DÖNEM
: 22 CİLT : 60 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
121 inci Birleşim (Olağanüstü)
16 Eylül 2004 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
ÖNERİLER
A) Danişma Kurulu ÖnerıLERİ
1. - Genel Kurulun çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/593) (S. Sayısı : 664)
V. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazili Sorular ve Cevaplari
1. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Suriye gezisine ve bu geziye bir yargıcın katılıp katılmadığına ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/2932)
2. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in,
bazı ilçelerde adliye teşkilatının kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/3105)
3. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın,
Turizm Teşvik Belgeli tesislerde elektrik tüketiminde indirimli tarife
uygulamasına son verilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3297)
4. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya Dilek Sabancı Spor Salonu inşaatına ödenek tahsisine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3332)
5. - Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
uluslararası taşımacılık yapan Karadeniz yolcu gemisine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3370)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak
yedi oturum yaptı.
5215 sayılı Belediye Kanununun 3, 14 ve
geçici 4 üncü maddelerinin,
5229 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesinin,
Bir kez daha görüşülmek üzere geri
gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in
Norveç'e,
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah Gül'ün Lübnan'a,
Yaptıkları resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.
Genel Kurulu ziyaret eden,
Filistin-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Heyetine,
Slovakya Başbakan Yardımcısı Pal Czsaky ve
beraberindeki heyete,
Başkanlıkça "Hoşgeldiniz"
denildi.
Gündeminin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 inci sırasında
bulunan Türk Ceza Kanunu Tasarısının (1/593) (S.Sayısı: 664) görüşmelerine
devam olunarak 219 uncu maddesine kadar kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 16 Eylül 2004
Perşembe günü saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 19.36'da son verildi.
Nevzat
Pakdil
Başkanvekili
|
Mevlüt
Akgün |
Ahmet
Küçük |
|
Karaman |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Türkân
Miçooğulları |
Yaşar
Tüzün |
|
İzmir |
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No. : 175
II. - GELEN KÂĞITLAR
16 Eylül 2004 Perşembe (Olağanüstü)
Rapor
1. - Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 16.7.2004 Tarihli ve 5229
Sayılı Kanun ile Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/872) (S.Sayısı : 665) (Dağıtma Tarihi : 16.9.2004) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 11.10
16 Eylül 2004 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN
(Karaman)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 121 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
III. -
ÖNERİLER
A) Danişma Kurulu Önerılerı
1. - Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No. : 96 16.9.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16.9.2004 Perşembe günü (bugün) yapacağı toplantısına saat 14.00'e
kadar ara verilmesi ve toplantının saat 14.00'te başlayarak saat 22.00'ye kadar
sürdürülmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Eyüp Fatsa Ali
Topuz
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince,
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.12
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 14.00
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
664 sıra sayılı kanun
tasarısı üzerindeki müzakerelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Türk
Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/593) (S. Sayısı : 664) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
219 uncu maddeyi
okutuyorum:
Görev sırasında din
hizmetlerini kötüye kullanma
MADDE 219. - (1) İmam,
hatip, vaiz, rahip, haham gibi din hizmeti veren kişiler, görevini yerine
getirirken Devlet idaresini ve kanunlarını veya Hükûmet icraatını alenen
kötülerse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu fiillerin, görev
sırasında olmamakla birlikte, sıfattan yararlanı-larak ve alenen işlenmesi hâlinde,
yukarıdaki fıkraya göre cezaya hükmolunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, AK Parti Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ; buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 219 uncu
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
219 uncu maddenin birinci
fıkrası, imam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi din hizmeti veren kişilerin,
görevini yerine getirirken devlet idaresini ve kanunlarını veya hükümet
icraatını alenen kötülemesi halinde altı aydan iki yıla kadar hapis cezası
öngörmektedir.
İkinci fıkrası ise, görev
başında ve görev mahallinde olmamakla beraber, sıfattan istifadeyle, aynı
görevlilerin görev dışındaki yerlerde bu suçu işlemeleri halinde de aynı cezayı
öngörmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu madde konusunda, eski metnin aynen konulması hususunda Cumhuriyet Halk
Partisi ile AK Parti arasında bir mutabakat sağlandı. Ancak, bu konudaki
Anayasaya aykırılıkları Yüce Meclisin huzuruna getirmek ve tutanaklara geçirmek
için şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu madde, mevcut haliyle
de mutabakat şeklinde getirilen haliyle de Anayasamıza aykırıdır. Şöyle ki:
Anayasanın din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 24 üncü maddesine göre, herkes,
vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir; kimse, ibadete, dinî ayin ve
törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, dinî
inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz. Anayasamızın 25 inci maddesinde
"Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
(x) 664 S. Sayılı Basmayazı 14.9.2004 tarihli 119 uncu
Birleşim Tutanağına eklidir.
Her ne sebep ve amaçla
olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri
sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz" denilmektedir. Yine, Anayasamızın 26
ncı maddesinde "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya
başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına
sahiptir" denilmektedir. Anayasamız, kişilere, düşüncelerini açıklama
noktasında bir özgürlük getirmiştir.
Ben, burada bir hususa
dikkatinizi çekmek istiyorum; maddenin içerisinde, alenen kötüleme suç kabul
edilmektedir. Siz de gayet iyi bilirsiniz ki, kötüleme, içerisinde eleştiriyi
barındıran bir kelimedir; eleştirmek de bir kötülemedir. Dolayısıyla, düşünce
açıklaması olan eleştirme, hem Anayasamızın mevcut hükümleri çerçevesinde hem
de Türkiyemizin altında imzası bulunan uluslararası sözleşmeler çerçevesinde
suç değildir; ancak, maalesef, burada, toplumumuzda hizmet gören bir kesim
için, düşünce ve kanaatlerini söylemek suç haline getirilmektedir. Bu,
Anayasaya açık bir aykırılıktır.
Bir diğer husus; burada,
Anayasamızın 10 uncu maddesine de bir aykırılık vardır. Bakın, Anayasamızın 10
uncu maddesi aynen şöyledir: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye,
zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare
makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket
etmek zorundadırlar."
Bu madde, hem Meclisimize
hem de devletin bütün organlarına, vatandaşlara bakış ve muamele ve iş ve idare
konusunda, bütün iş ve işlemlerinde, hiçbir ayırım yapılmaksızın, eşit
davranmayı bir vazife olarak yüklemektedir. Bakın, burada, iki türlü
eşitsizlik, iki türlü ayırımcılık vardır. Birincisi şu: Din hizmeti verenlerin
dışındaki kamu görevlileri için bu suç olmazken, sadece din hizmeti verenler
için suç haline getirilmesi bir ayırımcılıktır, bir eşitsizliktir. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Örneğin, öğretmen konuşacak, suç değil; kamu görevi
başında konuşacak, suç değil; bunları söyleyecek, suç değil; polis konuşacak,
suç değil; kalem memuru konuşacak, suç değil; ama, din hizmeti veren konuşacak,
bu, suç. Bu bir yanlış.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
İkincisi, aynı eğitimi almış, örneğin ilahiyat fakültesini bitirmiş, aynı
fakültede akademisyen olarak görev yapan bir imamdan, hatipten, vaizden daha
çok dinî bilgi ve görgüye sahip, ilmiye sınıfından bir zat konuşacak, suç
değil; öte yandan, aynı fakülteden mezun bir arkadaş, gidecek, din kültürü ve
ahlak bilgisi öğretmenliği yapacak, konuşacak, suç değil; imam hatip lisesi
mezunu birisi gidecek esnaflık yapacak veya sair kamu görevi, başka bir kurumda
kamu görevi ifa ederken konuşacak, suç değil; ama, din görevlisi, din hizmeti
veren birisi konuştuğu zaman suç olacak. Bu bir çelişki değil mi?! Bunun, hukuken,
Anayasamıza göre, altında imzamız bulunan bütün sözleşmelere göre izahını
yapabilmenin imkânı var mı?! Bunun hiçbir izahı yoktur.
Değerli milletvekilleri,
öte yandan, bu görevde bulunan insanların suç işlemeleri halinde, işledikleri
suçların yaptırımsız kalması da söz konusu değildir; zira, bakın, devletin
egemenlik alametleri aleyhine suç işlediği zaman bir maddeye göre
cezalandırılmaktadır; suçu, suçluyu övdüğü zaman bir başka maddeye göre
cezalandırılmaktadır; Türklüğün, cumhuriyetin, devletin kurum ve kuruluşlarının
aleyhine konuştuğu zaman, ona, bir başka maddeye göre ceza öngörülmektedir;
insanları kanunlara aykırı davranmaya davet ettiği zaman bir başka maddeye göre
cezalandırılmaktadır; insanlar arasında din, dil, ırk ve sair konularda ayırımcılık
yaparak birtakım sıkıntılar doğuracak işler yaptığında başka maddeye göre
cezalandırılmaktadır. Yani, suç olan fiilleri işlediği zaman, işlediği fiiller
için, hem meri Ceza Kanunumuzda hem de şu anda huzurunuzda bulunan, görüşmekte
olduğumuz tasarının içerisinde, cezaî müeyyide öngören yeteri kadar madde
vardır. Bu madde, belki, o maddelerden ceza almazsa boşta kalmasın diye
konulmuş olabilir; ama, boşta kalan herhangi bir husus da yoktur. Onun için, bu
madde neye aykırıdır; eşitlik ilkesine aykırıdır.
BAŞKAN - Sayın Bozdağ,
lütfen toparlar mısınız.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Toparlıyorum, bitiriyorum Sayın Başkan.
Bir başka şey: Bu madde,
Anayasamızın 2 nci maddesine de aykırıdır, hukuk devleti ilkesiyle de
bağdaşmaz. Neden; bu madde, adama göre suç, adama göre cezanın yasalaşmış
şeklini göstermektedir; halbuki, hukuk devletinde yasalar genel ve objektif
olur, kişiye göre suç olamaz, kişiye göre ceza da olamaz. Eğer, yapılan bir
fiil suç ise, aynı fiilî işleyen herkes için suç olmalı, suç değilse, aynı
fiilî işleyen hiç kimse için suç olmamalıdır. (AK parti sıralarından alkışlar)
Hukuk devletinde böylesi bir düzenlemenin yapılabilirliği var mı; yok.
Öte yandan, daha
geçenlerde, uyum yasaları çerçevesinde bizim kabul ettiğimiz ve ondan daha
öncesi, Anayasamızın mevcut şekliyle, 90 ıncı maddesi dikkate alındığında,
uluslararası sözleşmeler kapsamında konu değerlendirildiğinde, bu yönüyle de
Anayasaya aykırıdır.
Bir başka aykırılık;
bizim, şu anda, görüşüp, kabul ettiğimiz kanunun 1 inci maddesine aykırıdır...
BAŞKAN - Sayın Bozdağ,
lütfen...
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Sözümü bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Sayın Başkan, 10 dakika oldu!.. Grup adına konuşma gibi oldu!..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu madde, bizim görüştüğümüz ve kabul ettiğimiz Ceza Kanunu, daha işin başında, bizim çiğnemiş olma şeklimizi de yasalaştırmaktadır. Nasıl; bakın, biz, 1 inci maddede ne dedik; Ceza Kanununun amacını koyduk; uygulayıcılara, bu amaca uygun bu kanunun yorumlanması gerektiğini ihtar ettik. 3 üncü maddede de, bu kanunun uygulamasında din, dil, ırk vesaire gibi ayırım gözetmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesine göre, uygulamanın yapılacağını biz, burada, koyduk ve yüce oylarınızla da burada kabul ettik.
Şimdi, bu düzenlemeyle,
biz, daha işin başında, kendi koyduğumuz ve kabul ettiğimiz maddeyi çiğnemeyi
yasalaştırıyoruz; ondan sonra, dönüp, biz, uygulayıcılara, siz bu kanunu
uygularken, 1 inci maddeye, 2 nci maddeye, 3 üncü maddeye dikkat edeceksiniz, bunları
gözardı etmeyen bir uygulamayı ortaya koymayacaksınız diye nasıl diyeceğiz?!
Biz, Meclis olarak bunu çiğniyoruz. Onun için, ben, Yüce Heyetinizin huzurunda,
bunun, Anayasa açısından yanlışlığını, uluslararası sözleşmeler açısından
yanlışlığını vurguladım, kabul ettiğimiz Ceza Kanunu açısından yanlışlığını
vurguladım.
Son olarak, ikinci
fıkrasına değinip, sözlerimi bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Bozdağ,
lütfen...
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Sayın Başkan, yeter artık; usule aykırı.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
İkinci fıkrası da ayrı bir garabettir. Bir insanın, görevi başında olmaksızın,
düğünde, dernekte, piknikte, aile ortamında konuşması dahi suç haline
getiriliyor. Böylesi bir şey, özgürlüklere, temel hak ve hürriyetlere müdahale
olmaz mı?! Hukuken nasıl izah edeceksiniz?! Piknikte de mi konuşamayacak
insanlar?!
Saygılarımı sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Bozdağ,
teşekkür ediyorum.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce söz alan
değerli milletvekilimizi ibretle ve üzüntüyle dinledim. Aynı milletvekilimiz,
iki gün önce, bu kanun tasarısının tümü üzerinde görüşme yapılırken, geldi, burada
aynen şunları söyledi; tutanaklardan çıkardım: "Biz öyle bir ceza kanunu
yapıyoruz ki, bütün dünya, gelecek, bu ceza kanunumuzu bizden örnek alacak.
Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin nasıl bir ceza kanunu yaptığını
herkes görecek. Biz, özgürlüklerin alabildiğine genişlediği, ifade hürriyetinin
sonsuza kadar yer aldığı bir ceza kanunu tasarısı Meclise sevk ettik. Bu bir
reformdur." Konuşmasının bütün içeriği bu şekildeydi; ama, şimdi, geldi,
her ne hikmetse, zevahiri kurtarmak için... Dikkat ettim, grup adına da konuşma
yok. Gelin, buradan, AK Parti olarak, grup adına, 219 uncu maddeyle ilgili bir
arkadaşımız konuşma yapsın.
Anayasaya açıkça aykırı
olduğunu ifade etti; ben de hep onları söyleyecektim. O maddeleri çıkarmıştım.
Getirilen bu 219 uncu maddenin insan haklarına, düşünce ve ifade hürriyetine,
anayasal haklara aykırı olduğunu, kamu görevlileri arasında
ayırımcılığa sebebiyet verdiğini... 2 500 000 kamu görevlisinin
arasından 100 000'ini ayırıp "siz potansiyel tehlikesiniz; sizden, her an,
bu rejime, bu devlete bir tehlike gelebilir" şeklinde, onları töhmet
altında bırakmanın insafla, vicdanla, hukukla, adaletle, insan haklarıyla,
insan hürriyetleriyle bağdaşması mümkün mü arkadaşlar?! Benim vicdanım
sızlıyor. Yarın seçim bölgelerinize gittiğinizde, o kamu görevlilerinin yüzüne
nasıl bakacaksınız?! Eğer, hükümet icraatlarını alenen kötülemek suçsa, bunu
bütün kamu görevlileri en rahat bir şekilde yapabilir. Siz, niçin, sadece bir
kesim kamu görevlisini alıp, sadece o kamu görevlilerinin böyle bir suçu
işleyebileceğini bir yasa maddesi olarak, bir ceza unsuru olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine getiriyorsunuz?!
Değerli milletvekilleri,
hükümet icraatlarını herkes eleştirebilmeli, herkes hükümet icraatları
hakkındaki görüşlerini ifade edebilmeli; ama, bu, kamu görevlisi ise, kamu
görevini icra ederken yapmaması bizim de arzu ettiğimiz bir husustur; görevini
yaparken bunlardan bahsetmesin; din görevlisi, görevini icra ederken bunlardan
söz etmesin; biz de karşıyız; ama, görevini bitiren ve üç beş vatandaşla
hükümet icraatlarını görüşen, örneğin, Tel Afer'de meydana gelen hadiseler
karşısında hükümet icraatlarının pasif olduğunu, yanlış olduğunu söylese
veyahut Amerika'nın Tel Afer'deki eylemini, bugün, Amerika Birleşik Devletleri
Büyükelçisi söyledi: "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bundan haberi
vardır" dedi; şimdi, bir kamu görevlisi çıkıp bunu dese, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetinin Tel Afer'de olup bitenlerden önceden haberdar
edildiğini ifade etse ve bu konuda eleştirse, bu kanun hükmüne göre bu kamu
görevlisi hakkında işlem yapmak mecburiyetindesiniz veyahut cari açıkla
ilgili 7 500 000 000 dolar tespit
ettiniz; daha altı ay içerisinde bunu
10 800 000 000 dolara çıkardınız; hükümetin ekonomi politikası başarısızdır dese,
hemen orada bununla ilgili suç duyurusunda bulunabileceksiniz veyahut
dışticaret açığından bahsetse veyahut ihracatın ithalatı karşılama oranının,
beğenmediğimiz 2000 yılındakinden bile kötü olma noktasına gittiğini ifade
etse, yine onun yakasına yapışacaksınız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
"Veya"dan başka bir şey yok mu?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yine, et tüketiminin -evet, bunun altını çizmek istiyorum- 2002 yılında 0,9
kilogramdan 2003 yılında 0,6 kilograma düştüğünü söylese, vatandaşın ekonomik
sıkıntılar içerisinde boğulduğunu ifade etse, yine, bu kamu görevlisi hakkında
işlem yapacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Onu siyasî partiler söyler zaten...
BAŞKAN - Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, yine, bu kamu görevlisi dese ki, 2002 yılında,
vatandaş, ayda 4,9 kilogram ekmek tüketirken, 2003 yılında bu 5,4 kilograma
çıkmış; demek ki, artık, vatandaş ekmeğini katık yapmaya başlamış. Ekonomide
ciddî manada bir sıkıntı vardır dese, yine, bununla ilgili işlem yapacaksınız.
İşsizliğin, tarihin en büyük rakamlarına ulaştığını söylese, yine işlem yapmak
durumunda kalacaksınız. Kişi başına millî gelirin, bu kadar abartmalara rağmen,
1999 rakamları 100 olarak baz alınsa 2003 yılında bunun 95 olduğunu ifade etse,
televizyonda, basında, her akşam, ekonominin her geçen gün iyiye gittiği
ifadeleri karşısında bunu ifade etse, yine bu kamu görevlisi hakkında suç
duyurusunda bulunacaksınız. Geçmiş dönemlerde 2 kilogram buğdayla 1 litre mazot
alabiliyorduk; ama, bugünkü ekonomik şartlarda 5 kilogram buğday satarak 1
litre mazot alabiliyoruz; bu nasıl bir ekonomik faaliyettir, ekonomik
programdır veyahut IMF'ye karşıydı bu hükümet, IMF politikalarını reddediyordu;
ama, geldiği günden beri IMF politikalarını uyguluyor ve üç yıllık yeni bir
stand-by anlaşmasına imza atmaya hazırlanıyor; nerede bu hükümetin millîliği
dese, yine bu kamu görevlisiyle ilgili suç duyurusunda bulunmak mecburiyetinde
kalacaksınız. Bir kamu görevlisi vatandaş Denizli merkezde otursa ve
çiftçilikle iştigal etse, 2003 yılının doğrudan gelir desteğinin ikinci
taksitinin hâlâ ödenmediğini veyahut 2003 yılının mazot desteğinin hâlâ
ödenmediğini söylese, ifade etse, yine, bu vatandaşla, bu kamu görevlisiyle
ilgili müdahale etmek durumunda kalacaksınız.
Değerli milletvekilleri,
bu konuda daha söylenecek çok söz var; ama, bakınız, bugün Malatya'dan bir faks
geldi elime, sizlere de gelmiştir; Malatya AK Parti İl Başkanı, belediye
başkanvekili ve ilçe başkanlarının imzalarıyla; bu görüşülen Türk Ceza Kanunu
Tasarısıyla ilgili ne kadar olumsuz görüşler ifade ediliyor. Bakınız, basını ve
televizyonu tarayınız... Sayın Nevzat Yalçıntaş Hocamın yazı köşesinden bugün
aldığım bir yazının bir bölümünü okumak istiyorum müsaade ederse. Şöyle bağlıyor
yazısını: "Biz, halkımızın kahir bir çoğunlukla AK Partiyi iktidara
getirip hükümet yaptığına inanıyorduk; yoksa, CHP'nin yedeğine mi girdik, CHP
muhalefeti bizi esir mi aldı; göreceğiz." (CHP sıralarından "doğru
yolu öğrendiler" sesleri)
Ben de diyorum ki,
göreceğiz, biraz sonra hep beraber göreceğiz.
Sayın Köksal Toptan,
konuşmasında bu 219 uncu maddeden bahsetti, CHP ile anlaştığından bahsetti.
Sayın Toptan, AK Partinin burada 368 milletvekili var, sizin, bu maddede CHP
ile anlaşmaya ihtiyacınız yok. Bu madde bu haliyle geçerse, biraz önce de
söylemiş olduğumuz gibi, Bekir Bozdağ arkadaşımızın da söylemiş olduğu gibi bir
Anayasa ihlali söz konusudur, bir ayırımcılık söz konusudur, kamu görevlileri
arasında farklı bir muamele söz konusudur.
Sözlerimi, dün akşam
yapmış olduğum bir konuşmaya Sayın Adalet Bakanının vermiş olduğu bir cevapla
bitirmek istiyorum.
Biz, daha önceki meşhur
312 nci maddeyle ilgili olarak, o maddeden dolayı Türkiye'de binlerce insanın
mağdur olduğunu ifade ederek, yeni hazırlanan kanunun bu maddesinin, artık,
bundan sonra kötüye kullanılmaması, bu maddeden dolayı vatandaşların mağdur
olmaması için bir değişiklik önergesi verdik ve önergemizde de "açık ve
mevcut tehlike" ibaresini kullandık; ancak, Sayın Adalet Bakanı, benim konuşmamdan
sonra, çıktı "literatürde böyle bir ifade yoktur; bu, popülist bir
yaklaşımla verilmiş bir önergedir" dedi. Ancak, ben, bu kanun tasarısının
Meclise sevk edilirken gönderilen gerekçesini buldum, oradan okuyorum şimdi. Bu
gerekçenin altında, Sayın Adalet Bakanının da imzası var.
BAŞKAN - Sayın
Kandoğan... Lütfen...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bitiriyorum; son cümlem.
"Bu yaklaşım,
Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesinin geliştirdiği bir ölçüyle 'açık
ve mevcut tehlike' kavramına da uygundur." Sayın Adalet Bakanımızın dün
akşamki ifadelerinden okuyorum: "Amerika Yüksek Mahkemesinin, hem de sık
sık atıfta bulunduğumuz İnsan Hakları Mahkemesinin kullandığı kavramı buraya
derc etmiş oluyoruz." Hangisi doğru?! Biz "açık ve mevcut
tehlike"yi getirmişiz; Amerika Yüksek Mahkemesinin de ifadesinin bu olduğu
kanunun gerekçesinde yazılmış, Sayın Adalet Bakanı da altını imzalamış; dün
akşamki ifadelerinde ise, bunun popülist bir yaklaşımla önerge haline
getirildiğini ifade ediyor. Bu yanlışlığı ve çelişkiyi sizlerin takdirlerine
sunmak istedim.
Bu vesileyle, 219 uncu
maddenin değiştirilmesiyle ilgili bir değişiklik önergemiz vardır. Bunu,
sizlerin takdirine sunuyorum. Gönlümüz arzu ederdi bu maddenin tamamen
kaldırılmasını; ancak, Adalet ve Kalkınma Partisiyle CHP'nin anlaştığını
öğreniyoruz. En azından, bunun, ayırımcılık ve Anayasaya aykırılık olmaması
için, bütün kamu görevlilerini içine alacak şekilde düzenlenmesini,
takdirlerinize sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın Bakan Hükümet adına
konuşacak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ceza Kanununun bazı
maddeleri var ki, gerçekten, içinden geçtiğimiz süreç açısından üzerinde
konuşulabilir, tartışılabilir, olmasaydı denilebilir. Biz de, nitekim, bu
müzakereler sırasında bazı şeyler olmasın; bunu bir başka şekilde düzenledik,
bir başka şekilde karşıladık; artık, bu neviden maddelere gerek yoktur dedik,
demek istedik; ama, netice itibariyle, bu tasarının bir uzlaşma tasarısı
olduğunu daha ilk günden ifade etmeye çalıştık. O sebeple, bazı maddeleri
değerlendirirken, o izahatın ışığı altında değerlendirmek lazım; birincisi
budur.
