BIM 2 7 2004-10-06T14:33:00Z 2004-10-06T14:33:00Z 61 32854 187269 TBMM 1560 374 229979 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 60       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

121 inci Birleşim (Olağanüstü)

16 Eylül 2004 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu ÖnerıLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/593) (S. Sayısı : 664)

V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazili Sorular ve Cevaplari

1. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Suriye gezisine ve bu geziye bir yargıcın katılıp katılmadığına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/2932)

2. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, bazı ilçelerde adliye teşkilatının kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3105)

3. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Turizm Teşvik Belgeli tesislerde elektrik tüketiminde indirimli tarife uygulamasına son verilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3297)

4. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Dilek Sabancı Spor Salonu inşaatına ödenek tahsisine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3332)

5. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, uluslararası taşımacılık yapan Karadeniz yolcu gemisine ilişkin Ulaştırma Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3370)

 


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak yedi oturum yaptı.

5215 sayılı Belediye Kanununun 3, 14 ve geçici 4 üncü maddelerinin,

5229 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesinin,

Bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in Norveç'e,

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Lübnan'a,

Yaptıkları resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.

Genel Kurulu ziyaret eden,

Filistin-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Heyetine,

Slovakya Başbakan Yardımcısı Pal Czsaky ve beraberindeki heyete,

Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 inci sırasında bulunan Türk Ceza Kanunu Tasarısının (1/593) (S.Sayısı: 664) görüşmelerine devam olunarak 219 uncu maddesine kadar kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 16 Eylül 2004 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 19.36'da son verildi.

Nevzat Pakdil

Başkanvekili

 

Mevlüt Akgün

Ahmet Küçük

 

Karaman

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Türkân Miçooğulları

Yaşar Tüzün

 

İzmir

Bilecik

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

No. : 175

II. - GELEN KÂĞITLAR

16 Eylül 2004 Perşembe (Olağanüstü)

Rapor

1. - Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 16.7.2004 Tarihli ve 5229 Sayılı Kanun ile Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/872) (S.Sayısı : 665) (Dağıtma Tarihi : 16.9.2004) (GÜNDEME)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 11.10

16 Eylül 2004 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

III. - ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1. - Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 96                                                           16.9.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16.9.2004 Perşembe günü (bugün) yapacağı toplantısına saat 14.00'e kadar ara verilmesi ve toplantının saat 14.00'te başlayarak saat 22.00'ye kadar sürdürülmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

Eyüp Fatsa                Ali Topuz

AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 11.12


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

664 sıra sayılı kanun tasarısı üzerindeki müzakerelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/593) (S. Sayısı : 664) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

219 uncu maddeyi okutuyorum:

Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma

MADDE 219. - (1) İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi din hizmeti veren kişiler, görevini yerine getirirken Devlet idaresini ve kanunlarını veya Hükûmet icraatını alenen kötülerse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu fiillerin, görev sırasında olmamakla birlikte, sıfattan yararlanı-larak ve alenen işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkraya göre cezaya hükmolunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, AK Parti Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ; buyurun.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 219 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

219 uncu maddenin birinci fıkrası, imam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi din hizmeti veren kişilerin, görevini yerine getirirken devlet idaresini ve kanunlarını veya hükümet icraatını alenen kötülemesi halinde altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.

İkinci fıkrası ise, görev başında ve görev mahallinde olmamakla beraber, sıfattan istifadeyle, aynı görevlilerin görev dışındaki yerlerde bu suçu işlemeleri halinde de aynı cezayı öngörmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu madde konusunda, eski metnin aynen konulması hususunda Cumhuriyet Halk Partisi ile AK Parti arasında bir mutabakat sağlandı. Ancak, bu konudaki Anayasaya aykırılıkları Yüce Meclisin huzuruna getirmek ve tutanaklara geçirmek için şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Bu madde, mevcut haliyle de mutabakat şeklinde getirilen haliyle de Anayasamıza aykırıdır. Şöyle ki: Anayasanın din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 24 üncü maddesine göre, herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir; kimse, ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz. Anayasamızın 25 inci maddesinde "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.

                             

(x) 664 S. Sayılı Basmayazı 14.9.2004 tarihli 119 uncu Birleşim Tutanağına eklidir.

Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz" denilmektedir. Yine, Anayasamızın 26 ncı maddesinde "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir" denilmektedir. Anayasamız, kişilere, düşüncelerini açıklama noktasında bir özgürlük getirmiştir.

Ben, burada bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum; maddenin içerisinde, alenen kötüleme suç kabul edilmektedir. Siz de gayet iyi bilirsiniz ki, kötüleme, içerisinde eleştiriyi barındıran bir kelimedir; eleştirmek de bir kötülemedir. Dolayısıyla, düşünce açıklaması olan eleştirme, hem Anayasamızın mevcut hükümleri çerçevesinde hem de Türkiyemizin altında imzası bulunan uluslararası sözleşmeler çerçevesinde suç değildir; ancak, maalesef, burada, toplumumuzda hizmet gören bir kesim için, düşünce ve kanaatlerini söylemek suç haline getirilmektedir. Bu, Anayasaya açık bir aykırılıktır.

Bir diğer husus; burada, Anayasamızın 10 uncu maddesine de bir aykırılık vardır. Bakın, Anayasamızın 10 uncu maddesi aynen şöyledir: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."

Bu madde, hem Meclisimize hem de devletin bütün organlarına, vatandaşlara bakış ve muamele ve iş ve idare konusunda, bütün iş ve işlemlerinde, hiçbir ayırım yapılmaksızın, eşit davranmayı bir vazife olarak yüklemektedir. Bakın, burada, iki türlü eşitsizlik, iki türlü ayırımcılık vardır. Birincisi şu: Din hizmeti verenlerin dışındaki kamu görevlileri için bu suç olmazken, sadece din hizmeti verenler için suç haline getirilmesi bir ayırımcılıktır, bir eşitsizliktir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Örneğin, öğretmen konuşacak, suç değil; kamu görevi başında konuşacak, suç değil; bunları söyleyecek, suç değil; polis konuşacak, suç değil; kalem memuru konuşacak, suç değil; ama, din hizmeti veren konuşacak, bu, suç. Bu bir yanlış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - İkincisi, aynı eğitimi almış, örneğin ilahiyat fakültesini bitirmiş, aynı fakültede akademisyen olarak görev yapan bir imamdan, hatipten, vaizden daha çok dinî bilgi ve görgüye sahip, ilmiye sınıfından bir zat konuşacak, suç değil; öte yandan, aynı fakülteden mezun bir arkadaş, gidecek, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği yapacak, konuşacak, suç değil; imam hatip lisesi mezunu birisi gidecek esnaflık yapacak veya sair kamu görevi, başka bir kurumda kamu görevi ifa ederken konuşacak, suç değil; ama, din görevlisi, din hizmeti veren birisi konuştuğu zaman suç olacak. Bu bir çelişki değil mi?! Bunun, hukuken, Anayasamıza göre, altında imzamız bulunan bütün sözleşmelere göre izahını yapabilmenin imkânı var mı?! Bunun hiçbir izahı yoktur.

Değerli milletvekilleri, öte yandan, bu görevde bulunan insanların suç işlemeleri halinde, işledikleri suçların yaptırımsız kalması da söz konusu değildir; zira, bakın, devletin egemenlik alametleri aleyhine suç işlediği zaman bir maddeye göre cezalandırılmaktadır; suçu, suçluyu övdüğü zaman bir başka maddeye göre cezalandırılmaktadır; Türklüğün, cumhuriyetin, devletin kurum ve kuruluşlarının aleyhine konuştuğu zaman, ona, bir başka maddeye göre ceza öngörülmektedir; insanları kanunlara aykırı davranmaya davet ettiği zaman bir başka maddeye göre cezalandırılmaktadır; insanlar arasında din, dil, ırk ve sair konularda ayırımcılık yaparak birtakım sıkıntılar doğuracak işler yaptığında başka maddeye göre cezalandırılmaktadır. Yani, suç olan fiilleri işlediği zaman, işlediği fiiller için, hem meri Ceza Kanunumuzda hem de şu anda huzurunuzda bulunan, görüşmekte olduğumuz tasarının içerisinde, cezaî müeyyide öngören yeteri kadar madde vardır. Bu madde, belki, o maddelerden ceza almazsa boşta kalmasın diye konulmuş olabilir; ama, boşta kalan herhangi bir husus da yoktur. Onun için, bu madde neye aykırıdır; eşitlik ilkesine aykırıdır.

BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen toparlar mısınız.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Toparlıyorum, bitiriyorum Sayın Başkan.

Bir başka şey: Bu madde, Anayasamızın 2 nci maddesine de aykırıdır, hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmaz. Neden; bu madde, adama göre suç, adama göre cezanın yasalaşmış şeklini göstermektedir; halbuki, hukuk devletinde yasalar genel ve objektif olur, kişiye göre suç olamaz, kişiye göre ceza da olamaz. Eğer, yapılan bir fiil suç ise, aynı fiilî işleyen herkes için suç olmalı, suç değilse, aynı fiilî işleyen hiç kimse için suç olmamalıdır. (AK parti sıralarından alkışlar) Hukuk devletinde böylesi bir düzenlemenin yapılabilirliği var mı; yok.

Öte yandan, daha geçenlerde, uyum yasaları çerçevesinde bizim kabul ettiğimiz ve ondan daha öncesi, Anayasamızın mevcut şekliyle, 90 ıncı maddesi dikkate alındığında, uluslararası sözleşmeler kapsamında konu değerlendirildiğinde, bu yönüyle de Anayasaya aykırıdır.

Bir başka aykırılık; bizim, şu anda, görüşüp, kabul ettiğimiz kanunun 1 inci maddesine aykırıdır...

BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen...

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Sözümü bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

İSMET ATALAY (İstanbul) - Sayın Başkan, 10 dakika oldu!.. Grup adına konuşma gibi oldu!..

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu madde, bizim görüştüğümüz ve kabul ettiğimiz Ceza Kanunu, daha işin başında, bizim çiğnemiş olma şeklimizi de yasalaştırmaktadır. Nasıl; bakın, biz, 1 inci maddede ne dedik; Ceza Kanununun amacını koyduk; uygulayıcılara, bu amaca uygun bu kanunun yorumlanması gerektiğini ihtar ettik. 3 üncü maddede de, bu kanunun uygulamasında din, dil, ırk vesaire gibi ayırım gözetmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesine göre, uygulamanın yapılacağını biz, burada, koyduk ve yüce oylarınızla da burada kabul ettik.

Şimdi, bu düzenlemeyle, biz, daha işin başında, kendi koyduğumuz ve kabul ettiğimiz maddeyi çiğnemeyi yasalaştırıyoruz; ondan sonra, dönüp, biz, uygulayıcılara, siz bu kanunu uygularken, 1 inci maddeye, 2 nci maddeye, 3 üncü maddeye dikkat edeceksiniz, bunları gözardı etmeyen bir uygulamayı ortaya koymayacaksınız diye nasıl diyeceğiz?! Biz, Meclis olarak bunu çiğniyoruz. Onun için, ben, Yüce Heyetinizin huzurunda, bunun, Anayasa açısından yanlışlığını, uluslararası sözleşmeler açısından yanlışlığını vurguladım, kabul ettiğimiz Ceza Kanunu açısından yanlışlığını vurguladım.

Son olarak, ikinci fıkrasına değinip, sözlerimi bitiriyorum.

BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen...

İSMET ATALAY (İstanbul) - Sayın Başkan, yeter artık; usule aykırı.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - İkinci fıkrası da ayrı bir garabettir. Bir insanın, görevi başında olmaksızın, düğünde, dernekte, piknikte, aile ortamında konuşması dahi suç haline getiriliyor. Böylesi bir şey, özgürlüklere, temel hak ve hürriyetlere müdahale olmaz mı?! Hukuken nasıl izah edeceksiniz?! Piknikte de mi konuşamayacak insanlar?!

Saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Bozdağ, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce söz alan değerli milletvekilimizi ibretle ve üzüntüyle dinledim. Aynı milletvekilimiz, iki gün önce, bu kanun tasarısının tümü üzerinde görüşme yapılırken, geldi, burada aynen şunları söyledi; tutanaklardan çıkardım: "Biz öyle bir ceza kanunu yapıyoruz ki, bütün dünya, gelecek, bu ceza kanunumuzu bizden örnek alacak. Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin nasıl bir ceza kanunu yaptığını herkes görecek. Biz, özgürlüklerin alabildiğine genişlediği, ifade hürriyetinin sonsuza kadar yer aldığı bir ceza kanunu tasarısı Meclise sevk ettik. Bu bir reformdur." Konuşmasının bütün içeriği bu şekildeydi; ama, şimdi, geldi, her ne hikmetse, zevahiri kurtarmak için... Dikkat ettim, grup adına da konuşma yok. Gelin, buradan, AK Parti olarak, grup adına, 219 uncu maddeyle ilgili bir arkadaşımız konuşma yapsın.

Anayasaya açıkça aykırı olduğunu ifade etti; ben de hep onları söyleyecektim. O maddeleri çıkarmıştım. Getirilen bu 219 uncu maddenin insan haklarına, düşünce ve ifade hürriyetine, anayasal  haklara  aykırı olduğunu,  kamu görevlileri  arasında ayırımcılığa  sebebiyet  verdiğini... 2 500 000 kamu görevlisinin arasından 100 000'ini ayırıp "siz potansiyel tehlikesiniz; sizden, her an, bu rejime, bu devlete bir tehlike gelebilir" şeklinde, onları töhmet altında bırakmanın insafla, vicdanla, hukukla, adaletle, insan haklarıyla, insan hürriyetleriyle bağdaşması mümkün mü arkadaşlar?! Benim vicdanım sızlıyor. Yarın seçim bölgelerinize gittiğinizde, o kamu görevlilerinin yüzüne nasıl bakacaksınız?! Eğer, hükümet icraatlarını alenen kötülemek suçsa, bunu bütün kamu görevlileri en rahat bir şekilde yapabilir. Siz, niçin, sadece bir kesim kamu görevlisini alıp, sadece o kamu görevlilerinin böyle bir suçu işleyebileceğini bir yasa maddesi olarak, bir ceza unsuru olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getiriyorsunuz?!

Değerli milletvekilleri, hükümet icraatlarını herkes eleştirebilmeli, herkes hükümet icraatları hakkındaki görüşlerini ifade edebilmeli; ama, bu, kamu görevlisi ise, kamu görevini icra ederken yapmaması bizim de arzu ettiğimiz bir husustur; görevini yaparken bunlardan bahsetmesin; din görevlisi, görevini icra ederken bunlardan söz etmesin; biz de karşıyız; ama, görevini bitiren ve üç beş vatandaşla hükümet icraatlarını görüşen, örneğin, Tel Afer'de meydana gelen hadiseler karşısında hükümet icraatlarının pasif olduğunu, yanlış olduğunu söylese veyahut Amerika'nın Tel Afer'deki eylemini, bugün, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi söyledi: "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bundan haberi vardır" dedi; şimdi, bir kamu görevlisi çıkıp bunu dese, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Tel Afer'de olup bitenlerden önceden haberdar edildiğini ifade etse ve bu konuda eleştirse, bu kanun hükmüne göre bu kamu görevlisi hakkında işlem yapmak mecburiyetindesiniz  veyahut  cari açıkla ilgili  7 500 000 000 dolar tespit ettiniz; daha altı ay içerisinde  bunu 10 800 000 000 dolara çıkardınız; hükümetin ekonomi politikası başarısızdır dese, hemen orada bununla ilgili suç duyurusunda bulunabileceksiniz veyahut dışticaret açığından bahsetse veyahut ihracatın ithalatı karşılama oranının, beğenmediğimiz 2000 yılındakinden bile kötü olma noktasına gittiğini ifade etse, yine onun yakasına yapışacaksınız.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - "Veya"dan başka bir şey yok mu?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yine, et tüketiminin -evet, bunun altını çizmek istiyorum- 2002 yılında 0,9 kilogramdan 2003 yılında 0,6 kilograma düştüğünü söylese, vatandaşın ekonomik sıkıntılar içerisinde boğulduğunu ifade etse, yine, bu kamu görevlisi hakkında işlem yapacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Onu siyasî partiler söyler zaten...

BAŞKAN - Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yine, bu kamu görevlisi dese ki, 2002 yılında, vatandaş, ayda 4,9 kilogram ekmek tüketirken, 2003 yılında bu 5,4 kilograma çıkmış; demek ki, artık, vatandaş ekmeğini katık yapmaya başlamış. Ekonomide ciddî manada bir sıkıntı vardır dese, yine, bununla ilgili işlem yapacaksınız. İşsizliğin, tarihin en büyük rakamlarına ulaştığını söylese, yine işlem yapmak durumunda kalacaksınız. Kişi başına millî gelirin, bu kadar abartmalara rağmen, 1999 rakamları 100 olarak baz alınsa 2003 yılında bunun 95 olduğunu ifade etse, televizyonda, basında, her akşam, ekonominin her geçen gün iyiye gittiği ifadeleri karşısında bunu ifade etse, yine bu kamu görevlisi hakkında suç duyurusunda bulunacaksınız. Geçmiş dönemlerde 2 kilogram buğdayla 1 litre mazot alabiliyorduk; ama, bugünkü ekonomik şartlarda 5 kilogram buğday satarak 1 litre mazot alabiliyoruz; bu nasıl bir ekonomik faaliyettir, ekonomik programdır veyahut IMF'ye karşıydı bu hükümet, IMF politikalarını reddediyordu; ama, geldiği günden beri IMF politikalarını uyguluyor ve üç yıllık yeni bir stand-by anlaşmasına imza atmaya hazırlanıyor; nerede bu hükümetin millîliği dese, yine bu kamu görevlisiyle ilgili suç duyurusunda bulunmak mecburiyetinde kalacaksınız. Bir kamu görevlisi vatandaş Denizli merkezde otursa ve çiftçilikle iştigal etse, 2003 yılının doğrudan gelir desteğinin ikinci taksitinin hâlâ ödenmediğini veyahut 2003 yılının mazot desteğinin hâlâ ödenmediğini söylese, ifade etse, yine, bu vatandaşla, bu kamu görevlisiyle ilgili müdahale etmek durumunda kalacaksınız.

Değerli milletvekilleri, bu konuda daha söylenecek çok söz var; ama, bakınız, bugün Malatya'dan bir faks geldi elime, sizlere de gelmiştir; Malatya AK Parti İl Başkanı, belediye başkanvekili ve ilçe başkanlarının imzalarıyla; bu görüşülen Türk Ceza Kanunu Tasarısıyla ilgili ne kadar olumsuz görüşler ifade ediliyor. Bakınız, basını ve televizyonu tarayınız... Sayın Nevzat Yalçıntaş Hocamın yazı köşesinden bugün aldığım bir yazının bir bölümünü okumak istiyorum müsaade ederse. Şöyle bağlıyor yazısını: "Biz, halkımızın kahir bir çoğunlukla AK Partiyi iktidara getirip hükümet yaptığına inanıyorduk; yoksa, CHP'nin yedeğine mi girdik, CHP muhalefeti bizi esir mi aldı; göreceğiz." (CHP sıralarından "doğru yolu öğrendiler" sesleri)

Ben de diyorum ki, göreceğiz, biraz sonra hep beraber göreceğiz.

Sayın Köksal Toptan, konuşmasında bu 219 uncu maddeden bahsetti, CHP ile anlaştığından bahsetti. Sayın Toptan, AK Partinin burada 368 milletvekili var, sizin, bu maddede CHP ile anlaşmaya ihtiyacınız yok. Bu madde bu haliyle geçerse, biraz önce de söylemiş olduğumuz gibi, Bekir Bozdağ arkadaşımızın da söylemiş olduğu gibi bir Anayasa ihlali söz konusudur, bir ayırımcılık söz konusudur, kamu görevlileri arasında farklı bir muamele söz konusudur.

Sözlerimi, dün akşam yapmış olduğum bir konuşmaya Sayın Adalet Bakanının vermiş olduğu bir cevapla bitirmek istiyorum.

Biz, daha önceki meşhur 312 nci maddeyle ilgili olarak, o maddeden dolayı Türkiye'de binlerce insanın mağdur olduğunu ifade ederek, yeni hazırlanan kanunun bu maddesinin, artık, bundan sonra kötüye kullanılmaması, bu maddeden dolayı vatandaşların mağdur olmaması için bir değişiklik önergesi verdik ve önergemizde de "açık ve mevcut tehlike" ibaresini kullandık; ancak, Sayın Adalet Bakanı, benim konuşmamdan sonra, çıktı "literatürde böyle bir ifade yoktur; bu, popülist bir yaklaşımla verilmiş bir önergedir" dedi. Ancak, ben, bu kanun tasarısının Meclise sevk edilirken gönderilen gerekçesini buldum, oradan okuyorum şimdi. Bu gerekçenin altında, Sayın Adalet Bakanının da imzası var.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan... Lütfen...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum; son cümlem.

"Bu yaklaşım, Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesinin geliştirdiği bir ölçüyle 'açık ve mevcut tehlike' kavramına da uygundur." Sayın Adalet Bakanımızın dün akşamki ifadelerinden okuyorum: "Amerika Yüksek Mahkemesinin, hem de sık sık atıfta bulunduğumuz İnsan Hakları Mahkemesinin kullandığı kavramı buraya derc etmiş oluyoruz." Hangisi doğru?! Biz "açık ve mevcut tehlike"yi getirmişiz; Amerika Yüksek Mahkemesinin de ifadesinin bu olduğu kanunun gerekçesinde yazılmış, Sayın Adalet Bakanı da altını imzalamış; dün akşamki ifadelerinde ise, bunun popülist bir yaklaşımla önerge haline getirildiğini ifade ediyor. Bu yanlışlığı ve çelişkiyi sizlerin takdirlerine sunmak istedim.

