BIM 2 2 2004-11-29T08:58:00Z 2004-11-29T08:58:00Z 42 27229 155209 TBMM 1293 310 190607 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 63

 

13 üncü Birleşim

3 Kasım 2004 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Adana Milletvekili Mehmet Ziya Yergök'ün, Cumhuriyetimizin 81 inci Yıldönümünde cumhuriyet ve hukuka ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, kırsal alanlarda yürütülen turizm faaliyetlerinin önemine, yurdumuzun bu alandaki potansiyeline ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, yanlış eğitim sistemi ile sınav odaklı özel dershaneler sorununa ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1303) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/226)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 39 milletvekilinin, şekerpancarı ve Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ ile ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/221)

2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 37 milletvekilinin, Küçük Menderes Irmağındaki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/222)

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/272) (S. Sayısı: 520)

2. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/273) (S. Sayısı: 521)

3. - Kocaeli Milletvekilleri Nevzat Doğan ve Osman Pepe'nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/274) (S. Sayısı: 522)

4. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/276) (S.Sayısı: 523)

5. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/277) (S.Sayısı: 524)

6. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/278) (S.Sayısı: 525)

7. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/279) (S.Sayısı: 526)

8. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/280) (S.Sayısı: 527)

9.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/281) (S.Sayısı: 528)

10. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı'nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/282) (S. Sayısı: 529)

11. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

12. - Aile Araştırma Kurumu Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 6.12.1989 Tarihli ve 396 Sayılı Aile Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname; 13.4.1990 Tarihli ve 423 Sayılı Aile Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/330, 1/148, 1/169) (S. Sayısı: 661)

13. - Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 639)

V . - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66 milletvekilinin, patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152)

2. - Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen ve 25 milletvekilinin, patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Batı Trakya'daki bazı Türklerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açacağı dava ve Türkiye'nin hukukî desteğine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/3458)

2. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklareli-Üsküp Belediyesindeki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3491)

3. - Şanlıurfa Milletvekili Mahmut YILDIZ'ın, tarımsal sulamada enerjiye farklı ücret uygulanması ve çiftçilerin TEDAŞ'a olan borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3492)

4. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa İli ve ilçelerindeki elektrik tellerinin yeraltına alınması için bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3494)

5. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, sıtma hastalığı ile ilgili olarak GAP Bölgesinde alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/3537)

6. - İstanbul Milletvekili Zülfü LİVANELİ'nin, bir Fransız televizyon kanalında yayımlanan Fatih Camii ile ilgili habere,

- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlattığı iddia edilen yeni Kur'an tefsirine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/3731, 3732)

7. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Tekelin alkollü içecekler kısmının özelleştirilme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3738)

8. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Tekelin pazar payına ve bu amaçla yapılan bir ihaleye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3739)

9. - Hatay Milletvekili Abdulaziz YAZAR'ın, İskenderun'daki Ziraat Bahçesi adlı yerin bazı şahıslara kiralandığı iddialarına,

- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, hastalık riski taşıyan hayvan ürünlerinin ithalatına,

- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova'daki hortum ve aşırı yağış sonucu bazı köylerde meydana gelen zararlara,

- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, "delidana" hastalığıyla ilgili basında yer alan haberlere ve hayvan kaçakçılığına,

- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik Karacaali Köyü sulama projesine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/3752,3753,3754,3755,3756)

10. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, özel endüstri bölgesi oluşturma çalışmalarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/3759)

11. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Yenişehir İlçesindeki fasulye ve biber yetiştiricilerinin sorunlarına,

- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, üzüm üreticilerinin sorunlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/3787,3788)

12. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, kurum değiştiren personele ve müftü atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/3902)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açıldı.

Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in, demiryolu taşımacılığı ile Bursa-Bilecik-Bandırma demiryolu hattının açılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü

Cevap verdi.

Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Konya Ovaları Sulama ile Mavi Tünel Projelerinin son durumu ile bu konuda yapılması gerekenlere  ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanlığının 2002-2003 (3/294, 3/572) (S. Sayısı : 666),

Sayıştay Başkanlığının 2001-2002 (5/5) (S. Sayısı : 667);

Malî yılları kesinhesaplarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporları Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu'nun (3/249) (S. Sayısı: 510),

Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un (3/250) (S. Sayısı: 511),

Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in (3/251, 3/260, 3/269, 3/270) (S. Sayısı: 512, 514, 517, 518),

Mersin Milletvekili Mustafa Eyiceoğlu'nun (3/259) (S. Sayısı: 513),

Kocaeli Milletvekilleri Nihat Ergün, Mehmet Vecdi Gönül ve Muzaffer Baştopçu'nun (3/261) (S. Sayısı: 515)

Kocaeli Milletvekilleri Nihat Ergün ve Osman Pepe'nin (3/268) (S. Sayısı: 516),

Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün (3/271) (S. Sayısı: 519),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

NATO Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan; Başkanlığının ise Komisyonun başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkereleri, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, (6/654, 6/655, 6/656, 6/660, 6/661, 6/669, 6/676, 6/678) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; soruların geri verildiği bildirildi.

Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 23 milletvekilinin, ilköğretim müfredatındaki köklü değişikliğin millî eğitimin temel hedefleri açısından (10/219),

Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 24 milletvekilinin, Millî Eğitim Bakanlığınca ilköğretim okullarına dağıtılan ders kitaplarının maddî kaynağına ilişkin iddiaların (10/220),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Dışişleri Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt,

Millî Savunma Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Adana Milletvekili Recep Garip,

Dilekçe Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen,

Seçildiler.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan                        (6/611),

2 nci         "                        "                         (6/622),

7 nci         "                        "                         (6/632),

8 inci        "                        "                         (6/634),

11 inci      "                        "                         (6/639),

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan                     (6/624) esas numaralı soruya, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım;

4 üncü sırasında bulunan                    (6/626),

5 inci        "                        "                        (6/627),

9 uncu      "                        "                        (6/636),

14 üncü    "                        "                        (6/643),

50 nci       "                        "                        (6/687),

Esas numaralı sorulara, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan;

6 ncı sırasında bulunan                         (6/628) esas numaralı soruya, Adalet Bakanı Cemil Çiçek;

10 uncu sırasında bulunan                         (6/638),

12 nci          "                            "                            (6/640),

13 üncü       "                            "                            (6/642),

Esas numaralı sorulara, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü;

Cevap verdi.

Genel Kurulun 3 Kasım 2004 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 113 üncü sırasında yer alan (10/152) esas numaralı ve 183 üncü sırasında yer alan (10/216) esas numaralı patates üreticilerinin sorunları konusunda Meclis araştırması önergelerinin görüşülmesine ve görüşmelerinin birlikte yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

3 Kasım 2004 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşime 16.45'te son verildi.

 

Ali Dinçer

 

 

Başkanvekili

 

 

Bayram Özçelik

Mehmet Daniş

 

Burdur

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye


No. : 17

II. -GELEN KÂĞITLAR

3 Kasım 2004 Çarşamba

Teklif

1. - Yalova Milletvekili Şükrü Önder'in; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/330) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa Geliş Tarihi: 3.11.2004)

Raporlar

1. - Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/283) (S. Sayısı: 530) (Dağıtma tarihi: 3.11.2004) (GÜNDEME)

2. - Kocaeli Milletvekilleri Mehmet Vecdi Gönül, Osman Pepe ve Nevzat Doğan'ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/284) (S. Sayısı: 531) (Dağıtma tarihi: 3.11.2004) (GÜNDEME)

3. - Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/285) (S. Sayısı: 532) (Dağıtma tarihi: 3.11.2004) (GÜNDEME)

4. - Kocaeli Milletvekilleri Nevzat Doğan ve Nihat Ergün'ün Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/286) (S. Sayısı: 533) (Dağıtma tarihi: 3.11.2004) (GÜNDEME)

5. - Kocaeli Milletvekilleri Nihat Ergün ve Muzaffer Baştopçu'nun Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/287) (S. Sayısı: 534) (Dağıtma tarihi: 3.11.2004) (GÜNDEME)

6. - Kocaeli Milletvekilleri Nevzat Doğan ve Nihat Ergün'ün Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/288) (S. Sayısı: 535) (Dağıtma tarihi: 3.11.2004) (GÜNDEME)

7. - Kocaeli Milletvekilleri Osman Pepe, Mehmet Vecdi Gönül, Nevzat Doğan ve Muzaffer Baştopçu'nun Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/289) (S. Sayısı: 536) (Dağıtma tarihi: 3.11.2004) (GÜNDEME)

8. - Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/299) (S. Sayısı: 537) (Dağıtma tarihi: 3.11.2004) (GÜNDEME)

9. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/305) (S. Sayısı: 538) (Dağıtma tarihi: 3.11.2004) (GÜNDEME)

10. - Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/306) (S. Sayısı: 540) (Dağıtma tarihi: 3.11.2004) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU ve 39 Milletvekilinin, şeker pancarı ve Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ile ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/221) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)

2.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ ve 37 Milletvekilinin, Küçük Menderes Irmağındaki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/222) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2004)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

3 Kasım 2004 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, cumhuriyet ve hukuk konusunda söz isteyen, Adana Milletvekili Mehmet Ziya Yergök'e aittir.

Buyurun Sayın Yergök. (CHP sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Adana Milletvekili Mehmet Ziya Yergök'ün, Cumhuriyetimizin 81 inci Yıldönümünde cumhuriyet ve hukuka ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; cumhuriyetimizin 81 inci yıldönümünü coşkuyla kutladığımız bugünlerde, cumhuriyet ve hukuk konusundaki görüşlerimi dile getirmek için gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen Türk devrimi ve onun ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti, bir uygarlık atılımı, bir çağdaşlık projesidir. Cumhuriyet, aynı zamanda, tarihimizdeki en köklü dönüşüm olup, egemenliğin kaynağını ulusta bulan anlayıştır. Cumhuriyet, bireyleri kul olmaktan çıkarıp, siyasal ve hukuksal düzenin gerçek yapıcısı yurttaş konumuna yükseltmiş, bunu da laik hukuk düzenini yerleştirerek başarmıştır.

Atatürk, 1 Mart 1924 tarihinde Meclisin ikinci dönem birinci toplantı yılını açarken yaptığı konuşmada "ulusun isteklerine ve gereksinmelerine uyarak, adliyemizde her türlü eski etkiden korkusuzca silkinmekten ve hızlı ilerlemelere atılmaktan geri kalmamak zorundayız. Medenî hukukta, aile hukukunda yürüyeceğimiz yol ancak uygarlık yolu olacaktır. Hukukta işi oluruna bırakmak, eski masalımsı göreneklere bağlı kalmak, ulusları uyanmaktan alıkoyan en ağır bir kâbustur. Türk Milleti, üzerine kâbus çökmesine izin veremez" sözleriyle kararlılığını ve hedefini ortaya koymuştur.

5 Kasım 1925 tarihinde Ankara Hukuk Fakültesini açarken yaptığı konuşmada ise "yeni hukuk ilkeleriyle bir yeni hukuk kuşağı yetiştirmek için bu okulu açıyoruz, büsbütün yeni yasalar düzenleyerek eski hukuk ilkelerini temelden kazımaya girişiyoruz. Bütün bu işlerde dayanağımız, ulusumuzun üstün yeteneği ve kesin isteğidir" diyerek, tarihimiz açısından çok anlamlı olan şu saptamayı yapmıştır: "Uluslararası genel tarih içinde Türklerin 1453 zaferini, İstanbul'un fethini bir düşünün. Bütün bir dünyaya karşı İstanbul'u Türk toplumuna mal eden güç, aşağı yukarı o yıllarda bulunan matbaayı ülkeye mal etmek için, o zamanki hukukçuların uğursuz direncini göğüsleyememiştir. Eskimiş hukuk ile dar düşünceli hukukçulardan buna izin koparabilmek için üçyüz yıl kuşkular, kararsızlıklar, üzüntüler içinde beklemek zorunda kalmışızdır." İşte, bu tespiti yapan Büyük Önder, hukuk devrimiyle işe başlamayı önemli ve öncelikli saymıştır.

Cumhuriyetle birlikte gerçekleştirilen hukuk devrimiyle, toplumun çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırılması amaçlanmıştır. Böylece, teokratik yönü ağır basan geleneksel Osmanlı toplum ve devlet yapısından laik Türkiye Cumhuriyeti devlet ve toplum yapısına geçiş sağlanmıştır. Medenî Yasa, Ceza Yasası, Ticaret Yasası ve usul yasaları başta olmak üzere, birçok temel yasa bu dönemde toplumsal yaşamımıza kazandırılmıştır.

Değerli milletvekilleri, yetmişbeş yılı aşkın bir süreyle başarıyla uygulandıktan sonra, 21 inci Dönemde Medenî Yasa, 22 nci Dönemde ise Ceza Yasası, toplumun değişen ve gelişen ihtiyaçlarını karşılamak, tarafı bulunduğumuz uluslararası sözleşmelerin ve demokratik hukuk devletinin gereklerini yerine getirmek, insan haklarını pekiştirmek amacıyla tamamen yenilenerek kabul edilmiştir. Ayrıca, bu süreçte, yasama dokunulmazlığının sınırlandırılması hariç, birçok yasal ve anayasal düzenlemeler, uyum paketleri, daha doğru bir deyimle demokratikleşme paketleri, bugün ikinci yılını dolduran 22 nci Dönem Parlamentomuzca ardı ardına yasalaştırılmıştır. Dileğimiz, toplumsal uzlaşmaya dayalı yeni bir anayasa ile demokratik esaslara uygun yeni bir seçim yasası ve siyasî partiler yasasının da bu dönemde Meclisimizce kabul edilmesidir.

Burada bir hususu da vurgulamadan geçemeyeceğim. Yasalar hızla değişirken yasaların değişmesine paralel bir zihniyet değişiminin aynı hızla gerçekleşememiş olması, uygulamada  yaşanan sıkıntılar, karşılaşılan dirençler, eğitim alanındaki yetersizlikler, çıkarılan yasalardan amaca uygun sonuç alınmasını güçleştirmektedir. Kuşkusuz, çıkarılan yasaların özüne ve sözüne uygun olarak yaşama geçirilmesi çok önemli olmakla birlikte, bunun kadar önemli olan bir husus da, adalet sisteminin, yargının çağdaş bir yapıya, adil, etkin ve hızlı bir işleyişe kavuşması, toplumun gereksinmelerini karşılayacak biçimde yapılanmasıdır. Bunun için sadece yasa çıkarmak yetmiyor; çalışma koşullarının iyileştirilmesi, adalet hizmetlerine yatırım yapılması ve yeterli kaynağın ayrılması gerekiyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, kuruluş döneminin zorluklarına ve imkânsızlıklarına rağmen, adalete bütçeden önemli kaynaklar ayrılmıştır. O yıllarda adaletin bütçedeki payı yüzde 4'ler, 5'ler düzeyindeyken, son yıllarda bu payın yüzde 1'in altında gerçekleşiyor olması, cumhuriyeti kuranların adalete verdikleri değer ile son yıllarda ülkeyi yönetenlerin adalete bakışları ve hukuk devleti anlayışları arasındaki farkı çok açık biçimde ortaya koymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ZİYA YERGÖK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bugün, uygar ve çağdaş dünyada hukuk devleti ilkesi, demokrasinin temelidir ve devletin hukuka bağlılığını, yasama ve yürütme erklerinin bağımsız yargı tarafından denetimini öngörür. Demokratik hukuk devletinde bağımsız yargı, ülkenin ve toplumun güvencesidir. Aynı zamanda, bağımsız yargı ve güvenceli yargıç, hukuk devleti olmanın vazgeçilmez koşuludur.

Bugün, mevcut sorunlar, yargı gücünün işlemesine tamamen engel değildir; ancak, en duyarlı toplumsal ve bireysel ihtiyaç olan adalet dağıtımında aksaklıklara, bazen de haksızlıklara neden olmaktadır. Bu nedenle, yargının sorunları süratle giderilmeli ve yargı bağımsızlığının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

Bu bağlamda, bugünkü yapısı ve işleyişi ülkemizin gerçeklerine ve gereksinmelerine uymayan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı ve işleyişi mutlaka değiştirilmeli, yargının kurucu ve aslî unsuru olan savunmanın sorunları çözülmeli, sav-savunma-karar üçlüsünün denkliği ve dengesi sağlanmalı, savunma kurumuna Anayasada yargı bölümünde yer verilmeli, hukuk eğitiminin kalitesi yükseltilmelidir.

Bilinmelidir ki, var olan sorunlara köklü ve kalıcı çözüm getirmek yerine bazı münferit olaylardan yola çıkarak yargıyı suçlamak ve yıpratmak hiç kimseye ve hiçbir kuruma yarar sağlamayacaktır. Aksine davranışlar, toplumun ve vatandaşın adalete olan güvenini sarsar ve hukukdışı güç odaklarında hak arama eğilimini artırır. Bundan süratle sakınmalı, yaşamın her alanında hukuku üstün ve egemen kılmalı ve yargıya güvenmeliyiz.

Konuşmamı cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önderin şu sözleriyle tamamlamak istiyorum: "Adliyemizin inandığımız, güvendiğimiz yüksek gücünün katkısıyla, cumhuriyet olağan gelişmeyi izleyebilecek ve her tür biçim ve kılıktaki saldırılara karşı yurttaşın hukukunu ve yurdun düzenini koruyacaktır."

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, dünyada ve Türkiye'de kırsal turizmin önemi hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'a attir.

Buyurun Sayın Özdoğan.

2. - Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, kırsal alanlarda yürütülen turizm faaliyetlerinin önemine, yurdumuzun bu alandaki potansiyeline ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Kırsal turizm, çok genel anlamıyla, kırsal alanlarda yürütülen turizm türüdür. Kırsal turizm, insanların devamlı ikamet ettikleri yerler dışındaki kırsal yörelere ziyaretleri, buralarda çiftçilerin ürettikleri mal ve hizmetleri yörenin doğal dokusuna uygun mekânlarda talep ederek ve yörede para artırma arzularını minimize ederek geçici konaklamalardan doğan olaylar ve ilişkilerin bütünü olarak ifade edilmektedir.

Kırsal turizmde konaklama hizmeti, köylü ve çiftçinin bizzat kendi evinde kırsal pansiyon veya otellerde, kırsal tatil köylerinde veya kırsal kampinglerde verilmektedir.

Kırsal turizm, geleneksel tarım ve sanayi sektörlerinin azalma olduğu yerlerdeki toplumlara yeniden hayat veren bir sektör konumunda olduğu için, Avrupa'da kırsal alanların kalkınmasında alternatif bir yaklaşım olarak sunulmaktadır.

Kırsal kasabalar, hayatta kalabilmek için, tarımın yerine geçebilecek faaliyetleri araştırma yoluna gitmişlerdir. Amerika'nın her tarafında sayıları gittikçe artan bazı bölgeler turizmi bir çıkar yol olarak görmekte ve refahın metropolitan alanlardan daha yoksul durumdaki kırsal toplumlara doğru coğrafî olarak yeniden yayılabileceğini ummaktadırlar. Bütünüyle kırsal alanlardaki küçük yerleşim birimleri nüfus kaybederken, 480 tanesi turizm sayesinde nüfus artışı kaydetmiştir.

Türkiye'de kırsal turizm denildiği zaman, çoğunlukla doğa yürüyüşleri ve doğa sporlarını içine alan açık hava rekreasyon etkinlikleri, alışveriş ve yeme içmeyi kapsayan günübirlik köy ziyaretleri anlaşılmaktadır. İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerin çevresinde, Muğla ve Antalya gibi turistik illerde, Bursa ve Kastamonu gibi tarihî ve kültürel zenginliklere sahip yerleşim yerlerinin çevresinde, antik kentlerin yakınlarındaki köylerde bu yönlü bir kırsal turizmin geliştiği görülmektedir. Bu nedenle, Türkiye'de kırsal alanlarda turizm faaliyetinin geliştirilmesi gündeme gelince hemen akla yaylalar ve dolayısıyla yayla turizmi gelmektedir. Oysa, Türkiye'deki dağ ve orman köylerinden başka birçok ova köyü de, sahip olduğu tarihî ve sosyokültürel değerler açısından kırsal turizm için önemli potansiyellere sahiptir.

