DÖNEM
: 22 CİLT : 55 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
113 üncü Birleşim
9 Temmuz 2004 Cuma
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
işsizlik ve istihdam sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
2. - Konya Milletvekili Harun Tüfekci'nin,
Uluslararası Nasreddin Hoca Şenlikleri ve anma törenleri ile bu kapsamda
yapılan çalışmalara ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün,
Ankara-İstanbul arasında seferlere başlayan hızlı trenin Bilecik İlinde de
durmasına ve ilin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
B) Tezkereler ve Önergeler
1. - Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın
(6/1167) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/208)
2. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/1152 ve 6/1153) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi (4/209)
3. - Dilekçe Komisyonu Başkanlığının,
TBMM'nin tatilde olduğu süre içerisinde Komisyonun çalışmalarına devam etmesine
ilişkin tezkeresi (3/620)
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349)
5. - Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin
Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/827)(S.Sayısı:618)
6. - Büyükşehir Belediyeleri Kanunu
Tasarısı ile İçişleri, Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/768) (S. Sayısı: 619)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
yedi oturum yaptı.
Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı'nın,
amatör spor klüplerinin sorunları ile alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin
cevap verdi.
Aksaray Milletvekili Ahmet Yaşar,
Türkiye-Almanya Parlamentolararası Dostluk Grubunun Almanya'daki temaslarına
ilişkin,
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım,
şair ve yazar Rıfat Ilgaz'ın ölümünün 11 inci yıldönümü münasebetiyle,
Gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın
(6/1107) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına dair önergesi okundu;
sorunun geri verildiği bildirildi.
Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve
22 milletvekilinin, don olayının yarattığı zararın ekonomik boyutlarının
araştırılarak fındık üreticilerinin sorunlarının çözümlenmesi (10/206),
Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve 19
milletvekilinin, kadınların işgücüne katılımının önündeki engellerin ve
olumsuzlukların saptanarak katılımın ve üretkenliğin artırılması (10/207),
İçin alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sonuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 11 inci sırasında yer alan
619 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ve bugünkü birleşimde
çalışma süresinin 616 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine
kadar uzatılmasına; Genel Kurulun 9.7.2004 Cuma günü de saat 14.00'te
toplanması ve bu birleşimde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine,
çalışma süresinin ise 619 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine
kadar uzatılmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi, kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması (1/731) (S. Sayısı: 349),
5 inci sırasında bulunan, Özel Gelir ve
Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması (1/827) (S. Sayısı: 618),
Hakkında Kanun Tasarılarının görüşmeleri,
ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
6 ncı sırasında bulunan, Belediye Kanunu
Tasarısının (1/766) (S. Sayısı: 616) görüşmeleri tamamlandı; eletronik cihazla
yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı.
Alınan karar gereğince, 9 Temmuz 2004 Cuma
günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 00.28'de son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
|
Enver
Yılmaz |
Yaşar
Tüzün |
|
Ordu |
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Mevlüt
Akgün
Karaman
Kâtip Üye
No. : 166
II. - GELEN
KÂĞITLAR
9 Temmuz
2004 Cuma
Raporlar
1. - Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 639) (Dağıtma tarihi: 9.7.2004) (GÜNDEME)
2. - Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi
ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/849) (S. Sayısı: 640)
(Dağıtma tarihi: 9.7.2004) (GÜNDEME)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
9 Temmuz
2004 Cuma
BAŞKAN :
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
113 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündemdışı söz vereceğim. Konuşma süreleri 5'er dakikadır.
Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir; hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, işsizlik ve istihdam
sorunuyla ilgili söz isteyen Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'e aittir.
Sayın Akdemir, buyurun.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1. - Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir'in, işsizlik ve istihdam sorunlarına ve alınması
gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu'nun cevabı
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde işsizlik ve istihdam sorunlarına ilişkin
görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın
Başkanın da duyurduğu gibi, bu program önceden biliniyordu ve konu işsizlikti,
dolayısıyla istihdam sorunuydu, hükümetin buna cevap verme hakkı vardır diye
beyan ettiler; ama şu anda ne yazık ki, böyle önemli bir konuda Türkiye Büyük
Millet Meclisinde hükümetten bir bakanımız yoktur.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Geliyorlar.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bu güzel Türkiyemizde istihdam sorunu ve işsizlik,
ekonomik ve sosyal problemler içerisinde her zaman için en önemli yeri işgal
etmiştir. AKP İktidarları döneminde ise, günümüzün en önemli sorunlarından
birinin istihdam ve işsizlik olduğu, artık açıkça görülmektedir, ki, Hükümet
Başkanı tarafında da, bu, basında, açık olarak kabul edilmiştir.
Bu nedenle, ülkemizde derinleşerek süren
ekonomik krizin istihdam üzerindeki olumsuz etkileri, toplumun bütün
kesimlerince hissedilmekte, işsizlerin sayısı gün geçtikçe artmakta ve
dolayısıyla, toplum giderek fakirleşmektedir.
Devlet İstatistik Enstitüsü kayıtlarına
göre, ülkemizde, bugün 2 396 000 kişi işsiz görünüyor; ama, gerçek anlamda
işsiz sayısı bu değildir. Değerli arkadaşlarım, bu rakam, aslında, yaklaşık
olarak 8 000 000'a kadar ulaşmaktadır. Bu, çok acı bir tablodur.
Türkiye'de, 2003 yılı aralık sonu
itibariyle Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarında, hane halkı işgücü
anketine göre, işsizlik oranı yüzde 10,3; eksik istihdam oranı yüzde 5, atıl
işgücü oranı ise yüzde 15,3'tür; Türkiye genelinde kadınların işsizlik oranı
yüzde 9, erkeklerin ise yüzde 10,7'dir; atıl işgücü oranı, kentlerde yaşayanlar
için yüzde 17,6'ya ulaşmakta ve vahim bir sonuca doğru gitmektedir.
Türkiye genelinde istihdam edilenlerin
yüzde 47,9'u, yani yaklaşık olarak yarısı ilkokul mezunu, yüzde 19 küsuru lise
ve dengi okul mezunu, yüzde 11'i ilköğretim -ortaokul ve dengi meslek okulları-
mezunlarıdır. Ülkemiz genelinde üniversite bitirenlerin, maalesef, yüzde 27'si
işsizdir değerli arkadaşlar. Bu, ülkemiz için acınacak bir durumdur; yetişmiş
beyinler yurtdışına göçüyorlar. Özellikle son yıllarda, bu, büyük bir hız
kazanmıştır. Beynimizi kaybediyoruz değerli arkadaşlarım, bunu korumaya
çalışalım.
Değerli bir öğretim üyesi, bir dergide
yazdığı yazıda aynen şöyle diyor: "Üç dört yıl önce kıymetli bir fakülteye
değerli işadamları geliyorlar, öğrencilere, mezun olmadan iş teklif ediyorlar
ve iş veriyorlardı; ama, maalesef, bugün, mezun olduktan, doktorasını ve
yükseklisansını tamamladıktan sonra bile iş bulamayan bu güzide okul mezunları
ortada işsiz kalmaktadır. Ülkenin çok acı bir gerçeğidir bu"
Değerli arkadaşlarım, bugün Türkiye,
işsizlikte, OECD ülkeleri içerisinde en kötü durumda olan bir ülkedir. Bu
konuda yayımlanan bir raporda, Türkiye'de, çalışabilen nüfusun ancak yarısı
istihdam edilmektedir. Halbuki, OECD üyesi diğer ülkelerde bu oran yüzde 70
civarındadır.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde, özellikle
son yıllarda, gelir dağılımı adaletsizliği her geçen gün büyümekte, işsizlik
akıl almaz boyutlara ulaşmakta, sistem ekonomik ve sosyal olarak tıkanmaktadır.
Bunun sonucunda, işsizlik ve istihdam sorunu, ülkemizin sosyal bir yarası
olarak kanamaya devam etmektedir. Bu duruma çare bulmadan ülkeyi kurtaramayız;
çünkü, işsizliğin neticesi, yoksulluktur, yolsuzluktur, açlıktır. Aç ve sefil
olan insanın ne yapacağını bilemezsiniz. İşte, son günlerde meydana gelen yeni
kapkaç olayları, intiharlar, tecavüzler... Bütün bunlar, işsizliğin,
yoksulluğun ve açlığın bir sonucudur. Bugünkü Hürriyet Gazetesi, sanki bu
konunun konuşulacağını biliyormuş gibi bir başlık atmış değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Bu başlıkta
aynen şöyle deniliyor: "Yolsuzluk savaşı acımasız olmalı."
"Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral
İlker Başbuğ, temel sorun olarak tanımladığı yolsuzlukla 'kesin, tereddütsüz,
acımasız mücadele edilmelidir' dedi." Ama, maalesef, bugün, yolsuzlukla
mücadele ediliyor denildiği halde, yolsuzlukla mücadele edilemiyor, sadece
şovdan ibaret kalmış durumdadır.
RECEP GARİP (Adana) - Bunu yapma; çok
acımasız eleştiri yapıyorsunuz.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ülkemizde yeni bir istihdam sahası yok, yatırım
yok, her şey tamamen durmuş vaziyette.
Çalışanlar ise, her gün işsiz kalma korkusuyla yaşarken, işsiz olanlar da
sigortasız çalışmaya razı olmaktadırlar. Hükümetin IMF'yle yaptığı her
görüşmenin sonrasında binlerce işçinin işine son verilmekte; diğer yandan ise,
iktidar kendisine göre kadrolaşmakta ve yeni kadrolar ihdas etmektedir. Artık,
işsizlik oranları endişe veren boyutlara ulaşmış, bıçak kemiğe dayanmış ve
sosyal barışı tehdit eder hale gelmiştir değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkan,
müsamaha ederseniz 1 dakikada toparlayacağım.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, istihdam sorunu
çok geniş bir sorundur; bu, gündemdışı bir konuşmayla halledilecek bir sorun
değil de, tekrar son 1 dakikanızı vereyim; lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun efendim.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Evet, işsizlik
konusunda verdiğim bu bilgilerin dışında bir bilgi vererek tamamlamak
istiyorum; çünkü, Sayın Bakanımızın bizim yazılı sorumuza vermiş olduğu cevapta
6 737 tane limitet şirketin kapandığı beyan ediliyor, 392 tane kolektif şirket
kapanmış, 20 tane komandit şirket kapanmıştır; 139 500 esnaf kepenk kapatmış,
21 300 işçiyse işinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu rakamlar, size, Sayın
Bakanımızın bizzat verdiği bilgilerden aktarılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, yatırımı kim yapar;
devlet yapar, özel sektör yapar,
yabancı sermaye yapar; ama, maalesef, bunların hepsini yatırım yapmaz
hale getirdiniz. Bu enkazın altında kalmaktan korkuyorum; dolayısıyla,
ülkemizin geleceği için buna bir çıkış yolunu ortak bir şekilde bulmak
durumundayız. Ülkenin gerçeklerini yaldızlı sözlerle tanımlamak yerine...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Devekuşu gibi
başınızı kuma sokmayınız.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (Bağımsızlar
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; DYP Iğdır Milletvekili Sayın Dursun
Akdemir'in gündemdışı konuşmasına yönelik olarak huzurlarınıza gelmiş
bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye İş
Kurumunca, istihdamı geliştirme, istihdamı koruma ve işsizlikle mücadele
amacıyla, meslek eğitimi alanında aktif işgücü programları uygulanmakta olup,
kurumca, bu kapsamda, Haziran 1988-Haziran 2003 tarihleri arasında
gerçekleştirilen çalışmalarda, 7 264 işgücü yetiştirme kursu düzenlenmiş ve 130
341 kişinin katılımı sağlanmıştır.
Ülkemizde, iktidarımızdan önce yaşanan
ekonomik kriz işgücü piyasasını olumsuz yönde etkilemiş, işgücü piyasasına yeni
iş arayanların da ilave edilmesiyle birlikte, işsiz sayısında katlanarak
artışlar meydana gelmiştir.
İşsizliğin engellenmesi, yatırımların
desteklenerek istihdama dönüştürülmesi amacıyla çalışmalar yapılmakta, bu
kapsamda yürütülen acil eylem planı çerçevesinde, bir taraftan, kayıtdışı
istihdamı önlemeye yönelik tedbirlerden birisi olan, Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun, 6.3.2003 tarih ve 25040 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiş, yine, 10.6.2003 tarih ve 25134 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan 4857 sayılı İş Kanunuyla esnek çalışma süreleri
getirilmiştir.
Yine, Mart 2002-Haziran 2003 tarihleri
arasında, işsizlik sigortası hizmetlerinden yararlanmak için 176 730 kişi
başvurmuş olup, bunlardan 155 835 kişi işsizlik ödeneğine hak kazanmıştır.
İşsizlik ödeneğinin başladığı Mart 2002
tarihinden itibaren, onaltı aylık sürede, 107 trilyon 507 milyar Türk Lirası
ödeme yapılmıştır. İşsizlik sigortasından yararlanma ve ödeme koşullarında
değişiklik yapılmasıyla ilgili çalışmalar da devam etmektedir.
İşsizlik Sigortası Fonundan, kanun gereği
doğrudan istihdam yaratacak alanlara yatırım yapılması söz konusu değildir.
Fonun giderleri kanunla belirlenmiştir. Ayrıca, fon, serbest piyasa koşulları
çerçevesinde, Türk malî piyasasında değerlendirilmektedir. Fonun, kurumsal bir
fon olarak malî piyasalarda tasarruf arzını artırması, genel olarak ekonomiye
katkı sağlamaktadır.
Ayrıca, işsizlik ödeneği alanlara yönelik
olarak, 2002 yılında, 17 meslek geliştirme, değiştirme ve edindirme kursu
açılmış ve kurslara 367 kişi katılmıştır. 2003 yılında ise, 9 kurs açılmış
olup, 167 kişi katılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, biz, Hükümet olarak,
hem yoksullukla hem de yolsuzlukla ciddî bir şekilde mücadele yapmaktayız. Son
çıkardığımız teşvik yasalarıyla, fert başına düşen millî gelirin 1 500 doların
altında olduğu illerimizin birçoğunda, şu anda, organize sanayi bölgelerinde
fabrika alanları açma çalışmaları bitirilmiş durumdadır. Yine önümüzdeki ay,
nasip olursa, Sayın Başbakanımız Kayseri İlini teşrif edecekler ve aynı anda
birçok fabrikayı da üretime açacaklardır.
Biz, Hükümet olarak, istihdamın
artırılması için, özel teşebbüsün önündeki engellerin kaldırılmasına,
yatırımların hızlandırılmasına ve bu bakımdan, bu getirdiğimiz teşviklere de
büyük önem atfetmekteyiz.
