DÖNEM : 22 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 57
115 inci Birleşim
14 Temmuz 2004 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın,
Türkiye'nin dışpolitikası ve Türkiye'ye dış dünyanın uyguladığı politikalara
ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, "Kadastro Yenileme Harcı" adı altında gayrimenkul
sahiplerinden alınan harcın hukuka aykırılığına ilişkin gündemdışı konuşması ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
3.- Tekirdağ Milletvekili Erdoğan
Kaplan'ın, buğday üreticilerinin sorunlarına ve buğdaya bölgesel tabanfiyat
uygulamasının yarattığı sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel Kurulun çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)
5.- Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin
Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/827)(S.Sayısı:618)
6.- Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/831) (S. Sayısı: 624)
7.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/830) (S. Sayısı:
623)
8.- Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/744) (S. Sayısı: 636)
9.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 4
Milletvekilinin, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/306) (S. Sayısı: 638)
10.- Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların
Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 642)
11.- Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 10
Milletvekilinin, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu ve 9
Milletvekilinin; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/211, 2/221) (S. Sayısı: 637)
12.- Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi
ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/849) (S. Sayısı: 640)
13.- Kültür Yatırımları ve Girişimlerini
Teşvik Kanunu Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/847) (S. Sayısı: 644)
14.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile
Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/848, 2/175) (S. Sayısı:641)
15.- Bazı Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/840) (S. Sayısı: 645)
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek'in, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın yapmış olduğu konuşmada, ileri
sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın,
bir eski savcıyla ilgili olarak basında yer alan iddiaya ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/2609)
2.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya Arkeoloji Müzesi ek bina inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/2748)
3.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
çiftçilerin kredi borçlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın
cevabı (7/2749)
4.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'da Azizname 95 adlı bir tiyatro oyununun sahnelenmesine izin
verilmediği iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/2756)
5.- İzmir Milletvekili Kemal ANADOL'un,
İzmir-Foça-Atatürk Mahallesinde bir hayırsever vatandaşça yaptırılan ilkokula
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2757)
6.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun,
Çanakkale Savaşının ve tarihi değerlerimizin bir eğitim aracı olarak
kullanılmasının düşünülüp düşünülmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2773)
7.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Türkiye'deki üst kurullara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/2775)
8.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
İstanbul-Boğaziçinde köprü projesi çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/2784)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Yeşil Türbe'nin tadilat çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/2805)
10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, lise din kitaplarında Alevîlik kültürünün yer almama nedenine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2810)
11.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, Adana İl Millî Eğitim Müdürlüğünce yapılan sınavla ilgili soru
kitapçıklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/2819)
12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
bazı bankaların TMSF'ye devredilmesiyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/2894)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa'da eğitim veren bir teknik lisenin ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2909)
14.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
TMSF'ye devredilen Star Televizyonunun malî durumu ve yayın politikasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in
cevabı (7/2920)
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik,
Şanlıurfa'da voltaj düzensizliği nedeniyle elektrikle çalışan araçlarda meydana
gelen arızalardan kaynaklanan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere,
İstanbul Milletvekili Hüseyin Kansu,
Bosna-Hersek'te bulunan ve Hırvat milislerce yıkılmış olan Mostar Köprüsünün
tarihî, sanatsal değeri, sembolik anlamı ile yeniden inşa edilerek insanlığın
hizmetine açılacak olmasına,
Konya Milletvekili Atilla Kart, bir soru
önergesinin düşündürdüklerine ve yasama denetiminin uygulanabilirliğine,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
5197 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun bazı
maddelerinin bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı,
Romanya Senato Başkanı Nicolae Vacaroiu ve
beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık,
Tezkereleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Basın yoluyla sövme suçunu işlediği iddia
olunan Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen hakkında tanzim edilen soruşturma
dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; dosyanın
hükümete,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın
(6/1146) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sorunun,
Geri verildiği bildirildi.
Genel Kurulun 13.7.2004 Salı günkü
birleşiminde, 621 ve 622 sıra sayılı Meclis soruşturması komisyonları
raporlarının görüşülmesinden sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
14.7.2004 Çarşamba günkü birleşimde ise sözlü soruların görüşülmemesine;
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının; 10 uncu sırasında yer alan 636 sıra sayılı, 41 inci
sırasında yer alan 638 sıra sayılı, 40 ıncı sırasında yer alan 637 sıra sayılı,
43 üncü sırasında yer alan 640 sıra sayılı, 11 inci sırasında yer alan 635 sıra
sayılı, kanun tasarıları ve teklifinin bu kısmın 8, 9, 11, 12 ve 16 ncı
sıralarına alınmasına; daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
dağıtılmış bulunan 642, 644, 641, 645, 648, 647 ve 646 sıra sayılı kanun
tasarılarının ise 48 saat geçmeden bu kısmın 10, 13, 14, 15, 17, 18 ve 19 uncu
sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; bugünkü birleşimde çalışma süresinin 641 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasına, 14.7.2004 Çarşamba
günkü birleşimde ise Genel Kurulun saat 11.00'de toplanmasına ve 646 sıra
sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar çalışma süresinin
uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi, kabul edildi.
Türkbank ihalesi sürecinde malın satımında
ve değerinde fesat oluşturacak ilişki ve görüşmelere girdikleri ve bu
eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla eski
Başbakan A.Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Güneş Taner haklarında Anayasanın
100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergeler ve Meclis Soruşturması Komisyonu raporunun (9/5, 6)
(S.Sayısı: 621), genel görüşmesinden sonra yapılan gizli oylaması sonucunda,
kabul edildiği ve eski Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Güneş
Taner'in,
Bakanlığı sırasında enerji ve doğalgaz
anlaşmalarında Türkiye aleyhine anlaşma ve uygulamaların yapılmasına yol
açtığı, devlet alım-satımına fesat karıştırdığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza
Kanununun 205 inci maddesine uyduğu iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski
Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer ile ayrıca bakanlıkları sırasında uyguladıkları
yanlış ve usulsüz enerji politikalarında ilgili kurum ve kuruluşların
uyarılarını dikkate almayarak kamuyu zarara uğrattıkları, DSİ Genel
Müdürlüğünde usulsüz uygulamalara onay verdikleri ve bu suretle görevi ihmal ve
görevi kötüye kullanma fiillerini işledikleri ve bu eylemlerinin Türk Ceza
Kanununun 230, 240 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Enerji ve Tabiî
Kaynaklar eski Bakanları Mustafa Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan haklarında
Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergeler ve Meclis Soruşturması Komisyonu
raporunun (9/4,7) (S.Sayısı: 622) genel görüşmesinden sonra, verilen
önergelerin kabul edilmesiyle ayrı ayrı yapılan gizli oylamalar sonucunda,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanları Mustafa Cumhur Ersümer ve Zeki
Çakan'ın,
Yüce Divana sevklerine karar verildiği
açıklandı.
14 Temmuz 2004 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince, saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşime 01.47'de son verildi.
Yılmaz
Ateş |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Enver Yılmaz |
Mevlüt Akgün |
|
Ordu |
Karaman |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN KÂĞITLAR
14 Temmuz 2004 Çarşamba
Tasarı
1.- Aile Hekimliği Pilot
Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı (1/855) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.7.2004)
Tezkereler
1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/624) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.7.2004)
2.- Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/625) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.7.2004)
3.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün'ün Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/626) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.7.2004)
4.- Afyon Milletvekilleri Ahmet Koca ve Sait Açba'nın Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/627)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.7.2004)
5.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/628) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.7.2004)
6.- Sivas Milletvekili Orhan Taş'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/629) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.7.2004)
Raporlar
1.- Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kurumu Başkanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/644) (S. Sayısı: 649) (Dağıtma tarihi:
14.7.2004) (GÜNDEME)
2.- Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/793) (S. Sayısı: 650) (Dağıtma tarihi: 14.7.2004) (GÜNDEME)
3.- Dernekler Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/854)
(S. Sayısı: 651) (Dağıtma tarihi: 14.7.2004) (GÜNDEME)
4.-
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında 9.6.2004 Tarih ve 5186 Sayılı Kanun ile Anayasanın 89 uncu
ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/833) ) (S. Sayısı: 652)
(Dağıtma tarihi: 14.7.2004) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.05
14 Temmuz 2004 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN
(Karaman)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Türkiye'nin dışpolitikaları ve Türkiye'ye dış dünyanın uyguladığı politikalar
hakkında söz isteyen, Denizli Milletvekili Sayın Haşim Oral'a aittir.
Buyurun Sayın Oral. (CHP
sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Denizli
Milletvekili V. Haşim Oral'ın, Türkiye'nin dışpolitikası ve Türkiye'ye dış
dünyanın uyguladığı politikalara ilişkin gündemdışı konuşması
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkanım, sayın milletvekili arkadaşlarım; tabiî, gece saat 2'ye kadar
çalışınca, buradaki mevcudiyetimiz de azalıyor. Onun için, umuyor, diliyorum
ki, bundan sonraki süreçte, her şeyi bu kadar sıkıştırmayız.
Türkiye'nin dışpolitikası
ve Türkiye'ye uygulanan dışpolitikalarla ilgili, özellikle Meclis, tatile
girmeden önce, hem milletvekili arkadaşlarıma hem de bizi izleyen milyonlara,
buradan bilgi aktarmak istiyorum; çünkü, milletvekili olmamın haricinde, aynı
zamanda Dışişleri Komisyonu Üyesiyim; hem bu konudaki iyilerimizi hem bu
konudaki kötülerimizi yurttaşlarımızla paylaşmak, bizim öncelikli tercihimiz
olmalı diye düşünüyorum.
Şimdi, hepimizin bildiği
gibi, Ulu Önder Atatürk'ün çok veciz bir sözü vardır: "Yurtta sulh cihanda
sulh." Bizim öncelikle tercihimiz, bizim öncelikli tespitimiz bu olmalı
diye düşünüyorum.
Bu arada, tabiî,
yurtiçinde sulhu sağlarken de, üç önemli etkene dikkat çekmek istiyorum;
bunlar, dil ayırımının gündeme getirilmemesi, din ayırımının gündeme
getirilmemesi ve altkimliklerin gündeme getirilmemesi.
Doğaldır, ülkemizde
yaşayan, ulus bilincine erişmiş hiçbirimizin bu konuda bir zafiyeti olamaz;
ancak, bazı uygulamalar var ki, bu üç etkenin, bu Meclis kürsüsünden, özellikle
altının çizilmesi gerektiğini bana emrettiğini, özellikle söylemek istiyorum.
Dil ayırımı...
Biliyorsunuz, Avrupa Birliğine geçişimizle ilgili, Avrupa Birliğinin bizden
istediği doğrultuda çıkardığımız bir Kürtçe dil dersi veya diğer altkimliklerin
dillerinin TRT'den yayınlandığı bir süreç başladı Türkiye'de. Bunun adına, biz
"Avrupa'ya uyum" diyoruz. Ancak, Avrupa'yla uyum olduğu zaman, bunun
özellikle devlet tarafından yapılması değil, devlet tarafından denetlenmesi
gerekliliği de ortaya çıkar; dünyadaki uygulaması da budur.
Bundan neden
bahsediyorum; çünkü, bizim dışpolitikalarımızın neticesinde, bu, çok etkin bir
şekilde Türkiye'de uygulanmaya başlanılmıştır; yani, Türkiye'nin resmî dili
Türkçedir; bu, Anayasada da böyledir, olması gereken de budur. Türkiye'nin
resmî dili Türkçeyken, bizim özellikle resmî kurumlarımızın başka dilleri
öğretiyor olması ve bunu Avrupa'yla ilgili ilişkilerden kaynaklanarak yaptığını
dünyaya ve kendimize anlatmamız, çok doğru bir yaklaşım değil diye düşünüyorum.
Yine, din ayırımı; bu, özellikle Avrupa'yla ilişkilerimizden sonra ortaya çıkan
çok ciddî bir konu. Farkında mısınız bilmiyorum, özellikle yurtdışından gelen
konuklarımız, başta Amerika Başkanı olmak üzere, Türkiye'ye geldiği zaman,
belki Meclis Başkanımız Sayın Arınç'la görüşmedi, , belki benim Sayın Genel
Başkanım, Anamuhalefet Partisi Genel Başkanıyla görüşmedi; ama, birtakım
azınlıkların dinî liderleriyle görüştü. Bu hiç dikkatimizi çekti mi; çekmedi
veya çektiyse bile sessiz kalmayı yeğledik. Peki, bunun sebebi neydi; çünkü,
bize uyarlanmaya çalışılan, bize zorlanmaya çalışılan, bir de din ayırımı
ortaya çıkmaya başladı.
Bizde böyleyken, dünyanın
dışına baktığım zaman, Batı Trakya'ya baktığım zaman, Batı Trakya'daki Türkler,
soydaşlarımız, liderlerini atamayla belirliyorlar, içlerine sindiriyorlar;
yani, kendileri seçemiyorlar; ama, bizde, neredeyse ruhban okulu açar seviyeye
geldik. Altını çizerek söylüyorum; bu, Türkiye'nin ihtiyacı değildir; Türk
insanının, bu hükümetten ve Türkiye'nin dışpolitikasını belirleyen etkenlerden,
etkili kimliklerden istediği, özel önem taşıyan bir unsur değildir.
Ruhban okulu nedir;
ruhban okulu, yüksek dinî eğitim veren kurumdur, yani özel ilahiyat fakültesi
gibi. Ben, soruyorum şimdi milletvekillerime: Bizim, özel dinî eğitim veren
ilahiyat fakültemiz var mı; yok. Böyle çabamız var mı; yok. Peki, ruhban
okullarının açılma ihtiyacı nereden doğuyor; bu, niye Türkiye'nin gündemine
sokuluyor; bunu kim sokuyor? Dilimizi, dinimizi, altkimliğimizi, özellikle
birbirimize kabul ettirmeye çalışan bu dış dünya neye hizmet ediyor; bizim
içimizdeki birliğe, dirliğe mi, yoksa, Türkiye'nin bölünmesine mi diye, altını
çizerek söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oral,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Tekrar söylüyorum: Bu konulardaki hassasiyet, dışpolitikamız kadar
içpolitikamız için de önemlidir; çünkü, bizim bölünmez bütünlüğümüz hem dünya
barışı için hem öncelikle kendimiz için hem Ortadoğu için çok önemlidir.
Türkiye'nin, yakında
ciddî şekilde etki alanına gireceği bir Ege kıta sahanlığı sorunu vardır. Ege
kıta sahanlığıyla ilgili benim korkum -Tanrı'ya dua ediyorum, ben yanılayım-
iktidardaki milletvekillerimi kastetmiyorum, özellikle lokomotif kadroların, Yunanistan'la
anlaşarak Ege kıta sahanlığı konusunu Adalet Divanına götürme gibi bir
düşüncesi olduğunu seziyorum ki, inşallah yanılırım.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ayasofya'yı da söyle... Ayasofya da sırada...
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Ege kıta sahanlığının Adalet Divanına gitmesi ne demek, biliyor musunuz
arkadaşlar; bizim haklarımızın, özellikle ve özellikle, Adalet Divanından
çıkacak sonuçla, artık bitmesi anlamına gelir. Sadece Yunanistan'ın müracaatı
sorun teşkil etmez, buna karşı durabiliriz; ama, Yunanistan ve Türkiye
iktidarları, buna birlikte karar verirlerse, bize, sadece ve sadece bunu
seyretmek düşer.
Fener Rum Patriği Bartholomeos ekümenik sıfatını taşıyor mu, bunu çok merak ediyorum; taşıyorsa da, bu yasal mı? Bunlar çok önemli; çünkü, bunlar, dışarıda, sizin Meclis Başkanınızdan, sizin siyasî partilerinizin genel başkanlarından, anamuhalefet partisinin genel başkanından, hatta belki bakanlarınızdan çok daha önemli tutuluyor. Öyle önemli tutuluyor ki, Sayın Bush'u karşılarken, benim bakanımın, Türkiye Cumhuriyetinin bakanının avucunun içine bakılıyor. Bu bir ayıptır. Bu, bizim, dışarıdaki gücümüzün ne kadar zafiyete uğradığını gösterir. Bunu, ben, kimseyi küçümsemek için söylemiyorum; ama, biz, bize gelen konukların bize özellikle saygı göstermesini beklemek durumunda değil, zorundayız. Bu, bizim, dünya içindeki ağırlığımız için de önemli bir etken.
Afganistan'a asker
gönderme olayımız söz konusu. Ben soruyorum size, hepimiz biliyoruz,
Afganistan'da NATO sadece Kabil'de var; yani, Kabil'in dışına çıktığınız zaman
NATO yok. Peki, Üçüncü Kolordu Afganistan'da nereye gidecek, Kabil'e mi
gidecek; hayır; El Kaidenin yoğun olduğu, El Kaidenin adam kestiği, El Kaidenin
kan kusturduğu yerlerde, Türk askeri, gidecek, NATO için nöbet tutacak. Peki,
Türk askeri özellikle kendisine Kuzey Irak'tan gelen tehditlere karşı
koydurulamazken, benim askerimin Afganistan'da ne işi var?! Ne işi var
Afganistan'da benim askerimin?! (CHP sıralarından alkışlar) Oradan gelecek...
Bunu samimiyetimle söylüyorum, sizlerin de benim kadar önemsediğini
düşünüyorum. Bu, benim tekelimde olan bir olay değil; ancak, tekrar söylüyorum,
özenle söylüyorum, NATO Kabil'de... Benim askerim, El Kaidenin yoğun olarak
bulunduğu yerlerde nöbet tutacak, kalkan olacak, Irak'ta yapılmak istenilen
gibi. Eğer, dışpolitika uzmanları bunu böyle belirliyorlarsa, ne olur bir de
gelip Mecliste bunu bize anlatsınlar da biz de onların haklı gerekçelerini,
doğrularını onlarla birlikte paylaşalım.
BAŞKAN - Sayın Oral,
sözlerinizi toparlar mısınız.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkanım, affınıza sığınıyorum.
Korkum o ki,
ağırlaştırılmış bir Annan planıyla çok yakın zamanda yüz yüze geleceğiz. Sebep;
Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz. Sebep; bizim dünyaya şirin görünmemiz.
Ağırlaştırılmış Annan planı diyorum; çünkü, mevcut koşullarla, Güney Kıbrıs'ın
Annan planına sıcak bakmadığını, bakmayacaklarını hepimiz biliyoruz; Annan
planına ihtiyaçları olmadığını da biliyoruz. O halde, yine, ikna edilmesi
gereken kurum, Kuzey Kıbrıs Türk kesimi.
Ben, özellikle,
dışpolitikamızın bizi getirdiği bir yere de dikkat çekmek istiyorum. Ben bunu
söylemekte kendimi haklı görüyorum; çünkü, Kıbrıs, artık, Kıbrıslıların
değildir, Kıbrıs, Türkiye'nin de politikası içine girmiştir, girmelidir de.
Kıbrıs'ın Başbakanı olan kişi "bizim devletimizi tanıtma gibi hedefimiz
yok; biz birleşmek istiyoruz" diyor. Bir devletin başbakanının bunu
söyleme hakkı yoktur. Bir ülkenin başbakanının bunu söyleme lüksü yoktur.
BAŞKAN - Sayın Oral,
lütfen, son cümlenizi söyler misiniz.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Tabiî, vakit yetmediği için sözlerimi bitirmek zorundayım Sayın Başkanımın da
toleransına sığınarak.
Irak'ta esir alınan
Türklerin gelecekleri, eğer, Türkiye'de Bush'a karşı, NATO'ya karşı yapılan
mitinglerle belirleniyorsa ve Dışişleri Bakanım buna teşekkür ediyorsa; ben,
burada ciddî bir dışpolitika görmüyorum.
Talabani, TRT'deki
sözlerinde "bize, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Sayın Gul -onun söylediği
gibi söylüyorum- şimdiye kadarki dışişleri bakanlarından ve iktidarlardan çok
daha yakın olmuştur, bizim önümüzü açmıştır" diyorsa; ben, derin derin
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son 5 dakika da
bitti... Lütfen...
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Özür diliyorum; son bir cümle...
İngiliz parlamenterlerden
birisi, görüştüğümde "bu iktidar bizim istediğimiz her şeyi hemen hemen
yapıyor, onun için kendilerine sempati duyuyoruz" diyorsa; ben, derin
derin düşünüyorum.
Bütün bu söylediklerime
karşılık, gazetelerde sadece ve sadece VIP düzenlemelerini dört sütuna manşet
yapan sevgili basına da, buradan selam ve sevgiler gönderiyorum! Bu ülkenin
bağımsızlığı, bu ülkenin birliği, düzenliği kalmadığı zaman, o gazeteler de
isimlerini değiştirmek zorunda kalacaklardır.
Hepinize sevgi ve
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Oral
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı ikinci söz, kadastro yenileme harcı adı altında gayrimenkul
sahiplerinden toplanılan harcın hukuka aykırılığıyla ilgili söz isteyen Bursa
Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır'a aittir.
Buyurun Sayın
Yalçınbayır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ellerinizi mi bağladılar, ne oldu?!
2.- Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, "Kadastro Yenileme Harcı" adı
altında gayrimenkul sahiplerinden alınan harcın hukuka aykırılığına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Bundan tam bir yıl önce,
15 Temmuz 2003 tarihinde, Bursa'da, Muhtarlar Derneği Genel Sekreteri, Çekirge
Mahallesi Muhtarı Mehmet Taşkeser'in bizlere başvurusu üzerine, sözde kadastro
yenileme harcı adı altında alınan konu gündeme geldi. Konu, önce, muhtarların,
yüksek faiz alınmasıyla ilgili şikâyetleriyle başladı. Konu tarafımızdan
incelendi ve şu tespitler yapıldı:
Bursa İlindeki kadastro
paftalarının yenilenmesi işlemleri, Türkiye'de ilk pilot uygulama olarak
1998'de başladı, Bursa İl merkezinin büyük bir kısmı ve komşu ilçelerin
kadastro paftaları yenilendi. Bu yenileme işlemleri, Maliye Bakanlığının değil,
Dünya Bankasının kredisiyle, Büyükşehir Belediyesince finanse edilmiş ve
Büyükşehir Belediyesi, özel şirketlere ihale ederek hizmeti vermiştir.
Hizmetin dayanağı, 2859
sayılı Tapulama ve Kadastro Yenilenmesi Hakkında Kanundur. Bu kanunda harçlarla
ilgili hiçbir düzenleme yok; bu kanun uyarınca işlemler devam ediyor, 1999 ve
2000 yıllarında, kanun gereği, ilanen tebligatla işlemler kesinleştiriliyor,
orada, kişinin ne yapması gerektiğiyle ilgili, etraflıca bir bilgi yok.
Kadastro yenileme harcı alıyorsanız "işte, bu harç şöyle ödenir,
ödenmemeye bağlanan sonuçlar şudur" gibi bilgilendirme yok, tamamen
kalitesiz bir hizmet.
Yapılan işlem, aslında,
bir kadastro işlemi değil; birden fazla kadastro yapılmaz; yenileme
yapılabilir; yenileme, tamamen farklı bir müessesedir. Kadastro ancak bir kez
yapılabilir. Bursa'nın kadastrosu da 1930'lu yıllarda başlamıştır ve halk,
bunun harcını, hizmetin karşılığını ödemiştir; ama, daha sonra, kanunda olmayan
bir husus, yönetmeliğe dayanılarak, harç alınmak suretiyle, vatandaştan haksız
yere kazanç elde edilmiştir. Her ay için aylık yüzde 7 ayrı ayrı gecikme
faizi... Tebligatlar dört yıl sonra yapılıyor ve yüzde 336 faize ulaşılıyor. Vatandaşın
tepkisi faizeydi; ama, işin aslına bakıldığında, vahameti daha da büyüktü.
Değerli milletvekilleri,
keyfiyeti, ilk olarak, 24 Temmuz 2003 tarihinde Maliye Bakanlığına ilettik;
ayrıca, Bilgi Edinme Kanunu Tasarısı görüşülürken, Meclis gündemine getirdik ve
tebligatların vatandaşı tatmin edecek şekilde yapılması gereğini vurguladık;
önerge verdik; reddedildi. Daha sonra, yine, kadastro yenilemeleri olması
itibariyle, Maliye Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığını da
ilgilendirdiği için, Bayındırlık ve İskan Bakanlığına yazdık "harç ve
benzeri yükümlülükler ancak kanunla konulur ve kanunla kaldırılır. Kanunla
konulmayan kadastro yenileme harcının yasal dayanağı yok; bu harcı
alamazsınız" dedik. 2003 yılının
sonlarında burada bir düzenleme yapıldı, 5035 sayılı Kanunun 36 ncı
maddesine "kadastro işlemlerinin yenilenmesinde harç alınmaz" hükmü
konuldu. Böyle bir harç konulamaz ki, kanunla bu kaldırılsın. Ciddî bir çalışma
yapılamadığı için, bu, dikkatlerden kaçtı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın
Yalçınbayır, sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla) - Kanun yapımındaki süreçler o kadar hızlı cereyan ediyor ki, takip
etmek bile mümkün olmuyor, katılmak da mümkün olmuyor.
Değerli milletvekilleri,
konuyu daha sonra Sayın Başbakana, Sayın Maliye Bakanına, Sayın Bayındırlık ve
İskân Bakanına ilettik ve ayrıca Meclisin görevlerine yürütmenin el uzattığı
iddiasıyla, fonksiyon gasbı olduğu iddiasıyla Meclis Başkanına da bilgi verdik.
Değerli milletvekilleri,
bunlara yeterine cevap verilmedi. Biz biliyoruz ki, en iyi siyaset hukuk
yoluyla siyasettir. Bir taraftan, idare nezdinde hak aramayı yürütürken, öbür
taraftan, Bursa Barosuyla da işbirliği içerisinde olmak suretiyle konuyu
yargının önüne götürmeye başladık ve Bursa Barosunun, Hukuksuzluk ve
Yolsuzlukları İzleme Komisyonunun çalışmaları sonucunda, Danıştay, evvelki gün
yürütmeyi durdurma kararı verdi. Kararın gerekçesini okuyorum: "Harçlar
Kanununda yenileme harcı alınacağına ilişkin bir düzenleme olmadığından,
yönetmelikle böyle bir harç ihdas edilemeyeceğinden... Yani, Meclise ait bir
işi yürütme nasıl yapar?! (CHP sıralarından alkışlar) Biz, kanun koyucuyuz,
bizim koyduğumuz kanunları onlar uygulamak zorunda; onlar, kanun yapamaz,
uygulamak zorunda. Bizim de, en önemli görevimiz, sadece kanun yapmak değil ve
bunları denetlemek. İktidar milletvekili olun veya olmayın, denetim görevimizin
en aslî görev olduğunu bilmek durumundayız.
Sayın milletvekillerimiz,
bu, hukuk devletinin gereğidir. Bunlarla ilgili yeni düzenlemelere ihtiyaç var.
Birçok iyi yasal düzenleme yapıldı. Bilgi Edinme Kanunundan sonra, mutlak
surette, kişilerin de kararlara katılımını düzenleyecek olan idarî usul yasası
tasarısının bir an önce burada gerçekleşmesi gerekir. Bu kararların alınması
sırasında bizleri çağırsalardı, sadece evrak üzerinde değil, görüşlerimizi de
alarak bir karara varsalardı, herhalde, hep "yapılacak işlem yok; bu kadar
yazı yazmak suretiyle bizi meşgul etmeyin" denilmezdi.
BAŞKAN- Sayın
Yalçınbayır, son sözlerinizi alabilir miyim.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla)- Sayın milletvekilleri, bu kadastro harcı iptali nedeniyle, Bursa'da
88 000 parsel sahibini ilgilendiren bir konu Danıştay tarafından çözümlenmek
üzeredir. Yürütmeyi durdurma kararı belli. Bundan sonra, şüphesiz ki, yargı,
nihaî kararını da verecektir. 88 000 parsel sahibi, 200 000'e yakın kişi ve
bunlardan alınan veya alınacak olan 30 trilyon; bu, sadece Bursa'nın. Biz,
hakka hukuka uygun davranmak zorundayız; her kademede, tasarrufun her kademesinde
hukuka uygunluk. Bunun takibini yapan, Çekirge Mahallesi Muhtarımız Sayın
Mehmet Taşkeser, Muhtarlar Derneği Başkanı Sayın Ferruh Sevimgil, Bursa Barosu
Başkanı Asude Şenol ile Baronun Hukuksuzluk ve Yolsuzlukları İzleme
Komisyonuna, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanlığına ve
konuyu Bursa'da hep sıcak tutan basının değerli temsilcilerine teşekkürlerimi
sunuyorum.
Saygılar. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yalçınbayır.
Gündemdışı konuşmaya
Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan cevap vereceklerdir; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır'ın, kadastro
yenileme harcı adı altında yüzbinlerce gayrimenkul sahibinden alınan harcın
hukuka aykırılığı hakkında gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, 492
sayılı Harçlar Kanununun 58 inci maddesinin (c) bendinde, kadastro işlerinde
adlarına tescil yapılanların tapu ve kadastro harçlarını ödemekle mükellef
oldukları, hükme bağlanmıştır. Aynı kanuna bağlı 4 sayılı tarifenin "II-
Kadastro ve tapulama işlemleri" başlıklı bölümünde;
"Kadastro ve
tapulama işlemleri sonucunda tapu siciline tescil edilen bazı gayrimenkullerde
kayıtlı değer üzerinden;
a) Tapuda murisi veya
kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname verenlere, tapulamada
tespitte hazır bulunanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanmasında veya
tapulanmasında binde 5,4;
b)Tapuda murisi veya
kendisi adına kayıtlı olup da kadastroda beyanname vermeyenlere, tapulamada
tespitte hazır bulunmayanlara ait gayrimenkullerin kadastrolanması veya
tapulanmasında binde 9" oranında harç ödeneceği belirtilmiştir.
2859 sayılı Tapulama ve
Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkında Kanunun verdiği yetkiye dayanarak
düzenlenen Tapulama ve Kadastro Paftalarını Yenileme Yönetmeliğinin 28 inci
maddesinde "yenileme yapılan taşınmaz mallar için kadastro harcı tahakkuk
ettirilir" hükmüne yer verilmiştir.
Buna karşın, 2.1.2004
gün, 25334 sayılı mükerrer Resmî Gazetede yayımlanan 5035 sayılı Kanunun 36 ncı
maddesiyle, 492 sayılı Kanuna bağlı (4) sayılı tarifenin "Kadastro ve
Tapulama İşlemleri" başlıklı bölümüne (d) fıkrasından sonra gelmek üzere
"kadastro işlemlerinin yenilenmesinden harç alınmaz" hükmü
eklenmiştir. Söz konusu düzenleme, daha önce tapu ve kadastro harcı tahsil
edildiği halde, tekrar yapılan yenileme işlemlerinden dolayı mükelleflerin mükerrer
olarak harca tabi tutulmaması gerektiği düşünüldüğü için yapılmıştır.
Kanun yapıcı tarafından
tekrar yapılan kadastro yenileme çalışmaları bir idare kusuru olarak görülmüş
ve buradaki mükellef mağduriyetini ortadan kaldırmak için anılan kanun değişikliği
yapılmıştır. Bu nedenle, 1.1.2004 tarihinden itibaren kadastro işlemlerinin
yenilenmesinden kadastro harcı alınmayacaktır; ancak, 1.1.2004 tarihinden önce
yapılan kadastro yenileme çalışmaları nedeniyle tahsil edilmesi gereken ve
bugüne kadar tahsil olunmayan kadastro harçları için de, bugün, Meclise gelecek
olan kanunla -veya gündemden dolayı belki yarın olabilir- bunların hepsinin
mağduriyetleri giderilmiş olacaktır.
Bilgi olarak arz
ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Unakıtan.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı üçüncü söz, buğday tabanfiyatlarıyla ilgili söz isteyen Tekirdağ
Milletvekili Sayın Erdoğan Kaplan'a aittir.
Bu konuda, Kırşehir
Milletvekili Sayın Hüseyin Bayındır ve çok sayıda milletvekili de talepte
bulunmuştu; ama, bu milletvekilleri adına da Sayın Erdoğan Kaplan konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kaplan.
3.-
Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan'ın, buğday üreticilerinin sorunlarına ve
buğdaya bölgesel tabanfiyat uygulamasının yarattığı sıkıntılara ilişkin
gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; buğday tabanfiyatları hakkında
gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Yasama yılının son
günlerinde sizlerin huzuruna daha güzel ve mutlu şeyler söylemek için gelmek
isterdim. Gerçi, medya, bir yaldız imparatorluğu diliyle güzel bir Türkiye
tablosu çiziyor; ama, gerçek, siz de biliyorsunuz, öyle değil.
Buğday, ülkemizde üretimi
yapılan tahıl ürünleri içinde en büyük paya sahiptir ve ülkemiz için önemli bir
tarım ürünüdür. Buğday, gerek insan beslenmesinde gerekse hayvan beslenmesinde
temel bir gıda maddesidir. Buğdayın tüketimi gelişmiş ülkelerde daha az olmasına
karşın, ülkemizde ve kişi başına gelir düzeyi düşük olan ülkelerde, ekmeğe,
dolayısıyla, buğdaya dayalı beslenme oldukça fazladır. Ülkemizde yapılan bir
araştırmada, günlük kalori
ihtiyacımızın yüzde 60'ının buğdaydan karşılandığı ortaya çıkmıştır. 15 000 000
insan için geçim kaynağı olan buğday, tüketimi açısından ise, ülkemizin tüm
nüfusunu ilgilendirmektedir.
Ülkemizde buğday tarımı
büyük ölçüde kuru koşullarda yapıldığı için, verim düşük ve dolayısıyla, buğday
üreticisinin geliri diğer ürün üreticilerine göre daha azdır. Ayrıca, bazı
bölgelerimizde buğday üretiminin alternatifi bulunmamaktadır. Bugün, ülkemizde
ekili dikili tarım alanlarının yaklaşık yüzde 50'sinde hububat, üçte 1'inde de
sadece buğday üretilmektedir. Son yirmi yılda buğday ekim alanlarında fazla bir
değişim görülmemekte olup, ekili alanlar, 9 000 000-9 500 000 hektar civarında
değişim göstermiştir.
Diğer taraftan,
ülkemizde, 3 000 000 tarım işletmesinin yüzde 75'inde buğday üretimi
yapılmaktadır. Görüldüğü gibi, buğday başta olmak üzere, hububat ürünlerinin
ülkemiz için, hem ekonomik hem de sosyal açıdan taşıdığı önem büyüktür.
Buğday, ülkemizde, 1932
yılından beri destekleme kapsamında olan bir üründür. 1938 yılından itibaren,
Toprak Mahsulleri Ofisi, devlet adına alım yaparak, destekleme işlemini
sürdürmüştür. Bunun dışında, buğday pazarlama kanalları, borsalar,
toplayıcılar, komisyoncular ve tüccarlardır.
Bütün bu gelişmelerden
sonra, Türk çiftçisinin genel durumuna bakacak olursak, bu sene, 2004
itibariyle, ülkemizde, buğdayda ürün bolluğu var; ama, buna karşılık,
çiftçimiz, geçen yıla oranla daha fakir, daha perişan vaziyettedir. Nedenlerini
irdelediğimizde, mazot desteğinin yarısı verildi -yani, 4 000 000 Türk Lirası-
diğer yarısı bekliyor. Ayrıca, mazot fiyatı 2003 yılında 1 340 000 lirayken,
2004 yılında 1 560 000 lira olmuştur; aradaki fark çiftçimize zarar olarak
yansımaktadır.
Maliyet girdilerini
yükselten diğer temel madde de, gübre maliyetinin artmasıdır. 2003 yılı ile
2004 yılı fiyat farkı yaklaşık olarak yüzde 42 dolayındadır. Buna paralel
olarak, traktör maliyeti de yüzde 40 oranında artmıştır; yani, geçen yıl 25
milyar lira olan bir traktör, bu yıl 35 milyar liradır. Bütün bunlar çiftçimize
ek yük ve külfet getirmektedir.
Bunların yanı sıra,
ekipman fiyatlarının artması, buna karşılık, çiftçimizin kendi ürününe, satış
fiyatının, asıl olması gereken fiyat değil de, o döneme ait enflasyon düzeyinde
fiyat artışı uygulanıyor olmasıdır.
Değerli arkadaşlar,
gelin, Türk çiftçisinin yerine kendinizi koyun ve bu giderlerin, bu
maliyetlerin içerisinden siz çıkın; çıkamazsınız. Diyeceksiniz ki, doğrudan
gelir desteği var. Doğru; 16 000 000 Türk lirası, bunun yarısı ödendi, diğer
yarısı da yeni yeni ödenmek üzere. Ödeme şekli, taksitler halinde ve ekonomik
durumuyla ilgili istatistiksel verilere dayanılarak, nüfusun yoğun olduğu
bölgelerden başlanarak yapılıyor, diğer bölgelere sıra gelene kadar köylü
perişan oluyor. Burada soruyorum, bölgesel farklılığın gerekliliği var mıdır?
Borsada olduğu gibi, fiyatlar, bölgelere göre değişiklik gösteriyor. Giderler
aynı, fakat, satış rakamları farklı. Örneğin, Karacabey'de 355 000-365 000 Türk
Lirası buğdayın kilosu, Tekirdağ'da 300 000-320 000 Türk Lirası, Edirne'de 280
000-300 000 Türk Lirası. Şimdi soruyorum; girdileri aynı olan, maliyeti aynı
olan malın bölgesel fiyat farklılığının sebebi nedir? O bölgedeki vatandaş ile
buradaki vatandaş başka ülkede mi yaşıyor? Yoksa, bizim görmediğimiz başka
nedenler mi var?
Bütün bunlardan şu
sonuçlar çıkıyor: Çiftçimize, eğer, acil olarak müdahale yapılmazsa, gelir
seviyesi bakımından standartlarını yükseltici önlemler alınmaz ise, çiftçimiz
batmıştır, bitmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ERDOĞAN KAPLAN (Devamla)
- Bu da, gelecek günlerde, ülkemizi ve insanlarımızı daha büyük sorunların
beklediğinin işaretidir.
Unutulmamalıdır ki,
buğday, ülkemiz için stratejik bir üründür. Yanlış ithalat politikalarından
dolayı çiftçi mağdur edilmektedir. İthalatçıya izin belgesi verilirken, buğdayı
un yapıp, tekrar ihraç edeceğiz diye belge veriliyor; ama, maalesef, ihraç
edilmiyor ve içpiyasada pazarlanıyor; çiftçimiz, haksız rekabetle karşı karşıya
kalıyor. Aynı uygulama ayçiçeğinde de vardır.
Soğan ve patatese, 23 Mayıstan
31 Mayısa kadar, ton başına vergi iadesi verdiniz, bunu, bir de, geriye dönük,
1 Marttan itibaren geçerli yaptınız. Böyle bir uygulamada benim aklıma şu
gelir: Hükümet, kendi yandaşlarına ne kadar soğan, patates varsa toplattı ve
"siz ihracat yapın, biz, ileride, vergi iadesi vereceğiz" denilmiş
olabilir. Bu uygulamayla, kendi yandaşlarınızın cebine devletin kasasından
trilyonlar akıtmış olabilirsiniz. Peki, 15-20 kişinin cebine giren bu haksız
kazancı, gerçek anlamdaki üreticiye versek daha iyi olmaz mı? Yeri geldiği
zaman adaleti, hakkı, hukuku dilinizden düşürmezsiniz; ama, söyledikleriniz ile
yaptıklarınız hiç örtüşmüyor. Türk çiftçisine yalan söylüyorsunuz.
"Enflasyonu tek rakama indirdik" diyorsunuz; ama, çiftçinin
girdilerine ortalama yüzde 30'un üzerinde zam yapıyorsunuz. Bir de, buğday,
geçen yıl 350 000 lirayken, bu yıl 280 000 lira. Bu şartlarda, çiftçiyi,
tarlaya değil, üzüntüsünden mezara gönderirsiniz! Sizin politikalarınız da buna
yakışır.
Yüzde 12,4 büyümeden
bahsediyorsunuz. Bu büyüme, ithalata dayalı bir büyümedir. Yaldızlı sözlerle,
halka "büyüyoruz" diyorsunuz. Bu büyüme, KOBİ'lere, çiftçilere dayalı
bir büyüme değildir. Seçim bölgemde, köylüler "gazeteler 'büyüyoruz'
diyor, bir de bize sorsunlar; köylü küçülüyor, yok oluyor, nerede iktidar
milletvekilleri, onlar gelip halimizi görsünler. Gerçek büyüme bizde, yani,
köylüde değil, düğün salonlarında" diyorlar; yalan da değil.
Şimdi kızacaksınız; ama,
ben, milletin vekili olarak, onların sesini buraya taşımak zorundayım. Benden söylemesi,
ya bu işi düzeltin ya köylünün huzuruna çıkmayın; ama, siz, zaten köye
gitmezsiniz; tatile, yazlıklara, denize gidersiniz. Siz bildiğiniz gibi yapın,
Türk köylüsü ve çiftçisi de bildiği gibi yapacak, sizi affetmeyecek ve
cezalandıracaktır.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Gündemdışı konuşmaya
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugünlerde kamuoyumuzu
büyük ölçüde meşgul eden tahıl üreticilerimizle, özellikle buğday
üreticilerimizle ilgili olarak, Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Erdoğan
Kaplan'ın yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya cevap vermek için söz aldım. Aynı
zamanda, hepimizin, bu sektörde meydana gelen gelişmeler hakkında doğru olarak
bilgilendirilmeye ihtiyacı var; ben, bunu ifade etmeye çalışacağım.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Doğruyu şu anda köylü yaşıyor Sayın Bakan!
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Dinlemesini öğren!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - 28 Marttan bugüne kadar geçen zaman çok uzun değil,
köylerden aldığınız oyları kontrol ediniz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Bakacağız, onlara da bakacağız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Köylerden aldığınız oyları kontrol ediniz. Ben, iddia
ediyorum, yüzde 47 oy aldık. Hodri meydan!..
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Trakya'ya bir de şimdi gidin!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben konuşmamı yapayım, sonra konuşalım.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.
Sayın Bakan, lütfen, siz
de müdahale etmeyin.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Kıymetli arkadaşlarım...
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
"Hodri meydan" sözü size yakışmadı.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Ekimde göreceğiz kaç parça olacaksınız!
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Önce dinlemesini öğren!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade ederseniz... (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
Sayın Bakan, bir
saniye...
Sayın Kaplan, siz
düşüncelerinizi açıkladınız, şimdi, Sayın Bakan da cevap verecek.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Tahrik ediyor efendim!
BAŞKAN - Tahrike
kapılmayın siz de.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Hayır, yaptığım konuşma... Lütfen...
Arkadaşlar, ülkemizde
hububat hasadı 9-10 Mayıs 2004 tarihinde Güneydoğu Anadolu Bölgesinde başladı;
bölgelerimizin birçoğunda bitti, İç Anadoluda devam ediyor.
Bu alandaki sorumlu
kuruluşumuz Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü, hasadın başladığı tarihten
itibaren borsa ve piyasa fiyatlarını yakinen takip etmektedir. Bilindiği üzere,
Toprak Mahsulleri Ofisinin hububat alımlarına yönelik olarak çıkarılan
2004-2005 dönemi hububat ürünü alım ve satımı hakkındaki karar, 5 Haziran
tarihinde Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Serbest piyasada buğday
fiyatları, 22 Haziran öncesinde, üreticilerimizin lehine bir gelişme
göstermiştir. Piyasada, buğday fiyatları 360 000 ile 380 000 lira arasında,
arpa fiyatları da 315 000 ile 330 000 lira arasında seyretmiştir. Bu,
üreticilerin lehine olduğu için, Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat açıklamamış,
piyasa fiyatları ile açıklayacağı, hesap ettiği, vereceği garanti fiyat
seviyesinin eşit olduğu zaman diliminde; yani, 22 Haziranda fiyat açıklayarak
piyasaya girmiştir. Bununla ilgili tutumun doğru olduğu apaçık ortadadır. Eğer,
22 Hazirandan önce, piyasalarda, biz, fiyat açıklayıp alım yapmaya başlasaydık,
piyasada geçerli olan fiyatın az da olsa altında bir fiyat oluşacaktı ve erken
hasat dönemiyle karşı karşıya olan bölgelerimizdeki çiftçilerimizin, otomatik
olarak, bir gelir kaybı söz konusu olacaktı. Ancak, 22 Haziranı bekleyerek,
vereceği fiyat ile piyasa fiyatının aynı seviyeye geldiği anda buna başladık.
Aynı şekilde, Toprak
Mahsulleri Ofisi, bu yıl, sadece buğday fiyatlarına müdahale etti. Halen,
çiftçimizi memnun edecek fiyatlarla satılan arpa için, ülke genelinde fiyat
açıklamadık ve alım yapmıyoruz. Ancak, arpanın da, nispeten, bizim düşündüğümüz
garanti fiyatın altına düştüğü bazı bölgeler var; Kırıkkale, Kırşehir,
Ankara'da alım yapmaya başladık, arpa fiyatları daha fazla düşmesin, vereceğimiz
fiyatın daha altına inmesin diye.
22 Hazirandan bir hafta
öncesinde, henüz piyasaya alıcı olarak girmediğimiz dönemde, ülkemizde üç ayrı
bölgede, Toprak Mahsulleri Ofisi, yine, vereceğimiz fiyatın altına düştüğü
için, buğday alımları yaptı. Burada da, Ofisin yaptığı alımlar için emanet
usulü yöntemini kullandık ve daha sonra garanti fiyat seviyesinde bunlara ödeme
yaptık.
Şu anda, 22 Hazirandan
itibaren Türkiye'nin 210 yerinde alım yapıyoruz, alım yaptığımız borsa sayısı
ise 25'tir. Geçen yıl 8 borsada alım yaparken, bu yıl, bunu 25'e çıkardık.
Toprak Mahsulleri Ofisi, bu borsalarda bizzat alım yaparak, borsalarda,
fiyatların, Toprak Mahsulleri Ofisi fiyatlarının altına düşmesine meydan
vermeme gayretindedir. Şayet, borsalarda, fiyatlar, verdiğimiz fiyatın altına
düşerse, TMO, garanti fiyattan, gelen buğdayı almaktadır.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Bakanım, biraz evvel odamdaydım. "Hodri meydan"
dediniz. Hodri meydan da...
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Bakın, Kırşehir'in bir köyünde... Bunlar icra kâğıtları!.. Bunlar
icra kâğıtları!..
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Öyle, hodri meydan burada olmaz! Hodri meydan burada olmaz! Bunlar
icra kâğıtları... Tek tek, isim isim sayayım sana.
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Hüseyin Bey, konuşalım... Lütfen...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Arkadaşlar, bildiğiniz gibi, Türkiye'de, 2003 yılında,
hazirandan hazirana; yani, 12 aylık dönemde, toptan eşya fiyatları endeksi 29,6
oranında arttı. O yıl, 2003 yılı haziranında verdiğimiz fiyat artışı ise yüzde
41-47 arasında oldu. Örneğin, Trakya yöresinde, 2003 yılında, kırmızı yarısert
buğdayın fiyatında yüzde 47 artış gerçekleşti.
Hükümetin 2004 yılı
enflasyon hedefi yüzde 12'dir. Haziran 2003 ile Haziran 2004 arasında, 12 aylık
dönemde gerçekleşen enflasyon oranı ise yüzde 10,5'tir. Yapılan maliyet
çalışmalarında, geçen yıl ile bu yıl arasında, hububat üretiminde, elbette,
maliyet artışı olmuştur; ancak, alım fiyatlarında minimum yüzde 14'lük bir
artış öngörülmüştür ve verilen fiyat, başlangıç fiyatıdır; yani, bizim şu anda
piyasaya sunmuş olduğumuz fiyat, başlangıç fiyatıdır ve geçen yıllarda olduğu
gibi, önümüzdeki aydan itibaren, piyasadaki gelişmeleri takip ederek, artış
olacaktır.
ERDOĞAN KAPLAN
(Tekirdağ) - Ofis almıyor Sayın
Bakan... Almıyor efendim, Ofis almıyor...
280 000 lira fiyat...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bilgi vereceğim... Bilgi vereceğim efendim...
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Almıyor...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bilgi vereceğim...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ya, sizin müdürleriniz sizin talimatınızı dinlemiyor!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Hayır... Ben, size bilgi vereceğim şimdi.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen... Sayın Bakan konuşmasını yapsın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben, size bilgi vereceğim.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Bakan bildiğini konuşuyor... Bakan bir şey bilmiyor ki!
BAŞKAN - Müdahale
etmeyin... (CHP sıralarından gürültüler)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Köye git köye! Tabiî ya, bildiğimiz defterden konuşuyor.Tarlaya git tarlaya!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Trakya yöresine geliyorum. Trakya yöresinde, 29 Haziran
tarihinde hasat başlamış, mevsimin yağışlı geçmesi nedeniyle hasatta bir
gecikme olmuştur. Halen, Toprak Mahsulleri Ofisi, Trakya yöresinde, bu üç
ilimizin çeşitli birimlerinde, 22 işyerinde alım yapmaktadır...
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- İki saatte bir traktör alıyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Şimdi söyleyeceğim... Bir dakika...
HALUK İPEK (Ankara) -
Sayın Başkan, böyle bir görüşme usulü yok.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Çorlu, Keşan, Malkara,
Uzunköprü alımları bu merkezlerde bulunan borsalarda yapılmakta, üreticilerimiz
ürünlerini borsalarda pazarlamakta, borsada oluşan fiyatın TMO fiyatının altına
düşmesi durumunda ise, ürün doğrudan doğruya TMO tarafından alınmaktadır.
Dolayısıyla, üreticilerin, buğdayını, uyguladığımız fiyatın altında bir
fiyattan satması için sebep yok...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)
- Bu belgeleri Sayın Bakana vereceğim. Sayın Bakan, güzel konuşuyor, helal
olsun...
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
Sayın Bakan konuşmasını bitirdikten sonra, sizin vereceğiz belge varsa, tabiî,
verebilirsiniz.
Buyurun Sayın Bakan.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sayın Bakan ezbere konuşuyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Arkadaşlar, çok anlaşılır bir şey söylüyorum. Şimdi, bir
bölgede, bir malın bir alıcısı var ve bu alıcısı "süre tahdidi yok, ne
zaman getirirsen, ben şu fiyattan bu malı alacağım" diyor. Hepimiz
biliyoruz ki, eğer, talep varsa, alıcısı varsa, alım, bu fiyattan gerçekleşir.
Şimdi, biz, biraz önce saydığım yerlerde, borsada alım yapıyoruz. Burada fiyat
bizim alış fiyatımızın altına düşerse, üreticisi, bunun satıcısı çiftçi niye
götürsün de daha düşük bir fiyatla borsada satsın? Biz, orada, alıcıyız...
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Ofis almıyor efendim, köylümüz şu anda bekliyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Şimdi, ben göstereceğim efendim...
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Sayın Bakan, Ofis almıyor. Söke'de buğday alıcı bekliyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Söyleyeceğim şimdi...
Trakya yöresinde üretilen
buğdaylar kırmızı yarısert buğdaylar olup, TMO'nun açıkladığı gibi, bu
buğdayların alım fiyatı 352 000 liradır. Üreticilerimiz ürünlerini piyasada ve
borsada değer fiyattan satmamaları halinde, TMO'ya getirmekte ve TMO alım
baremi uygulamak suretiyle ürünü almaktadır.
Trakya'da 7 borsa ve 15
işyeri olmak üzere 22 noktada alım yapıyoruz, 12.7.2004 tarihi itibariyle bölge
genelinde aldığımız buğday miktarı 90 000 ton, günlük alım miktarı ise 12 000
tondur. Dikkatinizi çekiyorum, Trakya yöresinde, bundan iki gün öncesi akşamı
itibariyle, aldığımız miktar 90 000 ton, günlük alım 12 000 tondur. Geçen yıl
aynı dönemde aldığımız buğday günlük 140 tondur arkadaşlar. Şimdi, düşünün,
geçen yıl aynı dönemde biz günde 140 ton buğday alırken, bu sene 12 000 tona
çıkarmışız, sevgili arkadaşım diyor ki almıyorsunuz. Şimdi, arkadaşlar almamak
bu mu?!
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Efendim...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade edin tamamlayayım.
Onun dışında, geçen
yıl...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Bak, koç gibi Maliye Bakanınız orada duruyor, paran yoksa Maliye Bakanından
iste. (Gülüşmeler)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Alakası yok.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Sayın Bakanınız arkada, kale gibi duruyor.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ya da en azından biz öyle sanıyoruz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, 12 000 ton günlük alım demek; 1 000
kamyon buğdayın alınması demektir, 3 500 römork buğdayın alınması demektir.
Geçen yıl sadece 140 ton alırken, bu sene bu rakamın 12 000 tona çıkması
karşısında, Toprak Mahsulleri Ofisi buğday almıyor dersek bu insafsızlık olur.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Ben, bu hafta bölgemden geldim, çiftçiden almıyor, Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Onun dışında, şimdi, bölgede alım uygulaması, aldığımız
fiyat ortalama 340 000 liradır. Yemlik buğday alım fiyatı ise 290 000 liradır;
dolayısıyla bu fiyatın altında buğday satılması için bir gerekçe yoktur.
Bu arada, üretilen
buğdayın bir kısmının serbest piyasada işlem görmekte olduğunu biliyoruz. Bir
kısım insanlarımız da ürünlerini piyasaya sürmemektedir, biz de bunu doğru
buluyoruz. Üreticilerimiz, ihtiyaç fazlası ürünü kendi imkânlarıyla
depolayabilecekleri gibi, biz Toprak Mahsulleri Ofisine emanet de
alabilmekteyiz.
Trakya'da serbest piyasa
fiyatları 290 000 ile 345 000 lira arasında değişmektedir. Serbest piyasada
fiyatlar, kilogram başına 15 000 ilâ
20 000 Türk Lirası daha düşüktür; ama, bunun genel bir gerekçesi vardır.
Biraz önce sayın arkadaşım da söyledi. Bu sene, ülke genelinde üretimde bir
artış; ama, daha önemlisi, kalitede bir artış vardır. Kalitedeki artış,
özellikle tüccar ve sanayici kesiminin alım yapmasını, piyasanın alım yapma
konusundaki canlılığını, hareketini engellemektedir; çünkü, tüccar, yeteri
kadar kaliteli buğday bulabileceğini düşünmektedir; ama, bu, bir bakıma bizim
üreticimizin de ne yapması lazım geldiğini hatırlatmaktadır; yani, karşı
tarafta alıcılar bir gecikme yapıyorsa, biz de piyasaya ürünümüzü temmuz ayı
içerisinde kitle halinde sevk etmemeliyiz. Ülkede -biraz önce siz söylediniz-
bu kadar yoğun bir üretim varken ve bu, belli bir mevsimde piyasaya intikal
ederse, diğer taraftan, sanayici ve
tüccar bu konuda biraz çekingen davranıyorsa, bana da bir görev düşüyor. Evet,
ben, 12 ay boyunca gelecek ürünü alma konusunda bir taahhütte bulunuyorum ve
verdiğim fiyatın bu olduğunu söylüyorum. Bugün, bununla ilgili olarak
sanayicilerimizin ve tüccarın çekingen davranması konusunu da doğru bulmuyoruz;
ama, şu anda, üreticilerimizin yapacağı bir tek davranış var, biraz sabırlı
olmaları ve...
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Borcu var, borcu... İcra gelmiş kapısına, nasıl bekleyecek?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Sevgili kardeşim, biraz önce, aldığımız buğday miktarını
söyledim. Bunu, biz, kimden alıyoruz; borcu olandan almıyor muyuz?!
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Dayanamıyor efendim.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Bakanım, köylünün acelesi yok; bekliyor da siz
beklemiyorsunuz. Bakın, bunlar, Kırşehir'de bir köyün tamamına gönderdiğiniz
icra takibi belgeleri.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Müsaade edin de biraz konuşayım Hüseyin Bey.
Hüseyin Bey, bu
söylediğiniz şeyi daha sonra konuşuruz.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Birazdan, konuşurken size
bunları vereceğim.
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Tamam.
Yani, bunu böyle
söylemekle...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - "Sabret" diyorsunuz, biraz da sizinkiler sabretsin.
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Lütfen... Lütfen, azıcık sakin olun.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Olur mu? Yüzde 47'lerle... Buralardan "hodri meydan" diyorsunuz köylüye.
BAŞKAN - Sayın Bayındır,
lütfen...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Unutmayın, köylü olmazsa aç kalırsınız aç!
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz
buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Toprak Mahsulleri Ofisi olarak, şu anda, ülke genelinde
alımlarımızı sürdürüyoruz. Bununla ilgili olarak uyguladığımız politika şöyle:
Sadece yüzde 50'sini bir ay içerisinde ödemeyi taahhüt ediyoruz, diğer yarısını
peşin ödüyoruz. Bunun dışında, buna ilave olarak, bu yıl, sertifikalı tohumluk
kullanma konusunda, piyasaya ürününü satan çiftçilerimize, tohumluk bedelinin
de 50 000 lirasını, daha ucuz alması konusunda bir prim olarak veriyoruz.
Düşünce, duygu ve tutum
olarak söyleyeceğim husus şudur: Arkadaşlar, burada, yanlış olan bir şey
yoktur. Şu anda, Türkiye'de üretim, geçen yıla göre daha iyi. Kalite, çok daha
bariz bir şekilde daha iyi. Şimdi, bu ortam, nispî olarak üreticilerimizin
biraz aleyhine işliyor; çünkü, sanayici ve tüccar, kaliteli buğday konusunda
geçen yıllarda tedirgin olduğu için, başlangıçta piyasadan çok büyük alımlar
yapıyordu; ama, bu sene, bu korkuyu yendi. Bu, ülke açısından doğru bir şey,
güzel bir şey; ancak, üreticinin de korunması için, Toprak Mahsulleri Ofisinin
bu tutumunu sürdürmesi lazım. Bu, bizim, geçen yıla nispetle, düşünün, ne kadar
büyük miktarlarda alım yaptığımızı gösteriyor; bunu sürdüreceğiz.
Burada, yapılması gereken
şu: Çiftçilerimize, biraz daha dikkatli olunmasını ve piyasa mekanizmasındaki
işleyişi hatırlatmamız lazım; yani, bu, birkaç gün içerisinde kesinlikle fiyat
seviyesi normale çekilmek zorunda. Biz, bu fiyattan ürünü alıyoruz. Bizim bu
fiyattan aldığımız ürün...
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Sayın Bakanım, bak, şimdi, telefon geldi; Şarköy'de buğday alımı
yapılmıyormuş, buğdaylarımız elimizde kaldı diyor. Şimdi, telefon geldi...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Böyle bir şey yok...
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Var efendim. Şimdi, telefon geldi. Lütfen, gerçekleri söyleyin!.
BAŞKAN - Sayın Kaplan,
lütfen...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Kıymetli arkadaşlarım, şimdiye kadar, bu kürsüden,
inanmadığım hiçbir şeyi söylemedim, yanlış olduğunu bilerek de bir şey
söylemedim. Mecliste bulunan arkadaşlarımın sorularını her zaman çok ciddîye
aldım ve böyle cevap veriyorum. Burada da, doğru olduğuna inandığım şeyleri
söylüyorum ve bunların yanlış politikalar olmadığına da inanıyorum. Önümüzdeki
birkaç gün içerisinde, bu hususta belirsizliklerin de ortadan kalkacağını ve
fiyatla ilgili mekanizmanın Toprak Mahsulleri Ofisinin belirlediği fiyat
seviyesinde istikrar bulacağını bekliyoruz; bunun aksi de zaten olamaz. Toprak
Mahsulleri Ofisi, gelen her buğdayı almayı taahhüt ediyorsa baremine göre,
fiyat burada oluşacak demektir; ama, biraz sabırlı olmalıyız. Piyasada, şu anda
meydana gelen gelişme; özellikle İç Anadolunun da hasada başlamasıyla birlikte
yoğun bir giriş vardır; bunu dengelememiz lazım.
Dolayısıyla, sektörün
değerlendirmesini, bir hafta on gün sonra, hepimiz, kendi bölgelerimizde rahat
bir şekilde gözleyeceğiz. Biz de takip ediyoruz.
Ben, kendime intikal eden
bilgilerden de birkaç cümle söyleyeyim.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Efendim, intikal eden değil; lütfen siz kendiniz gidin, Trakyaya beraber
gidelim, bu hafta sonu gidelim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Tabiî, gidelim.
Arkadaşlar, ben geçen
hafta gezdiğim yerleri söyleyeyim size; Van, Bitlis, Siirt, Batman ve Diyarbakır.
Bu bölgeler içerisinde "köylüyle beraber olmayan" denilen bakanın,
her bir ilde bir köye gittiğini...
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Sayın Bakanım, şimdi oraya gitme zamanı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Nereye?..
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Şimdi, Trakya'ya gidelim sizinle.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Gidelim.
Bizim bu konuda bir
rahatsızlığımız olamaz. Yanlış bir şey yapmıyoruz ki beyim!
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
- Söz verin; bu hafta sonu buluşalım Trakya'da.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Her tarafa gideriz.
ERDOĞAN KAPLAN (Tekirdağ)
-Bizden bir ziraat mühendisi gitti, Necdet Budak; onu da alın yanınıza.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sayın Bakan konuşmasını tamamlasın. Kendisi Genel Kurulumuzda;
görüşür, randevu alırsınız.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, konuşmamı şöyle bir
değerlendirmeyle bitiriyorum: Elbette, Türkiye'de, bugünler, tahıl üreticisi,
buğday üreticisiyle ilgili olayların aktüel olduğu bir dönemdir.
Arkadaşlarımızın kendi bölgeleriyle ilgili tespitlerini aktarmaları tabiîdir;
ama, emin olsunlar, biz de, olayı, çiftçimizin lehine bir şekilde yürütme,
aleyhine gelişmeleri önleme konusunda samimî bir gayretin içerisindeyiz. Bunu,
biz, böyle ifade ederiz; anlaşılır, anlaşılmaz; ama, uzun vadede, her şeyin,
söylenenlere uygun mu değil mi, lehe mi aleyhe mi olduğu ortaya çıkar.
Ben, sözlerimi
bitiriyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Sunuşları, Sayın Divan
Üyemizin oturduğu yerden sunmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Genel Kurulun 15.7.2004
Perşembe günü saat 11.00'de toplanması ve bu birleşimde kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
|
|
Bülent Arınç |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Salih Kapusuz |
Ali Topuz |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2.- Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısın, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili
komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini
erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından,
tasarının müzakeresini erteliyoruz.
Özel Gelir ve Özel
Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
5.- Özel
Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/827) (S. Sayısı:618) (X)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
15 inci madde okunmuştu
15 inci madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
1 önerge var; okutup,
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Özel
gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 15 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Recep Koral |
Selami Uzun |
|
Ordu |
İstanbul |
Sivas |
|
Taner Yıldız |
Yahya Baş |
|
|
Kayseri |
İstanbul |
|
Madde 15- 6/08/1997
tarihli ve 4301 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının (b) ve (c)
bentleri ile üçüncü ve altıncı fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) 30/6/1934
tarihli ve 2548 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre tahsil edilen harçlar ile
2 nci maddesine göre alınacak yiyecek bedelleri,
c) 492 sayılı Harçlar
Kanununa bağlı (1), (2) ve (3) sayılı tarifelere göre alınan yargı ve noter
harçlarının ilgili yıl bütçesi gelir tahmini tutarının % 35'ine tekabül eden
miktarda İşyurtları Kurumuna aktarılmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesine
konulacak ödenek,"
"Yukarıdaki fıkranın
(b) ve (c) bentlerine göre elde edilen gelirler, İşyurtları Kurumunun,
İşyurtları Yüksek Kurulunca belirlenecek bankalarda açılacak hesaplarına
yatırılır. (c) bendine göre bütçeden tahsis edilen ödenekler, her ayın başında
1/12 oranında serbest bırakılmak suretiyle kullandırılır."
"İşyurtları Kurumu
bütçesinden, İşyurtları Kurumu Yüksek Kurulunca belirlenen miktar ve esaslar
dahilinde; Kurumun hizmet ve çalışmalarının yürütülmesiyle ilgili her türlü
döşeme, demirbaş, makine, teçhizat, kara, hava ve deniz taşıtları alımı,
bakımı, onarımı, işletilmesi ve diğer tüm giderleri ile Bakanlık merkez ve
taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşlarının bina alım, inşa, onarım, demirbaş,
araç, gereç ve sair her türlü ihtiyaçları için harcama yapılabilir. Harcanmayan
kısımlar, İşyurtları Kurumunun ertesi yıl bütçesine devredilir. Şu kadar ki,
ceza ve infaz kurumları ve tutukevlerinin ihtiyacı için ayrılacak tutar,
işyurtları öz gelirlerinin % 90'ından az olamaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
ADINA MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Adalet Bakanlığı
bütçesine özel ödenek kaydedilen harçlar ve yiyecek bedellerinden toplanan
paraların "özel gelir-özel ödenek" uygulamasındaki değişiklik
nedeniyle, doğrudan İşyurtları Kurumunun gelirleri arasına alınması
sağlanmaktadır. Ayrıca, İşyurtları Kurumu, madde metninde belirtilen
hizmetlerini sürekli ve düzenli bir şekilde yürütebilmesi için, bu Kurumun
belirleyeceği bankalardaki hesaplarına aktarılmak üzere, Adalet Bakanlığı
bütçesine gerekli ödenek tahsisi yapılabilmektedir. Ödenekler, her ayın başında
1/12 oranında Maliye Bakanlığının harcama programına tabi olmaksızın serbest
bırakılmakta ve İşyurtları Kurumunun, İşyurtları Yüksek Kurulunca belirlenecek
bankalarda açılacak hesaplarına aktarılmaktadır. İşyurtları Kurumu bütçesindeki
harcanmayan kısımların İşyurtları Kurumunun ertesi yıl bütçesine devredilmeleri
sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 16. - 12.4.2001
tarihli ve 4645 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Satılan taşıtlar
ile makine, teçhizat, silah ve hizmetten elde edilen gelirler bütçeye gelir
kaydedilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 17. - 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesinin ikinci fıkrası ile ek 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanuna göre
yapılan satışlardan elde edilen Türk Lirası ve döviz karşılığı tutarlar,
bütçeye gelir kaydedilir."
"Birinci ve ikinci
fıkralara göre satışlardan elde edilen gelirler bütçeye gelir kaydedilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 18. - 5.12.1951
tarihli ve 5846 sayılı Kanunun;
a) 44 üncü maddesinin
ikinci fıkrasının sonuna "Özel hesapta toplanan bu tutarların dörtte
biri Kültür ve Turizm Bakanlığı Merkez
Saymanlığı hesabına aktarılır ve bütçeye gelir kaydedilir." cümlesi
eklenmiş, üçüncü fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu hesapta kalan miktarlar fikrî
mülkiyet sisteminin güçlendirilmesi ile kültürel ve sanatsal faaliyetlerin
yürütülmesi amacıyla kullanılır. Bu hesapta kalan miktarın dağıtımı ve
kullanımına ilişkin usul ve esaslar Kültür ve Turizm Bakanlığınca çıkarılacak
bir yönetmelikle belirlenir. Yurt içindeki ve yurt dışındaki kültür mirasının
korunmasına yönelik faaliyetler için Bakanlık bütçesine gerekli ödenek
konulur."
b) Ek 7 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ek Madde 7. - Bu
Kanunun;
a) 13 üncü maddesi
uyarınca alınacak kayıt ve tescil ücretleri,
b) 41 inci maddesi
uyarınca alınacak uzlaştırma komisyonu başvuru ücretleri,
c) 81 inci maddesi
uyarınca tahsil edilecek bandrol ücretleri,
Kültür ve Turizm
Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılır ve bütçeye gelir
kaydedilir. Bandrol yaptırılması için gerekli ödenek Bakanlık bütçesine
konulur.
41 inci madde uyarınca
kurulacak komisyonlarda görev yapan komisyon üyelerine, yılda on toplantı
gününden fazla olmamak üzere her toplantı günü için (2000) gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutar üzerinden toplantı
ücreti Bakanlık bütçesinden ödenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 19. - 6.6.2002
tarihli ve 4760 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"4. - Bakanlar
Kurulu, bu madde uyarınca özel tüketim vergisi hasılatından verilecek paylara
ilişkin oranları topluca veya ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye
yetkilidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 20. - 9.6.1958
tarihli ve 7126 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve 38 inci maddesinde geçen "ve/veya özel olarak kaydedilen
tutarlardan" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
"Madde 36. - Bu Kanuna göre alınan bağış ve yardımlar
İçişleri Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılır ve bütçeye
gelir kaydedilir.
Afet durumlarında, ilgili
saymanlık hesaplarından acil ihtiyaçları karşılamak amacıyla gerekli işlemler
ve belgeler daha sonra tamamlanmak ve mahsubu bütçede öngörülen ödenekten
yapılmak üzere gerekli sayıda personele ayrı ayrı avans verilebilir.
Bütçeye gelir kaydedilen
tutarların toplanması, bütçede bu amaçla yer alan ödeneklerin harcanması ve
genel hükümlerin avans ve kredilerle ilgili sınırlamalarına bağlı kalınmaksızın
avans verilmesi ile mahsubuna ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun
görüşü üzerine İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 21. - 15.5.1959
tarihli ve 7269 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 33. - Aşağıda
sayılan gelirler Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü
hesabına yatırılır ve bütçeye gelir kaydedilir:
a) Bu Kanun uyarınca
borçlu bulunan hak sahiplerince yatırılacak taksit ve faiz ödemeleri.
b) Bu Kanun uyarınca
yaptırılan ve ihtiyaç fazlası olduğu anlaşılan konutların satışından elde
edilecek gelirler.
c) Bu Kanun uyarınca
kamulaştırılan veya satın alınan araziler üzerinde oluşturulan ve ihtiyaç
fazlası olduğu anlaşılan arsaların satışından elde edilen gelirler.
d) Nakdi yardım ve
bağışlar.
Bu Kanun gereğince
yapılacak ödemeler Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesinde yer alan afet
tertiplerinden yapılır.
Acil durumlarda il
valilikleri adına açılacak acil afet hesaplarına, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı bütçesinin afet tertiplerinden ödeme yapılır.
Bu hesaplardan yapılacak
harcamaların belgeleri il özel idaresinde saklanır ve il özel idare bütçesi ile
birlikte Sayıştayca denetlenir. Yıl sonunda harcanmayan miktarlar ile faiz
gelirleri birinci fıkrada belirtilen hesaba yatırılır.
Afet tertipleri ve acil
afet hesaplarından verilecek avanslar ile yapılacak yardım ve harcamaların usul
ve esasları Maliye Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca müştereken
hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir.
Tabiî afet nedeniyle kamu
kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından her ne ad altında
olursa olsun toplanan nakdi bağış ve yardımlar, Maliye Bakanlığı Merkez
Saymanlık Müdürlüğü adına açılacak özel hesaplarda toplanır ve nemalandırılır.
Gerektiğinde döviz hesabı da açılabilir. Bu hesaplarda toplanan tutarlar Maliye
Bakanlığınca ihtiyaca göre ilgili kurum bütçelerine özel gelir ve ödenek
kaydedilmek suretiyle kullandırılır. Bu ödeneklerden yılı içerisinde
kullanılmayan tutarları, ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Çeşitli kanunlarda
Afetler Fonuna yapılan atıflar, afet tertiplerine veya acil afet hesaplarına
yapılmış sayılır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir; buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 618 sıra sayılı kanun
tasarısının 21 inci maddesi üzerinde, kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi, Doğru Yol
Partisi ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, görüştüğümüz bu maddeyle, 7269 sayılı Umumî Hayata Müessir
Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 33
üncü maddesi yürürlükten kaldırılmakta, onun yerine, borçlu bulunan hak
sahiplerince yatırılan taksit ve faiz ödemeleri, ihtiyaç fazlası konutların
satışından elde edilecek gelirler, ihtiyaç fazlası arsaların satışından elde
edilecek gelirler, nakdî yardım ve bağışlar gibi elde edilecek gelirlerin,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılması
ve bütçeye gelir kaydedilmesi öngörülmekte olup, bu kanun gereğince yapılacak
olan ödemelerin, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesinde yer alan afet
tertiplerinden yapılması esası getirilmektedir.
Ayrıca, afet tertipleri
ve acil afet hesaplarında verilecek avanslar ile yapılacak yardım ve esasları,
Maliye Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca müştereken hazırlanacak
bir yönetmelikle belirlenir denilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Yüce Parlamentonun aslî görevlerinden birincisi ve
en başta olanı, ihtiyaç duyulan alanlarla ilgili düzenlemeleri yapmaktır; yani,
kanun yapılmasıdır; ancak, yapılan kanunun da uygulanabilir olması esastır.
Değerli arkadaşlarım, şu
anda yürürlükte bulunan bir kanunumuz var; 2090 sayılı Tabiî Afetlerden Zarar
Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun. Bu kanunun amacı gayet
açıktır; tabiî afetlerden zarar gören çiftçilerimizin zararını gidermek.
Elbette, bu kanunun içeriğinde eksik hükümler vardır. Esasen, bu eksikliklerin
giderilmesi için 30.4.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunmuş olduğumuz kanun teklifimiz, maalesef, bugüne kadar havale edildiği
komisyonlarda görüşülmemiş, iktidar olarak hükümetimiz de şimdiye kadar gereken
ilgiyi göstermemiştir. Oysa, ülkemizin çeşitli köşelerinde tabiî afetler
yaşanmakta, vatandaşlarımız ise sorunlarına acil çözüm beklemektedir.
Sözü edilen yasayı ve
verdiğimiz kanun teklifini kısaca hatırlatmak istiyorum. Yasaya göre, bu
afetlerde çiftçi, mal varlığının yüzde 40'ından fazlasını kaybedecek ki yardım
yapılsın. Halbuki, bir çiftçiyi düşünün, traktörünü kaybetmiş olsa, mal
varlığının yüzde 40'ını kaybetmiyor tabiî, traktörünü kaybettiği için yardım
alamıyor; dolayısıyla, bu çiftçinin tarlası ekilemiyor. Bunu ortadan
kaldırabilmek için kanun teklifimizde demiştik ki: "İlgili sahada zarara
uğrayan mal varlığının yüzde 40'ını kaybetmesi yeterli olmalıdır." Bu
nedenle, bugün bu kanunun tekrar gündeme getirilmesini uygun gördük.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, kanunların uygulayıcılar tarafından nasıl uygulanmadığını,
konumuzla da ilgisi bakımından sizlere açıklamak istiyorum. Iğdır İli Merkeze
bağlı 9 köy, Karakoyunlu İlçe Merkezi ve Karakoyunlu İlçesine bağlı 5 köy olmak
üzere, toplam 15 yerleşim biriminde, 9.7.2004 tarihinde şiddetli dolu ve
fırtınanın sebep olduğu bir afet yaşanmıştır. Buradan, Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsünden, Iğdırlı hemşerilerimize geçmiş olsun diyor ve
sıkıntılarını paylaşmak istiyoruz.
Sözü geçen yerleşim
yerlerindeki ekili ve dikili yerlerde büyük ölçüde tarımsal zarar meydana
gelmiştir. İlk belirlemelere göre, hasarın 50 000 dönüm saha üzerinde oluştuğu
tahmin edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
bir saniye.
Sayın milletvekilleri,
komisyon sıraları önünde biriken arkadaşlarımız lütfen yerlerine geçsinler;
çünkü, görüşmeleri takip edemiyoruz.
Sayın Bakanım, siz,
herhalde Meclise az geliyorsunuz; o nedenle...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Orada bir şey mi dağıtılıyor?..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yerlerinizi alırsanız, biz de çalışmalarımıza devam edelim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, kürsüde bir çekiç var; o çekiçle bir uyarı yapın.
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
konuşmasını tamamlar mısınız.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Sayın Başkan, özellikle Tarım Bakanımızın, Meclisi terk etmeden konuşmamı
dinlemesini isterim; çünkü, kendisiyle diyalog kurmaya çalıştık; bugün altıncı
gün, burada ilk defa karşılaşabildim. Bunu da, bu yüce kürsüden beyan etmek
istiyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye'nin üç devletle komşusu olan Iğdır İlinde, 50 000 dönüm,
ekili arpa ve buğday tarlasının, bostanın, elmalığın tümü harap oldu gitti.
Dolayısıyla, Tarım Bakanının bu Meclisi terk etmesini, bu kürsüden protesto
ediyorum!
Ayrıca, acil destek için,
ilk etapta, Iğdır İli Valiliği emrine verilmek üzere, Vali, 100 milyar lira
talepte bulundu; ama, şimdiye kadar yerine ulaşıp ulaşmadığından haberimiz yok.