İkincisi, sanki, bu Ceza
Kanunundaki tartışılan bazı maddeler ilk defa bu dönemde geliyor, bu dönemde
düzenleniyor, daha evvel yokmuş gibi yeteri kadar bilgi sahibi olunmadığından
ya da bir içtüketim malzemesi olarak kullanmak daha kolay olacağı için, o yol tercih
edildiğinden dolayı, vatandaşımız da, haklı olarak, kendi binbir türlü derdi
içerisinde, acaba, bugün burada konuşulan madde ya da bazı maddeler eski
kanunda var mıydı yok muydu, bunu doğru dürüst araştırma imkânı da bulamadan
belli bir noktaya doğru yönlendirilmek isteniyor. Onun için, bazı
arkadaşlarımız da, bunu, burada, bir bütünlük içerisinde konuşmak yerine, ifade
ettiğim gibi, içtüketim malzemesi yapmakta fayda görüyor. Hatta, bazı
telgraflardan, yazılardan bahsediyor. Bizim, zannediyorum, Malatya'daki
arkadaşlarımız, halen, Ümmet Beyi AK Partide zannediyorlar galiba; yanlış
adrese gitmiş. O da işin bir başka yanıdır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Olmadı Sayın Bakan...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Olabilir, mahzuru yok, herkese gidebilir de; yeri gelmişken ifade
etmek istedim.
Şimdi, tabiatıyla,
demokratik süreç, demokratik standart bir gecede olmuyor, bir haftada olmuyor,
bir iktidar döneminde olmuyor. Bunun, bölüm bölüm, parça parça ve olabildiğince
sancısız, sükûnet içerisinde, soğukkanlılıkla sürdürülerek bir yere getirilmesi
gerekiyor. Biz, parti olarak da, hükümet olarak da şu an üzerinde konuştuğumuz
maddenin Ceza Kanunundan çıkarılmasında fayda gördük; çünkü, burada zikredilen
hususların, Ceza Kanunu Tasarısının başka maddelerinde zaten
karşılanabileceğini ifade etmeye çalıştık. Neticede, herkesin bu tasarıyla
ilgili içine sindiği noktalar var, sinmediği noktalar var; ama, işin bu
noktasında... Bu yasa tasarısını böylece geçiririz; belki, zaman içerisinde,
bugün birlikte kabul ettiğimizi, yine birlikte yeni baştan gözden geçirme
imkânımız olur.
Özellikle bu madde
bakımından gözden kaçan bir husus var. 219 uncu madde, yürürlükteki Ceza
Kanununun 241 ve 242 nci maddeleridir; 241 inci madde, görevin kötüye
kullanılması, 242 nci madde, sıfatın kötüye kullanılmasıyla ilgilidir. Bunu,
herkesin iyi bilmesi lazım; yani, ilk defa bu Hükümet, bu Parlamento döneminde
böyle bir madde düzenlemesi yapılmıyor; çünkü, burada bir çarpıtma var, bu
çarpıtmayı herkesin iyi bilmesi lazım, iyi anlaması lazım.
İkincisi, biraz evvel
konuşan arkadaşımız, böyle bir maddeye gerek yoktur diye bir önerge vermiş
olsaydı, sözlerini daha tutarlı bulurdum. Halbuki, verilen önergeye bakarsanız,
orada, bu maddeleri metinden çıkarmak bir yana, üstelik, ilave bir unsur daha
getiriliyor. Bakınız, orada deniliyor ki -şimdi, esas tezat da burada-
"imam, hatip, vaiz, müftü, rahip, haham gibi din hizmeti veren kişiler
görevlerini yerine getirirken devlet idaresini ve kanunlarını alenen kötüler
yahut hükümet icraatının veya herhangi bir siyasî partinin..." Herhangi
bir siyasî partiyi de katıyor, 241 ve 242 nci maddelerde bu yok; bunu da
getiriyor koyuyor. Şimdi, hani, özgürlüğü genişleteceğiz, herkes konuşsun
derken, bu defa işi biraz daha daraltıyorsunuz. Kendi içerisinde bir
tutarsızlık var; ama, tutarsızlık maddenin kendisinde; belki, onu, zaman
içerisinde uzlaşarak kaldırmamız lazım. O da şuradadır: Giderek, kamu
görevlilerinin de bir siyasî partiye üye olup olmaması tartışılıyor. Şu anda,
kamu görevlilerinin sendikaları var; hatta, bir adım ötesi, grev yapma hakkına
da sahip olarak sendika kurmasını öngörüyoruz; önümüzdeki dönem böyle bir
sürece doğru gidiyor. Eğer, siz, siyasî partilere üye olmayı da kamu
görevlilerine imkân olarak getirirseniz, zaten bu neviden maddelerin çok fazla
bir anlamı da kalmayacak; ancak, bu bir süreç meselesi, bir zaman meselesi.
Bunun kaldırılması şu an mıdır derseniz; uzlaşabilseydik bugün kaldırabilirdik,
uzlaşamadığımıza göre, ümit ederim, kısa bir süre içerisinde, bunu ortadan
kaldırmak gibi bir imkânı birlikte bulabiliriz.
Bir şey daha var, onu da
söyleyeyim. Bizim, bugün, tasarıda yaptığımız düzenleme, bu söylediğim
çerçevede, yürürlükteki 241 ve 242 nci maddelerden çok daha iyi bir
düzenlemeydi; bunu samimî olarak söylerim; ancak, bu anlamda, sağdan soldan
konunun o kadar çok çarpıtıldığı anlaşıldı ki, biz, iyileştirme yapacağız
derken, mesele tümüyle başka bir istikamete doğru tartışılmaya başlayınca, biz
de, dedik ki "herhalde maksadımızı anlatamadık. Diyelim ki, bu kanun yürürlükte
yok, tasarıyı geri çektik, uygulanacak olan 241 ve 242 nci maddeler değil mi; o
zaman, aynı maddeleri getirir, buraya derc ederiz; sistematiğine uymasa da,
birkısım kavramlara uymasa da, biz, 241
ve 242 nci maddeleri getirip bu noktaya derc ederiz." Bu, böyle bir
mutabakatla geliyor.
Benim temennim, hepimizin
temennisi, uygun bir sürede, birleşerek, uzlaşarak, anlaşarak, bu ve benzeri
yasakları tümüyle ortadan kaldıran makul bir düzenlemeyi, bir demokratikleşme
paketi içerisinde, herhalde Türkiye'nin gündemine getiririz; böyle düşünüyorum;
ama, bunları yapabilmenin yolu, burada görev yapan insanları rencide etmeden,
kurumları rencide etmeden, Türkiye'de gerginliklere de sebebiyet vermeden
Türkiye'yi bir yere getirebilmektir.
Bence, gözardı ettiğimiz
husus, belki başka maddelerde de gözönüne almamız gereken husus şu: Biz
zannediyoruz ki, demokratikleşme, sadece ve sadece yasal düzenlemelerle olur.
Bence, demokratikleşmenin, en evvel anlayışlarda olması lazım, zihinlerde
olması lazım, sonra, onun maddelere yansıması lazım. Henüz o noktaya geldik mi
derseniz; gelebilmiş olsaydık, bu maddeleri burada düzenlemek durumunda
olmazdık. Böyle bir zaruretin olduğunu da ben takdirlerinize arz ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sayın hatip konuşmasında, şahsıma yönelik...
BAŞKAN - Sayın Bozdağ,
hatibin şahsınıza yönelik ifadeleri olduğunu belirttiniz; çok kısa olarak
açıklayın; sizi, kürsüye davet ediyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sataşmadı; hatip, konuşmasından alıntılar yaptı; bu, sataşma değil ki Sayın
Başkan.
V. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ'ın, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın,
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ümmet Kandoğan konuşurken,
tasarının tümü üzerinde yaptığım konuşmaya atıfla benim çelişkiye düştüğümü
söyledi, bu nedenle söz almış bulunuyorum.
Sizler de
hatırlayacaksınız, ben konuşmamda mevcut Ceza Yasamızın özgürlükçü bir yasa
olduğunu, dünyada şu anda, yapılmış, mevcut meri ceza kanunlarının pek çoğundan
değil, tamamından ileride olduğunu ifade ettim. Bu doğrudur, bu yasa özgürlükçü
bir yasadır, başında özgürlüklerle başlıyor, devamında bu özgürlükleri teyit
altına alan maddeler içeriyor; ama ben sözümün devamında şunu da söyledim:
Bütün bunlara rağmen bu yasanın içerisinde de bazı eksiklikler vardır. Ben arzu
ederim ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmeler sırasında bu eksiklikleri
giderir. Nitekim, şimdiye kadar da bazı eksiklikler giderildi, CHP ile yapılan
mutabakat çerçevesinde bu madde ve bundan sonraki maddelerde de eksikliklerin
giderilmesi hususunda çalışmalar devam ediyor, Meclis bunu olgunlaştıracaktır.
Ben, bu yanlışlığı altkomisyonda da söyledim, Adalet Komisyonunda da söyledim,
burada da söyledim. Olay bundan ibarettir, bir çelişki yoktur.
Saygılarımı sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bozdağ.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/593) (S. Sayısı: 664) (Devam)
BAŞKAN - Şahsı adına
Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay.
Sayın Yarbay, arada Bakan
konuştuğu için, son söz milletvekilinindir kaidesine göre söz almış
bulunuyorsunuz.
Buyurun Sayın Yarbay.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 219 uncu madde Anayasamıza aykırıdır, eşitlik ilkesine aykırıdır,
kamu görevlileri arasında ayırımcılık yapmaktadır. Sayın Bakanın şu mazeretine
de katılmıyorum: "Eskiden vardı, şimdi de devam ettiriyoruz". O zaman
kanun çıkarmaya gerek yok ki, eskiden varsa! Yani biz eski kanunları düzeltmek
için buradayız, onun için iktidar olduk. Halk, iradesini Meclise yansıtıyor;
ama, Meclis, iradesini kullanmaya gelince, yok efendim, anlaşma yaptık,
mutabakat sağladık, şudur budur gibi gerekçelerle bu halkın iradesi
kullanılmıyor.
Şimdi, halk sizi, din
görevlilerini cezalandırın diye mi gönderdi buraya?! (AK Parti sıralarından
alkışlar) Söyleyin bakalım, din görevlilerini cezalandırın diye mi gönderdi?!
Yani, ben din görevlilerinin savunucusu değilim, avukatı değilim. Din
görevlileri, bütün insanlar gibi suç işler; yani, din görevlileri muaf
değildir, masum değildir, din görevlileri çok büyük suçlar da işlerler, din
görevlilerinin avukatı değilim ve din görevlilerinin savunulmaya da ihtiyaçları
yok; ama, şunu vurgulamak istiyorum: Biz, hep eşitlik... Oturuyoruz eşitlik, kalkıyoruz
eşitlik... O zaman, kamu görevlileri için bu maddeyi düzenlememiz gerekiyor.
Kamu görevlileri, yani, bir doktor, bir subay, bir tapu memuru, bir öğretmen,
hükümetin icraatlarını eleştiremez mi; eleştirir; bir din görevlisi de
eleştirir. Yanlış yaptığımız zaman neden eleştirmesin, bu hükümet neden masun
olsun?! Bu hükümet benim hükümetim; ama, yanlış yapıyor şimdi, ben
eleştiriyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yani, yanlış yaptığı zaman,
hükümet benim hükümetim, benim hükümetim yanlış yapıyor, onun için ben sesimi
çıkarmayayım diye bir şey yok.
Sayın Başbakan, sayın
bakanlar ister alınsınlar ister alınmasınlar, bu Ceza Kanunu şunu getiriyor: Bu
kanunla önce bizi doluya yakalatıyor, ondan sonra, dolu çok sert oldu, o zaman
sizi yağmura alıştıralım diyor, eski kanunu getiriyor. Biz, her ikisinden de
şikâyetçiyiz, ben her ikisinden de şikâyetçiyim; eskisinden de şikâyetçiyim,
yenisinden de şikâyetçiyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şunu da söylüyorum:
Bakın, Adalet Bakanımız burada; bugün cezaevlerinde 56 000 mahkûm var. Biraz
önce, Ulucanlar Cezaeviyle ilgili bir işim vardı, mahkûmlar "biz hepimiz
hastayız" dediler. Mahkûmların hepsi insandır ve insan haklarının
korunması gerekir. Neden hastasınız, neden rahatsızsınız... "Efendim, 500
kişilik hapishanede, altlı üstlü 1 200 kişi yatıyoruz" dediler.
Şimdi, bu kanunda suç
çeşitleri o kadar çoğaltılmış ki, bu
kanuna göre, sokakta yürüyen herkes suçludur. Bu kanun çok uzun ve çok
karmaşık, cezalandırılan insanlar başka maddelerde tekrar cezalandırılıyor;
yani, yetmiyor, mükerrer cezalandırılıyor. Dolayısıyla, bu kanun yürürlüğe
girdiği zaman -dün de ifade ettim- ticaret odası mensupları, sanayi odası
mensupları, işçiler, din görevlileri, memurlar, herkes bu kanuna göre suçlu.
Esas demokratikleşme
nedir; kanun maddelerinin azaltılmasıdır. Bir meclisin çok çalışması demek
-bunu çok önemsiyorum- eğer milletin aleyhine kanunlar çıkarıyorsa... Biz,
burada, milletin refahı ve mutluluğu için kanun çıkarmalıyız. Biz eski kanuna
razı olduktan sonra yeni kanuna ne gerek var?! Şimdi "mademki bu kanun iyi
değil, eski kanunu getirelim o zaman" diyorlar. O zaman bir anlamı yok.
Şunu da söylemek
istiyorum: Şimdi burada iki partiyiz, muhalefet partisi bu kanun tasarısına iyi
diyor. Ben üzülüyorum; dışarıda yüzde 45'lik bir muhalefet grubu var ve onların
burada temsilcileri yok. Cumhuriyet Halk Partisi onların da temsilciliğini
yapması gerekirken, kendi kalesine gol atıyor. İktidar olmamak için, tekrar
böyle küçük bir parti olarak kalmak için o da "AK Partinin yaptığı
iyidir" diyor.
SALİH GÜN (Kocaeli) -
Sana ne!
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)
- Tekrar muhalefette kalmak için onlar da diyorlar ki... Halbuki, neden iktidar
ve muhalefet var; iktidar her zaman olur, her yerde var iktidar. Bu maddelerin
yanlışlığını söylemek için muhalefete ihtiyaç var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sen varsın ya!
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)
- "Efendim, anlaştık, beraberce..." Şimdi, burada biz anlaşabiliriz,
herkesi cezalandırabiliriz; ama, arkasından iki sene sonra veya ikibuçuk sene
sonra -belli olmaz, burası Türkiye- bir seçim olur, biz gideriz, eleştirenler
gelir; ama, korkuyorum, o eleştirenler de halkın iradesi doğrultusunda hareket
etmezlerse, onlar da giderler; onun korkusu içerisindeyim.
Sayın Bakanım, siz
hukukçusunuz, din görevlisinin görevi caminin içinde biter. 2 numaralı bentte
"görev sırasında olmamakla birlikte" diyor; yani, dışarıda da, görevi
sırasında olmasa da, yatarken, kalkarken, kahvehanedeyken, tarladayken
konuştuğu zaman da cezalandırılır diyor. Böyle şey olur mu!
Şimdi, biz hükümetin
icraatlarını... Kim eleştirmiyor hükümetin icraatını? İyi yaparsak
eleştirmezler zaten, eğer kötü yaparsak herkes eleştirir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yarbay,
lütfen toparlar mısınız.
ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)
- Evet, bu maddenin, özellikle 2 nolu fıkrasının tasarıdan çıkarılması
gerektiğini düşünüyorum. Ben, şimdiye kadar ret oyu kullanmadım; ama, bu
maddedeki oyum da rettir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yarbay.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 664
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu Tasarısının 219 uncu maddesinin başlığının
"Görev sırasında siyaset yasağına aykırı davranma" biçiminde
değiştirilmesini, son fıkranın metinden çıkarılmasını ve hükmün 2 fıkra halinde
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ümmet Kandoğan |
Dursun Akdemir |
Emin Şirin |
|
Denizli |
Iğdır |
İstanbul |
|
E. Safder Gaydalı |
|
Mehmet Tatar |
|
Bitlis |
|
Şırnak |
Madde 219.- (1) İmam,
hatip, vaiz, müftü, rahip, haham gibi din hizmeti veren kişiler görevlerini
yerine getirirken devlet idaresini ve kanunlarını alenen kötüler yahut hükümet
icraatının veya herhangi bir siyasî partinin lehine veya aleyhine beyanda
bulunursa, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Diğer memur ve kamu
görevlileri, görevlerini yerine getirirken devlet idaresini ve kanunlarını
alenen kötüler yahut hükümet icraatının veya herhangi bir siyasî partinin
lehine veya aleyhine beyanda bulunursa, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Şimdi, en aykırı
önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 219 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kemal Anadol |
Orhan Eraslan |
Faruk Çelik |
|
|
İzmir |
Niğde |
Bursa |
|
Ali Topuz |
|
Haluk İpek |
|
İstanbul |
|
Ankara |
“Görev sırasında din
hizmetlerini kötüye kullanma
Madde 219 - (1) İmam,
hatip, vaiz, rahip, haham gibi dinî reislerden biri vazifesini ifa sırasında
alenen hükümet idaresini ve devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve
tezyif ederse bir aydan bir seneye kadar hapis ve adlî para cezası ile
cezalandırılır veya bunlardan birine hükmolunabilir.
(2) Yukarıdaki fıkrada
gösterilen kimselerden biri işbu sıfattan bilistifade hükümetin idaresini ve
kanun ve nizam ve emirleri ve dairelerden birine ait olan vazife ve salahiyeti
takbih ve tezyife veya halkı kanunlara yahut hükümet emirlerini icraya veya
memuru memuriyetinin vazifesi icabına karşı itaatsizliğe tahrik ve teşvik edecek olursa üç aydan iki seneye
kadar hapse ve adlî para cezası ve müebbedden veya muvakkaten bilfiil o
vazifeyi icradan ve onun menfaat ve aidatını almaktan memnuiyetine hükmolunur.
(3) Kendi sıfatlarından
istifade ederek kanuna göre kazanılmış olan haklara muhalif iş ve sözlerde
bulunmaya, bir kimseyi icbar ve ikna eden din reis ve memurları hakkında dahi
balâdaki fıkrada yazılı ceza tertip olunur.
(4) Bunlardan biri dinî
sıfatından istifade ederek, birinci fıkrada yazılı fiillerden başka bir cürüm
işlerse altıda bir miktarı çoğaltılmak şartıyla o cürüm için kanunda yazılı
olan ceza ile mahkûm olur.
(5) Şu kadar ki kanun işbu sıfatı esasen nazarı itibara
almış ise cezayı çoğaltmaya
mahal yoktur."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Halen yürürlükte bulunan
765 sayılı Türk Ceza Kanununun 241 ve 242 nci maddelerindeki suç unsurlarının içeriğinde
herhangi bir değişiklik yapılmaksızın bir madde altında toplanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
madde tamamen değiştiği için diğer önergeyi işleme koyamayacağım.
Şimdi, kabul edilen
önerge doğrultusunda 219 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayalım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Madde kabul
edilmiştir.
220 nci maddeyi
okutuyorum:
Suç işlemek amacıyla
örgüt kurma
MADDE 220. - (1) Suç
işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip
bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye
elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması
gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla
kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı
olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden
yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti
çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
(5) Örgüt yöneticileri,
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail
olarak cezalandırılır.
(6) Örgüte üye olmamakla
birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı
cezalandırılır.
(7) Örgüt içindeki
hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım
eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.
(8) Örgütün veya amacının
propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.49
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 15.08
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121 inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
664 sıra sayılı kanun
tasarısı üzerindeki müzakerelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/593) (S. Sayısı: 664) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
220 nci maddeyi okutmuştum.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
220 nci maddenin birinci
satırındaki "suç işlemek amacıyla" tabirinin "kanunun suç
saydığı fiilleri işlemek amacıyla" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haluk İpek |
Kemal Anadol |
Harun Akın |
|
|
Ankara |
İzmir |
Zonguldak |
|
A. Yüksel Kavuştu |
|
Nimet Çubukçu |
|
Çorum |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Örgüt kavramının daha iyi
anlaşılması için düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 220 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
221 inci maddeyi
okutuyorum:
Etkin pişmanlık
MADDE 221. - (1) Suç
işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün
amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle
örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin,
örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak
etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi
hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti
çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt
üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının
yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde, hakkında cezaya
hükmolunmaz.
(4) Suç işlemek amacıyla
örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan kişinin, gönüllü olarak teslim olup,
örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi
hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı
cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde,
hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim
yapılır.
(5) Etkin pişmanlıktan
yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine
hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
222 nci maddeyi
okutuyorum:
Şapka, Türk harfleri ve
giyilmesi yasak kisveler
MADDE 222. - (1)
25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunun veya 1.11.1928
tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun veya
3.12.1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun
koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere üç aydan bir yıla
kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Ağrı Milletvekili Sayın Halil Özyolcu; buyurun.
HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 664 sıra sayılı Türk Ceza Yasası
Tasarısının 222 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ceza yasası, bir toplumun temel yasasıdır. Toplumun düzenini, kişi temel hak ve
özgürlüklerini çok yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenle, ceza yasaları
düzenlenirken toplumun tüm kesimlerinin düşüncelerine özen ve saygı
gösterilmelidir ve ceza kanunları düzenlenirken uyulması gereken kurallara da
mutlaka dikkat edilmelidir. Bu kuralların başında hukuk devleti ilkesi, ceza
kanunlarının insancıllığı, ceza kanununun suç politikası açısından gereklilik
ve amaca uygunluk ilkesi gelmektedir. Eğer, bir ülke ceza kanununu tümden
değiştiriyorsa, bu ilkelere çok daha büyük bir oranda hassasiyet göstermesi
gerekiyor.
Şu anda görüşmekte
olduğumuz Türk Ceza Yasası Tasarısı, daha çağdaş, daha insancıl, insanı merkeze
alan, insan hak ve hürriyetlerine öncelik tanıyan, bireyi öne çıkaran,
demokratik bir yasa tasarısıdır; bu, kısmen doğrudur. Neden kısmen diyorum;
çünkü, aynı tasarının içerisinde yer alan birkısım maddeler de antidemokratik
maddeler olarak tanımlanabilir. Bunlar, 263 üncü madde, 306 ncı madde ve 310
uncu madde ve devamında gelecek maddelerdir.
Değerli milletvekilleri,
günümüz, artık 21 inci Yüzyıldır. Türkiye, muasır medeniyetler seviyesinin
üstüne çıkabilmek, çağdaşlarıyla rekabet edebilmek maksadıyla, köklü
değişiklikleri, köklü reformları, çağa uyum değişikliklerini mutlaka sağlamak
zorundadır. Şu anki çalışmalar bu güzellikleri temin etmek içindir. Hani,
mecellede bir hüküm vardır: "Ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr
olunamaz." Yani, zamanın geçmesiyle birçok şeyin değişeceği hiçbir şekilde
gözden kaçmamalıdır ve fikirler de, eski tabirle, barikai hakikat müsademei
efkârdan doğar; yani, hakikat ışığının ortaya çıkması, ancak fikirlerin
çatışmasıyla olur. Benden önce, Ankara Milletvekilimiz Ersönmez Yarbay
konuşmuştu; iktidar milletvekili olarak, hükümetin birkısım yanlışları varsa,
tasarıda birkısım eksiklikler varsa, o eksiklikleri bu kürsüde rahatlıkla dile
getirmişti. Dolayısıyla, değişik fikirlerin mutlaka ortaya çıkması gerekiyor
ki, hakikat ışığı da yakalanabilsin.
Değerli milletvekillerim,
ceza yasaları düzenlenirken uyulması gereken temel ilkelerden, suç politikası
açısından gereklilik ilkesinden bahsettik. Bakınız, şimdi, tasarının 222 nci
maddesini burada okuyacağım; 21 inci Yüzyılın Türkiyesi şartlarında ne kadar
gerekli olduğunu sizler takdir ediniz! Madde aynen şöyledir:
"Şapka, Türk
harfleri ve giyilmesi yasak kisveler
Madde 222.- (1)
25/11/1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunun veya 1/11/1928
tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun veya
3/12/1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun
koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere üç aydan bir yıla
kadar hapis cezası verilir."
Bakınız, Şapka Kanununun
1 inci maddesini de burada okumak istiyorum. Şapka Kanununun 1 inci maddesi şu
şekildedir:
"Madde 1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve
bilümum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş
olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumî serpuşu
şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder."
Kıymetli arkadaşlar,
sayın milletvekilleri; şimdi, birazdan, Yüce Heyetiniz bu maddeyi oylayarak
geçirecektir. Şimdi, yasa koyucu olarak bizler, yani milletvekilleri ve bu
maddeyi ihtiva eden bu tasarıyı bize getiren sayın hükümetimizin üyeleri...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) -
...bu maddeyi uygulayacak yargıçlarımız, acaba bu Şapka Kanununa uyuyorlar mı
veya hem iktidar milletvekilleri hem muhalefet milletvekilleri hem de hükümet
üyeleri, şu anda hepimiz, kendimize şöyle bir baksak, kimin başında şapka
var?.. Yarın bu kanun nasıl uygulanacaktır?.. Eğer uygulama alanı yoksa,
gerekli de değilse, o zaman böyle bir düzenleme Türk Ceza Kanununda neden yer
almaktadır?..