Bu vesileyle, 219 uncu maddenin değiştirilmesiyle ilgili bir değişiklik önergemiz vardır. Bunu, sizlerin takdirine sunuyorum. Gönlümüz arzu ederdi bu maddenin tamamen kaldırılmasını; ancak, Adalet ve Kalkınma Partisiyle CHP'nin anlaştığını öğreniyoruz. En azından, bunun, ayırımcılık ve Anayasaya aykırılık olmaması için, bütün kamu görevlilerini içine alacak şekilde düzenlenmesini, takdirlerinize sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Sayın Bakan Hükümet adına konuşacak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ceza Kanununun bazı maddeleri var ki, gerçekten, içinden geçtiğimiz süreç açısından üzerinde konuşulabilir, tartışılabilir, olmasaydı denilebilir. Biz de, nitekim, bu müzakereler sırasında bazı şeyler olmasın; bunu bir başka şekilde düzenledik, bir başka şekilde karşıladık; artık, bu neviden maddelere gerek yoktur dedik, demek istedik; ama, netice itibariyle, bu tasarının bir uzlaşma tasarısı olduğunu daha ilk günden ifade etmeye çalıştık. O sebeple, bazı maddeleri değerlendirirken, o izahatın ışığı altında değerlendirmek lazım; birincisi budur.

İkincisi, sanki, bu Ceza Kanunundaki tartışılan bazı maddeler ilk defa bu dönemde geliyor, bu dönemde düzenleniyor, daha evvel yokmuş gibi yeteri kadar bilgi sahibi olunmadığından ya da bir içtüketim malzemesi olarak kullanmak daha kolay olacağı için, o yol tercih edildiğinden dolayı, vatandaşımız da, haklı olarak, kendi binbir türlü derdi içerisinde, acaba, bugün burada konuşulan madde ya da bazı maddeler eski kanunda var mıydı yok muydu, bunu doğru dürüst araştırma imkânı da bulamadan belli bir noktaya doğru yönlendirilmek isteniyor. Onun için, bazı arkadaşlarımız da, bunu, burada, bir bütünlük içerisinde konuşmak yerine, ifade ettiğim gibi, içtüketim malzemesi yapmakta fayda görüyor. Hatta, bazı telgraflardan, yazılardan bahsediyor. Bizim, zannediyorum, Malatya'daki arkadaşlarımız, halen, Ümmet Beyi AK Partide zannediyorlar galiba; yanlış adrese gitmiş. O da işin bir başka yanıdır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Olmadı Sayın Bakan...

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Olabilir, mahzuru yok, herkese gidebilir de; yeri gelmişken ifade etmek istedim.

Şimdi, tabiatıyla, demokratik süreç, demokratik standart bir gecede olmuyor, bir haftada olmuyor, bir iktidar döneminde olmuyor. Bunun, bölüm bölüm, parça parça ve olabildiğince sancısız, sükûnet içerisinde, soğukkanlılıkla sürdürülerek bir yere getirilmesi gerekiyor. Biz, parti olarak da, hükümet olarak da şu an üzerinde konuştuğumuz maddenin Ceza Kanunundan çıkarılmasında fayda gördük; çünkü, burada zikredilen hususların, Ceza Kanunu Tasarısının başka maddelerinde zaten karşılanabileceğini ifade etmeye çalıştık. Neticede, herkesin bu tasarıyla ilgili içine sindiği noktalar var, sinmediği noktalar var; ama, işin bu noktasında... Bu yasa tasarısını böylece geçiririz; belki, zaman içerisinde, bugün birlikte kabul ettiğimizi, yine birlikte yeni baştan gözden geçirme imkânımız olur.

Özellikle bu madde bakımından gözden kaçan bir husus var. 219 uncu madde, yürürlükteki Ceza Kanununun 241 ve 242 nci maddeleridir; 241 inci madde, görevin kötüye kullanılması, 242 nci madde, sıfatın kötüye kullanılmasıyla ilgilidir. Bunu, herkesin iyi bilmesi lazım; yani, ilk defa bu Hükümet, bu Parlamento döneminde böyle bir madde düzenlemesi yapılmıyor; çünkü, burada bir çarpıtma var, bu çarpıtmayı herkesin iyi bilmesi lazım, iyi anlaması lazım.

İkincisi, biraz evvel konuşan arkadaşımız, böyle bir maddeye gerek yoktur diye bir önerge vermiş olsaydı, sözlerini daha tutarlı bulurdum. Halbuki, verilen önergeye bakarsanız, orada, bu maddeleri metinden çıkarmak bir yana, üstelik, ilave bir unsur daha getiriliyor. Bakınız, orada deniliyor ki -şimdi, esas tezat da burada- "imam, hatip, vaiz, müftü, rahip, haham gibi din hizmeti veren kişiler görevlerini yerine getirirken devlet idaresini ve kanunlarını alenen kötüler yahut hükümet icraatının veya herhangi bir siyasî partinin..." Herhangi bir siyasî partiyi de katıyor, 241 ve 242 nci maddelerde bu yok; bunu da getiriyor koyuyor. Şimdi, hani, özgürlüğü genişleteceğiz, herkes konuşsun derken, bu defa işi biraz daha daraltıyorsunuz. Kendi içerisinde bir tutarsızlık var; ama, tutarsızlık maddenin kendisinde; belki, onu, zaman içerisinde uzlaşarak kaldırmamız lazım. O da şuradadır: Giderek, kamu görevlilerinin de bir siyasî partiye üye olup olmaması tartışılıyor. Şu anda, kamu görevlilerinin sendikaları var; hatta, bir adım ötesi, grev yapma hakkına da sahip olarak sendika kurmasını öngörüyoruz; önümüzdeki dönem böyle bir sürece doğru gidiyor. Eğer, siz, siyasî partilere üye olmayı da kamu görevlilerine imkân olarak getirirseniz, zaten bu neviden maddelerin çok fazla bir anlamı da kalmayacak; ancak, bu bir süreç meselesi, bir zaman meselesi. Bunun kaldırılması şu an mıdır derseniz; uzlaşabilseydik bugün kaldırabilirdik, uzlaşamadığımıza göre, ümit ederim, kısa bir süre içerisinde, bunu ortadan kaldırmak gibi bir imkânı birlikte bulabiliriz.

Bir şey daha var, onu da söyleyeyim. Bizim, bugün, tasarıda yaptığımız düzenleme, bu söylediğim çerçevede, yürürlükteki 241 ve 242 nci maddelerden çok daha iyi bir düzenlemeydi; bunu samimî olarak söylerim; ancak, bu anlamda, sağdan soldan konunun o kadar çok çarpıtıldığı anlaşıldı ki, biz, iyileştirme yapacağız derken, mesele tümüyle başka bir istikamete doğru tartışılmaya başlayınca, biz de, dedik ki "herhalde maksadımızı anlatamadık. Diyelim ki, bu kanun yürürlükte yok, tasarıyı geri çektik, uygulanacak olan 241 ve 242 nci maddeler değil mi; o zaman, aynı maddeleri getirir, buraya derc ederiz; sistematiğine uymasa da, birkısım kavramlara uymasa da,  biz, 241 ve 242 nci maddeleri getirip bu noktaya derc ederiz." Bu, böyle bir mutabakatla geliyor. 

Benim temennim, hepimizin temennisi, uygun bir sürede, birleşerek, uzlaşarak, anlaşarak, bu ve benzeri yasakları tümüyle ortadan kaldıran makul bir düzenlemeyi, bir demokratikleşme paketi içerisinde, herhalde Türkiye'nin gündemine getiririz; böyle düşünüyorum; ama, bunları yapabilmenin yolu, burada görev yapan insanları rencide etmeden, kurumları rencide etmeden, Türkiye'de gerginliklere de sebebiyet vermeden Türkiye'yi bir yere getirebilmektir.

Bence, gözardı ettiğimiz husus, belki başka maddelerde de gözönüne almamız gereken husus şu: Biz zannediyoruz ki, demokratikleşme, sadece ve sadece yasal düzenlemelerle olur. Bence, demokratikleşmenin, en evvel anlayışlarda olması lazım, zihinlerde olması lazım, sonra, onun maddelere yansıması lazım. Henüz o noktaya geldik mi derseniz; gelebilmiş olsaydık, bu maddeleri burada düzenlemek durumunda olmazdık. Böyle bir zaruretin olduğunu da ben takdirlerinize arz ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın hatip konuşmasında, şahsıma yönelik...

BAŞKAN - Sayın Bozdağ, hatibin şahsınıza yönelik ifadeleri olduğunu belirttiniz; çok kısa olarak açıklayın; sizi, kürsüye davet ediyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sataşmadı; hatip, konuşmasından alıntılar yaptı; bu, sataşma değil ki Sayın Başkan.

V. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ümmet Kandoğan konuşurken, tasarının tümü üzerinde yaptığım konuşmaya atıfla benim çelişkiye düştüğümü söyledi, bu nedenle söz almış bulunuyorum.

Sizler de hatırlayacaksınız, ben konuşmamda mevcut Ceza Yasamızın özgürlükçü bir yasa olduğunu, dünyada şu anda, yapılmış, mevcut meri ceza kanunlarının pek çoğundan değil, tamamından ileride olduğunu ifade ettim. Bu doğrudur, bu yasa özgürlükçü bir yasadır, başında özgürlüklerle başlıyor, devamında bu özgürlükleri teyit altına alan maddeler içeriyor; ama ben sözümün devamında şunu da söyledim: Bütün bunlara rağmen bu yasanın içerisinde de bazı eksiklikler vardır. Ben arzu ederim ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmeler sırasında bu eksiklikleri giderir. Nitekim, şimdiye kadar da bazı eksiklikler giderildi, CHP ile yapılan mutabakat çerçevesinde bu madde ve bundan sonraki maddelerde de eksikliklerin giderilmesi hususunda çalışmalar devam ediyor, Meclis bunu olgunlaştıracaktır. Ben, bu yanlışlığı altkomisyonda da söyledim, Adalet Komisyonunda da söyledim, burada da söyledim. Olay bundan ibarettir, bir çelişki yoktur.

Saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/593) (S. Sayısı: 664) (Devam)

BAŞKAN - Şahsı adına Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay.

Sayın Yarbay, arada Bakan konuştuğu için, son söz milletvekilinindir kaidesine göre söz almış bulunuyorsunuz.

Buyurun Sayın Yarbay.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan,  sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 219 uncu madde Anayasamıza aykırıdır, eşitlik ilkesine aykırıdır, kamu görevlileri arasında ayırımcılık yapmaktadır. Sayın Bakanın şu mazeretine de katılmıyorum: "Eskiden vardı, şimdi de devam ettiriyoruz". O zaman kanun çıkarmaya gerek yok ki, eskiden varsa! Yani biz eski kanunları düzeltmek için buradayız, onun için iktidar olduk. Halk, iradesini Meclise yansıtıyor; ama, Meclis, iradesini kullanmaya gelince, yok efendim, anlaşma yaptık, mutabakat sağladık, şudur budur gibi gerekçelerle bu halkın iradesi kullanılmıyor.

Şimdi, halk sizi, din görevlilerini cezalandırın diye mi gönderdi buraya?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Söyleyin bakalım, din görevlilerini cezalandırın diye mi gönderdi?! Yani, ben din görevlilerinin savunucusu değilim, avukatı değilim. Din görevlileri, bütün insanlar gibi suç işler; yani, din görevlileri muaf değildir, masum değildir, din görevlileri çok büyük suçlar da işlerler, din görevlilerinin avukatı değilim ve din görevlilerinin savunulmaya da ihtiyaçları yok; ama, şunu vurgulamak istiyorum: Biz, hep eşitlik... Oturuyoruz eşitlik, kalkıyoruz eşitlik... O zaman, kamu görevlileri için bu maddeyi düzenlememiz gerekiyor. Kamu görevlileri, yani, bir doktor, bir subay, bir tapu memuru, bir öğretmen, hükümetin icraatlarını eleştiremez mi; eleştirir; bir din görevlisi de eleştirir. Yanlış yaptığımız zaman neden eleştirmesin, bu hükümet neden masun olsun?! Bu hükümet benim hükümetim; ama, yanlış yapıyor şimdi, ben eleştiriyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, yanlış yaptığı zaman, hükümet benim hükümetim, benim hükümetim yanlış yapıyor, onun için ben sesimi çıkarmayayım diye bir şey yok.

Sayın Başbakan, sayın bakanlar ister alınsınlar ister alınmasınlar, bu Ceza Kanunu şunu getiriyor: Bu kanunla önce bizi doluya yakalatıyor, ondan sonra, dolu çok sert oldu, o zaman sizi yağmura alıştıralım diyor, eski kanunu getiriyor. Biz, her ikisinden de şikâyetçiyiz, ben her ikisinden de şikâyetçiyim; eskisinden de şikâyetçiyim, yenisinden de şikâyetçiyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şunu da söylüyorum: Bakın, Adalet Bakanımız burada; bugün cezaevlerinde 56 000 mahkûm var. Biraz önce, Ulucanlar Cezaeviyle ilgili bir işim vardı, mahkûmlar "biz hepimiz hastayız" dediler. Mahkûmların hepsi insandır ve insan haklarının korunması gerekir. Neden hastasınız, neden rahatsızsınız... "Efendim, 500 kişilik hapishanede, altlı üstlü 1 200 kişi yatıyoruz" dediler.

Şimdi, bu kanunda suç çeşitleri o kadar  çoğaltılmış ki, bu kanuna göre, sokakta yürüyen herkes suçludur. Bu kanun çok uzun ve çok karmaşık, cezalandırılan insanlar başka maddelerde tekrar cezalandırılıyor; yani, yetmiyor, mükerrer cezalandırılıyor. Dolayısıyla, bu kanun yürürlüğe girdiği zaman -dün de ifade ettim- ticaret odası mensupları, sanayi odası mensupları, işçiler, din görevlileri, memurlar, herkes bu kanuna göre suçlu.

Esas demokratikleşme nedir; kanun maddelerinin azaltılmasıdır. Bir meclisin çok çalışması demek -bunu çok önemsiyorum- eğer milletin aleyhine kanunlar çıkarıyorsa... Biz, burada, milletin refahı ve mutluluğu için kanun çıkarmalıyız. Biz eski kanuna razı olduktan sonra yeni kanuna ne gerek var?! Şimdi "mademki bu kanun iyi değil, eski kanunu getirelim o zaman" diyorlar. O zaman bir anlamı yok.

Şunu da söylemek istiyorum: Şimdi burada iki partiyiz, muhalefet partisi bu kanun tasarısına iyi diyor. Ben üzülüyorum; dışarıda yüzde 45'lik bir muhalefet grubu var ve onların burada temsilcileri yok. Cumhuriyet Halk Partisi onların da temsilciliğini yapması gerekirken, kendi kalesine gol atıyor. İktidar olmamak için, tekrar böyle küçük bir parti olarak kalmak için o da "AK Partinin yaptığı iyidir" diyor.

SALİH GÜN (Kocaeli) - Sana ne!

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Tekrar muhalefette kalmak için onlar da diyorlar ki... Halbuki, neden iktidar ve muhalefet var; iktidar her zaman olur, her yerde var iktidar. Bu maddelerin yanlışlığını söylemek için muhalefete ihtiyaç var.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sen varsın ya!

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - "Efendim, anlaştık, beraberce..." Şimdi, burada biz anlaşabiliriz, herkesi cezalandırabiliriz; ama, arkasından iki sene sonra veya ikibuçuk sene sonra -belli olmaz, burası Türkiye- bir seçim olur, biz gideriz, eleştirenler gelir; ama, korkuyorum, o eleştirenler de halkın iradesi doğrultusunda hareket etmezlerse, onlar da giderler; onun korkusu içerisindeyim.

Sayın Bakanım, siz hukukçusunuz, din görevlisinin görevi caminin içinde biter. 2 numaralı bentte "görev sırasında olmamakla birlikte" diyor; yani, dışarıda da, görevi sırasında olmasa da, yatarken, kalkarken, kahvehanedeyken, tarladayken konuştuğu zaman da cezalandırılır diyor. Böyle şey olur mu!

Şimdi, biz hükümetin icraatlarını... Kim eleştirmiyor hükümetin icraatını? İyi yaparsak eleştirmezler zaten, eğer kötü yaparsak herkes eleştirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yarbay, lütfen toparlar mısınız.

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Evet, bu maddenin, özellikle 2 nolu fıkrasının tasarıdan çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Ben, şimdiye kadar ret oyu kullanmadım; ama, bu maddedeki oyum da rettir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yarbay.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 664 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu Tasarısının 219 uncu maddesinin başlığının "Görev sırasında siyaset yasağına aykırı davranma" biçiminde değiştirilmesini, son fıkranın metinden çıkarılmasını ve hükmün 2 fıkra halinde aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ümmet Kandoğan

Dursun Akdemir

Emin Şirin

 

Denizli

Iğdır

İstanbul

 

E. Safder Gaydalı

 

Mehmet Tatar

 

Bitlis

 

Şırnak

Madde 219.- (1) İmam, hatip, vaiz, müftü, rahip, haham gibi din hizmeti veren kişiler görevlerini yerine getirirken devlet idaresini ve kanunlarını alenen kötüler yahut hükümet icraatının veya herhangi bir siyasî partinin lehine veya aleyhine beyanda bulunursa, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Diğer memur ve kamu görevlileri, görevlerini yerine getirirken devlet idaresini ve kanunlarını alenen kötüler yahut hükümet icraatının veya herhangi bir siyasî partinin lehine veya aleyhine beyanda bulunursa, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 219 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Kemal Anadol

Orhan Eraslan

Faruk Çelik

 

 

İzmir

Niğde

Bursa

 

Ali Topuz

 

Haluk İpek

 

İstanbul

 

Ankara

“Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma

Madde 219 - (1) İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dinî reislerden biri vazifesini ifa sırasında alenen hükümet idaresini ve devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif ederse bir aydan bir seneye kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır veya bunlardan birine hükmolunabilir.

(2) Yukarıdaki fıkrada gösterilen kimselerden biri işbu sıfattan bilistifade hükümetin idaresini ve kanun ve nizam ve emirleri ve dairelerden birine ait olan vazife ve salahiyeti takbih ve tezyife veya halkı kanunlara yahut hükümet emirlerini icraya veya memuru memuriyetinin vazifesi icabına karşı itaatsizliğe tahrik ve  teşvik edecek olursa üç aydan iki seneye kadar hapse ve adlî para cezası ve müebbedden veya muvakkaten bilfiil o vazifeyi icradan ve onun menfaat ve aidatını almaktan memnuiyetine hükmolunur.

(3) Kendi sıfatlarından istifade ederek kanuna göre kazanılmış olan haklara muhalif iş ve sözlerde bulunmaya, bir kimseyi icbar ve ikna eden din reis ve memurları hakkında dahi balâdaki fıkrada yazılı ceza tertip olunur.

(4) Bunlardan biri dinî sıfatından istifade ederek, birinci fıkrada yazılı fiillerden başka bir cürüm işlerse altıda bir miktarı çoğaltılmak şartıyla o cürüm için kanunda yazılı olan ceza ile mahkûm olur.

(5) Şu kadar ki  kanun işbu sıfatı  esasen nazarı itibara  almış ise cezayı  çoğaltmaya mahal yoktur."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Halen yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 241 ve 242 nci maddelerindeki suç unsurlarının içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın bir madde altında toplanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, madde tamamen değiştiği için diğer önergeyi işleme koyamayacağım.

Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda 219 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayalım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Madde kabul edilmiştir.

220 nci maddeyi okutuyorum:

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

MADDE 220. - (1) Suç işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.

(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.

(8) Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.49

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 15.08

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

664 sıra sayılı kanun tasarısı üzerindeki müzakerelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/593) (S. Sayısı: 664) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

220 nci maddeyi okutmuştum.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

220 nci maddenin birinci satırındaki "suç işlemek amacıyla" tabirinin "kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Haluk İpek

Kemal Anadol

Harun Akın

 

 

Ankara

İzmir

Zonguldak

 

A. Yüksel Kavuştu

 

Nimet Çubukçu

 

Çorum

 

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Örgüt kavramının daha iyi anlaşılması için düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 220 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

221 inci maddeyi okutuyorum:

Etkin pişmanlık

MADDE 221. - (1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.

(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

222 nci maddeyi okutuyorum:

Şapka, Türk harfleri ve giyilmesi yasak kisveler

MADDE 222. - (1) 25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunun veya 1.11.1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun veya 3.12.1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Ağrı Milletvekili Sayın Halil Özyolcu; buyurun.

HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 664 sıra sayılı Türk Ceza Yasası Tasarısının 222 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ceza yasası, bir toplumun temel yasasıdır. Toplumun düzenini, kişi temel hak ve özgürlüklerini çok yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenle, ceza yasaları düzenlenirken toplumun tüm kesimlerinin düşüncelerine özen ve saygı gösterilmelidir ve ceza kanunları düzenlenirken uyulması gereken kurallara da mutlaka dikkat edilmelidir. Bu kuralların başında hukuk devleti ilkesi, ceza kanunlarının insancıllığı, ceza kanununun suç politikası açısından gereklilik ve amaca uygunluk ilkesi gelmektedir. Eğer, bir ülke ceza kanununu tümden değiştiriyorsa, bu ilkelere çok daha büyük bir oranda hassasiyet göstermesi gerekiyor.

Şu anda görüşmekte olduğumuz Türk Ceza Yasası Tasarısı, daha çağdaş, daha insancıl, insanı merkeze alan, insan hak ve hürriyetlerine öncelik tanıyan, bireyi öne çıkaran, demokratik bir yasa tasarısıdır; bu, kısmen doğrudur. Neden kısmen diyorum; çünkü, aynı tasarının içerisinde yer alan birkısım maddeler de antidemokratik maddeler olarak tanımlanabilir. Bunlar, 263 üncü madde, 306 ncı madde ve 310 uncu madde ve devamında gelecek maddelerdir.