Bunu takip etmek üzere, Iğdır'da oluşan bu acil durum, Başbakanlık Müsteşarlığı
ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Afet İşleri Genel Müdürlüğündeki
yetkililere telefonla bildirilmeye çalışılmıştır.
Ayrıca, yardım için
Başbakanlık Müsteşarının yetkili olduğu, tarafıma, Başbakanlık görevlilerince
söylenmiştir. Tüm gayretlerime rağmen, Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer
Dinçer'le, Iğdır Milletvekili olarak görüşme imkânını bulamadım.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, şimdi, sizlerin huzurunda hükümete soruyorum:
1-Iğdır'da meydana gelen
tabiî afette, ilk belirlemelere göre, hangi tür ekili alan zarar görmüştür?
Zarara uğrayan alan ne kadardır?
2-Afetin oluştuğu ilk
yirmidört saat içerisinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığında hangi yetkili, ne
tür bir yardım çalışmasında bulunmuştur?
3-Iğdır Valiliğinin acil
destek ihtiyacı olarak talep ettiği 100 milyar Türk Lirası, Iğdır Valiliği
emrine verildi mi verilmedi mi? Verilmediyse, niçin verilememiştir?
4-Hasar tespit
çalışmaları ne zaman sonuçlandırılacaktır? Bu konuda ivedi bir önlem düşünüyor
musunuz sayın hükümet yetkilileri?
5-Sözü geçen yerleşim
birimlerinde zarara uğrayan ve mağdur duruma düşen Iğdırlı vatandaşlarımızın
zararını ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz? İnsan haklarına ve hukuka yaraşır
çözümler için hak mağdurlarının daha da artması mı beklenmektedir?
6-Sayın Başbakanlık
Müsteşarını, daha önce de çeşitli vesilelerle aramış olmama rağmen, kendisine
ulaşılamamıştır. Hatta, iktidar milletvekili arkadaşlarımdan dün ikisine
sitemde bulundum ve onların yanında aradım; henüz, şimdiye kadar geri
dönülmemiştir. Bir milletvekili olarak, Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer
Dinçer'le görüşme imkânı bulamamamı tabiî karşılıyor musunuz Sayın Başbakanım?
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
lütfen toparlar mısınız...
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Toparlıyorum efendim.
Demokratik bir hukuk
devletinde, Sayın Müsteşarın davranışının parlamenter sistemi yaralayan bir
alışkanlığa dönüşüp dönüşmeyeceğini yüce huzurunuzda değerlendirmeye sunuyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, şu anda, tabiî afetlerin de içinde yer aldığı bir maddeyi
görüşüyoruz ve bu itibarla, gerek yürürlükteki mevzuatımızda ve gerekse yeni
düzenlemekte olduğumuz bu kanun tasarısında gerekli düzenlemeleri yaparak,
1- Felaketzede köylülerimizin
ziraî borçlarının bir müddet ertelenmesi ve faizlerin affı,
2- 2004 yılına ait sulama
paralarının alınmaması,
3- 2004 yılı güzünde ve
ilkbaharında ekilecek mahsuller için tohum yardımı yapılması,
4- Hayvanlar için saman,
yonca ve fiğ, korunga gibi mahsulleri zayi olduğundan, yeteri kadar hayvanı
olanlara aynî ve maddî yardım yapılması,
5- Tarlaların yeniden
sürülüp ekilebilmesi, traktör sürümü ve mazot masrafı için yardım yapılması,
6- Afetzede köylerde
pancar ekimindeki kotanın kaldırılması veya bir defaya mahsus münavebe usulünün
serbest bırakılması konusunda, hükümetimizin olumlu katkılarını bekliyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
beni dinlediğiniz için, Yüce Meclisin üyelerine, tekrar, şahsım ve Doğru Yol
Partisi adına saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 22. - 10.8.1993
tarihli ve 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 8 inci maddesinin sonuna
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Saymanlık hesabına
yatırılan payın yarısı ise bütçeye gelir kaydedilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 23. - 27.10.1999
tarihli ve 4458 sayılı Kanunun 221 ve 222 nci maddeleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 221. - 1.
Yolcuların ve taşıt araçlarının giriş ve çıkışlarına ait işlem dışında, yükleme
ve boşaltma ile her türlü gümrük işlemlerinin normal çalışma saatleri içinde
yapılması gerekir.
Ancak, bu saatler dışında
veya tatil zamanlarında hizmet talebinde bulunulduğunda, yazılı olarak
yapılacak bu talep, işin yapılacağı gümrük idarelerince yerinde görülürse,
gerekli önlemler alınmak ve çalışacak personelin fazla çalışma ücreti ve varsa
kanuni yollukları karşılığı tutarlar, talep sahipleri tarafından ilgili
saymanlık hesabına yatırılmak koşuluyla kabul edilir. Memurlar (gümrüklerdeki
sorumlu saymanlık ve TASİŞ personeli dahil) bu suretle kendilerine verilecek
işleri yapmakla görevlidirler. Başmüdür, müdür veya vekilleri normal çalışma
saatleri dışında verilecek hizmetleri düzenler ve kontrol ederler.
2. Normal çalışma
saatleri içinde veya dışında olduğuna bakılmaksızın, çalışma ücretinin
yatırılması halinde, özel kurye taşımacılığı gümrük hizmeti ile özel yolcu
servisi taleplerinin yetkili gümrük idarelerince karşılanması mümkündür.
3. Bu şekilde tahsil
edilen fazla çalışma ücretleri tutarının % 50'si ile varsa kanuni yolluklarının
tamamı hak sahibi personele ödenir. Fazla çalışma ücreti olarak yatırılan
tutarların geriye kalan % 50'si ise bütçeye gelir kaydedilir. Ayrıca, gümrük
idaresinin ihtiyaçlarında kullanılmak üzere Kurum bütçesine gerekli ödenek
konulur.
4. İlgililerden tahsil
edilecek çalışma ücretlerinin miktarı, dağıtımı ve tahsiline ilişkin usul ve
esaslar Müsteşarlığın bağlı olduğu Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN - Çerçeve 23 üncü
maddeye bağlı madde 221 üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Çerçeve 23 üncü maddeye
bağlı madde 222'yi okutuyorum:
Madde 222. - Gümrük
Müsteşarlığı merkez ve taşra teşkilâtı kadrolarında fiilen çalışan memurlar ile
sözleşmeli personele, en yüksek Devlet
memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 200'ünü geçmemek üzere
ek ödeme yapılır. Ek ödemenin miktarı ile esas ve usulleri; görev yapılan birim
ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin sınıfı, kadro
unvanı ve derecesi, atanma usulü ile personele aylık ve özlük hakları dışında
ilgili mevzuatına göre yapılan diğer ilave ödemeler gibi kriterler dikkate
alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Gümrük Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakan tarafından belirlenir. Bu ödemede 657 sayılı Kanunun aylıklara
ilişkin hükümleri uygulanır ve bu ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir
vergi ve kesinti yapılmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu
maddelerle birlikte çerçeve 23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 24. - 9.1.1985
tarihli ve 3146 sayılı Kanunun 39 ncu maddesinin son fıkrasının ikinci
cümlesindeki "Bu hesaptan" ibaresi "Bütçeden" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Özel
Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlemesi ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu İzzet
Çetin Sezai Önder
İstanbul Kocaeli Samsun
Erdal Karademir Haşim
Oral
İzmir Denizli
"Madde 24.- 9.1.1985
tarihli ve 3146 sayılı Kanunun 39 ncu maddesinin son fıkrasının ikinci
cümlesindeki "Bu hesaptan" ibaresi "Bütçeden" olarak
değiştirilmiş ve bu cümlenin sonuna "Bu ödemede 657 sayılı Kanunun
aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır ve bu ödemelerden damga vergisi hariç
herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz" cümlesi eklenmiştir.
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri?..
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılacak eködemelerin
ödenmesinde ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermek ve uygulamaya açıklık
getirmek bakımından değişiklik gerekli görülmüş ve önerilmiştir. Ayrıca da,
tasarının aynı konudaki 22 nci maddesi ile geçici 4 üncü maddesindeki
düzenlemelere de uygunluk sağlanmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun katılmadığı,
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 25. - 13.10.1983
tarihli ve 2919 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE 13.- "Türkiye
Büyük Millet Meclisine bağlı saray, köşk, kasır ve fabrikalardan sağlanan her
türlü gelirler ile bunların bakım ve onarımı için yapılan şartlı bağışlar ve
yardımlar Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bir kamu bankasında açılacak
hesaba yatırılır. Bu hesapta toplanan tutarlar nemalandırılabilir. Hesapta toplanan
tutarlardan doğrudan hiçbir harcama yapılamaz. Sadece hesapta biriken
tutarlardan gerekli görülen miktarlar Türkiye Büyük Millet Meclisi merkez
ödemelerini yapan saymanlık hesabına aktarılır ve bütçeye özel gelir
kaydedilir. Özel gelir kaydedilen bu tutarlar saray, köşk, kasır ve Türkiye
Büyük Millet Meclisine bağlı fabrikaların bakım, onarım, muhafaza ve
işletilmesinde kullanılmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesinin mevcut
ya da yeni açılacak tertiplerine özel ödenek kaydedilir. Kaydedilen özel
ödeneklerden kullanılmayan kısımları ertesi yıla devren gelir ve özel ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 26. - Karayolları,
Köy Hizmetleri ve Devlet Su İşleri Genel müdürlükleri; genel ve katma bütçeli
kuruluşlar hariç diğer kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerden
gelen hizmet taleplerini kendi imkânları nispetinde, yapılacak sözleşmeler
çerçevesinde ve bedeli mukabilinde yerine getirmeye yetkilidirler. Bu amaçla
yatırılacak paralar, bir yandan adı geçen kuruluş bütçelerinin (B) işaretli
cetveline gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvelde mevcut veya yeniden
açılacak tertiplere Maliye Bakanlığınca ödenek kaydolunur. Bu özel
tertiplerdeki ödeneklerden önceki yılda harcanmayan kısımları carî yıl
bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. İşin
gerektirdiği hallerde ve yaptırılacak iş bedelinin saymanlık hesaplarına
intikal etmesi halinde gelir ve ödenek kaydı işlemini beklemeksizin (A)
işaretli cetvelin ilgili proje ödeneklerinden gerekli harcama yapılabilir.
Yapılan harcama tutarı kadar ödeneği, özel tertipten önceden harcama yapılan
tertibe aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından 3.7.1968 tarihli ve 1053 sayılı Kanun gereğince yürütülen
içme suyu tesisleri ile ilgili olarak kendi usullerine göre borçlandırılan bedeller,
taksitlerinin ilgili belediyeler ile su ve kanalizasyon idarelerince süresinde
ödenmemesi halinde, ödenmeyen taksitler 2.2.1981 tarihli ve 2380 sayılı Kanun,
27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanun ve 20.11.1981 tarihli ve 2560 sayılı
Kanun uyarınca belediyeler ile su ve kanalizasyon idarelerine ayrılan paylardan
kesilerek Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödenir. Genel Müdürlüğe ödenen bu
bedeller aynı mahiyetteki içme suyu tesislerinin yapımı, bakım ve onarımı ile
bunlarla ilgili ihtiyaç duyulan arazilerin elde edilmesinde kullanılmak üzere
Maliye Bakanlığınca yılı içerisinde bir yandan Genel Müdürlüğün bütçesinin (B)
işaretli cetvelinde açılacak tertibe özel gelir, diğer yandan (A) işaretli
cetvelde açılacak tertibe özel ödenek kaydolunur. Bu ödeneklerden yılı içinde
sarf edilmeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren gelir ve
ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 27. - Konvertibl
olmayan konsolosluk gelirlerinden transferi mümkün olmayan ve bir önceki yıl
sonu itibarıyla kullanılmayan miktarları, Dışişleri Bakanlığı bütçesinde açılacak
özel bir tertibe, bu Bakanlığın ihtiyaç duyduğu mal ve hizmet alımlarında
kullanılmak üzere, yılı bütçesine gelir ve ödenek kaydetmeye ve yılı içinde
kullanılmayan miktarı ertesi yıla devren ödenek kaydetmeye, yapılacak
harcamaların usul ve esaslarını Dışişleri Bakanı ile müştereken tespit etmeye
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 28. - İrtifak hakkı
verilen özel iskelelerden alınan nispî kira bedelleri bütçeye gelir kaydedilir.
Ulaştırma Bakanlığı
Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü tarafından,
genel ve katma bütçeli kuruluşlar hariç diğer kamu kurum ve kuruluşları ile
gerçek ve tüzel kişiler adına yapılacak deniz dibi taramaları, hidrolik
merkezde yapılan hidrolik ve bilgisayar modelleri, Araştırma Dairesince
yapılacak her türlü deney ve araştırma, proje ve şartname onaylanması için
alınacak bedeller bütçeye gelir kaydedilir.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 29. - Bu Kanunun 26
ve 27 nci maddeleri ile 22.4.1925
tarihli ve 657 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesi hükümlerine dayanılarak
kaydedilecek özel gelir ve özel ödenek uygulamaları hariç; 10.12.2003 tarihli
ve 5018 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı Cetvelde sayılan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerine ait özel gelir ve özel ödenek uygulamaları aynı Kanunun 39
uncu maddesi hükümleri çerçevesinde yürütülür.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
30 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 30. - Bu Kanun
gereğince bütçeye gelir kaydedilecek tutarların tahsiline ilişkin usul ve
esaslarla, ilgili kurum bütçelerine konulacak ödeneklerin kullanımı ve muhasebeleştirilmesine
ilişkin usul ve esasları gerektiğinde ilgili bakanlarla birlikte belirlemeye ve
diğer her türlü işlemi yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
31 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 31. - Yılı bütçe
kanunları ile diğer kanun hükümleri uyarınca özel gelir veya devren özel gelir
kaydedilen miktarları gerektiğinde iptal etmeye ve bütçe geliri olarak
kaydetmeye, özel ödenek veya devren özel ödenek olarak bütçede yer alan ve
kaydedilen miktarları gerektiğinde iptal etmeye ve buna ilişkin her türlü
işlemleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
32 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 32. - 1) 21.12.1959
tarihli ve 7397 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin dördüncü ve beşinci
fıkraları,
2) 13.10.1988 tarihli ve
3480 sayılı Kanunun 3 üncü ve 4 üncü maddeleri,
3) 13.12.1983 tarihli ve
181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 9 uncu maddesi,
4) 11.2.1950 tarihli ve
5539 sayılı Kanunun 20 nci maddesi,
5) 30.6.1934 tarihli ve
2548 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi,
6) 29.3.1984 tarihli ve
2992 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesi,
7) 19.11.2003 tarihli ve
5003 sayılı Kanunun 7 nci maddesi ile geçici 2 nci maddesi,
8) 6.8.1997 tarihli ve
4301 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri ile
dördüncü fıkrası,
9) 10.7.1953 tarihli ve
6136 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesinin üçüncü fıkrası,
10) 6.6.2002 tarihli ve
4760 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b), (c) ve (d)
bentleri ile (3) numaralı fıkrası,
11) 9.1.1985 tarihli ve
3146 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin altıncı fıkrası ile son fıkrasının
birinci cümlesi,
Yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Özel
Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 32 nci
maddesinin 5 ve 8 inci bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Recep Koral |
Yahya Baş |
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
Tevfik Ziyaeddin Akbulut |
Cevdet Erdöl |
Abdullah Erdem Cantimur |
|
Tekirdağ |
Trabzon |
Kütahya |
"5) 30.6.1934
tarihli ve 2548 sayılı Kanunun 5 inci ve 6 ncı maddeleri,
8) 6.8.1997 tarihli ve
4301 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin beşinci fıkrası,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 12 nci
maddesinin tasarıdan çıkarılmasına ve 15 inci maddesinde yapılan değişikliğe
paralel olarak 32 nci maddesinde de gerekli değişiklik yapılmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun katılamadığı,
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 1'inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. -
21.2.2002 tarihli ve 4629 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A)
fıkrasının (c) bendi ile (C) fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine dayanılarak
kurum bütçelerine özel ödenek kaydedilen gelirlerden;
a) Mülga Yatırımları
Teşvik Fonu gelirleri,
b) Mülga Gelir İdaresini
Geliştirme Fonu gelirleri,
c) Mülga Organize Sanayi
Bölgeleri ve Küçük Sanayi Siteleri Geliştirme ve Destekleme Fonu gelirleri,
d) Mülga Ölçü ve Ayar
Hizmetleri Fonu gelirleri,
e) Mülga Turizmi Teşvik
Fonu gelirleri,
f) Mülga Özel İskân Fonu
gelirleri,
g) Mülga Tarımsal
Kooperatiflerin Yatırım Faaliyetlerine Yapılacak Devlet Yardımları Fonu
gelirleri,
h) Mülga Madencilik Fonu
gelirleri,
ı) Mülga Ağaçlandırma
Fonu gelirleri,
i) Mülga Orman
Köylülerini Kalkındırma Fonu gelirleri,
j) Mülga Millî Parklar
Fonu gelirleri,
k) Mülga Çevre
Kirliliğinin Önlenmesi ve Temizlenmesi Fonu gelirleri,
l) Mülga Trafik
Hizmetlerini Geliştirme Fonu gelirleri,
m) Mülga Federasyonlar
Fonu gelirleri,
n) Mülga Kooperatifleri
Tanıtma ve Eğitim Fonu gelirleri,
Bütçe geliri olarak
kaydedilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 2 nci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. -
10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı Cetvelde sayılan özel
bütçe kapsamındaki idarelerin ilgili mevzuatında gerekli düzenlemeler
yapılıncaya kadar, devam eden özel
gelir ve özel ödenek uygulamaları 2005 yılında da 2004 yılında olduğu gibi
uygulanmaya devam olunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 3 üncü maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3. -
31.12.2005 tarihine kadar;
Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü bütçesine ekli (B) işaretli cetvelin "Futbol Müsabakaları
Müşterek Bahis Hâsılatından Elde Edilecek Gelir" koduna kayıtlı kaynaktan
sağlanacak gelir fazlalarını, sportif hizmetler ve spor tesislerinin yapım,
bakım ve büyük onarımlarında kullanılmak üzere Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertibe ödenek
kaydetmeye,
Çeşitli kurum ve
kuruluşlar ile şahıslar tarafından Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne bağlı spor
federasyonları ile dairelere yapılan nakdî yardım ve bağışlarla kendi faaliyet
ve hizmetlerinden sağladıkları gelirleri, Genel Müdürlük onayı ile federasyonların ve dairelerin gençlik ve
sportif hizmetleri ile mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere Genel
Müdürlük bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertiplere
ödenek kaydetmeye,
Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan ve spor amacıyla ayrılmış taşınmaz malların;
satışından, mülkiyetin gayri aynî hak tesisinden ve kiralanmasından elde edilen
gelirlerini, sportif hizmetler ve spor tesislerinin yapım, bakım ve büyük
onarım giderlerinde kullanılmak üzere Genel Müdürlük bütçesine bir yandan özel
gelir, diğer yandan açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
Bu ödeneklerden yılı içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili
tertiplerine devren gelir ve ödenek kaydolunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 4 üncü maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4. -
31.12.2005 tarihine kadar; Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçesine
ekli (B) işaretli Cetvelde yıl içinde meydana gelebilecek gelir fazlalarını bir
yandan özel gelir, diğer yandan mevcut veya yeni açılacak özel tertibe ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Bu şekilde kaydedilen
ödeneklerden; Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünde fiilen çalışan tüm
personele Sağlık Bakanının onayı ile ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin oran,
usul ve esasları Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca
belirlenir. Personele yapılacak ek ödemenin miktarı, en yüksek Devlet memuru
aylığının (ek gösterge dahil) % 200'ünü geçemez. Ek ödeme miktarı; görev
yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin
sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterler ile personele
aylık ve özlük hakları dışında ilgili mevzuatına göre yapılan diğer ilave
ödemeler dikkate alınarak belirlenir. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi
bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz. Yatırım harcamaları yılı yatırım programı
ile ilişkilendirilir. Bu ödeneklerin yılı içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi
yıl bütçesinin ilgili tertibine devren gelir ve ödenek kaydolunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 5 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5. -
31.12.2005 tarihine kadar; Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinin (B) işaretli Cetvelinde
yıl içinde meydana gelebilecek gelir fazlalarını bir yandan özel gelir, diğer
yandan mevcut veya yeni açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir. Yatırım harcamaları, yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir. Bu
ödeneklerin yılı içinde harcanmayan kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili
tertibine devren gelir ve ödenek kaydolunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 6 ncı maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6. -
31.12.2005 tarihine kadar; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde
bulunan taşınmazlardan ihtiyaç fazlası olanların satışı veya kiralanmasından
elde edilen gelirler Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bütçesinin (B) işaretli
cetveline gelir kaydedilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
33 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 33. - Bu Kanunun;
1) 24 üncü maddesi
15.7.2004 tarihinde,
2) 30 uncu maddesinin (8)
numaralı fıkrası 1.1.2006 tarihinde,
3) Diğer maddeleri
1.1.2005 tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?..
Yok.
Madde üzerinde 1 adet
önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Özel
Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü
maddesinin 2 nci bendinin tasarıdan çıkarılmasını ve diğer bentlerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Recep Koral |
Cevdet Erdöl |
|
Ankara |
İstanbul |
Trabzon |
|
Yahya Baş |
Tevfik Ziyaeddin Akbulut |
Abdullah Erdem Cantimur |
|
İstanbul |
Tekirdağ |
Kütahya |
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın İpek?..
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Tasarının 15
inci maddesinde yapılan değişikliğe paralel olarak 33 üncü maddesinde de
gerekli değişiklik yapılmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 34. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünün oylanmasından önce, Hükümetin, görüşülmekte olan kanun
tasarısının 12 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin İçtüzüğün 89 uncu
maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık bu talebi yerine getirecektir.
Danışma Kurulunun,
Hükümetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 12 nci maddesinin yeniden
görüşülmesine ilişkin talebi hakkındaki görüşünü okutuyorum:
Danışma Kurulu Önerisi
Genel Kurulun bugünkü
birleşiminde görüşülen Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının daha önceki birleşimde kabul edilmiş olan 12 nci maddesinin, söz
konusu tasarının 15 inci maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle yeniden
görüşülmesine dair Hükümetin talebi, İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca toplanan
Danışma Kurulunca uygun bulunmuştur.
|
|
Bülent Arınç |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Haluk İpek |
Ali Topuz |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Danışma Kurulunun
görüşünü, bilgilerinize sunduk.
Şimdi, Hükümetin istemini
okutup, oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 618
sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesinde yapılan düzenleme nedeniyle 12
nci maddesinin, İçtüzüğün 89 uncu maddesi gereğince yeniden görüşülmesini arz
ve teklif ederim.
Kemal
Unakıtan
Maliye
Bakanı
BAŞKAN - Hükümetin
istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu durumda, tasarının 12
nci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclis Başkanlığına
Görüşülmekte olan Özel
Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci
maddesinin tasarıdan çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini ve maddelerde geçen madde numaralarına ilişkin atıfların buna
göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Recep Koral |
Yahya Baş |
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
Tevfik Z. Akbulut |
Cevdet Erdöl |
Abdullah Erdem Cantimur |
|
Tekirdağ |
Trabzon |
Kütahya |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 12 nci
maddesindeki düzenlemenin 15 inci maddeye aktarılması öngörüldüğünden, bu
maddeye ihtiyaç kalmamıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Böylece, 12 nci madde
metinden çıkarılmıştır ve 12 nci maddeye atıfta bulunan maddelerde de gerekli
düzenlemeler yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 294
Kabul : 268
Çekimser : 26
(x)
Böylece, kanun tasarısı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 12.58
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 115 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
raporunun müzakeresine başlıyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.- Ölüm
Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/831) (S. Sayısı: 624) (X)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 624 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Nimet
Çubukçu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ölüm Cezasının Kaldırması ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında, Grubum
adına söz almış bulunmaktayım; şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ölüm cezalarına taraftar olanlar, taraftar
olmayanlardan çok daha fazla. Ölüm cezaları maalesef salt bir ceza olarak
değerlendirilmektedir; bunun altında yatan birtakım etkenlerin de
değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum; ama, özellikle de ölüm cezasına
taraftar olanları ikna bakımından, bu cezayı biraz irdelemek ve kaldırma
gerekçelerini ortaya koymak gerektiğini de düşünüyorum.
Bir cezadan söz etmek için, idam cezası
dahi olsa, adaletten ve yargıdan söz etmek gerekir. Peki, her ceza bir mahkeme kararına dayandığına
göre, yüzde 100 yasalar uygulanmış olsa bile, her karar adil midir diye sorsam,
herhalde hepimizin cevabı farklı olur. Peki, mahkeme kararları, kişilerden,
yerden, zamandan ve onları oluşturan koşullardan bağımsız mıdır diye sorsam,
maalesef, tüm dünyada, böyle olmadığının sayısız kanıtları vardır. Yargıçlar
bütün kararlarını önyargısız mı verirler diye bir düşünce hâsıl olsa, yargıçlar
da, kendi toplumlarından, toplumlarında
hüküm süren egemen görüşlerden, toplumu oluşturan kültürel değerlerden,
inançlarından bağımsız karar verebilirler mi?! Yargının, bu yönüyle, bu
kararları da sübjektif olabilir. Bu anlamıyla, yargıçlar insanüstü varlıklar değildir;
dolayısıyla, onları oluşturan toplumun değer yargılarından ve kültüründen
farklı bir nitelikte karar vermelerini de çoğu zaman bekleyemeyiz; kaldı ki,
yargının elindeki imkânlar da adaleti oluşturmaya çok elverişli değildir. Bu,
sadece ülkemizde değil, tüm dünyada var olan bir gerçekliktir. Yargılanan
kişinin yoksulluğu dahi, çoğu zaman bir adaletsizliktir; ister bir istimlak
davasının muhatabı isterse ceza davasının sanığı olsun, avukat tutacak parası
olmayan, hukukî yardım alamayan herkes adaletten yoksundur.
Ölüm cezasının kökeninde, toplumun intikam
duygusu yatar; kültürel değerleri ve inançları ise, bu intikam duygusunu
şekillendirir. Artık dünyamızda yargının bağımsızlığı, sadece yürütmeden
bağımsızlığı anlamına da gelmemektedir. Suçlunun içinde bulunduğu toplumsal
koşullar, azınlık olması, olağanüstü dönemler gibi her koşulun yargıyı
etkilediği de bilinen bir gerçektir. Gerçek şudur ki, ülkemizde de, birçok
dünya ülkesinde de -idam cezasının uygulandığı veya uygulanan ülkelerde- ölüm
cezası, daha ziyade toplum vicdanının adi suçlarda teessüs etmesine rağmen,
çoğu zaman olağanüstü dönemlerde ve politik suçlara verilmiş cezalardır. Yakın
tarihimizdeki en önemli örneği de, Adnan Menderes, Deniz Gezmiş ve bir grup
arkadaşıdır. Bugün yargılanmış olsalardı idam edilmeyecek olmaları dahi,
gelişen ceza infaz hukuk sisteminin geldiği iyi noktanın olumlu bir işaretidir.
Hakkaniyetli bir adalet nedir, uyumlu
adalet nedir? Bu soruya da soyut olarak cevap vermek çok güçtür. Koşulları her
zaman dikkate almak gerekir. Suç nosyonunda işin içine, maalesef, kültür, din
ve ideoloji karışır. Afrika ülkelerinde sürü hırsızlığı, Nepal'de ineği
öldürmek, halen idam cezası gerektiriyor. Olaya Türkiye'den baktığınız zaman,
çok anormal gelebilir, komik bulabilirsiniz; ama, bu ülke için ve bu ülkede
idam cezasını veren yargıçlar için bu suç, çok ağır bir suçtur ve önemli bir
suçtur; çünkü, kendi kültürlerine ve dinlerine yönelmiştir ve ağır bir cezayı
gerektirmektedir. Geleneksel ve dinsel normların ceza infaz sistemine olumsuz
etkisi de bu yöndedir. Tarih boyunca aslolan, suçtur; ceza ise ülkeden ülkeye
değişmiştir. Hiçbir hukuk sistemi, adalet sistemi, hırsızlığı cezasız bırakmaz;
fakat, asıl gelişme ceza infaz sisteminde olmuştur. Adlî tıp, kriminal
gelişmeler ve sonuçta beraat edenler örneklendiği zaman, idam cezası, telafisi
imkânı olmayan bir ceza türüdür.
Yaşama hakkı bu anlamıyla kutsaldır,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler sözleşmesinin en önemli
maddesi yaşama hakkına ilişkindir. Bir ülkede haksız bir ölüm cezasının
verilmesi -bu hangi ülke olursa olsun- tüm dünyada insanlığın vicdanını
yaralamaktadır. Recm cezası verilen hamile kadın tablosu, hâlâ tüm toplumların
belleğindedir.
Ceza infaz sisteminde ölüm cezasından
beklenen yarar, caydırıcılığıdır; ama, caydırıcı etki yapmadığı da, bilimsel
bir gerçektir. Peki, suçlarda azalma olmuş mudur; idam cezasının uygulandığı
ülkelerde örneklediğiniz zaman, halen idam cezası uygulanan iki büyük ülkede,
suç sayısı ve idam cezasını gerektiren suçlarda çok ciddî bir artış vardır.
22 nci Dönem Parlamentosu olarak, iktidarı
ve muhalefetiyle önemli bir uzlaşma örneği sergileyerek, 7.5.2004 tarihinde,
5170 sayılı Kanunla, Anayasamızın 10 uncu maddesini değiştirdik. Bu
değişikliğin büyük bir bölümünü, ölüm cezasıyla ilgili düzenlemelerin
Anayasamızdan ayıklanması oluşturuyordu.
Buna göre, ölüm cezası verilemeyeceği 38
inci maddede açıkça belirtildi; buna paralel olarak, temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulmasını düzenleyen 15 inci, kişinin dokunulmazlığını,
maddî ve manevî varlığını düzenleyen 17 nci, TBMM'nin görev ve yetkilerini
düzenleyen 87 nci maddelerinde geçen ölüm cezaları ve buna yönelik ibareler
metinlerden çıkarıldı.
Bilindiği üzere, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6 numaralı Ek Protokolünün onaylanmasıyla 1 Temmuz 2003 tarihinde
yürürlüğe giren, bütün durumlarda ölüm cezasının kaldırılmasına dair 13
numaralı Ek Protokol imzalanmış ve yeni düzenleme, yeni ihtiyaçları da
beraberinde getirmiştir. 13 numaralı Ek Protokol, savaş ve yakın savaş tehdidi
halleri de dahil, ölüm cezasının kaldırılmasını ve bu konuda herhangi bir
çekince ve istisna konulmamasını öngörmektedir. Bu protokol, Avrupa Birliğine
üye ülkelerin tamamı tarafından da imzalanmıştır.
Ölüm cezası, insanın yaşama hakkına, en
temel hakkına son veren bir uygulamadır. Medeniyetin temeli olan insana ve onun
yaşamına saygı duyuyorsak, böylesine tamiri mümkün olmayan, belirsiz,
eşitsizliğe elverişli, genel önemli işlevi kanıtlanamayan bir cezayı
savunmaksa, oldukça güçtür. Kökeninde kişisel öç alma duygusu yatan, kanın
kanla temizlenmesi anlayışına dayanan bu cezanın, tarih içinde, kimi zaman
kaldırıldığı, kimi zaman mevcut olmakla birlikte ve ceza verilmekle birlikte
uygulanmadığını görüyoruz.
Ölüm cezasına karşı görüşler, aydınlanma
yüzyılının düşünürleri tarafından ilk defa ciddî bir şekilde dile getirilmeye
başlanmıştır. Ülkemiz için bu yolda son noktayı birlikte koyacağız.
Unutmamalıyız ki, dünyada her şeyin, her adlî yanılgının bir şekilde
düzeltilmesi mümkündür; ancak, infaz edilen bir ölüm cezası için bu söz konusu
bile olamaz.
Bunun yanı sıra, cezanın ıslah edici ve
toplumda suç sayılan eylemleri önleyici niteliği dikkate alındığında, ölüm
cezası için bunun mümkün olmadığı ve çağdaş bir ceza niteliğinde olmadığını
söylemek de mümkündür. Çağdaş anlamda bir cezada, insancıllık, özel önleme
özelliği, ıslah edicilik, geri alınabilirlik özelliğinin bulunması, bugün her
kesimce kabul edilmektedir. Bunların hiçbirinin ölüm cezasında olmadığını da
tereddütsüz olarak söyleyebiliriz; ancak, ölüm cezası, genellikle, uygulandığı
zamanlarda, insanoğlunun en büyük korkusunun ölüm korkusu olması sebebiyle, suç
işlemekten alıkoyacağı, caydırıcı niteliği olduğu noktasında
gerekçelendirilmiştir. Ayrıca, meşru müdafaa durumlarında ve bu sınırlar
içinde, kişinin kendisini savunmak adına cezayı uygulaması, toplum vicdanında
yer bulmuştur.
Kısaca, ahlakî, dinî, sosyolojik ve
felsefî boyutu ya da uygulama boyutuyla konuyu tarihsel açıdan incelediğimizde,
ölüm cezasının lehinde ya da aleyhinde pek çok görüşün ve gerekçenin yer
aldığını görmek mümkündür. Dünyada genel eğilim ise, ölüm cezasını uygulamadan
çıkarmak olmuştur. İsveç 1921, İsviçre 1937, İtalya 1944, Federal Almanya 1949,
Avusturya adlî yargılamada 1950, olağanüstü yargılamada 1968, İngiltere 1965,
İspanya 1978 yıllarında ölüm cezasını kaldırarak, yerine müebbet hapis cezasını
öngörmüşlerdir. Bazı ülkeler bu cezayı muhafaza etmekle birlikte, fiilen, uzun
yıllardır uygulamamaktadırlar; Lüksemburg ve Belçika bu ülkelere örnektir.
Ülkemizde ise 1984 yılından bu yana, ölüm cezası hiç uygulanmadığı gibi, büyük
ölçüde de kaldırılmıştır; bu tasarının kanunlaşmasıyla da, artık tarih
olacaktır.
Bugün, ölüm cezasını hâlâ uygulayan
ülkeler de mevcuttur. Ölüm cezasının yerine en çok uygulanan ceza, müebbet
hapis cezası olmuştur; bunun yanı sıra, uzun süreli hapis cezaları
öngörülebilmektedir. Adalet Komisyonunun gündeminde olan Türk Ceza Kanunu
Tasarısı da, ölüm cezasının kaldırılmasından sonra bu yeni anlayışla tanzim
edilmiştir; 1.3.1926 tarih ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan ölüm
cezasıyla ilgili düzenlemeler kaldırılmakta, bunun yerine, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası öngörülmektedir. Müebbet hapis cezasıyla, suç işleyen kişi
ömür boyu hapse mahkûm edilmekte, toplumun bu kişiden görmesi söz konusu
olabilecek zararların da önlenmesi amaçlanmaktadır.
Tasarıyla, ayrıca, 1322 sayılı Kanunların
ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve İlanı
ve Mer'iyet Tarihi Hakkında Kanun, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu,
6831 sayılı Orman Kanunu, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun, bunun
yanı sıra 1481 sayılı Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkında Kanun, 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin
Kuruluşu Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, Terörle Mücadele Kanunu,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda geçen "ölüm"
ibareleri "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak değiştirilmekte
ve böylece, Ekim 2001'de ölüm cezasının sadece savaş ve yakın savaş tehdidi ve
terör suçlarında uygulanacağını öngören anayasa değişikliğiyle başlayan ve 5170
sayılı Kanunla yapılan anayasa değişikliğiyle ölüm cezasının verilemeyeceğinin
hüküm altına alınmasıyla devam eden süreç, bu değişikliklerin hayata
geçirilmesiyle hukuken tamamlanmış olacaktır.
Avrupa Birliğine girme yolunda hızlanan
adımlar çerçevesinde, şüphesiz, bu konu oldukça önemlidir; ancak, çağdaş ceza
anlayışına uygun şekilde hazırlanacak ve uygulamaya geçirilecek yeni Türk Ceza
Kanunu, her şeyden önce, bireylerin temel hak ve hürriyetlerini en üst düzeyde
korumayı amaçlamaktadır. Yaşama hakkı da, bu hakların en önde geleni ve olmazsa
olmazıdır.
Malraux'un deyimiyle "bir insanın
yaşamı hiçbir şeydir; ama, hiçbir şey, bir insanın yaşamının yerini
tutamaz" diyorum; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bir teknik nedenden
ötürü, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 14.21
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.30
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 115 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
624 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.- Ölüm
Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/831) (S. Sayısı: 624) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının 1 inci
maddesini okutmadan önce bir konuyu açıklamakta yarar görüyoruz. Tasarının
çerçeve 1 inci maddesiyle birden fazla kanunda değişiklik yapılmaktadır. Bu
kanunların kimi maddeleri tamamen değiştirilmekte, kaldırılmakta ya da ibare
değişikliğine gidilmektedir.
Başkanlık olarak şöyle uygulayacağız:
Çerçeve 1 inci maddeyi A) 1'den 18'e kadar -yani 17 dahil- 1 inci madde olarak,
18'i bir madde olarak, 19'u bir madde olarak, 20'yi bir madde olarak, 21'den
46'ya kadar ayrı bir madde olarak; B), C), D) ve E) de birer madde olarak
görüşülecektir.
Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:
ÖLÜM
CEZASININ KALDIRILMASI İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1. - A) 1.3.1926 tarihli ve 765
sayılı Türk Ceza Kanununun;
1) 11 inci maddesinin birinci fıkrasının
(1) numaralı bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
2) 12 nci maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
3) 13 üncü maddesinin birinci fıkrası ile
ikinci fıkrasının ilk cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Ağır hapis cezası, ağırlaştırılmış
müebbet, müebbet veya muvakkattir."
"Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis
cezası ve müebbet ağır hapis cezası hükümlünün hayatı boyunca devam eder."
4) 17 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine
getirilmemesine karar verilenler için" ibaresi, "ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler için" olarak değiştirilmiştir.
5) 43 üncü maddesinde yer alan
"İdam" ibaresi, "Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
6) 47 nci maddesinin birinci fıkrasının
(1) numaralı bendinde yer alan "İdam" ibaresi, "Ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
7) 50 nci maddesinde yer alan
"ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
8) 51 inci maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarında yer alan "ölüm" ibareleri, "ağırlaştırılmış müebbet
ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
9) 54 üncü maddesinin ikinci fıkrasının
(1) numaralı bendinde yer alan "Ölüm" ibaresi "Ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
10) 55 inci maddesinin birinci fıkrasının
(1) numaralı bendinde yer alan "İdam" ibaresi, "Ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
11) 58 inci maddesinin son fıkrasında yer
alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
12) 59 uncu maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "idam" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
13) 61 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis"
olarak değiştirilmiştir.
14) 62 nci maddesinde yer alan
"ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
15) 64 üncü maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
16) 65 inci maddesinin (III) numaralı
fıkrasında yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet
ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
17) 66 ncı maddesinde yer alan
"idam" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Çerçeve maddenin bu bölümü üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve maddenin diğer bölümünü
okutuyorum:
18) 70 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 70. - Birden çok
ağırlaştırılmış müebbet ağır hapse mahkûmiyet halinde bir yıldan az ve altı
yıldan fazla; ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ile müebbet ağır hapis
cezasına mahkûmiyet halinde; dokuz aydan az ve beş yıldan fazla; birden çok
müebbet ağır hapse mahkumiyet halinde ise altı aydan az ve üç yıldan fazla
olmamak üzere, hükmedilecek miktarı geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek
üzere, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbet ağır hapis cezaları
infaz olunur."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddenin bu bölümü üzerinde söz talebi?..
Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve maddenin diğer bölümünü
okutuyorum:
19) 73 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
birinci fıkra olarak eklenmiştir.
"Cezalardan biri ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis ve diğeri şahsî hürriyeti bağlayıcı muvakkat bir ceza ise,
ilâve edilecek cezanın nev'i ve miktarına göre yirmi günden az ve altı seneden
fazla olmamak üzere geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle
ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası tatbik olunur."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Maddenin bu bölümü üzerinde söz talebi?..
Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer bölümü okutuyorum:
20) 82 nci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Yukarıdaki fıkralarda belirtilen
hükümler, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûmiyet durumunda iki
kat olarak uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bu bölüm üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer bölümünü okutuyorum:
21) 102 nci maddesinin birinci fıkrasının
(1) numaralı bendinde yer alan "Ölüm" ibaresi, "Ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis" olarak, ikinci fıkrasında yer alan "ölüm"
ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet
ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
22) 112 nci maddesinin birinci fıkrasının
(1) numaralı bendinde yer alan "İdam" ibaresi, "Ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
23) 118 inci maddesinde yer alan
"ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
24) 125 inci maddesinde yer alan
"ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
25) 126 ncı maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
26) 127 nci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
27) 129 uncu maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
28) 131 inci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
29) 133 üncü maddesinin ikinci ve beşinci
fıkralarında yer alan "ölüm" ibareleri, "ağırlaştırılmış müebbet
ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
30) 136 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
31) 137 nci maddesinin dördüncü fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
32) 146 ncı maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarında yer alan "idam" ibareleri, "ağırlaştırılmış müebbet
ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
33) 147 nci maddesinde yer alan
"idam" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
34) 149 uncu maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
35) 156 ncı maddesinde yer alan
"idam" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
36) 285 inci maddesinin beşinci fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
37) 286 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
38) 296 ncı maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
39) 301 inci maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan "idam" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
40) 302 nci maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan "idam" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
41) 303 üncü maddesinde yer alan
"idam" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
42) 305 inci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "idam" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
43) 407 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis" olarak değiştirilmiştir.
44) 450 nci maddesinde yer alan
"idam" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
45) 451 inci maddesinde yer alan
"idam" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
46) 463 üncü maddesinde yer alan
"ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Bölüm üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer bölümünü okutuyorum:
B) 23.5.1928 tarihli ve 1322 sayılı
Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti
Neşir ve İlanı ve Meriyet Tarihi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin
birinci fıkrasının (A) bendinde yer alan ", idam hükümlerinin infazı"
ibaresi madde metninden çıkartılmıştır.
BAŞKAN - Bölüm üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer bölümünü okutuyorum:
C) 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununun;
1) 110 uncu maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "cezalar ile ölüm cezasını" ibaresi "cezaları"
olarak değiştirilmiştir.
2) 283 üncü maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "ölüm veya" ibaresi madde metninden çıkartılmıştır.
3) 305 inci maddesinde yer alan
"cezalar ile ölüm cezalarına" ibaresi, "cezalara" olarak
değiştirilmiştir.
4) 421 inci maddesinde yer alan "ölüm
ve" ibaresi madde metninden çıkartılmıştır.
BAŞKAN - Bölüm üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer bölümü okutuyorum:
D) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman
Kanununun 110 uncu maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "ölüm"
ibaresi "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bölüm üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer bölümü okutuyorum:
E) 13.7.1965 tarihli ve 647 sayılı
Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun;
1) 1 inci maddesinin (1) numaralı bendi
yürürlükten kaldırılmıştır.
2) 2 nci maddesi başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis
cezasının infazı
Madde 2. - Ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis cezasına hükümlü hakkında hücrede kalma süresi; 765 sayılı Türk Ceza
Kanununun 70, 73 ve 82 nci maddelerinde bu suç için öngörülen şekilde, terör suçluları
hakkında ise müebbet ağır hapis cezası için öngörülen süreler üç kat olarak
uygulanır."
3) 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine
getirilmemesine karar verilenler 30" ibaresi, "Ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 25" olarak, ikinci fıkrasında yer
alan "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine
getirilmemesine karar verilenlerin 33" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet
ağır hapis cezasına hükümlülerin 29" olarak, aynı fıkrada yer alan
"Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine
getirilmemesine karar verilenlerin 36" ibaresi, "ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis cezasına hükümlülerin 32" olarak değiştirilmiştir.
4) Ek 2 nci maddesinin sekizinci
fıkrasında yer alan "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm
cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler" ibaresi,
"Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler" olarak
değiştirilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bu
şekilde ara veremezsiniz; birleşime 5 dakika ara verin, mütalaanızı yapın,
ondan sonra toplanalım.
Yani, burada, pişmiş gelmiş bir kanun
tasarısı hâlâ olgunlaşmamışsa...
BAŞKAN - Sayın Koç, Grup
Başkanvekillerimizi yormamak için, biz, Başkanlık olarak bunu yapıyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Estağfurullah
efendim... Biz yoruluruz; yeter ki, sağlıklı bir iş yapılsın.
BAŞKAN - Maddenin bu bölümü üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Çerçeve 1 inci maddenin (E) fıkrası
üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 624 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin (E) fıkrasının (4) numaralı bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
İbrahim Köşdere |
Nimet Çubukçu |
|
Ankara |
Çanakkale |
İstanbul |
|
Ahmet Kambur |
T. Ziyaeddin Akbulut |
|
|
Tekirdağ |
Tekirdağ |
|
" 4) Ek 2 nci maddesinin sekizinci
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır."
BAŞKAN - Komisyon?..
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçe mi okunsun?
HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıyla ölüm cezaları kaldırılarak,
yerine ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası getirilmektedir. Tasarıda,
ayrıca, bu ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasının infazına ilişkin
hükümler de bulunmaktadır. Tasarıya göre, terör suçlularına ait söz konusu ceza
ölünceye kadar devam etmektedir. Terör suçları dışında kalan suçlar için
öngörülen ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezalarının ise, 25 yıl üzerinden
yapılacağı ve bu ceza üzerinden hiçbir indirim yapılmayacağı, bu cezanın fiilen
infazı gereken ceza olduğu hüküm altına alınmıştır.
Yürürlükte bulunan 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkında Kanunun ek 2 nci maddesinde, gerek süreli gerekse müebbet
olarak tayin olunan hürriyeti bağlayıcı cezaların infazı sırasında, açık ya da
yarı açık cezaevine nakledilme hakkını kazananlara (iyi halli olanlara) ayda 6
günlük indirim öngören bir düzenleme bulunmaktadır. Ek 2 nci maddenin sekizinci
fıkrasında ise, bu indirimin, idam cezalarının Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından yerine getirilmemesine karar verilenler için uygulanmayacağı hükme
bağlanmıştır. Söz konusu yeni düzenlemeyle, sekizinci fıkra değiştirilerek,
ayda 6 günlük indirimin ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına da
uygulanmayacağı düşünülmektedir.
Bu düzenleme, birçok haksızlıkları
peşinden getirmektedir.
Şöyle ki;
1- İnfaz rejimleri açısından gerek
ağırlaştırmış müebbet ağır hapis cezası gerekse müebbet ağır hapis cezaları
arasında süre dışında herhangi fark yoktur. Ek 2 nci maddenin 8 inci fıkrası
düzenlenirken idam cezası yürürlükte bulunduğundan ve bu cezanın infaz rejimi
de farklı olduğundan bu düzenleme doğal olarak yer almıştı; ancak, şimdi idam
cezası kaldırılmış olup artık bu farklı düzenlemeye de gerek kalmamıştır.
2- Bu düzenleme Anayasamızın eşitlik
ilkesine de aykırı bulunmaktadır. Her iki müebbet ağır hapis cezalarının infazı
süre yönünden farklı olup, cezaevinde geçen süre içinde iyi halli müebbet ağır
hapis cezasına hükümlüler için ayda 6 günlük indirim yapılırken, iyi halli
ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hükümlüler için bu indirim
yapılmamaktadır. Bu, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.
3- Müebbet ağır hapis cezasına hükümlünün
infazı, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 19 uncu maddenin 1 inci
fıkrası gereğince cezası 20 yıl üzerinden yapılacak, aynı kanunun ek 2 nci
maddesi gereğinde ayda 6 günlük indirimden yararlanması sonucu bu hükümlü
fiilen cezaevinde 16 yıl kalacaktır. Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis
cezasına hükümlü ise, bu tasarının 1 inci maddesinin (E) bendinin 3 üncü alt
bendi gereğince fiilen cezaevinde 25 yıl kalacaktır. Her iki hükümlü arasında
fiilen cezaevinde geçen süre açısından 9 yıl gibi oldukça yüksek bir fark
oluşmaktadır. 9 yıllık süre, hiçbir indirim yapılmaksızın cezaevinde fiilen
geçecek süre olup, bu süre infaz hukukumuza göre hesaplandığında yaklaşık 23
yıl cezaya tekabül etmektedir; yani, 23 yıl ceza alan bir hükümlü yaklaşık 9
yıl yatmaktadır. Bu açıklamadan da görüleceği üzere, her iki ceza arasında
fiilen infazı gereken süre bakımından 9 yıllık süre bulunması hakkaniyete
aykırı bulunmaktadır.
Bu nedenlerle, bu haksızlıkların
giderilmesi için ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler için de
ayda 6 günlük indirim hükümlerinin uygulanması amacıyla 647 sayılı Cezaların
İnfazına Hakkında Kanunun Ek 2 nci maddesinin 8 inci fıkrasının yürürlükten
kaldırılması gerekmektedir.
Bu durumda, ağırlaştırılmış müebbet ağır
hapis cezasına hükümlü 20 yıl, müebbet ağır hapis cezasına hükümlü ise 16 yıl
cezaevinde kalacak olup, her iki ceza arasında hakkaniyete uygun bir fark
oluşturmuş olacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümü, kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Diğer bölümü okutuyorum:
5) Geçici 10 uncu maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 11. - Ölüm cezaları
3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun hükümlerine göre müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülenlerin
kesinleşmiş cezaları, bu Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, kendiliğinden
ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına
dönüşür. Bu hükümlülerin, ceza infaz kurumunda geçirecekleri süre ile
infaz usulü, hükmü veren mahkeme tarafından ve dosya üzerinden saptanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bölüm üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 12 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 12. - Haklarında 3.8.2002
tarihli ve 4771 sayılı Kanunun 1 inci maddesi uygulanan hükümlülerin
dosyalarından;
a) Henüz Yargıtaya gönderilmemiş veya
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunanlar ile daha önce Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderilmiş olanlar hükmü veren mahkemece,
b) Yargıtayda bulunanlar ilgili ceza
dairesince,
Acele işlerden sayılmak ve 765 sayılı Türk
Ceza Kanununun 2 nci maddesi dikkate alınmak suretiyle karara bağlanır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan dosyalar, gelişlerindeki usule uygun
olarak bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir ay içinde hükmü veren
mahkemeye geri gönderilir.
Askerî mahkemeler, Askerî Yargıtay
Başsavcılığı ve Askerî Yargıtayda bulunan dosyalar hakkında da bu madde
hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
4771 sayılı Kanunun 1 inci maddesi kapsamı
dışında olan idam cezası hükümlüleri hakkında da bu madde hükümleri kıyas
yoluyla uygulanır."
F) 8.9.1971 tarihli ve 1481 sayılı Asayişe
Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci
fıkrasının (B) bendinde yer alan "idam" ibaresi,
"ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
G) 7.11.1979 tarihli ve 2253 sayılı Çocuk
Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 12 nci
maddesinin ikinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan "İdam"
ibaresi, "Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak
değiştirilmiştir.
H) 4.2.1983 tarihli ve 2797 sayılı
Yargıtay Kanununun 14 üncü maddesinin
(2) numaralı bendinde yer alan "ölüm" ibaresi madde metninden
çıkartılmıştır.
I) 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununun 17 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ölüm cezalarının yerine
getirilmemesine karar verilenler" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet
ağır hapis cezası alanlar" olarak değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Ölüm cezaları 3.8.2002 tarihli ve
4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun hükümlerine
göre müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları
ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış
müebbet ağır hapis cezasına mahkum olan terör suçluları hakkında, bu Kanun ve
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun şartla salıvermeye ilişkin
hükümleri uygulanmaz. Bunlar hakkında ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası
ölünceye kadar devam eder."
J) 17.2.2000 tarihli ve 4533 sayılı
Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununun 6 ncı maddesinin beşinci
fıkrasında yer alan "ölüm" ibaresi, "ağırlaştırılmış müebbet
ağır hapis" olarak değiştirilmiştir.
K) 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1 inci maddesi ile geçici 1
inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
L) 30.5.1283 tarihli Demiryollarının Usulü
Zabıtasına Dair Nizamnamenin 1 ve 2 nci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Geçici 12 nci madde üzerinde söz talebi?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- A) 21.6.1927 tarihli ve 1117
sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanununun 2 nci maddesinin dördüncü
fıkrasının (a) bendi yürürlükten kaldırılmış ve aynı fıkradaki "11"
ibaresi "10" olarak değiştirilmiştir.
B) 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 6 ncı maddesinin (b) fıkrasının (3) numaralı bendi
yürürlükten kaldırılmıştır.
C) 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz
Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreteri," ibaresi madde metninden çıkartılmıştır.
D) 13.4.1994 tarihli ve 3984 sayılı Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin
birinci fıkrasının (d) bendi yürürlükten kaldırılmış ve aynı fıkrada yer alan
"9" ibaresi "8" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 624 sıra sayılı Ölüm Cezalarının
Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin (D) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (E)
fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
Nimet Çubukçu |
|
Ankara |
Ordu |
İstanbul |
|
İbrahim Köşdere |
Ahmet Kambur |
|
|
Çanakkale |
Tekirdağ |
|
"E) 19.03.1969
tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 02.05.2001 tarihli ve 4667 sayılı
Kanunla değişik 65 inci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve
aynı Kanuna 08.05.1984 tarihli ve 3003 sayılı Kanunla eklenen ek 3 üncü maddesinin
02.05.2001 tarihli ve 4667 sayılı Kanunla değişik ikinci fıkrasının birinci
cümlesinde geçen "avukatlardan genel kurula katılma hakkına sahip"
ifadesi madde metninden çıkarılmıştır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçenin
özetini okutuyorum:
Gerekçe:
Avukatlık Kanununun
sistematiğinde çelişkilere ve tutarsızlıklara yol açan, kanunda amaca uygun
olarak zaten düzenlenmiş bir konuyu, temel hak ve özgürlükleri demokratik
toplumun gerekleriyle bağdaşmayan ve Anayasada bulunmayan nedenle sınırlayarak,
ikinci kez Avukatlık Kanununun amacına aykırı biçimde düzenleyerek, avukatlar
arasında ayırımcılık ve eşitsizlik yaratan 65 inci madde ikinci fıkra hükmü ile
ek madde 3'ün ikinci fıkra birinci cümlesindeki "...kayıtlı avukatlardan
genel kurula katılma hakkına sahip olanlar..." ifadesinin çıkarılması için
bu tasarı hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunmadan önce, şu açıklamayı yapmakta yarar
görüyoruz:
Çerçeve 1 nci madde
içerisinde çok sayıda kanunda değişiklik yapılıyordu. Eğer, biz, bunu,
bölümlere ayırmadan 1 madde olarak işleme alsaydık, bundan sonra, örneğin 100
maddelik bir kanun tasarısının da 1 madde şeklinde düzenlenip, getirilip,
burada 1 madde şeklinde işlem yapılmasına da yol açmış olacaktık. O nedenle,
böyle bir işleme yol açmamak için, görüşmelere imkân sağlamak, getirilen kanun
değişiklikleri üzerinde, ayrı ayrı kanun tasarıları üzerinde Genel Kurulu
bilgilendirmek ve Genel Kurulun, sayın milletvekillerinin katkılarını almak
amacıyla, Başkanlık olarak böyle bir değişikliğe gittik ve kanun tekniği
açısından da doğru olan bizim yaptığımızdı. O nedenle, bazı
milletvekillerimizde bir tereddüt hâsıl oldu, o tereddütü ortadan kaldırmak
için de bu açıklamayı yapmak durumunda kaldım.
Şimdi, tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
7.- Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/830) (S. Sayısı: 623) (X)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 623 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç.
Buyurun Sayın Kılıç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan,
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geneli
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; şahsım ve
Grubum adına Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
tasarının adından da anlaşılacağı gibi, bu tasarı, pek çok kanunda değişiklik
yapmayı öngörmektedir. Bu iktidar döneminde bunun gibi tasarılarla sık sık
karşılaşmaktayız. Yani, birbiriyle hiç ilgisi olmayan pek çok kanundaki
değişiklikler, karşımıza bir paket olarak çıkarılmaktadır; bu, kanun düzenleme
tekniği açısından hiç de kabul edilebilecek bir durum değildir.
Görüşülen tasarıya
baktığımızda, bu tasarıyla, Türk Ceza Kanununda, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununda, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda, İcra ve İflâs Kanununda, Askerî
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununda, Sayıştay Kanununda, Noterlik
Kanununda, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanununda, Uyuşmazlık Mahkemesinin
Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunda, İdarî Yargılama Usulü Kanununda, Danıştay
Kanununda, Yargıtay Kanununda ve Adlî Sicil Kanununda değişiklikler
yapılmaktadır.
Bu kadar değişikliğin tek
tasarıyla getirilmesi, tasarının genel gerekçesindeki bütünlüğü bozduğu gibi,
uygulayıcılar açısından da zorluklara neden olacaktır. Hükümet ve bürokratlar,
belki, kırtasiyeden kaçınmak için birer veya ikişer maddelik pek çok tasarıyı
sevk etmenin uygun olmayacağını düşünmüş olabilirler; ancak, her kanundaki
düzenlemeler ayrı ayrı getirilseydi, daha anlamlı, daha anlaşılır olurdu diye
düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri,
tasarının, Türk Ceza Kanununun 432 nci maddesini düzenleyen 1 inci maddesini
olumlu buluyoruz.
Yine, tasarının 2 nci
maddesinin (a) fıkrasında, günümüzün ekonomik koşullarına ve paranın satın alma
değerine göre Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunundaki görev, kesin hüküm,
Yargıtaydaki duruşma, karar düzeltme, senetle ispat ve sulh mahkemelerindeki
taksim davalarındaki parasal sınırların yeniden belirlenmiş olmasını da olumlu
karşılıyoruz; ancak, tasarının 2 nci maddesinin (b) fıkrasında, 3 üncü
maddesinin (c) fıkrasında, 6 ncı, 8 inci, 9 uncu, 10 uncu ve 11 inci
maddelerinde yer alan adlî tatilin 36 güne indirilmesine ilişkin düzenlemeye
katılmıyoruz.
Tasarının genel
gerekçesinde, Anayasamızın 141 inci maddesinin son fıkrasında yer alan
"davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması,
yargının görevidir" hükmüne ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı
maddesindeki "herkesin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından
davasının makul süre içinde görülmesini isteme hakkı vardır" hükmüne
atıfta bulunarak, ülkemizde, davaların makul süre içinde bitirilemediği ifade
edilmekte, bunun sebeplerinden birisi olarak da adlî tatilin varlığı ve bu
sürenin uzun olması gösterilmektedir. Hükümetin, ülkemizdeki yargılamanın makul
süre içinde bitirilmemesine sebep olarak adlî tatilin uzunluğunu göstermesini
anlamak mümkün değildir.
Bazı Avrupa ülkelerinde
adlî tatil hiç yoktur; ancak, birçok Avrupa ülkesinde ise, adlî tatil 40 gün ve
40 günün üzerindedir. Örneğin, İtalya'da 45 gün, Portekiz'de 58 gün, Fransa'da
47 gün, İrlanda'da 64 gün, Yunanistan'da ise 60 gündür.
Ülkemizdeki 45 günlük
adlî tatil uygulaması yerleşmiştir ve pek bir sorun da yaşanmamaktadır.
Yaz döneminde pek çok
insan hasatla uğraşmaktadır. Birkısım yurttaşımız hayvancılıkla uğraşmakta
olup, yazları yaylaya gitmektedirler. Keza, havaların aşırı sıcak olduğu
temmuz, ağustos aylarında, yine, çoğu insanlar tatile ve yaylaya
gitmektedirler. Bu nedenle, insanların üretime ve tatile yoğunlaştığı bir
dönemde, 45 günlük adlî tatil çok fazla bir kayıp yaratmamaktadır. Kaldı ki,
adlî tatil olunca, adliyelerin kapısına kilit de vurulmamaktadır. Tutuklu
işler, kamulaştırma davaları, iş davaları, nüfus davaları, sulh hukuk davaları,
ihtiyatî tedbirler adlî tatilde de devam etmektedir. Bu nedenle, bu süre
içerisinde bir hak kaybı söz konusu değildir.
Sayın milletvekilleri,
adlî tatilde, nöbetçi hâkim ve savcıların dışında adlî tatilden faydalanma
hakkı olan diğer hâkim ve savcıların tümü adlî tatile ayrıldıklarından, diğer
dönemlerde izne ayrılmamakta ve dönem bütünlüğü bozulmamaktadır. Yargının
uzamasından yakınan hükümet, asıl bu düzenlemeyle, yargılamayı uzatacaktır;
çünkü, adlî tatilin 45 günden 36 güne indirilmesiyle ve normal izin süresiyle
eşit duruma getirilmesiyle, hâkim ve savcılar, adlî tatilden faydalanmak istemeyecek,
kendileri için ne zaman müsaitse, o zaman izne ayrılacaklardır. Yani, hâkim,
adlî tatil geçtikten sonra, eylülde veya ekimde izne ayrıldığında, onun
dosyalarına geçici olarak başka bir hâkim bakacaktır. Geçici bakacak olan
hâkimse, bir taraftan kendi dosyalarına bakmaya devam edeceğinden, geçici
olarak baktığı dosyalar için sadece duruşma günü verecektir. Bu, o adliyedeki
tüm hâkimler için geçerli olacağından, adlî tatili 9 gün daha kısaltarak
yargıyı hızlandıralım derken, iyice çıkmaza sokacaksınız.
Yargının büyük ölçüde
yükünü omuzlarında taşıyan, eleman yetersizliği sebebiyle çok yoğun ve mesai
saati dışında bile çalıştırılan adlî personel de 45 günlük adlî tatil süresi
içerisinde çok rahatlıkla izinlerini kullanabiliyorlardı. Adlî tatil süresinin
kısaltılmasıyla, bu personelin izin kullanması da zora girecektir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yargının sorunları, ben de dahil, pek çok milletvekilimiz
tarafından, Sayın Adalet Bakanımız tarafından ve adlî yılın açılış törenlerinde
Yargıtay ve Danıştay Başkanlarımız tarafından defalarca dile getirilmiştir. Bu
şekildeki basit düzenlemelerle, adlî tatili 45 günden 36 güne indirmekle ne
yargının sorunlarını çözebiliriz ne de davaların makul süre içerisinde
bitirilmesini sağlayabiliriz. Hükümet, yargılamanın hızlandırılmasını
istiyorsa, köklü bir yargı reformu yapmamız gerekiyor. Yasalarımızı ve
özellikle usul hükümlerini yeniden düzenlemeliyiz. Hâkimlerimizi çok nitelikli
bir duruma getirerek hâkim sayısını artırmalıyız. Günde 80-100 dosyayla duruşmaya
çıkan bir hâkimden çok titiz çalışmasını bekleyemeyiz. İdare, hâkim ve
savcıların taleplerini yerine getirmekte gecikmemelidir. Özellikle, ceza
davalarında, davaların bir an önce sonuçlanması için, adlî zabıta teşkilatının
mutlaka kurulması gerekmektedir. Bunların hiçbirini yapmadan, seksen yıla yakın
bir süredir uygulanan bir sistemi değiştirmek, bizce, faydadan çok zarar
getirecektir.
Hâkim ve savcılarımızı
her gün yüzlerce dosyayla karşı karşıya bırakıyoruz; hâkim ve savcının konumuna
uygun, geçim sorunu içine düşmeyeceği bir maaş da vermiyoruz; ancak, 45 gün
adlî tatili fazla bulup, bunu, 36 güne indirdim diyoruz; bu, adil bir tutum
değildir. Bu nedenle, hükümetten, tasarıdaki adlî tatile ilişkin düzenlemeleri
geri çekmesini istiyoruz.
Bu tasarıdaki "mal
beyanında bulunmamak" fiilini suç olmaktan çıkaran tasarının 4 üncü
maddesindeki düzenlemeyi de olumlu karşılıyoruz; ancak, bunu kaldırırken,
alacaklının alacağını hukuk çerçevesi içerisinde, etkin bir biçimde alabilmesi
için gerekli düzenlemelerin acilen yapılması gerektiğini de belirtiyoruz.
Tasarının 14 üncü
maddesinde "asliye mahkemelerinin bulunmadığı ilçelerde adlî sicil
bilgileri kaymakamlıklarca verilir" hükmü getirilmek istenmektedir. Bu
düzenleme, hükümetçe uygulanan bazı ilçelerdeki adliye teşkilatının kapatılması
uygulamasının sonucu olarak getirilmektedir. Ancak, bazı ilçelerdeki
adliyelerin kapatılması uygulamasının yanlış olması gibi, adlî sicil
bilgilerinin kaymakamlıklarca verilmesi de, kuvvetler ayrılığı dikkate
alındığında, yanlış bir uygulama olacaktır.
Bu düşüncelerle, Yüce
Heyete en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerinde
başka söz talebi?..Yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler...Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum
:
ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk
Ceza Kanununun 432 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 432. -
Yukarıdaki maddelerde yazılı cürümlerden birinin faili, kaçırdığı veya
alıkoyduğu kimseyi hiçbir şehevî
harekette bulunmaksızın kendiliğinden, kaçırıldığı eve veya ailesinin
evine iade eder veyahut ailesi tarafından alınması mümkün olan emniyetli diğer
bir yere getirip serbest bırakırsa 429 uncu maddede yazılı halde bir aydan bir seneye kadar, 430 uncu maddenin
birinci fıkrasında yazılı halde altı aydan üç seneye, ikinci fıkrasında yazılı
halde bir aydan altı aya kadar, 431 inci maddede yazılı halde bir seneden beş
seneye kadar hapis cezasıyla cezalandırılır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?..Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, az
önce Sayın Kılıç'ın da belirttiği gibi, bir önceki görüştüğümüz kanunda olduğu
gibi, bu 2 nci madde de birkaç bentten oluşmaktadır; o nedenle, bölüm bölüm
okutacağım. Bentler üzerinde söz talep eden sayın milletvekilleri veya gruplar
olursa söz vereceğim.
Şimdi, 2 nci maddenin
(B)'ye kadar olan kısmı bir bent olarak oluşturuldu; bu bendi okutuyorum:
MADDE 2. - A) 18.6.1927
tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun;
a) 8 inci maddesinin (I)
numaralı bendinde yer alan ve ek 3 üncü maddesine göre "dörtyüzmilyon"
olarak uygulanması öngörülen parasal
sınır "beşmilyar" lira,
b) 288 inci maddesinin
birinci ve ikinci fıkraları ile 290
ıncı maddesinde yer alan ve ek 3 üncü maddesine göre "kırkmilyon"
olarak uygulanması öngörülen parasal sınır "dörtyüzmilyon" lira,
c) 427 nci maddesinin
ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan ve ek 3 üncü maddesine göre
"kırkmilyon" olarak uygulanması öngörülen parasal sınır
"birmilyar" lira; beşinci fıkrasında yer alan ve ek 3 üncü maddesine
göre "sekizyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen duruşma sınırı
"onmilyar" lira; "altıyüzmilyon" olarak uygulanması
öngörülen karar düzeltme sınırı "altımilyar" lira,
d) 438 inci maddesinin
birinci fıkrasında geçen ve ek 3 üncü maddesine göre "sekizyüzmilyon"
olarak uygulanması öngörülen parasal sınır "onmilyar" lira,
e) 440 ıncı maddesinin
(III) numaralı fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan ve ek 3 üncü maddesine
göre "altıyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen parasal sınır
"altımilyar" lira,
f) 566 ncı maddesinin
birinci fıkrasında yer alan ve ek 3 üncü maddesine göre
"dörtyüzmilyon" olarak uygulanması öngörülen parasal sınır
"beşmilyar" lira,
Olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bent üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) bendini okutuyorum:
B) 1086 sayılı Kanunun
175 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 175. - Her
sene bilumum mahkemeler ağustosun birinden eylülün beşine kadar tatil olunur."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bent üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(C) bendini okutuyorum:
C) 1086 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 1. -
Bu Kanunla artırılan parasal sınırlar nedeniyle mahkemelerce görevsizlik kararı
verilemez."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bent üzerinde söz
talebi?..Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - A) 4.4.1929
tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 209 uncu maddesinin
son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu muamele
tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda cezaevi kâtibi veya bu işle
görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle
yapılır."
B) 1412 sayılı Kanunun 305 inci maddesinin (1) numaralı
bendinde yer alan "ikimilyon" ibareleri "ikimilyar"; (2) numaralı bendinde yer alan
"onmilyon" ibaresi "onmilyar" olarak değiştirilmiştir.
C) 1412 sayılı Kanunun
423 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ceza işlerini gören
makam ve mahkemeler her sene ağustosun birinden eylülün beşine kadar tatil
olunur."
D) 1412 sayılı Kanunun
148 inci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?..Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 4
üncü maddenin (A) bendini okutuyorum.
MADDE 4. - A) 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra
ve İflâs Kanununun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümleler
eklenmiştir.
"Alınacak depo ve
garaj ücretleri Adalet Bakanlığınca belirlenir. Bu yerlerin çalışma esas ve
usulleri yönetmelikte gösterilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bent üzerinde söz
talebi?..Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) bendini okutuyorum:
B) 2004 sayılı Kanunun
337 nci maddesi kenar başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Malları vermeyen,
malları göstermeyen ve iflâs idaresi altında bulunma mükellefiyetine uymayan
müflisin cezası:
Madde 337. - Bu Kanunun
162, 209 ve 216 ncı maddelerine muhalefet eden müflis hakkında, iflas
idaresinin vereceği müzekkere üzerine icra mahkemesi tarafından on günden bir
aya kadar hafif hapis cezası hükmolunur."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 623
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 4 üncü maddesinin (B) ve (C) bentlerinin
madde metninden çıkarılması ve buna göre fıkra teselsülünün yapılması arz ve
teklif olunur.
|
Haluk İpek |
Mustafa Demir |
Ahmet Yeni |
|
Ankara |
Samsun |
Samsun |
|
Hasan Kara |
F. Hüsrev Kutlu |
Ali Rıza Alaboyun |
|
Kilis |
Adıyaman |
Aksaray |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, biz de katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İcra ve İflas Kanununun
337 nci maddesinde düzenlenen mal beyanında bulunmama suçunun, İcra ve İflas
Kanunu üzerinde yapılacak genel bir çalışmada ve ilgili tüm kurumlarla birlikte
değerlendirmek suretiyle yapılmasının daha uygun olacağı düşünüldüğünden,
maddeyle İİK'nın mal beyanında bulunmama suçuyla ilgili hükümlerinde değişiklik
yapan hükümlerin madde metninden çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
önerge, okutmadığımız (C) bendini de kapsadığı için, önergeyi, (C) bendini de
okuttuktan sonra işleme alacağım.
Maddenin (C) bendini
okutuyorum:
C) 2004 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 7. -
Bu Kanunla yapılan değişlikten önce yürürlükte bulunan
337 nci maddenin birinci fıkrası
hükmüne göre şikâyet edilen ve davası devam eden borçlu, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren otuz günlük süre içerisinde mal beyanında bulunmazsa,
hakkında 76 ncı madde hükümleri
uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun ve Hükümetin
kararında bir değişiklik var mı?.. Yok.
Az önce okuttuğum
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5. - 10.6.1949
tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 10 uncu maddesinin (A) ve (D)
fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 623
sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5
inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
|
Haluk İpek |
İrfan Gündüz |
Hasan Kara |
|
Ankara |
İstanbul |
Kilis |
|
Nusret Bayraktar |
Fehmi Öztunç |
|
|
İstanbul |
Hakkâri |
|
"Madde 5.- 10.6.1949
tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 10 uncu maddesinin (A) ve (D)
fıkraları ile 33 üncü maddesinin (A) ve (C) fıkraları yürürlükten
kaldırılmıştır."
BAŞKAN - Komisyon?..
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısının 5 inci
maddesiyle İl İdaresi Kanununun 10 uncu maddesinin (A) ve (D) fıkralarında yer
alan ve valiye verilen yetkiler kaldırılmakta olup, kanunun kaymakama aynı
yönde yetkiler veren 33 üncü maddesinde yeralan hükümlerin de kaldırılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 25.10.1963
tarihli ve 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun
205 inci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin (1) numaralı alt bendinde
yer alan "iki milyon" ibareleri "iki milyar"; (2) numaralı
alt bendinde yer alan "on milyon" ibaresi "on milyar"
olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - 21.2.1967
tarihli ve 832 sayılı Sayıştay Kanununun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sayıştay Genel
Kurulu, Temyiz Kurulu, Daireler Kurulu ve daireleri her yıl ağustosun birinden
eylülün beşine kadar çalışmaya ara verir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 8
inci maddede de aynı durum söz konusu. (A) ve (B) bentlerini ayrı ayrı okutup
işleme alacağız.
8 inci maddenin (A)
bendini okutuyorum:
MADDE 8. - A) 18.1.1972
tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 2 nci maddesine aşağıdaki fıkra
üçüncü fıkra olarak eklenmiştir.
"Asliye mahkemesinin
kaldırıldığı ilçelerdeki birinci, ikinci ve üçüncü sınıf noterliklerin
faaliyetleri devam eder. Bu yerlerde birden çok noterlik de kurulabilir. Asliye
mahkemesi bulunmayan ilçelerde faaliyetleri devam eden veya yeniden kurulan
aynı yargı çevresi içerisinde olup aynı belediye hudutları içerisinde
bulunmayan noterlikler hakkında 109 uncu madde hükmü uygulanmaz."
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Bent üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) bendini okutuyorum:
B) 1512 sayılı Kanunun 3
üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir
"Asliye mahkemesinin
kaldırıldığı ilçelerdeki birinci, ikinci ve üçüncü sınıf noterlikler ise
boşalmış olması halinde, Türkiye Noterler Birliğinin teklifi üzerine Adalet
Bakanlığınca kapatılabilir."
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Bent üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 8 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9. - 4.7.1972
tarihli ve 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 85 inci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Barışta Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi her sene ağustosun birinden eylülün beşine kadar
çalışmaya ara verir."
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10. - 12.6.1979
tarihli ve 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında
Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Toplantı dönemi her
yıl altı eylülde başlar, otuzbir temmuzda biter."
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11. - A) 6.1.1982
tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 61 inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bölge idare, idare
ve vergi mahkemeleri her yıl ağustosun birinden eylülün beşine kadar çalışmaya
ara verirler."
B) 2577 sayılı Kanunun
geçici 3 üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 12. - 6.1.1982
tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanununun 86 ncı maddesinin (1) numaralı
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1. Danıştay
daireleri her sene ağustosun birinden eylülün beşine kadar çalışmaya ara
verirler."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddenin (A)
bendini okutuyorum:
MADDE 13. - A) 4.2.1983 tarihli
ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 28 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Zamanaşımı Türk
Ceza Kanununun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (5) ve (6) numaralı
bentleri kapsamında olan suçlara ilişkin dava dosyaları temyiz üzerine Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığınca tebliğname düzenlenmeksizin ilgili daireye
gönderilir. Daire kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar
düzeltme ve itiraz kanun yollarına başvurma yetkisi vardır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
(A) bendi üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) bendini okutuyorum:
B) 2797 sayılı Kanunun 56
ncı maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Adlî ara vermeden
yararlanmayanların yıllık izinleri yol süresi dahil otuzaltı gündür."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
(B) bendi üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 13 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 14 - 22.11.1990
tarihli ve 3682 sayılı Adli Sicil Kanununun 5 inci maddesinin birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Asliye
mahkemelerinin bulunmadığı ilçelerde adli sicil bilgileri kaymakamlıklarca
verilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 15. - Bu Kanunun 2
nci maddesinin (B) fıkrası, 3 üncü maddesinin (C) fıkrası, 7 nci, 9 uncu, 10
uncu, 11 inci 12 nci maddeleri ile 13 üncü maddesinin (B) fıkrası 1.1.2005 tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 16. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
8.- Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/744) (S. Sayısı: 636) (X)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 636 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Sami Tandoğdu;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İ. SAMİ
TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 636
sıra sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
görüşlerimi belirtmeden önce Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de sağlık ne durumdadır; sağlık, en temel insan
haklarından birisidir. Hükümetlerin en önemli görevlerinden birisi de toplum
sağlığını daha iyi ölçütlere ulaştırmak olmalıdır. Dolayısıyla, sağlık
politikaları ve sağlık alanındaki yasal düzenlemeler, bizlerin, üzerinde önemle
durması gereken bir konudur. Peki, o zaman bu konuda birkaç rakam vermek istiyorum: Ülkemizde 1 000 bebeğin 42'si henüz 1 yaşını görmeden ölmektedir, 1 yaşına varmadan vefat
etmektedir. Bu, yılda 60 000 bebeğin ölümüdür. Bu sizce bir rakam mıdır,
istatistik midir, yoksa en derin acılardan birisi midir?
