uygulayacağım.

İSMET ATALAY (İstanbul) - Savunma yapıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aydın, savunmaya geçin efendim.

KORAY AYDIN (Devamla) - 6 tane sözcü, bir Soruşturma Komisyonu Başkanının, asılsız, hayalî, hiçbir gerekçelere dayanmayan suçlamalarını sabırla dinledim; burada hiçbir arkadaşın sesi çıkmadı. Ben onların hepsine cevap vereceğim; ama, bunun hangi zeminde oluştuğunu anlamak için ben bu girişi yapıyorum.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ne alakası var!

KORAY AYDIN (Devamla) - Sözümü kesmeyin lütfen.

BAŞKAN - Sayın Aydın, siz, bir siyasî partiye, bakanlara, burada, hakarete yaklaşan sözler söylüyorsunuz; nasıl giriş bu?! Siz, tecrübeli bir siyasetçisiniz... Lütfen...

KORAY AYDIN (Devamla) - Sözlerimde hakaret içeren kesimleri bulun getirin Sayın Başkan; sözümü kesmeyin.

BAŞKAN - Efendim, lütfen... 66 ncı maddeye davet ediyorum. Siz savunmanıza geçin.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Savunacak bir şeyi yok ki.

KORAY AYDIN (Devamla)- Savunmama geliyorum...

Yandaşlarını es geç, rakiplerine çamur at... Şimdi, böyle bir anlayış olur mu değerli arkadaşlar?! Yolsuzlukla mücadeledeki samimiyetinizi bu millete gösterin.

AHMET YENİ (Samsun) - Sen dolarların hesabını ver.

KORAY AYDIN (Devamla) - Kendi yandaşlarınızı es geçerek, görmezlikten gelerek, rakiplerinize de çamur atarak bir yere varamazsınız.

AHMET YENİ (Samsun) - Rakip değilsiniz siz.

KORAY AYDIN (Devamla) - Şimdi, düşünebiliyor musunuz; Maliye Bakanınız, sahte belge kullanmaktan yargılanacak, af getirecek kendisine, kendisini bu suçtan kurtaracak; gidecek, 52 dönüm 2/B orman arazisi alacak; arkasından, düşük gümrük vergisiyle oğlunu mısıra boğacak; oğlu da götürüp, o mısırı tavuklara yedirecek; Türkiye'nin tam iki yıllık ithalatı kadar mısırı getirecek! Ortada yaratılan bunca istifhama ilkeli ve prensipli yaklaşarak, kendi bakanını da yargıya göndererek bu suçlamalar konusunda aklanmasına imkân ve fırsat tanımak, yolsuzlukla mücadele eden partinin samimiyetini ortaya koyan bir temel göstergedir değerli arkadaşlar.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Ayıp!.. Ayıp!..

KORAY AYDIN (Devamla) - Ulaştırma Bakanının oğlu gider de kendisine bağlı bir kurumdan gemi alırsa, bunun yargıda hesap verilen bir konu olmadığını hangi vicdan sahibi milletvekili söyleyebilir değerli arkadaşlar, hanginiz söyleyebilirsiniz?! Bütün bunlar bu konudaki samimiyetsizliğin de tescilidir.

HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Sayın Bakan, ayıp!

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, lütfen hatibe sataşmayalım efendim; Başkanlık gereğini yapıyor.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, her konu şov haline getirilerek, tribünlere oynayarak işler yapılmaya çalışılıyor. Bu, özellikle AKP'nin bir temel felsefesi haline dönüştü. Her işte şov yapma alışkanlığı, tribünlere oynayan, halka şirin gözükmeye çalışan bir anlayışla bu tavırlarını sergiliyorlar.

Arkasından, Mecliste, yolsuzlukları araştırma komisyonu kuruldu, yine aynı şov altında. Bu arkadaşlar aslanlar gibi çalıştılar, gecelerini gündüzlerine kattılar ve bu hazırlıklar neticesinde de bir basın toplantısıyla, bu araştırma komisyonunun medyatik başkanı, tespit ettiği yolsuzlukları açıkladı. Vatan Gazetesinin birinci sayfası: "Siyasî deprem..." İki eski başbakan, 23 bakan, hepsine bir yolsuzluk şeyi takılmış, hemen hemen bir önceki kabinenin tamamını yolsuzlukla suçlayan bir soruşturma komisyonu raporu ve iddiası.

AHMET YENİ (Samsun) - Siz hepsini müdafaa etmeyin, kendi hesabınızı verin.

KORAY AYDIN (Devamla) - Arkasından, her partiden seçilen kişilere indirgenerek bütün bu yolsuzluk suçlamalarından AKP'li arkadaşlar çark ettiler, vazgeçtiler. Bunlar madem yolsuzluk, hesabını sorun! Niye sormuyorsunuz hesabını?! Niye sormuyorsunuz?!.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Soruyoruz...

KORAY AYDIN (Devamla) - Haa biz, her işimiz gibi, bunu da şov olarak yaptık, gene tribünlere oynadık diyebilirsiniz.

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Ne biçim konuşuyorsun?!

KORAY AYDIN (Devamla) - Bu şov geri tepti değerli arkadaşlar. Arkasından, bu siyasî deprem olarak nitelendirilen olaydan sonra soruşturma komisyonları kurulmaya başlandı.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Düzce depreminden bahset, siyasî depremi boş ver.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını ver.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, benimle ilgili önce 2 tane soruşturma komisyonu kuruldu...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Soruşturma önergesi Cumhuriyet Halk Partisinin...

KORAY AYDIN (Devamla) - Bir tanesi, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu ve şu anda görüştüğümüz soruşturma komisyonuyla ilgili iddia; bir diğeri de, AKP'nin verdiği 2 adet soruşturma önergesi. Bir, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergeyle aynı olan; ilaveten de, eksözleşmelerle ilgili olarak benim ve benden sonra bakan olan, Bayındırlık Bakanı olan Sayın Abdülkadir Akcan'la ilgili, eksözleşmelerle ilgili ikinci bir soruşturma önergesi. Meclise getirdi AKP, teslim etti; tam Mecliste görüşüleceği gün -Meclis açıldı- bir de baktık, AKP'li arkadaşlar, bizimle ilgili verdikleri bu eksözleşmelerle ilgili soruşturma önergesini geri çekmişler. Allah Allah!.. Meclis araştırması Komisyonunun raporuna baktım; bu eksözleşmeleri milyar dolarlık vurgun olarak takdim ettiler. Bunları gazetelere haber yaptılar; devşirme basını kullanarak bunları manşetlere taşıdılar; sonra, iddialarını da getirdiler, soruşturma komisyonu olarak Meclise teslim ettiler. Tam görüşüleceği gün bir sihirli el değdi, ne olduysa, çektiler; yani, AKP bizi suçlamaktan vazgeçti.

Değerli arkadaşlar, madem milyar dolarlık vurgunlar var, siz de bunu tespit ettiniz, hesabını sorsanıza! Niye Mecliste konuşulacağı gün geri çektiniz de iddianızdan vazgeçtiniz?!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - CHP'ye cevap ver.

KORAY AYDIN (Devamla) - Ne döndü bu arada?! Ne oldu?! Nereden, ne bilgiler aldınız?! Tabiî, ne olduğunu ben size söyleyeyim: Bir de baktınız ki, bu  63 üncü maddeye dayalı olarak bizden önceki bütün Bayındırlık Bakanları, tamamı imzalamış bunları; bizden öncekilerin imzaladıkları suç değil, bizlerin döneminde imzalanan suç! Sonra akıllarına büyükşehir belediyeleri geldi.

Değerli arkadaşlar, büyükşehir belediyelerinde imzalanan eksözleşmeler şu bizim bakanlıklarda imzalananın en az 20 katı; yüzde 1 500'lere varan, yüzde 1 600'lere varan eksözleşmeler imzalanıyor orada; hâlâ da imzalanıyor. (CHP sıralarından "şu anda imzalanıyor mu?" sesi) Hâlâ da imzalanıyor.

Sonra, birden AKP'li arkadaşların akıllarına geldi; uyandılar! Biz bunları her gün imzalıyoruz; her gün imzaladığımız bir konuda biz bu bakanları gider suçlarsak, yarın bunlar gelir, bu gerçekleri anlatırlar, biz zor duruma düşeriz dediler; biri kulaklarını çekti. Ben, kulaklarını çekenin kim olduğunu biliyorum. Yemin ediyorum, kapı arasında, bu arkadaşlara, 1 dakika da tek ayak üzerinde durma cezası bile vermiştir.

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Başkanım, hakaret ediyor!

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, bu eksözleşmelerle ilgili konular, aslında, yargıya intikal etmiş, yargı kararını vermiş.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını bekliyoruz!

KORAY AYDIN (Devamla) - Bakın, burada birsürü intikal etmiş konu var; hepsi yargıda incelenmiş, cumhuriyet başsavcılığına gitmiş, yerel mahkemelerde incelenmiş. Hepsi, bunların yasal olduğuna karar vermişler. Şu anda, mevcut Bayındırlık Bakanımızın, yargıya intikal ettirdiği böyle 28 tane konu var. Hepsi mahkemelerde neticelenmiş. Bunlar, yasal olduğu tescillenmiş konular.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bizi bu konuyla suçlayan bakanlarımız ne yapıyor acaba? Sayın Zeki Ergezen'in imzaladığı eksözleşmeler... Bakın, burada, Kocaeli-Gölcük yoluyla ilgili imzalamış. Mahkemelerde davası devam eden bakan olurları. Bu olurları kabul etmemelerine rağmen, kapsamında toplam yaklaşık 25 000 000 dolarlık ilave iş yaptırmış. 5 tane eksözleşme. Sayın Zeki Bey de, bir yandan suçluyu mahkemeye vermiş, bir yandan da çatır çatır kendisi de imzalıyor.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Bunlara cevap vereceğiz değil mi?

KORAY AYDIN (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, yine, 6 tane daha elimde; Sayın Zeki Ergezen -imzası da çok güzel- basmış imzayı; 6 tane de o imzalamış.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını bekliyoruz!

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, eski verilmiş olurlara gerekçe aynı kalarak, BSK gibi, yani, asfaltın üzerine atılan BSK asfalt gibi, müteahhitlerin kâr edemeyeceği bazı iş kalemlerini keşiften çıkararak alınan yeni olurlar... Sayın Zeki Ergezen, müteahhit kollama arıyorsanız, müteahhit kollama budur!  Müteahhit kollama budur!

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların açıklamasını bekliyoruz!..

KORAY AYDIN (Devamla) - Uyanık davranarak, bu işlerdeki geçmiş tecrübelerini kullanarak yapılan bu işler iki yüzlülükten başka bir şey değildir değerli arkadaşlar.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarlara bir başlayın artık!..

KORAY AYDIN (Devamla) - Afyon şehir geçişi; gitmiş mahkemeye; takipsizlik kararı... Arkasından, gelmiş burada Yargıtaya; takipsizlik kararı... Böyle uzayıp gidiyor, değerli arkadaşlar.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarlara bir geçelim; bekliyoruz!

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, benimle ilgili, şu anda, AKP'li arkadaşlar iddialarından vazgeçtikleri için, sadece Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların vermiş olduğu soruşturma önergesi var.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarları bekliyoruz!..

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, geçen yasama döneminde, bakanlığımdaki olaylar gündeme geldiğinde, ben, o zaman, hem bakanlıktan hem milletvekilliğinden istifa ettim.

SONER AKSOY (Kütahya) - Niye?.. Niye istifa ettin?..

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını bekliyoruz.

KORAY AYDIN (Devamla) - Baktım ki, o zaman, kamuoyunda partimize yönelik de bir suçlamaya dönüşmesi dolayısıyla, hem milletvekilliğinden hem bakanlıktan istifa ederek yargının önünü açtım; çünkü, devam eden bir soruşturma vardı. Bu soruşturmada, bizimle, şahsımızla ilgili bir şey ortaya konulduğu takdirde, dokunulmazlık zırhına sığınmayarak, partimin de aldığı bir kararla, gidip mahkemelerde aklanmak için bu istifaları yaptım. Arkasından bu adlî soruşturma tamamlandı. Benimle ilgili hiçbir şey ortaya konulmadığı ve hiçbir iddia ortaya sürülmediği için, o zaman da, partimizin genel başkanı, beni, tekrar, partinin grup başkanvekilliğine getirdi; yani, biz, suçlama gündeme geldiğinde, yargının önünü açacak erdemli bir davranışı ortaya koyduk. Biraz önce verdiğim örneklerle, özellikle, anlatmaya çalıştığım konu budur değerli arkadaşlar.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarlara geçemedik bir türlü!

KORAY AYDIN (Devamla) - Siz o dolar işlerini çok iyi bilirsiniz; çünkü, İslamî kurduğunuz o derneklerle yurt dışında topladığınız dolarlarla dolandırdığınız milletler, sizi mahkemelerde dava ediyor şimdi.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Birbirinizi çok iyi tanıyorsunuz.

KORAY AYDIN (Devamla) - Bir de burada konuşuyorsunuz! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Siz kimi alkışlıyorsunuz?!

KORAY AYDIN (Devamla) - Senin de mutlaka öyle bir bağlantın vardır; çünkü, çok diline dolanmış bu dolar işi.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Kız kardeşinin parasından bahset.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, o dönemde bakanlığımda yapılan bu operasyon, siyasî bir operasyondur. Özellikle koalisyon ortağı olan o dönemki Anavatan Partisine karşı, beyaz enerjide, Milliyetçi Hareket Partisinin takındığı tutuma karşı, Anavatan Partisinin bir misillemesi şeklinde cereyan etmiştir ve o dönemde basında yönlendirme, benimle ilgili, iki konuda olmuştur. Bunlardan bir tanesi “bakanın bu işlerle bir ilgisi yok; ama, bakan oldu şirket kurdu” diyerek yapılan bir yönlendirme; bir diğeri de “işyerlerinden deprem bölgesindeki müteahhitlere mal sattı” şeklinde yapılan yönlendirmedir.

Değerli arkadaşlar, ben, üniversiteyi bitirdikten sonra iki sene mühendislik yaptım ve daha sonra 26 Mayıs 1982'de ticarete başladım. Beş yıl petrol ticaretiyle uğraştım. 1986'da babamın adına bir inşaat şirketi kurduk; ben onunla hiç devlet işi yapmadım, tamamen yap-sat türünden inşaat faaliyetleriyle uğraştık. Arkasından, 1987'de inşaat malzemeleri üzerine bir firma kurdum. Bu firmalarım, 1985'te mülkiyetini satın aldığım yerlerde faaliyetlerini sürdürüyor. Hepsinin mülkiyeti 1985'te ve 1986'da alınmıştır. İşyerlerinin tapusu bana aittir.

Değerli arkadaşlar, daha sonra, 1995'te, Rüzgârlı Sokakta mülkiyeti  kendime ait olan yerde kurduğum inşaat malzemeleri firmamın, Sincan'da, o zamanki Genel Başkanımız rahmetli Alparslan Türkeş'in açılışını yaptığı törenle bir şubesini açtım.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Mal beyanında bunlar var mı; bunları açıkla!

KORAY AYDIN (Devamla) - Dikkat edin değerli milletvekili arkadaşlarım, daha sonra, 1998 yılında; yani, seçimlerden önce, bu firmamın ikinci bir şubesini de Büyük Sanayide açtım. Hani "bakan oldu şirket kurdu" dedikleri firma var ya, odur değerli arkadaşlar. Benim 1998'de, seçimlerden önce  kurduğum firmadır. Daha sonra, bu şirketimin şube statüsünden çıkarılıp şirket statüsüne geçirilmesinin sanki yeni bir  şirket kurulmuş gibi topluma takdim edilmesi, siyasîlerin nasıl kolayca karalanabildiklerini, nasıl kolayca iftiralara maruz kalabildiklerini gösteren çok güzel bir örnektir değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlar, "bakan oldu şirket kurdu" denilen olay budur. Kaldı ki, bugün Türkiye'de, başbakan olup şirket kuranlar var.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Çok doğru.

KORAY AYDIN (Devamla) - Evet, başbakan olup şirket kuranlar var.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Gofret şirketi!

KORAY AYDIN (Devamla) - Allah'a şükürler olsun, biz öyle bakan olup şirket filan da kurmadık, öyle bir şey de yapmadık; ama, bugün başbakan olup şirket kuranlarla ilgili, susturulmuş medya olduğu için, ses çıkmaması, bu AKP'li arkadaşları aldatmasın. Göreceksiniz, o sustu zannettiğiniz medya, gün gelecek, sizi, armut ağacı gibi silkeleyecek ve elinizde hiçbir şey de kalmayacak. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını verin, ondan sonra...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Başbakanın elli senedir şirketi var.

KORAY AYDIN (Devamla) - Başbakana gelince elli senedir oluyor da, bize gelince niye olmuyor?!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Bu önergeyi CHP vermiş arkadaş, AK Parti vermemiş ki!

KORAY AYDIN (Devamla) - Benim CHP'yle problemim yok.

Ben, sizden, sonra, yardım da istemiyorum burada.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Soruşturma önergesi teklifi CHP'nin arkadaş.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, diğer bir konu da, benim işyerlerimden, deprem bölgesindeki müteahhitlere mal sattığımla ilgili suçlamadır. Beni en çok üzen, Allah şahittir ki, kalbimin taa derinliklerinden yaralayan suçlama da budur. Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar, kim yapabilir bunu?!

Komisyon, benim bütün defter kayıtlarımı istedi. Aslında, benim şirketlerim vergi barışı yapmıştı, benim defterleri verme mecburiyetim yoktu. Sonra düşündüm, dedim ki, tam fırsat, verelim bu defterleri, bu arkadaşlar incelesinler, böyle bir şeyin olmadığını kendi gözleriyle görsünler ve bunu da onlar tasdik etsinler istedim. Götürdük, defterlerimizi verdik.