Değerli milletvekilleri, günümüz, artık 21 inci Yüzyıldır. Türkiye, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkabilmek, çağdaşlarıyla rekabet edebilmek maksadıyla, köklü değişiklikleri, köklü reformları, çağa uyum değişikliklerini mutlaka sağlamak zorundadır. Şu anki çalışmalar bu güzellikleri temin etmek içindir. Hani, mecellede bir hüküm vardır: "Ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz." Yani, zamanın geçmesiyle birçok şeyin değişeceği hiçbir şekilde gözden kaçmamalıdır ve fikirler de, eski tabirle, barikai hakikat müsademei efkârdan doğar; yani, hakikat ışığının ortaya çıkması, ancak fikirlerin çatışmasıyla olur. Benden önce, Ankara Milletvekilimiz Ersönmez Yarbay konuşmuştu; iktidar milletvekili olarak, hükümetin birkısım yanlışları varsa, tasarıda birkısım eksiklikler varsa, o eksiklikleri bu kürsüde rahatlıkla dile getirmişti. Dolayısıyla, değişik fikirlerin mutlaka ortaya çıkması gerekiyor ki, hakikat ışığı da yakalanabilsin.

Değerli milletvekillerim, ceza yasaları düzenlenirken uyulması gereken temel ilkelerden, suç politikası açısından gereklilik ilkesinden bahsettik. Bakınız, şimdi, tasarının 222 nci maddesini burada okuyacağım; 21 inci Yüzyılın Türkiyesi şartlarında ne kadar gerekli olduğunu sizler takdir ediniz! Madde aynen şöyledir:

"Şapka, Türk harfleri ve giyilmesi yasak kisveler

Madde 222.- (1) 25/11/1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunun veya 1/11/1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun veya 3/12/1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir."

Bakınız, Şapka Kanununun 1 inci maddesini de burada okumak istiyorum. Şapka Kanununun 1 inci maddesi şu şekildedir:

"Madde 1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilümum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumî serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder."

Kıymetli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; şimdi, birazdan, Yüce Heyetiniz bu maddeyi oylayarak geçirecektir. Şimdi, yasa koyucu olarak bizler, yani milletvekilleri ve bu maddeyi ihtiva eden bu tasarıyı bize getiren sayın hükümetimizin üyeleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - ...bu maddeyi uygulayacak yargıçlarımız, acaba bu Şapka Kanununa uyuyorlar mı veya hem iktidar milletvekilleri hem muhalefet milletvekilleri hem de hükümet üyeleri, şu anda hepimiz, kendimize şöyle bir baksak, kimin başında şapka var?.. Yarın bu kanun nasıl uygulanacaktır?.. Eğer uygulama alanı yoksa, gerekli de değilse, o zaman böyle bir düzenleme Türk Ceza Kanununda neden yer almaktadır?..

Sayın milletvekilleri, bu maddenin ikinci cümlesinde Türk harflerinin kabulüyle ilgili kanuna aykırı hareket edenlere yine bir cezalandırma getiriliyor. Sonuç itibariyle, bu da seksen yıllık mecrası bulunan bir uygulamadır ve buna cezalandırma getirseniz de getirmeseniz de geriye gitmeniz mümkün değildir. Bu konuda da, Türk harflerinin kabulüyle ilgili kanuna aykırı hareket etmekten üç aydan bir yıla kadar cezalandırmayı getirmenin de bir faydası ve manası yoktur ve bunun dışında da, biz, Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde birçok yasaları kabul ettik; değişik dil ve lehçelerin serbest kalmasını, değişik dil ve lehçelerde vatandaşlarımızın çocuklarına isim koymalarını, bunların hepsini kabul ettik. Muhtemeldir ki, 29 harften oluşan Türk Alfabesi dışındaki başka harfler de belki kullanılabilecektir. Dolayısıyla, bunun da uygulama alanı yoktur ve 222 nci maddenin son cümlesine göre de, Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanuna aykırı hareket edenler, yine, üç ay ile bir yıl arası cezalandırılır. 

Değerli milletvekilleri, cumhuriyetin kuruluş yıllarında, 1925, 1928 ve 1934 tarihli 3 tane yasa. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bu tür yasalar getirilirken, bu yasaların amacında toplumun modernleşmesi hedeflenmiştir. Dolayısıyla, bilinçli olarak da bu yasalara yaptırım konulmamıştır, hele hele hürriyeti bağlayıcı ceza, hapis cezası o dönemde konulmamıştır. Seksen yıl öncesi, bu yasalar getirilirken, cumhuriyetin kuruluşunda bunlara hürriyeti bağlayıcı ceza konulmamış iken, şimdi, 21 inci Yüzyılın Türkiyesinde biz getiriyoruz aynı yasaları ve bunları hürriyeti bağlayıcı cezayla, hapis cezasıyla cezalandırıyoruz. 

Değerli milletvekilleri, Türkiye, nüfus itibariyle büyük bir ülke, örf ve âdet açısından zengin bir ülke ve medeniyetler beşiği olan bir ülkedir. Şimdi, haliyle, bu, giysilere de bir şekilde yansıyacaktır. Adana-Antep bölgesinin, Trakya bölgesinin, Doğu Anadolunun, birçok yörenin giysileri farklı farklıdır. Dolayısıyla, biz, bunu zenginlik olarak kabul ediyoruz ve bu şekilde bunları tespit ettikten sonra, şimdi, 222 nci maddenin ihtiva ettiği 3 tane kanun var; bu kanunlara karşı, bu kanunlara aykırı hareket etmeye hürriyeti bağlayıcı ceza getirdiğimizde... Bu Ceza Yasası için, özellikle Türk Ceza Yasası Tasarısı için herkes çok şey söyledi; iktidara mensup milletvekilleri, komisyon üyeleri, muhalefete mensup arkadaşların, herkesin takdir ettiği bir Ceza Kanunu denildi. Daha demokratik dedik, daha özgürlükçü bir yasa tasarısı dedik ve daha bireyci bir yasa tasarısı dedik. Eğer bu Ceza Yasasını bu şekilde tarif ediyorsak, öyleyse, o zaman, bu sözlerimizle, bu beyanatlarımızla da çelişmememiz lazım; yani, özgürlüklerin alanını biraz daha genişletiyor muyuz yoksa daraltıyor muyuz, ona bakmamız lazım.

BAŞKAN - Sayın Özyolcu, lütfen, toparlar mısınız.

HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bana göre, bu 222 nci madde özgürlükçü bir madde değildir; bana göre, antidemokratik, yasakçı bir maddedir. Dolayısıyla, belki, birazdan, iki partinin mutabakatıyla, bir önergeyle, kisvelerle ilgili kısmı çıkartılacaktır; ama, benim şahsî görüşüm -Genel Kurula da bunu vermek istiyorum- 222 nci madde ve devamında gelecek birkısım maddeler -bunları da söylüyorum; 263'e geldiğinde, bana göre, benim şahsî düşüncem, yine öyle; 310'a gelsek, yine öyle; 306 yine öyle- Türk Ceza Kanununda yer almaması gereken maddelerdir diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyolcu.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Şu ana kadar bir talebiniz yok Hocam...

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Şu anda istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ünaldı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde dolayısıyla şahsî görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım; kısaca, onları arz etmeye çalışacağım, zaman aldığım için özür diliyorum.

Ben, burada, görüştüğümüz kanun tasarısının kabul edilmiş olan 1 inci maddesini ve gerekçesini bir kere daha hatırlatmak istiyorum. "Ceza Kanununun amacı" diyen 1 inci madde şöyledir: "Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir." Gerekçesi ise şöyle: "Ceza kanunları bireyin hak ve özgürlüklerine derin biçimde müdahale eden yaptırımları içermektedir. Bu nedenledir ki bir ülkedeki ceza kanununa hâkim felsefe, değer ve ilkeler, o ülkedeki siyasî rejimin niteliğini gösterir. Nitekim tarihte ve günümüzde totaliter devletler, ideolojilerini benimsetmek ve rejimi ayakta tutmak için ceza kanunları yoluyla kişi hak özgürlüklerini ya geniş biçimde sınırlandırmışlar ya da ortadan kaldırmışlardır."

AK Parti "karanlığa kapalı, aydınlığa açık" sloganıyla gelmiştir. Millet de bu sloganın arkasına düşerek bize oy vermiştir. Şu okuduğum cümlenin, şu maddenin, hepiniz tarafından, tek tek, kendi vicdanlarınızda kıyaslanmasını arz etmek için söz aldım.

Tekrar ediyorum son cümleyi ve gerekçenin devamını okuyorum: "Tarihte ve günümüzde totaliter devletler, ideolojilerini benimsetmek ve rejimi ayakta tutmak için ceza kanunları yoluyla kişi hak özgürlüklerini ya geniş biçimde sınırlandırmışlar ya da ortadan kaldırmışlardır. Demokratik hukuk devletleri ise ceza kanunlarının kötüye kullanılmasını önlemek için, bu kanunların temel ilkelerine anayasalarında yer vermektedirler. Yine insanların adaletsiz ve haksız biçimde ceza ve tedbirlere maruz kılınmaması amacıyla, başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere birçok uluslararası sözleşme ve belgede, bireyi ceza kanunlarının keyfî uygulanmalarına karşı güvence altına alan hükümlere yer verilmiştir. Bu sözleşmelere taraf olan ülkemizin Anayasasında da aynı esaslar öngörülmüş olduğundan, ceza kanununun amacını tanımlayan maddeyle, bireyin sahip bulunduğu hukukî değerler, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması önplana çıkarılmıştır. Böylece, kanunun özgürlükçü karakteri vurgulanmakta, bunun yanında bireyin, adalet ve güvenliğin sağlandığı bir toplumda yaşama hakkının gereği olarak, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi, ceza kanunun temel amaçları arasında sayılmaktadır."

Şu madde, şu gerekçe, görüştüğümüz maddeyle çakışıyor mu çakışmıyor mu; ters geliyor mu gelmiyor mu; kendimiz değerlendirelim. Bugüne kadar böyle bir cezalandırma sistemi olmamış; ülkemiz ne zarar görmüş, kim zarar görmüş?!

Onun için, Komisyon ve Hükümetimizin bu madde üzerinde tekrar değerlendirme yapıp maddeyi geri çekmesini istiyorum, arz ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünaldı.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 222 nci maddesinin başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Kemal Anadol

Orhan Eraslan

Faruk Çelik

 

 

İzmir

Niğde

Bursa

 

Bekir Bozdağ

 

Ali Topuz

 

Yozgat

 

İstanbul

Şapka ve Türk harfleri

Madde 222- (1) 25/11/1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunla, 1/1/1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

765 sayılı Türk Ceza Kanununun 526 ncı maddesindeki hüküm aynen alınmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 222 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

223 üncü maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Ulaşım Araçlarına veya Sabit Platformlara Karşı Suçlar

Ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması

MADDE 223. - (1) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla kara ulaşım aracının hareket etmesini engelleyen, bu aracı hareket hâlinde iken durduran veya gitmekte olduğu yerden başka yere götüren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun konusunun deniz veya demiryolu ulaşım aracı olması hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla hava ulaşım aracının hareket etmesini engelleyen veya bu aracı gitmekte olduğu yerden başka yere götüren kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(4) Bu suçların işlenmesi sırasında kişilerin hürriyetinin tahdit edilmesi dolayısıyla ayrıca cezaya hükmolunur.

(5) Bu suçların işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 223 üncü madde kabul edilmiştir.

224 üncü maddeyi okutuyorum:

Kıt'a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgedeki sabit platformların işgali

MADDE 224. - (1) Kıt'a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgede kurulmuş sabit bir platformu cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla ele geçiren, zapteden veya kontrolü altına alan kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında kişilerin hürriyetinin tahdit edilmesi dolayısıyla ayrıca cezaya hükmolunur.

(3) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

225 inci maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

Genel Ahlâka Karşı Suçlar

Hayasızca hareketler

MADDE 225. - (1) Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyoruz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, maddeyle ilgili söz talebim vardı efendim.

Bir yazım hatası var; düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN - Tamam; ama, Komisyon Başkanvekili kısa bir açıklama yapacak, ondan sonra size söz vereyim.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Komisyonun açıklamasından sonra gerek kalmaz efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyolcu.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HALİL ÖZYOLCU  (Ağrı)  -  Sayın  Başkan, 225 inci maddenin gerekçesiyle ilgili bir düzeltme yapacağız. Gerekçesi ile madde arasında bir paralellik olmadığı için, Genel Kurulun bilgisine sunmak açısından, madde gerekçesini burada okumak istiyorum.

Gerekçe: "Hayasızca hareketler olarak, madde metninde, sadece alenen cinsel ilişkide bulunmak ve teşhircilik suç olarak kabul edilmiştir. Bu davranışların suç oluşturabilmesi için, alenen gerçekleşmesi gerekir. Aleniyet için aranan ölçüt, gerçekleştiği koşullar itibariyle, fiilin belirli olmayan ve birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olmasıdır." Gerekçeyi bu şekilde düzeltiyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Baloğlu, buyurun efendim.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sorun çözümlendi; ben de bu doğrultuda talepte bulunacaktım.

BAŞKAN - Sayın Baloğlu, konuşma talebiniz...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sorun çözümlendiği için gerek kalmadı.

BAŞKAN - Maksat hâsıl oldu yani?..

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Evet.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim Sayın Baloğlu.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

226 ncı maddeyi okutuyorum:

Müstehcenlik

MADDE 226. - (1) a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,

b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,

c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,

d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren,

e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,

f) Bu ürünlerin reklamını yapan,

Kişi, altı aydan  iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(4) Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(5) Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(6) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

(7) Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.

BAŞKAN - 226 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

227 nci maddeyi okutuyorum:

Fuhuş

MADDE 227. - (1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.

(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır.

(3) Fuhuş amacıyla ülkeye insan sokan veya insanların ülke dışına çıkmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre cezaya hükmolunur.

(4) Cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.

(5) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(6) Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(7) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

(8) Fuhşa sürüklenen kişi, tedavi veya terapiye tabi tutulur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

228 inci maddeyi okutuyorum:

Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama

MADDE 228. - (1) Kumar oynanması için yer ve imkân sağlayan kişi, bir yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır.

(2) Çocukların kumar oynaması için yer ve imkân sağlanması hâlinde, verilecek ceza bir katı oranında artırılır.

(3) Bu suçtan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

(4) Ceza Kanununun uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kâr ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu; buyurun.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 664 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu Tasarısının 228 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. 

Yalnız, bir düzeltmeyle sözlerime başlamak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisine mensup bir milletvekili arkadaşımız, dün konuşurken, 8 Eylülde Kastamonu'ya bağlı Küre İlçemizde meydana gelen ve 19 ölü, 19 da yaralanmayla sonuçlanan maden kazasının, buranın daha önce özelleştirilmesi nedeniyle meydana geldiği; dolayısıyla, 19 ölü ve 19 yaralının özelleştirmeden kaynaklandığı şeklinde bir ifade kullandılar. Halbuki, iki kilometre uzunluğundaki tünelden açılan galeride çalışan işçilerimiz, STFA dediğimiz bir şirkete aittir ve orası da, altı yıldan bu yana faaliyette bulunan yine bir başka özel şirkete ait olan yerdir. Dolayısıyla, buranın özelleştirilmesinden kaynaklanan bir kaza değildir. Bunu bu şekilde düzeltmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama" başlıklı 228 inci madde, daha önce de Türk Ceza Kanununun 567 ve 568 inci maddelerinde düzenlenen kabahat nevinden bir suç; burada ise, cürümler kapsamına alınmış. Yalnız, burada, kumar oynanması için yer ve imkân sağlayan kişi cezalandırılırken, kumar oynayan kişiler cezasız bırakılmış durumda. Halbuki, madde gerekçesinde "kumarın sosyal bakımdan ortaya koyduğu büyük tehlike ve doğurması olası facialar gözönüne alınmıştır" şeklinde gayet güzel bir ibare var. Kumar oynayan kişilerin bu gerekçeyle bu madde kapsamı dışında tutulması, ceza adaleti bakımından da tasvip edilecek bir düzenleme değildir.

Daha önceki düzenlemelerde kumarda kullanılan eşya veyahut da para müsadere edilirken, burada böyle bir hükme yer verilmemesi, düzenleme açısından da, yine, tasvip edilecek bir yapı değildir. Keza, kumar oynanması sırasında asıl fail, kumar oynayan kişidir. Yani, bir yerde, adam öldürmeye teşvik edeni cezalandırıyoruz; ama, adam öldüren kişiyi cezalandırmıyoruz manasına gelen bir sonuç çıkmaktadır. Bu nedenle, önerge var mıdır yok mudur, bilemiyorum; ama, bu kapsama kumar oynayanların da alınması, aynı şekilde kumarda kullanılan para ve sair eşyanın da müsadere edilmesi şeklindeki bir düzenlemenin uygun olacağını düşünüyor; bu vesileyle, tekrar, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sıvacıoğlu.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

229 uncu maddeyi okuyorum:

Dilencilik

MADDE 229. - (1) Çocukları, beden veya ruh bakımından kendini idare edemeyecek durumda bulunan kimseleri dilencilikte araç olarak kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımları ya da eş tarafından işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Bu suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

230 uncu maddeyi okutuyorum:

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Aile Düzenine Karşı Suçlar

Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören

MADDE 230. - (1) Evli olmasına rağmen, başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kendisi evli olmamakla birlikte, evli olduğunu bildiği bir kimse ile evlilik işlemi yaptıran kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Gerçek kimliğini saklamak suretiyle bir başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçlardan dolayı zamanaşımı, evlenmenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.

(5) Aralarında evlenme olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir. Ancak, medenî nikâh yapıldığında kamu davası ve hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.

(6) Evlenme akdinin kanuna göre yapılmış olduğunu gösteren belgeyi görmeden bir evlenme için dinsel tören yapan kimse hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

231 inci maddeyi okutuyorum:

Çocuğun soybağını değiştirme

MADDE 231. - (1) Bir çocuğun soybağını değiştiren veya gizleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Özen yükümlülüğüne aykırı davranarak, sağlık kurumundaki bir çocuğun başka bir çocukla karışmasına neden olan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.44

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.55

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

664 sıra sayılı kanun tasarısı üzerindeki müzakerelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/593) (S. Sayısı: 664) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

232 nci maddeyi okutuyorum:

Kötü muamele

MADDE 232. - (1) Aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) İdaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

233 üncü maddeyi okutuyorum:

Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlâli

MADDE 233. - (1) Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikâyet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Hamile olduğunu bildiği eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış bulunduğunu bildiği evli olmayan bir kadını çaresiz durumda terk eden kimseye, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

 (3) Velâyet hakları kaldırılmış olsa da, itiyadî sarhoşluk, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılması ya da onur kırıcı tavır ve hareketlerin sonucu maddî ve manevî özen noksanlığı nedeniyle çocuklarının ahlâk, güvenlik ve sağlığını ağır şekilde tehlikeye sokan ana veya baba, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

234 üncü maddeyi okutuyorum:

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması

MADDE 234. - (1) Velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dahil kan hısmının, onaltı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoyması hâlinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Fiil cebir veya tehdit kullanılarak işlenmiş ya da çocuk henüz oniki yaşını bitirmemiş ise ceza bir katı oranında artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

235 inci maddeyi okutuyorum:

DOKUZUNCU BÖLÜM

Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar

İhaleye fesat karıştırma 

MADDE 235. - (1) Kamu kurum veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihalelere fesat karıştıran kişi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Aşağıdaki hâllerde ihaleye fesat karıştırılmış sayılır:

a) Hileli davranışlarla;

1. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye veya ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek.

2. İhaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak.

3. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olduğu hâlde, sahip olmadığından bahisle değerlendirme dışı bırakmak.

4. Teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı hâlde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak.

b) Tekliflerle ilgili olup da ihale mevzuatına veya şartnamelere göre gizli tutulması gereken bilgilere başkalarının ulaşmasını sağlamak.

c) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle ya da hukuka aykırı diğer davranışlarla, ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye, ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek.

d) İhaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli anlaşma yapmaları.

(3) İhaleye fesat karıştırma sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmiş ise, ceza yarı oranında artırılır. Zararın meydana gelmiş olduğu sabit olmakla birlikte miktarının belirlenememiş olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını engellemez.

(4) İhaleye fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.

(5) Yukarıdaki fıkralar hükümleri, kamu kurum veya kuruluşları aracılığı ile yapılan artırma veya eksiltmeler ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler veya kooperatifler adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara fesat karıştırılması hâlinde de uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

236 ncı maddeyi okutuyorum:

Edimin ifasına fesat karıştırma 

MADDE 236. - (1) Kamu kurum veya kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, bunların iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler ya da kooperatiflere karşı taahhüt altına girilen edimin ifasına fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Aşağıdaki fiillerin hileli olarak yapılması hâlinde, edimin ifasına fesat karıştırılmış sayılır:

a) İhale kararında veya sözleşmede evsafı belirtilen maldan başka bir malın teslim veya kabul edilmesi.

b) İhale kararında veya sözleşmede belirtilen miktardan eksik malın teslim veya kabul edilmesi.

c) Edimin ihale kararında veya sözleşmede belirtilen sürede ifa edilmemesine rağmen, süresinde ifa edilmiş gibi kabul edilmesi.

d) Yapım ihalelerinde eserin veya kullanılan malzemenin şartname veya sözleşmesinde belirlenen şartlara, miktar veya niteliklere uygun olmamasına rağmen kabul edilmesi.

e) Hizmet niteliğindeki edimin, ihale kararında veya sözleşmede belirtilen şartlara göre verilmemesine veya eksik verilmesine rağmen verilmiş gibi kabul edilmesi. 

(3) Edimin ifasına fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

237 nci maddeyi okutuyorum:

Fiyatları etkileme

MADDE 237. - (1) İşçi ücretlerinin veya besin veya malların değerlerinin artıp eksilmesi sonucunu doğurabilecek bir şekilde ve bu maksatla yalan haber veya havadis yayan veya sair hileli yollara başvuran kimseye üç aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası verilir.

(2) Fiil sonucu besin veya malların değerleri veya işçi ücretleri artıp eksildiği takdirde ceza üçte biri oranında artırılır.