Kendine has coğrafya ve iklime sahip olan Türkiye'nin zengin yaşama kültürü içindeki yayla yaşantısı çok önemli yer tutar. Türkiye yaylaları, tüm dünyanın giderek daha fazla birbirine benzemeye başladığı yeni bin yılda, geçmişten gelen ve tadı yaşandıkça fark edilen, günümüz modern yaşamına göre doğulu ve egzotik, tabiattan uzaklaştığınız ölçüde otantik yaşama biçimi olarak kuşatıcı ve farklı yaylalardır; başta Doğu Anadolu Bölgesi ve bu bölgedeki en önemli yayla ili olan Erzurum olmak üzere; ki, bu ilin Palandöken Dağları, Kaşkar Dağları, Tortum Şelalesi, Uzundere dinlenme vadileri kırsal turizm açısından çok önemlidir.

Karadeniz Bölgesi ve kısmen de Ege ve Akdeniz Bölgelerinde yer alan yaylalar, kırsal halkın yazın hayvanları otlatma ve geçici süre için konaklama yeri olmalarından başka, bazı tarihî olayları ve değerleri hatırlatma ve yaşatma açısından büyük önem taşımaktadır.

Ayrıca, sportif olta balıkçılığı, çim kayağı, yamaç paraşütü ve doğa yürüyüşleri gibi faaliyetler kırsal turizm faaliyetine adapte edildiği zaman nostaljiyi yaşamak, doğayla iç içe yaşamak, yeni kültür ve insanları tanımak isteyen yerli ve yabancı turistler için Türkiye önemli bir kırsal turizm merkezî durumuna geçebilir. Örneğin, Erzurum'da yamaç paraşütü ve rafting, teşvik edilen faaliyetlerdir.

Yeni turist profili, son yıllarda kalabalık ve alışılmış turizm merkezlerinden uzaklaşarak, daha özgür, sağlıklı ve doğayla baş başa yaşayabileceği alternatif turizm alanlarına doğru yönelmektedir. Bu kapsamda, doğaseverlere, macera arayanlara, nostalji yaşamak isteyenlere, sağlıklı yaşam arzu edenlere, yeni insanlar, kültürler tanımak isteyenlere önerilecek alternatif turizm merkezleri, kırsal alanlar, yani, köyler ve çiftliklerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Günümüzde büyük şehirlerde yaşayan insanların şehrin gürültüsü ve kirliliğinden kaçıp doğal güzelliklere sahip olan sessiz alanları tercih etmelerinin doğal bir sonucu olarak, özellikle kıyı şeridindeki tatil yörelerinin sıcak ve nemli havasına karşılık yaylaların çok çeşitli bitki örtüsüne sahip olması, ormanları, krater gölleri, ırmakları, dereleri, tarihsel, kültürel ve arkeolojik değerleri, dağ ve doğa yürüyüşleri, rafting, kış sporları, olta balıkçılığı, çim kayağı, şifalı suları, yayla şenlikleri ve el sanatları gibi değerleri taşıması nedeniyle, bu bölgelerin turizm çekim merkezî olmalarına olanak sağlanmaktadır.

Son yıllarda turizm hareketlerini yılın bütün dönemlerine yaymayı amaçlayan, yat turizmi, golf turizmi, kış turizmi, dağ turizmi, yayla turizmi ve termal turizmi gibi türler, gelecek dönemlerde Türkiye turizminin gelişmesine katkıda bulunacaktır.

Çiftçilerin asıl uğraşları olan tarımsal faaliyeti terk etmeden, sahip oldukları doğal, kültürel ve tarihî değerleri turizme sunarak, kendilerine ek gelir sağlamak ve sonuçta yaşadıkları toplumun refah düzeyini yükseltmek, kırsal turizmden beklenen en önemli sonuçtur. Kırsal turizm, bir taraftan kırsal halka çağdaş dünyanın sunduğu bütün nimetlere ulaşmada yardımcı olurken, diğer taraftan da farklı kültürleri ve yerleri tanımak, geçmişe olan özlemi gidermek, doğal çevrede sağlıklı yaşama arzusunu hisseden, iş yaşamının doğurduğu stresten kurtulmak ve kentlerin sahip olduğu sorunlardan kısa bir süre de olsa uzaklaşmak isteyen kişilere farklı olanaklar sağlamaktadır.

Kırsal turizm faaliyetinin ülke çapında yaygınlaştırılabilmesi için ise, başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının taşra teşkilatlarında görev yapan yayım elemanları, yerel yöneticiler, kırsal alanlarda kurulmuş olan kooperatifler, kırsal halk ve özel teşebbüslerin aktif şekilde katılımının sağlanması önem taşımaktadır.

Beni dinlediğiniz için Yüce Heyetinize tekrar teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimi arz ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, ülkemizdeki eğitim sistemi ve özel dershaneler hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel'e aittir.

Buyurun Sayın Pekel. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, yanlış eğitim sistemi ile sınav odaklı özel dershaneler sorununa ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'deki eğitim sisteminin en büyük sorunlarından biri haline gelen yanlış eğitim politikalarının ve özellikle sınava odaklı eğitimin yol açtığı özel dershaneler üzerine gündemdışı söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, eğitim, en temel insan hakları arasında sayılmaktadır. Eğitim hak, olanak ve özgürlüğünü çocuklarına, gençlerine yeterince sağlayamayan toplamların çağdaşlaşabilmesi olanaklı değildir. Sosyal devlet, her yaşta, herkese yeterli, kaliteli ve parasız eğitim hizmeti sunmakla yükümlüdür. Anayasanın 42 nci maddesinde de "kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz" hükmü yer almakta ve eğitim-öğretim hakkı anayasal güvence altına alınmaktadır; ancak, bugün, Türkiye'de sancılı bir durum yaşanmaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği yaratılamadığı gibi, eğitim hakkının önünde birçok engel bulunmaktadır. Çalışanların ve dargelirlilerin çocuklarının maddî olanaksızlıklar nedeniyle eğitimden yoksun kalmaları söz konusu olabilmektedir.

Değerli milletvekilleri, eğitim sistemimiz, özellikle yükseköğretim kurumlarına öğrenciyi hazırlama konusunda çok yetersiz kalmaktadır. Liseden mezun olan bir öğrencinin dershaneye gitmeden üniversiteye girme şansı neredeyse yok denecek kadar azdır. Bu sorun, ortaöğretim sistemimizin yanlış yapılandırılmasından kaynaklanmaktadır. Ortaöğretimin, bugün, yaklaşık yüzde 65'i genel lise, yüzde 35'i de meslekî lise yapısındadır. Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran tamamen tersidir; yani, yüzde 65 meslekî lise, yüzde 35 genel lisedir. Ortaöğretim sistemimizin yanlış yapılandırılması nedeniyle bu öğrencilerin neredeyse tamamına yakını üniversiteye yönlendirilmekte, sayı inanılmaz derecede artış göstermekte, öğrenciler arasında büyük bir yarış da kaçınılmaz bir durum halini almaktadır. Üniversitelerimizin kontenjanları 170 000 civarındadır. Her yıl liseyi bitiren yüzbinlerce gencimiz tamamen sınava odaklı bir eğitimle kendilerini üniversiteye hazırlamaktadırlar. Geçmiş yıllarda birikenlerle birlikte üniversite sınavına girenlerin sayısı 1 500 000'i aşmış durumdadır.

Değerli milletvekilleri, eğitim sisteminin sınavlara dayalı olması, eğitim-öğretimin kalitesini düşürmesinin yanı sıra, her yıl velilerin cebinden trilyonlarca liranın çıkmasına da yol açmaktadır. 1984 yılında 174 adet olan dershanelerin sayısı, aradan geçen yirmi yılda 15 kat artarak 2 615'e ulaşmıştır.

Bugün, kurs ücretleri, 2 milyar lira ile 8 milyar lira arasında değişmektedir. Bu yıl, yaklaşık 735 000 öğrencinin dershanelere yaklaşık 3 katrilyon lirayı aşkın bir meblağı aktarması beklenmektedir. Bununla birlikte, dershanelerde kalite arttıkça, sınıf mevcudu düştükçe, iyi öğretmenler eliyle eğitim verildikçe, ailelerin fedakârlık katsayılarıyla birlikte, 2 milyar liradan başlayan fiyatlar da katlanarak artmakta, bazı kursların fiyatları özel dershanelerin yıllık fiyatlarıyla yarışmaktadır. Hatta, özel dershaneler, öğrenci çekebilmek için, lüks araba promosyonları bile yapmaktadırlar.

Sınav odaklı eğitim, Türkiye'deki 16 000 000 öğrencinin sınavlara dayalı eğitim sisteminin gerçeği haline gelen özel dershanelere yılda 1 milyar dolara yakın kaynak aktarmasına neden olmaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı rakamlara göre, dershanelere ve özel derslere 2002 yılında hane halkının ödediği ücret, toplam eğitim harcamaları içerisinde yüzde 12'lik bir pay oluşturmaktadır. Öğrencilerin sınavlar için yaptıkları harcamanın toplamı ise 39 500 000 dolardır.

Sayın milletvekilleri, eğitim sistemimizdeki çarpıklık, bir öğrenciyi, üniversiteyi kazanabilmek için dershaneye gitmek zorunda bırakmaktadır. Ailesinin bütçesi dershaneye göndermeye yetmediği takdirde, öğrenci, bu durumun psikolojik olumsuzluklarını yaşamaktadır. Aynı olumsuzluklar dargelirli bir ailenin ebeveynlerini de etkilemektedir.

Özetle, işsizliğin çok yüksek oranlarda olduğu, asgarî ücretin açlık sınırında kaldığı, emekli, dul ve yetimlerimizin adaletsiz gelir dağılımının, yoksulluğun altında ezildiği ülkemizde, en az 2 milyar lira vererek çocuğunu dershaneye göndermek ile gönderememek çelişkisini yaşayan yurttaşlarımızın durumunu tahmin etmek hiç de zor değildir.

Sayın milletvekilleri, katrilyonluk bir pasta haline gelen dershaneler, eğitimde fırsat eşitsizliği yaratıldığının bir göstergesidir. Özel dershaneler, gün geçtikçe büyüyerek, temel eğitime alternatif hale gelmekte...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SEDAT PEKEL (Devamla) - ...devam zorunluluğu bulunan okulları zor durumda bırakmakta, devlet okullarından yüksek ücretle öğretmenler transfer ederek okulların zayıflamasına neden olmaktadırlar.

Az önce verdiğim rakamlarla beraber bu olumsuzluklar eklendiğinde, devletin eğitimdeki zafiyeti, yurttaşlarımızın cebine yük olarak yansımaktadır. Açlık sınırında ücret alan bir memurun, emeklinin, en az 2 milyar lira olan dershane ücretini vermesini beklemek büyük bir yanılgıdır. Eğitimimizin bir an önce bu çarpık düzenden kurtarılması gerekmektedir. Özel dershaneler, AB ülkelerinde olduğu gibi, sınavlar için taktik ve ipuçları vermek için kurulmalı, eğitimde fırsat eşitliğinin önünü kesecek uygulamalara neden olmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken, eğitim sistemimizin köklü bir reforma ihtiyacı olduğuna bir kez daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Araştırmacı, sorgulayıcı ve kendine güveni olan bir nesil yetiştirilebilmesi için, ilke ve yöntemleri yeniden tespit edilmiş, toplumsal, ekonomik ve politik sistemler arasında etkileşim, uyum ve denge sağlayacak bir eğitim sisteminin bir an önce hayata geçirilmesi kaçınılmazdır. AKP Hükümetini, öğrencilerimizi ve milyonlarca yoksul yurttaşımızı olumsuz etkileyen bu soruna ivedi ve kalıcı çözümler üretmeye davet ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ülkemizdeki eğitim sistemi ve özel dershaneler hakkında yapılan gündemdışı konuşmaya Millî Eğitim Bakanı katkıda bulunacak.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Balıkesir Milletvekili Sayın Sedat Pekel'in, eğitim sistemimiz ve dershanelerle ilgili olarak yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya Hükümet adına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli Milletvekili Arkadaşımız Türk millî eğitiminin karşı karşıya bulunduğu bazı problemleri burada gündeme getirdiği için, kendisine teşekkür ediyorum. Sayın Pekel burada bir fotoğraf çekmiştir; hepimizin yıllardır şikâyet ettiği ve düzeltilmesini istediği meseleleri, bir kez de, kendisi, bir milletvekili duyarlılığıyla buraya taşımıştır.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Eğitimde fırsat eşitliğinin olması gerektiği, özellikle dargelirli ve sabit gelirli insanların çocuklarının eğitimden mahrum olmaması gerektiği ve bu yönde tedbirler alınması gerektiği konusundaki görüşlerine yüzde yüz katılıyorum ve Hükümetimizin, Bakanlığımızın gayreti de bu yöndedir.

Bunlarla ilgili olarak neler yapıldı diye sorarsanız; ortaöğretim bursları, bizim dönemimizde, iktidara geldiğimizden beri, iki yıl içerisinde, enflasyon oranının çok üzerinde, yüzde 200 oranında artırılmıştır.

Yükseköğretim bursları, yükseköğretim kredi miktarları, aynı şekilde artırılmıştır. Biz geldiğimizde yükseköğretim bursları ve kredileri 45 000 000 Türk Lirası idi, bu yıl öğrencilerimize vereceğimiz burs ve kredi 110 000 000 Türk Lirası olacaktır. Daha önce üç ayda bir ödeniyordu; gençlerimiz, bunu, bir anda çekiyorlardı, onbeş günde tüketiyorlardı. Ocak 2005'ten itibaren, yükseköğretim öğrencilerine verdiğimiz krediyi ve bursu aylık olarak ödemeye başlıyoruz.

Öte yandan, yine, Hükümetimizin yaptığı çalışmalar, Bakanlığımızın gayretleri sonucu diğer sivil toplum kuruluşlarından büyük miktarda burslar temin edilmiştir. Bu yıl, sadece Kızılay 10 000 çocuğumuza burs verecek. Dediğim gibi, diğer sivil toplum örgütleri var. Bu konudaki çabamız devam ediyor.

Yatılı öğrenci, pansiyonda kalan öğrenci miktarında, dönemimizde ciddî artış olmuştur.

Bütün bunlar, özellikle dargelirli  ve sabit gelirli insanların çocuklarının okuyabilmesi için alınmış olan tedbirlerdir. Bunların daha da artırılması gerektiği konusunda Sayın Pekel'le hemfikirim.

Dershanecilik meselesine gelince; üniversite hazırlık dershaneleri bir sonuçtur. Sebepler eğer iyi irdelenmezse, sebepler üzerinde durulmaz da sadece sonuçlarla ilgilenilirse, biz, sağlam çözümlere varamayız.

Ben, hep şunu söyledim: Keşke, Türkiye'de bu üniversite hazırlık dershaneleri, bugünkü yapıları ve bugünkü yaklaşımlarıyla hiç mevcut olmasaydı. Sayın Pekel'e yine katılıyorum, ortaöğretim sistemimiz bozuktur ve bunlar, bu bozukluktan kaynaklanan bir sonuçtur. Üniversiteye giriş sistemi yanlıştır, üniversiteye girişte uygulanan kriterler yanlıştır. Biz bunları yıllardır söylüyoruz. İşte, YÖK Yasasını önünüze getirdik. Bir millî eğitim bakanlığı düşünün... Bu çocuklar bizim çocuklarımız, öğrenciler bizim öğrencilerimiz; fakat, bu çocuklar sınava girecekler. Bunlar hangi dersleri aldılar, hangi dersleri hangi ağırlıkta aldılar, kaçıncı sınıfta hangi dersi aldılar; bunu biz mi daha iyi biliriz YÖK mü daha iyi bilir?! Ama, üniversite sınav sisteminde Millî Eğitim Bakanlığının en ufak bir müdahalesi söz konusu değildir.

Sayın Pekel, dershanelere gittikleri için öğrencilerin devamsızlık yaptıklarını söylüyorlar. Eğer, siz, öğrencileri okula bağlamazsanız, lise üçüncü sınıfın müfredatından üniversite sınavlarında soru sormazsanız, lise ikiden de neredeyse hiç soru sormazsanız, öğrencilerimiz, gençlerimiz, liseye gitmenin gereksiz olduğunu düşünmeye başlayacaklar ve esas, aslî gayelerinin üniversiteyi kazanmak olduğunu,  bunun da yolunun dershaneden geçtiğini düşünecekler ve buna göre hareket edecekler. Bu da, sakat olan ÖSS yapısından kaynaklanmaktadır. Bizim, geçen sene, Parlamentonun huzuruna getirdiğimiz ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan da şiddetli muhalefet gören YÖK Yasasında bu mesele düzenleniyordu; yani, üniversite sınavlarında neyin, nasıl yapılacağı, Millî Eğitim Bakanlığı ile YÖK'ün oluşturacağı ortak bir komisyonun hazırlayacağı bir yönetmelikle belirlensin deniliyordu; ama, maalesef, bu, askıdadır.

Sayın Pekel şikâyet ediyor "Türkiye'de meslekî ve teknik eğitim düşük düzeydedir, Batı'da ortaöğretim yapısının yüzde 65'i  meslekî lise, yüzde 35'i  genel liselerden oluşmaktadır" diyor. Biz, bunun aksini söylemiyoruz ki, bunu, hep, böyle söyledik; meslek liselerinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini söyledik, meslek liselerinin özendirilmesi gerektiğini söyledik ve tedbirlerimiz de bu yöndedir. ÖSS, buradaki büyük engellerden biridir.

Ben, Saygıdeğer Parlamentomuza, Sayın Pekel'in konuşması üzerine, şu safhada, şunu söylemek isterim: Bakın, biraz önce, Değerli Milletvekili Arkadaşım konuşmasının sonunda dedi ki: "Bugünkü sistemimiz yanlıştır. Araştıran, sorgulayan, kendi ayakları üzerinde duran nesiller yetiştirmek zorundayız." İlköğretim müfredatı bu perspektifle değiştirilmiştir. Şu anda, 9 ilde, 120 okulda pilot uygulama olarak yeni müfredat uygulanmaktadır. 2005-2006 öğretim yılında, Türkiye'deki bütün ilköğretim okullarımızda, bu yeni anlayış, bu yeni yaklaşım ve yeni müfredat uygulanacaktır.

Ortaöğretim sistemimizi değiştirmek için çok yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Biliyorsunuz, daha önce kamuoyuyla paylaştık; özellikle, meslek liseleri ile genel liseler arasında yatay geçişlere imkân hazırlayan bir sistemi şu anda devreye sokmuş bulunuyoruz. Türkiye'de, 104 okulda, bu uygulama, pilot olarak uygulanıyor ve lise öğretim süresini 2005-2006 öğretim yılında kademeli bir şekilde dört yıla çıkarıyoruz.

Ayrıca, aralık ayı içerisinde, ölçme ve değerlendirme yöntemini, üniversite sınavlarını esas alan, ortaöğretimin yapısını esas alan, Türkiye çapında, mini şûra mahiyetinde bir toplantı düzenliyoruz. Sözü olacak herkes, bu konuda endişesi olan herkes, uzmanlık alanı olan herkes buraya gelecek ve biz, Türkiye'nin bu alanda ne söylediğini orada çok iyi tespit etmiş olacağız. Sivil toplum örgütleriyle birlikte bunu yapıyoruz ve bunun sonucunda da gerekli adımlar atılacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, okulöncesinden yükseköğretime kadar, eğitimimizin, özellikle yapısal bazı problemler yaşadığını hep biliyoruz; ama, takdir edersiniz ki, eğitimde yenilik yapmak, eğitimde reform yapmak, öğrencilere yönelik bir şey getirmek, öğretim sistemine yönelik bir şey getirmek, bir kat asfaltın üzerine bir başka kat asfalt dökmeye benzemez veyahut da bir yere ilave beton dökmeye benzemez.

Bakın, biz dedik ki; müfredatı beş yıl içinde oturtacağız. "Efendim, bu beş yıl uzun bir süredir; olur mu; göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlayacak" diyorlar; ama, beş sene sonra başlarsak, bu, on sene eder. Bir taraftan başlamamız gerekiyordu ve Hükümetimiz, zamanında başlamıştır.