Sayın milletvekilleri, bu
maddenin ikinci cümlesinde Türk harflerinin kabulüyle ilgili kanuna aykırı
hareket edenlere yine bir cezalandırma getiriliyor. Sonuç itibariyle, bu da
seksen yıllık mecrası bulunan bir uygulamadır ve buna cezalandırma getirseniz
de getirmeseniz de geriye gitmeniz mümkün değildir. Bu konuda da, Türk
harflerinin kabulüyle ilgili kanuna aykırı hareket etmekten üç aydan bir yıla
kadar cezalandırmayı getirmenin de bir faydası ve manası yoktur ve bunun
dışında da, biz, Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde birçok yasaları kabul
ettik; değişik dil ve lehçelerin serbest kalmasını, değişik dil ve lehçelerde
vatandaşlarımızın çocuklarına isim koymalarını, bunların hepsini kabul ettik.
Muhtemeldir ki, 29 harften oluşan Türk Alfabesi dışındaki başka harfler de
belki kullanılabilecektir. Dolayısıyla, bunun da uygulama alanı yoktur ve 222
nci maddenin son cümlesine göre de, Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair
Kanuna aykırı hareket edenler, yine, üç ay ile bir yıl arası
cezalandırılır.
Değerli milletvekilleri,
cumhuriyetin kuruluş yıllarında, 1925, 1928 ve 1934 tarihli 3 tane yasa.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bu tür yasalar getirilirken, bu yasaların
amacında toplumun modernleşmesi hedeflenmiştir. Dolayısıyla, bilinçli olarak da
bu yasalara yaptırım konulmamıştır, hele hele hürriyeti bağlayıcı ceza, hapis
cezası o dönemde konulmamıştır. Seksen yıl öncesi, bu yasalar getirilirken,
cumhuriyetin kuruluşunda bunlara hürriyeti bağlayıcı ceza konulmamış iken,
şimdi, 21 inci Yüzyılın Türkiyesinde biz getiriyoruz aynı yasaları ve bunları
hürriyeti bağlayıcı cezayla, hapis cezasıyla cezalandırıyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, nüfus itibariyle büyük bir ülke, örf ve âdet açısından zengin bir ülke
ve medeniyetler beşiği olan bir ülkedir. Şimdi, haliyle, bu, giysilere de bir
şekilde yansıyacaktır. Adana-Antep bölgesinin, Trakya bölgesinin, Doğu
Anadolunun, birçok yörenin giysileri farklı farklıdır. Dolayısıyla, biz, bunu
zenginlik olarak kabul ediyoruz ve bu şekilde bunları tespit ettikten sonra,
şimdi, 222 nci maddenin ihtiva ettiği 3 tane kanun var; bu kanunlara karşı, bu
kanunlara aykırı hareket etmeye hürriyeti bağlayıcı ceza getirdiğimizde... Bu
Ceza Yasası için, özellikle Türk Ceza Yasası Tasarısı için herkes çok şey
söyledi; iktidara mensup milletvekilleri, komisyon üyeleri, muhalefete mensup
arkadaşların, herkesin takdir ettiği bir Ceza Kanunu denildi. Daha demokratik
dedik, daha özgürlükçü bir yasa tasarısı dedik ve daha bireyci bir yasa
tasarısı dedik. Eğer bu Ceza Yasasını bu şekilde tarif ediyorsak, öyleyse, o zaman,
bu sözlerimizle, bu beyanatlarımızla da çelişmememiz lazım; yani, özgürlüklerin
alanını biraz daha genişletiyor muyuz yoksa daraltıyor muyuz, ona bakmamız
lazım.
BAŞKAN - Sayın Özyolcu,
lütfen, toparlar mısınız.
HALİL ÖZYOLCU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bana göre, bu 222 nci
madde özgürlükçü bir madde değildir; bana göre, antidemokratik, yasakçı bir
maddedir. Dolayısıyla, belki, birazdan, iki partinin mutabakatıyla, bir
önergeyle, kisvelerle ilgili kısmı çıkartılacaktır; ama, benim şahsî görüşüm
-Genel Kurula da bunu vermek istiyorum- 222 nci madde ve devamında gelecek
birkısım maddeler -bunları da söylüyorum; 263'e geldiğinde, bana göre, benim
şahsî düşüncem, yine öyle; 310'a gelsek, yine öyle; 306 yine öyle- Türk Ceza
Kanununda yer almaması gereken maddelerdir diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyolcu.
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Şu ana kadar bir
talebiniz yok Hocam...
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) -
Şu anda istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ünaldı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) -
Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde dolayısıyla
şahsî görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım; kısaca, onları arz etmeye
çalışacağım, zaman aldığım için özür diliyorum.
Ben, burada, görüştüğümüz
kanun tasarısının kabul edilmiş olan 1 inci maddesini ve gerekçesini bir kere
daha hatırlatmak istiyorum. "Ceza Kanununun amacı" diyen 1 inci madde
şöyledir: "Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve
güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını
korumak, suç işlenmesini önlemektir." Gerekçesi ise şöyle: "Ceza
kanunları bireyin hak ve özgürlüklerine derin biçimde müdahale eden
yaptırımları içermektedir. Bu nedenledir ki bir ülkedeki ceza kanununa hâkim
felsefe, değer ve ilkeler, o ülkedeki siyasî rejimin niteliğini gösterir.
Nitekim tarihte ve günümüzde totaliter devletler, ideolojilerini benimsetmek ve
rejimi ayakta tutmak için ceza kanunları yoluyla kişi hak özgürlüklerini ya
geniş biçimde sınırlandırmışlar ya da ortadan kaldırmışlardır."
AK Parti "karanlığa
kapalı, aydınlığa açık" sloganıyla gelmiştir. Millet de bu sloganın
arkasına düşerek bize oy vermiştir. Şu okuduğum cümlenin, şu maddenin, hepiniz
tarafından, tek tek, kendi vicdanlarınızda kıyaslanmasını arz etmek için söz
aldım.
Tekrar ediyorum son
cümleyi ve gerekçenin devamını okuyorum: "Tarihte ve günümüzde totaliter
devletler, ideolojilerini benimsetmek ve rejimi ayakta tutmak için ceza
kanunları yoluyla kişi hak özgürlüklerini ya geniş biçimde sınırlandırmışlar ya
da ortadan kaldırmışlardır. Demokratik hukuk devletleri ise ceza kanunlarının
kötüye kullanılmasını önlemek için, bu kanunların temel ilkelerine
anayasalarında yer vermektedirler. Yine insanların adaletsiz ve haksız biçimde
ceza ve tedbirlere maruz kılınmaması amacıyla, başta İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere birçok uluslararası
sözleşme ve belgede, bireyi ceza kanunlarının keyfî uygulanmalarına karşı
güvence altına alan hükümlere yer verilmiştir. Bu sözleşmelere taraf olan
ülkemizin Anayasasında da aynı esaslar öngörülmüş olduğundan, ceza kanununun
amacını tanımlayan maddeyle, bireyin sahip bulunduğu hukukî değerler, hak ve
özgürlüklerinin güvence altına alınması önplana çıkarılmıştır. Böylece, kanunun
özgürlükçü karakteri vurgulanmakta, bunun yanında bireyin, adalet ve güvenliğin
sağlandığı bir toplumda yaşama hakkının gereği olarak, kamu düzeni ve
güvenliğinin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi, ceza kanunun temel
amaçları arasında sayılmaktadır."
Şu madde, şu gerekçe,
görüştüğümüz maddeyle çakışıyor mu çakışmıyor mu; ters geliyor mu gelmiyor mu;
kendimiz değerlendirelim. Bugüne kadar böyle bir cezalandırma sistemi olmamış;
ülkemiz ne zarar görmüş, kim zarar görmüş?!
Onun için, Komisyon ve
Hükümetimizin bu madde üzerinde tekrar değerlendirme yapıp maddeyi geri
çekmesini istiyorum, arz ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünaldı.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 222 nci maddesinin başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Anadol |
Orhan Eraslan |
Faruk Çelik |
|
|
İzmir |
Niğde |
Bursa |
|
Bekir Bozdağ |
|
Ali Topuz |
|
Yozgat |
|
İstanbul |
Şapka ve Türk harfleri
Madde 222- (1) 25/11/1925
tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunla, 1/1/1928 tarihli ve 1353
sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun koyduğu yasaklara
veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere iki aydan altı aya kadar hapis
cezası verilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
765 sayılı Türk Ceza
Kanununun 526 ncı maddesindeki hüküm aynen alınmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 222 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
223 üncü maddeyi
okutuyorum:
ALTINCI
BÖLÜM
Ulaşım
Araçlarına veya Sabit Platformlara Karşı Suçlar
Ulaşım araçlarının
kaçırılması veya alıkonulması
MADDE 223. - (1) Cebir
veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla kara ulaşım
aracının hareket etmesini engelleyen, bu aracı hareket hâlinde iken durduran
veya gitmekte olduğu yerden başka yere götüren kişi, bir yıldan üç yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun konusunun deniz
veya demiryolu ulaşım aracı olması hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur.
(3) Cebir veya tehdit
kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla hava ulaşım aracının
hareket etmesini engelleyen veya bu aracı gitmekte olduğu yerden başka yere
götüren kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) Bu suçların işlenmesi
sırasında kişilerin hürriyetinin tahdit edilmesi dolayısıyla ayrıca cezaya
hükmolunur.
(5) Bu suçların işlenmesi
sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin
gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler
uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 223 üncü madde kabul
edilmiştir.
224 üncü maddeyi
okutuyorum:
Kıt'a sahanlığında veya
münhasır ekonomik bölgedeki sabit platformların işgali
MADDE 224. - (1) Kıt'a
sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgede kurulmuş sabit bir platformu cebir
veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla ele geçiren,
zapteden veya kontrolü altına alan kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun işlenmesi
sırasında kişilerin hürriyetinin tahdit edilmesi dolayısıyla ayrıca cezaya
hükmolunur.
(3) Bu suçun işlenmesi
sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin
gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler
uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
225 inci maddeyi
okutuyorum:
YEDİNCİ
BÖLÜM
Genel
Ahlâka Karşı Suçlar
Hayasızca hareketler
MADDE 225. - (1) Alenen
cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak
istiyoruz.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, maddeyle ilgili söz talebim vardı efendim.
Bir yazım hatası var;
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN - Tamam; ama,
Komisyon Başkanvekili kısa bir açıklama yapacak, ondan sonra size söz vereyim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Komisyonun açıklamasından sonra gerek kalmaz efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özyolcu.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ HALİL ÖZYOLCU (Ağrı) -
Sayın Başkan, 225 inci maddenin
gerekçesiyle ilgili bir düzeltme yapacağız. Gerekçesi ile madde arasında bir
paralellik olmadığı için, Genel Kurulun bilgisine sunmak açısından, madde
gerekçesini burada okumak istiyorum.
Gerekçe: "Hayasızca
hareketler olarak, madde metninde, sadece alenen cinsel ilişkide bulunmak ve
teşhircilik suç olarak kabul edilmiştir. Bu davranışların suç oluşturabilmesi
için, alenen gerçekleşmesi gerekir. Aleniyet için aranan ölçüt, gerçekleştiği koşullar
itibariyle, fiilin belirli olmayan ve birden fazla kişiler tarafından
algılanabilir olmasıdır." Gerekçeyi bu şekilde düzeltiyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Baloğlu, buyurun
efendim.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, sorun çözümlendi; ben de bu doğrultuda talepte
bulunacaktım.
BAŞKAN - Sayın Baloğlu,
konuşma talebiniz...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sorun çözümlendiği için gerek kalmadı.
BAŞKAN - Maksat hâsıl
oldu yani?..
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Evet.
BAŞKAN - Peki, teşekkür
ederim Sayın Baloğlu.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
226 ncı maddeyi
okutuyorum:
Müstehcenlik
MADDE 226. - (1) a) Bir
çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da
bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
b) Bunların içeriklerini
çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren,
görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,
c) Bu ürünleri, içeriğine
vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,
d) Bu ürünleri, bunların
satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya
veren,
e) Bu ürünleri, sair mal
veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya
dağıtan,
f) Bu ürünlerin reklamını
yapan,
Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile
cezalandırılır.
(2) Müstehcen görüntü,
yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına
aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî
para cezası ile cezalandırılır.
(3) Müstehcen görüntü,
yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş
yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan,
nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına
sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır.
(4) Şiddet kullanılarak,
hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan
cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten,
ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının
kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve
beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(5) Üç ve dördüncü
fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına
aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan
kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır.
(6) Bu suçlardan dolayı,
tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(7) Bu madde hükümleri,
bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek
koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.
BAŞKAN - 226 ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
227 nci maddeyi
okutuyorum:
Fuhuş
MADDE 227. - (1) Çocuğu
fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya
barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun
işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.
(2) Bir kimseyi fuhşa
teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer
temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak
kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır.
(3) Fuhuş amacıyla ülkeye
insan sokan veya insanların ülke dışına çıkmasını sağlayan kişi hakkında
yukarıdaki fıkralara göre cezaya hükmolunur.
(4) Cebir veya tehdit
kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk
eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre
verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.
(5) Yukarıdaki fıkralarda
tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi,
eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler
tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye
kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında
artırılır.
(6) Bu suçların, suç
işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde,
yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(7) Bu suçlardan dolayı,
tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(8) Fuhşa sürüklenen
kişi, tedavi veya terapiye tabi tutulur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
228 inci maddeyi
okutuyorum:
Kumar oynanması için yer
ve imkân sağlama
MADDE 228. - (1) Kumar
oynanması için yer ve imkân sağlayan kişi, bir yıla kadar hapis ve adli para
cezası ile cezalandırılır.
(2) Çocukların kumar
oynaması için yer ve imkân sağlanması hâlinde, verilecek ceza bir katı oranında
artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı,
tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(4) Ceza Kanununun
uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kâr ve zararın talihe
bağlı olduğu oyunlardır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu; buyurun.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 664 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu Tasarısının 228 inci maddesi üzerinde,
şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Yalnız, bir düzeltmeyle
sözlerime başlamak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisine mensup bir milletvekili
arkadaşımız, dün konuşurken, 8 Eylülde Kastamonu'ya bağlı Küre İlçemizde
meydana gelen ve 19 ölü, 19 da yaralanmayla sonuçlanan maden kazasının, buranın
daha önce özelleştirilmesi nedeniyle meydana geldiği; dolayısıyla, 19 ölü ve 19
yaralının özelleştirmeden kaynaklandığı şeklinde bir ifade kullandılar.
Halbuki, iki kilometre uzunluğundaki tünelden açılan galeride çalışan
işçilerimiz, STFA dediğimiz bir şirkete aittir ve orası da, altı yıldan bu yana
faaliyette bulunan yine bir başka özel şirkete ait olan yerdir. Dolayısıyla,
buranın özelleştirilmesinden kaynaklanan bir kaza değildir. Bunu bu şekilde
düzeltmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; "Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama" başlıklı
228 inci madde, daha önce de Türk Ceza Kanununun 567 ve 568 inci maddelerinde
düzenlenen kabahat nevinden bir suç; burada ise, cürümler kapsamına alınmış.
Yalnız, burada, kumar oynanması için yer ve imkân sağlayan kişi
cezalandırılırken, kumar oynayan kişiler cezasız bırakılmış durumda. Halbuki,
madde gerekçesinde "kumarın sosyal bakımdan ortaya koyduğu büyük tehlike
ve doğurması olası facialar gözönüne alınmıştır" şeklinde gayet güzel bir
ibare var. Kumar oynayan kişilerin bu gerekçeyle bu madde kapsamı dışında
tutulması, ceza adaleti bakımından da tasvip edilecek bir düzenleme değildir.
Daha önceki
düzenlemelerde kumarda kullanılan eşya veyahut da para müsadere edilirken,
burada böyle bir hükme yer verilmemesi, düzenleme açısından da, yine, tasvip
edilecek bir yapı değildir. Keza, kumar oynanması sırasında asıl fail, kumar
oynayan kişidir. Yani, bir yerde, adam öldürmeye teşvik edeni cezalandırıyoruz;
ama, adam öldüren kişiyi cezalandırmıyoruz manasına gelen bir sonuç
çıkmaktadır. Bu nedenle, önerge var mıdır yok mudur, bilemiyorum; ama, bu
kapsama kumar oynayanların da alınması, aynı şekilde kumarda kullanılan para ve
sair eşyanın da müsadere edilmesi şeklindeki bir düzenlemenin uygun olacağını
düşünüyor; bu vesileyle, tekrar, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sıvacıoğlu.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
229 uncu maddeyi
okuyorum:
Dilencilik
MADDE 229. - (1)
Çocukları, beden veya ruh bakımından kendini idare edemeyecek durumda bulunan
kimseleri dilencilikte araç olarak kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun üçüncü
derece dahil kan veya kayın hısımları ya da eş tarafından işlenmesi hâlinde
verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Bu suçun örgüt
faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması hâlinde, verilecek ceza bir kat
artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
230 uncu maddeyi
okutuyorum:
SEKİZİNCİ
BÖLÜM
Aile
Düzenine Karşı Suçlar
Birden çok evlilik,
hileli evlenme, dinsel tören
MADDE 230. - (1) Evli
olmasına rağmen, başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, altı aydan iki yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kendisi evli
olmamakla birlikte, evli olduğunu bildiği bir kimse ile evlilik işlemi yaptıran
kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Gerçek kimliğini
saklamak suretiyle bir başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, üç aydan bir
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) Yukarıdaki fıkralarda
tanımlanan suçlardan dolayı zamanaşımı, evlenmenin iptali kararının
kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
(5) Aralarında evlenme
olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar hakkında iki aydan altı aya
kadar hapis cezası verilir. Ancak, medenî nikâh yapıldığında kamu davası ve
hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
(6) Evlenme akdinin
kanuna göre yapılmış olduğunu gösteren belgeyi görmeden bir evlenme için dinsel
tören yapan kimse hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
231 inci maddeyi
okutuyorum:
Çocuğun soybağını değiştirme
MADDE 231. - (1) Bir
çocuğun soybağını değiştiren veya gizleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
(2) Özen yükümlülüğüne
aykırı davranarak, sağlık kurumundaki bir çocuğun başka bir çocukla karışmasına
neden olan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.44
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.55
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
664 sıra sayılı kanun
tasarısı üzerindeki müzakerelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/593) (S. Sayısı: 664) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
232 nci maddeyi
okutuyorum:
Kötü muamele
MADDE 232. - (1) Aynı
konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse,
iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İdaresi altında
bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya
sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu terbiye
hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis
cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
233 üncü maddeyi
okutuyorum:
Aile hukukundan
kaynaklanan yükümlülüğün ihlâli
MADDE 233. - (1) Aile
hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen
kişi, şikâyet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Hamile olduğunu
bildiği eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış
bulunduğunu bildiği evli olmayan bir kadını çaresiz durumda terk eden kimseye,
üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Velâyet hakları kaldırılmış olsa da,
itiyadî sarhoşluk, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılması ya da onur
kırıcı tavır ve hareketlerin sonucu maddî ve manevî özen noksanlığı nedeniyle
çocuklarının ahlâk, güvenlik ve sağlığını ağır şekilde tehlikeye sokan ana veya
baba, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
234 üncü maddeyi
okutuyorum:
Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması
MADDE 234. - (1) Velayet
yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dahil kan
hısmının, onaltı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi
altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması
veya alıkoyması hâlinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Fiil cebir veya
tehdit kullanılarak işlenmiş ya da çocuk henüz oniki yaşını bitirmemiş ise ceza
bir katı oranında artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
235 inci maddeyi
okutuyorum:
DOKUZUNCU
BÖLÜM
Ekonomi,
Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar
İhaleye fesat
karıştırma
MADDE 235. - (1) Kamu
kurum veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya
da kiralamalara ilişkin ihalelere fesat karıştıran kişi, beş yıldan oniki yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Aşağıdaki hâllerde
ihaleye fesat karıştırılmış sayılır:
a) Hileli davranışlarla;
1. İhaleye katılma yeterliğine
veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye veya ihale sürecindeki işlemlere
katılmalarını engellemek.
2. İhaleye katılma
yeterliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını
sağlamak.
3. Teklif edilen malları,
şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olduğu hâlde, sahip olmadığından
bahisle değerlendirme dışı bırakmak.
4. Teklif edilen malları,
şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı hâlde, sahip olduğundan
bahisle değerlendirmeye almak.
b) Tekliflerle ilgili
olup da ihale mevzuatına veya şartnamelere göre gizli tutulması gereken
bilgilere başkalarının ulaşmasını sağlamak.
c) Cebir veya tehdit
kullanmak suretiyle ya da hukuka aykırı diğer davranışlarla, ihaleye katılma
yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye, ihale sürecindeki
işlemlere katılmalarını engellemek.
d) İhaleye katılmak
isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek
için aralarında açık veya gizli anlaşma yapmaları.
(3) İhaleye fesat
karıştırma sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar
meydana gelmiş ise, ceza yarı oranında artırılır. Zararın meydana gelmiş olduğu
sabit olmakla birlikte miktarının belirlenememiş olması, bu fıkra hükmünün
uygulanmasını engellemez.
(4) İhaleye fesat
karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle
ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.
(5) Yukarıdaki fıkralar
hükümleri, kamu kurum veya kuruluşları aracılığı ile yapılan artırma veya
eksiltmeler ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya
kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının
iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden
vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler veya kooperatifler adına yapılan mal
veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara fesat karıştırılması
hâlinde de uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
236 ncı maddeyi
okutuyorum:
Edimin ifasına fesat karıştırma
MADDE 236. - (1) Kamu
kurum veya kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, bunların
iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden
vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler ya da kooperatiflere karşı taahhüt
altına girilen edimin ifasına fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Aşağıdaki fiillerin
hileli olarak yapılması hâlinde, edimin ifasına fesat karıştırılmış sayılır:
a) İhale kararında veya
sözleşmede evsafı belirtilen maldan başka bir malın teslim veya kabul edilmesi.
b) İhale kararında veya
sözleşmede belirtilen miktardan eksik malın teslim veya kabul edilmesi.
c) Edimin ihale kararında
veya sözleşmede belirtilen sürede ifa edilmemesine rağmen, süresinde ifa
edilmiş gibi kabul edilmesi.
d) Yapım ihalelerinde
eserin veya kullanılan malzemenin şartname veya sözleşmesinde belirlenen
şartlara, miktar veya niteliklere uygun olmamasına rağmen kabul edilmesi.
e) Hizmet niteliğindeki
edimin, ihale kararında veya sözleşmede belirtilen şartlara göre verilmemesine
veya eksik verilmesine rağmen verilmiş gibi kabul edilmesi.
(3) Edimin ifasına fesat
karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle
ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
237 nci maddeyi
okutuyorum:
Fiyatları etkileme
MADDE 237. - (1) İşçi
ücretlerinin veya besin veya malların değerlerinin artıp eksilmesi sonucunu doğurabilecek
bir şekilde ve bu maksatla yalan haber veya havadis yayan veya sair hileli
yollara başvuran kimseye üç aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası
verilir.
(2) Fiil sonucu besin
veya malların değerleri veya işçi ücretleri artıp eksildiği takdirde ceza üçte
biri oranında artırılır.
(3) Fail, ruhsatlı simsar
veya borsa tellalı ise ceza ayrıca sekizde bir oranında artırılır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 664
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu Tasarısının 237 nci maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ümmet Kandoğan |
Dursun Akdemir |
Emin Şirin |
|
|
Denizli |
Iğdır |
İstanbul |
|
Edip Safder Gaydalı |
|
Mehmet Tatar |
|
Bitlis |
|
Şırnak |
Madde 237.- (1) İşçi
ücretlerinin, yabancı para, hisse senedi ve benzeri her türlü menkul
kıymetlerin veya besin veya malların değerlerinin artıp eksilmesi sonucunu
doğurabilecek bir şekilde ve bu maksatla yalan haber veya havadis yayan veya
sair hileli yollara başvuran kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî
para cezası verilir.
(2) Fiil sonucu besin,
yabancı para, hisse senedi ve benzeri her türlü menkul kıymetlerin veya
malların değerleri veya işçi ücretleri artıp eksildiği takdirde ceza üçte bir
oranında artırılır.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe :
Yabancı para veya menkul
kıymetler üzerinde geliştirilecek hileli tavırlar, büyüklüğüne göre ekonominin
dengelerini bir saatte altüst edecek güçtedir. Bu alanın ekonomik suçlar içinde
düzenlenmemesi, büyük bir keyfîlik ve boşluk oluşturmaktadır; yozlaşmanın ve
yolsuzluğun özgün alanıdır.
Teklifimiz, özel
hükümlerdeki düzenlemeleri saklı tutarak genel formatta suç tipi oluşturmakta
ve haksız rantın ve ekonomik kamu düzeninin bozulmasının önüne ceza yoluyla
geçilmesini temine yöneliktir.
Ayrıca, suçun önemi ve
etki derecesi gözetilerek cezaların artırılması tercih olunmuştur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
237 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
238 inci maddeyi
okutuyorum:
Kamuya gerekli şeylerin
yokluğuna neden olma
MADDE 238. - (1) Taahhüt
ettiği işi yerine getirmeyerek, kamu kurum ve kuruluşları veya kamu hizmeti
veya genel bir felâketin önlenmesi için zorunlu eşya veya besinlerin ortadan
kalkmasına veya önemli ölçüde azalmasına neden olan kimseye bir yıldan üç yıla
kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.