Tekrar ediyorum, hem yoksullukla hem
yolsuzlukla ciddî ve gereken mücadele en iyi şekilde yapılmaktadır.
Bu duygularla, beni dinlediğiniz için
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz, uluslararası
Nasrettin Hoca şenlikleri ve anma törenlerinin düzenlenmesiyle ilgili olarak
söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Harun Tüfekçi'ye aittir.
Buyurun Sayın Tüfekçi. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2. - Konya
Milletvekili Harun Tüfekçi'nin, Uluslararası Nasreddin Hoca Şenlikleri ve anma
törenleri ile bu kapsamda yapılan çalışmalara ilişkin gündemdışı konuşması
HARUN TÜFEKÇİ (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; her yıl 5-10 Temmuz günlerinde icra
edilmekte olan ve bu yıl da 45 incisi yapılacak olan Uluslararası Nasrettin
Hoca Şenlikleriyle alakalı olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, Nasrettin Hoca
deyince, hemen hemen hepimizin aklına birsürü fıkra, iğneli söz ve hayata dair,
gülerek düşündüren bir külliyat gelir; yüzümüzde bir tebessüm oluşuverir;
çünkü, Türk mizahının ve kıvrak zekâsının en canlı örneğini onda buluruz.
Bir Türk halk bilgesi olan Nasrettin Hoca,
halk dilinde, duygu ve inceliği içeren gülmece türünün öncüsü olmuştur. Bizleri
güldüren, güldürürken düşündüren ve bizlere fıkralarıyla ders veren Nasrettin
Hocayı, günlük hayatımızın her yerinde görebiliriz.
Hepinizin, büyük düşünürümüz, bilge insan
Nasrettin Hocayı bildiğinizi tahmin ediyoruz ve mutlaka, bu anlamda, her türlü
düşünceleri ve bu güzel anlayışı benimsediğinizi biliyoruz.
Kısaca, Nasrettin Hocayı şöyle bir
tanıyalım: 1206 yılında dünyaya gelmiş, öğrenimini yapmak üzere Konya'ya
yerleşmiş ve orada Seyit Mahmut Hayranî ve Seyit Hacı İbrahim'den ders almıştır.
İslam Diniyle ilgili çalışmalarını sürdürmüştür ve bir söylentiye göre de,
yine, Konya'da, aynı medresede öğretim görevi yaptığı ve öğrencilerine ders
verdiği de bilinmektedir. Bu görevi icra ederken, kendisine "Nasuriddin
Hacı" ismi verilmiştir; daha sonra, Nasrettin Hoca biçiminde isminin
şekillendiğini duymaktayız.
Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın
kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden söylentilerle karışmış, yer yer
olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla
tanıştığı, Mevlana Celalettin Rumî'yle yakınlık kurduğu, kendisinden en az
yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden görüldüğü gibi
rivayetler ortaya çıkmıştır.
Nasreddin Hocanın değeri, yaşadığı
olaylarla değil, gerek kendisinin gerek halkın onun ağzından söylediği
gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu
ileri sürülen fıkraların incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin
açıklanmasından anlaşıldığına göre, Nasreddin Hoca, belli bir dönemi değil,
Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü
ve yergi becerisini dile getirmiştir.
Onunla ilgili fıkraları oluşturan öğelerin
odağı, sevgi, yergi, övgü, alaya almadır. Nasreddin Hoca bunları söylerken,
bazen bilgin, bazen açıkgöz, bazen uysal, bazen vurdumduymaz, bazen utangaç,
bazen atak, bazen şaşkın, bazen kurnaz, bazen korkak, bazen de atılganlık gibi
birbirinden farklı niteliklere bürünür. Özellikle karşısındakinin durumuyla
çelişki içinde bulunma hali, fıkraların egemen öğesidir.
Bir gün, bir adam elinde bir mektupla
Hocaya çıkar gelir. "Hocam, şu mektubu bir okusana" der. Hoca bakar;
Arapça bir mektuptur, kendisi de Arapça bilmemektedir, mektubu geri verir ve
"ben bunu bilmiyorum, Türkçe değil, okuyamam" der. Vatandaş hemen
çıkışır "yahu Hocam, başındaki kavuktan da mı utanmıyorsun" diye, bu
şekilde bir söz atar. Hoca da hemen kavuğu çıkardığıyla adamın kafasına
yerleştiriverir "eğer keramet kavuktaysa, buyur da sen oku"
deyiverir.
Yine, bir gün, pazarda 10 akçeye aldığı
odunu 9 akçeye satarken etraftan "Hocam, bu ne iştir, böyle ticaret olur
mu" diye sormuşlar. Hoca da "olsun, önemli olan bizim nasıl iş
yaptığımız değil, insanların seni iş yaparken görmesidir" deyiverir.
Evet, Hocanın, gerçekten, bu anlamdaki
değerlendirmeleri uluslararası değerlendirmelere de girmiş ve 1996 yılı, UNESCO
tarafından Nasreddin Hoca Yılı olarak değerlendirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, güzel ülkemizin
muhtelif yerlerinde güzel şeyler olmasına rağmen, Konyamızda da, Akşehir,
Nasreddin Hocasıyla; Beyşehir, Eşrefoğlu Beyiyle; Seydişehir, Seyit Harun
Velisiyle ve yine Konya merkezimiz de Mevlânâ Celaleddin Rûmîsiyle, gerçekten,
turizm ve inanç turizminde çok ciddî bir yer edinmektedir.
Antalya'ya yüzbinlerce turistin indiğini
biliyoruz. Acaba, biz, bu turizmi, iç turizme çekemez miyiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tüfekci.
HARUN TÜFEKCİ (Devamla) - Biz, bunu,
Konya'da -işte, az önce bahsini geçtiğimiz- dünyanın ilk kurulu yeri olan
Çatalhöyüküyle, yine Seydişehir'de Tınaztepe Mağarasıyla, birçok turizm
merkeziyle, düzenleyeceğimiz bu turlarla, mutlaka, Mevlânâmızı, Nasreddin
Hocamızı turizme kazandırmayı ve bu turizmi hatta Kapadokya'ya kadar, hatta
Karadenize kadar uzatarak, bir ölçüde, ciddî anlamda ülkemizin tanıtımında
faydalı bir vazife yapmayı arzu ediyoruz ve buna yönelik katkısı olan herkese
de müteşekkir olduğumuzu ifade ediyoruz.
Bu zenginlikleri hep beraber değerlendirme
arzusuyla, konuşmamı dinlediğinizden dolayı hepinize şükranlarımı ifade eder,
saygılarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüfekci.
Gündemdışı üçüncü söz, hızlı trenin
Bilecik İlinde durması ve Bilecik İlinin sorunlarıyla ilgili olarak söz isteyen
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'e aittir.
Sayın Tüzün, buyurun.
3. -
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Ankara-İstanbul arasında seferlere
başlayan hızlı trenin Bilecik İlinde de durmasına ve ilin sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, Yüce
Meclisimizin değerli üyeleri; Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün yeni
sefere koymuş olduğu hızlı trenin ilimizde durması ve Bilecik İlinin
sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, Devlet Demiryolları
Genel Müdürlüğü, demiryollarına yeni bir ivme kazandırmış, hızlı tren seferini
koyarak Ankara-İstanbul arasını beş saat gibi bir süreye indirmeyi başarmıştır;
ancak, şunu söylemeden geçemeyeceğim; Bilecikli hemşerilerim şunu söylüyor,
diyorlar ki:
"Hızlı treni neyleyim,
Bilecik'te durmayınca,
Tren geçer, hoş geçer,
Bilecik'ten boş geçer."
Değerli arkadaşlarım, bu anlamda, ilimiz
topraklarında yaklaşık olarak 150 kilometre seyreden ve ilimiz tarım alanlarını
ikiye bölerek ilimiz çiftçisini zaman zaman zor durumlarda bırakan bu hızlı
trenden, 200 000'lik il nüfusuna sahip bölge halkımız maalesef
yararlanamamaktadır.
59 uncu hükümetin Ulaştırma Bakanı Sayın
Binali Yıldırım Beye buradan seslenmek istiyorum. Hızlı tren, Bilecik İlimizde
duracak mı? 200 000 hemşerim bu
trenden faydalanacak mı? Yoksa, bu tren, sadece ve sadece İstanbul ve Ankara'da
yaşayan değerli yurttaşlar için mi sefere konuldu?
Değerli arkadaşlarım, ayrıca, hızlı trenin
sefere konulmasıyla, demiryolları üzerindeki hemzemin geçitler kapatılmış, iki
geçit arasındaki mesafe oldukça uzamıştır. Bu da, bölge halkını, bölge
çiftçisini sıkıntıya sokmuştur. Demiryolları boyunca hemzemin geçitlere
ulaşılması için yan yollar da yapılacak mıdır? Yan yollar yapılacak ise, bölge
halkına istimlak parası ödenecek midir?
Değerli arkadaşlarım, zannediyorum,
Ulaştırma Bakanımız yok; bu konuşmama başka bir hükümet temsilcisi cevap
verebilir. Bugün, daha bir saat önce, Bilecik Gar Müdürlüğüyle yapmış olduğum
görüşmede, 2004 yılının geçtiğimiz haziran ayında Bilecik Gar Müdürlüğünden 7
025 biletli yolcunun seyahat etmiş olduğunu öğrendim; yani, 7 025 kişi Bilecik
Garından bilet almıştır. Böylesine bir talepte bulunan Bilecik halkının bu
isteği ne zaman yerine gelecektir diye bir kez daha soruyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine, köy yollarının
demiryollarıyla kesiştiği merkezlere altgeçit, üstgeçit veya kontrollü hemzemin
geçit yapılacak mıdır? Bu konularda da Sayın Bakanlığımızın çalışması var
mıdır?
Hızlı trenin sefere girdiği günden bugüne
kadar, basından takip ettiğim kadarıyla, ölümlü sonuçlanan 2 kaza meydana
gelmiştir. Hızlı trenin geçtiği demiryolu kenarında, yaya ve hayvanların
geçmesini engelleyecek kafesli tel örgü, bariyer gibi tedbirler ne zaman
alınacaktır?
Demiryolları, toplu taşımacılıkta çok
önemli bir rolü olmasına rağmen, ülkemizde yıllardan beri yeteri kadar önem
görmemiştir; zarar eden kurum halindeyken, kâr eden kurum haline
dönüştürülmüştür. Bu çalışmalarından dolayı da, emeği geçen tüm yöneticileri
kutluyorum. Hızlı treni de başarılı bir adım olarak görüyorum; ama, bölge
halkımızın sıkıntılarını da dile getirmek bizim görevimizdir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanımızın
yüksek müsaadeleriyle, Bilecik İlinin birkaç konusuna daha değinip sözlerimi
tamamlamak istiyorum.
Büyük illerimizin arasında sıkışmış küçük
bir ilimiz olan Bilecik, devlet yatırımlarından da bugüne kadar nasibini
alamamıştır. İstanbul'u, daha doğrusu Marmara Bölgesini Akdeniz'e bağlayan
Bozüyük-Adapazarı, Bozüyük-Bilecik-Osmaneli-Mekece yolu, Türkiye'nin çok önemli
bir yolu olmasına rağmen, 1996 yılında yatırım programına alınmış, bugüne kadar
135 kilometrelik yol tamamlanamamıştır. Yoğun bir trafik akışına sahip bu
karayolumuzda, yıllardan beri, maddî hasarlı ve ölümlü binlerce kaza meydana
gelmiş, maddî hasarlı kazalarda kaybettiğimiz millî servetse, belki bugüne
kadar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
İstanbul-Akdeniz ve İç Anadolu karayolunun
ilimizden geçmesi, demiryolunun 5 kilometre, havayolunun 50 kilometre,
denizyolunun ise ilimize 80 kilometre uzaklıkta olması, organize sanayiin
gelişmesi, büyük illerin ilimize yakın olması, sanayicileri Bilecik İline
çekmiş ve çekmeye devam edecektir.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi,
ülkelerin gelişmişlik göstergelerinin en önemli unsurlarından birisi, ülkenin
eğitim seviyesi ve eğitilmiş insangücüdür. Ülkemizde son dönemlerde yeniden hız
kazanan üniversiteleştirme hareketinin başarıya ulaşması, bu açıdan da büyük
önem taşımaktadır. Bilecik İli, gerek sahip olduğu köklü ve tarihî geçmişi
açısından gerekse coğrafî konumu itibariyle her dönemde ekonomi, kültür,
ticaret ve eğitim merkezi olmuştur; ancak, altyapısı tam anlamıyla mevcut
olmasına rağmen bir üniversite mevcut değildir. İlimizde yükseköğrenimdeki
bugünkü öğrenci sayısı 5 000 civarındadır. Bu öğrenciler üç üniversiteye
dağılmış durumdadır. Bu öğrenci sayısının çok daha altında, fizikî yapıları
olan köklü üniversiteler kurulmuştur ve halen eğitime devam etmektedir; ancak,
ilimizdeki fizikî yapısı oldukça iyi, altyapısı olmuş, bu yüksekokul ve
fakültemizin bir araya getirilerek üniversiteye dönüştürülmesi, Bilecik İlimize
ekonomik anlamda ve eğitim anlamında büyük canlılık kazandıracaktır.
Sayın Millî Eğitim Bakanımızın bu konuda
hassas davranmasını, siyaseten düşünmemesini, Bilecik İline üniversite için
vermiş olduğumuz kanun teklifinin en kısa zamanda gündeme alınmasını ve Bilecik
İlimize en kısa zamanda üniversitenin kurulmasını, bir kez daha, talep
ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün, buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, özellikle 28 Mart
seçimlerinde Bilecik İlini ziyarete gelen hükümetimizin çok değerli bakanlarının
hepsi şu sözü verdi; dediler ki: "Bizim adayımıza, bizim partimize oy
verirseniz, bu üniversiteyi biz kuracağız." Bilecik halkı da, bu 59 uncu
hükümetin temsilcilerine güvendi ve sizin partinize oy verdi, sizin partinizin
adayını belediye başkanı seçti.
Şimdi, ben, buradan, o verdikleri sözü
hatırlatıyorum; Bilecik halkı en kısa zamanda o müjdeli haberi bekliyor.
Üniversite kurulması için her türlü altyapısı hazır olan ve yüksekokulların,
meslek yüksekokullarının, fakültelerinin bulunduğu Bilecik İlimize
üniversitelerin kurulmasını bir kez daha talep ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Bilecik İli, beş
büyük...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün, lütfen teşekkür eder
misiniz.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Sayın Başkanım,
herhalde, Ulaştırma Bakanımız gündemdışı konuşmaya cevap verecek; kendileri
gelinceye kadar konuşmamı devam ettireyim diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Son dakikayı kullanın.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Bilecik İli, bundan önceki hükümetlerden alması gereken payı
alamamıştır. Bakın, Bilecik İlinde, ilçelerinde -Bozüyük'te, Söğüt'te,
Osmaneli'nde, Pazareli'nde- kamu iktisadî teşebbüsü olarak bir kuruluş yoktur.