Sayın Milletvekilim, bu söylediğiniz problemlerin hepsi, Hükümetimizin, Bakanlığımızın gündemindedir, hepsiyle ilgili projeler üretilmiştir; bu konuda müsterih olun.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, hepimizin amacı, etkin ve verimli bir yasama çalışması yapmak.

Şimdi, burada bir tespitimi aktarmak istiyorum: 5'er dakikadan 15 dakika konuşması gereken arkadaşlarım yarım saati aştılar. Aslında, sürelere riayet edilirse, çok daha etkin ve verimli bir çalışma yapabiliriz, daha fazla konu gündeme gelir, daha çok arkadaşımız konuşur.

Aslında, önceden hazırlıklı olunursa, kısa sürede pek çok şey anlatmak mümkün. Belki de, gündemdışı konuşma önemli bir yasama işlevi olduğu için, İçtüzükte değişiklik yapıp, süreyi 5 dakikadan 3 dakikaya indirip, üç arkadaşımız yerine beş arkadaşımızın konuşması da sağlanabilir. 3 dakika, genellikle, Avrupa'daki parlamentolarda, Avrupa standardı bir zaman sınırıdır, buna bizim de ayak uydurmamızda büyük yarar vardır. Tabiî, bu bir İçtüzük değişikliğini gerektiriyor; ama, var olan süre sınırlamalarına uyarsak, daha etkin ve daha verimli çalışma yapabiliriz.

Süreyi aşma halinde arkadaşlarımızı uyarmayı pek uygun bir davranış olarak görmüyorum. Ricam; mümkün olduğu kadar, verilen süreler içerisinde kalınması için titizlik gösterilmesidir.

Teşekkür ederim.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında 10 adet raporu vardır; sırasıyla okutup, bilgilerinize sunacağım.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/272) (S. Sayısı: 520) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclis kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık, TBMM kararı ile kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pekçok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir. Türkiye ise, bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımız da yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan, dokunulmazlığın kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

2. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/273) (S. Sayısı: 521) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili Sefa Sirmen hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kocaeli Milletvekili Sefa Sirmen hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Kâtip Üyemizin, sunuşlarını oturduğu yerden yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul eden arkadaşlarım.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sağ olun. Kâtip Üyemiz, sunuşlarını oturduğu yerden yapacaktır.

Bu raporun arkasından bir açıklama yapmak gerekiyor. Değerli milletvekilleri, bu ve bundan sonra okutacağım Karma Komisyon raporlarının tümüne Adana Milletvekili Uğur Aksöz ve arkadaşları aynı gerekçeyle muhaliftirler. Gerekçeler ve karşı oyda imzaları bulunan milletvekilleri biraz önce okuttuğum rapordakiyle aynı olduğundan, bu ve bundan sonraki karşı oy yazılarını okutmayacağım. Karşı oy yazıları tutanağa eklenecek basmayazılarda yer almaktadır.

Diğer raporu okutuyorum:

3. - Kocaeli Milletvekilleri Nevzat Doğan ve Osman Pepe'nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/274) (S. Sayısı: 522) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili Osman Pepe hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kocaeli Milletvekili Osman Pepe hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, biraz önce anlattığım gerekçeyle karşı oy yazılarının okunmaması size anlatıldı, aktarıldı; fakat, karşı oy sahibi olan arkadaşlarımız, her raporun arkasından karşı oy metinlerinin okunmasını rica ettiler. Bu taleplerini, bundan sonraki raporlarda, bu karşı oy sahibi arkadaşların hakkı olduğu için, yerine getiriyoruz; karşı oylarla birlikte raporlar bilgilerinize sunulacak.

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararı ile kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

4. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/276) (S.Sayısı: 523) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili M. Sefa Sirmen hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kocaeli Milletvekili M. Sefa Sirmen hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararı ile kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde, pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda, kimi vatandaşlarımızda, yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan, dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için, Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda, CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak, şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarının engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

5. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/277) (S.Sayısı: 524) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili M. Sefa Sirmen hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kocaeli Milletvekili M. Sefa Sirmen hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararı ile kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

6. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/278) (S.Sayısı: 525) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili M. Sefa Sirmen hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini  dikkate alarak  Kocaeli  Milletvekili M. Sefa Sirmen hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararı ile kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfileşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise, bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan, dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

7. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/279) (S.Sayısı: 526) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığa

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili M. Sefa Sirmen hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kocaeli milletvekili M. Sefa Sirmen hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararı ile kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

   Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

8. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/280) (S.Sayısı: 527) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili M. Sefa Sirmen hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kocaeli Milletvekili M. Sefa Sirmen hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve Üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararı ile kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

9.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/281) (S.Sayısı: 528) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararı ile kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

10. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı'nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/282) (S. Sayısı: 529) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 26 Mayıs 2004 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

   Burhan Kuzu

           İstanbul

       Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararı ile kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, Komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

Uğur Aksöz (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1303) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/226)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 552 nci sırasında yer alan (6/1303) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Feridun F. Baloğlu

           Antalya

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 39 milletvekilinin, şekerpancarı ve Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ ile ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/221)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz ekonomisi içerisinde özellikle toplumun geniş kesimini ilgilendiren şekerpancarı, pancar kotası ve şeker fabrikalarıyla ilgili politikaların yeniden gözden geçirilmesi, bu konudaki görüş ve düşüncelerin net bir şekilde ifade edilmesi, özellikle tarım ve hayvancılıkla iştigal eden köylümüz açısından çok büyük önem taşımaktadır. Ülkemiz nüfusunun yarısına yakın kısmı tarımla iştigal etmekte; ancak, son yıllarda uygulanan politikalarla ülkemizdeki  tüm sektörlerdeki büyüme hızı artışına karşın tarım kesimi küçülmektedir. Toplumun geniş kitlelerini ilgilendiren bu kesimdeki eksi büyüme, özellikle gelir dağılımında çok olumsuz sonuçlar doğurmakta ve doğuracaktır. Şekerpancarı ülkemiz ekonomisi için temel bir üründür. Yaklaşık 74 ilimizin 7 000 yerleşim biriminde pancar ekimi yapılmakta ve yaklaşık 8 000 000 kişiyi direkt ilgilendirmektedir.

Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ ise ülkemiz ekonomisi için en temel sektörlerden birisidir. Satış hacminde 500 büyük kurum içerisinde 7 nci sırada yer almaktadır. Ülkemiz ekonomisi için tamamen kendi kaynaklarıyla katmadeğer yaratan ve toplumun en geniş kesimini ilgilendiren şekerpancarı, pancar kotası ve Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ ile ilgili yeni politika ve çözümlerin üretilmesi için, Anayasamızın 98 inci maddesi ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırmasının açılmasını saygılarımızla arz ediyoruz.

1- Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                (Malatya)

2- Muharrem Kılıç                                (Malatya)

3- Özlem Çerçioğlu                                (Aydın)

4- Osman Coşkunoğlu                                (Uşak)

5- Tuncay Ercenk                                (Antalya)

6- Kemal Demirel                                 (Bursa)

7- Gürol Ergin                                (Muğla)

8- Ahmet Yılmazkaya                                (Gaziantep)

9- Mehmet Parlakyiğit                                (Kahramanmaraş)

10- Orhan Eraslan                                (Niğde)

11- Erol Tınastepe                                (Erzincan)

12- Feridun Ayvazoğlu                                (Çorum)

13- Mehmet Mesut Özakcan                                (Aydın)

14- Canan Arıtman                                (İzmir)

15- Uğur Aksöz                                (Adana)

16- Ali Cumhur Yaka                                (Muğla)

17- Kemal Sağ                                (Adana)

18- Ramazan Kerim Özkan                                (Burdur)

19- Yüksel Çorbacıoğlu                                (Artvin)

20- Mehmet Küçükaşık                                (Bursa)

21- Osman Kaptan                                (Antalya)

22- Engin Altay                                (Sinop)

23-Feridun Fikret Baloğlu                                (Antalya)

24- Mustafa Yılmaz                                (Gaziantep)

25- Türkân Miçooğulları                                (İzmir)

26- Halil Ünlütepe                                (Afyon)

27- Mehmet Boztaş                                (Aydın)

28- Sedat Pekel                                (Balıkesir)

29- Hüseyin Ekmekcioğlu                                (Antalya)

30- Mustafa Özyurt                                (Bursa)

31- Muharrem Toprak                                (İzmir)

32- Ersoy Bulut                                (Mersin)

33- Hüseyin Özcan                                (Mersin)

34- Mehmet Tomanbay                                (Ankara)

35- Mehmet Vedat Melik                                (Şanlıurfa)

36- Osman Özcan                                (Antalya)

37- Vahit Çekmez                                (Mersin)

38- N. Gaye Erbatur                                (Adana)

39- Feramus Şahin                                (Tokat)

40- Abdurrezzak Erten                                (İzmir)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. - İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü ve 37 milletvekilinin, Küçük Menderes Irmağındaki kirliliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/222)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ege Bölgesi, yılda en az üç ürünün alınabildiği, bereketli ve verimli topraklara sahiptir. Bu verimli ve bereketli topraklarda başta tarımsal ihraç ürünlerimiz üzüm, incir, zeytin, pamuk ve tütün olmak üzere, zengin çeşidiyle değişik birçok tarımsal ürün üretilmektedir. Bu geniş ve verimli ovaların sulanmasında, 145 kilometre uzunluğuyla Küçük Menderes Irmağının önemi çok büyüktür.

Ege Bölgemizin candamarı sayılabilecek kadar önemli olan Küçük Menderes Irmağı, ne yazık ki, son yıllarda, evsel ve endüstriyel atıkların tehdidi altında her geçen gün acı sonuna doğru bir adım daha yaklaşmaktadır. Kiraz, Bayındır, Tire, Ödemiş ve Torbalı'daki sanayi kuruluşlarının atıkları kontrolsüz bir şekilde Küçük Menderes Irmağına akıtılarak kirletilmiştir. Kirliliğin boyutları o kadar büyüktür ki, Ege Bölgesinin candamarı sayılan Küçük Menderes Irmağından, tarımsal kullanım dahil hiçbir şekilde yararlanılması mümkün değildir. Doğa göz göre göre katledilmiştir. Nehrin çeşitli bölgelerinden alınan su örneklerinin yapılan analizlerinde kirliliğin üst düzeylere çıktığı, kimyasal ve biyolojik oksijen ihtiyacı canlıların ölümüne yol açacak derecede düşük, kurşun, nikel ve çinko gibi ağır metallerin en üst düzeyde olduğu, suyun asitik özellik gösterdiği ve sülfür oranının çok yüksek olduğu İzmir Valiliği Çevre Kurulu tarafından tespit edilmiştir.

Bu kadar tehlikeli olan suyla, üreticiler bilmeden tarla ve bahçelerini sulamakta, topraklar hızla çoraklaşmaktadır, yeraltı suları hızla kirlenmektedir.

Ülkemiz ve özellikle Ege Bölgemiz için yaşamsal öneme sahip bulunan ve döküldüğü dünya cenneti Pamucak sahillerini de kirleten Küçük Menderes'in acilen kurtarılması, bölgedeki sanayi tesislerinin arıtma tesislerinin 24 saat aralıksız çalışması gerekmektedir.

Verimli ve bereketli topraklarımızın tekrar eski günlerine kavuşup ihracatımızdaki önemli payı olan ürünlerimizi üretebilmesi için, Küçük Menderes Irmağının bir an önce kurtarılması gerekmektedir.

İşte bu nedenlerden dolayı, Küçük Menderes Irmağının kirliliğinin gerçek boyutlarının ortaya çıkarılması ve kirlenmesine neden olan unsurların tespit edilmesi, gerekli ıslah çalışmalarının yapılması, varsa kastî olarak kirletilmesine gözyumanların ortaya çıkarılması ve bir daha kirlenmemesi için gerekli önlemlerin alınarak ırmağın, dolayısıyla verimli toprakların ülkemiz menfaatları doğrultusunda tekrar üretime katılmasına katkıda bulunmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1 - Hakkı Ülkü                                 (İzmir)

2 - Mehmet Tomanbay                                 (Ankara)

3 - Özlem Çerçioğlu                                 (Aydın)

4 - Abdurrezzak Erten                                 (İzmir)

5 - Gürol Ergin                                 (Muğla)

6 - Kemal Demirel                                 (Bursa)

7 - Erdal Karademir                                 (İzmir)

8 - Mehmet Parlakyiğit                                (Kahramanmaraş)

9 - Ahmet Yılmazkaya                                 (Gaziantep)

10 - Orhan Ziya Diren                                 (Tokat)

11- Orhan Eraslan                                 (Niğde)

12 - Uğur Aksöz                                 (Adana)

13 - Mehmet Mesut Özakcan                                 (Aydın)

14 - Ali Cumhur Yaka                                 (Muğla)

15- Kemal Sağ                                 (Adana)

16- Ramazan Kerim Özkan                                (Burdur)

17- Muharrem Kılıç                                 (Malatya)

18- Feridun Ayvazoğlu                                 (Çorum)

19- Yüksel Çorbacıoğlu                                 (Artvin)

20- Mehmet Küçükaşık                                 (Bursa)

21- Osman Kaptan                                 (Antalya)

22- Engin Altay                                 (Sinop)

23- Mustafa Yılmaz                                 (Gaziantep)

24- Türkân Miçooğullar                                 (İzmir)

25- Halil Ünlütepe                                 (Afyon)

26- Mehmet Boztaş                                 (Aydın)

27- Sedat Pekel                                 (Balıkesir)

28- Hüseyin Ekmecioğlu                                 (Antalya)

29- Mustafa Özyurt                                 (Bursa)

30- Muharrem Toprak                                 (İzmir)

31- Ersoy Bulut                                 (Mersin)

32- Mehmet Vedat Melik                                 (Şanlıurfa)

33- Osman Özcan                                 (Antalya)

34- Osman Coşkunoğlu                                 (Uşak)

35- Vahit Çekmez                                 (Mersin)

36- Tuncay Ercenk                                 (Antalya)

37- Canan Arıtman                                 (İzmir)

38- N. Gaye Erbatur                                 (Adana)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, bu kısmın 113 üncü sırasında yer alan, Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66 milletvekili ile 183 üncü sırasında yer alan, Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen ve 25 milletvekilinin, patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak öngörüşmesine başlıyoruz.

V . - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Niğde Milletvekili Orhan Eraslan ve 66 milletvekilinin, patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152)

2. - Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen ve 25 milletvekilinin, patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216)

BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.

Meclis araştırması önergeleri, sırasıyla, Genel Kurulun 17.12.2003 tarihli 29 uncu ve 14.10.2004 tarihli 6 ncı Birleşimlerinde okunduğundan tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10'ar dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Rıtvan Köybaşı; önerge sahibi olarak, Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe ve Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen.

İlk söz Hükümete aittir.

Hükümet adına, Tarım ve Köy İşleri Bakanı Sayın Sami Güçlü; buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Niğde Milletvekilimiz Orhan Eraslan ve arkadaşları, yine Niğde Milletvekilimiz Erdoğan Özegen ve arkadaşları tarafından verilen, patates üreticilerinin sorunları hakkında Meclis araştırması açılmasıyla ilgili önerge gündeme geldi; dolayısıyla, ben, ilkönce, Hükümet olarak bu konudaki düşüncelerimizi ifade etmek istiyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Patates, anavatanı Güney Amerika olan bir bitkidir. Ülkemize yaklaşık yüzelli yıl kadar önce Kafkaslardan ve batı bölgelerimize ise Avrupa'dan gelmiştir. Bugün yurdumuzun hemen her yerinde, özellikle Doğu ve Orta Anadoluda yaygın olarak üretilmektedir. Çeşitli iklim koşullarına kolaylıkla adapte olabildiği gibi, dünyanın pek çok bölgesinde ekonomik olarak yetiştirilebilmektedir. Yumruları, nişasta halinde karbonhidrat, protein, çeşitli vitaminler başta olmak üzere önemli besin maddeleri içermektedir. Tahıllardan  sonra insan beslenmesinde önemli bir paya sahiptir. Ucuzluğu, birim alandan fazla verim sağlanması, besin değerinin yüksek oluşu, sindirim kolaylığı, çeşitli şekillerde kullanılması ve her çeşit iklimde yetişmesi sebebiyle bugün hemen hemen bütün dünya ülkeleri tarafından da yetiştirilmekte ve tüketilmektedir.

Patates yumruları, yüzde 20-30 civarında nişasta, yüzde 2 civarında protein, B1, B2 ve C vitaminleri ile bazı mineral maddeler içermektedir. Bütün bu özellikleriyle insan beslenmesinde önemli bir gıda kaynağıdır.

FAO verilerine göre, 2003 yılı itibariyle dünyada 19 000 000 hektar alanda 311 000 000 ton civarında patates üretilmiştir. Dünyanın hemen her ülkesinde üretilmekle birlikte, en önemli üretici ülkeler Çin, Rusya, Polonya, Amerika Birleşik Devletleri ve Ukrayna'dır.

Ülkemizde yıllar itibariyle patates ekiliş alanları ve veriminde önemli artışlar olmuştur. Bu artışlar özellikle verimde ve bunun sonucu olarak da üretim miktarında sağlanmıştır. 1980 yılında 183 000 hektar olan ekiliş alanı bugün 200 000 hektara ulaşmış, toplam üretim miktarı 3 000 000'dan, 5 300 000 tona vasıl olmuş ve verim ise dekar başına 1,6 tondan, 2,6 tona yükselmiştir.

2003 yılı verilerine göre, ülkemizde yaklaşık olarak 200 000 hektar alandan 5 300 000 ton patates üretimiyle, dünya patates üretiminin yaklaşık yüzde 2'si karşılanmaktadır. Dünyada patates verimi dekar başına 1 600 kilogramdır, ülkemizde ise bu verim oldukça yüksek olup 2 650 kilogram seviyesindedir.

Türkiye'de, patates üretiminin yüzde 13'ü tohumluk olarak ayrılmakta, yüzde 16'sı geçimlik amaçlı tüketilmekte, yüzde 70'i pazarlanmaktadır. Ülkemizin başlıca patates üretim bölgeleri, Orta Anadolu, Karadeniz, Ege ve Kuzeydoğu Anadolu Bölgeleridir. İller itibariyle baktığımızda, yoğun olarak üretimin yapıldığı iller, sırasıyla, Niğde, Nevşehir, İzmir, Afyon ve Bolu'dur. Ülkemizin patates ekim alanlarının yüzde 46'sını bu iller oluşturmakta, üretimin de yaklaşık yüzde 60'ı yine bu illerimiz tarafından gerçekleştirilmektedir. Niğde ve Nevşehir İllerimizde patates hasadı ağustos, eylül aylarında yapılmakta ve bu iki ilimizin ülkemizin toplam patates üretiminden aldıkları pay, yıllara göre değişmekle birlikte, yaklaşık yüzde 40'tır.

Ülkemizde patates işletmeleri daha çok küçük işletmeler niteliğindedir. Birkaç büyük işletme olmasına karşın, örnek olarak Niğde'de, ortalama olarak kişi başına düşen patates ekim alanı, işletme başına düşen ekim alanı, 25-50 dekar arasındadır.

Yurdumuzda, patatesin kişi başına yıllık tüketimi 75 kilogramdır. Avrupa ülkelerinde, bu miktar 82 kilogramdır. Asya ve Afrika ülkelerinde ise, kişi başına düşen tüketim çok daha düşüktür.

Dünya patates ihracatı, 2002 yılında, 8 000 000 ton civarındadır ve bu konuda en büyük payı Hollanda, Almanya, Fransa, Belçika gibi ülkeler almaktadır. Türkiye'nin dünya patates ihracından aldığı pay, yıllara göre değişmekle birlikte, binde 2 ile yüzde 2 arasında değişmektedir. Bir dalgalanma gösterdiği, bu oranlardan da anlaşılmaktadır.