Maliyeden müfettişler getirdiler, çok derinlemesine incelemeler yaptılar değerli arkadaşlar, didik didik ettiler. Benden mal alan müteahhitlerin karşılıklı faturalarını bile istediler, tam bir tetkik yaptılar. Onun neticesinde, o sizlere dağıtılan soruşturma komisyonu raporu kitapçığı var ya, oraya, komisyon, benim mağazamdan mal aldığını tespit ettikleri 9 tane firmanın adını yazmış. Aslında, 9 tane değil; kimisi almış 6 milyar, 5 milyar, onları bile yazmışlar; topu topu 5 tane. Bu 5 tanenin de değerli arkadaşlar, 3 tanesi, benim yıllardan beri devamlı müşterim. Komisyona faturalarını da gönderttim o firmaların; yani, 1998'de almış benim firmamdan, 1997'de almış, 1996'da almış; benim devamlı müşterim. Geriye kalıyor topu topu 2 tane. Yahu, binlerce müteahhidin içerisinde, 2 kişiyi örnek alarak bunu söylemenin mümkün olmadığını hepiniz biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bu komisyondaki arkadaşların, buraya çıkıp, her konuda kafa karıştırıcı ifadelerle söz söyleyeceklerine, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın, bu işyerlerinden deprem bölgesindeki müteahhitlere mal sattığı iddiası doğru değildir, bu arkadaşımız iftiraya uğramıştır, biz de defterleri inceledik, böyle bir şeyin olmadığını gördük demeleri, bir hakkın teslimidir. Hep suçlayarak, siyasetin arkasına saklanıp, rakiplerinizi, elinize fırsat geçirmişken iftiralara boğmak doğru değildir değerli arkadaşlar. Bunun iki taraflı olarak yapılması, bu haliyle de bir mecburiyettir; ama, komisyondaki arkadaşlarım, bu hakkı teslim etmekten kaçmışlardır.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarlara geçemedik daha; biz onu bekliyoruz.

A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Dolarlar hoşuna gitti!

AHMET YENİ (Samsun) - Bak, CHP'li milletvekili "hoşuna gitti" diyor.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye'de her şey çabuk unutuluyor. Hatırlayın, 17 Ağustos 1999'da, Türkiye bir deprem yaşadı. Biz, o zaman, daha yeni bakan olmuştuk ve o depremle Türkiye yıkıldı, bir bölgesi yıkılmadı; o depremin muhatabı milyonlarca insan oldu; onbinlerce ev yıkıldı değerli arkadaşlar, onbinlerce... Konya'da çöken bir apartmanın enkazını, altı ay evvel, AKP'li arkadaşlar birbuçuk ayda kaldırdılar. Zümrüt Apartmanı mıydı?.. Birbuçuk ayda kaldırdılar... O zaman, gazete manşetlerini hatırlayın. "Bu işin enkazı iki senede kalkmaz" diyen gazete manşetlerine karşı, o enkazı altı ayda kaldırdık.

Çabuk unutuluyor dedim. O zaman, yüzbinlerce insan dışarıda kalmıştı değerli arkadaşlar, yüzbinlerce insan... Türkiye, bugüne kadar, böyle büyük bir felaketle hiç karşılaşmadığı için, eldeki çadır stoklarına, bütün dünya ülkeleriyle yapılan temaslara rağmen, elde olanlar alınmasına rağmen, onbinlerce insan açıkta kalmıştı. Düşünün, önümüz de kıştı ve o bölge yağmurlu bir bölgeydi. Bir yandan yağmur yağıyor, bir yandan da soğuk hava etkisini gösteriyordu. Biz, o zaman, bir karar aldık, geçici barınma yapacağız dedik. 17 Ağustosta deprem oldu. Ben, 1 Eylülde prefabrike konutların takdimini yaptım. Arkasından, yerlerini bulduk, haritalarını çıkardık, buralara kalıcı altyapı yaptık, kanalizasyonunu, suyunu, elektriğini çektik ve 30 000'e yakın prefabrike konutu yaparak, yaklaşık 200 000 insanımızı oralarda barındırdık. Ben, sabah çıkıp bölgeye gidiyordum, gece dönüp gelip evimde yatıyordum. Oradaki insanların takdirini, soğukta kalmış insanların ıstırabını yakınen tanıyan biriyim.

Burada, bir sözcü arkadaş çıktı "boşu boşuna prefabrikeler yaptın" dedi. Herhalde, Yalova milletvekiliydi arkadaş...

MUHARREM İNCE (Yalova) - Anket yaptınız, ankete uymadınız!..

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşım, sen, Bursa'da, Çelik Palas Otelinde mi yatıyordun o deprem sırasında?! Sen, Bursa'da, Çelik Palas Otelinde mi yatıyordun?! Yapılan 7 000 tane prefabrikenin 7 000'i de doldu ve oralarda, fakir fukara, evi olmayan, kiracı olup evi yıkılan insanlar kaldılar. Hâlâ, prefabrike konutlarda en az 50 000 insan kalıyor. Depremin üzerinden beş sene geçti AKP'li arkadaşlar! Madem gerek yoktu, çıkarsanıza onları oralardan. Geçenlerde, çıkarmaya kalktılar, halk ayaklandı, çıkarma teşebbüsü başarısızlıkla neticelendi; hâlâ orada kalıyorlar. Çıkarsanıza!.. O, o dönemde yapılan en doğru iştir ve ilk defa, 30 Kasım denilerek, tarih verilerek, insanların önüne bir hedef konularak, devlet sözünün yerine getirildiği miladî bir tarih olarak da hafızalarda kalacaktır.

Değerli arkadaşlar, arkasından, kalıcı konutları yaptık. Kalıcı konutları, rasgele bulduğumuz yere yapmadık. Bugün, gidin, Düzce, 7 000 konutuyla, Yeni Nalbantoğlu bölgesinde 40 000 insanın yaşadığı yeni bir şehir olarak ortada. İstanbul'a giderken, yolu düşen arkadaşlar bir sapsınlar da oralara girsinler. Bir şehri, dağlık bölgeleri nakış gibi işleyerek, yeraltını yaparak, en ileri teknolojiyi kullanıp üstünü yaparak, geniş caddesi ve yollarıyla yepyeni şehirler kurduk oralarda; Bolu öyle, Sakarya öyle, Kocaeli öyle, Yalova öyle.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Yüzde 80'i boş duruyor, kimse oturmuyor Sayın Bakan.

KORAY AYDIN (Devamla) -Değerli arkadaşlar, insanlar kadirşinaslıklarını da gösterdi. Bakın, benim bakanlığım döneminde, ilkönce, o zaman Fazilet Partili olan Sakarya Belediye Başkanı bana fahrî hemşerilik beratı verdi; arkasından, Fazilet Partili olan Gölcük Belediye Başkanı bana fahrî hemşerilik beratı verdi; arkasından, Fazilet Partili olan Düzce Belediye Başkanı bana fahrî hemşerilik beratı verdi; arkasından, DSP'li olan Bolu Belediye Başkanı bana fahrî hemşerilik beratı verdi; arkasından da, Anavatan Partili olan Yalova Belediye Başkanı. Bu bölgedeki hizmetlerimizin takdiri ve gece gündüz verilen bir emeğin, o insanlar tarafından kalbî teşekkürüdür bunlar; yoksa, başka bir önemi yoktur.

MUHARREM İNCE (Yalova) - İş gördürme yöntemi!..

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, sizlere, soruşturma komisyonu kitapçık dağıttı. Bu kitapçıkta, deprem bölgesiyle ilgili hiçbir suç isnadı var mı? Şu yapılmış, bu almış diye bir satır yazı yazabilmişler mi?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Onlar kapsam dışı!

KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın Zeki Ergezen, komisyona geldi "deprem bölgesindeki işlerle ilgili hiçbir şey bulamadık, her iş çok iyi yapılmış" dedi; gazetelere yansıdı, gazete haberleri bunlar. Değerli arkadaşlar, bu da, bu işlerin yerinde ve doğru yapıldığının bir göstergesidir.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarları izah et!

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, benimle ilgili verilmiş olan soruşturma önergesiyle birlikte, mal beyanımla ilgili olarak da bir önerge verildi. Bunun da, benimle ilgili daha önce bir soruşturma komisyonu kurulduğu için, ikinci defa açılmasından farklı kılmak amacıyla verildiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, benim vermiş olduğum mal beyanlarım komisyonun elinde; onları ben yazdım, hepsinin altında benim imzam var, ben, onların hesabını kuruşuna kadar veririm, ondan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Değerli arkadaşlar, benimle ilgili, soruşturma komisyonundaki isnat, benim 1999'da verdiğim mal beyanım ve ondan sonra 2002, 2003, bir de komisyona verdiğim 2004 yılındaki malvarlıklarıyla sınırlıdır. Komisyon, inceledi, bunlar arasında bir fark olmadığını, bütün her şeyin örtüştüğünü gördüğü için, baktı ki, buradan bir netice alamayacağız, nasıl kafa karıştırırız; gittiler taa 1995 yılına. 1995 yılındaki mal beyanımla 1999'u karşılaştırmaya çalışarak kafa karıştırma yöntemini seçti kendisine.

Değerli arkadaşlar, ben, aslında, isnatla sınırlıyım, bunları burada söylemek mecburiyetinde değilim; ama, kamuoyunun bilmesi bakımından ilaveten, artı olarak söyleyeceğim. Benim 1995 yılında verdiğim mal beyanımda, Dikmen Yıldız'da şahsıma ait olan 9 parseldeki 45 konut ve 22 işyerinden olan yap-sat karşılığı yapılmış bir sözleşme benim tarafımdan  mal beyanıma yazılmıştır.

Değerli arkadaşlar, ben, bu işi 9 Aralık 1993'te aldım. 9 Aralık 1993'te noterden kat karşılığı anlaşmasını kat malikleriyle yaptım. 9 Aralık 1993... 1995'teki mal beyanımda da bunu gösterdim. Sonra, milletvekili olmadığım bir dönem, 1995-1999 arası, planlarını çizdirip yapımına başladığım bu yerlerden 1997'de, 1998'de, yine Dikmen'de yaptığım 32 daireli bir inşaattan   -ki, o da gene 1995 mal beyanımda var- sattığım 8 daire, bir de, bu, demin bahsettiğim yerde 9 blok olup 6 bloğunda inşaat yaptığım yerlerden de 14 dilimini sattım. 14, 8 daha ne yapar; 22. 22 daire ve işyeri, dükkân.

Buralardan aldığım paraları da getirdim 1999'daki mal beyanıma yazdım. Şimdi, komisyon diyor ki, bunları nereden yazdın? Yahu, ben, komisyonda size anlatmadım mı, bu 22 yerden, sattığım yerden bunları aldım diye. Niye burada bunları kullanmıyorsunuz da, kamuoyunu tek taraflı yönlendirmeye çalışıyorsunuz?!

Kafanıza koydunuz, Yüce Divana gönderecekseniz gönderin. Ben, bunları, size, savunma olarak da yapmıyorum burada. Bizim veremeyecek hesabımız yok. Gideceğiz, hesabımızı verip geleceğiz. Siz, hesap vermeyenlerle de sonra görüşeceğiz, o hesap vermekten kaçanlarla. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar...

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarlara, dolarlara gel.

KORAY AYDIN (Devamla)- Senin dolar bağımlılığın var; anlaşıldı zaten. Senin dolar bağımlılığın var. Hangi yeşil sermayeyi temsil ediyorsun, ona bir bakmak lazım senin. Senin de yakında Almanya'da ve yurt dışında dolandırdıkların çıkar piyasaya.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, böyle bir şeyim yok benim.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, bu kadar izahı yaptık, biz, komisyondaki ve Komisyon Başkanı arkadaşımızı bir türlü ikna edemedik, ikna olmuyor arkadaşımız. Düşündüm taşındım, ben bunu... Çok açık, yani, bunun anlaşılmaması için insanın ya matematik bilmiyor olması lazım ya da art niyetli olması lazım. Yahu, ben bu kadar anlattım da, bu arkadaşlar niye ikna olmuyorlar diye düşündüm, taşındım, sonra buldum.

Değerli arkadaşlar, ben, bu mal beyanımı çocuklarımın sünnetinde gelen altınlarla izah etseydim, o arkadaşlar bu işi çok iyi anlardı! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Anlamamalarının arkasında yatan, benim mal beyanımı, çocuklarımın sünnetinde takılan altınlarla izah etmememdir!

Ben, Ankara'da, tam 544 tane daire yaptım, tam 544 tane daire. Oralardan kazandığım paralarla o işlerimi yaptım. Şimdi, bir şey bulamadılar ya, kafa karıştıracaklar... İstanbul'da benim kız kardeşimin kocası var. Değerli arkadaşlar, bu arkadaşım, Mekan yataklarının sahibi Metin Kaya Çağlayan'ın oğludur. Metin Kaya Çağlayan, biliyorsunuz, medyatik bir kişidir, Türkiye'nin en büyük arazi zengini olarak, sık sık televizyon kanallarına çıkan, konuşan ve Türk kamuoyunun da yakından tanıdığı bir isimdir. Onun oğlu, hesabındaki -hesap da çok eskiden geliyor- 800 000 doları bozdurmuş, bankaya yatırmış; ondan sonra da, repoda kullanmış, hisse senedi almış, satmış, büyümüş, büyümüş, büyümüş; iki sene sonra, bu, 2 trilyon 130 milyar lira olmuş... Bunu yakalamışlar; bunu burada söylüyor. Niye söylüyorsun bunu?! Sayın Komisyon Başkanı, ayıp değil mi?! Senin kayınbiraderinin bankada bir parası varsa, seni ilgilendirir mi?! Sen de bir sanayicisin, sen de bir işadamısın! Böyle kafa karıştırmaya... Saldıracaksan, direkt saldır. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Sen saldırıyorsun.

KORAY AYDIN (Devamla)- Sen, eğer, Yüce Divana gönderme kararını tepeden aldıysan, onu bana mertçe yap, böyle yollara sapmana gerek yok.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Miting meydanlarında değiliz, Genel Kuruldayız.

KORAY AYDIN (Devamla) - Biz, zaten, hesap vermekten kaçan insanlar değiliz. Biz, hesap verebileceğimizi, bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ederek göstermiş insanlarız. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Koray, lütfen, savunmaya devam edin.

Arkadaşlar, lütfen, hatibe müdahale etmeyelim.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, oraya ne yazdıysam ben yazdım. Hiçbiri izaha muhtaç değildir, hepsinin izahı vardır. Cenabı Allah nasip edecek, biz o izahı yapacağız. "Halka gidin" dedi ya, değerli arkadaş burada bağırıyordu. Halkın bağrında siyasetin nasıl yapıldığını o zaman göreceksiniz! Bu boş şeylerinizi meydan meydan gezip, halka anlatmak da bizim boynumuzun borcudur.

SONER AKSOY (Kütahya) - Biz 3 Kasımda gördük, siz neredeydiniz?

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, buradaki komisyon üyesi arkadaşlar bir sürü şey anlattılar. Şimdi, bakın, İstanbul Bayındırlık Müdürlüğü ihale yaptı değerli arkadaşlar, Sayın Zeki Ergezen yaptı. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar, iyi dinleyin; yani, muhalefette eksikleriniz var. (CHP sıralarından gürültüler)

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Bizim işimize karışma.

KORAY AYDIN (Devamla) - Gitmiyorsunuz üzerlerine.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, 19 grup iş, teklifler verilmiş. En düşük teklifi verenler ile ihaleyi verdikleri kişiler arasında tam 28 trilyon lira fark var; yani, işin keşif toplamı 88 trilyon lira, en düşük teklifi verenlerin rakamı 60 trilyon lira, onların işi verdikleri kişilerle bunlar arasında tam 28 trilyon lira fark var.

Değerli arkadaşlar, bunu nasıl yaptılar biliyor musunuz; İhale Kanununda bir madde var "en düşük teklif sorgulanır" şeklinde. O zaman iyi niyetle oraya yazılmış, maceracı insanların elenmesi amacıyla oraya yazılmış bir madde. Bu arkadaşlar "en düşük teklif sorgulanır" maddesini sorgulamışlar, sorgulamışlar, işi, gelmiş 32 nci sıradaki almış; işi, gelmiş 27 nci sıradaki almış; işi, gelmiş 25 inci sıradaki almış; yani, işi kime vermek istiyorsa, oraya kadar sorgulamış. 27 nci sıradakiyle 26 ncı sıradaki arasında da doğru dürüst fark yok, diyelim 3 milyar liralık fark var; neyi kıyas aldın da ona verdin, izahı yok.

AHMET YENİ (Samsun) - Kendi dolarlarının hesabını yap.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, Sayın Bakanımız bir de Erzurum'da ihaleler yaptı. Değerli arkadaşlar, Erzurum'da yaptığı ihalelerin hepsi davet usulü, hepsini davet usulü yapmış. Şimdi, Komisyon Başkanını dinledim, geldi burada diyor ki: "Sayın Koray Aydın döneminde ihalelere 9 kişi, 10 kişi katılıyordu; düşük sayıda insanları katarak rekabeti ortadan kaldırmış." Değerli arkadaşlar, bakın şimdi Sayın Zeki Ergezen'in ihalelerine: 5 kişi çağırmış, 6 kişi çağırmış, 4 kişi çağırmış, 2'si iptal; yani, 2 kişinin verdiği teklifle ihale gerçekleşmiş. Hepsi böyle; 5 firma, 6 firma, 7 firma, en fazla verilen 7 firma, hepsinde de 2 tane, 3 tane iptal var; yani, ihaleyi alan firmalar, katılıp, teklif veren 2 firma, 3 firma, maksimum 4 firma. İşte, listesi burada, isteyene veririm.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Komisyon Başkanına soruyorum: Sayın Başkan, bu yolsuzluk mu oldu? Sayın Zeki Ergezen yolsuzluk mu yaptı? Yani, sizin ifadenizle, biz, yolsuzluk yaptıysak, Sayın Zeki Ergezen de, o zaman, katmerli yolsuzluk yaptı. Bunun başka izahı var mı? Anlatımınızdan, takdim ediş tarzınızdan, bundan başka bir sonuç çıkar mı; çıkmaz.

Bakın, Millî Eğitim Bakanlığı ihale yaptı; bu, çok yakında oldu; 400 trilyonluk bir ihale. 379 trilyon lira, işlerin keşiflerinin ilk rakamları, müteahhitler kırmış, kıranların fiyatları 283 trilyon lira, arada tam 86 trilyon lira fark var.