O nedenle, bugüne kadar yapılmayan hizmetlerin bu hükümet döneminde ve 22 nci
dönem Parlamentosunda yapılmasını talep
ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Bilecik İlimizin,
tanıtımda bulunduğu ve tanıtmaya çalıştığı 6 Eylül Bilecik'in düşman işgalinden
kurtarılışı günü, benim belediye başkanlığı yaptığım dönemde, Şeyh Edebali
Kültür ve Sanat Festivaline dönüştürüldü. Sizler de gerek partinizin
programında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Son söz Başkanım.
Şeyh Edebali Kültür ve Sanat Festivaline
ve eylülün ikinci pazarında kutladığımız Söğüt İlçemizdeki Ertuğrul Gazi'yi
anma etkinliklerine davet ediyorum.
İlimizin sorunlarının bir kısmını sizlerle
paylaşıp, Sayın Bakanlarımızın bu konulara dikkatlerini çekemeye çalıştım. İlimin sorunlarının bir an evvel
giderileceği umuduyla, sözlerime son verirken, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına
dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum:
B) Tezkereler ve Önergeler
1. - Manisa
Milletvekili Ufuk Özkan'ın (6/1167) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/208)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular kısmının 507 nci
sırasında yer alan (6/1167) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygıyla arz ederim.
Ufuk Özkan
Manisa
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
2. -
Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1152 ve 6/1153) esas
numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/209)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular
kısmının 493 ve 494 üncü sıralarında yer alan (6/1152 ve 1153) esas numaralı
sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygıyla arz
ederim.
Feridun F.Baloğlu
Antalya
BAŞKAN - Sözlü soru
önergeleri geri verilmiştir.
Dilekçe Komisyonu
Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
3. -
Dilekçe Komisyonu Başkanlığının, TBMM'nin tatilde olduğu süre içerisinde
Komisyonun çalışmalarına devam etmesine ilişkin tezkeresi (3/620)
08.07.2004
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
22 nci Dönem İkinci
Yasama Yılında Komisyonumuza gelen başvurular büyük bir artış göstermiştir.
3071 sayılı Yasada
yapılan değişiklik doğrultusunda, vatandaşlarımıza süresi içinde cevap vermek
maksadıyla TBMM'nin tatilde olduğu süre içerisinde Komisyon çalışmalarına devam
etmemize Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 25 inci maddesi gereği Genel
Kurul tarafından izin verilmesi hususunu arz ederim.
Yahya Akman
Şanlıurfa Dilekçe Komisyonu Başkanı
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili
komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini
erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4. - Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından,
tasarının müzakeresini erteliyoruz.
Özel Gelir ve Özel
Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
5. - Özel
Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/827)(S.Sayısı:618)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından,
tasarının müzakeresi ertelenmiştir.
Büyükşehir Belediyeleri
Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
6. -
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Avrupa Birliği Uyum ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/768) (S. Sayısı: 619) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 619 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Oyan. (CHP
sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, şahsım adına da söz istemiştim...
(x) 619 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Sayın Oyan,
şahsınız adına söz talebiniz var; ama, arada AK Parti Grubu adına bir konuşma
olduğu için, iki ayrı konuşma halinde söz vereceğim size.
Süreniz 20 dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün akşam kaldığımız yerden devam ediyoruz. Dün gece saat
24.00 civarında, Belediyeler Kanunu Tasarısı buradan çıktı, yasalaştı. Tabiî,
sürecin bu aşaması tamamlanmış oluyor. Bundan sonraki yasalaşma aşamasına da
bakmamız lazım. Bugün de, İl Özel İdareleri Yasasının Cumhurbaşkanı tarafından
onaylanması itibariyle son gün olduğunu hatırlatmak istiyorum. Dolayısıyla,
burada, belki, biz bu tasarıyı görüşürken, oradan bir karar bir şekilde
çıkacak.
Değerli arkadaşlarım,
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı, şimdiye kadar görüştüğümüz kanun
tasarılarının uzantısında olan bir tasarıdır, onların tamamlayıcı parçasıdır.
Bu düzenleme, geçen yılın son ayında çıkarılan Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Yasası, görüşmeleri nisan ayında büyük ölçüde tamamlanmış olan Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısı -henüz geçici maddeleri var- bu arada İl Özel İdareleri
Kanunu ve dün yasalaşan Belediyeler Kanunuyla bir tamamlayıcılık ilişkisi içerisindedir.
Hatta, Belediyeler Kanunu, aynı zamanda, büyükşehir belediyelerini de
ilgilendirmek bakımından, onun bir anaçerçevesini çizmektedir. Dolayısıyla,
bizim, bu kanunlar ya da tasarılar için söylediklerimiz, büyükşehir
belediyeleri için de esas olarak geçerlidir. Bir kere, öncelikle bu tespiti
yapmakla başlayayım. Özellikle de, dün -bir haftadır tartışarak- buradan
geçirdiğimiz Belediye Kanunuyla çok yakın bir ilişki içindedir; çünkü,
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısında, burada yer almayan hükümler için
oraya gönderme yapılmaktadır; dolayısıyla, büyükşehirleri de
ilgilendirmektedir. Bunu, öncelikle belirtmek istiyorum.
Biz, burada, hep şunu
söyledik, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı için de aynı şeyi
söyleyeceğiz: Burada getirilen düzenleme, Anayasanın 126 ve 127 nci
maddelerindeki merkezî ve mahallî idarelerle ilgili ilkelere aykırı olarak
hazırlanmıştır, tanımlanmıştır. Anayasanın, mahallî müşterek ihtiyaçları
karşılamak üzere kurulmasını öngördüğü mahallî idarelere verilen görevlerin
karşılayacağı toplumsal ihtiyaçların büyük çoğunluğunun mahallî müşterek
ihtiyaç olarak nitelenmesi mümkün değildir; ama, buna rağmen, hepsi, bu şekilde
tanımlanacak biçimde yerel yönetimlere aktarılabilmektedir. Yerelliği aşan
gereksinimler, özellikler ve sonuçlar söz konusudur. Sağlık, tarım, orman,
çevre, kültür ve turizmle ilgili tüm hizmetleri, acaba, mahallî müşterek
ihtiyaç kapsamına sokmak mümkün müdür? Anayasadaki kamu yönetimi düzenlemesi,
merkezî yönetimi genel yetkili, mahallî idareleri ise özel yetkili kuruluşlar
olarak tanımlamıştır, göstermiştir. Tasarıyla bunun tam tersi yapılmaktadır.
Anayasa ortada dururken bu tür bir tersine düzenlemenin nasıl yapılabildiği
konusunu, herhalde, iktidarın, buraya gelmeden önce Anayasa hukukçularına
danışması doğru olurdu.
Yerel yönetimlerle ilgili
yasa tasarıları da, idarenin bütünlüğü, hiyerarşik yönetim, illerin yönetiminde
yetki genişliği, merkezî ve yerel yönetim ilişkileri, idarî, vesayet gibi
Anayasanın temel ilkeleri gözardı edilerek hazırlanmıştır. Bu kanun ve
tasarılar, hiyerarşik yönetim ve yetki genişliği ilkesini fiilen ortadan
kaldırarak, illerin yönetimini anayasal temeli olmayan kurallara terk
etmektedir. Oysa, Anayasanın 123 üncü maddesi "İdare, kuruluş ve
görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir" kuralını koyarken,
idarenin bütünlüğünü, bu kavramın uygulama araçları olarak da, hiyerarşik
yönetim, idarî vesayet ve yetki genişliği ilkelerine gönderme yapmaktadır.
Yani, Anayasaya göre, Türkiye'de illerin idaresi yetki genişliği esasına
dayanır. Anayasa, illerin yönetiminde görevler ayrılığı ilkesini benimsemez.
Oysa, burada, iktidarınızın getirdiği tasarılar, hukuk devleti ilkesine aykırı
bir düzenleme öngörmekte; dolayısıyla, samimiyetsiz, tutarsız ve çelişkili
olmaktadır. Biz, bunu, burada tekrar dile getirmeyi uygun görüyoruz, size uyarı
görevimizi yapmak açısından önemli görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
kamu yönetimi reformu demeti, paketi, şeffaflık, açıklık, verimlilik, etkinlik,
tutumluluk gibi kavramlara gerçekten inanılmadığını, bunların sadece birtakım
vitrin süsü olarak tasarılarda yer aldığını, asıl gerçekleştirilmek istenilen
şeyin bu kavramların arkasında gizlendiğini, gerçek amacın kamu hizmeti, kamu
parası ve kamu denetimi kavramlarının yok edilmesi olduğunu söyledik ve
söylemeye devam edeceğiz; bunlar da, zaten, uygulamada görülecektir.
Bu getirilen
düzenlemelerde, kamu harcama ve gelirlerinde şeffaflık, hesap verme
sorumluluğu, verimlilik, tutumluluk, etkinlik sağlayacak uygun ortamların, asıl
amaç bu olmadığı için, oluşturulmadığı; dikkatlerin, gerekli sistem ve
mekanizmaların oluşturulmasına değil, piyasalaştırmaya, özelleştirmeye,
denetimsizliğe, çıkar ve rant sağlamaya uygun ortamların yaratılmasına
yöneldiğini görüyoruz.
Bakın, size, bu
tasarılarla ilgili birkaç kanıt vereceğim. Kamu hizmeti nasıl denetlenemez ve
yürütülemez konusunda örnekleri vereyim. Daha önceki söylediklerimizi
tekrarlamamak adına değişik örnekler seçiyorum.
Bakınız, 27 Mayıs 2004
tarihinde, sizin getirdiğiniz ve burada, Yasama Organında hep beraber kabul
ettiğimiz Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun vardı. Bu kanunun
"Tanımlar" başlıklı maddesinde, kanunda geçen "Bakanlık"
ibaresinin "Tarım ve Köyişleri Bakanlığını" ifade ettiği, kanunda
geçen "kontrol ve denetim" ibaresinin ne anlama geldiği açıklanıyor.
Bu "kontrol ve denetim" gıda kontrol ve denetimi olması bakımından,
bizim, burada, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunundaki "kontrol ve
denetim" kavramlarıyla uyuşan kavramlar değil; bir kere onu belirtelim.
Örnek şu: Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına gıda kontrol ve denetim yetkisi veriyorsunuz -siz
getirdiniz, mayıs ayında çıkardık- peki, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kurumdışı
denetim yapabilir mi? Soru bu. Yani, şu düzenlemeler ortaya çıktıktan sonra,
Tarım Bakanlığının taşra teşkilatı ortadan kaldırıldıktan sonra bu nasıl
yapılacak? Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 18 inci maddesini
hatırlatalım. Bu maddede, İçişleri, Maliye, Millî Eğitim, Sağlık, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlıklarının, kurumdışı işyeri, mükellef veya üçüncü kişi ve
kuruluşlar ile mahallî idarelere yönelik olmak üzere, anahizmet birimi şeklinde
denetim ve rehberlik birimi oluşturabilecekleri hükme bağlanmış. Dikkat ediniz,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yok. Yani, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının böyle
bir denetim ve rehberlik birimi kurulmamış getirdiğiniz yasayla; dolayısıyla,
gıdaların üretimi ve denetlenmesi meselesi nasıl olacak?! Yani, burada, o
bakanlıklar açısından çok da yapısal bir denetim mekanizması öngörülmemiş
olmakla birlikte, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı için böyle bir mekanizma hiç
öngörülmemiş. O halde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının taşra teşkilatını
kaldırdıktan sonra, üçüncü kişi ve kuruluşa yönelik denetim birimi olmayan
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı nasıl denetim yapacak?! Siz, bunları tasarlamadan,
bu ilmikleri atmadan, yasalar arasındaki bu bütünlüğü sağlamadan denetimi
böylesine nasıl devredışı bırakabiliyorsunuz?! Sağlık Bakanlığı, denetim
konusunda bilgisi var; ama, gıda kontrolünde görevli gösterilmemiş,
dolayısıyla, o, devredışı kalıyor.
Değerli arkadaşlar, bu,
çelişki ve tutarsızlıklarla örülü bir düzenlemedir; bunlar gerçek bir denetimin
istenmediğinin kanıtlarıdır. Dolayısıyla, kontrol ve denetim gibi sözcükler
kullanılarak, bunların arkasına sığınılarak denetimsizlik getirilmektedir.
Bunu, bilginize, bir kez daha sunmak istiyorum.
Aslında, benzer bir
samimiyetsizlik ve denetimden kaçış için başka bir örnek verelim. Belediyeler
Kanununda da vardı, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısında da var, gelecek
yıllara yaygın hizmet yüklenmeleri. 2003 yılı aralık ayında Kamu Malî Yönetimi
ve Kontrol Yasasını çıkardınız.
"Malî sistemimiz yeniden tasarlanmış ve yatırım projesi dışındaki
işlerin oniki aydan daha uzun süreyle ihale edilmemesi ilkesini
benimsemiştir" diyorsunuz; yani, yatırımlar oniki aydan daha uzun vadeli.
Bunu siz getirdiniz, siz önerdiniz, yasalaştırdınız; ama, şimdi, bu kanun
tasarısıyla eski kanununuzu yalanlayarak, onu delerek, onu devredışı bırakarak
diyorsunuz ki: Oniki aydan daha uzun süreli yatırımdışı her türlü cari harcama
vesaire; bütün bunlar yıllara sari, oniki aydan daha uzun vadeli ihale
edilebilir. Amaç nedir; yandaş şirketleri kayırmak mıdır?! Beş yıl boyunca sarf
malzemeler alacağınız bir şirketin belediyeyle ilişkisini kurup, oradan birtakım
çıkar, rant dağıtımı mekanizmalarını kendi kontrolünüz altına almak mıdır?!
Değerli arkadaşlarım,
tasarıyı siz getirdiniz, Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Yasası sizin çıkardığınız bir kanun; yeni bir şey getirmedi;
1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununda kaldırılan benzer bir hüküm vardı, onu tekrarlamıştı;
ama, şimdi terk ediliyor. Dolayısıyla, burada, bu yasalarda, şeffaflık, hesap
verme sorumluluğu, verimlilik, etkinlik ve tutumluluk gibi kavramlar, tamamen,
yok hükmünde olmaktadır. Burada sadece, bir ihaleyle çıkar paylaşımı söz konusu
olduğunda, bu ilkeler tamamen dışlanmaktadır.