Bir doktorun en büyük
temel görevi insan sağlığını korumak ve geliştirmektir. Bir ülkeyi yönetenlerin
görevi ise, tüm toplumun sağlığını korumak, geliştirmek ve o politikaları üretmektir;
yoksa, sağlığı ticarî bir meta olarak görüp sağlıkla ilgili görevlerinden
sıyrılmak değildir. Böyle bir devlet, küçük ve esnek bir devlet değil,
görevlerinden kaçan bir devlet konumuna düşer. Sizleri, öncelikle, ülkemizin
sağlık durumuna ait fotoğrafı birlikte yorumlamaya davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; öncelikle sağlıkta finansmana bakalım. Türkiye
bütçesinin yüzde 2,4'ü sağlığa ayrılmaktadır. Bu oranını, Dünya Sağlık Örgütü
tarafından açıklanan rakamlara göre, Türkiye gibi ülkeler için yüzde 10-15
olması gereklidir.
Ülkemizdeki temel sağlık
sigortası, sağlık göstergelerine gelince; Türkiye'de her yıl doğan 1 500 000
bebekten 60 000 kadarı bir yıl içerisinde yaşamını yitirmektedir. Bu ölüm
tablosunda, kırsal kesimlerde bu oran daha farklıdır. Kırsal kesimlerdeki bu
oran 1,6 kat daha yüksektir. Eğitimsiz annelerin bebekleri eğitimli annelerin
bebeklerinden 1,7 kat, doğudakiler batıdakilerinden 1,8 kat daha fazla
ölmektedir. Gebelik öncesi bir kez hekim kontrolünün olması ve doğumun bir
sağlık kuruluşunda yapılması bebek ölümünü 3,3 kat azaltmaktadır.
Ülkemizde bulaşıcı
hastalıklar halen yaygındır. Bu durum su, kanalizasyon, altyapı ve gıda hijyeni
gibi yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Hanelerin yüzde 30'unda şebeke suyu
yoktur, yüzde 15'inde ise dere suyu kullanılmaktadır.
2001 yılında hasta olup
tedavi olamayanların oranı, en yoksul yüzde 20'lik grupta, en zengin yüzde
20'lik gruba oranla 17 kat fazladır. Buyurun, "bu tablo karşısında sağlık
hizmetlerini özelleştireceğiz ve dolayısıyla parayla satacağız" demenin
vicdanî yükünü üstlenin!
2000 yılı itibariyle,
sağlıkocağı başına düşen nüfus 11 500 civarındadır. Sağlıkocağı başına düşen
nüfus sayısı, bölgeler ve iller arasında eşitsizlik yaratmaktadır. Doğu, güneydoğu
ve büyük kentlerin yoksul bölgelerinde durum daha da vahimdir. Ülkemizde 5 800
sağlıkocağının yüzde 12'sinde doktor yoktur. 12 000 civarında sağlıkevinin
yüzde 66'sında ebe yoktur. Bu şartlar altında, bölgesel eşitlikten bahsetmek
mümkün müdür?!
Karma aşı olarak bilinen
difteri, boğmaca, tetanos aşısının eksik olarak yapıldığı çocuk oranı yüzde
10'dur. Bu oran, doğu ve güneydoğu bölgelerinde daha fazladır. Kısacası,
ülkemizde sağlıksızlığın ciddî bir sorun olduğunu görmekteyiz.
Bu belirtilen rakamlar,
ülkemizde, koruyucu sağlık hizmetlerine ve sağlık alanındaki yatırımlara
verilen önemi göstermektedir. Ülkemizde sağlıya genel bütçeden yüzde 2,4
oranında pay ayrılmakta ve koruyucu sağlık hizmetlerine bu orandan da binde 8
ayrılmaktadır. Oysa, Dünya Sağlık Örgütünün Türkiye gibi ülkeler için önerdiği
rakam ise yüzde 10'dur; bunun da, en az yarısının temel sağlık hizmetlerine
ayrılması gerekmektedir.
Hükümetimizin bu tabloya
yönelik önerileri, durumu daha da kötüye götürecektir. Kabaca söylemek gerekirse,
temel sağlık hizmetlerine kaynak aktarılmayacağı ve birinci basamak sağlık
hizmetlerinin, aile hekimliği uygulamalarıyla koruyucu hekimlik anlayışından
çıkarılıp, tedavi edici hizmet anlayışıyla halka sağlık hizmeti satılacağı
görülmektedir; çünkü, aile hekimliği, pratisyen hekimliğin tersine, tedavi
edici bir hekimlik uygulamasıdır.
Genel sağlık sigortası
ise, sağlıkta hizmet sunumunun ve finansmanının birbirinden ayrılarak, halkın
sırtına sağlık hizmetine ulaşabilmek için yeni bir maddî yük getirmektedir.
Hastanelerin birbirinden
ayırarak ve sağlıkocaklarıyla aralarındaki sevk ilişkisi kopartılarak tek
başlarına bir sağlık işletmesi haline getirilmesi, sağlık hizmeti sunumu değil,
sağlık hizmeti satışının ifadesidir. Devlet, sağlık hizmeti isteyen vatandaşına
"müşteri ol" demektedir. Devlet, sağlığı temel bir insan hakkı
olmaktan çıkarıp, sağlığı satılabilir bir ihtiyaç maddesi olarak
tanımlamaktadır. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla birlikte Sağlık
Bakanlığının taşra teşkilatlarının kaldırılması bunun en açık ifadesidir.
Turgut Özal döneminde, hastanelerde, sağlıkdışı hizmetlerin, örneğin yemek,
temizlik, güvenlik ve bilgiişlem gibi faaliyetlerin taşeron firmalara
gördürülmesiyle başlayan süreç, artık insan sağlığı hizmetinin de taşeron şirketler
tarafından gördürülmesi noktasına ulaşmıştır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekili arkadaşlarım; Sağlık Bakanlığının 5 Mayıs 2004 tarihinde
yayımlanan Sağlık ve Yardımcı Sağlık Personeli Tarafından Yerine Getirilmesi
Gereken Hizmetlerin Satın Alma Yoluyla Gördürülmesine İlişkin Esas ve Usuller
adlı düzenlemesi, sağlık hizmetlerinin taşeron şirketlerden satın alınmasını
mümkün kılmaktadır. Çok yakın tarihimizde, bundan bir hafta önce, İstanbul'da,
Siyami Ersek Hastanesinde açılan ihale bunun en güzel örneğidir.
Devlet hastanelerinde
uygulanmaya başlayan performansa dayalı dönersermaye uygulamasıyla, hekimlere
ve sağlık çalışanlarına, hastaneye kazandırdıkları para oranında prim
ödenmektedir. Bunun en acı sonuçlarından bir tanesi de, İzmir Tepecik Göğüs Hastanesi
Tüberküloz Kliniğinin bir kısmı, kârlı olmadığı gerekçesiyle kapatılıp, yerine,
ileri teknoloji kullanımıyla daha çok gelir getiren göz kliniği açılmasıdır.
Tüberküloz, toplumun en yoksul kesimlerinin hastalığıdır. Bu insanların,
hastalıklarının tedavisi için devletten başka sığınacakları kapı, devletin
vereceği şifadan başka güvenceleri yoktur. Bu ülkede ölüm cezası kalkarken,
devlet, tüberküloz hastalarını ölüme mahkûm etmektedir. Sevgili milletvekili
arkadaşlarım, unutmayınız ki, tüberküloz bulaşıcıdır. Sayın milletvekilleri,
kendinizi de tüberkülozdan korumaya gayret gösterin ve tedbirlerinizi almaya
başlayın.
Sağlık Bakanlığı,
24.6.2004 tarihinde, yeni bir Atama ve Nakil Yönetmeliği çıkarmıştır. Bu
yönetmelikte amaç şudur: Personelle ilgili tüm atama ve nakilleri, çağdaş insan
kaynakları yönetimi, etkili ve verimli istihdam politikalarıyla, sağlık
hizmetlerinin ülke genelinde dengeli dağılımını sağlamaktır. Bu yönetmelikte,
ülkemizin illeri, A, B, C, D şeklinde dört gruba ayrılmıştır. Atamalarda,
çalışılan yerin özelliklerinin ve meslekî yeterliliğin gözönüne alındığı bir
hizmet puanı esası getirilmiştir. Bu hizmet puanları hesaplarına fazla
değinmeyeceğim; fakat, görülmektedir ki, puanları en az ve meslekî yetenekleri
en düşük seviyedeki personelin, koşulları en kötü kabul edilen D grubu illere
atanması sonucunu doğuracaktır. Bu
hizmetin dengeli dağılımından bahsetmek mümkün değildir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekili arkadaşlarım, Ordu, Tokat, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gümüşhane, Van,
Muş, Kars, Yozgat, Bingöl, Bitlis, Siirt ve Adıyaman'ın değerli
milletvekilleri; sizlere sesleniyorum, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı,
temsil ettiğiniz illeri, bu yönetmelikle, sürgün bölgeler haline getirmiştir.
Bu, resmî bir belgedir ve dileyen, bu yönetmeliğin 24 üncü maddesini açar ve
okur; bende çok miktarda var, sizlere dağıtabilirim.
Sağlık Bakanlığının nasıl
bir açıklama getireceği bence de çok merak konusudur; sizlerin de merak edeceği
düşüncesindeyim. Dolayısıyla, ülkenin her yerine doktor gönderme idealizmini
her fırsatta ortaya koyan Sayın Sağlık Bakanı, aslında samimî olmadığını bu
yönetmelikle göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şu anda Mecliste görüşülmekte olan Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını, Türkiye'deki
sağlık hizmetlerine ilişkin olarak şimdiye kadar belirttiğim temel veriler ve
nedenler üzerinde açıklamaya devam edeceğim.
Bu kanun tasarısında
yapılmak istenilen değişiklik şudur: Sağlık Bakanlığına verilen Hazine mülkiyetindeki
taşınmazlar ile Sağlık Bakanlığının bünyesinde kullandığı taşınmazlardan
gerekli görülenlerin mülkiyetinin Hazineye bedelsiz devrini içererek, 1050
sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 24 üncü maddesine bağlı olmaksızın taşınmaz
malların satışında Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.
Yapılan bu değişiklikle,
1050 sayılı Kanunun taşınmaz mallarla ilgili 24 üncü maddesindeki "değeri
yüksek olan Hazine taşınmaz malları, ancak Bakanlar Kurulu kararı veya yasayla
satılabilir" ibaresi istisna tutulmuş ve bu hak Maliye Bakanlığının
yetkisine bırakılmıştır. Bu durumda, taşınmaz malların satışı sonucu elde
edilecek gelirin nerelerde kullanılacağı konusundaki şeffaflığı ve denetimi
yitirilmektedir.
Bu değişiklikle ilgili
diğer bir sorun, kanun tasarısının hazırlanmasında gerekçe olarak, 479'u bulan
ve halen devam eden yatırımlar öne sürülmüş ve taşınmaz malların satışı sonucu
yeni yatırımlara kaynak olacağı belirtilmiştir. Devlet, demin saydığım
sorunların çözümünü, binaları satarak gelecek parayla sağlayacaksa, buyurun,
hemen satın. Eğer, bu, 60 000 çocuğun, bebeğin ölümünü engelleyecekse, buyurun
satın. Bu ne kadar gerçekçi bir gerekçedir, tüm milletvekillerinin ve bütün
Türkiye Halkının takdirine bırakıyorum.
Ayrıca, kanun
tasarısında, hangi bölgelerdeki yatırımlara kaynak aktarılacağı
belirtilmemiştir ve üstü kapalı olarak geçiştirilmiştir.
Fonksiyonelliğini
yitirmiş taşınmaz malların satışı sonucu elde edilecek gelir, hem kontrolsüz
kalacak hem de gerekli yatırımlara aktarılmamış olacaktır. Taşınmaz malların
satışıyla yatırımlara kaynak aktarmak fikri gibi geçici çözümler yerine, genel
bütçe ödeneklerinde Sağlık Bakanlığına ayrılan payın artırılması şarttır.
Bu yasa tasarısının diğer
bir olumsuz yanı da şudur: Sağlık Bakanlığına tahsis edilmiş olan taşınmazların
satışı sonucu elde edilecek gelirin Sağlık Bakanlığı bütçesine gelir
kaydedilmesi durumunda, sağlanacak gelirin, konjonktüre bağlı olarak, sağlık
hizmetlerine aktarılmasının güç olacağı görülmektedir.
Ayrıca, belirtilen
değişikliklerde, fonksiyonelliğini yitirmiş taşınmazlardan kastın ne olduğu,
hangi taşınmazların satılıp hangi yatırımların finansmanında kullanılacağı ve
öncelik sıralamasının ne olacağı belli değildir.
Ayrıca, kanun
tasarısında, satış sonrası elde edilecek gelirlerin 1,5-2 katrilyon kadar
olacağı belirtilmiş ve bunun da nasıl hesaplandığı belirtilmemiştir. Onsekiz
aydır, milletvekilleri lojmanlarından kaç tanesini sattık ve bu gelirleri
nerelere kullandık ki, biz, bu parayı sağlık hizmetlerinde nasıl
değerlendireceğiz, bu sattığımız taşınmazlarla?!
Ayrıca, 2004 yılında
sağlıkevlerinin ve ocaklarının onarımı için, bütçeden, 43 trilyon lira gibi
komik bir ödenek ayrılmıştır. Bunların pek çoğunun işler vaziyette olmadığı ve
personeli bulunmadığı için, kısa zamanda yeniden onarımının gerekli olacağını
gördüğümüz sağlık ocaklarına harcanacağı söyleniyor. Bu açıdan da, yapılan
kaynak aktarmalarında, kaynakların doğru ve etkin kullanılmadığı da bariz bir
şekilde ortadadır.
Özellikle son yıllarda,
özelleştirme politikaları sonucunda, kamuya ait kurum ve kuruluşların
etkinsizleştirildiği ve bu sayede özel sektörün bu alanlara girmesi için
çalışmalar yürütüldüğü görülmektedir. Bu çalışmalar, şu anda incelediğimiz
kanun tasarısında etkin olmayan taşınmaz malların devriyle kendisini
göstermektedir.
Bu tasarıyla ilgili
önerimiz şudur: Bu açıdan incelediğimizde, etkin olmayan sağlık kuruluşlarının
devri yerine, o kuruluşların çağdaşlaştırılmasını ve etkinleştirilmesini
amaçlayan çalışmalar yapılmalı ve kanun tasarıları hazırlanmalıdır.
Bu kanun tasarısında,
sağlık hizmetlerinin, halkın beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde
yerine getirilmesinde özel sektörle işbirliği yapılması ve görev paylaşımında
bulunulması vurgulanmış; ancak, bu paylaşım ve işbirliğinden neyin kastedildiği
ve ne ölçüde yardım alınacağı belirtilmemiştir.
Buradan şu
anlaşılmaktadır ki, yukarıda sakıncalarını açıkça belirttiğim aile hekimliği
modellerinin getirilip bu tasarıya sıkıştırılması, özel sektörün bu alanlara
hangi yollarla gireceği konusunda çok ciddî bir ipucu vermektedir. Aile
doktorluğu modeli, bizim Sağlık Bakanlığımızın mucizevî bir buluşu değildir
arkadaşlar. Bize getirilmek istenen model, daha önce Dünya Bankası tarafından
başka ülkelere de getirilmiştir. Siz, bu modelin getirildiği Bulgaristan'da,
bütün sağlık temel göstergelerinin daha bozulduğunu, halkın para ödemeden doğru
dürüst bir sağlık hizmeti alamadığını ve aile doktorlarına halk arasında
"insan tüccarı" denildiğini biliyor musunuz! Bu hükümet, bu modeli
getirirken, denenmiş ve çökmüş bir uygulamayı, bir mucizevî çözüm olarak
gözümüzün içine baka baka yutturmaya çalışmaktadır. Kimsenin, Türk Halkına ve
Türk hekimlerine bunu reva görmeye hakkı yoktur. Hepinizi, bu sistemin
uygulandığı ülkelerin sağlık verilerini incelemeye ve sonra bunu halka
anlatmaya çağırıyorum.
Kanun tasarısında bir
diğer göze çarpan gerçek şu: Taşınmaz malların satışından elde edilecek gelirle
deprem bölgelerinde bulunan mevcut hizmet binalarının onarımı ve depreme karşı
korunmasını içeren gerekçedir. Bu gerekçede, depremden zarar gören hizmet
binaları belirtilmemiş olup, hepimizin de anlayacağı gibi, 1,5-2 katrilyon lira
gibi bir gelirin getireceği bir satışla buralara hiçbir şey yapılamayacağı
ortadadır.
Değerli arkadaşlarım,
yapılan çalışmalar gösteriyor ki, değişimin arkasında farklı amaçlar
yatmaktadır. Bu nedenle, sağlık konusunda bir gelişme sağlamak istiyorsak, bu
halkın ihtiyaçlarını IMF ve Dünya Bankasına sormaktan vazgeçip, kamu
kurumlarını, kendi ihtiyaçlarımıza göre, etki altında kalmadan modernize
etmemiz gerekir. Vatandaş ile devlet arasında bir hizmet sunumundan da öte, bir
diyalog, bir iletişim olan sağlık hizmetinde devleti susturmamamız, vatandaşı
küstürmememiz, sağlık çalışanlarını da mağdur etmememiz gerekmektedir. Bunu,
kamuya ait kurumları satarak, sağlık personelini sözleşmeli ve işgüvencesiz
çalışmaya zorlayarak gerçekleştiremeyiz. Türkiye'de eğer gerçek anlamda sağlık
reformu yapılmak isteniyorsa, sağlık çalışanları ve örgütlerinin dinlenilmesi,
hesaba katılması ve kendileriyle diyalog kapılarının kapatılmaması
gerekmektedir.
Sadece bir milletvekili
sıfatıyla değil, ayrıca bir doktor olarak da konuşuyorum; halkımızın sağlık
hakkını savunmak, bir milletvekili olarak görevim olduğu kadar, bir doktor
olarak benim meslek onurumun gereğidir. Sağlık hizmetlerini serbest piyasa
mantığıyla pazarlamak doktorluk etiğinde yoktur ve olamaz. Ekonomik
darboğazlar, insanların sağlığı ve hatta canlarını feda ederek de aşılamaz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tandoğdu.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili Sayın Kerim Yıldız; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET KERİM YILDIZ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Hakkında
AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce,
2 Temmuzda ilimiz Ağrı'nın Doğubeyazıt İlçesine bağlı köylerimizde meydana
gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara
acil şifalar ve tüm Ağrılı hemşerilerimize başsağlığı diliyorum. Allah,
halkımıza böyle acıları bir daha göstermesin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, sağlık, iniş ve çıkışlarla dolu hayat serüvenimizin biyolojik
ve psikolojik açıdan iyi olması ve bu iyilik halinin devam etmesiyle olur,
anlam kazanır. Yeryüzünde var olan her insanın bu iyilik haline sahip olma
amacı ve hakkı vardır. Bu hakkın korunmasında bireylerin sorumlulukları gözardı
edilemez; ancak, sosyal devlet ilkesi çerçevesinde, devletin aslî görevlerinden
birinin vatandaşların sağlıklı yaşama haklarını korumak olduğu gerçeğini
hatırdan çıkarmamalıyız. AK Parti Grubu olarak, bu sorumluluğumuzun
bilincindeyiz.
Günümüzde insan hakları
kavramı bütün sosyal değerlerin önüne geçmiş, böylece insanın gerçek değerini
bulma yolunda önemli ve tarihî bir gelişme sağlanmıştır. Esasen medeniyetin
ölçüsü de, çevrenin insana göre düzenlenmesinde gösterilen başarıyla eşdeğer
hale gelmiştir.
Hiç şüphesiz, insanın en
doğal hakkı yaşamak, yaşamanın en güzeli de sağlıklı yaşamaktır. Bu bağlamda,
gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda, sağlık hizmetleri özel bir önem ve
öncelik arz eder; ancak, sağlık hizmetlerinin, toplumun istek ve ihtiyaçlarına
cevap verebilir bir nitelik kazanabilmesi için, arz-talep dengesinin gerçekçi
biçimde sağlanması zorunludur. Bu dengenin sağlanması da, doğru tespitler ve bu
tespitlere dayalı organizasyonlarla mümkündür.
Dünyadaki bütün
demokratik sistem ve organizasyonlar, temelde sağlıklı birey ve bu bireylerden
oluşan bir toplum gerçekleştirmeyi hedef alır. Zira, güvenliğin, gücün,
istikrarın, refah ve mutluluğun temelinde, ruh ve beden sağlığı yerinde olan
bireyler ve toplumlar vardır.
Gerek düzenleme gerekse
denetleme çalışmalarında olumlu sonuçlara ulaşılabilmesi için mevcudun
bilinmesi ve rasyonel ölçülerle değerlendirilmesi, eksik kalan ve ihtiyaç
duyulan alanlarda ise, yeni ihdas ve ilavelerin yapılması gereklidir. Bütün
bunlar için de, hareket noktasının sağlıklı bir veri tabanı olması zorunluluğu
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği gibi, Anayasamızda devletin sosyal devlet niteliği
belirtilmiş ve devlete, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde
sürdürmesini sağlamak ve bunun için sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp
hizmet vermesini düzenlemek görevi verilmiştir.
Bu bağlamda, sağlık
hizmetlerinin, ülkemizin öncelikleri gözönünde bulundurulmak suretiyle daha
kaliteli, verimli, modern çağın gereklerine ve ülkenin uzun vadeli kalkınma
hedeflerine uygun olarak, gelişmeye açık
bir şekilde sunulabilmesi amacıyla çağın koşullarına uygun kanunî
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Bu çerçevede, sağlık
hizmetlerine ayrılan sınırlı kaynaklara ilave olarak, ihtiyaçların had safhada
bulunduğu bu alanda gerekli ve yeterli kaynağın temin edilmesi son derece önem
arz etmektedir.
Bu tasarı ve gerekçesi
incelendiğinde, Sağlık Bakanlığına tahsisli Hazine mülkiyetindeki taşınmazlar
ile Sağlık Bakanlığı kullanımında bulunan diğer taşınmazlardan gerekli
görülenlerin mülkiyetinin Hazineye bedelsiz devrinden sonra, Sağlık
Bakanlığıyla mutabık kalınarak tahsislerinin kaldırılması öngörülmektedir.
Sağlık kurum ve
kuruluşlarının artan hasta potansiyeli, hastalık profillerinin değişmesi,
birçok hastalığın teşhis ve tedavisinde ileri teknoloji ürünü olan tıbbî
cihazların kullanılması, hasta potansiyelinin büyük kent merkezlerindeki
hastanelere yönelmesi, Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olanlara Sağlık
Bakanlığına bağlı hastanelerde tedavi imkânı sağlanması neticesinde, sağlık
hizmetleri ile sağlık kurumlarının bölgesel bazda yapılandırılması ihtiyacı
doğmuştur.
Burada, sağlık
hizmetlerine tahsis edilmiş, fakat çeşitli sebeplerle fonksiyonelliğini
yitirmiş taşınmazların, hizmetin gerçekleştirilmesine azamî katkıyı sağlayacak
duruma getirilmesi, halen devam eden yatırımların bir an önce tamamlanarak
hizmete sunulması, deprem bölgelerinde bulunan mevcut hizmet binalarının
depreme karşı güçlendirilmesi, yeni yatırımların ivedilikle tamamlanması ve
sağlık hizmetlerinin finansmanında yaşanılan zorlukların aşılması
amaçlanmaktadır.
Bu amaçların
gerçekleştirilmesine yönelik olarak yapılacak satış işlemlerinin 1050 sayılı
Muhasebei Umumiye Kanununun 24 üncü maddesine tabi olmaması öngörülmektedir.
Tasarının yasalaşmasıyla, bir yandan, Hazineye ait olup Sağlık Bakanlığına
tahsisli taşınmazların satışı yoluyla elde edilecek gelirin sağlık alanındaki
yatırımlarda kullanılması, diğer yandan, Sağlık Bakanlığına ait hastanelerin
tıbbî donanımlarının satın alınması sağlanacaktır.
Hükümetimizin işbaşında
olduğu süre içerisinde, iyi yönetimle, pek çoğu icralık olan hastaneler bu
durumdan kurtarılmış, yolsuzluklar ve israf mümkün olduğu ölçüde azaltılmıştır.
Bir sistem oturtma çabası içerisinde bulunan Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla birlikte yürütülen genel sağlık sigortasıyla
ilgili çalışmalar tamamlanarak en kısa zamanda kamuoyuna açıklanacak ve pilot
illerde, özellikle doğu ve güneydoğu illerinde uygulaması başlatılacak olan
aile hekimliğiyle ilgili tasarı da yakında Genel Kurula sunulacaktır. Sağlık
hizmetlerinin halkın beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yerine
getirilmesinde özel sektörle işbirliği yapılacak ve görev paylaşımına
gidilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık hizmetleri konusunda standartların Sağlık Bakanlığınca
belirlenmesi ve planlanması kaydıyla, yürütme noktasında yerel yönetimlere
yetki verilmesi ve bu hizmetlerin en uygun ve etkin yöntemlerle yapılması
sağlanacaktır.
Konuşamama son verirken,
bu kanun tasarısının hayırlara vesile olması dileğiyle, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldız.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
SAĞLIK HİZMETLERİ TEMEL KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 7/5/1987 tarihli
ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 2. - Sağlık
Bakanlığına tahsisli Hazine mülkiyetindeki taşınmazlar ile Sağlık Bakanlığı
kullanımında bulunan diğer taşınmazlardan gerekli görülenlerin, mülkiyetinin
Hazineye bedelsiz devrinden sonra, Sağlık Bakanlığı ile mutabık kalınarak
tahsislerini kaldırmaya ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 24 üncü
maddesine bağlı olmaksızın satmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
Satış bedelleri bütçeye
gelir kaydedilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarının yapımı, onarımı ve donatımı
ile tıbbi araç ve gereçlerin alımında kullanılmak üzere Sağlık Bakanlığı
bütçesine gerekli ödenek öngörülür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Neşşar;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 636 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde konuşmak üzere
söz aldım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
burada, Sağlık Bakanlığının taşınmazlarının elden çıkarılmasıyla ilgili bir
yasayı görüşüyoruz ve gerekçede, eksik kalmış çok sayıda yatırımın tamamlanması
ve binaların depreme karşı dayanıklılığının artırılması için kaynak ihtiyacı
olduğundan söz ediliyor. Yine, gerekçede, Anayasanın 2 nci maddesi gereği
sosyal devlete atıf yapılıyor.
Değerli milletvekilleri,
ben, burada, size gösterilen amaçla hedeflenenin aynı olmadığını iddia etmek
için karşınızda bulunuyorum. Burada -gerçi elimize dağıtılan tasarının
gerekçesinde 1,5 trilyon yazılmış, ama- 1,5-2 katrilyon kadar bir kaynak temin
edileceğinden ve bu kaynağın demin bahsettiğim amaçlar için kullanılacağından
söz ediliyor. Aslında, esas amaç tabiî ki bu değil. Esas amaç, sosyal devleti
yok etmek -gerekçenin ilk satırında dile getirilen, atıf yapılan Anayasanın 2
nci maddesinin gereğine ters düşecek bir şekilde- sağlığı kamu görevi olmaktan
çıkarmak ve kişilere rant sağlamak.
Şimdi, ben, dilim
döndüğünce, size, bunun nasıl olduğunu anlatmaya çalışacağım. Bir kere,
Anayasaya göre de, bizim inancımıza göre de, sağlık, bir kamu görevidir ve
sağlık hakkı insanların vazgeçemeyeceği temel haklarındandır ve bunu devlet
karşılamakla görevlidir; bunu, ister hizmet satın alarak yapar ister kendi
teşkilatıyla yapar; ama, siz, yerine doğru dürüst bir şey koymadan, herhangi
bir kaynak da oluşturmadan, Kamu Yönetimi Yasası Tasarısıyla sağlık teşkilatını
yok ediyorsunuz.
Arkasından, şimdi, bu
yasayla, taşınmaz malları satarak, hizmet verebilme olanaklarını ortadan
kaldırıyorsunuz. Özelleştirme yaparak, sağlık hizmetlerini devletin görevi
olmaktan çıkarıyorsunuz, kamu alanı dışına çıkarıyorsunuz ve özellikle de
hizmetleri ikinci basamakta sunarak, koruyucu sağlık hizmetlerini, temel sağlık
hizmetlerini dışlayarak, bunlara kaynak ayırmayarak, devletin yapması gereken
temel görevden vazgeçiyorsunuz. Bunu yaparken bütçeye kaynak koymuyorsunuz.
Sağlık Bakanlığı bütçesi,
yıllardır tartışılır, yıllardır dile getirilir. Şu anda bir gerekçe var; çünkü,
Sayın Bakan "biz, sağlık hizmeti vermeyeceğiz, satın alacağız" diyor;
ama, neyle satın alacağını da, dilerim ki, gelir, burada, bize anlatır. Bütçeye
kaynak koymuyorsunuz. Şimdi de, tıpkı müflis bir tüccar gibi, elinizde ne var
ne yok bunları satıyorsunuz. Satarken neyi satacağınızın listesini
yapmamışsınız ya da yapmışsınız; ama, bize bildirmiyorsunuz. Kaynağı genel
bütçeye ekliyorsunuz, sağlık bütçesine ekleneceğine dair bir şey
söylemiyorsunuz ve en güzel, bence, en çarpıcı tarafı da, Maliye Bakanına,
yani, Sayın Kemal Unakıtan'a emanet ediyorsunuz. Bu, giden paranın, bana göre,
bir daha geriye gelmeyeceğini de göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık hizmetinin temel olmazsa olmazlarının başında bunun
finansmanının nasıl sağlanacağının gelmesi gerekiyor. Bugünkü çağda, karşılığı
olmadan yapılan hiçbir hizmetten sonuç almanız mümkün değil.
Sağlığın finansmanı
konusuna gelince de, sürekli sosyal güvenlik şemsiyesinden, genel sağlık
sigortasından ve vatandaşların bu şemsiyenin altına alınacağından söz ediliyor.
Siz, böyle bir şemsiyeyi oluşturmadan, ne yaparsanız yapın, isterseniz bütün
malınızı mülkünüzü satın, yine, sağlık hizmetini sürdürülebilir bir şekilde
sunma olağanına sahip olamazsınız. Bu, Sağlık Bakanlığının tüm uygulamaları
için geçerli; yani, doktorlara ödenecek dönersermaye gelirinin kaynağı da yok,
eczanelere olan borçların kaynağı da yok, her yıl sosyal güvenlik kuruluşlarına
-geçtiğimiz sene 13,5 katrilyon, bu sene 20 katrilyon düşünülüyor- para
aktarıyorsunuz.
Geçen gün, Sayın Çalışma
Bakanının açıkladığı -iyi niyetle çalıştıklarını düşünüyorum- kanun
tasarısında, ancak daha emeklilik sigortalarının bir araya getirilebilmesinin
başlangıcına geldiğinizi görüyoruz. Dolayısıyla, kısa bir gelecekte, bir sağlık
sigortası sağlama olanağınız yok. Gelir dağılımını düzeltmemişsiniz. Takdir
edersiniz ki, şu anda, Türkiye'de ister katma bütçeden finansman sağlamaya
çalışın ister sigorta primleriyle finans sağlamaya çalışın, her halükârda, sadece
sabit gelirliden, dargelirliden kaynak temin edebiliyorsunuz. Dolayısıyla,
bugünkü koşullarda hangi yöntemi kullanırsanız kullanın, ister genel bütçeyi
kullanın ister sigorta primlerini kullanın, dönüp dolaşıp vatandaşın sırtına
yüklediğiniz bir finansman sistemi var; yani, sloganlarla konuşmayı sevmiyorum;
ama, fakire finanse ettiriyorsunuz, herkes bundan yarar sağlıyor. Bunu
değiştirmeden, ne yaparsanız yapın, sonuç almanız mümkün değil.
Dolayısıyla, her zaman
söylediğimiz bir temel doğru var; o da, sağlığın, Sağlık Bakanlığından daha
yukarıya hükümet politikası haline getirilmesi ve bir genel hükümet politikası
olarak tek elden vergi adaletinin sağlanması ve gelir dağılımının düzenlenmesi,
vergi kaçaklarının önlenmesi, kayıtdışı ekonominin kapatılmasına kadar giden
bir süreç içerisinde ele alınması gerekiyor. Biz öyle yapmıyoruz, mallarımızı
satıyoruz. Satalım, kime satacağımız belli değil, kaça satacağımız belli değil,
kaça satacağımız belli değil. Sadece, toplam bir rakam söyleniyor. Burada çok büyük
ihtimalle birtakım insanlara -bazı diğer uygulamalarda, artık, görmeye iyice
alışık olduğumuz biçimde- birtakım kişilere, birtakım kuruluşlara ucuz fiyatla
devredileceği düşüncesini taşıyorum. Dolayısıyla, yurttaşa, vatandaşa hizmet
etme olanağı olmayan bir uygulamayla karşı karşıya kalıyoruz. Dediğim gibi, bu
kazanacağımız paranın sağlık hizmetlerine ayrılacağına dair de herhangi bir
ipucu bu yasa tasarısında yok.
Sonuçta, dönüp dolaşıp,
yılardır, Türkiye'nin sağlık sisteminin sorunu olan yere geliyoruz; parası olan
parası olduğu kadar hizmet alıyor, parası olmayan sürünüyor, maalesef
sürünüyor, kötü hizmet alıyor, hiç alamıyor ve büyük reform iddialarıyla ortaya
çıkan AK Parti Hükümeti ve AK Partinin vitrine koyduğu sağlık sistemiyle ilgili
projeleri de, maalesef, bunları değiştirmekten âciz.
Bildiğiniz gibi bugüne
kadar yapılan uygulamaların hiçbirisinden somut bir sonuç alınamadı. Sözgelimi,
hastanelerin ortak kullanılması projesi sigortalı hastaların devlet
hastanelerine yığılmasıyla sonlandı. Neden sonlandı; çünkü, bizim hasta
davranışımızı gözönüne almayan ve belirli bir plan içerisinde olmayan bir
uygulamayla işe başladığınız zaman, eskiden sigorta hastanesinin
polikliniklerini dolaşan bir hasta, bugün, sigortayı dolaştıktan sonra bir de
devlet hastanesine gidiyor; olay, devlet hastanelerine sigortalıların yığılması
şeklinde tecelli etti.
Dediğim gibi, burada,
parası olanın hizmet aldığı, olmayanın kaderine terk edildiği bir düzenin devam
ettiğini görüyoruz. Bunun çıkışıyla ilgili herhangi bir ipucu göremiyorum;
dolayısıyla, sözümün de başında da söylediğim gibi, bu kanun tasarısının, bu
getirilen değişikliğin yine sömürüye hizmet edeceğini, vatandaşa hizmet
etmeyeceğini düşünüyorum, halktan yana olmadığını düşünüyorum ve bunu yaşayarak
her birimiz vicdanlarımızda göreceğiz.
Son olarak, bir de bu
sağlıkta yapılan uygulamaların, AK Partinin vizyonunu çok iyi yansıttığını
düşünüyorum ve onu dile getirerek bitirmek istiyorum. Yani, buna
"postmodern siyaset" diyorlar galiba; söylediğinizin tam tersini
yapıyorsunuz ya da yapacağınızın tam tersini söylüyorsunuz. "Halktan
yanayız" diyorsunuz, halka tam karşı davranıyorsunuz. "Bilgisayarla
atamalar yapacağız" diyorsunuz, bütün, belirli bir grubun kadrolaşması
şeklinde bir uygulama yapıyorsunuz. Bunu dile getirmekten vazgeçmeyeceğim, bir
kere daha burada dile getirdim, tekrar dile getireceğim. Sağlık Bakanlığı
Müsteşarımızı bir hastaneye şef olarak atıyoruz, hiç gitmiyor o hastaneye.
Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcımızı bir başka hastaneye şef diye atıyoruz,
hiç gitmiyor o hastaneye. Millî Eğitim Bakanlığımızın Müsteşar Yardımcısını,
bir hastaneye hukuka aykırı olarak atıyoruz, hiç gitmiyor o hastaneye ve biz,
memleketin sağlık hizmetlerini düzelteceğimizden, sağlık sistemini
düzelteceğimizden söz ediyoruz!.. Bu, bana göre, hiç inandırıcı değil. Hesaba
kitaba dayanmayan, karşılığı olmayan, iyi planlanmamış işler yaparak da, yine
AK Partinin uygulamalarına güzel bir örnek teşkil ediyor Sağlık Bakanlığının
uygulamaları.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Neşşar.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Biz, bu yasa tasarısına
tabiî ki katılmıyoruz, aleyhte oy kullanacağız.
Hepinize sevgilerimi,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Neşşar.
Şahsı adına, Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Size bir hikâye
anlatacağım. Bundan beş yıl önce, Sağlık Bakanlığınca "Malatya-Arapkir'de
sağlık meslek lisesi açacağız, bize bir bina hediye eder misiniz" denildi;
biz de, derhal dedik. Denizli'de, Halit Polat diye bir kardeşime rica ettim ve
Halit, babanın adına bir okul yapacaksın dedim; o da, tek kelime etmedi
"derhal" dedi. O zamanın parasıyla, 400 milyar lira civarında bir
para vererek, Arapkir'de, babasının adına bir sağlık meslek lisesi yaptırdık;
arsası dahil, binası dahil, iç donanımı dahil, bir kuruş para harcamaksızın
Bakanlıktan. Aradan iki yıl geçti, bir talimat: "Bu okulu
kapatıyoruz..." İşte, sağlık meslek lisesindeki...
SELAMİ UZUN (Sivas) - O
zaman, "bizim oraya da okul açalım, bizim oraya da okul açalım"
denildi. O okullar öyle olmadı mı?..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Beyefendi, bir dakika... Ama, bir dakika... Tamam...
SELAMİ UZUN (Sivas) -
Öyle olmadı mı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Bir dakika... Ama, müsaade eder misin...
Kapatıyoruz, tamam;
Bakanlığımızın öğrenci programı böyleyse, buna da saygı duyduk. Üç yıldır
içinde kuşlar ötüyor. Bina yıkılmak üzere. Üç yıldır yalvarıyoruz. Ne bakan
var, ne bu binayı... Diyoruz ki "devret, sağlıkocağı yap." Diyoruz ki
"Millî Eğitime devret." Diyoruz ki "belediyeye devret."
Hayır... Ben, bunu yirmi aydır defalarca ilgili Bakanlığımda gündeme getirdim;
ama, şimdi, herhalde bu yasayla bir yere devredecekler. Bu ne oluyor biliyor
musunuz: Bağış yapan insanların bağış zevkini yok ediyor, bağış heyecanını yok
ediyor. Ben, şimdi, bir müzekkere hazırladım, bir önerge, ne olursunuz, ben
bakanlığa veriyorsam bir şeyi kullanması amacıyla, kullanmıyorsa bakanlık,
onuruyla bu kişilere iade edelim; o da gitsin başka bir yere hayretsin.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Şahısları adına, Iğdır
Milletvekili Sayın Dursun Akdemir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, yerimden konuşayım.
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
buyurun kürsüden konuşun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, yerimden kısa bir açıklama yapmayı arzu ediyordum; ama, Sayın Başkan
kürsüye davet ettiler; teşekkür ediyorum Sayın Başkana.
Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle
getirilen ek madde 2'de, Sağlık Bakanlığı kullanımında bulunan diğer
taşınmazlardan gerekli görülenlerin Maliye Bakanlığına aktarılması düşünülüyor.
Burada bir tanım yok, gerekçede açıklama yok. Ben, Sağlık Bakanlığı ve
kadrosunun bu tasarıyı çok samimiyetle hazırladığına inanıyorum, kendilerinin
niyetini yakından biliyorum; ancak, bazı aksaklıkların ortaya çıkacağını
buradan hatırlatmak istiyorum.
Hazinenin dışında,
Bakanlığın kullanımındaki taşınmazlar, acaba, il özel idaresine mi ait,
şahıslara mı ait, vakıflara mı ait, derneklere mi ait, belediyeye mi ait? Bu
konu, karmaşık bürokratik ilişkilere neden olacaktır; o nedenle, bu tasarı
geçmeden önce bu ayrıntıların çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Üstelik, bu
taşınmazlar Hazinenin değilse -ki, bu
saydıklarımın dışında- kime ait olduklarının açıkça belirtilmesi lazım; eğer
bunlar açıklanmazsa, açıkça Anayasanın ihlali anlamına gelecek, mülkiyet
hakkının bir elden bir ele zorla devredilmesi durumu ortaya çıkacaktır, o
nedenle hukuk devleti ilkeleri zedelenecektir; onun için, bu konunun üzerine
eğilinmesini temenni ediyorum.
Bir örnek vermek
istiyorum. Sosyal Sigortalar Kurumu, sağlık hizmetlerinin tek elde toplanması
nedeniyle Sağlık Bakanlığına aktarılacaktır. Şu anda, İstanbul'daki Vakıf
Gureba Hastanesi, Sosyal Sigortaların hizmetinde; Sağlık Bakanlığına geçince,
acaba, Sağlık Bakanlığı bu hastaneyi satmak istediği zaman -Sosyal Sigortalarla
anlaşması bitince- ne olacak? Ya da, şu anda, Haseki Hastanesi belediyenin
elinde mi; Sağlık Bakanlığı ile belediye arasında yıllardan beri sürüp giden
bir sürtüşme var. Haseki Hastanesi de, yıllar önce bir vakıf hastanesi olarak
kurulmuş. Dolayısıyla, bu çelişkilerin düzeltilmesi açısından konunun
değerlendirilmesi lazım.
Ayrıca, 1,5-2 trilyon
tutarında bir getiri hesaplanmış. Kendileriyle de görüştüm, bunun muhtemelen
1,5-2 katrilyon şeklinde olduğu ifade edildi. Öyle olduğunu kabul etsek dahi,
Türkiye genelinde Sağlık Bakanlığının elinde bulunan taşınmazların Maliye
Bakanlığına devredilmesinden, Sağlık Bakanlığının, sadece bir yıllık bütçesinin
yaklaşık olarak, beşte ya da altıda 1'i oranında bir tasarruf sağlanıyor ki,
bu, Türkiye genelinde tamamlanmamış 476 sağlık kuruluşunun eksiğini
karşılayamaz, yetersiz bir gelir kaynağıdır. Dolayısıyla, böyle yetersiz bir
gelir kaynağıyla uğraşacağımıza, Türkiye genelinde genel sağlık sigortası
getirilerek, Türk insanının sağlığını garanti edecek bir gelir kaynağının
garanti edilmesi lazım. Kısa süreli, çok az bir kaynak için bu yasal
değişikliğin -kendi içerisinde hukuksal birsürü çıkmazı da taşıyarak-
yapılmasının, hukuk açısından sakıncalar yaratacağını bildirmek istiyor ve Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Madde üzerinde verilmiş 1
önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 636
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yaşar Tüzün |
Ramazan Kerim Özkan |
|
Malatya |
Bilecik |
Burdur |
|
|
|
Ali Arslan |
|
|
|
Muğla |
|
BAŞKAN - Önergede 4 imza
var.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Affedersin atlamışız, ben imzalayacaktım; imzalayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergenin imzaları tamamlanmıştır.
Son imza sahibinin ismini
ve önergenin okunmamış kısmını okutuyorum:
V.
Haşim Oral
Denizli
"Bakanlığın
kullanımı için şartlı bağış yapan kişilerin taşınmazları amacına yönelik
kullanılmaması halinde kişilere iade edilir."
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Sayın Aslanoğlu,
gerekçeyi mi okutayım, söz mü alacaksınız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
Sayın Aslanoğlu, bir
saniye efendim.
Sayın milletvekilleri,
Nijerya Parlamentosu üyesi bir grup milletvekili şu anda Genel Kurulumuzu
teşrif etmişlerdir; kendilerine, Yüce Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum.
(Alkışlar)
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; devlet babanın sözüne
herkes güvenmeli. Tabiî, bugün için "devlet-vatandaş işbirliği"
diyoruz, sağlıkocaklarımız, okullarımız için birsürü vatandaşımızdan katkı
istiyoruz. Nedir; sevgiyle... Onlardan, devlet adına, sağlıkocağı yapmasını
istiyoruz. Onlardan, devlete okul yapmasını istiyoruz. Yaptıracaksın, ondan
sonra kullanmayacaksın, "ben bunu satacağım" diyeceksin; bu mantık
mı?! Hem yaptıracaksın vatandaşa "hayırsever" diyeceksin, hayır
yapacak, ondan sonra "ben bu sağlıkocağını kullanmıyorum, bu sağlık meslek
lisesini kullanmıyorum veya bu okulu kullanmıyorum, satacağım" diyeceksin.
Bu, insanları kandırmaktır. Bırakın, bunu o hayırsever insana geri verin,
hayırsever insan onu tekrar bir yere hayreder; ama, onun inisiyatifine bırakın.
Bu, zorbalıktır. Vatandaşın hayır olarak verdiği bir binayı kullanmayacaksın
"satıyorum" diyeceksin. Olmaz; hayır hayırdır; bırakın benim hayrımı,
ben, bunu başka bir yere hayredeyim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Ankara Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Salih
Kapusuz'un, görüşmekte olduğumuz 1 inci maddeden sonra gelmek üzere bir geçici
madde eklenmesi talebi var; bunu okutacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 3359
sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısına 1 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici maddenin 2
nci madde olarak eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz
Ankara
"Madde 2 - 7/5/1987 tarihli ve 3359
sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa aşağıdaki geçici 6 ncı madde
eklenmiştir.
"Geçici Madde 6 -
Aile hekimliği ve genel sağlık sigortasıyla ilgili yeni bir düzenleme
yapılıncaya kadar, Sağlık Bakanlığı, pilot olarak belirleyeceği illerde,
kişilerin sağlığını korumak ve geliştirmek üzere aile hekimliği uygulamasını
yürütür.
Aile hekimi; kişiye
yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve
rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayırımı
yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle
yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre
çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri
alan uzman tabip veya tabiptir.
Aile sağlığı elemanı;
aile hekimi ile birlikte hizmet veren hemşire, ebe, sağlık memuru gibi sağlık
elemanıdır.
Sağlık Bakanlığı, kamu
personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak
sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının muvafakati üzerine, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel
çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak
çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği
uygulamaları için görevlendirmeye yetkilidir.
Aile sağlık elemanları,
aile hekimi tarafından belirlenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen,
kurumlarınca da muvafakati verilen kamu personeli arasından seçilir ve bunlar
sözleşmeli olarak çalıştırılır. Bu suretle eleman temin edilememesi halinde,
Sağlık Bakanlığı, personelini bu hizmetler için görevlendirebilir. İhtiyaç
duyulması halinde, Türkiye'de mesleğini icra etmeye yetkili ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (4), (5) ve (7)
numaralı alt bentlerindeki şartları taşıyan kamu görevlisi olmayan uzman tabip,
tabip ve aile sağlığı elemanları; Sağlık Bakanlığının önerisi, Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine sözleşme yapılarak aile hekimliği
uygulamalarını yürütmek üzere çalıştırılabilir.
Sözleşmeli olarak
çalışmak isteyen aile hekimi ve aile sağlığı elemanları, kurumlarında aylıksız
veya ücretsiz izinli sayılırlar ve bunların kadroları ve pozisyonları ile
ilişkileri devam eder. Bu personel, talepleri halinde eski görevlerine
atanırlar ve sözleşmeli statüde geçen süreleri kazanılmış hak derece ve
kademelerinde veya kıdemlerinde değerlendirilir. Sözleşmeli personel statüsünde
çalışmakta iken aile hekimi ve aile sağlığı elemanı statüsüne geçenlerden
önceki sözleşmeli personel statüsüne dönmek isteyenler, eski kurumlarındaki boş
pozisyonlara öncelikle atanırlar ve bu madde kapsamındaki çalışmaları hizmet
sürelerinde dikkate alınır.
Kadroya bağlı olarak veya
sözleşmeli personel pozisyonlarında görev yapan personelden Sağlık Bakanlığınca
aile hekimi ve aile sağlığı elemanı olarak görevlendirilenlere, 209 sayılı
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına Bağlı Sağlık Kuruluşları İle Esenlendirme
(Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun uyarınca
eködeme yapılmaz. Bunlara, aylıklarına ilaveten, çalıştıkları günler dikkate
alınarak aşağıdaki fıkrada belirlenen miktarların yarısını aşmamak üzere tespit
edilecek tutarda ödeme yapılır.
Sözleşme yapılan aile
hekimi ve aile sağlığı elemanlarına, 657 sayılı Kanunun 4/B maddesine göre
belirlenen en yüksek brüt sözleşme ücretinin aile hekimi için 6 katını, aile
sağlığı elemanı için 1,5 katını aşmamak üzere tespit edilecek tutar, çalışılan
ay sonuçlarının ilgili sağlık idaresine bildiriminden itibaren onbeş gün
içerisinde ödenir.
Sözleşmeli olarak
çalışmaya başlayanların, daha önce bağlı oldukları sosyal güvenlik
kuruluşlarıyla ilişkileri aynı şekilde devam ettirilir. Ancak, her türlü prim,
kesenek ve kurum karşılıkları bu fıkrada belirtilen ücretlerden kesilerek
ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna aktarılır. Bunlar, önceki durumları
çerçevesinde tedavi yardımlarından yararlanmaya devam ederler.
Aile hekimi ve aile
sağlığı elemanlarının durumları ve aile hekimliği uzmanlık eğitimi almış olup
olmadıkları da dikkate alınmak suretiyle yapılacak ödeme tutarlarının
tespitinde; çalıştığı bölgenin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi, aile sağlığı
merkezi giderleri, tetkik ve sarf malzemesi giderleri, kayıtlı kişi sayısı ve
bunların risk grupları, gezici sağlık hizmetleri ile aile hekimi tarafından
karşılanmayan gider unsurları gibi kriterler esas alınır. Sağlık Bakanlığınca
belirlenen standartlara göre, koruyucu hekimlik hizmetlerinin eksik uygulanması
veya hasta sevk oranlarının yüksek olması halinde bu ödeme tutarından brüt
ücretin yüzde 20'sine kadar indirim yapılır.
Hazineye ait
taşınmazlardan aile sağlığı merkezi olarak kullanılması uygun görülenler,
Maliye Bakanlığınca bu amaçla kullanılmak üzere doğrudan aile hekimine kiraya
verilebilir.
Aile hekimliği
uygulamasına geçilen yerlerde kişilerin aile hekimine kaydı yapılır. Bakanlıkça
belirlenen süre sonunda kişiler aile hekimlerini değiştirebilirler. Her bir
aile hekimi için kayıtlı kişi sayısı; asgarî 1 000, azamî 4 000'dir. Aralıksız
iki ayı aşmayan süreyle kayıtlı kişi sayısı 1 000'den az olabilir.
Aile hekimliği hizmetleri
ücretsizdir; acil haller hariç, haftada kırk saatten az olmamak kaydı ile
ilgili aile hekiminin talebi ve o yerin sağlık idaresince onaylanan çalışma
saatleri içinde yerine getirilir. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde
acil haller ve mücbir sebepler dışında, kişi hangi sosyal güvenlik kuruluşuna
tabi olursa olsun, aile hekiminin sevki olmaksızın sağlık kurum ve
kuruluşlarına müracaat edenlerden katkı payı alınır. Alınacak katkı payı
tutarı, Sağlık, Maliye ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarınca müştereken
belirlenir. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde diğer kanunların sevk
ve müracaat usulüne ilişkin hükümler uygulanmaz. Yabancılar hakkında ilgili
mevzuat hükümleri uygulanır.
Aile hekimlerinin
kayıtları ilgili il ve ilçe sağlık idare birimlerinde tutulur. Aile
hekimlerinin kullandığı basılı veya elektronik ortamda tutulan kayıtlar,
kişilerin sağlık dosyaları ile raporlar, sevk belgesi ve reçete gibi belgeler
resmî kayıt ve evrak niteliğindedir. Bu kayıt ve belgeler, hekimin ayrılması
veya kişinin hekim değiştirmesi halinde eksiksiz olarak devredilir. İlgili
mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmi tabiplerce düzenlenmesi öngörülen
her türlü rapor, sevk evrakı, reçete ve sair belgeler, aile hekimliği
uygulamasına geçilen yerlerde aile hekimleri tarafından düzenlenir.
Aile hekimleri ve aile
sağlığı elemanları, mevzuat ve sözleşme hükümlerine uygunluk ile diğer
konularda Bakanlık, ilgili mülkî idare ve sağlık idaresinin denetimine tabidir.
Aile hekimi ve aile sağlığı elemanları, işledikleri ve kendilerine karşı
işlenen suçlarda devlet memurları gibi kabul edilir. Aile hekimi ve aile
sağlığı elemanları, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu gereğince mal bildiriminde bulunmakla
yükümlüdür.
Aile hekimi ve aile
sağlığı elemanlarının nitelikleri, hak ve yükümlülükleri; çalışılan yer, kurum
ve statülerine göre öncelik sıralaması; aile hekimliği uygulamasına geçişe ve
nakillere ilişkin puanlama sistemi ve sayıları; aile sağlığı merkezi olarak
kullanılacak yerlerde aranacak fizikî ve teknik şartlar; meslek ilkeleri, iş
tanımları; performans ve hizmet kalite standartları; hasta sevk evrakı, reçete,
rapor ve diğer kullanılacak belgelerin şekli ve içeriği, kayıtların tutulması
ile çalışma ve denetime ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Aile hekimi ve aile
sağlığı elemanlarıyla yapılacak sözleşmede yer alacak hususlar ve bu maddede
belirlenen esaslar çerçevesinde bunlara yapılacak ödeme tutarları ile bu
ücretlerden indirim oran ve şartları, sözleşmenin feshini gerektiren nedenler,
Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak, Sağlık Bakanlığının teklifi üzerine
Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
dinlediğiniz gibi, bu ek maddenin, bizim görüşmekte olduğumuz konuyla bir
ilgisi yok; ayrı bir düzenlemeyi, ayrı bir yasa tasarı düzenlemesini
gerektirdiğinden, bu önergeyi işleme koymuyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, 500 kelimeyi de aşıyor; ayrıca, İçtüzüğün 87 nci maddesinin
birinci fıkrasına, ikinci fıkrasına, üçüncü fıkrasına, dördüncü fıkrasına
aykırıdır.
BAŞKAN - Sayın Koç, işleme
koymadığım için, bunlara gerek yok; sağ olun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkanım, yerimden bir şey ifade edebilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, tasarının isminden de anlaşılacağı üzere, Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda değişiklik yapılıyor. Yapılan değişiklik, Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunundadır. Eklenen madde ise, sadece, sağlık hizmetlerinde kullanılan
birtakım gayrimenkullerin satışıyla alakalıdır. Eğer bu işte bir irtibatsızlık
bulunabiliyorsa, bu satışla irtibatlandırılabilir; ama, sağlık hizmetlerinde,
bir ilde veyahut da birkaç ilçede aile hekimliğiyle ilgili geçici bir
uygulamanın Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun bir parçası olduğunu düşünerek bu
önergeyi verdik. Her ne kadar Başkanlık olarak böyle takdir ettiniz ama,
geçmişte de böyle uygulamalar olduğunu hatırlatıyor, bu uygulamanın yerinde
olmadığını ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim Sayın Kapusuz.
O inançta olduğunuzu da,
bundaki samimiyetinizi de biliyorum; ama, üzülerek de söylüyorum, Başkanlık
olarak bizim değerlendirmemiz bu; o nedenle işleme koyamıyorum; üzgünüm; ama,
samimiyetinize de inanıyorum.
Çok teşekkür ederim.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Teşekkür ederim. Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı
olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 4 Milletvekilinin, Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
9.- Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz ve 4 Milletvekilinin, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/306) (S. Sayısı: 638) (X)
BAŞKAN - Komisyon ve
hükümet yerinde.
Komisyon raporu 638 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OYA
ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 638 sıra sayılı kanun
teklifi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini dile getirmek üzere
söz almış bulunuyorum ve sizleri, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Anayasa Mahkemesi Yüce Divan olarak çok sayıda davaya bakacağı bir sürece
ayağını atmış durumdadır ve hepimizin bildiği gibi, cumhuriyet tarihimizin
hiçbir evresinde, Yüce Divana, son zamanlarda, bu sayıda dava gitmemiştir.
Anayasa Mahkemesi, şu anda, bu davalara bakabilmek için bir personel ihtiyacı
içerisindedir. Bu ihtiyaç dile getirilmese dahi, hepimizin görmesi gereken
boyutta bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı giderebilmek için, kuşkusuz, yasayla ek bir
düzenleme yapılmasına gerek vardır; ancak, Anayasa Mahkemesinin bu acil
ihtiyacını karşılamak için yapılacak olan düzenlemenin fevkalade özenle
gerçekleştirilmesi gerekir, fevkalade dikkatle, Anayasanın hiçbir hükmünü zedelemeyecek,
yargılamanın bağımsızlığına, adaletine kuşku duyurmayacak, yargıç teminatı
konusunda, doğal yargı yeri ilkesi konusunda herhangi bir tartışmaya mahal
bırakmayacak bir düzenleme olması gerekir; ama, maalesef, 638 sıra sayılı kanun
teklifiyle önümüze getirilmiş olan yasa teklifi, bu konuda, birtakım
tartışmalara yol açabilecek niteliktedir.
Öncelikle, böyle bir
düzenlemenin Anayasa Komisyonunda görüşülmesi gerekirdi diye, yanlışlıklar
dizininin ilk sırasında yer alan hususu dile getirmek istiyorum. Ama, maalesef,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde son zamanlarda, Anayasayı çok yakından
ilgilendiren birtakım konuların, Anayasa Komisyonunda incelenmesine gerek
duyulmadığını görüyoruz. Anayasa Komisyonuna gelmiyor, ama, birtakım başka
komisyonlarda, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Komisyonunda yasa önerileri
görüşülüyor ve Anayasaya uygunluk açısından bir ihtisas komisyonu
incelemesinden geçmediği için, birtakım aykırılıkları burada düzeltmek veya
burada dile getirmek zarureti ortaya çıkıyor. Bu yasa teklifi için de aynı
husus geçerli.
Anayasa Komisyonunda bu
teklif görüşülmedi; belki Anayasa Komisyonunda görüşülseydi, şimdi benim burada
dile getireceğim tartışmaya açık, yanlış olarak nitelendirilebilecek birtakım
hususlar bu komisyonda gözönüne alınırdı ve belki birtakım yanlışlıkları
komisyon aşamasında düzeltmek fırsatı olurdu. Ama, maalesef, böyle bir inceleme
yapılmadı ve teklif, Genel Kurula taşındı ve maalesef, böyle bir inceleme
yapılmadığı için de, bu teklif, Anayasaya aykırı birtakım ibarelerle, birtakım
hükümlerle buraya taşındı. Şimdi ben, bunları dile getirmek istiyorum.
Getirilen teklifin 1 inci
maddesinin birinci fıkrasına bakıldığı zaman, buradaki düzenlemenin Anayasa
Mahkemesinin personel ihtiyacını karşılamaya yöneldiği görülüyor. Anayasa
Mahkemesine, Yüce Divan sıfatıyla yargılama yaptığı zaman, durumun gerektirdiği
ölçüde, genel, katma ve özel bütçeli dairelerde çalışanlar ile hâkim, savcı ve
Sayıştay denetçilerinden Anayasa Mahkemesinde çalışmak üzere görevlendirme
yapmak imkânını getiriyor.
Anayasa Mahkemesi, Yüce
Divan sıfatıyla yargılama yaptığı zaman, hepimizin bildiği gibi, bir ceza
mahkemesi olarak görev yapar, bir ceza mahkemesi niteliği taşır.
Anayasa Mahkemesinde
kâtip, evrak memuru gibi bu hususlarla ilgili olarak istihdam edilecek personel
dışında, tetkik hâkimi sıfatıyla istihdam edilecek personelin mutlaka yargıç
sıfatını taşıması gerekir. Yargıçlar, hepimizin bildiği gibi, Anayasaya göre,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından herhangi bir göreve atanırlar ve
görev yerleri değiştirilir. Yargıç sıfatını taşımayan bir kişiyi, Anayasa
Mahkemesi ceza mahkemesi gibi görev yaparken, tetkik hâkimi olarak istihdam
etmek mümkün değildir. Bu, Anayasaya da aykırı olur, yargıç bağımsızlığına da
aykırı olur, yargı yerinin bağımsızlığına da aykırı olur; Anayasanın
gerektirdiği nitelikte bir yargılama yapılmasına da imkân bırakmaz. Maalesef,
bu düzenleme, bu üzerinde durduğumuz hususlarda ayrıntılama yapmamıştır ve
olayı öyle toptancı bir ifade tarzıyla kaleme almıştır ki, âdeta, yargıç
sıfatını taşımayan kişilerin de, Anayasa Mahkemesinde, Yüce Divan sıfatıyla
çalışırken, tetkik hâkimi olarak çalıştırılmasına imkân hazırlamıştır. Bu,
Anayasaya aykırıdır.
İkinci olarak; maddenin
kaleme alınış tarzına baktığımız zaman, Anayasa Mahkemesi Başkanı bu kişileri
kurumlarından isteyecektir ve ilgili kurumlar da görevlendirmeyi yapacaktır.
"Kurum ve kuruluşlar bu talebi karşılarlar" deniliyor; ama, bundan
önceki benzer düzenlemelere baktığımız zaman, benim işaret ettiğim yanlışlığın söz
konusu edilmemesi için bir inceliğin gözetildiğini görüyoruz, yargıçların
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından atanacağı, madde metnine açıkça
yazılıyor. Halbuki, bu, burada yazılmamış. Bir kurumun bir yargıcı
görevlendirmesi, takdir edersiniz ki, Anayasaya aykırı bir husustur; Anayasanın
138 inci maddesine de, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görevlerini tadat
eden 159 uncu maddesine de aykırı bir durumdur. Böyle bir aykırılık
tartışmasının yargılama sürecine girildikten sonra gündeme taşınmasının çok
büyük sıkıntılara yol açacağını hepimiz takdir edebiliriz. Bu sıkıntılara mahal
verilmemesi için, ben, bu yanlışlıkların, şurada, şu aşamada düzeltilmesi
gerektiğine dikkatlerinizi çekmek istiyorum; çünkü, insanların bağımsız
mahkemelerde yargılanmak hakkı, adil yargılanma hakkının bir parçasıdır. Bu da,
Anayasamızın 36 ncı maddesinde güvence altına alınmış olan bir haktır. Hem
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından atamanın gerçekleştirilmesini
sağlamak hem de yargı bağımsızlığını sağlayabilmek için, buradaki düzenlemede,
yargıçların Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından atanacağının açıkça
tasrih edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, düzenlemeye
bakıyoruz, istihdam edilecek ihtiyaç duyulan personeli isteme yetkisinin
Anayasa Mahkemesi Başkanına tanınmış olduğunu görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Anayasa Mahkemesi, heyet olarak çalışan bir mahkemedir. Bu tür kararların, bir
heyet kararı niteliğinde alınması gerekir. Heyet ihtiyaç olup olmadığına karar
verir ve daha sonra, mahkeme adına, Anayasa Mahkemesi Başkanı bu karara
dayanarak talepte bulunabilir; ama, burada, işin bu inceliği de gözetilmemiş ve
doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesi Başkanının şahsına verilmiş. Bu, ileride, bu
yetkinin şahsîleştirilerek kullanıldığı, keyfî biçimde kullanıldığı
doğrultusunda birtakım eleştirilere yol açabilecek bir husustur; bundan
kaçınılması gerekir. Burada, talepte bulunma yetkisinin Anayasa Mahkemesine ait
olduğunun, mahkeme tarafından alınacak bir karar neticesi ihtiyaç
belirlendikten sonra talepte bulunma gereğinin metne yazılması gerekir.
Yine, dikkatinizi çekmek
istediğim bir husus var. Bu düzenleme, korkarım ki, bazıları tarafından
-bazıları bu görüşte olmayabilir ama- doğal yargıç, doğal yargı yeri ilkesine
aykırı olması bakımından da eleştirilebilir; çünkü, Anayasa Mahkemesi, Yüce
Divan olarak, bir yargılama sürecine girmiştir; burada karara bağlanan birtakım
dosyalar Anayasa Mahkemesine gönderilmiştir veya peyderpey gönderilmeye devam
edilmektedir.
Olay bu aşamaya girdikten
sonra, yargılama süreci içerisinde görev alacak yeni kişilerin atanmasına imkân
verecek bir düzenlemenin yapılması, korkarım ki, bir tartışmaya vesile
olabilecektir. Bu terkip tarzı, mahkemenin bu oluşum biçimi, doğal yargıç ve
doğal yargı yeri ilkesine aykırıdır; çünkü, atamalar, davaya bakma sürecine
girildikten sonra yapılmıştır ve "kişiye göre, olaya göre yargıç
atanmıştır" şeklinde birtakım eleştirilerin dile getirilmesine yol
açabilecektir.
Bu nedenle, ben, bu
düzenlemede bu hususun da dikkate alınmasında sayısız yarar olacağını
düşünüyorum; çünkü, ileride bu hususların dile getirilmesi, yargılama sürecini
kuşkulu hale getirecektir, yargılama adaletinin, adil yargı ilkesinin uygulanıp
uygulanmadığı konusunda birtakım tartışmalara yol açabilecektir, mahkemenin Anayasaya
uygun bir yapıyla görevini yerine getirip getirmemekte olduğu tartışmalarına
yol açacaktır. Bu da, ileride, hiçbir başka zarara yol açmasa bile, yargılama
sürecinin yavaşlamasına neden olacaktır.
Bu tür sorunların
doğmamasını sağlamak, şu anda, bizim elimizde. Onun için, bu dile getirdiğimiz
hususları dikkate alarak, bu yasa teklifinde, eğer, komisyon bir düzenleme
yapma imkânını, İçtüzüğün kendisine verdiği yetkiden yararlanarak
değerlendirirse, öyle zannediyorum ki, Anayasa Mahkememizin, hepimizin
katıldığı, hepimizin gördüğü personel ihtiyacı, daha sağlıklı, daha tartışmaya
mahal bırakmayacak bir biçimde karşılanacaktır.
Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, Anayasa Mahkememizin içerisinde bulunduğu ihtiyacı görüyoruz,
ortada acilen giderilmesi gereken bir ihtiyaç bulunduğunu biliyoruz; ama,
burada dile getirdiğimiz hususlar, olumlu bir adımın atılmasını engellemek için
dile getirilmiş hususlar değil; aksine, ileride yargılama sürecini sıkıntıya
sokacağını düşündüğümüz birtakım durumları ortadan kaldırabilmek amacıyla dile
getirmiş olduğumuz hususlar.
Anayasa Mahkemesi bir
personel ihtiyacı duyuyorsa, tetkik hâkimi ihtiyacı duyuyorsa, Yüce Divan
sıfatıyla çalışırken raportör ihtiyacını duyuyorsa, bunu mutlaka yargıç
sınıfından gelen personelle karşılamalıdır.
İkinci olarak, bu
yargıçların atanmasında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yetkili olduğu
belirtilmelidir.
Bu eksiklikler
giderildikten sonra, bu yasa teklifi, tartışılacak yanlarını büyük ölçüde
kaybeder, daha sağlıklı bir yasa teklifi görünümüne girer diye düşünüyoruz.
Bu konuda, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, yasa teklifi üzerinde ileriye süreceğimiz hususlar
bunlar ve ben, hepimizi bu konuda dikkatli olmaya davet etmek istiyorum; çünkü,
Türkiye, yolsuzlukların ifade edilmesinden, siyasetçilerin yolsuzluklara
girmesinden çok büyük zararlar görmüştür. Bu işi artık kapatma, yargı önüne
getirme noktasına hiç değilse eski bakanlar açısından gelmiş bir noktadayız.
Bunun bir an önce tamamlanmasını sağlamak için gerekli önlemleri almak bizim
görevimiz.
Keşke, bu olayı bu
boyutta çözerken, milletvekili dokunulmazlığı konusunda da böyle bir noktaya
gelebilmiş olsaydık, arkasında dosyalar bulunan arkadaşlarımızın bir an önce
temizlenmesine fırsat yaratabilmiş olsa idik; ama, görüyoruz ki -bu vesileyle
bunu da dile getirmek istiyorum- Yüce Meclisin tatile girme arifesinde olduğu
şu günlerde hâlâ bu dosyaların Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesine
sıra gelmemiştir. Bu dosyalar, Yüce Meclisin gündeminde tarih itibariyle
geldikleri yerde, o sıralarda beklemektedir. Mümkün olabilse de, bu dosyaların
görüşülmesine de bir öncelik tanınsa ve yolsuzluk konusunda toplumun yüreğine
ok gibi saplanan kuşkuları giderebilmek imkânını bulsak, Yüce Meclisin,
milletvekillerinin yıpratılmasına her vesileyle yol açan bu olayları da bir
açıklığa kavuşturabilmiş olsak.
Ben, bu tatile
gireceğimiz döneme kadar olan kısımda, çalışmalarımızda, bu umudun
gerçekleşmediğini görmenin üzüntüsü içerisindeyim. Dilerim ki, yaz tatilinden
sonra Meclis açıldığı zaman, bu konuda da, milletvekilleri dokunulmazlığı
konusunda da, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yüce Meclis, toplumun beklentisini
acilen karşılar ve üzerinde hiçbir şaibe, hiçbir kuşku olmadan görevine devam
eder.
Saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Araslı.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
ANAYASA MAHKEMESİNİN KURULUŞU VE YARGILAMA USULLERİ HAKKINDA
KANUNA BİR EK MADDE EKLENMESİNE DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1. - 10.11.1983
tarihli ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 1. - Yüce Divan
sıfatıyla yapılan yargılamanın gerekli kıldığı durumlarda genel, katma ve özerk
bütçeli dairelerde çalışanlar ile hâkim, savcı ve Sayıştay denetçileri aylık,
ödenek, her türlü zam, tazminatlar ile diğer malî, sosyal hak ve yardımlar
kurumlarınca ödenmek kaydıyla geçici olarak Anayasa Mahkemesinde
görevlendirilir. Görevlendirme, Anayasa Mahkemesi Başkanının istemi üzerine
ilgili kurum ve kurullarca on gün içinde sonuçlandırılır. Geçici görev süresi
ilgililerin terfi ve emekliliklerinde hesaba katılarak özlük hakları devam
ettirilir. Geçici görev süresince yükselme ve kademe ilerlemelerine esas olmak
üzere Anayasa Mahkemesi Başkanı, ilgili kurum ve kurullara yazılı bilgi verir.
Geçici olarak görevlendirilenlere bu görev süresince almakta oldukları aylık,
ödenek, zam ve tazminatlardan ayrı olarak her ay (2500) gösterge rakamının
memur aylıklarına uygulanan aylık katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda
ek ödenek verilir.
Anayasa Mahkemesi
personeline, bütçe kanunlarındaki sınırlamalara bağlı kalınmaksızın fiilen
ödenmekte olan fazla çalışma ücretleri Yüce Divan sıfatıyla yapılan
yargılamanın sonuçlanmasına kadar iki katı olarak ödenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Sayın Uzun'un bir sorusu
var; buyurun.
SELAMİ UZUN (Sivas) -
Sayın Bakan, bu ek 1 inci maddenin beşinci satırından itibaren
"Görevlendirme, Anayasa Mahkemesi Başkanının istemi üzerine ilgili kurum
ve kurullarca on gün içinde sonuçlandırılır" denilmektedir.
Bu, müspet
sonuçlandırmaya yönelik bir maksat mıdır?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Evet; sayın milletvekili arkadaşımızın
da ifade ettiği gibi, buradaki "sonuçlandırılır" ifadesi "gereği
yapılır, müspet şekilde sonuçlandırılır" anlamında kullanılmıştır.
Sorunun cevabını bu
şekilde vermiş oluyorum. Zabıtlara da bu şekilde geçmesini arzu ediyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek
Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun
müzakeresine başlıyoruz.
10.- Ödeme
Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet
Tarafından Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu. (1/832)
(S. Sayısı: 642) (X)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 642 sıra
sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Gümüşhane Milletvekili Sayın Sabri
Varan; buyurun. (AK Parti sıralarından "kısa konuş" sesleri,
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Uzun konuşacaktım ama,
arkadaşlar yolda gerekli uyarıyı yaptıkları için kısa konuşacağım.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Az zamanda da çok şey söylenebilir.
SABRİ VARAN (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az zamanda çok iş başaran bir iktidarın
milletvekili olarak biz de az zamanda çok şey söylemeye gayret edeceğiz.
Koşarak geldim, kusura
bakmayın, nefesimi biraz toplayayım.
Değerli arkadaşlar, 642
sıra sayılı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart
Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına ilişkin olarak AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
hepinizin de malumu olduğu üzere, 1992 yılında yeşilkartla ilgili bir uygulama
yürürlüğe girmişti; 1992 yılından bugüne kadar yapılan uygulamalarda,
yeşilkartlıların, bu çıkan kanundan ihtiyaçlarını çok da gideremedikleri
görülmüştür. Yeşilkartlı bir vatandaşımızın hastane kapılarında, ilaçlarını
almak için eczane kapılarında, dişlerini tedavi ettirebilmek için diş
hekimlerinin kapılarında çok problemler yaşadığına hepimiz de şahit olmuşuzdur.
İşte bu cümleden hareketle, kısa zamanda çok iş yapan iktidarımız ve kısa
zamanda çok iş yapan, tebrik ettiğim Sayın Sağlık Bakanlığımız,
yeşilkartlılarımızın da hastane kapılarında artık mağdur olmaması, eczane
kapılarında mağdur olmaması ayakta tedavide de ilaçlarını alabilmesi,
dişlerinin protezini yaptırmak için diş hekimlerinin önünde mağdur olmaması,
optisyenlerin kapısında vitrindeki gözlüklere bakıp gitmemesi için, bugün
görüştüğümüz bu kanun tasarısının, komisyondaki muhalefet milletvekillerimizin
de desteğiyle beraber, Genel Kurulumuza sunulmasını kararlaştırmıştır. Buradan,
muhalefet milletvekillerimize, komisyonumuzda üye olan arkadaşlarımıza da
teşekkürü bir borç biliyorum.
Bu kanun yürürlüğe
girdiği tarihten bugüne kadar, 18 022 969 kişi yeşilkart almak için müracaatta
bulunmuş, bunlardan 13 418 559 kişiye yeşilkart verilmiş, 11 375 251 kişinin
devlet ve üniversite hastanelerimizde yatarak tedavileri sağlanmıştır. Bütün bu
tedaviler için devletimizin bütçesinden 2,2 katrilyon lira harcama yapılmıştır.
Tabiî, ayakta yapılan tedaviler bu harcamaların dışındadır. 15 787 030 kişiye,
ayakta tedavi kapsamında, devlet ve üniversite hastanelerimizde hizmet
verilmiştir. Bu hizmet karşılığında da, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu Genel Sekreterliğinden, yaklaşık 603 trilyon lira
ödenek tahsisi yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2003 malî
yılında, yatarak tedaviler için, genel bütçeden yaklaşık 741 trilyon lira;
ayakta tedaviler, sosyal güvenliği olmayanların tedavileri için de Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan 292 trilyon lira harcama yapılmıştır. Bu
kimselere, yukarıda sayılan harcamalar dışında, bir de reçete bedelleri için
sosyal yardımlaşma vakıfları tarafından yapılan harcamalar da dahil edildiği
zaman, vakıfların da bir yıllık harcamasının 200 trilyon lira olduğu
görülmüştür.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; seçimlerden önce de "kimsesizlerin kimi, sessiz yığınların
sesi" olduğunu iddia eden ve iki yıllık süre içerisinde yaptığı
icraatlarla da bunu gösteren Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu
uygulamasıyla, Sayın Sağlık Bakanlığımızın bugün gündeme getirdiği
kimsesizlerin kimi, sessiz yığınların sesi iktidarının sosyal amaçlı bu yasa
tasarısını, bugün, burada,
hepimiz ortak oylarımızla, inşallah, kanunlaştıracağız. Bundan böyle, 15
000 000 fakir fukara, garip gureba ayaktan tedavilerinde de ilaçlarını
alacaklar, diş hekimlerine diş protezlerini rahatlıkla yaptırabilecekler,
gözlükçü müesseselerinden gözlüklerini alacaklar. Bu arkadaşlarımız,
faturalarını sağlık müdürlüğümüze fatura edecekler; devletimiz, ayırdığı fonla,
sağlık müdürlüğü üzerinden bu tedavileri gerçekleştirecek.