Değerli arkadaşlar, en düşük teklif veren arkadaşlarla ben görüşüyorum, en düşük teklif verenler bile, bu işten çok ciddî para kazanacaklar. Hep şişirilmiş rakamlar, çok iyi para kazanacaklar. Vermediler oralara; yine, bu "en düşük teklif sorgulanır" yönteminden hareketle, işi 19 uncu, 25 inci, 32 nci, 35 inci sıradaki firmalara verdiler. Sorgulaya sorgulaya yoruldular, taa 35 inci sıraya gelinceye kadar. Bütün müteahhitler ayaklandı. Hürriyet Gazetesinde Yalçın Bayar tam 6 gün üst üste "Millî Eğitim 1, Millî Eğitim 2, Millî Eğitim 5, Millî Eğitim 6" diye yazı yazdı. Şimdi, bütün müteahhitler mahkemelere gidiyorlar; ama, bunlar, onayladılar. Bu kadar yazıya, bu kadar gürültüye, bu kadar çıkan pis kokuya rağmen, bunu onayladılar ve onaylayınca... Gazete haberleri elimde; ama, teferruata girmek istemiyorum. Sayın Millî Eğitim Bakanının yakın arkadaşlarının firmalarına kadar hep gazetelerde isimleri çıktı; hep AKP çevresinden, onların büyükşehirlerde kazandığı tecrübeden dolayı kayırdıkları firmaların listeleri çıktı. Hepsi orada...

Değerli arkadaşlar, yasaklı firmaya bile davetiye gönderdiler. Burada ismi var, firmayı deşifre etmeyeceğim. Yasaklı firmaya bile davetiye gönderdiler. Aynı kişinin...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ)- Siz de gönderdiniz.

KORAY AYDIN (Devamla)- Biz de gönderdiysek, sen de bul çıkar, söyle.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bayındırlık Bakanı, Eskişehir'e atadığı Bayındırlık İl Müdürünü müteahhitlik yaptığı için soruşturmaya aldı şimdi. Kendi atadı müteahhidi. Emekli olmuş kişi, inşaat firması kurmuş, müteahhitlik yapıyor. Aldı oradan onu, Bayındırlık İl Müdürü yaptı. Adam tam gaz devam müteahhitliğe... Hem Bayındırlık İl Müdürü hem müteahhitlik devam ediyor.

ALİ RIZA BODUR (İzmir)- Yakışır!.. Yakışır!..

KORAY AYDIN (Devamla)- Sonra, Eskişehir'de gazetelerin hepsi bunu manşetlere taşıdı. Kendisi de soruşturma açtı. Şu anda soruşturma heyeti orada.

YEKTA HAYDAROĞLU (Van)- Yalan konuşuyorsun.

KORAY AYDIN (Devamla)- Niye yalan olsun?

Değerli arkadaşlar...

YEKTA HAYDAROĞLU (Van)- Yalan konuşuyorsun.

KORAY AYDIN (Devamla)- Soruşturmasını yapsın bakalım. Yalan mı doğru mu, çıkar ortaya. Sonra da açığa alacak onu. Doğru, sonra da açığa alacak. O soruşturmayı durup dururken açmadı oraya; açığa almak için yaptı.

AHMET YENİ (Samsun)- Kendi hesabınızı verin de...

KORAY AYDIN (Devamla)- Değerli arkadaşlar, bir de, bölünmüş yol komedisiyle karşı karşıyayız. Tam bir komedi.

AHMET YENİ (Samsun)- Dolarların hesabını bekliyoruz.

KORAY AYDIN (Devamla)- Yemin ediyorum, ileride fıkralar yazılırken, bu bölünmüş yolla ilgili karşınıza en az 500 fıkra çıkacak, en az 500 fıkra çıkacak. Yahu, delik deşik oldu yollar, delik deşik oldu yollar, bir daha yama. Bir ay sonra gene delik deşik, bir yama daha, bir yama daha, bir yama daha... Astarından pahalıya geldi. Yama atarak da yorulacaklar. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, Sabah Gazetesi bunu manşetten haber olarak verdi de, Sayın Bayındırlık Bakanı Zeki Ezgezen "özür dilerim" demedi mi? Niye bağırıyorsun olduğun yerde? Özür diledi "hatamı kabul ediyorum" dedi. Yani, onun hatasını kabul ettiği bir konuda senin oradan bağırmana ne gerek var?!

AHMET YENİ (Samsun)- Hesabınızı bekliyoruz.

KORAY AYDIN (Devamla)- Yani, milletin parasını çarçur ettiyseniz, gün gelecek, sizi buraya getiren çoğunluk, başkalarını da getirecek, bunun hesabı o zaman sizden sorulacak; sanmayın ki, sorulmayacak.

AHMET YENİ (Samsun)- Siz kendinizi savunun.

KORAY AYDIN (Devamla) - Bu açtığınız yollardan sizler de geçerek buralara geleceksiniz.

BAŞKAN - Sayın Aydın, bakın, sataşma yoluna gidiyorsunuz. Siz, savunmanıza dönün. Rica ediyorum...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Rahat olun Sayın Bakan; biz hesabımızı bugün de veririz, yarın da veririz. Rahat olun; siz, kendi hesabınızı verin.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir yandan da toplukonut atağı devam ediyor. 100 000 konut yapılacak ya, plansız, programsız toplukonut atağı bir yandan devam ediyor.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Bakan, biz hesabımızı veririz.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, plansız, yine, şova yönelik... Bakın, Bitlis'in Rehva düzlüğünde, 285 tane konut yapıldı.

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını verin!

KORAY AYDIN (Devamla) - Altyapısı yok, elektriği yok, fosseptik yoluyla kanalizasyonunu halletmişler. Satışa çıkardıkları bu konutlara da 3 kişi müracaat etti, 3 kişi!.. Bitlis-Tatvan'daki öyle, Urfa birinci etapta yaptıkları aynı; hemen hepsi aynı durumda. Demek, devletin verdiği imkânı bu şekilde...

(Başkan tarafından hatibin mikrofonu kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın, mikrofonu kapatıyorum.

Siz, burada, savunma yapmıyorsunuz, hakarete varan çirkin iddialarda bulunuyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Eğer, bu kürsünün önemine binaen son sözlerinizi savunma olarak söyleyecekseniz mikrofonu açacağım; aksi taktirde, 66 ncı maddeyi uyguluyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Savunma yapıyor.

BAŞKAN - Buyurun, savunmanızı yapın.

KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, bir de zincir gönderelim de, bir de beni zincirleyin bari! (AK Parti sıralarından gürültüler, "Ne alakası var" sesleri) Böyle bir usul yok burada. Benim savunma hakkımı burada kısıtlayamaz!

BAŞKAN - Sayın Aydın, burası, kürsü, savunma için size tahsis edilmiştir, bu imkân verilmiştir. Başka partilere hakaret, kişilere, bakanlara hakaret edemezsiniz.

KORAY AYDIN (Devamla) - Bunlar konuşulacak ki, gerçekler ortaya çıksın. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Aydın, savunmanızı yapıyor musunuz yapmıyor musunuz?

KORAY AYDIN (Devamla) - Savunmamı yapıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, o zaman, esasa geçin.

Sayın milletvekilleri, sizi de özellikle ikaz ediyorum; Sayın Hatibe sataşma, yeni bir sataşmaya sebep oluyor. İktidar olarak da, lütfen, buna dikkat edelim arkadaşlar.

Buyurun; ama, savunma sadedinde konuşmanıza devam edin.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, kim sataşıyor; kimsenin sataştığı yok.

KORAY AYDIN (Devamla) - Bugünkü AKP İktidarı, değerli arkadaşlar, hazıra konmuş bir iktidardır. Hazıra kondu bunlar... (AK Parti sıralarından gürültüler)

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Ne alakası var!

AHMET YENİ (Samsun) - Dolarların hesabını ver, dolarların!..

RECEP GARİP (Adana) - Kim oluyorsun sen!.. O kürsü sana kendini savunman için verildi!..

BAŞKAN - Buyurun, savunmanıza devam edin...

KORAY AYDIN (Devamla) - Belki de döveceksin beni öyle mi sayın milletvekili?!

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - MHP'liler burada silah çekip adam...

RECEP GARİP (Adana) - Kendini müdafaa et, kürsüde o söz, kendini savunman için verildi!

KORAY AYDIN (Devamla) - Belki de döversin beni! Öyle... Sen çok sert birine benziyorsun! (AK Parti sıralarından gürültüler)

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Eski Meclis değil burası!..

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, bakın, hatibin ne dediğini anlayamıyorum... Hatibin ne dediğini anlayamıyorum, arkadaşlar, lütfen.. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Kendi hesabınızı verin, kendi!..

ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz hesabımızı veririz zamanı geldiğinde; siz hesabınızı verin, sıra sizde. Şu anda hesap sırası sizin.

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu söylediklerim, gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olacak hususlardır. Bunlar konuşulacak ki, gerçekler ortaya çıksın. Bunların konuşulmasından niye rahatsız oluyorsunuz! Yani, sizin o kadar asılsız, astarsız, hiçbir mesnedi olmayan suçlamalarınıza -her şey de elinizde- biz katlanıyoruz da siz bu kadarcığına bile tahammül edemiyorsunuz.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Cevap vereceksin, cevap!

BAŞKAN - Sayın Aydın, işte, asılsız suçlamalar varsa, siz, onlara cevap verin; ama, bunun ötesinde itham, iddia ve isnatlarda bulunma yoluna gitmeyin, bu Meclisin mehabetine uygun bir konuşma yapmanızı rica ediyorum. Siz, kendiniz, iddialara karşı cevabınızı verin.

Arkadaşlar, sizden de rica ediyorum, sükûneti muhafaza edin...

KORAY AYDIN (Devamla) - Sayın Başkan, sen, bu şekilde davranacaksan, o zaman mikrofonu kapat, ben de selamlayıp ayrılayım buradan!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - "Sen" ne demek! Sen, nasıl bakanlık yaptın?! Ne demek "sen"?!

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz biliyorsunuz ki, bu makama "sen" diye hitap etmek gibi, saygıyı aşan bir tavırda bulunamazsınız. Son sözlerinizi alıyorum ve 66 ncı maddeyi uyguluyorum üzülerek. (CHP sıralarından gürültüler)

(Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın kürsüyü terk etti)

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen gitmeyin, 66 ncı maddeyi uygulamak istiyorum... Gitmeyin efendim... (CHP sıralarından "savunma hakkı var" sesleri)

Sayın milletvekilleri... (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, savunmayı engelleyemezsiniz; oylamaya sunun.

BAŞKAN - Efendim, uygulayacağım işte, o maddeyi oylarınıza sunacağım...

Sayın milletvekilleri, her ne kadar Bakan kürsüyü terk etmiş ise de, ben, 66 ncı maddeyi uygulayarak Genel Kurulun kararını almak üzereyken, Sayın Bakan, bu bildirimim üzerine, görüyorsunuz ki, kürsüyü terk etmiştir. Kürsü açıktır...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Siz terk ettirdiniz!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, şu anda bir eylem yapmaya, oylama yapmaya gerek yok.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Ne demek Sayın Başkan!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Ben oy vereceğim, vicdanî sorumluluğum var; savunmaya engel oluyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, engel olmuyorum. Olmuyorum efendim, engel olmuyorum... 

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Soruşturmayı siz yaptırıyorsunuz, kendinize hakaret ettiriyorsunuz!

(CHP sıralarından "Sayın Başkan, savunmayı engelleyemezsiniz" sesleri)

BAŞKAN - Efendim, biz engel olmadık. Efendim, defaatle...

İSMET ATALAY (İstanbul) - Siz terk ettirdiniz Sayın Başkan!

BAŞKAN- Kürsüyü o terk etmiştir.

Efendim, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.15

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

670 sıra sayılı Meclis  Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/8) (S. Sayısı: 670) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, soruşturma komisyonu raporu üzerindeki müzakerelerde, Sayın Bakanın, ilgili bakanın, eski bakanın, başbakanın savunması süresizdir.

Bu çerçevede, Sayın Bayındırlık eski Bakanı Koray Aydın, davet üzerine Genel Kurulumuza katılmış, kendi talebiyle savunmasına başlamıştır.

Daha önceki oturumda, bildiğiniz gibi, savunma sadedinde konuşma yapan Sayın Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'a, savunma sınırlarını aşarak yapmakta olduğu konuşma sebebiyle, İçtüzüğümüzün 66 ncı maddesi hükümleri olan, konuya gelmeyen milletvekilini ikaz babında hatırlatmada bulunduğum sırada, Sayın Bakan, eski Bakan, bu ikazım sırasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Makamına da ayrıca "sen" diye hitap etmek suretiyle bir tavır koyarak, kürsüde mikrofonun açık ve konuşmanın devam ettiği bir sırada, benim kendilerine 66 ncı maddeyi hatırlatmak üzere ikazda bulunduğum sırada, kürsüden ayrılmıştır. (CHP sıralarından “öyle olmadı” sesleri) Savunma kutsaldır ve Sayın Bakanın... (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Siz sözünü kestiniz, mikrofonu kapattınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Bakanın konuşması da süresizdir.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sözünü kestiniz!

A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Gönderdiniz!

BAŞKAN - Bu çerçevede, kendilerini, savunma yapmak üzere, tekrar kürsüye davet ediyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Savunma hakkım kapatıldı iddiasıyla gitti efendim.

BAŞKAN - Gelebileceği süre kadar elbette kendisini bekleyeceğim.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, tekrarlayın.

BAŞKAN - Görevli arkadaşlarımız Sayın eski Bakana bilgi versinler; gereği kadar bekliyorum efendim. Savunmalarını, yine İçtüzük çerçevesinde bu Genel Kurulda yapmaya devam edeceklerdir.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, bulunduğum yerden kısa bir açıklama yapabilir miyim?

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, usul hakkında söz istiyor...

BAŞKAN - Açıklama mı yapmak istiyorsunuz?

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Evet efendim.

BAŞKAN - Yerinizden, buyurun.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, ilk defa, bir yeni durumla karşılaşıyoruz. Hakkında soruşturma komisyonu raporunun tartışıldığı bir aşamada, savunma hakkını kullanmak üzere söz alan eski Bakan Koray Aydın, savunmasını, bu duruma göre tamamlayamamış bulunuyor. Nitekim, siz de zaten, biraz evvel  oturumu açarken, savunmasına devam etmek üzere kendisini davet ediyorum dediğiniz için, Meclise de ara verildiği için, kendisinin bu toplantıya katılamayış sebebi de kesin olarak tarafımızdan bilinmediğine göre, kendisinin de yeniden bir söz alabilme şansı olup olmadığı konusunda kesin bir kanaate sahip olmaması için de çeşitli nedenlerin bulunduğunu dikkate alırsak, Yüce Mahkemede konu tartışılırken, ilgili Bakanın savunma hakkını sonuna kadar kullanamadığı gibi bir durum söz konusu olabilir ve böylece de, bu gerekçeyle de, bu davayla ilgili olumsuz bir sonuç ortaya çıkabilir; yeniden, Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edilmesi gibi bir tehlike söz konusu olabilir. O nedenle, bu konuyu yeniden değerlendirerek, ilgilinin savunmasına devam etmesi için kendisine bir tebligat yapılıp, bir süre verip, o sürede savunmasını tamamlamasını sağlamak, sanıyorum, bu işi tamamlamak için gerekli prosedürdür.

Buna uygun davranmanıza, Meclisin kararları üzerinde sonradan olumsuz değerlendirme yapılmasını önlemek açısından gerek duyuyorum; bunu, bu çerçevede, takdirlerinize sunuyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Şimdi, AK Parti Grup Başkanvekili de bu konuda görüşünü bildirecek.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi, Değerli Grup Başkanvekilimiz, tabiî, bir tedbir mahiyetinde bir yaklaşımla bir yorum yaptılar; ama, İçtüzük ve Meclis uygulamaları açısından, yönetimin tavrında bir endişeleri varsa oylamaya gidilebilir. Değilse; ki, siz kürsüden ayrılmasını istemediniz, sözünü kesmediniz; dolayısıyla... (CHP sıralarından "kesti, kesti" sesleri)

Efendim, değerli arkadaşlar, lütfen dikkat buyurun; ben, sonuna kadar dikkat ettim, o mikrofonlar açıktı. Arkadaşımız, sadece, tepkisel olarak bir yaklaşımla, Genel Kurula bile bir saygı ifadesi kullanmaksızın terk edip gitti. Dolayısıyla, biz, yönetim olarak, Başkanlığın uygulamasında aykırı bir durum görmüyoruz. Zaten, yeterince savunma yapılmıştır. İlave varsa, söyleyecekleri için de yönetim aynı fırsatı vermiştir. Dolayısıyla, Yüce Divan açısından, mahkeme açısından, böyle, usul yönünden bir yaklaşımla, bu işin yapılmadığı gibi bir kanaatin ortaya çıkması mümkün değildir. Müteaddit defalar ikaz edilmiştir, konuya gelmesi, savunma yapması, saldırmak yerine savunmayı tercih etmesi ifade edilmiştir.

Sonuç itibariyle, kanaatimiz odur ki, Başkanlığın tutumu bu işi engellemeye dönük olmamıştır, sadece, Sayın Bakan, galiba yeterli görmüş, biraz da tepkisel bir tavırla savunmayı yapmaktan veyahut da tamamlayıp ayrıldığı kanaatiyle ayrılmıştır. Onun için, şu an itibariyle, kafalarımızı karıştıracak, bir yanlış yaptığımız noktasında herhangi bir istifhamın bulunmasına mahal yoktur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Yarın dönerse?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, eğer oylamaya geçecekseniz, 63 üncü maddeye göre söz istiyorum, oylamadan önce.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oylamaya geçilir mi efendim, ihtiyaç yok oylamaya.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Soruşturma Komisyonu raporunun oylamasından söz ediliyor; anlamıyorsunuz.

BAŞKAN - Arkadaşlar, beni dinler misiniz... Grup Başkanvekillerine rica ediyorum, beni dinler misiniz...

Ben, Başkanlığın kanaat ve kararını açıklıyorum: Burada, şu veya bu sebeple terk ederek, Meclis içerisinde belki bir yerde, bizim bu çalışmalarımızı, elbette ki kendisiyle de çok yakın ilgili olduğu için takip eden Sayın Koray Aydın'a, savunmasına devam edebilme imkânı vermek üzere Genel Kurula 15 dakika ara veriyorum ve kendisini davet ediyorum.

 

Kapanma Saati: 21.25


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.52

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15 inci Birleşiminin  Dördüncü Oturumunu açıyorum.

670 sıra sayılı Meclis  Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/8) (S. Sayısı: 670) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon yerinde.

Sayın milletvekilleri, Anayasanın 100 üncü maddesi, soruşturma komisyonu raporlarının, dağıtılmasından itibaren, on gün içerisinde Genel Kurulda görüşülmesini amir hüküm olarak belirlemiştir. Bu çerçevede, bugünkü görüşmemiz de son gündür.