(3) Fail, ruhsatlı simsar veya borsa tellalı ise ceza ayrıca sekizde bir oranında artırılır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 664 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu Tasarısının 237 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                       

Ümmet Kandoğan

Dursun Akdemir

Emin Şirin

 

 

Denizli

Iğdır

İstanbul

 

Edip Safder Gaydalı

 

Mehmet Tatar

 

Bitlis

 

Şırnak

 

Madde 237.- (1) İşçi ücretlerinin, yabancı para, hisse senedi ve benzeri her türlü menkul kıymetlerin veya besin veya malların değerlerinin artıp eksilmesi sonucunu doğurabilecek bir şekilde ve bu maksatla yalan haber veya havadis yayan veya sair hileli yollara başvuran kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezası verilir.

(2) Fiil sonucu besin, yabancı para, hisse senedi ve benzeri her türlü menkul kıymetlerin veya malların değerleri veya işçi ücretleri artıp eksildiği takdirde ceza üçte bir oranında artırılır.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

Yabancı para veya menkul kıymetler üzerinde geliştirilecek hileli tavırlar, büyüklüğüne göre ekonominin dengelerini bir saatte altüst edecek güçtedir. Bu alanın ekonomik suçlar içinde düzenlenmemesi, büyük bir keyfîlik ve boşluk oluşturmaktadır; yozlaşmanın ve yolsuzluğun özgün alanıdır.

Teklifimiz, özel hükümlerdeki düzenlemeleri saklı tutarak genel formatta suç tipi oluşturmakta ve haksız rantın ve ekonomik kamu düzeninin bozulmasının önüne ceza yoluyla geçilmesini temine yöneliktir.

Ayrıca, suçun önemi ve etki derecesi gözetilerek cezaların artırılması tercih olunmuştur.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

237 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

238 inci maddeyi okutuyorum:

Kamuya gerekli şeylerin yokluğuna neden olma

MADDE 238. - (1) Taahhüt ettiği işi yerine getirmeyerek, kamu kurum ve kuruluşları veya kamu hizmeti veya genel bir felâketin önlenmesi için zorunlu eşya veya besinlerin ortadan kalkmasına veya önemli ölçüde azalmasına neden olan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

239 uncu maddeyi okutuyorum:

Ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması

MADDE 239. - (1) Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikâyet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi hâlinde de bu fıkraya göre cezaya hükmolunur.

(2) Birinci fıkra hükümleri, fennî keşif ve buluşları veya sınaî uygulamaya ilişkin bilgiler hakkında da uygulanır.

(3) Bu sırlar, Türkiye'de oturmayan bir yabancıya veya onun memurlarına açıklandığı takdirde, faile verilecek ceza üçte biri oranında artırılır. Bu hâlde şikâyet koşulu aranmaz.

(4) Cebir veya tehdit kullanarak bir kimseyi bu madde kapsamına giren bilgi veya belgeleri açıklamaya mecbur kılan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

240 ıncı maddeyi okutuyorum:

Mal veya hizmet satımından kaçınma

MADDE 240. - (1) Belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

241 inci maddeyi okutuyorum:

Tefecilik

MADDE 241. - (1) Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

242 nci maddeyi okutuyorum:

Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

MADDE 242. - (1) Bu bölümde yer alan suçların işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

243 üncü maddeyi okutuyorum:

ONUNCU BÖLÜM

Bilişim Sistemlerine Karşı Suçlar

Bilişim sistemine girme

MADDE 243. - (1) Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam eden kimseye iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

(2) Yukarıdaki fıkrada tanımlanan fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir.

(3) Bu fiil nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilgi toplumuna giden yolda, elbette ki, bilgi toplumunu yaratma yönünde devletin, hükümetin ve bu alanda faaliyet gösteren herkesin sorumluluğu vardır. Elbette ki, görevimiz, bilgi toplumuna geçişi sağlamak, bu yolda bilişimin gelişmesini öngörmek, belli cezalar koyarak da bunun olumsuz yönde kullanımının önüne geçmektir; temel hedefimiz budur. Bu Ceza Kanunu Tasarısı, bunu engellemek, kötüye kullanılmasının önüne geçmek amacıyla hazırlanmıştır; ancak, değerli arkadaşlarımızla yapmış olduğumuz görüşmede, burada, 243 ve 244 üncü maddede belirlenen koşulların fiilin ağırlığına uygun olarak düzenlenmediğini gördük ve belirsizlik ortamında bir tanımlama yaratıldığını gördük. Bu nedenle, bu maddeler üzerinde değişiklik önergesinin daha uygun olacağı kanaatine vardık.

Değerli arkadaşlarım, 243 üncü maddede, bir kere, konunun başlığı "Bilişim Sistemlerine Karşı Suçlar"dır. Eğer,  bir insan, girer, bankamatikte bir kişinin hesabına zarar verirse, o kişiye karşı, onun haklarına karşı da bir suç işlemiş olur, bankaya karşı, kuruma karşı da bir suç işlemiş olur; yani, buradaki suç, tek başına sisteme karşı işlenmemiştir, aynı zamanda kuruma karşı işlenmiştir, aynı zamanda kişilik hakları çiğnenmiştir. Bu nedenle, buradaki başlığı "Bilişim Sistemlerine Karşı Suçlar" şeklinde değil de, bu alanı kapsayacak genel bir değerlendirmeye tabi tutmayı daha uygun gördük.

Değerli arkadaşlarım, 243 üncü maddede bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Burada "Bilişim sistemine girme" deniliyor. Çocuğunuz 16 yaşında; geldi, bilişim sistemine girdi ve istemeden bir değişikliğe ya da veri kaybına neden oldu. Biz,  şu andaki tasarıda diyoruz ki, bu kişiyi iki yıldan dört yıla kadar mahkûm edelim; ama, bir sonraki maddede diyoruz ki, bozma niyeti olana, bozma amacıyla, veriyi değiştirme amacıyla, sistemin tamamına zarar verme amacıyla bu eylemi işleyene de bir yıldan üç yıla kadar ceza verelim; hazırlanan metin bu şekilde. Şimdi, bir şey düşünün; suçu işleyen kişi, hâkimin karşısına geçecek, bu işi bilmeyerek yaptıysa, daha az ceza almak için "hâkim bey, benim kastım vardı, bu işi bilerek, isteyerek yaptım" diyecek ve bunun karşılığında daha az bir ceza alıp kurtulacaktı. Fiilde dengesizlik var.

Arkadaşlarımız, sağ olsun, anlayış gösterdi, biz bunu düzenledik, altı aydan iki yıla kadar yaptık; istemeden değiştirdi veya bilişim sistemine girdi bir şekilde, bilginin değişmesine neden oldu, cezayı altı aydan iki yıla kadar yaptık.

Biliyorsunuz, bir de bilgisayar sistemini bozan hackerlar var; onlar size bir şey gönderdi, üzerine tıkladınız ve bir sisteme girdiniz. Hemen bunu suç haline getirirsek, çok geniş bir kapsama almış oluruz, suçun kapsamını genişletmiş oluruz. Burada da -hazırladığımız taslakta- girme ve orada kalma şartını koyduk; çünkü, bu bir kasıttır. Kazara girersiniz çıkarsınız, bu başka bir şey; ama, girdiniz, kaldınız, değiştirdiniz, bozdunuz, bu farklı bir şey. İşte biz, tasarıda buraya açıklık getirdik. Bağlantılı olarak madde 244'te de bir açıklık getiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, eğer, bir sistemin tamamını çökertirseniz, sistemin kendini bozarsanız, onun içerisindeki bütün programlara zarar vermiş olursunuz; ancak, aktif olarak kullanılmayan, belki o anda zarara uğramayacak bir veriyi, bir programı, isteyerek de biri değiştirmiş olabilir. Sisteme zarar vererek, malî açıdan, maddî ve manevî kayba neden olan biri ile içerisinden herhangi bir veriyi değiştiren insanı aynı kefede değerlendirirsek, yine yanlış yapmış oluruz. Bu nedenle, 244 üncü maddede, sistemin bütününü bozma veya işlemesine engel olma suçu ile verileri bozma, değiştirme, bir başkasına yollama, araya veri ekleyerek kişinin kendi bilgisayarındaki verilerin farklılaşmasına neden olma suçlarını birbirinden ayırdık. Aslolan budur. Hepimizin isteği, bilişim sektöründe bir gelişimin ortaya çıkmasıdır.

Bu nedenlerle, sizlerin, yapmış olduğumuz değişikliklerde bizlere destek vermenizi istiyoruz. Bu konuda yardımcı olan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum; ama, geneli hakkında da, kalan zaman içerisinde, bir şeyler söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilgi toplumuna giden yolda, bilişim sektörünü bağımsız bir sektör olarak görmememiz lazım. Şu anda, kamuya baktığımızda, bilgiişlem müdürlüklerini ortadan kaldırmaya çalışıyoruz ya da bir başka birime bağlamaya çalışıyoruz. Buraya da, lütfen, dikkatinizi verin. Bilişim sektörü, bir sektörün daha rahat işlemesinde, uygun işletilmesinde, seri olarak faaliyete girmesinde katalizör rolü oynayabilir, destek olabilir, onun bir parçası olabilir; bu doğrudur; ama, bir gerçek daha vardır; bilişim, farklı bir alandır, farklı bir bilgi, birikim ve yetenek gerektirir ve bilişime dönük uygulamaların da ayrı politikalarla desteklenmesi lazım ve hızla, Türkiye'nin bilişim stratejisinin ortaya konulması lazım. Eğer, biz, bilişim stratejisi ortaya koyarsak ve ciddî bir yazılım politikası belirlersek, ulusal yazılım politikamızı da oluşturursak, Türkiye, zannediyorum, bilgi toplumuna geçişte, topyekûn bir faaliyet içerisine girecektir; ama, eğer, yapılmak istenilen gibi, bazı kanunlarda değişiklik yapıp, bilişim sektörünü veya bilgiişlem müdürlüklerini bir başka müdürlüğün altına sığıştırarak, onu gelişimden uzaklaştırırsak, denetimden uzaklaştırırsak, çağdaş rekabet ortamlarından uzaklaştırırsak ve bu konuda yetişmiş elemanlarımızı bir başka sektörde çalışan yetişmiş elemanın bir uzantısı haline getirirsek, bu sektöre zarar veririz. Bu nedenle, ben, tüm yetkililere, diğer kanunlarda yapılan düzenlemelerde de, yetkinlikle davranarak, bilişim sektörünü bir kenara sıkıştırmak yerine, her sektörün motoru haline getirmeyi teklif ediyorum. Böyle bir duruşun ülkeye katkı sağlayacağı kanaatini taşıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir kanaatim de -bu konuda, özellikle yazılımcı arkadaşlara veya internet sitesi olan arkadaşlara seslenmek istiyorum- bilişim sektöründe, bilgiden yararlanmak, bilgiyi yenileyip insanlara sunmak zorundayız. Lütfen, ülkeler, kurumlar, bilgi kıskançlığından vazgeçsinler. Bilginin özeli olmaz. İnsanı geliştirecek şeyi, insanı yetiştirecek şeyi, bir kutuya koyarak saklayamazsınız. Çağdaşlığın ilk kuralı, bilgi paylaşımıdır, bilgiyi enternasyonal kılmaktır, uluslararası etkilerini artırmaktır; birincisi bu.

İkincisi, son yıllarda hızla yayılan veri çöplüğü olma yolundaki internet ağlarını temizlememiz lazım. Burada da, sistemlerle uğraşan, yazılımla uğraşan arkadaşlarımıza büyük rol düşüyor. Her veriyi, insanlığa, insanoğluna faydalı bilgi, veri olarak değerlendirmemek lazım. Şu anda bilgisayarlarımızda, bizim işletim sistemimizi yavaşlatan, aradığımız bilgiye daha rahat ulaşmamızı engelleyen bir dolu gereksiz, hatta insana zarar verecek bilgi var. Hep birlikte, ülkeyi, bir veri çöplüğü olmaktan çıkaralım, doğru, faydalı, toplumu geliştirecek yeni bir bilişim anlayışına doğru yönlendirelim.

Bu konuda hepinizin destek vereceğinize inanıyor, bu çalışmaya katılan Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine ve uzmanlarına ve Cumhuriyet Halk Partisindeki çok değerli milletvekili arkadaşlarıma şahsım ve partim adına çok teşekkür ediyor, hayırlı olsun temennisiyle hepinizi selamlıyorum.

Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının İkinci Kitap, Üçüncü Kısım, Onuncu Bölüm başlığının "Bilişim Alanında Suçlar" olarak; bu bölüm altında yer alan 243 üncü maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Kemal Anadol

Osman Coşkunoğlu

Tacidar Seyhan

 

 

İzmir

Uşak

Adana

 

Haluk İpek

 

Kerim Özkul

 

Ankara

 

Konya

(1) Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren ve orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

(3) Bu fiil nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY  (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Bakan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Suç tanımlarında belirliliği sağlamak ve ceza miktarlarını işlenen fiilin ağırlığına uygun olarak belirlemek amacıyla madde metninde değişiklik yapılması uygun görülmüştür.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 243 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

244 üncü maddeyi okutuyorum:

Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme

MADDE 244. - (1) Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen, bozan, sisteme hukuka aykırı olarak veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen, erişilmez kılan, değiştiren, yok eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 244 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Kemal Anadol

Eyüp Fatsa

Tacidar Seyhan

 

 

İzmir

Ordu

Adana

 

Mustafa Nuri Akbulut

İlhan Albayrak

Hasan Kara

 

Erzurum

İstanbul

Kilis

Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme

Madde 244. - (1) Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN- Hükümet?..

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Suç tanımlarında belirliliği sağlamak ve ceza miktarlarını işlenen fiilin ağırlığına uygun olarak belirlemek amacıyla madde metninde değişiklik yapılması uygun görülmüştür.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 244 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

245 inci maddeyi okutuyorum:

Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması

MADDE 245. - (1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

246 ncı maddeyi okutuyorum:

Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

MADDE 246. - (1) Bu bölümde yer alan suçların işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

247 nci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar

Zimmet

MADDE 247. - (1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

248 inci maddeyi okutuyorum:

Etkin pişmanlık

MADDE 248. - (1) Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.

(2) Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

249 uncu maddeyi okutuyorum:

Daha az cezayı gerektiren hâl

MADDE 249. - (1) Zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

250 nci maddeyi okutuyorum:

İrtikâp

MADDE 250. - (1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

251 inci maddeyi okutuyorum:

Denetim görevinin ihmali

MADDE 251. - (1) Zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine kasten göz yuman denetimle yükümlü kamu görevlisi, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutulur.

(2) Denetim görevini ihmal ederek, zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine imkan sağlayan kamu görevlisi, üç aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

252 nci maddeyi okutuyorum:

Rüşvet

MADDE 252. - (1) Rüşvet alan kamu görevlisi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Rüşvet veren kişi de kamu görevlisi gibi cezalandırılır. Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması hâlinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.

(2) Rüşvet alan veya bu konuda anlaşmaya varan kişinin, yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması hâlinde, birinci fıkraya göre verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.

(3) Rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır.

(4) Birinci fıkra hükmü, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler, kooperatifler ya da halka açık anonim şirketlerle hukukî ilişki tesisinde veya tesis edilmiş hukukî ilişkinin devamı sürecinde, bu tüzel kişiler adına hareket eden kişilere görevinin gereklerine aykırı olarak yarar sağlanması hâlinde de uygulanır.

(5) Yabancı bir ülkede seçilmiş veya atanmış olan, yasama veya idarî veya adlî bir görevi yürüten kamu kurum veya kuruluşlarının memur veya görevlilerine veya aynı ülkede uluslararası nitelikte görevleri yerine getirenlere, uluslararası ticarî işlemler nedeniyle, bir işin yapılması veya yapılmaması veya haksız bir yararın elde edilmesi veya muhafazası amacıyla, doğrudan veya dolaylı olarak yarar teklif veya vaat edilmesi veya verilmesi de rüşvet sayılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

253 üncü maddeyi okutuyorum:

Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

MADDE 253. - (1) Rüşvet suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

254 üncü maddeyi okutuyorum:

Etkin pişmanlık

MADDE 254. - (1) Rüşvet alan kişinin, soruşturma başlamadan önce, rüşvet konusu şeyi soruşturmaya yetkili makamlara aynen teslim etmesi hâlinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Rüşvet alma konusunda başkasıyla anlaşan kamu görevlisinin soruşturma başlamadan önce durumu yetkili makamlara haber vermesi hâlinde de hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.

(2) Rüşvet veren veya bu konuda kamu görevlisiyle anlaşmaya varan kişinin, soruşturma başlamadan önce, pişmanlık duyarak durumdan soruşturma makamlarını haberdar etmesi hâlinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz; verdiği rüşvet de kamu görevlisinden alınarak kendisine iade edilir.

(3) Rüşvet suçuna iştirak eden diğer kişilerin, soruşturma başlamadan önce, pişmanlık duyarak durumdan soruşturma makamlarını haberdar etmesi hâlinde, hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

255 inci maddeyi okutuyorum:

Yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama

MADDE 255. - (1) Görevine girmeyen ve yetkili olmadığı bir işi yapabileceği veya yaptırabileceği kanaatini uyandırarak yarar sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

256 ncı maddeyi okutuyorum:

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması

MADDE 256. - (1) Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

257 nci maddeyi okutuyorum:

Görevi kötüye kullanma

MADDE 257. - (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (3) İrtikap suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. 

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

258 inci maddeyi okutuyorum:

Göreve ilişkin sırrın açıklanması

MADDE 258. - (1) Görevi nedeniyle kendisine verilen veya aynı nedenle bilgi edindiği ve gizli kalması gereken belgeleri, kararları ve emirleri ve diğer tebligatı açıklayan veya yayınlayan veya ne suretle olursa olsun başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştıran kamu görevlisine, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kamu görevlisi sıfatı sona erdikten sonra, birinci fıkrada yazılı fiilleri işleyen kimseye de aynı ceza verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

259 uncu maddeyi okutuyorum:

Kamu görevlisinin ticareti

MADDE 259. - (1) Yürüttüğü görevin sağladığı nüfuzdan yararlanarak, bir başkasına mal veya hizmet satmaya çalışan kamu görevlisi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. 

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

260 ıncı maddeyi okutuyorum:

Kamu görevinin terki veya yapılmaması

MADDE 260. - (1) Hukuka aykırı olarak ve toplu biçimde, görevlerini terk eden, görevlerine gelmeyen, görevlerini geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmayan veya yavaşlatan kamu görevlilerinin her biri hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Kamu görevlisi sayısının üçten fazla olmaması hâlinde cezaya hükmolunmaz.

(2) Kamu görevlilerinin meslekî ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları hâlinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 260 ıncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.

260 ıncı maddenin birinci fıkrasıyla ilgili olarak söylenecek çok fazla bir şey yok; ancak, aynı maddenin ikinci fıkrasına bakacak olursak, bu düzenlemenin son derece antidemokratik olduğu, kurum içerisinde, haklarını, isteklerini, arzularını elde etmek için bir ifade şekli olarak bunu ortaya koymaya çalışacak olan kamu görevlileriyle ilgili getirilen düzenlemenin yanlış olduğu inancındayım.

Özellikle bu maddenin ikinci fıkrasındaki "verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir" gibi bir hükmün konulmasının da yanlış olduğu inancındayım. Eğer, bu konuyla ilgili olarak, bu görevlilerle ilgili bir işlem yapılması gerekiyorsa, zaten, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun, 125 inci maddesinden başlayan disiplinle ilgili hükümleri mevcuttur, bu fıkrada da açıkça görülmektedir zaten;"mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları hâlinde..." Hizmeti aksatmayacağını yazıyoruz "geçici ve kısa süreli" ibaresini de kullanıyoruz ve sonra da "verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir" gibi bir ucubeyi buraya yerleştiriyoruz. Kanun yapma tekniği açısından da yanlış olduğu inancındayım. Böyle bir hükmün, "ceza verilmeyebilir" gibi bir hükmün Ceza Kanununa konulmasının da yanlış olduğu inancındayım; eğer, böyle bir hükme karşı bir şey yapılacaksa, zaten 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun disiplinle ilgili hükümleri çalıştırılabilir. Getirilen hükümle, yeni bir kanun yapıyoruz, yeni bir reform getiriyoruz derken, içinden çıkılmayacak bir şekle dönüştürüldüğünü üzülerek görüyorum.

Biraz önce görüşülen 219 uncu maddede eski kanun maddesinin aynı şekliyle yerleştirilmesinin de ne kadar mantıksız, ne kadar yanlış olduğunu takdirlerinize bırakıyorum. Bir kere, bu tasarı yazılırken, dili, tekniği son derece farklıyken, bir tek 219 uncu maddenin 1926 yılının diliyle yazılmış olmasını hiçbir şekilde izah etmek mümkün değil. Avukatlar dahi -yeni kanun eğer bu şekilde yasalaşacak olursa- yanlarında bir sözlük, 219 uncu maddeye kadar gelecekler, 219 uncu maddede herkes sözlüğü açacak, acaba bu kanun ne söylemek istiyor, ne anlatmak istiyor şeklinde büyük bir sıkıntı içerisine girecekler. Ben, tekrar ifade ediyorum; yeni bir kanun, yeni bir reform derken, eski kanunun bir maddesinin noktasına ve virgülüne dokunmadan aynen yerleştirilmesinin de bir mantıklı izahı olması mümkün değildir. Adalet Komisyonu Başkanımız, ilk gün, çıktı "ben, bu kanunla hayatımın en mutlu anını yaşıyorum; bugün, şu yaşa geldim, büyük bir mutluluk içerisindeyim" şeklinde ifadelerde bulundu. Ancak, 1926 yılının Ceza Kanununun bir maddesinin, kelimeleriyle, cümleleriyle, noktasıyla ve virgülüyle bu kanun tasarısının içerisine yerleştirilmesinin reformla uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığını da takdirlerinize ifade etmek istiyorum.