Bir problem de,
yeşilkartlılarımızın yeni doğan bebekleriyle ilgili oluşmaktaydı ve yeni doğan
bebeğin babası, yeşilkart çıkarmak için valiliklerin önünde çile çekiyordu.
Şimdi, bu yasa tasarısıyla, bebeğin doğumundan itibaren doksan gün içinde
yeşilkartının çıkarılıp getirilmesine zaman tanınıyor ve bu ailenin, bu tatlı
heyecanı yaşarken bu sıkıntıyı yaşamaması da temin ediliyor.
Diğer bir maddede de,
kurumu zarara uğratanlarla ilgili çeşitli tedbirler getiriliyor.
Bütün bu duygu ve
düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum; böyle bir kanun tasarısını
kanunlaştırma talimatı verdiği için Sayın Başbakanımıza ve hükümetimize,
yeşilkartlılar adına şükranlarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Varan.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Ali Arslan; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ARSLAN
(Muğla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların
Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, hepiniz, milletvekili olup Ankara'ya gelirken, sanıyorum, ilk yapacağım
şey nedir, ne olmalıdır diye uzun uzun düşündünüz. Benim de aklıma ilk gelen,
eğer milletvekili olursam, fırsat olduğunda, Mecliste göreve başladığımda, bir
hekim olarak, ilk yapacağım şeylerden birisi, yıllardan beri büyük acı
çektiklerini bildiğim, gerçekten, kaymakam kapılarında, zengin yurttaşların
kapılarında, âdeta, dilencilik yapar gibi, elinde reçeteyle dolaşan yoksul
yurttaşların dertlerine nasıl çare oluruz idi. Bunu, milletvekilliği görevine
başladıktan sonra, komisyonlarda, 2004 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesi
görüşmeleri sırasında grup adına yaptığım konuşmada dile getirmiştim. Ne mutlu
ki, bugün, hiçbir sosyal güvencesi olmayan, yeşilkartlı; ama, hastalığı
halinde, eğer hastaneye yatmıyorsa -sanki, ilaç alabilmek için, hasta olmak
için ille hastanede yatacak kadar ağır hasta olmak gerekiyormuşçasına-
ilaçlarını alamayan bu yoksul yurttaşlarımızın 1992'den beri çözülmeyen
sorunlarını çözmüş olacağız. Bu yoksul yurttaşlar adına, gerçekten, bu
çalışmayı yapan Sayın Bakana ve Sağlık Bakanlığı kurumuna teşekkürlerimi
sunuyorum. Tabiî, sadece yoksul yurttaşlar değil, hekimlerimiz de bu konuda
büyük sıkıntı çekiyorlardı. Hekim arkadaşlarımız bilir, bir yeşilkartlı
vatandaşımıza reçete yazarken yüreğimiz sızlar, elimiz ayağımız titrerdi; eğer,
yatacak kadar ağır hasta değilse -düşünün, bir tansiyon hastası, bir şeker
hastası, hastanede yatması gerekmiyor; ama, o ilacı da ömür boyu kullanması
gerekiyor- acaba, bu hasta, bu ilacı alabilir mi, ne yapayım, nasıl yapayım,
elimdeki ilaçlardan, eşantiyon ilaçlardan karşılama olanağım var mı diye hiç
durmadan dolap karıştırırdık. Birçoğu da, ilaçlarını kullanamadan, düzelemedik
diye tekrar gelir. O açıdan, gerçekten, hekimler de bunu aşmanın bir yolunu
bulmuşlar; ne kadar yasaldır tartışılabilir; ama, bence, ahlakîdir diye
düşünüyorum; işte, kendi karnesinden ya da eşinin dostunun karnesinden yararlanarak
bu yurttaşlarımızın ilaçlarını yazar ve kısmen soruna çözüm bulmaya çalışırdık.
Bu yasayla bu problemi de çözmüş oluyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, hem kendi Anayasamızda,
hem altına imza attığımız, yükümlülük altına girdiğimiz Dünya Sağlık Örgütü
Anayasasında, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde
sağlığın korunmasının, yurttaşların sağlıklı yaşamasının teminatı devlettir,
devlete görev vermiştir; ama ne yazık ki, bu konuda şimdiye kadarki
yönetimlerin çok başarılı olduğunu, tüm yurttaşların eşit şekilde sağlığını
koruyabildiğini söylemek oldukça zor. O açıdan, bir anayasal görevi de bugün bu
yasayla kısmen düzeltmiş oluyoruz.
1992 yılında bu yeşilkart
yasası çıkarılırken amaçlar bölümünde, genel sağlık sigortası çıkana kadar
böyle idare edelim, yani sadece yatarak, hasta olan yeşilkartlıların
sorunlarını çözelim; ama genel sağlık sigortası çıkınca da zaten herkes sağlık
kapsamı içerisine alınmış olacağından bu yasaya gerek kalmaz; şimdilik böyle
geçici bir çözümle idare edelim diye düşünülmüş; ama aradan oniki yıl geçmiş,
genel sağlık sigortası, bırakın yasalaşmayı, hâlâ konuşuluyor. O açıdan oniki
yıldan beri yurttaşlarımız büyük eziyet, büyük sıkıntı çekiyorlardı; bugün bu
sıkıntıyı kısmen çözmüş olacağız. Kısmen diyorum, yani, bir muhalefet anlayışı
içerisinde iyi yapılan bir şeye bir taraftan da muhalefet edelim anlayışıyla
değil. Bakın, kazancı asgarî ücretin üçte 1'inin altında olan insanlar bu
yasadan yararlanabiliyor.
Değerli arkadaşlarım,
asgarî ücretin netinin üçte 1'i aylık 110 000 000 lira civarında günlük 3 500
000 lira civarında; yani, günde 3 500 000 liradan fazla para kazanıyorsanız bu
yasadan yararlanamıyorsunuz, ancak 3 500 000 liradan daha az kazanıyorsanız bu
yasadan yararlanabileceksiniz. Bence, bu, çok yeterli değil. Zaten o yasada,
Bakanlar Kuruluna yetki verilmiş, bunu artırma yetkisi Bakanlar Kurulunun diye;
ama, Bakanlar Kurulu, oniki yıldan beri bu yetkisini hiç kullanmamış, bu limiti
yükseltme düşüncesi hiçbir zaman gerçekleşmemiş. Bu hüküm, yine, bu yasa tasarısında
da aynen duruyor.
Değerli arkadaşlarım,
hekim arkadaşlarım bilir, bizim, bazal kaloriyi karşılayacak bir diyetimiz
vardır -şeker hastaları çok iyi bilir- 1 680 kalori diyet için; hastaya, en az
yiyeceği şeyleri söyleriz; en az yiyeceği şeylerin sadece sabah kahvaltısında
yenilenlerini, sabah, öğlen, akşam yeseler, bu 3 500 000 lira yetmiyor
insanlara.
Biraz önce Sayın Varan
söyledi, yeşilkarttan, aşağı yukarı 13 000 000-13 500 000 yurttaşımız
yararlanmış; yani, aylık asgarî ücretin üçte 1'i kadar para kazanan yurttaş
sayımız 13 500 000. Bence, bu, bu Meclisin çözmesi gereken bir sorun. Eğer 13
500 000 yurttaşımız, ayda, asgarî ücretin üçte 1'i kadar para kazanıyorsa, bu,
gerçekten büyük bir sorun, en çok buraya eğilmemiz gerekiyor. Yurttaşlarımız,
almaları gereken en düşük kaloriyi bile alamayacak kadar az para
kazanıyorlarsa, aç yatıyorlar aç kalkıyorlar demektir. O açıdan, mutlaka, gelir
dağılımındaki bu bozukluğun düzeltilmesi, bu hükümetin, bu Meclisin, bu
devletin en önemli, en aslî görevidir diye düşünüyorum.
İnsan, bu 13 500 000
rakamı keşke doğru olmasa diye de dua ediyor. Bildiğiniz gibi, yeşilkartla
ilgili birçok spekülasyon yapıldı; ilk çıktığı dönemlerde, siyasî parti ilçe
başkanlarının -çok zengin olsalar bile- ya da akrabalarının, birtakım
baskılarla yeşilkart sahibi oldukları, son model lüks arabalarla hastanelere
gelip, yeşilkartla tedavilerini yaptırıp geri döndükleri şeklinde çok haber
okuduk. 13 500 000 rakamının bir kısmını atın, gene de, nereden baksanız 10 000
000 civarında yeşilkartı hak eden, bu şekliyle hak eden; yani, asgarî ücretin
üçte 1'inden daha az para kazanarak yeşilkart almaya hak kazanmış -ki, keşke
böyle bir hakkı kazanmasalar; yani, daha çok kazansalar da yeşilkarta
ihtiyaçları olmasa; ama- en az 10 000 000 civarında yoksul yurttaşımız var.
Bu tasarı yasalaştığında,
bu suiistimalleri de engelleyeceğimiz inancındayım. Bu tasarıyla, hak etmediği
halde yeşilkartı kullanıp da, hak ettiği halde yeşilkart alamayan
yurttaşlarımızın hakkının yenilmesinin engellenmesi amaçlanmıştır. Dilerim, bu
da başarılı bir sonuç verir ve yeşilkart, hakkaniyetle, gerçek sahiplerine
ulaşır.
Değerli arkadaşlarım,
yine, tasarının bir eksik tarafı -eksik demeyelim, belki, mutlaka öyle olması
gerekiyor- bu, yılbaşına kadar sadece üç ilde uygulanacak. Dilerim ki,
yılbaşına kadar olan uygulama son derece başarılı olur ve bu, bütün yurt
sathına yayılır. Bir korkum var; yılbaşına kadar uyguladık, ama başaramadık; bu
iş olmadı, vazgeçiyoruz denilmez inşallah.
Ben, bu yoksul
yurttaşlarımızın sorunlarının -elbette bir tedbirdir ama, bunlar geçici
tedbirlerdir- çözülmesi, gelir dağılımının mutlaka düzeltilmesi seçmene söz
verdiğimiz gibi, kayıtdışı ekonominin mutlaka kayıt altına alınmasını
diliyorum. Biliyorsunuz, bir yerde çalışıp da sosyal güvencesi olmayan çok
yurttaşımız var. Ben, kayıtdışı ekonominin mutlaka kayda alınarak, hem
gelirlerimizin artırılması hem de yurttaşlarımızın böyle bir düzenlemeye
ihtiyaç kalmadan sosyal güvenceye kavuşabilmesi açısından yapılacak çok
işimizin olduğunu düşünüyorum.
Anne ölümlerinin, bebek
ölümlerinin, çağdaş OECD ülkeleri düzeyine düşürülebildiği bir ülkede, tüm
yurttaşlarımızın tüm sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlandığı günlerin
yakın olacağı kanısındayım. Çok çalışmamız gerekiyor, bunu başarmamız
gerekiyor; bu, temel görevimizdir.
Bu duygularla, Yüce
Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arslan.
Şahısları adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Muzaffer Gülyurt?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
ÖDEME GÜCÜ OLMAYAN VATANDAŞLARIN TEDAVİ GİDERLERİNİN YEŞİL
KART VERİLEREK DEVLET TARAFINDAN KARŞILANMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 18.6.1992
tarihli ve 3816 sayılı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin
Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanunun 2 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 2. - Bu
Kanun; hiçbir sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında bulunmayan ve bu
Kanunun öngördüğü usul ve esaslar çerçevesinde belirlenecek aylık geliri veya
aile içindeki gelir payı 4857 sayılı İş Kanununa göre belirlenen asgari ücretin
vergi ve sosyal sigorta primi dışındaki miktarının 1/3'ünden az olan ve
Türkiye'de ikamet eden Türk vatandaşlarının;
a) Türkiye'deki yataklı
tedavi kurumlarında yatarak görecekleri tedavi hizmetlerini ve her türlü
masraflarını,
b) Türkiye'deki sağlık
kurum ve kuruluşlarında ayakta tedavi kapsamında görecekleri muayene, tetkik,
tahlil, pansuman, diş çekimi ile diş protez ve gözlük hizmetlerini ve ilaç
bedellerini,
c) Doksan günün
aşılmaması kaydıyla Yeşil Kart hamili anne ve/veya babanın yeni doğan bebeğinin
Yeşil Kartı çıkarılıncaya kadar, acil tıbbi müdahale ve tedavi gerektiren ve
annenin doğum yaptığı hastanedeki tedavi giderleri ile sevk edildikleri sağlık
kurum ve kuruluşlarında uygulanan yatarak ve ayakta tedavileri ve bunların
giderlerini,
d) Doksan günün
aşılmaması kaydıyla acil tıbbi müdahale ve tedavi gerektirdiği için hastaneye
yatırılan hastaların yeşil kart çıkarılıncaya kadar hastanede yapılan tüm
masraflarını,
e) Tedavi hizmetlerini verecek
kurum ve kuruluşları,
Kapsar.
Ancak, herhangi bir
sağlık güvencesi altında olanlara bağımlı olarak sağlık hizmetlerinden
yararlanması gerekenler, silah altında bulunanlar ve sağlık güvencesi olan
yüksek öğrenim öğrencileri bu Kanun kapsamı dışındadır.
Birinci fıkradaki miktarı
üç katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN -Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Neşşar;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 642 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ben, hiç fakir fukara,
garip gureba edebiyatı yapmadan, bu tasarıyı desteklediğimizi; yani, dargelirli
yurttaşlarımızın, sağlık hizmetlerinden, eksiğiyle fazlasıyla yeşilkart
kullanarak yararlanabilmesinin çerçevesinin genişletilmesini onayladığımızı
dile getirmek istiyorum; fakat, neden bunun iki senedir olmadığını da bugün
olduğunu sorgulamak istiyorum ve nereden ve nasıl finanse edileceğini de
öğrenmek istiyorum.
Niye; çünkü, bu, bütçeye
hakikaten çok ciddî bir yük getiriyor; ayaktan tedaviler, ortez, protez,
hemodiyaliz, kemoterapi, ilaçlar çok pahalı biliyorsunuz; tıbbî araç gereçlerin
gün geçtikçe fiyatı artıyor ve ilacın, tıbbî araç gerecin, sarf malzemesinin,
sağlık bütçesindeki, sağlık harcamalarındaki payı artıyor. Dolayısıyla, bunun
bütçeye çok ciddî bir yük getireceğini hepimiz biliyoruz.
Ben, yönetiminin önemli
bir bölümünde öğretim üyelerinin, akademisyenlerin olduğu bir bakanlıkta, bu
tasarının getireceği yükün önceden belirlenmiş olmasını, bu yükün tahminî
bedelinin, yasa tasarısının içerisinde bir yerde, en azından Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülürken dile getirilmiş olmasını ve bunun finansmanının da
nereden sağlanacağının belirtilmiş olmasını beklerdim. Bunu beklemek, sorgulamak
hakkım; çünkü, Sağlık Bakanlığının iki yıllık uygulamalarına baktığım zaman,
doğrusu, karamsarlığa kapılıyorum.
Sağlık Bakanlığımız çok
güzel yayınlar çıkarıyor; bir tanesi, bu "Sağlık 2003" kitapçığı;
biliyorsunuz, sizlere de dağıtılmıştır. Ben, bununla ilgili bir soru önergesi
verdim ve Sayın Bakana "bu kitapçığı dikkatlice okudum, 2003 yılındaki
sağlık hizmetlerinizi anlatıyorsunuz; fakat, bunun içerisinde finansman diye
bir bölüm yok. Siz bu masrafları nereden karşılıyorsunuz" diye sordum. Bana
verdiği cevapta çok güzel bir satır var; onu, burada, hem kayda geçiriyorum hem
de inşallah, bir dahaki sene bütçe içerisinde, Sağlık Bakanlığı bütçesinde de
görme arzumu dile getirmek istiyorum.
Sayın Bakan, üçüncü
soruya verdiği cevapta diyor ki: "Günümüzde, AB ülkelerinde ve OECD
ülkelerinin çoğunda, toplum sağlık harcamalarının yüzde 75-80'i kamu
maliyesince karşılanmaktadır." Biz de bunu istiyoruz zaten. OECD ve
içerisine girmek istediğimiz AB'ye benzer bir şekilde, sağlık harcamalarının
içerisinde gösterildiği -miktarının, gerekçesinin, nedeninin önceden hesap
edilerek gösterildiği- bir bütçeyi, inşallah, bir dahaki sene görürüz.
Sorgulamak hakkım
diyorum; çünkü, birkaç örnek daha vereceğim. Sağlık Bakanlığının çok güzel
yayınları var. Sağlık Bakanlığı Diyalog Dergisinin en son elime ulaşan
sayısında "ilaç fiyatlarında önemli iyileştirmeler sağladık" diyor
Sayın Başbakan; haklıdır; ama, Sayın Bakan, bu uygulamayı, bir sene önce yapmış
olsaydı -takribî hesaplara göre- ilaç firmalarına, 200 000 000 dolar fazla para
kazandırmamış olacaktı ve hem de, şu anda, eczanelere olan 650 trilyon liralık
borcunuzun bir kısmını da bu şekilde azaltmış olurdunuz. Maalesef, böyle de bir
durum var ortada.
Yine sorgulamaya hakkım
var; çünkü, değişik önergelerle veya değişik ortamlarda aldığımız bilgiler var
Sayın Bakandan. Örneğin, hastanelerin birleştirilmesi için -yani, SSK'lıların
devlet hastanelerinden yararlanması için- yıllık 1 katrilyon liraya ihtiyacınız
olduğunu biliyoruz. Yine, SSK'lıların, ilaçlarını özel eczanelerden alabilmesi
karşılığında yıllık 1 katrilyon liralık bir eködemeye gerek olduğunu
biliyoruz. Ayrıca, çok konuşulan,
birsürü eksiği, yanlışı da ortaya çıkan performansa dayalı dönersermaye ödemesi
için de, yıllık, yaklaşık 800 trilyon lira gibi bir para gerektiği söyleniyor
Sayın Bakan tarafından. İkisini topladığımız zaman, Sağlık Bakanlığının bütün
taşınmazlarını satsak bile, sadece iki kalemi karşılayamıyoruz. Demek ki,
durum, görüldüğü kadar güzel değil.
Sevgili Sabri Varan
oradan kafa sallıyor; ama, ben onun kadar pembe bir tablo çizmeyeceğim ve Sayın
Başbakana da o kadar büyük methiyeler düzmeyeceğim; ama, finansmanın, ciddî bir
şekilde sorun olduğunu düşünüyorum.
Fazla uzatmayacağım,
hepimiz tatile çıkmak istiyoruz; bu akşam belki bir kere daha karşınızda olurum
bir başka konuda. Yalnız, ben, hakikaten, sağlığın ciddî bir iş olduğunu
düşünüyorum ve çok daha ciddî hesaplamalar, çok daha ciddî planlamalarla
yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum bu hizmetlerin.
Hepinize sevgiler,
saygılar sunuyorum; sağ olun. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Neşşar.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, Parlamentonun değerli üyeleri; bugün, yüce huzurlarınızda,
Türkiye'nin sosyal güvencesini yakından ilgilendiren ve insan sağlığının
garanti altına alınmasını sağlayan, önemli aşamaya gelmiş bir kanun tasarısının
yasalaşması için tartışmada bulunuyoruz.
1992 yılında, Doğru Yol
Partisi İktidarı döneminde, sosyal güvencesi olmayan, yoksul, âciz
vatandaşların tedavisi amacıyla çıkarılmış olan bu yasa, oniki yıl süre
içerisinde, gerçekten, imkânsız vatandaşlara önemli bir katkı sağlamıştır;
ancak, bu oniki yıl süre içerisinde yapılması gereken şey çok önemliydi; Genel
sağlık sigortasıyla, Türk insanının sağlığının güvence altına alınması.
Ben, bugün, bu tasarının
bu şekilde yasalaşmasını büyük bir takdirle karşılamak istiyorum; ancak, genel
sağlık sigortasının kaynaklarını gösterecek bir yasa tasarısıyla burada bu
konuyu tartışmış olmalıydık. Bu konuyu özellikle belirtmek istiyorum; ama,
Sayın Sağlık Bakanımızı da kutlamak istiyorum. 1992 yılındaki yasanın üzerine
çok önemli katkılar getirilmiştir. Şimdiye kadar, sadece yatarak tedavi olan
hastaların masrafları karşılanıyor idi; ama, getirilen yeni yasa tasarısıyla,
ayaktan tetkik yapılıp tedavi edilen
hastaları da garanti altına alıyor. Diş tedavisi, protez ve gözlük bedeli
karşılanıyor. Ayrıca, yeşilkarta sahip olan hamile annelerin ve babanın da
yeşilkarta sahip olması durumunda çocuklarını da garanti ediyor. Fevkalade,
sosyal devlet ilkesini uygulamak isteyen bir yönetim anlayışı; takdirle
karşılıyoruz.
Acil tıbbî tedavi ve
müdahalelerdeki masrafların karşılanması; ki, sağlık sisteminde çalışırken
yönetici olarak en çok bizi rahatsız eden konulardan biri buydu. Acil ameliyat
yapılıyor, hasta taburcu olacak; kaynak yok karşılayacak. O zaman, hastanın
hastanede alıkonulması gerekiyor ve idarecileri zor durumda bırakıyordu. Bu
konunun da düzeltilmesi takdirle karşılanacak bir olay. Ancak, ödeme konusunda
büyük sıkıntısı olacak olan köylülerin, özellikle Doğu Anadolu Bölgesinde
üzerine tapu kaydı bulunan işsiz vatandaşlarımızın hastanedeki masraflarının
karşılanmasında büyük handikaplarla karşılaşacağız; çünkü, bu yasayla,
sigortası, güvencesi olmayan vatandaşların sağlık masrafını karşılamak
mecburiyetinde kalacağız. Dolayısıyla, üzerine tapusu olan vatandaşın cebinde
parası yok. Ben yaşadım, Bir ay kadar önce, İstanbul'da acil olarak bir
hastaneye yatırılmış; tedavi olmuş; önce para istenilmemiş; sonra 18 milyar
liralık bir masrafı çıkmış ve üzerine tapu olduğu için yeşilkart da verilmiyor.
Dolayısıyla, bu vatandaşın sorununun çözülmesi gerekiyor. "Köyümdeki bütün
tarlaları bunun karşılığı olarak vermek isterim; bu tapuyu vereyim; beni bu
borçtan alıkoysunlar" diye bana teklif etti bu vatandaş. Bundan sonraki en
önemli sıkıntımız, üzerine tapu kaydı bulunan vatandaşların Sağlık Bakanlığıyla
ilgili olan sürtüşmeleridir. Bunun üzerinde durulmasını, şu anda, ben, teklif
etmek istiyorum.
Ayrıca, tabiî -burada
olması gereken şey- bugünden itibaren, Türkiye'de, Anayasanın da emri olan
sağlığın tek elden yönetilmesinin Sağlık Bakanlığına bırakılma çalışmalarında
bir noktaya yaklaşılmıştır. Sosyal güvencesi olmayan vatandaşların sosyal
güvenliğini garanti edecek gelir kaynaklarının bulunarak, bir an önce sağlık
sigortasına geçilmesi ve Türk insanının da modern dünyaya yakışır şekilde,
Avrupa Birliğine geçtiğimiz bu dönemde, bir Avrupalı gibi, sağlığının garanti
edilmesini temenni ediyor, Yüce Başkanlığınıza saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Sayın Cevdet Erdöl;
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir kere bu kanun
tasarısının çok olumlu olduğunu herkes kabul ediyor ve öncelikle, şunu ifade
etmek istiyorum ki, klinisyen olarak, yani, hekimlik yapan bir arkadaşınız
olarak, hastaneye acil olarak gelen hastalar, kalp krizi veya trafik kazasıyla
gelen hastalar yatırılıyor, tedavi ediliyor; tam çıkacakları sırada, ücretini
ödeyemediği için yeşilkart almaya müracaat ediyor. Hasta ile hastane arasında
ekonomik, ciddî sorunlar oluyordu ve belki, rehin kalma olayları oluyordu.
Allah'a şükür ki, bundan sonra böyle hiçbir olay olmayacak, üç aylık bir müddet
içerisinde hasta yeşilkartını çıkaracak ve tedavi masrafları devlet tarafından
ödenecek. Bunu sağlayan komisyonumuzun, uyumlu çalışan komisyonumuzun tüm
üyelerini, başta başkanımız olmak üzere tebrik ediyorum. Gerçekten, bizim bu tasarıda,
dikkat ederseniz, hiçbir muhalefet şerhi yok. Muhalefetteki arkadaşlarımızın da
çok önemli katkıları oldu; onları da ayrıca tebrik ediyorum. Sayın Bakanımızı,
Müsteşarımızı, bürokratlarını, ciddî bir yaraya parmak bastıkları için tebrik
ediyorum; fakat, şurada üzülerek ifade ediyorum, asıl söz almamın nedeni buydu;
arkadaşlarımız, iki yıl olmayan bir dönem için, Sayın Bakandan, Türkiye'nin
sağlık sorunlarının çözülmesini bekliyor. Henüz iki yıl olmadı; ama, düşünelim,
cumhuriyet kurulalı 40 taneden fazla iki yıl geçti! Onun için, Sayın
Bakanımızı, bu kısa sürede yaptığı başarılı hizmetlerden dolayı tebrik ediyor;
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erdöl.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki müzakere tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 3816 sayılı
Kanunun 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 10. - Bu
Kanun kapsamına girecek durumda olmadığı halde gerçek dışı beyan veya gerçeğin
gizlenmesi suretiyle Yeşil Kart alarak ücretsiz tedaviden yararlananlar ve
yararlandırılanlar ile aylık geliri veya gelir payı bu Kanun kapsamı dışına
çıkmayı gerektirmesine rağmen Yeşil Karttan yararlanmaya veya yararlandırmaya
devam edenlere yapılan harcamalar kendilerinden, velilerinden veya kanunen
bakmakla yükümlü bulunan yakınlarından iki misli olarak geri alınır ve bu
belgeleri kullanan ve düzenleyenler hakkında ayrıca genel hükümlere göre ceza
kovuşturması yapılır.
Yeşil Kart sahibine
verilen tedavi hizmetlerinin bedellerini gösteren fatura ve benzeri belgelerin
gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi suretiyle fazla ödemeye sebebiyet verilmesi
halinde, fazla ödenen meblağ, belgeyi tanzim edenlerden iki misli olarak geri
alınır ve bunlar hakkında genel hükümlere göre ceza kovuşturması yapılır."
BAŞKAN -Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Bu
Kanunun 1 inci maddesi ile değiştirilen 3816 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin
(b) ve (c) bentlerinde yer alan hükümler 1.1.2005 tarihine kadar Sağlık
Bakanlığınca belirlenen azami üç ilde pilot olarak uygulanır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Ankara Milletvekili Oya Araslı ve 10 Milletvekilinin; 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile
İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu ve 9 Milletvekilinin; Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
11.- Ankara
Milletvekili Oya Araslı ve 10 Milletvekilinin, 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi ile İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu ve 9 Milletvekilinin,
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/211, 2/221) (S. Sayısı: 637)(X)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Sayın milletvekilleri,
komisyon raporu 637 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Zeynep
Karahan Uslu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilindiği gibi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, aileleriyle birlikte
milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren ve kamu personel düzenini belirleyen son
derece kapsamlı bir yasal düzenlemedir. Ancak, tüm yasal düzenlemeler gibi,
toplumun ihtiyaçları çerçevesinde, zaman içerisinde belli değişimlerin
gerçekleştirilmesi gereklidir.
Yüce Meclisin oylarına
sunulacak olan kanun değişikliği de kabul edildiği takdirde, Avrupa Birliği
standartlarına uyum sağlayarak üyelik sürecinde hızla ilerleyen bir ülke
olmanın ve kendi toplumundan gelen taleplere hassas bir merkezî yönetim
anlayışının hâkim olması yansımalarının kadın-erkek eşitliğinin sağlanması
konusunda da sergilendiğini gösteren, toplumsal katmadeğeri yüksek bir
değişiklik olacaktır.
Türkiye, birçok ülkeye
göre, kadının çalışma yaşamına entegrasyonu açısından oldukça düşük oranlara
sahip olan bir ülke. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre kadınların
aktif çalışma hayatına katılım oranı yüzde 26,6; bir başka söyleyişle, ülke
nüfusunun yarısını oluşturan kadınlarımızın dörtte 3'ü atıl kapasite olarak
yaşamlarını sürdürüyor ya da sürdürmek durumunda kalıyor.
Dünya Bankası tarafından
yapılan araştırmalar çerçevesinde elde edilen verilere ülkemizle
karşılaştırarak baktığımız zaman, mevcut durumun vahameti daha da akçıkça
ortaya çıkmaktadır. Fransa'da çalışan kadınların oranı yüzde 45, İsveç'te yüzde
48, Hollanda'da yüzde 41, Slovenya'da yüzde 47, Uruguay'da yüzde 42,
Macaristan'da yüzde 45 ve liste böyle sürüp gidiyor; ancak, özellikle vurgulanması
gereken, sadece Avrupa Birliğine üye ülkeler ya da demokrasi ve eğitim
düzeyinin yüksek olduğu ülkeler ölçü alındığında değil, ekonomik gelişmişlik
düzeyi benzer veya daha düşük ülkelerle de karşılaştırıldığında ülkemizin
oldukça geri kaldığıdır.
Türkiye, OECD (Ekonomik
Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı) ülkeleri arasında da en düşük kadın işgücü
katılım oranına sahip olan ülkedir. Tunus, Fas gibi ülkelerden daha geri bir
katılım düzeyine sahip olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletlerin, ülkelerin iktisadî,
siyasî ve sosyal gelişmişlik, meslekî katılım yapısının cinsiyetçi niteliğini
ölçmek üzere geliştirdiği cinsiyete dayalı katılım ölçütü bazında, 2003 yılı
verilerine göre Türkiye 175 ülke arasında 96 ncı sıradadır ve 97 nci sırayı
Ekvador'un aldığını belirtirsek, durumun vahameti daha da açıkça ortaya
çıkmaktadır.
Bu farklılığı yaratan
birincil faktör, elbette, toplumun kadına ve kadınların kendilerine yönelik
değer yargılarından kaynaklanmaktadır. Toplumların kültürel yapıları,
gelenekleri, cinslerin toplum içerisinde konumlanışını belirleyici
faktörlerdendir. Kadınların çalışma yaşamına erkeklere göre çok düşük bir
oranda katılmaları da tek sebep olmamakla birlikte, kadını eviçi faaliyetlerle
sınırlandırmayı uygun gören değer yargılarının sonuçlarından biridir ve kadına
yönelik bakış açısının eşitlikçi bir hale dönüşmesi elbette kolay ve kısa
zamanda gerçekleşmeyecektir. Bu değişim, kendine has modernleşme maceramızla
paralel bir biçimde tarihin doğal akışı içinde gerçekleşmektedir; ancak, mevcut
durumun sosyolojik gerekçelerini ortaya koymakla yetinilemeyeceği açıktır.
Eşitlikçi bir yapıya doğru toplumsal değişimi tetiklemek, insan kaynaklarını
iyi ve adil bir biçimde kullanmak isteyen tüm merkezî yönetimlerin görevidir.
Ülkemize göre-kadın erkek
eşitliğini çalışma hayatına entegrasyon alanında daha yüksek oranda sağlayan
ülkelerin, konuyla ilgili uluslararası sözleşmelere, ILO standartlarına uygun
düzenlemeleri destekleyici önlemleri daha önce gerçekleştirdiklerini ve sonuç
da aldıklarını görüyoruz.
Bilindiği gibi, Birleşmiş
Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin 11
inci maddesi, taraf devletlerin çalışan kadınlar açısından istihdam alanında
alacakları önlemleri, evlilik ve analık sebebiyle alacakları önlemleri hükme
bağlamaktadır. Yine, ILO'nun 183 sayılı Anneliğin Korunması Sözleşmesine
baktığımız zaman doğum izninin asgarî süresi 14 hafta olarak belirlenmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Temel Hak ve Özgürlükler Sözleşmesini sosyal haklar
açısından tamamlayan Avrupa Sosyal Şartının 8 inci maddesinde de yine, doğum
izinlerinin en az 14 hafta olarak düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Ancak, kadınların kamusal
alana entegrasyonunu sağlamak için bu tür düzenlemelerin alt limitler
gözetilerek yapılmasından daha ileriye gidilmesi gerektiği kanaatindeyim. Aynı
kanaat, Avrupa Birliğine üye ülkeler tarafından da paylaşılmakta ve birçok
ülkede, çalışan kadınlara 16 hafta ve üzerindeki sürelerde doğum izni
verilmektedir. Örneklersek, Avusturya'da 16, Danimarka'da 28, Fransa'da 16,
Yunanistan'da 17, Hollanda'da 16, İspanya'da 16, Lüksemburg'da 16, Belçika'da
16 ve İtalya'da 21 hafta olmak üzere, çalışan annelere doğum izni
verilmektedir.
Ülkemiz adına gurur
verici bir gelişme olarak, 2003 yılında hükümetimiz tarafından çıkarılan 4587
sayılı İş Kanununda, ücretli doğum izinleri kadın personel için, tekil
gebeliklerde 16, çoğul gebeliklerde 18 hafta olarak belirlenmiş ve yenidoğan 1
yaşına ulaşana kadar, anneye 1,5 saat süt izni uygun görülmüştür.
Bu çerçevede, şimdi ise,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun doğum izinlerini düzenleyen 104 üncü
maddesinde de, sizlerin desteğiyle gerçekleşmesini umduğumuz değişiklikle, aynı
düzenleme özel sektörle sınırlı kalmayıp, kamu personeli olarak görev yapan
kadınlarımız için de uygulanabilecektir. Ayrıca, 108 inci maddede
gerçekleştirilmesi öngörülen değişiklikle, kadın memurların, ücretli izin
sürelerinin bitimini müteakip 12 aya kadar ücretsiz izin alma imkânları da,
artık amirin ihtiyarına bağlı olmaksızın bir hak olarak tanımlanmıştır.
Başka bir deyişle, bu
değişiklikler, Eğitim-Senin 31 Mart 2004 tarihli araştırmasına göre tespit
edilen 2 412 000...
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Kapatıyorsunuz şimdi o sendikayı.
ZEYNEP KARAHAN USLU
(Devamla) - Merak etmeyin, onunla ilgili düzenleme de yargıda devam ediyor, siz
rahat olun.
...yüzde 32'sini
oluşturan...
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Ne güzel yararlanıyorsunuz(!)
ZEYNEP KARAHAN USLU
(Devamla) - Merak etmeyin, merak etmeyin; onu da düzelteceğiz; bakın,
gelişmeler yolda.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Ne güzel!.. Ne güzel!..
ZEYNEP KARAHAN USLU
(Devamla) - Devam edin bizi izlemeye.
...774 710 kadın
çalışanın potansiyel olarak muhatap olacağı bir dönemin daha konforlu
geçirilmesine katkıda bulunacaktır. Bu rakamı aileleriyle birlikte düşünecek
olursak, bu yapılacak değişiklikle, bu değişiklikten olumlu etkilenecek
milyonlarca vatandaşımızın mevcut olduğunu da buradan ifade edebiliriz.
Böyle bir inisiyatifin
sergilenmesi, üç açıdan son derece önemlidir; ilk olarak, bu değişiklik, sağlıklı
bir toplum yapısına sahip olmamız açısından önemli bir adım teşkil edecektir.
Yenidoğan bebeğin anne sütünden en az dört ay kesintisiz olarak alması gereği
ve anneye olan bağımlılık, tıbben ispat edilmiştir. Bu imkânlara sahip olan ve
olamayan yenidoğanlar arasında -ki, bunlar aynı zamanda geleceğin
yetişkinleridir- biyolojik ve psikolojik gelişim açısından büyük farklılıklar
ortaya çıkmaktadır. Bir başka söyleyişle, çalışan annelerine gerekli
hassasiyeti göstermek, sosyal devletin, gelecek nesilleri korumasını sağlamak
adına bir sorumluluğudur. Yeterli anne sütü ve şefkatinden erken dönemde
ayrılmış bir bebeklik çağı yaşayan bebekler, sık hastalanan çocuklar haline
gelerek, anne için iş kaybına, hastane ve ilaç masrafları yüzünden ülkemiz
açısından da ekonomik kayba neden olmaktadırlar. Keza, annelerin ruh sağlığı
da, yetersiz doğum izinleri nedeniyle olumsuz etkilenebilmektedir. Patolojik
hale gelmese dahi, iş verimliliği açısından, henüz birkaç haftalık bir bebeğin
sorumluluğunu üzerinde hisseden bir çalışanın olumlu bir profil sergilemesi
elbette kolay olmayacaktır.
Bütün bunlar, çalışan
kadınları, annelik ya da iş hayatını tercih etme ikileminin içine
sıkıştırmaktadır. Bu durum, yapılan araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Kadının
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünce yaptırılan araştırmaya göre, kadınların
istihdamda kalmamalarının öncelikli nedenleri evlilik ve çocuktur. Yine, aynı
kurum tarafından yaptırılan bir başka araştırmaya göre de, Türkiye'de,
kadınların ücret karşılığı çalışma süresi sekiz yılla sınırlı kalmakta, ev
dışında çalışma hayatına katılan kadınların her ikisinden birisi beş sene
içerisinde çalışma hayatını terk etmektedir. Yani, bu ne demek oluyor; bu,
evlilik ve hamile kalma gibi nedenlerle, emekliliğe hak kazanamadan, sosyal güvencesiz
bir yaşamı kadınlarımızın tercih etmek zorunda olduklarını bize anlatıyor.
Kadının İnsan Hakları
Vakfının yaptığı bir başka araştırmada da
-yine teyiden söylüyorum- çalışan kadınların yarısından fazlasının
işlerini terk ettiklerini ve yine, başta evlilik ve doğum olmak üzere, bunu
hazırlayan sebeplerin ailevî nedenler olduğunu görüyoruz. Aynı durum, Devlet
İstatistik Enstitüsünün 2003 yılı medenî duruma göre işgücüne katılım
oranlarında da açıkça görülmektedir. Halihazırda çalışan kadınların yüzde 35'i
evlenmemiş, yüzde 11,5'i dul, yüzde 42,2'si boşanmış iken, sadece yüzde 25,3'ü
evlidir; ama, aynı durum, erkeklere baktığımızda yüzde 78,2'ye çıkmaktadır.
Artık, bu kısırdöngü değişmeli, çalışma hayatı, kadınlar için "kırk katır
mı kırk satır mı" benzetmesine uygun halde kalmaktan çıkarılmalıdır.
İkinci olarak, ülkenin
insan kaynaklarının yarısını oluşturan kadınları verimli bir biçimde sisteme
entegre etmek, her devletin, ülkesinin bugününü ve yarınlarını kurmak adına
üstlenmek zorunda olduğu bir sorumluluğudur. Yapılması gereken, çalışma
hayatını kadın-erkek eşitliğini sağlayacak şekilde konforlu hale getirerek, şu
anda olduğu gibi, ülke nüfusunun çok önemli bir kısmının üretim süreçlerinden
uzak kalmasının önüne geçmektir. Mevcut durum değişmediği takdirde, üretim,
tüketim ve sosyal gelişmişlik düzeyimizin belli bir seviyenin üzerine çıkması
mümkün gözükmemektedir. Türkiye, kadınları da kamusal yaşama ve çalışma
hayatına, çalışma hayatının her alanına entegre edecek önlemleri alarak, mevcut
sistemimizi yeni katkılara açmak durumundadır. Bu noktada, üyesi olmayı
hedeflediğimiz Avrupa Birliğinin uygulamalarına da dikkat çekilmelidir. Avrupa
Birliğine üye ülkelerde kadınların istihdam oranı, 1997 yılında yüzde 45 iken,
alınan tedbirler çerçevesinde, 2001 yılında istihdamdaki kadın oranını yüzde
55'e çıkarmışlardır ve 2010 yılı için Avrupa Birliğinin kendisine öngördüğü
ortalama kadın istihdam oranı yüzde 60'tır. Bizim de üyelik sürecinde olan bir
ülke olarak, ülkemizin Avrupa Birliğine aday ülkeler arasında kadın istihdamı
açısından son sırada yer aldığımızı burada ifade etmek durumundayız. Bu durum,
bizlerin çıkaracağı çalışma yaşamını kadının şartlarına göre düzenleyen yasal
düzenlemelerle ve yürütmenin, uygulamanın eksiksiz sürdürülebilmesine yönelik
hassasiyetiyle değiştirilebilir.
Üçüncü olarak, ülkelerin
en büyük zenginliğinin nitelikli ve genç bir nüfusa sahip olması gerçeğine ve
ülkemizin mevcut durumuna dikkat edilmelidir. Bugün, Türkiye, halen dünyanın
genç nüfuslu ülkelerinden biri. Evet, bu doğru; fakat, aynı zamanda genç
nüfusunu değerlendirmede sorunlar yaşayan da bir ülke. Bu arada, yine, dönüp
verilere baktığımız zaman, biz, genç bir ülkeyiz diyoruz; ama, Türkiye'de
doğurganlık sürekli azalıyor. 1990-2000 yılları arasında genç nüfus artışı bu
ülkede sıfıra yaklaşmıştır ve aynı şekilde yaşlı nüfus da en yüksek artış
hızını kendi içinde barındıran gruptur. Bunun sebeplerinden bir tanesi de, her
ne kadar oransal artışı yavaş da olsa, kadınların eğitim süreçlerine daha fazla
müdahil olmaları, birey olma bilinçlerinin ve buna bağlı olarak ücretli çalışma
hayatına katılma yönünde tavır almalarının artmasıdır ve çocuk doğurmaya
yönelik kararın artık daha zor verilmesidir. Hiç şüphe yok ki, çalışma hayatına
katılım kararını veren kadın sayısı bu ülkede artmalıdır; bu, bizim temel
ihtiyaçlarımızdan biridir; ancak, merkezî yönetimlerce, bu artışa paralel, aile
ve iş hayatını uyumlaştıran yasal düzenlemelerin, kolaylaştırıcı düzenlemelerin
de gereğince yapılması, yapılmadığı takdirde, kadınların artık çocuk sahibi
olma kararını daha da zor alacağı gerçeğini önümüze koymak gereklidir. Bu
açıdan, genç ve üretken bir nüfus yapısının korunması adına da gerekli önlemler
alınmalıdır. Oysa, 2001 yılı verileriyle, World Competitiveness YearBook' un,
toplam işgücünün yüzdesi olarak, kadın işgücü endeksinde ülkemiz 47 ülke
arasında 47 ncidir arkadaşlar ve yine, Save the Children adlı uluslararası
kuruluşun 119 ülkede gerçekleştirdiği ve hangi ülkede anne olmanın daha
avantajlı olduğunu belirleyen annelik endeksi 2004 verilerinde de 70 inci
sıradadır. Bizden üst sıralarda yer alan ülkeler arasında Sri Lanka, Birleşik
Arap Emirlikleri, Özbekistan, Panama gibi ülkelerin yer aldığını da ifade etmek
gerekir kanaatindeyim.
Ancak, Türkiye bir
değişim sürecindedir. Ülkemiz, hükümetimizin sergilediği çağdaş ve dünyadaki
trendlere entegre olan siyasî perspektifi aracılığıyla, kendisine dar gelen
kabuğunu kırmakta ve pek çok konuda olduğu gibi kadın-erkek eşitliği konusunda
da son derece önemli adımlar atılmaktadır. 58 ve 59 uncu hükümetler tarafından,
kadın-erkek eşitliğini sağlamaya dönük pek çok yasal düzenleme
gerçekleştirilmiş; haydi kızlar okula kampanyasıyla, okul çağında olan; ancak,
aileleri tarafından eğitim hakları engellenen onbinlerce kız çocuğumuz eğitime
kazandırılmış; hiçbirimizin tasvip etmediği töre cinayetlerine uygulanan ceza
indirimlerinin kaldırılması; personel temininde eşitlik ilkesine uygun hareket
edilmesine yönelik olarak Sayın Başbakanın imzasıyla yayımlanan genelge; Basın
Kanunumuzla, cinsel saldırı, cinayet gibi olaylar hakkında haber verme sınırını
aşan yazı ve resimlere yönelik olarak getirilen para cezaları -ki, bu anlamda
hepimiz, kadın bedenini metalaştıran olumsuz örneklere zaman zaman rastlamış ve
tasvip etmemişizdir kanaatindeyim- yine, hazırlığı sürdürülen, sosyal riski
azaltma projesi kapsamında, yoksul kadınlara gebelik öncesi ve sonrası maddî
yardım programı; SSK emekli ve emekli eşlerinin doğum ve analık yardımından
yararlanmalarının, devlet hastanelerinden konu özelinde hizmet almalarının
sağlanması; kadın mahkûmlara kısa vadeli sigorta hakkı getirilmesi gibi
kadınların sosyal konumunu geliştirecek uygulamalar devam ettirilmektedir.
Fakat, bütün bunların arasında atılan en ileri adım, siyasî tarihimiz açısından
milat olarak kabul edilebilecek olan, Anayasamızda, konu özelinde kadına seçme
ve seçilme hakkı verilmesinin dışında, ondan sonraki en önemli değişiklik
olarak ifade edebileceğimiz, geçtiğimiz ay Yüce Meclis tarafından kabul
edilerek, kadın ve erkek eşitliğini Anayasal güvence altına alan, kadın ve
erkeğin eşit olduğunu ve bu eşitliği sağlamayı devletin anayasal bir
yükümlülüğü olarak tanıyan Anayasamızın 10 uncu maddesinde gerçekleştirilen
değişikliktir. Böylelikle, birçok ülke anayasasının da ilerisinde bir
değişiklik söz konusu olmuştur.
Ayrıca, eşitlik konusunda
yapılacak yeni açılımların önünü açan bu değişikliklerle birlikte,
Anayasamızın, kanun önünde eşitlik maddesi, elbette, cinsler arasında olduğu
gibi, cinsin kendi içinde de ayırım yapılamayacağını ifade etmektedir. Fakat,
halihazırda özel sektörde çalışan kadınlarla kamu personeli kadınlar arasında,
doğum izinleri açısından, 5 haftalık bir fark mevcuttur. Bu durum, her ne kadar
iki sektörün iki farklı kanuna tabi olmasından kaynaklanıyorsa da...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Uslu.
ZEYNEP KARAHAN USLU
(Devamla) - ...nihaî olarak, hukuka da, insan haklarına da aykırı bir durum
ortaya çıkarmakta, çalışan kadınlar arasında ayırımcılığa sebep olmaktadır.
Dolayısıyla, her türlü ayrımcılığa
karşı olan parlamenterler olarak, sizlerin, çalışan, üreten, bağımsız ve mutlu
bir birey olma imkânına kavuşacak vatandaşlarımızın oranını artıracak, teşvik
edecek bu düzenlemeyi destekleyeceğinize inanıyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uslu.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OYA
ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 637 sıra sayılı kanun
teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere
söz almış bulunuyorum ve sizleri Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu teklif, Cumhuriyet Halk Partisi kadın milletvekilleri tarafından hazırlanmış
bir tekliftir. Daha doğrusu, AKP ve Cumhuriyet Halk Partisi Gruplarından kadın
milletvekilleri, aynı doğrultuda, iki yasa önerisi vermişlerdir; ama, ben,
Cumhuriyet Halk Partisi kadın milletvekilleri grubu adına, bu sorunun acısını
yüreğinde en az bizler kadar taşıyarak, bu teklifin hazırlanmasında değerli
katkılarını bizlerden esirgemeyen Adıyaman Milletvekilimiz Şevket Gürsoy'a
teşekkür etmeyi bir borç bildiğimi ifade etmek istiyorum buradan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
çağımızın demokrasileri, kadın ve erkeğe eşit yer veren demokrasilerdir. Bu
demokrasilerin ayırıcı özelliği, cinslerarası eşitlik üzerine inşa edilmiş
olmalarıdır; ama, bizim demokrasimize baktığımız zaman, bizim demokrasimizin
kadınsız bir demokrasi olduğunu görüyoruz. Şu Yüce Meclise bakınız, 550
milletvekilinin arasında 24 kadın milletvekili var. Yerel yönetimlere bakınız,
kadın belediye başkanlarının ve kadın belediye meclisi üyelerinin sayılarının
yüzdelerle değil, bindelerle ifade edildiğini görüyorsunuz. Siyasette kadın
yok, ya yaşamın başka alanlarında; maalesef, yaşamın başka alanlarında da,
çağdaş demokrasilerin yakalamış olduğu oranlara Türkiye'de kadınların
erişememiş olduğunu görüyoruz. Bir erkekler yönetimi olarak işliyor
demokrasimiz. Demokrasiyi biz nasıl tanımlıyoruz; demokrasi, toplumun kendi
kendisini yönettiği; yani, kadının ve erkeğin birlikte kadını ve erkeği
yönettiği bir yönetim biçimi; ama, bizim demokrasimiz, erkeklerin kadını ve
erkeği yönettiği bir demokrasi. Yönetim işine gelince kadın yok, sadece
yönetiliyor. Bu, üzüntü verici bir manzara, "utanç" demeye dilim
varmıyor, aslı odur; ama, çok büyük üzüntü yaratan bir manzara.
Göstergeler bakımından
bizden çok geri olan ülkelerden gelen hemcinslerimizle konuştuğumuzda, onların
çalışma yaşamlarında, siyasette yer aldıkları sayıların oransal göstergelerini
gördüğümüz zaman, biz, başımızı öne eğmek mecburiyetini hissediyoruz; çünkü, o
oranları yakalayamamış durumdayız.
Çalışma yaşamında
kadınlara bakıyoruz -biraz önce Sayın Karahan Uslu ifade ettiler- gelişmiş
ülkelere oranla fevkalade düşük sayılarla çalışma yaşamına Türk kadınlarının
katıldığını görüyoruz. Bunun kuşkusuz çok çeşitli nedenleri var. Kadının
çalışmasına iyi gözle bakılmadığı toplum kesimleri var, "ne lüzum var, kadın
çalışmasın, ona babası bakar, erkek kardeşi bakar, kocası bakar, o da evinde
otursun" anlayışını benimsemiş toplum kesimleri var. Kadın, bu değer
yargılarını aşıp çalışma yaşamına adım atsa bile, karşısına çıkan başka
engeller var. "Bu işe girebilmek için erkek olmak şart" diye verilmiş
ilanlar var. Çok yakın zamanda gördük bunları; kamu görevine alınırken de
gördük. Böyle ilanlar var. İlana dökülmese bile, bu işe kadın değil, erkek
alalım diye oluşmuş birtakım yargılar var. Kadın alırsak, yarın öbür gün hamile
kalır, işini gereğince yapamaz, ondan sonra, doğum izinleri; yok, biz kadın
almayalım, erkek alalım diye yapılan tercihler var ve bütün bunları aşarak bir
kadın işe girse de, yükselmeye engeller
var. Ne var diye sorabilirsiniz; ama, biz, kadınlar olarak o kadar iyi
biliyoruz ki, camdan tavanlar var. Baktığınız zaman göremiyorsunuz, bir yerde
yazılı değil; ama, kadın olduğunuz zaman, erkek kadar rahatlıkla, kolaylıkla
ileriye gidemiyorsunuz, yükselemiyorsunuz sırf kadın olduğunuz için. Sizinle aynı
nitelikte olan erkek arkadaşlarınız yükselebiliyorlar, yöneticilik makamlarına
gelebiliyorlar; ama, kadınlar, çoğu kez, her zaman demiyorum; ama, çoğu kez,
salt kadın oldukları için yöneticilik görevine layık görülmüyorlar ve hep
yönetilen konumunda kalsın isteniliyor kadın.
Bunun dışında başka
sorunları da var kadının iş yaşamında. İş yaşamına giren kadın, bir zaman sonra
bir yuva kuruyor, evleniyor, anne olmak ihtiyacını duyuyor; ama, anne olacağı
zaman, eğer yasalar gerektiği zaman izin almak konusunda, gereken dönemlerde
istirahat etmesini sağlamak üzere ona imkânlar getirmiyorsa, kadının
yapabileceği bir tek şey var; iki seçenekten birini kullanmak; ya anne olma
arzusunu sarıp sarmalayıp bir kenara kaldırmak veya iş yaşamından vazgeçmek.
Çünkü, önünde bekleyen yol o kadar dikenli ki, hamileliğinin çok ileri
dönemlerine kadar çalışmak mecburiyeti var. Daha sonra, süt izinleri yeterli
değil; çocuğunu kreşe bırakıp işine gitme imkânları yeterince sağlanmamış
vaziyette; çocuğuna gönlünden geçtiği ölçüde süt verebilecek sürede onun
yanında kalabilmek imkânı yok ve hepimiz biliyoruz ki -bunlar bilimsel birtakım
gerçekler- anne sütü, çocuk için fevkalade önemli bir koruyucu. Anne sütünden
yeteri kadar yararlanamayan çocuklar, fiziksel bakımdan da zihinsel bakımdan da
yeteri kadar gelişemiyorlar, bağışıklık sistemlerinde birtakım sıkıntılar
ortaya çıkabiliyor ve çocuk, belli evrelerde anneyle ne kadar uzun zaman
beraber kalırsa, fizikî ve ruhsal gelişimi de o ölçüde mükemmel olabiliyor;
ama, siz, kadına, doğumdan önce altı hafta, doğumdan sonra altı hafta
izinlisin, o kadar, sen işine gelmeye mecbursun derseniz, bu kadın o zaman ne
yapacak; mecburen, çoğu kez gördüğümüz gibi, çalışma yaşamından çekilecek.
Değerli arkadaşlarım,
kadının emeğine çalışma yaşamında ihtiyacımız var; çünkü, kadının da birtakım
becerileri var, bunlar, bazen erkekte de yok. Kadın daha detaycı, daha
ayrıntılarla meşgul; erkek daha bütünsel olarak bakıyor olaylara ve bu iki
nitelik bir araya geldiği zaman, yani, kadın emeğiyle erkek emeği bir arada
ortaya konulduğu zaman daha mükemmel bir iş ortaya çıkabiliyor. Onun için,
mükemmel ürünler ortaya koyabilmek için kadının emeğine iş yaşamında ihtiyaç
var; ama, kadın için de kadının çalışmasına ihtiyaç var. Bugüne kadar
kadınlarımız ekonomik bakımdan güçlü olmadıkları için pek çok sorunu yaşamak
mecburiyetinde kaldılar. Kadın ekonomik bakımdan güçlü olduğu zaman, kendi
yaşamını sürdürebilecek kazancı elinde olduğu zaman daha az eziliyor, hayatın
yüklerini, dimdik durarak, kimseden yardım almaksızın, daha güçlü bir vaziyette
taşıyabiliyor. Kadınlarımıza daha onurlu, daha saygın, daha güvenli bir yaşam
biçimi sağlayabilmek için de, onları iş yaşamına katma mecburiyetimiz var; ama,
maalesef, Türkiye'deki sayılara baktığımız zaman, bu konuda dünyanın pek çok
ülkesinden geri durumda olduğumuzu görüyoruz. Türkiye'de kadın, maalesef, iş
yaşamına istenilen ölçüde katılamıyor. Bunu sağlamak bizim görevimiz; çünkü,
kadınlarımıza bunu borçluyuz. Toplumumuzun kadınları yıllardır politikacılardan
ve devletten bu sorununun çözülmesini bekliyor. Bu, ulusal bir sorunumuz;
ulusumuzun kadınlarına olan borcu, devletimizin ulusal olarak kadınlarımıza
borcu, bizlerin politikacı olarak ulusumuzun kadınlarına borcu. Bunu yerine
getirmek zorundayız; kadınlarımıza, iş yaşamına katılmalarını sağlayacak
imkânları yaratmak zorundayız. Ayrıca, çağdaş bir demokrasi istiyorsak, çağdaş
demokrasi olabilmenin koşullarından biri de bu; onun için de bunu
gerçekleştirmeliyiz.
Birtakım uluslararası
platformlarda olduğumuz zaman bize soruyorlar; siyasette kadın oranınız nedir?
İş yaşamında kadın oranınız nedir? Kadınlar için doğumöncesi, doğumsonrası izin
süreleri nedir? Hangi imkânları tanıyorsunuz iş yaşamına kadınları katmak için?
Bunlar, hep, bizlere soruluyor; kuşkusuz, sizlere de soruluyor Türkiye'yi
temsilen herhangi bir yere katıldığınız zaman. Bu soruları göğsümüzü gere gere
yanıtlayabilmek için bu tedbirleri almak, kadınların iş yaşamına, siyasete,
yaşamın her alanına daha büyük sayılarla katılmasını sağlamak için gerekenleri
yapmamız gerekiyor. Avrupa Birliğine girişimiz tartışılırken dahi bu ölçütlere,
bu göstergelere bakıyorlar. Kadının durumu ne bu toplumun içerisinde, kadına
nasıl bir statü sağlanmış; biz, bu konudaki göstergelere bakılarak da
çağdaşlığımızın, Avrupa Birliğine ayak uydurup uyduramayacağımızın kararı
verilirken yargılanıyoruz. Onun için de, eğer iddia ettiğimiz gibi bir çağdaş
demokrasiysek, onu da bu sayılarla göstermek, kanıtlamak mecburiyetindeyiz.
Şimdi, bakınız, yakın
zamana kadar, kadınların doğum öncesi ve doğum sonrası izinleri, yasalarımızda,
çağdaş demokrasilerde, çağdaş platformlarda belirlenen en alt sürelerin de
altındaydı. Yıllarca bunun için mücadele verildi ve iş yaşamı için çıkarmış
olduğumuz 4857 sayılı İş Yasasıyla, bu, çağdaş bir düzeye, en azından çağdaş
sayılabilecek bir düzeye ulaştırıldı. Kuşkusuz, bizlerin de, kadınlar olarak,
16 haftaya çıkarılmış olan sürenin 21 haftaya çıkarılmasının sağlanması en
başta gelen temennimizdir; ama, hiç değilse, İş Kanunuyla gelinen nokta, bizi
çağdaş bir düzeye ulaştırmaya yetmiştir; ama, İş Kanununda yapılan değişiklik
Devlet Memurları Kanununa intikal etmemiştir, orada eski süreler sürmektedir.
İş Kanununa tabi çalışma
yaşamında kadınlara sağlanan bir imkânın, kamu sektöründe çalışan kadınlara da
kuşkusuz sağlanması gerekmektedir; çünkü, bu izinler bakımından bir paralellik
kuramadığımız takdirde, bırakın cinslerarası eşitsizliği, bir cins içerisinde
de çalışma koşulları bakımından eşitsizliğe yol açmaktadır. İşte, bu kanun
teklifi, iş yaşamında bu eşitsizliği gidermek amacına yönelik olarak
hazırlanmış, tıpkı İş Kanununda olduğu gibi, doğum öncesi ve doğum sonrası
izinler 8 haftaya çıkarılmış ve çoğul gebeliklerde buna 2 hafta daha
eklenilmiştir. Kuşkusuz, hekim raporuyla daha fazla iznin gerek görüldüğü
durumlarda, bu izin, yine, yasanın verdiği imkâna göre uzatılacaktır. Ayrıca,
bu süreler bittikten sonra da, maaşsız izin kullanmak, aylıksız izin kullanmak
isteyen devlet memuru kadınlar, amirlerinin takdir hakkı söz konusu olmaksızın
"ben, 1 yıl aylıksız izin kullanmak istiyorum" dedikleri anda,
kendilerine bu izin verilecektir. Hazırlanmış olan yasa teklifleri bunları
getirmektedir.
Bu teklifle, kamu
sektöründe çalışan kadınlarımızın da, doğum öncesi ve doğum sonrası izinleri
bakımından, bir nebze ferahlığa kavuşturulacağını zannediyoruz.
Tabiî, sorun bununla
bitmiyor, sorun bununla çözülmüş olmuyor. İş yaşamına kadınların istenen
sayılarla katılmasını sağlayabilmek için kreş imkânlarını, çocuk yuvası, çocuk
bakımevi imkânlarını genişletmek lazım, kadınları koruyabilmek için iş yaşamına
kotalar koymak lazım; ama, bunları yapabilmek için de, Anayasada bir adım daha
atmak lazım, özellikle, bu kotalar konusunda. Ben, Anayasada yapılan
değişikliğin, henüz, CEDAW Sözleşmesinin gereklerini yerine getirmekte acele
etmeyen birtakım, ülkelerin anayasalarıyla aynı noktaya geldiğini düşünüyorum;
ama, bu, istenen adımı atmış olmak anlamına gelmiyor. Başka daha çağdaş ülkeler
var, CEDAW'ın gereğini yerine getirmiş olan ülkeler var, onlar, devlete, fiilî
cinslerarası eşitliği de sağlamak görevini veriyorlar; yalnız hak eşitliğini
sağlamak yetmez, devlet, fiilî eşitliği de sağlamakla yükümlüdür hükmünü
getiriyorlar. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bunun gelmesini çok
arzu ettik; ama, maalesef, verdiğimiz önergeler, Anayasa Komisyonunda da, Yüce
Mecliste de -Cumhuriyet Halk Partisinin desteğine rağmen- Adalet ve Kalkınma
Partisi bunları kabul etmediği için geçmedi. Ben, bu vesileyle, bu hususu
tekrar gündeme taşımak istiyorum. Eğer, çağdaş bir demokrasiye sahip olmak
istiyorsanız, eğer, ulusumuzun kadınlarına çoktan hak etmiş oldukları desteği
vermek istiyorsanız, gelin, bir adım daha atalım, tekrar Anayasanın 10 uncu
maddesini ele alalım ve oraya fiilî eşitliği de devletin sağlamakla yükümlü
olduğu hükmünü getirelim.
Birtakım anayasalarda bu
var. Birtakım anayasalarda yok" diye söz ediliyor; ama, onlar da yarın
öbür gün bunu, anayasalarına ve hukuk düzenlerine -eğer, CEDAW'ın hükümlerini
gerçekleştirmek istiyorlarsa- getirmek mecburiyetindeler; onlar da o sürece
girecekler. Ben diyorum ki, onların o sürece girmesini beklemeden biz bunu
yapalım, başkalarını beklemeyelim, biz yapalım; çünkü, kadınlarımız bunu hak
ediyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Hak etmenin yanı sıra, bu, devletin
kadınlara bir görevi; eğer, sosyal devlet ise,
eşitlikçi bir demokrasiyi, bütün çağdaş demokrasilerde olduğu gibi
gerçekleştirmek istiyor ise, görevi. Dilerim bu dönem bitmeden, Parlamentomuz
bunu da tamamlar ve en ileri noktaya varmış ülkelerin anayasalarıyla eşit
konumda bir anayasaya sahip oluruz.
Çünkü, ben şunu söylemek
istiyorum: Fransa da başlangıçta, CEDAW'ın gereğini yerine getirmek için bize
benzer bir adım attı ve olabilir zannedip bir kota kanunu çıkarttı; ama,
maalesef, yaptığı anayasa değişikliğine o kota kanunu sığmadı, iptal edildi ve
onun üzerine daha ileriye bir adım atıp, hak eşitliğinin yanı sıra, fiilî
eşitliği sağlamaya yönelik önlemleri almak konusunda da parlamentoya, siyasî
partilere görev veren bir başka değişiklik yapmak mecburiyetini hissetti.
Ben de diyorum ki, bu
evrelerden geçmeden, Anayasa Mahkemesi engelline takılır mıyız takılmaz mıyız
kuşkusuna düşmeden, açıkça Anayasada cinslerarası eşitlik konusunda,.devlete
fiilî eşitliği de sağlamak görevini verelim.
Tekrar söylüyorum; bu
dileğimin bu dönem bitmeden gerçekleşmesini görmek, ulusumuzun tüm kadınları
gibi benim de arzumdur. Bunu gerçekleştirmenin şerefinin de, bu dönem Türkiye
Büyük Millet Meclisine ait olmasını arzu ederim.
Bu kanun teklifine
desteklerinizi bekliyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun da, bu kanun
teklifinden -zaten,kendi onayıyla da verilmiştir- yana olduğunu, bu kanun
teklifini desteklediğini ifade etmek istiyorum.
Sizleri saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Araslı.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
DEVLET MEMURLARI KANUNUNUN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 14.7.1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 104 üncü maddesinin değişik
(A) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
A) Memura doğum
yapmasından önce sekiz hafta ve doğum yaptığı tarihten itibaren sekiz hafta
olmak üzere toplam onaltı hafta süre ile aylıklı izin verilir. Çoğul gebelik
halinde, doğumdan önceki sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak
sağlık durumu uygun olduğu takdirde, tabibin onayı ile memur isterse doğumdan
önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, memurun çalıştığı
süreler, doğum sonrası sürelere eklenir. Yukarıda öngörülen süreler memurun
sağlık durumuna göre tabip raporunda belirlenecek miktarda uzatılabilir.
Memurlara, bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam
birbuçuk saat süt izni verilir. Süt izninin kullanımında annenin saat seçimi
hakkı vardır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
1 inci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA N. GAYE
ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekili
Oya Araslı ve 10 milletvekilinin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile İstanbul Milletvekili
Zeynep Karahan Uslu ve 9 milletvekilinin, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun 1
inci maddeye ait görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; Sayın
Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Kadın memurlara, doğum
yapmasından önce 8 hafta ve doğum yaptığı tarihten itibaren 8 hafta olmak üzere
toplam 16 hafta aylıklı izin verilmesi, bu hakların, aynen, İş Kanununda işçi
kadınlara verilen haklarla aynı duruma gelmesini sağlayacak. Böyle bir
teklifin, çalışan kadınlar için son derece yerinde bir teklif olduğunu
düşünüyorum ve bu iki kanun teklifini hazırlayan her iki arkadaşımı da bu
bakımdan kutluyorum.
Kadınların sorunları çok
fazla. Kadınlar, sadece doğum yapmaları nedeniyle sorun yaşamıyorlar. Kadınlar,
yaşadıkları süre içerisinde de çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar. Bu
vesileyle, burada, hazır söz almışken, bugünlerde kadın kuruluşlarının ve bizim
çok gündeme getirdiğimiz namus cinayetlerinden de söz etmek istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Parlamentomuz, Türk Ceza Kanununda değişiklik yapmak üzere
komisyonda çalışmalar yürütüyor. Adalet Komisyonunda görüşülen tasarı
üzerindeki çalışmalar, artık, komisyondan Genel Kurula gönderilmek üzere
tamamlandı. Ancak, 84 üncü maddeye, "nitelikli adam öldürme"
bölümüne, töre saikiyle işlenilen cinayetler de nitelikli adam öldürme suçu
olarak alındı ve müebbet hapisle cezalandırılacak. Ancak, yapılan bu uygulama
bizler için yeterli değil; çünkü, namus ve töre cinayetleri, töre adına
sürdürülen, feodal yapı artığı, erkeğe ait toprağa dayalı mülkiyet hakkının
hane kadınlarına uzantısının bir sonucudur. Bu cinayetlerin müebbet hapis
korkusuyla işlenmelerini engellemenin ötesinde daha önemli hususlar da vardır.
Bunların başında, insanların yüreklerinden ve beyinlerinden
"töre-namus-kadın" halkasına kilitlenmiş ahlak kavramının silinmesi,
kadının insan haklarının tanınması ve kadının özgür bir birey olarak varlığının
kabulü gelir.
Egemenlik alanının
daralmasını kabullenmenin güçlüğüdür ki, bu ahlak anlayışını, bu cinayetleri,
Avrupa'da yaşanan kentlere dek, belki, genç kızın, ekonomik olarak, artık,
babasına, ailesine hiç de bağımlı olmadığı coğrafyalara dahi taşımaktadır.
İster töre diyelim ister
namus, sonuç olarak, kadının kendi bedeni üzerindeki bireysel haklarını
çiğneyen, kadının namusunu cinselliğe bağlayan bir düşünceden yola çıkan her
türlü cinayeti gerçek anlamda geçmişe gömmek istiyorsak, çok geniş bir
kampanyayla, toplumsal bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları yapılması
gerekmektedir.
2004'ün ikinci yarı yılı,
yasal düzenlemelerle büyük ölçüde gerçekleştirdiğimiz Avrupa Birliği
müktesebatının yaşama geçirilmesine odaklanan bir dönem olacaktır. Bu anlayış
değişikliğini de müktesebatın bir parçası olarak görmek hiç de abartı olmaz;
çünkü, Avrupa'da, insanî değerler, bireyin özgürlüğü ve insan haklarının
korunması temeline oturtulmuştur. Bir kadının, babasının, ağabeyinin ya da
eşinin vesayeti altında olması bu anlayışa tamamen terstir. Bu bağlamda,
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye Temsilciliği, bu yılki çalışmalarını
namus cinayetlerine odaklayarak iyi bir örnek oluşturmuştur.
Tarafı olduğumuz,
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, (CEDAW) kadınlara
karşı şiddetin önlenmesi konusunda da yükümlülükler getirmektedir. Bu
yükümlülüğün bir gereği olarak da, bilgilendirme, bilinçlendirme çalışmalarının
yürütülmesi gerekir. Her şeyi devletten beklememe anlayışı içerisinde, sivil
toplum örgütleri ve medya da bu konuda etkin rol almalıdır.
Etkin bir kampanya
yürütülse bile, bugünden yarına herkesin değişmesi beklenemez. Kadınlarımıza
yardımcı olacak kurumların da oluşturulması gereksinimi vardır. Ülkemizde, 7
500 kişiye 1 sığınmaevi olan Avrupa Birliği normlarına göre -nüfusumuzun hâlâ
67 000 000 olduğunu varsaysak bile- 9 000 dolayında sığınmaevi olması
gerekirken, bunun binde 1’ine yakın sayıda sığınmaevimiz vardır. Nüfusun 50
000'i geçtiği yerlerde, benimsenen terimle "korunmaevleri" kurmanın belediyelerin
aslî görevine alınmasını sağlayan yeni yasal düzenleme sevindiricidir; ancak,
bu görevi yerine getirebilmeleri için, belediyelere de kaynak sağlanması
gerekir.
Yeni yasama yılında,
süratle, Namus Cinayetleri Araştırma Komisyonunun çalışmalarını tamamlaması
gerekir, Sayın Salih Kapusuz, bana bakıyorsunuz...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Her zaman olduğu gibi... Size her zaman bakarım.
N. GAYE ERBATUR (Devamla)
- Çünkü, saptanan gerçeklikler ve gereksinimler doğrultusunda gerekli her türlü
önlemin alınması, toplumda bilgilendirme ve bilinçlendirme kampanyaları
düzenlenmesi, önceliklerimiz olmalıdır.
Araştırma Komisyonunun
konuyu çok yönlü olarak ele alması ve Türk Ceza Kanunu dışında, başka hangi
yasalarda değişikliğe gereksinim olduğunu saptaması gereklidir. Örneğin, yakın
tarihte gerçekleşen Nuran Halitoğulları cinayetinde, kolluk güçleri tarafından
kurtarılan genç kız, bu güçler tarafından babasına teslim edilmişti. Bu,
yasaların bir gereği idi. Bu koşullarda benzeri bir teslim olayının yaşanmaması
için, gerekli yasal değişikliklerin de yapılması gerekmektedir. Benzeri başka
yasal boşluklar da var olabilir ve bunları da saptayıp, gereğini yapmamız
gerekir.
Kadınlarımıza,
kızlarımıza, hakları olan insanca bir yaşam sunabilmek için, geçmişten bugüne,
değer adına taşınmış bazı bakış açılarının gözden geçirilmesi ve çağdaş
değerlerin kavranıp benimsenmesini amaçlayan bir topyekûn bilgilendirme ve
bilinçlendirme seferberliğine gereksinimimiz olduğunu düşünüyorum.
Bu nedenle, yapılan bu
kanun değişikliğini çok önemli sayıyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
bu değişikliği destekleyeceğimizi bildiriyorum. Beni dinlediğiniz için hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erbatur.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Devlet
Memurları Kanununun değişik 108 inci
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Doğum yapan memurlara istekleri halinde 104 üncü
maddenin (A) bendinde belirtilen sürelerin bitiminden itibaren oniki aya kadar
aylıksız izin verilir.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
12.- Sinema
Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/849) (S. Sayısı: 640) (X)
BAŞKAN- Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 640 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA BERHAN
ŞİMŞEK (İstanbul)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Yasalar, bir ihtiyacı
karşılamak, bir yanlışı düzeltmek, bir eksikliği gidermek için, toplum yararı
doğrultusunda, ilgili kesimlerin, çıkarılan yasalardan yaşamları doğrudan
etkilenen kitlelerin görüşü ve katkısı alınarak, ortak aklın gösterdiği yönde
toplumsal mutabakatla yapılır. Görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı üzerinde
sivil toplum örgütlerinin, sektörel kuruluşların, meslek birliklerinin
mutabakatı vardır. Tasarı Meclise sevk edilmeden, ön çalışması, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna Kültür Bakanlığı tarafından yollanılmış ve gereken katkılar
istenilmiştir. Biz de, görüşlerimizi, Sayın Bakana, Sayın Kültür Bakanlığına
bildirdik.. Yani, bugüne kadar alıştığımızın ötesinde, bugün burada
görüşeceğimiz yasa tasarısı, çoğunluk anlayışının değil, çoğulcu, katılımcı bir
anlayışın ürünüdür.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tasarının içeriğine geçmeden önce, sinema sektörünün
içerisinde bulunduğu durumun bir çerçevesini çizmek istiyorum.
14 Kasım 1914'ten bu
yana, doksan yıllık tarihinde 6 000'i aşkın sinema filmi üretmiş ve 1960'lı
yıllarda, yılda 300 film çekmeyi başarmış Türk sinema sektöründe, günümüzde,
yılda, ancak 10-12 civarında film üretilmektedir.
Avrupa'da, 65 000 000'luk
Fransa'da, yılda 100 konulu film çekilebilmekte; çünkü, Fransa, sinemasına
yılda 500 000 000 dolar destek sağlamaktadır. Bu destek Almanya'da 250 000 000
dolar, İtalya'da 190 000 000 dolardır.
1970'lerde sinemamız, 2
500 açıkhava, 3 000 kapalı salon, 2 500 000 koltukla ciddî bir biçimde endüstri
olma yolunda ilerlerken, 1970'lerin sonlarından başlayarak, birçok nedenden
dolayı erozyona uğramıştır; yapım, işletme ve gösterim sistemi çökmüştür.
Bugün, Türkiye'de,
yaklaşık 1 100 perde ve 200 000 koltuk vardır. Ülkemizin 12-13 ilinde sinema
salonu yoktur. 1970'lerden bu yana sinemamızdaki kan kaybını bu rakamlar açıkça
ortaya koymaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
film sayısının yok denilecek kadar azalmasının yanında, sinemanın, halkla en
yoğun iletişim kuran bir sanat ve kültür alanı olarak gücü ve etkinliği
zayıflamış ve önemsizleşmiştir. Elimizde, finansman kaynakları dış desteklerle
bölük pörçük sağlanan, işletme imkânları sınırlı, âdeta, sığıntı kalmış, iç
dinamikleri televizyon yıldızlarının rol aldığı birkaç popüler film dışında
tükenmiş, tüketilmiş bir sinema alanı kalmıştır.
Yapımcısını,
dağıtımcısını, sinema salonunu kaybetmiş sinemada kendilerini bir biçimde ifade
etmek isteyen sanatçılar, birer tüccar terzi konumunda, kendilerinin yapımcısı
ve pazarlayıcısı olmak zorunda kalmışlardır.
Bugün, eksikliğini
hissettiğimiz, sadece seyircisiyle buluşarak kendi ticarî sistemini oluşturmuş
bir sinema sektörü değildir. Sektörün, görsel, işitsel, her alanda üretken ve
yaratıcı olan yönü tükenmiş ve geleceğe yönelik vizyonu kalmamıştır. Bu ülkenin
çocukları, gençleri, kendi kültürel kimlik ve hazinelerini unutmakla karşı
karşıyadır. Bu ülkenin, artık, çocuk filmleri, animasyon filmleri, belgesel
filmleri, kısa filmleri sınırlıdır. Oysa, yetmiş milyonluk nüfusu ve dünyayla
hızla entegre olan yapısıyla bu ülkede her yıl onlarca film yapılabilir, bu
filmleri üretecek yapımevleri harekete geçirilebilir, işletme ve gösterim
ağları kurulabilir.
İşte, bugün görüşmekte
olduğumuz bu tasarıda ve bu tasarının 1 inci maddesinde belirlenen amaçları
arasında, sinema sektörünün eğitim, yatırım, girişim, yapım, dağıtım ve
gösterim alanlarının geliştirilmesi ve güçlendirilmesi bulunmaktadır.