Bildiğiniz gibi, Sayın Bayındırlık ve İskân eski Bakanı, savunma yapma talebi üzerine, Genel Kurulumuza teşrif etmiş ve savunmasını genel manada yapmıştır. Bu çerçeve içerisinde -ki, 66 ncı madde çerçevesinde- savunma sadedinde konuşması noktasında kendisine zaman zaman yaptığımız ikazlar zabıtlarda belli olduğu gibi, Genel Kurulumuzun da bilgileri dahilindedir.

Son olarak, kendisinin, yine, savunma çerçevesinin dışına çıkarak, Genel Kurulun mehabetine uygun olmayan bir üslupla konuşmaya devam etmesi üzerine, kendisini, 66 ncı madde çerçevesinde, yeniden savunmaya ve kendisi hakkındaki iddia ve ithamlara cevap vermeye davet ettiğimiz bir sırada, kendisi kürsüyü terk etmiştir. Bununla ilgili Meclis zabıtlarını getirttim, Yüce Heyetinize önce okuyacağım, ondan sonra Başkanlığın bundan sonraki yapacağı işlemler ve kararını da arz edeceğim.

Ben kendisine ricada bulunuyorum: "Sayın Aydın, işte, asılsız suçlamalar varsa, siz, onlara cevap verin; ama, bunun ötesinde itham, iddia ve isnatlarda bulunma yoluna gitmeyin, bu Meclisin mehabetine uygun bir konuşma yapmanızı rica ediyorum. Siz, kendiniz, iddialara karşı cevabınızı verin."

Ayrıca Genel Kurula da rica ediyorum: "Arkadaşlar, sizden de rica ediyorum, sükûneti muhafaza edin..."

Bakınız, Koray Aydın'ın cevabı ve konuşması:

"Sayın Başkan, sen, bu şekilde davranacaksan, o zaman mikrofonu kapat, ben de selamlayıp ayrılayım buradan!..

(...)

Başkan - Sayın Bakan, lütfen gitmeyin, 66 ncı maddeyi uygulamak istiyorum... Gitmeyin efendim...

Sayın milletvekilleri...

Ali Rıza Bodur (İzmir) - Sayın Başkan, savunmayı engelleyemezsiniz; oylamaya sunun."

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Benim "oylamaya sunun" diye bir sözüm olmadı.

BAŞKAN - "Başkan - Efendim, uygulayacağım işte, o maddeyi oylarınıza sunacağım...

Sayın milletvekilleri, her ne kadar Bakan kürsüyü terk etmiş ise de, ben, 66 ncı maddeyi uygulayarak, Genel Kurulun kararını almak üzereyken, Sayın Bakan, bu bildirimim üzerine, görüyorsunuz ki, kürsüyü terk etmiştir. Kürsü açıktır..."

Evet, tutanak bu.

Sayın milletvekilleri, bütün bunlara rağmen, ben, oturuma ara vermek suretiyle, kendisinin, eğer devam etmek istiyorsa, savunmasına devam etmesi için oturuma ara verdim, bekledim; tekrar kendisini davet ettim ve gereği kadar da, kürsüye gelmesi hususunda zaman verdim. Bütün bunlara rağmen, Sayın eski Bakan kürsüye gelmedi. Ben, ikinci bir defa 15 dakika ara verdim malumunuz olduğu gibi; ama, bu 15 dakika arayı da uzatarak, aşağı yukarı yarım saate yakın bir süre bekleyip, takip ettiğimiz halde, şu anda, oturumu tekrar açıyorum ve bu süre içerisinde, malumunuz olduğu gibi, bir sayın eski bakanın ve parlamenterin kendisiyle ilgili bir soruşturma müzakeresinin devam ettiği bu Genel Kurulu takip etmemesi, gelişmelerden haberdar olmaması da mümkün değildir ve hukukun genel prensibi de, bir hakkın suiistimalini de, hiçbir yasa kabul etmez ve kendisine bu konuda bir imkân vermez.

Bu çerçevede, ben, Sayın Bakanı... (CHP sıralarından gürültüler)

Lütfen arkadaşlar...

Sayın Bayındırlık ve İskân eski Bakanını, yeniden, eğer ilave edecek bir savunması varsa, ilave edecek bir sözü varsa, kürsüyü ve mikrofonu açıyorum, kendisini yeniden Genel Kurula davet ediyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, tutanağı düzeltmenizi talep ediyorum. Ben, size "oy verirken vicdanî kanaatimizi oluşturacak savunma hakkını engellediniz" dedim, "oylamaya geçin" demedim efendim.

BAŞKAN - Efendim, bu zaptı ben yazmadım.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Öyle düzeltin.

BAŞKAN - Evet, Sayın eski Bakanı bekliyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, zaten 10 günlük süre var Anayasa gereği; 10 uncu gün ve son gün.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gördüğünüz gibi, şu ana kadar, Sayın Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın Genel Kurula teşrif etmemiştir.

Bu çerçevede, Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Komisyon raporunda, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın Yüce Divana sevki istenilmektedir.

Şimdi, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın'ın Yüce Divana sevkini isteyen Komisyon raporunu oylarınıza sunacağım.

Sayın milletvekilleri, Anayasanın 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında "Yüce Divana sevk kararı ancak üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla alınır" hükmü, İçtüzüğün 112 nci maddesinin altıncı fıkrasında da "Yüce Divana sevk kararı ancak üye tamsayısının salt çoğunluğuyla alınır" hükmü yer almaktadır.

Bu nedenle, oylamayı gizli oylama şeklinde yapacağız ve raporun kabul edilmesi için 276 kabul oyu arayacağız.

Toplantı yetersayısı olmak kaydıyla, gizli oylamada kabul oyu 276'nın altında olduğu takdirde, Yüce Divana sevk kabul edilmemiş olacaktır.

Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:

Komisyon ve hükümet sıralarında yer alan Kâtip Üyelerden komisyon sırasındaki iki Kâtip Üye, sırayla -okuduğum iller dahil- Adana'dan başlayarak Denizli'ye ve Diyarbakır'dan İstanbul'a kadar, hükümet sırasındaki iki Kâtip Üye ise, İzmir'den Mardin'e ve Mersin'den Zonguldak'a kadar, adı okunan milletvekiline biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.

Milletvekilleri, belirlenmiş bulunan bu yerlerin dışında başka bir yerden zarf ve pul alamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.

Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul -yani, Yüce Divana sevk- kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.

Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahara, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.

Efendim, ismini işaretletmeyen hiçbir milletvekiline oy kullandırmayacağız. Lütfen, arkadaşlarımız, Kâtip Üyelerimiz ve ilgili görevliler hassas davransınlar.

Oy verme işlemini Adana İlinden başlatıyorum.

(Oyların toplanılmasına başlandı)

Abdullah Torun...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bundan sonra ikinci bir raporumuz daha var; onun da prosedürü burada uygulanacak. İkinci bir oylamamız daha var. Hiçbir milletvekilimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonundan ayrılmasın.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

Hakkı Akalın...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakınız, bir defa daha açıklıyorum. Bundan sonra Sayın Yaşar Topçu ile ilgili bir rapor vardır, o müzakere edilip oylanacaktır. Onun da son günü; eğer oylayamazsak düşüyor. Bunu da bilmenizi rica ediyorum.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

Bülent Arınç...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek yerine; Millî Savunma Bakanımız Sayın Vecdi Gönül, yurtdışında bulunan İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu'nun yerine; Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım, Maliye Bakanımız Sayın Kemal Unakıtan yerine vekâleten oy kullanacaklardır.

Arz ederim.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu oylamadan sonra da ikinci bir soruşturma komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız. Onu, bir defa daha arkadaşlarımıza hatırlatmış oluyorum.

Oyunu kullanmayan arkadaşımız var mı? Yok

Oy verme işlemi tamamlanmıştır.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımına başlanıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasnif heyeti tasnife devam ederken, biz, 2 nci sırada yer alan, Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Usul yönünden mi efendim?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım; şimdi görüşeceğimiz soruşturma önergesinde suçlanan Sayın Yaşar Topçu, sağlık nedeniyle almış olduğu raporu Meclis Başkanlığımıza göndermiştir. Raporu, Meclis Başkanlığımız tarafından alınmış; kendisine, Anayasanın 100 üncü maddesinin emri olarak, 10 gün süre içinde ancak bu görüşülür, bu süre bugün son gündür, mutlaka görüşmeliyiz diye bir ret cevabı verilmiştir.

Muhterem milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, savunma hakkı kutsal bir haktır ve savunma hakkı son derece önemli bir haktır. Bu arkadaşımız bugün sağlık nedeniyle savunmasını yapamayacaktır. Her ne kadar, Anayasamızın 100 üncü maddesi ve İçtüzüğümüz bunu yazılı olarak emrediyorsa da, bu kadar önemli bir konuda hastalığını tevsik etmiş olan bir arkadaşımızın kendisini müdafaa edebilmesi için ille yazılı kuralı aramamamız lazım; ben bu kanaatteyim. Kendisine, savunma için, savunmasını yapabilmesi için bir süre tanınmasını talep ediyorum. O arkadaşımız, hiç olmazsa, gelsin, burada savunmasını yapsın. Uzun bir süre süreceğini de tahmin etmiyorum.

Yüce Meclisin ve Değerli Başkanımın takdirine arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güney.

Sayın milletvekilleri, Değerli Milletvekili Arkadaşımızın ifade ettiği konuda, Sayın Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu, Meclis Başkanlığımıza 8.11.2004 tarihinde bir dilekçeyle başvurmuştur, süre istemiştir ve ekine de raporunu koymuştur. Meclis Başkanlığımızın 9.11.2004 tarihli cevabı kendisine de tebliğ edilmiştir ve bu cevabı da, ben, Sayın Genel Kurulumuza arz ediyorum.

"Sayın Yaşar Topçu -adres belirtiliyor- ...tarihli yazınız.

Anayasanın Meclis soruşturmasıyla ilgili 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında 'rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde görüşülür' hükmü yer almaktadır.

Hakkınızda kurulan (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu, raporunu 27.10.2004 tarihinde Başkanlığa vermiş ve bu rapor Başkanlıkça bastırılarak 4.11.2004 tarihinde dağıtılmıştır.

Raporun, Genel Kurulun 4.11.2004 tarihli 14 üncü Birleşiminde, 9.11.2004 tarihinde görüşüleceği kararlaştırılmıştır. Görüşülme günü Türkiye Büyük Millet Meclisince kararlaştırılmamış olması halinde de, söz konusu raporun, anayasal zorunluluk nedeniyle, Genel Kurulda en geç 14.11.2004 Pazar günü görüşülmesi gerekmektedir. Anılan gün aynı zamanda hafta sonu ve bayram tatilidir. Kaldı ki, bu tarihte de raporunuzun süresi devam etmektedir.

Raporun görüşülme günü Genel Kurulca kararlaştırılmış olduğundan ve belirtilen diğer nedenlerle, isteminizin Başkanlığımızca yerine getirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Bilgilerinize rica ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                            Bülent Arınç

                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                               Başkanı"

Bu verilen cevap çerçevesinde görüşmelere devam ediyoruz.

2. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/9) (S. Sayısı: 672) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Meclis Soruşturması Komisyonunun 672 sıra sayılı raporu daha önce sayın üyelere dağıtılmış ve ilgili eski bakana gönderilmiştir.

Rapor üzerindeki görüşmelerde, Komisyona, şahısları adına 6 milletvekiline ve hakkında soruşturma açılması istenilen eski bakana söz verilecektir.

Konuşma süreleri, Komisyon için 20 dakika, şahısları adına söz alan milletvekilleri için 10'ar dakikadır. Son söz, hakkında soruşturma açılması istenilen eski bakana ait olup, süresi sınırlıdır.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - "Süresi sınırsızdır" olacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Rapor üzerinde söz isteyen sayın milletvekillerini şimdi Genel Kurulun bilgilerine sunacağım; ancak, şahısları adına söz isteyen sayın milletvekillerine ve Komisyon Başkanımıza, söz istediği takdirde, İçtüzükte belirtilen süre dışında herhangi bir süre uzatması yapmayacağım; ancak, sözünü toparlaması için 1 dakika eksüre vereceğim. Arkadaşlarımızın bu süreye riayet etmesini de rica ediyorum.

Şahısları adına, Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstün, Kayseri Milletvekili Sayın Niyazi Özcan, Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu, Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Yıldırım, Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Boztaş ve Ordu Milletvekili Sayın Sami Tandoğdu söz istemişlerdir.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan, dil sürçmesiyle, "müdafaanın sözü sınırlıdır" dediniz. Müdafaanın sözü sınırsız olması gerekir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilimizin ikazından dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Son söz, hakkında soruşturma açılması istenilen eski bakana ait olup, süresi sınırsızdır. Zabıtların bu şekilde düzeltilmesini rica ediyorum.

Şimdi, ilk sözü, Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstün'e veriyorum.

Buyurun Sayın Üstün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 672 sıra sayılı (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu hakkında söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, denetim yollarından olan Meclis soruşturması 22 nci Dönemde sıkça başvurulan bir yol olmuş olup, yolsuzlukların üzerine, gerek AK Parti Grubu gerekse Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Yüce Meclis ısrarla gitmiştir. Bu çerçevede, 7 bakan ve 1 başbakan hakkında 5 ayrı soruşturma komisyonu kurulmuştur.

İşte, bugün burada raporunu görüşmekte olduğumuz soruşturma komisyonu da, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında kurulmuştur.

Değerli arkadaşlar, mevzuat açısından bakanların sorumluluğunu incelediğimizde, Anayasanın 112 nci maddesinde, yine, 346 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanunda ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığıyla ilgili 180 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde, bakanların sorumluluğu net bir şekilde vurgulanmıştır. Tabiî, son zamanlarda, yine bu soruşturma komisyonları çerçevesinde baktığımızda, sayın bakanlar, bu sorumluluk kavramını, maalesef, biraz sulandırmaktadırlar. Özellikle savunmalarında, birçok hususu bilmediklerini, hatta, müsteşar dahil kendisinden aşağı doğru bütün bürokratları yargılanmaktayken, o bürokratların hareketlerinden, fiillerinden haberdar olmadıklarını veya bir başka, örneğin, bankası kendisine bağlı olan bir bakan, o bankanın yolunu dahi bilmediğini söyleyerek bu sorumluluktan kurtulmak istemektedir. Oysa, gerek Anayasada gerekse Bakanlıkların Kuruluşu Hakkında Kanunda, bakanın emri altındaki kişilerin fiillerinden, hareketlerinden sorumlu olduğu çok açık ve net bir şekilde açıklanmıştır. O bakımdan, bu sorumluluğun kesinlikle sulandırılmaması gerektiği kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, soruşturma komisyonlarında Sayın Yaşar Topçu'yla ilgili iddialar görüşülürken, gerek soruşturma önergesinin görüşüldüğü Genel Kurulda gerekse soruşturma komisyonunda Sayın Bakanın ifadesi alınırken, Sayın Bakan, bir hususu ileri sürerek, ifade vermekten kaçınmıştır. O da, kendisi hakkında daha önce savcılıklarca verilmiş takipsizlik kararı olduğunu ve yine, kendisi hakkında 20 nci Dönemde kurulmuş bir soruşturma komisyonu olduğunu, dolayısıyla, hakkında verilmiş bir kesin hüküm bulunması sebebiyle, işin esasına yönelik olarak herhangi bir savunma yapmayacağını beyan etmiştir.

Sayın Bakanın kendisi hakkında kesin hüküm olarak ileri sürdüğü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının takipsizlik kararını celp etmiş bulunmaktayız. Bu karara baktığımızda, Sayın Bakanla ilgili olarak "ihale öncesi ve ihale sürecinde ihalelere onay veren Yaşar Topçu 55 inci Cumhuriyet Hükümetinin Bayındırlık ve İskân Bakanıdır. TC Anayasasının 100 ve İçtüzüğün 107 nci maddesine göre başbakan ve bakanlar hakkında soruşturma Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ait olup, Başsavcılığımızın bakan hakkında soruşturma yetkisi bulunmadığından, bu sanık hakkında takibata yer olmadığına" şeklinde bir takipsizlik kararı verilmiştir.

Şimdi, bu takipsizlik kararını delil göstererek kendisi hakkında kesin hüküm olduğunu iddia etmek, hiçbir hukukî normla bağdaşmamaktadır. Burada, aksine, sayın savcı, adres göstermiş ve Meclis Başkanlığınca bu takibatın yapılabileceğini söylemiştir; yoksa, hazırlık tahkikatında, savcı tarafından, ne bakan hakkında bir delil toplanmıştır ne de bakanın bir ifadesi alınmıştır; dolayısıyla, bu belge bakan için herhangi bir kesin hüküm ifade etmez.

Değerli arkadaşlar, yine, Sayın Bakan, 20 nci Dönemde kurulmuş olan (9/19) esas sayılı Meclis Soruşturması Komisyonu raporunu ileri sürerek, kendisi hakkında kesin hüküm içeren bir belge olduğunu ileri sürmektedir.

O soruşturma komisyonu raporuna baktığımızda da, kesin hüküm içeren bir belge olmadığını görmekteyiz. Zira, o rapor, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine göre, yani, görevi kötüye kullanma maddesine göre yapılmış bir soruşturmanın sonucudur. Oysa, şu anda üzerinde görüşmesini yaptığımız (9/9) esas sayılı Soruşturma Komisyonu raporu ihaleye fesat karıştırma suçunu soruşturmuştur. Bir defa, ikisi arasında, sevk maddesi açısından fark vardır. Velev ki bunlar olmuş olsa dahi, ikisi de aynı sevk maddesine göre, ikisi de aynı olayı incelemiş olsalar dahi, değerli arkadaşlar, yine de, soruşturma makamlarının yapmış olduğu işlemler hiçbir zaman kesin hüküm ifade etmez; yani, burada, Meclisimiz, bir adlî işlem yapmıştır, bir hazırlık tahkikatı yapmıştır, savcının yapmış olduğu hazırlık tahkikatını yapmıştır. Burada açılmış bir dava yoktur, derecattan geçen bir karar yoktur. Dolayısıyla, soruşturma makamlarının yapmış olduğu işlemler hiçbir zaman kesin hüküm ifade etmez.