Bir başka örnek de, daha
geçen gün Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulan bir yasa tasarısıdır. O tasarı,
önümüze, muhtemelen, haftaya getirilecek. Yeri geldiğinde söyleyeceğim; ama,
denetimden nasıl kaçıldığına ya da nasıl bütçe dışına çıkıldığına dair bir
örnek vereyim: Biliyorsunuz, bu Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, tüm
giderlerin bütçe içerisinde gösterilmesini öngörüyor. Peki, nasıl olacak; daha,
dün akşam görüşülen tasarının geçici 8 inci maddesiyle getirilen, belediyelerin
borçlarının tahkim edilmesiyle ilgili konsolidasyon maddesi, zaten, bütçe
dışına çıkmanın bir yeni örneğini oluşturdu. Bir başka örnek vereyim. Şimdi,
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen, sizin, haftaya Genel Kurula getireceğiniz,
o kırkambar, çeşitli yasalarda değişiklik yapan yasa tasarısı, Avrupa Birliği
fonları ve uluslararası kaynaklardan sağlanan proje karşılığı aktarılan
tutarların, ilgili idarelerin bütçelerine gelir kaydedilmeksizin, özel hesaplarda
izlenilmesini öngörüyor.
Değerli arkadaşlarım,
siz, kendiniz, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasını getirmiştiniz ve orada,
Avrupa Birliği fonları ve uluslararası kaynaklardan elde edilen kaynakları
bütçe disiplini içerisine almıştınız; ne oldu bu arada da, o, kendi
getirdiğiniz, aralık ayında çıkarılan, daha bazı hükümleri uygulama fırsatı
bulamamış olan, daha dumanı tüten bir yasayı, böyle, birdenbire "bu bize
fazla ayakbağı oluyor, fazla sıkıyor bizi, biz bundan bir kurtulalım"
diyebiliyorsunuz; Yani, özel hesaplarda izlemek, bir fon sistemi geleneğinin,
bütçe dışına kaçışın yeni bir uygulaması, örnekleri olarak karşımıza sık sık
gelebilecektir ve bu, sizin bütün yasa düzenlemelerinizde ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
denetim sistemiyle ilgili yaptığımız eleştirilerin tümü, bu büyükşehirler için
de geçerlidir. Biz, itiraz ve eleştirilerimizde hep şunları söyledik: İçdenetim
dediğimiz zaman, sadece denetim yetkisi verilmesi yetmez, mutlaka, teftiş ve
soruşturma yetkisine de yer verilmesi gerekir. Oysa, siz, teftiş ve soruşturma
yetkisi olmaksızın garip bir denetim yetkisi tanımlıyorsunuz. Dolayısıyla,
yolsuzluklarla ilgili soruşturmalar yapma konusunda büyük bir boşluk, büyük bir
vakum yaratıyorsunuz; dolayısıyla da yeni yolsuzluklara, yeni usulsüzlüklere
kapı açıyorsunuz.
Bu arada, Türkiye'nin çok
saygın kurumlarından Maliye Teftiş Kurulu ve Başbakanlık Teftiş Kurulu
örneklerinde olduğu gibi, fiilen bu kurumları tasfiye ediyorsunuz ya da
İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu örneğinde olduğu gibi iyice etkisizleştiriyorsunuz.
Böyle bir örnekle, bu tür denetimsizlik örnekleriyle Türkiye'nin geleceğini
oluşturması, Türkiye'nin düzgün bir kamu malî yönetim sistemi oluşturması
mümkün değildir.
Tabiî, getirdiğiniz
tasarıdaki özensizliklerin de altını çizmeme izin veriniz; yani, burada, sizin,
23 üncü maddede getirdiğiniz önerilerde, ortada olmayan, belki, getirmeyi
düşündüğünüz bir vergi söz konusu; elektrik ve gaz vergisi diye Türkiye'de
vergi envanterimiz içerisinde olmayan bir vergiden söz edebiliyorsunuz.
Muhtemelen elektrik ve havagazı vergisini kaldırıp onu getirmeyi düşünüyorsunuz
ileride; ama, böyle Türkiye'de vergicilik tarihinde görülmemiş bir ilke de
böylece imza atmış oluyorsunuz; olmayan bir vergiyi çıkan bir yasada vergiye
referans veriyorsunuz, onu zikrediyorsunuz. Herhalde, böyle bir özensizlikle
Türkiye'de yasa yapmanın örneklerini vermek de size nasip oldu.
Değerli arkadaşlarım,
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı, aslında, Türkiye'de birçok şeyin
nasıl, ne kadar eksik tanımlandığını da bize bir kere daha gösteriyor. Bir kere
şunu söyleyeyim: Gerek Belediye Kanununda gerekse de bu Büyükşehir Belediyeleri
Kanunu Tasarısında, sizler, belediyeleri, daha hangi nüfus eşiklerine göre,
hangi sosyal ve ekonomik kriterlere göre birbirinden ayırt edip ona göre
tanımlamak gerektiğini bir şekilde yapabilmiş değilsiniz. Yani, siz, daha,
Türkiye'de ne belediyeleri ne de büyükşehir belediyelerini bir tanıma
sokabilmişsiniz. Yani, değişik ölçütler kullandınız Belediyeler Kanununda, 5
000 nüfus eşiğini kullandınız, 10 000 nüfus eşiğini kullandınız, 50 000, bazen
100 000 dediniz. Şimdi, büyükşehirlere geldik, 1 000 000 diyordunuz, 750 000
olarak düzenleniyor; ama, daha önce burada geçip de sonra geri dönen bir pergel
yasasını yeniden getiriyorsunuz karşımıza; yani, işte, pergeli koyuyorsunuz, 50
kilometre, 20 kilometre çiziyorsunuz. Bunu, buradaki geçici maddelerle
getiriyorsunuz. Böyle bir büyükşehir tanımı olabilir mi değerli arkadaşlarım?!
Yani, eğer, büyükşehirler özel nitelikli idareler iseler, bunların her biri
için özel yasa gerekiyorsa, o zaman, her biri için ayrı tanımlar getirmeniz
gerekir. Böylesine bir ortak pergel yasasıyla büyükşehir tanımı nasıl
olabilir?! Yani, bu büyükşehirler arasında çok önemli nitelik farklılıklarının
da olduğunu görmeden bunlarla ilgili düzenlemeler nasıl yapılabilir?!
Genellikle,
büyükşehirler, dünya uygulamasında "yerel yönetimler arasında
işbirliği" başlığı altında incelenen kuruluşlardır. Bu tür kuruluşlar,
eğer, çok yetkileri artar hale getirilirlerse, bunlar, daha çok, yerel idareden
çok, özerk, bölgesel idareye doğru bir yol alışa girerler. Sizin getirdiğiniz
tasarıyla da büyükşehir belediyeleri, eskiye oranla çok daha fazla
yetkilendirilen, İstanbul ve Kocaeli olmak üzere iki ilde de bütün il
sınırlarıyla örtüşen bir yapıya geliyor, diğerleri için de; işte, 50
kilometreye kadar da çıkabiliyor; yani, giderek, bir özerk idareye doğru
gidiyor. Bunlarla metropol ilçe belediyeleri ve diğer il içindeki ilçeler
arasındaki ilişkiler doğru düzgün tanımlanmadığı gibi, bunlarla il özel
idareleri arasındaki eşgüdüm de doğru düzgün tanımlanmamış. Dolayısıyla,
burada, gerek bölgesel gerek ulusal gerekse il düzeyinde plansızlık her
bakımdan sırıtmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir düzenlemeyle, Türkiye'de, böyle bir parçalı yapıyla, acaba, verimli yerel
yönetimcilik yapılabilir mi, bu idareler arasındaki yetki kargaşası
çözümlenebilir mi? Şimdiye kadar yirmi yıllık uygulama bize şöyle bir şeyi
gösterdi: Metropol ilçeler ya da büyükşehir ilçeleriyle büyükşehir belediyeleri
arasında çeşitli yetki anlaşmazlıkları ortaya çıktı. Burada, bunlar, bir
şekilde büyükşehirler daha çok yetkilendirilerek çözülmeye çalışılıyor; ama, o
zaman, birçok durumda "orada bir ilçe belediyesi olmasına ne gerek
var" ya da ilk kademe belediyesi olmasına ne gerek var soruları gündeme
geliyor. Yani, bu tanımı düzgün bir şekilde yapmadığınız zaman, bu dersi iyi
çalışmadığınız zaman, Türkiye'de, kamu yönetimini gerçek anlamda reforme etme
gibi bir amaca odaklanmadığınız zaman, işte, sonuçta, ortaya çıkan böyle yamalı
bohça, parçalı bir düzen olacaktır ve bu, yeni sorunlara gebe bir yapı, ortam
oluşturacaktır.
Bu ortaya çıkan metinler,
gerek dün gerekse bugün görüştüğümüz metinler, yerel yönetimlerin,
belediyelerin anayasası niteliğinde olacak metinlerdir. Bunların, böyle,
alelacele, iyi düşünülmeden, iyi tasarlanmadan, iyi çalışılmadan getirilmesi,
sizin, Türkiye'deki kamu yönetiminin içine sokacağınız bir dinamit gibidir;
yani, bunlar, uygulamada çok ciddî sorunlara yol açmaya adaydır.
Değerli arkadaşlarım, bir
kere, belediyecilik anlayışına yaklaşırken, belediyeleri, bir kamu yönetim
birimi olarak tanımlama ihtiyacı var; sizin getirdiğiniz düzenlemede bu yok.
Siz, aslında, belediyeleri, tüccar belediyecilik anlayışıyla görüyorsunuz, o
şekilde tanımlamaya çalışıyorsunuz ve bir anlamda, âdeta, küresel tacirlerin,
çokuluslu şirketlerin ihtiyaçlarıyla bunlar arasında bir denge kurmaya, bir
ilişki kurmaya çalışıyorsunuz; devletin, merkezî idarenin teknik ve malî
desteğinden yoksun bırakıyorsunuz; ulusal çıkarlara kör bir yapı
oluşturuyorsunuz; dar, yerel çıkarlara odaklı tacir kurumlar yaratıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu
tür bir düzenleme "kamu hizmetlerini kullanan öder" ya da "kamu
hizmetlerini ödeyen ancak kullanabilir" yaklaşımı, piyasalaştırma
yaklaşımı, borçlanma üzerine odaklanmış bir finansman mekanizması...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
İkinci turda devam
edersiniz.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
...ki, büyükşehir belediyelerinin borçlanma limitleri diğer belediyelerden daha
yüksektir, toplam gelirlerin 1,5 katı bir büyüklüktedir, bu nedenle, burada,
daha da fazla dışfinansman ya da belediyenin kendi kaynakları, özkaynakları
dışında finansmana kapı açılmaktadır. Belediyeler bu tasarıyla -büyükşehir
belediyeleri de dahil- aslında, birer şirket gibi yönetilmek istenen -tırnak
içinde- sözde kamu birimleri haline geliyorlar, birer ihale makamı gibi
görülmek isteniyorlar. Burada, bu yapı içerisinde de kamu çalışanlarının
çalışma düzeni esnekleştirilerek, bu ilişkiler sözleşmeli esasına bağlanmak
isteniliyor; dolayısıyla, şirket yönetimi gibi bir yönetim ortaya çıkmış oluyor.
Değerli arkadaşlarım,
yağma, rant kollama, partizanlık... Bütün bunların denetime ihtiyacı olmadığı
açıktır; siz de bunu yapıyorsunuz, denetimi dışlıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Bitiriyorum.
Bu tasarı, bu nedenle,
bizim destekleyebileceğimiz özelliklere sahip olmadığı için, sizin büyükşehir
belediyeleri hakkındaki bu kanun tasarınıza Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak destek vermeyeceğimizi; ama, yine, bu konuda iyileştirici önergelerimizi
vermeye devam edeceğimizi belirtiyorum. Biz, bütününü kurtaracağımızı
sanmıyoruz; ama, bu rötuşlarla, hiç
olmazsa birtakım uygulama güçlüklerini, birtakım eşitsiz pay dağıtımlarını
belki düzeltebilir miyiz diye, bunlarla ilgili önergelerimiz olacak. Umarım, bu
önergelerde bir anlayış birliği olur.
İlginiz için teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Oyan.
AK Parti Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Açıkalın; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün görüşeceğimiz
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı, mahallî idareleri doğrudan düzenlemeye
yönelik olarak görüştüğümüz tasarılardan üçüncüsü.
Türkiye, bundan, aşağı
yukarı yirmi yıl önce büyükşehir belediyesi statüsüyle ilk defa tanıştı. O
günden bugüne kadar olan uygulamada da, esasen, bu projenin belediyeleri
yönetmede uygun bir proje olduğu görüldü; ancak, takdir edileceği üzere, zaman
içerisinde değişen ihtiyaçlar ve gelişen şartlar karşısında hem Belediye
Kanununda hem de Büyükşehir Belediyesi Kanununda değişiklik yapmak zarureti
hâsıl olmuştur.
Gerçekten, hükümetimiz,
bu tasarıları Meclise sunmakla, hem Anayasanın mahallî idarelerin daha çok
güçlendirilmeleri gerektiği amir hükmüne hem de Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartına uymak istemektedir.
3030 sayılı Kanunun,
görev ve yetki paylaşımını objektif olarak tayin etmemesinin, yönetim
kademelerindeki işbirliğinde zafiyet, bir bakımdan yanlışlık veya eksiklik
olarak görüleceği ifade edilirse de, büyükşehir belediyeleri hâkimiyette olması
itibariyle, birtakım zafiyetleri bünyesinde bulundurmaktaydı.
Merkezî idare bundan
böyle genel görevli veya genel yetkili olmayacaktır, merkezî idarenin görevleri
kanunda sayılacaktır; ancak, mahallî idareler ve belediyeler, mahallî müşterek
ihtiyaçlar konusunda genel yetkili olacaklardır; bu kanun tasarısının getirdiği
ana konsept budur.
Büyükşehir Belediyeleri
Kanunu Tasarısında da -gerek 3030 gerekse 1580 sayılı Kanunlardaki gibi-
belediyeler ve büyükşehir belediyeleri arasındaki ilişki aynen muhafaza
edilmiştir; yani, Belediye Kanununun Büyükşehir Belediyeleri Kanununa aykırı
olmayan hükümleri büyükşehirler hakkında da uygulanacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu
kanun tasarısının incelikleri ve özellikleri hakkında bilgi vermeden önce,
izninizle, Türkiye'de kurulmuş bulunan birtakım istatistikî bilgiler sunmak
istiyorum.
Malum, ülkemizde toplam 3
215 adet belediye bulunmaktadır. 16 büyükşehir belediyesi, büyükşehir bünyesi
içerisinde 58 adet ilçe belediyesi, 31 adet alt kademe belediyesi, 792 adet
ilçe belediyesi, yani, büyükşehir bünyesi dışındaki ilçe belediyesi, 2 250 adet
de belde belediyesi vardır.