Tasarının, bu amaçları gerçekleştirerek, 1970'lerden beri sinemamızın içinde
bulunduğu olumsuz durumu ortadan kaldıracağına inanıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sinemanın, ülke tanıtımında en önemli araç olma özelliği,
başta ABD olmak üzere, pek çok dünya ülkesi tarafından kanıtlanmışken, ülkemiz
bu aracı, bu etkin silahı akılcı bir şekilde, maalesef, kullanamamıştır.
Türkiye, sinema endüstrisi denilebilecek çapta bir yatırım yapmamış olmasına
rağmen, uluslararası nitelikte pek çok sinema insanı yetiştirmiş bir ülkedir.
Ülkemizin yaratıcı
sanatçı insan kaynağının doğru yönlendirilmesi ve desteklenmesi durumunda,
sinema sektörünün gelişmesine ve ülke tanıtımına önemli katkılar sunulacaktır.
Bu kadrolar, binbir zorlukla ortaya koydukları ürünleriyle, bugün, uluslararası
sermayeyi ayaklarına getirebilmekteler; ama, yeterli değil. Ne var ki, kişisel
çabalarla oluşturulan bu prestijler ve başarılar, kurumsal bir yapının var
olmaması nedeniyle ülkemize yansımamakta, ülkemizin amaçlarına hizmet
etmemektedir. Bu kadroların dünya çapında kurdukları geniş ilişki ağı ve
edindikleri bir o kadar geniş deneyim ve birikimleriyle ülkemizin çok yönlü
tanıtım hizmetlerine yönlendirilmelerine, ABD ve Avrupa ülkeleri dahil dünyanın
tüm ülkelerinde olduğu gibi bu yönde geliştirilecek devlet politikalarına
ihtiyaç vardır. Bir diğer ifadeyle, sinema aracılığıyla neyi, neden, nasıl, ne
zaman tanıtacağız gibi sorulara ek olarak sürekliliğin nasıl sağlanacağı ve
hangi kaynakların nasıl ve ne yönde seferber edileceği, hükümetten öte,
Amerika'da olduğu gibi, bir devlet politikası olmalıdır.
Dünya üzerinde hâkimiyet
kurmak isteyen ve dünya siyasetinde, ekonomisinde, ticaretinde etkili olmak
isteyen ve bu hedeflerde başarılı olmuş ülkeler, Amerika örneğinde olduğu gibi
sinema konusunda son derece kararlı planlar ve çalışmalar yapmışlardır.
Sinema sanatı, genel
olarak, sanat üretimini desteklemek, ülkede çok özel bir iklimi oluşturmayı
gerektirmektedir. Böyle bir iklimin oluşması, düşünce ve yaratma özgürlükleriyle
tüm sanat alanını kucaklayan telif hakları, çalışma-sosyal güvenlik, destek ve
teşvik yasa kurumlarından oluşan bütünsel bir modelin yaratılmasıyla mümkündür.
Bu modelin temelinde yaratıcılığın ve kalitenin desteklenmesi vardır.
Bu sektör aynı zamanda
yüksek teknolojiyi en yoğun kullanan endüstrilerden biridir. Endüstriyel
yaratıcılığın uzlaşması ve birbirini olumlu desteklemesi, ancak diğer
endüstrilerden farklı bir bakış açısıyla mümkün olabilmiştir. Çünkü, bu
endüstrinin hammaddesi, ürünü de kimliğimiz, hayallerimiz, ahlakî değerlerimiz,
kültürümüz ve kültürel geleceğimizdir.
Bugün görüşmekte
olduğumuz bu kanun tasarısı bir toplumsal ihtiyacı karşılamakta, sinema
sektörünün beklentilerine yanıt vermektedir. Bu kanun, genel gerekçesinde belirtildiği
gibi, sinemanın gerek sanat gerekse endüstri olarak desteklenmesini ve
güçlendirilmesini temin edecek ve başlıbaşına sinema alanına ilişkin hükümler
içerecek bir kanundur. Tasarı, genel olarak, Türkiye'de gösterime girecek yerli
ve yabancı filmlerin denetlenmesini ve devletin Türk sinemasına yapacağı maddî
desteğin nasıl olacağıyla ilgili düzenlemeleri içermektedir. Ayrıca, devlet ile
sinema dünyası arasında iletişimin sağlıklı ve etkin bir şekilde yapılması,
sinema sanatına ilişkin temel yaklaşımların, sektörel eğilim ve yönlemlerin
araştırılması amacıyla, ilgili alan, meslek birlikleri, sektörel sivil toplum
kuruluşları temsilcileri ve üniversitelerin ilgili bölümlerinden görevli
öğretim elemanlarından oluşan, Bakanlık bünyesinde bir danışma kurulu
oluşturulmasını da öngörmekte.
Destek başvurusunda
bulunan projeleri değerlendirmek ve desteklenecek olanları belirlemek amacıyla,
Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcisi, meslek birlikleri temsilcileri ve sinema
dünyasından, Bakanlığın seçtiği üyelerden oluşacak Destekleme Kurulu
bulunmaktadır.
Bu tasarının en önemli
özelliklerinden biri, sinema sektöründe önemli kararların alınması amacıyla
oluşturulan bu kurullarda (destekleme, danışma, değerlendirme ve sınıflandırma
kurullarında) sektör temsilcilerinin söz ve karar sahibi olmasıdır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tasarının bu olumlu yönlerinin yanı sıra, bir iki maddeyle
ilgili kaygılarımı, çekincelerimi -Sayın Bakanımla konuşarak paylaştığımı-
belirtmek istiyorum.
Tasarının 8 inci maddesinde,
desteklenen filmlerin yapımcısının, filmin yapım maliyeti karşılandıktan sonra
elde edilen gelirlerden yapılan desteği geri ödemesi öngörülmektedir. Ancak,
yapımcı tarafından ödeme yapılmazsa, filmin yönetmeninin beş yıl, yapımcısının
ise, geri ödemesiz sayılan miktarı yasal faiziyle birlikte ödeyinceye kadar
desteğe müracaat edemeyeceği belirtilmektedir. Halbuki, dünya sinemalarında
olduğu gibi, sinema sektöründe destek, kural olarak yapımcıya verilir. Yapımcı
ile yönetmenin aynı şekilde cezalandırılması, bu genel kurala aykırıdır.
Hepimizin bildiği gibi,
yönetmen gerçek, yapımcı tüzelkişiliktir. Yaratıcı kişiliği olan yönetmenin
cezalandırılması yerine, tüzelkişiliğin, geri ödemesiz sayılan miktarları yasal
faiziyle birlikte ödeyinceye kadar cezalandırılması daha adaletli olacaktır
diye düşünüyorum. Yönetmenler için öngörülen bu beş yıl cezası, sinema
sektörünün yeniden yapılandırılma sürecinin hemen başında, üstelik, Destekleme
Kurulunun gözetiminde verilen proje desteklerinin, bu şekilde, yönetmenlerin
ötesinde, gişe başarısına mecbur bazı filmlerin mahkûm edilmesi anlamına
gelecektir.
Ayrıca, yönetmenlerin
aynı zamanda yapımcı olarak ürettikleri projelerin istenilen başarıyı
yakalayamaması durumunda, geri ödeme faiziyle birlikte yapılana kadar bu
desteklerden yararlanamayacakları düşünüldüğünde, bu cezanın çok ağır olduğu da
ortaya çıkmıştır. Yönetmenin, ürettiği filmlerin gelirlerinin borçları ödeyip
ödemediğini de ayrıca kontrol etmesi olanaklı değildir; hem de bu, yönetmenin
görevi ve sorumluluğu da olmamalıdır diye düşünüyorum. O nedenle, tasarıda
öngörülen bu sürenin kaldırılmasının -ki, Sayın Bakanımla bunu paylaştık-
kaldırılmıyorsa da bir önergeyle- benim de imzam olacak- beş yıldan üç yıla ya
da iki yıla indirilme düzenlemesinin yapılmasının doğru olacağına inanıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün, burada, gerçekten Türk sinemasının yıllardan beri
çekmiş olduğu sıkıntıları ortadan kaldıracak bir yasa tasarısını görüşüyoruz.
Bakın, bunun çok önemli örneği tiyatroyla ilgilidir; devlet tarafından
desteklenen Darülbedayi kurulmasaydı, Devlet Tiyatroları ve Türkiye'de tiyatro,
bu düzeye gelemezdi. Kendi sanat yaşamımızda olumlu sonuçlarını gördüğümüz bu
kurumsallaşmayı, sinema sanatımız için de gerçekleştirdiğimiz için sevinçliyim.
Ayrıca, sinema sektörünün
yıllardan sonra kendi yasasına kavuşmasının, yıllardan beri içine düştüğü bu
olumsuzlukları da ortadan kaldıracağına inanıyorum. Önce, Sayın Kültür ve
Turizm Bakanına, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanına ve
üyesi arkadaşlarıma, Kültür ve Turizm Bakanlığı bürokratlarına ve siz sayın
milletvekillerine, bu konudaki katkılarından dolayı, sinema sektörü adına
teşekkür ediyorum.
Sözlerimi bitirmeden
önce, 1936 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün sinemayla ilgili bir vecizesini
sizlerle paylaşmak istiyorum; "sinema öyle bir sanat ki, zamanı gelecek,
silahtan, baruttan, makineden daha önemli olacaktır. Sinemaya gereken
ehemmiyeti veriniz" demiştir. Geç de olsa Mustafa Kemal'in bu vecizesini
yerine getiriyoruz. Umarım, Mustafa Kemal'in diğer vecizelerini de daha iyi
anlar, ileriki günlerde değil, yakın zamanda o vecizeleri de yerine getiririz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Şimşek.
Sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın İbrahim
Köşdere; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; ben,
sürem 20 dakika olmasına rağmen, bu görüşmemi fazla uzun tutmayacağım, kısa
sürede bitirmeye gayret edeceğim; buna rağmen, sabırla dinleyeceğiniz için,
şimdiden teşekkür ediyorum.
Görüşülmekte olan 640
sıra sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile
Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile 641 sıra sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısıyla ilgili, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Kültürün oluşturulmasında
ve gelecek kuşaklara aktarılmasındaki yeri ve önemi sebebiyle, sinema alanına
ilişkin ekonomilerin güçlendirilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi, yerli
ve yabancı yatırımların teşvik edilmesiyle ilgili, sinema filmlerinin
değerlendirilmesinin ve sınıflandırılmasının yapılması amacıyla, Kültür ve
Turizm Bakanlığınca bir kanun tasarısı taslağı hazırlanmıştır.
Sinema Filmlerinin
Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun
Tasarısıyla, sinema sektörünün, eğitim, yatırım, dağıtım ve gösterim
alanlarında güçlendirilmesi, yapım ve ortak yapımların desteklenmesi, toplumun
sinema filmlerinden yararlandırılmasına ilişkin imkânların artırılması
hedeflenmektedir. Bu çerçevede, taslakta, bahse konu alanlara ilişkin temel
yaklaşımların belirlenmesi ve bu amaca yönelik olarak, ilgili alan meslek
birlikleri, sektörel sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin ilgili
bölümlerinde görevli öğretim elemanlarından yılda bir kez toplanacak ve tavsiye
niteliğinde karar alarak bir danışma kurulu oluşturulması öngörülmektedir.
Taslak ile ayrıca film
yapımı, senaryo yazımı, arşiv, teknik altyapı, eğitim, araştırma-geliştirme,
tanıtım, dağıtım, pazarlama, gösterim konularına ilişkin projeleri desteklemeye
yönelik mekanizmalar da oluşturulmaktadır. Bu amaçla, taslakta, bakanlık
temsilcisi ile, ilgili alan meslek birliklerinin üyeleri arasından seçtiği
birer üye ve alanlarında temayüz etmiş uzman kişilerden bakanlıkça belirlenecek
üç üyenin görev yapacağı bir destekleme kurulunun oluşturulması hüküm altına
alınmaktadır.
Destekleme kurulu, tasarı
taslağı kapsamında bulunan alanlara ilişkin projeleri değerlendirecek ve uygun
görülenlerin desteklenmesi karara bağlanacaktır.
Projeler doğrudan veya
dolaylı destek şekillerinden faydalandırılabilecektir. Doğrudan destekler,
bakanlık bütçesinden her yıl ayrılan paydan belirlenen oranda verilen geri
ödemeli veya geri ödemesiz şekilde ve dolaylı destekler de, bankalardan
sağlanan kredilerin, anaparalarının dışında kalan ödemelerin geri ödemeli
olarak karşılanması şeklinde düzenlenmiştir.
Tasarıda, film
yapımlarına sağlanan doğrudan desteklere ilişkin geri ödemelerin, yapım
maliyeti karşılandıktan sonra elde edilen gelirlerden bakanlıkça belirlenecek
usul ve esaslar çerçevesinde yapımcı tarafından geri ödenmesi; filmin, yapım
giderlerini karşılayacak miktarda gelir elde edememesi halinde, geri ödemeli
desteklerin geri ödenmesi sayılması hükme bağlanmıştır. Destekleme kurulunca
belirlenen uluslararası festivallere davet edilen veya bunlardan birinde ödül
kazanan filmler hariç olmak üzere, geri ödemesi tamamlanamayan filmlerin
yönetmeni beş yıl süreyle, yapımcısı ise bir daha bu kanunda yer alan
desteklerden faydalanamayacaktır; ancak, geri ödemesiz sayılan miktarların,
yapımcı tarafından yasal faiziyle birlikte bakanlığa geri ödenmesi halinde,
yapımcı, desteklerden faydalanmak üzere tekrar başvuruda bulunabilecektir.
Belgesel, kısa metrajlı
ve animasyon filmleri için geri ödemesiz destek sağlanabilecektir. Destekleme
kurulunca, her yıl belirlenecek limit ve oranlar çerçevesinde film yapımlarına
sağlanacak destekler, yapım giderlerinin yüzde 30'undan, diğer projelere
sağlanacak destekler ise proje giderlerinin yüzde 50'sinden fazla
olamayacaktır.
Taslakta yer alan bir
başka önemli düzenleme de, sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve
sınıflandırılmasına ilişkindir. Ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema
filmlerinin, ticarî dolaşıma ve gösterime sunulmadan önce, kamu düzeni, genel
ahlak ile küçüklerin ve gençlerin ruh sağlığının korunması, insan onuruna
uygunluk ve Anayasada öngörülen diğer ilkeler doğrultusunda denetlenmesi,
değerlendirilmesi ve sınıflandırılması yapılacaktır.
Bu hususta yapılan
düzenlemeyle getirilen en önemli değişiklik ise, sınıflandırılması yapılan
filmlerin, yapılan sınıflandırmayı gösterir işaret ve ibareleri taşımasının
zorunlu tutulabilmesi ve söz konusu filmlerin, bu işaret ve işaretleri her
türlü tanıtım alanında ve taşıyıcı materyal üzerinde kullanmalarının zorunlu
olmasıdır. Bu şekilde, ebeveynlerin, küçüklerin ve gençlerin izlemeleri uygun
olmayan filmlerle ilgili uyarılmasının sağlanması amaçlanmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalardan
da anlaşılacağı üzere, taslağın yasalaşmasıyla, sinema sektörü ve diğer ilgili
sektörlerin desteklenmesini, nitelikli eser üretiminin artırılmasını ve sektör
ekonomilerinin güçlendirilmesini sağlayacak bir model meydana getirilmesi
mümkün olacaktır. Diğer taraftan, kültür mirasının gelecek kuşaklara
aktarılmasına imkân verilecek bir arşiv ve dokümantasyon sistemi
oluşturulabilecektir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
dünya kültüre yöneliyor; ülkeler kültürlerini yeniden keşfediyor.
Küreselleşmenin ortaya çıkardığı fırsatları değerlendirmek ve yol açtığı
tehditlerle baş etmek için, kültür, hem bir sığınma hem de kendini ifade
etmenin kaynağı olarak öne çıkıyor. Nedeni ne olursa olsun, kültür ve değerler,
ülkelerin kendi kimliklerini, farklılıklarını, özgürlüklerini ve
zenginliklerini ifade etmenin ve göstermenin yoludur. Günümüzde, ülkeler, hem
küresel rekabette mevzi kazanmak hem de insanlığa katkıda bulunmak için kendi
özgün değerlerine dayanmaya çalışmaktadırlar. Bu çerçevede, başta UNESCO olmak
üzere, uluslararası kuruluşlar ve çağdaş ülkeler, kültür politikalarını gözden
geçirmekte, yeni arayışlara yönelmekte, yeni yaklaşım ve stratejiler
geliştirmektedirler. Bu süreçte, kültür alanının yönetimi, ademimerkezîleşme,
sponsorluk, kültür finansmanı gibi konular öne çıkmış bulunmaktadır. Kısaca,
çağdaş ülkeler, kültür alanında bir yeniden yapılanma sürecini yaşamaktadırlar.
Türkiye, her yönüyle bu
gelişmelerin ortasında, merkezinde yer almak zorundadır. Kültür
politikalarımızın, güvenlik, dışpolitika, kalkınma ve küresel rekabet
bağlamında yaşanan çağdaş gelişmeler çerçevesinde ve ülkemizin, halkımızın
ihtiyaçları ve öncelikleri doğrultusunda gözden geçirilmesi ve bu alanda yeni
açılımlar getirilmesi zorunludur. Türkiye, sahip olduğu kültür, uygarlık ve
tarih birikimini daha etkin, daha verimli, daha güçlü bir şekilde ayağa
kaldıracak bu yeniden yapılanmayı daha fazla geciktiremez. Her köşesinde bir
uygarlık kalıntısı bulunduran ve her yöresinde ayrı bir kültür zenginliğini
yaşayan Anadolu, bu uygarlıkların maddî ve manevî değerlerini bünyesinde
barındırmaktadır.
Kültür varlıklarımızın,
değerlerimizin tarihsel ve kültürel gelişimin esaslı bir unsuru olduğu gözardı
edilemez. Çağdaş dünyaya koşut olarak bu alanın yeniden yapılanması,
Türkiye'nin uygarlığa katkısının önünü açacak, kültürel değerlerimizi küresel
alana taşıması için bereketli bir iklimin oluşmasına hizmet edecektir. Zengin
tarih ve kültürel mirasının yanı sıra, doğal değerleri açısından da büyük bir
zenginlik ve çeşitliliği olan ülkemizin sahip olduğu ve hepimize emanet olan bu
değerlerimizin yaşatılması, korunması, dünyayla buluşturulması için koruma
kavramını çağdaş formda yeniden tanımlamak zorundayız.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tasarının dayandığı modelden ve bu yaklaşımın temel kavramlarından
ve ilkelerinden bahsetmek istiyorum.
Bu tasarıyla, bir yandan,
çağdaş kavram ve tanımlar mevzuata kazandırılırken, diğer yandan, yeni koruma
ve uygulama araçları geliştirilmekte ve korumanın temel aktörü olarak vatandaşı
merkeze alan yeni bir model ortaya konulmaktadır. Kültürün ancak toplumla
birlikte korunacağı ve yaşatılacağı bilinciyle tarihî ve tescilli yapıları
yaşatarak koruma anlayışı başat hale getirilmekte, vatandaşlarımızın "çivi
çakmak bile yasak" diye algılayıp yorumladıkları koruma mantığı,
vatandaşın işini kolaylaştıracak şekilde değiştirilmektedir.
Bugüne kadar korunması
gereken yapıların tüm sorumluluğunu bu yapıların sahiplerine yükledik. Bir
yandan, çok basit onarımlar için bile milyarlarca lira harcama gerektiren
röleve, restorasyon projeleri isteyen bir düzeni kurduk. Diğer yandan, bu yapı
sahiplerine devlet olarak finansal bir destek sağlayamadığımız gibi, bu
yapıların sahiplerinin mülkiyet haklarını da, kamu yararı adına kısıtladık.
Dolayısıyla, korumanın tüm külfetini, hepimizin ortak mirası olan bu yapıların
sahiplerine yükledik ve esasen, kimliğimizin aslî unsurları olan bu yapıların
çökmesine, yitip gitmesine göz yumduk. Artık, mevcut sistem değiştirilerek,
kamu yararı-özel mülkiyet dengesini gözeten, makul, uygulanabilir ve çağdaş bir
sistem kurulmak zorundadır. Nitekim, tasarı, bu sorunu çözen bir yaklaşım
getirmiştir.
Bu kapsamda, kesin
yapılaşma yasağı getiren alanlar dışında, müktesep haklar ile zilyetlik
uygulamaları yeniden düzenlenmiş, sadece belediyelerin değil, tüm kamu kurum ve
kuruluşlarının da tescilli yapılarının korunması amacıyla, kamulaştırma
yapılabilmesi imkânı verilmiştir.
Bu tasarıyla oldukça
çağdaş bir koruma uygulama aracı da ülkemize kazandırılmaktadır. Tüm dünyada,
özellikle Amerika'da yaygın şekilde uygulanan imar hakkı transfer sistemi, ilk
defa mevzuatımıza girmekte ve böylece, kamulaştırmaya alternatif bir mekanizma
hayata geçirilmektedir.
Bu kapsamda, tasarıyla,
belediyeler ve valililiklere, imar haklarının kısıtlandığı alanlardaki
maliklerin imar haklarını yapılaşmaya açık bir alana aktarma hakkı ve menkulü
kıymetleştirme yetkisi verilmektedir.
Ayrıca, hazine arazileri
yanı sıra, il özel idaresi ve belediye mülkiyetlerindeki arazi ve
gayrimenkullerimize takas imkânı getirilmektedir.
Bu tasarı...
BAŞKAN - Sayın Köşdere,
biliyorsunuz, bizim görüştüğümüz sinema filmleriyle ilgili tasarı.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla)
- Sayın Başkanım, ben ikisini birleştirdim. Diğerinde de konuşma hakkım var;
ama, konuşmayacağım.
BAŞKAN - Peki.
Buyurun, toparlayın.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla)
- Bu tasarıyla, başka bir temel değişiklik daha yapılmaktadır. Bu tasarıda,
koruma, bir uzmanlık ve disiplinlerarası iş olarak ele alınmakta ve korumanın
vazgeçilmez unsuru olarak planlama yaklaşımı geliştirilmektedir.
Tasarıda yapılanma
faaliyeti, fiziksel planlama boyutu yanı sıra, sosyokültürel, ekonomik,
yönetsel karar ve uygulamaları kapsayan, çok boyutlu bir yaklaşımla ele
alınmaktadır. Böylelikle yeni bir ilke imza atılmakta ve mevzuatımıza ilk defa
fiziksel ve mekânsal kararlarla sınırlı olmayan bir plan kavramı
yerleştirilmektedir.
BAŞKAN - Sayın Köşdere,
bir saniye.
Sayın Köşdeşe, sizin
konuştuğunuz bu konuları kapsayan iki tasarımız daha var. Bir yanlışlık
olmasın?
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla)
- Sayın Başkan, ben konuşmamın başında da söyledim; 640 ve 641 sıra sayılı
tasarılar...
BAŞKAN - Ama, ayrı ayrı
tasarılar; yani, birinin görüşmesi birinde yapılmaz.
O nedenle, siz,
konuşmanızın sinemaya ilişkin olan bölümünü arz edin; diğer bölümde yine söz
veririm.
İBRAHİM KÖŞDERE
(Devamla) - Orada kullanma imkânım
varsa o söz hakkımı da kullanayım.
BAŞKAN - Şu anda
görüştüğümüz konuyla ilgili bölümü dile getirin. Zaten süreniz de az kaldı;
ama...
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla)
- Sayın Başkanım, takdir sizin.
Ben, sinemayla ilgili
görüşlerimi ifade ettim.
BAŞKAN - Diğer konu
üzerinde yine söz vereceğim size; tabiî
talebiniz olursa.
İBRAHİM KÖŞDERE (Devamla)
- Peki efendim, teşekkür ederim.
Sağ olun, çok teşekkür
ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Köşdere.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
SİNEMA FİLMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SINIFLANDIRILMASI
İLE
DESTEKLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1. - Bu Kanunun
amacı, bireyin ve toplumun sinema sanatı ürünlerinden verimli bir biçimde
yararlanabilmesi ve sinema sanatının sunduğu olanaklardan yararlanarak çağdaş
ve etkin bir kültürel iletişim ortamının yaratılması için sinema sektörünün
eğitim, yatırım, girişim, yapım, dağıtım ve gösterim alanlarında geliştirilmesi
ve güçlendirilmesi ile kayıt ve tescile de esas olacak şekilde sinema
filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasını ve bu alanda yerli ve yabancı yatırım ve girişimlerin
desteklenmesini sağlamaktır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2. - Bu Kanun
sinema sektörünün güçlendirilmesi, desteklenmesi, kayıt ve tescile de esas
olacak şekilde sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması ile
Bakanlığın görev, yetki ve sorumluluğuna ilişkin hükümleri kapsar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3. - Bu Kanunun
uygulanmasında;
a) Bakanlık: Kültür ve
Turizm Bakanlığını,
b) Sinema filmi: Sinema
sanatına özgü dil ve yöntemler ile meydana getirilen belgesel, kurgu, animasyon
ve benzeri türlerde; konulu veya konusuz, uzun veya kısa metrajlı, tespit
edildiği materyale bakılmaksızın elektronik, mekanik veya benzeri araçlarla
gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler
dizisinden ibaret filmleri,
c) Kurgu film: Yaratıcı
bir fikre dayalı olarak, sinema sanatına özgü dil ve yöntemler ile meydana
getirilen konulu filmleri,
d) Belgesel film:
Bilimsel, güncel, tarihî, doğal ve benzeri olgu veya düşüncenin sinema sanatına
özgü dil ve yöntemler ile araştırıldığı, anlatıldığı ve kurgulandığı filmleri,
e) Animasyon film:
Ağırlıklı olarak canlandırma tekniğinin kullanıldığı, sinema sanatına özgü dil
ve diğer teknik ve yöntemlerle meydana getirilen filmleri,
f) Değerlendirme ve
sınıflandırma: Ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin ticarî
dolaşıma ve gösterime sunulmadan önce, gösterim ve iletim biçimleri dikkate
alınarak kayıt ve tescile de esas olacak şekilde kamu düzeni, genel ahlâk ile
küçüklerin ve gençlerin ruh sağlığının korunması, insan onuruna uygunluk ve
Anayasada öngörülen diğer ilkeler doğrultusunda denetlenmesi, değerlendirilmesi
ve sınıflandırılmasını,
g) Destekleme: Sinema
sektöründe yapım, senaryo yazımı, arşiv, belgeleme, teknik alt yapı, eğitim,
araştırma, geliştirme, tanıtım, dağıtım, pazarlama, gösterim alanlarına ilişkin
projelerin değerlendirilerek uygun görülenlerin desteklenmesini,
h) Meslek birlikleri:
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında kurulan tüzel kişiliği haiz
kuruluşları,
ı) Sektörel sivil toplum
kuruluşları: Sinema sektöründe faaliyet
gösteren dernek, vakıf, birlik ve sendika gibi kuruluşları,
İfade eder.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Sürekli Kurullar
Değerlendirme ve
Sınıflandırma Kurulu
MADDE 4. - Sinema
filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması, Bakanlık bünyesinde oluşturulan
Değerlendirme ve Sınıflandırma Kurulunca yapılır.
Kurul; Bakanlık ile
İçişleri, Dışişleri ve Millî Eğitim bakanlıklarından birer üye, ilgili alan
meslek birliklerince önerilecek uzman kişiler arasından Bakanlıkça seçilecek
iki üye ile Bakanlık tarafından belirlenecek, alanında doktora derecesi bulunan
bir sosyolog, bir psikolog ve bir çocuk gelişimi uzmanı olmak üzere toplam
dokuz üyeden oluşur. Kurul, en az altı üyenin katılımıyla toplanır ve beş
üyenin aynı yöndeki oyuyla karar alır.
Değerlendirilmesi ve
sınıflandırılması yapılan filmin yapımcısı istediği takdirde Kurula gözlemci
olarak katılabilir.
Kurul, ön değerlendirme
ve sınıflandırma yapılması amacıyla, alt kurullar oluşturarak çalışabilir. Alt
kurul, Bakanlık temsilcisi, meslek birliklerince önerilenler arasından
Bakanlıkça seçilecek sektörden bir temsilci ile bir psikolog olmak üzere üç
kişiden oluşur. Alt kurul, yapılan ön değerlendirme ve sınıflandırma sonucunda,
gerekli görülen hallerde veya filme ilişkin öngörülen kısıtlayıcı tedbire
yapımcının muvafakat etmemesi halinde, filmi bir kez daha değerlendirilmek ve
karara bağlanmak üzere Değerlendirme ve Sınıflandırma Kuruluna gönderir.
Bakanlık, insan onurunun,
kamu düzeninin, genel ahlakın, çocukların ve gençlerin ruh sağlığının korunması
amacıyla; şiddet, pornografi ve insan onuruyla bağdaşmayan görüntü ve etkiler
içeren filmleri yeniden değerlendirilmek üzere Değerlendirme ve Sınıflandırma
Kuruluna sevk edebilir.
Kurul üyelerine yılda
oniki toplantıdan fazla olmamak üzere her toplantı için (3000), alt kurulda
görev yapan üyelere ise ayda yirmi toplantıdan fazla olmamak üzere her toplantı
günü için (1000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu
bulunacak tutar üzerinden toplantı ücreti ödenir.
Değerlendirme ve sınıflandırma
işlemleri ile kurullara ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sinema
Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen
"Dışişleri" ibaresinin madde metninden çıkarılarak, aynı fıkrada
geçen "Bakanlıkça seçilecek iki üye" ibaresinin "Bakanlıkça
seçilecek üç üye" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
İbrahim Hakkı Aşkar |
Mahmut Koçak |
|
Ankara |
Afyon |
Afyon |
|
Ali Topuz |
Berhan Şimşek |
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
|
İstanbul |
İstanbul |
Ankara |
BAŞKAN - Komisyon?..
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) - Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Değerlendirme ve
Sınıflandırma Kurulunda, sinema sektörü temsilcilerinin de ağırlıklı bir
şekilde yer almasının filmlerin değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasının daha
sağlıklı bir şekilde yapılmasını sağlayacağı düşünüldüğünden yukarıdaki önerge
verilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Danışma Kurulu
MADDE 5. - Sinema
sanatına ilişkin temel yaklaşımların, sektörel eğilim ve yönelimlerin
araştırılması ve etkin bir iletişim kurulması amacıyla Bakanlık bünyesinde bir
Danışma Kurulu oluşturulur. Kurul yılda bir kez toplanır ve tavsiye niteliğinde
kararlar alır.
Kurul; ilgili alan meslek
birlikleri, sektörel sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile üniversitelerin
ilgili bölümlerinde görevli öğretim elemanlarından oluşur. Kurulun sekreterlik
hizmetleri Bakanlık tarafından yürütülür.
Kurulun oluşumu ile
çalışma usul ve esasları Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
saat 20.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum; ancak, bildiğiniz gibi,
Meclis Başkanımız Sayın Bülent Arınç bir resepsiyon verecektir; Sayın Başkanımız hepinizi resepsiyona davet
ediyor ve saat 20.30'da da, ben de sizi burada bekliyorum.
Kapanma Saati: 19.01
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Sinema Filmlerinin
Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu raporunun
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
12.- Sinema
Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/849) (S. Sayısı: 640) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 6 ncı maddesini
okutuyorum:
Destekleme Kurulu
MADDE 6. - Destekleme
başvurusunda bulunulan projeleri değerlendirmek ve desteklenecek olanları
belirlemek üzere, Bakanlık bünyesinde Destekleme Kurulu oluşturulur. Kurul,
Bakanlık temsilcisi ile ilgili alan meslek birliklerinin üyeleri arasından
seçtiği birer üye ve sinema ile ilişkili alanlarda temayüz etmiş uzman
kişilerden Bakanlıkça belirlenecek üç üyeden oluşur. Bakanlık gerekli gördüğü
takdirde kendi belirlediği üyeleri değiştirebilir veya meslek birliklerinden,
seçtikleri üyelerin değiştirilmesini isteyebilir. Kurul üye sayısı onbeş kişiyi
geçemez. Kurulun oluşturulmasında üye bildirimi açısından ortaya çıkan
eksiklikler Bakanlıkça giderilir. Kurul üyelerinin görev süresi iki yıldır.
Bakanlık temsilcisi dışındaki üyeler iki dönem üst üste seçilemezler.
Bakanlık temsilcisi
Kurulun başkanıdır. Kurul, üye tam sayısının en az üçte ikisi ile toplanır ve
üye tam sayısının salt çoğunluğuyla karar verir. Kurulun iki defa üst üste
toplanamadığı veya karar veremediği durumlarda Bakanlık re'sen karar verir.
Kurul kararları Bakan onayı ile yürürlük kazanır. Onaylanmayan kararlar otuz
gün içinde yazılı gerekçesi ile birlikte yeniden gözden geçirilmek üzere Kurula
iade edilir. Kurulun son kararı Bakan onayına tekrar sunulur, bu durumda da
onaylanmayan kararlar geçersiz sayılır.
Kurulun sekreterlik
hizmetleri Bakanlık tarafından yürütülür. Bu çerçevede Bakanlık, destekleme
başvurusunda bulunan projelere ilişkin ön incelemeleri yapmak üzere Bakanlık
içerisinden yeterli sayıda raportör görevlendirir.
Kurul üyelerine, yılda on
toplantıdan fazla olmamak üzere her toplantı için (3000) gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutar üzerinden toplantı
ücreti ödenir.
Destekleme Kurulunun
oluşumu ile çalışma usul ve esasları Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Değerlendirme ve
Sınıflandırma ile Destekleme
Değerlendirme ve
sınıflandırma
MADDE 7. - Ülke içinde
üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin, ticarî dolaşıma ve gösterime
sunulmasından önce kayıt ve tescile de esas teşkil edecek şekilde
değerlendirilmesi ve sınıflandırılması yapılır. Değerlendirme ve sınıflandırma
sonucunda uygun bulunmayan filmler, ticarî dolaşıma ve gösterime sunulamaz.
Değerlendirme ve sınıflandırma sonrası uygun bulunan veya istenilen gerekli
düzeltmeleri yapılan filmler kayıt ve tescil edilir ve bu filmleri içeren
taşıyıcı materyaller bandrollenir.
Filmlerin, değerlendirme
ve sınıflandırma sonucunu gösterir işaret veya ibareleri taşıması zorunlu
tutulduğu takdirde, bu işaret veya ibarelerin her türlü tanıtım ve gösterim
alanında ve taşıyıcı materyal üzerinde kullanılması zorunludur.
Değerlendirme ve
sınıflandırma sonuçları ile gerekli görülen işaret veya ibarelere ilişkin
bilgiler, kayıt ve tescil belgesi ve malî hakları kullanma yetkilerinin
belirtildiği diğer belgelere de işlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Destekleme
MADDE 8. - Destekleme
Kurulunca başvurusu uygun bulunan sinema filmleri, 3 üncü maddenin (g) bendinde
belirtilen destekleme alanlarından, bu maddede belirtilen usul ve esaslara göre
yararlandırılır.
Destekleme Kurulu,
Bakanlıkça her yıl sinema filmlerinin desteklenmesi amacıyla ayrılan
kaynakların hangi destekleme biçimlerinde ve hangi oran ve limitler içerisinde
kullandırılacağına ilişkin ilke kararları alır ve bu kararları Bakanlık ve
ilgili diğer taraflara bildirir.
Destekleme;
a) Proje desteği:
Araştırma, geliştirme, senaryo ve diyalog yazımı, çeviri, tasarım ve benzerleri
gibi yapım öncesi aşamaların desteklenmesi amacıyla doğrudan ve geri ödemesiz,
b) Yapım desteği: Sinema
filminin yapım öncesi hazırlık aşamasından, gösteriminin yapılabileceği hale
getirilmesine kadar geçen tüm yapım aşamalarının desteklenmesi amacıyla
doğrudan veya dolaylı geri ödemeli,
c) Yapım sonrası desteği:
Sinema filminin izleyiciye ulaştırılabilmesi amacıyla tanıtım, dağıtım ve
gösterim aşamalarının desteklenmesine yönelik doğrudan veya dolaylı geri
ödemeli veya geri ödemesiz,
Olarak yapılır.
Destekleme, ödemesi
Bakanlıkça sağlanan doğrudan destek şeklinde olabileceği gibi, banka ve finans kuruluşlarından
sağlanan kredilerin anaparası dışında kalan olağan ödemelerinin Bakanlıkça
karşılanması biçiminde dolaylı destekleme şeklinde de olabilir.
Yapım destekleri ancak
geri ödemeli olarak sağlanır. Kurgu filmler için bu destek, yönetmen ve yapımcının
ortak başvurusunun bulunması, yapımın sinema versiyonunun üretilecek olması ve
sinema salonu gösteriminin önce yapılması koşullarına bağlıdır. Ancak,
belgesel, canlandırma ve kısa filmler için bu koşullar aranmaz ve bu filmlere
geri ödemesiz destek sağlanabilir.
Geri ödemeli yapım
desteği olarak sağlanan destekler, yapım maliyeti karşılandıktan sonra elde
edilen gelirlerden Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde,
yapımcı tarafından geri ödenir. Filmin, yapım giderlerini karşılayacak miktarda
gelir elde edememesi halinde geri ödemeli destekler geri ödemesiz sayılır.
Ancak, Destekleme Kurulunca belirlenen uluslararası festivallere davet edilen
veya bunlardan birinde ödül kazanan filmler hariç olmak üzere, geri ödemesi
tamamlanamayan filmlerin yönetmeni beş yıl süreyle, yapımcısı ise bir daha, bu
Kanunda yer alan desteklerden faydalanamaz. Geri ödemesiz sayılan miktarın
yapımcı tarafından yasal faizi ile birlikte Bakanlığa geri ödenmesi halinde,
yapımcı, desteklerden faydalanmak üzere tekrar başvuruda bulunabilir.
Geri ödemesini tamamlayan
filmin yapımcısına, sonraki başvurusunun kabul edilmesi halinde, Destekleme
Kurulunca verilmesi kararlaştırılan destek miktarı Bakanlıkça % 50'sine kadar
artırılabilir.
Destekleme Kurulunca
kararlaştırılan destek miktarı, yapım ve yapım sonrası destekler için toplam
giderlerinin % 30'unu, proje destekleri için toplam proje giderlerinin %
50'sini aşamaz. Kurul, senaryo yazım projelerinde proje giderlerinin tamamının
desteklenmesine de karar verebilir.
Bakanlık, gerekli gördüğü
takdirde desteklenen projelere ilişkin yeminli mali müşavir raporu ile diğer
tüm bilgi ve belgeleri proje sahiplerinden isteyebilir.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile
Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının" 8 inci maddesinin altıncı
fıkrasının üçüncü cümlesinde geçen "beş yıl süreyle" ibaresinin
"üç yıl süreyle" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
İbrahim Hakkı Aşkar |
Mahmut Koçak |
|
Ankara |
Afyon |
Afyon |
|
Ali Topuz |
Berhan Şimşek |
|
|
İstanbul |
İstanbul |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) - Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Film yapımlarına ilişkin
desteklerin yapımcıya verilecek olması sebebiyle, geri ödeme sorumluluğu da
esasen yapımcıya ait olacaktır. Bu gerekçeyle, geri ödemelerin tamamlanamayan
filmlerin yönetmeninin desteklerden faydalanamamasına ilişkin belirlenen beş
yıllık sürenin üç yıla indirilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Tanıtıcı faaliyetlerin
desteklenmesi
MADDE 9. - Bakanlık;
uluslararası alanda ülke tanıtımına yönelik özel nitelikteki proje ve yapımlar
ile ulusal ve uluslararası film festivallerini, film hafta ve günlerini, sinema
alanına ilişkin kültürel ve sosyal amaçlı etkinlikleri ve sinema sektörü
çalışanlarını, 8 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca Destekleme Kuruluna
bildirilen meblağ dışındaki kaynaklardan doğrudan destekleyebilir. Bakanlık
döner sermaye bütçesi ile Bakanlık bütçesinde yer alan diğer ödenekler de bu
amaçla kullanılabilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Arşiv ve belgeleme
MADDE 10. - Sinema
envanteri oluşturulmasını teminen, sinema filmlerinin yanı sıra gerekli görülen
bilgi ve belgelerin Bakanlığa verilmesi zorunludur.
Bakanlık, sinema alanında
çeşitli araştırma, geliştirme ve yayın faaliyetlerinde bulunmak, sektörel
bilgilere ilişkin belgeleme hizmetleri sunmak ve bilgilendirme ve
bilinçlendirmeye yönelik organizasyonlar düzenlemek amacıyla bir arşiv ve
belgeleme birimi oluşturabilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Gelirler ve Kullanımı
Gelirler ve kullanımı
MADDE 11. - Bu Kanunun
amacı doğrultusunda kullanılmak üzere;
a) Bandrol ücretleri,
b) 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanununun 21 inci maddesinin (I) numaralı bendinin (1) ve (2)
numaralı alt bentleri uyarınca ayrılan paylar,
c) Geri ödemeler,
d) Bu Kanun kapsamında
Bakanlıkça gerçekleştirilecek iş ve işlemlerden alınacak ücretler,
Bakanlık Merkez Saymanlık
Müdürlüğü hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarlar bütçeye gelir kaydedilir.
Bakanlık bütçesine her yıl bir önceki yıl bütçeye gelir kaydedilen bu tutardan
az olmamak üzere yeni açılacak tertiplere ayrıca ödenek konulur. Bu ödenekten
kullanılmayan tutarlar, ertesi yıl Bakanlık bütçesine devren gelir ve ödenek
kaydedilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Müeyyideler
Geri ödeme
MADDE 12. - Desteklenen
yapım projelerinin gerçekleştirilmesinden sonra meydana getirilen filmlerde
değerlendirme ve sınıflandırma sonucu işaret ve ibare kullanılmasının zorunlu
tutulması halinde bu projelere sağlanan destek geri alınır.
Birinci fıkrada bahsi
geçen hallerde veya destek sağlanan projelerin geçerli bir sebep olmaksızın;
süresinde gerçekleştirilmemesi veya geri ödemelerin yapılmaması halinde,
sağlanan destekler ve alacaklar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile
Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının" 12 nci maddesinin birinci
fıkrasında geçen "sınıflandırma sonucu" ibaresinden sonra gelmek
üzere "uyarı niteliğindeki" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
İbrahim Hakkı Aşkar |
Mahmut Koçak |
|
Ankara |
Afyon |
Afyon |
|
Ali Topuz |
Berhan Şimşek |
|
|
İstanbul |
İstanbul |
|
BAŞKAN - Komisyon ?..
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) -Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) -Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe: Yapılan değerlendirme ve sınıflandırma
sonucu filmlerde kullanılması zorunlu tutulabilecek işaret ve ibareler tür ve
nicelik belirleyici olabileceği gibi uyarıcı nitelikte de olabilir. Bu sebeple,
destek sağlanan filmlerde uyarıcı nitelikteki işaret ve ibarelerin
kullanılmasının zorunlu tutulması halinde
verilen desteğin geri alınmasının daha uygun olacağı düşünüldüğünden
yukarıdaki önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum :
İşaret ve ibarelerin
kullanılmaması
MADDE 13. - Değerlendirme
ve sınıflandırma sonucu zorunlu tutulan işaret ve ibarelerin kullanılmaması
halinde, Bakanlığın talebi veya üçüncü kişilerin ihbarı üzerine mülkî idare
amirlerince filmlerin gösterim ve dağıtımı durdurulur.
Bu Kanun hükümlerine
aykırı olarak;
a) Zorunlu tutulduğu
halde gerekli işaret ve ibareleri taşımayan filmlerin dağıtım ve gösterimini
yapanlara onmilyar lira,
b) Zorunlu tutulduğu
halde gerekli işaret ve ibareleri kullanmayan filmlerin yapımcılarına
ellimilyar lira,
c) Üzerindeki işaret ve
ibarelere rağmen, bu işaret ve ibarelere uyulmaksızın dağıtım ve gösterim
yapanlara ellimilyar lira,
İdarî para cezası
verilir.
Bu maddede öngörülen
idarî para cezaları o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilir. Verilen
idarî para cezalarına dair kararlar ilgililere 7201 sayılı Tebligat Kanunu
hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en
geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz,
verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar
kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak
en kısa sürede sonuçlandırılır. İdarî para cezaları 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur. İdarî
para cezasının ödenmiş olması, yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?..Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
ALTINCI BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Yapım ve ithalat
MADDE 14. - Sinema
filmlerinin yapımı veya ithalatı ile toptan dağıtımını yapacak gerçek ve tüzel
kişiler, Bakanlıktan faaliyet alanlarını gösterir bir belge alırlar.
Sinema filmi yapımcılığı
ve amatör çalışmalar ile Türkiye'de ticarî amaçla ya da Bakanlığın görev
alanına giren konularda bilimsel araştırma veya inceleme amacıyla film çekmek
isteyen yabancı gerçek ve tüzel kişiler veya bunlar adına faaliyet gösteren
gerçek ve tüzel kişilerin tabî olacağı esaslar ile ortak yapım esasları, Bakanlıkça
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
Yapımcı belgeleri ve diğer
belgeler
MADDE 15. - Sinema ve
müzik eseri yapımcılarına verilecek yapımcı belgeleri ile kayıt ve tescil ve
bandrol işlemlerine esas teşkil eden diğer belgeler, 5846 sayılı Kanunun 13
üncü maddesi hükümlerine göre verilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 16. - 23.1.1986
tarihli ve 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Bu
Kanunda öngörülen sürekli kurullar Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
altı ay içinde oluşturulur.
Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce 3257 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince kurulmuş
Denetleme Kurulu ve alt komisyonlar, bu Kanun gereğince Değerlendirme ve
Sınıflandırma Kurulu ve bu Kurula bağlı alt kurullar oluşturuluncaya kadar, bu
Kanuna göre değerlendirme ve sınıflandırma yapılmasına yönelik işlemleri
yürütürler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 2 nci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. - Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, sinema ve müzik eserlerine ilişkin
verilmiş yapımcı, kayıt ve tescil, eser işletme ve bandrol belgeleri bu Kanun
yürürlüğe girdikten sonra da geçerliliklerini muhafaza ederler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 3 üncü maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3.- Bu
Kanunda öngörülen yönetmelikler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
altı ay içinde yürürlüğe konulur. Bu yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar,
3257 sayılı Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmeliklerin bu Kanuna
aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 17.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 18.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Böylece, tasarı
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlıyoruz.
13.- Kültür
Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/847) (S. Sayısı:
644) (X)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 644 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Özay;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İSMAİL
ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale yöresinde
Troya'nın olması nedeniyle, etkilenerek, 16 yaşında İlyada'yı okumak istedim.
Kütüphaneye gittiğimde, tozlu kütüphanede, bana, Millî Eğitim Bakanlığının
çevirisi, incecik bir kitap sunuldu. Bir hafta içerisinde kitabı okumaya
çalıştım, dönerek okudum, anlamaya çalıştım; işin doğrusu, anlayamadım. 16
yaşındayken, Troya'yla ilgili öyküye yönelik aklımda kalan anılar, Troya
Lokantasıydı, Troya Oteliydi ve Troya Turizm Seyahat Şirketiydi.
Aradan yıllar geçtikten
sonra, 1999 yılında, bir gezi nedeniyle Japonya'ya gittiğimizde, bir anaokulunu
ziyaretimizde, 6 yaşındaki bir Japon çocuğu, Troya'yı, bana, çok anlamlı bir
şekilde anlattı. Çocuğun söylediği şu: "Savaş çözüm değil; savaş sevgiyi
öldürüyor. Troya güzel bir kentti; savaş Troya'yı yıktı" dedi. 6 yaşındaki
Japon çocuğun bununla ilgili bir başka algılaması: "Yaşamda, Troya atı gibi
hilelerle karşılaşabilirsiniz; o bakımdan, yaşamda size sunulan her türlü
hediyeyi kabul etme konusunda zaaf göstermemelisiniz."
Aradan zaman geçtikten
sonra aradaki farkı şöyle yorumladım: Yetiştiğimiz ortamda, yaşadığımız
coğrafyanın, kültürel değer olarak bize yeterince aktarılmamasının eksikliğini,
maalesef, tüm yaşamımız boyunca hissettik.
Geçen pazartesi günü,
Troya filmini ikinci kez izleme olanağını buldum. Troya filmini anlatmayacağım;
ama, orada görülen çarpıcı birkaç şey var; kişisel hırs, ihtiras, barış, savaş
ve tutku gibi olaylar çok işlenmiş. Örneğin, Yunan Kralı Agamemnon'un bir
iddiası var "güçlü devlet, ancak, savaş gücüyle, silah gücüyle
sağlanır" diyor ve krallığını maceraya sürüklüyor; ama, karşısında bir
Troya Krallığı var. O da güçlü bir devlet; ama, onun oluşturduğu güç, Troya
bahçeleri, heykeller, imarlı bir kent, üreten çiftçi. O bakımdan, güç, sadece
silahta değil. Üçbin yıl önce ortaya çıkan değer, gücün, sadece silahla oluşmadığı noktasında. Aradan üçbin yıl
geçtikten sonra akılda kalan, Agamemnon'un silah gücü değil, Troya'nın
güzelliği. O bakımdan, artık, globalleşen dünyamızda, biz, gerçek gücün silahta
olmadığını, kültürün ve sanatın gerçek ulusal gücü oluşturduğunu giderek çok
daha iyi kavrıyoruz. Örneğin, Sovyetler Birliği ile Amerika, geçtiğimiz
yılların, dönemlerin hiç tartışmasız, büyük nükleer güçleri, büyük silahları
idi. onbeş sene önce Sovyetler Birliği ne oldu; bir karton kule gibi devrildi
gitti. Peki, Vietnam'da Amerika ne oldu?! Peki, Afganistan'da Sovyetler Birliği
ne oldu?! Peki -sorgulayacağız ve yakında göreceğiz- Irak'ta Amerika ne
olacak?! Ben inanıyorum ki, Vietnam'daki çocuklar, Amerika'nın, o gün,
Vietnam'da kurduğu baskıyı ezilerek, üzülerek anımsamaya çalışıyorlar; ama,
Amerikalı Joan Baez'in şarkılarını dinlerken içlerine büyük bir sevgi doluyor.
İnanıyorum ki, Afgan çocuklar, şimdi, Sovyet askerlerinin ıstırabını
hissediyorlar, babalarından dinliyorlar; ama, Tolstoy'un öykülerini
okuduklarında içlerine coşku doluyor. Öyle inanıyorum ki, Iraklı çocuklar,
U2'nin Bosna Hersek için yazdığı ezgiyi, şarkıyı dinledikleri zaman içleri
zevkle dolacak. O bakımdan, Türkiye, bölgemiz, hiç tartışmasız, silaha yatırım
değil, kültüre, sanata ve bilime yatırım yapabilmeli.
Biraz uzun giriş yaptım;
ama, yasa tasarısını bu çerçeve içerisinde ele almak istiyorum ve gerçekten, bu
yasa tasarısının, bu anlamda, ülkemize çok önemli katkılar getireceğini ifade
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de kültürel değerlere yaklaşımımızı 1937 yılından beri oldukça hızlandırmışız,
önemli dört yasa çıkarmışızdır. Tarihsel bir yapı içerisinde tek tek girmek
istemiyorum; ama, cumhuriyet kadrolarının, devrim kadrolarının kültüre yaklaşım
noktasında çok önemli çabalarının olduğunu biliyoruz. Ondan sonra, İkinci Dünya
Savaşı, tüm dünyanın kültürel değerlerden uzaklaşmasına etken oldu. Türkiye,
kültürel ve tarihsel değerlerini, ancak, 1973 yılında, eski eserler kanununu
çıkardı, 1983 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununu çıkardı ve
maalesef, aradan yirmi yıl geçtikten sonra, bu akşam, çok ciddî şekilde
hatırlıyor.
Değerli milletvekilleri,
bu yasa tasarısı çok önemli. Bu yasa tasarısında, şüphesiz ki, herkese göre çok
önemli olan noktalar var; ama, ben çok önemli olan 4 noktanın altını çizmek
istiyorum.
Yasa tasarısının genel
gerekçesinde bir değerlendirme var; bu, Türkiye'de yasalara yansımış olan çok
önemli ulusal ve uluslararası bir kavram; "Kültür ve tarih mirasımız,
kültür varlıklarımız ve değerlerimiz hepimizin ortak malıdır." Bu anlayış,
gerçekten çağdaş bir yaklaşımın göstergesi olarak bu yasa tasarısında önemli
bir yapıyı oluşturuyor. Bu çerçeve içerisinde kültürel değerlerimize, tarihsel
değerlerimize yaklaştığımızda, kültürel değerlerimizi, tarihsel değerlerimizi
çok daha canlı şekilde yaşatabileceğimize kesinlikle inanıyorum. Bu anlayışı
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmak, bunu kabul etmek, bunu yüceltmek,
Türkiye'deki bu değerlerin yükselmesi adına çok önemli bir kazanımı
oluşturuyor.
Bir başka yaklaşım bence
çok önemli; günümüzde tartışılan küreselleşme, globalleşme. Globalleşmenin, bu
ülkeye, dünyaya, ezilen uluslara etkisi, ekonomi ve silah olarak, savaş sanayii
olarak yansıyor; ama, globalleşmeyi, sadece ekonominin yaptırdığı olumsuz bir
yapı içerisinde ele alıp karşı çıkmak mümkün değil. O, kendi yapısı içerisinde
belki yönlenecek, devam edecek; ama, globalleşmenin, küreselleşmenin
acımasızlığına karşı küreselleşmenin kültür ve sanat boyutundaki değerini
artırmak durumundayız.
Gene, Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunda -övünerek okuyorum- "küreselleşme olgusu, kültüre
yönelik ihtiyacı ve kültürün önemini giderek artırmaktadır" belirlemesi
yapılıyor. Bunu da çok önemli bir kazanım olarak değerlendiriyorum.
Bir başka belirlemeyi
müsaadenizle yapmak istiyorum; o belirleme de "Amaç" kısmında. Hepimizin
savunduğu, zaman zaman koruma anlayışının giderek tüketici bir yapı içerisinde
ele alındığı, hatta, korumayı istediğimiz değerlerin yıkıldığı, bu koruma
anlayışının yıkma anlayışına yönelttiği eleştirilerini hep yaşadık.
"Amaç" başlıklı 1 inci maddenin gerekçesinde şöyle deniliyor:
"Kanunun kültürel varlıkları ve değerleri koruyan, korurken kullanan,
kullanırken yaşatan ve gelecek nesillere aktaran sürdürülebilir bir kültür
anlayışı çerçevesinde..." Bu çok önemli, gerçekten çok önemli; ama, orada
bakanlığımızın bir ölçüde dikkatini çekmek istiyorum. Biz, koruyan, korurken
kullanılan değerlerimizi, eğer Kız Kulesinde yaptığımız gibi kullanacak
olursak, gerçekten, belli erozyona uğrayabiliriz. Bunun çok iyi belirlenmesi
gerekiyor. Bugünün yaşamı içerisinde, örneğin Aspendos'u kullanırken, örneğin
Efes'i kullanırken, eğer sadece kullanma adına hoyratça kullanacak olursak, bu
tarihî değerlerimizi geleceğe miras olarak bırakmama ihtimali var. O nedenle,
gerçekten çok önemli ilkenin, çok iyi ayrıntılara dökülmesi gerekiyor.
Yine, bir başka yaklaşım,
çok önemli bir yaklaşım da şudur: Biz, kültürel değerlerimizi, tarihsel
değerlerimizi, hep, kalıcı, sabit, elle tutulur gözle görülür değerler olarak
anımsamaya çalışıyoruz; ama, durum öyle değil. Özellikle, 3 üncü maddenin (d)
bendinde "somut olmayan tarih" diye bir kavram dile getiriliyor; bu,
çok önemli bir kavram. Tarih Vakfının yıllardır üzerinde durduğu "sözel
tarih", "yaşayan tarih" kavramını yasa tasarısına aktaran bir değerlendirme.
Bu anlayış içerisinde,
gerçekten, yasa tasarısının, içerik olarak önemli boyutları, önemli kazanımları
getirdiğini burada söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şüphesiz ki, hiçbir şey mükemmel değildir, bu yasa tasarısı da mükemmel
değildir, bu yasa tasarısının da eleştirilecek, dikkat çekilecek yönleri var.
Müsaade ederseniz, onlara da çok kısa, özde biraz değinmek istiyorum.
Bunlardan bir tanesi,
şüphesiz ki, teşvik yapılmalı, teşvik değerlendirilmeli; ama, teşvik, sadece
yapım ve restorasyon aşamasında ele alınmış. Örneğin, yasa tasarısında, işe,
biraz ortadan başlanılmış; yani, başlangıcı olan planlamadan, planlama
aşamasındaki teşvikten çok söz edilmiyor. Biraz bu noktasının eksik olduğunu
görüyorum.
Özellikle, kentlerin
dokusunu, tarihî kent dokusunu korurken, koruma plan anlayışının yapılması,
bunun teşvik edilmesi ülkemizde çok önemli. Eğer, biz koruma planlarını
gerçekleştiremezsek, bu konuda hazırlıklarımızı yapamazsak, yasa tasarısında
söylediğimiz bu çok güzel değerleri, bu güzel anlayışları uygulamakta güçlük
çekebiliriz.
Bununla ilgili bir somut
yaşamımı, izlenimimi de aktarmak, belirtmek istiyorum. Aslında, biraz sonra
görüşeceğimiz 2863 sayılı Yasanın değişikliğinin 17 nci maddesinde olumlu bazı
açılımlar var. Örneğin, açık planlama anlayışını getiriyor. Gerçekten, koruma
imar planını hazırlarken, ihale yöntemiyle yapılacak olan koruma imar planının
yaşama geçmesinin güç olduğunu pratikte görüyoruz. O bakımdan, açık planlama
anlayışıyla koruma planlarının gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Biz, Çanakkale'de -çok
kısaca, kendi dönemimize yönelik bir şey anlatmak için söylemiyorum ama- açık
planlama anlayışı içerisinde 1994 yılında planlamayı sürdürürken, birbuçuk
yıllık bir çalışma içerisinde şunları belirledik: Örneğin, kültür, tarih
kurumları çeşitli binaları tescil ediyorlar; ama, bakıyorsunuz,
incelediğinizde, gerçekten işin içerisine girdiğinizde, o binaların bir
kısmının tescillenmesinin hiçbir anlamı, hiçbir tarihî değeri yok. Kâğıt
üzerinde soyut olarak tescillenmiş; ama, bazı binalar, bazı değerler görüyorsunuz
ki, onların tescillenmesi unutulmuş.
Binanın sadece tümünü
tescillemek de çözüm değil. Örneğin, binanın kapısı, o binada kullanılan bir
yüklük, binanın çerçevesi, bir balkon korkuluğu; belki, bunların
tescillenmesiyle, bu tarihî değerlerin kurtarılmasıyla da amaca ulaşılabilir.
Bir başka konu,
özellikle, açık planlama anlayışı içerisinde çalıştığınızda şunları
görebiliyorsunuz: Sokak korumasını, siluet çalışmalarını önplana
çıkarabiliyorsunuz. Bir başka korunacak değeri ortaya çıkarıyoruz; örneğin,
yaşamın korunması. Burada, bu tasarıda çok göremedim. Bir ölçüde bahsettiğim
somut olmayan tarih bunun içerisine girer; ama, özellikle bazı grupların, insan
kümelerinin yaşamı gerçekten korunmaya muhtaç. Örneğin, hiçbirimizin kolay
kolay itiraf etmediği, bu ülkede Roman vatandaşlar dediğimiz göçer
vatandaşlarımız var; bir kısmı göçer; ama, şu anda yerleşik. Mesela, bunların
yaşamı gerçekten bir kültürel korunmaya açık bir yaşam anlayışı. Nedir bu yaşam
anlayışı; siz, ne kadar, kapitalizmin baskısı içerisinde, üretim ilişkileri
içerisinde baskı altına da alsanız, bu insanların paylaşma, ortak yaşam
sevinci, sokağı kullanma içgüdüsü ve yaşama olan bağlılıklarını ortadan
kaldıramıyorsunuz. Aslında, bu yaşam anlayışının korunması ve bu yaşam
anlayışının geliştirilmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarının en önemli maddesi, bence, 15 inci maddesi. Şüphesiz ki, orada
bakanlığımızın yönetmelik çıkarması söz konusu, önemli bir açılım, madde
sınırlı olarak değerlendirmiş; belgelendirme anlayışı; korunması söz konusu
olan belgelerin tarihî değerlerinin korunmasıyla ilgili belge verilecek; doğru
bir yaklaşım; ama, bu belgelendirme anlayışı, örneğin, turizmde olduğu gibi
-son dönem için söylemiyorum, son dönemde iyi çalışmalar var- geçtiğimiz
dönemlerde hep istismara açık olmuştur. Bu belgelendirme anlayışında,
yönetmelik düzenlenirken, diliyorum ki, özellikle katılım öğesinin önplana
alınmasında yarar vardır. Nasıl bu yasa tasarısı hazırlanırken, Tarihî Kentler
Birliği, ÇEKÜL, Türk Tarih Vakfı, Mimarlar Odası gibi kurumlarla işbirliği
yapıldıysa, bu yönetmeliğin hazırlanmasında, özellikle belgelendirme aşamasında
bu katılımın da sağlanması gerekiyor. Aslında, 2863 sayılı Yasaya
değinmeyeceğim, bu gündem içerisinde değil; ama, koruma anlayışının finans anlayışıyla
bütünleşmesine yönelik olarak daha sonra görüşülecek, bundan sonra görüşülecek
olan tasarının 6 ncı maddesi fonu özel hesaba çeviriyor. Bu da olumlu bir
yaklaşım; ama, bu özel hesabın çok eksik olacağına inanıyorum. Sadece Emlak
Vergisinden yüzde 10 değerlendireceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, gerçekten ayağa kaldırmamız gereken çok önemli tarihî değerlerimiz var;
bununla yeni kaynaklarımızı artırmamız gerekiyor; ülkenin, hükümetin kullandığı
kaynaklar sınırlı. O bakımdan, mantıklı olabilecek, o kenti, o tarihî değerleri
kullanan insanların belli ölçülerde buna katılması gerekiyor. Örneğin, inşaat
yapımı konusunda harçlandırmaya gidilebilir. Bugün metrekaresi 364 000 000 TL
civarında; her kente yaptığımız bir bina, bir iş merkezi, bir yapı, sonunda,
oradaki tarihî değerlerin erozyona uğraması noktasında bir katkı veriyor, nüfus
hareketi getiriyor. O nedenle, belki, yapım için diye belli bir harç -binde 5,
binde 1, neyse, bilemiyorum, hesabı yapılır- alınabilmeli; alım satımdan bir
değer alınabilmeli. Örneğin, Antalya'da eğer rant yüksekse; Antalya'daki rantın
yüksekliği şüphesiz ki, Aspendos'tandır, Olimpos'un değerindendir, oranın tabiî
güzelliklerinden kaynaklanmaktadır. O nedenle, bunun değerlendirmesinin
yapılması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
değerlendirme derken, tabiî ki, İstanbul'a dikkat çekmek istiyorum. İstanbul'la
ilgili, maalesef, geçtiğimiz günlerde UNESCO'nun yaptığı bir toplantıda,
İstanbulumuz, biliyorsunuz, 1985'te dünya kültür mirası içerisine alınmıştı;
ama, maalesef yeterince önlemler alamadığımız için geçtiğimiz dönemde tehdit
altında; dünya mirası noktasına dönüşüyor. Hükümetimiz bu konuda bir uygulama
planı sunacak, iyi çalışmalar var; ama, iki yıl içerisinde bazı şeyleri
yapmamız gerekiyor; bunun için kaynak gerekli. Özellikle İstanbul'u
kurtarabilmek, bu tarihî bölgeyi kurtarabilmek, yeni envanter çalışmalarını
hızla yapabilmek, restorasyon çalışmalarını sürdürebilmek için, hiç olmazsa,
İstanbul adına, bu kaynağın, tüm Türkiye'de olmasa bile, söylediğim ölçüler
içerisinde ele alınması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
sevgili milletvekillerimiz; siyasî bir değerlendirme yaparak, müsaadenizle,
sözlerime son vermek istiyorum.
İlkönce, Sayın Bakanı
kutluyorum -kutluyorum Sayın Bakanım- şunun için kutluyorum: Bir kere, eğer,
bana soracak olursanız, Cumhuriyet Halk Partisine soracak olursanız, bu yasa
eksik, yetmeyen yönleri var; ama, o, bana göre, ben odaklı. Herkesin kendine
göre, Adalet ve Kalkınma Partisinin de, şüphesiz, kendine göre bir tasarısı
var, bir değerlendirmesi var; ama, burada yapılanı, bir gerçeği, inanın, ilk
kez görüyorum ve o bakımdan Sayın Bakanı kutluyorum. Burada, ortak akıl bulunma
noktasında çok önemli çaba sarf edilmiştir. Bu metin, bu yaklaşım, sekiz ay
önce, Türk Tarih Vakfı tarafından bana ulaştırılmıştı; inceledim, yetmedi,
arkasından Mimarlar Odasının katkısı, arkasından Cumhuriyet Halk Partisinin
katkısı; biraz önce değerli milletvekilim söyledi; israrla ve inatla, ortak
aklı bulma konusunda çok önemli çaba sarf edildi. O anlamda, ortak aklı yaratması
bakımından ve bu yasanın uzun süre ülkeye hizmet edeceğini görebildiğim için
Sayın Bakana teşekkür ediyorum.(AK Parti sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım; bu
arada, Sayın Bakanımızın deneyiminden iktidardaki tüm bakanlarımızın
yararlanmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özay.
Şahısı adına, Ankara
Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, Kültür Yatırımları ve Girişimlerini
Teşvik Kanunu Tasarısı konusunda, kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz
aldım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, şu
noktanın altını çizmek istiyorum: Bu yasa tasarısıyla, kanımca, son otuz-kırk
yılın, teşvik, özendirme, güçlendirme, destek bağlamında atılan önemli adımlara
bir yenisi katılmakla birlikte, bunun niteliği, özü ve yapısı itibariyle,
kanımca, öbür teşviklerden çok farklı, çok daha değerli ve çok olumlu olduğunu
sözlerime başlarken vurgulamak isterim.
Değerli arkadaşlar, kütür
dediğimiz olgu, insan ürünüdür; insan türünün yarattığı, ürettiği, yaptığı
maddî ve maddî olmayan her şeyin bütünüdür kültür. Dil, düşünce, gelenek,
inanç, yasalar, kurumlarla birlikte kullanılan araç ve gereçler, teknikler ve
benzerlerinin birliğidir kültür olayı. O nedenle, kültür, gerçek tanımıyla
insan yeteneğinin, insan yaratıcılığının, insan bilgi, görgü ve inceliğinin
düzeyini yansıtır, düzeyini gösterir. Önemli olan, bilgiyi, tekniği
içselleştirme, özümseme ve ona katkı yapma becerisinin, onun bir parçası olma,
onunla birlikte olma becerisinin güçlendirilmesidir. Eğer, bilgi, beceri,
yaratma, üretme işi düzgün, etkin, dengeli olmazsa, sonuçta ortaya çıkan, çoğu
zaman kültür ile uygarlık dediğimiz maddî üretimler arasındaki kopukluktur,
giderek ayrı düşmedir, çelişkidir, çatışmadır.
Kimi kültürlerin
uygarlıkla uyumsuzluğu ortada; ama, kendi toplumumuzun, kendi kültürümüzün bu
bağlamda, yani uygarlık-kültür eklemlenmesi bağlamında dünyaya örnek olacak çok
büyük güzellikler, çok büyük birikimler taşıdığının altını çizmemiz gerekiyor.
Şu nedenle altını çizmemiz gerekiyor: Bizim kültürümüzde, hoşgörü,
insanseverlik, dayanışma egemendir; bizim kültürümüz, kişiyi insancıl yapmanın,
onu güçlendirmenin, geliştirmenin yolunu açar; ancak, üzülerek belirtmek
isterim ki, yine, bizim, demiryolu uzunluğu, baraj yapımı, beton dökme ya da
demir-çelik üretimi gibi maddî değerlere çok önem verip, buna karşılık, bütün
türleriyle sanatı, kültürü bir tarafa koyduğumuz dönemler oldu. Cumhuriyetin
kuruluşunda vurgulanan en önemli noktaların başında, ekonomik kalkınmanın,
kültürel gelişmeyle, eğitimle, bilgiyle, sanatla, müzikle, tiyatroyla,
sinemayla birlikte götürülmesiydi. 1950'li yıllardan sonra, bu bakış açısı,
maalesef -izin verirseniz söyleyeyim- çoğu sağcı iktidarlar döneminde değişti
ve kültürel gelişmenin, sanatın değişik türlerinin -müziğin, resmin,
tiyatronun- büyük ölçüde ihmal edildiğini gördük; yani, Türkiye'nin maddî
gelişmesi ile sanatsal gelişmesi dengeli, birbirine koşut götürülemedi.
İşte, bu tasarıyla o
açığın kapatılmaya çalışılması, o dengenin tutturulmak istenmesi, çok doğru ve
çok olumlu bir yaklaşım olarak görülmelidir diye düşünüyorum; çünkü, dünyadaki
son gelişmeler bir kez daha kanıtlamaktadır ki, insangücü, üretim sürecine
beyniyle katılma dönemine girmektedir. Şimdi, insanoğlunun, kişinin, bireyin
üretim sürecine beyniyle katılabilmesinin yolu, sadece dar kalıplarla, sadece
bazı teknik şeyleri bilmesinden geçmiyor, ek olarak, bunun yanında, kendi
görgüsünü, inceliğini, kültürünü de birlikte geliştirmesinden geçiyor. O
ikisini; yani kişinin kişiliğini geliştirmesiyle, yeteneklerini
geliştirmesiyle, üretime katkısını bir araya getirebildiğimiz ölçüde, biz,
gelecekte toplum olarak çok daha başarılı, çok daha güçlü olacağız diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
cumhuriyetin bu ekonomik kalkınma ile kültürel kalkınmanın mutlaka birlikte
olması gerektiği yönündeki egemen görüşü, 1990'lı yıllardan itibaren dünyada
bir başka düzlemde, bir başka noktada yeniden güç kazandı. Bir başka nitelikde
bu güç kazanma alanı, bildiğiniz gibi, küreselleşmedir ve o bağlamda sosyal
sermayedir.
Nedir toplumsal sermaye;
sosyal sermaye, maddî olmayan ama insan türü, insan tarafından üretilen,
yaratılan her şey. Şimdi, bunun içerisinde sanatın tüm kolları vardır, bunun
içerisinde insan ilişkileri vardır, bunun içerisinde dayanışma vardır, hoşgörü
vardır, eşitlik anlayışı vardır, mutlak anlamda demokratik dünya görüşü vardır
ve bunlar kadar önemli olan, insanlar arasında, kişiler arasında güven duygusu
vardır. Bütün bunların bileşiminden oluşmaktadır insan sermayesi ve insan
sermayesinin bir araya gelmesi, beşerî sermayelerin bir araya gelmesi, bize,
toplumsal sermayeyi vermektedir.
Ulusumuzun çağdaşlaşması,
gelişmesi, ilerlemesi için, maddî yatırımlar kadar, kültür, sanat ve o alandaki
gelişmeler ile üretimdeki bağı hep gözönünde tutarak, o bağı hiç koparmadan, o
ikisini birlikte özümseyerek gerçekleştirmemiz gerekiyor. Neyi
gerçekleştirmemiz gerekiyor; fiziksel üretimimiz ile (yani tekstil üretimi,
mobilya üretimi, otomobil üretimi gibi) kültürel gelişmemizi aynı biçimde, aynı
hızda, aynı nitelikte ileri düzeye taşımamız gerekiyor; bunları bir arada,
güçlü bir şekilde yürütmemiz gerekiyor.
Bunu yapabilmenin yolu
şuradan geçiyor: Toplumun bireylerinin, bebeklikten çocukluğa geçişinde aile
içinde, sonra okulda, sonra yaşam boyu, yaratıcı yeteneklerinin ortaya
çıkmasının zeminini hazırlamamız gerekiyor. Şunu söylemek istiyorum: Bu toplum,
iyi bir müzisyenini kırda bırakmamalı; bu toplum, yoksul olduğu için, çok iyi
bir mühendis olabilecek bir kişiyi, çok iyi bir şairini, yolda, izde, sokak
ortalarında bırakmamalı; kültürünü, gelişmesini burada aramalı. Ancak böyle
yaparsak toplumsal yarar sağlarız; ancak böyle yaparsak, bu ikiliyi, yani, maddî
üretimin getirisi ile bireylerinin yeteneklerinin geliştirilmesinden doğan
getiriyi iç içe harmanlar ve ulusal katmadeğerimizi çok daha üst noktalara
çıkarırız; böyle yaptığımız zaman güçleniriz.
Ben, görüşmekte olduğumuz
tasarının, bu doğrultuda önemli bir katkı sağlayacağına inanıyorum, böyle
düşünüyorum. Bu anlayışla, yasanın, ulusumuza, hepimize hayırlı olmasını
diliyor, saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kepenek.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
KÜLTÜR YATIRIMLARI VE GİRİŞİMLERİNİ TEŞVİK KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1. - Bu Kanunun
amacı; bireyin ve toplumun kültürel gereksinimlerinin karşılanmasını; kültür
varlıkları ile somut olmayan kültürel mirasın korunmasını ve sürdürülebilir
kültürün birer öğesi haline getirilmesini; kültürel iletişim ve etkileşim
ortamının etkinleştirilmesini; sanatsal ve kültürel değerlerin üretilmesi,
toplumun bu değerlere ulaşım olanaklarının yaratılması ve geliştirilmesini;
ülkemizin kültür varlıklarının yaşatılması ve ülke ekonomisine katkı yaratan
bir unsur olarak değerlendirilmesi, kullanılması ile kültür merkezlerinin
yapımı ve işletilmesine yönelik kültür yatırımı ve kültür girişimlerinin teşvik
edilmesini sağlamaktır.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek?.. Yok.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2. - Bu Kanun;
münhasıran bu Kanunun amacına yönelik faaliyetlerde bulunmak üzere kurulan
yerli veya yabancı tüzel kişilerin yatırım veya girişimlerinin teşvik edilmesi,
belgelendirilmesi ve denetlenmesi işlemlerine ilişkin usul ve esasları kapsar.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3. - Bu Kanunda yer
alan;
a) Bakanlık: Kültür ve
Turizm Bakanlığını,
b) Kültür merkezi:
Bireyler arasında sosyal ve kültürel iletişim ve etkileşim ortamlarının
kurulması ile ulusal kültürün yaşatılması temel amaçlarına dönük olmak üzere;
asli unsur olarak güzel sanatlar, sinema, geleneksel ve çağdaş el sanatları
gibi her türlü kültürel ve sanatsal faaliyetlerden en az birkaçının üretildiği,
sergilendiği, bunların eğitim, öğretim ve bilimsel çalışmalarının yapıldığı
bölümler ile sağlık, spor, eğitim ve alışveriş gibi gereksinimlerin
karşılandığı birimlerin de bulunduğu yapıları,
c) Kültür varlığı: 2863
sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında korunması gerekli
taşınmaz kültür varlıklarını,
d) Somut olmayan kültürel
miras: Sözlü kültür ortamlarında halk tarafından yaratılan ve halkbilimi
araştırmaları içinde yer alan; sözlü anlatımlar ve sözlü gelenekler, gösteri
sanatları, toplumsal uygulamalar, ritüel ve festivaller, halk bilgisi, evren ve
doğa ile ilgili uygulamalar, el sanatları geleneği gibi kültürel ürünleri ve
üretim süreçlerini,
e) Kültür yatırımı: Bu
Kanunun amacı doğrultusunda, kültür merkezleri ile her türlü kültürel ve
sanatsal faaliyetlerin üretildiği, sergilendiği, eğitim ve öğretimi ile
bunlarla ilgili bilimsel çalışmaların yapıldığı alan, yapı ve mekânların
yapımına, teknolojik alt yapıların kurulmasına veya donatılmasına yönelik
yatırım faaliyetlerini,
f) Kültür girişimi: Bu
Kanunun amacı doğrultusunda, kültür merkezlerinin işletilmesi veya her türlü
kültürel ve sanatsal faaliyetlerin üretilmesi, sergilenmesi, eğitim ve öğretimi
ile bunlara ilişkin bilimsel çalışmaların yapılması faaliyetleri ile bu
faaliyetlerin yapıldığı alan yapı veya mekânların işletilmesini,
g) Kültür yatırımı
belgesi: Bu Kanunun amacına uygun yatırım yapanlara Bakanlıkça belli bir dönem
için verilen belgeyi,
h) Kültür girişimi
belgesi: Bu Kanunun amacı doğrultusundaki girişimlere Bakanlıkça verilen
belgeyi,
i) Belgeli kültür
yatırımı veya girişimi: Bakanlıkça belgelendirilmiş yatırım veya girişimleri,
İfade eder.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Teşvik Konuları,
Unsurları ve Esasları
Teşvik konuları
MADDE 4. - Bu Kanunda
belirtilen kültür yatırımı veya girişimi kapsamındaki teşvik veya indirime konu
olacak faaliyetler şunlardır:
a) Kültür merkezlerinin
yapımı, onarımı ve işletilmesi.
b) Kütüphane, arşiv,
müze, sanat galerisi, sanat atölyesi, film platosu, sanatsal tasarım ünitesi,
sanat stüdyosu ile sinema, tiyatro, opera, bale, konser ve benzeri kültürel ve
sanatsal etkinliklerin ya da ürünlerin yapıldığı, üretildiği veya sergilendiği
mekânlar ile kültürel ve sanatsal alanlara yönelik özel araştırma, eğitim veya
uygulama merkezlerinin yapımı, onarımı veya işletilmesi.
c) 2863 sayılı Kanun
kapsamındaki taşınmaz kültür varlıklarının, bu Kanunun amacı doğrultusunda
kullanılması.
d) Kültür varlıkları ile
somut olmayan kültürel mirasın araştırılması, derlenmesi, belgelendirilmesi,
arşivlenmesi, yayınlanması, eğitimi, öğretimi ve tanıtılması faaliyetleri.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Teşvik unsurları
MADDE 5. - Bu Kanun kapsamındaki
kültür yatırımı ve girişimleri için uygulanacak teşvik unsurları şunlardır:
a) Taşınmaz mal tahsisi;
Bakanlık, bu Kanun kapsamında kültür yatırımı ve girişimleri için taşınmaz mal
tahsis etmeye yetkilidir. Bakanlıkça tahsisi uygun görülen taşınmaz mallardan;
1. Hazine adına tescilli
olanlar Bakanlığın talebi üzerine Maliye Bakanlığının uygun görüşü ile en geç
üç ay içerisinde,
2. Mülkiyeti 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (II) sayılı cetvelde yer alan kamu
idareleri ile mahalli idarelere ait olanlar, Bakanlığın talebi üzerine ilgili
idarenin uygun görüşü ile en geç üç ay içinde bedelsiz olarak Hazine adına
tapuya tescil edilerek,
Bakanlığa tahsis edilir.