Değerli arkadaşlar, bakın, yine, Yargıtay, bir kararında aynen şöyle izah etmiştir, şöyle bir karar vermiştir: "Müsnet suçtan açılmış bir dava ve kesinleşmiş bir hüküm bulunmadığı gözetilmeden yargılamaya devamla, sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, cumhuriyet başsavcılığının önceden verilmiş takipsizlik kararı esas alınarak davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirir." Dolayısıyla, Yargıtay da, daha önce verilmiş bir takipsizlik kararı varsa dahi, bunun bir kesim hüküm ifade etmeyeceğini ve yargılamaya devam edilmesi gerektiğini kararlarında bildirmiştir.

Çok uzağa gitmeye gerek yok; işte, elimde, şu anda görülmekte olan, yine Yüce Meclisin sevk ettiği Yüce Divan Duruşma Tutanağı vardır. Burada,  Sayın Cumhur Ersümer'in avukatları, önceden verilmiş bir soruşturma önergesi olduğundan bahisle, kesin hüküm iddiasıyla Anayasa Mahkemesine itiraz etmişlerdir. Bu itiraz üzerine, Sayın Yargıtay Başsavcısı şöyle bir mütalaa sunmuştur: "Kesin hüküm, öğreti ve yargı kararlarında açıklandığı üzere, aynı fiilden dolayı aynı kişinin birden fazla cezalandırılamayacağı anlamına gelmektedir. Kesin hüküm, sadece yargılama makamlarından verilen kararlar için söz konusu olabilir. Soruşturma organlarının kararlarının kesinliği mutlak değildir." Bu mütalaa sonucunda Yüce Divan bugün toplanmış ve Sayın Cumhur Ersümer'in itirazı reddedilerek, yargılamaya devam kararı alınmıştır. Dolayısıyla, Sayın Yaşar Topçu'nun, baştan beri "hakkımda kesim hüküm var" iddiasıyla, Yüce Mecliste savunma yapmamakta ısrar etmesi, hukukî bir gerekçe değildir. O bakımdan, bu iddialar doğru değil. Kanaatimce, Sayın Yaşar Topçu'nun, mutlaka, burada, gelip, işin esasına yönelik savunma yapması gerekirdi.

Değerli arkadaşlar, vaktim çok kısa; yalnız, Sayın Bakanın (9/19) esas numaralı Soruşturma Komisyonunda vermiş olduğu ifadeyi buldum; onu değerlendirme imkânı bulabildim; çünkü, şu anda (9/9) esas numaralı Soruşturma Komisyonunda herhangi bir ifade vermemiştir. Bu ifadesinden çarpıcı gelen birkaç pasajı size okumak istiyorum: "Ben de Bakanlık makamına geldikten sonra öğrendim. Şimdi, bunu bilen arkadaşlarımız, tekrar ediyorum, ölçebilirler, bakabilirler. Bir işe giriyorsunuz, anormal çıkıyor. Diyelim ki, yüzde 40 tenzilatla. Hatta, halk arasında, bilmeyenler arasında 'canım devletin koymuş olduğu bu kâr marjı yüzde 25 değil mi? Vay anasına! Nasıl oluyor da bu şekilde yüzde 40 veriyor?!' İşin esasını size söyleyeyim" diyor orada. "Taşıma katsayısı diye bir şey var; yani, siz, çıkan 1 kamyon toprağı buradan alıp, idarenin göstereceği 20 kilometre öbür tarafa, yere dökeceksiniz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, size 1 dakika eksüre veriyorum.

Buyurun.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - "Siz, bunu, normal şartlarda, 10 000 000'a yaptırırsınız; ama, taşıma katsayısı diye bir şey var. Eğer taşıma katsayısını 2,5 alırsanız, 10 000 000'a taşıtacağınız bir kamyon toprağı 25 000 000'a taşıtırsınız. İşte, müteahhitlerin asıl kâr ettiği, devleti zarara soktuğu yer burasıdır" diye beyanda bulunmuştur ve diyor ki "işte, ben, bunların tamamını kaldırdım." Daha önce, bu soruşturma komisyonunda, kendisi beyan ediyor. Oysa, şu anda üzerinde görüştüğümüz soruşturma komisyonu raporuna baktığımızda, Sayın Bakanın en çok suçlandığı konu da budur. 1 olan taşıma katsayılarını 1,8'e; 2,5'e çıkararak, müteahhitlere fazladan bir para ödenmesine sebebiyet vermiştir. Bunun toplam rakamı ise 147 000 000 dolardır.

Değerli arkadaşlar, tabiî, teknik konuları, Sayın Başkanımız, değerli arkadaşlarımız mutlaka izah edeceklerdir.

BAŞKAN - Sayın Üstün, son cümlenizi alacağım.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bence, burada ihaleye fesat karıştırılmıştır. Rapor doğrultusunda, Sayın Bakanın Yüce Divana sevkine karar verilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

1. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, bakanlığı sırasında yapılan ihalelerde usulsüzlüklerde bulunduğu ve bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı, aynı zamanda mal varlığında haksız bir artışa sebebiyet verdiği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddeleri ile Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/8) (S. Sayısı: 670) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 670 sıra sayılı raporunun Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkındaki gizli oylama sonucunu arz ediyorum:

Katılan milletvekili sayısı          :          430

Kabul                                         :          408

Ret                                             :              9

Çekimser                                   :              3

Boş                                            :              8

Geçersiz                                    :              2

Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre, Meclis Soruşturması Komisyonunun raporu kabul edilmiş, yani, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın Yüce Divana sevkine karar verilmiştir.

2. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/9) (S. Sayısı: 672) (Devam)

BAŞKAN - İkinci söz isteği, Kayseri Milletvekili Sayın Niyazi Özcan'ın.

Buyurun Sayın Özcan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Özcan, lütfen, süreye dikkat ediniz; eksüre vermeyeceğim.

NİYAZİ ÖZCAN (Kayseri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Hepimizin malumu olduğu üzere, gerek AK Parti ve gerekse Cumhuriyet Halk Partisi, hem seçim beyannamelerinde hem de seçim meydanlarında, bu millete, yolsuzlukların üzerine gidileceğine dair söz vermişlerdir. İşte bu vaatler bir bir yerine getirilmekte olup, bu çerçevede, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç ve 55 arkadaşının verdiği, Karadeniz sahil yolu ihalesi nedeniyle, -Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla- Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında verilen soruşturma önergesi, Genel Kurulun 38 inci Birleşiminde kabul edilmiş ve 72 nci Birleşiminde (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi yapılmıştır. Komisyonumuzda dört ay süren çalışmalarda, bütün arkadaşlarımız araştırmalarını büyük bir özveri ve hakkaniyetle yapmışlardır.

Sayın milletvekilleri, Karadeniz sahil yolu, zamanın Bakanlar Kurulu kararı ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 89 uncu maddesine dayanılarak, İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılmış, burada, ileride yapılacak usulsüzlüklerin önü açılmıştır. İlgili 89 uncu maddeye baktığımızda "bu kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmayan hallerde, Silahlı Kuvvetler ve Emniyet Genel Müdürlüğünün yeniden teşkilatlanması gibi işler için uygulanabilir" denilmesine rağmen, bakıyoruz, askerî bir özelliği var mı; yok; kanun hükümlerinin uygulanabilirliğinin mümkün olmadığı bir hal var mı; yok; aciliyeti var mı; yok. Eğer var idiyse, üç yıl için planlanmış; ama, aradan yedi yıl geçmesine rağmen, daha işin yarısında bulunuyoruz. Demek ki, kanunları çiğneyecek kadar acil de değilmiş. Geriye ne kalıyor; bazı çevrelere menfaat sağlamak için, devleti büyük ölçüde zarara uğratmaktan başka hiçbir şey kalmıyor. Böylece oyunun birinci bölümü tamamlanıyor.

Önce kanun kapsamı dışına çıkarılıyor. Arkasından, 3 parça olan iş, 2'ye bölünerek 6 parçaya çıkarılıyor. Türkiye'de bu işi yapacak kapasitede en az 35-40 müteahhit bulunmasına rağmen, önce seçilmiş 11 firmaya davetiye veriliyor, sonradan 4 firmanın Sayın Bakana başkaldırmasıyla "bizi nasıl gözardı ederseniz, şartları biz de sağlarız" demeleri üzerine, Bakan, bu 4 firmayı da bir olurla davet ediyor. Davetli sayısı 15'e çıkarılıyor. Bu firmalardan 1 tanesi katılmıyor, 1 tanesi teşekkür veriyor, geriye kaldı 13 firma; ama, iş sayısı 6. Ne yapmak lazım; peki, ona bakalım. Geri sayım başlamıştır. İhaleye 20 gün kalmıştır. Tarih, 11.9.1997. Bir zeyilnameyle, köprü zammı yüzde 30'dan yüzde 50'ye çıkarılıyor; ama, bu yetmiyor. İhaleye 11 gün kalmıştır. Tarih, 19.9.1997. "İhale dosyasındaki firmalar, işlerden birinin kendisine kalması halinde diğer işlere teklif veremezler" şartı kaldırılıyor. Bunun yerine "firmalar, ortak girişim oluşturmaları halinde ikinci işe girebilirler" şartı getiriliyor. Ne gariptir ki, bütün firmalar tek başına yeterli görülüp davet edilmelerine rağmen, tek başına iş alan bir tane bile firma yok. 2 firmaya bir iş verseler, eder 12; 1 firma açıkta kalır. Çözüm ne; bu firma da üçlü konsorsiyumla işe girerse o da iş almış olur hesabı yapılıyor ve böyle uygulanıyor. Burada açık olarak görülüyor ki, Sayın Bakan ve emrindeki bürokratları, müteahhitlerin anlaşmalarını bilerek, isteyerek ve ayarlayarak işi paylaştırmışlardır.

Bu kısım işin birinci bölümü idi. Sıra geldi ikinci bölüme. Peki, bu iş nasıl yapılacak, kaça yapılması lazım, yüzde kaç kırım yapılması lazım; tabiî, bunlar da bir başka hesap işi. Sayın eski Bakan hakkında daha önce 240 ıncı maddeden soruşturma açılmış. (9/19) esas numaralı komisyona verdiği ifadede kısaca "siz tenzilata bakmayın, nakliye katsayılarına ve köprü zammına bakın" diyor. Tabiî, biz de baktık, inceledik ve araştırdık. Bu işte, daha evvel ve daha sonraki işlerde pek rastlanmayan, 1,5 ilâ 3 arasında değişen (A) katsayısı uygulanmıştır. Bunun ne demek olduğunu Sayın Bakan daha evvelki ifadesinde açık ve net olarak teferruatlı bir biçimde açıklamıştır. Ben fazla teferruata girmeyeceğim. Eğer siz yüzde 50 nakliyeye tabi olan bir işe 1 liralık nakliye yapıp 3 lira alacağınızı biliyorsanız ya da 1 kamyon mıcır taşıyıp 3 kamyon mıcır taşıma parasını alacağınızı bilirseniz, hesaplar değişir ve böyle olmuştur.

Örnek olarak söylüyorum; İyidere-Çayeli işini yapan müteahhidin 18 nolu hakedişine baktığımızda, (A) katsayısı 1 ve köprü zammı olmasaydı, hakediş tutarı 46 000 000 dolar olacaktı. Katsayı ve köprü zammı uygulandığında, 86 000 000 dolar olmuştur; fark, 36 000 000 dolar; yüzdesi, yüzde 31,4.

Bu ne demektir; ilgili firma, ilgili işi yüzde 17,55 kırmamış, yüzde 13 zamlı yapmış demektir; yani, bu işlerin tamamı, yüzde 17, yüzde 18 tenzilatla değil; yüzde 13, yüzde 15 zamlı ihale edilmiş demektir. Bu işlerde, bu yolla, müteahhitlere 2003 yılı sonuna kadar 147 000 000 dolar fazla ödeme yapılmıştır.

Sayın milletvekilleri, neden mi bunları açıklıyorum; Fırat üzerine yapılan 1 000 metre, 2 100 metre açıklığındaki köprülere köprü zammı verilmezken, burada köprü zammı uygulanmıştır.

Dahası var; bu katsayıların bu işler için ayarlandığının açık ve net belgesi burada. İşin ihale tarihi Ekim 1997; onaylanması ve sözleşmesi Aralık 1997; dövize endekslenmesi 2 Ocak 1998. Her iş bitti, geri dönüş yok.

O zaman, bu ihaledeki fahiş değerlerin bundan sonra uygulanmasını engellemek için, zamanın Karayolları Genel Müdürü Yaman Kök, 15 Ocak 1998'de bir iç genelge yayımlıyor. Bakın, ne diyor, aynen okuyorum: "Tarih: 15.1.1998. İç genelge. Sayısı: 98/5. Genel Müdürlüğümüz merkez ve bölge müdürlüklerince ihale veya emanet suretiyle yaptırılacak bütün işlerde,

a-Taşıma formüllerinde yer alan (A) taşıma katsayısı, A=1 olarak alınacaktır.

b- 3992 poz nolu köprü inşaat zammı uygulanmayacaktır.

Konunun titizlikle takip edilmesini ve uygulamasının buna göre yapılmasını rica ederim. "

Merkez ve taşra teşkilatına dağıtım yapılıyor. İmza: Yaman Kök.

Bunun gerekçesini sorduğumuzda, Genel Müdür, uygun cevap bulamayınca, ne dedi biliyor musunuz; "burası Ankara" dedi, "burası Ankara" cevabını verdi. Takdiri sizlere bırakıyorum, yorumu sizlere bırakıyorum.

Bunlardan da açık ve net olarak görülüyor ki, bu işler daha önceden ayarlanarak, ilgili firmalara dağıtılmış, işlem tamamlanınca, özel uygulamalar kaldırılmıştır.

Şimdi, geldik üçüncü bölüme. İşin verileceği firmalar belirlendi, fiyat ayarlamaları yapıldı, ne kaldı; işin ihalesinin yapılması. 6 parçaya ayrılan işlerin, 30.9.1997, 1.10.1997, 2.10.1997 tarihlerinde üç gün, sabah ve öğleden sonra olmak üzere, ivedilikle ihaleleri yapılıyor.

İfadelerine başvurduğumuz ihaleye davet edilmeyen 18 firma yetkilisinden "davet edilmedik, bir hafta sonra duyduk. Davet edilseydik, yeterli gücümüz vardı. Daha büyük işleri 1997'den evvel de, sonra da yaptık ve yeterlilik aldık. Kurumda devam eden işlerimizi riske etmemek için neden davet edilmediğimizin üstüne düşemedik. Eğer, ilanlı yapılsaydı, o tarihte Türkiye'de en az 40 firma vardı" gibi cevaplar aldık. İhaleyi alan firmaları dinlediğimizde, ya kaçamak ya da garip cevaplar aldık. İhale tutanaklarına bakıldığında, anlaşmanın olduğu, işlerin bölüştürüldüğü, fiyatların ayarlandığı açık ve net olarak görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özcan, size 1 dakikalık eksüre veriyorum; toparlayın efendim.

NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - İşi alan firmalara, aynı bölgede birbirinin devamı olan işlerde sabah attığı kırım ile öğleden sonra attığı kırım arasında büyük farklar olduğunu sorduğumuzda, karşılığında çok komik cevaplar aldık. "Karadeniz Bölgesi yağışlı olurmuş, onun için iş zorluğu varmış, ondan dolayı, alamadıkları işlere düşük, ama, alacağı bir işe yüksek kırım atmışlar." Bu vesileyle, otuz yıllık müteahhitlik hayatımda bir şey daha öğrendim; o da, zarf atarken, o günkü havaya bakıyorum, hava açıksa çok kırıyorum, hava bulutluysa az kırıyorum. İyi ki havalar fırtınalı değilmiş o günlerde!

Sayın milletvekilleri, kısaca konuşuyorum: Sabah ihaleye giren ve işin verilmesi planlanan (A) firması yüzde 18-20 kırarken, diğer (B), (C), (D) firmaları yüzde 12-13 kırmışlardır. Aynı gün öğleden sonra ihaleye giren (B) firması yüzde 17-18 kırarken, (A), (C), (D) firmaları yüzde 12-13 kırmışlardır. Ertesi gün sıra (C) firmasına gelmiştir. Aynı usullerle bütün firmalar işlerine kavuşmuşlardır. Bunlar da gösteriyor ki, indirimler yetersiz, uygulanan katsayı zamları haksız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özcan, ben son cümlenizi rica edeyim. Şöyle genel bir düşüncenizi ifade edin.

NİYAZİ ÖZCAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, açıklamaya çalıştığım, bir kısmını açıklayamadığım bu gerçekler, Karadeniz sahil yolunun yapımına karşı çıkmak değildir. Karşı çıktığım, yola değil, yolsuzluğadır. Durum böyleyken, devletin bu derece zarara sokulmasına göz yuman, vesile olan, anayasal ve yasal görevlerini kötüye kullanan eski Bakan Sayın Yaşar Topçu ve bu ihalede dahli bulunan zamanın Karayolları Genel Müdürü, ihale komisyonu, ilgili bürokratların yargılanmaları yönünde kabul oyu kullanacağımı, sizlerden de kabul oyu kullanmanızı arz ve talep ettiğimi belirtir, saygılar sunarım.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Üçüncü söz isteği, Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu'na ait.

Buyurun Sayın Çorbacıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan soruşturma raporuyla ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Soruşturma konusu ihaleler, bilindiği üzere, 30 Eylül, 1 ve 2 Ekim 1997 tarihlerinde yapılan ihalelerdir. Bu konuda yapılan noter tespitleri, bugüne kadar yapılan soruşturma komisyonu çalışmaları, araştırma komisyonu çalışmaları, Genel Kurul çalışmaları bu konuyu yeterince aydınlatmıştır, olgunlaştırmıştır.

Bu konuyla ilgili, öncelikle, şu sorunun cevabının alınmasında büyük fayda görüyorum: İhale usulü, neden, 2886 sayılı Yasanın 89 uncu maddesine göre yapılmıştır? Şimdi, bir şeyi yapmak için gerekçeniz olmalıdır. Sayın Bakan, geçmiş dönemde -21 inci Dönemde- yapılan soruşturma komisyonu çalışmalarında şöyle söylemiştir bu soruya karşılık: "2886 sayılı Kanun sarih. Buradaki şekil şartına uyacaksınız. Şekil şartı, bir işin sağlamlık ölçüsüdür. Şekil şartına uyduysanız, mesele yok. Biz de, şekil şartına uyduk." Sayın Bakan hukukçudur; hukukçu milletvekillerine de buradan şunu söylemek istiyorum: Bir konunun doğruluğunu, şekil şartıyla değil sıhhat şartıyla değerlendirmeniz lazım; sıhhat şartı, şekil şartından daha önemlidir.