239 uncu maddeyi
okutuyorum:
Ticarî sır, bankacılık
sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması
MADDE 239. - (1) Sıfat
veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticarî sır, bankacılık
sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere
veren veya ifşa eden kişi, şikâyet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve
beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu bilgi veya
belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere
verilmesi veya ifşa edilmesi hâlinde de bu fıkraya göre cezaya hükmolunur.
(2) Birinci fıkra
hükümleri, fennî keşif ve buluşları veya sınaî uygulamaya ilişkin bilgiler
hakkında da uygulanır.
(3) Bu sırlar, Türkiye'de
oturmayan bir yabancıya veya onun memurlarına açıklandığı takdirde, faile
verilecek ceza üçte biri oranında artırılır. Bu hâlde şikâyet koşulu aranmaz.
(4) Cebir veya tehdit
kullanarak bir kimseyi bu madde kapsamına giren bilgi veya belgeleri açıklamaya
mecbur kılan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
240 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Mal veya hizmet
satımından kaçınma
MADDE 240. - (1) Belli
bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya
çıkmasına neden olan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
241 inci maddeyi
okutuyorum:
Tefecilik
MADDE 241. - (1) Kazanç
elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
242 nci maddeyi
okutuyorum:
Tüzel kişiler hakkında
güvenlik tedbiri uygulanması
MADDE 242. - (1) Bu
bölümde yer alan suçların işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan
tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
243 üncü maddeyi
okutuyorum:
ONUNCU
BÖLÜM
Bilişim
Sistemlerine Karşı Suçlar
Bilişim sistemine girme
MADDE 243. - (1) Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam eden kimseye iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.
(2) Yukarıdaki fıkrada
tanımlanan fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında
işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir.
(3) Bu fiil nedeniyle
sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, iki yıldan dört yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilgi toplumuna giden
yolda, elbette ki, bilgi toplumunu yaratma yönünde devletin, hükümetin ve bu
alanda faaliyet gösteren herkesin sorumluluğu vardır. Elbette ki, görevimiz,
bilgi toplumuna geçişi sağlamak, bu yolda bilişimin gelişmesini öngörmek, belli
cezalar koyarak da bunun olumsuz yönde kullanımının önüne geçmektir; temel
hedefimiz budur. Bu Ceza Kanunu Tasarısı, bunu engellemek, kötüye
kullanılmasının önüne geçmek amacıyla hazırlanmıştır; ancak, değerli
arkadaşlarımızla yapmış olduğumuz görüşmede, burada, 243 ve 244 üncü maddede
belirlenen koşulların fiilin ağırlığına uygun olarak düzenlenmediğini gördük ve
belirsizlik ortamında bir tanımlama yaratıldığını gördük. Bu nedenle, bu
maddeler üzerinde değişiklik önergesinin daha uygun olacağı kanaatine vardık.
Değerli arkadaşlarım, 243
üncü maddede, bir kere, konunun başlığı "Bilişim Sistemlerine Karşı
Suçlar"dır. Eğer, bir insan,
girer, bankamatikte bir kişinin hesabına zarar verirse, o kişiye karşı, onun
haklarına karşı da bir suç işlemiş olur, bankaya karşı, kuruma karşı da bir suç
işlemiş olur; yani, buradaki suç, tek başına sisteme karşı işlenmemiştir, aynı
zamanda kuruma karşı işlenmiştir, aynı zamanda kişilik hakları çiğnenmiştir. Bu
nedenle, buradaki başlığı "Bilişim Sistemlerine Karşı Suçlar"
şeklinde değil de, bu alanı kapsayacak genel bir değerlendirmeye tabi tutmayı daha
uygun gördük.
Değerli arkadaşlarım, 243
üncü maddede bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Burada "Bilişim
sistemine girme" deniliyor. Çocuğunuz 16 yaşında; geldi, bilişim sistemine
girdi ve istemeden bir değişikliğe ya da veri kaybına neden oldu. Biz, şu andaki tasarıda diyoruz ki, bu kişiyi iki
yıldan dört yıla kadar mahkûm edelim; ama, bir sonraki maddede diyoruz ki,
bozma niyeti olana, bozma amacıyla, veriyi değiştirme amacıyla, sistemin
tamamına zarar verme amacıyla bu eylemi işleyene de bir yıldan üç yıla kadar
ceza verelim; hazırlanan metin bu şekilde. Şimdi, bir şey düşünün; suçu işleyen
kişi, hâkimin karşısına geçecek, bu işi bilmeyerek yaptıysa, daha az ceza almak
için "hâkim bey, benim kastım vardı, bu işi bilerek, isteyerek
yaptım" diyecek ve bunun karşılığında daha az bir ceza alıp kurtulacaktı.
Fiilde dengesizlik var.
Arkadaşlarımız, sağ
olsun, anlayış gösterdi, biz bunu düzenledik, altı aydan iki yıla kadar yaptık;
istemeden değiştirdi veya bilişim sistemine girdi bir şekilde, bilginin değişmesine
neden oldu, cezayı altı aydan iki yıla kadar yaptık.
Biliyorsunuz, bir de
bilgisayar sistemini bozan hackerlar var; onlar size bir şey gönderdi, üzerine
tıkladınız ve bir sisteme girdiniz. Hemen bunu suç haline getirirsek, çok geniş
bir kapsama almış oluruz, suçun kapsamını genişletmiş oluruz. Burada da
-hazırladığımız taslakta- girme ve orada kalma şartını koyduk; çünkü, bu bir
kasıttır. Kazara girersiniz çıkarsınız, bu başka bir şey; ama, girdiniz,
kaldınız, değiştirdiniz, bozdunuz, bu farklı bir şey. İşte biz, tasarıda buraya
açıklık getirdik. Bağlantılı olarak madde 244'te de bir açıklık getiriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
eğer, bir sistemin tamamını çökertirseniz, sistemin kendini bozarsanız, onun
içerisindeki bütün programlara zarar vermiş olursunuz; ancak, aktif olarak
kullanılmayan, belki o anda zarara uğramayacak bir veriyi, bir programı,
isteyerek de biri değiştirmiş olabilir. Sisteme zarar vererek, malî açıdan,
maddî ve manevî kayba neden olan biri ile içerisinden herhangi bir veriyi değiştiren
insanı aynı kefede değerlendirirsek, yine yanlış yapmış oluruz. Bu nedenle, 244
üncü maddede, sistemin bütününü bozma veya işlemesine engel olma suçu ile
verileri bozma, değiştirme, bir başkasına yollama, araya veri ekleyerek kişinin
kendi bilgisayarındaki verilerin farklılaşmasına neden olma suçlarını
birbirinden ayırdık. Aslolan budur. Hepimizin isteği, bilişim sektöründe bir
gelişimin ortaya çıkmasıdır.
Bu nedenlerle, sizlerin,
yapmış olduğumuz değişikliklerde bizlere destek vermenizi istiyoruz. Bu konuda
yardımcı olan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum; ama, geneli hakkında
da, kalan zaman içerisinde, bir şeyler söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bilgi toplumuna giden yolda, bilişim sektörünü bağımsız bir sektör olarak
görmememiz lazım. Şu anda, kamuya baktığımızda, bilgiişlem müdürlüklerini
ortadan kaldırmaya çalışıyoruz ya da bir başka birime bağlamaya çalışıyoruz.
Buraya da, lütfen, dikkatinizi verin. Bilişim sektörü, bir sektörün daha rahat
işlemesinde, uygun işletilmesinde, seri olarak faaliyete girmesinde katalizör
rolü oynayabilir, destek olabilir, onun bir parçası olabilir; bu doğrudur; ama,
bir gerçek daha vardır; bilişim, farklı bir alandır, farklı bir bilgi, birikim
ve yetenek gerektirir ve bilişime dönük uygulamaların da ayrı politikalarla
desteklenmesi lazım ve hızla, Türkiye'nin bilişim stratejisinin ortaya
konulması lazım. Eğer, biz, bilişim stratejisi ortaya koyarsak ve ciddî bir
yazılım politikası belirlersek, ulusal yazılım politikamızı da oluşturursak,
Türkiye, zannediyorum, bilgi toplumuna geçişte, topyekûn bir faaliyet içerisine
girecektir; ama, eğer, yapılmak istenilen gibi, bazı kanunlarda değişiklik
yapıp, bilişim sektörünü veya bilgiişlem müdürlüklerini bir başka müdürlüğün
altına sığıştırarak, onu gelişimden uzaklaştırırsak, denetimden
uzaklaştırırsak, çağdaş rekabet ortamlarından uzaklaştırırsak ve bu konuda
yetişmiş elemanlarımızı bir başka sektörde çalışan yetişmiş elemanın bir
uzantısı haline getirirsek, bu sektöre zarar veririz. Bu nedenle, ben, tüm yetkililere,
diğer kanunlarda yapılan düzenlemelerde de, yetkinlikle davranarak, bilişim
sektörünü bir kenara sıkıştırmak yerine, her sektörün motoru haline getirmeyi
teklif ediyorum. Böyle bir duruşun ülkeye katkı sağlayacağı kanaatini
taşıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir
kanaatim de -bu konuda, özellikle yazılımcı arkadaşlara veya internet sitesi
olan arkadaşlara seslenmek istiyorum- bilişim sektöründe, bilgiden yararlanmak,
bilgiyi yenileyip insanlara sunmak zorundayız. Lütfen, ülkeler, kurumlar, bilgi
kıskançlığından vazgeçsinler. Bilginin özeli olmaz. İnsanı geliştirecek şeyi,
insanı yetiştirecek şeyi, bir kutuya koyarak saklayamazsınız. Çağdaşlığın ilk
kuralı, bilgi paylaşımıdır, bilgiyi enternasyonal kılmaktır, uluslararası
etkilerini artırmaktır; birincisi bu.
İkincisi, son yıllarda
hızla yayılan veri çöplüğü olma yolundaki internet ağlarını temizlememiz lazım.
Burada da, sistemlerle uğraşan, yazılımla uğraşan arkadaşlarımıza büyük rol
düşüyor. Her veriyi, insanlığa, insanoğluna faydalı bilgi, veri olarak
değerlendirmemek lazım. Şu anda bilgisayarlarımızda, bizim işletim sistemimizi
yavaşlatan, aradığımız bilgiye daha rahat ulaşmamızı engelleyen bir dolu
gereksiz, hatta insana zarar verecek bilgi var. Hep birlikte, ülkeyi, bir veri
çöplüğü olmaktan çıkaralım, doğru, faydalı, toplumu geliştirecek yeni bir
bilişim anlayışına doğru yönlendirelim.
Bu konuda hepinizin
destek vereceğinize inanıyor, bu çalışmaya katılan Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerine ve uzmanlarına ve Cumhuriyet Halk Partisindeki çok değerli
milletvekili arkadaşlarıma şahsım ve partim adına çok teşekkür ediyor, hayırlı
olsun temennisiyle hepinizi selamlıyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının İkinci Kitap, Üçüncü Kısım, Onuncu Bölüm başlığının
"Bilişim Alanında Suçlar" olarak; bu bölüm altında yer alan 243 üncü
maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kemal Anadol |
Osman Coşkunoğlu |
Tacidar Seyhan |
|
|
İzmir |
Uşak |
Adana |
|
Haluk İpek |
|
Kerim Özkul |
|
Ankara |
|
Konya |
(1) Bir bilişim
sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren ve orada
kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.
(3) Bu fiil nedeniyle
sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Katılıyoruz Sayın
Bakan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Suç tanımlarında
belirliliği sağlamak ve ceza miktarlarını işlenen fiilin ağırlığına uygun
olarak belirlemek amacıyla madde metninde değişiklik yapılması uygun
görülmüştür.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 243 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
244 üncü maddeyi
okutuyorum:
Sistemi engelleme, bozma,
verileri yok etme veya değiştirme
MADDE 244. - (1) Bir
bilişim sisteminin işleyişini engelleyen, bozan, sisteme hukuka aykırı olarak
veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen, erişilmez kılan,
değiştiren, yok eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Bu fiillerin bir
banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim
sistemi üzerinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda
tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının
yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması hâlinde, iki
yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur.
BAŞKAN- Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş 1
adet önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 244 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kemal Anadol |
Eyüp Fatsa |
Tacidar Seyhan |
|
|
İzmir |
Ordu |
Adana |
|
Mustafa Nuri Akbulut |
İlhan Albayrak |
Hasan Kara |
|
Erzurum |
İstanbul |
Kilis |
Sistemi engelleme, bozma,
verileri yok etme veya değiştirme
Madde 244. - (1) Bir
bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bir bilişim
sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme
veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Bu fiillerin bir
banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim
sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Yukarıdaki fıkralarda
tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının
yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki
yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur.
BAŞKAN- Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN- Hükümet?..
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Suç tanımlarında
belirliliği sağlamak ve ceza miktarlarını işlenen fiilin ağırlığına uygun
olarak belirlemek amacıyla madde metninde değişiklik yapılması uygun
görülmüştür.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 244 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
245 inci maddeyi
okutuyorum:
Banka veya kredi
kartlarının kötüye kullanılması
MADDE 245. - (1)
Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele
geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine
verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak
kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası
ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Sahte oluşturulan
veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak
suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı
gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan yedi yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
246 ncı maddeyi
okutuyorum:
Tüzel kişiler hakkında
güvenlik tedbiri uygulanması
MADDE 246. - (1) Bu
bölümde yer alan suçların işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan
tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
247 nci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ
KISIM
Millete
ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Kamu
İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar
Zimmet
MADDE 247. - (1) Görevi
nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle
yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu
görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, zimmetin açığa
çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde, verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
(3) Zimmet suçunun, malın
geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi hâlinde,
verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
248 inci maddeyi
okutuyorum:
Etkin pişmanlık
MADDE 248. - (1)
Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya
uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisi
indirilir.
(2) Kovuşturma başlamadan
önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya
uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde, verilecek cezanın yarısı
indirilir. Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi hâlinde, verilecek
cezanın üçte biri indirilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
249 uncu maddeyi
okutuyorum:
Daha az cezayı gerektiren
hâl
MADDE 249. - (1) Zimmet
suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza
üçte birden yarıya kadar indirilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
250 nci maddeyi
okutuyorum:
İrtikâp
MADDE 250. - (1)
Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına
yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden
kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevinin sağladığı
güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla,
kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına
bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(3) İkinci fıkrada
tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması hâlinde, bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
251 inci maddeyi
okutuyorum:
Denetim görevinin ihmali
MADDE 251. - (1) Zimmet
veya irtikap suçunun işlenmesine kasten göz yuman denetimle yükümlü kamu
görevlisi, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutulur.
(2) Denetim görevini
ihmal ederek, zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine imkan sağlayan kamu
görevlisi, üç aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
252 nci maddeyi
okutuyorum:
Rüşvet
MADDE 252. - (1) Rüşvet
alan kamu görevlisi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Rüşvet veren kişi de kamu görevlisi gibi cezalandırılır. Rüşvet
konusunda anlaşmaya varılması hâlinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(2) Rüşvet alan veya bu
konuda anlaşmaya varan kişinin, yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter
veya yeminli mali müşavir olması hâlinde, birinci fıkraya göre verilecek ceza
üçte birden yarısına kadar artırılır.
(3) Rüşvet, bir kamu
görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya
yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır.
(4) Birinci fıkra hükmü,
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya
da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş
şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına
çalışan dernekler, kooperatifler ya da halka açık anonim şirketlerle hukukî
ilişki tesisinde veya tesis edilmiş hukukî ilişkinin devamı sürecinde, bu tüzel
kişiler adına hareket eden kişilere görevinin gereklerine aykırı olarak yarar
sağlanması hâlinde de uygulanır.
(5) Yabancı bir ülkede
seçilmiş veya atanmış olan, yasama veya idarî veya adlî bir görevi yürüten kamu
kurum veya kuruluşlarının memur veya görevlilerine veya aynı ülkede
uluslararası nitelikte görevleri yerine getirenlere, uluslararası ticarî
işlemler nedeniyle, bir işin yapılması veya yapılmaması veya haksız bir yararın
elde edilmesi veya muhafazası amacıyla, doğrudan veya dolaylı olarak yarar
teklif veya vaat edilmesi veya verilmesi de rüşvet sayılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
253 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tüzel kişiler hakkında
güvenlik tedbiri uygulanması
MADDE 253. - (1) Rüşvet
suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler
hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
254 üncü maddeyi
okutuyorum:
Etkin pişmanlık
MADDE 254. - (1) Rüşvet
alan kişinin, soruşturma başlamadan önce, rüşvet konusu şeyi soruşturmaya
yetkili makamlara aynen teslim etmesi hâlinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı
cezaya hükmolunmaz. Rüşvet alma konusunda başkasıyla anlaşan kamu görevlisinin
soruşturma başlamadan önce durumu yetkili makamlara haber vermesi hâlinde de
hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.
(2) Rüşvet veren veya bu
konuda kamu görevlisiyle anlaşmaya varan kişinin, soruşturma başlamadan önce,
pişmanlık duyarak durumdan soruşturma makamlarını haberdar etmesi hâlinde,
hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz; verdiği rüşvet de kamu görevlisinden
alınarak kendisine iade edilir.
(3) Rüşvet suçuna iştirak
eden diğer kişilerin, soruşturma başlamadan önce, pişmanlık duyarak durumdan
soruşturma makamlarını haberdar etmesi hâlinde, hakkında bu suçtan dolayı
cezaya hükmolunmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
255 inci maddeyi
okutuyorum:
Yetkili olmadığı bir iş
için yarar sağlama
MADDE 255. - (1) Görevine
girmeyen ve yetkili olmadığı bir işi yapabileceği veya yaptırabileceği kanaatini
uyandırarak yarar sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve
adlî para cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
256 ncı maddeyi
okutuyorum:
Zor kullanma yetkisine
ilişkin sınırın aşılması
MADDE 256. - (1) Zor
kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere
karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde, kasten
yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
257 nci maddeyi
okutuyorum:
Görevi kötüye kullanma
MADDE 257. - (1) Kanunda
ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı
hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden
olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç
olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya
gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya
da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) İrtikap suçunu oluşturmadığı takdirde,
görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden
kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, birinci fıkra
hükmüne göre cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
258 inci maddeyi
okutuyorum:
Göreve ilişkin sırrın
açıklanması
MADDE 258. - (1) Görevi
nedeniyle kendisine verilen veya aynı nedenle bilgi edindiği ve gizli kalması
gereken belgeleri, kararları ve emirleri ve diğer tebligatı açıklayan veya
yayınlayan veya ne suretle olursa olsun başkalarının bilgi edinmesini
kolaylaştıran kamu görevlisine, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası
verilir.
(2) Kamu görevlisi sıfatı
sona erdikten sonra, birinci fıkrada yazılı fiilleri işleyen kimseye de aynı
ceza verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
259 uncu maddeyi
okutuyorum:
Kamu görevlisinin
ticareti
MADDE 259. - (1)
Yürüttüğü görevin sağladığı nüfuzdan yararlanarak, bir başkasına mal veya
hizmet satmaya çalışan kamu görevlisi, altı aya kadar hapis veya adlî para
cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
260 ıncı maddeyi okutuyorum:
Kamu görevinin terki veya
yapılmaması
MADDE 260. - (1) Hukuka
aykırı olarak ve toplu biçimde, görevlerini terk eden, görevlerine gelmeyen,
görevlerini geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmayan veya yavaşlatan kamu
görevlilerinin her biri hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
Kamu görevlisi sayısının üçten fazla olmaması hâlinde cezaya hükmolunmaz.
(2) Kamu görevlilerinin
meslekî ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde,
geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları hâlinde, verilecek
cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
260 ıncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.
260 ıncı maddenin birinci
fıkrasıyla ilgili olarak söylenecek çok fazla bir şey yok; ancak, aynı maddenin
ikinci fıkrasına bakacak olursak, bu düzenlemenin son derece antidemokratik
olduğu, kurum içerisinde, haklarını, isteklerini, arzularını elde etmek için
bir ifade şekli olarak bunu ortaya koymaya çalışacak olan kamu görevlileriyle
ilgili getirilen düzenlemenin yanlış olduğu inancındayım.
Özellikle bu maddenin
ikinci fıkrasındaki "verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da
verilmeyebilir" gibi bir hükmün konulmasının da yanlış olduğu
inancındayım. Eğer, bu konuyla ilgili olarak, bu görevlilerle ilgili bir işlem
yapılması gerekiyorsa, zaten, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun, 125 inci
maddesinden başlayan disiplinle ilgili hükümleri mevcuttur, bu fıkrada da
açıkça görülmektedir zaten;"mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak,
hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya
yavaşlatmaları hâlinde..." Hizmeti aksatmayacağını yazıyoruz "geçici
ve kısa süreli" ibaresini de kullanıyoruz ve sonra da "verilecek
cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir" gibi bir
ucubeyi buraya yerleştiriyoruz. Kanun yapma tekniği açısından da yanlış olduğu
inancındayım. Böyle bir hükmün, "ceza verilmeyebilir" gibi bir hükmün
Ceza Kanununa konulmasının da yanlış olduğu inancındayım; eğer, böyle bir hükme
karşı bir şey yapılacaksa, zaten 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
disiplinle ilgili hükümleri çalıştırılabilir. Getirilen hükümle, yeni bir kanun
yapıyoruz, yeni bir reform getiriyoruz derken, içinden çıkılmayacak bir şekle
dönüştürüldüğünü üzülerek görüyorum.
Biraz önce görüşülen 219
uncu maddede eski kanun maddesinin aynı şekliyle yerleştirilmesinin de ne kadar
mantıksız, ne kadar yanlış olduğunu takdirlerinize bırakıyorum. Bir kere, bu
tasarı yazılırken, dili, tekniği son derece farklıyken, bir tek 219 uncu
maddenin 1926 yılının diliyle yazılmış olmasını hiçbir şekilde izah etmek
mümkün değil. Avukatlar dahi -yeni kanun eğer bu şekilde yasalaşacak olursa-
yanlarında bir sözlük, 219 uncu maddeye kadar gelecekler, 219 uncu maddede
herkes sözlüğü açacak, acaba bu kanun ne söylemek istiyor, ne anlatmak istiyor
şeklinde büyük bir sıkıntı içerisine girecekler. Ben, tekrar ifade ediyorum;
yeni bir kanun, yeni bir reform derken, eski kanunun bir maddesinin noktasına
ve virgülüne dokunmadan aynen yerleştirilmesinin de bir mantıklı izahı olması
mümkün değildir. Adalet Komisyonu Başkanımız, ilk gün, çıktı "ben, bu
kanunla hayatımın en mutlu anını yaşıyorum; bugün, şu yaşa geldim, büyük bir
mutluluk içerisindeyim" şeklinde ifadelerde bulundu. Ancak, 1926 yılının
Ceza Kanununun bir maddesinin, kelimeleriyle, cümleleriyle, noktasıyla ve
virgülüyle bu kanun tasarısının içerisine yerleştirilmesinin reformla uzaktan
yakından bir ilgisinin olmadığını da takdirlerinize ifade etmek istiyorum.
Yalnız, demin, benim
konuşmamdan sonra, Sayın Adalet Bakanı, Malatya AK Parti İl Başkanlığından
gelen yazının, beni, hâlâ AK Partideymiş zannederek gönderildiğini, alaylı bir
tarzda, ima ederek söyledi. Ben, İktidar Partisinden ayrılarak muhalefet
partisine geçtim; ancak, Sayın Adalet Bakanı, üç parti değiştirmiştir ve değiştirdiği
bir partiden, seçime bir gün kala, iktidara gelmek üzere olduğu anlaşılan bir
partiye geçmiştir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.40
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.08
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
664 sıra sayılı kanun
tasarısı üzerindeki müzakerelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/593) (S. Sayısı: 664) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
261 inci maddeyi
okutuyorum.