Yalnız, demin, benim konuşmamdan sonra, Sayın Adalet Bakanı, Malatya AK Parti İl Başkanlığından gelen yazının, beni, hâlâ AK Partideymiş zannederek gönderildiğini, alaylı bir tarzda, ima ederek söyledi. Ben, İktidar Partisinden ayrılarak muhalefet partisine geçtim; ancak, Sayın Adalet Bakanı, üç parti değiştirmiştir ve değiştirdiği bir partiden, seçime bir gün kala, iktidara gelmek üzere olduğu anlaşılan bir partiye geçmiştir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.40

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.08

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

664 sıra sayılı kanun tasarısı üzerindeki müzakerelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/593) (S. Sayısı: 664) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

261 inci maddeyi okutuyorum.

Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf

MADDE 261. - (1) İlgili kanunlarda belirlenen koşullara aykırı olduğunu bilerek, kişilerin taşınır veya taşınmaz malları üzerinde, karşılık ödenmek suretiyle de olsa, zorla tasarrufta bulunan kamu görevlisi, fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

262 nci maddeyi okutuyorum:

Kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi

MADDE 262. - (1) Bir kamu görevini, kanun ve nizamlara aykırı olarak yerine getirmeye teşebbüs eden veya terk emri kendisine bildirilmiş olduğu hâlde görevi sürdüren kimseye üç aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

263 üncü maddeyi okutuyorum:

Kanuna aykırı eğitim kurumu

MADDE 263. - (1) Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açanlara ve buralarda öğretmenlik yapanlar ile bunları çalıştıranlara altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Yukarıdaki fıkrada gösterilen yerlerin kapatılmasına da karar verilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır, önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 263 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Haluk İpek

Kemal Anadol

Eyüp Fatsa

 

 

Ankara

İzmir

Ordu

 

Ensar Öğüt

 

Muharrem İnce

 

Ardahan

 

Yalova

(1) Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açanlara, bunları çalıştıranlara ve bu kurumlarda kanuna aykırı olarak açıldığını bildiği halde öğretmenlik yapanlara, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkanım. 

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu suçun özellikle öğretmenlik yapan kişiler açısından oluşabilmesi için, kurumun kanuna aykırı olarak açıldığının bilinmesi, yani suçun doğrudan kastla işlenmesi gerektiği düşüncesiyle, fıkra metninde değişiklik yapılması uygun görülmüştür.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

263 üncü maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

264 üncü maddeyi okutuyorum:

Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma

MADDE 264. - (1) Bir rütbe veya kamu görevinin veya mesleğin, resmî elbisesini yetkisi olmaksızın alenen ve başkalarını yanıltacak şekilde giyen veya hakkı olmayan nişan veya madalyaları takan kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Elbisenin sağlayacağı kolaylık ve olanaklardan yararlanarak bir suç işlenirse, yalnız bu fiilden ötürü yukarıdaki fıkrada belirtilen cezalar üçte biri oranında artırılarak hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

265 inci maddeyi okutuyorum:

Görevi yaptırmamak için direnme

MADDE 265. - (1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

(4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

266 ncı maddeyi okutuyorum:

Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma

MADDE 266. - (1) Görevi gereği olarak elinde bulundurduğu araç ve gereçleri bir suçun işlenmesi sırasında kullanan kamu görevlisi hakkında, ilgili suçun tanımında kamu görevlisi sıfatı esasen göz önünde bulundurulmamış ise, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

267 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Adliyeye Karşı Suçlar

İftira

MADDE 267. - (1) Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.

(3) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması hâlinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.

(5) Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur.

(6) Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.

(7) İftira sonucunda mağdur hakkında hapis cezası dışında adlî veya idarî bir yaptırım uygulanmışsa; iftira eden kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(8) İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar. 

(9) Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilân olunur. İlân masrafı, hükümlüden tahsil edilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

268 inci maddeyi okutuyorum:

Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması

MADDE 268. - (1) İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, bu kişiye ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

269 uncu maddeyi okutuyorum:

Etkin pişmanlık

MADDE 269. - (1) İftira edenin, mağdur hakkında adlî veya idarî soruşturma başlamadan önce, iftirasından dönmesi hâlinde, hakkında iftira suçundan dolayı verilecek cezanın beşte dördü indirilir.

(2) Mağdur hakkında kovuşturma başlamadan önce iftiradan dönme hâlinde, iftira suçundan dolayı verilecek cezanın dörtte üçü indirilir.

(3) Etkin pişmanlığın;

a) Mağdur hakkında hükümden önce gerçekleşmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisi,

b) Mağdurun mahkûmiyetinden sonra gerçekleşmesi hâlinde, verilecek cezanın yarısı,

c) Hükmolunan cezanın infazına başlanması hâlinde, verilecek cezanın üçte biri,

İndirilebilir.

(4) İftiranın konusunu oluşturan münhasıran idarî yaptırım uygulanmasını gerektiren fiil dolayısıyla;

a) İdarî yaptırıma karar verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulması hâlinde, verilecek cezanın yarısı,

b) İdarî yaptırım uygulandıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunulması hâlinde, verilecek cezanın üçte biri,

İndirilebilir.

(5) İftira suçunun basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, bu madde hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

270 inci maddeyi okutuyorum:

Suç üstlenme

MADDE 270. - (1) Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi hâlinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

271 inci maddeyi okutuyorum:

Suç uydurma

MADDE 271. - (1) İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

272 nci maddeyi okutuyorum:

Yalan tanıklık

MADDE 272. - (1) Hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye, dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan tanıklık yapan kişi hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişinin gözaltına alınması veya tutuklanması hâlinde; yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla; yalan tanıklık yapan kişi, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.

(6) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur.

(7) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.

(8) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adlî veya idarî bir yaptırım uygulanmışsa; yalan tanıklıkta bulunan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

273 üncü maddeyi okutuyorum:

Şahsî cezasızlık veya cezanın azaltılmasını gerektiren sebepler

MADDE 273. - (1) Kişinin;

a) Kendisinin, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşinin soruşturma ve kovuşturmaya uğramasına neden olabilecek bir hususla ilgili olarak yalan tanıklıkta bulunması,

b) Tanıklıktan çekinme hakkı olmasına rağmen, bu hakkı kendisine hatırlatılmadan gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapması,

Hâlinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

(2) Birinci fıkra hükmü, özel hukuk uyuşmazlıkları kapsamında yapılan yalan tanıklık hâllerinde uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

274 üncü maddeyi okutuyorum:

Etkin pişmanlık

MADDE 274. - (1) Aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu sonuçlayacak nitelikte karar verilmeden veya hükümden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde, cezaya hükmolunmaz.

(2) Aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu sonuçlayacak nitelikte karar verildikten sonra ve fakat hükümden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisinden yarısına kadarı indirilebilir.

(3) Aleyhine tanıklık yapılan kişi hakkında verilen mahkûmiyet kararı kesinleşmeden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde, verilecek cezanın yarısından üçte birine kadarı indirilebilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

275 inci maddeyi okutuyorum:

Yalan yere yemin

MADDE 275. - (1) Hukuk davalarında yalan yere yemin eden davacı veya davalıya bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Dava hakkında hüküm verilmeden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde, cezaya hükmolunmaz.

(3) Hükmün icraya konulmasından veya kesinleşmesinden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde, verilecek cezanın yarısı indirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

276 ncı maddeyi okutuyorum:

Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık

MADDE 276. - (1) Yargı mercileri veya suçtan dolayı kanunen soruşturma yapmak veya yemin altında tanık dinlemek yetkisine sahip bulunan kişi veya kurul tarafından görevlendirilen bilirkişinin gerçeğe aykırı mütalâada bulunması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Birinci fıkrada belirtilen kişi veya kurullar tarafından görevlendirilen tercümanın ifade veya belgeleri gerçeğe aykırı olarak tercüme etmesi hâlinde, birinci fıkra hükmü uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

277 nci maddeyi okutuyorum:

Yargı görevi yapanı etkileme

MADDE 277. - (1) Bir davanın taraflarından birinin veya bir kaçının veya sanıkların veya davaya katılanların, mağdurların leh veya aleyhinde, yargı görevi yapanlara emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

278 inci maddeyi okutuyorum:

Suçu bildirmeme

MADDE 278. - (1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması hâlen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Mağdurun onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

279 uncu maddeyi okutuyorum:

Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi

MADDE 279. - (1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, adlî kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

280 inci maddeyi okutuyorum:

Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi

MADDE 280. - (1) Görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Sağlık mesleği mensubu deyiminden tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişiler anlaşılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

280 inci madde, sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi konusunda getirilen bir müeyyideyle ilgili. Ortada, iki parti arasında bir mutabakat var, bir uyuşma var; ama, bu konuda, ben, içime sinmeyen, bir sağlık personeli olarak görev yaptığım kısmı da anımsayarak, meslektaşlarımın bu görevi yaparken bu şekildeki bir müeyyideyle karşı karşıya kalmalarının yanlış olduğu düşüncesini ifade etmek için huzurlarınızdayım.

Değerli arkadaşlarım, tasarıdaki bu maddenin Türk Ceza Kanunun "Cürmü haber vermekte zühul" başlıklı 530 uncu maddesindeki norma karşılık düzenlendiği anlaşılmakta; ancak, tasarı, yürürlükte olan düzenlemeden oldukça farklı hükümler getirmektedir; yani, mevcut Ceza Yasasından daha geri bir adım olarak görülmektedir; örnekleriyle anlatmaya çalışacağım. Sağlık bilimlerinde çalışanların, yani, hekimlerin, yardımcı sağlık personelinin, diş hekimlerinin, eczacıların bu konuda oldukça sıkıntı yaşayacağını düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, eski kanunun 530 uncu maddesinde, bildirim zorunluluğu olan suçlar şahıslar aleyhinde suçlarla sınırlı tutulmuşken, tasarıda bu sınırlama kaldırılmış, bütün suçlar kapsama alınmıştır. Eski kanunun 530 uncu maddesinde yer alan "bu ihbar kendisine yardım ettikleri kimseyi takibata maruz kılacak ahval müstesna olmak üzere" biçimindeki sınırlayıcı hükme bu tasarıda yer verilmemiş, tedavi edilen kişinin dahi suç işlediği yönünde belirti varsa bildirim zorunluluğu getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, tasarıda yer alan düzenlemenin, öncelikle kişilerin sağlığını koruma hakkını ve kişilik haklarını ihlal edici birtakım sonuçlara yol açabileceğini düşünüyorum ve bunları da, samimî bir şekilde dile getirmek istiyorum. Doktora başvuran kimse, zorunlu olarak, sağlığıyla ilgili tüm bilgileri vermek zorundadır, kendi sağlığı bakımından bu bilgileri vermek zorundadır. Aksi halde, doktor, tanıyı doğru koyamayacak, tedaviyi de doğru yönlendiremeyecektir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, doktora başvuran kişinin kendi tedavisinin sağlanması amacıyla verdiği bilgiler sır kapsamı içinde olup, doğrudan kişinin özgürlüğü ve kişilik haklarıyla ilişkilidir. Bu düşünceye katılmayan arkadaşımın olacağını ben zannetmiyorum; ama, ortada bir mutabakat metni var, sadece bu görüşlerimi tutanağa geçirmek için söz almış bulunuyorum.

Hekimin, sağlık personelinin sır saklama yükümlülüğü, Anayasanın 17 nci, Medenî Kanunun 23 üncü maddelerinde yer alan hastanın kişilik hakkının korunmasına yönelik hükümlerin bir sonucudur. Hastanın da faili olabileceği bir suçun emarelerini gören sağlık personeline, hekime, hastayı bildirme ve tedavi sırasında öğrendiği sırları bildirim yükümlülüğü getirmenin, öncelikle, kişilerin, Anayasada belirtilen maddî ve manevî varlıklarını koruma ve geliştirme haklarının, kişi özgürlüklerinin ortadan kaldırılması sonucunu doğurabileceği endişesini ben içtenlikle taşıyorum.

Değerli arkadaşlarım, herhangi bir biçimde bir suçla ilgisi olan veya ilgisi olduğu düşünülen hastaların ihbar edilecekleri korkusuyla tedavileri için hekime başvurmaları, belki de bu yasa müeyyidesi dolayısıyla engellenmiş olabilecektir; yani, tedavi olma hakkını da bir insanlık hakkı olarak elinden alma durumunda kalıyoruz. Ayrıca, hastanın gizlilik, mahremiyet hakkı dediğimiz, sağlık personelinin sır saklama yükümlülüğü ortadan kaldırıldığı için, sağlık sorunlarıyla ilgili doğru bilgileri verme, doğru tanı ve tedavi uygulaması sürecinde bir aksamaya yol açacağı da çok açıktır.

Değerli arkadaşlarım, hekimlerin öncelikli görevi, tedaviye ihtiyacı olan kişilere gerekli sağlık yardımını yapmaktır. Bu, hiç kuşkusuz. Öte yandan, hekimlik bir güven mesleğidir. Bu, son derece önemlidir; yani, hekimle hastası arasındaki bilgiler belki o hastanın eşiyle arasında olmayan bilgiler de olabilir, iş ortağıyla arasında olmayan bilgiler de olabilir veya herhangi bir noktada o kişinin sağlığı hekim için, taşıdığı suçlu kimliğinden daha önce olabilir. Bu, hekimlik yemininin de en önde gelen kurallarından bir tanesidir. Kişilerin, doğrudan yaşam hakkıyla ilgili olan sağlığının korunması hakkı kapsamında başvuracakları sağlık personeline güvenebilmeleri büyük önem taşımaktadır. Binlerce yıl ötesinden süzülüp gelen bir hekimlik mesleğinin değerlerini konuşuyoruz. Hipokrat Yeminiyle süzülüp gelen bir hekimlik mesleğinin özelliklerinden konuşuyoruz. Şimdi, burada, hekimi ve sağlık personelini olası bir muhbir konumuna düşürecek -demin söylediğim- tanı, tedavi, sağlık personelinin aslî görevlerini yapma noktasında, her aşamada sıkıntı getirebilecek bir müeyyidedir.

Belki daha sonraki uygulamalarda toplumun belli bir yol almasıyla, 280 inci madde de tekrar gözden geçirilmesi gereken maddeler arasında yer almalıdır diye düşünüyorum. Belki izleyemeyen arkadaşlarıma demin söylediklerimin anlamlı olabilmesi bakımından maddeyi -özür dileyerek- yinelemek istiyorum. Bakın, madde şu şekilde: "Görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Sağlık mesleği mensubu deyiminden -sadece hekim değil- tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişiler anlaşılır."

Bir hekim olarak, bu maddeyle ilgili suç müeyyidesinin çok ağır olduğunu -ülkenin koşullarının dikkate alınması gerektiği noktasında uyarılar olabilir, bunları da saygıyla karşılıyorum; mutabakata da bağlılığımı bildiriyorum, ama- bu konudaki çekincelerimi de tutanaklara geçirmek için huzurlarınızda ifade etmeyi görev sayıyorum.

Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygılarımı arz ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

281 inci maddeyi okutuyorum:

Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme

MADDE 281. - (1) Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.

(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) İlişkin olduğu suç nedeniyle hüküm verilmeden önce gizlenen delilleri mahkemeye teslim eden kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle verilecek cezanın beşte dördü indirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

282 nci maddeyi okutuyorum:

Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama

MADDE 282. - (1) Alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek ve meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi hâlinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır.

(3) Bu suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

(4) Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

(5) Bu suç nedeniyle kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle cezaya hükmolunmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

283 üncü maddeyi okutuyorum:

Suçluyu kayırma

MADDE 283. - (1) Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi hâlinde, cezaya hükmolunmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

284 üncü maddeyi okutuyorum:

Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme

MADDE 284. - (1) Hakkında tutuklama kararı verilmiş olan veya hükümlü bir kişinin bulunduğu yeri bildiği hâlde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) İşlenmiş olan bir suça ilişkin delil ve eserlerin başkaları tarafından saklandığı yeri bildiği hâlde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Bu suçların kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Bu suçların üstsoy, altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi hâlinde, cezaya hükmolunmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

285 inci maddeyi okutuyorum:

Gizliliğin ihlâli

MADDE 285. - (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, soruşturma aşamasında alınan ve kanun hükmü gereğince gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğinin ihlâli açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.

(2) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.

(3) Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.

(4) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

286 ncı maddeyi okutuyorum:

Ses veya görüntülerin kayda alınması

MADDE 286. - (1) Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasındaki ses veya görüntüleri yetkisiz olarak kayda alan veya nakleden kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

287 nci maddeyi okutuyorum:

Genital muayene

MADDE 287. - (1) Yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişinin genital muayeneye gönderilmesi hâlinde, fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Bulaşıcı hastalıklar dolayısıyla kamu sağlığını korumak amacıyla kanun ve tüzüklerde öngörülen hükümlere uygun olarak yapılan muayeneler açısından yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Canan Arıtman; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyeti şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 664 sıra sayılı Türk Ceza Yasası Tasarısının 287 nci maddesi "Genital muayene" başlığını taşımaktadır. Yanlış da buradan başlamaktadır; çünkü, tıbbî açıdan anlamı genital sistemin muayenesidir; yani, bir organ değil, birçok organın, hormonun, enzimin oluşturduğu üreme organları sisteminin muayenesidir. Aslında tıpta daha çok üregenital sistem olarak  değerlendirilir; yani, idrar yolları ve üreme organları sistemi. Aynen, kalp-damar sistemi; yani, kardiyo-vasküler sistem veya mide-bağırsak sistemi; yani, gastrointestinal sistem gibi. Mesela, enüresis nokturna dediğimiz gece altını ıslatma hastalığı var. Sistit (idrar yolları iltihabı), adnexitis (yumurtalık iltihabı), salpenjit (çocuk yolu iltihabı) ürogenital sistem hastalıklarıdır. Hekimler, sistem muayenelerini tanı ve tedavi amaçlı yapar.

Şimdi, bu madde düzenlemesinde üreme organları  sisteminin muayenesine yaptırım getiriliyor. Bir kez sormak istiyorum, niçin Türkçe yazmıyoruz da tıbbî terimlerle madde düzenliyoruz? Türk Ceza Yasası  Tasarısının amaçlarından biri de dilini anlaşılabilir kılmak, halkın anlamasını sağlamak değil miydi?!

Gelelim bu muayeneye. Madde, yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın kişinin üreme organları sistemi muayenesine gönderilmesi halinde fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmediyor. Bu madde hangi amaçla düzenlendi; bir cinsel saldırı veya tecavüz vakasında delil toplayabilmek adına. O zaman yeri de Türk Ceza Yasası değil CMUK olmalıdır diye düşünüyorum.

Ayrıca, bu konularda genital sistem muayene istemi yetersizdir. Cinsel saldırı durumunda, örneğin anal muayene de gereklidir; ama, anüs genital sistem dışında kalır, gastrointestinal sisteme ait bir organdır.

Yine, cinsel saldırı, tecavüz durumlarında delil elde etmek için tüm bedenin fizikî muayenesi, kişinin psikolojik muayenesi, giysilerin muayenesi, olayın geçtiği mahallin kontrolü ve buralardan delil toplanması gerekir. Bunlar en basit adlî tıp öğretileridir. Hekimler, bu muayeneye, mağdurun gerçek yaşını tespit etmekle başlar ve cinsel saldırının tek kanıtı genital muayene değildir, bunu genital muayeneyle sınırlamak da bir bilimsel yanlıştır.

Ayrıca, bu madde düzenlemesi, hastalıkların tanısı ve tedavisi için yapılacak genital muayeneleri de engelleyecektir. Örneğin, yatılı okulda 13-15 yaşlarında bir kız çocuğu hayatî tehdit oluşturabilecek, örneğin, bir disfonksiyonel kanama geçirirse, hâkim ve savcı kararı yok diye okul müdürü tarafından doktora yollanamayacak veya doktor onu muayene edemeyecektir.

Aslında, tasarıda yer alan bu "genital muayene" tanımının altında yatan veya üstü örtülen muayene, hymen muayenesidir. Türkçe adıyla kızlık zarı muayenesi veya bekâret kontrolü, bekâret denetimidir. Hymen, dış genital organlardan sadece birisidir ve cinsel saldırının tek kanıtı da bu muayene değildir.

Ülkemizde yıllardır toplumsal bir sorun olarak süregelen ve hâlâ önemini koruyan kızlık zarı muayenesi, bir başka deyişle bekâret denetimi, kadın sağlığını psikososyal boyutuyla önemli ölçüde etkileyen, cinsiyet ayırımcılığına dayalı bir uygulamadır. Aynı zamanda, kadının kendi bedeni üzerinde söz sahibi olma hakkını ortadan kaldıran, fiziksel ve ruhsal sonuçları açısından da kadın bedenine uygulanan bir şiddettir. Kadının insan hakları ihlalidir ve haklı gösterilemez.

Mahkemelerin ya da ailelerin zoruyla yapılan bekâret kontrolleri, kadınların intihar etmelerine ya da namus adına öldürülmelerine neden olabilecek kadar ağır sonuçları olan uygulamalardır. Bu muayeneye maruz kalan kadın, fiziksel ve psikolojik bir travma yaşar. Yapılan bir bilimsel araştırmaya göre, istekleri dışında kızlık zarı muayenesine götürülen genç kızların yüzde 30'u intihara teşebbüs etmiş, bunların beşte 1'i de ölümle neticelenmiştir. Zaten, bekâret kaybı söz konusu olduğunda, pek çoğu da namus temizleme adına öldürülmüştür. Hayatta kalanların yüzde 93'ünde, bireylerin tüm yaşamlarını olumsuz etkileyecek psikolojik bozukluklar tespit edilmiştir; yani, kadının beden ve ruh bütünlüğü bu incelemeyle bozulur. Sağlığın tanımı, basitçe, kişinin bedensel, fiziksel, psikolojik olarak tam bir iyilik halidir. Dolayısıyla, bu muayene, kadın sağlığına yönelik değildir.

Kadına yönelik şiddet, genellikle şöyle tanımlanır: Kadının fiziksel, cinsel ve psikolojik yönden zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması olası eylemler ve kadının maruz kaldığı cinsiyet ayırımına dayalı her türlü şiddeti kapsamaktadır.

Kadının istemi dışında yapılan bu muayene, kadının kendi bedeni üzerindeki söz hakkını ortadan kaldıran, fiziksel, cinsel, sosyal ve ruhsal sonuçları açısından kadına yönelik bir şiddettir. Türk Tabipler Birliği Etik Kurulu raporu ve pek çok uluslararası belge, bu muayeneyi aynen bu cümleyle tanımlar.