Nüfusları itibariyle
kademelendirmeye baktığımızda; 5 000 nüfusun altındaki belediyeler 2008 adetle,
toplam belediyelerin aşağı yukarı yüzde 62'sidir. Nüfusu 10 000'e
çıkardığımızda, 558 belediyenin de ilavesiyle, toplam belediye sayısı 2 566'ya
çıkmakta; yani, 3 215 belediyenin 2 566'sının nüfusu 10 000'in altında
bulanmaktadır; bu da toplam belediyelerin yüzde 80'idir. Bu belediyeler, ülke
nüfusunun ancak yüzde 12'sini iskân etmektedir.
Büyükşehir belediyeleri,
söylediğim gibi, 16 adet; fakat, büyükşehir belediyeleri içerisinde barınan
nüfus, toplam nüfusun aşağı yukarı üçte 1'i, yüzde 33 mertebesindedir.
Ülkemizde, belediye sınırları içerisinde yaşayan nüfussa yüzde 80 civarındadır;
yüzde 20 nüfus, belediyesi bulunmayan yerleşim yerlerinde iskân edilmiş
bulunmaktadır.
Çalışanlar açısından
baktığımızda, belediyelerde istihdam edilen personel sayısı şöyledir: Aşağı
yukarı 200 000 civarında memur, 110 000 civarında işçi istihdam edilmektedir.
Büyükşehir belediyelerindeki memur istihdamı, toplam memur istihdamının yüzde
10'udur; yani, 22 000 civarındadır.
Buradaki çarpıklığa
dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Ekonomik olmayan ölçekte kurulmuş bulunan çok
sayıdaki belediyeler sebebiyle, büyük ölçüde kaynak israfı bulunmaktadır. Oysa,
çağın gidişi, büyük ölçekte, fakat az sayıda yönetilebilir ekonomik kaynaklara
sahip belediyelerin kurulmasıdır.
Bu bilgilerden sonra,
izninizle, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı hakkında bilgi vermek
istiyorum. Mahallî idareleri düzenleyen bütün kanunlarda, Büyükşehir
Belediyeleri Kanunu Tasarısında anafikir, merkezî idarenin vesayet yetkisini,
vesayet denetimini asgarîye indirmek olmuştur. Bununla alakalı olarak tasarı
metninde düzenlemeler vardır. Mesela, meclis kararlarının vali onayı olmadan
yürürlüğe girmesi hükmü kaldırılmıştır. Tayinler, genel sekreter dahil, tamamen
büyükşehir belediyesi tarafından yapılmaktadır. Yazışmalar doğrudan belediyeler
tarafından yerine getirilecektir. Aynı şekilde, norm kadroya uygun olmak
şartıyla, büyükşehir belediyesi bünyesindeki birimlerin kurulması, kaldırılması
ve birleştirilmesi, merkezî idarenin herhangi bir kararına ihtiyaç olmadan,
doğrudan belediye meclisi tarafından alınacak kararla gerçekleştirilecektir.
Bu tasarıyla, ilk defa,
büyükşehir belediyelerinin kurulmasına birtakım objektif şartlar getirilmiştir.
Nedir onlar; birinci olarak nüfus şartı getirilmiştir. Nüfus şartı, hükümetin
gönderdiği tasarıda 1 000 000 idi, komisyonda 750 000'e indirilmiştir. Buradaki
müzakerelerde çıkacak netice ne olursa... Bu, objektif bir şarttır ve ilk defa
getirilmektedir. Aynı şekilde, nüfusun 750 000 olması dışında, beldenin fizikî
yerleşim durumu, ekonomik gelişmişlik düzeyi de dikkate alınacaktır. Bundan
ayrı olarak, belediye sınırları içerisinde ve bu sınırlara en fazla 10 000 metre uzaklıkta olma -son sayıma göre
nüfusu 750 000'den fazla olan yerlere- şartı getirilmiştir. Demek ki, üç tane
objektif şart getirilmiştir.
Bilindiği üzere, bundan
önce, büyükşehir belediyeleri kanunla kurulmuştur. Bugün, 12 000 000 nüfuslu
bir yerleşim yeri de büyükşehir statüsündedir, buna mukabil, 300 000 nüfuslu
bir belde de büyükşehir statüsündedir.
Nüfus kriterini dikkate
aldığımızda, bugün aşağı yukarı 6-7 belediye bu nüfus kriterini taşımamaktadır;
ancak, takdir edileceği üzere, bunların statüsünde herhangi bir değişiklik
olmayacaktır.
Büyükşehir belediyelerine
katılmada kanunî zorunluluk ortadan kaldırılmıştır. Aynı il sınırları
içerisindeki belediye ve köy tüzelkişilikleri, talep etmeleri halinde ve
büyükşehir belediye meclisinin de kararı olumlu çıktığı takdirde, büyükşehir
belediyesine katılabilecektir.
Bundan ayrı olarak, imar
ve altyapı zaruretleri dolayısıyla, büyükşehir belediye meclisi kararıyla,
İçişleri Bakanlığının teklifiyle ve Bakanlar Kurulu kararıyla, yine, büyükşehir
belediyesine katılım gerçekleşebilecektir.
Arz ettiğim gibi, bu
tasarıyla, hem büyükşehir belediyesinin hem de büyükşehir belediyesi bünyesinde
bulunan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görev ve sorumlulukları sayılmıştır.
Bunları şöyle özetleyebiliriz:
Birinci olarak,
büyükşehir belediyesi, stratejik planı yapacak, yıllık hedefleri koyacak ve
yatırım programlarını yapacaktır.
Bunun dışında, 1/2 000
ile 1/25 000 arasındaki her ölçekte nazım imar planını yapacaktır. Burada, bir
yenilik olarak, nazım imar planının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl
içerisinde uygulama imar ve parselasyon planlarını yapmayan bünyesindeki ilçe
ve ilk kademe belediyelerinin yerine kaim olmak üzere, uygulama imar ve
parselasyon planlarını yapma yetkisini elde etmektedir. Bilindiği üzere, bundan
önce, maalesef, ilçe belediyeleri imar planlarını yapmamakta, parselasyon
planlarını büyükşehir belediyesinin tasdikine sunmaktaydı. Bu zaruret, yani,
bir yıllık bir süre içerisinde bu vazifeyi ifa etmeme durumunda getirilen
müeyyide, ilçe belediyelerini, daha iyi bir yerleşmeye imkân vermek üzere, imar
planlarını yapmaya zorlayacaktır.
Büyükşehir
belediyelerinin önemli görevlerinden biri, ulaşım anaplanını yapmaktır;
toplutaşıma hizmetlerini planlamak, koordine etmektir.
Büyükşehir belediyeleri,
coğrafî ve kent bilgi sistemini üretecektir.
Tarım alanlarını ve su
havzalarını koruyacaktır.
Katıatık yönetim planını
yapacaktır ve bunların depolanması, bertaraf edilmesine ilişkin hizmetleri ifa
edecektir.
Kültürel hizmetlerden
olmak üzere, kütüphane, müze ve spor, dinlence, eğlence ve benzeri yerleri
yapacak veya yaptıracaktır.
Doğal afetlerle ilgili
olarak hazırlıklar yapacak, her ölçekte plan yapacaktır.
Merkezî ısıtma sistemi
kuracaktır.
Detayları tasarıda
yazılıdır, bunları daha fazla okumak istemiyorum. Bundan sonra da ilçe ve ilk
kademe belediyelerinin görevleri gelmektedir.
Burada önemli bir yenilik
ve değişiklik de şudur: Belediyeler, bu hizmetleri, hem kendileri yapacaklardır
-mesela, imar planını- hem de yaptırabileceklerdir; yani, kendi bünyesindeki
personele yaptırabilecekleri gibi, sayılmış bulunan görevlerin önemli kısmını,
dışarıdan mal ve hizmet satın almak suretiyle yaptırabileceklerdir. Bu, önemli
bir yenilik ve değişikliktir.
Büyükşehir belediyesi
bünyesinde "AYKOME" ve "UKOME" kurumları muhafaza
edilmiştir. Bilindiği üzere, AYKOME, altyapı koordinasyon merkezidir. Burada,
bir yenilik olmak üzere, özelleştirme planına uygun olarak, altyapı hizmetinden
sorumlu bir özel kuruluş bulunduğu takdirde, o da AYKOME'nin üyesi kılınmıştır.
Bilindiği üzere, telekomünikasyon hizmetleri özelleştirme aşamasındadır.
Şehirlerde, doğalgaz dağıtım hizmetleri, önemli ölçüde ihale edilmektedir. Altyapı
hizmeti veren bu kurumlar da, bundan böyle, AYKOME'de temsil edileceklerdir.
AYKOME üyesi bu
müesseseler ortak yatırım programı hazırlayabilirler. Bu durumda, bu hizmetin
gerektirdiği, bu yatırımın gerektirdiği fonları altyapı yatırım hesabına tevdi
edeceklerdir. Burada, bir yenilik olarak, yeterli ödenek bulunmadığı takdirde,
bir koordinasyon bozukluğu olduğu takdirde, büyükşehir belediyesi veya ilgili
kuruluş, yeterli ödeneği kendi fonlarından karşılayacak ve ilerideki ödemelerle
mahsuplaşma gerçekleşecektir.
Yine, büyükşehir
bünyesindeki önemli kurumlardan bir tanesi UKOME'dir. UKOME, büyükşehir
dahilinde ulaşım ve trafik hizmetlerinin tek elden yönetilmesine yönelik olarak
kurulmuş bir müessesedir. Bu müesseseye şehirde ulaşım hizmeti veren kamu ve
özel sektör temsilcileri iştirak etmekte, kararlarda söz sahibi olmaktadırlar.
Büyükşehirde buna paralel hizmet veren il trafik komisyonunun yetkileri
UKOME'ye devredilmiştir. Böylece, bugüne kadar, il trafik komisyonu ve UKOME
arasındaki hizmet mükerrerliği, karar mükerrerliği sona erdirilmiş
bulunmaktadır. Aynı şekilde, Karayolları Trafik Kanununun bu kanuna aykırı
hükümleri uygulanmayacaktır.
Meclis komisyonlarına
baktığımızda, komisyonların çalışmalarına süre ve zaman tahdidi getirilmiştir.
Büyükşehir belediyelerinde en çok çalışan, en çok hizmet üreten komisyon olan
imar komisyonu 10 gün, diğer komisyonlar 5 gün çalışacaktır. Bu komisyonlar, bu
süre içerisinde, kararlarını meclise sunmadıkları takdirde, meclis başkanının
resen bu kararları gündeme alma yetkisi bulunmaktadır. Bunu da, meclis
çalışmalarına ve özellikle komisyon çalışmalarına hız kazandırmak bakımından
önemli bir değişiklik olarak takdirlerinize sunuyorum.
Bu tasarıyla encümenin
yapısı değiştirilmiştir. Bilindiği üzere, daha önce uygulanmakta olan kanunda,
encümen tamamen atanmış görevlilerden oluşmakta iken; bu tasarı, 5 artı 5; 5
atanmış, 5 de seçilmiş üyenin encümende görev almasını düzenlemiş
bulunmaktadır. Esasen, İhale Kanununun getirdiği düzenlemeler çerçevesinde,
encümenin de yetki ve fonksiyonu değişmiş bulunmaktadır. Meclis tamamen karar
organı statüsü kazanmış, encümenin yürütme organı olma vasfı öne çıkmıştır.
Elbette, belediye
başkanı, belediyenin başı ve tüzelkişiliğin temsilcisidir. Burada, belediye
başkanlarının, bundan böyle siyasî partilerin genel idare kurulu ve parti
meclisinde görev alabilecekleri; ancak, genel merkez yönetim ve denetim
organları ile il, ilçe, belde teşkilatında görev alamayacakları; aynı şekilde,
profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamayacakları ve yönetimde
bulunamayacakları tarzında bir düzenleme getirilmiş bulunmaktadır.
Belediye başkanlarının
görevden alınmasında, belediye meclisinin feshini gerektiren sebeplerle
görevden alınmasında Danıştayın kararı gerekli bulunmaktadır.
Bu tasarıyla, memurları
çalışmaya teşvik etmek bakımından, toplam personel adedinin yüzde 10'unu
geçmemek üzere çalışanlara 2 ikramiye verilmesi öngörülmüş bulunmaktadır.
Takdir edileceği üzere, memurun tamamına ikramiye vermek teşvik fonksiyonunu
yerine getirmez. Bu ikramiyeden istifade etmek isteyen personel, memur,
teşvikin gereğini, icabını yerine getirmek zaruretinde olduğunu hissedecektir.
Büyükşehir belediye
gelirlerine ilişkin olarak getirilmiş bulunan yenilik ve değişiklik şudur:
Büyükşehir belediyesinin kurulu bulunduğu ildeki toplam vergi hâsılatının yüzde
4,1'i büyükşehir belediyelerine gelmekteyken, bu tasarı büyükşehir
belediyesinin gelirlerini artırmakta, bunu yüzde 5'e çıkarmaktadır. Aynı
şekilde, bu yüzde 5'in dağılımına ilişkin olarak büyükşehir belediyeleri
arasındaki adaletsizliği giderici düzenleme yapılmıştır. Daha önceki uygulamada
o ilde toplanan vergilerin yüzde 40'ı doğrudan o büyükşehir belediyesine, yüzde
60'ı havuza gitmekteyken, yeni düzenlemeyle bu oranlar yüzde 75 ve yüzde 25
olarak tanzim edilmiştir. Yani, büyükşehir belediyesinin kurulu bulunduğu
ildeki toplanan vergi hâsılatının yüzde 75'i doğrudan doğruya o il büyükşehir
belediyesine, yüzde 25'i havuza gidecektir.
Belediyelerin
borçlanmasıyla ilgili olarak bu kürsüden çok şey gündeme getirildi. Şuna
dikkatinizi çekmek istiyorum: Bugüne kadar belediyelerin borçlanmasına ilişkin
olarak hiçbir yasal düzenleme bulunmamaktaydı. İlk defa hükümetimiz belediyelerin
borçlanmasına sınır getirmektedir. Bu sınırlama düzenlemesine, Belediye
Kanununda değişiklik yapılmak suretiyle borçlanmada getirilmiş bulunan bu
tahdide, büyükşehir belediyesi de dahil olmak üzere bütün belediyeler riayet etmek
zorundadırlar.
Nedir getirilmiş bulunan
sınırlama; birinci olarak, dışborçlanma, ancak, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna uygun olarak ve yatırım
programında yer alan yatırımların finansmanı amacıyla yapılabilecektir.