Kişilerin malları
üzerinde usulsüz tasarruf
MADDE 261. - (1) İlgili
kanunlarda belirlenen koşullara aykırı olduğunu bilerek, kişilerin taşınır veya
taşınmaz malları üzerinde, karşılık ödenmek suretiyle de olsa, zorla tasarrufta
bulunan kamu görevlisi, fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı
takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
262 nci maddeyi
okutuyorum:
Kamu görevinin usulsüz
olarak üstlenilmesi
MADDE 262. - (1) Bir kamu
görevini, kanun ve nizamlara aykırı olarak yerine getirmeye teşebbüs eden veya
terk emri kendisine bildirilmiş olduğu hâlde görevi sürdüren kimseye üç aydan
iki yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
263 üncü maddeyi
okutuyorum:
Kanuna aykırı eğitim
kurumu
MADDE 263. - (1) Kanuna
aykırı olarak eğitim kurumu açanlara ve buralarda öğretmenlik yapanlar ile
bunları çalıştıranlara altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Yukarıdaki fıkrada
gösterilen yerlerin kapatılmasına da karar verilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır, önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 263 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek |
Kemal Anadol |
Eyüp Fatsa |
|
|
Ankara |
İzmir |
Ordu |
|
Ensar Öğüt |
|
Muharrem İnce |
|
Ardahan |
|
Yalova |
(1) Kanuna aykırı olarak
eğitim kurumu açanlara, bunları çalıştıranlara ve bu kurumlarda kanuna aykırı
olarak açıldığını bildiği halde öğretmenlik yapanlara, altı aydan üç yıla kadar
hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu suçun
özellikle öğretmenlik yapan kişiler açısından oluşabilmesi için, kurumun kanuna
aykırı olarak açıldığının bilinmesi, yani suçun doğrudan kastla işlenmesi
gerektiği düşüncesiyle, fıkra metninde değişiklik yapılması uygun görülmüştür.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
263 üncü maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
264 üncü maddeyi
okutuyorum:
Özel işaret ve
kıyafetleri usulsüz kullanma
MADDE 264. - (1) Bir
rütbe veya kamu görevinin veya mesleğin, resmî elbisesini yetkisi olmaksızın
alenen ve başkalarını yanıltacak şekilde giyen veya hakkı olmayan nişan veya
madalyaları takan kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Elbisenin sağlayacağı
kolaylık ve olanaklardan yararlanarak bir suç işlenirse, yalnız bu fiilden
ötürü yukarıdaki fıkrada belirtilen cezalar üçte biri oranında artırılarak
hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
265 inci maddeyi
okutuyorum:
Görevi yaptırmamak için
direnme
MADDE 265. - (1) Kamu
görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit
kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun yargı görevi
yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur.
(3) Suçun, kişinin
kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından
birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Suçun, silâhla ya da
var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten
yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı
oranında artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi
sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin
gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler
uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
266 ncı maddeyi
okutuyorum:
Kamu görevine ait araç ve
gereçleri suçta kullanma
MADDE 266. - (1) Görevi
gereği olarak elinde bulundurduğu araç ve gereçleri bir suçun işlenmesi
sırasında kullanan kamu görevlisi hakkında, ilgili suçun tanımında kamu
görevlisi sıfatı esasen göz önünde bulundurulmamış ise, verilecek ceza üçte
biri oranında artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
267 nci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
Adliyeye
Karşı Suçlar
İftira
MADDE 267. - (1) Yetkili
makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla,
işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya
da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir
fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(2) Fiilin maddî eser ve
delillerini uydurarak iftirada bulunulması hâlinde, ceza yarı oranında
artırılır.
(3) Yüklenen fiili
işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma
ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki
fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Yüklenen fiili
işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya
tutuklanması hâlinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
(5) Mağdurun
ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde,
yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti
hâlinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur.
(6) Mağdurun mahkûm
olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek
ceza yarısı kadar artırılır.
(7) İftira sonucunda
mağdur hakkında hapis cezası dışında adlî veya idarî bir yaptırım uygulanmışsa;
iftira eden kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(8) İftira suçundan
dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten
başlar.
(9) Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilân olunur. İlân masrafı, hükümlüden tahsil edilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
268 inci maddeyi
okutuyorum:
Başkasına ait kimlik veya
kimlik bilgilerinin kullanılması
MADDE 268. - (1) İşlediği
suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek
amacıyla, bu kişiye ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira
suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
269 uncu maddeyi
okutuyorum:
Etkin pişmanlık
MADDE 269. - (1) İftira
edenin, mağdur hakkında adlî veya idarî soruşturma başlamadan önce,
iftirasından dönmesi hâlinde, hakkında iftira suçundan dolayı verilecek cezanın
beşte dördü indirilir.
(2) Mağdur hakkında
kovuşturma başlamadan önce iftiradan dönme hâlinde, iftira suçundan dolayı
verilecek cezanın dörtte üçü indirilir.
(3) Etkin pişmanlığın;
a) Mağdur hakkında
hükümden önce gerçekleşmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisi,
b) Mağdurun
mahkûmiyetinden sonra gerçekleşmesi hâlinde, verilecek cezanın yarısı,
c) Hükmolunan cezanın
infazına başlanması hâlinde, verilecek cezanın üçte biri,
İndirilebilir.
(4) İftiranın konusunu
oluşturan münhasıran idarî yaptırım uygulanmasını gerektiren fiil dolayısıyla;
a) İdarî yaptırıma karar
verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulması hâlinde, verilecek cezanın
yarısı,
b) İdarî yaptırım
uygulandıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunulması hâlinde, verilecek cezanın
üçte biri,
İndirilebilir.
(5) İftira suçunun basın
ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, bu madde hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
270 inci maddeyi
okutuyorum:
Suç üstlenme
MADDE 270. - (1) Yetkili
makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren
kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun üstsoy, altsoy, eş veya
kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi hâlinde; verilecek cezanın dörtte
üçü indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
271 inci maddeyi
okutuyorum:
Suç uydurma
MADDE 271. - (1)
İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya
da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını
sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
272 nci maddeyi
okutuyorum:
Yalan tanıklık
MADDE 272. - (1) Hukuka
aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye
yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye,
dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Mahkeme huzurunda ya
da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde
gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis
cezası verilir.
(3) Üç yıldan fazla hapis
cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan
tanıklık yapan kişi hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
(4) Aleyhine tanıklıkta
bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir
koruma tedbiri uygulanmışsa, yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında
beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması
koşuluyla, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Aleyhine tanıklıkta
bulunulan kişinin gözaltına alınması veya tutuklanması hâlinde; yüklenen fiili
işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verilmiş olması koşuluyla; yalan tanıklık yapan kişi, ayrıca kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak
sorumlu tutulur.
(6) Aleyhine tanıklıkta
bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına
mahkûmiyeti hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis
cezasına mahkûmiyeti hâlinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis
cezasına hükmolunur.
(7) Aleyhine tanıklıkta
bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise,
altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.
(8) Aleyhine tanıklıkta
bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adlî veya idarî bir yaptırım
uygulanmışsa; yalan tanıklıkta bulunan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
273 üncü maddeyi
okutuyorum:
Şahsî cezasızlık veya
cezanın azaltılmasını gerektiren sebepler
MADDE 273. - (1) Kişinin;
a) Kendisinin, üstsoy,
altsoy, eş veya kardeşinin soruşturma ve kovuşturmaya uğramasına neden
olabilecek bir hususla ilgili olarak yalan tanıklıkta bulunması,
b) Tanıklıktan çekinme
hakkı olmasına rağmen, bu hakkı kendisine hatırlatılmadan gerçeğe aykırı olarak
tanıklık yapması,
Hâlinde, verilecek cezada
indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
(2) Birinci fıkra hükmü,
özel hukuk uyuşmazlıkları kapsamında yapılan yalan tanıklık hâllerinde
uygulanmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
274 üncü maddeyi
okutuyorum:
Etkin pişmanlık
MADDE 274. - (1) Aleyhine
tanıklık yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu
sonuçlayacak nitelikte karar verilmeden veya hükümden önce gerçeğin söylenmesi
hâlinde, cezaya hükmolunmaz.
(2) Aleyhine tanıklık
yapılan kişi hakkında bir hak kısıtlamasını veya yoksunluğunu sonuçlayacak
nitelikte karar verildikten sonra ve fakat hükümden önce gerçeğin söylenmesi
hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisinden yarısına kadarı indirilebilir.
(3) Aleyhine tanıklık
yapılan kişi hakkında verilen mahkûmiyet kararı kesinleşmeden önce gerçeğin
söylenmesi hâlinde, verilecek cezanın yarısından üçte birine kadarı
indirilebilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
275 inci maddeyi
okutuyorum:
Yalan yere yemin
MADDE 275. - (1) Hukuk
davalarında yalan yere yemin eden davacı veya davalıya bir yıldan beş yıla
kadar hapis cezası verilir.
(2) Dava hakkında hüküm
verilmeden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde, cezaya hükmolunmaz.
(3) Hükmün icraya
konulmasından veya kesinleşmesinden önce gerçeğin söylenmesi hâlinde, verilecek
cezanın yarısı indirilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
276 ncı maddeyi
okutuyorum:
Gerçeğe aykırı
bilirkişilik veya tercümanlık
MADDE 276. - (1) Yargı
mercileri veya suçtan dolayı kanunen soruşturma yapmak veya yemin altında tanık
dinlemek yetkisine sahip bulunan kişi veya kurul tarafından görevlendirilen
bilirkişinin gerçeğe aykırı mütalâada bulunması hâlinde, bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada
belirtilen kişi veya kurullar tarafından görevlendirilen tercümanın ifade veya
belgeleri gerçeğe aykırı olarak tercüme etmesi hâlinde, birinci fıkra hükmü
uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
277 nci maddeyi
okutuyorum:
Yargı görevi yapanı
etkileme
MADDE 277. - (1) Bir
davanın taraflarından birinin veya bir kaçının veya sanıkların veya davaya
katılanların, mağdurların leh veya aleyhinde, yargı görevi yapanlara emir veren
veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle olursa olsun adı
geçenleri hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki yıldan dört
yıla kadar hapis cezası verilir. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde
verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
278 inci maddeyi
okutuyorum:
Suçu bildirmeme
MADDE 278. - (1)
İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İşlenmiş olmakla
birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması hâlen mümkün bulunan
bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre
cezalandırılır.
(3) Mağdurun onbeş yaşını
bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da
hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması
hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
279 uncu maddeyi
okutuyorum:
Kamu görevlisinin suçu
bildirmemesi
MADDE 279. - (1) Kamu
adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle
bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden
veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, adlî kolluk
görevini yapan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
280 inci maddeyi
okutuyorum:
Sağlık mesleği
mensuplarının suçu bildirmemesi
MADDE 280. - (1) Görevini
yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına
rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren
sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Sağlık mesleği
mensubu deyiminden tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti
veren diğer kişiler anlaşılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
280 inci madde, sağlık
mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi konusunda getirilen bir müeyyideyle
ilgili. Ortada, iki parti arasında bir mutabakat var, bir uyuşma var; ama, bu
konuda, ben, içime sinmeyen, bir sağlık personeli olarak görev yaptığım kısmı
da anımsayarak, meslektaşlarımın bu görevi yaparken bu şekildeki bir
müeyyideyle karşı karşıya kalmalarının yanlış olduğu düşüncesini ifade etmek
için huzurlarınızdayım.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıdaki bu maddenin Türk Ceza Kanunun "Cürmü haber vermekte zühul"
başlıklı 530 uncu maddesindeki norma karşılık düzenlendiği anlaşılmakta; ancak,
tasarı, yürürlükte olan düzenlemeden oldukça farklı hükümler getirmektedir;
yani, mevcut Ceza Yasasından daha geri bir adım olarak görülmektedir;
örnekleriyle anlatmaya çalışacağım. Sağlık bilimlerinde çalışanların, yani,
hekimlerin, yardımcı sağlık personelinin, diş hekimlerinin, eczacıların bu
konuda oldukça sıkıntı yaşayacağını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
eski kanunun 530 uncu maddesinde, bildirim zorunluluğu olan suçlar şahıslar
aleyhinde suçlarla sınırlı tutulmuşken, tasarıda bu sınırlama kaldırılmış,
bütün suçlar kapsama alınmıştır. Eski kanunun 530 uncu maddesinde yer alan
"bu ihbar kendisine yardım ettikleri kimseyi takibata maruz kılacak ahval
müstesna olmak üzere" biçimindeki sınırlayıcı hükme bu tasarıda yer
verilmemiş, tedavi edilen kişinin dahi suç işlediği yönünde belirti varsa
bildirim zorunluluğu getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıda yer alan düzenlemenin, öncelikle kişilerin sağlığını koruma hakkını ve
kişilik haklarını ihlal edici birtakım sonuçlara yol açabileceğini düşünüyorum
ve bunları da, samimî bir şekilde dile getirmek istiyorum. Doktora başvuran
kimse, zorunlu olarak, sağlığıyla ilgili tüm bilgileri vermek zorundadır, kendi
sağlığı bakımından bu bilgileri vermek zorundadır. Aksi halde, doktor, tanıyı
doğru koyamayacak, tedaviyi de doğru yönlendiremeyecektir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, doktora başvuran kişinin kendi tedavisinin sağlanması amacıyla verdiği
bilgiler sır kapsamı içinde olup, doğrudan kişinin özgürlüğü ve kişilik
haklarıyla ilişkilidir. Bu düşünceye katılmayan arkadaşımın olacağını ben
zannetmiyorum; ama, ortada bir mutabakat metni var, sadece bu görüşlerimi
tutanağa geçirmek için söz almış bulunuyorum.
Hekimin, sağlık
personelinin sır saklama yükümlülüğü, Anayasanın 17 nci, Medenî Kanunun 23 üncü
maddelerinde yer alan hastanın kişilik hakkının korunmasına yönelik hükümlerin
bir sonucudur. Hastanın da faili olabileceği bir suçun emarelerini gören sağlık
personeline, hekime, hastayı bildirme ve tedavi sırasında öğrendiği sırları
bildirim yükümlülüğü getirmenin, öncelikle, kişilerin, Anayasada belirtilen
maddî ve manevî varlıklarını koruma ve geliştirme haklarının, kişi
özgürlüklerinin ortadan kaldırılması sonucunu doğurabileceği endişesini ben
içtenlikle taşıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
herhangi bir biçimde bir suçla ilgisi olan veya ilgisi olduğu düşünülen
hastaların ihbar edilecekleri korkusuyla tedavileri için hekime başvurmaları,
belki de bu yasa müeyyidesi dolayısıyla engellenmiş olabilecektir; yani, tedavi
olma hakkını da bir insanlık hakkı olarak elinden alma durumunda kalıyoruz.
Ayrıca, hastanın gizlilik, mahremiyet hakkı dediğimiz, sağlık personelinin sır
saklama yükümlülüğü ortadan kaldırıldığı için, sağlık sorunlarıyla ilgili doğru
bilgileri verme, doğru tanı ve tedavi uygulaması sürecinde bir aksamaya yol
açacağı da çok açıktır.
Değerli arkadaşlarım,
hekimlerin öncelikli görevi, tedaviye ihtiyacı olan kişilere gerekli sağlık
yardımını yapmaktır. Bu, hiç kuşkusuz. Öte yandan, hekimlik bir güven
mesleğidir. Bu, son derece önemlidir; yani, hekimle hastası arasındaki bilgiler
belki o hastanın eşiyle arasında olmayan bilgiler de olabilir, iş ortağıyla
arasında olmayan bilgiler de olabilir veya herhangi bir noktada o kişinin
sağlığı hekim için, taşıdığı suçlu kimliğinden daha önce olabilir. Bu, hekimlik
yemininin de en önde gelen kurallarından bir tanesidir. Kişilerin, doğrudan
yaşam hakkıyla ilgili olan sağlığının korunması hakkı kapsamında başvuracakları
sağlık personeline güvenebilmeleri büyük önem taşımaktadır. Binlerce yıl
ötesinden süzülüp gelen bir hekimlik mesleğinin değerlerini konuşuyoruz.
Hipokrat Yeminiyle süzülüp gelen bir hekimlik mesleğinin özelliklerinden
konuşuyoruz. Şimdi, burada, hekimi ve sağlık personelini olası bir muhbir
konumuna düşürecek -demin söylediğim- tanı, tedavi, sağlık personelinin aslî
görevlerini yapma noktasında, her aşamada sıkıntı getirebilecek bir müeyyidedir.
Belki daha sonraki
uygulamalarda toplumun belli bir yol almasıyla, 280 inci madde de tekrar gözden
geçirilmesi gereken maddeler arasında yer almalıdır diye düşünüyorum. Belki
izleyemeyen arkadaşlarıma demin söylediklerimin anlamlı olabilmesi bakımından maddeyi
-özür dileyerek- yinelemek istiyorum. Bakın, madde şu şekilde: "Görevini
yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına
rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren
sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Sağlık mesleği mensubu
deyiminden -sadece hekim değil- tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve
sağlık hizmeti veren diğer kişiler anlaşılır."
Bir hekim olarak, bu
maddeyle ilgili suç müeyyidesinin çok ağır olduğunu -ülkenin koşullarının
dikkate alınması gerektiği noktasında uyarılar olabilir, bunları da saygıyla
karşılıyorum; mutabakata da bağlılığımı bildiriyorum, ama- bu konudaki
çekincelerimi de tutanaklara geçirmek için huzurlarınızda ifade etmeyi görev
sayıyorum.
Şahsım ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına saygılarımı arz ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
281 inci maddeyi
okutuyorum:
Suç delillerini yok etme,
gizleme veya değiştirme
MADDE 281. - (1) Gerçeğin
meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen,
gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili
olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.
(2) Bu suçun kamu
görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi hâlinde, verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
(3) İlişkin olduğu suç
nedeniyle hüküm verilmeden önce gizlenen delilleri mahkemeye teslim eden kişi
hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle verilecek cezanın beşte dördü
indirilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
282 nci maddeyi
okutuyorum:
Suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerlerini aklama
MADDE 282. - (1) Alt
sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını
gizlemek ve meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak
maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis
ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun, kamu
görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin
icrası sırasında işlenmesi hâlinde, verilecek hapis cezası yarı oranında
artırılır.
(3) Bu suçun, suç işlemek
için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde,
verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçun işlenmesi
dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunur.
(5) Bu suç nedeniyle
kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini
sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini
kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle cezaya
hükmolunmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
283 üncü maddeyi
okutuyorum:
Suçluyu kayırma
MADDE 283. - (1) Suç
işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından
kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun kamu
görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi hâlinde, verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
(3) Bu suçun üstsoy,
altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi hâlinde, cezaya
hükmolunmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
284 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tutuklu, hükümlü veya suç
delillerini bildirmeme
MADDE 284. - (1) Hakkında
tutuklama kararı verilmiş olan veya hükümlü bir kişinin bulunduğu yeri bildiği
hâlde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(2) İşlenmiş olan bir
suça ilişkin delil ve eserlerin başkaları tarafından saklandığı yeri bildiği
hâlde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre
cezalandırılır.
(3) Bu suçların kamu
görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi hâlinde, verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
(4) Bu suçların üstsoy,
altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi hâlinde, cezaya hükmolunmaz.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
285 inci maddeyi
okutuyorum:
Gizliliğin ihlâli
MADDE 285. - (1)
Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, soruşturma aşamasında alınan ve kanun
hükmü gereğince gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak
yapılan işlemlerin gizliliğinin ihlâli açısından aleniyetin gerçekleşmesi
aranmaz.
(2) Kanuna göre kapalı
yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama
veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, birinci fıkra hükmüne
göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için tanığın korunmasına ilişkin
olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi
aranmaz.
(3) Bu suçların basın ve
yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.
(4) Soruşturma ve
kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde
görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
286 ncı maddeyi
okutuyorum:
Ses veya görüntülerin
kayda alınması
MADDE 286. - (1)
Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasındaki ses veya görüntüleri yetkisiz
olarak kayda alan veya nakleden kişi, altı aya kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
287 nci maddeyi okutuyorum:
Genital muayene
MADDE 287. - (1) Yetkili
hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişinin genital muayeneye gönderilmesi
hâlinde, fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Bulaşıcı hastalıklar
dolayısıyla kamu sağlığını korumak amacıyla kanun ve tüzüklerde öngörülen
hükümlere uygun olarak yapılan muayeneler açısından yukarıdaki fıkra hükmü
uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Canan Arıtman; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CANAN
ARITMAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyeti şahsım ve
Cumhuriyet Halk Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 664
sıra sayılı Türk Ceza Yasası Tasarısının 287 nci maddesi "Genital
muayene" başlığını taşımaktadır. Yanlış da buradan başlamaktadır; çünkü,
tıbbî açıdan anlamı genital sistemin muayenesidir; yani, bir organ değil,
birçok organın, hormonun, enzimin oluşturduğu üreme organları sisteminin
muayenesidir. Aslında tıpta daha çok üregenital sistem olarak değerlendirilir; yani, idrar yolları ve
üreme organları sistemi. Aynen, kalp-damar sistemi; yani, kardiyo-vasküler
sistem veya mide-bağırsak sistemi; yani, gastrointestinal sistem gibi. Mesela,
enüresis nokturna dediğimiz gece altını ıslatma hastalığı var. Sistit (idrar
yolları iltihabı), adnexitis (yumurtalık iltihabı), salpenjit (çocuk yolu
iltihabı) ürogenital sistem hastalıklarıdır. Hekimler, sistem muayenelerini
tanı ve tedavi amaçlı yapar.
Şimdi, bu madde
düzenlemesinde üreme organları
sisteminin muayenesine yaptırım getiriliyor. Bir kez sormak istiyorum,
niçin Türkçe yazmıyoruz da tıbbî terimlerle madde düzenliyoruz? Türk Ceza
Yasası Tasarısının amaçlarından biri de
dilini anlaşılabilir kılmak, halkın anlamasını sağlamak değil miydi?!
Gelelim bu muayeneye.
Madde, yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın kişinin üreme organları sistemi
muayenesine gönderilmesi halinde fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis
cezasına hükmediyor. Bu madde hangi amaçla düzenlendi; bir cinsel saldırı veya
tecavüz vakasında delil toplayabilmek adına. O zaman yeri de Türk Ceza Yasası
değil CMUK olmalıdır diye düşünüyorum.
Ayrıca, bu konularda
genital sistem muayene istemi yetersizdir. Cinsel saldırı durumunda, örneğin
anal muayene de gereklidir; ama, anüs genital sistem dışında kalır,
gastrointestinal sisteme ait bir organdır.
Yine, cinsel saldırı,
tecavüz durumlarında delil elde etmek için tüm bedenin fizikî muayenesi,
kişinin psikolojik muayenesi, giysilerin muayenesi, olayın geçtiği mahallin
kontrolü ve buralardan delil toplanması gerekir. Bunlar en basit adlî tıp
öğretileridir. Hekimler, bu muayeneye, mağdurun gerçek yaşını tespit etmekle
başlar ve cinsel saldırının tek kanıtı genital muayene değildir, bunu genital
muayeneyle sınırlamak da bir bilimsel yanlıştır.
Ayrıca, bu madde
düzenlemesi, hastalıkların tanısı ve tedavisi için yapılacak genital
muayeneleri de engelleyecektir. Örneğin, yatılı okulda 13-15 yaşlarında bir kız
çocuğu hayatî tehdit oluşturabilecek, örneğin, bir disfonksiyonel kanama
geçirirse, hâkim ve savcı kararı yok diye okul müdürü tarafından doktora
yollanamayacak veya doktor onu muayene edemeyecektir.
Aslında, tasarıda yer
alan bu "genital muayene" tanımının altında yatan veya üstü örtülen
muayene, hymen muayenesidir. Türkçe adıyla kızlık zarı muayenesi veya bekâret
kontrolü, bekâret denetimidir. Hymen, dış genital organlardan sadece birisidir
ve cinsel saldırının tek kanıtı da bu muayene değildir.
Ülkemizde yıllardır
toplumsal bir sorun olarak süregelen ve hâlâ önemini koruyan kızlık zarı
muayenesi, bir başka deyişle bekâret denetimi, kadın sağlığını psikososyal
boyutuyla önemli ölçüde etkileyen, cinsiyet ayırımcılığına dayalı bir
uygulamadır. Aynı zamanda, kadının kendi bedeni üzerinde söz sahibi olma
hakkını ortadan kaldıran, fiziksel ve ruhsal sonuçları açısından da kadın
bedenine uygulanan bir şiddettir. Kadının insan hakları ihlalidir ve haklı
gösterilemez.
Mahkemelerin ya da
ailelerin zoruyla yapılan bekâret kontrolleri, kadınların intihar etmelerine ya
da namus adına öldürülmelerine neden olabilecek kadar ağır sonuçları olan
uygulamalardır. Bu muayeneye maruz kalan kadın, fiziksel ve psikolojik bir
travma yaşar. Yapılan bir bilimsel araştırmaya göre, istekleri dışında kızlık
zarı muayenesine götürülen genç kızların yüzde 30'u intihara teşebbüs etmiş,
bunların beşte 1'i de ölümle neticelenmiştir. Zaten, bekâret kaybı söz konusu
olduğunda, pek çoğu da namus temizleme adına öldürülmüştür. Hayatta kalanların
yüzde 93'ünde, bireylerin tüm yaşamlarını olumsuz etkileyecek psikolojik
bozukluklar tespit edilmiştir; yani, kadının beden ve ruh bütünlüğü bu
incelemeyle bozulur. Sağlığın tanımı, basitçe, kişinin bedensel, fiziksel,
psikolojik olarak tam bir iyilik halidir. Dolayısıyla, bu muayene, kadın
sağlığına yönelik değildir.
Kadına yönelik şiddet,
genellikle şöyle tanımlanır: Kadının fiziksel, cinsel ve psikolojik yönden
zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması olası eylemler ve kadının maruz
kaldığı cinsiyet ayırımına dayalı her türlü şiddeti kapsamaktadır.