Dünya patates ithalatında ise, Türkiye'nin payı çok daha azdır. Bir değerlendirme yapmak gerekirse, Türkiye, son on yılda, 55 000 ton ile 220 000 ton arasında ihracat yaparken, aynı on yıllık dönemde, ithal ettiği patates miktarı, 1 600 ton ile 24 000 ton arasındadır ve Türkiye'nin ithal ettiği patates miktarının çok önemli bir kısmı tohumluk amaçlıdır. Türkiye'de, patates ve ürünleri ithalatı, daha çok tohumluk patates ve patates nişastası şeklindedir. 2002 yılı verilerine göre, taze patates ithalatımızın yüzde 75'ini tohumluk patates oluşturmaktadır. 2002 yılı itibariyle, patates ithalatımızın önemli bir kısmı Almanya'dan yapılmıştır. Mevcut veriler incelendiğinde, Türkiye'nin, taze patates ihraç edip, daha ziyade işlenmiş patates ürünleri ithal ettiği görülmektedir. Türkiye'nin patates ithalatı ve ihracatında gözlenen ortak özellik, ithalat ve ihracatta yıllar itibariyle dalgalanmadır. Dünya Ticaret Örgütü anlaşmasına göre, patateste Gümrük Vergisi oranı yüzde 19,3 olarak uygulanmaktadır. Patates, ihraç teşviki verilebilecek ürünler kapsamında olup, teşvik verilecek üst sınır, değer olarak 545 000 dolar, miktar olarak da 28 000 tondur.

Değerli milletvekilleri, patates üreticilerimizin başlıca sorunlarını sıralamak istiyorum.

Bunlarla ilgili en önemli konu, fiyat istikrarsızlığıdır. Üretimin talebi aştığı dönemler ve kaliteyle ilgili ortaya çıkan sorunlar, bazı yıllarda fiyatların düşmesine ve dolayısıyla, çiftçilerimizin gelir kaybına sebep olmaktadır. Fiyatların istikrarlı bir seyir izleyememesi ise, patates üretimini olumsuz yönde etkilemekte ve zaman zaman, Meclisimize de geldiği gibi, sorunlar ve darboğazlar ortaya çıkmaktadır. 2002 yılında, patates fiyatları, üreticimizin eline geçen para olarak -kilogram itibariyle söylüyorum- ortalama 110 000 Türk Lirasıdır; 2003 yılında 115 000 lira olarak ortalama bir fiyat belirlenmiştir; 2004 yılının başında, Ege Bölgemizde, ilk ürünler için, fiyat çok daha düşmüş; ama, daha sonra, 110 000 lira seviyesine yükselmiştir. Bugün, bu aylarda, Niğde ve Nevşehir İllerimizde -eylül ayında- 130 000 lira civarındadır. Halen, patates ürünü, bu fiyat aralığında, tüccar tarafından alınmaktadır.

Pazarlamayla ilgili sorunları ise şöyle ifade etmek istiyorum. Üretilen patateslerin büyük bir çoğunluğu, toptancı ve komisyoncu kanalıyla pazarlanmaktadır. Pazarlama kanalının uzaması, ürünün tüketiciye ulaşıncaya kadar fiyatını yükseltmekte; bu durum, üreticiyi doğrudan etkilemekte, zaman zaman ürününü çok düşük fiyatlarla satmak zorunda bırakmaktadır.

Üretim miktarının bazı yıllar fazla olması, fiyat istikrarsızlığı yanında, pazarlama sorununu da birlikte getirmektedir. Bu dönemlerde yurtiçi patates tüketiminin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılırken, tedbirler uygulamaya konulurken, bazı yıllar ihracat desteği uygulaması yapılmaktadır; ancak, bu çalışmalar geçici çözüm olmaktan öteye geçememiştir.

İhracatın arzu edilen seviyede olmamasının bir nedeni olarak da, bölgemiz ülkelerinin büyük ölçüde patates üreticisi olmasını ve dolayısıyla, bu ülkeler arasında bir ticaret imkânının mevcut olmamasını ifade edebilirim.

Bunun dışında, üretim maliyetlerinin yüksek olduğunu belirtmemiz yerinde olacaktır; çünkü, patatesin toplam masrafları içerisinde tohumluğun çok önemli bir payı vardır; yüzde 20'nin üzerindedir.

Onun dışında, ikinci sırada, sulama maliyetleri gelmektedir; ancak, bazı bölgelerimizde, sulamanın derin kuyulardan yapıldığı yerlerde bu maliyetin çok daha arttığını biliyoruz.

Tohumluk konusu bir başka önemli husus. Yerli kaliteli tohumluk üretiminin yetersiz olması ve kaliteli tohumluğun ithalat yoluyla karşılanması önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'nin yılda yaklaşık 300 000 ton civarında sertifikalı tohumluğa ihtiyacı vardır; ancak, bunun yüzde 10'u ülkemiz içerisinde üretilebilmektedir. Bu bakımdan, tohumluk yönünden bir dışa bağımlılık söz konusudur.

Üretimdeki çeşitlerin tamamı yabancı orijinlidir. Ülkemizde yapılan çeşit geliştirme çalışmalarında henüz arzu edilen sonuç alınamamıştır. Bu ara, özellikle Niğde ve Nevşehir İllerimizde, patates üretimi yapılan alanların bir kısmında ikili münavebe sistemi uygulanırken, yarıya yakın kısmında hiç münavebe yapılmamaktadır. Bu ise, topraklarımızın niteliğini çok olumsuz yönde etkilemektedir. Topraktan tek taraflı besin maddesi kaldırılması, toprakta toksik madde birikiminin olmasına bağlı olarak toprak yorgunluğuna sebep olmakta, toprağın sürekli aynı şekilde işlenmesi sonucu taban taşı oluşarak fiziksel yapısının bozulmasına, toprağın su tutma özelliği ve geçirgenliğinin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olmaktadır.

Bir başka önemli sorun: Patates yetiştiriciliğinde dekara ortalama 50 kilogram saf azot yeterli olmasına rağmen, daha yüksek oranlarda gübre kullanılmakta; bu da, yine, toprağın niteliğini önemli ölçüde olumsuz olarak etkilemektedir.

Sulamayla ilgili sorunlar: İklimin seyrine, toprağın yapısına ve çeşit özelliğine bağlı olarak yılda ortalama 10-12 sulama yeterliyken, bugün, bu bölgelerde 16-17 sulama yapıldığı gözlenmektedir. Bu ise -süresi içerisinde gereğinden fazla sulanması- patates tarlalarında, bitkide, ihtiyacının çok üzerinde su kullanılmasına sebep olmaktadır. Aşırı sulama, sonuçta, üretim maliyetini artırmakta, su israfına neden olmakta, gübrelerde yıkanmaya yol açmakta ve yabancı otların yayılmasına sebep olmaktadır.

Bu ara belirtilmesi gereken bir husus, bütün bitkilerde olduğu gibi, patateste de zaman zaman hastalıkların ortaya çıkabilmesidir. Bununla ilgili olarak bazı bölgelerimizde üzerinde dikkatle durulması gereken gelişmeler söz konusudur. Bununla ilgili çalışmalarımız sürüyor.

Değerli milletvekilleri, bu ara Bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalar hakkında da kısaca bilgi vermek istiyorum. Bunlardan birincisi, üreticilerimizin sağlıklı bir üretim planlaması yapabilmesi, ürün kalitesini iyileştirmesi, ulusal ve uluslararası pazar ölçeklerde rekabet gücü kazanabilmesi ve gelir seviyelerini yükseltebilmesi için, üretici örgütlerinin oluşturulması kaçınılmazdır. Bu bağlamda, Bakanlığımızca hazırlanan ve üreticilerimizin ürün ve ürün grubu bazında örgütlenmelerini amaçlayan Üretici Birlikleri Kanunu çıkarılmıştır.

Üreticilerimizin tarım satış kooperatifleri veya üretici birlikleri şeklinde örgütlenerek, bu üretimle ilgili temel pazarlama sorunlarına kendi bünyeleri içerisinde de katkı yapmaları büyük önem arz etmektedir.

Tohumluk konusuna gelince; biraz önce söylediğim gibi, sertifikalı tohumluk kullanılması çok düşük bir orandadır; bunun artırılması gerekmektedir. Bu hususta, sertifikalı tohumluk kullanılmasını teşvik etmek amacıyla, 2004 yılında yüzde 40 faiz indirimli bir kredi kullandırma imkânı sağlanmıştır. Bunun, gelişmeye olumlu bir katkı yapacağını ifade etmek istiyorum.

Patates üretiminin fazla olduğu yıllarda ihracat konusunda bazı teşebbüsler oldu; bazı yıllarda bunun etkilerini gördük. 2003 yılının 1 Nisan-31 Mayıs tarihleri arasında bir ihracat desteği verildi, ton başına 19 ABD Doları verildi. Bu yıl ağustos ayında bu konuda bir müracaat oldu; ama, bugüne kadar sonuçlanamadı. Dolayısıyla, patates ürününe karşı dış talebi artırmaya yönelik olarak patates ihracı konusunda imkân sağlayacak bu teşvikin bir an önce çıkarılması hususunu ben de ifade ediyorum.

Patates tüketiminin artırılması konusunda, yine, zaman zaman teşebbüslerimiz oldu. Bunların en sonuncusu, mart ayı içerisinde, ülkemizde tüketimin çok topluca yapıldığı alanlar olarak, Adalet Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve il valiliklerine bu konuda yapılan teşebbüslerle, tüketimin artırılması konusunda bir davetimiz oldu; ancak, bunların çok kalıcı tedbirler olmadığını ifade etmek istiyorum.

Eğitim ve yayın çalışmaları: Özellikle, patates ekim alanlarının yayılması konusunda üreticilerimizi bilinçlendirmek ve belli bir seviyede üretimi tutmak için yapılan çalışmalar, Niğde'de 80 000 dekarlık bir alanın patates üretiminden çıkarılmasında etkili olmuştur; ancak, bu, tabiî, yeterli değildir.

Bu arada, belirtilmesi gereken çok önemli bir husus, elektrik enerjisi bedelleriyle ilgili sorundur. Üreticilerimizi büyük ölçüde etkileyen bu konuda, değişik tarihlerde TEDAŞ'ın yaptığı düzenleme çalışmaları vardır. En son, eylül ayı içerisinde, elektrik enerjisi bedellerindeki gecikme zammı yüzde 4'ten yüzde 2'ye indirilmiştir; ama, tam anlamıyla bu sorun çözülmüş değildir.

Ben, Türkiye'de patatesle ilgili gelişmeler hakkında genel bir değerlendirme yaptım. Bu Meclis araştırması önergesi verilmesiyle ilgili konunun, patates üreticilerimizin sorunlarını dile getirmek bakımından bir fırsat verdiğini söylüyorum.

Olayın sonuç kısmını şöyle ifade etmeye çalışacağım: Evvela, daha sistematik bir şekilde söylemek gerekirse, ülkemizde, patatesle ilgili konuda, sorunun ana kaynağı, bütün temel tarım ürünlerinin içinde bulunduğu kuraldır. Temel tarım ürünleri, en başta, buğday, patates, ayçiçeği ve benzeri ürünlerde, besin maddesi olarak özellikle kullanılanlarda, bunların arz ve talepleriyle ilgili birkısım kurallar vardır. Özellikle bunların talep yönü, fiyat hareketlerine karşı hassas değildir; yani, fiyatları düşük olduğu için çok tüketilmesi, yükseldiği zaman azalması söz konusu değildir; ama, bunların üretimi mevsimseldir ve belli bir üretim sezonunda  üretim miktarı ortaya çıkar ve bundan sonra da üretimlerini artırıp azaltma yine söz konusu olmaz.

Dolayısıyla, biz, bu ürünlerin talebinde belli bir artış sağlamazken, yani, yurtiçi talepte bir  gelişme yok iken, ihracatı da söz konusu değilse, bu ürünlerin üretiminin artması, üreticilerinin gelir kaybına sebep olur. Bu, buğday için de böyledir, patates için de böyledir. Özellikle, bu iki ürün için, zaten, klasik örnek olarak da her zaman bahsedilir. Üretimindeki bir artış, üreticinin gelirini artırmasını ümit ederken, onun gelirinin azalmasına sebep olur.

Şimdi, böyle bir hadise varken, Türkiye'deki duruma baktığımızda, patates üretiminde bir arz fazlası vardır ve iki önemli kaynağı vardır bunun; birincisi, üretim alanları az da olsa artmaktadır; ikincisi, verimdeki artış çok dikkate değerdir. Türkiye'de yaklaşık yirmi yıl içerisinde patates üretiminde dekar başına verim artışı 1,6 tondan 2,7 tona yaklaşmıştır. Dolayısıyla, bu, Türkiye'de esas sorunun ortaya çıkmasının temel sebebidir.

İşte, bu konunun çözülebilmesi için bu temel problemin ortaya çıkardığı sonuçları dengelemek gerekir. Bununla ilgili olarak yapılması gerekenlerden ilki, talebi artıracak adımlar atılmasıdır. İç talebi artırmak için, evvela... Türkiye'de fert başına tüketim miktarı Avrupa ortalamasından sadece 10 kilogram daha düşüktür; yani, 72 kilogramdır ve bugün, Avrupa ortalaması 82 kilogramdır. Dolayısıyla, fert başına tüketimi Türkiye çok hızlı bir şekilde artırma imkânına sahip değildir, yeteri kadar tüketilmektedir. Zaten, fiyatlarının son üç yılda çok düşük olmasının sebebi de iktisadî olarak bu ürünlerin maksimum seviyede tüketilmesi anlamına gelmektedir. O zaman, toplu tüketim  yerleri var, ülke içerisinde toplu tüketimin yapıldığı bazı alanlar var. İşte, yurtlarımız var, askerî birliklerimiz var ve Adalet Bakanlığına bağlı bazı birimlerimiz var. Buralarda bu tüketimin artırılması... Bu ürünün çok yoğun bir şekilde bu tüketim alanlarında kullanıldığını, tüketildiğini tahmin edebiliriz; ama, yine de, tüketimin artırılması için gerekli alanlar bunlardır.

Esas yapılması gereken, talebi artırmanın ikinci ayağı, en önemli ayağı ise dıştalebi artırmaktır. Bu konuda temel bir problemimiz vardır; Türkiye'nin ürettiği patatesin kalitesi ihracat imkânını çok kolay sağlamamaktadır. Dolayısıyla, biz, bunu, ihracata destek vererek, bir fiyat avantajı ortaya çıkararak yapmak durumundayız. Fiyat avantajı konusunda ise, patates, bugüne kadar, zaman zaman destek kapsamına alınmıştır. Bu husustaki teşebbüslerimizin 2004 yılındaki neticesini bekliyoruz.

Talebi artırmanın bir başka yolu, çok düşük gelirli toplum kesimlerine sosyal yardım kapsamında bir destek yapılmasıdır. Bununla ilgili bir çalışmayı başlattık; ama, yine de, toplumun en düşük gelirli kesiminin bile temel besin ihtiyacını buğday, yani, un ve patates ağırlıklı olarak yaptığını düşünürsek, bu konudaki çok büyük bir talep artışı bekleyişimizin sınırlı olacağını söyleyebilirim.

Ayrıca, talepteki genişlemenin bir başka yolu, patatesi hammadde olarak kullanan ve sanayi ürünü haline getiren işletmelerimizi artırmak ve çeşitlendirmektir. Bununla ilgili konularda yurt dışındaki gelişmeler ülkemizi de etkilemektedir; ama, arzu ettiğimiz seviyede bir gelişme henüz olmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bunun dışında, talebi artırmanın dışında yapılması gerekenlerden biri ise, üretim planlaması yapmaktır. Bunu yapabilmek için üretim planlaması konusunda iki önemli alan vardır. Bunlardan birincisi, halen yasası çıkmış olan üretici birlikleri ve kurulması mümkün olan -zaten mevcut yasası yürürlükte olan- satış kooperatiflerinin yaygınlaştırılarak, üreticilerimizin pazarlama sorununun öne çekilerek, bu konuya kendilerinin katkı sağlaması ve gönüllü olarak üretim planlamasına gitmelerini sağlamaktır; çünkü, üretici birliklerinin kurulmasındaki en temel amaçlardan bir tanesi, artık, üretim sonrası sorunlarına kaynak ayırmak ve bunları iyileştirmeye yönelik bir örgütlenme şeklidir.

Onun dışında, belirtilmesi gereken bir husus, üretim planlaması yönünden...

BAŞKAN - Sayın Bakan, hem konuşurken mikrofona yanaşmanızı öneriyorum hem de süreniz doldu; toparlamanızı rica ediyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Biliyorum, ben onun farkındayım efendim. Çok kısa kaldı, hemen, birkaç dakika içerisinde bitireceğim.

Üretim planlaması konusunda Bakanlığımızın yürürlüğe koyabileceği bir gelişmeden bahsetmek istiyorum; onu da şöyle ifade edebilirim: 2001 yılından itibaren, ülkedeki tüm çiftçilerin kayıt altına alınması  konusunda "çiftçi kayıt sistemi" diye yürürlüğe koymaya çalıştığımız bir sistemimiz var. 2004 yılında, çiftçilerimizin yaptığı müracaatlarda, biz, hangi ürünleri ürettikleri ve hangi alanlarda, ne kadar ürettikleriyle ilgili bilgileri de topladık. Dolayısıyla, biz, şu anda, Türkiye'de, patates ekimiyle ilgili, tüm illerimizde ve bölgelerimizde hangi seviyede bir üretim olduğunu da, artık, biliyoruz. Dolayısıyla, yine, tavsiye kabilinden ve milletvekillerimiz ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yaparak, üretimin sınırlandırılması konusunda daha aktif bir tutum takınacağız.

Patates üreticilerimizin sorunlarından iki önemli husus, tohum ıslahı; yani, kaliteli tohum kullanılması ve hastalıklarla mücadeledir. Tohum konusunda, biraz önce söyledim, toplam ihtiyacın ancak yüzde 10'unu üretebilen bir durumdayız; bunu mutlaka artırmak zarureti vardır. Hastalıklar konusu ise, özellikle bazı bölgelerimizde kıymet ifade eden bir gelişme göstermiştir. Bölgedeki tarım teşkilatlarımız, milletvekillerimiz ve Bakanlığımızın ziraî mücadele birimleri bu konuda bir çalışmayı birlikte yürütmektedir. Bu konunun, henüz, bizim toplam üretimimiz ve ihracatımızla ilgili bir engel teşkil etme yönü söz konusu değildir. Ancak, bitkisel hastalıklarda da, bazen, gerektiği zaman, gerektiği şekilde müdahale edilmediğinde hızlı bir yayılma gösterebilmektedir. Bu konuyu da hassasiyetle takip ediyoruz.

Pratik olarak, kısa vadede çözülmesi gereken bir husus, elektrik borçlarıyla ilgili kesin bir düzenlemenin yapılması ihtiyacıdır. Belirsizliği ortadan kaldırmak mutlaka gereklidir.

Bu konuda, ben, sözlerimi şu şekilde tamamlamak istiyorum: Biz, Yüce Meclisin araştırma yapılması konusunda alacağı kararın ve yapılacak çalışmaların, gelecekteki politikaların belirlenmesi açısından da yararlı olacağına inanıyoruz ve bazı sorunların çözümü konusunda, iktidar ve muhalefet milletvekillerimizle birlikte bir kamuoyu oluşturulmasının, bu konuda, sorunun, daha kısa sürede çözülmesine imkân sağlayacağını düşünüyorum.

Meclisimizin vereceği kararı saygıyla karşılayacağımızı ifade ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,  Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; bir yıl önce, 10.12.2003 tarihinde 66 arkadaşımla birlikte vermiş olduğumuz patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticilerinin sorunlarının ve çözüm yollarının araştırılması hakkındaki önerge ile Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen ve 25 arkadaşı tarafından 16.9.2004 tarihinde verilen patates üreticilerinin sorunlarının araştırılması hakkındaki önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, insan beslenmesinde, tahıldan sonra ikinci sırada gelen patates bitkisi, besin değeri olarak -buraya dikkatinizi çekiyorum- yumurtadan sonra en yüksek değeri taşıyan besindir. Yüzde 20-30 nişasta, yüzde 2 protein, B1, B2, C vitaminleri ve başta potasyum ve magnezyum olmak üzere, çeşitli madensel tuzlar içermektedir. Hem hazmı kolaydır hem de her türlü diyete uygundur.

Değerli arkadaşlarım, insan beslenmesi açısından bu kadar önemli olan bu lezzetli yumruların, üreticisi açısından, her bir yumrusu, ayrı bir dert topağıdır.

Üreticisinin dertlerini sıralamadan önce, izin verirseniz, patatesle ilgili birkaç genel bilgiyi de aktarmak isterim.