Şimdi, ben, Sayın Bakana, sıhhat şartını soruyorum; yani, bu 89 uncu maddenin sıhhat şartı var mıydı?

Yine inceledim, baktım; (9/9) esas numaralı Soruşturma Komisyonu raporunun 15 inci sayfasında, bu 89 uncu maddenin gerekçesini buldum gibi. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Rapordan okuyorum: "Millî bütçeden Karayolları Genel Müdürlüğüne ayrılan kaynakların yetersizliği nedeniyle, kredi kullanılması düşünülmektedir. Bu nedenle, söz konusu işlerin, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri dahilinde ihalelerinin mümkün olamayacağı düşünüldüğünden (...) 89'a göre yapılması..." Yani, demek ki, bu işlerin yapılması için dış krediye ihtiyaç var; o nedenle, 89 uncu madde gündeme getirilmiş.

Şimdi, şunu sormak istiyorum: Türkiye'de, dış krediyle yapılıp da ilan usulüyle yapılan ihale yok mu; bir yığın ihale var. Neden, bunları, siz, 89 uncu maddeye göre yapmadınız da -ilan usulüyle- diğer normal usule göre yaptınız? Demek ki, tek başına dış krediyle bir işin yapılması, 89 uncu maddeye göre yapılması için yeterli olmamaktadır. Bu ihaleyi usulüne göre yapsanız, herkese bu kapıyı açık tutsanız, ancak, yeterli olmayana, yeterliliği olmayana da "hayır" deseniz -ki, bu, İhale Yasasında vardır- hiç kimsenin de bir şey söylemeye hakkı yoktu Sayın Bakanım.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, her konuda, bu soruşturma komisyonunun -hatta, ifade bile vermemiştir- neredeyse, yasal olmadığını bile söylemeye çalışmıştır.

Ben, Sayın Bakanın genel müdürünün, bu soruşturma komisyonuna verdiği ifadeden küçük bir şey okuyacağım; bu soruşturmanın, tekrar, neden yapılmasının doğru olduğunu gösteren bir konu, bir delil.

Dönemin Sayın Karayolları Genel Müdürü Yaman Kök, ihaledeki tekliflerle ilgili ve ortak girişimlerle ilgili sorulan bir soru üzerine, kendisinin de kuşkulandığını -bakın, tutanaklarda var- bu ihalelerden kendisinin de kuşkulandığını, ancak, ihaleyi durduramadığını, genel müdür olarak yetkilerinin sınırlı olduğunu komisyona söylemiş. Ben bir şey söylemiyorum; bu bakanın kendi genel müdürü, yapılan ihalelerden kuşkulandığını söylüyor ve bu sözleri de sizlerle paylaşıyorum.

Değerli arkadaşlar, yaklaşık 800 küsur milyon dolara yapılan bu ihale... 2003 yılı sonu itibariyle harcanan parayı söylüyorum: 2,596 katrilyon civarında ve yine, bu soruşturma komisyonu raporunda vardır; Sayın Bakanla, Sayın Zeki Ergezen'le yaptığım görüşmede, yaklaşık 2 katrilyon lira daha harcanırsa bu işin biteceğini söylemiştir; ama, sanıyorum, müteahhit firmalarla yapılan görüşmelerle, yaklaşık yüzde 25, 30, 35 gibi indirimler yapılmış ve dolar olarak 1 milyar dolar kadar bir masrafla bu yolun bitirilmesi düşünülmektedir.

Sonuç olarak, 800 küsur milyon dolara yapılan ihale konusu iş, 3 milyar doları bulacaktır. Bu da, bu kişilerin ucuza mal etme anlayışlarını gösteren bir örnektir.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, hesap sormak kolay, belki de hesap vermek zor, ama daha önemlidir. Biraz önce, burada, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın konuşurken herkesin hesap vermesi gerektiğini söylüyordu; ben de katılıyorum ona. Bizler de hesap verme yolunu açık tutmalıyız; hem iktidarı hem de muhalefetiyle bu Meclisin de, hesap sorarken, bir yandan hesap vermesinin doğru olduğunu, yolsuzluklarla mücadelede daha doğru bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Eğer bunu yapabilirsek, yolsuzluklarla mücadelede hem kamuoyunun güvenini sağlamış hem de Türkiye'nin -birazdan rakamlarını vereceğim- yolsuzlukla mücadeleyle ilgili sıralamada daha ön sıralarda yer almasına yol açmış olacağız.

Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye, Uluslararası Saydamlık Örgütünün uluslararası yolsuzluk endeksine göre 2002 yılında 64 üncü sırada. Yolsuzlukların en az yapıldığı ülkeler, ki, genelde İskandinav ülkeleri, onu da söyleyeyim, genelde de sosyal demokratların iktidarda olduğu ülkeler; bu ülkeler, en az yolsuzluk olan ülkeler sıralamasında ön sıralarda, 1 inci sıradan başlıyor; biz, 64 üncü sıradayız. Demek ki, 63 tane ülke bizden daha iyi durumda. Ne zaman; 2002...

Peki, şimdi, muhalefeti de bu işin içine katıyorum; ama, özellikle iktidara diyorum: İki yıldır iktidardasınız; iki yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde, yani 2003 yılında ve 2004 yılında, biz, yolsuzluklarla başarılı bir mücadele yapıp o sıralamada ön sıralara doğru geldik mi acaba, bu konuda bir bilgimiz var mı?! Yine, bu örgüt, 2003 yılında, Türkiye, 77 nci sıraya düşmüştür diyor. Evet, ne yazık ki, ne acı ki, Adalet ve Kalkınma Partisinin İktidarı döneminde, biz, 64 üncü sıradan 77 nci sıraya geriledik. 2004 yılını söylüyorum -bunu başarı mı sayacaksınız bilmiyorum- artık oradan geriye gitmemişiz, 77 nci sıradayız yine. Yani, bu gösteriyor ki, bu dönemde, yolsuzlukla mücadelede başarılı olamamışız -Yüce Divana gönderme konusunda özel bir çaba söylemeyelim- yani, gereğini yaptığımız geçmiş dönemden daha kötü durumdayız. Şimdi, herkes şapkasını çıkarıp önüne koymalı; bunun, neden olduğunu araştırmalı.

www.saydamlık.org sitesine girerseniz, orada, bunların gerekçelerini görürsünüz. İlk gerekçeyi söyleyeceğim, biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak söylemekten bıkmadık, siz Adalet ve Kalkınma Partililer olarak dinlemekten bıkmadınız; bu sitede de, dokunulmazlık deniliyor; siyasetle ilgili, yargıyla ilgili, yürütmeyle ilgili yapılması gerekenler söyleniyor. 2003 yılında çalışan yolsuzlukları araştırma komisyonunun raporunu açın, orada da, 1 inci madde olarak bunu görürsünüz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz yapmamız gerekeni yaparsak, o sıralamada ön sıralarda yer alırız; onu yapamazsak, gerilerde yer alırız. Bu konuda, özellikle iktidarı sorumluluğa davet ediyorum.

Değerli arkadaşlar, sürem bitti; ama, özür diliyorum, bana 1 dakika eksüre verebilecek misiniz Sayın Başkanım?

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet; sözlerinizi toparlayın efendim.

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Evet, bitireceğim.

Son olarak, Sayın Yaşar Topçu'nun, yolsuzlukları Araştırma Komisyonu üyeleri hakkında açtığı bir dava vardı; o davayı, davacı, şu anda soruşturma komisyonunda ismi geçen Sayın Bakan kaybetti. Ben, bu davanın gerekçeli kararını aldım. Beş aydır tebligata çıkarmamışlar; hukukçular bilir, davayı kaybettiği için çıkarmamış. Şimdi, Sayın Bakan ikide bir soruşturma komisyonuna gelip "efendim bu konuda araştırma yapıldı, soruşturma yapıldı, neyi inceliyorsunuz" diyor. Hatta yolsuzlukları araştırma komisyonuna gelip diyor ki, bizi de dava ediyor ki, soruşturulan bir konu araştırılır mı? Yine bu soruşturma (9/9) esas numaralı Soruşturma Komisyonuna gelip "ben ifade vermem" diyor, öyle mi Sayın Başkanım?

Bakın, bir konuda birden fazla soruşturma yapılıp yapılmayacağı konusunda mahkeme kararını sizlere okuyorum: "Hem Anayasanın hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün belirtilen hükümleri arasında önceden soruşturma komisyonunun konusunu teşkil eden bir konuda, sonradan araştırma komisyonunun konusunu teşkil edecek denetim yolunun kapatıldığına, kısıtlandığına dair bir hüküm bulunmamaktadır -yani, bir konuda iki kere de soruşturma yaparsınız, üç kere de yaparsınız- ismi üzerinde olduğu üzere, kesin hüküm teşkil etmemiş -kaziyei muhkem diye eski tabiriyle- bir konu da söz konusu ise, zamanaşımı dolmamış olmak kaydıyla araştırma ve gerekiyorsa soruşturma yollarının kapatılmaması hukuk devleti olmanın gereğidir." Bunu da, Sayın Bakanın bu konudaki itirazlarına cevap olarak, yargının kararını açıklayarak cevap veriyorum.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, epey yorulduk bugün; ben bu Meclisin, artık, yolsuzlukla, soruşturmalarla, araştırmalarla, olumsuz konularla meşgul olmaması dileğiyle; bundan sonra, ülkemize, milletimize daha iyi bir Türkiye, daha refah içinde yaşanan bir Türkiye'yi sunan bir Meclis çalışmasının olması dileğiyle, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çorbacıoğlu.

Dördüncü söz isteği, Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Yıldırım'a ait.

Buyurun Sayın Yıldırım. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (9/9) esas numaralı Yaşar Topçu hakkındaki Soruşturma Komisyonu raporu üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, benden önce konuşan arkadaşlarım önemli konulara değindi, tekrar etmek istemiyorum. Bir karayolcu olarak, bu işi bilen bir kişi olarak, konuyu, berrak bir şekilde, önyargılardan uzak bir şekilde değerlendirmek istiyorum.

Bu işin ihalesi, keşfinden itibaren devletin ütülmesine yöneliktir; daha doğrusu, keşfin yapılması, (A) katsayısının verilmesi, köprü zamlarının ilave edilmesi; yüzde 30, olmadı yüzde 50 verelim, (A) katsayısı 1; 1 değil 1,5 verelim, 1,5 değil 2 verelim, 2 değil 3 verelim diye bir keşif hazırlanması, kamunun ütülmesine yönelik, bu işi alacak müteahhitlerin de cebine kaynak aktarılmasına yöneliktir. Bu işi bu şekilde bir tespit edelim.

İkincisi, bu ihaleyi gerçekleştirirken, 2886'nın dışına çıkarmak, Bakanlar Kurulu kararıyla olmuştur; Başbakan talimat vermiştir, bakan uygulamaya koymuştur, Bakanlar Kurulu karar vermiştir. Daha sonra, televizyon konuşmalarında da Eyüp Aşık demiştir ki: "Biz, bu işi alan müteahhitlere bu işi paylaştırdık ve eşit bir şekilde dağıttık."

İhalenin yapılış şekli, davetiye şekli... Önce 11 kişiye, yetmedi, baskılar gelmiş; Başbakana baskılar, hükümete, bakana baskılar, genel müdüre baskılar neticesinde ilave edilen 4 firma da... Maalesef, ihale safhasında -ne biçim organizasyon ki- sadece Kutlutaş diye bir firma teklif vermeyeceğini ifade etmiş, ENKA diye bir firma tekliflere alıcı zarflar koymamış; ikili, üçlü ortaklıklar kurularak işler paylaşılmıştır.

İşlerin paylaşılması, yüzde 20-30'dan başlamak üzere, aşağıya doğru, en son ihaleye göre, 17'ye kadar, 16'ya kadar çekilerek, sanki tespih gibi dizilmiştir. Gerek müteahhitlerin gerekse kamu görevlilerinin bunu görmemesine, siyasî iktidarın bunu anlamamasına pes doğrusu demek lazımdır; çünkü, bu ihalede nifak vardır. 2886 sayılı Kanunun 44 üncü maddesi bakana yetki vermiştir; üç kişiden teklif alarak da bu işi yapabilir; ama, bir kişi yapar, bir kişi ihaleye teklif atar, iki kişi rekabet eder; ama, burada rekabet ortamı kalmamıştır; ikili, üçlü ortaklıklar kurulmuştur ve işler paylaşılmıştır ve Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesi kesinlikle ihlal edilmiştir.

Komisyon raporunu incelediğimizde, ihaleye çağrılan müteahhitlerin, siyasî iktidara yakın müteahhitler olduğunu görmekteyiz; diğerleri davet edildiği zaman, bunun farklı olduğu ifade edilmektedir.

Görülüyor ki, 877 000 000 dolarlık bir iş, Sayın Bakanımızın 2005 bütçesinde 4,5 katrilyon liraya çıkmıştır. 4,5 katrilyon liraya çıkan bir keşifle, bu işin Karayolları Genel Müdürlüğünün, standart bir projenin veya tatbikat projelerinin görülmeden, klasifikasyon değerleri ortaya çıkmadan, nerede viyadük, nerede köprü, nerede tünel, nerede yarma, nerede dolgu yapılacağı görülmeden ihaleye çıktıkları anlaşılmıştır. Meclise ilk  geldiğimiz yıllarda da öğrendiğimize göre -Mecliste, Sayın Başbakan ve Sayın Bakanımız söylemiştir- Karadeniz sahil yolunda 340 000 000 dolar civarında fazla ödemenin olduğu tespit edilmiştir; bu, zabıtlarda çıkmıştır.

Görülüyor ki, bu ihalede nifak vardır arkadaşlar; hiç kuşku duymayın. Bu işin başlangıcından, keşfinden, ihalenin sonuna, hem de şimdiye kadar, vatandaşımız soyulmuştur, yetimin hakkı yenmiştir.

Burada açıklıkla itiraf edeyim ki, eğer bu böyle olmasaydı, son, Sayın Bakanımızın da, bu sözleşmenin 30 uncu maddesine göre, keşif artışlarının yüzde 176, yüzde 100 çıkması noktasında, aynı müteahhitler yüzde 16'yla işe devam ederken, aynı müteahhitler yüzde 27 ile yüzde 32 arasında tenzilatlarla işe devam etmeyi sağlamışlardır. Demek ki, yüzde 20 ile yüzde 32 arasında 12 fark var; yine, yüzde 16 ile yüzde 26 arasında 10 fark var.

Aradaki farkları gördüğünüz zaman, o gün, bu şartlarda yapan müteahhitler, bugün, acaba, tenzilatlarını niye yukarı çekmektedirler? Yüzde 126 daha, bakana verilen yetkiyi bu şekilde kullanan müteahhitler, bu yönde, fazla bir kaynağın da, yüzde 120 daha işin kendileri tarafından yapılacağını umut etmişlerdir.

Hükümetin yerinde ben olsaydım, Bayındırlık Bakanının yerinde ben bakan olsaydım, bu işi yüzde 100'e kadar yaptırır, hemen yeniden ihaleye çıkardım, (A) katsayısını 1 yapardım, köprü zamlarını, viyadük zamlarını indirirdim, sıfır yapardım; yeniden ihaleye çıktığımızda, krediyi de devlet olarak garanti ettiğimizde, yeniden yüzde 40 civarında tenzilatla da Türkiye'de bu işi yaptırabilirdik.

Görülüyor ki, yüzde 32 neden, nereden çıktı? Yani, niye yüzde 40 değil de yüzde 32, niye yüzde 20 değil de yüzde 32 diye, bugünkü hükümetin Sayın Bakanına sormak gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, burada, raporu incelediğimizde, fazla vaktinizi almamak için şunu ifade etmek istiyorum -değerli arkadaşlarımız da söylediler- 2003 yılının sonuna kadar 338 000 000 dolar civarındaki bir ödemede, (A) katsayısını 1 aldığınızda ve köprü zamlarını düştüğünüz zaman, devletin 127 000 000 dolar kârı oluyor; yani, bunun, nakliye katsayılarına artış oranı yüzde 44, toplam keşfe oranı yüzde 21'dir. Şu anda, bugünkü yüzde 32'lik tenzilat, artı 12 zamlı demektir değerli arkadaşlar.

Demin değerli arkadaşlarımdan birisi söyledi; komisyonda ifadesi alınan firmalardan birisi "ben Fırat'ta 2 111 metre viyadük yapıyorum, köprü zammım sıfır, (A) katsayısı, taşıma katsayısı da 1" diyor. 1 111 metre köprü yapan müteahhit firma, yine, (A) katsayısını 1, köprü zammını sıfır diyor. Söyledik ya, keşfin başlangıcından sonucuna kadar, bu olayda nifak oluşmuştur.

Yine ifadelerden aldığımıza göre "yetkililere sordunuz da, katsayıyı nasıl belirlediniz" denildiği zaman -katsayının bir hesabı vardır, meyline göre, yol standardına göre- "sorduk, şifahen aldık" diyor. Arkadaşlar, böyle bir şey olmaz, böyle bir şey olamaz, Karayolları bu tarz bir çalışmada bulunamaz, mümkün değil! Böyle bir çalışma hiç olmamıştır.

Yine, bir daire başkanına, ifadesinde sorulduğunda -raporda yazıyor- "otuzaltı yıldır Karayollarındayım, böyle bir ihale hiç görülmedi" diyor. Görülmemiştir çünkü. 15 kişi bir odaya kapanacak, ikili üçlü eşleşecek, sonunda, bir ihale almayan hiç kimse kalmayacak, eşit bir şekilde paylaşacaklar! Sayın Bakan diyor ki "ben, ihbar geldiği zaman savcılığa müracaat ettim." Sen babanı kandır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen toparlayın.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Savcılığı değil, teftiş kurulunu harekete geçirecektin ki, oradaki usulsüzlükler, yolsuzluklar ortaya çıkacaktı ve bu şekilde bir karar ortaya çıkacaktı.