Kadının istemi dışında
yapılan bu muayene, kadının kendi bedeni üzerindeki söz hakkını ortadan
kaldıran, fiziksel, cinsel, sosyal ve ruhsal sonuçları açısından kadına yönelik
bir şiddettir. Türk Tabipler Birliği Etik Kurulu raporu ve pek çok uluslararası
belge, bu muayeneyi aynen bu cümleyle tanımlar.
Önce insanı ele alan,
insan haklarını gözeten, çağdaş bir yasa hazırlanırken, siyasî bir irade ve
kararlılıkla ayırımcılığa göz yuman, insan haklarını ihlal eden, kadını
ikincilleştiren tüm toplumsal normların değiştirilmesi gerekir. Bu tasarı bir
fırsattı; ama, ne yazık ki, bunu, bu fırsatı kullanamıyoruz.
Kızlık zarı muayenesini
hukuksal boyutuyla incelersek, Anayasanın 10, 12, 17 ve 20 nci maddelerine
aykırılığı tespit edilir. 10 uncu madde eşitlik ilkesi, 12 nci madde herkesin
kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez hak ve hürriyetleri, 17
nci madde tıbbî zorunluluklar dışında kişinin vücut bütünlüğüne
dokunulamayacağı, 20 nci madde ise herkesin özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu hükümlerini içerdiğini hepimiz
biliyoruz.
Muayenenin yapılış amacı
ve şekliyle cinsiyet ayırımcılığı yapılmakta, beden bütünlüğüne ve özel hayata
müdahale edilmiş olunmaktadır.
Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerden Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları
Bildirgesine göre, kızlık zarı muayenesi, onur kırıcı ve insan haklarını ihlal
eden bir uygulama olduğu için, bildirge hükümlerine aykırıdır. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi insanlıkdışı aşağılayıcı muamele yasağını ve özel yaşama
saygı gösterilmesini karara bağladığı için, kadının aşağılandığı ve ruhsal
olarak örselendiği, özel yaşamının ihlal edildiği bu uygulama da, sözü geçen
sözleşmeye aykırıdır. Ayrıca, CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi) Pekin Deklarasyonu, Kahire Uluslararası Nüfus ve Kalkınma
Konferansı, Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi Bildirisi
kararlarına da aykırıdır. Ülkemiz, tüm bu uluslararası belgeleri imzalamış,
bunların gereğini yerine getirme sözü vermiştir, bunu da hatırlatırım.
Değerli milletvekilleri,
1999 Dünya Sağlık Asamblesinde, hükümetlerin kadın ve kız çocuklarına karşı
cinsiyete bağlı uygulamalardan kaçınmaları ve bu uygulamaları engellemeleri
gerektiği vurgulanarak, kızlık zarı muayenesinin kadına yönelik bir şiddet
olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başta olmak
üzere, hiçbir uluslararası mahkeme bekâret muayenesini geçerli delil olarak
kabul etmemektedir. Tecavüze uğramış kadının bakire olup olmaması işlenen suçun
niteliğini değiştirmediği için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan
davaların hepsi reddedilmiştir.
Yine, Sağlık Bakanlığının
1998'de tüm sağlık kuruluşlarına gönderdiği Hasta Hakları Yönetmeliği ve
Genelgesinde, kişinin rızası olmadan beden bütünlüğüne dokunulamayacağı ve
bekâret muayenesi yapılmaması belirtilmiştir. Bu yönetmelik ve genelge
doğrultusunda davranmayan sağlık personeli hakkında yasal işlem yapılacağı
bildirilmiştir.
Türk Tabibler Birliği
Etik Kurulunun, yine, 1998 yılındaki raporunda, kadının cinsel kimliğine bir
saldırı olarak tanımlanan bu muayenenin hiçbir yasal dayanağının olmadığı ve bu
işlem sırasında tıbbî etik ilkelerinin çiğnendiği belirtilerek, hekimlerin etik
ve hukuk açısından bu muayeneyi yapmamaları istenmiştir.
Değerli milletvekilleri,
gördüğünüz gibi, özellikle biz hekimler açısından bu sorun çok daha karmaşık,
çok daha zordur. Çağdaş tıp uygulamalarında dikkate alınması gereken etik
ilkeler zarar vermeme, adalet, yararlılık ve özerkliktir. Bu ilkeler
doğrultusunda konuya baktığımızda insan hakları, gizlilik, özel yaşam
kavramlarıyla karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Arıtman.
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Kızlık zarı muayenesi
bireyin özgür iradesiyle istemi dışında yapılırsa, insan haklarına ve tıbbî
etiğe aykırıdır. Ayrıca, insan haklarına saygı ilkesi ihlal edilirken, diğer
önemli bir ilke olan "hasta sırrını bir başkasıyla paylaşmama" ilkesi
de önümüze çıkmaktadır. Muayene sonrası elde edilen bilgilerin kişi ya da
kurumlara sözlü ve yazılı aktarılması istenilmektedir. Bu da tıbbî etiğin sır
saklama ilkesinin çiğnenmesi anlamına gelmektedir.
Yine, Evrensel Hasta
Hakları Bildirgesi, tıbbî etik kuralları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve
uluslararası bağlayıcı sözleşmelerin gereği olarak hekimlerin kişinin rızası
olmaksızın hiçbir kimseyi muayene ve tedavi etmesi mümkün değildir.
Hekimlerin tıp uğraşı
sırasındaki temel yaklaşımı, insan sağlığını korumak ve düzeltmektir. Kadının
beden ve ruh bütünlüğünü, sağlığını bozacak bu muayeneyle, hekimlerin, ettiği
yemine, meslekî ahlak kurallarına, Anayasaya, uluslararası bağlayıcı
sözleşmelere aykırı hareket etmesini kimse isteyemez; biz hekimlerden, lütfen,
bunu istemeyiniz.
Değerli milletvekilleri,
hukuk ile tıp örtüşmek zorundadır. Cinsel saldırı muayenesi bir tıbbî
müdahaledir. Hastayı, rızası dışında muayene etmek, fiziksel ve ruhsal bir
müessir fiildir, kişinin vücut bütünlüğünü bozmaktır, bir yaralama suçudur, şu
anda yürürlükte olan Türk Ceza Kanununun 456/1 inci maddesine göre kasıtlı
yaralama suçudur; hekimler hüküm giyebilir bu suçtan. Aynı zamanda, bu muayene
esnasında hasta psişik inhibisyondan ölürse, yine, yürürlükteki Ceza Yasanının
452/2 nci maddesine göre hekim, kastı aşan adam öldürmekten yargılanır. Bu
arada, hatırlatmak isterim ki, vajen, rahim, anüs gibi organlar insan
vücudundaki inhibisyon merkezleridir.
Tıbbî girişimin hukuka
uygunluğunun...
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
toparlar mısınız lütfen.
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Sayın Başkanım, şahsım adına da olsun...
BAŞKAN- Kaç sayfa daha
var önünüzde efendim?
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Birbuçuk sayfa...
BAŞKAN - Şu anda 13
dakikaya yaklaştınız...
Buyurun efendim; lütfen,
toparlayın.
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Teşekkür ederim; toparlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bakın, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatları Tarzı İcrasına Dair Kanunun 70
inci maddesi de şöyle diyor: "Tıbbî girişimin hukuka uygunluğunun önkoşulu
hastanın ya da velisinin veya vasisisin rızasıdır." Yine, Türk Tabipler
Birliği Meslek Etiği Kuralları, cinsel ilişki muayeneleri hakkında, madde 39'da
şöyle der: "Hekim, mahkemeler dışında kalan kişi ve kurumlardan gelen
cinsel muayene istemlerini dikkate alamaz. Hekim, ilgilinin veya ilgili reşit değilse
veli veya vasisinin aydınlatılmış onamı olmadıkça cinsel ilişki muayenesi
yapamaz, cinsel saldırı muayenesi yapamaz. Mağdurun cinsel saldırı muayenesini
kabul etmeme hakkı vardır. Mahkemece gönderilmiş olsa dahi, kişinin rızası
olmadan kişi muayene edilemez. Ancak, saldırıya uğrayan kişinin muayeneyi kabul
etmediği durumda, iddialarının ve şikâyetinin delil yetersizliğiyle ispat
edilemeyeceği olasılığı anlatılmalıdır."
Hiç kimse, hekimlerden
suç işlemesini istememelidir. Zaten, uygulamada, biz hekimler, şahsın rızası
olmadan bu muayeneyi yapmıyoruz, yapamıyoruz. Uygulamada yaşananın yeni Türk
Ceza Yasası Tasarısına geçirilmesini talep etmiştik; yani, kişinin rızası
olmaksızın yapılacak kızlık zarı muayenesinin yapılmasının kanunda suç kabul
edilmesi ve cezaî hükmünün olmasını istemiştik; ama, ne yazık ki, bu konuda
olumlu bir yaklaşımla karşılaşamadık.
Cinsel saldırıya
uğrayanlar...
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
istirham edeyim... Lütfen efendim...
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Tamam, toparlıyorum.
BAŞKAN - Lütfen
toparlayınız... Lütfen...
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Yani, hem Grubum ve hem de şahsım adına; sürem 15 dakika...
BAŞKAN - Son 1 dakika! 1
dakika sonra sözünüzü kesmek zorunda kalacağım.
Buyurun.
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Peki.
Şimdi, cinsel saldırı
suçlarının tek kanıtı bu muayene değildir. Genel fizikî muayene, giysilerin ve
vaka mahallinin kontrolünde elde edilecek her türlü vücut sıvısının, kıl, saç,
deri parçasının ve tüm bu biyolojik materyallerin laboratuar incelemeleri,
kimyasal ve mikroskopik incelemeleri, bazı enzimlerin varlığı, spesifik
antijenlerin çalışılması ve DNA tiplendirilmesiyle yapılacak araştırmalarla
delil tespit etmek mümkündür.
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
lütfen, son cümlenizi alayım... Lütfen efendim...
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Sayın Başkanım, çok önemli hususlar...
BAŞKAN- Efendim, metinler
bitmez. Şu anda Genel Kurul da sabrının son noktasına geldi. Lütfen, istirham
edeyim; bağlarsanız sevinirim.
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Bağlıyorum efendim.
BAŞKAN - Lütfen bağlayın,
sözünüzü kesmek zorunda kalmayayım.
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Bu araştırmalar, üstelik, saldırıyı yapanın kimliğinin de belirlenmesini
sağlayacaktır. Onun için, çok daha ilerlemiş bir uygulamadır.
Şunu söylemek istiyorum;
son söz olsun: Burada öne çıkarılan hukukî değer, bireyin vücut bütünlüğü,
insan hakkı ve özgürlükleridir. Bu yeni Türk Ceza Yasası Tasarısı hazırlanırken
çok emeği geçen Ceza Hukuku Profesörü Sayın Bahri Öztürk Hocanın bir sözünü
burada iletmek istiyorum, sizlerle paylaşmak istiyorum. "İçtihatlara neden
olacak yasalar yapmamak lazım, içtihata zorlayacak yasalar iyi yasalar
değildir." Bu değerlendirmenin çok önemli bir hukuk öğretisi olduğuna
inanıyorum. Bu konuda söylemek istediğim daha çok şey var; ama, cinsel
saldırıya uğrayan kadının mağdur olduğunu, yasa ve devletin, onu bir kez daha
travmatize etmemesi, mağdur etmemesi gerektiğini, devletin görevinin cinsel
saldırıya uğrayan kadınların tedavisini sağlamak...
BAŞKAN - Sayın Arıtman,
istirham edeyim efendim...
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - İstirham
edeyim...
CANAN ARITMAN (Devamla) -
...hayatını korumak...
BAŞKAN - Son cümlenizi
alayım... Lütfen efendim...
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Son cümle Başkanım; sağ olun...
BAŞKAN - Lütfen
efendim... Son cümleden bu yana 1,5 dakika geçti efendim.
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Sağ olun Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen...
CANAN ARITMAN (Devamla) -
...kadının tedavisini sağlamak, hayatını korumak, ekonomik yönden desteklemek
ve ayakta kalmasını sağlamaktır. Siz değerli milletvekillerimizin takdirine
sunuyorum.
Şahsım ve Cumhuriyet Halk
Partisi adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkana ve sizlere
sabrınız için de teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arıtman.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 287 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 287.- (1) Yetkili
hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu
muayeneyi yapan fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
|
Kemal Anadol |
Orhan Eraslan |
Ali Topuz |
|
İzmir |
Niğde |
İstanbul |
|
Haluk İpek |
Taner Yıldız |
M. Nuri Akbulut |
|
Ankara |
Kayseri |
Erzurum |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda kişilerin beden bütünlüğü ve bireyin ruhsal sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olan genital muayenenin ancak yetkili hâkim ve savcı kararıyla yapılacağı hükme bağlanmış ve böyle bir karar olmaksızın genital muayeneye gönderme suç olarak düzenlenmiştir. Ancak, madde metninde muayeneyi yapan bakımından bir açıklık olmadığı ve bu husus tereddüt yaratacağından, metne "muayeneyi yapan" sözcükleri eklenmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
288 inci maddeyi
okutuyorum:
Adil yargılamayı
etkilemeye teşebbüs
MADDE 288. - (1) Bir
olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle
sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek
amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun basın ve
yayın yolu ile işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
289 uncu maddeyi
okutuyorum:
Muhafaza görevini kötüye
kullanma
MADDE 289. - (1) Muhafaza
edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi
bir nedenle elkonulmuş olan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta
bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır. Kişinin bu malın sahibi olması hâlinde, verilecek
ceza yarı oranında indirilir.
(2) Birinci fıkrada
tanımlanan suçun konusunu oluşturan eşyayı kovuşturma başlamadan önce geri
veren veya bunun mümkün olmaması hâlinde bedelini ödeyen kişi hakkında
verilecek cezaların beşte dördü indirilir.
(3) Muhafaza edilmek
üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir
nedenle elkonulmuş olan malın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması
nedeniyle kaybolmasına veya bozulmasına neden olan kişi, adlî para cezası ile
cezalandırılır.
(4) Bir suça ilişkin
soruşturma veya kovuşturma kapsamında elkonulan eşyayı amacı dışında kullanan
kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
290 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Resmen teslim olunan mala
elkonulması ve bozulması
MADDE 290. - (1) Hükmen
hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkoyan kimseye üç aydan
bir yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Muhafaza edilmek
üzere başkasına resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir
nedenle elkonulmuş olan taşınır malın bu kişinin elinden rızası dışında
alınması hâlinde hırsızlık, cebren alınması hâlinde yağma, hileyle alınması
hâlinde dolandırıcılık, tahrip edilmesi hâlinde mala zarar verme suçuna ilişkin
hükümler uygulanır. Kişinin bu malın sahibi olması hâlinde, verilecek cezanın
yarısından dörtte üçüne kadarı indirilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
291 inci maddeyi
okutuyorum:
Başkası yerine ceza infaz
kurumuna veya tutukevine girme
MADDE 291. - (1)
Kendisini, bir hükümlünün veya tutuklunun yerine koyarak ceza infaz kurumuna
veya tutukevine giren kimseye altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
292 nci maddeyi
okutuyorum:
Gözaltına alınanın veya
tutuklunun kaçması
MADDE 292. - (1) Bir
suçtan dolayı gözaltına alındıktan veya tutuklandıktan sonra kaçan kimseye altı
aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Bu suçun, cebir veya
tehdit kullanılarak işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
(3) Bu suçun, silâhlı
olarak ya da gözaltına alınan veya tutuklu bulunan birden çok kimse tarafından
birlikte işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat
artırılır.
(4) Bu suçun işlenmesi
sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin veya
kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda,
ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 292 ve 293 üncü maddelerinin aşağıdaki şekilde
birleştirilerek değiştirilmesi ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
K. Kemal Anadol |
Orhan Eraslan |
Ali Topuz |
|
İzmir |
Niğde |
İstanbul |
|
Haluk İpek |
|
Ali Aydın Dumanoğlu |
|
Ankara |
|
Trabzon |
Hükümlü veya tutuklunun
kaçması
Madde 292- (1)
Tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu
görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında altı aydan bir yıla
kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Bu suçun, cebir veya
tehdit kullanılarak işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
(3) Bu suçun, silâhlı
olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi
hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir katına kadar artırılır.
(4) Bu suçun işlenmesi
sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin veya
kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda,
ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(5) Bu maddede yazılı
hükümler, ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası
adlî para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanır.
(6) Kısa süreli hapis
cezasının özel infaz şekillerinin gereklerine uymayan hükümlü hakkında bir
aydan iki aya kadar hapis cezasına hükmolunur; geriye kalan ceza da ayrıca
çektirilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının Adalet
Komisyonunda kabul edilen metninin "Hükümlünün kaçması" başlıklı 293
üncü maddesine göre, hükümlünün mahkûm olduğu hapis cezasının bir kısmını
hücrede çekmesi gerekmektedir. Bu hücre süresi, hükümlünün bir yıl altı aya
kadar yalnız başına bırakılmasını gerektirmektedir. Hatta, bu süre, söz konusu
suçun nitelikli hallerinde, maddenin üçüncü fıkrasına göre bir kat
artırılacaktır. Böylece kişi, üç yıl süreyle yalnız başına bir hücrede
bırakılabilecektir.
Bu şekildeki bir
düzenleme, insan onuruyla ve cezalandırmakla güdülen amaçla bağdaşmamaktadır.
Üç yıl süreyle yalnız başına bırakılan bir kişinin yeniden topluma
kazandırılması imkânından söz etmek, hayalden başka bir şey değildir.
Aslında bu düzenlemeyle,
kişinin belli bir süre yalnız başına hücrede kalmaya mahkûm edilmesi şeklinde
ayrı bir hürriyeti bağlayıcı ceza türü ihdas edilmiş olmaktadır. Bu bakımdan,
söz konusu düzenleme biçimi, tasarının "Genel Hükümler Kitabında" kabul
edilmiş olan yaptırım türleriyle de bağdaşmamaktadır.
Ayrıca, tasarının
"Gözaltına alınanın veya tutuklunun kaçması" başlıklı 292 nci
maddesine göre, hakkında verilmiş bir tutuklama veya mahkûmiyet kararı
olmamasına rağmen, güvenlik görevlileri tarafından yakalanarak gözaltına alınan
bir kişinin kaçması halinde, bir yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılabilecektir. Hatta, kaçma olgusunun, güvenlik görevlilerine karşı
herhangi bir şekilde şiddet kullanmamalarına rağmen, örneğin iki kişi
tarafından gerçekleşmesi halinde, ceza bir kat artırılacaktır. Yani, bu
kişiler, sadece güvenlik görevlilerinin elinden kaçtığı için iki yıl hapis
cezasıyla cezalandırılabileceklerdir. Böylece örneğin, izinsiz yapılan gösteri
yürüyüşüne katıldığı için güvenlik görevlileri tarafından yakalanarak gözaltına
alınan birden fazla kişi, güvenlik görevlilerinin dalgınlığından yararlanarak
kaçmaları halinde, iki yıl süreyle hapis cezasıyla cezalandırılabilecektir. Bu
bakımdan, söz konusu madde, ölçüsüz bir cezalandırmaya imkân sağlayan bir hüküm
niteliği taşımaktadır.
Belirtilen nedenlerle,
söz konusu iki madde hükmünün birleştirilerek önerimiz doğrultusunda tek madde
olarak düzenlenmesi gerekir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
292 ve 293 üncü maddeler tek madde halinde, yani, 292 nci madde içerisinde
mündemiç olduğundan, 292 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
294 üncü maddeyi 293 üncü
madde olarak okutuyorum:
Etkin pişmanlık
MADDE 293. - (1)
Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün, kaçtıktan sonra etkin pişmanlık
göstererek kendiliğinden teslim olması hâlinde, kaçtığı günden itibaren
teslimin gerçekleştiği güne kadar geçen süre dikkate alınarak, verilecek
cezanın altıda beşinden altıda birine kadarı indirilir. Ancak, kaçma süresinin
altı ayı geçmesi hâlinde cezada indirim yapılmaz.
BAŞKAN - 293 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
295 inci maddeyi 294 üncü
madde olarak okutuyorum:
Kaçmaya imkân sağlama
MADDE 294. - (1)
Gözaltına alınanın veya tutuklunun kaçmasını sağlayan kişi, bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Hükümlünün kaçmasını
sağlayan kişi, çekilecek olan hapis cezasının süresine göre iki yıldan beş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, hükümlünün cezası;
a) Müebbet hapis cezası
ise, beş yıldan sekiz yıla,
b) Ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ise, sekiz yıldan oniki yıla,
Kadar hapis cezasına
hükmolunur.
(3) Bu suçların, cebir
veya tehdit kullanılarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında
artırılır.
(4) Kaçması sağlanan kişi
sayısının birden fazla olması hâlinde, bu sayı göz önünde bulundurularak,
verilecek ceza üçte birden bir katına kadar artırılır.
(5) Bu suçların gözaltına
alınan, tutuklu veya hükümlünün muhafaza veya naklî ile görevli kişiler
tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza, üçte biri oranında artırılır.
(6) Bu suçların üstsoy,
altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri
oranında indirilir.
(7) Bu suçların işlenmesi
sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin veya
kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda,
ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(8) Gözaltına alınan,
tutuklu veya hükümlünün, muhafaza veya naklî ile görevli kişinin dikkat ve özen
yükümlülüğüne aykırı davranmasından yararlanarak kaçması hâlinde, altı aydan üç
yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
296 ncı maddeyi 295 inci
madde olarak okutuyorum:
Muhafızın görevini kötüye
kullanması
MADDE 295. - (1)
Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün muhafaza veya nakli ile görevli
kişilerin, görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmeleri hâlinde, görevi
kötüye kullanma suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Muhafaza veya nakli
ile görevli olan kimse, görevinin gereklerine aykırı olarak gözaltına alınan,
tutuklu veya hükümlünün bulunduğu yerden geçici bir süreyle uzaklaşmasına izin
verirse; altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Gözaltına alınan,
tutuklu veya hükümlünün bu fırsattan yararlanarak kaçması hâlinde, kaçmaya
kasten imkân sağlama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
297 nci maddeyi 296 ncı
madde olarak okutuyorum:
Hükümlü veya tutukluların
ayaklanması
MADDE 296. - (1) Hükümlü
veya tutukluların toplu olarak ayaklanması hâlinde, her biri hakkında altı
aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Hükümlü veya tutuklu sayısının
üçten fazla olmaması hâlinde, bu suçtan dolayı cezaya hükmedilmez.
(2) Ayaklanma sırasında
başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre
cezaya hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
298 inci maddeyi 297 nci
madde olarak okutuyorum:
İnfaz kurumuna veya
tutukevine yasak eşya sokmak
MADDE 297. - (1) İnfaz
kurumuna veya tutukevine silâh, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik
haberleşme aracı sokan veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır. Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi
veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikrî içtima hükümlerine
göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır.
(2) Birinci fıkrada
sayılanların dışında kalıp da yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya
tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyayı, bu yasağı bilerek, infaz
kurumuna veya tutukevine sokan veya bulunduran ya da kullanan kişi, altı aydan
iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Bir ve ikinci fıkrada
tanımlanan suçların hükümlü veya tutukluların muhafazasıyla görevli kişiler
tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bir ve ikinci
fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyayı yanında bulunduran
veya kullanan hükümlü veya tutuklu, bunu kimden ve ne suretle elde ettiği
hususunda bilgi verirse, verilecek ceza yarı oranında indirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.
Sayın Öğüt, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan Türk Ceza
Kanununun 298 inci maddesindeki infaz koruma memurlarının sorunları hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, infaz
koruma memurları, en ağır işçi, cezaevindeki isyanlara karşı çıkıp, bastıran,
onların sorunlarını dinleyen, âdeta bir psikolog görevini yapan insanlar; ne
yazık ki, sosyal haklardan diğer meslektaşları gibi faydalanamıyorlar. İnfaz
koruma memurlarının cezaevine herhangi bir şey sokmalarından ötürü, altı aydan
iki yıla kadar, eğer, görevli ise,
görevli olarak sokmuşsa, iki katı, yani, bir yıldan dört yıla kadar hapis
cezası alıyor.
Bunlar doğru, ceza
alsınlar, kim suç işlemişse cezasız kalmasın; ancak, infaz koruma memurlarının
cezaevindeki görevleri ve yaşadıkları şartları gözönünde tutularak, sosyal
hakları ve ücretleri onların insan gibi yaşayabilecekleri bir düzeye getirilmezse,
rüşveti de önlemek zordur, cezaevine esrarı, eroini, silahı sokmayı önlemek de
zordur.
Bu nedenle, Sayın Bakanım
buradayken, Ardahan'daki cezaevi görevlilerinden bana bir faks geldi, mektupta
bazı şeyler belirtmişler, ben bu mektubu aynen okuyacağım; Sayın Bakanım da,
inşallah, not alarak, Ardahan Tutukevinin ve Türkiye'deki infaz koruma
memurlarının sorunlarını ele almış olur.