Aynı şekilde, tahvil
ihracı, yatırım programında yer alan yatırımların finansmanında
kullanılabilecektir. Tahvil ihracı, esasen, 1580 sayılı Kanunda da belediye
gelirleri arasında sayılmış bir gelir unsuru idi; bu bir yenilik değildir.
Burada, ilk defa tahvil getiriliyor, belediyelere, borçlanma yöntemi olarak;
özellikle komisyonda tenkit edilmiştir. Arz ettiğim gibi, bu, esasında, 1580
sayılı Kanunda da bulunan bir gelir tarzıdır belediyeler bakımından.
Belediyelerin, bağlı
kuruluşlarının ve sermayesinin yüzde 50'sinden fazlasına sahip olduğu
şirketlerin iç ve dışborç stoku, bu gelirlerinin -bütçe gelirlerinin- yüzde
1'ini aşmayacak. Bu oran, büyükşehirler bakımından yüzde 1,5 olarak uygulanacaktır.
Aynı şekilde, yıllık
borçlanmaya sınır getirilmiştir. Burada da, içborçlanma, aynı şekilde, bu
gelirlerinin yüzde 10'u mertebesinde kalacaktır.
Gayet tabiî, bu
borçlanmaya sınır getirilirken, belediyelerin yapacakları hizmetlerin de önü
kesilmek istenilmemiştir. Bu amaçla, teknolojik yatırımlarda, altyapı
yatırımlarında Devlet Planlama Teşkilatının uygun görüşü alındığı takdirde,
Bakanlar Kurulu kararıyla bu sınırlar aşılabilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Açıkalın.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN
(Devamla) - Bu tasarının getirdiği önemli değişikliklerden biri de, Belediye
Kanununda düzenlenmiş bulunan kentsel dönüşüm ve gelişim projeleridir.
Bilindiği üzere, burada
iki şart bulunmaktadır; nüfus şartı vardır, alanın 50 000 metrekare olması
şartı vardır. Takdir edileceği üzere, bu bir fikir projesidir. Bunun gerisinde,
elbette ki, ilçe belediyelerinin ve büyükşehir belediyelerinin, kendilerine
verilmiş bulunan yetkiler çerçevesinde imar planlarını yapmaları gerekmektedir.
Bunu kolaylaştırmak üzere, davaların üç ay içerisinde neticelenmesi
öngörülmüştür. Aynı şekilde, buradaki, münferit -binalardaki- harçlar da,
indirimli uygulanmak suretiyle, dönüşüm projelerinin gerçekleşmesinde
kolaylıklar getirilmiş bulunmaktadır.
Gelecek yıllara sari
hizmetlerde, gerçekten, bir yıllık süre, birtakım hizmetlerin ifa edilmesinde
hizmetin yerine getirilmesini ya pahalı kılmakta idi ya da o hizmeti yerine
getirme hususunda engel teşkil etmekteydi. Burada, bu tasarıyla, tasarıda sayılan
hizmetlerin yıllara sari olarak birden fazla yılda temin edilmesine imkân veren
düzenleme getirilmiş bulunmaktadır.
Son olarak, büyükşehir
belediye sınırları konusunda düzenleme yapılmış bulunmaktadır. İstanbul ve
İzmit Büyükşehir Belediyelerinin sınırları, mülkî sınırlar olarak
düzenlenmiştir. Diğer büyükşehir belediyeleri bakımından kilometre esaslı bir
düzenleme yapılmış bulunmaktadır.
Bu tasarının
belediyelere, ülkemize hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.(AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Açıkalın.
Hükümet adına, İçişleri
Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
genel yönetim yapımız içinde mahallî idarelerimizin yerini ve fonksiyonlarını
temelden değiştiren tasarılardan önemli birisi olan Büyükşehir Belediyeleri
Kanunu Tasarısıyla huzurlarınızda bulunuyoruz; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz
değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Malumları olduğu üzere,
büyükşehir belediyeciliği anlayışıyla tanışmak için 1984 yılı beklenilmiştir.
Bu tarihten sonra, millî şairimiz Âkif'in çok veciz biçimde yakındığı şehir
görüntülerinin yavaş yavaş değiştiğine tanık olduk. Büyükşehir statüsünü
kazanan illerimiz, sanki bir sihirli değnekle dokunulmuş gibi kabuklarını
değiştirmeye başladılar; üstelik, modern kentleşme olgusunda öncü rol
üstlenerek diğer kentlerimizin de önünü açtılar. 1984 yılından itibaren uydukentler,
büyük parklar, metrolar günlük hayatımızın birer parçası olmaya başladı.
Bir toplumun, bir kentin
tarzının nasıl değişebileceğine, yasal altyapının bu noktada ne denli etkili
olabileceğine en güzel örneklerden biri de 3030 sayılı Yasamızdı. Şimdi aradan
yirmi yıl geçti, yerel yönetim konsepti değişti. Daha önce sayılan ve sınırlı
görevlerini yürütmekten sorumlu olan yerel yönetim modeli, yerini yönetimin
başat öğesi yerel yönetimlerdir anlayışına bıraktı. Öte yandan, aradan geçen
yirmi yıl zarfında hem Türkiye'de ve hem de dünyada demokratik değerler yeni
anlamlar kazanmaya başladı. Demokrasinin okulu olan belediyelerin bu yeni
öğelerin öncüsü olmaları bakımından da yasal altyapının değişmesi gerekiyordu.
Son olarak, yerel
yönetimlerimiz kabuklarını delerek mevcut yasaların izin verdiği tartışmalı
olan pek çok alanda, vatandaşların talebi nedeniyle hizmet vermek zorunda
kalmıştı. Bir anlamda de facto durumun hukuk devleti kriterlerine dönüşmesi
için de bu değişim gerekliydi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şimdi izninizle bugün burada huzurlarınızda
tartışılacak tasarının neler getirdiğini anabaşlıklarıyla da bazılarını arz
etmek istiyorum.
Öncelikle, tasarıyla,
büyükşehir belediyelerinin kuruluş şartları yeniden tanımlanmıştır. Buna göre,
büyükşehir belediyeleri, en az 3 ilçe veya ilk kademe belediyesinden
oluşacaktır. Belediye sınırları içindeki yerleşim birimleri ile bu sınırlara en
fazla 10 000 metre uzaklıktaki yerleşim birimlerinin toplam nüfusu 750 000'den
fazla olan il merkez belediyeleri, fizikî yerleşim durumları ve ekonomik
gelişmişlik düzeyleri de dikkate alınarak, kanunla büyükşehir belediyesine
dönüştürülebilecektir.
Büyükşehir belediyelerine
katılmayı yeniden düzenleyerek, kanun konusu olmaktan çıkardık; katılma
kararını, ilgili ilçe veya ilk kademe
belediye meclisinin talebi üzerine, büyükşehir belediye meclisinin kararına bıraktık.
Öte yandan, imar düzeni
ve temel altyapı hizmetlerinin zorunlu kıldığı durumda, bu belediye ve köyler,
büyükşehir belediye meclisinin kararı ve İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine,
Bakanlar Kurulu kararıyla da büyükşehir sınırları içine alınabilecektir.
Büyükşehir belediyesi
sınırları içine katılan ilçe belediyeleri ile nüfusu 50 000 ve üzerinde olan
belediyeler, büyükşehir ilçe veya ilk kademe belediyesine dönüşecek, diğer
belediyeler ile köylerin tüzelkişiliği kalkacaktır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, tasarıyla, bugüne kadar büyükşehirlerde en çok tartışılan,
büyükşehir belediyesi ile, bugün, bu tasarıyla adına "ilk kademe"
dediğimiz büyükşehrin ilçe belediyeleri arasındaki görev tartışmalarına da son
veriliyor; büyükşehir ile ilçe veya ilk
kademe belediyelerinin görev ve sorumlulukları bu tasarıda ayrı ayrı sayılmış
oluyor.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıyla getirilen önemli düzenlemelerden biri de, büyükşehir sınırlarında
yapılacak altyapı yatırımlarının tek elden yapılarak koordinasyonunun
sağlanmasıdır. Bu amaçla, altyapı koordinasyon merkezi oluşturulmuş; diğer kamu
kurum ve kuruluşları ile özel sektörün yapacağı altyapı yatırımlarının bu
merkezden koordine edilmesi sağlanmıştır.
Aynı şekilde, büyükşehir
sınırlarındaki ulaşım hizmetlerinin planlanması, yürütülmesi ve koordinasyonu
için, ulaşım koordinasyon merkezleri oluşturulmuştur. Bu tasarıyla, büyükşehir
belediyesine verilen trafik hizmetlerini planlama, koordinasyon, güzergâh
belirlenmesi ile taksi, dolmuş ve servis araçlarının durak ve araç park yerleri
sayısının tespitine ilişkin yetkiler, ulaşım koordinasyon merkezi tarafından
kullanılacaktır. Öte yandan, bu tasarıyla büyükşehir belediyelerine verilen
görev ve yetkilerin uygulanmasında, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun bu
tasarıya aykırı olan hükümleri de uygulanmayacaktır.
Halihazır yasadaki kent
plan bütünlüğü konusundaki aksamaları ortadan kaldırmak amacıyla da birtakım
tedbirler getirilmiştir. Bu çerçevede, büyükşehir belediyelerine, Belediye
Kanunuyla verilen yetki ve imtiyazlar haricinde, ilçe ve ilk kademe
belediyelerinin imar uygulamalarını denetleme yetkisi verilmiştir. Büyükşehir
belediyesince yapılan denetim sonucunda belirlenen eksiklik ve aykırılıkların
giderilmesi için, ilgili belediyeye üç ayı geçmemek üzere süre verilmesi
düzenlenmiştir. İmara aykırı uygulamalar ilgili belediye tarafından
giderilmediği takdirde, büyükşehir belediyesi tarafından 3194 sayılı İmar
Kanununun 32 nci ve 42 nci maddelerinde belirtilen yetkilerin doğrudan
kullanılması yolu da bu tasarıyla açılmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
nüfusu 2 000 000'u aşan büyükşehir belediyelerinde 10, diğer büyükşehir
belediyelerinde de 5'i geçmemek üzere başkan danışmanı görevlendirilmesine de
bu tasarıda imkân veriliyor; ancak, danışman olarak görevlendirilebileceklerin
en az 4 yıllık yükseköğrenim kurumlarından mezun olması şartı
aranmaktadır. Danışmanların görev
süreleri sözleşme süresiyle sınırlıdır; ancak, bu süre, belediye başkanının
görev süresini de aşmayacaktır.
Bu arada, büyükşehir
belediyesi ile bağlı kuruluşların arasındaki malî ilişkiye de yeni boyut
getirilmiştir. Bu bağlamda, belediye başkanının onayıyla, geri ödenmek üzere,
birbirlerinin nakit ihtiyaçlarını da karşılayabileceklerdir. Yapılacak herhangi
bir yatırımın, büyükşehir belediyesi ile bağlı kuruluşlarından bir veya
birkaçını aynı anda ilgilendirdiği ve tek elden yapılmasının maliyetleri
düşüreceğinin anlaşıldığı durumlarda, büyükşehir belediye meclisi, yatırımı,
kurumlardan birinin yapmasına da karar verebilecektir. Büyükşehir belediyesi,
büyükşehir belediye başkanının teklifi ve meclisin kararıyla, ilçe ve ilk
kademe belediyelerine, kesinleşmiş en son yıl bütçe gelirinin yüzde 3'ünü
aşmamak ve bütçede ödeneği ayrılmış olmak kaydıyla, ilgili belediyenin yatırım
programında yer alan projelerin finansmanı için de malî yardımda
bulunabilecektir.
Öte yandan, tasarının
geçici 2 nci maddesiyle yapılan düzenlemeyle, büyükşehir belediyelerinin
sınırları genişletilmiştir. Buna göre, bu tasarının yürürlüğe girdiği tarihte,
büyükşehir belediye sınırları, İstanbul ve Kocaeli'nde il mülkî sınırlarıdır.
Diğer büyükşehirlerde, mevcut valilik binası merkez kabul edilmek ve il mülkî
sınırlarında kalmak şartıyla, nüfusu 2 000 000'a kadar olan büyükşehirlerde
yarıçapı 20 kilometre, nüfusu 2 000 000'dan fazla olan büyükşehirlerde yarıçapı
50 kilometre olan dairenin sınırı büyükşehir belediyesinin sınırını oluşturacak
bir düzenleme de bu tasarıyla getirilmiştir.
Tasarıya ve tasarımızla
getirdiğimiz bütüncül yaklaşıma destek vermenizi bekliyor, siz Yüce Meclisin
değerli üyelerini tekrar saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Şahsı adına, İzmir
Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bütünü üzerinde bu defa şahsım adına
söz aldım; ama bunu da Grup adına diye değerlendirebilirsiniz, devamı
niteliğinde.
Burada Büyükşehir
Belediyeleri Kanunu Tasarısını tartışıyoruz. Büyükşehir belediyeleri bu
tasarıyla çok önemli yetki artışına konu oluyorlar; aynı zamanda da büyükşehir
belediye başkanları, aslında diğer belediye başkanları da önemli bir güçlü
başkanlık sisteminin simgeleri haline geliyorlar.
Şimdi, bu tasarıyla,
büyükşehir belediyesi olan ya da olmayan arasındaki farklar büyümektedir; yani,
büyükşehir belediyesi olan ile il belediyesi olan arasındaki farklar
büyümektedir; farklar açılıyor. Açılan farklar var; ama, bir başka şey de var,
aralarındaki farklar çok büyük olanlar da tek bir potaya konuluyor. Yani, nedir
bu; işte, 10 000 000'u aşan İstanbul ile -il sınırları olarak bütünleştirdiğiniz
zaman İstanbul 10 000 000'un üzerinde bir kent- 750 000'lik bir belediye,
hatta, mevcut büyükşehir belediyeleri içinde 750 000'i tutmayanlar da var- aynı
esaslara göre yönetilmiş olacak; yani, bir anlamda, bu büyükşehirlerin en
büyüklerine göre, sürmezür, ısmarlama biçilen bir elbise küçüklere de
uydurulmaya çalışılacak; yani, böyle, özelliği olan birtakım kamu idarelerini
ortak bir potada eritecek, bunların
hepsinin ihtiyaçlarına ne kadar cevap verecek, ne kadarı geniş gelecek
ya da dar gelecek; bu da, bu düzenlemenin ayrı bir sorunu.
Tabiî, bu düzenlemenin
bir başka sorunu, kamu hizmetinde, kamu personelinin hizmet sürekliliğinde de
bir kesintiye yol açması; Sayın Bakanın da biraz önce söylediği gibi, belediye
başkanlarıyla birlikte gelip giden danışmanlar örneklerinde olduğu gibi. Yani,
bu, hem iyi hem kötü. Kötü tarafı da, sürekliliği kıran bir yapı ortaya
getirmesi; çünkü, kamu hizmeti, partizan kadrolaşma dışında ele alınması
gereken bir olay.