Değerli arkadaşlar, yine, soruşturma komisyonu raporunun son paragrafında, bakıyorum ki: "Siyaset - müteahhit - bürokrat üçgeninde Türkiye soyulmuştur..." Bu gerçektir. Bürokrasinin arkasında siyasetçinin olmadığı bir ortamda ve siyasetçinin yanında da, bürokratın yanında da işadamı olmadığı bir yerde soygun olmaz. Nasıl olacak; kim yararlanacak, kim menfaat sağlayacak?! Eğer, işadamı olmazsa, kim kime rant sağlayacak?! Bürokrat, siyasetçi karar verdi; kime ihaleyi verecek, kimden ne alacak, devleti kime üttürecek?! Üten adam müteahhitler, ütülen devlet, ütülmesine yardımcı olan Yaşar Topçu ve bürokratlar. Yaşar Topçu ve bürokratlar hakkında suç duyurusu ve Yüce Divan, komisyon raporunda var; ama, müteahhitlere gelince, komisyonda aklanmışlar, onlar hakkında suç duyurusu yok. Niye; onlar güçlü şirketler. Niye; anlaşılıyor ki, o gün ANAP'a anahtar uyduran müteahhitler, şimdi -yanlış anlamayın; sizleri, asla, böyle bir Kadir Gecesinde üzmem- AKP'ye de mi anahtar uydurmaya çalıştılar? Bunlar hakkında da suç duyurusunda bulunulması lazımdı ve Yüce Divanın, onlar hakkında da suç duyurusunu gerçekleştirmesi gerektiğine inanıyorum.

Mübarek Kadir Gecenizi kutluyorum, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 23.25
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.32

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

672 sıra sayılı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 55 milletvekilinin, Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/9) (S. Sayısı: 672) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Beşinci söz isteği, şahısları adına, Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Boztaş'a aittir.

Buyurun Sayın Boztaş. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MEHMET BOZTAŞ (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin ilerleyen saatinde söz hakkı bize geldi. Biliyorum, sabrınızı zorlamadan birkaç cümleyle olayları değerlendirmeye çalışacağım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Karadeniz sahil yolu işlerinin ihalesinde müteahhit firmaların önceden anlaştıklarının bilinmesine rağmen, fiyatları ayarlayarak ve rekabete meydan vermeyerek devleti büyük ölçüde zarara uğrattığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 100 üncü ve Meclis İçtüzüğünün 107 nci maddeleri gereğince kurulan (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu çalışmalarında komisyon üyesi sıfatıyla bulundum.

Değerli milletvekilleri, komisyon çalışmaları sırasında önyargıdan uzak, yasaların komisyon üyelerine tanıdığı yetkileri tam bir tarafsızlık içinde sürdürerek çalışmalarımızı tamamladık. Bizler yargıç değiliz, kimseyi mahkûm etmeyeceğiz; ancak, bir dönem, hem Parlamento hem de toplumun gündeminde önemli bir yer tutmuş olan Karadeniz otoyol ihalesinin üzerindeki sis perdesini kısmen birlikte aralayalım istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, bizler o tarihte de söylemiştik; Karadeniz otoyol ihalesinde yapılan işler yanlıştır, yasaya uygun değildir; bu, yıllar sonra da olsa, yanlış yapılan hareketler doğru makamlardan geri dönecektir demiştik. O tarihte siyasî kadrolar, Sayın Bakan ve bağlı olduğu siyasî partinin temsilcileri, bizleri, Karadenizde otoyolun yapılmasını istememekle suçlamışlardı.

Değerli arkadaşlar, bizim, Türkiye'ye hizmet yapan her arkadaşımıza saygımız sonsuzdur; ama, bu hizmet anlayışını gerekçe göstererek usulsüz işlemlerle, bal tutan parmağını yalar mantığıyla halkın sömürülmesine, devletin sömürülmesine seyirci kalmamız mümkün değildir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, hukuk devletinin üstünlüğünü, parlamenter sistemin saygınlığını koruma konusunda bugüne kadar ciddî bir mücadele götürdük.

Değerli milletvekilleri, az önce Koray Aydın'la ilgili soruşturma komisyonu raporu görüşülürken AKP sıralarından bazı arkadaşlarımız, bize sözle saldırıda bulunmuşlardı ve "bir taraftan soruşturma komisyonu önergesi veriyorsunuz, öbür taraftan da bizim Koray Aydın'a ilişkin mücadelemize tepki gösteriyorsunuz" demişlerdi.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, biz, hakkı kişinin kendisine de teslim etmekten yanayız. Evet, soruşturma komisyonu oluşturulması konusu, burada, Sayın Haluk Koç ve 55 milletvekili arkadaşımızın imzasıyla istenmiştir. Bir hukuksuzluk söz konusu olmuştur; Meclis soruşturması komisyonu kurulması gerekmiştir. Bunu önerdik, destekledik; fakat, Yüce Divana gönderilmekle karşı karşıya kalan bir kişinin savunma hakkını da saygıyla karşılamamız gerekirdi. Bu, sadece bizim aslî görevimiz değil; parlamenter sistemin saygınlığını korumak adına da yapılması gereken bir işti. Burada, savunma ihtiyacı içerisindeki arkadaşımızın savunma hakkına olan saygımız nedeniyle o tepkiyi gösterdik. Sonuna kadar konuşma hakkının kendisine verilmesi gerekiyordu.

Değerli arkadaşlarım, bizlerin her halükârda topluma karşı sorumluluklarımız var, milletvekili sıfatıyla sorumluluklarımız var; ama, bunun çok daha ötesinde, geçmiş dönemde erozyona uğradığına inandığımız Parlamentonun saygınlığına yeniden ihtiyaç var; bunu hep birlikte inşa etmemiz lazım.

Bir taraftan bizler bir dönemi yargıladık; Sayın eski Başbakan, cumhuriyet tarihinde ilk kez, bu Parlamento tarafından Yüce Divana sevk edildi. Yine, bir dönemin bakanları Yüce Divana sevk ediliyor. Toplumda inandırıcılığımızı gösterebilmek adına -yolsuzlukla mücadele konusunda bireyleri tek tek göndererek değil- ciddî anlamda yolsuzlukla mücadeleyi masaya yatırmamız lazım. Bir taraftan Parlamentonun gündeminde 150'ye yakın dosya bekletilirken, öbür taraftan birer birer geçmiş dönemin bakanlarını Yüce Divana sevk ederek, biz, Parlamentonun saygınlığını halk nezdinde korumuş olamayız. Onun içindir ki, bu bireylerin sorunu olmaktan ziyade, bir anlayışın yargılanması gerekiyor. Bir anlayışı, hep birlikte Parlamentodaki üyeler olarak, sorgulamamız gerekiyor. Sadece kısacık bir dönemde bakanlık yapan, hükümet görevini üstlenmiş olan arkadaşlarımızın yaptığı işlemler değildir; son otuz yılda "benim memurum geçinmenin yolunu bulur" diyen bir mantık "bal tutan parmağını yalar" diyen bir mantık, hayalî ihracatlarla köşe dönen bir anlayış sürgit devam etmiştir ve bunu da birçok yerde iş bilir olmakla savunmuşuzdur.

Değerli arkadaşlar "savunmuşuzdur" diyorum, geçmiş dönemdeki parlamenter sistemi kastederek söylüyorum. Bunların her dönem karşısına çıkmış bir Cumhuriyet Halk Partisi Grubu var. Yine, bugün, bu sorunları aşmak için, sorunları toptan çözmek için, yolsuzlukla mücadeleyi, Parlamentonun, birinci gündem maddesine alması gerekir.

Değerli arkadaşlar, köklü mücadelenin yolunun da, her şeyden önce, milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasından geçtiğini, belli bir düzeye getirmemiz gerektiğini vurgulamamız gerekiyor. Evet, parlamenter sistemin saygınlığını koruyalım istiyoruz; ama, bugün, hâlâ belirli görevlerde bulunan siyasî kadrolar, temsil görevini üstlerinde bulundurdukları süre içerisinde bile -affınıza sığınarak, sizi tahrik etmek anlamında değil; ama, sizlerle duyguları paylaşmak adına bunları söylüyorum- bir bakan, bir başbakan, yurt dışına gidip, Fransa'da, kalkıp "uçakları sizden alalım; ama, biz de bir uçak isteriz" diyorsa, bu, parlamenter sistemimize indirilen büyük darbelerden bir tanesidir. "Bir uçak da bize verin" deniliyorsa, bu, çok şık düşmüyor.

Değerli arkadaşlarım, yine, bir fabrikaya, bir otomobil fabrikasına gidildiği zaman, kalkar "bize verdiğiniz bu oyuncak araba bizi tatmin etmiyor, biz bunun aslını istiyoruz" dersek, burada yolsuzlukla ciddî anlamda mücadele ettiğimiz konusunda toplumda tereddütler yaratırız. Onun içindir ki, bir anlayışı, bir davranışı siyaset kurumuna egemen kılmamız lazım, bunu hep birlikte yapmamız lazım. Bir taraftan geçmişte yapılan yolsuzlukların üstüne giderken, bugün, bizimle ilgili tereddütler yaratacak davranışlar içerisinde bulunmamamız gerekir. Özellikle bunu hep birlikte yapmamız lazım, sadece Cumhuriyet Halk Partisi kadrosu değil, AKP'nin içerisindeki arkadaşlarımızla beraber bunu yapmamız lazım.

Yine, AKP'deki çok değerli milletvekili arkadaşlarımızla gerek Çevre Komisyonunda gerek soruşturma komisyonunda çok ciddî çalışmalar götürdük. Biliyoruz ki, o arkadaşlarımızla birlikte paylaşamadığımız hiçbir nokta yok; birçok konuda, insanî değerlerimizde, siyasî değerlerimizde, cumhuriyetin saygınlığını koruma konusunda, parlamenter sistemin saygınlığını koruma konusunda aynı şeyleri paylaşıyoruz; ama, gelin, bunu yasal düzeye de taşıyalım, hep birlikte el ele verelim.

Değerli arkadaşlarım, gecenin bu ilerleyen saatinde daha uzun konuşarak zamanınızı almak istemiyorum; fakat, bir taraftan geçmişi yargılarken, bugün, yargı önüne çıkmaktan kaçmamalıyız, böyle bir görüntü vermemeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, bizim, komisyonda yaptığımız çalışmaların neticesinde Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Yaşar Topçu'nun usulsüz işlemler yaptığı konusunda -komisyonumuzun yaptığı araştırmalar neticesinde- böyle bir görüntü ortaya çıkmıştır. Delillerin takdiri Yüce Divan sıfatıyla yargılamayı yapacak olan Anayasa Mahkemesine ait olmak kaydıyla, dosyanın Yüce Divana sevkine komisyon olarak karar verdik. Umarım bu arkadaşımız, bizim değerlendirmelerimizin dışında, suçu işlemediği konusunda yargı bir karar verirse, aklanırsa, biz, bundan en küçük bir rahatsızlık duymayız; çünkü, biz, hiç kimseyi yargılanmadan mahkûm etmekten yana değiliz; ama, yargılanmaktan da hiçbirimizin kaçmaması gerekir, kurtulmaması gerekir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Boztaş.

Şahsı adına son konuşmacı, Ordu Milletvekili Sayın Sami Tandoğdu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; konuşmama başlamadan evvel, Kadir Gecenizi ve gelecek ramazan bayramınızı içten kutlar, sağlıklar, mutluluklar dilerim.

Karadeniz sahil yolu ihalesi ve Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında açılan Meclis soruşturmasıyla ilgili olarak  söz almış bulunuyorum.

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi önemli günlerinden birini daha yaşıyor. Siyasetin üzerindeki kara bulutların gitmesini, açılmasını, temizlenmesini istediğimiz bir gündür bugün. Bugün, görüşeceğimiz konu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Döneminde ülkemize o tarihlerde damgasını vuran, siyaseti hapseden, vatandaşın sisteme ve demokrasiye inancını sarsan ve o günün sahnesindeki siyasîler için yargı yolunun açılmasını sağlayan bir gündür bugün.

Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu'nun, 1997'deki Karadeniz sahil yolu ihalesine fesat karıştırıldığı iddiasıyla bugün Yüce Meclise getirilmesi, Anayasamızın 83 üncü ve 100 üncü maddelerine göre, milletvekili, bakan ve başbakanlar soruşturulamaz, eğer suçlandırıldıkları bir konu mevcutsa, yargıya gitmeleri, görevde oldukları sürece olası değildir hükmünün bir an önce kaldırılması gerektiğini gösteren önemli  bir göstergedir. Bugünün önemi bununla orantılıdır.

Yüce Meclisin sayın temsilcileri, şu an, 1997 yılında Karadeniz sahil yolunun yapımı sırasında ihaleye fesat  karıştırılarak çıkar elde edip, devleti büyük zarara sokan bir projenin sorumlularını, Anayasamızın 83 üncü ve 100 üncü maddeleri doğrultusunda kendilerini dokunulmazlık zırhıyla koruyamadığı bir dönemde Yüce Meclise getirilmesi beni üzmüştür; çünkü, o zaman, yani, 20 nci Dönemde dokunulmazlık zırhı, bakandan ve sorumlulardan kaldırılmış olsaydı, bu konu, bugün tekrar gündeme gelmezdi. Suçlular tespit edilir, cezalandırılır, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de büyük zarardan kurtulmuş olurdu.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak bizlere, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili olarak sizlere büyük bir görev düşmektedir. Siyaseti, halka hesap veren, temiz, şeffaf ve dokunulmazlıklardan arındırılmış bir yapıya kavuşturmamız gerekmektedir.

Sizlere, çocukluğumuzdaki bir anıyı hatırlamanızı, yaşadığınız o günleri, bir sinema şeridi gibi gözünüzün önünden geçirmenizi istiyorum. Çocukluğumuzda, kendimizden büyük olanlara veya bizden daha güçlü olanlara karşı doğru veya yanlış hareketlerimizden dolayı dövüldüğümüzde, hırpalandığımızda, ağlar ve arkasından da sızlanarak şunları söylerdik: "Akranlarınıza uysanıza, yaşıtlarınıza uysanıza. Bize mi gücünüz yetiyor." Aynı durumu, şimdi, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu yaşıyor. Dokunulmazlık zırhı varken, Mecliste aklanıyor; ama, bugün, Anayasanın 83 üncü ve 100 üncü maddeleri ortada olmayınca, yani, dokunulmazlığı yokken "vurun abalıya" deyimini kullanmak geliyor içimden.

Bunları, gelecekte de yaşamamak için, gelin, bu dokunulmazlıkları kaldıralım. Zira, 22 nci Dönemde halen dokunulmazlığının kaldırılması istenilen milletvekillerini, bakan ve başbakanı, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde aklayalım, suçluysa suçlayalım. Tarafsız yargıya hiçbir işimizi göndermeden, kendi Meclisimizde bu sorunları halledelim. 59 uncu hükümetten sonra kurulacak olan 60 ıncı, 61 inci, 62 nci, 64 üncü, 65 inci hükümetlere, bu Yüce Meclisimizden, yüklü, sorunlu, problemli iş bırakmayalım.

Yüce Meclisimizin görevi, geçmişteki yolsuzlukları aklamak, suçlamak değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletini çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak, vatandaşın, halkın sağlıklı, huzurlu, yoksulluk sınırının üstünde, insanca, hakça yaşaması için olanaklar sağlamak ve geliştirmek olmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, ben, Cumhuriyet Halk Partisinin Ordu Milletvekili olarak, başkaları için, geçmiş dönemler için kararlılıkla adım atan bu Meclisin, kendisi için de benzer durumlarda adım atmasının yolunu açabilecek, yani, dokunulmazlıkları kaldıracak bir Türkiye Büyük Millet Meclisi olmasının onurunu ve gururunu, 59 uncu hükümet döneminde, Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleriyle beraber paylaşmak istiyorum. Ben, sizlerle beraber, bizlerden sonra bu Mecliste görev yapacak başbakanlara, bakanlara, milletvekillerine, temiz, adaletli ve onurlu bir Meclis bırakmak istiyorum. Bizler, milletvekilleri olarak, yarınları düşünerek, halkımızın karşısına örnek ve başı dik bir kişi olarak çıkmak istiyoruz.

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Zaten bizim başımız dik.

İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Hepimizin, Meclisten ayrıldıktan sonra da başımızın dik olmasını istiyorum.

Sevgili arkadaşlarım, hepinizin, benim gibi bu duyguları paylaştığınıza inanıyorum; sizleri, bu konuda duyarlı ve hassas olmaya davet ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Karadeniz sahil yolu, Sinop'tan Sarp'a kadar uzanan 715 kilometrelik bir yolu kapsamaktadır. 1997 yılında bu yolun yapılması için ihale yapılmış; ancak, bugüne değin yolun yüzde 50-yüzde 55'lik bir kısmı yapılmıştır. 1997 yılında, Karadeniz sahil yolunun üç yıl içerisinde bitirileceği belirtilmiş; ancak, halen çalışmalar sürmekle beraber, bu güzel sahillerin coğrafî yapısı bozulmuş, denizimiz kirlenmiş, bir yandan da siyasetin para kirliliği karşısında Karadeniz halkımız iyice mağdur duruma düşürülmüştür. Cumhuriyet Halk Partisinin bölge milletvekili olarak, benim gönlümde yatan, Karadenizin güzelliklerini yaşayarak, bu bölgede toplu deniz taşımacılığını hayata geçirmektir; halen de aynı fikri savunmaktayım. Üniversite yıllarımda, bölgenin milletvekillerine ve Türkiye genelindeki siyasetçilerimize "bu güzel denizden yararlanalım, feribotlarla, yolcu ve yük gemileriyle Karadeniz'de yolcu ve yük taşımacılığını, kitle taşımacılığını geliştirelim" dediğimizde, beni ve arkadaşlarımı solculukla ve komünistlikle suçlamışlardı; ama "ülkenin dört bir yanına duble yollar döşeyeceğiz" diyerek, her yerde yol çalışmaları başlatıp, bir türlü bitirilemeyen yolları savunan, eski raylar üzerine yeni sistemmiş gibi eski trenleri oturtup "hızlandırılmış tren" diye halkımızı kandırmaya çalışan Başbakanımıza övgüler yağdırılmaktadır ki, bu da yanlıştır.

En iyiler olarak seçildik, bu işi en iyi yapacaklar olarak seçildik; en çok yıkacak, en çok çalacak, en çok satacaklar olarak değil. Bugün, karar verirken, bunların hepsini düşünmenizi istiyorum. Yapılması gereken şeyler mutlaka yapılmalı; ama, en iyisi yapılmalı, en güzeli yapılmalı. Ülkemize ve yüce ulusumuza hiçbir şekilde zarar verilmemeli; zarar verenlerden ya da vermeye kastedenlerden, bu ulusumuz, halkımız hesabını en iyi şekilde sormalıdır ve soracaktır da.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; konuşmamı bitirirken, Karadeniz sahil yolunun yolsuzluk iddialarının bir an önce çözümlenmesini, bölge halkımızın yol mağduriyetinin ve ayrıca, doğal afetten meydana gelen fındık mağduriyetinin giderilmesini sizlerden rica eder, Yüce Meclisimizi ve halkımızı saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.