Dünya patates üretimi yaklaşık 300 000 000 tondur. Bu rakam yıldan yıla değişmekle birlikte, ortalaması budur. Patatesle ilgili istatistikî veriler çeşitli metinlerde değişiktir. Bu rakamların hepsi de doğrudur; ancak, yıllar değişince, veriler de değişmektedir. Biz, ortalama ve yuvarlanmış rakamları esas alacağız.

Ülkemiz, dünya patates üretiminde önemli bir paya sahiptir. Üretimde, yıllara göre, 7 ile 13 arasında bir sıraya sahip olmaktadır. Dünya patates verimi dekara 1 620 kilogram iken, ülkemizde bu rakam 2 625 kilogramdır. En çok patatesin yetiştiği Niğde İlinde ise, ortalama olarak 3 300 kilogramdır.

Ülkemizde, 200 000 hektar alanda yaklaşık 5 500 000-6 000 000 ton patates üretimi yapılmaktadır. Üretimde 1 inci sırayı 1 000 000-1 500 000 tonluk yıllık üretimle Niğde İli, 2 nci sırayı 700 000-900 000 tonluk üretimle Nevşehir ve daha sonra, yıllar itibariyle sırası değişmek üzere, İzmir, Bolu, Afyon, Ordu, Erzurum, Konya, Antalya, Adana gibi illerimiz alır.

Değerli arkadaşlarım, patates bitkisi, hem insan beslenmesi açısından önemlidir hem de sanayide gelişen yeni teknolojiye paralel olarak yeni yeni kullanım alanları ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, kent yaşamının giderek artmasının gereği olarak, patates, giderek, hazır gıda üretiminin de temelini oluşturacak bir besindir.

Ülkemiz ve dünya açısından bu kadar geleceği olan bu bitkiyi geliştirmek, onun üreticilerini sıkıntıdan kurtarmak için bir çalışma yapılması gerekir. Patates üreticilerinin sıkıntılı döneme girmeleri üzerine, konu, zaman zaman ülke gündemine taşınır; ancak, her nedense, bu kadar önemli ve temel bir ürünün ve üreticilerinin sorunları, çözülme yerine, tebessümle karşılanarak geçiştirilmeye çalışılır; nerede patatesten söz edilirse, orada insanlar tebessüm eder. Patatesten daha az önemi haiz ürünler çeşitli bakımlardan desteklenirken, patates böyle bir şansa hiç sahip olamamıştır.

Oysa, patates tarımıyla ülkemizde pekçok insanımız geçinmektedir. Benim ilim olan Niğde'nin 159 köy ve kasabası vardır. 159 köy ve kasabamızda toplam 35 500 çiftçi ailesi yaşar. Bu köy ve kasabalarımızdan 41 adedinde, 11 000 ailenin tek geçim kaynağı patatestir. Dolayısıyla, Niğde İlinin ekonomisinin de temel direği patatestir, aynı şeyi Nevşehir İli için de söyleme olanağı vardır.

Değerli arkadaşlarım, 10.12.2003 tarihinde, yani, geçen yıl vermiş olduğumuz ve şimdi görüştüğümüz araştırma önergesinde, üreticilerin 150 000 liraya mal ettikleri ürünü, ancak 120 000 - 130 000 liraya satabildiklerini belirterek -Sayın Bakan açıkladılar, ortalaması bundan da aşağıdadır- bu durumun çok kötü olduğunu ve çözümün bulunması gerektiğini belirtmişiz. Bu fiyat ve maliyetler 2003 yılına, yani, geçen yıla aittir. Geçen yıl, 120 000 - 130 000 lira olan fiyatın çok düşük olması ve maliyeti kurtarmaması nedeniyle araştırma önergesi vermişiz. Acaba bu yıl fiyatlar nasıl?..

Değerli milletvekilleri, bu yıl, üreticinin satış fiyatı 100 000 ile 130 000 lira arasındadır; yani, düşük bulduğumuz geçen yılın fiyatlarından daha düşüktür. Üretici bir bardak çay içebilmek için 3 kilogram patates satmak zorundadır. 20 000 - 25 000 tonluk dev bir kamyon patatesin fiyatı, ancak 2 milyar tutmaktadır; gerisini siz düşünün!..

Değerli arkadaşlarım, geçen yıldan bu yana her şeyin fiyatı durmadan artıyor; patatesin fiyatı ise geriliyor; yani, çiftçinin enflasyonu açıklanan enflasyondan daha farklı olmaktadır. Geçen yıl 1 kilogram patates 120 000 - 130 000 lira iken, bu yıl, daha da gerileyerek, 100 000 - 130 000 lira arasında -arkadaşlarım, hatta ilk piyasası 80 000 liradan başladı- türlerine, çeşitlerine göre alınıp satılmaktadır. Oysa, geçen yıl, 1 litre mazot -değerli arkadaşlarım, dikkat buyurun- 1.11.2003 tarihi itibariyle 1 358 000 Türk Lirası iken bugün ise, 1 litre mazot 1 790 000 Türk Lirası olmuştur. Niğde fiyatıdır bunlar. Yani, litrede 440 000 lira daha fazladır. Seçimlerin hemen akabinde, yani 4.11.2002'de ise, 1 litre mazot 1 257 000 lira idi.

Gübrede durum daha da vahimdir. Bu yıl çapa gübresi olarak kullanılan üre gübresinin kilosu 550 000 Türk Lirası, geçen yıl 360 000 Türk Lirası, daha önceki yıl ise 270 000 Türk Lirasıdır. Sayın Bakan, patates fiyatlarının 3 yıllığını açıkladı. Aşağı yukarı dişe dokunur bir değişimin olmadığını hepiniz gördünüz.

En çok kullanılan gübrelerden amonyumsülfat dediğimiz gübre, geçen yıl 230 000 Türk Lirası, bu yıl 320 000 Türk Lirası, önceki yıl 170 000 Türk Lirasıdır. Amonyumnitrat ise, geçen yıl 280 000 Türk Lirası, bu yıl 350 000 Türk Lirasıdır. 20-20 kompoze gübre geçen yıl 320 000 Türk Lirası, bu yıl 410 000 Türk Lirasıdır; ama, patates fiyatları geçen yıldan aşağı durumdadır.

Geçen yıl tarımsal sulamada kullanılan elektriğin kilovat/saati 95 000 lira iken, bu yıl 143 000 lira olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, bu fiyat artışları sadece çiftçinin üretim girdilerinde olmamıştır. Çiftçinin tüketim maddelerinde de aynı oranda fiyat artışları olmuştur. Geçen yıl 12 kilogramlık tüpgaz 16 000 000 lira iken, şimdi 25 000 000 Türk Lirası olmuştur. Umuyorum yeni zam olmamıştır.

Niğde'de 1970'lerden sonra, tarihinde ilk defa -üzülerek ifade ediyorum- tezek ocağı yakılmaya başlanmıştır. Durum, zannedildiğinden daha vahimdir.

Sayın milletvekilleri, Niğde'de üreticiler arasında bir ölçü vardır. 60-65 ton patates 1 adet 240'lık traktör ederse, üretici normal yaşamını sürdürür. 1997 yılında, 1998 yılında böyledir. 60-65 ton patates sattığınızda bir 240'lık traktör alabiliyordunuz. Bazı yıllarda bu daha da aşağıya düşer. Bunun 22 tona kadar düştüğü yıl vardır. 22 ton patates sattığınızda bir 240'lık traktör alabiliyordunuz. Yılını söyleyeyim; yıl 1995'tir. O zaman, çiftçi refah içerisinde olur.

Şimdi, dün öğrendiğime göre, 240'lık traktör 22 milyar lira olmuş. Bu durumda bir traktör için 200 ton ya da 220 ton patates satmak gerekiyor. Varın, uçurumu hesaplayın!

Sorun çok yakıcıdır değerli arkadaşlarım. Patates üreticisinin sorunlarına acilen çözüm bulunması gerekir. Patatesi asker yesin, yatılı okullar yesin demekle soruna çözüm bulamıyoruz. Kalıcı, ciddî çözümler bulmak gerekiyor.

Patates üreticisinin sorunu sadece pazarlama aşamasında değildir; her aşamada sorunlar yumağıyla karşı karşıyadır. Aslında, bu sorunlar yumağının önemli bir bölümü, tüm tarım kesimlerini ilgilendiren sorunlardır. Bu sorunlar da, ne acıdır ki, Türk tarımının içine düştüğü acıklı durumu göstermektedir.

Dünya Bankası ve IMF direktifleriyle yürütülen, sözümona "tarım reformu" adı altındaki politikalar sonucu şu değişimler yaşanmıştır; bizzat, Dünya Bankasının raporundan okuyalım.

Değerli arkadaşlarım, Dünya Bankasının 9 Mart 2004 tarihli raporunda, Türkiye'deki politikaların üç yıllık uygulamasının sonucu şöyle özetleniyor; lütfen, dikkat buyurun:

"Tarım kesimine kaynak aktarımında 4 300 000 000 dolar azalma olmuştur. Tarımsal gelirde yüzde 16 kayıp olmuştur. Tarımsal sübvansiyonlarda 5 500 000 000 dolarlık azalma vardır. Tarımsal üretimde yüzde 4'lük düşme vardır. Tarımsal kârlılıkta düşüş vardır. Çiftçi, net 1 450 000 000 dolarlık kayba uğramıştır. Tarımsal fiyatlarda reel yüzde 13'lük düşüş vardır. Türkiye, OECD ülkeleri arasında tarımı en az destekleyen ülke olmuştur."

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de bunlar olup biterken, acaba, dünyada durum nasıldır diye bir bakmak lazım. AB ülkelerinde tarıma destek devam ediyor. Avrupa Birliğini oluşturan Roma Antlaşmasıyla, ilk OTP, yani, ortak tarım politikası belirlenmiştir. Tarımsal politikalarını yürütmek ve yönlendirmek için Tarımsal Garanti ve Yönlendirme Fonu kurulmuştur. Bu fonun 2002 yılı bütçesi 44 500 000 000 dolardır; AB bütçesi içinde en büyük kalemdir. Fon, müdahale alımları, primler, ihracat iadeleri ve doğrudan ödemelerde kullanılıyor. AB ülkelerinde tarım sektörüne yapılan gelir transferi artmıştır.

AB ülkelerinde tarım desteği sadece bu kadardan ibaret de değildir. Örneğin, dünyanın önemli patates merkezlerinden biri olan Hollanda'da Hollanda, Patates Kurulu vardır, Türkiye'de yok. Bu kurul, dağıtım sorunları, uluslararası ticaret, kalite standartları, pazar araştırması ve yayımla ilgili çalışmaları yapar. En büyük erkenci üreticisi durumunda olan İtalya'da da benzer organizasyonlar vardır.

Amerika Birleşik Devletlerinde ise durum tamamıyla farklıdır. Bizim zannettiğimizden çok daha fazla desteğe sahip olan ABD çiftçisi, geniş tarım plantasyonlarında üretim yapmakta ve bizim çiftçimizin uluslararası pazarda rekabet şansı bulunmamaktadır. Bizde ise durum şöyledir: Tarımda sadece  6 ürün desteklenmektedir. Bunların arasında patates hiç yoktur, şimdiye kadar da hiç olmamıştır.

Türk çiftçisi, AB ülkeleri ve ABD dahil, en pahalı mazotu kullanmak zorundadır. Dikkat edin arkadaşlar, Türk çiftçisi AB ülkeleri ve ABD dahil, en pahalı mazotu kullanmak zorundadır. Mazota yüzde 28 Özel Tüketim Vergisi, yüzde 4 ulaşım payı, yüzde 8 bayi kârı, bu da yetmez, devlet bir de yüzde 18 KDV koymuştur. ABD'de çiftçi, mazotu 522 000 Türk Lirasına alırken, Türkiye'de çiftçi 1 798 000 Türk Lirasına almak zorundadır. Seçimlerde vaat edilen "yeşil mazot" anılarda kalmıştır. Bir defa dekar başına 3 000 000 TL ödemiş olmakla, ne yazık ki, mazot yeşile dönmemiştir.

Tarımda, özellikle, patates tarımında en önemli harcama kalemlerinden birisi, tarımsal sulamada kullanılan enerjidir. Aşağı yukarı çiftçinin elde ettiği toplam gelirin üçte 1'i tarımsal sulamaya gider.  Tarımsal sulamada kullanılan enerjinin Amerika Birleşik Devletlerinde kilovat/saati 4 sent iken Türkiye'de 10 senttir değerli arkadaşlarım. Bu koşullar altında uluslararası pazarda nasıl rekabet edeceksiniz, siz hesaplayın. Kaldı ki, ABD çiftçisi, her türlü teknik donanıma ve ileri üretim tekniklerine sahip iken, binlerce dekar arazide patates tarımı yaparken bizim Niğde çiftçisi, böyle bir desteği olmadan, çiftçi ailesi başına 25-50 dekar ekim alanıyla hem ailesini geçindirmek hem ülke ekonomisine katkıda bulunmak zorundadır.

Bugün, patates 100 000 ya da 130 000 liradan satılmaktadır. Elimde biri Tarım Bakanlığına, diğeri de Niğde Tarım İl Müdürlüğüne ait 2 adet maliyet raporu vardır. Şu, Tarım Bakanlığının maliyet raporu, 2003 yılına ait. Tarım Bakanlığımız patatesin kilosunun maliyeti 181 444 lira diyor. Niğde Tarım İl Müdürlüğü de 191 667 lira diyor; bu da 2003 yılına ait.

Geçen yılın maliyetlerine göre patates üreticisinin durumunu nazara aldığınızda, durum oldukça vahimdir. Üretici, maliyetinin altında satış yapmaktadır. Deminden beri yaptığımız açıklamalarda girdilerdeki artışı nazara aldığınızda, yani, işin, bütün boyutuyla, tahammül edilemez, kabul edilemez olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu açıdan, patates ve patates üreticisinin sorunlarını, palyatif tedbirlerle masa başında çözme olanağımız yoktur. Onun için Meclis araştırması açılmasına ihtiyaç vardır. Oluşturulacak komisyonun, tarlaya, patatesin en çok üretildiği yöreye, Niğde'ye, Nevşehir'e, Afyon'a, nerede en çok üretiliyorsa oraya gitmek suretiyle, oluşturulacak teknik ekiplerle tohumundan ilacına, girdisinden satışına, pazarlamasına, ihracatına ve çiftçinin örgütlenmesine kadar bir dizi konuda kesin sonuç alıcı araştırma yapılmasına ihtiyaç vardır. O zaman görülecektir ki, patates üreticisi binbir sorunla karşı karşıyadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; patates üreticisinin sorunlarına şöyle ufkî bir bakışla göz atacak olursak, önce, patates üretiminde kullanılan girdilerin oldukça yüksek maliyetle çiftçiye verildiğini görürüz. Bir kısmına Sayın Bakan da değindi, değinmemiş değildir. İlk başta, tohumun, patateste sağlıklı verim alabilmek için, anaçlardan her üç yılda bir yenilenmek koşuluyla üretilmesi gerekir. Ne yazık ki, ülkemizde, sertifikalı tohum üreten kuruluş sayısı son derece azdır. Bu nedenle, ülkemiz, tohum ihtiyacının yüzde 90'ından fazlasını ithalat yoluyla karşılar. Bu nedenledir ki, patates ihracatından elde ettiğimiz gelirin yaklaşık 3 katını -dikkat edin- tohum ithalatına ödüyoruz. 2002 rakamlarına göre tonunu 71 dolardan ihraç ettiğimiz patates karşılığında 3 549 000 dolar gelir elde ederken, tonunu 623 dolardan ithal ettiğimiz patates tohumu için 8 652 000 dolar para ödemiş bulunuyoruz. Bu, millî kaynakların heba olmasıdır. Bu, hem ülke kaynaklarının rasyonel kullanılmamasına neden oluyor hem de maliyeti artırıcı temel bir unsur olmaya devam ediyor. Tohumun üreticiye yansıması ise, tonu 1 000 euro üzerinden olmaktadır. 1 dekara 300-350 kilogram tohum atıldığı kabul edilirse, tohum maliyeti kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Tohum ithalinden kaynaklanan pek çok sorunla, üretici, kendi kaderine terk edilmiştir. Bunları konu başlıklarıyla belirtecek olursak, şu sorunları sayabilmek mümkündür:

İthal edilen tohumlar, sıkı bir biçimde kontrol edilmemektedir.

Üretici, ithalatçı firmaların ithal ettiği, Türkiye'ye adapte olup olmayacağı belli olmayan, rastgele, kontrolsüz, standardı belli olmayan tohumları üretime alabilmektedir. Niğde'de öyle yıllar oldu ki, 65 çeşit patates ekildi; Erdoğan Bey de hatırlar; yani, 65 çeşit... Böyle bir şeyin standardı olabilir mi? Burada, sadece, ithalatçı firma ile üretici karşı karşıya bırakılmaktadır. O zaman, ortaya şu tür sakıncalar çıkabilmektedir:

Birincisi, ürün, adaptasyon sorunu yaşayabilmekte ve çiftçi zarara uğramaktadır.

İkincisi, ithalatçı firmaların getirdiği rastgele tohumların üretime alınması standardizasyon sorununu doğurmaktadır.

Üçüncüsü, ithal edilen tohumların genetik yapısıyla oynanmış olabilmektedir.

Dördüncüsü ve çok daha önemlisi, bu tohumlar, virüs, hastalık ya da böcek yumurtası taşıyor olabilmektedir. Nitekim, yakın tarihimizde bunun iki örneğini yaşadık, yaşıyoruz; çok acıklı, çok hicranlı iki örnektir; Bir tanesi patates böceğidir. Değerli arkadaşlarım, patates böceği bizim ülkemizde hiç bulunmayan, ülkemizin doğal habitatında yer almayan bir zararlıyken, tohum yoluyla, Amerika Birleşik Devletlerinden ve Kanada'dan ithal etmişiz. Yıllar yılı bu zararlıyı yok etmek için ziraî mücadele yapmışız, milyonlarca dolar dövizimiz yurtdışına gitmiş ve bu mücadele sonucunda bazı canlı türleri yok olmuştur. Bugün, Niğde'de kuşsuz köyler vardır, ziraî mücadele nedeniyle. Çevre sorunları doğmuştur, maliyet artmıştır, çiftçi zarara uğramıştır.

Diğer bir örneği ise, Nevşehir Derinkuyu, Kaymaklı ve Niğde'nin bir köyü ile Giresun'da görülen, bir çeşit mantar olan ve insan sağlığı yönünden hiçbir yan etkisi bulunmayan -tekrar ediyorum, bu iyi anlaşılsın- insan sağlıyı yönünden hiçbir yan etkisi, olumsuz etkisi olmamakla beraber -adı, görüntüsü itibariyle ürkütücü oluyor- yumrularda siğil yaptığı için halk arasında "patates kanseri" denilen mantardır; ama, insan sağlığına hiçbir olumsuz etkisi yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Bu mantar, iki yıldır, ne yazık ki, tohumla, AB ülkelerinden ülkemize ithal edilmiştir. İnsan sağlığına zarar vermemekle birlikte önemli ölçüde ürün kaybına neden olmakta, mücadelesi de, tüm mantarlarda olduğu gibi -hepiniz bilirsiniz, mantar mücadelesi zordur- uzun yıllar sürmekte ve çok masraflı olmaktadır. Her iki olay da nazara alındığında, bu zararlılar ülkemize tohum ithaliyle gelmiştir. İthal edilen tohumlar donanımlı laboratuvarlarda kontrol edilip bulaşık olmadığı belirtilmeden piyasaya verildiği için çiftçi zarara uğramaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bir örnekle açıklayacak olursak, 750 gram patates böceği ilacı 210 000 000 liradır, 4-5 ton tohuma atılır; bu bir maliyet unsurudur. Patates siğilinin hemen kendisi geldi, iki yıl sonra da ilacı gelmiş. Dün, Niğde'den öğrendim; 20 kiloluk torba 80 000 000 lira, 1 dekara kullanabiliyorsunuz ve bunu defalarca defalarca tekrar etmek zorundasınız.