Önce insanı ele alan, insan haklarını gözeten, çağdaş bir yasa hazırlanırken, siyasî bir irade ve kararlılıkla ayırımcılığa göz yuman, insan haklarını ihlal eden, kadını ikincilleştiren tüm toplumsal normların değiştirilmesi gerekir. Bu tasarı bir fırsattı; ama, ne yazık ki, bunu, bu fırsatı kullanamıyoruz.

Kızlık zarı muayenesini hukuksal boyutuyla incelersek, Anayasanın 10, 12, 17 ve 20 nci maddelerine aykırılığı tespit edilir. 10 uncu madde eşitlik ilkesi, 12 nci madde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez hak ve hürriyetleri, 17 nci madde tıbbî zorunluluklar dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı, 20 nci madde ise herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu hükümlerini içerdiğini hepimiz biliyoruz.

Muayenenin yapılış amacı ve şekliyle cinsiyet ayırımcılığı yapılmakta, beden bütünlüğüne ve özel hayata müdahale edilmiş olunmaktadır.

Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirgesine göre, kızlık zarı muayenesi, onur kırıcı ve insan haklarını ihlal eden bir uygulama olduğu için, bildirge hükümlerine aykırıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi insanlıkdışı aşağılayıcı muamele yasağını ve özel yaşama saygı gösterilmesini karara bağladığı için, kadının aşağılandığı ve ruhsal olarak örselendiği, özel yaşamının ihlal edildiği bu uygulama da, sözü geçen sözleşmeye aykırıdır. Ayrıca, CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) Pekin Deklarasyonu, Kahire Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı, Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi Bildirisi kararlarına da aykırıdır. Ülkemiz, tüm bu uluslararası belgeleri imzalamış, bunların gereğini yerine getirme sözü vermiştir, bunu da hatırlatırım.

Değerli milletvekilleri, 1999 Dünya Sağlık Asamblesinde, hükümetlerin kadın ve kız çocuklarına karşı cinsiyete bağlı uygulamalardan kaçınmaları ve bu uygulamaları engellemeleri gerektiği vurgulanarak, kızlık zarı muayenesinin kadına yönelik bir şiddet olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başta olmak üzere, hiçbir uluslararası mahkeme bekâret muayenesini geçerli delil olarak kabul etmemektedir. Tecavüze uğramış kadının bakire olup olmaması işlenen suçun niteliğini değiştirmediği için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan davaların hepsi reddedilmiştir.

Yine, Sağlık Bakanlığının 1998'de tüm sağlık kuruluşlarına gönderdiği Hasta Hakları Yönetmeliği ve Genelgesinde, kişinin rızası olmadan beden bütünlüğüne dokunulamayacağı ve bekâret muayenesi yapılmaması belirtilmiştir. Bu yönetmelik ve genelge doğrultusunda davranmayan sağlık personeli hakkında yasal işlem yapılacağı bildirilmiştir.

Türk Tabibler Birliği Etik Kurulunun, yine, 1998 yılındaki raporunda, kadının cinsel kimliğine bir saldırı olarak tanımlanan bu muayenenin hiçbir yasal dayanağının olmadığı ve bu işlem sırasında tıbbî etik ilkelerinin çiğnendiği belirtilerek, hekimlerin etik ve hukuk açısından bu muayeneyi yapmamaları istenmiştir.

Değerli milletvekilleri, gördüğünüz gibi, özellikle biz hekimler açısından bu sorun çok daha karmaşık, çok daha zordur. Çağdaş tıp uygulamalarında dikkate alınması gereken etik ilkeler zarar vermeme, adalet, yararlılık ve özerkliktir. Bu ilkeler doğrultusunda konuya baktığımızda insan hakları, gizlilik, özel yaşam kavramlarıyla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Arıtman.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Kızlık zarı muayenesi bireyin özgür iradesiyle istemi dışında yapılırsa, insan haklarına ve tıbbî etiğe aykırıdır. Ayrıca, insan haklarına saygı ilkesi ihlal edilirken, diğer önemli bir ilke olan "hasta sırrını bir başkasıyla paylaşmama" ilkesi de önümüze çıkmaktadır. Muayene sonrası elde edilen bilgilerin kişi ya da kurumlara sözlü ve yazılı aktarılması istenilmektedir. Bu da tıbbî etiğin sır saklama ilkesinin çiğnenmesi anlamına gelmektedir.

Yine, Evrensel Hasta Hakları Bildirgesi, tıbbî etik kuralları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve uluslararası bağlayıcı sözleşmelerin gereği olarak hekimlerin kişinin rızası olmaksızın hiçbir kimseyi muayene ve tedavi etmesi mümkün değildir.

Hekimlerin tıp uğraşı sırasındaki temel yaklaşımı, insan sağlığını korumak ve düzeltmektir. Kadının beden ve ruh bütünlüğünü, sağlığını bozacak bu muayeneyle, hekimlerin, ettiği yemine, meslekî ahlak kurallarına, Anayasaya, uluslararası bağlayıcı sözleşmelere aykırı hareket etmesini kimse isteyemez; biz hekimlerden, lütfen, bunu istemeyiniz.

Değerli milletvekilleri, hukuk ile tıp örtüşmek zorundadır. Cinsel saldırı muayenesi bir tıbbî müdahaledir. Hastayı, rızası dışında muayene etmek, fiziksel ve ruhsal bir müessir fiildir, kişinin vücut bütünlüğünü bozmaktır, bir yaralama suçudur, şu anda yürürlükte olan Türk Ceza Kanununun 456/1 inci maddesine göre kasıtlı yaralama suçudur; hekimler hüküm giyebilir bu suçtan. Aynı zamanda, bu muayene esnasında hasta psişik inhibisyondan ölürse, yine, yürürlükteki Ceza Yasanının 452/2 nci maddesine göre hekim, kastı aşan adam öldürmekten yargılanır. Bu arada, hatırlatmak isterim ki, vajen, rahim, anüs gibi organlar insan vücudundaki inhibisyon merkezleridir.

Tıbbî girişimin hukuka uygunluğunun...

BAŞKAN - Sayın Arıtman, toparlar mısınız lütfen.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Sayın Başkanım, şahsım adına da olsun...

BAŞKAN- Kaç sayfa daha var önünüzde efendim?

CANAN ARITMAN (Devamla) - Birbuçuk sayfa...

BAŞKAN - Şu anda 13 dakikaya yaklaştınız...

Buyurun efendim; lütfen, toparlayın.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Teşekkür ederim; toparlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatları Tarzı İcrasına Dair Kanunun 70 inci maddesi de şöyle diyor: "Tıbbî girişimin hukuka uygunluğunun önkoşulu hastanın ya da velisinin veya vasisisin rızasıdır." Yine, Türk Tabipler Birliği Meslek Etiği Kuralları, cinsel ilişki muayeneleri hakkında, madde 39'da şöyle der: "Hekim, mahkemeler dışında kalan kişi ve kurumlardan gelen cinsel muayene istemlerini dikkate alamaz. Hekim, ilgilinin veya ilgili reşit değilse veli veya vasisinin aydınlatılmış onamı olmadıkça cinsel ilişki muayenesi yapamaz, cinsel saldırı muayenesi yapamaz. Mağdurun cinsel saldırı muayenesini kabul etmeme hakkı vardır. Mahkemece gönderilmiş olsa dahi, kişinin rızası olmadan kişi muayene edilemez. Ancak, saldırıya uğrayan kişinin muayeneyi kabul etmediği durumda, iddialarının ve şikâyetinin delil yetersizliğiyle ispat edilemeyeceği olasılığı anlatılmalıdır."

Hiç kimse, hekimlerden suç işlemesini istememelidir. Zaten, uygulamada, biz hekimler, şahsın rızası olmadan bu muayeneyi yapmıyoruz, yapamıyoruz. Uygulamada yaşananın yeni Türk Ceza Yasası Tasarısına geçirilmesini talep etmiştik; yani, kişinin rızası olmaksızın yapılacak kızlık zarı muayenesinin yapılmasının kanunda suç kabul edilmesi ve cezaî hükmünün olmasını istemiştik; ama, ne yazık ki, bu konuda olumlu bir yaklaşımla karşılaşamadık.

Cinsel saldırıya uğrayanlar...

BAŞKAN - Sayın Arıtman, istirham edeyim... Lütfen efendim...

CANAN ARITMAN (Devamla) - Tamam, toparlıyorum.

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız... Lütfen...

CANAN ARITMAN (Devamla) - Yani, hem Grubum ve hem de şahsım adına; sürem 15 dakika...

BAŞKAN - Son 1 dakika! 1 dakika sonra sözünüzü kesmek zorunda kalacağım.

Buyurun.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Peki.

Şimdi, cinsel saldırı suçlarının tek kanıtı bu muayene değildir. Genel fizikî muayene, giysilerin ve vaka mahallinin kontrolünde elde edilecek her türlü vücut sıvısının, kıl, saç, deri parçasının ve tüm bu biyolojik materyallerin laboratuar incelemeleri, kimyasal ve mikroskopik incelemeleri, bazı enzimlerin varlığı, spesifik antijenlerin çalışılması ve DNA tiplendirilmesiyle yapılacak araştırmalarla delil tespit etmek mümkündür.

BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen, son cümlenizi alayım... Lütfen efendim...

CANAN ARITMAN (Devamla) - Sayın Başkanım, çok önemli hususlar...

BAŞKAN- Efendim, metinler bitmez. Şu anda Genel Kurul da sabrının son noktasına geldi. Lütfen, istirham edeyim; bağlarsanız sevinirim.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Bağlıyorum efendim.

BAŞKAN - Lütfen bağlayın, sözünüzü kesmek zorunda kalmayayım.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Bu araştırmalar, üstelik, saldırıyı yapanın kimliğinin de belirlenmesini sağlayacaktır. Onun için, çok daha ilerlemiş bir uygulamadır.

Şunu söylemek istiyorum; son söz olsun: Burada öne çıkarılan hukukî değer, bireyin vücut bütünlüğü, insan hakkı ve özgürlükleridir. Bu yeni Türk Ceza Yasası Tasarısı hazırlanırken çok emeği geçen Ceza Hukuku Profesörü Sayın Bahri Öztürk Hocanın bir sözünü burada iletmek istiyorum, sizlerle paylaşmak istiyorum. "İçtihatlara neden olacak yasalar yapmamak lazım, içtihata zorlayacak yasalar iyi yasalar değildir." Bu değerlendirmenin çok önemli bir hukuk öğretisi olduğuna inanıyorum. Bu konuda söylemek istediğim daha çok şey var; ama, cinsel saldırıya uğrayan kadının mağdur olduğunu, yasa ve devletin, onu bir kez daha travmatize etmemesi, mağdur etmemesi gerektiğini, devletin görevinin cinsel saldırıya uğrayan kadınların tedavisini sağlamak...

BAŞKAN - Sayın Arıtman, istirham edeyim efendim...

CANAN ARITMAN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - İstirham edeyim...

CANAN ARITMAN (Devamla) - ...hayatını korumak...

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım... Lütfen efendim...

CANAN ARITMAN (Devamla) - Son cümle Başkanım; sağ olun...

BAŞKAN - Lütfen efendim... Son cümleden bu yana 1,5 dakika geçti efendim.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Sağ olun Başkanım.

BAŞKAN - Lütfen...

CANAN ARITMAN (Devamla) - ...kadının tedavisini sağlamak, hayatını korumak, ekonomik yönden desteklemek ve ayakta kalmasını sağlamaktır. Siz değerli milletvekillerimizin takdirine sunuyorum.

Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkana ve sizlere sabrınız için de teşekkür ediyorum.

Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arıtman.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 287 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 287.- (1) Yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

 

Kemal Anadol

Orhan Eraslan

Ali Topuz

 

İzmir

Niğde

İstanbul

 

Haluk İpek

Taner Yıldız

M. Nuri Akbulut

 

Ankara

Kayseri

Erzurum

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda kişilerin beden bütünlüğü ve bireyin ruhsal sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olan genital muayenenin ancak yetkili hâkim ve savcı kararıyla yapılacağı hükme bağlanmış ve böyle bir karar olmaksızın genital muayeneye gönderme suç olarak düzenlenmiştir. Ancak, madde metninde muayeneyi yapan bakımından bir açıklık olmadığı ve bu husus tereddüt yaratacağından, metne "muayeneyi yapan" sözcükleri eklenmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

288 inci maddeyi okutuyorum:

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs

MADDE 288. - (1) Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

289 uncu maddeyi okutuyorum:

Muhafaza görevini kötüye kullanma

MADDE 289. - (1) Muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Kişinin bu malın sahibi olması hâlinde, verilecek ceza yarı oranında indirilir.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan suçun konusunu oluşturan eşyayı kovuşturma başlamadan önce geri veren veya bunun mümkün olmaması hâlinde bedelini ödeyen kişi hakkında verilecek cezaların beşte dördü indirilir.

(3) Muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan malın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle kaybolmasına veya bozulmasına neden olan kişi, adlî para cezası ile cezalandırılır.

(4) Bir suça ilişkin soruşturma veya kovuşturma kapsamında elkonulan eşyayı amacı dışında kullanan kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

290 ıncı maddeyi okutuyorum:

Resmen teslim olunan mala elkonulması ve bozulması

MADDE 290. - (1) Hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkoyan kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Muhafaza edilmek üzere başkasına resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan taşınır malın bu kişinin elinden rızası dışında alınması hâlinde hırsızlık, cebren alınması hâlinde yağma, hileyle alınması hâlinde dolandırıcılık, tahrip edilmesi hâlinde mala zarar verme suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Kişinin bu malın sahibi olması hâlinde, verilecek cezanın yarısından dörtte üçüne kadarı indirilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

291 inci maddeyi okutuyorum:

Başkası yerine ceza infaz kurumuna veya tutukevine girme

MADDE 291. - (1) Kendisini, bir hükümlünün veya tutuklunun yerine koyarak ceza infaz kurumuna veya tutukevine giren kimseye altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

292 nci maddeyi okutuyorum:

Gözaltına alınanın veya tutuklunun kaçması

MADDE 292. - (1) Bir suçtan dolayı gözaltına alındıktan veya tutuklandıktan sonra kaçan kimseye altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Bu suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçun, silâhlı olarak ya da gözaltına alınan veya tutuklu bulunan birden çok kimse tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.

(4) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 292 ve 293 üncü maddelerinin aşağıdaki şekilde birleştirilerek değiştirilmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

K. Kemal Anadol

Orhan Eraslan

Ali Topuz

 

İzmir

Niğde

İstanbul

 

Haluk İpek

 

Ali Aydın Dumanoğlu

 

Ankara

 

Trabzon

 

Hükümlü veya tutuklunun kaçması

Madde 292- (1) Tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Bu suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçun, silâhlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir katına kadar artırılır.

(4) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(5) Bu maddede yazılı hükümler, ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanır.

(6) Kısa süreli hapis cezasının özel infaz şekillerinin gereklerine uymayan hükümlü hakkında bir aydan iki aya kadar hapis cezasına hükmolunur; geriye kalan ceza da ayrıca çektirilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının Adalet Komisyonunda kabul edilen metninin "Hükümlünün kaçması" başlıklı 293 üncü maddesine göre, hükümlünün mahkûm olduğu hapis cezasının bir kısmını hücrede çekmesi gerekmektedir. Bu hücre süresi, hükümlünün bir yıl altı aya kadar yalnız başına bırakılmasını gerektirmektedir. Hatta, bu süre, söz konusu suçun nitelikli hallerinde, maddenin üçüncü fıkrasına göre bir kat artırılacaktır. Böylece kişi, üç yıl süreyle yalnız başına bir hücrede bırakılabilecektir.

Bu şekildeki bir düzenleme, insan onuruyla ve cezalandırmakla güdülen amaçla bağdaşmamaktadır. Üç yıl süreyle yalnız başına bırakılan bir kişinin yeniden topluma kazandırılması imkânından söz etmek, hayalden başka bir şey değildir.

Aslında bu düzenlemeyle, kişinin belli bir süre yalnız başına hücrede kalmaya mahkûm edilmesi şeklinde ayrı bir hürriyeti bağlayıcı ceza türü ihdas edilmiş olmaktadır. Bu bakımdan, söz konusu düzenleme biçimi, tasarının "Genel Hükümler Kitabında" kabul edilmiş olan yaptırım türleriyle de bağdaşmamaktadır.

Ayrıca, tasarının "Gözaltına alınanın veya tutuklunun kaçması" başlıklı 292 nci maddesine göre, hakkında verilmiş bir tutuklama veya mahkûmiyet kararı olmamasına rağmen, güvenlik görevlileri tarafından yakalanarak gözaltına alınan bir kişinin kaçması halinde, bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilecektir. Hatta, kaçma olgusunun, güvenlik görevlilerine karşı herhangi bir şekilde şiddet kullanmamalarına rağmen, örneğin iki kişi tarafından gerçekleşmesi halinde, ceza bir kat artırılacaktır. Yani, bu kişiler, sadece güvenlik görevlilerinin elinden kaçtığı için iki yıl hapis cezasıyla cezalandırılabileceklerdir. Böylece örneğin, izinsiz yapılan gösteri yürüyüşüne katıldığı için güvenlik görevlileri tarafından yakalanarak gözaltına alınan birden fazla kişi, güvenlik görevlilerinin dalgınlığından yararlanarak kaçmaları halinde, iki yıl süreyle hapis cezasıyla cezalandırılabilecektir. Bu bakımdan, söz konusu madde, ölçüsüz bir cezalandırmaya imkân sağlayan bir hüküm niteliği taşımaktadır.

Belirtilen nedenlerle, söz konusu iki madde hükmünün birleştirilerek önerimiz doğrultusunda tek madde olarak düzenlenmesi gerekir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 292 ve 293 üncü maddeler tek madde halinde, yani, 292 nci madde içerisinde mündemiç olduğundan, 292 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

294 üncü maddeyi 293 üncü madde olarak okutuyorum:

Etkin pişmanlık

MADDE 293. - (1) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün, kaçtıktan sonra etkin pişmanlık göstererek kendiliğinden teslim olması hâlinde, kaçtığı günden itibaren teslimin gerçekleştiği güne kadar geçen süre dikkate alınarak, verilecek cezanın altıda beşinden altıda birine kadarı indirilir. Ancak, kaçma süresinin altı ayı geçmesi hâlinde cezada indirim yapılmaz.

BAŞKAN - 293 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

295 inci maddeyi 294 üncü madde olarak okutuyorum:

Kaçmaya imkân sağlama

MADDE 294. - (1) Gözaltına alınanın veya tutuklunun kaçmasını sağlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Hükümlünün kaçmasını sağlayan kişi, çekilecek olan hapis cezasının süresine göre iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, hükümlünün cezası;

a) Müebbet hapis cezası ise, beş yıldan sekiz yıla,

b) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ise, sekiz yıldan oniki yıla,

Kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçların, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

(4) Kaçması sağlanan kişi sayısının birden fazla olması hâlinde, bu sayı göz önünde bulundurularak, verilecek ceza üçte birden bir katına kadar artırılır.

(5) Bu suçların gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün muhafaza veya naklî ile görevli kişiler tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza, üçte biri oranında artırılır.

(6) Bu suçların üstsoy, altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında indirilir.

(7) Bu suçların işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(8) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün, muhafaza veya naklî ile görevli kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmasından yararlanarak kaçması hâlinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

296 ncı maddeyi 295 inci madde olarak okutuyorum:

Muhafızın görevini kötüye kullanması

MADDE 295. - (1) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün muhafaza veya nakli ile görevli kişilerin, görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmeleri hâlinde, görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(2) Muhafaza veya nakli ile görevli olan kimse, görevinin gereklerine aykırı olarak gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün bulunduğu yerden geçici bir süreyle uzaklaşmasına izin verirse; altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün bu fırsattan yararlanarak kaçması hâlinde, kaçmaya kasten imkân sağlama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

297 nci maddeyi 296 ncı madde olarak okutuyorum:

Hükümlü veya tutukluların ayaklanması

MADDE 296. - (1) Hükümlü veya tutukluların toplu olarak ayaklanması hâlinde, her biri hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Hükümlü veya tutuklu sayısının üçten fazla olmaması hâlinde, bu suçtan dolayı cezaya hükmedilmez.

(2) Ayaklanma sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

298 inci maddeyi 297 nci madde olarak okutuyorum:

İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak

MADDE 297. - (1) İnfaz kurumuna veya tutukevine silâh, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokan veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikrî içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır.

(2) Birinci fıkrada sayılanların dışında kalıp da yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyayı, bu yasağı bilerek, infaz kurumuna veya tutukevine sokan veya bulunduran ya da kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların hükümlü veya tutukluların muhafazasıyla görevli kişiler tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

(4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyayı yanında bulunduran veya kullanan hükümlü veya tutuklu, bunu kimden ve ne suretle elde ettiği hususunda bilgi verirse, verilecek ceza yarı oranında indirilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.

Sayın Öğüt, buyurun.

CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan Türk Ceza Kanununun 298 inci maddesindeki infaz koruma memurlarının sorunları hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, infaz koruma memurları, en ağır işçi, cezaevindeki isyanlara karşı çıkıp, bastıran, onların sorunlarını dinleyen, âdeta bir psikolog görevini yapan insanlar; ne yazık ki, sosyal haklardan diğer meslektaşları gibi faydalanamıyorlar. İnfaz koruma memurlarının cezaevine herhangi bir şey sokmalarından ötürü, altı aydan iki yıla kadar,   eğer, görevli ise, görevli olarak sokmuşsa, iki katı, yani, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası alıyor.

Bunlar doğru, ceza alsınlar, kim suç işlemişse cezasız kalmasın; ancak, infaz koruma memurlarının cezaevindeki görevleri ve yaşadıkları şartları gözönünde tutularak, sosyal hakları ve ücretleri onların insan gibi yaşayabilecekleri bir düzeye getirilmezse, rüşveti de önlemek zordur, cezaevine esrarı, eroini, silahı sokmayı önlemek de zordur.