Şahısları adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Komisyon Başkanı İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ünal Kacır söz isteğinde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Kacır.

Süreye uymanızı rica ediyorum.

 

(9/9) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Yaşar Topçu hakkında, Karadeniz sahil yolu ihalelerine fesat karıştırarak devleti zarara uğrattığı iddiasıyla kurulan (9/9) esas numaralı Soruşturma Komisyonunun raporu üzerinde komisyon adına söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

(9/9) esas numaralı Soruşturma Komisyonu Başkanı olarak, aldığımız Yüce Divana sevk kararının gerekçelerini süremin tanıdığı imkân ölçüsünde arz etmeye çalışacağım.

En baştan söylemeliyim ki, Komisyonumuzun aldığı Yüce Divana sevk kararı, hiçbirimizin arzu ettiği bir karar değildir. Bu yüce çatı altında bulunmuş insanların, her ne suretle olursa olsun soruşturma mekanizmasıyla karşı karşıya kalmaları genel olarak siyasetin itibarını da zedeler. Diğer yandan, siyasete hak ettiği itibarı kazandıracak olan da denetim mekanizmalarının işletilmesidir. Bu cümleden olmak üzere, 3 Kasım seçimlerinde milletimizin yolsuzluk ve yoksulluğa karşı gösterdiği güçlü tepkiyi de dikkate alarak üzerimize düşen görevi yerine getirmek zorundayız. Unutmayınız ki, 20 nci ve 21 inci Dönem Parlamentoları, siyaseti aklayamadıkları, karşılıklı olarak siyasetçileri akladıkları için milletin güvenini kaybetmişlerdir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karadeniz sahil yoluyla ilgili, Sayın Bakanın döneminde 6 adet ihale yapılmıştır. İddia, ihaleye katılanların önceden anlaştıkları, fiyatların ayarlandığı, rekabete meydan verilmediği ve böylece devletin zarara uğratıldığıdır.

İhale sürecini kısaca anlatmak istiyorum: 1997 yılının temmuz ayında Karadeniz sahil yolunun bir an önce bitirilmesi için siyasî irade oluşmuş ve Sayın eski Bakan bu doğrultuda çalışmaya başlamıştır. Millî bütçeden Karayolları Genel Müdürlüğüne ayrılan payın yetersizliği nedeniyle, yolun dış krediyle yapılması düşünülmüştür. Dış kredi bulunabilmesi için de, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 89 uncu maddesinin işletilmesi gerekli görülmüştür. Adı geçen 89 uncu madde, kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı hallerde, Bakanlar Kurulu kararıyla, ilgili bakana, ihale usul ve esaslarını belirleme yetkisi tanımaktadır; ancak, bakan, ihale usul ve esaslarını belirlerken uygulanması mümkün olmayan haller dışındaki hususları kanuna uygun olarak yapmak zorundadır. Yine, belirlenecek usul ve esaslar, ihale hukukunun saydamlık, rekabet, kamu yararı gibi temel ilkelerini esas almak mecburiyetindedir.

Netice itibariyle, Sayın Bakanın yetkisi, mutlak bir keyfîlik yetkisi değildir. Sayın Bakan, dış kredi bulmak gerekçesiyle 89 uncu maddeye göre ihale yapabilmek için Bakanlar Kurulundan 31 Temmuzda yetki istemiş; Bakanlar Kurulu da, kendisine, bir gün sonra jet hızıyla yetki vermiştir. Sayın Bakan, yetkiyi aldıktan sonra, 25 Ağustos 1997 tarihinde, ihale usul ve esaslarını belirlemiştir; ancak, bu usul ve esaslar, 25 günlük süre içerisinde tam yedi kez değiştirilmiştir. 25 gün içerisinde yapılan yedi değişiklikle, idarenin güvenilirliği, istikrarı, idarî kararların kesinliği ilkeleri zedelenmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; belirlenen usul ve esaslara göre ihaleler davet usulüyle yapılacaktır. 26 Ağustos 1997 tarihinde 11 firma ihaleler için davet edilmiştir. Sonradan, 8 Eylül 1997 tarihinde, rekabetin yaygınlaştırılmasının sağlanması gerekçesiyle 4 firma daha ilave edilmiştir. Peki, davet edilen bu 15 firmayla rekabetin sağlanması amacına ulaşılabilmiş midir?

Komisyonumuz, ihalelerde rekabet şartlarının tam olarak sağlanamadığı düşüncesinden hareketle, Karadeniz sahil yolunu yapabilecek ve kredi bulabilecek yeterliliğe sahip başka firma olup olmadığını araştırmıştır. Yapılan araştırma sonunda, aynı yolun bir kısmının ihalesi için 1996 yılında, yani, bu ihalelerden bir yıl önce ihaleye çıkıldığı, Resmî Gazetede ilan yapıldığı, firmaların müracaatlarını yaptığı ve yeterlilik alan firmaların belirlendiği anlaşılmıştır. Yani, bu söz konusu ihalelerin 3 tanesi için ilana çıkılmış, yeterlilikler belirlenmiş. 1996 yılında yeterlilik alan firmalardan bir kısmı Sayın Topçu döneminde yapılan ihalelere davet edilmemiş. Yeterlilik almışlar, ama, bu ihalelere onlardan bir kısmı davet edilmemiş; ancak, yeterlilik alamayan bir firma davet edilmiş.

Parantez içerisinde söylemek isterim ki, vurdumduymazlığın boyutlarını ortaya koymak için söylüyorum; 1996 yılında çıkılan bu ihaleler sonuçlandırılmamış; ancak, iptal edildiğine dair bir belgeye de arşivlerde rastlanmamıştır. Yarım kalmış bu iş.

Yine, soruşturma konusu ihalelerden bir yıl sonra yapılan ve gerek keşif bedelleri gerekse teknik standartlar olarak söz konusu ihalelerden çok daha büyük olan Aydın-Denizli otoyolu işinin Aydın-Yenipazar kesimi ihalesi incelenmiştir. Bu ihale de, soruşturma konusu ihaleler gibi dış kredilidir; ancak, ilanla yapılmıştır. İhaleye 38 firma müracaat etmiş, 32 firma yeterlilik almıştır. Yeterlilik alan firma temsilcilerini Komisyonumuza davet ettik ve görüştük. Verdikleri ifadelerde, büyük bir çoğunluğu 1997 yılında da yeterlilikleri olduğunu beyan etmişler, Karadeniz sahil yolu ihalelerine davet edilmemelerini yadırgadıklarını söylemişlerdir. Yani, Karadeniz sahil yolunu yapabilecek çok sayıda başka firma mevcuttur; ancak, ihaleye çağrılmamışlardır.

Peki, ihaleye çağrılmanın kıstası nedir? Sorunun cevabı, dönemin Karayolları Genel Müdürü Yaman Kök'ün, daha önceki soruşturma komisyonuna verdiği ve Komisyonumuzda da kabul ettiği ifadede açıkça ortaya çıkmaktadır: "Bakan bu isimleri bize verdi, biz de bu firmaları davet ettik." Takdir edersiniz ki, sadece bakanın verdiği isimlerle rekabet şartlarına ulaşılması mümkün değildir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; başka bir soru da şudur: Yeterli olan tüm firmaların değil de bakanın belirlediği firmaların ihaleye davet edilmesi kamu yararına uygun mudur? Bu konuda, elimizde, hukukta kesin delil olarak kabul edilen, kesinleşmiş bir mahkeme kararı mevcuttur. 2886 sayılı Kanunun 44 üncü maddesine göre davet usulü yapılan Dörtyol-Geçitkale-Girne ayırımı-Büyükkonuk-Çayırova yolunun ihalesine davet edilmediği gerekçesiyle mahkemeye başvuran firmanın başvurusu haklı bulunmuş ve söz konusu ihale, mahkeme tarafından iptal edilmiştir. Danıştay tarafından onaylanarak kesinleşen mahkeme kararına göre, daha önce karayolu yapmış, yükümlülüklerini zamanında yerine getirmiş, yeterliliği olan bir firmanın ihaleye davet edilmemesi, azamî kamu yararının sağlanmasını engellemiştir. Ayrıca, bu mahkeme kararında, 2886 sayılı Yasanın 44 üncü maddesinde en az üç istekliden söz edilmiş olması, idarenin isterse sadece üç istekliyi davet ederek ihaleyi sonuçlandırabileceği anlamına gelemeyeceği, teknik yeterlilikleri ve güçleri idarece kabul edilen tüm isteklilerin ihaleye davet edilmesi gerektiği hususu da vurgulanmıştır. Soruşturma konusu ihalelerde de yeterliliği olan pek çok firma ihaleye davet edilmediğinden, yeterli rekabet ve azamî kamu yararı sağlanmamıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3 proje halindeki Karadeniz sahil yolu 6 parçaya bölünerek ihale edilmiştir. Üzerinde durulması gereken nokta, ihalelerin birbiriyle ilişkilendirilmiş olmasıdır. İlkönce, firmaların, işlerden birisi kendisinde kalması halinde diğer işlere teklif veremeyeceği esası getirilirken, daha sonra, ikinci işe girmelerinin yolu, ortak girişim oluşturmaları ve idarenin görüşünü almaları şartıyla açılmıştır. Firmaların ortak girişim oluşturmaları ve idarenin görüşünün alınması, âdeta "aranızda anlaşın, bu anlaşmadan da bizleri haberdar edin" manasına gelmektedir. Yani, gizlilik, rekabet, her şey ortadan kalkmış, müteahhitlerin önceden anlaşmalarının yolu açılmıştır. Neredeyse, idare, minareye dikilecek kılıfın da terziliğini üstlenmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3 gün içinde, sabah ve öğleden sonra yapılan, firmaların sabah ortak, akşam rakip oldukları 6 ihalenin sonuçları da ilginçtir. Hiçbir ihale, çok sayıda münferit teklif olmasına rağmen, tek başına bir firmada kalmamış, ortak girişimler ihaleleri kazanmışlardır. İhaleye davet edilen firmalardan bir tanesi teklif vermemiş, bir tanesi de verdiği teklifleri çok düşük tutarak, kendisini bu komedinin dışında tutmuştur. Geri kalan 13 firma, 2'şerli, 3'erli ortak girişimler altında 6 ihaleyi aralarında bölüşmüşlerdir. Ortak girişimlerin -bir örnek hariç- teklif verdikleri ilk ihaleyi kazanmaları da dikkat çekici bir husustur. Hatta, bir firma, ortak girişim halinde üstlendiği ihaleye kadar olan 3 ihalede teklif vermemiş, işi aldıktan sonraki ilk ihalede kazanma ihtimali olmayan en düşük teklifi vermiş, son ihaleye de teklif vermemiştir.

Yine, kör gözüm parmağına bir başka nokta da, ihaleleri kazanan ortak girişimin içerisinde bulunduğu firmaların, ihale kazandıkları işin hemen yanı başında başka bir iş yapıyor olmalarıdır. Evvelden bir iş yaparken, şimdi, hemen onun yanı başındaki ihale nasıl olmuşsa onlara denk gelmiştir. Bu durum, gizlilik içerisinde yapılan 6 ayrı ihalede, ulaşılması pek de kolay olmayan, mükemmele yakın bir durumdur. Başka şekilde ifade etmek gerekirse, bu ihaleler önceden planlansaydı ancak bu kadar planlanabilirdi.

Sayın Bakanın kabine arkadaşı Sayın Eyüp Aşık Bey, konuyla ilgili olarak TGRT Televizyonunda katıldığı bir tartışma programında aynen şöyle söylüyor: "Biz, o ihaleye girenlerin tamamına eşit taksim ettirdik."

Yine, tartışmanın başka bir yerinde de "idare, işi tamamına taksim etti. Niçin; bu yolun bir an evvel bitmesi için. Bunu, ikiye, üçe bölmek yerine, kaç müteahhit var; 13 müteahhit; dediler ki '13'ünüz de taksim edin burayı, üç senede bitirin' " diyor. Bu, Sayın Aşık'ın ifadesi.

Aynı kabinede Sayın Topçu'yla ortak sorumluluk taşıyan Sayın Aşık'ın bu ifadeleri kullanması, idarenin müteahhitleri anlaşmaya sevk ettiği anlamına gelmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; idare, bakan oluruyla belirlediği ve yedi kere değiştirdiği usul ve esaslara da uymamıştır. İhale usul ve esaslarında, hükümet kredileri dahil bütün kredilerin, krediyi veren kuruluşça, kredi şartlarını belirten resmî bir mektupla teyit edilmesi ve mektubun teklifin bir parçası olması, teyit edilmiş kredi teklifi şartlarının Hazine Müsteşarlığınca kabul edilebilir nitelikte olması yer alırken, firmalarca sunulan tekliflerde bu şartlar sağlanmamış, resmî makamlarca teyit edilmiş belgeler hiçbir teklife eklenmemiştir. İhale komisyonu teklifleri geri çevirmesi gerekirken, Hazine Müsteşarlığıyla yaptıklarını söyledikleri şifahî görüşmeleri yeterli görmüş ve ihaleleri yapmaya devam etmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ihale şartnamesinin davet mektubundan sonra hazırlanması, zeyilnamelerle fiyatlarda değişiklikler yapılması, projelerin tamam olmaması, dolayısıyla keşiflerin de sağlıksız olması, ihalelerin ne kadar üstünkörü yapıldığının diğer bir göstergesidir. Bu hususlar yüzde 142'lere varan keşif artışlarına neden olmuştur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karadeniz sahil yolu ihalesi yapılmadan hemen önce ve ihale usul ve esaslarının belirlendiği sırada taşıma katsayıları ve köprü inşaat zamları da yeniden belirlenerek, artırılmıştır. İhalelerin yapılmasından üç ay sonra, bir genelgeyle, taşıma katsayısı 1 olarak sabitlenmiş, köprü inşaat zammı uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır. Söz konusu işlerde taşıma katsayısı 1 ile 3 arasında değişmektedir, köprü inşaat zamları da yüzde 50 olarak uygulanmıştır. Eğer, köprü inşaat zamları uygulanmasa ve taşıma katsayısı da 1 olarak alınsaydı, 147 000 000 dolar daha az ödeme yapılacaktı.

Denilebilir ki, taşıma katsayıları ve köprü zamları tekliflerdeki indirim oranlarında en önemli etkendir. Ancak, aynı bölgede, 1998 yılı içerisinde, katsayı 1, köprü zamsız olarak yapılan ihalelerde yüzde 26 oranına kadar ulaşılan indirimler olmuştur. Bunun anlamı şudur: İhaleyi kazanan firmalar, yüksek katsayılar ve köprü zamlarıyla, verdikleri indirimlerden daha fazlasını geri almışlar, ihaleleri, neredeyse, indirimle değil, yükseltmeyle kazanmışlardır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sabrınıza sığınarak, Komisyonumuzda kanaat oluşmasını sağlayan bir konuyu daha dikkatlerinize sunarak konuşmamı neticelendireceğim.

1997 yılında, ihaleleri, yüzde 16,8 ile yüzde 20,3 arası indirimler ile taşıma katsayıları ve köprü zamları dikkate alındığında ise, indirimsiz, hatta yükseltmeyle alan firmalar, 2004 yılında, bu dönemde, yüzde 30 üzeri keşif artışlarında, artış kısmına uygulanacak fiyatlarda yüzde 32'ye varan indirimi kabul etmişlerdir. Aradaki farklar önemsenmesi gereken boyutlardadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütün bu hususları gözönünde bulunduran Komisyonumuz, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu'nun Yüce Divana sevk edilmesine, 1 ret oyuna karşın 10 kabul oyuyla karar vermiştir; takdir Yüce Meclisindir.

Konuşmamın sonunda, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlar, sizlerin ve vatandaşlarımızın mübarek Kadir Gecenizi ve yaklaşan bayramınızı tebrik ederim; hayırlı geceler dilerim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kacır.

Sayın milletvekilleri, Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Komisyon raporunda, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu'nun Yüce Divana sevki istenilmektedir.

Şimdi, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu'nun Yüce Divana sevkini isteyen komisyon raporunu oylarınıza sunacağım.

Sayın milletvekilleri, Anayasanın 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında "Yüce Divana sevk kararı ancak üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla alınır" hükmü, İçtüzüğün 112 nci maddesinin altıncı fıkrasında da "Yüce Divana sevk kararı ancak üye tamsayısının salt çoğunluğu ile alınır" hükmü yer almaktadır. Bu nedenle, oylamayı gizli oylama şeklinde yapacağız ve raporun kabul edilmesi için 276 kabul oyu arayacağız.

Toplantı yetersayısı olmak kaydıyla, gizli oylamada kabul oyu 276'nın altında olduğu takdirde, Yüce Divana sevk kabul edilmemiş olacaktır.

Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:

Komisyon ve hükümet sıralarında yer alan Kâtip Üyelerden, komisyon sırasındaki iki Kâtip Üye, sırasıyla -okuduğum iller dahil- Adana'dan başlayarak Denizli'ye ve Diyarbakır'dan İstanbul'a kadar; hükümet sırasındaki iki Kâtip Üye ise, İzmir'den Mardin'e ve Mersin'den Zonguldak'a kadar, adı okunan milletvekillerine, biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve milletvekillerini ad defterinde işaretleyecektir.

Milletvekilleri, belirlenmiş bulunan bu yerlerden başka yerden pul ve zarf alamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.

Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olan ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.

Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden, üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettirdikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahara, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.

Oylamada adı okunmayan milletvekillerine pul ve zarf verilmeyecektir.

Şimdi, gizli oylamaya Adana İlinden başlıyoruz.

(Oylar toplanıldı)

BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.

Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Oy kutuları kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, (9/9) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 672 sıra sayılı raporunun Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkındaki gizli oylama sonucunu açıklıyorum:

Katılan milletvekili sayısı   : 406

Kabul                                  : 391

Ret                                      : 10

Çekimser                             : 5

Bu sonuca göre, Meclis Soruşturması Komisyonu raporu kabul edilmiştir; Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu'nun Yüce Divana sevkine karar verilmiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Kasım 2004 Çarşamba günü saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 00.38