Hazineye ait olup halen
Bakanlığa tahsisli taşınmaz mallar, bu Kanun kapsamında Bakanlıkça tahsis
edilebilir.
Bu taşınmaz malların
tahsisi, kiralanması ve bunlar üzerinde bağımsız ve sürekli üst hakkı tesisine
ilişkin esaslar ile süreler, taşınmaz malın bulunduğu yer itibariyle bedeller,
hakların sona ermesi ve diğer şartlar, Bakanlık ve Maliye Bakanlığınca 2886
sayılı Devlet İhale Kanununa bağlı olmaksızın müştereken tespit edilir.
Bu taşınmaz mallar
üzerinde bağımsız ve sürekli nitelikli üst hakları dâhil olmak üzere irtifak
hakkı tesisi ve bunlardan altyapı için gerekli olanlar üzerinde, altyapıyı
gerçekleştirecek kamu kurumu lehine bedelsiz irtifak hakkı tesisi, Bakanlığın
uygun görüşü üzerine, Maliye Bakanlığınca belirlenen koşullarla ve bu Bakanlık
tarafından yapılır.
Bu Kanuna göre tahsis
edilen, ancak tahsisi iptal edilen veya tahsis süresi sona eren taşınmaz mallar
üzerinde bulunan yapı, tesis ve müştemilat bedelsiz olarak Hazineye intikal
eder. İlgililer, bunlar için herhangi bir hak veya bedel talep edemez.
İl özel idareleri ile
belediyeler, mülkiyetlerinde olan taşınmaz malları, Bakanlığın uygun görüşü
üzerine bu Kanun hükümlerine göre tahsis edebilirler.
Bu bendin uygulanması ile
ilgili usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Bakanlıkça müştereken çıkarılacak
bir yönetmelikle düzenlenir.
b) Gelir vergisi stopajı
indirimi; bu Kanun uyarınca belge almış
kurumlar vergisi mükellefi yatırımcı veya girişimcilerin, ilgili idareye
verecekleri aylık sigorta prim bordrolarında bildirdikleri, münhasıran belgeli
yatırım veya girişimde çalıştıracakları işçilerin ücretleri üzerinden
hesaplanan gelir vergisinin, yatırım aşamasında üç yılı aşmamak kaydıyla %
50'si, işletme aşamasında ise yedi yılı aşmamak kaydıyla % 25'i, verilecek
muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilir.
Bu bendin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.
c) Sigorta primi işveren
paylarında indirim; bu Kanun uyarınca belgelendirilmiş kurumlar vergisi
mükellefi yatırımcı veya girişimcilerin, ilgili idareye verecekleri aylık
sigorta prim bordrolarında bildirdikleri, münhasıran belgeli yatırım veya
girişimde çalıştıracakları işçilerin, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 72
ve 73 üncü maddeleri uyarınca prime esas kazançları üzerinden hesaplanan
sigorta primlerinin işveren hissesinin, yatırım aşamasında üç yılı aşmamak
şartıyla % 50'si, işletme aşamasında ise yedi yılı aşmamak şartıyla % 25'i,
Hazinece karşılanır.
Bu bendin uygulanması ile
yatırım veya işletmenin niteliği dikkate alınarak mükellefin çalıştırabileceği
azamî işçi sayısına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça
müştereken belirlenir.
d) Su bedeli indirimi ve
enerji desteği; kültür yatırımı ve girişimleri; su ücretlerini yatırım veya girişimin bulunduğu yörede uygulanan
tarifelerden en düşüğü üzerinden öderler. Bu yatırım veya girişimin elektrik
enerjisi ve doğal gaz giderlerinin % 20'si beş yıl süreyle Hazinece karşılanır.
Bu bendin uygulanması ile
enerji giderlerinin iadesine ilişkin süreler, iadenin nakden veya mahsuben
yapılmasına ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığı, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça
müştereken belirlenir.
e) Yabancı uzman personel
ve sanatçı çalıştırabilme; belgeli yatırım veya girişimlerde, Bakanlık ve
İçişleri Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
verilen izinle yabancı uzman personel ve sanatçı çalıştırılabilir.
Ancak bu şekilde
çalıştırılan yabancı personelin sayısı toplam personelin % 10`unu aşamaz. Bu
oran Bakanlıkça % 20`ye kadar artırılabilir. Bu personel, en erken işletmenin
faaliyete geçmesinin üç ay öncesinden itibaren çalışmaya başlayabilir.
f) Hafta sonu ve resmi
tatillerde faaliyette bulunabilme; Belgeli girişimler ile belge kapsamındaki
diğer birimler belgede belirlenen çalışma süresi içinde hafta sonu ve resmi
tatillerde de faaliyetlerine devam edebilirler.
Bu maddenin (b), (c ) ve
(d) bentlerinin uygulanmasında yöresel gelişim farklılıkları, proje türleri ile
faaliyetin yapıldığı yerin tescilli taşınmaz kültür varlığı olması dikkate
alınarak, bu bentlerde belirtilen oranları yarısına kadar indirmeye veya kanunî
oranlarına çıkarmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Teşvik esasları
MADDE 6. - Bakanlık, bu
Kanunun uygulanmasına yönelik tercih ve öncelikleri belirlemeye yetkilidir.
5 inci maddenin (b), (c )
ve (d) bentlerindeki teşvik ve indirim unsurlarından yararlanan kültür yatırım
ve girişimleri için başka bir teşvik mevzuatında da benzer teşvik ve
indirimlerin bulunması halinde, yatırımcı veya girişimcinin lehine olan
hükümler uygulanır.
Kültür yatırımı veya
girişimlerine yönelik teşvik ve indirim unsurları ile bunlardan yararlanmaya
yönelik diğer usul ve esaslar, Bakanlık ve ilgili bakanlıklar ile Hazine ve
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlıklarınca müştereken tespit edilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Genel Hükümler
Belge
MADDE 7. - Kültür yatırımı belgesi veya kültür
girişimi belgesi Bakanlıkça verilir. Belge, yatırım veya girişimin nitelik ve
nicelikleri esas alınarak düzenlenir. Belge alanlar, bu Kanun ve ilgili
mevzuatta yer alan diğer teşvik ve indirim unsurlarından yararlanırlar.
Yatırımların Bakanlıkça
belirlenen süreler içinde başlaması, tamamlanması ve işletme aşamasına
geçilmesi zorunludur. Ancak, mücbir sebeplerden dolayı Bakanlıkça bu süreler
uzatılabilir.
Belgelendirme
işlemlerinin usul ve esasları Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Alt yapı hizmetleri
MADDE 8. - Kültür
merkezlerinin yol, su, kanalizasyon, doğalgaz, elektrik, telekomünikasyon ve
diğer altyapı ihtiyaçlarının ilgili kamu kuruluşlarınca öncelikle tamamlanması
zorunludur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
İzin alma ve bilgi verme
zorunluluğu
MADDE 9. - Belge sahibi
tüzel kişiliğin şirket ana sözleşmesinin, ortaklık statüsü veya yapısının
değiştirilmesi, belgeye konu yapı veya tesisin veya aynı amaçlarla kullanılmak
üzere devredilmesi, kiraya verilmesi ile girişim konularının kültür girişimi
niteliğini koruması kaydıyla kısmen veya tamamen değiştirilmesi Bakanlığın
iznine tabidir.
Ancak, tesisin
bütünlüğünün bozulmaması ve Bakanlığa bilgi verilmesi kaydıyla, kültür
merkezlerinin sınıflandırma ve belgelendirilmeye esas asgarî bölümlerinin
dışında kalan birimleri kiraya verilebilir.
Belgeli yatırım ve
girişimler, yıllık faaliyet raporlarını bir sonraki yılın ocak ayı içerisinde
Bakanlığa bildirmekle yükümlüdürler.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Devir ve faaliyetin sona ermesi hallerinde teşvik
hükümleri
MADDE 10. - Belgeli
yatırımı veya girişimi Bakanlığın izni ile devralanlar da kalan süre için bu Kanun hükümleri çerçevesinde teşvik ve
indirim uygulamasından yararlanırlar.
Yatırım veya girişimlere
213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirtilen mücbir sebeplerle son verilmesi
halleri hariç olmak üzere, bu Kanun uyarınca belge alan yatırımcılar veya
girişimcilerin, faaliyetlerini sona erdirmeleri ve bir yıl içinde tekrar
başlamamaları halinde, yatırım aşamasında yararlandıkları istisna, muafiyet ve
hakların parasal tutarını ilgili mevzuat hükümleri gereğince ödemekle
yükümlüdürler. İstisna hallerinde ödeme yükümlülüğünün kaldırılmasına Maliye
Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının uygun görüşü alınarak
Bakanlıkça karar verilir.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Denetleme ve Cezalar
Denetleme yetkisi
MADDE 11. - Belgeli
yatırım veya girişimleri, bunların belgeye esas olan niteliklerini, bu
niteliklerini koruyup korumadıklarını denetleme; bulunduğu yerin kültürel
gereksinimlerini dikkate alarak kültür merkezlerini sınıflandırma ve
belgelendirmeye esas asgarî bölümleri ile diğer bölümleri arasında farklı
oranlar belirleme yetkisi münhasıran Bakanlığa aittir.
Bakanlığın gerek görmesi
halinde belgelendirme, denetleme ve sınıflandırmaya esas oluşturacak tespitler,
Bakanlıkça yetkili kılınacak gerçek veya tüzel kişilere de yaptırılabilir.
Ancak, karar alma ve uygulama yetkisi Bakanlığa aittir. Bu kişilerin
nitelikleri, seçilme usulleri, görev, yetki ve sorumlulukları, çalışma ile
tespite yönelik usul ve esaslar; Bakanlık denetim elemanlarının görev, yetki ve
sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları Bakanlıkça çıkarılacak
yönetmeliklerle belirlenir.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
Cezalar
MADDE 12. - Bu Kanuna ve
bu Kanunun uygulanmasına ilişkin düzenleyici işlemlere aykırı hareket edenlere
diğer mevzuattaki ceza hükümleri saklı kalmak kaydıyla aşağıdaki bentlerde belirtilen
uyarma, para ve belge iptali cezaları uygulanır.
a) Uyarma cezası, kültür
yatırımı veya girişimlerinin yönetim veya işletilmelerinde görülecek kusur,
aksaklık ve eksiklikler için, belge sahibine denetim elemanlarının tespitleri
doğrultusunda Bakanlıkça verilir.
b) Belge sahibine,
yatırım veya girişimin nitelikleri veya nicelikleri dikkate alınarak, aşağıda
belirtilen durumlarda ve miktarlar arasında;
1. Uyarma cezasına
rağmen, gerekli düzeltmenin yapılmaması veya ilk cezanın tebliğinden itibaren
bir yıl içerisinde yeni uyarma cezasını gerektiren fiil veya fiillerin tespiti
ile bu Kanunda belirtilen veya Bakanlıkça istenilen bilgi veya belgelerin
süresi içerisinde verilmemesi veya yanıltıcı bilgi veya belge verilmesi
hallerinde beşyüzmilyon lira ila üçmilyar lira arası,
2. Bakanlığa bilgi
verilmeksizin, girişim belgeli tesisin tamamının veya kültür merkezlerinde
kültürel faaliyetlerin yürütüldüğü belgelendirmeye esas bölümlerin, bir yıl
içinde aralıksız olarak doksan günden fazla süreyle kapalı tutulması halinde
beşyüzmilyon lira ila üçmilyar lira arası,
3. Yazı, reklâm, afiş,
broşür ve benzeri araçlarla Bakanlığın veya üçüncü kişilerin yanıltılması veya
yanıltıcı unvan kullanılması veya taahhüt edilen hizmetin verilmemesi veya
eksik verilmesi halinde özel hükümler saklı kalmak kaydıyla birmilyar lira ila
altımilyar lira arası,
4. Belgeli tesiste
bulunanların can veya mal güvenliğinin sağlanmasında, belge sahibi veya tesis
sahibi veya sorumlusu veya personelin kusuru veya ihmaliyle işletmede suç işlendiğinin
tespiti halinde, özel hükümler saklı kalmak kaydıyla birmilyar lira ila
altımilyar lira arası,
5. Bu Kanun ve ilgili
mevzuatta yer alan diğer teşvik unsurlarından yararlanan belge sahiplerinin
teşvik unsurlarını, amacı dışında kullanmaları halinde birmilyar lira ila
altımilyar lira arası,
6. Genel sağlık açısından
tesisin vasıflarını önemli ölçüde yitirmiş olduğunun tespiti halinde birmilyar
lira ila altımilyar lira arası,
7. Belgeli yatırım veya
girişimin belgelendirmeye esas vasıflarını yitirmiş olduğunun tespiti halinde
birmilyar lira ila altımilyar lira arası,
8. Bakanlıktan tahsisli
yatırım veya girişimin, tahsis koşulları saklı kalmak kaydıyla, izinsiz olarak
tümünün veya bir kısmının devredilmesi, kiraya verilmesi, şirket ana sözleşmesinin,
ortaklık statüsünün veya yapısının, değiştirilmesi hallerinde birmilyar lira
ila altımilyar lira arası,
Para cezası uygulanır.
Para cezaları; ilk para
cezasının tebliğinden itibaren bir yıl içinde ikinci kez para cezası gerektiren
hallerde, uygulanmış olan birinci para cezası ile ikinci para cezası toplamına
esas teşkil eden tutar kadar, üçüncü kez para cezasını gerektiren hallerde ise,
uygulanmış olan birinci ve ikinci para cezaları ile üçüncü para cezasının
toplamı kadar verilir.
Bu maddedeki para
cezalarının uygulanmasına dair, denetim elemanları tarafından düzenlenen ceza
tutanağı, yedi gün içinde ödenmek üzere, Bakanlıkça ilgili yatırımcı veya
girişimciye tebliğ edilir. Bu süre içinde ödenmeyen para cezası, 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre Maliye Bakanlığınca tahsil
edilir.
Bu bendin (5) numaralı
alt bendi uyarınca para cezası verilmesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
hükümlerine göre tarhiyat yapılmasına
engel teşkil etmez.
Dava açılması para
cezasının tahsilini durdurmaz. Bu Kanundaki ceza hükümlerinin, yatırım veya
girişimin nitelik veya niceliklerine göre uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar
Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
c) Kültür yatırımı veya
kültür girişimi belgesi;
1. İlk para cezasının
tebliğinden itibaren bir yıl içinde dördüncü kez para cezasını gerektiren bir
durumun tespiti,
2. Belgeli tesisin
faaliyetine son verilmesi,
3. Bu maddenin (b)
bendinin (4) numaralı alt bendindeki şartların gerçekleşmesi ve tesisin açık
kalmasının kamu güvenliği açısından sakınca yaratması,
4. Tesisin açık
kalmasının veya girişimin sürdürülmesinin kültür varlıkları veya kültürel
değerler açısından sakınca yaratması,
5. Bu maddenin (b)
bendinin (6) ve (7) numaralı alt bentlerindeki durumlardan birinin
gerçekleşmesi sonrasında eksikliğin iki ay içerisinde giderilmemesi,
Hallerinde Bakanlıkça
iptal edilir.
Para cezalarına karşı
yedi gün içinde Bakanlığa itiraz edilebilir. Bakanlık, itiraz üzerine en geç
bir ay içinde denetim elemanlarınca verilen para cezalarını, aynen veya
değiştirerek kabul edebilir veya kaldırabilir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 644
sıra sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu Tasarısının 12
nci maddesinin (b) bendinde yer alan "beşyüz milyon lira ila üç milyar
arası" ibarelerinin "bir milyar lira", "bir milyar lira ila
altı milyar lira arası" ibarelerinin "iki milyar lira" olarak,
yine aynı bendin son paragrafının ise aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve
aynı maddenin son fıkrasındaki "denetim elemanlarınca" ibaresinin
metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Mehmet Tekelioğlu |
Mehmet Sekmen |
|
Ankara |
İzmir |
İstanbul |
|
Hamit Taşçı |
Hasan Angı |
Mustafa Said Yazıcoğlu |
|
Ordu |
Konya |
Ankara |
"Dava açılması para
cezasının tahsilini durdurmaz. Bu bentte yer alan para cezalarının tutarı her
yıl Maliye Bakanlığınca ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılır.
Bakanlar Kurulu bu bentte yer alan para cezalarını iki katına kadar artırmaya
veya yarısına kadar indirmeye, yatırım veya girişimin nitelik veya
niceliklerine göre bu sınırlar arasında farklı oranlar tespit etmeye
yetkilidir. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Metinde yer alan para
cezalarının oranları hususunda Anayasa doğrultusunda düzenleme yapılması, para
cezalarının değer kaybının önlenmesi ve bu kanun kapsamında belgelendirilecek
yatırım veya girişimlerin çeşitliliği dikkate alınarak, Bakanlar Kuruluna
yatırım ve girişimlerin nitelik ve niceliklerini esas alarak farklı oranlar
belirleme yetkisi verilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 13
üncü maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Değiştirilen Hükümler
MADDE 13. - 31.12.1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (2) numaralı bendinin birinci alt bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve üçüncü alt bendi madde metninden çıkarılmıştır.
"2. Genel ve özel
bütçeli kamu idareleri ile il özel idareleri ve belediyeler, köyler ve kamu
yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar
ve bilimsel araştırma faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlar tarafından
yapılan ya da Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen veya desteklenmesi
uygun görülen;
a) Kültür ve sanat
faaliyetlerine ilişkin ticari olmayan ulusal veya uluslararası
organizasyonların gerçekleştirilmesine,
b) Ülkemizin uygarlık birikiminin
kültürü, sanatı, tarihi, edebiyatı, mimarisi ve somut olmayan kültürel mirası
ile ilgili veya ülke tanıtımına yönelik kitap, katalog, broşür, film, kaset, CD
ve DVD gibi manyetik, elektronik ve bilişim teknolojisi yoluyla üretilenler de
dahil olmak üzere görsel, işitsel veya basılı materyallerin hazırlanması,
bunlarla ilgili derleme ve araştırmaların yayınlanması, yurt içinde ve yurt
dışında dağıtımı ve tanıtımının sağlanmasına,
c) Yazma ve nadir
eserlerin korunması ve elektronik ortama aktarılması ile bu eserlerin Kültür ve
Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılmasına,
d) 2863 sayılı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınmaz kültür varlıklarının
bakımı, onarımı, yaşatılması, rölöve, restorasyon, restitüsyon projeleri yapılması
ve nakil işlerine,
e) Kurtarma kazıları,
bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmalarına,
f) Yurt dışındaki
taşınmaz Türk kültür varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize ait kültür
varlıklarının Türkiye'ye getirtilmesi çalışmalarına,
g) Kültür envanterinin
oluşturulması çalışmalarına,
h) 2863 sayılı Kanun
kapsamındaki taşınır kültür varlıkları ile güzel sanatlar, çağdaş ve geleneksel
el sanatları alanlarındaki ürün ve eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı
koleksiyonuna kazandırılması ve güvenliklerinin sağlanmasına,
i) Somut olmayan kültürel
miras, güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki
üretim ve etkinlikler ile bu alanlarda araştırma, eğitim veya uygulama
merkezleri, atölye, stüdyo ve film platosu kurulması, bakım ve onarımı, her
türlü araç ve teçhizatının tedariki ile film yapımına,
j) Kütüphane, müze, sanat
galerisi ve kültür merkezi ile sinema, tiyatro, opera, bale ve konser gibi
kültürel ve sanatsal etkinliklerin sergilendiği tesislerin yapımı, onarımı veya
modernizasyon çalışmalarına,
ilişkin harcamalar ile bu
amaçla yapılan bağış ve yardımların % 100'ü (Bakanlar Kurulu, bölgeler ve
faaliyet türleri itibariyle bu oranı yarısına kadar indirmeye veya kanuni
oranına kadar çıkarmaya yetkilidir).
Yukarıda sayılan
idarelere ve tüzel kişilere makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımlar (Bir
takvim yılı içinde yapılan bağış ve yardımların toplamı o yıla ait beyan
edilecek gelirin % 5'ini, kalkınmada öncelikli yöreler için % 10'unu aşarsa
fazlası indirilmez).
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümetin madde üzerinde
söz talebi var.
Kültür ve Turizm Bakanı
Sayın Erkan Mumcu; buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Bakan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; biraz sonra Sayın Başkan bir önerge okutacak;
önergeyle ilgili Heyetinizi bilgilendirmek için söz aldım. Çok kısa olarak bu
bilgiyi arz edeceğim.
Maliye Bakanlığı, bu
kanunun 13 ve 14 üncü maddelerinde düzenlenen bazı hususların, vergi kanunlarında
düzenlenmesinin vergi mevzuatının bütünlüğü açısından daha doğru olduğunu ve
uygulamada rahatlık sağlayacağını, kolaylık sağlayacağını bize ifade etti. Esas
itibariyle, muhtevada mutabık olmadığımız hiçbir şey yok.
Dolayısıyla, biraz sonra verilecek önergelerle 13 üncü ve 14
üncü maddeler, tasarı metninden
çıkarılacak; ancak, aynı metin, bundan
bir sıra sonra -yanlış bilmiyorsam- görüşülecek olan Maliye Bakanlığıyla
ilgili kanun tasarısı içerisinde yer alacak; mutabakatımız bu biçimdedir.
Grupların mutabakatıyla
yürüttüğümüz için bu kanunun hazırlanmasını ve görüşülmesini, bu bilgiyi
vermeye gerek duydum. Bunun için huzurunuzu meşgul ettim.
Çok teşekkür ediyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 644
sıra sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu Tasarısının 13
üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının da buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Ali Topuz |
Adem Baştürk |
|
Ankara |
İstanbul |
Kayseri |
|
Mustafa Elitaş |
Mehmet Sekmen |
|
|
Kayseri |
İstanbul |
|
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum :
Gerekçe:
Bu maddede düzenlenen
hususlar vergi kanunlarında yapılan değişikliklerde karşılandığından, aynı
konuların mükerreren düzenlenmemesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
madde metinden çıkarılmıştır.
14 üncü maddeyi, 13 üncü
madde olarak okutuyorum :
MADDE 13. - 3.6.1949
tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (6) numaralı bendinin üçüncü alt bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Genel ve özel bütçeli
kamu idareleri ile il özel idareleri ve belediyeler, köyler ve kamu yararına
çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve
bilimsel araştırma faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan
ya da Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen veya desteklenmesi uygun
görülen;
a) Kültür ve sanat
faaliyetlerine ilişkin ticari olmayan ulusal veya uluslararası
organizasyonların gerçekleştirilmesine,
b) Ülkemizin uygarlık birikiminin kültürü,
sanatı, tarihi, edebiyatı, mimarisi ve somut olmayan kültürel mirası ile ilgili
veya ülke tanıtımına yönelik kitap, katalog, broşür, film, kaset, CD ve DVD
gibi manyetik, elektronik ve bilişim teknolojisi yoluyla üretilenler de dahil
olmak üzere görsel, işitsel veya basılı materyallerin hazırlanması, bunlarla
ilgili derleme ve araştırmaların yayınlanması, yurt içinde ve yurt dışında
dağıtımı ve tanıtımının sağlanmasına,
c) Yazma ve nadir
eserlerin korunması ve elektronik ortama aktarılması ile bu eserlerin Kültür ve
Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılmasına,
d) 2863 sayılı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınmaz kültür varlıklarının
bakımı, onarımı, yaşatılması, rölöve, restorasyon, restitüsyon projeleri
yapılması ve nakil işlerine,
e) Kurtarma kazıları,
bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmalarına,
f) Yurt dışındaki
taşınmaz Türk kültür varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize ait kültür
varlıklarının Türkiye'ye getirtilmesi çalışmalarına,
g) Kültür envanterinin
oluşturulması çalışmalarına,
h) 2863 sayılı Kanun
kapsamındaki taşınır kültür varlıkları ile güzel sanatlar, çağdaş ve geleneksel
el sanatları alanlarındaki ürün ve eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı
koleksiyonuna kazandırılması ve güvenliklerinin sağlanmasına,
i) Somut olmayan kültürel
miras, güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki
üretim ve etkinlikler ile bu alanlarda araştırma, eğitim veya uygulama
merkezleri, atölye, stüdyo ve film platosu kurulması, bakım ve onarımı, her
türlü araç ve teçhizatının tedariki ile film yapımına,
j) Kütüphane, müze, sanat
galerisi ve kültür merkezi ile sinema, tiyatro, opera, bale ve konser gibi
kültürel ve sanatsal etkinliklerin sergilendiği tesislerin yapımı, onarımı veya
modernizasyon çalışmalarına,
İlişkin harcamalar ile
bağış ve yardımların %100'ü (Bakanlar Kurulu, bölgeler ve faaliyet türleri
itibariyle bu oranı yarısına kadar indirmeye veya kanuni oranına kadar
çıkarmaya yetkilidir)."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 644
sıra sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu Tasarısının 13
üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının da buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Ali Topuz |
Adem Baştürk |
|
Ankara |
İstanbul |
Kayseri |
|
Hamza Albayrak |
Mustafa Elitaş |
|
|
Amasya |
Kayseri |
|
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Komisyon takdire
bırakıyor.
Hükümet?..
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu maddede düzenlenen
hususlar vergi kanunlarında yapılan değişikliklerde karşılandığından, aynı
konuların mükerreren düzenlenmemesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir; madde metinden çıkarılmıştır.
15 inci maddeyi, 13 üncü madde olarak
okutuyorum:
MADDE 13. - a) 16.4.2003
tarihli ve 4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin (h) bendinin sonuna aşağıdaki ibare
eklenmiştir.
"kültür yatırımları
ve girişimlerinin belgelendirme işlemlerini ilgili birimlerin koordinasyonunda
yürütmek, bunların faaliyetlerini denetlemek, kültür varlıklarının tahsis,
restorasyon, restitüsyonlarıyla ilgili ihale ve kontrollük işlerini yapmak veya
yaptırmak,"
b) 4848 sayılı Kanunun 12
nci maddesinin (o) bendinde yer alan "restorasyon, restitüsyon"
ibaresi metinden çıkarılmış ve aynı bentteki "kontrollük işlerini yapmak
ve yaptırmak" ibaresi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"kontrollük işleri
ile kültür merkezlerine ilişkin yatırımların ve girişimlerin
belgelendirilmesine ve denetlenmesine yönelik işlemleri yapmak veya
yaptırmak,"
c) 4848 sayılı Kanunun 13
üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş,
(f) bendindeki "turist rehberliği kursları açmak, rehberlerin
yetiştirilmesini sağlamak" ibaresi ile (j) bendindeki "turist
rehberlerinin faaliyetlerini denetlemek" ibaresi madde metninden
çıkartılmış ve maddeye aşağıdaki (m)
bendi eklenmiştir.
"c) Somut olmayan
kültürel mirasın araştırılması, derlenmesi, arşivlenmesi, tanıtımı, tescili, bu
kapsamda tespit ve tescil kurullarının oluşturulması, ulusal ve uluslararası
kurum ve kuruluşlar arasında bu konuda koordinasyonun sağlanması, işbirliği
geliştirilmesi,"
"m) Rehberlik
kursları açmak, rehber adaylarının seçme sınavlarını yapmak, rehberlerin
çalışma usul ve esaslarını düzenlemek, rehberlerin bilgilerinin güncellenmesine
yönelik eğitim programları ve diğer çalışmaları gerçekleştirmek, rehberlikte
uzmanlaşmayı sağlamak, denetimler yapmak, belgesiz rehberliği önlemek,
rehberlik hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesine yönelik
gerekli tedbirleri almak veya bu görevlerin meslek kuruluşları, üniversiteler,
ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliğiyle veya Bakanlığın denetim gözetimi
altında bunlarca yapılması suretiyle yürütülmesini sağlamak."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi, 14 üncü
madde olarak okutuyorum:
MADDE 14. - a) 19.6.1979
tarihli ve 2252 sayılı Kültür Bakanlığı Döner Sermaye Kanununun 1 inci
maddesindeki "50 milyon " ibaresi "üçyüz trilyon",
"300 milyon" ibaresi "yediyüz trilyon" olarak
değiştirilmiştir.
b) 2252 sayılı Kanunun 3
üncü maddesinin ikinci fıkrasına "ayrıca" ibaresinden sonra gelmek
üzere "kültür veya turizm yatırımlarının alt yapı hizmetlerini
yapmak" ibaresi eklenmiştir.
c) 2252 sayılı Kanunun 4
üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Döner Sermayeden
elde edilecek gelirlerden Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü görevini
fiilen yürütene her ay, Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürünün bir ayda
alacağı aylık (ek gösterge dahil), yan ödeme ve her türlü tazminat (makam,
temsil ve görev tazminatı hariç) tutarının %100'ünü aşmamak üzere ek ödeme
yapılabilir."
d) 2252 sayılı Kanunun 5
inci maddesinin başına "Her türlü alt yapı katılım payları ile"
ibaresi ile aynı maddeye aşağıdaki bent eklenmiştir.
"f) Diğer
gelirler;"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi, 15 inci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 15. - Bu Kanunda
belirtilen yönetmelikler Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde
çıkarılır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Kültür
merkezlerinden, halen inşaatı devam etmekte olup bu Kanun kapsamında tahsisi
Bakanlıkça uygun görülenlerin, ihale sözleşmeleri feshedilerek tasfiye
koşulları uygulanabilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi 16 ncı
madde olarak okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 16. - Bu Kanunun 5
inci maddesinin (b), (c ) ve (d) bentleri
yayımını izleyen aybaşında, 5 inci
maddesinin (a) bendinin (2) numaralı alt bendi 1.1.2005 tarihinde, diğer
maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi 17 nci
madde olarak okutuyorum:
Yürütme
MADDE 17. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu raporunun
müzakerelerine başlıyoruz.
14.- Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun,
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/848, 2/175) (S. Sayısı:641) (X)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 641 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı;
buyurun. (Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
BARATALI (İzmir)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 641 sıra sayılı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; sizleri Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
şimdi görüşmekte olduğumuz 641 sıra sayılı kanun tasarısının örteceği alan,
daha önceleri, 10 Nisan 1322 tarihli -yeni takvimle 1904 tarihli- Âsârı Atîka
Nizamnamesi, yine, 1710 sayılı ve 1973 tarihli Eski Eserler Kanunu ve 21.7.1983
gün ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunuyla
düzenlenmişti.
Âsârı Atîka Nizamnamesi
bir emperyal dönemine aitti, yüz yıllık bir nizamnameydi, daha düne kadar
uygulanan bir nizamnameydi; fakat, çağdaş anlamda bir koruma sağlayamadı,
örtmeye çalıştı bu alanı; ama, bu arada, bu nizamname yürürlükteyken Bergama
Sunağı kendisini Berlin'de buldu. Koruyamadı bu alanı.
Yine, Eski Eserler Kanunu
ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu -ki, son kanun,
hemen hemen yirmibir yıllık bir kanun- yine, bu konudaki, özellikle Vancouver
Toplantısı ve 1992 Rio Konferansında gelişen yeni düşünceler, yeni tanımlar
karşısında; yine, Avrupa mimarlık mirasını koruma anlaşmaları ve uluslararası
anlaşmalar karşısında, yeni ve çağdaş anlayışlar karşısında alanını tam
örtemedi ve buralarda yeniden bir düzenleme yapmak gerekti değerli
milletvekilleri.
Sayın milletvekilleri, bu
kanun tasarısı düzenlenirken, daha önce bizim bu kürsülerden yakındığımız
olaylar olmadı. Sayın Bakan -tasarının gerekçesinde de ifade edildiği gibi- bu
alanla ilgili olarak sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, bu konuyla
ilgili insanların, vakıfların ve siyasî partilerin de görüşlerini aldı ve
burada, katılımcı bir düşünceyle, ortak bir şekilde, nasıl kültür ve tabiat
varlıkları ortak bir mirassa, Sayın Bakan da bu alanı katılımcı bir şekilde
düzenledi; kendisine buradan teşekkür ediyorum; Cumhuriyet Halk Partisi olarak
da bu tasarıya olumlu oy vereceğiz; ama, bizim düşüncelerimizin de oluşmadığı
konularda görüşlerimizi ve tenkitlerimizi kendilerine bildireceğiz.
Tasarı bize geldiğinde,
Grup Başkanvekilimizle beraber, çok değerli Belediye Başkanımız Piriştina'nın
cenaze törenindeydik; hem cenaze törenini yaptık hem de bu tasarı konusundaki
görüşlerimizi hemen düzelterek Sayın Bakana ilettik. Önemli ölçüde yer aldığını
görüyorum. Yer almayan konuların da, ileride, yönetmeliklerle veya diğer
mevzuatla düzenlenebileceğini düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri,
kültür, çok yönlü ve karmaşık bir kavramdır. Kavramın tanımı ve kapsamı
üzerinde görüş birliği yoktur. İnsanın insanla, insanın toplumla, insanın
doğayla ilişkilerinden kültür doğar ve başka kültürlerden de etkilenerek
değişir ve gelişir.
Bir ülkenin doğal ve
toplumsal koşulları, o ülkenin kültürünün temel belirleyici öğeleridir. Büyük
Önder Atatürk, "Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür" derken, bu
gerçeğin altını çizmektedir.
Bugünkü kültürümüz,
geçmişten, oldukça karmaşık bir kültür mirası devralmıştır. Üzerinde dünyanın
bilinen en büyük üç imparatorluğunu barındırmış Anadolu, âdeta, bir kültür
bahçesidir. Dünyada bu kadar çok kültürle iç içe yaşamış bir coğrafya ve ulus
yoktur. Orta Asya'dan Avrupa'ya kadar Türkler pek çok kültürle karşılaşmışlar,
pek çok kültürü etkilemişler, pek çok kültürden de doğal olarak etkilenmişlerdir.
Bu karmaşık ve zengin kültürel miras, cumhuriyet dönemi kültür yapımızın
oluşumunda da belirleyici olmuştur.
Osmanlı döneminin kültür
yapısında devlet ve toplum, iki önemli etken olarak görülmektedir; ama, devlet
yapısının toplumdan uzak, halkla mesafeli olarak işlemesi, kültürü olumsuz
etkilemiştir; daha doğrusu, bir kültürel başıboşluk oluşturmuştur. Bu nedenle,
istenen ölçüde ortak bir kültürel yapı oluşmamıştır. Cumhuriyetle birlikte
ülkemizde yeni bir kültür ve yaşam tarzının temelleri atılmış, toplumsal ve
ulusal kimliği esas alan, koruyan, geliştiren, kendi kökleri üzerinde yükselen
özgün bir kültür anlayışı benimsenmiştir.
1920'den günümüze kadar
kurulan ve halen 59 uncusu işbaşında olan hükümetlerin programlarına genel
olarak baktığımızda, 4 adedinde kültür ve sanattan hiç söz edilmediği
görülmektedir. Pek çok hükümet programı ise birbirine benzer içerikte olup,
konuya şöyle bir değinmiştir. Bu saptama doğrultusunda pek çok hükümetimizin
kültür ve sanata yeterli ölçüde önem vermediği ortaya çıkmaktadır. Sadece 8
hükümet programında, kültür ve sanat ve tabiat varlıklarını koruma kurulları,
fikir ve sanat eserleri gibi daha kapsamlı düzenlemelere yer verilmiştir.
Yalnız, cumhuriyetin ilk
yıllarında kurulan hükümetleri bu genellemenin dışında tutmak ve bir hakkı
teslim etmek gerekmektedir. Çünkü, Kurtuluş Savaşının son yıllarında bile,
hükümetler, kültür ve tabiat varlıklarını korumayı ve tescil etmeyi
düşünebilmiş, bu doğrultuda da düzenlemeler gerçekleştirmişlerdir; ama, ne yazık
ki, cumhuriyetin kurumları gelişip yerleştikçe, kaynaklar arttıkça kültür ve
sanata da aynı ölçüde önem verileceği beklenirken, bunun tersini görmek mümkün
olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
kültür, tarihsel bir olgudur. Toplumsal, tarihsel değişim yasaları, kültürleri
de etkileyen, değiştiren ve dönüştüren yasalardır. Binlerce yıllık geçmişe
sahip, çok geniş coğrafya alanlarını etkileyen, büyük uygarlıklara beşiklik
etmiş ülkemizde, kültürel mirasın korunması, gelecek nesillere aktarılması,
yalnızca kendimize değil, bütün insanlığa ve evrensel değerlere karşı bir
sorumluluktur.
Değerli milletvekilleri,
hepimizin bildiği gibi, özellikle çevrede gelişen önemli bir olgu var ve güzel
bir söz var; bu söz şöyle: Hem çevrenin önemli kazanımlarını hem de kültür ve
tabiat varlıklarını atalarımızdan bize kalan bir miras olarak değil, gelecek
kuşaklar ve torunlarımızdan emanet aldığımız bir değerler manzumesi olarak
görmek durumu gelişmiştir.
Ülkemizde, doğal SİT
alanları, orman alanları, özel çevre ve koruma alanları ile kültürel, tarihsel
çevre koruma alanlarının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda
yıllardır süregelen ihmal ve yağmanın sonucunda gelinen nokta, bu varlıkların,
tümüyle olmasa bile, büyük bir kısmını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya
oluşumuzdur. Elbette bunda, önlem alması gerekli merkezî ve yerel yönetimlerin
konuya yeterince önem vermemeleri ile teknik ve malî yetersizliklerin büyük
etkisi bulunmaktadır. İhmal, vurdumduymazlık ve yaptırımların yetersiz olması
da bu tahribatı artıran etkenler arasındadır. Buna derhal "dur"
denilmelidir.
Avrupa Birliği sürecinde,
Türkiye'de doğal ve kültürel çevrelerin korunmasına yönelik sürdürülebilir
politikaların bir an önce yaşama geçirilmesi, yine, bu politikalar için Avrupa
Biriliğinden parasal ve teknik destek aranması, politikaların kalıcı kılınarak
her hükümet döneminde veya bakan değişimi sırasında altüst edilmemesi, bu
süreçte önemli aşamalardır.
Evet, bu tasarı,
sürdürülebilir politikalar açısından önemli bir düzenlemedir; ama, bu düzenlemelerin
hızlı, etkin ve kararlı bir şekilde uygulamaya geçirilmesi, bu konuda sivil
toplum örgütlerine, özel sektöre, kurum ve kuruluşlar ile her yurttaşa
sorumluluklar yüklenerek katılımcı bir anlayış sergilenmesi, insanlığa karşı
olan sorumluluğumuzu yerine getirmede işimizi hayli kolaylaştıracaktır.
Bu çerçevede, yörede
yaşayan insanları doğal ve kültürel çevre konusunda bilgilendirmek ve
bilinçlendirmek, halkı ve sivil toplum kuruluşlarını doğal çevre ve kültürel
çevrelerin korunması konusuna olumlu katkıda bulunacak şekilde uygulama aracı
olarak görmek, çocuk yaştan başlayarak, ülkedeki doğal ve kültürel zenginliğin
öğretilmesi, tanıtılması ve sevdirilmesi yönünde eğitim çalışmalarında
bulunmak, gelişmiş ülkelerde sıkça görülen yöntemlerdendir; çünkü, kültür ve
tabiat varlıklarının tahrip ve yok edilmesinde insanlar tarafından verilen
zararlar, iklim koşulları ve doğal afetlerin verdiği zararlardan fazla
olmaktadır. Yine, doğanın kirletilerek ekolojik dengesinin bozulması, kültürel
ve doğal mirasın yanlış kullanımı, tarihî eser kaçakçılığı ve bağnazca saldırı
gibi doğrudan verilen zararlarla bu zenginliğimiz giderek tükenmektedir.
Konunun ülkemiz açısından
en önemli boyutlarından biri de tarihî eser kaçakçılığıdır. Tarihî eser
kaçakçılığının yöntem ve tekniklerine bakıldığında, olayların profesyonelce ve
uluslararası düzeyde sürdürüldüğü gözlenmektedir. Yurtdışına kaçırılan kültürel
varlıklarımızın ülkemize iadesi için, hemen hemen her dönem yasal yollardan
büyük çaba sarf edilmekte, bunun için de çok yüksek miktarlarda ödeme
yapılmaktadır. Tüm bu çalışmalara karşın, Anadolu kökenli eserlerin birçoğu,
hâlâ, daha, yurtdışında bulunmaktadır.
Halkımızın kültür
varlıkları konusundaki bilinçlenme eksikliği, bu suç için yasalarda öngörülen
yaptırımların caydırıcılıktan uzak olması, ikramiye ödemelerinin yetersizliği,
eser satın alma için yeterli ödeneğin ayrılamaması, kolay para kazanma
yöntemlerinden biri olması, yabancıların Anadolu kökenli eserlere ilgisinin
devam etmesi gibi etkenler, eski eser kaçakçılığının sürmesine neden
olmaktadır. İnsanlarımızın bu zaaflarından yararlanan ve eski eser ithal eden
ülkeler, bilinçsiz, bilgisiz insanları aracı yaparak höyükleri amatörce
kazdırmakta, tümülüs ve ören yerlerini soydurmakta ve çıkarılan eserleri de, yasal
olmayan bir şekilde ülkelerine götürmektedir. Bu nedenle, toplumun her kesimi
bilinçlendirilmeli ve eğitilmeli, basın ve yayın yoluyla, kitle iletişim
araçlarının yardımıyla bilgilendirme çalışmaları artırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
bugün, bütün dünyada, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına yönelik önemli
projeler ve girişimler yaşama geçirilmeye çalışılmaktadır. Kültür ve tabiat
varlıkları, bu çerçevede, uluslararası sözleşmelerle de koruma altına
alınmıştır. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme ile
1954 tarihli Lahey Sözleşmesi, bunlar arasında yer almaktadır. Lahey
Sözleşmesi, kültürel varlıkların savaş sırasında bile tahrip edilemeyeceğini
güvence altına almaktadır. Buna rağmen, bütün bu korumalara karşın, insanlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisi salonunda sergilenen fotoğraflardan da görüldüğü
gibi, önemli kültür miraslarını savaşlarda yok etmektedir. Bu bağlamda, o
güzelim Mostar Köprüsünün hikâyesini öğrenmek isteyen arkadaşlarımız,
dışarıdaki sergiyi de gezebilirler.
Anayasamızın "tarih,
kültür ve tabiat varlıklarının korunması" başlıklı 63 üncü maddesinde
"devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını
sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirler alır. Bu varlıklar ve
değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu
nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla
düzenlenir" denilmek suretiyle bu konudaki prensipler belirlenmiş ve
devlet de görevli kılınmıştır; ama, ne yazık ki, yine, Anayasamızın 65 inci
maddesinde yer alan "devletin malî kaynaklarının yeterliliği
ölçüsünde" hükmüyle, devlet, bugüne kadar, bu konuda üzerine düşeni tam
anlamıyla yerine getirmede başarısız olmuştur. Bu nedenle, burada, her şeyden
önce, Anayasanın 63 ve 64 üncü maddelerinin verdiği görevleri yapacak, koyduğu
hedeflere ulaşacak yeni bir anlayışa gereksinim bulunmaktadır. Bu gereksinimin
giderilmesi noktasında da, kültürü, yasalardaki ve bilimsel çevrelerdeki
tanımlarıyla birlikte anlayıp yorumlamak gerekir.
Tasarının genel
gerekçesinde, küreselleşme ve küresel rekabete atıfta bulunularak, çağdaş
ülkelerin kültür alanında yeniden yapılanma süreci vurgulanmaktadır. Evet,
günümüzde ülkeler, toplumlar, hem küresel rekabete katılmak hem de insanlığa
katkıda bulunmak için kendi özgün değerlerine dayanmaya çalışmaktadır. Bu
çerçevede, UNESCO başta olmak üzere, çeşitli uluslararası kuruluşlar, örgütler
ve ülkeler kültür politikalarını gözden geçirmekte, yeni arayışlara yönelmekte,
yeni yaklaşım ve stratejiler geliştirerek açılımlarda bulunmaktadır; fakat,
tasarının 1 inci maddesinde "kültür varlıkları; tarih öncesi ve tarihî
devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih
öncesi ya da tarihî devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel
açıdan özgün değer taşıyan yerüstünde, yeraltında veya sualtındaki bütün
taşınır ve taşınmaz varlıklar" olarak tanımlanmıştır. Yukarıdaki tanıma
baktığımızda, kültür varlıklarının sadece tarihî devirlerle sınırlı kaldığı görülmektedir.
Bu, bir eksikliktir. Özellikle UNESCO ve uluslararası kuruluşların
çalışmalarında, örneğin "20 nci Yüzyıl mirası" kavramıyla birlikte
gündeme getirilen koruma anlayışı içinde, günümüze ait olsa bile, korunması
gerekli kültür değeri taşıyan varlıkların kültür mirası olarak geleceğe
aktarılması benimsenmiştir. Tanımda bu çağdaş yaklaşıma da yer verilmesi
gerekirdi; daha zaman geçmedi diye de düşünüyorum.
Kültür ve doğa
varlıkları, ulusa ve hatta tüm insanlığa ait olan ortak mirastır; Avrupa
konvansiyonları da zaten bu yoldadır. Bu nedenden kaynaklanan uluslararası
koruma hukukuna da, uygun olarak, aynı mirasın, ulus adına ve insanlığa karşı
da ulusun sorumluluğu anlamındaki merkezî yönetimin güvencesi altında olması
Anayasanın temel hükmüdür. Bununla birlikte, kültür ve doğayı koruma herkesin
görevi olduğundan, özellikle kentsel kimliğin temel öğelerinden mimarî miras
üzerinde yerel yönetimleri de yükümlü kılmak, yine, evrensel bir kuraldır.
Tasarıda, buna koşut olarak, bünyelerinde koruma amaçlı teknik birim
oluşturacak yerel yönetimlerin, kültür varlığı tescili yapılan yapıların bakım
ve basit onarımlarında izin verme ve denetim yetkileriyle donatılmaları da
yerindedir; ancak, bu yetkinin, korumadaki bilimsel ilkelere göre
kullanabilmesini sağlayıcı önlemlerin de güçlendirilmesi gerekmektedir.
Tasarıda, doğal SİT
alanları için gerek tanım olarak gerekse koruma önlemleri olarak yürürlükteki
düzenlemelerden daha ileri hükümlere yer verilmemiş olması dikkati çeken bir
konudur. Özellikle insanın kullandığı ve kullanımın aynı zamanda doğayla uyumlu
yaşam kültürünü yarattığı alanların daha ayrıntılı tanımlarla doğal SİT
statüsünde ve 2863 sayılı Yasa kapsamında korunması kurallarına yer verilmesi
daha çağdaş bir yaklaşımın gereğidir. Aynı bağlamda, örneğin doğal ve kültürel
peyzaj alanları ve benzerleri gibi uluslararası koruma belgelerinde elli yıldır
var olan kavramların da artık yasalarımızda yer alması bir zorunluluktur.
Tasarının getirdiği bir
diğer düzenlemeyle, kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi
amacıyla bakanlıkça vakıf kurulabileceği hükmü kaldırılmış ve bu koruma
kurullarıyla, yerel yönetimlerin koruma etkinliklerinde rolü ve önemi
artırılmıştır. Koruma kurullarının güçlendirilmesi yerinde ve yararlı bir
düzenlemedir; ancak, kurul çalışmalarının etkinliği için, bakanlık
olanaklarının yanı sıra o ildeki diğer kamu kaynaklarının da valilik kanalıyla
kullanılmasını sağlayıcı destek hükümlerine de yer verilmesi gerekirdi.
Ayrıca, tasarıda geçen
"ören yeri, etkileşim, geçiş sahası, muhafaza" gibi, uygulamada
belirsizlik yaratabilecek deyimlerin, yasa dilinde bilimsel bütünlüğü
sağlayacak açıklıktan uzak olduğu görülmektedir.
Tasarıda yer alan,
belediyeler ile il özel idarelerinde koruma amaçlı özel birim kurulmasını
öngören yaklaşım olumludur; ancak, belediye ve il özel idarelerinin, kültür
varlıklarında, bakım ve basit onarımla sınırlı bile olsa izin ve denetim
yetkilerini kullanabilmeleri için, bu özel birimleri oluşturmaları koşulu
yeterli değildir. Aynı birimlerde görev alacak ve tasarıda tanımlanmış
uzmanların asgarî sayılarının belirlenmesi, bu uzmanların istihdamı için kadro
ve malî olanakların sağlanması ve Bakanlıkça düzenlenecek eğitim programlarına
geçmelerinin öngörülmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baratalı,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla)
- Hemen toparlıyorum.
İl özel idareleri
bünyesinde öngörülen proje bürolarının ise her türlü proje ve plan üretmesi
doğru değildir. Bu büroların aslî görevi, genelde, koruma konusundaki
çalışmaları yönetmek, izlemek, koordine etmek ve bu korumayı yaygınlaştırıcı,
teşvik edici bir misyon üstlenmek olmalıdır.
Yine, koruma kurulları
içinde, alınacak kararların hukuka uygunluğunu denetleyecek bir hukukçunun
bulunması, kurul üyeliklerinin belirlenmesi ya da atanmasında demokratik,
katılımcı ve açık süreçleri öngören bir yol izlenilmesi, çalışmaların
bilimselliği ve çağdaşlığı açısından önemli bir gereksinmedir; ancak,
hukukçunun, kurul üyesi sıfatında değil, kurula danışman statüsünde olması da,
bizim görüşlerimiz arasında yer almaktadır.
Tasarıyla getirilen son
derece önemli değişikliklerden biri de, kültür varlıklarının korunması için
yeni malî kaynaklar yaratılmasıdır. Konuyla ilgili düzenleme ve esaslar, tasarının
6 ncı maddesinde yer almaktadır. Bu maddeye göre, 1319 sayılı Emlak Vergisi
Kanununun 8 ve 18 inci maddeleri uyarınca vatandaşlardan tahakkuk ettirilecek
olan Emlak Vergisinin yüzde 10'u kadar bir payın, bu konudaki tescilli
eserlerin korunmasına ayrılmasını çok önemli buluyoruz, ancak, burada,
taşınmazı olan insanlardan bu paranın alınmasını, olumlu bulmakla beraber,
Anayasanın eşitlik ilkesine de biraz aykırı gibi gelmektedir; ancak, çok varsıl
olan, ama taşınmazı olmayan insanlardan da bu katkının beklenilmesi gerekirdi.
Yine, Toplu Konut
İdaresinden alınacak kredilerden yüzde 10'unun kesilerek bu eserlerin korunması
ve yenileştirilmesinde kullanılmasını da uygun buluyoruz. Bunun da Anayasa
maddeleriyle çelişkili olup olmadığı, sanıyorum ileriki günlerde önümüze
gelecek konulardan bir tanesidir.
Yine, bütün bunların
yanında, daha önce tabiat varlıkları kapsamında yer alan peri bacaları, tarihî
mağaralar ve kaya sığınaklarının kültür varlıkları kapsamına alınması, yargı
kararları doğrultusunda, zilyetlikle ilgili uygulamaların yeniden düzenlenmesi,
2863 sayılı Kanunun 9 uncu maddesine aykırı uygulama yapanlarla ilgili ceza
yaptırımlarının düzenlenmesi, SİT alanlarının ve etkileşim sahalarının
korunması, değerlendirilmesi, geliştirilmesi amacıyla bir alan yönetimi
oluşturulması ve bu yönetime, yerel yönetimler ile sivil toplum örgütlerinin
katılımı sağlanarak kültürel varlıklarımızın yönetiminin eşgüdüm içinde
gerçekleştirilmesi, KDV'lerin indirilmesi, restorasyon için harcanacak
paraların vergilerden düşürülmesi, insanlığın ortak mirasının korunması ve
önümüzdeki nesillere iletilmesi gibi düzenlemeleri doğru düzenlemeler olarak
görüyoruz.
Çağdaş dünyaya koşut
olarak, ülkemizin uygarlığa katkısının önünü açacağına inandığımız bu tasarıya
olumlu oy vermek isterken, umuyorum, diliyorum, duyarlı -kendisi duyarlı
davranıyor ama, daha önce böyle bir konuda duyarlı davranılmadı- böyle,
katılımcı ve çağdaş bir Bakan, bundan önceki gibi, bir anda, bazı koruma
kurulları üyelerinin bir yönetmelikle değiştirilmesi gibi süreçlerin içine
girmez. Yine umuyorum, kültür alanımız, sanat alanımız 10 Ocak 2003 tarihli bir
yönetmelikle karşı karşıya gelmez. Bir daha böyle yönetmeliklerin çıkmaması
konusunda Sayın Bakandan duyarlılık bekliyorum ve bu tasarıya, saydığımız
eksikliklere karşın, olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor, bütün
milletvekillerine saygı ve selamlarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baratalı.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Yasası ile Çeşitli Yasalarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısına
ilişkin kişisel görüşlerimi sunacağım; tümünüze saygılar sunuyorum.
Tabiî, saat 11.00'den bu
yana Meclis çalışıyor, ardı ardına yasalar çıkıyor, yorulduk, dinlemekte de
güçlük çekiyoruz, çok haklısınız; ama, hiç olmazsa bir iki arkadaşın bir yasa
üzerinde görüşmesinin de yararlı olduğunu düşünüyorum.
Geçen yıl, 2003 yılının
nisan ayının 16'sında, burada bir yasa tasarısını yasalaştırdık; Turizm
Bakanlığı ile Kültür Bakanlığını birleştirdik. Cumhuriyet Halk Partisinin karşı
çıkmasına karşın, çoğunluk oylarıyla kabul edildi; gerekçe de devletin
küçülmesi, tasarruf ve etkinlik sağlamaktı. Sayın Bakan da "bu iki
bakanlığın birleş6mesiyle bir sinerji yaratılacak; en az altı ay sonra,
göreceksiniz, çok güzel işler başarılacak" demişti. Tabiî, kültürden
başlayarak devletin küçültülmesi ve tasarruf yapılması çok yanlıştı. Kaygımız,
Kültür Bakanlığının, apayrı çalışma alanları olan Turizm Bakanlığıyla
birleşmesinin kültürü gölgede bırakacağı kaygısıydı. Demek ki, aradan onbeş ay
geçtikten sonra sinerji yeni geliyor. Sayın Bakan, ardı ardına üç yasa
tasarısını Meclise getirdi ve gerçekten, AKP'den alışmadığımız bir yöntemle,
"ben yaptım, oldu" anlayışı burada uygulanmadı, benden önceki
arkadaşımın da belirttiği gibi, muhalefet grubuna danıştı, dışarıdaki ilgili
kitle örgütlerine, uzmanlara danıştı, komisyonda da birlikte güzel bir çalışma
yapıldı. Bunların tümü olumlu, güzel işler; yani, yasa tasarısının hazırlanması
sırasında danışılması güzel, en azından bugün, daha az tartışılacak bir konu
olduğunu burada açıkça teslim ediyoruz.
Değerli arkadaşlar,
kültür, bir toplumun, bir ülkenin temel varlığıdır. Türkiye'nin de, altında
imzası bulunduğu Birleşmiş Milletler ve UNESCO'nun ortak belgeleri, ülkelerin
kültürel varlıklarını bağımsız, özerk, kamusal ve özel kuruluşlar eliyle
korunmasını, geliştirilmesini öngörür. Bu tasarı, bir ölçüde, bu amaca hizmet
etmektedir; yani, kültürel varlıklarımızın korunması, geliştirilmesi.
Grup adına konuşan
arkadaşımız da söyledi. Burada, o iki bakanlık birleştirilirken, Kamu Yönetimi
Temel Kanununda ve Belediyeler
Kanununda, kültürel varlıkların bütünüyle yerel yönetimlere bırakılacağı, SİT
alanlarının da Çevre ve Orman Bakanlığına verileceği kaygısını taşıyorduk;
bereket, bu tasarıyla -belki, danışıldığı için, konuşulduğu için-
bırakılmamıştır. Zaten, Anayasamızın 63 üncü maddesi, devlete, tarihî, kültür
ve tabiat varlıklarımızı koruma görevini vermiştir.
Türkiye, çeşitli
uygarlıklara beşiklik yapmış, 2002 tarihine göre 45 000'in üzerinde kültür ve
tabiat varlığı olan bir ülke; sayımı da devam ediyor. Bu kültür varlıklarımızın
henüz bir master planı yapılamamıştır.
Bu varlıklarımızı koruma
yolunda, kültüre, genel bütçeden binde 3 gibi
son derecede düşük ve sınırlı bir pay ayrılmaktadır. Ne acı ki, iki
bakanlık birleştikten sonra da bu pay artmamıştır, 3,5'e çıkmıştır; yani,
devlet, kültüre yeterince bir pay ayıramadığı için, koruma da yeterli bir
biçimde yapılamamıştır. Nitekim, Sayın Bakan bir arkadaşımızın soru önergesine
verdiği yanıtta "müzelerin sağlıklı depoları bulunmadığı için, son on yıl
içerisinde 351 000'in üzerinde kültür varlığımız kayıttan düşmüştür"
demiştir.
Değerli arkadaşlar, o
kadar ki, kimi zaman, bu varlıklar korunamıyor. Ben, bir konuyu komisyonda
arkadaşlarla paylaşmıştım, Genel Kurulda da açıklamak istiyorum. Denizli'de,
bizim, 650 yıllık bir Ulu Camimiz vardı. Bu camiin yapımına Selçuklular
döneminde başlanılmış, Germiyanoğulları döneminde onarım görmüş. Bir büyük
kimliğimizdi bizim Ulu Cami, Kurtuluş Savaşı sırasında Denizli Sancağının
saklandığı bir cami... Bir gecede yok edildi. Şimdi, yalnız, resimlerde kaldı
bu büyük tarih, bu büyük kimlik.
Değerli arkadaşlar, o
zamanki belediye başkanı, yerel yöneticiler böyle bir hata yaptılar; ama,
Kültür Bakanlığı koruma kurulları da bu büyük hataya ortak oldular. Elimde iki
belge var; birisi, 1985 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Taşınmaz Kültür ve
Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulunun bu konudaki bir kararı... Bu kararın, son
satırını okuyacağım: Bu kararda, Koruma Kurulu "Ulu Camiin kitabesinin,
yeni yapılacak camiin uygun bir yerinde muhafazası şartıyla yıkılabileceğine
karar verildi" diyor.
2003 yılında İzmir 2 Nolu
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunda bir karar daha veriliyor; yani,
bakın, yaklaşık 50 000'e varan kültür ve tabiat varlıklarımızdan biri,
Denizli'nin 650 yıllık bir camii, koruma kurullarının da oluruyla nasıl
gidiyor! Onun da sonundaki yazıyı okuyorum: "Tescilli Ulu Cami parseli
üzerindeki tescil şerhinin kaldırılmasının uygun olduğuna, yıkılmış olan Ulu
Camiin kitabesinin ilgili müzesince korunmasına karar verildi." Önce
"bu kitabe yeni yapılacak camiin uygun bir yerinde korunsun" sonra
"buna da gerek yoktur" deniliyor. Bunu şundan söylüyorum:
Denizli'deki Ulu Cami gibi, Türkiye'nin birçok yerinde kimliklerimiz,
varlıklarımız, kimi zaman kültür bilincinin, tarih bilincinin yoksunluğundan,
kimi zaman kaynak eksikliğinden yok ediliyor.
Değerli arkadaşlar,
yasalarla bir kimliği, bir kültürü, bir tarihi, bir varlığı koruyamazsınız;
kültür bilincinin mutlaka insana verilmesi gerekir. Bunun için en büyük görev,
bence, başta Kültür Bakanlığınındır; tabiî, Millî Eğitim Bakanlığının, özel kesimin,
belediyelerin, basının, bütün herkesin görevi vardır; ama, en birinci görev de
Kültür Bakanlığına düşmektedir, yani bu kültürel bilincini verme konusunda.
Kültür Bakanlığı bu
bilinci verirken, tabiî, çeşitli etkinlikler de yapmalıdır. Ben, geçen mayıs
ayında Kültür Bakanına bir soru önergesi vermiştim; bu önergede kapalı
kütüphanelerin sayısını sormuştum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de 1 440 kütüphane varmış Kültür Bakanlığımıza bağlı. Bunların 99
tanesi -Sayın Bakanın bize verdiği yanıtta- kadrosu olduğu halde personeli
olmadığı için kapalı, 386 tanesi de kadrosu ve personeli olmadığı için kapalı
olduğundan, toplam 485 kütüphanemiz kapalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Gazalcı,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI
(Devamla)- 485 kütüphane kapalı...
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, nerelere nerelere kaynaklar bulunuyor!.. Kütüphane bir hazır
öğretmendir, her kitap bir öğretmendir; bir insan bilincini, düşüncesini
taşıyan bir eserdir. Ülkemizde 1440 kütüphane var; biz, 485 kütüphaneyi kapalı
tutuyoruz. Kütüphane açısından bu sayı da, nüfusu bizim gibi büyük ülkelere
göre son derece sınırlıdır. Çağdaş ülkelerde, bunun 3 katı, 5 katı kütüphane
vardır.
Şimdi, kütüphaneleri
kapatıyorsunuz. Gazetelerden haber okuyoruz, dileriz doğru değildir. Aynen
Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığının birleştirildiği gibi, şimdi,
Antalya'da Devlet Senfoni Orkestrası ile Antalya Devlet Opera ve Balesi
Orkestrası birleştirilecekmiş. Adana'daki Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası
ile Mersin Devlet Opera ve Balesi birleştirilecekmiş. Yani, senfoni
orkestraları, bir bakıma, kapatılacak, devlet opera ve balesinde
birleştirilecek. Adana'dakinin, belediye başkanımızın da çabalarıyla, geri
bıraktırıldığını sanıyoruz.
Şimdi, Sayın Bakanımızdan
diliyoruz... Bu tasarı güzel, ille de eleştirmek istemiyoruz. Ben, kendisini
Millî Eğitim Bakanlığı sırasında çok eleştirdim; çünkü, atama yönetmeliklerini
bir maddeyle değiştirdi; ama, burada da kutluyorum, bu danışma yönünden.
Değerli arkadaşlar,
kültüre ne yapsak azdır. Senfoni orkestrası, müzik, güzel sanatlar Türkiye
Cumhuriyetinin temelidir. Bakın, bizi İran'dan, Arabistan'dan, başka yerlerden
ayıran özellik de budur. O yüzden, biz, yurttaşımıza bu bilinci Kültür Bakanlığı
aracılığıyla vermek zorundayız. Eğer, o bilinç verilmezse, güzel sanat eğitimi
verilmezse, kültür bilinci verilmezse, tarih kimliklerini, kültürel
kimliklerini, tabiat varlıklarını da koruyamayız. O yüzden, bu tasarı iyi
niyetle hazırlanmıştır, olumludur, kendi kaynağı içerisinde vardır; ama, asıl
olan uygulamadır, onun yaşama geçmesidir. O da; ancak, kültür bilincinin,
koruma bilincinin sağlanmasıyla olur diyor, tümünüze saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU İLE ÇEŞİTLİ
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1.- 21.7.1983
tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 3 üncü
maddesinin; (a) bendinin (1) numaralı
alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (3) numaralı alt bendine "kent
kalıntıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "kültür varlıklarının
yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya" ibareleri ile aynı
bende (7), (8), (9), (10), (11) ve (12) numaralı alt bentler eklenmiş, (b)
bendinin (3) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(1) "Kültür
varlıkları"; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve
güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde
sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer
üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır.
(7) "Ören
yeri"; tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli uygarlıkların ürünü
olup, topoğrafik olarak tanımlanabilecek derecede yeterince belirgin ve
mütecanis özelliklere sahip, aynı zamanda tarihsel, arkeolojik, sanatsal,
bilimsel, sosyal veya teknik bakımlardan dikkate değer, kısmen inşa edilmiş,
insan emeği kültür varlıkları ile tabiat varlıklarının birleştiği alanlardır.
(8) "Koruma amaçlı
imar plânı"; bu Kanun uyarınca belirlenen sit alanlarında, alanın
etkileşim-geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat
varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla
arkeolojik, tarihi, doğal, mimarî, demografik, kültürel, sosyo-ekonomik,
mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırmasına dayalı olarak; hali
hazır haritalar üzerine, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet
gösteren iş yerlerinin sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştiren, istihdam ve
katma değer yaratan stratejileri, koruma esasları ve kullanma şartları ile
yapılaşma sınırlamalarını, sağlıklaştırma, yenileme alan ve projelerini,
uygulama etap ve programlarını, açık alan sistemini, yaya dolaşımı ve taşıt
ulaşımını, alt yapı tesislerinin tasarım esasları, yoğunluklar ve parsel
tasarımlarını, yerel sahiplilik, uygulamanın finansmanı ilkeleri uyarınca
katılımcı alan yönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanan, hedefler,
araçlar, stratejiler ile plânlama kararları, tutumları, plân notları ve
açıklama raporu ile bir bütün olan nazım ve uygulama imar plânlarının
gerektirdiği ölçekteki plânlardır.
(9) "Çevre düzenleme
projesi"; ören yerlerinin arkeolojik potansiyelini koruyacak şekilde,
denetimli olarak ziyarete açmak, tanıtımını sağlamak, mevcut kullanım ve
dolaşımdan kaynaklanan sorunlarını çözmek, alanın ihtiyaçlarını çağdaş,
teknolojik gelişmelerin gerektirdiği donatılarla gidermek amacıyla her ören
yerinin kendi özellikleri göz önüne alınarak hazırlanacak 1/500, 1/200 ve 1/100
ölçekli düzenleme projeleridir.
(10) "Yönetim
alanı"; sit alanları, ören yerleri ve etkileşim sahalarının doğal
bütünlüğü içerisinde etkin bir şekilde korunması, yaşatılması,
değerlendirilmesi, belli bir vizyon ve tema etrafında geliştirilmesi, toplumun
kültürel ve eğitsel ihtiyaçlarıyla buluşturulması amacıyla, plânlama ve koruma
konusunda yetkili merkezi ve yerel idareler ile sivil toplum kuruluşları
arasında eşgüdümü sağlamak için oluşturulan ve sınırları ilgili idarelerin
görüşleri alınarak Bakanlıkça belirlenen yerlerdir.
(11) "Yönetim
plânı"; yönetim alanının korunmasını, yaşatılmasını, değerlendirilmesini
sağlamak amacıyla, işletme projesini, kazı plânı ve çevre düzenleme projesi
veya koruma amaçlı imar plânını dikkate alarak oluşturulan koruma ve gelişim
projesinin, yıllık ve beş yıllık uygulama etaplarını ve bütçesini de gösteren,
her beş yılda bir gözden geçirilen plânlardır.
(12) "Bağlantı
noktası"; yönetim alanı sınırlarında yer almamakla birlikte, arkeolojik,
coğrafi, kültürel ve tarihi nedenlerle veya aynı vizyon ve tema etrafında
yönetim ve gelişiminin sağlanması bakımından bu yer ile irtibatlandırılan
kültürel varlıklardır.
(3) "Koruma Bölge
Kurulu"; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunu,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN
AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi, tabiî, ben,
biraz, olaylara, bilinen tarzın ötesinde yaklaştığım için, bu yapılan yasalara,
her zaman olduğu gibi -burada konuşulurken- bakılması gereken noktaların da
altını çizme ihtiyacı duyuyorum.
Bildiğiniz gibi, yasalar,
sadece kâğıt üzerindeki belgeler değildir. Yasalar, uygulanmak üzere, yaşama
geçirilmek üzere yapılan, insanların yaşamını da doğrudan etkileyen, Yasama
Organının ortaya koymuş olduğu belgelerdir; ama, uygulama belgeleri olarak
değerlendirilmelidir.
Kültür, insanlığın
yarattığı bir üründür, insan yaratıcılığının yarattığı bir üründür, insan
bilgisinin, insan düzgünlüğünün, insan niteliğinin, insan kalitesinin âdeta bir
yansımasıdır. Eğer böyle bakacaksak, öncelikle, bugüne kadar, gerçekten, çok
ciddî, çok önemli, çok yararlı yasalar da yaptık; ama, Avrupa Birliğinin de
bizden istediği gibi "evet, yasaları yapmaktasınız; ama, Türkiye'de,
galiba, bu yasaların yaşama geçirilmesi konusunda çok ciddî bir problem var; bu
problemleri lütfen gündeme alınız, bunları uygulayınız" denilmektedir; çünkü,
yasalar, sadece göstermelik olmanın ötesinde, insan yaşamını rahatlatan,
ferahlatan, insanlar tarafından kavranabilen, algılanabilen, sadece yapanların
değil... Kaldı ki, Türkiye'de, böyle bir sorun da var. Yasayı yapanlar bile,
yasalara ne kadar uyarlar, yasaları ne kadar takip ederler; hatta, yasayı
yapanlar, yasaları ne kadar bilirler; hatta, yasayı yapanlar, yasayı ne kadar
okumuşlardır; hatta, yasayı yapanlar, bir gün kendisine yasayla ilgili soru
sorulduğunda ne kadar cevap verebilirler soruları bir yana, yasaların, o
toplumda, o ülkede yaşayan insanların tümünü ilgilendirmesi gerektiği gerçeği,
Türkiye'de bizim çözmemiz gereken temel sorunlarımızdan bir tanesi. O kadar çok
yasa yapıyoruz ki, insanlarımızın bunu okumakla bile yetişmeleri mümkün
olmadığı halde, acaba, o yasaları kavrayıp, algılayıp nasıl yaşama
geçirecekleri bir sorudur.
Değerli arkadaşlarım, iyi
yasalar kültürle ilgilidir. İyi bir kültür, kültürlü insanların ürünüdür.
Kültürlü insanların duruşları, kültürlü insanların yaşamları, düşündükleri gibidir.
Eğer, kültürlü bir insan iyi düşünüyorsa ve eğer o kültürlü bir insan ise, eğer
nitelikli bir insan ise, düşünmüş olduğu gibi yaşayandır; yani "düşündüğün
gibi ol, olduğun gibi görün" diye bir bilginimizin, bilgemizin ifade
ettiği gibidir.
Şimdi, insanın kültürüne
ne kadar değer veriyoruz? Böylesine güzel... Hakikaten, her zaman muhalefet
etmek değil; ama, altını çizmemiz gereken bir yanını da dikkate alarak
söylüyorum, Türkiye'de ne kadar uygulanacak? Bu yasa yapıcılar, bu yasa
tasarısını Parlamentonun gündemine getirenler bu konuda ne kadar samimîdirler?
Bunların kendi aralarındaki ilişkileri, partilerin kendi aralarındaki
ilişkileri, bu noktadaki kültür alışımları, iletişimleri böyle midir? Şu
kağıtta yazdığı gibi midir? Şimdi, değerli arkadaşlar, işte, burada bir sorun
var.
Şimdi, burada, şu belgeyi
okurken, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun... Yani, Adalet ve Kalkınma Partisinin çiçeği burnundaki
milletvekilinin de hazırladığı ve bu süre içerisinde bir kültür ilişkisinin
yaşandığı -konumuz kültür- çirkin bir kültür ilişkisinin yaşandığı, hoş olmayan
bir kültür ilişkisinin yaşandığı... El sallamayın, anlatayım...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Atilla nerede?!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Atilla yok burada.
Değerli arkadaşlarım, ne
dediğinize değil, neyi çıkardığınıza, kâğıda neyi yazdığınıza değil, neyi
yaptığınıza bakmakla yükümlüyüz. Samimî insan yaşamıyla ölçülü olan insandır.
Samimî insan lafıyla söylediğini hayatıyla da yaşayan insandır.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu arkadaşımız -bakınız, bir milletvekili olarak, Parlamentonun
canlı yayınında konuşuyorum- Maliye Bakanlığı tarafından, aşağı yukarı birbuçuk
aydır, anasından emdiği sütün burnundan getirildiği, her gün büyük
şirketlerinin önünde 20 civarında, 30 civarında, 50 civarında müfettişin cirit
attığı -bir milletvekili konuşuyor, dikkatinizi çekerim sevgili milletvekili
arkadaşlarım- bu arkadaşımızın bankalara daha sonra ödemesi gereken
kredilerinin acil tahsile girdiği, hükümetin baskıları nedeniyle piyasadaki
itibarının sıfıra indiği , baba yadigârı elli yıllık, yapmış olduğu üretimin
yüzde 75'ini ihracata gönderen bir milletvekilini, hiç lazım değilken -bir milletvekili
fazla olsa ne olur sizde, fazla olmasa ne olur- hiç lazım değilken, hiç gerekli
değilken, sıkıştırarak, nefesini
keserek, devletin gücünü arkanıza alıp, tepesinde balyoz gibi durarak,
anasından doğduğuna bir insanı pişman ederek, Genel Başkanınızın sağ yanına
birini sol yanına birini, büyük zafer edasıyla, kazanmış olmak...
Sevgili Adalet ve
Kalkınma Partili arkadaşlarım, rica
ediyorum, bir düşünün -ve bu dediklerim doğrudur- bu milletvekili
arkadaşımızın bize ne hayrı oldu da size ne hayrı olacak... (CHP sıralarından
"Bravo"sesleri, alkışlar)
Kültürü konuşuyoruz,
kültürü. Kültür, önce burada olacak. Göstermelik yazıları yazarak, bazı
insanlara hoş gelip, efendime söyleyeyim "bak, ne kadar güzel; bütün
talepler de burada karşılanıyor" diyerek olmaz.
Yirmi gün... Sosyal
demokrat olduğu için, CHP'li olduğu için, CHP'li olup da burada bol önerge
verdiği için, Sayın Unakıtan'a önerge verdiği için... Bir insan, biraz vicdanen
düşünür; imalatının yüzde 75'ini ihraca yöneltmiş bir ulusal sanayiciyi ezmek,
ezmek, tekrar ezmek , 10 müfettiş
göndermek, 20 müfettiş göndermek... Şimdi Unakıtan'a soruyorum:
Müfettişler şimdi devam ediyor mu Sayın Bakan? AKP'li oldu; müfettişler duruyor
mu şimdi? Müfettişler duruyor mu şimdi yerinde?!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Müfettişler görev yapıyorlar mı Sayın Bakan?!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Birbuçuk aydır, arkadaşlar.... 367 milletvekili, oldu 369; alkışlıyorum sizi,
müthiş başarılısınız(!) ve şimdi kültür varlıklarını koruyacaksınız!... İnsanın
onurunu, insanın şahsiyetini koruma noktasında bir hassasiyet gösteremezsek...