Bu nedenle, Sayın Bakanım buradayken, Ardahan'daki cezaevi görevlilerinden bana bir faks geldi, mektupta bazı şeyler belirtmişler, ben bu mektubu aynen okuyacağım; Sayın Bakanım da, inşallah, not alarak, Ardahan Tutukevinin ve Türkiye'deki infaz koruma memurlarının sorunlarını ele almış olur.

Mektupta şöyle deniliyor: "İnfaz koruma memurları olarak, bugünkü yaşam şartlarına göre maaşlarımız 690 000 000 lira. Maaşlarımız çok düşük; 250 000 000-300 000 000 lira kira veriyoruz, yarısıyla da geçinemiyoruz. Maaşlarımızın 1 milyar lira olmasını talep ediyoruz."

Arkadaşlar ayrıca şunu diyorlar: "Diğer memurlara, yani, polis ve askere tanınan beş yıllık yıpranma hakkından faydalanmak istiyoruz. Millî ve dinî bayramlarda tatil yapmadan mesai yapıyoruz ve mesai ücreti alamıyoruz.

Ardahan'ın bir kış memleketi olması ve kışın uzun sürmesi nedeniyle, hava sıcaklığının eksi 40'lara kadar indiği zamanlarda dahi, servisimiz olmadığından görevimize gelirken zorluklar çekiyoruz, yürümek mecburiyetinde kalıyoruz; zor şartlar altında görev yapıyoruz.

Ardahan B Tipi Kapalı Cezaevi, kırkaltı yıllık bir binadır, fizikî şartları son derece yetersizdir. Kışın uzun ve soğuk geçmesi nedeniyle, asgarî çalışma şartlarımız uygun değildir.

Ceza infaz koruma memurları teşkilat yasası hâlâ çıkarılmamıştır. Çalışma koşullarımız düzeltilmemiştir. Bu yasanın bir an önce çıkarılmasını talep ediyoruz.

İnfaz koruma memurlarına emekli olduktan sonra da silah taşıma haklarının verilmesini; ayrıca polis ve askerlere verilen şartlarda, zimmetlenerek verilmesi için gerekenin yapılmasını; cezaevinde çalışan sivil personelin de aynı haklardan yararlanması için çalışmalar yapılmasını bekliyoruz. Bütün milletvekillerimize de selam, saygılarımızı iletiyoruz."

Değerli arkadaşlar, Sayın Adalet Bakanımız burada. Kendisinden, infaz koruma memurlarının sorunlarını dikkate almasını ve en kısa zamanda, bu sorunlarla ilgili yasa değişikliği yaparak, infaz koruma memurlarımızın ve sivil çalışanların geçinebilecekleri, çocuklarını geçindirebilecekleri bir maaş almalarını sağlamasını talep ediyorum. Millî ve dinî bayramlarda çalıştıkları takdirde, çalışanlara mesai verilmesini istirham ediyorum; çünkü, herkes tatil yaparken, bayram yaparken, onlar çalışıyorlar. Polis ve askere verilen beş yıllık yıpranma haklarından, aynı derecede, infaz koruma memurlarının da yararlanmasını talep ediyorum. Kırkaltı yıllık Ardahan B Tipi Kapalı Cezaevinin bir an evvel onarımdan geçirilerek, kış şartlarına uygun ve orada insanların insan gibi görev yapabileceği bir ortamı sağlamasını da rica ediyorum. En önemlisi, ceza infaz koruma memurları teşkilatı yasasının bir an evvel çıkarılmasını istiyorum. Polis ve askerlere verilen şartlarda, emekli olduktan sonra, infaz koruma memurlarına da silah taşıma ruhsatı verilmesi lazım. Cezaevinde çalışan sivil personelin de aynı haklardan yararlanması gerektiğine inanıyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım -hükümeti temsilen burada bulunuyorsunuz- geçtiğimiz ay, Ardahan'a ceviz büyüklüğünde dolu yağdı, tarla ve çayırlarımız son derece hasar gördü. Bu nedenle, sizden istirham ediyorum, not alın; Ardahan'da zarar gören köylümüzün ve çiftçimizin sorunlarını ve onların zararlarını karşılayacak şekilde hükümetin yardım etmesini talep ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

299 uncu maddeyi 298 inci madde olarak okutuyorum:

Hak kullanımını ve beslenmeyi engelleme

MADDE 298. - (1) Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutukluların haberleşmelerini, ziyaretçileriyle görüşmelerini, iyileştirme ve eğitim programları çerçevesinde eğitim ve spor, meslek kazandırma ve işyurdu çalışmaları ile diğer sosyal ve kültürel faaliyetlere katılmalarını, kurum tabibince muayene ve tedavi edilmelerini, müdafi veya avukat tayin etmelerini, bunlarla görüşmelerini, mahkemelere veya Cumhuriyet başsavcılıklarına gitmelerini, kurum görevlileri ile görüşmelerini, salıverilenlerin kurum dışına çıkmalarını her ne suretle olursa olsun engelleyenler, hükümlü ve tutukluları bu fiillere teşvik edenler, bu yolda talimat verenler, mevzuatın hükümlü ve tutuklulara tanıdığı sair her türlü görüşme ve temas olanağını engelleyenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar.

(2) Hükümlü ve tutukluların beslenmesini engelleyenler hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir. Hükümlü ve tutukluların açlık grevine veya ölüm orucuna teşvik veya ikna edilmeleri ya da bu yolda kendilerine talimat verilmesi de beslenmenin engellenmesi sayılır.

(3) Beslenmenin engellenmesi nedeniyle kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinden biri veya ölüm meydana gelmiş ise, ayrıca kasten yaralama veya kasten öldürme suçlarına ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

300 üncü maddeyi 299 uncu madde olarak okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Devletin Egemenlik Alâmetlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar

Cumhurbaşkanına hakaret

MADDE  299. - (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Verilecek ceza, suçun alenen işlenmesi hâlinde, altıda biri; basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, üçte biri oranında artırılır.

(3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

301 inci maddeyi 300 üncü madde olarak okutuyorum:

Devletin egemenlik alâmetlerini aşağılama

MADDE 300. - (1) Türk Bayrağını yırtarak, yakarak veya sair surette ve alenen aşağılayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu hüküm, Anayasada belirlenen beyaz ay yıldızlı al bayrak özelliklerini taşıyan ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik alâmeti olarak kullanılan her türlü işaret hakkında uygulanır.

(2) İstiklal Marşını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Bu maddede tanımlanan suçların yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

302 nci maddeyi 301 inci madde olarak okutuyorum:

Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama

MADDE 301. - (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır. Önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 301 inci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan ve alt sınırı "bir yıl" olan hapis cezasının alt sınırının "altı aya" indirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın 4 üncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."

 

K. Kemal Anadol

Orhan Eraslan

Ali Topuz

 

İzmir

Niğde

İstanbul

 

Haluk İpek

Aydın Dumanoğlu

Mustafa Nuri Akbulut

 

Ankara

Trabzon

Erzurum

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Eleştiri hakkı Anayasamızda güvence altına alınan ifade özgürlüğünün doğal bir parçası olup, kişilerin bu hakkı kullanmaları sonucu ortaya koydukları düşüncelerin suç oluşturmayacağı açıktır. Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında da belirtildiği üzere, ağır, sert veya incitici nitelikte de olsa, eleştiri hakkı kullanıldığında kişiye yaptırım uygulanamayacağı, çoğulcu demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir. Kuşkusuz ki, eleştiri hakkının kullanıldığı bütün hallerde suç oluşmayacağı; diğer bir deyişle, söz konusu hakkın sadece bu maddedeki suçlar yönünden değil, tüm suçlar için geçerli olduğu açıktır. Nitekim, tasarının 26 ncı maddesinde de "hakkını kullanan kimseye ceza verilemeyeceği" öngörülerek, eleştiri hakkı da dahil olmak üzere bu konuda genel bir hüküm bulunmaktadır. Ancak, 30.07.2003 tarihli ve 4963 sayılı Kanunla, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 159 uncu maddesine eklenen son fıkrasına, tasarıda yer verilmemesinin yanlış anlamalara ve uygulamalara neden olabileceği düşünülerek, maddeye bu hususun dördüncü fıkra olarak açıkça yazılması gerekmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 301 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

303 üncü maddeyi 302 nci madde olarak okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar

Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak

MADDE 302. - (1) Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

304 üncü maddeyi 303 üncü madde olarak okutuyorum:

Düşmanla işbirliği yapmak

MADDE 303. - (1) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile savaş hâlinde olan devletin ordusunda hizmet kabul eden, düşman devletin yanında Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı silâhlı mücadeleye giren vatandaş, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Düşman devlet ordusunda herhangi bir komuta görevi üstlenen vatandaş, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(4) Savaş zamanında düşman devlet toprağında bulunup da bu devlet ordusunda hizmete alınmak mecburiyetinde kalan vatandaş hakkında, bu nedenle cezaya hükmolunmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

305 inci maddeyi 304 üncü madde olarak okutuyorum:

Devlete karşı savaşa tahrik

MADDE 304. - (1) Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması için yabancı devlet yetkililerini tahrik eden veya bu amaca yönelik olarak yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği yapan kişi, on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Tahrik fiilinin basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

(2) Bu madde uygulamasında, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güvenliğine karşı suç işlemek üzere oluşturulmuş örgütlerin doğrudan veya dolaylı olarak desteklenmesi, hasmane hareket olarak kabul edilir.

(3) Bu maddede tanımlanan suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

306 ncı maddeyi 305 inci madde olarak okutuyorum:

Temel millî yararlara karşı hareket

MADDE 305. - (1) Temel millî yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası için yarar sağlayan vatandaşa, üç yıldan on yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası verilir. Yarar sağlayan veya vaat eden kişi hakkında da aynı cezaya hükmolunur.

(2) Fiilin savaş sırasında işlenmiş ya da yararın basın ve yayın yoluyla propaganda yapmak için verilmiş veya vaat edilmiş olması hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Suç savaş hâli dışında işlendiği takdirde, bu nedenle kovuşturma yapılması Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

(4) Temel millî yararlar deyiminden; bağımsızlık, toprak bütünlüğü, millî güvenlik ve Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel nitelikleri anlaşılır.

BAŞKAN- Madde üzerinde verilmiş 1 adet önerge vardır. Önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 305 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Ali Topuz

Orhan Eraslan

 

Ankara

İstanbul

Niğde

 

Mehmet Soydan

 

Sabri Varan

 

Hatay

 

Gümüşhane

Temel millî yararlara karşı hareket

Madde 305- (1) Temel millî yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası için maddî yarar sağlayan vatandaşa, üç yıldan on yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası verilir. Yarar sağlayan veya vaat eden kişi hakkında da aynı cezaya hükmolunur.

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklikle, temel millî yararlara aykırı davranmak amacıyla sağlanacak yararın maddî nitelikte olması gerektiği vurgulanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 305 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

307 nci maddeyi 306 ncı madde olarak okutuyorum:

Yabancı devlet aleyhine asker toplama

MADDE 306. - (1) Türkiye Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.

(3) Fiil, sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak veya Türkiye Devleti veya Türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

(4) Siyasal ilişki kesilir veya misilleme meydana gelirse üç yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(5) Bu maddede yer alan suçun kovuşturulması Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

(6) Bu madde hükümleri, fiili savaş hâlinde ülke topraklarının tamamını veya bir kısmını işgal eden yabancı devlet kuvvetlerine karşı meşru müdafaa amaçlı direniş hareketleri hakkında uygulanmaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

308 inci maddeyi 307 nci madde olarak okutuyorum:

Askerî tesisleri tahrip ve düşman askerî hareketleri yararına anlaşma

MADDE 307. - (1) Devletin silâhlı kuvvetlerine ait olan veya hizmetine verilmiş bulunan kara, deniz ve hava ulaşım araçlarını, yolları, müesseseleri, depoları ve diğer askerî tesisleri, bunlar henüz tamamlanmamış bulunsalar bile, kısmen veya tamamen tahrip eden veya geçici bir süre için olsa bile kullanılmayacak hâle getiren kişiye, altı yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Suçun;

a) Türkiye ile savaş hâlinde bulunan bir devletin çıkarı için işlenmiş olması,

b) Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş kudret ve yeteneğini veya askerî hareketlerini tehlikeye koymuş olması,

Hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tahrip veya kullanılamaz hâle gelme, birinci fıkrada belirtilen bina, tesis veya eşyayı elinde bulunduran veya korumak ve gözetlemekle yükümlü olan kimsenin taksiri sonucunda meydana gelmiş veya bu nedenle suçun işlenmesi kolaylaşmış ise, bu kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Savaş zamanında Türkiye Devleti zararına olmak üzere, düşman askerî hareketlerini kolaylaştırmak veya Türkiye Devletinin askerî hareketlerine zarar vermek maksadıyla yabancıyla anlaşan veya anlaşma olmasa da aynı sonuçları meydana getirmeye yönelik fiilleri işleyen kişiye on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir.

(5) Dördüncü fıkrada tanımlanan fiil sonucunda, düşman askerî hareketleri fiilen kolaylaşmış veya Türk Devletinin askerî hareketleri zarar görmüş ise faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

(6) Dört ve beşinci fıkralarda yazılı suçları işleyen kimse ile anlaşan yabancıya da aynı ceza verilir.

(7) Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiillerin Türkiye Devleti ile aralarında savaş için ittifak veya iştirak olan devlet zararına olarak Türkiye'de işlenmesi hâlinde de bu madde hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

309 uncu maddeyi, 308 inci madde olarak okutuyorum:

Düşman devlete maddî ve malî yardım

MADDE 308. - (1) Türkiye Cumhuriyeti Devletinin savaş hâlinde olduğu devlete, savaşta Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aleyhine kullanılabilecek her türlü eşyayı karşılıklı veya karşılıksız, doğrudan veya dolaylı olarak veren vatandaş, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu hüküm, Türkiye'de oturan yabancı hakkında da uygulanır.

(2) Savaş zamanında, düşman devlet yararına yapılan borçlanmalara veya her ne nedenle olursa olsun ödemelere katılan veya bunlara ilişkin işlemleri kolaylaştıran vatandaşa veya Türkiye'de oturan yabancıya aynı ceza verilir.

(3) Savaştan evvel başlamış olsa bile, birinci fıkrada yazılı hâller dışında, nerede bulunursa bulunsun düşman devlet vatandaşıyla veya düşman devlet topraklarında oturan diğer kimselerle Türkiye Devleti zararına veya düşman devletin savaş gücüne olumlu etki yapacak nitelikte doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ticaret yapan vatandaşa veya Türkiye'de oturan yabancıya iki yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.

(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiillerin düşman devletle aralarında savaş için ittifak veya iştirak olan devlet yararına işlenmesi hâlinde de bu madde hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

310 uncu maddeyi, 309 uncu madde olarak okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar

Anayasayı ihlâl

MADDE 309. - (1) Cebir veya tehdit kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır... Önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 309 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki "cebir veya tehdit" ifadesinin "cebir ve şiddet" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Topuz

Faruk Çelik

Orhan Eraslan

 

İstanbul

Bursa

Niğde

 

Haluk Koç

Haluk İpek

Bekir Bozdağ

 

Samsun

Ankara

Yozgat

 

İlhan Albayrak

Ali Yüksel Kavuştu

Ünal Kacır

 

İstanbul

Çorum

İstanbul

 

Alim Tunç

Mustafa Nuri Akbulut

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

 

Uşak

Erzurum

Bursa

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, bu madde vesilesiyle bir iki hususu belirtmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk Ceza Kanunu Tasarısını Mecliste görüşmeye başladığımız günden bu yana birkısım vatandaşlarımız, olağanüstü dönemlerde yaşanan gayri hukukî uygulamalar sebebiyle ileride de benzer uygulamalar olabileceği endişesini de taşıyarak, bu ve devam eden bazı maddelerde bir değişiklik ihtiyacını gündeme getirmişlerdir. Şüphesiz gayri hukukî uygulamalar, Türkiye'nin, genellikle, olağanüstü dönemlerinde yaşanmaktadır. Arzu edilen husus, Türkiye'nin o neviden uygulamalara meydan verecek şartları hazırlamaması. Böyle bir dönemin artık sonuna gelinmiş olması gerekir.

Bu yasayı getiren bizler kaç günden beri çok yoğun bir çalışma yapıyoruz. Bu yasayla ilgili yaptığımız konuşmalarda, her defasında şunu söylemeye çalıştık ki, ceza kanununu biz Türkiye'de özgürlükleri kısıtlamak için değil, tam tersine, özgürlüklerin teminat altına alınması ve daha iyi kullanılabilmesini temin etmek için getirdik. Şüphesiz, karşılaştığımız her somut olayda bu kanun maddeleri uygulanırken, uygulayıcıların şunu hiçbir zaman gözardı etmemeleri lazım: Kanun koyucunun bu maddeleri düzenlerken muradı nedir denilir ise, muradı özgürlüklerdir, özgür bir Türkiye meydana getirmektir; hukukun egemen olduğu bir Türkiye'nin meydana gelmesidir. O sebeple, bu değişikliği, bu tereddütler meydana gelmesin diye, bu müesseseye güven olsun diye, kanun tasarısının bu maksatla getirildiğini vurgulamak adına biz de, Hükümet olarak uygun buluyoruz; ama, bir şeyi daha ifade etmek istiyorum. Demokrasiler, sadece kanunlarla kurulmuyor; olağanüstü dönemler, kanunlara rağmen, anayasalara rağmen o ülkeye geliyor zaman zaman. O sebeple, eğer, biz bu kanunda neyi yazarsak yazalım, tek başına kanunlarla demokrasiyi, hukuk devletini tesis etmek mümkün olsaydı, birçok ülkenin hukuk devleti olması çok kolay olurdu. Onun için, esas mesele şudur: Belki, olağanüstü dönemlerde karşılaştığımız bu hukuka uygun olmayan davranışların bir daha meydana gelmemesi, keyfî uygulamaların söz konusu olmaması için, herkesin bu Parlamentoya güvenmesi lazım; Türkiye'nin en itibarlı kurumunun burası olması lazım; herkesin, ülkenin sorunlarının çözümünü bu müessesede araması lazım. Bu müessesenin dışındaki sorun çözme anlayışları ve beklentileridir ki, keyfî uygulamalara kapı aralıyor demektir.

Bunu, bu vesileyle ifade etmek istiyorum ve temenni ediyorum ki, bundan sonra, hiçbir zaman, bu yasa tasarısının 309 uncu maddesi -arzumuz hiçbir maddesinin uygulanmamasıdır- Türkiye'de hiç uygulanmasın. Bu temenniyle, biz de bu önergeye, evet, uygundur diyoruz. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasamızda güvence altına alınmış olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında kullanılan hakların, Anayasayı ihlal suçu kapsamında değerlendirilemeyeceğinin daha açık bir biçimde vurgulanması ve bu bakımdan ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi için böyle bir değişikliğin yapılması gerekli görülmüştür.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Kabul edilen önerge doğrultusunda 309 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

311 inci maddeyi 310 uncu madde olarak okutuyorum:

Cumhurbaşkanına suikast ve fiilî saldırı

MADDE 310. - (1) Cumhurbaşkanına suikastte bulunan kişi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. Bu fiile teşebbüs edilmesi hâlinde de suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.

(2) Cumhurbaşkanına karşı diğer fiili saldırılarda bulunan kimse hakkında, ilgili suça ilişkin ceza yarı oranında artırılarak hükmolunur. Ancak, bu suretle verilecek ceza beş yıldan az olamaz.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

312 nci maddeyi 311 inci madde olarak okutuyorum:

Yasama organına karşı suç

MADDE 311. - (1) Cebir veya tehdit kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılırlar.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır. Önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 311 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "cebir veya tehdit" ifadesinin "cebir ve şiddet" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Haluk Koç

K. Kemal Anadol

 

Yozgat

Samsun

İzmir

 

Orhan Eraslan

Mustafa Nuri Akbulut

Eyüp Fatsa

 

Niğde

Erzurum

Ordu

 

 

Sabri Varan

 

 

 

Gümüşhane

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasamızda güvence altına alınmış olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında kullanılan hakların, bu suç kapsamında değerlendirilemeyeceğinin daha açık biçimde vurgulanması ve bu bakımdan ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi için böyle bir değişikliğin yapılması gerekli görülmüştür.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 311 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

313 üncü maddeyi 312 nci madde olarak okutuyorum:

Hükûmete karşı suç

MADDE 312. - (1) Cebir veya tehdit kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 312 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "cebir veya tehdit" ifadesinin "cebir ve şiddet" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Haluk Koç

Sabri Varan

 

Yozgat

Samsun

Gümüşhane

 

Kemal Anadol

Orhan Eraslan

Mustafa Nuri Akbulut

 

İzmir

Niğde

Erzurum

 

 

Eyüp Fatsa

 

 

 

Ordu

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasamızda güvence altına alınmış olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında kullanılan hakların, bu suç kapsamında değerlendirilemeyeceğinin daha açık biçimde vurgulanması ve bu bakımdan ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi için böyle bir değişikliğin yapılması gerekli görülmüştür.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 312 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

314 üncü maddeyi 313 üncü madde olarak okutuyorum:

Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silâhlı isyan

MADDE 313. - (1) Halkı, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silâhlı bir isyana tahrik eden kimseye onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir. İsyan gerçekleştiğinde, tahrik eden kişi hakkında yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silâhlı isyanı idare eden kişi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. İsyana katılan diğer kişilere altı yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların, Devletin savaş hâlinde olmasının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

315 inci maddeyi 314 üncü madde olarak okutuyorum:

Silâhlı örgüt

MADDE 314. - (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

316 ncı maddeyi 315 inci madde olarak okutuyorum:

Silâh sağlama

MADDE 315. - (1) Yukarıdaki maddede tanımlanan örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayan kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

317 nci maddeyi 316 ncı madde olarak okutuyorum:

Suç için anlaşma

MADDE 316. - (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddî olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Amaçlanan suç işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan çekilenlere ceza verilmez.

BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

318 inci maddeyi 317 nci madde olarak okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Millî Savunmaya Karşı Suçlar

Askerî komutanlıkların gasbı

MADDE 317. - (1) Kanunen yetkili olmadıkları veya Devlet tarafından memur edilmedikleri hâlde, bir asker kıtasının veya donanmasının veya savaş gemisinin veya savaş hava filosunun veya bir kale veya müstahkem mevkiin veya bir askerî üssün veya tesisin, bir liman veya şehrin komutasını alanlara müebbet hapis cezası verilir.

(2) Kanunen yetkili olmaları veya Devlet tarafından görevlendirilmeleri suretiyle yukarıda gösterilen yerlerin komutanı bulunanlardan, yetkili makamlarca komutanlığı terk etmeleri için verilen emirlere uymayanlara da aynı ceza verilir.

BAŞKAN - Sayın Akbulut, 317 nci maddeyle ilgili söz istemişsiniz; fakat, maddelerde bir değişiklik olduğu için, siz bu madde üzerinde mi konuşacaksınız?

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Evet, bu maddede konuşacağım.

BAŞKAN - Peki, buyurun.(AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde sıralamalarında bir değişiklik oldu; ben, suç için anlaşma maddesiyle ilgili olarak konuşmak istiyordum; ama, hazır Değerli Başkan bu fırsatı vermişken, ben, izin verirseniz tamamlayayım.

Değerli milletvekilleri, tasarının “suç için anlaşma” başlığını taşıyan eski 317 nci maddesinde, tasarının dördüncü ve beşinci bölümlerinde yazılı suçları işlemek amacıyla anlaşan failler cezalandırılmaktadır. Oysa, bilindiği üzere, bugün görüştüğümüz tasarının 220 nci maddesi, kanunda yazılı suçları işlemek amacıyla örgüt kuran sanıkları ayrıntılarıyla cezalandırıyordu. Burada bir ayrıntı var; tasarının 4 üncü ve 5 inci maddesinde yazılı suçları işlemek amacıyla anlaşan sanıklardan bahsediliyor. Bildiğiniz gibi, tasarının 4 üncü ve 5 inci maddesindeki suçlar; devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozan, düşmanla işbirliği yapan sanıkların işledikleri suçlar, devlete karşı savaşa tahrik, temel millî yararlar aleyhine işlenen suçlar, yine yabancı devlet aleyhine asker toplama, askerî tesisleri tahrip, düşman devlete maddî ve malî yardım, yine Anayasayı ihlal, Cumhurbaşkanına karşı işlenen suçlar, yasama organına, hükümete karşı işlenen suçlar, silahlı örgüt kurmak ve silah sağlama suçlarıdır.

Şimdi, bir yandan, suç işlemek amacıyla örgüt kuranları cezalandırıyoruz; diğer yandan, yine tasarının bu kısmının dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlarla ilgili olarak, biraz önce kabul edilen 315 inci maddesinde, özel bir silahlı örgüt suçu var. Burada -yine aynen 316 ncı maddede olduğu gibi- bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran sanıklar cezalandırılıyor, cezası da on yıldan onbeş yıla kadar.

Şimdi, bir taraftan, suç işlemek için örgüt kuranlar cezalandırılıyor; diğer taraftan, devlet aleyhine işlenen suçlarla ilgili olarak örgüt kuran sanıklar cezalandırılıyor; 316 ncı maddede de -çok ilginç, başlığı da "Suç için anlaşma"- bu sefer, örgüt falan kurma olmadan, belirtilen suçlarla ilgili olarak, iki veya daha fazla kişi arasındaki yalnızca fikrî beraberlik cezalandırılıyor.

Oysa, hepinizin bildiği gibi, Anayasanın 25 inci maddesine göre herkesin düşünce hürriyeti var, hiç kimsenin düşüncesinden dolayı suçlanamayacağı, kınanamayacağı hükmü var. Diğer taraftan, görüşülmekte olan tasarının 2 nci maddesinde "Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi" denildikten sonra, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği hüküm altına alınmış. Demek ki, bir şahsa ceza vermek için, kanuna aykırı bir fiil gerekiyor. Gerek evrensel hukuk kuralları gerek Anayasa hükmü gerekse görüşülen tasarının 2 nci maddesi, yalnızca düşünce alanında kalan, açıklanmayan, işlenmesi hususunda herhangi bir hazırlık hareketi yapılmayan suçlar için ceza verilemeyeceğini amir.

Bu nedenle, ben, tasarıdaki 316 ncı maddenin, sadece, işte bir yerlerden ceza verilemezse elde ihtiyaten bu kalsın anlamında bir düzenleme olduğu kanaatindeyim ve bu tasarıda yerinin olmadığını düşünüyorum. Gerçekten, sadece düşünce alanında kalan bu madde, hem evrensel hukuk kurallarına hem Anayasa hükmüne ve hem de tasarının kendi içindeki 2 nci maddesine aykırıdır. Kaldı ki, yine tasarının 35 inci maddesinde, suçla ilgili teşebbüs hükümleri mevcuttur; yani, suç işlemeye karar veren bir sanığın hazırlık hareketleri hangi aşamada ise, ona verilecek cezayı -temel sınırlar arasında- mahkemeler, hâkim takdir edecektir. Bu nedenle, bu düzenlemenin, evrensel hukuk kuralları, kişi özgürlüğü, hak ve hürriyetler açısından yerinde olmadığını düşünüyorum.

Bu kanaatimi sizlerle paylaşmak istedim; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

319 uncu maddeyi 318 inci madde olarak okutuyorum:

Halkı askerlikten soğutma

MADDE 318. - (1) Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

320 nci maddeyi 319 uncu madde olarak okutuyorum:

Askerleri itaatsizliğe teşvik

MADDE 319. - (1) Askerleri veya askerî idareye bağlı olarak görev yapan diğer kişileri kanunlara karşı itaatsizliğe veya yeminlerini bozmaya veya askerî disiplini veya askerlik hizmetine ilişkin görevlerini ihlâle yönelten ve tahrik edenler ile kanunlara, yeminlere veya disiplin veya diğer görevlere aykırı hareketleri askerler önünde öven veya iyi gördüğünü söyleyen kimselere, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, alenî olarak işlenmişse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Fiil, savaş zamanında işlenmiş ise ceza bir katı oranında artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

321 inci maddeyi 320 nci madde olarak okutuyorum:

Yabancı hizmetine asker yazma, yazılma

MADDE 320. - (1) Hükûmetin izni olmaksızın bir yabancı veya yabancı Devlet hizmetinde veya bunların lehinde çalışmak üzere Ülke içinde vatandaşlardan asker yazan veya vatandaşları silâhlandıran kimseye üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Asker yazılanlar veya silâhlandırılanlar arasından asker veya askerlik çağında olanlar varsa ceza üçte biri oranında artırılır.

(3) Birinci fıkradaki hizmeti kabul eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

322 nci maddeyi 321 inci madde olarak okutuyorum:

Savaş zamanında emirlere uymama

MADDE 321. - (1) Savaş zamanında Devletin yetkili makam ve mercilerinin emir veya kararlarına bilerek aykırı harekette bulunan kimseye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

323 üncü maddeyi 322 nci madde olarak okutuyorum:

Savaş zamanında yükümlülükler

MADDE 322. - (1) Savaş zamanında, Devletin silâhlı kuvvetlerinin veya halkın ihtiyaçları için Devlet veya bir kamu kuruluşu veya kamu hizmetleri yapan veya kamu ihtiyaçlarını sağlayan bir kuruluş ile iş yapmak veya eşya vermek üzere yaptıkları sözleşmedeki yükümlülükleri kısmen veya tamamen yerine getirmeyen kimseye üç yıldan on yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.

(2) Yükümlülüklerin kısmen veya tamamen yerine getirilmemesi taksirden ileri gelmişse, cezanın dörtte üçüne kadarı indirilebilir.

(3) Yükümlülüğün kısmen veya tamamen yerine getirilmemesine asıl yükümlüler ile aralarında sözleşme bulunan aracılar veya bunların temsilcileri neden olmuşsa, bunlar hakkında da aynı cezalar uygulanır.

(4) Savaş zamanında yükümlülüklerin yerine getirilmesinde hile yapan yukarıdaki fıkralarda yazılı kişilere on yıldan onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

324 üncü maddeyi 323 üncü madde olarak okutuyorum:

Savaşta yalan haber yayma

MADDE 323. - (1) Savaş sırasında kamunun endişe ve heyecan duymasına neden olacak veya hâlkın maneviyatını sarsacak veya düşman karşısında ülkenin direncini azaltacak şekilde asılsız veya abartılmış veya özel maksada dayalı havadis veya haber yayan veya nakleden veya temel millî yararlara zarar verebilecek herhangi bir faaliyette bulunan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Eğer fiil;

a) Propagandayla,

b) Askerlere yönelik olarak,

c) Bir yabancı ile anlaşma neticesi,

İşlenmişse, verilecek ceza on yıldan yirmi yıla kadar hapistir.

(3) Fiil, düşmanla anlaşma neticesi işlenmişse müebbet hapis cezası verilir.

(4) Savaş zamanında düşman karşısında milletin direncini tehlikeyle karşı karşıya bırakacak şekilde yabancı paraların değerini düşürmeye veya itibarı amme kağıtlarının değeri üzerinde etki yapmaya yönelik hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası verilir.

(5) Dördüncü fıkrada yazılı fiil, bir yabancı ile anlaşma sonucu işlenmişse ceza yarısı; düşmanla anlaşma sonucu işlenmiş ise bir katı oranında artırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

325 inci maddeyi 324 üncü madde olarak okutuyorum:

Seferberlikle ilgili görevin ihmali

MADDE 324. - (1) Sulh zamanında seferberlikle ilgili görevlerini ihmal eden veya geciktiren kamu görevlisine altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

326 ncı maddeyi 325 inci madde olarak okutuyorum:

Düşmandan unvan ve benzeri payeler kabulü

MADDE 325. - (1) Türkiye ile savaş hâlinde bulunan bir devletten akademik derece veya şeref, unvan, nişan ve diğer fahrî rütbe veya bunlara ait maaş veya başka yararlar kabul eden vatandaşa bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

327 nci maddeyi 326 ncı madde olarak okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk

Devletin güvenliğine ilişkin belgeler

MADDE 326. - (1) Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları kısmen veya tamamen yok eden, tahrip eden veya bunlar üzerinde sahtecilik yapan veya geçici de olsa, bunları tahsis olundukları yerden başka bir yerde kullanan, hileyle alan veya çalan kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Yukarıdaki yazılı fiiller, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye koymuş ise müebbet hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

328 inci maddeyi 327 nci madde olarak okutuyorum:

Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme

MADDE 327. - (1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye koymuşsa müebbet hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 664 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu Tasarısının 327 nci maddesinde yer alan "dış siyasal yararlar" ibaresinin "ulusal çıkarlar"; "üç" ibaresinin "iki"; "sekiz" ibaresinin "altı" biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ümmet Kandoğan

Dursun Akdemir

Emin Şirin

 

Denizli

Iğdır

İstanbul

 

E. Safder Gaydalı

 

Mehmet Tatar

 

Bitlis

 

Şırnak

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu hukuku veya siyaset bilimi yönünden benimsenebilecek "siyasal yarar" kavramı, Ceza Hukuku terminolojisine ve yapılanmasına yabancıdır. Maddede yer alması gereken terim, "ulusal yarar" terimidir.

Ayrıca öngörülen ceza çok ağırdır. Teklifimiz bu noksanlıkları gidermeyi amaçlamaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

329 uncu maddeyi 328 inci madde olarak okutuyorum:

Siyasal veya askerî casusluk

MADDE 328. - (1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin eden kimseye onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil;

a) Türkiye ile savaş hâlinde bulunan bir devletin yararına işlenmişse,

b) Savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye sokmuşsa,

Fail, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

330 uncu maddeyi 329 uncu madde olarak okutuyorum:

Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama

MADDE 329. - (1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş zamanında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye koymuşsa, faile on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Fiil, failin taksiri sonucu meydana gelmiş ise birinci fıkrada yazılı olan hâlde, faile altı aydan iki yıla, ikinci fıkrada yazılı hâllerden birinin varlığı hâlinde ise üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

331 inci maddeyi 330 uncu madde olarak okutuyorum:

Gizli kalması gereken bilgileri açıklama

MADDE 330. - (1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklayan kimseye müebbet hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş zamanında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise, faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

332 nci maddeyi 331 inci madde olarak okutuyorum:

Uluslararası casusluk

MADDE 331. - (1) Yabancı bir devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, diğer bir yabancı devlet lehine siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin eden vatandaşa veya bunu Türkiye'de temin etmiş bulunan yabancıya bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

333 üncü maddeyi 332 nci madde olarak okutuyorum:

Askerî yasak bölgelere girme

MADDE 332. - (1) Devletin askerî yararı gereği girilmesi yasaklanmış olan yerlere, gizlice veya hile ile girenlere iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş zamanında işlenirse faile üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

334 üncü maddeyi 333 üncü madde olarak okutuyorum:

Devlet sırlarından yararlanma, Devlet hizmetlerinde sadakatsizlik

MADDE 333. - (1) Görevi dolayısıyla öğrendiği ve Devletin güvenliğinin gizli kalmasını gerektirdiği fenni keşif veya yeni buluşları veya sınaî yenilikleri kendisinin veya başkasının yararına kullanan veya kullanılmasını sağlayan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiil, Türkiye ile savaş hâlinde bulunan bir devletin yararına işlenir veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye sokacak olursa, faile müebbet hapis cezası verilir.

(3) Türkiye Devleti tarafından yabancı bir memlekette Devlete ait belirli bir işi görmek için görevlendirilen kimse, bu görevi sadakatle yerine getirmediği ve bu fiilden dolayı zarar meydana gelebildiği takdirde faile beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(4) Bu maddede tanımlanan suçların işleneceğini haber alıp da bunları zamanında yetkililere ihbar etmeyenlere, suç teşebbüs derecesinde kalmış olsa bile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

335 inci maddeyi 334 üncü madde olarak okutuyorum:

Yasaklanan bilgileri temin

MADDE 334. - (1) Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

336 ncı maddeyi 335 inci madde olarak okutuyorum:

Yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini

MADDE 335. - (1) Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin eden kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, Türkiye ile savaş hâlinde bulunan bir devletin yararına işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

337 nci maddeyi 336 ncı madde olarak okutuyorum:

Yasaklanan bilgileri açıklama

MADDE 336. - (1) Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş zamanında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye sokmuş ise faile on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Fiil, failin taksiri sonucu meydana gelmiş ise, birinci fıkrada yazılı olan hâlde faile altı aydan iki yıla, ikinci fıkrada yazılı hâlde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

338 inci maddeyi 337 nci madde olarak okutuyorum:

Yasaklanan bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklama

MADDE 337. - (1) Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklayan kimseye on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş zamanında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

339 uncu maddeyi 338 inci madde olarak okutuyorum:

Taksir sonucu casusluk fiillerinin işlenmesi

MADDE 338. - (1) Bu bölümde tanımlanan suçların işlenmesi, ilgili kişilerin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmaları sonucu mümkün olmuş veya kolaylaşmış ise, taksirle davranan faile altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise, taksirle davranan faile üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

340 ıncı maddeyi 339 uncu madde olarak okutuyorum:

Devlet güvenliği ile ilgili belgeleri elinde bulundurma

MADDE 339. - (1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri veya yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken hususları elde etmeye yarayan ve elde bulundurulması için kabul edilebilir bir neden gösterilemeyen belgelerle veya bu nitelikteki herhangi bir şeyle yakalanan kimseye bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş zamanında işlenirse faile üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

341 inci maddeyi 340 ıncı madde olarak okutuyorum:

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Yabancı Devletlerle Olan İlişkilere Karşı Suçlar

Yabancı devlet başkanına karşı suç

MADDE 340. - (1) Yabancı devletlerden birinin başkanına karşı bir suç işleyen kişiye verilecek ceza, sekizde biri oranında artırılır. Suçun müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

(2) Fiil, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlardan ise, soruşturma ve kovuşturma yabancı devletin şikâyetine bağlıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

342 nci maddeyi 341 inci madde olarak okutuyorum:

Yabancı devlet bayrağına karşı hakaret

MADDE 341. - (1) Resmen çekilmiş olan yabancı devlet bayrağını veya diğer egemenlik alametlerini alenen tahkir eden kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Bu suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması, ilgili devletin şikâyetine bağlıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

343 üncü maddeyi 342 nci madde olarak okutuyorum:

Yabancı devlet temsilcilerine karşı suç

MADDE 342. - (1) Türkiye Cumhuriyetinde sürekli veya geçici olarak görevlendirilmiş yabancı devlet temsilcileri ile bunların diplomasi memurları veya uluslararası kuruluşların temsilcileri ile bunların diplomatik ayrıcalık ve bağışıklık tanınan memurları, kendilerine karşı görevlerinden dolayı işlenen suçlar bakımından, kamu görevlisi kabul edilerek; suç işleyen kişiler hakkında, bu Kanunun ilgili hükümlerine göre cezaya hükmolunur.

(2) İşlenen suç hakaret ise, soruşturma ve kovuşturma yapılması, mağdurun şikâyetine bağlıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

344 üncü maddeyi 343 üncü madde olarak okutuyorum:

Karşılıklılık koşulu

MADDE 343. - (1) Bu bölümde yazılı hükümlerin uygulanması, karşılıklılık koşuluna bağlıdır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyon Başkanının bir söz talebi var.

Buyurun Sayın Başkanım.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Bakanımızın, milletvekili arkadaşlarımızın sıkça dile getirdiği ve hukukçular arasında, anayasalardan bile daha önemli olduğu değerlendirilen Türk Ceza Yasa Tasarısını bütün milletvekili arkadaşlarımızın, grup yönetimlerimizin hoşgörülü katkılarıyla tamamlamış bulunuyoruz. Komisyonumuz adına, bütün arkadaşlarımıza, bütün milletvekili arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Aslında, milletvekili arkadaşlarımız için belki bir haksızlık da yapıldı; çünkü, değerli arkadaşlarımız, 720 sayfalık bu dokümanı, ancak tatil dönüşü olağanüstü toplantıdan sonra alıp, inceleme imkânı bulabildikleri kadar buldular; ama, bütün bunlara rağmen, grup yöneticisi arkadaşlarımızın, milletvekillerimizin gayretiyle bu sonuca kadar varmış bulunuyoruz.

Bildiğiniz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ceza mevzuatımızla ilgili dörtlü bir paket bulunmaktadır. Bunlardan biri, eski deyimle, istinaf mahkemeleri, yeni adıyla Bölge Adliye Mahkemeleri Yasası Tasarısı; biri, şimdi görüşerek son iki maddesine geldiğimiz Türk Ceza Yasası Tasarısı; bir diğeri, Adalet Komisyonu altkomisyonunda görüşmelerin yaklaşık yarısına kadar gelinen Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası Tasarısı ve bir diğeri de, henüz altkomisyonda çalışmalarına başlayamadığımız Ceza İnfaz Yasası Tasarısı . Bu dört yasayı bir ve beraber düşünmek lazım. Burada yapılan konuşmalardan da görüldü ki, bazı arkadaşlarımızın eleştirileri, aslında, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda; bazı arkadaşlarımızın eleştirileri, aslında, Ceza İnfaz Yasasında düzenlendi yahut düzenlenecek. Burada, hepsini beraber, bir bütün halinde düşündüğümüz ve değerlendirdiğimiz takdirde, kuşku duymuyorum ki, değerli arkadaşlarımızın, milletvekillerimizin kafasında mevcut olabilecek birtakım tereddütler de kendiliğinden giderilecektir.

Değerli arkadaşlarım, Bölge Adliye Mahkemeleri Kanunu Tasarısını görüştüğümüz ve bitirdiğimiz 25.6.2003 tarihli oturumun sonunda, ben, söz almış ve Yüce Kurulunuzda "son maddelerine geldiğimiz tasarıyla ilgili bir hususu Yüksek  Heyetin dikkatine sunmak istiyorum.

Şimdi, istinaf mahkemeleri dediğimiz bu Bölge Adliye Mahkemeleri Kurulması Hakkındaki Kanun ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve Ceza Kanunu çok yakından birbirleriyle bağımlı ve bağlantılıdır. O nedenle, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile Ceza Kanunu henüz Komisyonumuzda bitirilemedi; Ceza Kanununa henüz başlayamadık. İstinaf Mahkemeleri Kanununu çıkarıp Ceza Kanununu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununu çıkarmadığımız takdirde, yani, bunları bir bütünlük içerisinde yürürlüğe koymadığımız takdirde uygulamada çok ciddî sorunlarla karşılaşabiliriz" demiş ve Bölge Adliye Mahkemeleri Kanununun son iki maddesini komisyonumuza geri çekmiştik.

Şimdi, Bölge Adliye Mahkemeleri Kanunu şu anda bizim komisyonumuzda. Neyi bekliyor; bu Ceza Kanununun bitmesini bekliyor; bugün bitirdik. Şimdi, önümüzde, bitirmemiz ve bu iki yasayla birlikte, beraber yürürlüğe koymamız gereken Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası ile Ceza İnfaz Yasası bulunmaktadır.

Bütün bunları bir bütünlük içerisinde Yüce Kurulun önüne getirebilmek amacıyla, yani, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile Ceza İnfaz Kanununu da bitirip dördünü birden Yüksek Heyetinizin önüne getirmek amacıyla son iki maddesine gelmiş olduğumuz Ceza Yasası Tasarısının bu son iki "yürürlük" ve "yürütme" maddelerini İçtüzüğümüzün 88 inci maddesine göre Komisyonumuza geri çekiyoruz

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre son iki maddesini geri çekmesini, İçtüzük gereği yerine getiriyorum ve son iki madde Komisyona geri verilmiştir.

Alınan karar gereğince, çalışmalara devam etmek için, 17 Eylül 2004 Cuma günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 20.07