Yani, tüm bu hususlar nazara alındığında, Türk tohumculuğu geliştirilmelidir, tohumluk üretimi teşvik olunmalıdır; üniversiteler, araştırma kuruluşları ve henüz satılmayan ya da kiralanmayan devlet üretme çiftlikleri, yani tarım işletmeleri -aman Sayın Unakıtan duymasın, baba baba satar filan; onlar bize lazım- işbirliği yapmalı ve donanımlı laboratuvarlar kurulmalıdır.

Aynı şekilde, gübre, mutlaka sübvanse edilmeli ve organik gübre kullanımı sağlanmak üzere, çiftçi hayvan varlığına kavuşturulmalı, çiftçi hayvan sahibi yapılmalıdır; hayvancılıksız tarım olmaz; çiftçi, gübre kullanımında bilinçlendirilmelidir.

Sulama konusunda, mutlaka ileri teknolojiler ve damlama usulüyle sulama teşvik edilmelidir. Su rezervi her gün daha da düşmektedir; dolayısıyla, hem maliyet artmakta hem de kaynaklar azalmaktadır. Tarımsal sulamada kullanılan enerji bedelleri, mutlaka dünyadaki ileri ülkeler seviyesine çekilmeli ve çiftçinin birikmiş borcu yeniden yapılandırılarak, konu radikal çözüme kavuşturulmalıdır.

Sulama, hakikaten maliyet üzerinde çok büyük bir etkendir değerli arkadaşlarım; 30 fıskıyeli bir sulama tertibatı, 2 dönüm yeri basar; biz, buna "1 basım" diyoruz; tarlanın tamamı bu şekilde 2'şer dönümlük parçalar halinde sulanır; her sulama, her bölüm 3 saat sürer ve en az 15 defa bu ameliye tekrar edilir. Bu teknoloji değiştirilmezse ve elektrik fiyatı inmezse, patatesin en önemli üretim maliyetine dokunulmamış olur. Niğde'de ve Nevşehir'de, her çiftçinin 30-40 milyara varan enerji borçları vardır; kimi zaman, mahsulün tamamı borcu karşılayamamaktadır.

Çiftçi, mutlaka örgütlenmelidir, patates üretici birliği kurulmalıdır. Bu konuda bir adım atıldığını, Tarımsal Üretici Birlikleri Kanununun çıktığını sevinerek ifade etmek istiyorum. Üretici birlikleri, sağlıklı depolama ve pazarlama imkânı yaratmalıdır. Depolama da önemlidir; çünkü, ürünün yüzde 20'si depolarda kaybolmaktadır. Gerekli ürün standardizasyonuna gidilmeli ve rakiplerle yarışabilecek zaman ve koşullarda, organik tarım seçenekleri de düşünülmek suretiyle, üretim yapılmalıdır. Patates borsaları kurulmalıdır; hal kanununda değişiklik yapılarak, üreticiye kendi malını pazarlama imkânı verilmelidir. Patates endüstrisi teşvik edilmelidir; kentsel yaşamın gerekleri de nazara alınarak, yeni tiplerin geliştirilmesi planlanmalıdır. Patatesin sanayi mamulü olarak da ihracatı için olanaklar yaratılmalıdır. Patates ihracatı mutlaka teşvik edilmelidir; teşvik, ihraç bedelinin yüzde 20'siyle sınırlı olmamalıdır, yüzde 40'a kadar çıkabilmelidir. Teşvik, mutlaka, ürün sezonundan önce açıklanmalı ve şeffaf olunmalıdır. Birilerini korumak için geriye dönük değil, ileriye dönük yapılmalı ve mutlaka çiftçiye yansıtılmalıdır. Demin Sayın Bakan belirttiler,  1 Nisan ve 31 Mayıs arasındaki patates teşviki 23 Mayısta açıklandı, geriye yürütüldü, 1 Nisana yürütüldü ve bir haftalık süreydi; kastedilen bu değildir.

Sayın Başkan, özür dilerim, sabrınızı daha fazla suiistimal etmeyeceğim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; patates yetiştiriciliğinin ve patates üreticisinin, burada, zamanımız yetmediği için değinemediğimiz pek çok sorunları vardır; hem ülkemiz açısından gelecek vaat eden bu ürünün yetiştirilmesinin hem de onbinlerce üretici ailenin sorunlarının ve çözüm yollarının araştırılması için, Yüce Meclisten, araştırma komisyonu kurulması konusunda desteğinizi diliyor, saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, AKP Nevşehir Milletvekili Rıtvan Köybaşı'na ve Nevşehirlilere bir özür borcumuz oluştu. Önümdeki nota göre söz alanları okurken, Sayın Rıtvan Köybaşı'nı Niğde Milletvekili olarak okudum; ama, Kırşehirliler Nevşehir'i iyi tanıdığından yanlış olduğunu hemen fark ettim, arkadaşlarıma sordum, yanlışın AKP Grup Başkanvekili Sayın Eyüp Fatsa'dan kaynaklandığını öğrendik; o, bize, yazılı notunda, Rıtvan Köybaşı'nı Niğde Milletvekili olarak göndermiş, biz de tekrar etmişiz. Sayın Rıtvan Köybaşı'ndan ve Nevşehirlilerden özür diliyoruz.

EYÜP FATSA (Ordu) - Bir yanlışlık daha oldu Sayın Başkan; müsaade ederseniz ben de onu düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN - Estağfurullah...

EYÜP FATSA (Ordu) - Rıtvan Beyden özür diliyorum; bir yanlışlık oldu gerçekten, yazarken yanlışlık olmuş.

Bir diğer yanlışlık da, Sayın Başkanım, partimizin adı AKP değil AK Parti veya Adalet ve Kalkınma Partisidir; tescil edilmiş ismi de budur. Ben, bunu düzeltmek istedim.

BAŞKAN - Anladım.

Şimdi, Türkçe dilbilgisine göre baş harfler geldiği zaman, o baş harfleri çözerek okuyoruz, CHP, Cumhuriyet Halk Partisi; eskiden Yeni Türkiye Partisi var idi, YTP, Yeni Türkiye Partisi deniliyordu; ben de o alışkanlıkla dilbilgisi kuralına göre böyle okudum; ama önüme de AKP diye geliyor, AK Parti diye gelse doğrusunu okuyabilirdim. Bundan sonra öyle gönderirseniz notlarınızı daha iyi olur.

Rıtvan Beyden tekrar özür diliyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Rıtvan Köybaşı söz alacaklar.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RITVAN KÖYBAŞI (Nevşehir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak sorunların giderilmesi için gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Patates yüzelli yıl kadar önce Rusya ve Kafkaslar üzerinden doğu bölgemize, bir asır kadar önce de Orta Anadolu ve batı bölgelerimize girmiştir. FAO verilerine göre 2002 yılı itibariyle dünya patates üretimi 307 000 000 tondur. Dünyada patates üretimi yapan ülkeler arasında ilk sırayı Çin alırken, Türkiye 5 200 000 ton üretim kapasitesiyle 12 nci sırada yer almaktadır. Nevşehir İlimizde ise yılda ortalama 1 150 000 ton patates üretimi yapılmaktadır. Ülkemizde patates üretimini incelediğimizde, hemen hemen her ilde patates üretimi yapılmaktadır. 2002 yılı Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Türkiye'nin patates ekim alanı 2 000 000  dönüm olup, üretimi ise 5 200 000 ton olarak gerçekleşmiştir.

Dünya patates ihracatı, FAO raporlarına göre 2002 yılında 8 000 000 ton civarında gerçekleşirken, bu ihracatın toplam değeri 1 400 000 000 dolardır. Türkiye'nin ihracatına baktığımızda, yıllar itibariyle inişler ve çıkışlar yaşandığı görülmektedir. Öte yandan, ithalatımızın yıllara göre değiştiği ve İGEME'nin verilerine göre, bu değerin 1999 yılında 11 000 000 dolara yükseldiği görülmüştür.

Türkiye'de kişi başına tüketilen patates miktarı, yılda 60-75 kilogram arasında değişmektedir.

Ülkemizde ihracat, ağırlıklı olarak Ortadoğu ülkelerine ve Türk cumhuriyetlerine yapılmaktadır. Türkiye'nin patates ve ürünleri ithalatı daha çok patates tohumu ve nişastası şeklinde olmuştur. Mevcut verilere göre, Türkiye'nin taze patates ihraç edip, daha ziyade işlenmiş patates ürünleri ithal ettiği açıkça görülmektedir.

Ülkemiz patates ihracatının düzenli bir pazarı bulunmamaktadır. İhracatta mamul ve yarımamul patates ürünleri önemli bir yere sahip olmak zorundadır. Ülke genelinde ve bölgemizde patates işleyen sanayiin çok yavaş gelişmekte olması, ihracatımızın az olmasındaki önemli nedenlerden bir tanesidir.

Pazarlamayı etkileyen faktörlerden biri de alışkanlıklarımızdır. Üretimimizin çok büyük bir kısmı yemeklik olarak tüketilmektedir.

Kızartmalık ve sanayi tipi patates üretiminin kayda değer rakam olmaması, ihracatımızı azaltan önemli faktörlerden bir diğeridir. Sanayi tipi patatesin üretilmemesi de, tarıma dayalı sanayiin ivme kazanmasına engel olmaktadır.

Son yıllarda, ülke genelinde, patates üretimi gittikçe yaygınlaşmakta, hükümetimiz, organik tarımı teşvik edici tedbir ve yasalar çıkarmaktadır. Üreticilerimiz organik tarıma geçtiği takdirde, Avrupa'ya ihracat şansımız daha da artacaktır. Bölgemizde, ağustos ve ekim aylarında ürün miktarının zirveye ulaştığı görülmektedir.

Patatesin, bünyesinde yüzde 80 oranında su ihtiva etmesi nedeniyle, özel koşullarda depolanması gerekmektedir. Nevşehir'de, dünyada eşi benzeri olmayan doğal yapısının sağladığı avantaj, tüf kayadan oyma soğukhava depolarının olmasıdır. Bu tür soğukhava depolarının olması, bölgemizde üretilen patatesin aylarca bu depolarda saklanması ve ürün boşluğu yaşanan kış aylarında içpiyasaya transfer ediliyor olması, ciddî bir avantaj teşkil etmektedir.

Pazarlama probleminin ne patateste ne de başka tarım ürünlerinde yaşanması için, çiftçilerimiz bilgi sahibi olmalı ve nerede, ne kadar ürün yetiştireceğini bilmelidir.

Üreticilerimizin gündemine alması gereken en önemli konulardan birisi de, üretici birlikleridir. Çiftçilerimizin, örgütlenerek, kendi ürettikleri ürünlerle ilgili, pazarlama başta olmak üzere, birçok konuda tedbir alabilecek konumda olmaları gerekmektedir.

Bilindiği üzere, Türkiye nüfusunun yüzde 45'lik bir kesimi geçimini tarımla sağlamaktadır. Nevşehir'de ise, bu oran Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Genel nüfusun tarımla uğraşan nüfusa oranı söz konusu olduğunda, Nevşehir diğer iller arasında nüfusu en çok tarımla iştigal eden il olma özelliği taşımaktadır.

Devlet İstatistik Enstitüsü 2000 yılı verilerine baktığımızda, Nevşehir ve Niğde İllerimizde halkın yüzde 70'inin geçim kaynağının tarım ve tarım ürünleri olduğunu görmekteyiz.

Ülkemiz patates üretiminin yoğun olarak yapıldığı iller Nevşehir, Niğde, İzmir, Tokat, Bolu ve Afyon'dur. Nevşehir, ülke genelinde mevcut üretimin yaklaşık yüzde 25'lik bir kısmını karşılamaktadır. Bu oran, sınır ilimiz Niğde'yle birlikte değerlendirildiğinde, mevcut üretimin yaklaşık yarısı bu iki ilimiz tarafından karşılanmaktadır. İçpiyasada tüketilen bu ürünün yarısının bu bölgeden karşılanıyor olması da bu bölgenin önemini açıkça ortaya koymaktadır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; patates, besin değeri olarak da diğer gıdalarla karşılaştırıldığında, yumurtadan sonra ikinci sırada yer almaktadır; son derece yüksek ve kaliteli proteine sahiptir. Ayrıca, en önemli besin maddemiz olan buğdayla kıyaslandığında, patates, birim alanda ve zamanda 2 kat daha fazla kuru madde ve kalori üretmektedir.

Patates tarımında tohum, birim alandan elde edilen verimi artıran en önemli etkenler arasında yer almaktadır. Patates ithalatımızın yüzde 75'inin tohumluk patates olduğu dikkate alındığında, sertifikalı tohum üretiminin tekniğine uygun şekilde yapılması gerekmektedir. Özellikle Almanya ve Hollanda'dan yüksek maliyetle ithal edilen anaç kademedeki tohumlar, bölgemizde yeniden ekilerek, sertifikalı tohumluk olarak, Türkiye'nin tohum ihtiyacının çok büyük bir kısmını karşılamaktadır. Bu yüzden, sertifikalı tohumun maliyeti yüksek olmaktadır. Bu durum, aynı tohumun birkaç yıl üst üste kullanılarak hastalıkların çoğalmasına neden olmaktadır. Bu anlamda, anaç kademedeki tohumluk üretimi için, üniversiteler, özel şirketler ve araştırma kuruluşları işbirliği yaparak, üreticilerimizin ihtiyaç duyduğu tohumluk patatesi ülke içerisinden temin etmelidirler.

Bölgemizde, birim alandan alınan patates, dünya ve Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Patates tarımının girdi maliyetinin yüksek oluşu nedeniyle, üretim maliyeti diğer tarım ürünlerinin çok üzerindedir. Patatesin üretim maliyetinin yüksek olması, üreticilerimizin çoğunu, ürünü yetiştirme ve satma aşamasında, ekonomik olarak son derece zorlamaktadır.

Patates ekim sahalarımızın bulunduğu bölgede son yıllarda yaşanan kuraklık ve bilinçsiz sulama sonucu, tabansuları çekilmiştir. Aşırı sulamayla, on yıl öncesinde 100-150 metreden su çekilirken, son zamanlarda kuyusuları 250-300 metreye kadar inmiştir.

Sadece Nevşehir'de, DSİ'nin resmî rakamlarına göre, 4 600 adet ruhsatlı kuyu mevcuttur. Birim alandaki kuyu sayısının da yüksek oluşu, önümüzdeki yıllarda, ülke genelinde tarımsal amaçlı su sıkıntısının yaşanacağına işaret etmektedir. Bu alanda, üreticilerimizin bilinçlenerek, damla sulama sistemine geçmesi gerekmektedir. Mevcut sulama sistemine göre yüzde 50 avantajlı olmasına rağmen, ilk kurulum maliyeti dekar başına 250 000 000 lira civarında olan bu alternatif sulama, bölge üreticisinin, damla sulama sistemine geçmesini bir hayli zorlamaktadır. Yatırım maliyeti yüksek olan bu sistemin, desteklenmesi ve teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu sistemin en büyük avantajı, daha az su kullanımı, daha az gübre kullanımı ve yüksek verim elde edilmesidir. Su ve gübrenin az kullanılmasıyla, yüksek enerji maliyeti de yüzde 50 oranında düşecektir.

Patates tarımında en büyük girdi maliyeti, enerji maliyetidir. 1 kilogram patates üretmek için enerjiye ödenen bedel, 2003 yılı rakamları itibariyle, 40 000 lira civarındadır. Elektrik enerjisindeki tasarrufun, ürün maliyetine ciddî ölçüde yansıyacağı açıkça ortadadır. 1 kilogram patatesin maliyeti, 2004 yılı itibariyle, 170 000 - 180 000 lira civarındadır. Şu an, maalesef, tarlada satış fiyatı 100 000 lira ile 120 000 lira arasında değişmektedir.

Bölgemizde, Niğde Patates Araştırma Enstitüsünün ve özel firmaların 2002 yılında yapmış oldukları deneme ve araştırmalar sonucu, damla sulama sistemine geçişle, 1 kilogram patatesin maliyetinin 75 000 lira olduğu tespit edilmiştir. Alternatif sulama sistemine geçiş sağlandığı takdirde tabansularının ömrü uzayacak, dengesiz gübreleme ve sulamadan kaynaklanan hastalıkların sayısı azalacaktır; çoraklaşma ve tuzluluk oranı düşecektir.

Özellikle Orta Anadolu Bölgesinde patates üretimi yapılan alanlarda, üst üste patates ekimi yapılması sonucu toprak yorulmuştur. Bütün bu yanlış uygulamaların doğal sonucu olarak da, toprak tansiyonu denilen asitlik derecesi yükselmiştir. Yanlış uygulamalar, aşırı asitik olan toprakların, hastalıklara olan mukavemetini azaltarak, problemli tarlaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; patates tarımı ciddî bir sıkıntıyla karşı karşıyadır. Bakanlığımızın Koruma Kontrol Genel Müdürlüğünün bu konuyla ilgili teknik çalışmalar yaptığını biliyoruz. Patates ekimi yapılması istenmeyen 20 000 dekarlık alanda ekim yapılması istenmediği halde, bu arazilere uzak bölgelerin de ekim yapılamayacak alan içerisine alınmış olması, patates üreticisini mağdur edecektir. Söz konusu problemli alan olan, 20 000 dekarın dışında kalan, tedbir amaçlı 80 000 dekarlık koruma alanının tekrar gözden geçirilerek, 2005 yılında patates ekimi yapılması sağlanmalıdır. Böyle geniş alanları etkileyen bir uygulamanın hayata geçirilmesiyle, bölgemiz patates üreticisinin yaklaşık olarak yarısı üretim yapamayacaktır. Yeni üretim sezonuna hazırlık yapıldığı şu günlerde, acil olarak söz konusu sıkıntının giderileceğine inancım tamdır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bölgemizde 100 000 dekarlık alanda patates ekiminin yapılmaması demek, patates fiyatlarının ülke genelinde çok aşırı derecede yükselmesi ve 2005 yılında mevcut üretimin içpiyasanın ihtiyacını karşılamaması demektir. Bölgemizin sertifikalı tohumculuğun üretim merkezi olduğu da gözönüne alınarak, sertifikalı tohumculuk üretim merkezimizin ekime kapatılmasının, sertifikalı tohumculukta da dışa bağımlı hale gelmek anlamına geldiği bilinmelidir.

Patates üreticilerimizin büyük bir kısmı, patates dışında herhangi bir ürün ekmemektedir. Söz konusu bölgeye patates ekmeyin demek, üreticiye, ekonomik ve sosyal anlamda bir sıkıntı doğuracaktır. Bunun için, bölgemiz patates üreticilerimizin hükümetimiz tarafından desteklenmesi gerekmektedir.

Çiftçinin TEDAŞ'a, tarım kredi kooperatiflerine, Ziraat Bankasına olan borçları için hükümetimiz tarafından her ne kadar taksitlendirme kolaylığı sağlandıysa da, maddî imkânsızlıklar sebebiyle, maalesef, üreticimiz bu borcu halen kapatamamıştır.

Patates ekiminin yapılamayacağı 20 000 dekarlık alanda üreticilerimizin kendi imkânlarıyla alternatif ürün yetiştirip satmaları da zor gözükmektedir. Hükümetimizin bu yönde çalışmaları olduğunu biliyoruz. Üreticilerimiz ekonomik alanda desteklenmeli ve uzun vadeli, düşük faizli krediler açılmalıdır. Hükümetimizin üreticilerimizi mağdur etmeyecek tedbirler alacağına inancımız sonsuzdur.

Bölgemizde üretilen patatesin dörtte 1'i tarlada satılırken, geri kalan kısmı ise doğal soğuk hava depolarında saklanmaktadır. Patatesin depodan tüketiciye pazarlanmasında nakliyeci, çuvalcı, tarım işçisi ve hamaliye gibi birçok işkolu, ürünün sevk edildiği altı aylık süre içerisinde geçimini bu yolla temin etmektedir. Patates üreticisinin sıkıntıları çözülemez ise, hem çiftçi hem de bu işkolundan geçimini sağlayan insanlarımız menfi yönde etkileneceklerdir. Kamyon nakliyeciliğinin çok geliştiği bölgemizde, yüzlerce kamyon işsiz kalacaktır. Hükümetimizin ve Bakanlığımızın, patates üreticilerimizin bu sorunlarını önemseyerek ciddî tedbirler aldığını görmekteyiz; ancak, üreticilerimizin geçmişten gelen birikmiş borçlarının olması ve önümüzdeki yıl patates ekim alanlarının daraltılmasının sosyal ve ekonomik olumsuzluklara yol açabileceği endişesini taşımaktayız.