BAŞKAN - Sayın Aydın,
konuya gelir misiniz...
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
-Hasan, bırak!.. Dışarıda konuşursun kardeşim!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Rica ediyorum, niye bırakıyorum, hangi nedenle bırakıyorum Sayın Kapusuz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Burası kürsü, konuyla ne alakası var?!.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Evet, kürsü...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Ne alakası var?!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Alakası var, bu maddeyle çok ilgisi var.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
-Bir söylüyorsun, beş söylüyorsun aynı şeyleri tekrar tekrar!...
HASAN AYDIN (Devamla) -
Şimdi efendim tabiî, şu kürsüyü... Siz iyi alıştırdınız, muhalefet sadece sizin
istediğiniz gibi konuşursa "ne güzel gidiyor" diye gülümsüyorsunuz.
Ben şuna inanıyorum
değerli arkadaşlarım; ben, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili
arkadaşlarımıza şöyle sesleniyorum: Değerli arkadaşlar, bu arkadaşlar bir gün
önce demeç verdiler. Mustafa Kemal Atatürk'e... CHP'de "pis Kemalist"
dedikleri için, Adalet ve Kalkınma Partisi...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Kime?!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Gazetelerde okuduğum demeçleri aktarıyorum.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Kime?!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Atilla Başoğlu'na...
Adalet ve Kalkınma
Partisine alıyorsunuz. Neye ihtiyacınız vardı?!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Madde hakkında konuş!
HASAN AYDIN (Devamla) -
Efendim, madde hakkında. Siz algılamıyor olabilirsiniz; ben, kültürden
bahsediyorum, insan kültüründen...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Ben algılıyorum, siz algılamıyorsunuz.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Eğer, bir insanın kültürüyle, samimî davranmıyor iseniz...
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Ben samimî davranıyorum.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Bir insanın kültürünü koruyamıyor iseniz, bir insanın onurunu koruyamıyorsanız,
rencide ediyorsanız, o zaman sizin kültürle bir alakanız yok demektir, onu
anlatmaya çalışıyorum.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Saptırıyorsun, madde hakkında konuş!
BAŞKAN - Sayın Aydın,
bütün arkadaşlarımız algılıyorlar tabiî. Siz, buyurun konuya gelin.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, tarihte çoğunluk iktidarını... (AK Parti
sıralarından "Ayıp" sesleri)
Ayıp olan şudur: Ayıp
olan, bir insanın anasından emdiği sütü, devletin gücüyle, basa basa, yıka
yıka, dağıta dağıta sonuç almaktır; en büyük ayıp odur sevgili milletvekili
arkadaşlarım, en büyük ayıp budur. En büyük ayıbı yapıyorsunuz; ama,
başkalarına çok rahat "ayıp yapıyorsun" diyebiliyorsunuz. Bu, en
büyük ayıptır, bunun vebalini, hesabını veremezsiniz.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Sayın Başkan, lütfen madde hakkında konuşsun.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR
(Kütahya) - Kendisi açıkladı.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Bizde işadamı kalmayacak zaten bu gidişle. Yani, bundan sonra Cumhuriyet Halk
Partisindeki işadamları, Allah bilir ya, ya size karşı muhalefet etmeyecekler
ya da babalarından, dedelerinden, Osmanlıdan bu yana taşımış oldukları millî
servetlerini, tepelerine çok rahatlıkla binerek, denetimlere tabi tutarak...
Bunu yaptınız... Sayın Bakan burada, Sayın Unakıtan burada, bakınız...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Cevabını verir.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Cevabını veremez ki. Sayın Bakan burada, çıksın, desin ki, hayır, ben, bu
şirkette denetimler yaptırmıyordum, burada, bir aydır, 15 kişi, 20 kişi, 30
kişi yoktu, ben, bankalara daha vadesi gelmemiş kredileri tahsil ettirebilecek
baskıyı yapmadım ve desin ki, bundan sonra da devam ediyor bu iş.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Madde hakkında konuş.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Madde hakkında konuşuyorum Beyefendi. Sayın Milletvekili, ben, madde hakkında
konuşuyorum, ben, maddenin ruhu hakkında, maddenin özü hakkında, maddenin
algılanması hakkında, maddenin yaşama geçmesi hakkında, maddenin insana nasıl
baktığı hakkında, kültürle nasıl ilişki kurulduğu hakkında konuşuyorum.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU
(Muğla) - Maddeye gel, maddeye gel.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Ben, buraya çıktığım zaman senin hoşuna giden şeyleri konuşmak zorunda değilim
Sayın Milletvekili arkadaşım; kültürle ilgili konuşuyorum. Kültürü, bu
kelimeleri deftere yazan, bu kelimeleri kaleme alan insanların bu kültüre ne
kadar samimî olduklarını, bu konuda ne kadar içten davrandıklarını, Türkiye
Halkına, milletvekili arkadaşlarımızın anlatmak gibi bir görevi yok mu?! Neden
gocunuyorsunuz, neden acınıyorsunuz?! Söylüyoruz...
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) -
Halk biliyor Sayın Aydın.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Halk biliyor, halk çok iyi biliyor.
Şimdi, sevgili
arkadaşlarım, umuyorum ve diliyorum ki, bu yasaları yaparken, bu yasaların
sadece reklamdan ibaret değil, bu yasaların sadece göz boyamaktan ibaret değil,
aynı zamanda, insan hayatına geçen, insan kalitesine geçen, insan niteliğine
geçen, insan onuruna katkı yapan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aydın,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla) -
İnsanlarımızın, geriye dönüp baktıklarında... Bakın, içerisinde bulunduğunuz
duruma bir bakın -hükümetle birlikte bu yasayı öneren arkadaşımız bu gece
burada yok- insanları ne hale soktuğunuzu bir düşünün, ondan sonra benim bu
tutumum konusunda eleştirilerinizi yapın.
Hepinizi, saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aydın.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 2863 sayılı
Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasına "mozaikler" ibaresinden
sonra gelmek üzere ",peri bacaları" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - 2863 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 9. - Koruma
Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde koruma bölge kurullarınca alınan
kararlara aykırı olarak, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları
ve koruma alanları ile sit alanlarında inşai ve fiziki müdahalede bulunulamaz,
bunlar yeniden kullanıma açılamaz veya kullanımları değiştirilemez. Esaslı
onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya
benzeri işler inşaî ve fizikî müdahale sayılır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?..
Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - 2863 sayılı
Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "yapmak"
ibaresinden sonra gelmek üzere "veya kamu kurum ve kuruluşları ile
belediyeler ve valiliklere yaptırmak" ibaresi eklenmiş, sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve
maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Büyükşehir
belediyeleri, valilikler, Bakanlıkça izin verilen belediyeler bünyesinde kültür
varlıkları ile ilgili işlemleri ve uygulamaları yürütmek üzere sanat tarihi,
mimarlık, şehir plânlama, mühendislik, arkeoloji gibi meslek alanlarından
uzmanların görev alacağı koruma, uygulama ve denetim büroları kurulur. Ayrıca,
il özel idareleri bünyesinde, kültür varlıklarının korunmasına yönelik rölöve,
restitüsyon, restorasyon projelerini hazırlayacak ve uygulayacak proje büroları
ve sertifikalı yapı ustalarını yetiştirecek eğitim birimleri kurulur.
Belediyeler belediye
sınırları ve mücavir alanları içerisinde, valilikler ise bu sınırlar dışında
yetkilidir.
Bu bürolar koruma bölge
kurulları tarafından uygun görülen koruma amaçlı imar planı, proje ve malzeme
değişiklikleri ile inşaat denetimi de dahil olmak üzere uygulamayı denetlemekle
yükümlüdürler.
Alanın özelliği göz önüne
alınarak, bu büroların hangi uzmanlık dallarından teşekkül edeceği, çalışma,
izin usul ve esasları; Bakanlık ve İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak bir
yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5. - 2863 sayılı
Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "korunma
alanları" ibaresinden sonra gelmek üzere ",sit alanları"
ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 2863 sayılı
Kanunun 12 nci maddesinin başlığı "Taşınmaz kültür varlıklarının onarımına
yardım sağlanması ve katkı payı" olarak değiştirilmiş, birinci
fıkrasındaki "ve kredi verilir" ibaresi ile dördüncü fıkrası yürürlükten
kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Bu amaçla, Bakanlık
bütçesine yeterli ödenek konulur. Bakanlıkça yapılacak yardımlara ilişkin usul
ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Belediyelerin görev
alanlarında kalan kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla
kullanılmak üzere 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci ve 18 inci
maddeleri uyarınca mükellef hakkında tahakkuk eden emlak vergisinin %10'u
nispetinde "Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı" tahakkuk
ettirilir ve ilgili belediyesince emlak vergisi ile birlikte tahsil edilir.
Tahsil edilen miktar, il
özel idaresi tarafından açılacak özel hesapta toplanır. Bu miktar;
belediyelerce kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla hazırlanan
projeler kapsamında kamulaştırma, projelendirme, plânlama ve uygulama
konularında kullanılmak üzere il sınırları içindeki belediyelere vali
tarafından aktarılır ve bu pay valinin denetiminde kullanılır.
Bu madde uyarınca
tahakkuk eden katkı payları hakkında 1319 sayılı Kanunun üçüncü kısmı hükümleri
uygulanır. Katkı paylarına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı ile
Bakanlık tarafından belirlenir.
2985 sayılı Toplu Konut
Kanunu uyarınca verilecek kredilerin en az %10'u tescilli taşınmaz kültür
varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonu işlemlerine ilişkin başvurularda
kullandırılır. Bu kapsamdaki öncelikli projeler Bakanlık ile Toplu Konut
İdaresi Başkanlığınca müştereken belirlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- 2863 sayılı
Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ikinci paragrafı
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Kamu kurum ve
kuruluşları, belediyeler, il özel idareleri ve mahallî idare birlikleri
tescilli taşınmaz kültür varlıklarını, koruma bölge kurullarının belirlediği
fonksiyonda kullanılmak kaydıyla kamulaştırabilirler."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8. - 2863 sayılı
Kanunun 17 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sit alanlarında
geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları ile koruma amaçlı imar plânı
Madde 17. - a) Bir alanın koruma bölge kurulunca sit
olarak ilanı, bu alanda her ölçekteki plân uygulamasını durdurur. Sit alanının
etkileşim çevresine ilişkin varsa 1/25.000 ölçekli plân kararları ve notları
alanın sit statüsü dikkate alınarak yeniden gözden geçirilerek, ilgili
idarelerce onaylanır.
Koruma amaçlı imar plânı
yapılıncaya kadar, koruma bölge kurulu tarafından üç ay içinde geçiş dönemi
koruma esasları ve kullanma şartları belirlenir. Belediyeler, valilikler ve
ilgili kurumlar söz konusu alanda ilgili meslek odaları, sivil toplum
kuruluşları ve plândan etkilenen hemşerilerin katılımı ile toplântılar
düzenleyerek koruma amaçlı imar plânını hazırlatıp, incelenmek ve
sonuçlandırılmak üzere koruma bölge kuruluna vermek zorundadır. İki yıl içinde
koruma amaçlı imar plânı yapılmadığı takdirde, geçiş dönemi koruma esasları ve
kullanma şartlarının uygulanması, koruma amaçlı imar plânı yapılıncaya kadar
durdurulur.
Bu iki yıllık süre içinde
zorunlu nedenlerle plân yapılamadığı takdirde koruma bölge kurulunca bu süre
bir yıl daha uzatılabilir.
Koruma bölge kurulunda
görüşülen ve uygun görülen koruma plânları onaylanmak üzere ilgili idarelere
gönderilir.
İlgili idareler, koruma
amaçlı imar plânını en geç iki ay içinde görüşür ve varsa değişmesini istediği
hususları koruma bölge kuruluna bildirir. Koruma bölge kurulunda bu hususlar da
değerlendirilir ve kurul tarafından uygun görülen haliyle plânlar ilgili
idarelere onaylanmak üzere gönderilir. Altmış gün içerisinde onaylanmayan
plânlar kesinleşerek yürürlüğe girer. Koruma amaçlı imar plânının yürürlüğe
girmesiyle geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları ayrıca karar
almaya gerek kalmadan ortadan kalkar.
Ören yerlerinde çevre
düzenleme projesi yapımı ve değişiklikleri, ilgili koruma bölge kurulunun uygun
görüşü doğrultusunda Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır.
Koruma amaçlı imar
plânları ve çevre düzenleme projelerinde yapılacak değişiklikler yukarıdaki
usullere tabidir.
Koruma amaçlı imar
plânları; müellifi şehir plâncısı olmak üzere; alanın konumu, sit statüsü ve
özellikleri göz önünde bulundurularak mimar, restoratör mimar, sanat tarihçisi,
arkeolog, sosyolog, mühendis, peyzaj mimarı gibi meslek gruplarından Bakanlıkça
belirlenecek uzmanlar tarafından hazırlanır.
Koruma amaçlı imar
plânları ve çevre düzenleme projelerinin hazırlanması, gösterimi, uygulaması,
denetimi ve plân müelliflerinin yeterliliği ile görev, yetki ve
sorumluluklarına ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
Koruma amaçlı imar
plânlarının yapımı için belediyelere aktarılmak üzere İller Bankası Genel
Müdürlüğü Bütçesine yeteri kadar ödenek konur. İl özel idareleri ise
bütçelerinde koruma amaçlı imar plânlarının yapımı için ödenek ayırırlar.
Koruma bölge kurulunca
sit alanı olarak ilan edilen yerlerde; bu kararın ilanından önce imar
mevzuatına ve onanlı imar plânlarına uygun olarak alınmış yapı ruhsatı ve
eklerine göre subasman seviyesi tamamlanmış yapıların inşasına devam
edilebilir, ancak bu maddenin ( c) bendi uyarınca yapılanma hakkı aktarımını
re'sen uygulamaya da ilgili idareler yetkilidir. Subasman seviyesi tamamlanmamış
yapıların yapı ruhsatları iptal edilir. Kesin yapılanma yasağı bulunan sit
alanlarında bu madde hükümlerinden faydalanılamaz.
b) Koruma amaçlı imar
plânlarıyla kesin yapılanma yasağı getirilen sit alanlarında bulunan gerçek ve
özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar malikin başvurusu
üzerine, belediye ve il özel idaresine ait taşınmazlarla takas edilebilir.
c) Yapılanma hakları
kısıtlanmış tescilli taşınmaz kültür varlıklarına veya bunların koruma
alanlarında bulunan ya da koruma amaçlı imar plânlarıyla yapılanma hakları
kısıtlanan taşınmazlara ait mülkiyet veya yapılanma haklarının kısıtlanmış
bölümünü, imar plânlarıyla yapılanmaya açık aktarım alanı olarak ayrılmış,
mülkiyetlerindeki veya üçüncü şahıslara ait alanlara, aktarımdan yararlanacak
öncelikli hakları belirleyerek bir program dahilinde aktarmaya, belediye
sınırları ve mücavir alanlar içinde belediyeler, bunların dışında valilikler
yetkilidir.
Aktarım işleminde Sermaye
Piyasası Kurulunca onaylı gayrimenkul değerleme şirketlerince yapılacak rayiç
değer denkleştirmesi esastır. Ancak aktarıma konu hak tescilli taşınmaz kültür
varlığına ilişkin ise yapı değeri dikkate alınmaz.
Bu taşınmazlar için,
kısıtlanmış yapılanma haklarının, imar plânlarıyla aktarım alanı olarak
ayrılmış yapılanmaya açık diğer alanlarda kullanılmasını sağlayacak ve bu hakkı
hamiline yazılı menkul kıymete dönüştürecek belgeler düzenlemeye, bu belgeleri
yapılanma hakları kısıtlanmış alan olarak gösterilen ve tapuda bu konuda şerh
düşülen alanlardaki taşınmaz sahiplerinden hak sahibi olanlara vermeye, imar
plânında aktarım alanı olarak ayrılmış ve tapuda bu konuda şerh düşülen
alanlarda ise ruhsat vermek için toplamaya ilgili idareler yetkilidir. Menkul
kıymetlerin basılması, saklanması, el değiştirme işlemlerinin onaylanması ve
veri tabanının oluşturulması ve denetlenmesi İller Bankasınca yapılır.
Bu alanlarda kesin
yapılanma yasağı gelmesi nedeniyle yapılanma hakkının tamamen aktarılması
halinde, yapılanma hakkı kısıtlanan taşınmaz mütemmimi ile birlikte ilgili idare
mülkiyetine geçer ve parseller ilgili idare adına tescil edilir ve hiçbir
koşulda satışa konu edilemez.
Aktarıma konu parselde
malikin korunabilir yapılanma hakkı kalması halinde ise yapılanma hakkı kısmen
aktarılır. Bu durumda, malikin yapılanma hakkı kısıtlanmış alandaki mülkiyeti
devam eder.
Ancak, aktarıma konu hak,
tescilli taşınmaz kültür varlığı üzerinde ise, malikin bu varlığın korunması ve
yaşatılması için gerekli bakım, onarım ve restorasyon çalışmasını, ilgili idare
ile imzalanacak protokole uygun olarak menkul kıymetleri teslim almasını
müteakip başlatarak tamamlaması zorunludur. Aksi halde, ilgili idare teslim
edilen menkul kıymet bedelini faiziyle birlikte malikten tahsile yetkilidir. Bu
hususlar ve protokol menkul kıymet tesliminden önce ilgili idarece tapuya her
türlü harçtan ve damga vergisinden muaf olarak şerh edilir.
Kısıtlanmış hakların
bulunduğu belediye sınırları içerisinde, aktarım alanı tespit edilmesinin
mümkün olamaması halinde, ilgili idareler ortak program yürütmeye yetkilidir.
Yukarıdaki fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı ve Bakanlıkça hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9. - 2863 sayılı
Kanunun 18 inci maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
"Tescilli taşınmaz
kültür varlıklarının rölöve, restorasyon ve restitüsyon projeleri ve bunların
uygulanmasında restoratör mimar veya mimarın bulunması zorunludur. Bunlardan I.
grup kapsamında olanların rölöve, restorasyon ve restitüsyon projelerinin
uygulama çalışmaları, yapının özelliğine göre kalem işleri, ahşap, demir, taş
işleri ve restorasyon konularında uzmanlaşmış kişilerce yapılır.
Sit alanları, korunması
gerekli kültür varlıkları ve bunların koruma alanlarında onaylı plân ve proje
dışı uygulama yapan veya yapılmasına yol açan sorumlularının, koruma bölge
kurulları ile ilgili konularda plân ve proje düzenlemesi ve uygulama
sorumluluğu yapması beş yıl süre ile yasaklanır. Uygulama sorumlularının
denetimi, ilgili belediye veya valilikçe yapılarak aykırı hareket edenler, Bakanlığa
ve ilgili meslek odasına bildirilir.
Proje uygulanması
safhasında herhangi bir nedenle uygulama sorumlusunun ayrılması halinde bu
husus Bakanlığa bildirilir, yenisi tayin edilmedikçe uygulamaya devam edilemez.
Yapı esasları, denetim ve
bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak
yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10. - 2863 sayılı
Kanunun 55 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 55. - Koruma
Yüksek Kurulu ve koruma bölge kurullarının kurum temsilcisi üyelerinin
üyelikleri kurumlarındaki görevleri süresince devam eder.
Koruma bölge kurullarının
Bakanlıkça ve Yükseköğretim Kurulunca seçilen üyelerinin görev süresi beş
yıldır.
Koruma Yüksek Kurulu ve
koruma bölge kurulu üyeleri, görev ve yetki alanlarına giren konularda doğrudan
veya dolaylı olarak taraf olamaz ve hiçbir menfaat sağlayamazlar. Aksine
davrandığı tespit edilenlerin kurul üyeliği Bakanlıkça sona erdirilir.
Koruma Yüksek Kurulu ve
koruma bölge kurulu üyelerine, ayda altı toplantıyı geçmemek üzere her toplantı
için Devlet memur aylık katsayısının (3000) gösterge rakamı ile çarpımı
sonucunda bulunacak miktarda huzur hakkı ödenir.
Herhangi bir nedenle bir
yıl içinde yıllık izin, hastalık ve mazeret izinleri hariç dört veya üst üste
iki toplantıya katılmayan koruma bölge kurulu üyelerinin üyelikleri sona
erer."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11. - 2863 sayılı
Kanunun 57 nci maddesinin; (c) bendinde yer alan "bir ay" ibaresi
"üç ay" olarak, (d) bendinde yer alan "onamak" ibaresi
"karar almak", (g) bendinde yer alan "ilgili" ibaresi
"sit alanlarına ilişkin" olarak değiştirilmiş, (g) bendinden sonra
gelen fıkralar aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar
eklenmiştir.
"Koruma bölge
kurullarının başkan ve yardımcıları, üyeler arasından kurulca seçilir. Başkanın
yokluğunda kurula, başkan yardımcısı başkanlık eder.
Koruma bölge kurulları,
toplantıya katılması gereken üyelerin salt çoğunluğuyla toplanır ve toplantıya
katılan üyelerin salt çoğunluğu ile karar alırlar. Ancak karar yeter sayısı
Bakanlık ve Yükseköğretim Kurulunca seçilen üye sayısının salt çoğunluğundan az
olamaz. Alınan kararlar bu Kanun ve ilke kararlarındaki dayanakları ile
bilimsel gerekçeleri belirtilerek yazılır.
Koruma bölge kurullarının
teknik ve idarî hizmetleri, koruma bölge kurulu müdürlükleri tarafından
yürütülür.
Koruma bölge kurulu,
belgeleri tam olarak koruma bölge kuruluna ibraz edildiği tarihten itibaren,
koruma amaçlı imar plânlarını en geç altı ay, uygulamaya yönelik projeleri ise
en geç üç ay içinde karara bağlar.
Taşınmaz kültür ve tabiat
varlıkları, bunların koruma alanları ve sit alanlarında, 3194 sayılı İmar
Kanununun 21 inci maddesi kapsamına giren ruhsata tabi olmayan tadilat ve
tamiratlar; özgün biçim ve malzemeye uygun olarak, bünyesinde koruma, uygulama
ve denetim büroları kurulmuş idarelerin izin ve denetimi ile yapılır. Bunların
dışında her türlü inşaî ve fizikî müdahale koruma bölge kurulunun izni ile
yapılır.
Ancak, koruma amaçlı imar
plânı onaylanmış sit alanlarında, taşınmaz kültür varlığının bulunduğu
parseller dışındaki inşaî ve fizikî müdahaleler, koruma amaçlı imar plânı
hükümleri doğrultusunda, bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları
kurulmuş idarelerin izin ve denetimi ile yapılır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü
idare ve denetiminde olan mazbut vakıfların veya mülhak vakıfların
mülkiyetindeki kültür varlıklarının 3194 sayılı İmar Kanununun 21 inci maddesi
kapsamına giren ruhsata tabi olmayan tadilat ve tamiratları, özgün biçim ve
malzemeye uygun olarak Vakıflar Genel Müdürlüğünce yaptırılır.
Taşınmaz kültür ve tabiat
varlıkları ile bunların koruma alanlarında yapılan tadilat ve tamiratlara
ilişkin uygulama öncesi ve sonrasına ait rapor ve belgeleri, ilgili idareler ve
Vakıflar Genel Müdürlüğünce ilgili koruma bölge kurulu müdürlüklerine
gönderilir.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin hususlar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 12. - 2863 sayılı
Kanunun 58 inci maddesinin (a) bendinde yer alan "müzecilik" ibaresi
"hukuk", "üç" ibaresi "beş", (d) bendinde yer
alan "iki" ibaresi "bir", (f) bendinde yer alan "Orman
Genel Müdürlüğü" ibaresi "Çevre ve Orman Bakanlığı" olarak
değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki (g) bendi ile maddenin sonuna aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"g) Görüşülecek
konunun müze müdürlüğünü ilgilendirmesi halinde ilgili müze müdürü."
"İlgili meslek
odaları koruma bölge kurulu toplantılarına gözlemci olarak
katılabilirler."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 13. - 2863 sayılı
Kanunun mülga 61 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
"Kararlara uyma
zorunluluğu
Madde 61. - Kamu kurum ve
kuruluşları ve belediyeler ile gerçek ve tüzel kişiler, Koruma Yüksek Kurulu ve
koruma bölge kurullarının kararlarına uymak zorundadır. Koruma Yüksek Kurulunun
ilke kararları Resmî Gazetede yayımlanır
Plânlama yetkisi bulunan
kamu kurum ve kuruluşları ile valilik ve belediyeler, kurullarca alınmış ve
alınacak sit alanı, derecelendirilmesi, sit geçiş dönemi koruma esasları ve
kullanma şartları, koruma amaçlı imar plânları ve revizyonlarına ilişkin
kararlara karşı altmış gün içerisinde Koruma Yüksek Kuruluna itiraz
edebilirler.
Bu itirazlar, Koruma
Yüksek Kurulunca incelenir ve en geç altı ay içinde karara bağlanır. Koruma
Yüksek Kuruluna yapılacak itirazlarla ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça
çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 14. - 2863 sayılı
Kanunun 65 inci maddesinin (a) ve (c) bentlerinde yer alan "ellibin
liradan ikiyüzbin liraya kadar" ibareleri " beşmilyar liradan
onmilyar liraya" olarak ve (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.
"(b) Sit alanlarında
geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar
plânlarına ve koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen
şartlara aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki
yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve beşmilyar liradan onmilyar liraya kadar
ağır para cezası ile cezalandırılırlar."
"(d) Bünyesinde
koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş idarelerden bu Kanunun 57 nci
maddesinin altıncı ve yedinci fıkraları uyarınca izin almaksızın veya izne
aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve fizikî müdahale
yapanlar veya yaptıranlar bir yıldan üç yıla kadar ağır hapis ve üçmilyar
liradan altımilyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 15. - 2863 sayılı
Kanunun 75 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Türk Ceza Kanununun
ikinci kitap, onuncu babının yedinci faslında yazılı suçların konusu, bu Kanun
kapsamına giren taşınır kültür varlıkları ise, muayyen olan ceza üçte birinden
az olmamak üzere iki katına kadar artırılarak hükmolunur."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 16. - 2863 sayılı
Kanunun geçici 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Geçici Madde 3. -
Kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulları, Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarına, kültür ve
tabiat varlıklarını koruma kurulu büro müdürlükleri, Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulu müdürlüklerine
dönüşür.
Kanunda belirtilen
yönetmelikler, Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde çıkarılır. Bu
düzenlemeler yapılıncaya kadar mevcut yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan
hükümleri uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 17. - 2863 sayılı
Kanunun 1 inci ek maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve kanuna aşağıdaki
ek maddeler eklenmiştir.
"Ek Madde 1. - Bu
Kanunda yer alan 'Koruma Kurulu' ibareleri "koruma bölge kurulu"
olarak değiştirilmiştir.
"Alan yönetimi, müze
yönetimi ve anıt eser kurulu"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ek 2 nci maddeyi
okutuyorum:
EK MADDE 2. - Yönetim
alanlarında alan yönetimi, ulusal nitelikli müzelerde ise müze yönetimi, anıt
eserlerde anıt eser kurulu kurulur.
a) Yönetim alanları ile
bunların bağlantı noktalarının korunması, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi
amacıyla kentsel sitlerde birden fazla belediyeyi ilgilendirmesi halinde
büyükşehir belediyesi eşgüdümünde ilgili belediyeler, tek bir belediyenin
görevi alanına girmesi halinde ilgili belediye, diğer yerlerde ise Bakanlıkça
yönetim plânı taslağı hazırlanır veya hazırlattırılır.
Hazırlanan taslağın
karara bağlanması ve uygulanması konusunda önerilerde bulunmak amacıyla, alanda
mülkiyet hakkı bulunanlar, meslek odaları ve sivil toplum örgütleri ile
üniversitelerin ilgili bölüm temsilcilerinden oluşan bir danışma kurulu
kurulur.
Eşgüdümün sağlanması
amacıyla, kentsel sitlerde ilgili belediye diğer yerlerde Bakanlıkça bir alan
başkanı belirlenir. Bakanlıkça belirlenen alan başkanlığı görevini fiilen
yürütenlere, Devlet memurları aylık katsayısının (20000) gösterge rakamı ile
çarpımı sonucu bulunacak tutarı aşmamak kaydıyla Bakan tarafından belirlenecek
miktarda, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabî tutulmaksızın çalışmayı
takip eden her ay başında Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez
Müdürlüğü bütçesinden ödeme yapılır.
Yönetim plân taslağı
kapsamında hizmetine ihtiyaç duyulan idarelerin birer temsilcisi ve danışma
kurulunca seçilecek iki üyenin katılımıyla eşgüdüm ve denetleme kurulu kurulur.
Alan başkanı, kurulun da başkanıdır. Kurul, bu taslağı inceleyip mutabakata
varmak suretiyle yönetim plânını altı ay içerisinde onaylamaya ve bu plânın
uygulanmasını denetlemeye yetkilidir.
Kurulun denetim görevini
yerine getirebilmesi amacıyla ilgili kurum uzman personelinden ve denetim
elemanlarından oluşan bir denetim birimi kurulabilir. Bu birim, ilgili kamu
kurum ve kuruluşları ile üçüncü kişilerden yönetim plânı ve uygulaması ile
ilgili her türlü bilgi ve belgeyi istemeye yetkilidir.
Kamu kurum ve
kuruluşları, belediyeler ile gerçek ve tüzel kişiler, eşgüdüm ve denetleme
kurulunca onaylanan yönetim plânına uymak, ilgili idareler, plân kapsamındaki
hizmetlere öncelik vermek ve bu amaçla bütçelerine gerekli ödenekleri ayırmak
zorundadır.
b) Bakanlıkça belirlenen
ulusal nitelikli müzelerde, müze başkanı ve ona bağlı müze müdürü ile işletme
müdürü ve müze kurulundan oluşan müze yönetimi kurulur.
Müzelerde; kayıt, tescil,
envanter, depolama, eserlerin her türlü bakım ve onarımı, sergilenmesi ve
korunması, kültürel, eğitim ve bilimsel faaliyetler müze müdürü tarafından;
tanıtım, satış üniteleri yönetimi, etkinlik organizasyonu, ziyaretçi yönetimi,
çevre düzenlemesi, bakım-onarım, temizlik işleri işletme müdürü tarafından
yürütülür.
Müze başkanı, kendisine
bağlı müdürlüklerin faaliyetlerinin eşgüdüm ve denetimi ile müzenin ulusal ve
uluslararası kurum ve kuruluşlar nezdinde temsiline yetkilidir.
Müze başkanlığı görevini
yürütmek üzere; arkeoloji, sanat tarihi, antropoloji, etnoloji, iktisat,
işletme, kamu yönetimi gibi dallarda eğitim görmüş kimseler arasından
Bakanlıkça bir müze başkanı atanır.
Tüm müzelerde o müzeye
münhasıran ayrıca müze kurulu oluşturulur. Müze kurulu müzenin bulunduğu
yerdeki üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğretim üyeleri, meslek odaları,
sivil toplum örgütü temsilcileri ve yerel yönetimlerin temsilcileri ile müzeye
bağışta bulunanlardan Bakanlıkça uygun görülen kişilerden oluşur. Müze kurulu,
bünyesinden bir başkan seçer.
Müze kurulunun görüşleri
doğrultusunda müze için mekânsal ve fiziksel gelişim, tematik gelişim ve
vizyon, eser, koleksiyon korunması ve geliştirilmesi, tanıtım ve teşhir gibi
konuları kapsayan yıllık ve beş yıllık koruma ve geliştirme projesi hazırlanır.
Koruma ve geliştirme projesi kapsamında uygulamaları denetlemek, müzenin
tanıtımını yapmak, müzeye bağış toplamak, onursal müze dostu ödülü vermek müze
kurulunun yetkisindedir. Müze kurulu müzenin işleyişine dair her yıl düzenli
olarak rapor hazırlar. Bakanlık bu raporları değerlendirmeye almak zorundadır.
c) Taşınmaz kültür
varlığı niteliğindeki anıt eserler için ise, o esere münhasır anıt eser kurulu
oluşturulur. Kurul; eserin bulunduğu yerdeki üniversitelerin ilgili
bölümlerinden öğretim üyeleri, meslek odaları, sivil toplum örgütü temsilcileri
ve yerel yönetimlerin temsilcileri ile eserin korunması ve geliştirilmesi için
bağışta bulunanlardan Bakanlıkça uygun görülen kimseler ile bu eserler için
tasarruf yetkisine sahip idarenin temsilcisinden oluşur. İlgili idarenin
temsilcisi bu kurulun başkanıdır.
Kurul, eser için mekansal
ve fiziksel gelişim, tematik gelişim ve vizyon, eserin korunması ve
geliştirilmesi, tanıtım ve teşhir gibi konuları kapsayan yıllık ve beş yıllık
koruma ve geliştirme projesi hazırlar. Koruma ve geliştirme projesi
kapsamındaki uygulamalar, anıt eserin tanıtımını yapmak, anıt eser için bağış
toplamak, onursal ödüller vermek anıt eser kurulunun yetkisindedir. Kurul
eserin korunması, yaşatılması ve geliştirilmesine ilişkin her yıl düzenli
olarak rapor hazırlar. İlgili idareler bu raporları değerlendirmeye almak
zorundadır.
Bu maddenin uygulanması
ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ek madde 3'ü okutuyorum:
"EK MADDE 3. - 383
sayılı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname, 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu,
4533 sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanunu ile belirlenen
alanlarda ek-2 maddenin (a) fıkrası hükümleri uygulanmaz. "
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
çerçeve 17 nci maddeyi kabul edilen ek maddeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 18. - 8.6.1959
tarihli ve 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki (m) bendi eklenmiştir.
"m) 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki tescilli taşınmaz
kültür varlıklarının veraset ve intikal yoluyla devir ve iktisabına ilişkin
işlemler."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 19. - 25.10.1984
tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrasına aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.
"d) 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki tescilli taşınmaz
kültür varlıklarının rölöve, restorasyon ve restitüsyon projelerine münhasır
olmak üzere, bu projelendirmelerden yararlananlara verilen mimarlık hizmetleri
ile projelerin uygulanması kapsamında yapılacak teslimler.
İstisna kapsamına girecek
mal ve hizmetler ile bunların asgarî standartları ve bu bendin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle
belirlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 20. - 2.7.1964
tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 59 uncu maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki (m) bendi eklenmiştir.
"m) 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki tescilli taşınmaz
kültür varlıklarının devir ve iktisabına ilişkin işlemler."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 21. - 4.1.2002
tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü maddesine aşağıdaki (i) bendi
eklenmiştir.
"i) 21.7.1983
tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki
kültür varlıklarının rölöve, restorasyon, restitüsyon projeleri ve bunların
uygulamaları ile değerlendirme, muhafaza, nakil işleri ve kazı çalışmalarına
ilişkin mal ve hizmet alımları,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 641
sıra sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesinde
geçen "...restitüsyon projeleri" ibaresinden sonra gelmek üzere
"sokak sağlıklaştırma, çevre düzenleme projeleri" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Ali Topuz |
M.Akif Hamzaçebi |
|
Ankara |
İstanbul |
Trabzon |
|
Mehmet Tekelioğlu |
Haluk İpek |
|
|
İzmir |
Ankara |
|
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) -Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kültür varlıklarının
korunması amacıyla yapılan tüm plân ve projelerin kapsamdışı kalması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 22. - 4734 sayılı
Kanunun "Tanımlar" başlıklı 4 üncü maddesinde yer alan "Rölöve
projesi", "Restorasyon projesi" ve "Restitüsyon
projesi" tanımları madde metninden çıkartılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 23. - 4734 sayılı
Kanunun 62 nci maddesinin (c) bendindeki "Kültür varlıklarının rölöve,
restorasyon ve restitüsyon projelerine göre yapılacak onarım işleri, her bir
kalem iş için birim fiyat teklif almak suretiyle ihale edilebilir."
cümlesi madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 24. - 4734 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesine son fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bu Kanunun 3 üncü
maddesinin (i) bendine ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığı, Kamu İhale
Kurumu ve Bakanlık tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 25. - Ekli listede
yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvelin Kültür ve Turizm Bakanlığına ilişkin bölümüne eklenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi ekli listeyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 26. - 14.7.1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun eki (II) sayılı Ek Gösterge
Cetvelinin "4. Başbakanlık ve Bakanlıklarda" bölümüne, "Emlak
Müdürü (Maliye Bakanlığı)" ibaresinden sonra gelmek üzere "Müze
Başkanı (Kültür ve Turizm Bakanlığı)" ibareleri eklenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 27. - 2863 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Ali Topuz |
Akif Hamzaçebi |
|
Ankara |
İstanbul |
Trabzon |
|
Mehmet Tekelioğlu |
Haluk İpek |
|
|
İzmir |
Ankara |
|
Madde 27.- 2863 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bu kanun kapsamında
tescil edilen taşınmaz kültür varlıkları için 29.6.2001 tarihli ve 4708 sayılı
Yapı Denetimi Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz"
BAŞKAN - Komisyon?..
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) - Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükümet?..
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tescilli taşınmaz kültür
varlıkları hakkında bu kanun ile ayrıca bir denetim sistematiği
tanımlandığından, mükerrer düzenlemeden kaçınılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 28.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA NACİ
ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; gecenin bu geç
vaktinde Sayın Başkan lütfederek bana bu konuşma hakkını tanıdı -ki, nedenini
biraz sonra açıklayacağım- kendisine teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, 641 sıra sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısının 28 inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; sizleri, tekrar, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tabiî, maddenin içeriği belli. Bugün, Yüce Meclisimiz gerçekten, kıvançla
söyleyebilirim ki, ülkemiz insanları lehine ve gerçekten demokratik açılımlarla
dolu birçok yasa tasarısını kabul etti. Onur duydum. Gerek kadınlarımızın
hamilelik sırasındaki ve çocuğunu emzirme ve büyütmedeki izinli sayılacakları
zaman sürecinin uzatılması gerek sinemamızı -ki, sinema bir halkın kan
damarları gibidir, kültür kanallarıdır- düzenleyip, gerçekten buna emek veren
yüce sanatçılarımızın kısmen de olsa rahatlatılması yönünde çok olumlu adımlar
atılmıştır.
Bu maddeyi bahane ederek
-ki, yarın, Yüce Meclis yarın tatile giriyor, bir daha gündemdışı konuşma şansı
elde etme imkânım olmadığı için -şu anda Meclisi yöneten Başkanvekilimiz Sayın
Yılmaz Ateş Beyefendi, resepsiyonda "isterseniz, herhangi bir madde
üzerinde söz alarak, Ağrı'da meydana gelen tabiî afetle ilgili olarak yapmış
olduğunuz gezi hakkındaki izlenimlerinizi Yüce Meclisin bilgisine sununuz"
dediler. Bu fırsatı bana tanıdıkları için, kendilerine, tekrar, teşekkür
ediyorum.
Hepinizin malumu,
Doğubeyazıt İlçemizin Yığınçalı Köyünde, 2 Temmuz günü saat 01.35 sıralarında
5,1 şiddetinde bir deprem meydana geldi; depremin merkezi bu köyümüzdü. Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız, Bayındırlık ve İskân Bakanımız, Sağlık Bakanımız
ve İlimizin İktidar Partisine mensup 4 milletvekili, özel uçakla Ağrı İline,
deprem bölgesine sabahleyin ulaştılar. Ben de, o ilin milletvekili olarak ve o
topraklarda, o coğrafyada ellidört yıldır yaşayan, hasletiyle, kederiyle,
halkıyla bir olan, Türkiye Cumhuriyetinin bir
vatandaşı ve aynı zamanda bu Yüce Meclisin bir üyesi olarak davet
edilmedim. Eğer, sayın bakanlarım buradalar ise, ben, bunu, zatıâlinize ve Yüce
Meclisin bilgisine sunmak için, özellikle üzüntülerimi sunmak için söz aldım.
3 bakanımı da kınıyorum.
Gönül isterdi ki, o üç bakanımız, Anamuhalefet Partisinin bir milletvekili
olarak ilk daveti bana yapmış olsunlar. O üzüntülerimi, daha sonra Sayın Genel
Başkanım Deniz Baykal'a anlattım, bölgeye intikal etmemizin gerekliliğini
söyledim. Sayın Genel Başkanım da, Ersin Arıoğlu'nun başkanlığında 8 kişilik
bir heyet kurarak bölgeye intikalimizin çok iyi olacağını söylediler.
Dolayısıyla, biz, ikinci günü, 8
arkadaşımız ve deprem uzmanlarıyla birlikte Erzurum uçağıyla Erzurum'a intikal
ettik. 25-28 Martta Kandilli ve
Aşkale'de meydana gelen tabiî afetten dolayı hayatlarını kaybetmiş 9
yurttaşımızın köyüne gittik. Kandilli'de, Aşkale'de incelemelerde bulunduk.
Oralara, gerçekten, zamanında gidilmiş, konutların ihale edilmesi sözü
verilmiş, hatta, bazı konutlar da ihale edilmiş; ama, ne yazıktır ki, ikibuçuk
ay gibi bir zaman geçmesine rağmen, konutların daha temeli bile atılmamış. O
nedenle, ben, bunları, şu anda, burada -Erzurum için, Aşkale ve Kandilli için-
Hükümetimizin ve Yüce Parlamentonun bilgisine sunmak istiyorum.
Memleketimizin kışı 30
Eylülden sonra başlar. Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yönetmeliğine göre,
zaten, 15 Kasım itibariyle sulu imalat yapılmaz. Bu nedenle, bu
yurttaşlarımızın, gerçekten, bu tabiî afetten sonra, hiç olmazsa, insanca -ki,
en kutsal hak yaşam hakkıdır- yaşayabilmeleri için, bu konutların, mutlak
surette, eylül sonu itibariyle bitirilmesi gerekiyor.
Malını kaybetmiş,
çocuğunu kaybetmiş; büyük ve küçükbaş hayvanlarını kaybetmiş; evi ve yuvası
tamamen yok olmuş olan yurttaşlarımızın söylediği şudur: "Aman, ne
yaparsanız yapın, hükümetle işbirliği yaparak, eylül ayı sonu itibariyle,
bizim, başımızı sokacağımız ve bu -30 derecedeki soğuktan korunacağımız
evlerimizin yapımı için bir tedbir alın."
Oradan sonra Erzurum
Valiliğimizi ziyaret ettik. Erzurum Valimiz izne çıkmış. Bizi -9
milletvekilinin bulunduğu- bir odaya aldılar; ama, kiminle konuşacağımız belli
değil. Bir Vali Yardımcımız, 15 dakika sonra, lütfetti, Cumhuriyet Halk
Partisinin 9 milletvekilinin bulunduğu o toplantı salonuna girebildi. O Vali Yardımcısı,
bize bilgi verirken de, sanki, biz, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı veya
milletvekilleri değilmişiz gibi davranarak, acaba, tarafımızdan bir sır mı
saklanılıyor veyahut da, biz, birileri için bir bahane mi arıyoruz, acaba, biz,
bir suçlu mu arıyoruz gibi bir pozisyonun ve psikolojik bir halin içindeydi.
Değerli arkadaşlarım,
ondan sonra, Doğubeyazıt İlçesine intikal ettik. İşte, burada -biraz sonra
ismini de söyleyeceğim- gerçekten, devlet adamlığının bütün literatürüne sahip
Doğubeyazıt Kaymakamı, kriz merkezinde, oradaki tüm bürokratlarımızla birlikte
çok güzel bir hazırlık içerisinde ve bize birbuçuk saatlik bir brifing verdi;
yani, depremin başladığı dakikadan o dakikaya kadar yapılmış bütün maddî ve
manevî yardımların ve müdahalelerin örneğini bize gösterdi; gurur duydum, onur
duydum. Hükümetimiz de elinden gelen her şeyi yapmış, yapmaya da devam
ediyordu; ama, onu orada organize eden, onu halkıma ulaştıracak, halkımın
yarasını saracak oradaki mülkî idare amiriydi ve mülkî idare amiri, öyle bir
kültürel zenginlik içerisindeydi ki, siyasî partilere öyle eşit mesafedeydi ki,
işte, ben, arkadaşlarımla birlikte dedim ki, cumhuriyetin temsilcisi böyle
olmalıdır. Yoksa, iki gün önceden tüm programı dakikası dakikasına bildirmeme
rağmen, geleceğimizi söylememize rağmen, Sayın Ağrı Valisi, telefonda
konuşurken bana aynen şöyle diyor: "Naci Bey, sakın orada bir politik şov
olmasın." Ben de Sayın Valiye dedim ki: "Sayın Valim, bana, acaba,
siz, siyaset dersi mi vermeye kalkışıyorsunuz. Siz, Türkiye Cumhuriyetinin
valisisiniz ve Cumhurbaşkanını orada temsil ediyorsunuz. Biz, oraya gelirken
(A) partisi (B) partisi veya iktidar partisi, muhalefet partisi olarak hataları
bulmak için gelmiyoruz. Biz, önce, bir yurttaş olarak vatandaşlarımızı
kucaklayıp, ondan sonra da, Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekili olarak
onların yaralarını sarmak, hükümetimizin gözünden kaçan veya oradaki mülkî
idare amirlerinin gözünden kaçan eksiklikler varsa, onları, yine, iyi niyet
kavramı içerisinde hükümetimize intikal ettirip tedbirlerin bir an önce
alınması için geliyoruz; yoksa, biz, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri
olarak, orada, hükümetimizi, idarecilerimizi, mülkî idare amirlerimizi
kötülemek, halkla onları karşı karşıya getirmek için gelmiyoruz."
Nitekim, ondan sonra
Doğubeyazıt Belediye Başkanlığını ziyaret ettik. Belediye, yine tüm
birimleriyle oradaydı ve onlar bizimle, o köyleri tek tek gezdi.
Değerli arkadaşlarım,
ben, orada, bir saat tercümanlık da yaptım. o Türkçe bilmeyen yurttaşlarıma
Kürtçe tercüme yapmak kaydıyla, dertlerini, ıstıraplarını, hasretlerini,
kederlerini direkt olarak, oradaki mülkî idare amirlerine aktardım. Bunu
yaparken de hem Türkçe hem onların anadili olan Kürtçeyle, sabırlı olmalarını,
hükümetin her şeyi yapmaya muktedir olduğunu, devletin her şeyi yapmaya hazır
olduğunu, yeter ki, birbirinize tahammül ederek, birbirlerinizin hakkına ve
hukukuna saygı göstererek, zararı yüzde 90 olanın ihtiyaçlarının ayrı bir
boyutta olduğunu, zararı yüzde 10 olanın ihtiyaçlarının da ayrı bir boyutta
olduğunu söyleyerek, zararı yüzde 10 olanın yüzde 90 kadar "şunu da bana
verin" dememesi gerektiği üzerinde durdum.
Değerli arkadaşlarım,
orada gördüğümüz, bizim iki köyümüzde çok acı bir durum mevcut; çünkü, köylerin
yerleşim alanı oradaki yaşama müsait değil; betondan da yapsanız, teknik
olarak, demir ve çimento donatılarını istediğiniz şekilde yapsanız da, zemin
kaygan olduğu için orası iskâna müsait değil; mutlak surette, o iki köyümüzün
düz bir alana kaydırılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Aslan,
sözlerinizi tamamlar mısınız.
Buyurun.
NACİ ASLAN (Devamla)- Bu,
teknik heyetimizdeki deprem mühendisi arkadaşlarımızın bize aktardığı teknik
bilgiler, artı, bir köyümüzde, ki, insanın yaşaması için en tabiî olan hava ve
su... Bir köyümüzde hiç su yok arkadaşlar, hiç su yok. Sayın Bayındırlık ve
İskân Bakanımız, o köylere su getirilmesi için 500 milyar lira da çıkarmış; onu
da biliyoruz; çok teşekkür ediyoruz; yani, gerekli müdahaleler yapılıyor. Ama,
işin püf noktası, o köyün, o evlerin bir daha o zeminde yapılmamasıdır.
Dolayısıyla, bunu, burada Yüce Meclisin bilgisine sunarken, hükümetimizin ve
Bayındırlık Bakanımızın ve teknik komitelerin bilgisine de sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
benim, Yüce Meclisteki her üyeye ricam ve istirhamım şu: Bir insan ve bir
parlamenter şefkatiyle, hükümetimizle el ele vererek, o konutların, mutlak
surette, eylül sonu itibariyle bitirilmesi gerekiyor. Yollar çok kötü, su yok,
zemin tamamen harap ve insanlar perişan; çocuğunu kaybetmiş, evi yıkılmış.
Mesela, Yığınçalı Köyünde bize söyledikleri şu: "Aman, suyumuz yok, bize
su..."
Orada bize gerekli
bilgileri sunan Doğubeyazıt Kaymakamı Nurullah Çakır'ı, Tugay Komutanı
Tuğgeneral Bülent Dağsalı'yı ve Belediye Başkanı Mukaddes Kubilay başta olmak
üzere, orada görev alan tüm bürokratları yürekten kutluyorum, alkışlıyorum.
Halkla beraber, halkın sorunlarını yerinde inceleyip, âdeta, sanki, depremi
kendileri yaşamış veyahut da o depremde kendi evlatlarını kaybetmişçesine mücadele
ediyorlar. Tugay Komutanlığımız, zaman geçirmeden bütün müdahaleleri yapmış,
aşevini kurmuş, suyunu göndermiş ve bütün birimleriyle orada hazır bulunmuş.
Bu fırsatı bana veren
Başkanımın, gerçekten bu hoşgörüsünü takdirle karşılıyorum. Ayrıca, Sayın
Kültür Bakanımız buradayken, onu da söyleyeyim; işimizi bitirdikten sonra,
Doğubeyazıt'ı ve İshakpaşa Sarayını görmeyen arkadaşlarımız vardı; Doğubeyazıt
Sarayını da 10-15 dakika süre içerisinde gezdik; ama, gördük ki, gerçekten,
Türkiye'nin ikinci büyük sarayı olan Doğubeyazıt Sarayı harap şekildedir; ki,
bizim, turizm yönünden yüzakımızdır. O kültür sarayı tüm donatılarıyla hayata
geçirildiği zaman, Doğubeyazıt İlçemizin turizmin ilgi alanı olacağına
inanıyorum; çünkü, yanıbaşında, başı bembeyaz, onurlu yükselen Ağrı Dağı var.
Kültür Bakanımızdan, ben, birbuçuk ay önce yine rica etmiştim... Yapılan tüm
restorasyon işlemleri müteahhide para kazandırmak felsefesiyle yapılmış; tarihî
mozaikle hiçbir ilgisi yok; yanlış ve görünümü bozacak şekilde bir onarım yapılmış.
Sayın Bakanımız birbuçuk ay önce bana demişti ki: "Yeniden, onun ruhuna
uygun, onun mimarî tarzına uygun bir onarım yapacağız." İnşallah, Sayın
Bakanımız bu konuda duyarlı olur -ki, öyledir- bu onarım işi onun ruhuna uygun
ve turizmi çekecek şekilde icra edilir.
Beni, bu geç vakitte
dinlediğiniz için hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslan.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 29
uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 29. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Sisteme giremeyip pusula
gönderen sayın milletvekillerinin de, Genel Kurulu terk etmemelerini rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
295
Kabul : 294
Çekimser : 1 (X)
Böylece, kanun tasarısı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Kültür ve Turizm Bakanı
Sayın Erkan Mumcu bir teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarında alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bugün, burada, bana göre, Türkiye Cumhuriyetinin kültür tarihinde son derece
önemli bir adım attık, bir dönüm noktasını hep birlikte inşa ettik. Tabii, bu
büyük nitelemelerin gerçek anlamının ne olduğu bugünden anlaşılamayacak. Bu yasaların
hayata geçmesiyle, Türkiye'de nelerin değişeceğini, yakın vadeden başlayarak,
özellikle, orta vadede, hepimiz, inşallah, kendi ömrümüz içinde son derece
bariz bir şekilde göreceğiz.
Bildiğiniz gibi, uzunca
sayılabilecek bir süre, ben, bu bakanlık görevini yürüttüm; özellikle, Turizm
Bakanlığı görevini yürüttüm. Her zaman 2634 sayılı Yasayı çıkaranları,
rahmetle, şükranla, minnetle andım. Çünkü, 2634 sayılı Yasa çıkarıldığında
-yani, Turizmi Teşvik Kanunundan söz ediyorum- Türkiye'de olağanüstü bir turizm
potansiyeli vardı, ama turizm diye bir şey yoktu ve o dönemi hatırlayan
bürokratların bana aktardıklarına göre, o yasayı çıkaranların en büyük hayali
ve ideali, yılda 1 000 000 turist alabilen bir ülke haline gelebilmekti; yılda
1 000 000 turist alabilen bir ülke olmak, o yasayı çıkaranların ideali idi,
bunun hayalini kuruyorlardı.
Yasanın çıkarılmasının
ardından yaklaşık yirmibeş yıl geçti ve yirmibeş yılın sonunda, biz, onların
hayalini 17'ye katlayan bir performansı gerçekleştirdik. Bu performansın
gerçekleşmesine katkısı bulunan pek çok insan var; sektörden insanlar var,
bürokrasiden insanlar var, siyasetçiler var, pek çok insan var. Herkesin
çeşitli düzeylerde katkısı var, benim de katkım var; ama, hiçbirimizin katkısı,
bu yasayı düşünen, bu yasayı çıkaranların katkısıyla boy ölçüşebilir,
karşılaştırılabilir, mukayese edilebilir nitelikte değildir.
Şimdi, ben, önemli ve
iddialı sözler söylediğimi düşünüyorum. Bugün yasalaştırdığımız üç yasa, çok
yakın bir zamanda, beş yıl sonra, on yıl sonra, bugün, biz, burada, 2634 sayılı
Yasayı nasıl anıyorsak, aynı biçimiyle anılacaktır.
Türkiye'de olağanüstü bir
kültürel birikim var, olağanüstü bir kültür potansiyeli var; ama, bu
potansiyeli kinetiğe dönüştürecek mekanizmalar, sistematik yok idi; ama, artık
var; bu yasalar, Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanıp, Resmî Gazetede
yayımlanmasından sonra resmen var olacak.
Arkadaşlarım
tutanaklardan elbette beni hatırlayacaklar; ama, sizlerden istirham ediyorum,
sizler de lütfen hatırlayın. Bu yasalar, Türkiye Cumhuriyeti kültüründe dört
başı mamur bir reformu ifade etmektedir ve önümüzdeki beş yıl içinde, biz,
bunun mükemmel sonuçlarını göreceğiz. Emin olunuz ki, sizlerle beraber hepimiz,
bizden sonraki kuşaklar tarafından şükranla anılacağız; ama, ben, huzurlarınıza,
şimdiden teşekkür etmek için geldim; hepinize çok çok teşekkür ediyorum.
Her şeyden önce,
kanunlarımız hakkında burada değerli görüşlerini beyan eden milletvekili
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Aklımda kaldığı kadarıyla -eğer unuttuğum
arkadaşım olursa, kendisinden özür diliyorum- şöyle: Sayın Köşdere'ye teşekkür
ediyorum, Sayın Berhan Şimşek'e çok teşekkür ediyorum, İsmail Özay'a çok
teşekkür ediyorum. Sayın İsmail Özay'a bilhassa teşekkür ediyorum; çünkü,
kanunun filozofisi konusunda, felsefesi konusunda son derece yetkin bir sunuş
ortaya koydu. Sayın Yakup Kepenek'e çok teşekkür ediyorum, Sayın Mehmet
Tekelioğlu'na çok teşekkür ediyorum, Sayın Gazalcı'ya çok teşekkür ediyorum. Bu
milletvekillerimiz, son saydığım üç milletvekilimiz, komisyonlar aşamasında da,
bu yasanın tekamülüne son derece değerli, önemli katkılarda bulundular; onun
için, emeklerinden dolayı kendilerine burada teşekkür etmeyi bir onur görevi
olarak kabul ediyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Başkanına ve Başkanvekiline çok teşekkür ediyorum bu yasanın süratle
komisyonlara sevk edilmesi ve komisyonlarda ele alınmasına katkıları
dolayısıyla.
Komisyon başkanlarımıza;
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanımıza ve Komisyonun tüm
üyelerine çok teşekkür ediyorum, Plân ve Bütçe Komisyonu Başkanımıza ve
Komisyonun tüm üyelerine çok teşekkür ediyorum.
Meclis bürokratları
teşekkür sıralamasında genellikle unutulurlar; belki, bundan sonra da
hatırlansınlar diye bunun altını çizerek söylüyorum; burada görüştüğümüz, kabul
ettiğimiz, tartıştığımız yasaların oluşmasında, Meclis bürokratlarının,
komisyon bürokratlarının, uzmanların çok değerli katkıları var; onlara,
huzurlarınızda çok çok teşekkür ediyorum.
Bu yasa, bir yılı aşkın
bir müzakere sürecinin ürünüdür. Dolayısıyla, bazı arkadaşlarım, özellikle
kulislerde, şaka yollu "Turizm Bakanımız" diye beni yanındaki
arkadaşlara takdim ederken "Kültür" kısmına vurgu yapan
arkadaşlarımız, belki, o bir yıllık müzakere sürecini bizimle beraber yaşamadıkları
için farkında değiller; ama, sanıyorum, artık, bu yasayı gördükten sonra, Sayın
Gazalcı'nın da burada itiraf ettiği gibi, aradan geçen bir yılın nasıl bir yıl
olarak yaşandığını anlamışlardır.
Ben, bu sürede, mesaimin
yüzde 90'ını, gerçekten, kültür alanına tahsis ettim. Ancak, bu alanın
altyapısı son derece yetersizdi, bu alanda, ne yazık ki, sistematik düşünce
yoktu, ne yazık ki yoktu. Dolayısıyla, bu yasalarda önünüze gelen format,
önünüze gelen yöntem, mevzuat oluşturma ve işletme bakımından karşınızda duran
yasalarda hayata geçecek olan yöntem, özgün bir yöntemdir ve Bakanlığımız
bürokratları, müzakere sürecine katılan unsurlar tarafından, onların
katkılarıyla oluşturulmuştur; ama, müsaade ederseniz, sahte bir tevazu
içerisinde olmamak adına, kendi payımın da altını çizmek isterim; çünkü, bu
yasaların formatı, doğrudan doğruya, başlangıçta, yapısı itibariyle, şeması
itibariyle benim tarafımdan kurulmuştur.
Bu da şunun için altının
çizilmesinde yararlı bir iştir: Değerli arkadaşlar, dünyada, artık, disiplin
uzmanlığından fark yaratma imkânı kalmadı; yani, eğer bir alanda rekabet
ediyorsanız, rekabet ettiğiniz disiplinde uzmanlığınız yeterli değil. Yaratıcı
çözümleri disiplinlerarası ilişkilerden üretebilirsiniz. Bu yasada yaptığımız
şey budur. Disiplinlerarası bilgi ve yöntem aktarımlarıyla, biz, kültür
sektörünü zenginleştiren bir katkı, bir idarî, yönetimbilimsel bir teknoloji
getirdik. Bu teknolojinin Türkiye'nin hayatında ne gibi sonuçlar yaratacağını,
inşallah, hep birlikte göreceğiz.
Dolayısıyla, Kültür ve
Turizm Bakanlıklarının birleşmiş olması da disiplinlerarası interaksiyonun ya
da etkileşimin -özür diliyorum "interaksiyon" kelimesi dolayısıyla,
etkileşimin- mümkün hale gelebilmesi bakımından son derece önemli bir adımdı ve
biraz önce Sayın Gazalcı'nın da söylediği gibi, kendinden beklenen sinerjiyi
gerçekleştirmiş olduğu, bugün, burada kabul ettiğiniz yasalarla, bence,
somutlaşmıştır.
Bir yıllık müzakere
sürecine emek veren bütün sivil toplum örgütlerine çok çok teşekkür ediyorum.
ÇEKÜL Vakfına, Tarihî Kentler Birliğine, Tarih Vakfına -Allahım, unutacağım
diye de ödüm kopuyor- TAÇ Vakfına, üniversitelere, bilim adamlarına çok çok
teşekkür ediyorum.
Hiç şüphesiz, parti
gruplarına çok teşekkür ediyorum. Parti grupları, bu yasalar henüz tasarı
haline gelmeden önce, kritiklerini, eleştirilerini yaparak, katkılarını
yaparak, önerilerde bulunarak, bu yasaların, buradan, herkesin hüsnükabulüyle
geçmesini, karşılanmasını mümkün hale getirmişlerdir.
Anamuhalefet Partimiz
Cumhuriyet Halk Partisine çok teşekkür ediyorum, İktidar Partimiz Adalet ve
Kalkınma Partisine çok teşekkür ediyorum, parti gruplarına çok teşekkür
ediyorum. Bakanlığımız bürokratlarına çok teşekkür ediyorum, danışman
arkadaşlarımıza çok çok teşekkür ediyorum ve tabiî, Türkiye Büyük Millet Meclisine,
kurumsal olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine ve onun çok değerli üyelerine
çok çok teşekkür ediyorum; hepiniz sağ olun.
Çok iyi bir iş yaptık
arkadaşlar, çok çok iyi bir iş yaptık. Bu işi yapmanın bahtiyarlığını bana
yaşattığınız için ve bu bahtiyarlığı benimle paylaştığınız için, hepinize,
tarifsiz, sonsuz minnetlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.
Hayırlı uğurlu olsun.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Mumcu.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 24.00
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 00.17
BAŞKAN:
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 115 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Bazı Kanunlarda ve 178 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
(Devam)
15.- Bazı Kanunlarda
ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/840) (S. Sayısı: 645) (X)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?... Yerinde.
Komisyon raporu 645 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
söz talebimiz var. Hangi tasarıyı görüşüyoruz?
BAŞKAN - 645 sıra sayılı tasarıyı.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Efendim, tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz istiyoruz. Söz isteği
talebimizi daha önce göndermiştik.
BAŞKAN - Sayın Özyürek, tamam. Oylama
işlemini tamamlamadığım için...
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öylesine hızlı bir tempoda
çalışıyoruz ki, tasarıdan tasarıya geçerken söz hakları filan da karışıyor.
Şimdi bütün milletvekillerimizin sabrını
istirham ediyorum. 64 maddelik bir tasarıyı hep beraber görüşeceğiz gecenin bu
saatinde ve son derece önemli konuları içeren bir tasarıyla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, bu Mecliste,
sürekli, vergi tasarılarını görüşüyoruz. Tabiî, vergi kanunları, sürekli
değişen kanunlar olmamalı; çünkü, vergi kanunları, toplumun pek çok kesimini
ilgilendiren kanunlardır. Bu kanunlarda yapılan değişikliklerin, öncelikle
toplum tarafından hazmedilmesi, yani, sağlıklı bir şekilde uygulanması gerekir.
Ne yazık ki, biz, yeni bir değişiklik yapıyoruz; ama, bir süre sonra o
değişiklik yeni değişiklikleri zorunlu hale getiriyor. Bunun kaynağında ise,
kalıcı, sistematik, adaletli bir vergi sistemi yerine, günübirlik ihtiyaçlara
göre kanun değişiklikleri yapmamız var; o nedenle de, işimiz zorlaşıyor.
Şimdi, kısa bir süre önce değiştirdiğimiz
bir kanunla ilgili değişiklikler de yapıyoruz. Hatırlayacaksınız, 1 500 doların
altında geliri olan iller için bir teşvik yasası çıkarılmıştı ve oralarda
yapılan yatırımların beş yıl bazı teşviklerden yararlanması öngörülmüştü. O
zaman, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak demiştik ki: "Bu beş yıl süre
yetmez; buna, biraz daha uzun bir süre vermek gerekir."
O zaman, bizim bu görüşümüze itibar
edilmedi; ama, Sayın Başbakan "gerçekten, beş yılı kısa tutmuşuz"
deyince, şimdi, önümüze getirilen tasarıda bu sürelere ek iki yıllık bir süre
daha getirilmiş oldu.
Yani, bunun gibi, burada bugün yapacağımız
değişiklikler nedeniyle de, bir süre sonra yeni yeni değişiklikler yapmak
zorunda kalacağız. O nedenle, artık, özellikle Maliye Bakanlığımızdan ve Sayın
Bakandan rica ediyorum; şu vergi kanunlarını sakin bir ortamda,
üniversitelerden, sivil toplum örgütlerinden ve elbette, Maliye Bakanlığı bürokratlarından
oluşan bir komisyon tarafından yeni baştan yazılmasını sağlayalım. Böyle bir
şey yapmazsak... İşte, şu elimizdeki tasarıdan da görebilirsiniz, eğer, biraz
meraklı olan arkadaşlarımız varsa, vergi kanunlarına şöyle bir göz atarlarsa
görürler; ek maddeler, geçici maddeler, ek geçici maddeler ve birbirine atıf
yapan maddelerle sistem, içinden çıkılmaz hale gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarıda bazı
yararlı düzenlemeler var, yapılması gereken düzenlemeler var. Örneğin,
elektronik ortamda beyanname verilmesinin bu yasa tasarısında yer almasından
mutluluk duydum. Maliye Bakanlığı bu konuda bir yetki alıyor; alınan bu
yetkinin kısa sürede hayata geçirilmesini bekliyoruz. Çünkü, Maliye Bakanlığı
çeşitli konularda zaman zaman yetkiler alıyor; ama, onun gereklerini yerine
getirmiyor, bunu tam olarak hayata geçirmiyor. Vergi Usul Kanununun mükerrer
227 nci maddesi var, 1994 yılında çıktı. Orada Maliye Bakanlığına verilen
önemli yetkiler var, vergi beyannamelerinin malî müşavirler tarafından imzalanmasına
dair; ne yazık ki, bu yetki tam olarak sonuç alıcı bir şekilde kullanılamadı.
Şimdi, bu alınan yetkilerin, zamanında kullanılacağını umuyorum, bekliyorum.
Ayrıca, elektronik ortamda beyanname verilmesi halinde, tahakkuk fişinin
tebliğiyle ilgili, tebligat hükümlerinde bir değişiklik yapılmasında bana göre
zorunluluk var.
Eğer Sayın Bakan ve bürokrat arkadaşlarım
beni dinliyorlarsa teknik bir şey söylemek istiyorum. Sayın Kapusuz da dinlerse
ona da söylemek istiyorum.
BAŞKAN
- Komisyon sıralarından yüksek sesler geliyor. Rica edeyim...
Görüşmeleri izleyemiyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın Başkan, şöyle bir geleneğimiz
yerleşti... Tabiî, gecenin bu saatinde milletvekillerimizin sabrı taştı,
dinlemesi söz konusu değil. Sanki İktidar Partisi milletvekillerimiz sayın
bakanlarımızı görmekte çok zorluk çekiyorlarmış gibi hemen sayın bakanların
yanına gidiyorlar, dert anlatıyorlar. Sayın Bakan nezaketen arada bir kafasını
uzatıyor, dinliyormuş gibi yapıyor, onun dışında milletvekillerimizin anlattığı
dertlerle meşgul oluyorlar. Bu benim için dert değil, yani, gecenin bu saatinde
birkaç kişi dinlerse ben bunu onlara anlatıyorum.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Biz dinliyoruz Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Söylediklerimin de boşa gideceğini tahmin
ediyorum; ama, gerçekten bu Meclisin çalışmasının bir kuralının, bir
nezaketinin uygulanması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada Anayasaya
aykırı düzenlemeler de var. Nedir o Anayasaya aykırı düzenleme; "eğer 100
000 000 dolar veya muadili sermayesi olan bir yabancı şirket varsa onlar döviz
cinsinden kayıt tutabilirler" deniliyor. Biz, enflasyon düzeltmesini
sistemimize getirdik. Yüzde 10'u aşarsa eğer enflasyon, o zaman bütün
kalemlerimizi enflasyona göre endeksleyeceğiz; ama, yüzde 10'un altında
kalırsa, yüzde 9 olursa enflasyon düzeltmesi söz konusu olmayacak; ama, dövizle
kayıt tutan mükellefler, bir anlamda, dövizin değerlenmesine paralel olarak
sürekli enflasyon düzeltmesi yapacaklar. Yani, bu, yabancı şirketler lehine
getirilmiş bir avantajdır, yerli şirketlerin aleyhine bir düzenlemedir ve
Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır.
Enflasyon düzeltmesini vergi sistemine
getirdikten sonra, hâlâ, yabancı parayla kayıt tutulmasına bir ihtiyaç olduğunu
zannetmiyorum. O nedenle, bu yoldan, bu düzenlemeden vazgeçilmesinde yarar var.
Değerli arkadaşlarım, 1999 yılında deprem
nedeniyle getirdiğimiz olağanüstü vergileri, bir defalık diye getirdiğimiz bir
vergiyi, Özel İletişim Vergisini daha önce kalıcı hale getirdik, sürekli hale
getirdik; şimdi ise kapsamını
genişletiyoruz. Sadece cep telefonu dediğimiz GSM operatörlerinden alınan
vergiler, şimdi, diğer telefon konuşmalarından da alınacak. Yani, bizim
sistemimize, olağanüstü vergiler diye, bir defalık vergiler diye getirdiğimiz
vergiyi hem kalıcı hale getirdik hem de çok geniş bir uygulama alanı
getiriyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısıyla
önemli düzenlemeler de getiriliyor; örneğin, muayene istasyonlarının
özelleştirilmesi getiriliyor, Emekli Sandığının gayrimenkullerinin satışı
getiriliyor.
Muayene istasyonları, öyle büyük yatırım
filan isteyen tesisler değildir; küçük bir yatırımla, sürekli, hazineye para
sağlayan tesislerdir ve muayene hizmeti de, bir anlamda bir kamu hizmetidir;
insanların daha sağlıklı seyahat edebilmesi için, trafikte daha sağlam
araçların çalışabilmesi için gereklidir. Şimdi, bunları özelleştiriyoruz.
Buradan ne sağlayacağız doğrusu merak ediyorum ve bir diğer merakım da, acaba
özelleştirilecek olan bu muayene istasyonları kimlere verilecek. Çünkü, bu
iktidarın, ne yazık ki, özelleştirmeyle ilgili karnesi düzgün değil; TÜPRAŞ
özelleştirmesinden PETKİM özelleştirmesine, SEKA işletmelerinin
özelleştirilmesine kadar pek çok noktada büyük yanlışlar yapılmıştır. Korkarım
ki, bu muayene istasyonlarının özelleştirilmesinde de benzer yanlışlar
yapılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, burada, Vergi Usul
Kanununun 359 uncu maddesiyle ilgili bir düzenleme var. Daha önce, Vergi Barışı
Yasasını burada tartışırken, Sayın Maliye Bakanımızın da aralarında bulunduğu,
dava safhasında olan bir dosyanın o af kapsamına girmesini çok eleştirmiştik;
ama, Yargıtayın kararıyla ortaya çıktı ki, Sayın Maliye Bakanımızın da içinde
bulunduğu grubun işlemiş olduğu suç, o kapsama girmiyor. Öyleyse, 359 uncu
maddede bir değişiklik yapalım, yani naylon fatura kullanma ve düzenleme suçunu
aracı ihracatçılar için suç olmaktan çıkaralım denilmiş. Şimdi, bu, hükümetin
tasarısında yok; ama, Plan ve Bütçe Komisyonunda verilen bir önergeyle, önümüze
getirilmiş olan komisyon raporunda yer almış bulunuyor. Sayın Bakanın çeşitli
demeçlerini okudum; "benim böyle bir talebim yok; ama, milletvekili
arkadaşlarımız bu talebi getirdiler, komisyonda kabul ettik" diyor. Şimdi,
değerli arkadaşlarım, komisyonun çalışma yöntemlerini biliyoruz, buradaki kanun
yapma yöntemlerini izliyoruz; kolay kolay, hükümetin katılmadığı bir konuyu,
hele böylesine teknik bir konuyu vergi sistemine yerleştirmek mümkün değildir.
Şimdi, ben, Sayın Bakana, bir meslektaşı
olarak, burada, bu düzenlemeden vazgeçilmesini tavsiye ediyorum. Gerçekten, bu
düzenleme, özellikle Sayın Bakanın da içinde bulunduğu, yargı aşamasında
bulunan bir dosyayı ortadan kaldırıyorsa, bu, yasamanın yargıya müdahalesi
sonucunu doğurur; bu, doğru değildir. O nedenle, bu düzenlemeden... Zaten,
böyle bir ihtiyaç olsaydı, Maliye Bakanlığı da, hazırladığı tasarıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisine konuyu getirirdi. Böyle bir taleple gelinmemiş. Bazı
milletvekillerimizin, kendilerine göre çeşitli gerekçelerle verdikleri bu
önerge nedeniyle konulan maddenin, yani, 359 uncu maddede yapılan değişikliğin,
mutlaka, bu tasarıdan çıkarılması gerekir. Bu, siyaset açısından doğru olur;
bu, ahlakî açıdan doğru olur.
Meclisi, sürekli, kendi üyelerinin de
içinde bulunduğu suçları affeden bir Meclis görüntüsünden kurtarmamız lazım.
Daha dün, gece yarılarına kadar burada çalışmak suretiyle, bir eski başbakanı
ve üç eski bakanı, hepimizin oylarıyla, Yüce Divana gönderdik. Bu Meclis,
yolsuzluklar konusunda, bu Meclis ahlakî konularda son derece hassas olan bir
meclistir. O nedenle de, bir üyemize, bakan konumunda da olsa, bizim
oylarımızla himaye ediliyor konumunu ben yakıştıramam. O nedenle, bu
düzenlemeden vazgeçilmesini özellikle öneriyorum, tavsiye ediyorum; bu,
Meclisimizin geleceği açısından, hepimizin onuru açısından son derece
önemlidir.
Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle bir
konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Biz, beklerdik ki, gelir idaresinin
yeniden yapılandırılmasıyla ilgili yıllardır üzerinde çalışılmakta olan bir
tasarı bugün buraya gelsin ve bu vergi paketiyle birlikte, belki, onu da
konuşarak yasalaştıralım. Çünkü, sadece vergi kanunu çıkarmak, değerli
arkadaşlarım, çok anlamlı değil; önemli olan, o kanunları uygulamaktır. O
kanunları uygulayacak olan vergi idaresinin -elbette, çok değerli arkadaşlarımız
orada çalışıyor - önemli yapısal ve yasal sorunları var. Bunları çözecek tasarı
da, benim bildiğim kadarıyla, hazırlanmıştı; işte, IMF ile yapılan
mutabakatlara göre de şu sıralarda kanunlaşması gerekirdi; ama, ne olduysa,
herhalde Başbakanlığa geldi gitti, geri çekildi, şimdi, herhalde ekim ayından
sonra gelecek. Bu gecikme, çıkarmakta olduğumuz kanunların uygulanması
açısından önemli bir eksiklik teşkil ediyor. Onun için, gecikmeden, bu gelir
idaresinin yeniden düzenlenmesine ilişkin tasarının gündeme getirilmesini
istiyorum. Bu vesileyle, eğer o tasarı getirilseydi, orada, vergi denetiminin
de daha etkin, daha tarafsız hale getirilmesine dönük bazı düzenlemelerin
yapılması beklentimiz vardı.
Değerli arkadaşlarım, vergi denetiminin
siyasallaşması, yargının siyasallaşması kadar sakıncalıdır. Bu son günlerdeki
milletvekili transferleri dolayısıyla, vergi denetiminin siyasallaşmasına dair
bazı haberler okuduk. Ben, bunlara inanmak istemem, yıllardır vergi denetim
elemanlığı yapmış bir arkadaşınız olarak, vergi denetiminin siyasal amaçlarla
kullanıldığına inanmak istemem; ama, basına yansımış olan, Cumhuriyet Halk
Partisinden Adalet ve Kalkınma Partisine geçen bir milletvekilimizin
hesaplarının Maliye inceleme elemanları tarafından incelendiği ve bu nedenle,
milletvekili arkadaşımızın bir karar vermek noktasında olduğuna dair haberler
var.
Şimdi, ben, Sayın Bakana sormak istiyorum;
böylesi bir olayın gerçeklik durumu nedir? Vergi incelemesi objektif kriterlere
göre mi kullanılmıştır, yoksa belli politik tercihlere göre mi kullanılmıştır?