Şimdi, bu tasarıda, dün
kabul edilen Belediye Kanununda da var olan bir madde var. Belediye Kanununun
15 inci maddesinin ikinci fıkrasında, belediyelerin içme ve kullanma suyu,
toplutaşım, katıatıklarla ilgili düzenlemeler, her türlü düzenleme, yetki
devriyle, hak ve imtiyaz devriyle şirketlere gördürülebilecek düzenlemeler
içine alınıyordu. Bu tasarının 10 uncu maddesinde de, Belediye Kanununa
gönderme yapılıyor, aynı şey düzenleniyor.
Şimdi, bir kere, bu tür
hizmetler kamusal niteliktedir, münhasıran belediyenin hakkı olan hizmetlerdir.
Bu hizmetlere ait hak ve imtiyazların devri genel hükümlere göre yapılır. Hak
ve imtiyazların genel hükümlere göre devredilmesi, bu hak ve imtiyazların özel hukuk
sözleşmesiyle devri anlamına gelmekte. Anayasanın 47 nci maddesinde, yapılan
değişikliklerle, "...kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve
hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere
yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir" deniliyor;
ancak, burada bu düzenleme önümüze gelirken, yasa koyucu, bunu, çok özel haller
ve nedenler dışında, bu Anayasa hükmüne dayandırarak kullanmamalıydı; çünkü,
bütün kamu hizmetlerinin özel hukuk sözleşmeleriyle yaptırılabilmesine izin
veren düzenlemeyle karşı karşıyayız, aradaki fark bu. Anayasanın öngördüğü şey,
bunun bir istisnaî durum olarak öngörülmesi. Hepsini böyle yapıyorsunuz; kamu
hizmeti nerede?.. Dolayısıyla, burada, yasa koyucu, herhangi bir alanda verilen
hizmetin, kamu hizmetinin -kamu tarafından verilen hizmet olarak belirlenmiş
bir hizmet- çok özel haller dışında, özel hukuk sözleşmeleriyle değil, kamu
hukuk sözleşmeleriyle yapılmasını esas kabul etmeliydi. Yasa koyucunun, bu
hizmetleri kamu hizmeti olarak belirledikten sonra, kamu hizmetlerinin, kamu
hukuku sözleşmeleri dışında, özel hukuk sözleşmelerine konu edilmesi için çok
önemli nedenleri olması gerekirdi. Dolayısıyla, burada haklı bir neden
olmadığını belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
burada denetimle ilgili birçok şeyden bahsettik. Burada, şirket kurma
meselesine gelince, elimizdeki denetlenecek yapıyı bir tasnif etmek lazım.
Ortada üçlü bir yapı var; bir, belediyelerin kendisi bir kamu tüzelkişiliği
olarak bir alan; ikincisi, bunun özel gelir ve gideri bulunan hizmetin
yürütüldüğü bütçeiçi işletmeler; üçüncü alan da, belediyelere verilen görev ve
hizmet alanında kurulan sermaye şirketleri; üç tane alan var. Peki, yasa
tasarısı bu üç farklı yapının aynı usul ve esaslara göre denetimini nasıl
öngörebilir?.. Bunlar farklı yapılardır, dolayısıyla farklı denetim hedeflerine
göre denetlenmeleri gerekirdi. Dolayısıyla da, farklı yapıların farklı hesap
verme sorumlulukları, ölçütleri öngörülerek, farklı derecelerde yerine
getirilmesi sağlanmalıydı. Oysa, ne böyle bir mekanizma var ne de bu
şirketlerle ilgili, zaten, hesap verme sorumluluğunu yerine getireceğine dair
bir hüküm var. Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, burada da denetimin, bir kez
daha, nasıl, bu şirketler vesaire yoluyla devre dışına çıktığını görüyoruz.
Bir başka dikkat
çekeceğim nokta; dün geçen Belediye Kanununun 8 inci geçici maddesi, burada
verilen bir önergeyle değiştirildi ve belediye borçlarının konsolidasyonu...
Burada, siyasî yapının, siyasetin, aslında, bir serbestlik alanı içerisinde,
her bir belediyeyle, ayrı ayrı bir uzlaşma komisyonu marifetiyle, bu borç
ertelemelerini ve borç indirimlerini; yani, af niteliğini içeren bu işlemi
yapabilmesine imkân sağlandı. Bunlar, hangi objektif, keyfî olmayan kriterlere
göre yapılacak, bunu bilmiyoruz. Yani, diyeceksiniz ki, bize güvenin.
Değerli arkadaşlarım,
size güvenmememiz için çok neden var.
Bakın, bir tane örnek vereyim: Dün akşam, şurada bir oylama yapıldı; bu
oylamada 50'den fazla, burada var olmayan kişilere ait pusulalar çıktı, aynı
kişiye birden çok pusula çıktı. Yani, bakınız, burada basit bir oylama
mekanizmasında bile... Bu nitelikli çoğunluğa... Biz, burada uyardık
"nitelikli çoğunluk gerekir, üçte 2 gerekir" dedik; bunun üzerine bir
hareketlenme ve böyle, birtakım, bu işi bu şekilde aşabilir miyiz
manevraları... Yani, biz, nasıl bu geçici 8 inci maddeyle ilgili... Burada da
geçici 3 üncü maddede, bu, karşımıza muhtemelen tekrar bir değişiklik
önergesiyle gelecek, aynı mekanizma gelecek, biz, buna nasıl güveneceğiz?!
Bir başka şey, burada
tekrar uyarıyorum; nitelikli çoğunluk.. Bu, bir af hükmüdür, onu, burada, yine
büyükşehirler için getireceksiniz. Bu, nitelikli çoğunluk gerektirir. Bunun,
bırakın Anayasa Mahkemesini, Cumhurbaşkanından dönmesini istemiyorsanız, aynı
konuyla ilgili Meclis gündemini bir daha işgal etmek istemiyorsanız, bugün,
buradasınız, sizi daha bu saatten uyarıyorum, akşam saatlerine kalmadan
Grubunuzu 330'a tamamlayınız, bizden destek beklemeyiniz, kendiniz Grubunuzu
330'a tamamlayınız ve bu eksiği ikmal ediniz.
Değerli arkadaşlarım,
değineceğim bir başka konu; burada, önemli bir madde, 23 üncü maddedir. Diğer
tasarılarda, gerek İl Özel İdaresi Kanununda gerek Belediye Kanununda
belediyelerin gelirleri sayılmıyor, il özel idarelerinin gelirleri sayılmıyor;
yani, gelirleri düzenleyen düzenleme yok; bununla ilgili düzenlemenin daha
sonra geleceği söyleniliyor. Biz, hangi hizmetler karşılığında hangi gelirlerin
olduğunu, hangi malî dengenin olduğunu bilemiyoruz, bir tek burada var. Burada
olmasının nedeni de büyükşehir belediyeleri biraz türev belediyecilik tanımına
girmektedir; dolayısıyla, daha kolay tanımlanabilir bir çerçeve ve mevcut
çerçeveyi de taşıyan bir yapı getirilmiş.
Burada, üç noktaya
değineyim; bir tanesi, bu 23 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendine göre,
müşterek bahisten alınan Eğlence Vergisinin, hangi belediyelere, nasıl
paylaştırılacağı. Şimdiye kadar söz konusu olmayan, en azından mevcut durumda
söz konusu olmayan, müşterek bahislerden alınan Eğlence Vergisinde büyükşehirlerin
payı yoktu; siz, yüzde 50 bir pay getirmiş oldunuz. Şimdiye kadar bu payı tek
başına alan hipodromun, at yarışlarının oynandığı ilçe belediyesini, bir
anlamda devredışı bıraktınız; çünkü, geriye kalan yüzde 50, bütünü arasında
paylaşılıyor; bunu, umarım, önergelerle düzeltme, olgunlaştırma imkânına
kavuşuruz; çünkü, burada, o ilgili ilçe belediyesinin kendi bütçesinde, hem de
içinde bulunduğumuz yıl itibariyle bile çok önemli bir kaybın ortaya çıkacağını
ve bundan sonra, belki, yıllara sâri yatırımlar açısından çok ciddî aksamalar
ortaya çıkacağını nasıl hesaba katmayız? Bunu mutlaka hesaba katmak zorundayız;
bu konuda, işte İstanbul-Bakırköy, İzmir-Buca ve Adana gibi birtakım kentlerde,
bu belediye gelirleri açısından çok ciddî sorunlar ortaya çıkabilecektir.
Bu konuda, tabiî,
düzenlemeyi ertelemek de bir yoldur. Yani, daha sonra, biz, nasıl olsa belediye
gelirleri kanunu tasarısını, buraya, herhalde getireceğiz; düzenlemeyi oraya
bırakmak, buradan çıkarmak, ona taşımak da mümkündür; sağlıklı olan, doğru olan
yol budur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
İkinci bir konu, burada, 23 üncü maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde
ortaya çıkan durumdur. Burada, şimdi, bu (d) bendinde, yönetmelikle düzenlenen
bir hüküm var, şimdiye kadar yürürlükte olan durum bu. Okuyorum hükmü:
"Büyükşehir belediyesine bırakılan sosyal ve kültürel tesisler, spor,
eğlence, dinlenme yerleri ve yeşil sahalar içinde tahsil edilecek her türlü
belediye vergi, resim ve harçları."
Mevcut uygulamada, bu,
bir yönetmelikle; yani, 3030 sayılı Kanunun 25/b maddesi uyarınca çıkarılan bir
yönetmelikle düzenleniyordu. Şimdi, tabiî, vergiyle ilgili bir düzenlemenin
yönetmelikle yapılması, verginin yasallığı ilkesiyle bağdaşmıyor; o bir tarafa.
Şimdi, siz bu kanunu, bu şekliyle yürürlüğe sokarsanız; yani, uygulamadaki
hükmü -uygulamadaki hükmü burada vaktim olmadığı için anlatmıyorum- burada
nasıl bir paylaşım olduğunu, 10 000 kişilik spor sahaları kompleksine ya da 2
000 kişilik kapalı spor salonu kompleksine göre büyükşehir belediyesine mi
yoksa ilçe belediyesine mi yatırıldığını düzenleyen hükmü burada
tekrarlamazsanız, şu anda getirdiğiniz kanunda bir eksikliğe yol açarsınız. Yönetmelik
kanunun üzerinde olamayacağına göre, bunu, burada tamamlamak durumundayız.
Nihayet, son bir nokta;
23 üncü maddenin ikinci fıkrasının da yeniden gözden geçirilmeye ihtiyacı
vardır. Burada, il sınırları içerisinde alınan verginin yüzde 75'inin ilgili
büyükşehir belediyesine, kalan yüzde
25'inin de diğer belediyelere -toplam 16 belediyeye- nüfuslarına göre pay
edilmesi öngörülüyor. Nüfuslarına göre pay edilmesi hükmü, mayıs ayında,
Anayasa Mahkemesinin kararıyla iptal edilmiştir; tek kriter olarak, nüfusa göre
bir paylaştırmanın adil olmadığı söylenilmiştir. Dolayısıyla, burada, bu
paylaştırmayı adil kriterlere göre yapmak zorundayız; bunu getirmek lazım.
Kaldı ki, bir noktada, bu paylaştırmayı yaparken...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, çok
iyi hazırlanmışsınız, konuşuyorsunuz; ama, diğer maddelerde de konuşmalarınız
devam edecek herhalde.
Son olarak 1 dakikalık
eksüre veriyorum ve sürenizi uzatmayacağım.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Dolayısıyla, nüfus kriteri yeterli değildir; bir, bunu çözmek lazım. İki;
çözmemiz gereken bir konu daha var -en azından asgarî olarak çözmemiz gereken
bir konu- büyükşehir sınırları içerisinde yer alan ilçe ve ilk kademe
belediyelerinin de bundan pay almasını sağlamak durumundasınız; çünkü, benzer
alanda hizmet üretmeye çalışıyorlar.
Tabiî, bunu daha
genişletmek de mümkündür, il belediyelerini katmak da mümkündür. Muhtelif
önergeler hazırlanabilir. Bizim, burada, size tekliflerimiz var. Bunları,
umarım, sağlıklı bir şekilde müzakere etme, inceleme fırsatı bulursunuz.
Ben, bu vesileyle,
tekrar, Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının, bugün, olması gereken
olgunlukta karşımıza gelmediğini ve aslında, belki de gelmesinin mümkün
olmadığını; çünkü, bunu hazırlayan bütün çerçeve mevzuatın, zaten bu eksikli ve
kusurlu yasa tasarısını karşımıza getirmeye âdeta mecbur olduğunu söyleyerek
görüşlerimi noktalamak istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Oyan.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun
amacı, büyükşehir belediyesi yönetiminin hukukî statüsünü düzenlemek,
hizmetlerin plânlı, programlı, etkin, verimli ve uyum içinde yürütülmesini
sağlamaktır.
BAŞKAN - 1 inci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif
Hamzaçebi; buyurun.
Şahsınız adına olan
konuşmanızı da birleştirerek, size 15 dakika süre veriyorum.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyükşehir
Belediyesi Yasası Tasarısının 1 inci maddesine ilişkin olarak, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hükümetin, Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısından sonra, yerel yönetimleri ilgilendiren üçüncü tasarı
olarak gündemimize getirmiş olduğu bir tasarı bu. Gerçekten, yerel yönetimler,
sadece Türkiye'de değil, dünyada giderek artan bir öneme sahip olan kurumlar.
Sadece bir hizmet kurumu değil, aynı zamanda, demokratik siyasî kurumlar
olarak, bütün demokrasilerde önemli bir yer işgal etmektedir yerel yönetimler.
Yerel yönetim kurumunun
temelinde, yerel demokratik değerler vardır. Yani, vatandaşların, kendilerini
en çok ve en yakından ilgilendiren konularda, kendilerini özgürce ve demokratik
yollarla yönetebilmesi olarak ifade edilmektedir bu. Vatandaşların kendilerini
en çok ve en yakından ilgilendiren konular, bizim Anayasamızda da "mahallî
müşterek ihtiyaçlar" olarak ifade edilmiştir.
Küreselleşme olgusunu
yaşıyoruz. Küreselleşme, hepinizin bildiği gibi, bir yandan ülkeler arasındaki
coğrafî sınırları esnetirken, öte yandan da yereli ve yerel yönetimleri giderek
daha önplana çıkarmaktadır. Küreselleşmenin, devlet, ekonomi ve toplum
kavramları üzerinde çok büyük etkisi vardır; bu kavramları çok köklü bir
şekilde değişime uğratmakta, etkilemektedir ve bunun sonucunda, artık,
uluslararası bir ekonomik sistem yerine, ulusüstü bir ekonomik sistem giderek
dünyada oluşmaya başlamıştır diyebiliriz.