Öte yandan, hükümetimiz tarafından verilen patates ihracatını teşvik primlerini ödeme zamanının yeniden gözden geçirilmesinin yararlı olacağını düşünmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; patates üreticimiz, tüm bu gelişmelerden dolayı zor şartlar altındadır. Patates üreticilerinin sorunu sadece Nevşehir ve Niğde'ye ait bir sorun olmadığından ve diğer illerimizde de patates üretimi yapıldığından, bu konunun daha kapsamlı ele alınıp, bir komisyon kurularak araştırılması gerektiğine inanmaktayız.

Tüm milletvekillerinin bu konuya aynı hassasiyetle yaklaşacağına inanıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Önerge sahipleri adına, Cumhuriyet Halk Partisi Afyon Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe; buyurun.. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan, değerli üyeler; patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen önerge hakkında önerge sahipleri adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarım sektörü, 1980 sonrası iktidarlarca hep ihmal edilmiş, sorunlar hep ertelenmiş, üreticiler kendi kaderleriyle başbaşa bırakılmışlardır. Her seçim öncesi onlara sözler verilmiş; fakat, oylar alındıktan sonra, verilen bu sözler unutulmuştur. Bu durum, artık, neredeyse, çiftçilerimizin kaderi haline gelmiştir. Artık, çiftçinin, üreticinin aldatılmaya, oyalanmaya tahammülü kalmamıştır. Bugün, çiftçi de, tıpkı esnaf gibi, memur gibi, işçi gibi kan ağlamaktadır. Yıllardan bu yana uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle, bugün, sanayide olduğu gibi, tarımda da dışa bağımlı hale gelmiş bulunuyoruz. Esasen, üretimin desteklenmesi, üreticinin kalkınması, refah seviyesinin artırılarak insanca yaşayabilmesi için yapıldığı söylenen uygulamalar, zamanla, bir şekilde hep çiftçinin aleyhine dönmüştür. Bunda, yürürlüğe giren uygulamaların akıl ve bilim yerine popülizm ve deneme-yanılma yöntemine dayanması en büyük etken olmuştur.

Üzülerek belirtmek isterim ki, tarımda bugün de, maalesef, olumlu anlamda bir gelişme olduğunu söylemek mümkün değildir. Dün yapılan yanlışlar bugün de fazlasıyla devam etmektedir. Bugün, ülkemizin, tarıma en az destek veren ülkelerden biri haline geldiği, hatta tarımın yok edilmek üzere olduğu bir gerçektir. Tarımla uğraşan kesim bir facia yaşamaktadır. Köylü ve çiftçi, darbe üzerine darbe yemektedir. Mazot, elektrik, tohumluk gübre ve ilaç gibi üretim maliyetlerinin artması, hükümetçe destekleme alımlarının kaldırılması, ürün fiyatlarının piyasa fiyatlarına göre düşük kalması, tabanfiyatlarının düşük belirlenmesi ve zamanında ödenmemesi gibi sorunlar üreticileri bunaltmıştır. İthal edilen gübreden yüzde 6,5 Gümrük Vergisi, yüzde 18 KDV alınmakta; böylece, çiftçinin aldığı gübrenin dörtte 1'i doğrudan devlete gitmektedir. Perişan haldeki üreticinin önemli maliyet kalemlerinden biri olan gübre üzerinden devletin böylesine yüksek bir şekilde kaynak sağlamaya çalışması, çok ciddî bir yanlıştır.

Değerli arkadaşlar, bu vergi konusunda, Adalet ve Kalkınma Partisinin işbaşına geldiği günden bu yana bazı kesimlere olan farklı yaklaşımı, özellikle çiftçi ve köylülerimizi derinden yaralamaktadır. Vergi Usul Yasamıza göre, vergi mükellefleri, tahakkuk ettirilen vergi ve cezalar dolayısıyla idareye başvurarak uzlaşma talebinde bulunabilmektedirler. Vergi ve ceza yüksekse, Bakanlık devreye girmekte ve bir merkezî uzlaşma komisyonu içerisinde sorun çözümlenebilmektedir. 

Perişan haldeki çiftçinin, köylünün, tarlada ürün ekebilmek için aldığı gübreden yüzde 25 vergi alınırken, bazı firmaların ödemediği vergileri ve bunların cezalarını silmekten Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı çekinmemektedir.

Örneklersek; 29 Nisan 2004 tarihinde, merkezî uzlaşma komisyonu, bir firmanın 231 milyarlık vergi borcunu siliyor; aynı toplantıda, aynı firmaya ait 322 milyar liralık ceza tamamen kaldırılıyor. Toplam 553 milyar affediliyor.

Başka bir tarihte, aynı kurul, başka bir yükümlünün 184 milyar liralık vergi borcunu 10 milyar liraya indiriyor, 368 milyar liralık cezasının tümünü kaldırıyor; aynı yükümlünün 439 milyar liralık Kurumlar Vergisi 25 milyar liraya indirilirken, 878 milyar liralık cezası siliniyor. Toplam 1 trilyon 834 milyar liralık vergi ve ceza kaldırılıyor.

Yine aynı şekilde, başka bir tarihte, bir mükellefin 1 trilyon 725 milyar liralık vergi ve 3 trilyon 350 milyar liralık cezası tümüyle siliniyor. Toplam silinen vergi ve ceza miktarı, 5 trilyon 75 milyar liradır. Bunun gibi, bu örnekleri çoğaltabilirsiniz, çoğaltabiliriz. Çiftçimiz böylesine zor bir durumda iken, aldığı gübreden yüzde 25 vergi alınırken, kullandığı elektrikten, mazottan, ziraî ilaçlardan vergi alınırken, bazı vergi vermekle yükümlü kişilerin veya firmaların vergi borçlarının ve bunlara ait tahakkuk etmiş bulunan vergi cezalarının tümden silinmesi, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının çiftçiye bakışının bir göstergesi değil midir; çiftçiyi, köylüyü gözden çıkardığına kanıt olmuyor mu?!

Başka bir örnek daha vermek istiyorum. Cumhuriyet hükümetlerinin köylü ve çiftçinin sorunlarına zaman zaman farklı baktıkları görülmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarına gitmek istiyorum. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan hükümetlerin, savaştan yeni çıkılmış olmasına, ekonomimizin darboğazda olmasına rağmen, köylü ve çiftçinin sorunlarına daha duyarlı davrandıkları bilinmektedir. Bu duyarlılığa örnek vermek istersem, 1926 yılında 307 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Bu kanun, çiftçinin kullandığı akaryakıt ve tarımda kullandığı ziraî ilaçlardan Gümrük, İstihlak ve İnhisar Vergilerinin alınmamasını sağlıyordu. Ziraat odasından belge alan çiftçi, akaryakıtını ve ziraî ilaçlarını daha ucuza temin edebiliyordu. Yetmişsekiz yıl önce çiftçinin, köylünün kullandığı akaryakıt ve ziraî ilaçlarda vergi muafiyeti uygulanırken, bugünkü hükümet döneminde akaryakıt alan çiftçi, ödediği paranın yarısından çoğunu Özel Tüketim Vergisi olarak ödemektedir.

"Köylü bu milletin efendisidir" sözü gereği daha önceki hükümetler döneminde köylüye, çiftçiye gerekli destek ve ilgi gösterilirken, bu hükümet döneminde köylü ve çiftçilerden destek esirgenmiştir. Hatta, çiftçilerimiz, ürettikleri buğdayın değerini isteyince "gözünüzü toprak doyursun" denilerek Tarım Bakanı tarafından azarlanmış, toplum önünde küçük düşürülmüşlerdir. Tarıma verilen desteğin azalması sonucu, köydeki vatandaşlarımız çiftçiliği terk eder bir hale gelmişlerdir. Köyden şehirlere ciddî oranda göç başlamış, işsizler ordusuna yenileri katılmış ve katılmaktadır.

Çiftçinin satın aldığı ürünler devamlı pahalılaşırken, üretip sattığı ürünler ise düne göre ucuzlamaktadır. Örneğin, mazot, 2002 yılında 1 114 000 lira iken, 2003'te 1 370 000 lira, 2004'te 1 760 000 lira; 1 kilogram gübre  2002'de ortalama 250 000 lira iken, şimdi 375 000 lira; elektriğin 1 kilovat/saati 2002'de 158 344 lira iken, 2003'te 192 000 lira, 2004'te ise 178 000 lira; dekar başına kullanılan ziraî ilaçlar 2002'de 25 000 000 lira iken, 2004'te 35 000 000 lira; yem, 2002'de 180 000 lira iken, 2003'te 335 000 lira, şimdi 400 000 lira olmuştur.

Peki, satın aldıklarında 2002'den beri devamlı bir artış olurken, ürettikleri ne durumda... Vişne, 2002 seçimlerinden önce, bizler göreve başlamadan önce 1 200 000 liraydı, geçen yıl 550 000 lira, bu sene 350 000 lira; patates, 2002'de 290 000 lira iken, geçen yıl 180 000 lira, 2004'te 80 000 ile 100 000 lira arasında; buğday, geçen yıl 370 000 lira, şimdi 280 000 liradır.

Satın aldığı ürünler pahalılaşmış, ürettikleri ise günden güne ucuzlamaktadır. Çiftçiler, tarımla uğraşanlar tam bir sahipsizlik içerisinde kendi kaderlerine terk edilmişlerdir. Tarımın ve çiftçinin içinde bulunduğu durum üzüntü vericidir. Bunlardan patates üreticileri, yaptıkları üretim masraflarını çıkaramamış durumdadırlar. Patates pazarlanamamış, tarlada kalmıştır. Pazarlayabilenler ise, tüccar ve esnafın insafına terk edilmişlerdir.

Ülkemizde patates üretiminin en yoğun yapıldığı illerden birisi de Afyondur. İlimizde, ağırlıklı olarak Sinan Paşa, Merkez İlçe, Sandıklı ve Şuhut İlçelerimizde ekim yapılmaktadır. Pancara ve haşhaşa yıllardır uygulanan kotalar yüzünden, pancar ve haşhaş üreticileri sizlere ömür; geriye patates üreticisi kaldı.

İklim koşulları, pancar ve haşhaş ekimindeki kotalar ve ayrıca, buğdayda, tahılda verilen tabanfiyatlarının düşüklüğü nedeniyle tahıl eken çiftçiler de patates ekimine yönelince, bu dönem, rekolte Türkiye'de beklenenin üzerinde oldu.

Afyon'da geçen yıl 350 000 ton olan patates üretimi, bu yıl 440 000 tona ulaşmıştır. Patates üreticileri ekonomik bir felaket yaşamaktadır. İlimizde binlerce çiftçi, patatesten, büyük zararlara uğramış, hatta birçoğu iflas etmiştir. Çiftçi zor durumdadır. Afyon'un bazı ilçelerinde çiftçiler, patatesin maliyetinin karşılanmaması üzerine, ürünü tarlada bırakmışlardır.

Kilogram maliyeti 120 000 ile 150 000 lira arasında olan patates, üç ay, dört ay vadeyle 80 000 ile 100 000 lira arasında satılmaya çalışılmaktadır. Geçen yıl 180 000 lira olan patates, bu yıl 80 000 liraya alıcı bulamamaktadır. Geçen yıldan bu yana yüzde 40 artan maliyet girdileri de düşünüldüğünde, çiftçinin emeği ve alınterinin boşa gittiği açıkça görülmektedir.

Bir dönüm patates ekmek için 800 000 000 ile 1 000 000 000 lira arasında masraf yapılmaktadır. En iyi verim alan çiftçi, dönümünden 10 ton mahsul alabilirse, yaptığı masrafı ancak karşılayabilir. Normal koşullarda ise, verimin 5 ton civarında olması gerekiyor. O dönem 5 ton olarak yorumlarsak, dönümde 500 000 000 lira zarar gerçekleşecektir. Sadece bir ilçemizden örnek vermek istiyorum. Yapılan tahminlere göre, sadece Sandıklı İlçemizde, bu yıl, patates üreticisi, 10 trilyon liraya yakın, yaptığı masraftan zarar etmiştir. Üretim maliyetini dahi çıkaramayan çiftçi, sulamada kullandığı elektrik ve su gibi rutin giderlerini de karşılayamamaktadır. Elektrik giderleri nedeniyle icra baskısı altındadır. Durumun böyle olacağını da çiftçi bilmekteydi. Bu konuda, ticaret borsası, ziraat odası başkanları, ilimizi ziyaret eden bakanlara, bu konunun çıkışıyla ilgili raporları da sunmalarına rağmen, olumlu bir yanıt alamamışlardır. Yetkililerin ilgisizlik ve vurdumduymazlıkları sonucu, bugünkü durum ortaya çıkmıştır.

Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti, Avrupa Birliği için, Türk çiftçisinin zarara uğramasına, bile bile göz yummuştur. Zira, tarım sektöründe çalışan nüfusu yüzde 15 düşürmek için, zarar etsin, bu sektörden çekilsin düşüncesindedir; ama, bu çiftçi hangi sektörde iş bulabilecek, bunu bilen kimse yok. Yine, geçmişte olduğu gibi, çiftçiler kendi kaderleriyle başbaşa bırakılmışlardır.

Sorunları ve çözüm yollarını iki üç noktayla belirtmek istiyorum.

Sayın Bakanımızın da açış konuşmasında belirttiği gibi, 19 dolarlık destekleme teşviki devam etmelidir; bunda geç de kalınmamalıdır. Geç kalınması durumunda, çiftçi, elindeki ürününü yok pahasına aracılara satacak ve olası bir teşvik durumu, elini taşın altına koyan çiftçiye değil aracılara yarayacaktır.

Patates yetiştirilmesinde önemli olan sorunlardan biri, kaliteli tohumluk teminidir. Bu, en büyük problemlerden biridir. Kaliteli tohumlukların tamamına yakını Avrupa ülkelerinden ithal edilmektedir. Bu ithalat, yerli tohum üretme girişimlerini köreltmektedir. Avrupa ülkelerinden alınan bu tohumlukların hastalıklı olma ihtimali de gözden ırak tutulmamalıdır.

Bir diğer sorun da, patates yetiştirilmesindeki sulamadır. Bunun için, genellikle tabansuları kullanılmaktadır. Suyun çıkarılmasında mazotla çalışan motopomplar ya da elektrikle çalışan motorlar kullanılmaktadır. Petrol fiyatlarının ve tarımda kullanılan elektrik fiyatlarının yüksekliği ve ödeme vadesinin kısalığı, önemli bir sorun olarak çiftçinin karşısındadır. Patates çiftçisinin yüzde 90'ı, sulamada kullandığı elektrik ücretini, tarım kredi kooperatiflerinden kullandığı krediyi yatıramamıştır ve yatırma gücü de yoktur.

Patates yetiştiriciliğinde kullanılan koruyucu ve tedavi edici ilaçlar ile kimyasal gübrelerin pahalılığı, bu ürünlerin çiftçiler tarafından yeterli miktarda kullanılmasını engellemektedir. Bundan dolayı, üretimde azalmalar, ürün kalitesinde düşüşler meydana gelmektedir.

En önemli sorun, pazarlama sorunudur. Benden önce konuşma yapan değerli arkadaşlarım da bu konuya yeterince değindikleri için, aynen geçiyorum; ama, bir şey yapılabilmelidir. Patatesin kullanım alanları tartışılmalı, tabanfiyat belirlenmeli, gerekiyorsa, Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından patates alımı gündemde tutulabilmelidir.

MUHARREM CANDAN (Konya) - Normal konuşma sürenizin dışında, 10 dakikayı doldurdunuz.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Bağlıyorum efendim, bağlıyorum.

MUHARREM CANDAN (Konya) - Ama, iftar yaklaşıyor...

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Geçtim zaten... Ben de farkındayım.

Değerli arkadaşlar, çiftçilerin bizlerden beklentisi, yıllardır biriken sorunlarla onları yalnız bırakmamanızdır. Ürettiği ürünün satış fiyatını bilemeden, ürün tercihi yapamadan, elinde avucunda ne varsa, edindiği tüm sermayesini toprağa yatıran ve ektiği ürünü her an yok edebilecek her türlü doğal felaket olasılığına karşı alınteriyle çalışan çiftçiyi, lütfen, kendi kaderiyle başbaşa bırakmayalım. Kışın çamurunda, yazın sıcağında, gece gündüz demeden, çoluk çocuk tarla ve bahçede üretim yapan patates üreticilerinin sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi için Meclis araştırması açılmasına Yüce Meclisin karar vermesini ve siz değerli milletvekillerimizin desteklemesini diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önerge sahibi olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; iftarın yaklaştığı bir saatte böyle güzel bir gıda maddesinden bahsetmek, açlığı artırıyor, zor bir durum oluşturuyor; ama -gerçekten, söz alan değerli arkadaşlarımız konuyla alakalı çok güzel fikirler beyan ettiler- ben, tekrara girmeden, sizlerin de sabrını taşırmadan konuyu özetleyeceğim.

Patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 25 arkadaşımızla birlikte verdiğimiz Meclis araştırma önergesiyle ilgili önerge sahibi olarak söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda görüşmekte olduğumuz önerge, sayıları yüzbinleri aşan fedakâr, cefakeş, Türk tarımında önemli bir yere sahip, ancak, bir o kadar da uzun yıllardır sahipsiz kalmış patates üreticilerimiz adına bir teşekkürle konuşmama başlamak istiyorum. Sahipsiz diyorum; çünkü, uzun yıllardır çok ciddî sıkıntıları olan patates üreticilerinin sorunları için, ilk defa Meclisimizde derinliğine araştırılarak çözüm bulunması için, ilgili arkadaşlarımızla vermiş olduğumuz önergenin çok kısa bir sürede gündeme alınmasında duyarlılık gösteren başta Meclis Başkanlığımıza, AK Parti ve CHP Grubuna, Değerli Tarım Bakanımıza ve hükümete ve -umuyorum ki- bu görüşmeler sonunda bize destek verecek olan Yüce Heyetinize, sahipsiz patates üreticimizi sahiplenmenizden dolayı en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun yıllardır ciddî sorunları olan patates üreticilerimizle ilgili olarak Meclisimizde bugüne kadar iki araştırma önergesi verilmiştir. Birinci önerge 2000 yılında hemşerim rahmetli Niğde Milletvekilimiz Sayın Doğan Baran tarafından, ikinci önerge ise Değerli Milletvekili Arkadaşım Sayın Eraslan ve arkadaşlarınca verilmiştir; ancak, her iki önerge de okunmuş ve gündeme alınmamıştır. Yine, zaman zaman bazı milletvekilleri tarafından gündemdışı söz alınarak, konu, ifade edilmeye çalışılmıştır. Bizim önergemiz ve Sayın Eraslan'ın önergesi birleştirilerek, görüşülmek üzere Genel Kurul gündemine alınmasıyla önemli bir adım atılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kökeni Türkiye'de olmayan nadir bitkilerden biri olan patates, insan beslenmesinde                -arkadaşlarım da konuyu ifade ettiler; ama, önemine binaen tekrar etmek istiyorum- tahıllardan sonra en fazla tüketilen bitkidir. Ucuzluğundan, birim alanda yüksek verim alınmasından, besin değerinin yüksek oluşundan, sindirim kolaylığından, kullanılan alanın geniş olmasından ve her çeşit iklimde yetişmesinden dolayı hemen hemen bütün ülkelerde üretilmekte ve tüketilmektedir.