Şu anda inceleme yapan inceleme elemanları üzerinde herhangi bir telkin,
tavsiye olacak mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Özyürek, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
Buyurun
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) -
Şimdi, kişi olarak tanımıyorum; ama, o ocaktan yetişen birisi olarak, bu
incelemeleri yapan arkadaşlarımızın kişiliklerine güveniyorum ve bu görevlerini
yansız, tarafsız, her türlü siyasal baskıdan uzak bir şekilde yapıp
yapmadıklarını takip etmek, denetlemek, bir milletvekili olarak benim
görevimdir ve kamuoyunun da görevidir. Bu, hassas bir konudur. Eğer, siyasal
amaçlarla vergi incelemesi yaptırır hale gelirsek, Türkiye'deki teşebbüs
özgürlüğüne gölge düşürmüş oluruz. O nedenle, vergi denetimi, mutlaka, objektif
kıstaslara dayanmalıdır, vergi denetimi üzerine siyasetin gölgesi düşmemelidir
ve denetim elemanlarının özgürce hazırladıkları raporların gerekleri mutlaka
yerine getirilmelidir. Bu, vergi denetiminin, vergiciliğin olmazsa olmaz
şartıdır. Bu şartları sağlamak, bunun dışında oluşumlara fırsat vermemek,
Maliye Bakanlığımızın ve Sayın Maliye Bakanımızın sorumluluğundadır. Bunun
gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini büyük bir dikkatle ve yakından
izleyeceğiz. Sadece bu olay değil, tabiî, her olayın, her incelemenin mutlaka
objektif esaslara dayanması gerektiğini düşünüyorum. Hiçbir şekilde, siyasal
amaçlı veya başka amaçlara dayalı vergi incelemesi yapılmaması, vergi
sistemimize güvenin, gelir idaresine güvenimizin, vergi denetimi mekanizmasına
güvenin olmazsa olmaz şartıdır. Bunun gereklerinin yerine getirileceğini
umuyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Hükümet adına, Maliye Bakanı Sayın Kemal
Unakıtan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gecenin bu saatinde önemli bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu tasarı görüşülürken,
bazı hadiselere, bu tasarıyla ilgisi olmadığı halde, daha önceki kanun tasarısı
görüşülürken de şahit olduk maalesef. Efendim, bir Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşımızın partisinden istifa ederek, daha sonra AK Partiye
katılmasına, çok çeşitli şekillerde, çok alışılmamış şekilde yorumlar yapılması
beni son derece rahatsız etti. Şimdiye kadar, aman, kanunlar bir an önce
geçsin, fazla söz alarak uzatmayalım; çünkü, bütün milletvekili arkadaşlarımız
gecenin bu saatinde yorgun bir şekilde çalışmalarına devam ediyorlar, bu
kanunlar da bir an önce kabul edilsin diye söz almamaya gayret ettim; ancak,
Sayın Özyürek'in burada yapmış olduğu son konuşmadan sonra bazı açıklamalarda
bulunmak mecburiyetini hissettim; onun için huzurlarınızda bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı,
vergi toplarken, aynı zamanda, denetleme vazifesini de yapmaktadır. Topladığı
vergiler acaba sağlıklı mı ödeniyor, usulüne uygun mu yapılıyor, mevzuatına
uygun mu hareket ediliyor diye; bu denetleme görevini çeşitli denetleme
birimleriyle yaparlar. Bunlar, gayet tabiî, her zaman yapılan işlerdir. Bundan
dolayı, bazı denetim kurullarımız, zaman zaman Anadolu'nun belli yerlerinde
turnelere çıkarlar. Daha önce burada konuşmuş bulunan Sayın Özyürek de bunu
defalarca yapmış bir arkadaşımızdır, kendisi hesap uzmanlığında bulunmuş bir
arkadaşımızdır; bunları gayet iyi bilir.
Maliye Bakanlığı bunları yaparken, her
zaman objektif bir şekilde seçimlerini yapar ve tamamen tarafsız olarak bu
işlemlerini yapar. Bu kurullarımız hiçbir şekilde siyasete de alet olmaz.
Bunlar, teftiş kurullarımızdır, hesap uzmanlarımızdır, gelirler
kontrolörlerimizdir, vergi denetmenlerimizdir. Şimdiye kadar, hiçbir zaman,
böyle bir şey söz konusu olmamıştır. Yine, turne dolayısıyla Adana'ya giden
arkadaşlarımız, orada, mutat olan incelemelerini yapıyorlar. Mutat olan
incelemelerin içerisinde, icap ederse, milletvekillerinin işyerleri de girer,
başka kimselerin işyerleri de girer, bizim tanıdıklarımızın işyerleri de girer,
tanıdık olmayanların işyerleri de girer. Bunların, gayet objektif esaslara göre
seçimleri yapılır, sektörel olarak seçimleri yapılır, bu seçimlere göre de bu
incelemeler tamamlanır. Şimdi, bu inceleme de, yine aynı şekilde olmuştur ve
Atilla Başoğlu'nun sahip olduğu firma da incelemeye alınmıştır. Bu incelemeye
birsürü arkadaş gidiyor, baskınlar düzenleniyor, onun üzerinde siyasî baskı
düzenleniyor gibi bir şey asla ve kata söz konusu değildir! (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bir baskın yapılmamıştır. Normal inceleme elemanlarının
dışında elemanlar gitmemiş, özel bir muamele yapılmamış. Şimdiye kadar
yapılmadığı gibi bunda da yapılmamıştır ve Maliye Bakanlığı da, hiçbir zaman
siyasete alet olmamıştır, edilmemiştir.
Bunları söylemek, Maliye Bakanına hakaret
etmektir; orayı tetkik eden arkadaşlarımıza, o kurullarımıza hakarettir,
bunları aynen iade ediyorum. O teşkilatın başında bulunan bir bakan olarak, hem
teftiş kurullarına hem hesap uzmanlarına hem de diğer denetim kurullarına
herhangi bir söz söyletmem! Hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Bu
yakıştırmalar, her şeyden önce çok çirkin yakıştırmalardır.
Şimdi, size soruyorum; Atilla Bey AK
Partiye geçti diye incelemelerden vaz mı geçeceğiz yarın?! Öyle bir şey mi
olacak?! Onu mu düşünüyorsunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) - Biz de onu bekliyoruz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(Devamla) - Çok ayıp oluyor!.. Yani, bu
sözleri, bu yakıştırmaları, hele hele üstatlarımız saydığımız milletvekili
arkadaşlarımızın, bu kürsüden ifade etmesi, şu anda çalışan arkadaşlarını
rencide etmiştir, üzmüştür ve bu sözlerin geri alınmasını istiyorum ben; onlar
adına, arkadaşlarım adına ve yetiştiğiniz kurullar adına.
Bu, hiçbir zaman söz konusu olmamıştır ve
özel bir inceleme, katiyen söz konusu değildir, özel bir baskın söz konusu
değildir ve tamamen, gerçekdışıdır bunlar; ama, ben ne yapayım, arkadaş sizden
memnun değilse, ayrılmışsa, ben ne yapayım kardeşim yani... (AK Parti
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Necdet Budak da mı, yani,
inceleniyor?.. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Değerli arkadaşlar, o bakımdan, lütfen,
bir şeyi suçlarken, neyi suçladığınızın farkına varın ve ondan sonra, kimseye
iftira atmayın. İftira attığınız, kurullardır; iftira attığınız, o kurulların
şerefli mensuplarıdır ve bunları da, hiçbir zaman rencide etmeye bizim hakkımız
yok.
Bu konunun bu şekilde bilinmesini
özellikle istirham ediyorum ve beni dinlediğinizden dolayı hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan...
BAŞKAN
- Bir isteğiniz mi var Sayın Özyürek?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Evet efendim.
BAŞKAN
- Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan, benim söylemediğim şeyleri
söylemiş gibi ifade ederek, konuyu başka noktalara çekti. İçtüzüğün 63 üncü
maddesine göre söz istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - Çok heyecanlı oluyor Sayın Bakan, bir daha
anlatın.
BAŞKAN
- Söylemediğiniz şeylerden kastınız?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - "İftira atıyorsunuz" dedi. Ben
hiç kimseyi suçlamadım. Sayın Bakan dinlemediği için...
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerçi, Sayın Bakan 20 dakika
konuşabilirdi; çok heyecanlı oluyor konuşmaları.
BAŞKAN
- Yeni bir sataşmaya yol açmamak üzere; buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mustafa Özyürek'in, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın yapmış olduğu
konuşmada, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi, ben ifadelerimi çok dikkatli seçtim;
bu iddiaların yapıldığını söyledim. Yoksa, o arkadaşlarımızın, hatta, içinden
çıktığım denetim elemanlarının böyle bir şeye alet olmayacaklarını söyledim;
ama, Sayın Bakanın, bunu, olayları saptırmadan, beni suçlamadan, benim
söylemediğim şeyleri söylemiş gibi takdim etmeden...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Hasan Aydın söyledi...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hasan Aydın beni ilgilendirmez. Sayın
Bakan ona cevap verirse, verir.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Ona verdi zaten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Ama, bugün bütün basında yer alan,
kamuoyunun da yakından ilgilendiği haberler bütün gazetelerde manşetteydi ve
gazetelerde okuduğum kadarıyla da o milletvekili arkadaşımızın açıklamalarına
dayanıyordu. Olayın bire bir tanığı olarak da Sayın Hasan Aydın burada
görüşlerini ifade etti.
Şimdi, benim, burada konuyu gündeme
getirmemin nedeni şudur: Sayın Bakandan "biz, hiçbir şekilde siyasal
amaçlı inceleme yaptırmıyoruz, buna müsaade etmeyiz" demesini beklerim;
bir. İki, "o incelemenin sonuçlarını takip edeceğim, siz de takip edin,
sonuçlarını da kamuoyuyla paylaşacağım" demesini ben beklerim. Benim
istediğim, şu anda, çok çeşitli...
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Dedi ya zaten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yani, çok ayrıntıya
girmek, burada Meclisi meşgul etmek istemem; ama, burada bir siyasal koku
olduğu hepimizin gözü önünde. Siyaset belli, insanlar baskı altında.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Aynı şeyi söylüyorsunuz.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - İzin verirseniz, düzelteceğim.
Şimdi, burada "ben buna müsaade
etmeyeceğim, bundan sonraki aşamalarda da o inceleme elemanları üzerinde en
ufak bir baskı, en ufak bir telkin olmayacaktır" vaadini, taahhüdünü Sayın
Bakan ifade etsin diye buraya getirdim; yoksa, özellikle -tutanakları Sayın
Bakan getirtip, okuyabilir - içinden yetiştiğim, ocaktan yetiştiğim
arkadaşlarıma hakaret etmek, iftira etmek, bir kere, benim üslubum değildir;
bir. Amacım bu değildir; iki.
Ben, siyasetin, denetimin üzerine gölge
gibi düşmesinin önlenmesini istiyorum. Sayın Bakandan bu taahhüdü almak
amacıyla bunu yaptım; yoksa, dürüst, namuslu denetim elemanlarına iftira atmam,
onları suçlamam söz konusu değildir. Konuşmamda her kelimeyi seçerek de
kullandım. Kesinlikle, benim konuşmamın içinde o insanlara, namuslu, dürüst
insanlara dönük en ufak bir suçlama yoktur; bunu belirtmek istedim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
15.- Bazı
Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/840) (S. Sayısı:
645) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, inşallah,
karşılıklı bir şeye dönüşmez.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, hiçbir zaman,
siyasî baskıyla inceleme yapılmaz. Bu inceleme de, siyasî bir baskıyla katiyen
yapılmamıştır. Siyaset de kokmuyor bu inceleme.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Devam edecek mi?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) -
Sayın Özyürek diyor ki "siyaset kokuyor." Bu incelemenin seçimini, o
inceleme elemanları yapmıştır. Hesap uzmanları -sayın üstadımız bilir - hem de
bilgisayar ortamında ve sektörel bazda seçimini kendileri yapmışlardır. Ben,
şahsen, Bakan olarak, ne oraya giden arkadaşların ismini biliyorum ne
incelemeyi yapanları biliyorum ne nasıl seçildiğini biliyorum; Sayın Özyürek
bunları bilir.
Efendim "bu inceleme siyaset
kokuyor" demek, bu seçimi yapan inceleme elemanlarına bir yanlış yapmak
demektir; onu belirtmek istiyorum. Bu inceleme seçiminin, kati surette
siyasetle uzaktan yakından ilgisi yoktur; bu bir.
İkincisi, seçimi de, yine, Sayın
Özyürek'in beğendiği, takdir ettiği denetim elemanları yapmıştır ve bilgisayar
ortamında yapmışlardır; sektörel bazda ve sektörel analizlere dayanılarak
yapılmıştır.
Üçüncüsü, bu inceleme, zaten devam eden
bir inceleme. İncelemeyi, hay hay, devamlı takip etsin bütün arkadaşlarımız,
ilgili-ilgisiz herkes takip edebilir. Neticesini de takip edebilirler, bu da
herkese açıktır, vergi mahremiyeti esasları çerçevesinde.
Dolayısıyla, bu türlü yakıştırmalar çok
yanlış oluyor, onu bir daha belirtmek istiyorum. Bu türlü yanlışlara
girilmemesi çok iyi olur; onu da belirtmek istiyorum.
Bu vesileyle herkese de saygılar sunuyor,
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Unakıtan.
Sayın milletvekilleri, yaklaşık 14 saattir
çalışıyoruz. Özellikle sayın bakanlarla yapılan görüşmelerden ötürü bizim çalışmalarımız
aksıyor. O nedenle, rica ediyorum, mümkün olduğu kadar, sayın bakanların olduğu
bölümü sayın milletvekillerimiz rahat bıraksınlar.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı hakkında AK Parti Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün, yeni, kapsamlı bir vergi
paketiyle karşı karşıyayız. Sanıyorum, AK Parti hükümetlerinin getirdiği
beşinci vergi paketi. Gerçekten, Sayın Özyürek'in biraz önce ifade ettiği gibi,
en azından, yirmi yıllık geçmişe baktığımızda, hemen hemen hükümetlerin tamamına
yakını vergi mevzuatında önemli, radikal düzenlemeler yapmışlardır; kendi
tanımlamaları itibariyle, hatta, bazı hükümetlerin ifadesiyle reform
mahiyetinde düzenlemeler yapmışlardır. Gerçekten, bu, vergi uygulamasında çok
ciddî bir problemdir. Yani, vergi mevzuatının çok sık değişmesi, henüz
getirilen bir düzenlemenin tam olarak anlaşılmadan, mükellefler, uygulayıcılar,
hatta uzmanlar tarafından dahi tam olarak anlaşılmadan yeni bir paket, yeni bir
düzenleme gelmektedir ve bu paketler arasında da çoğu zaman bir uyum, ahenk ve
bir sistematik bulunmamaktadır.
Bugün tartıştığımız tasarıyı bu açıdan
değerlendirdiğimizde, geçmişteki bütün hükümetlerin yapmaya çalıştığı vergide
önemli düzenlemelerin, reform yaptık mantığıyla hazırlanmadığını görürüz.
Gerçekten, beşinci paket, öncekilerle uyumludur ve genelde, bu tasarıda yer
alan düzenlemelerin çok önemli bir bölümü de vergi mevzuatımıza ilk defa giren
düzenlemeleri içermektedir. Bu yönüyle bakıldığında, geçmişte yapıldığı gibi,
sürekli değişen, işte, iki yıl önce, üç yıl önce uygulanan, daha sonra
kaldırılan, tekrar uygulamaya konulan düzenlemeler mahiyetinde, çerçevesinde
değildir ve önemli bir bölümü -biraz sonra, zamanımız olduğu ölçüde detaya
baktığımızda göreceğimiz gibi - yeni düzenlemelerdir.
Sayın Özyürek, konuşmasında, tasarıda yer
alan bazı düzenlemelerin Anayasaya aykırı olduğunu ifade etti. Aslında, bu
konu, özellikle 100 000 000 dolar veya muadili özsermayeye sahip olan -biz,
buna, kısaca yabancı firmalar diyebiliriz - firmaların vergisel kayıtlarının
döviz cinsinden tutulması düzenlemesinin Anayasaya aykırılığı konusu Plan ve
Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde de tartışıldı, gündeme geldi. Tabiî, her
şeyden önce, bu düzenlemenin doğrudan yabancı sermayeyi teşvik içerdiğinin,
böyle bir amacı olduğunun unutulmaması gerekir.
Bir başka açıdan bakıldığında,
düzenlemenin sadece ve her zaman, sürekli olarak yabancı sermayenin lehine
olduğu gibi bir anlatım burada söz konusu oldu. Bu, tabiî, her zaman doğru
değil. Gerçekten, dövizin fiyatı sürekli olarak yükseldiği zaman, Sayın
Özyürek'in değerlendirmesi doğru; ancak, aksi bir istikamet olduğu takdirde,
yani, dövizin fiyatında aşağı doğru bir gidiş olduğu takdirde, bu şekilde kayıt
tutan mükelleflerin daha fazla vergi ödemeleri söz konusu olacaktır. Önceden bunu
tahmin etmek mümkün olmadığına göre, bu düzenleme, bu yönüyle, bu açıdan
bakıldığında, bize göre, Anayasaya aykırılık içermemektedir.
Belki şu ileri sürülebilir: Farklı bir
vergileme rejimi öngörülmektedir. Özellikle TL cinsinden vergisel kayıtlarını
tutan ve ona göre matrah beyanında bulunan mükellefler ile vergisel kayıtlarını
döviz cinsinden tutan mükellefler açısından, aynı işi yapmalarına rağmen,
matrah farklılığı ortaya çıkabilirden yola çıkarak, Anayasaya aykırılık
olabilir mi gibi bir iddia ortaya atılabilir; ama, biz, bu, özellikle, bir
teşvik olduğu için, bir ayrıcalık olduğu için, doğrudan yabancı sermayeyi,
yani, Türkiye'ye yatırım yapmak amacıyla gelmesini istediğimiz yabancı
sermayeyi teşvik amacı taşıdığı için, böyle bir ihtimalin de olmadığını
düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, yine, Sayın Özyürek,
biraz önce, 5084 sayılı Teşvik Kanunu görüşülürken, kendilerinin, o kanunda
sağlanan teşviklerin süresiyle ilgili, yetersiz olduğunu gördüklerinden dolayı
o zaman önerge verdiklerini, ancak, bunun kabul edilmediğini ve şimdi,
kendilerinin bu düşüncesine gelindiğini belirttiler. Aslında, Teşvik Kanunu
komisyonda tartışılırken, gerçekten, beş yıllık sürenin yetersiz olduğu,
özellikle orta ölçekli, hatta büyük ölçekli yatırımlar için, büyük sermaye
gerektiren yatırımlar için ve zaman alıcı yatırımlar için, diyelim yatırım
döneminin bir yıl, iki yıl sürdüğü büyük ölçekli yatırımlarda beş yıllık
sürenin tam olarak da uygulanamayacağı ifade edildi, AK Partili milletvekilleri
tarafından da ifade edildi, AK Partili milletvekilleri tarafından da ifade
edildi; ancak, orada bir sıkıntı vardı. Biliyorsunuz, bu, kişi başına düşen
millî geliri 1 500 doların altında bulunan illeri kapsayan bir düzenlemeydi ve
tabiî, bütün milletvekili arkadaşlarımız da, haklı olarak ve doğal olarak kendi
bölgelerinin, kendi illerinin kapsama alınmasını talep ediyorlardı, bu son
derece doğal ve haklı bir duyguydu; ama, tabiî, bir yerde kesilmesi gerekirdi,
bir yerde nokta konulması gerekirdi ve eğer, o tasarı, komisyona ve Genel Kurula
geldiği şeklinden herhangi bir değişiklik olduğu takdirde, bu değişiklik
silsilesinin önünün alınamaması tehlikesi söz konusuydu ve bu da açıkça ifade
edildi. Yoksa, AK Parti Grubu da, AK Parti milletvekilleri de, beş yıllık
sürenin yeterli olmadığını biliyorlardı, ifade edildi ve dolayısıyla, o zaman
ortaya çıkan bu gerçek bugün düzeltilmektedir. Biraz önce Sayın Özyürek'in de
belirttiği gibi, o teşvik kapsamındaki 36 ilde yatırım yapacak olanlara iki yıl
süre verilmektedir. Normalde teşvik süresi 31.12.2008 tarihinde bitmesine
rağmen, bu sürenin başlangıcı yatırımın bitiş tarihine alınmıştır; ama, bu, iki
yılı geçemeyecektir. Bunun anlamı, fiilen, maksimum iki yıllık bir süre
verilmesi söz konusudur.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabiî,
kısa kesmem gerektiğini biliyorum; biraz önce Grup Başkanvekilimiz tarafından
da ikaz edildik. Dolayısıyla, mümkün olduğu ölçüde, tasarıyla getirilen
düzenlemeleri çok anabaşlıklarıyla arz etmeye çalışacağım.
Tasarıda, ağırlıklı olarak vergisel
düzenlemeler söz konusudur.
Bunun dışında, göze batan, araç muayene
istasyonlarıyla ilgili önemli bir düzenleme vardır. Yani, özelleştirilmesinin
önünü açan bir düzenleme söz konusudur.
Yine, bana göre önemli olduğunu düşündüğüm
bir düzenleme de, devletin taraf olduğu uluslararası anlaşmazlıklarda, Hazine
avukatlarının dışında, devletin, hem yurtiçinden hem de yurtdışından hizmet
satın alması imkânını getiren düzenlemedir.
Vergisel düzenlemelere baktığınızda, yine,
göze batan önemli bir değişiklik teşviklerdir. Yani, bu tasarıda, gerçekten
ağırlıklı olarak ve genelde eğitim amaçlı, sağlık amaçlı teşvikler öne
çıkarılmıştı, bunların kapsamları genişletilmiştir. Bunlar için özellikle, okul
işletmecileri için beş yıllık Gelir ve Kurumlar Vergisi istisnası
getirilmiştir. Bu süre, okulöncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve
ortaöğretim özel okullarını da kapsamaktadır.
Keza, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu,
huzurevi gibi kuruluşlara yapılan bağış ve yardımların tamamının beyanname
üzerinden gider olarak indirilmesi, yani, matrahtan düşürülmesi kabul
edilmiştir ve aynı zamanda, ar-ge
harcamalarının yüzde 40'ının keza, beyanname üzerinden gider olarak
indirilmesi kabul edilmiştir.
Yine bu tasarıda bana göre önemli
düzenlemelerden bir tanesi de, teknolojideki gelişmeler, vergi uygulamasına
yansıtılmaya çalışılmıştır, yansıtılmıştır. Biraz önce Sayın Özyürek bunlardan
bir tanesini belirti. Gerçekten önemli bir düzenlemedir. Hep şikâyet ederiz,
mükellefler de haklı olarak şikâyet eder; mükelleflerin vergi dairesine gidiş
sayısı çok fazladır; dünya ortalamasının ve OECD ülkeleri ortalamasının çok
üzerindedir. Tabiî, bu husus, Türk vergi uygulamasında teknolojinin yeteri
derecede kullanılmadığının da aynı zamanda bir göstergesidir.
Dolayısıyla, ilk defa, elektronik ortamda
beyanname gönderme ve tahakkuk fişi tanzim etme ve bunun da aynı zamanda
mükellefe yine tebliğinin -internet dahil - elektronik ortamda yapılmasına
imkân sağlayan düzenleme getirilmektedir; daha doğrusu bu konuda Maliye
Bakanlığına yetki verilmektedir. Doğal olarak Maliye Bakanlığı da bu yetkisini
en kısa sürede kullanacak ve tabiî şifre, elektronik imza gibi güvenlik
müesseseleri de kullanarak mükelleflerimiz artık, vergi beyannamelerini, vergi
dairesine gitmeden internet ortamından
vergi dairesine aktaracaklar ve
vergi dairesi de, tahakkuk fişini mükellefe ya da onun yetkili temsilcisine
yine elektronik ortam vasıtasıyla aktaracak ve bu şekilde, belge akışı olmadan
ve vergi dairelerine gidip gelme sıkıntısı yaşanmadan, vergisel işlemlerin
önemli bir bölümü yerine getirilmiş olacaktır.
Keza, sürekli bilgi vermek zorunda olan
kişi ve kuruluşlar var, bu da gerçekten çok ciddî bir sıkıntıdır. Örnek olarak
söylüyorum, noterler gibi, tapu daireleri gibi. Maliye Bakanlığına, istihbarat
amacı dahil, değişik amaçlarla sürekli bilgi veren, bilgi gönderen bu kişi ve
kuruluşlar açısından da ciddî bir problemdir, vergi daireleri açısından da
ciddî bir problemdir; bunların tasnifi, işlenmesi veya kâğıt sirkülasyonu...
Şimdi, burada da çok ciddî bir rahatlama sağlanacaktır. Bu tasarının
kanunlaşmasından sonra bunlar da internet ortamında gönderilecektir.
Yine, tasarıda vergi kayıp ve kaçağını
ortadan kaldırmayı hedefleyen, daha doğrusu azaltmayı hedefleyen düzenlemeler
de vardır ki, bunlar, önemli düzenlemelerdir. Faaliyetini terk etmiş ya da
haklarında inceleme elemanları tarafından sahte veya muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge organizasyonu için kurulmuş bir şirket olduğu şeklinde bir
rapor tanzim edilmiş mükelleflerin mükellefiyet kayıtları vergi dairesi
tarafından silinebilecektir. Bu da, ilk defa getirilen önemli bir düzenlemedir;
çünkü, mükellefiyet kaydı devam ettiği takdirde, bu kişiler, fatura
alabilmekte, bastırabilmekte ve bunları, gerçek bir mal veya hizmet akımı
olmadığı halde, sadece çıkar amaçlı olarak kullanabilmekte, naylon belge diye
tabir edilen işlemi yapabilmektedirler. Dolayısıyla, vergi raporlarına
istinaden bu mükelleflerin mükellefiyet kaydı silindiği takdirde, fatura
basamayacaklar ve bu işlemler daha da zorlaşacaktır.
Tabiî, bu mükelleflerin kayıtlarının
silinmiş olması, vergiye müteallik olarak görevleriyle ya da yaptıkları
yanlışlar ya da ihlal ettikleri kurallarla ilgili cezaların uygulanmasına
kesinlikle herhangi bir engel teşkil etmeyecektir.
Yine, geçtiğimiz yıl uygulanmaya
başlanılan ve vergiye müteallik olarak ödemelerin banka ve benzeri kuruluşlar
üzerinden geçirilmesi ya da yapılması şeklindeki uygulamaya daha da işlerlik
kazandırmak amacıyla, bu müeyyideye, bu kurala uymayan mükellefler için parasal
ceza öngörülmektedir. Bu da, gerçekten, nakit hareketlerinin kayıt altına
alınmasına ve nakit hareketleri yoluyla mal ve hizmet akımlarının izlenmesine
imkân sağlaması nedeniyle son derece önemli bir düzenlemedir. Etkin
kullanılması halinde, Maliye Bakanlığının belirlediği sınırlar içerisinde, bu
ödemeler; yani, herhangi bir fatura kesildiği zaman ya da bir tahsilat
yapılacağı zaman, belirli rakamın üzerindeki ödemeler, banka, benzeri finans
kurumları veya PTT vasıtasıyla aktarılacak ve buna uymayanlar olduğu takdirde,
parasal ceza söz konusu olacak.
Yine, önemli bir düzenleme, 1960 yılından
beri değişik isimler altında faaliyette bulunan ve -gerçekten çok önemli - Türk
vergi sisteminin yerleşmesine, modern yapıya kavuşturulmasına önemli katkılar
sağlayan Vergi Konseyine yasal bir statü kazandırılmaktadır. Aslında,
söylediğim gibi, 1960 yılından beri faaliyetine devam etmesine rağmen yasal bir
statüsü yoktur -biliyorsunuz, esas itibariyle bir danışma birimidir; yani,
vergisel konularda Maliye Bakanlığına görüş bildirir ve toplumun aşağı yukarı
ilgili bütün kurumlarının temsilcilerinden oluşan bir konseydir - buna, daha
etkin çalışması amacıyla yasal bir statü kazandırılmaktadır.
Yine, dikkat çekici düzenlemelerden bir
tanesi -ki, hepimizin zaman zaman eleştirdiği ya da sıkıntıya düştüğü konulardan
bir tanesi - trafik para cezalarının uygulanmasıyla ilgilidir. Şu andaki
mevzuata göre, trafik cezasına muhatap olan bir kişi tarafından bu para, bu
ceza, eğer 10 gün içerisinde ödenmezse ceza 1 kat artmakta, 20 gün içerisinde
ödenmezse tekrar 1 kat daha artmakta, 30 gün içerisinde ödenmezse, tekrar 1 kat
daha artmakta; fakat, bu 30 günden sonra ödenmediği takdirde cezalar
büyümemektedir. Bunun anlamı şudur: Bu sistem, 30 günden sonra mükellefin
cezayı ödememesini teşvik etmektedir; çünkü, 30 gün geçtikten sonra, zaten
yeteri kadar artmıştır ceza, bundan sonra ödemediği takdirde, artık, herhangi
bir gecikme zammı ya da faizi söz konusu olmadığı için, trafik para cezalarının
ödenmemesini teşvik etmektedir sistem. Zaten, uygulamaya baktığınız zaman, tahsilat
oranı en düşük vergilerden bir tanesi trafik para cezalarıdır; yaklaşık yüzde
50 civarındadır.
Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen tasarıda
biraz daha yumuşatılmıştı; ama -benzeri mantık hâkimdi - arkadaşlarımız
tarafından verilen bir önergeyle değiştirildi ve trafik para cezası derhal
ödenmediği takdirde -bu, tasarıda bu şekilde yer aldı - 30 günün sonunda
ödenmezse, ondan sonraki her ay için yüzde 5 eködeme, gecikme faizi alınmakta;
ama, bu toplam gecikme faizi cezanın 2 katını geçememektedir. Bu şekilde, yine,
bir aydan sonra cezaların ödenmesi teşvik edilmekte; çünkü, cezaya muhatap olan
kişi, sürekli ödemediği takdirde, her ay yüzde 5'lik bir ilave malî külfetle
karşı karşıya kalacaktır. Dolayısıyla, ödemeyi teşvik edecektir; ama, bir üst
sınırın da getirilmesi gerekiyordu. 2 katını da geçemez; yani, bu şekilde
oluşacak ceza, anaparanın 2 katını geçemez.
Keza, trafik para cezalarının tahsilatıyla
ilgili bir önemli sorun da şu: Birçok kişi, trafik para cezalarını yatıracak
vergi dairesi bulmakta güçlük çekiyordu. Gerçekten, bu tahsilatı yapan vergi
dairelerinin sayısı sınırlıydı. Şimdi, burada da, önemli, radikal bir düzenleme
yapılmaktadır ve gerçekten, bu konudaki sıkıntıyı büyük oranda ortadan
kaldıracaktır. PTT memurlarına, trafik para cezalarını tahsil yetkisi
verilmektedir. Bu, aynı zamanda, tahsil edilemeyen trafik para cezalarının
takibini sağlamayı amaçlayan bir düzenlemedir. Yani, PTT memuru, elindeki
makbuzuyla beraber, gerekirse ev veya işyeri adresine kadar gidecek, o paranın
tahsil edilmesini sağlamaya çalışacak ve düşük olan trafik para cezalarındaki
tahsilat oranını artırmaya çalışacak.
Değerli arkadaşlar, uygulamada önemli
suiistimal konularından bir tanesi de, trafiğe çıkarken farklı bir niteliği
olan, tescil edildikten sonra niteliği değiştirilen araçlarla ilgiliydi.
Biliyorsunuz, aslında yük taşıma amaçlı olarak üretilen bazı araçlar, tescilden
sonra yapıları değiştirilmekte ve binek otomobil haline getirilmekte idi.
Tabiî, her iki otomobilin Özel Tüketim Vergileri farklı idi. Taşıma amaçlı
olanın Özel Tüketim Vergisi düşük olduğu için, aralarında fark olduğu için, bu
şekilde bir muvazaalı işlem yapılmakta idi ve aynı zamanda bir vergisel kayıp
söz konusu idi. Şimdi, bu yanlış uygulama ortadan kaldırılmakta. Başlangıçta
taşıma amaçlı üretilip, tescilden sonra yolcu taşınmasına mahsus hale getirilen
bu tür araçların, ilave Özel Tüketim Vergisi, bu düzenleme yapıldıktan sonra
tahsil edilmektedir. Buna ilişkin de bir düzenleme yapılmıştır.
Yine, özellikle, doğrudan yabancı
sermayenin teşvik edilmesi amacıyla, çifte vergilendirmeyi önlemek için
düzenleme yapılmıştır.
Şimdi, biraz önce, Sayın Özyürek'in de
eleştirdiği bir konu var -ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda çok tartışıldı - araç
muayene istasyonlarının özelleştirilmesiyle ilgili ya da özelleştirilmesinin
yolunu açacak bu düzenlemeyle ilgili.
Değerli arkadaşlar, bugün, biliyorsunuz,
araçların teknik muayeneleri Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından
yapılmaktadır; ama, komisyonda ilgili bürokrat arkadaşların bize verdiği
bilgiye göre, yaklaşık olarak üçte 1'inin, dörtte 1'inin, yani teknik
muayeneleri yapılması gereken araçların ancak üçte 1'inin ya da dörtte 1'inin
teknik muayenesi yapılabilmektedir. Aşağı yukarı, yanlış hatırlamıyorsam, her
yıl muayene edilmesi gereken 9 500 000 araç var; ancak, bunların her yıl,
sadece, 2 500 000 - 3 000 000 adedi
yapılabilmektedir ve bu şekildeki sistemle bu problemin de çözülmesinin mümkün
olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla, özel sektörün aktif olarak sisteme dahil
edilmesi amaçlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Sözlerinizi tamamlar mısınız Sayın
Canikli.
Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ama, yine, aslında komisyonda da izah
edildi; fakat, anlaşılmadığı anlaşılıyor; çünkü, biraz önce Sayın Özyürek
-eğer, cümleyi yanlış anlamadıysam - "bu ihaleler kime verilecek"
gibi bir ifade kullandı.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu ihaleler, en
çok parayı verene verilecek. Biliyorsunuz, muayene ücretleri belirlenmiştir
kanunda ve Hazineye aktarılacak para da bellidir; ama, ihalede yarışmaya konu
olacak rakam, herkesin ödeyeceği peşin rakamdır. Kim daha çok peşin rakamı
öderse, ihaleyi o alacaktır. Dolayısıyla, son derece objektif, tartışmasız bir
şekilde ihale söz konusu olacaktır ve çok net olarak burada ifade edelim; böyle
bir ihalede de hiç kimsenin özel olarak kayrılması, yönlendirilmesi söz konusu
değildir.
Değerli arkadaşlar, tasarının hayırlı
olmasını diliyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Canikli.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
BAZI
KANUNLARDA VE 178 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1.
- 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 15 inci maddesinin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Maliye Bakanlığı, mücbir sebep
sayılan haller nedeniyle; bölge, il, ilçe, mahal veya afete maruz kalanlar
itibarıyla mücbir sebep hali ilan etmeye ve bu sürede vergi ödevlerinden yerine
getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkilidir. Bu yetki vergi türleri ve işyerleri
itibarıyla; beyannamelerin toplulaştırılması, yeni beyanname verme süreleri
belirlenmesi ve beyanname verme zorunluluğunun kaldırılması şeklinde de
kullanılabilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.
- 213 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Zor durumda bulunmaları hasebiyle
vergi muamelelerine müteallik ödevleri süresi içinde yerine getiremeyecek
olanlara, kanuni sürenin bir katını, kanuni sürenin bir aydan az olması halinde
bir ayı geçmemek üzere, Maliye Bakanlığınca münasip bir mühlet
verilebilir."
"Maliye Bakanlığı mühlet verme
yetkisini tamamen veya kısmen mahalline devredebileceği gibi bölgeler, iller,
ilçeler veya sektörler ile iş kolları ya da mükellef grupları itibarıyla yazılı
başvuru şartı aramaksızın da kullanabilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.
- 213 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin başlığı "Vergi
beyannamesinin postayla veya elektronik ortamda gönderilmesi" şeklinde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Beyannamenin elektronik ortamda
gönderilmesi halinde tahakkuk fişi elektronik ortamda düzenlenir ve mükellef
veya elektronik ortamda beyanname gönderme yetkisi verilmiş gerçek veya tüzel
kişiye elektronik ortamda iletilir. Bu ileti, tahakkuk fişinin mükellefe
tebliği yerine geçer.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığı tarafından tespit olunur."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.
- 213 sayılı Kanunun 111 inci maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Maliye Bakanlığı; mücbir sebep hali
ilan edilen yerlerdeki mükelleflerin, bu Kanun kapsamında olup, ödeme süresi
afet tarihinden sonraya rastlayan her türlü vergi, ceza ve gecikme faizleri ile
bu Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca verecekleri beyannamelere
istinaden tahakkuk ettirilen vergilerin ödeme sürelerini, vadelerinin bitim
tarihinden itibaren azami bir yıl süreyle uzatmaya yetkilidir. Bu yetki; bölge,
il, ilçe, mahal ve afetten zarar görenler ile afetten zarar görme derecesi veya
vergi türleri itibarıyla farklı süreler tespit etmek suretiyle de
kullanılabilir."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. - 213 sayılı Kanunun 114 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Şarta bağlı istisna veya muafiyet
uygulamaları sonucu kısmen veya tamamen alınmayan vergilere ilişkin zamanaşımı
süresi, istisna veya muafiyet şartlarının ihlal edildiği tarihi takip eden
takvim yılı başından itibaren başlar."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.
- 213 sayılı Kanunun 160 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"İşi bırakma bildiriminde bulunmayan
bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve
yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste
faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememesi veya başkaca bir ticari,
zirai ve mesleki faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek
amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca
düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek
görülmediğinin raporda belirtilmesi halinde, mükellef (matrahlı veya matrahsız
beyanname verenler dahil) işi bırakmış addolunur ve mükellefiyet kaydı vergi
dairesince terkin edilir. Bu durum, ilgili kamu kurum ve kuruluşu ile kamu
kurumu niteliğindeki meslek üst kuruluşuna da bildirilir."
"Mükellefiyet kaydının terkin
edilmesi, mükellefin işi bırakmasından önceki döneme ilişkin yükümlülüklerini
ortadan kaldırmayacağı gibi bu tarihten sonra faaliyette bulunduğunun tespiti
halinde bu dönemlere ilişkin vergilendirmeye ve sahte belge düzenleme fiilini
işleyenler hakkında kovuşturma yapılmasına ve ceza uygulanmasına da engel
teşkil etmez.
Bu madde kapsamında mükellefiyet kayıtları
terkin edilenlerin kimlik bilgileri ile bunların bastırmış veya tasdik ettirmiş
oldukları belgeler ve kullanmış oldukları ödeme kaydedici cihazlara ilişkin
bilgiler Maliye Bakanlığınca belirlenecek araçlarla duyurulur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usulleri
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.
- 213 sayılı Kanunun 215 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Türkçe tutma ve Türk Parası kullanma
zorunluluğu
Madde 215. - 1. Bu Kanuna göre tutulacak defter ve kayıtların Türkçe
tutulması zorunludur. Ancak, Türkçe kayıtlar bulunmak kaydıyla defterlerde
başka dilden kayıt da yapılabilir. Bu kayıtlar vergi matrahını değiştirmeyecek
şekilde tasdik ettirilecek diğer defterlere de yapılabilir.
2. a) Kayıt ve belgelerde Türk para birimi
kullanılır. Belgeler, Türk parası karşılığı gösterilmek şartıyla, yabancı para
birimine göre de düzenlenebilir. Şu kadar ki yurt dışındaki müşteriler adına
düzenlenen belgelerde Türk parası karşılığı gösterilme şartı aranmaz.
b) İlgili dönem defter tasdik tarihi
itibarıyla ödenmiş sermayesi (yurt dışında kurulan şirketlerin Türkiye'ye
ayrılan ödenmiş sermayesi) en az 100 milyon ABD Doları ya da muadili yabancı
para karşılığı Türk Lirası ve sermayesinin en az % 40'ı ikametgâhı, kanuni ve
iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kişilere ait olan işletmelere, kayıtlarını
Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına Bakanlar
Kurulunca izin verilebilir. Bakanlar Kurulu, bu had ve nispeti sektörler
itibarıyla ayrı ayrı yarısına kadar indirmeye veya iki katına kadar artırmaya
yetkilidir. Bu şartların ihlal edildiği hesap dönemini izleyen hesap döneminden
itibaren Türk para birimine göre kayıt tutma zorunluluğu başlar.
ba) Türk para birimiyle yapılan işlemler,
işlemin gerçekleştiği günün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış
kuruyla ilgili para birimine çevrilir. İktisadi kıymetlerin değerleri ile vergi
matrahı kayıt yapılan para birimine göre tespit edilir, beyannamenin verilmesi
gereken ayın ilk gününün kuruyla Türk parasına çevrilerek beyan edilir. Vergi
ödeme, mahsup ve iade işlemlerinde de Türk lirası tutarlar kullanılır.
bb) Bu mükellefler, diğer para
birimleriyle kayıt tuttukları sürece mükerrer 298 inci maddenin (A) fıkrası
uyarınca enflasyon düzeltmesi yapamazlar. Türk para birimiyle kayıt yapmaya
başlamaları halinde ise üç yıl süreyle anılan madde hükmünden
yararlanamazlar."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 645
sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum;
sözlerime başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu madde Vergi Usul
Kanununun 215 inci maddesini tamamen değiştiriyor ve esas itibariyle iki önemli
hüküm içeriyor; birincisi, Vergi Usul Kanununa göre tutulması gereken defter ve
kayıtların Türkçe olarak tutulmasının zorunlu olmasıdır; ikincisi de kayıt ve
belgelerde Türk para biriminin kullanılması mecburiyetini getirmesidir. Vergi
Usul Kanununun 215 inci maddesi eski haliyle sadece kayıtların Türkçe tutulacağını
belirtiyordu. Maddenin yeni hali eskiye göre daha derli toplu bir hale
getirilmiştir. Getirdiği iki ana hüküm yanında bazı istisna getirerek
uygulamada karşılaşılan bazı sıkıntıları hafifletmekle beraber yeni bazı
sıkıntılar da getirebilir ihtimali taşıyor. Örneğin, Türkçe ve yabancı dilde
iki ayrı defter tutulabilmesi, yevmiye kayıtlarında günlük döviz kuruyla
hesaplama yapılırken ay sonu işlemlerinin müteakip ayın ilk günkü döviz kuruyla
Türk Lirasına çevrilmesi durumunda envanter kayıtlarının eşitlenmesinde
sıkıntılar yaşanabilir. Yabancı sermayenin gelmesinde küçük bir engel gibi
gözüken kendi dilinde muhasebe kayıtlarını tutma imkânı bu değişiklikle
sağlanıyor.
Yine, kendi para birimleriyle yabancı
şirketlerin işletme kaydı yapmasına da imkân veriliyor. Bu maddeyle, ödenmiş
sermayesi en az 100 000 000 ABD Doları ya da muadili yabancı para karşılığı
Türk Lirası ve sermayesinin en az yüzde 40'ı, ikametgâhı, kanunî ve iş merkezi
Türkiye'de bulunmayan kişilere ait olan işletmelere, kayıtlarını Türk para
birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına Bakanlar Kurulunca izin
verileceği hükmü getiriliyor. Bu mükellefler, ayrıca, enflasyon düzeltmesi
yapamayacaklardır.
Bilindiği gibi, Vergi Usul Kanununun,
1.1.2004 tarihinde yürürlüğe giren enflasyon düzeltmesi hükümleri, işletmelere,
muhasebe kayıtlarını enflasyon etkilerinden arındırarak tutma olanağı
getirmiştir. Enflasyon düzeltmesi, enflasyonun belli bir orana ulaşması halinde
uygulanabilecektir; enflasyonun düşük olduğu dönemlerde ise bu düzeltme
yapılamayacaktır.
Tasarıdaki bu düzenlemeyle, belli
mükelleflere yabancı para cinsinden kayıt tutma imkânı getirilmek suretiyle,
âdeta, devamlı olarak enflasyon düzeltme imkânı sağlanmış olmaktadır. Madde, bu
şekliyle, eşitlik ilkesine aykırı olduğundan, bize göre hem Anayasaya aykırılık
teşkil ediyor hem de ekonomide yer alan firmalar arasında haksız rekabete yol
açma riski taşıyor.
Bunun yanında, madde, muvazaalı hisse
devirleri yoluyla, vergi matrahının kolaylıkla azaltılabilmesine imkân verecek
şekilde yazılmıştır. Ayrıca, bu imkândan yararlanacak olan firmaları işletme
bazında belirleme yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilmesinin de, Anayasanın 73
üncü maddesine aykırı olduğunu düşünüyorum. Bilindiği gibi, Anayasanın 73 üncü
maddesi, vergi koyma yetkisini belirleyen bir maddedir.
Son olarak, şunu hatırlatıp, sözlerimi
tamamlıyorum. Maddenin uygulamasına ilişkin açıklayıcı tebliğin, kanunun
yürürlüğe girmesiyle birlikte derhal yayımlanması ve uygulamada hata ve
eksikliklerin yaşanmaması sağlanmalıdır.
Bu düşüncelerle, Grubum adına, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Sağ.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8.
- 213 sayılı Kanunun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (4)
numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"4. Bu Kanunun 149 uncu maddesine göre
devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ile vergi
beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik
araçları konulmak suretiyle İnternet de dahil olmak üzere her türlü elektronik
bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerin yetki
verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında
izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim ve bilgilerin
aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve
esasları tespit etmeye, bu zorunluluğu beyanname, bildirim veya bilgi
çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı
uygulatmaya,"
"Birinci fıkranın (4) numaralı bendi
uyarınca Maliye Bakanlığının beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek
veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususunda izin vermesi veya
zorunluluk getirmesi halinde, (mükellef veya vergi sorumlusu ile gönderme işini
yapacak kişiler arasında özel sözleşme düzenlenmek kaydıyla) elektronik ortamda
gönderilen beyanname ve bildirimler, mükellef veya vergi sorumlusu tarafından
verilmiş addolunur."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9.
- 213 sayılı Kanunun mükerrer
298 inci maddesinin (A) fıkrasının (2) numaralı bendinin (g) alt bendinde yer
alan "düzeltme tarihindeki" ibaresi "borcun alındığı
tarihteki" olarak, (5) numaralı bendinin beşinci fıkrasının ikinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki (9) numaralı bent
eklenmiştir.
"Ancak öz sermaye kalemlerine ait
enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup
edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu
işlemler kâr dağıtımı sayılmaz."
"9. Münhasıran sürekli olarak
işlenmiş; altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler bu
fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon
düzeltmesi yaparlar."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10.
- 213 sayılı Kanunun mükerrer 355 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Tahsilat ve ödemelerini banka,
benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik
etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerden her birine, her bir işlem için bu
maddeye göre uygulanan cezalardan az olmamak üzere işleme konu tutarın % 5'i
nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir. Bu şekilde ceza kesilen mükellefler
hakkında üçüncü fıkra hükmü uygulanmaz. "
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11.
- 213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Sahte veya muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge düzenleme veya bu belgeleri kullanma fiillerinin aracılı
ihracat suretiyle işlenmesi halinde (dış ticaret sermaye şirketleri ile
sektörel dış ticaret şirketleri hariç) bu fiillere ilişkin cezalar (360 ıncı
maddede yazılı cezalar dahil) imalatçı veya tedarikçi ihracatçılar hakkında
hükmolunur."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, tasarının 11 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili 2 ayrı önerge vardır;
önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutup, birlikte işleme alacağım.
İstemeleri halinde, her iki önerge
sahibine de söz vereceğim.
Şimdi, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 645 sıra sayılı
tasarının 11 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Mustafa Özyürek |
|
Trabzon |
İstanbul |
Mersin |
|
Türkân Miçooğulları |
A. Kemal Deveciler |
M. Mesut Özakcan |
|
İzmir |
Balıkesir |
Aydın |
|
Şevket Gürsoy |
A. Kemal Kumkumoğlu |
Bülent Baratalı |
|
Adıyaman |
İstanbul |
İzmir |
|
|
Osman Kaptan |
|
|
|
Antalya |
|
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 11
inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Haluk İpek |
Mehmet Sekmen |
|
Ankara |
Ankara |
İstanbul |
|
Ekrem Erdem |
Özkan Öksüz |
|
|
İstanbul |
Konya |
|
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN
(İstanbul) - Katılıyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu maddeye tasarıda yer
verilmemesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, diğer önerge sahipleri..
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Gerekçeyi okutunuz.
BAŞKAN
- Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Hükümet tasarısına komisyon görüşmeleri
sırasında İktidar Partisinin bazı milletvekillerinin vermiş olduğu bir
önergeyle eklenen 11 inci maddeyle Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesine
eklenen söz konusu hüküm, adeta kişiye özel bir düzenleme niteliğindedir. Çünkü
maddeye göre ihracatın önemli bir bölümünü gerçekleştiren dışticaret sermaye
şirketleri ile sektörel dışticaret şirketlerinin sahte belge düzenlemek
suretiyle yapmış oldukları ihracat (hayali ihracat) nedeniyle anılan
şirketlerin yöneticileri hakkında ceza davası açılabilecek veya mahkemelerde
mevcut ceza davaları devam edecektir. Bu konuda yeni olan bir şey yoktur. Yeni
olan dışticaret şirketleri veya sektörel dışticaret şirketleri dışındaki
şirketlerin (örneğin, Maliye Bakanının yönetim kurulu üyesi olduğu şirket)
sahte belge düzenlemek suretiyle yapmış oldukları ihracat nedeniyle almış oldukları
haksız KDV iadesinden bu şirketlerin yönetim kurulu üyelerinin sorumlu
olmayacakları hususudur. Madde görünüşte kanun hükmünün yürürlük tarihinden
sonraki olaylara uygulanacağı şeklinde ise de ceza hukukundaki prensibe göre
bir fiil bir yasayla suç olmaktan çıkarılıyor ise yeni yasal durum eski
fiillere de uygulanır.
Tasarının bu maddesi hayali ihracatı
teşvik edecek nitelikte olduğu gibi, Anayasaya da aykırıdır. Bu nedenle anılan
maddenin tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmiş, 11 inci madde metinden çıkarılmıştır.
Şimdi, 12 nci maddeyi 11 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 11.
- 213 sayılı Kanunun geçici 25 inci maddesinin (c) bendine aşağıdaki (3)
numaralı alt bent eklenmiş, (g) bendinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (h) bendine aşağıdaki cümle ve maddenin sonuna
aşağıdaki (l) bendi eklenmiştir.
"3) Reel olmayan finansman
maliyetinin tevsik edilebilir olması halinde de (1) numaralı alt bentte
belirtilen yöntem kullanılabilir. Amortisman süresi bitmemiş olan kıymetlere
ilişkin maliyet veya alış bedelinden düşülen reel olmayan finansman
maliyetinden amortisman ayrılmamış tutar, 2004 ve sonraki dönemlerde, beş yılda
ve eşit taksitte dönem kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınır."
"Ancak öz sermaye kalemlerine ait
enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup
edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu
işlemler kâr dağıtımı sayılmaz."
"Ancak bu şekilde düzeltme yapanlar,
bu Kanuna göre ayrılabilecek tutardan fazla amortisman veya karşılık
ayıramaz."
"l) Bu madde uyarınca düzeltilen
kalemlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme
farkları maliyet bedeli addolunur. Şu kadar ki, amortismana tabi olmayan
kıymetlerin düzeltilmiş değerinin altında bir bedelle satılması halinde,
düzeltilmiş değerle düzeltme öncesi değer arasındaki farka isabet eden zarar,
gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmaz."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi 12 nci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 12.
- 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 62 nci maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Maliye Bakanlığı amme alacaklarının
takibinde haczolunacak malların tespiti amacıyla yapılacak mal varlığı
araştırmasının şekli, alanı ve kapsamı ile araştırma yapılacak amme
alacaklarının türü ve tutarını belirlemeye yetkilidir. Bu yetki alacaklı amme
idaresi itibarıyla da kullanılabilir."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi 13 üncü madde olarak
okutuyorum:
MADDE 13.
- 6.12.1984 tarihli ve 3100 sayılı Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin
Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunun 7 nci
maddesinin (1) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1. Mükellefler kullanmak üzere satın
aldıkları ödeme kaydedici cihazlar için %100'e kadar amortisman oranı
seçebilirler."
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi 14 üncü madde olarak
okutuyorum:
MADDE 14.
- 25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13
üncü maddesinin başlığı "Araçlar, kıymetli maden ve petrol aramaları ile
ulusal güvenlik harcamaları ve yatırımlarda istisna" şeklinde
değiştirilmiş, mülga (b) bendi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş, (c) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki (e) ve (f) bentleri ile
maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"b) Deniz ve hava taşıma araçları
için liman ve hava meydanlarında yapılan hizmetler,"
"c) Altın, gümüş ve platin ile ilgili
arama, işletme, zenginleştirme ve rafinaj faaliyetleri ile 6326 sayılı Petrol
Kanunu hükümlerine göre yapılan petrol arama faaliyetlerine ilişkin olmak
üzere, bu faaliyetleri yürütenlere yapılan teslim ve hizmetler,"
"e) Limanlar ve hava meydanlarının
inşası, yenilenmesi ve genişletilmesi işlerini fiilen kendisi yapan veya
yaptıran mükelleflere bu işlere ilişkin olarak yapılan mal teslimleri ve inşaat
taahhüt işleri,
f) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Milli
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Gümrük Muhafaza
Genel Müdürlüğüne milli savunma ve iç güvenlik ihtiyaçları için uçak, helikopter,
gemi, denizaltı, tank, panzer, zırhlı personel taşıyıcı, roket, füze ve benzeri
araçlar, silah, mühimmat, silah malzeme, teçhizat ve sistemleri ile bunların
araştırma-geliştirme, yazılım, üretim, montaj, yedek parça, bakım-onarım ve
modernizasyonuna ilişkin olarak yapılan teslim ve hizmetler ve bu teslim ve
hizmetleri gerçekleştirenlere bu kapsamda yapılacak olan, miktarı ve
nitelikleri yukarıda sayılan kuruluşlarca onaylanan teslim ve hizmetler.
Maliye Bakanlığı, istisna kapsamına
girecek mal ve hizmetler ile bunların asgari tutarlarını ve bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN
- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Diyarbakır
Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 645 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 178
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 15 inci maddesi üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sizleri, Grubum ve şahsım adına
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarının 14 üncü maddesiyle, Katma Değer Vergisi Kanununun 13 ve 17 nci
maddelerinde çeşitli değişiklikler ve ilaveler yapılmak suretiyle, vergi
sistemimizdeki mevcut istisnaların kapsamı oldukça genişletilmektedir.
Görüşülmekte olan bu vergi tasarısıyla, çok sayıda KDV istisnası
getirilmektedir. Bunların başlıcaları; petrol aramaları, altın ve gümüş gibi
kıymetli madenleri arama, rafinaj gibi faaliyetler, liman ve hava meydanları
inşası için yapılan mal ve hizmet teslimleri, savunma amaçlı uçak, tank ve
yedek parça alımları şeklinde özetlenebilir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bilindiği üzere, genel kural olarak, ekonomik faaliyetler sonucu oluşan
katmadeğerin tümü vergiye tabidir; ancak, ekonomik ve toplumsal nedenlerle ve
Avrupa Birliği normları dikkate alınarak, bazı ekonomik faaliyetlerin vergi
dışında bırakılması amacıyla vergi istisna ve muafiyetleri getirilebilmektedir.
Hepimizin bildiği gibi, istisna konu bazında, muafiyet ise kişi bazında bir
faaliyetin vergi dışında bırakılmasını anlatmaktadır. İstisnaların kapsamı
belirlenirken, çok iyi düşünülüp ona göre ayarlanmalıdır; çünkü, istisnaların
kapsamının geniş tutulması mükellefleri kayıtdışına iterek kayıtdışı ekonominin
büyümesine neden olmaktadır. Hepimizin bildiği gibi, bugün, ülkemizin
sorunlarının en başında kayıtdışı ekonomi gelmektedir. Hükümet programında, bir
taraftan kayıtdışıyla mücadele edileceği belirtilirken, öte yandan da bu
tasarıyla yapıldığı gibi istisna ve muafiyetlerin kapsamının genişletilmesini
bir çelişki olarak görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün vergi
sisteminde yaşanan sorunların başında, muafiyet ve istisnalar, vergi oranları,
kentsel rantların vergilendirilmesi, vergi denetimi ve vergi idaresinin
etkinliğinin artırılması gelmektedir. Vergi sistemimizde çok sayıda ve belirli
bir amaç doğrultusunda, aralarında eşgüdüm sağlanmamış vergisel muafiyet ve istisnalar
bulunmaktadır. Bu şekilde, 148 değişik kanunla, devlet, büyük meblağlarda vergi
alacağından vazgeçmektedir. Aynı şekilde, 16 değişik kanun hükmünde kararnamede
de çok sayıda vergi ayrıcalığı bulunmaktadır.
Vergi sisteminde bulunan bu tür vergi muafiyet
ve istisnalarının, ülkemizin içinde bulunduğu şartlar, ekonominin gerekleri ve
kamu finansman ihtiyaçları dikkate alınarak, yeniden değerlendirilmesi
gerekirken, bunun tam tersine, görüşmekte olduğumuz bu vergi tasarısıyla,
muafiyet ve istisnalarının kapsamı genişletilmek suretiyle, âdeta, kayıtlı
ekonomiden kayıtdışı ekonomiye geçiş teşvik edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün,
ekonomimizin sorunlarından biri, hiç kuşkusuz, kayıtdışının büyüklüğüdür. Evet,
ekonominin yaklaşık yarısı kayıtdışındadır. Bunun anlamı, ekonominin tüm yükünü
kayıtlı mükelleflerin yüklenmesi demektir; bir başka deyişle, daha yüksek
oranda vergi, yoksulluk, gelir dağılımındaki bozukluk, daha az ve kalitesiz
kamu hizmeti demektir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ülkemizin yıllardır süregelen temel sorunu, kamu finansmanını vergilerle
finanse edememesidir. Vergiyle finanse edilemeyen kamu finansmanı, uzun
yıllardan beri borçlanma yoluyla sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu kısır döngü,
ülkemizi bir borç çıkmazı içine sokmak suretiyle, ekonomiyi kırılgan bir duruma
getirerek krizlerin doğmasına neden olmaktadır. Yaşanan ekonomik krizlerin
temelinde kamu finansman dengesindeki bozukluk yatmaktadır. Kamu giderlerinin,
borçlanma yerine, tek sağlam kaynak olan vergilerle finanse edilmesi, hep ihmal
edilmiştir. Oysa, yüksek bütçe açıklarından kurtulmanın yolu vergi gelirlerini
artırmaktan geçiyor. Mükelleflerin üzerinde zaten ağır olan vergi yükünü
artırmanın imkânı olmadığına göre, yapılması gereken, mükellef olmayanları, yani
kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almaktır. Kayıtdışı ekonomiye karşı kararlı ve
sürekli bir mücadeleyi sergilemek gerekmektedir. Ancak, yapılan bu değişiklikte
görüyoruz ki, hükümet tarafından, kayıtdışı ekonomi, öncelikli konular arasında
bulunmamaktadır. Oysa, toplumun hemen hemen her kesimi bu olgudan rahatsız ve
şikâyetçidir; çünkü, kayıtdışı ekonomi, kamu finansman dengesinde meydana
getirdiği olumsuzluğun yanı sıra, devlete karşı vergi dahil her türlü malî
yükümlülüklerini tam ve zamanında yerine getiren vatandaşlar aleyhine de haksız
bir rekabet doğurmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizdeki
kayıtdışı ekonominin büyüklüğü ciddî boyutlara ulaşmış olup, giderek, kayıtlı
ekonomiyi, âdeta, tehdit eder düzeye gelmiştir. Kayıtdışı ekonomi büyüdükçe, devletin
vergi kaynakları da dolaysız vergilerden dolaylı vergilere doğru kaymaktadır.
Bugün, dolaylı vergilerin oranı yüzde 65'lerden yüzde 75'lere çıkmış
bulunmaktadır. Bilindiği gibi, harcama üzerinden alınan dolaylı vergiler çok
adaletsiz olup, zengini az, yoksulu ise yüksek oranda vergilemek suretiyle de,
aynı zamanda çok haksız bir vergidir. Tüketim üzerinden alınan dolaylı
vergiler, gelir dağılımını dargelirliler aleyhine bozduğundan, yaşamı onlar
için âdeta çekilmez duruma getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısının 15 inci maddesinde yapılan
değişikliklerle, istisna ve muafiyetlerin kapsamı ekonomik ve sosyal nedenler
dikkate alınmadan oldukça genişletildiğinden, hükümet programıyla çelişerek,
kayıtlı ekonomiden kayıtdışı ekonomiye geçiş teşvik edilmiştir. Oysa, tam
aksine, yapılması gereken, kayıtlı ekonomiyi büyüterek, kayıtlı mükellefler
üzerindeki vergi yükünü yeni kayda alınan mükelleflere dağıtmaktır. Böyle
hareket edilerek, vergi oranları düşürülmek suretiyle, vergiye karşı olan
direnç kırılacağından, verginin tabana yayılması da kolaylaşacaktır. Verginin
tabana yayılması sonucu vergi gelirleri artacağından, kamu finansmanı, borç
yerine, vergilerden finansa edilerek, bütçe borç, ekonomi de faiz yükünden
kurtulacaktır. Ayrıca, artan vergilerle yatırım, üretim ve ihracatın önündeki
engeller kaldırılmak suretiyle de, işsizliğe ve istihdama kesin çözüm
bulunacaktır. Ancak, hükümetin getirdiği bu vergi tasarısında, muafiyet ve
istisnaların kapsamının genişletilmesi vergi kaybına neden olacağından, bütün
bunları sağlamanın mümkün olmadığını belirtir, hepinize saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi 15 inci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 15. - 3065 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
fıkraya aşağıdaki (d) bendi eklenmiş, (4) numaralı fıkrasının (f), (g) ve (ı)
bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki (o) ve (p) bentleri eklenmiştir.
"b) Üniversite ve yüksekokullar ile
8.6.1965 tarihli ve 625 sayılı Kanun hükümlerine tabi özel okullar tarafından
ilgili dönemdeki kapasitelerinin %10'unu geçmemek üzere verilen bedelsiz eğitim
ve öğretim hizmetleri, kanunların gösterdiği gerek üzerine bedelsiz olarak
yapılan mal teslimi ve hizmet ifaları, birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlara
bedelsiz olarak yapılan her türlü mal teslimi ve hizmet ifaları ile fakirlere
yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara
Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda
maddelerinin teslimi,"
"d) Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarının, Kanunlarla kendilerine verilen görev gereği ve kuruluş
amaçlarına uygun ruhsat, izin, onay ve benzeri hizmetleri ile bu hizmetlerle
ilgili olarak kullanılacak basılı kâğıtların bu kuruluşlar tarafından teslimi
(motorlu taşıtlar tescil plaka teslimleri hariç),"
"f) Darphane ve Damga Matbaası
tarafından yapılan teslim ve hizmetler ile Milli Piyango İdaresi Genel
Müdürlüğünce düzenlenen piyango, sayısal loto, hemen kazan ve benzeri oyunların
tertiplenmesi veya oynanması,"
"g) Külçe altın, külçe gümüş,
kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci,
kübik virconia) döviz, para, damga pulu, değerli kâğıtlar, hisse senedi, tahvil
ile metal, plastik, lastik, kauçuk,
kâğıt, cam hurda ve atıkları (hurda metalden elde edilen külçeler dahil)
teslimi,"
"ı) Serbest bölgelerde verilen
hizmetler,"
"o) Gümrük antrepoları ve geçici
depolama yerleri ile gümrük hizmetlerinin verildiği gümrüklü sahalarda; ithalat
ve ihracat işlemlerine konu mallar için verilen ardiye, depolama ve terminal
hizmetleri ile vergisiz satış yapılan işyerlerinin ve bu işyerlerine ait depo
ve ardiye gibi bağımsız birimlerin kiralanması,"
"p) Hazine ve Arsa Ofisi Genel
Müdürlüğünce yapılan taşınmaz mal teslimleri ile Hazinece yapılan irtifak hakkı
tesisi işlemi."
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 15 nci
madde olan bu maddenin birinci paragrafının ikinci satırında yer alan (d) bendi
(e) olarak düzeltiliyor.
Yine, üçüncü paragraftaki (d) bendi de,
bundan bir önce kabul ettiğimiz 641 sıra sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu Tasarısı bu maddeye (d) bendini eklediğinden, buradaki (d) bendi
de (e) bendi olarak düzeltilmiştir.
Bu düzeltmeyi bilgilerinize arz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 01.54
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 02.04
BAŞKAN:
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115 inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
645 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
(Devam)
15.- Bazı
Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/840) (S. Sayısı:
645) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 15 inci
maddesiyle ilgili 1 önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 15 inci maddesinin çerçeve kısmının 3065 sayılı Kanunun 17 nci
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
fıkraya aşağıdaki (e) bendi eklenmiş, (4) numaralı fıkrasının (f), (g), (ı) ve
(m) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya (o) ve (p) bentleri
eklenmiştir.
Salih Kapusuz Y. Selahattin
Beyribey Özkan Öksöz
Ankara Kars Konya
Ekrem Erdem Müfit
Yetkin
İstanbul Şanlıurfa
"m) Bankalar Kanunu
uyarınca; mal ve hakların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna teslimi ile bunların
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından (müzayede mahallinde satışı dahil)
teslimi, bu Fonun devraldığı alacakların tahsili amacıyla, bunların teminatını
oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi ve temettü
hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetimleri devralınan şirketlerin
aktiflerinin Fon alacaklarının tahsili amacıyla (müzayede mahallerinde yapılan
satışlar dahil) teslimi,
Bu istisna işlem
bedelinden Fona intikal eden tutarla orantılı uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu istisna hükmü
ile mal ve hakların, Bankalar Kanunu hükümlerine göre Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna intikali ve Fon tarafından bu mal ve haklar ile Fonun devraldığı
alacakların teminatını oluşturan mal ve hakların teslimi istisna kapsamına
alınmaktadır.
Bu düzenlemeyle, Bankalar
Kanununun 15/7 a ve b maddesi hükümlerinin uygulanmasına vergisel yönden destek
sağlamak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna Bankalar Kanunuyla verilen görevlerin
Fon tarafından uygulanmasını kolaylaştırmak, Fona intikal eden mal ve hakların
üçüncü kişiler tarafından satın alınmasını teşvik etmek ve Fonun devraldığı
alacakların tahsilinin sağlanmasına katkıda bulunmak amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi, az önce kabul edilen önerge doğrultusunda ve daha önce de açıkladığım,
birinci paragrafta, (d) harfi (e), (d) bendi de (e) bendi olacak şekilde
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi 16 ncı
madde olarak okutuyorum:
MADDE 16. - 3065 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin (1)
ve (2) numaralı fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"1. Vergiden istisna
edilmiş işlemleri yapanlar, ilgili vergi dairesine yazılı başvuruda bulunarak,
belirtecekleri işlem türleri için vergiye tabi tutulmalarını talep edebilirler.
Bu talebin dilekçede belirtilen ve dilekçe tarihinden sonra ifa edilen
işlemlerin tamamını kapsaması şarttır. Şu kadar ki, mükellefiyetin devam etmekte olan işlemlere şümulü yoktur."
"2. Kamu menfaatine
yararlı dernekler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların
kuruluş amaçlarına uygun olarak işletmek veya yönetmek suretiyle ifa ettikleri
teslim ve hizmetlere ilişkin istisnalar hariç olmak üzere, 17 nci maddenin (1)
ve (2) numaralı fıkralarıyla (3) numaralı fıkranın (a) ve (4) numaralı fıkranın
(e) bentlerinde yazılı istisnalar hakkında yukarıdaki (1) numaralı fıkra hükmü
uygulanmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
18 inci maddeyi 17 nci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 17. - 3065 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin (c)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c) Deprem, sel
felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilan ettiği
yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan mallara ait
katma değer vergisi,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
19 uncu maddeyi 18 inci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 18. - 3065 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Ancak, indirim
hakkı tanınan işlemlere konu eşyanın serbest dolaşıma girdiği tarihin içinde
bulunduğu veya sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak vergi dairesine
verilen beyannamelere göre ödenen katma
değer vergisi (sorumlu sıfatıyla ödenenler hariç), ithalde hiç ödenmemesi veya
eksik ödenmesi nedeniyle tahsili gereken katma değer vergisinden düşülür."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
20 nci maddeyi 19 uncu
madde olarak okutuyorum:
MADDE 19. - 3065 sayılı Kanunun geçici 19 uncu maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Geçici Madde
19. - Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası anlaşmalar çerçevesinde Türkiye'de gerçekleştirilecek toplantıları
düzenleyenlere bu amaçla yapılacak teslim ve hizmetler ile bu toplantılara
katılan yabancı heyetlerin konaklamaları ve bunlara görevlerinin ifası
kapsamında yapılacak teslim ve
hizmetler 31.12.2005 tarihine kadar katma değer vergisinden müstesnadır.
Bu istisnanın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile istisna uygulanacak mal ve hizmetleri
ve istisnanın uygulanacağı asgari tutarı tespit etmeye Maliye Bakanlığı
yetkilidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 19 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 3065 sayılı Kanunun
geçici 19 uncu maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz Özkan Öksüz Y. Selahattin Beyribey
Ankara Konya Kars
Ekrem Erdem A. Müfit
Yetkin
İstanbul Şanlıurfa
"Bu kapsamda teslim
edilen mal ve hizmetler için yüklenilen vergiler, vergiye tabi işlemler
nedeniyle hesaplanan vergiden indirilir. İndirimle giderilemeyen vergiler iade
edilmez."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenleme kısmî
bir istisna olduğundan, istisna kapsamında teslim ve hizmet ifasında bulunan
mükelleflerin yüklendikleri Katma Değer Vergilerini, diğer işlemleri
dolayısıyla hesaplayacakları Katma Değer Vergisinden indirmeleri mümkün
bulunmamaktadır. Söz konusu değişiklikle, mükelleflere işlemleri için
yüklendikleri verginin indirimi imkânı tanınmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi 20 nci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 20. - 3065 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
21. - Karayolları Genel Müdürlüğünce
yapılacak taşınmaz mal teslimleri ile Orman Genel Müdürlüğü Döner Sermaye sabit
kıymetlerinde kayıtlı tapulu taşınmaz malların teslimleri 31.12.2004 tarihine
kadar katma değer vergisinden müstesnadır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
22 nci maddeyi 21 inci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 21. -
6.6.2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci
maddesinin (2) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"2. (II) sayılı
listede yer alan kayıt ve tescile tabi mallardan;
a) 87.03 (motor silindir
hacmi 1.600 cm³'ü aşanlar hariç), 87.04 (motor silindir hacmi 2.800 cm³'ü
aşanlar hariç) ve 87.11 G.T.İ.P.
numaralarında yer alanların, sakatlık derecesi % 90 veya daha fazla olan malul
ve engelliler tarafından,
b) 87.03 (motor silindir
hacmi 1.600 cm³'ü aşanlar hariç), 87.04 (motor silindir hacmi 2.800 cm³'ü aşanlar
hariç) ve 87.11 G.T.İ.P. numaralarında yer alanların, bizzat kullanma amacıyla
sakatlığına uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran malul ve engelliler
tarafından,
beş yılda bir defaya
mahsus olmak üzere ilk iktisabı,"
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
23 üncü maddeyi 22 nci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 22. - 4760 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrası-nın (b) bendi ile (4) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"b) (III) sayılı
listedeki mallar için belirlenen oranları her bir mal itibariyle yarısına kadar
indirmeye, (A) cetvelindeki mallar için dört katına (B) cetve-lindeki mallar
için yarısına kadar artırmaya, maktu vergiyi her bir mal itibariyle sıfıra
kadar indirmeye, (A) cetvelindeki mallar için iki katına (B) cetvelindeki
mallar için bir katına kadar artırmaya, bu sınırlar içinde malların cinsleri,
özellikleri, fiyat grupları, alkol dereceleri ve içerdiği alkol miktarına göre
farklı vergi oranı ve maktu vergi tutarı belirlemeye, listedeki her bir mal
itibariyle nispi ve maktu verginin
yalnızca birisini uygulatmaya, yalnızca nispi vergi uygulanması halinde
hesaplanan özel tüketim vergisinin maktu vergi tutarından az olmaması şartını
koymaya,"
"4. (I) sayılı
listedeki mallar için uygulanan maktu vergi tutarlarının, bu maddenin (2)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca Bakanlar Kurulu tarafın-dan farklı
tespit edilmesi halinde; Maliye Bakanlığı
vergi farklılaştırmasını, verginin mükellefe veya vergiye tabi işlemlere
taraf olanlara iadesi yöntemi ile uygulamaya, teminat istemeye, bu teminatın
türü, tutarı ve çözümüne iliş-kin usul ve esaslar ile verginin iadesine ilişkin
usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?..Yok.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler..Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi 23 üncü
madde olarak okutuyorum :
MADDE 23. - 4760 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin (2)
numaralı fıkrası-nın (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) (II) sayılı
listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olanların, ilk iktisap tarihinden
itibaren beş yıl içinde 87.03 tarife pozisyonunda yer alan veya 87.04 tarife
pozisyonundaki azami yüklü kütlesi 4500 kilogramı geçmeyip, taşıma kapasitesi
1000 kilogramın altında olan ve sürücü sırasından başka oturma yeri veya sürücü
sırası dışında yanda pencereleri olan mallara dö-nüştürülmesi halinde, daha
önce ödenen vergi mahsup edilmek suretiyle bu malların ilk iktisabındaki matrah
esas alınarak değişiklik uyarınca adına kayıt ve tescil işlemi yapılandan,
değişikliğin kayıt ve tescili tarihinde dönüştürü-len mallar için geçerli olan
oran üzerinden, bu tarihte özel tüketim vergisi alınır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet
önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Salih Kapusuz Haluk İpek Mehmet Sekmen
Ankara Ankara İstanbul
Nusret Bayraktar A.
Müfit Yetkin
İstanbul Şanlıurfa
"Madde 23. - 4760
sayılı Kanunun 15 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"b) (II) sayılı
listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olanların, ilk iktisap tarihinden
itibaren beş yıl içinde 87.03 veya 87.04 ("Diğerleri" grubu hariç)
tarife pozisyonlarında yer alan mallara dönüştürülmesi halinde, daha önce
ödenen vergi mahsup edilmek suretiyle bu malların ilk iktisabındaki matrah esas
alınarak değişiklik uyarınca adına kayıt ve tescil işlemi yapılandan,
değişikliğin kayıt ve tescil tarihinde dönüştürülen mallar için geçerli olan
oran üzerinden, bu tarihte Özel Tüketim Vergisi alınır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) -
Katılıyoruz.
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede yapılan
düzenlemeyle, Kanuna ekli (II) sayılı listede yer alan kayıt ve tescile tabi
araçların, ilk iktisap tarihinden beş yıl içinde 87.03 tarife pozisyonunda yer
alan araçlara ya da "Diğerleri" grubundakiler hariç olmak üzere 87.04
tarife pozisyonunda yer alan araçlara dönüştürülmesi halinde, ilk iktisaptaki
vergilendirmeye bağlı olarak dönüştürme sonucu ortaya çıkabilecek vergi
kayıplarının önlenmesi amaçlanmıştır. Örneğin (II) sayılı listede 87.04 tarife
pozisyonundaki "Diğerleri" grubunda yer alan bir aracın, ilk
iktisabından itibaren beş yıl içinde aynı tarife pozisyondaki
"Diğerleri" grubunda yer almayan bir araca dönüştürülmesi halinde,
ilk iktisapta ödenen vergi mahsup edilmek suretiyle aynı matrah esas alınarak
dönüştürülen mallar için geçerli olan oran üzerinden Özel Tüketim Vergisi
alınacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi 24 üncü
madde olarak okutuyorum:
MADDE 24. - 4760 sayılı
Kanuna ekli (I) sayılı listenin (A) cetvelinde yer alan 2710.19.25.00.00
G.T.İ.P. numaralı mal G.T.İ.P. numarası ile (A) cetvelinden çıkarılmış ve
parantez içindeki ibaresi kaldırılarak ekli (1) sayılı cetvelde gösterilen
şekilde 4760 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı listenin (B) cet-veline eklenmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
26 ncı maddeyi 25 inci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 25. - 4760 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı
listenin 87.04 G.T.İ.P. numarasında yer alan mal ve vergi oranı ekli (2) sayılı
cetvelde gösterilen şekilde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Birleşime, bir düzenleme
nedeniyle 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 02.19
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.33
BAŞKAN: Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 115 inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
645 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
15.- Bazı
Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/840) (S. Sayısı:
645) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
Komisyon ve Hükümet yok. Diğer konulara geçsek dahi, Komisyonun ve Hükümetin bulunamayacağı
görülüyor.
O nedenle, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 15 Temmuz 2004
Perşembe günü (bugün) saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati : 02.34