Mektupta şöyle deniliyor:
"İnfaz koruma memurları olarak, bugünkü yaşam şartlarına göre maaşlarımız
690 000 000 lira. Maaşlarımız çok düşük; 250 000 000-300 000 000 lira kira
veriyoruz, yarısıyla da geçinemiyoruz. Maaşlarımızın 1 milyar lira olmasını
talep ediyoruz."
Arkadaşlar ayrıca şunu
diyorlar: "Diğer memurlara, yani, polis ve askere tanınan beş yıllık
yıpranma hakkından faydalanmak istiyoruz. Millî ve dinî bayramlarda tatil
yapmadan mesai yapıyoruz ve mesai ücreti alamıyoruz.
Ardahan'ın bir kış
memleketi olması ve kışın uzun sürmesi nedeniyle, hava sıcaklığının eksi
40'lara kadar indiği zamanlarda dahi, servisimiz olmadığından görevimize
gelirken zorluklar çekiyoruz, yürümek mecburiyetinde kalıyoruz; zor şartlar
altında görev yapıyoruz.
Ardahan B Tipi Kapalı
Cezaevi, kırkaltı yıllık bir binadır, fizikî şartları son derece yetersizdir.
Kışın uzun ve soğuk geçmesi nedeniyle, asgarî çalışma şartlarımız uygun
değildir.
Ceza infaz koruma
memurları teşkilat yasası hâlâ çıkarılmamıştır. Çalışma koşullarımız
düzeltilmemiştir. Bu yasanın bir an önce çıkarılmasını talep ediyoruz.
İnfaz koruma memurlarına
emekli olduktan sonra da silah taşıma haklarının verilmesini; ayrıca polis ve
askerlere verilen şartlarda, zimmetlenerek verilmesi için gerekenin
yapılmasını; cezaevinde çalışan sivil personelin de aynı haklardan yararlanması
için çalışmalar yapılmasını bekliyoruz. Bütün milletvekillerimize de selam,
saygılarımızı iletiyoruz."
Değerli arkadaşlar, Sayın
Adalet Bakanımız burada. Kendisinden, infaz koruma memurlarının sorunlarını
dikkate almasını ve en kısa zamanda, bu sorunlarla ilgili yasa değişikliği
yaparak, infaz koruma memurlarımızın ve sivil çalışanların geçinebilecekleri,
çocuklarını geçindirebilecekleri bir maaş almalarını sağlamasını talep
ediyorum. Millî ve dinî bayramlarda çalıştıkları takdirde, çalışanlara mesai
verilmesini istirham ediyorum; çünkü, herkes tatil yaparken, bayram yaparken,
onlar çalışıyorlar. Polis ve askere verilen beş yıllık yıpranma haklarından,
aynı derecede, infaz koruma memurlarının da yararlanmasını talep ediyorum.
Kırkaltı yıllık Ardahan B Tipi Kapalı Cezaevinin bir an evvel onarımdan geçirilerek,
kış şartlarına uygun ve orada insanların insan gibi görev yapabileceği bir
ortamı sağlamasını da rica ediyorum. En önemlisi, ceza infaz koruma memurları
teşkilatı yasasının bir an evvel çıkarılmasını istiyorum. Polis ve askerlere
verilen şartlarda, emekli olduktan sonra, infaz koruma memurlarına da silah
taşıma ruhsatı verilmesi lazım. Cezaevinde çalışan sivil personelin de aynı
haklardan yararlanması gerektiğine inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanım -hükümeti temsilen burada bulunuyorsunuz- geçtiğimiz ay, Ardahan'a
ceviz büyüklüğünde dolu yağdı, tarla ve çayırlarımız son derece hasar gördü. Bu
nedenle, sizden istirham ediyorum, not alın; Ardahan'da zarar gören köylümüzün
ve çiftçimizin sorunlarını ve onların zararlarını karşılayacak şekilde
hükümetin yardım etmesini talep ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
299 uncu maddeyi 298 inci
madde olarak okutuyorum:
Hak kullanımını ve
beslenmeyi engelleme
MADDE 298. - (1) Ceza
infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutukluların
haberleşmelerini, ziyaretçileriyle görüşmelerini, iyileştirme ve eğitim
programları çerçevesinde eğitim ve spor, meslek kazandırma ve işyurdu
çalışmaları ile diğer sosyal ve kültürel faaliyetlere katılmalarını, kurum
tabibince muayene ve tedavi edilmelerini, müdafi veya avukat tayin etmelerini,
bunlarla görüşmelerini, mahkemelere veya Cumhuriyet başsavcılıklarına gitmelerini,
kurum görevlileri ile görüşmelerini, salıverilenlerin kurum dışına çıkmalarını
her ne suretle olursa olsun engelleyenler, hükümlü ve tutukluları bu fiillere
teşvik edenler, bu yolda talimat verenler, mevzuatın hükümlü ve tutuklulara
tanıdığı sair her türlü görüşme ve temas olanağını engelleyenler, bir yıldan üç
yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar.
(2) Hükümlü ve
tutukluların beslenmesini engelleyenler hakkında iki yıldan dört yıla kadar
hapis cezası verilir. Hükümlü ve tutukluların açlık grevine veya ölüm orucuna
teşvik veya ikna edilmeleri ya da bu yolda kendilerine talimat verilmesi de
beslenmenin engellenmesi sayılır.
(3) Beslenmenin
engellenmesi nedeniyle kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış
hâllerinden biri veya ölüm meydana gelmiş ise, ayrıca kasten yaralama veya
kasten öldürme suçlarına ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
300 üncü maddeyi 299 uncu
madde olarak okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Devletin
Egemenlik Alâmetlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar
Cumhurbaşkanına hakaret
MADDE 299. - (1) Cumhurbaşkanına hakaret eden
kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Verilecek ceza, suçun
alenen işlenmesi hâlinde, altıda biri; basın ve yayın yolu ile işlenmesi
hâlinde, üçte biri oranında artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı
kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
301 inci maddeyi 300 üncü
madde olarak okutuyorum:
Devletin egemenlik
alâmetlerini aşağılama
MADDE 300. - (1) Türk
Bayrağını yırtarak, yakarak veya sair surette ve alenen aşağılayan kişi, bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu hüküm, Anayasada
belirlenen beyaz ay yıldızlı al bayrak özelliklerini taşıyan ve Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin egemenlik alâmeti olarak kullanılan her türlü işaret
hakkında uygulanır.
(2) İstiklal Marşını
alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(3) Bu maddede tanımlanan
suçların yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde,
verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
302 nci maddeyi 301 inci
madde olarak okutuyorum:
Türklüğü, Cumhuriyeti,
Devletin kurum ve organlarını aşağılama
MADDE 301. - (1)
Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan
kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen
aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Türklüğü aşağılamanın
yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek
ceza üçte bir oranında artırılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır. Önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 301 inci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan ve alt
sınırı "bir yıl" olan hapis cezasının alt sınırının "altı
aya" indirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın 4 üncü fıkra olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(4) Eleştiri
amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."
|
K. Kemal Anadol |
Orhan Eraslan |
Ali Topuz |
|
İzmir |
Niğde |
İstanbul |
|
Haluk İpek |
Aydın Dumanoğlu |
Mustafa Nuri Akbulut |
|
Ankara |
Trabzon |
Erzurum |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Eleştiri hakkı
Anayasamızda güvence altına alınan ifade özgürlüğünün doğal bir parçası olup,
kişilerin bu hakkı kullanmaları sonucu ortaya koydukları düşüncelerin suç
oluşturmayacağı açıktır. Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarında da belirtildiği üzere, ağır, sert veya incitici nitelikte de olsa,
eleştiri hakkı kullanıldığında kişiye yaptırım uygulanamayacağı, çoğulcu
demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir. Kuşkusuz ki, eleştiri hakkının
kullanıldığı bütün hallerde suç oluşmayacağı; diğer bir deyişle, söz konusu
hakkın sadece bu maddedeki suçlar yönünden değil, tüm suçlar için geçerli
olduğu açıktır. Nitekim, tasarının 26 ncı maddesinde de "hakkını kullanan
kimseye ceza verilemeyeceği" öngörülerek, eleştiri hakkı da dahil olmak
üzere bu konuda genel bir hüküm bulunmaktadır. Ancak, 30.07.2003 tarihli ve
4963 sayılı Kanunla, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 159 uncu maddesine eklenen
son fıkrasına, tasarıda yer verilmemesinin yanlış anlamalara ve uygulamalara
neden olabileceği düşünülerek, maddeye bu hususun dördüncü fıkra olarak açıkça
yazılması gerekmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 301 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
303 üncü maddeyi 302 nci
madde olarak okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Devletin Güvenliğine
Karşı Suçlar
Devletin birliğini ve
ülke bütünlüğünü bozmak
MADDE 302. - (1) Devletin
topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına
koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan
topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını
zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası verilir.
(2) Bu suçun işlenmesi
sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili
hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan
suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik
tedbirlerine hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
304 üncü maddeyi 303 üncü
madde olarak okutuyorum:
Düşmanla işbirliği yapmak
MADDE 303. - (1) Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile savaş hâlinde olan devletin ordusunda hizmet kabul
eden, düşman devletin yanında Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı silâhlı
mücadeleye giren vatandaş, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Düşman devlet
ordusunda herhangi bir komuta görevi üstlenen vatandaş, ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Bir ve ikinci
fıkralarda tanımlanan suçların işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi
hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(4) Savaş zamanında
düşman devlet toprağında bulunup da bu devlet ordusunda hizmete alınmak
mecburiyetinde kalan vatandaş hakkında, bu nedenle cezaya hükmolunmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
305 inci maddeyi 304 üncü
madde olarak okutuyorum:
Devlete karşı savaşa
tahrik
MADDE 304. - (1) Türkiye
Cumhuriyeti Devletine karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması
için yabancı devlet yetkililerini tahrik eden veya bu amaca yönelik olarak
yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği yapan kişi, on yıldan yirmi yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır. Tahrik fiilinin basın ve yayın yolu ile
işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
(2) Bu madde
uygulamasında, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güvenliğine karşı suç işlemek
üzere oluşturulmuş örgütlerin doğrudan veya dolaylı olarak desteklenmesi,
hasmane hareket olarak kabul edilir.
(3) Bu maddede tanımlanan
suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik
tedbirlerine hükmolunur.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
306 ncı maddeyi 305 inci
madde olarak okutuyorum:
Temel millî yararlara
karşı hareket
MADDE 305. - (1) Temel
millî yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı
kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya
başkası için yarar sağlayan vatandaşa, üç yıldan on yıla kadar hapis ve on bin
güne kadar adlî para cezası verilir. Yarar sağlayan veya vaat eden kişi
hakkında da aynı cezaya hükmolunur.
(2) Fiilin savaş
sırasında işlenmiş ya da yararın basın ve yayın yoluyla propaganda yapmak için
verilmiş veya vaat edilmiş olması hâlinde, verilecek ceza yarı oranında
artırılır.
(3) Suç savaş hâli
dışında işlendiği takdirde, bu nedenle kovuşturma yapılması Adalet Bakanının
iznine bağlıdır.
(4) Temel millî yararlar
deyiminden; bağımsızlık, toprak bütünlüğü, millî güvenlik ve Cumhuriyetin
Anayasada belirtilen temel nitelikleri anlaşılır.
BAŞKAN- Madde üzerinde
verilmiş 1 adet önerge vardır. Önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 305 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Ali Topuz |
Orhan Eraslan |
|
Ankara |
İstanbul |
Niğde |
|
Mehmet Soydan |
|
Sabri Varan |
|
Hatay |
|
Gümüşhane |
Temel millî yararlara
karşı hareket
Madde 305- (1) Temel
millî yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı
kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya
başkası için maddî yarar sağlayan vatandaşa, üç yıldan on yıla kadar hapis ve
on bin güne kadar adlî para cezası verilir. Yarar sağlayan veya vaat eden kişi
hakkında da aynı cezaya hükmolunur.
BAŞKAN- Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklikle, temel millî
yararlara aykırı davranmak amacıyla sağlanacak yararın maddî nitelikte olması
gerektiği vurgulanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde 305 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
307 nci maddeyi 306 ncı
madde olarak okutuyorum:
Yabancı devlet aleyhine
asker toplama
MADDE 306. - (1) Türkiye
Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak,
yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde
bulunan kimseye beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiil sonucu savaş
meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.
(3) Fiil, sadece yabancı
devletle siyasal ilişkileri bozacak veya Türkiye Devleti veya Türk
vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise
faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
(4) Siyasal ilişki
kesilir veya misilleme meydana gelirse üç yıldan on yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
(5) Bu maddede yer alan
suçun kovuşturulması Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
(6) Bu madde hükümleri,
fiili savaş hâlinde ülke topraklarının tamamını veya bir kısmını işgal eden
yabancı devlet kuvvetlerine karşı meşru müdafaa amaçlı direniş hareketleri
hakkında uygulanmaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
308 inci maddeyi 307 nci
madde olarak okutuyorum:
Askerî tesisleri tahrip
ve düşman askerî hareketleri yararına anlaşma
MADDE 307. - (1) Devletin
silâhlı kuvvetlerine ait olan veya hizmetine verilmiş bulunan kara, deniz ve
hava ulaşım araçlarını, yolları, müesseseleri, depoları ve diğer askerî
tesisleri, bunlar henüz tamamlanmamış bulunsalar bile, kısmen veya tamamen
tahrip eden veya geçici bir süre için olsa bile kullanılmayacak hâle getiren
kişiye, altı yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Suçun;
a) Türkiye ile savaş
hâlinde bulunan bir devletin çıkarı için işlenmiş olması,
b) Devletin savaş
hazırlıklarını veya savaş kudret ve yeteneğini veya askerî hareketlerini
tehlikeye koymuş olması,
Hâlinde, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tahrip veya
kullanılamaz hâle gelme, birinci fıkrada belirtilen bina, tesis veya eşyayı
elinde bulunduran veya korumak ve gözetlemekle yükümlü olan kimsenin taksiri
sonucunda meydana gelmiş veya bu nedenle suçun işlenmesi kolaylaşmış ise, bu
kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) Savaş zamanında
Türkiye Devleti zararına olmak üzere, düşman askerî hareketlerini kolaylaştırmak
veya Türkiye Devletinin askerî hareketlerine zarar vermek maksadıyla yabancıyla
anlaşan veya anlaşma olmasa da aynı sonuçları meydana getirmeye yönelik
fiilleri işleyen kişiye on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir.
(5) Dördüncü fıkrada tanımlanan
fiil sonucunda, düşman askerî hareketleri fiilen kolaylaşmış veya Türk
Devletinin askerî hareketleri zarar görmüş ise faile ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası verilir.
(6) Dört ve beşinci
fıkralarda yazılı suçları işleyen kimse ile anlaşan yabancıya da aynı ceza
verilir.
(7) Yukarıdaki fıkralarda
yazılı fiillerin Türkiye Devleti ile aralarında savaş için ittifak veya iştirak
olan devlet zararına olarak Türkiye'de işlenmesi hâlinde de bu madde hükümleri
uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
309 uncu maddeyi, 308
inci madde olarak okutuyorum:
Düşman devlete maddî ve
malî yardım
MADDE 308. - (1) Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin savaş hâlinde olduğu devlete, savaşta Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin aleyhine kullanılabilecek her türlü eşyayı karşılıklı veya
karşılıksız, doğrudan veya dolaylı olarak veren vatandaş, beş yıldan onbeş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu hüküm, Türkiye'de oturan yabancı
hakkında da uygulanır.
(2) Savaş zamanında,
düşman devlet yararına yapılan borçlanmalara veya her ne nedenle olursa olsun
ödemelere katılan veya bunlara ilişkin işlemleri kolaylaştıran vatandaşa veya
Türkiye'de oturan yabancıya aynı ceza verilir.
(3) Savaştan evvel
başlamış olsa bile, birinci fıkrada yazılı hâller dışında, nerede bulunursa
bulunsun düşman devlet vatandaşıyla veya düşman devlet topraklarında oturan
diğer kimselerle Türkiye Devleti zararına veya düşman devletin savaş gücüne
olumlu etki yapacak nitelikte doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ticaret
yapan vatandaşa veya Türkiye'de oturan yabancıya iki yıldan beş yıla kadar
hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda
yazılı fiillerin düşman devletle aralarında savaş için ittifak veya iştirak
olan devlet yararına işlenmesi hâlinde de bu madde hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
310 uncu maddeyi, 309
uncu madde olarak okutuyorum:
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Anayasal
Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar
Anayasayı ihlâl
MADDE 309. - (1) Cebir
veya tehdit kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni
ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu
düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası ile cezalandırılırlar.
(2) Bu suçun işlenmesi
sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili
hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan
suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik
tedbirlerine hükmolunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır... Önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 309 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki "cebir
veya tehdit" ifadesinin "cebir ve şiddet" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Topuz |
Faruk Çelik |
Orhan Eraslan |
|
İstanbul |
Bursa |
Niğde |
|
Haluk Koç |
Haluk İpek |
Bekir Bozdağ |
|
Samsun |
Ankara |
Yozgat |
|
İlhan Albayrak |
Ali Yüksel Kavuştu |
Ünal Kacır |
|
İstanbul |
Çorum |
İstanbul |
|
Alim Tunç |
Mustafa Nuri Akbulut |
Mehmet Altan Karapaşaoğlu |
|
Uşak |
Erzurum |
Bursa |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, bu madde vesilesiyle bir iki hususu belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk Ceza Kanunu
Tasarısını Mecliste görüşmeye başladığımız günden bu yana birkısım
vatandaşlarımız, olağanüstü dönemlerde yaşanan gayri hukukî uygulamalar
sebebiyle ileride de benzer uygulamalar olabileceği endişesini de taşıyarak, bu
ve devam eden bazı maddelerde bir değişiklik ihtiyacını gündeme getirmişlerdir.
Şüphesiz gayri hukukî uygulamalar, Türkiye'nin, genellikle, olağanüstü
dönemlerinde yaşanmaktadır. Arzu edilen husus, Türkiye'nin o neviden
uygulamalara meydan verecek şartları hazırlamaması. Böyle bir dönemin artık
sonuna gelinmiş olması gerekir.
Bu yasayı getiren bizler
kaç günden beri çok yoğun bir çalışma yapıyoruz. Bu yasayla ilgili yaptığımız
konuşmalarda, her defasında şunu söylemeye çalıştık ki, ceza kanununu biz
Türkiye'de özgürlükleri kısıtlamak için değil, tam tersine, özgürlüklerin
teminat altına alınması ve daha iyi kullanılabilmesini temin etmek için
getirdik. Şüphesiz, karşılaştığımız her somut olayda bu kanun maddeleri
uygulanırken, uygulayıcıların şunu hiçbir zaman gözardı etmemeleri lazım: Kanun
koyucunun bu maddeleri düzenlerken muradı nedir denilir ise, muradı
özgürlüklerdir, özgür bir Türkiye meydana getirmektir; hukukun egemen olduğu
bir Türkiye'nin meydana gelmesidir. O sebeple, bu değişikliği, bu tereddütler
meydana gelmesin diye, bu müesseseye güven olsun diye, kanun tasarısının bu
maksatla getirildiğini vurgulamak adına biz de, Hükümet olarak uygun buluyoruz;
ama, bir şeyi daha ifade etmek istiyorum. Demokrasiler, sadece kanunlarla kurulmuyor;
olağanüstü dönemler, kanunlara rağmen, anayasalara rağmen o ülkeye geliyor
zaman zaman. O sebeple, eğer, biz bu kanunda neyi yazarsak yazalım, tek başına
kanunlarla demokrasiyi, hukuk devletini tesis etmek mümkün olsaydı, birçok
ülkenin hukuk devleti olması çok kolay olurdu. Onun için, esas mesele şudur:
Belki, olağanüstü dönemlerde karşılaştığımız bu hukuka uygun olmayan
davranışların bir daha meydana gelmemesi, keyfî uygulamaların söz konusu
olmaması için, herkesin bu Parlamentoya güvenmesi lazım; Türkiye'nin en
itibarlı kurumunun burası olması lazım; herkesin, ülkenin sorunlarının çözümünü
bu müessesede araması lazım. Bu müessesenin dışındaki sorun çözme anlayışları
ve beklentileridir ki, keyfî uygulamalara kapı aralıyor demektir.
Bunu, bu vesileyle ifade
etmek istiyorum ve temenni ediyorum ki, bundan sonra, hiçbir zaman, bu yasa
tasarısının 309 uncu maddesi -arzumuz hiçbir maddesinin uygulanmamasıdır-
Türkiye'de hiç uygulanmasın. Bu temenniyle, biz de bu önergeye, evet, uygundur
diyoruz. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasamızda güvence
altına alınmış olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında kullanılan
hakların, Anayasayı ihlal suçu kapsamında değerlendirilemeyeceğinin daha açık
bir biçimde vurgulanması ve bu bakımdan ortaya çıkabilecek tereddütlerin
giderilmesi için böyle bir değişikliğin yapılması gerekli görülmüştür.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 309 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
311 inci maddeyi 310 uncu
madde olarak okutuyorum:
Cumhurbaşkanına suikast
ve fiilî saldırı
MADDE 310. - (1)
Cumhurbaşkanına suikastte bulunan kişi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
ile cezalandırılır. Bu fiile teşebbüs edilmesi hâlinde de suç tamamlanmış gibi
cezaya hükmolunur.
(2) Cumhurbaşkanına karşı
diğer fiili saldırılarda bulunan kimse hakkında, ilgili suça ilişkin ceza yarı
oranında artırılarak hükmolunur. Ancak, bu suretle verilecek ceza beş yıldan az
olamaz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
312 nci maddeyi 311 inci
madde olarak okutuyorum:
Yasama organına karşı suç
MADDE 311. - (1) Cebir
veya tehdit kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını
engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla
cezalandırılırlar.
(2) Bu suçun işlenmesi
sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili
hükümlere göre cezaya hükmolunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır. Önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 311 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "cebir
veya tehdit" ifadesinin "cebir ve şiddet" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Haluk Koç |
K. Kemal Anadol |
|
Yozgat |
Samsun |
İzmir |
|
Orhan Eraslan |
Mustafa Nuri Akbulut |
Eyüp Fatsa |
|
Niğde |
Erzurum |
Ordu |
|
|
Sabri Varan |
|
|
|
Gümüşhane |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasamızda güvence
altına alınmış olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında kullanılan
hakların, bu suç kapsamında değerlendirilemeyeceğinin daha açık biçimde
vurgulanması ve bu bakımdan ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi için
böyle bir değişikliğin yapılması gerekli görülmüştür.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 311 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
313 üncü maddeyi 312 nci
madde olarak okutuyorum:
Hükûmete karşı suç
MADDE 312. - (1) Cebir
veya tehdit kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya
görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.
(2) Bu suçun işlenmesi
sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili
hükümlere göre cezaya hükmolunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
önerge vardır; okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk
Ceza Kanunu Tasarısının 312 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "cebir
veya tehdit" ifadesinin "cebir ve şiddet" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Haluk Koç |
Sabri Varan |
|
Yozgat |
Samsun |
Gümüşhane |
|
Kemal Anadol |
Orhan Eraslan |
Mustafa Nuri Akbulut |
|
İzmir |
Niğde |
Erzurum |
|
|
Eyüp Fatsa |
|
|
|
Ordu |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasamızda güvence
altına alınmış olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında kullanılan
hakların, bu suç kapsamında değerlendirilemeyeceğinin daha açık biçimde
vurgulanması ve bu bakımdan ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesi için
böyle bir değişikliğin yapılması gerekli görülmüştür.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 312 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
314 üncü maddeyi 313 üncü
madde olarak okutuyorum:
Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetine karşı silâhlı isyan
MADDE 313. - (1) Halkı,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silâhlı bir isyana tahrik eden kimseye
onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir. İsyan gerçekleştiğinde,
tahrik eden kişi hakkında yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
(2) Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetine karşı silâhlı isyanı idare eden kişi, ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezası ile cezalandırılır. İsyana katılan diğer kişilere altı yıldan on yıla
kadar hapis cezası verilir.
(3) Bir ve ikinci fıkrada
tanımlanan suçların, Devletin savaş hâlinde olmasının sağladığı kolaylıktan
yararlanmak suretiyle işlenmesi hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
hükmolunur.
(4) Bir ve ikinci fıkrada
tanımlanan suçların işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde,
ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
315 inci maddeyi 314 üncü
madde olarak okutuyorum:
Silâhlı örgüt
MADDE 314. - (1) Bu
kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla,
silâhlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada
tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla
örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
316 ncı maddeyi 315 inci
madde olarak okutuyorum:
Silâh sağlama
MADDE 315. - (1)
Yukarıdaki maddede tanımlanan örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla
bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye
sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayan kişi, on yıldan
onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
317 nci maddeyi 316 ncı
madde olarak okutuyorum:
Suç için anlaşma
MADDE 316. - (1) Bu
kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini
elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddî olgularla
belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan
oniki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Amaçlanan suç
işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan
çekilenlere ceza verilmez.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
AK Parti Grubu adına, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
318 inci maddeyi 317 nci
madde olarak okutuyorum:
ALTINCI
BÖLÜM
Millî
Savunmaya Karşı Suçlar
Askerî komutanlıkların
gasbı
MADDE 317. - (1) Kanunen
yetkili olmadıkları veya Devlet tarafından memur edilmedikleri hâlde, bir asker
kıtasının veya donanmasının veya savaş gemisinin veya savaş hava filosunun veya
bir kale veya müstahkem mevkiin veya bir askerî üssün veya tesisin, bir liman
veya şehrin komutasını alanlara müebbet hapis cezası verilir.