Patates yumruları, yüzde 20-30 civarında nişasta, yüzde 2 civarında protein, B1, B2 ve C vitaminleri ile bazı mineral maddeleri içermektedir. İhtiva ettiği yüksek ve kaliteli protein nedeniyle, yumurtadan sonra -arkadaşlarımız da belirttiler- ikinci sırayı almaktadır. Ülkemizde tüketilen en önemli besin maddesi buğdayla kıyaslandığında ise, birim alanda ve zamanda 2 kat daha fazla kalori üretmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya patates üretiminde bazı önemli üretici ülkelerin üretim miktarları ile ülkemizin üretim miktarları arasında bir örnekleme yapmak istiyorum. 1985 yılında 15 AB ülkesinde 60 000 000 ton olarak üretilen patates, 2003 yılına gelindiğinde bir gerileme göstermiş, 43 000 000 tona düşmüştür. Yine, AB ülkelerinde üretim düşüş gösterirken, Çin'de ise 1985 yılında 26 milyon ton olan üretim 66 000 000  tona, Hindistan'da 12 000 000  tondan 24 000 000 tona, ABD'de 18 000 000 tondan 20 000 000 tona, ülkemizde ise, 4 000 000 tondan, 5 250 000 tona çıkmıştır; dünyada toplam, 281 000 000 ton olan üretim 2003 yılı itibariyle 311 000 000 ton olarak gerçekleşmiştir.

Dünya patates üretim alanlarının genişliğine karşın, ürün dışticareti oldukça yavaş seyretmektedir. Dünyada üretilen patateslerin her yıl 6 000 000 ilâ 8 000 000 tonu -yüzde 2,5 ilâ yüzde 3'ü- dışticarete arz edilmektedir. Bu miktar, diğer endüstri bitkileri ve tahıllara göre son derece düşük bir miktardır. Örneğin, 2002 yılında dünya patates ihracatı 7 900 000  ton civarında olup, bu ihracatın toplam değeri ise 1 600 000 000 dolar civarındadır. Dünya patates ithalatı ise 2002 yılında 8 400 000 ton civarında gerçekleşmiş ve toplam ithalat değeri 1 700 000 000  dolar olmuştur. Yıllara göre dünya patates ithalatının yüzde 65 ilâ 70'i, ihracatın ise yüzde 72 ilâ 78'i Avrupa ülkeleri tarafından gerçekleştirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya patates ithalatı ve ihracatı esas itibariyle üç noktada yoğunlaşmaktadır. Çoğunlukla birbirine yakın ülkeler arasında gerçekleşen normal patates ticareti, daha çok, Akdeniz ülkelerinden Avrupa ülkelerine yapılan turfanda patates ihracatı ve Avrupa ve Amerika'nın gelişmiş ülkelerinden diğer ülkelere yapılan tohumluk ihracatıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, ülkemizde patates üretimi sürekli bir artış göstermektedir. İklim ve coğrafî bölgeler dikkate alındığında, ülkemizdeki patates üretim alanlarını iki grupta toplamamız mümkündür. Bunlardan birinci üretim alanı, Akdeniz, Ege ve Karadeniz Bölgeleri olup, erkenci patates üretimi yapılmaktadır. İkinci üretim alanı ise, ana üretim alanı olup, temel olarak, Orta ve Doğu Anadolu Bölgelerini içermektedir. Bölgeler arasında en fazla üretim, Niğde, Nevşehir, Afyon İllerinin de yer aldığı Orta ve Güney Anadolu Bölgesindedir. Dikim alanı yönünden Niğde ve Nevşehir İllerinin ülkemiz patates dikim alanlarındaki payı yüzde 28, üretimindeki payı ise yüzde 43'tür. Bu iki ilimizdeki birim alanda verim, ülke ortalamasının çok üzerindedir.

Ülkemiz, patates üretiminde 2003 yılı verilerine göre, 200 000 hektarlık üretim alanıyla dünyada 8 inci, 5 300 000 tonluk üretimiyle 11 inci, 2 650 kilogram  dekara verimiyle de 7 nci sıradadır.

Dünya patates ihracatında ülkemizin aldığı pay ise, son on yılı dikkate aldığımızda, 47 000 000 dolar ile 2 500 000 dolar arasında değişmektedir. İhraç ettiğimiz patates miktarı ise, yıllara göre, 24 300 ton ile 2 500 ton arasında değişmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde genel ihracat değerleri gözönüne alındığında, patates üretim potansiyelimizin iyi değerlendirilemediğini söyleyebiliriz. Örneğin, Türkiye'yle aynı iklim özelliklerine sahip Mısır, Fas, İtalya gibi ülkelerin ürettikleri turfanda ürünü çok büyük oranda AB ülkelerine ihraç ettiklerini, Türkiye'nin ise sahip olduğu avantajları kullanamayarak, sadece Ortadoğu ülkelerine, az miktarda da Orta Asya Türk cumhuriyetlerine patates satabildiğini görmekteyiz. Ülkemizin patates ihracatındaki tıkanıklığın süratle giderilmesi ve büyük ithalatçı ülkelere ürün satabilmesinin önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Genel Kurulun takdiriyle kurulacağına inandığım komisyonun önemli fonksiyonlarından biri de, patates ihracatımızın önünün açılmasında zemin hazırlamak olacaktır. Ülkemizin patates ihracında istikrarlı ve düzenli bir pazara, yurtiçindeki üretim artışıyla da ihracata şiddetle ihtiyacı vardır.

Sayın Başkan değerli milletvekilleri; özellikle geçen yıl ürün pazarlamasında büyük sıkıntılar yaşanmış,  üreticilerimizin depolarında bekleyen patatesler için  ihracat desteği zamanında verilmediğinden son on yılın en düşük ihracatı gerçekleşerek 2 300 000  dolar civarında gelir elde edilmiştir.

Desteğin zamanında verildiği yıllara bakılacak olursa, 1994 yılında yaklaşık 37 000 000 dolar, 1997 yılında 47 000 000 dolar ihracat geliri elde edilmiştir. Şu anda yeni hasat sezonunun tamamlanmasıyla birlikte, patatesteki sıkıntıların geçen yılki gibi devam ettiği görülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, burada konuyu dile getiren değerli arkadaşlarımız da ifade ettiler, bu konu öyle hassas bir konu ki, bu konu üzerinden siyaset yapılmamalı; çünkü, bu konu, uzun yıllardır, on-yirmi yıldır, benim ilimde ve patates üretimi yapılan illerin tamamında, sık sık, bir yıl patatesin para edip, diğer yıllar para etmediğini görmekteyiz; dolayısıyla, konu, uzun yıllara sarî olarak gelen bir konudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - Şimdi, kalkıp bugünü suçlamak son derece haksızlık olur diye düşünüyorum. Sebebi de, öyle bir tabir vardır "ne koydun elime, ne çalayım yüzüne." Ülkenin durumu, Türk tarımında bugüne kadar gelinen nokta bellidir. Bakın, şu anda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız da, gayet objektif olarak, bu konuyla alakalı sıkıntıları bildiği, uzun yıllardır devam ettiğini gördüğü için, böyle bir araştırmanın açılmasına sıcak bakmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, şöyle ki: Yaklaşık olarak 140 000-150 000 lira ortalama maliyeti olan patatesin fiyatının halen cinsine göre 130 000-150 000 lira arasında seyrettiğini ve bunun da vadeli olarak verildiğini düşündüğünüz zaman, gerçekten, bu, üreticinin içerisinde bulunduğu durumu anlamak için yeterli bir sebeptir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir bardak çayın 500 000 lira ile 1 000 000 lira arasında değiştiği günümüzde, 1 kilogramlık patatesin 4 kişilik bir aileye bir öğün yemek olduğunu düşünürsek, gerçekten, bu eli nasırlı, çilekeş patates üreticilerimizin sorununa çok acil olarak çözüm bulmalıyız.

Diğer yandan, son on yılın patates ithalat miktarı incelendiğinde, ithalatımızın genelde 4 000 000-5 000 000 dolar civarında gerçekleştiği görülmektedir. Patates ithalatımız genelde tohumlukla sınırlıdır. Tohum ithalatında bir kontrolsüzlük yaşandığı yolunda ciddî sıkıntılar var. Kalitesiz tohumluk, kalitesiz ürün demektir. İnancım odur ki, kurulacak komisyon bu konu üzerinde hassasiyetle duracaktır.

Bugün ülkemizde patates üreticileri açısından çözüm bekleyen acil sorunları şöyle sıralayabiliriz: Sertifikalı tohumluk üretimi çalışmalarında son derece yetersiz olunması; kaliteli üretim yapılamaması; üretim planlamasının olmaması; üretim girdilerinin, elektrik, ilaç, gübre gibi yüksek maliyetli girdilerden oluşması; ülkemizin üretilen patates çeşitlerinin son derece sınırlı olması; tohumluk temininde dışa bağımlı olunması; modern depolama, tasnif ve paketleme tesislerinin yokluğu; pazarlamada karşılaşılan sorunlar; fiyat istikrarsızlığı.

Ülkemizde patates üretiminin verimini etkileyen en önemli etken tohumluktur. Üretimde verim ve kalite sorununu yaşamamak için kaliteli ve sağlıklı tohum kullanımı şarttır. Tohumluk ihtiyacımızın yüzde 80'ini ithalatla karşıladığımızı daha önce belirtmiştik; yani, patates üretiminde dışa bağımlılık yüksektir. Tohumluk temininde dışa bağımlılığın azaltılabilmesi için yapılması gereken ortaya konulmalı ve atılması gerekenler adımlar bir an önce atılmalıdır.

Diğer yandan, yetkililerden aldığımız bilgiye göre, ülkemizde ikisi üretim izinli, üçü tescilli olmak üzere sadece beş patates çeşidimizin olması, çok önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Çeşit geliştirme ve ıslah çalışmalarının hızlandırılması, sertifikalı tohumluk üretiminin teşviki ve tohumluk denetimlerinin tekniğe uygun şekilde yapılmasıyla ilgili eksikliklerin süratle giderilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; patates üretim alanlarında son yıllarda lokal olarak da olsa görülen ciddî patates hastalıkları, üretimi önemli ölçüde tehdit etmektedir. Bu hastalıklarla bütün ülkelerde değişik şekillerde mücadele edilmektedir. Özellikle Kanada'da patates kanseri hastalığına karşı son üç yılda 6 milyar Kanada Doları harcanmasına rağmen, şu ana kadar somut bir sonuç alınamamıştır. Bu hastalığın insan sağlığını tehdit ettiğine dair bilimsel bir veriye bugüne kadar rastlanmamıştır. Ancak, bu hastalığın görüldüğü yerlerde hastalığın hızla yayılması sebebiyle,  Türk tarımında önemli bir yere sahip olan patates ve yumrulu bitkiler ile fidan ve fide üretimi yasaklanmıştır. Yasaklanan bölgelerdeki çiftçi mağduriyetleri ve gelir kayıpları giderilemezse, yasaklama kararının uygulanması ve hastalığın yayılmasını önlemek pratikte mümkün olmayacaktır.

Çiftçilerimizin kendi imkânlarıyla ürün değişimini sağlamaları, ekonomik olarak mümkün görünmemektedir.

Yasaklanan bölgelerdeki çiftçilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için gerekli adımlar atılmalıdır. Buna bağlı olarak özellikle bu bölgelerde hayvancılık, bodur meyvecilik, yem bitkileri ve benzeri üretimin alternatif olarak düşünülmesi uygun olacaktır.

Son yıllarda patates üretiminde hepimizi sevindiren verim ve üretim artışları sağlanmıştır; ancak, üretim artışına paralel olarak bazı yeni sorunlar ortaya çıkmıştır. Elde edilen ürün fazlasının depolanmasıyla ilgili şu anda ciddî bir sorun vardır. Patates depolaması pazarlamada en önemli halkadır. Patatesin uygun koşul ve standartlarda muhafaza edilebilmesi için gereken önlemlerin tespit edilerek ortaya konulması gerekmektedir.

Diğer taraftan, içpiyasada fiyatların oluşumunda arz faktörü talep faktöründen daha etkilidir. Üretimin yüksek olduğu ve pazara en çok sunulduğu dönemlerde fiyatlar düşmektedir; bunun önlenebilmesi için üreticilerimizi üretimde de planlamaya yönlendirecek özendirici yöntemlerin tespit edilmesi ve ortaya konulması gerekmektedir.

Ayrıca, tarımda en örgütsüz kesim patates üreticilerimizdir. Üreticilerimizin organize bir güç olmasını destekleyecek olan ve geçtiğimiz yasama döneminde Meclisimizin kanunlaştırdığı Tarımsal Üretici Birlikleri Yasasının uygulanmasına yönelik tüzük ve yönetmeliklerin bir an evvel çıkarılması, buna bağlı olarak patates üreticileri birliğinin kurulabilmesi için gereken özendirici adımların tespit edilerek ortaya konulması gerekmektedir.

Ülkemizde patates sanayii, halkımızın tüketim alışkanlıkları ve maliyetlerin yüksek oluşu nedeniyle gelişememiştir; ancak, halkımızın tüketim alışkanlıkları değişmekte, beyaz etli olan sanayi tipi patatesin üretimi, sarı etli olan yemeklik patates üretimi karşısında giderek artış göstermektedir. İçpazardaki tüketim alışkanlıklarında görülen bu değişimin daha hızlanmasıyla ilgili gerekli tedbirler alınmalı, ayrıca, sanayicilerimizin patates sanayiine yatırım yapmalarını teşvik edecek tedbirler tespit edilerek ortaya konulmalıdır.

Patates üreticilerimizin pazarlamada karşılaştıkları sorunlar ile düşük fiyat konusundaki sıkıntılarının aşılabilmesini, üreticilerin direkt olarak ürünlerini satabilmelerini sağlaması bakımından Hal Yasası mutlaka yeniden düzenlenmeli, patatesin haller dışında da satışının yapılabilmesi için 2000-2002 yıllarında yapılan uygulama yeniden değerlendirilmelidir.

Niğde İlimiz, ülkemiz patates üretiminin yaklaşık yüzde 25'inin yapıldığı en önemli üretim merkezlerinden biridir. Tarım Niğde ekonomisinde çok önemli bir yer tutarken, tarımdan sağlanan toplam gayri safî hâsıla içinde patatesin payı yüzde 50'ler civarındadır. Bu da gösteriyor ki, patates, Niğde ekonomisinin candamarıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda ifade etmeye çalıştığım sorunlar nedeniyle, Niğde ve Nevşehir gibi ekonomisi patates üretimine bağlı olan illerde, birkaç yıldır, çiftçi, esnafımıza olan borcunu bile ödeyememekte, kamuya olan borcunu da ödeyememektedir. Örneğin, şu anda Niğde'de patates üreticilerinin TEDAŞ'a olan elektrik borç tutarı 50 trilyonu aşmış durumdadır. Şimdi, ilim Niğde'de 1 000 000 ton patates üretiminden ortalama 150 trilyon lira gelir elde edileceğini, bunun 50 trilyonunun TEDAŞ'A ödenecek para olduğunu düşündüğünüz zaman, bu çiftçilerin halini düşünebiliyor musunuz! Bu soruna çözüm bulunmadığı takdirde, sayıları yüzbinleri bulan patates üreticilerinin, artık, ayakta durma imkânı kalmayacaktır. Ülkemizde işsizliğin önemli bir sorun olduğu şu dönemde, bunun direkt olarak istihdam alanında da ciddî bir soruna yol açacağı aşikârdır. Bu konu, dolaylı ve direkt olarak geçimini patates üretiminden sağlayan 2 500 000 insanımızı ilgilendirmektedir.

Burada sözü, Niğdemizde kurulu olan Patates Araştırma Enstitüsüne getirmek istiyorum. Ülkemizde ilk ve tek patates araştırma enstitüsü 1938 yılında elma fidanlığı olarak kurulmuş olup, 1985 yılında Niğde Patates Üretme İstasyonu Müdürlüğü olarak yeniden düzenlenmiş ve 1996 yılında Patates Araştırma Enstitüsü Müdürlüğüne dönüştürülmüştür; ancak, kuruluşun gerek altyapı ve gerekse teknik imkânsızlıklarının giderilmesi ve hastalık test laboratuvarı ile doku kültür laboratuvarlarının kurulması, ülkemizin ihtiyaç duyduğu ve halihazırda tamamı yurt dışından ithal edilen anaç ve daha üst kademedeki tohumluğun çoğaltımını ve ileride tohumluğun tamamen ülkemizde üretilmesini, ayrıca, çeşit geliştirme ve tohum ıslah çalışmalarının sağlıklı bir şekilde yürütülmesini mümkün kılabilecektir. Maliyeti 300 000 dolar olduğu tahmin edilen bu laboratuvarın enstitüde kurulması halinde, yıllık ortalama 4 000 000 - 5 000 000 dolar ödediğimiz tohumluk ithalatındaki bu tohumların hastalıklı olup olmadıklarını kontrol edemediğimiz de düşünüldüğünde bunun ülke ekonomisine katkı  sağlayacağı ve patates üreticilerinin bu alandaki sıkıntılarını büyük ölçüde çözeceği düşünülmektedir.

Sizlere anlatmaya çalıştığım patates üreticilerinin sorunlarının kısa bir özetidir. Siz değerli üyelerimizin oylarıyla kurulacağına inandığım komisyon, 7'den 70'e kadar tüm aile bireyleri ile patates tarımının bütün zahmetini ve çilesini çeken çiftçilerimizin yüzünü güldürecektir.

Önergemize desteklerinizi bekliyor, bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve başta Sayın Tarım Bakanımız olmak üzere bu araştırmanın açılmasına duyarlılık gösteren tüm taraflara bir kere daha huzurlarınızda teşekkür ediyorum, hayırlı akşamlar diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, süre aşımında uyarı yapmayıp, zaman kaybetmeme yolunu seçtim ve süre aşımında dikkatli olmayı, etkin ve verimli bir yasama çalışması yapma ihtiyacını değerli milletvekillerinin sağduyuyla hissetmesini bekledim, o nedenle böyle davrandım; ama, siz de görüyorsunuz, görüşmeler çok uzuyor ve etkin ve verimli bir Yasama Organı çalışması yapılamıyor. Değerli milletvekillerinin, sürelere riayet için çaba göstermelerini tekrar rica ediyorum.

Şimdi, yerinden -istemi doğrultusunda- 1 dakikalık konuşma süresi isteyen Sayın Mehmet Elkatmış'a, ben 2 dakikalık konuşma süresi vereceğim; ama, süreye riayetini tekrar rica ediyorum.

Buyurun efendim.

MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, buğdaydan sonra en önemli gıda maddesi patatestir. Sadece gıda maddesi değil, aynı zamanda bir sanayi ürünüdür; ama, Türkiye'de maalesef yeterince kullanılamıyor.

Ancak, patates üretimi, gerçekten, çok zahmetli, problemli ve sıkıntılıdır. Bir kere, gübresinden tohumluğuna, ilacına, elektriğine kadar girdi fiyatları çok yüksek olduğundan dolayı maliyet de çok artıyor. Bir kere, tohum ithal geliyor. İstenilen tohum da gelmiyor maalesef. Onların detayına girmiyorum, arkadaşlar girmiştir. Bir de, hastalıklı tohumlar geliyor; üstelik de pahalı; ondan dolayı birtakım sıkıntılar doğuyor. Tabiî ki, girdi fiyatlarının yüksekliğinden dolayı maliyet pahalı olduğu için zararına satılıyor, çoğu kere de satılamıyor, çiftçinin elinde kalıyor. Ondan dolayı da, gerçekten, çiftçi çaresiz, çok sıkıntılı.

Üreticinin çok borcu var; özellikle TEDAŞ'a, arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, trilyonlarca liralık borcu var. O nedenle, bu konunun çözülmesi gerekir, patates üreticisinin yüzünün güldürülmesi gerekir.

Bu önergeyi bu nedenlerle çok faydalı buluyorum ve destekliyorum. Kabulünü de arkadaşlarımızdan rica ediyorum.

Hayırlı akşamlar diliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN- Değerli milletvekilleri, bu görüşmelerin arkasından, şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Meclis araştırması açılması kabul edilmiştir.

Patates üreticilerimizin sorunlarına çözüm getirmede başarılı bir araştırma çalışması yapılacağı umudundayız.

Şimdi, Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere 3 ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

11. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

Aile Araştırma Kurumu Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 6.12.1989 Tarihli ve 396 Sayılı Aile Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

12. - Aile Araştırma Kurumu Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 6.12.1989 Tarihli ve 396 Sayılı Aile Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname; 13.4.1990 Tarihli ve 423 Sayılı Aile Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/330, 1/148, 1/169) (S. Sayısı: 661)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

13. - Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 639)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Komisyonlar ve hükümet hazır bulunamadığından, kanun tasarı ve teklifleriyle ilgili çalışmaları erteliyoruz.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 4 Kasım 2004 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 16.25