(2) Kanunen yetkili
olmaları veya Devlet tarafından görevlendirilmeleri suretiyle yukarıda
gösterilen yerlerin komutanı bulunanlardan, yetkili makamlarca komutanlığı terk
etmeleri için verilen emirlere uymayanlara da aynı ceza verilir.
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
317 nci maddeyle ilgili söz istemişsiniz; fakat, maddelerde bir değişiklik
olduğu için, siz bu madde üzerinde mi konuşacaksınız?
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Evet, bu maddede konuşacağım.
BAŞKAN - Peki,
buyurun.(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde
sıralamalarında bir değişiklik oldu; ben, suç için anlaşma maddesiyle ilgili
olarak konuşmak istiyordum; ama, hazır Değerli Başkan bu fırsatı vermişken,
ben, izin verirseniz tamamlayayım.
Değerli milletvekilleri,
tasarının “suç için anlaşma” başlığını taşıyan eski 317 nci maddesinde,
tasarının dördüncü ve beşinci bölümlerinde yazılı suçları işlemek amacıyla
anlaşan failler cezalandırılmaktadır. Oysa, bilindiği üzere, bugün görüştüğümüz
tasarının 220 nci maddesi, kanunda yazılı suçları işlemek amacıyla örgüt kuran
sanıkları ayrıntılarıyla cezalandırıyordu. Burada bir ayrıntı var; tasarının 4
üncü ve 5 inci maddesinde yazılı suçları işlemek amacıyla anlaşan sanıklardan
bahsediliyor. Bildiğiniz gibi, tasarının 4 üncü ve 5 inci maddesindeki suçlar;
devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozan, düşmanla işbirliği yapan
sanıkların işledikleri suçlar, devlete karşı savaşa tahrik, temel millî
yararlar aleyhine işlenen suçlar, yine yabancı devlet aleyhine asker toplama,
askerî tesisleri tahrip, düşman devlete maddî ve malî yardım, yine Anayasayı
ihlal, Cumhurbaşkanına karşı işlenen suçlar, yasama organına, hükümete karşı
işlenen suçlar, silahlı örgüt kurmak ve silah sağlama suçlarıdır.
Şimdi, bir yandan, suç
işlemek amacıyla örgüt kuranları cezalandırıyoruz; diğer yandan, yine tasarının
bu kısmının dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlarla ilgili olarak,
biraz önce kabul edilen 315 inci maddesinde, özel bir silahlı örgüt suçu var.
Burada -yine aynen 316 ncı maddede olduğu gibi- bu kısmın dördüncü ve beşinci
bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran sanıklar
cezalandırılıyor, cezası da on yıldan onbeş yıla kadar.
Şimdi, bir taraftan, suç
işlemek için örgüt kuranlar cezalandırılıyor; diğer taraftan, devlet aleyhine
işlenen suçlarla ilgili olarak örgüt kuran sanıklar cezalandırılıyor; 316 ncı
maddede de -çok ilginç, başlığı da "Suç için anlaşma"- bu sefer,
örgüt falan kurma olmadan, belirtilen suçlarla ilgili olarak, iki veya daha
fazla kişi arasındaki yalnızca fikrî beraberlik cezalandırılıyor.
Oysa, hepinizin bildiği
gibi, Anayasanın 25 inci maddesine göre herkesin düşünce hürriyeti var, hiç
kimsenin düşüncesinden dolayı suçlanamayacağı, kınanamayacağı hükmü var. Diğer
taraftan, görüşülmekte olan tasarının 2 nci maddesinde "Suçta ve cezada
kanunîlik ilkesi" denildikten sonra, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil
için kimseye ceza verilemeyeceği hüküm altına alınmış. Demek ki, bir şahsa ceza
vermek için, kanuna aykırı bir fiil gerekiyor. Gerek evrensel hukuk kuralları
gerek Anayasa hükmü gerekse görüşülen tasarının 2 nci maddesi, yalnızca düşünce
alanında kalan, açıklanmayan, işlenmesi hususunda herhangi bir hazırlık
hareketi yapılmayan suçlar için ceza verilemeyeceğini amir.
Bu nedenle, ben,
tasarıdaki 316 ncı maddenin, sadece, işte bir yerlerden ceza verilemezse elde
ihtiyaten bu kalsın anlamında bir düzenleme olduğu kanaatindeyim ve bu tasarıda
yerinin olmadığını düşünüyorum. Gerçekten, sadece düşünce alanında kalan bu
madde, hem evrensel hukuk kurallarına hem Anayasa hükmüne ve hem de tasarının kendi
içindeki 2 nci maddesine aykırıdır. Kaldı ki, yine tasarının 35 inci
maddesinde, suçla ilgili teşebbüs hükümleri mevcuttur; yani, suç işlemeye karar
veren bir sanığın hazırlık hareketleri hangi aşamada ise, ona verilecek cezayı
-temel sınırlar arasında- mahkemeler, hâkim takdir edecektir. Bu nedenle, bu
düzenlemenin, evrensel hukuk kuralları, kişi özgürlüğü, hak ve hürriyetler
açısından yerinde olmadığını düşünüyorum.
Bu kanaatimi sizlerle
paylaşmak istedim; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akbulut.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
319 uncu maddeyi 318 inci
madde olarak okutuyorum:
Halkı askerlikten soğutma
MADDE 318. - (1) Halkı,
askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya
propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiil, basın ve yayın
yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
320 nci maddeyi 319 uncu
madde olarak okutuyorum:
Askerleri itaatsizliğe
teşvik
MADDE 319. - (1)
Askerleri veya askerî idareye bağlı olarak görev yapan diğer kişileri kanunlara
karşı itaatsizliğe veya yeminlerini bozmaya veya askerî disiplini veya askerlik
hizmetine ilişkin görevlerini ihlâle yönelten ve tahrik edenler ile kanunlara,
yeminlere veya disiplin veya diğer görevlere aykırı hareketleri askerler önünde
öven veya iyi gördüğünü söyleyen kimselere, bir yıldan üç yıla kadar hapis
cezası verilir.
(2) Fiil, alenî olarak
işlenmişse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Fiil, savaş zamanında
işlenmiş ise ceza bir katı oranında artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
321 inci maddeyi 320 nci
madde olarak okutuyorum:
Yabancı hizmetine asker
yazma, yazılma
MADDE 320. - (1)
Hükûmetin izni olmaksızın bir yabancı veya yabancı Devlet hizmetinde veya
bunların lehinde çalışmak üzere Ülke içinde vatandaşlardan asker yazan veya
vatandaşları silâhlandıran kimseye üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası
verilir.
(2) Asker yazılanlar veya
silâhlandırılanlar arasından asker veya askerlik çağında olanlar varsa ceza
üçte biri oranında artırılır.
(3) Birinci fıkradaki
hizmeti kabul eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
322 nci maddeyi 321 inci
madde olarak okutuyorum:
Savaş zamanında emirlere
uymama
MADDE 321. - (1) Savaş
zamanında Devletin yetkili makam ve mercilerinin emir veya kararlarına bilerek
aykırı harekette bulunan kimseye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası
verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
323 üncü maddeyi 322 nci
madde olarak okutuyorum:
Savaş zamanında
yükümlülükler
MADDE 322. - (1) Savaş
zamanında, Devletin silâhlı kuvvetlerinin veya halkın ihtiyaçları için Devlet
veya bir kamu kuruluşu veya kamu hizmetleri yapan veya kamu ihtiyaçlarını
sağlayan bir kuruluş ile iş yapmak veya eşya vermek üzere yaptıkları
sözleşmedeki yükümlülükleri kısmen veya tamamen yerine getirmeyen kimseye üç
yıldan on yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.
(2) Yükümlülüklerin
kısmen veya tamamen yerine getirilmemesi taksirden ileri gelmişse, cezanın
dörtte üçüne kadarı indirilebilir.
(3) Yükümlülüğün kısmen
veya tamamen yerine getirilmemesine asıl yükümlüler ile aralarında sözleşme
bulunan aracılar veya bunların temsilcileri neden olmuşsa, bunlar hakkında da
aynı cezalar uygulanır.
(4) Savaş zamanında
yükümlülüklerin yerine getirilmesinde hile yapan yukarıdaki fıkralarda yazılı
kişilere on yıldan onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası
verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
324 üncü maddeyi 323 üncü
madde olarak okutuyorum:
Savaşta yalan haber yayma
MADDE 323. - (1) Savaş
sırasında kamunun endişe ve heyecan duymasına neden olacak veya hâlkın
maneviyatını sarsacak veya düşman karşısında ülkenin direncini azaltacak
şekilde asılsız veya abartılmış veya özel maksada dayalı havadis veya haber
yayan veya nakleden veya temel millî yararlara zarar verebilecek herhangi bir
faaliyette bulunan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Eğer fiil;
a) Propagandayla,
b) Askerlere yönelik
olarak,
c) Bir yabancı ile
anlaşma neticesi,
İşlenmişse, verilecek
ceza on yıldan yirmi yıla kadar hapistir.
(3) Fiil, düşmanla
anlaşma neticesi işlenmişse müebbet hapis cezası verilir.
(4) Savaş zamanında
düşman karşısında milletin direncini tehlikeyle karşı karşıya bırakacak şekilde
yabancı paraların değerini düşürmeye veya itibarı amme kağıtlarının değeri
üzerinde etki yapmaya yönelik hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan on yıla
kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası verilir.
(5) Dördüncü fıkrada
yazılı fiil, bir yabancı ile anlaşma sonucu işlenmişse ceza yarısı; düşmanla
anlaşma sonucu işlenmiş ise bir katı oranında artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
325 inci maddeyi 324 üncü
madde olarak okutuyorum:
Seferberlikle ilgili
görevin ihmali
MADDE 324. - (1) Sulh
zamanında seferberlikle ilgili görevlerini ihmal eden veya geciktiren kamu
görevlisine altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
326 ncı maddeyi 325 inci
madde olarak okutuyorum:
Düşmandan unvan ve
benzeri payeler kabulü
MADDE 325. - (1) Türkiye
ile savaş hâlinde bulunan bir devletten akademik derece veya şeref, unvan,
nişan ve diğer fahrî rütbe veya bunlara ait maaş veya başka yararlar kabul eden
vatandaşa bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
327 nci maddeyi 326 ncı
madde olarak okutuyorum:
YEDİNCİ
BÖLÜM
Devlet
Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk
Devletin güvenliğine
ilişkin belgeler
MADDE 326. - (1) Devletin
güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları
kısmen veya tamamen yok eden, tahrip eden veya bunlar üzerinde sahtecilik yapan
veya geçici de olsa, bunları tahsis olundukları yerden başka bir yerde
kullanan, hileyle alan veya çalan kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis
cezası verilir.
(2) Yukarıdaki yazılı
fiiller, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş
etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye koymuş ise müebbet hapis cezası
verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
328 inci maddeyi 327 nci
madde olarak okutuyorum:
Devletin güvenliğine
ilişkin bilgileri temin etme
MADDE 327. - (1) Devletin
güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla,
gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar
hapis cezası verilir.
(2) Fiil, savaş sırasında
işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî
hareketlerini tehlikeye koymuşsa müebbet hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 664
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu Tasarısının 327 nci maddesinde yer alan "dış
siyasal yararlar" ibaresinin "ulusal çıkarlar"; "üç"
ibaresinin "iki"; "sekiz" ibaresinin "altı"
biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ümmet Kandoğan |
Dursun Akdemir |
Emin Şirin |
|
Denizli |
Iğdır |
İstanbul |
|
E. Safder Gaydalı |
|
Mehmet Tatar |
|
Bitlis |
|
Şırnak |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu hukuku veya siyaset
bilimi yönünden benimsenebilecek "siyasal yarar" kavramı, Ceza Hukuku
terminolojisine ve yapılanmasına yabancıdır. Maddede yer alması gereken terim,
"ulusal yarar" terimidir.
Ayrıca öngörülen ceza çok
ağırdır. Teklifimiz bu noksanlıkları gidermeyi amaçlamaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
329 uncu maddeyi 328 inci
madde olarak okutuyorum:
Siyasal veya askerî
casusluk
MADDE 328. - (1) Devletin
güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla,
gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin
eden kimseye onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiil;
a) Türkiye ile savaş
hâlinde bulunan bir devletin yararına işlenmişse,
b) Savaş sırasında
işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî
hareketlerini tehlikeye sokmuşsa,
Fail, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
330 uncu maddeyi 329 uncu
madde olarak okutuyorum:
Devletin güvenliğine ve
siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama
MADDE 329. - (1) Devletin
güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla
gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar
hapis cezası verilir.
(2) Fiil, savaş zamanında
işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî
hareketlerini tehlikeye koymuşsa, faile on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası
verilir.
(3) Fiil, failin taksiri
sonucu meydana gelmiş ise birinci fıkrada yazılı olan hâlde, faile altı aydan
iki yıla, ikinci fıkrada yazılı hâllerden birinin varlığı hâlinde ise üç yıldan
sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
331 inci maddeyi 330 uncu
madde olarak okutuyorum:
Gizli kalması gereken
bilgileri açıklama
MADDE 330. - (1) Devletin
güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla
gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla
açıklayan kimseye müebbet hapis cezası verilir.
(2) Fiil, savaş zamanında
işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî
hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise, faile ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
332 nci maddeyi 331 inci
madde olarak okutuyorum:
Uluslararası casusluk
MADDE 331. - (1) Yabancı
bir devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği
itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, diğer bir yabancı devlet lehine
siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin eden vatandaşa veya bunu
Türkiye'de temin etmiş bulunan yabancıya bir yıldan dört yıla kadar hapis
cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
333 üncü maddeyi 332 nci
madde olarak okutuyorum:
Askerî yasak bölgelere
girme
MADDE 332. - (1) Devletin
askerî yararı gereği girilmesi yasaklanmış olan yerlere, gizlice veya hile ile
girenlere iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiil, savaş zamanında
işlenirse faile üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
334 üncü maddeyi 333 üncü
madde olarak okutuyorum:
Devlet sırlarından
yararlanma, Devlet hizmetlerinde sadakatsizlik
MADDE 333. - (1) Görevi
dolayısıyla öğrendiği ve Devletin güvenliğinin gizli kalmasını gerektirdiği
fenni keşif veya yeni buluşları veya sınaî yenilikleri kendisinin veya
başkasının yararına kullanan veya kullanılmasını sağlayan kişi, beş yıldan on
yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiil, Türkiye ile
savaş hâlinde bulunan bir devletin yararına işlenir veya Devletin savaş
hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye
sokacak olursa, faile müebbet hapis cezası verilir.
(3) Türkiye Devleti
tarafından yabancı bir memlekette Devlete ait belirli bir işi görmek için
görevlendirilen kimse, bu görevi sadakatle yerine getirmediği ve bu fiilden
dolayı zarar meydana gelebildiği takdirde faile beş yıldan on yıla kadar hapis
cezası verilir.
(4) Bu maddede tanımlanan
suçların işleneceğini haber alıp da bunları zamanında yetkililere ihbar
etmeyenlere, suç teşebbüs derecesinde kalmış olsa bile altı aydan iki yıla
kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
335 inci maddeyi 334 üncü
madde olarak okutuyorum:
Yasaklanan bilgileri
temin
MADDE 334. - (1) Yetkili
makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve
niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiil, Devletin savaş
hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle
karşı karşıya bırakmış ise faile beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
336 ncı maddeyi 335 inci
madde olarak okutuyorum:
Yasaklanan bilgilerin
casusluk maksadıyla temini
MADDE 335. - (1) Yetkili
makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve
niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî
casusluk maksadıyla temin eden kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis
cezası verilir.
(2) Fiil, Türkiye ile
savaş hâlinde bulunan bir devletin yararına işlenmiş veya Devletin savaş
hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle
karşı karşıya bırakmış ise faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
337 nci maddeyi 336 ncı
madde olarak okutuyorum:
Yasaklanan bilgileri
açıklama
MADDE 336. - (1) Yetkili
makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve
niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye üç yıldan
beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiil, savaş zamanında
işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî
hareketlerini tehlikeye sokmuş ise faile on yıldan onbeş yıla kadar hapis
cezası verilir.
(3) Fiil, failin taksiri
sonucu meydana gelmiş ise, birinci fıkrada yazılı olan hâlde faile altı aydan
iki yıla, ikinci fıkrada yazılı hâlde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası
verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
338 inci maddeyi 337 nci
madde olarak okutuyorum:
Yasaklanan bilgileri
siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklama
MADDE 337. - (1) Yetkili
makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve
niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî
casusluk maksadıyla açıklayan kimseye on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası
verilir.
(2) Fiil, savaş zamanında
işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî
hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
339 uncu maddeyi 338 inci
madde olarak okutuyorum:
Taksir sonucu casusluk
fiillerinin işlenmesi
MADDE 338. - (1) Bu
bölümde tanımlanan suçların işlenmesi, ilgili kişilerin dikkat ve özen
yükümlülüğüne aykırı davranmaları sonucu mümkün olmuş veya kolaylaşmış ise,
taksirle davranan faile altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiil, savaş sırasında
işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî
hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise, taksirle davranan faile üç
yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
340 ıncı maddeyi 339 uncu
madde olarak okutuyorum:
Devlet güvenliği ile
ilgili belgeleri elinde bulundurma
MADDE 339. - (1) Devletin
güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken
bilgileri veya yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı ve niteliği
bakımından gizli kalması gereken hususları elde etmeye yarayan ve elde
bulundurulması için kabul edilebilir bir neden gösterilemeyen belgelerle veya
bu nitelikteki herhangi bir şeyle yakalanan kimseye bir yıldan beş yıla kadar
hapis cezası verilir.
(2) Fiil, savaş zamanında
işlenirse faile üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
341 inci maddeyi 340 ıncı
madde olarak okutuyorum:
SEKİZİNCİ
BÖLÜM
Yabancı
Devletlerle Olan İlişkilere Karşı Suçlar
Yabancı devlet başkanına
karşı suç
MADDE 340. - (1) Yabancı
devletlerden birinin başkanına karşı bir suç işleyen kişiye verilecek ceza,
sekizde biri oranında artırılır. Suçun müebbet hapis cezasını gerektirmesi
hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
(2) Fiil, soruşturulması
ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlardan ise, soruşturma ve kovuşturma
yabancı devletin şikâyetine bağlıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
342 nci maddeyi 341 inci
madde olarak okutuyorum:
Yabancı devlet bayrağına
karşı hakaret
MADDE 341. - (1) Resmen
çekilmiş olan yabancı devlet bayrağını veya diğer egemenlik alametlerini alenen
tahkir eden kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Bu suçtan dolayı
soruşturma ve kovuşturma yapılması, ilgili devletin şikâyetine bağlıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
343 üncü maddeyi 342 nci
madde olarak okutuyorum:
Yabancı devlet
temsilcilerine karşı suç
MADDE 342. - (1) Türkiye
Cumhuriyetinde sürekli veya geçici olarak görevlendirilmiş yabancı devlet
temsilcileri ile bunların diplomasi memurları veya uluslararası kuruluşların
temsilcileri ile bunların diplomatik ayrıcalık ve bağışıklık tanınan memurları,
kendilerine karşı görevlerinden dolayı işlenen suçlar bakımından, kamu
görevlisi kabul edilerek; suç işleyen kişiler hakkında, bu Kanunun ilgili
hükümlerine göre cezaya hükmolunur.
(2) İşlenen suç hakaret
ise, soruşturma ve kovuşturma yapılması, mağdurun şikâyetine bağlıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
344 üncü maddeyi 343 üncü
madde olarak okutuyorum:
Karşılıklılık koşulu
MADDE 343. - (1) Bu
bölümde yazılı hükümlerin uygulanması, karşılıklılık koşuluna bağlıdır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyon Başkanının bir
söz talebi var.
Buyurun Sayın Başkanım.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sayın Bakanımızın, milletvekili arkadaşlarımızın sıkça dile
getirdiği ve hukukçular arasında, anayasalardan bile daha önemli olduğu
değerlendirilen Türk Ceza Yasa Tasarısını bütün milletvekili arkadaşlarımızın,
grup yönetimlerimizin hoşgörülü katkılarıyla tamamlamış bulunuyoruz.
Komisyonumuz adına, bütün arkadaşlarımıza, bütün milletvekili arkadaşlarımıza
çok teşekkür ediyoruz. Aslında, milletvekili arkadaşlarımız için belki bir
haksızlık da yapıldı; çünkü, değerli arkadaşlarımız, 720 sayfalık bu dokümanı,
ancak tatil dönüşü olağanüstü toplantıdan sonra alıp, inceleme imkânı
bulabildikleri kadar buldular; ama, bütün bunlara rağmen, grup yöneticisi
arkadaşlarımızın, milletvekillerimizin gayretiyle bu sonuca kadar varmış
bulunuyoruz.
Bildiğiniz gibi, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde ceza mevzuatımızla ilgili dörtlü bir paket
bulunmaktadır. Bunlardan biri, eski deyimle, istinaf mahkemeleri, yeni adıyla
Bölge Adliye Mahkemeleri Yasası Tasarısı; biri, şimdi görüşerek son iki
maddesine geldiğimiz Türk Ceza Yasası Tasarısı; bir diğeri, Adalet Komisyonu
altkomisyonunda görüşmelerin yaklaşık yarısına kadar gelinen Ceza Muhakemeleri
Usulü Yasası Tasarısı ve bir diğeri de, henüz altkomisyonda çalışmalarına
başlayamadığımız Ceza İnfaz Yasası Tasarısı . Bu dört yasayı bir ve beraber
düşünmek lazım. Burada yapılan konuşmalardan da görüldü ki, bazı
arkadaşlarımızın eleştirileri, aslında, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda; bazı
arkadaşlarımızın eleştirileri, aslında, Ceza İnfaz Yasasında düzenlendi yahut
düzenlenecek. Burada, hepsini beraber, bir bütün halinde düşündüğümüz ve
değerlendirdiğimiz takdirde, kuşku duymuyorum ki, değerli arkadaşlarımızın,
milletvekillerimizin kafasında mevcut olabilecek birtakım tereddütler de
kendiliğinden giderilecektir.
Değerli arkadaşlarım,
Bölge Adliye Mahkemeleri Kanunu Tasarısını görüştüğümüz ve bitirdiğimiz
25.6.2003 tarihli oturumun sonunda, ben, söz almış ve Yüce Kurulunuzda
"son maddelerine geldiğimiz tasarıyla ilgili bir hususu Yüksek Heyetin dikkatine sunmak istiyorum.
Şimdi, istinaf
mahkemeleri dediğimiz bu Bölge Adliye Mahkemeleri Kurulması Hakkındaki Kanun
ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve Ceza
Kanunu çok yakından birbirleriyle bağımlı ve bağlantılıdır. O nedenle, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu ile Ceza Kanunu henüz Komisyonumuzda bitirilemedi;
Ceza Kanununa henüz başlayamadık. İstinaf Mahkemeleri Kanununu çıkarıp Ceza
Kanununu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununu çıkarmadığımız takdirde, yani,
bunları bir bütünlük içerisinde yürürlüğe koymadığımız takdirde uygulamada çok
ciddî sorunlarla karşılaşabiliriz" demiş ve Bölge Adliye Mahkemeleri
Kanununun son iki maddesini komisyonumuza geri çekmiştik.
Şimdi, Bölge Adliye
Mahkemeleri Kanunu şu anda bizim komisyonumuzda. Neyi bekliyor; bu Ceza
Kanununun bitmesini bekliyor; bugün bitirdik. Şimdi, önümüzde, bitirmemiz ve bu
iki yasayla birlikte, beraber yürürlüğe koymamız gereken Ceza Muhakemeleri
Usulü Yasası ile Ceza İnfaz Yasası bulunmaktadır.
Bütün bunları bir
bütünlük içerisinde Yüce Kurulun önüne getirebilmek amacıyla, yani, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu ile Ceza İnfaz Kanununu da bitirip dördünü birden
Yüksek Heyetinizin önüne getirmek amacıyla son iki maddesine gelmiş olduğumuz
Ceza Yasası Tasarısının bu son iki "yürürlük" ve "yürütme"
maddelerini İçtüzüğümüzün 88 inci maddesine göre Komisyonumuza geri çekiyoruz
Teşekkür ederim, saygılar
sunarım.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre son iki maddesini
geri çekmesini, İçtüzük gereği yerine getiriyorum ve son iki madde Komisyona
geri verilmiştir.
Alınan karar gereğince,
çalışmalara devam etmek için, 17 Eylül 2004 Cuma günü saat 11.00'de toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 20.07