Geçmişte ve halen ulusal
ekonomiler devlet sınırları içinde yer alırken, küreselleşmenin giderek artan
etkisiyle birlikte, artık, devletlerin piyasalar arasında, pazarlar arasında,
içerisinde yer aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Küreselleşmenin
yönetimler üzerinde çok büyük etkisi var tabiî ki. Birincisi, ulus devletin
yetki alanını, güç alanını daraltmaktadır. Eskiden, ulus devletin hâkimiyet
alanında, yetki alanında olan bazı konular, küreselleşmenin etkisiyle, ulusüstü
kurumlar tarafından düzenlenebilmektedir. Avrupa Birliği bunun çok önemli bir
örneğidir. Avrupa Birliğine üye ülkeler, eskiden, demokratik olarak kendi
ulusal sınırları içerisinde, ulusal yönetimleri tarafından kararlaştırılan bazı
hususları Avrupa Birliğinin yönetim organlarına bırakmışlardır. Bu, ulus
devletin özerklik kaybettiği alanlardan bir tanesidir. Buna meşruiyet eksikliği
veya demokrasi kaybı veya demokrasi açığı da diyebiliriz. Demokratik
uygulamaların meşru olma zorunluluğunu dikkate aldığımızda, bu uygulamaların
karar sürecine katılanlar ile bu uygulamalardan etkilenenlerin birbiriyle her
zaman örtüşmediğini görüyoruz. Bu, toplumların gelişme düzeyine bağlı olarak, o
toplumlar tarafından kolaylıkla hazmedilebilir veya hazmedilmeyebilir; tabiî
ki, ikisi arasındaki fark, toplumlarda ortaya çıkacak sorunlarla, problemlerle
ilgilidir.
Değerli arkadaşlar, bütün
bu tartışmaların temelinde ise, bu gelişmelerin sonucunda, ulus devletin
müdahale kapasitesinin, müdahale gücünün azalması yatmaktadır. Artık, hepinizin
bildiği gibi, örneğin, devletler, istedikleri gibi, istedikleri oranda vergi
koyma yetkisine sahip değildir. Bir ülkenin alacağı vergi kararları, her zaman,
bir başka ülkenin vergi kararlarıyla ilişkili olmak zorundadır. Aksi takdirde,
kendi ülkeniz için, yatırımlar için çok uygun bir ortamı yaratamamış olursunuz.
Devletlerin böylesi açmazları vardır.
Bunları şunun için
söylüyorum: Böylesi bir gelişmeyi yaşadığımız dünyada, gerçekten, küreselleşme
eğilimlerine karşı, küreselleşmenin yarattığı küresel merkezîleşme eğilimlerine
karşı, yerel yönetimler, gerçekten, bütün bireyler, bütün vatandaşlar
tarafından önemli bir güvencedir. Yerel yönetimler, giderek daha önem
kazanmaktadır. Eskiden ulus devletlerin üstlendiği görevlerin bir kısmının
şimdi uluslarüstü bazı kurumlar tarafından üstleniliyor olması, yerel yönetimleri,
ulus devletler tarafından yürütülmekte olan bazı görevler konusunda,
kendilerini, yetkili olmak, görevli olmak konusunda arzu duymaya sevk etmiştir.
Yerel yönetimlerin giderek özerkleşmesi veya giderek daha bağımsız eğilimlere
sahip olmasının temelinde bu yatmaktadır ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı da buradan doğmuştur. 1985 yılında Avrupa Bakanlar Konferansında
imzalanmış olan bu şart, Türkiye tarafından da 1991 yılında -bazı çekincelerle
tabiî ki, Türkiye'nin idarî yapısından kaynaklanan bazı çekincelerle-
onaylanmıştır.
İster özerk olsun isterse
adına özerk demeyelim; ama, merkezî yönetimden bağımsız olarak yerel
yönetimlerin organizasyonunda, temelinde şu vardır: Birincisi, yerel yönetimler
yapacakları işleri kendi sorumluluğu altında yapacaklardır; ikincisi, kendi özkaynaklarıyla
yapacaklardır; üçüncüsü de, bütün bu işleri demokratik yöntemlerle seçilmiş
organları vasıtasıyla yapacaklardır. Yerel yönetimlerin özerkliği veya
bağımsızlığı veya merkezî yönetimden bağımsızlığını bu şekilde tanımlamak
gerekir.
Yine, Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartının şartlarından bir tanesi de, yerel yönetimlerin
malî kaynaklarıyla uyumlu olarak kendilerine birtakım görevlerin verilmesi
gerektiğidir. Yani, birtakım görevleri veriyorsanız, bu görevlere paralel
olarak gerekli malî kaynakları da sağlamak zorundasınız.
Bu tasarıları görüşürken,
gerçekte bu tasarıların ayrılmaz bir parçası olması gereken yerel yönetimlerin
gelir kaynaklarını düzenleyen tasarıların da buraya gelmiş olması gerekirdi;
ancak, ne İl Özel İdaresi Kanununda ne de Belediyeler Kanununda bu
düzenlemeleri görebildik. Şimdi görüşmekte olduğumuz Büyükşehir Belediyeleri
Kanunu Tasarısında ise, bir gelir düzenleyici hüküm var; ancak, bütün bunları
bir arada düşündüğümüzde, yerel yönetimlere, gerçekten, kendi sorumluluklarıyla,
görev alanlarıyla bağlantılı olarak birtakım gelir kaynaklarının nasıl
sağlanacağı üzerinde düşünmek gerekir. Bu konuda dünyada farklı uygulamalar
var. Bunlara bakıldığında, birçok ülkede, merkezî yönetimden aktarılan paylar
dışında, yerel yönetimlerin kendi gelir kaynaklarının olduğunu görürüz. Merkezî
yönetimden aktarılan paylar dışında, kendi gelir kaynakları güçlü olmayan
yönetimler, gerçekte, demokrasi açısından, vatandaşa hizmet açısından çok güçlü
olamazlar, güçlü tavırlar sergileyemezler, güçlü kararlar alamazlar.
O halde, yapılması
gereken, bu yönetimlere, Türkiye ölçeğinde -ben, bunu, büyükşehir belediyeleri
olarak anlıyorum ve öyle örnek vermek istiyorum- büyükşehir belediyelerine,
özellikle belli yatırım projelerinin finansmanı için, gerektiğinde, alt ve üst
sınırları yasada belirtilmek suretiyle, kendi yetkili organlarının kararıyla ve
referanduma giderek, bir vergi koyma veya kaynak sağlama yetkisi mutlaka
verilmelidir. Diğer ülkeler de Gelir Vergisi veya Kurumlar Vergisi üzerine ilave
1 veya 2 puan veya genel tüketim vergisi olarak isimlendirilen Katmadeğer
Vergisinin üzerine ilave 1 veya 2 puanı, o belediyeler, referanduma giderek,
belli yatırım projelerinin finansmanında kullanacağını taahhüt etmek suretiyle,
halkoyundan geçirebilirlerse, böyle bir kaynağı kullanma hakkına sahip olurlar.
Böyle yaklaşımları, Türkiye'nin gerçekten bağımsız, daha doğrusu, yerel
yönetimlerin göreceği hizmetlerle orantılı gelir kaynaklarına kavuşabilmesi
açısından düşünmek gerekir.
Tasarıları bu açıdan çok
eksik görüyorum, çok yetersiz görüyorum. Buna karşılık, tasarıların getirdiği
tek düzenleme, yerel yönetimlere borçlanma yetkisinin verilmiş olmasıdır.
Borçlanma yetkisinin, Türkiye'nin içinde bulunduğu kamu borç stokunun büyüklüğü
ve borcun çevrilebilirliği sorunu dikkate alındığında, belediyelerde gerçekte
ne kadar geri tepen bir silah olduğu önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacaktır. Bu
konuda, gayet yapıcı olarak, ülkenin kamu finansman dengesini göz önünde
bulundurmak suretiyle "gerektiğinde, borçlanma konusunda yerel yönetimler
için ilave sınırlar getirmeye Hazine Müsteşarlığı yetkili olmalıdır"
şeklindeki önerilerimiz, maalesef, kabul görmemiştir. Aynı öneriyi, yine bu
yasa tasarısında da yapacağız. Takdir, tabiî ki, Genel Kurulundur.
Tasarının bu konuda
yapmış olduğu bir düzenleme de, gerçekte, Türk hukuk tarihi açısından ilginç
bir örnektir. Tasarı, elektrik ve gaz tüketim vergisinden söz etmektedir.
Değerli arkadaşlar, bunu,
Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında hatırlattık, uyardık; bir kez
daha uyarmayı görev sayıyorum. Bizim kanunlarımızda, şu anda, elektrik ve gaz
tüketim vergisi diye bir vergi yoktur. Belediye Gelirleri Kanununa bakarsanız,
Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi vardır. Havagazı şu an kullanılmadığı
için, bu verginin o bölümü uygulanmamaktadır, elektrikle ilgili kısmı
uygulanmaktadır; ama; hükümet, bu verginin adını şimdiden değiştirerek,
doğalgaza ileride vergi getirmeyi düşündüğü için, bu tasarıda böyle bir tabir
kullanmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
gelecekte getirilecek bir verginin adını şimdiden koymak gibi bir uygulamayı,
ben, bugüne kadar, mesleğim gereği, hiç görmedim, duymadım; Türk hukuk
tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de böyle bir örneğin olduğunu
hatırlamıyorum. Tasarının, belediyelerin gelir kaynakları konusundaki
yaklaşımı, borçlanma dışında, maalesef, olmayan bir verginin adını şimdiden
koymak olmuştur.
Değerli arkadaşlar,
büyükşehir belediye yönetimi bir ihtiyaçtan doğmuştur. 1930'lu yıllarda 1580
sayılı Belediye Yasasıyla başlayan belediye mevzuatımız, 1980'li yıllarda 3030
sayılı Büyükşehir Belediye Yasasıyla bir aşamaya gelmiştir. Büyük kentlerin,
metropol kentlerin klasik belediyecilik anlayışıyla, 1580 sayılı Kanundaki
anlayışla, onunla sınırlı olarak yönetilmesi mümkün olmadığından, gerçekten,
3030 sayılı Yasa o dönem için bir aşamaydı. 3030 sayılı Yasadan bu yana yirmi
yılı aşkın bir zaman geçti. Yirmi yılda, Türkiye, çok önemli sorunlar yaşadı,
kentlerinde çok önemli gelişmeler yaşadı, toplumsal alanda, demokratik alanda
çok önemli değişimler yaşadı, kentleşme alanında çok önemli değişimler yaşadı.
Bütün bunların yarattığı bir birikim var; ama, bu tasarılara baktığımızda, bu
birikimlerin bu tasarıya yansıdığını söylemenin mümkün olmadığını düşünüyorum.
Bu birikimlerden büyük kentlerimiz için çok önemli çözümler üretebilirdik,
koyabilirdik, gerçekleştirebilirdik; ancak, maalesef, bu tasarıda onu görmek
mümkün değil. Ufak tefek birtakım iyileştirmeler adına bir tasarıyı, büyükşehir
belediye tasarısını, buraya getirmenin anlamlı olmadığını düşünüyorum, bunun
bir iddia olamayacağını söylemek istiyorum.
Büyük kentlerimizin en
önemli sorunu nedir şu anda; hızlı kentleşmenin, büyük kentlere yaşanan göçün
yarattığı yerleşim sorunu, konut sorunu. Bu yasalarda, bu tasarılarda, bunu
çözen herhangi bir yaklaşım var mıdır?! Efendim, onlar, İmar Yasasının ve diğer
yasaların konusudur denilecektir; ama, soruyorum ben sizlere, büyükşehir
belediyelerini yeni bir yönetime, yeni bir yönetim anlayışına kavuşturuyoruz
iddiasıyla getirilen bu yasanın, imar düzenine, imar sistemine yapacağı hiçbir
katkı yok ise, bu yasanın yeniliği nerededir acaba?! İmar mevzuatının yarattığı
sorunlar ortadadır. Kentlerdeki gecekondulaşmanın en büyük nedenlerinden
birisi, arsa sıkıntısıdır. Arazi var; ama, bu, bir türlü arsaya dönüşemiyor. Bu
mekanizmayı iyileştiren hiçbir şey göremiyorum bu sistemde. İmar planlarının
yarattığı sorunları çözmeye yönelik, yine belediyeler bünyesinde kurulacak bir
imar otoritesi, bir imar kontrol otoritesini burada yine göremiyoruz.
Kentleşmenin yarattığı
sorunun, imar sorununun gerisinde ne vardı; kentlere göç, kentlere büyük nüfus
akını. Bu, kentlerde çok büyük yoksulluk demektir. Kentlerdeki bu insanların
önemli bir kısmı, ya günlük işlerle ya parçabaşı işlerle yaşıyor ve bu
insanlarımız, çok büyük bir gerilim içerisinde yaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
1 dakikalık süre vereceğim; lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ederim. Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bu insanlarımız,
yoksuldur, belki eğitim düzeyleri o kadar yüksek değildir; ama, küreselleşmenin
bu metropollerde yaşayan bu insanlarımızın beklentileri, talepleri çok
yüksektir ve bu beklentileri klasik politikalarla, sınıfsal politikalarla
çözmek, karşılamak da mümkün değildir. Çok daha farklı bir anlayışın
belediyeler tarafından, yerel yönetimler
tarafından üstlenilmesi gerekir. Artık, bu vatandaşlarımız, sadece yerel
yönetimlerden hizmet değil, biraz himmet de beklemektedir. Ancak, tasarıların
anlayışı, bu konuda, belediyelerin sadece sosyal yardım yapabileceği şeklinde
bir görevi saymak olmuştur. Bu konuda kapsamlı bir sosyal yardım programının
bir parçası olarak belediyeler düşünülmemiştir.
Bu vesileyle, tasarının
bu eksikliklerini sizlere ifade etmek istedim. Dinlediğiniz için teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kâtip Üyemizin sunumunu
oturduğu yerden yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2.- Bu Kanun,
büyükşehir belediyesiyle büyükşehir sınırları içindeki belediyeleri kapsar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sivas Milletvekili Sayın Nurettin Sözen;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURETTİN
SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 619 sıra sayılı Büyükşehir
Belediyeleri Kanunu Tasarısına ilişkin görüşlerimi, Grubum adına, bilgilerinize
sunacağım; öncelikle, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
büyükşehir belediyeleri, büyükşehir ölçeğinde belediye hizmetlerinin etkin,
üretken ve demokratik olması için görev yapan, büyükşehir içindeki ilçe ve ilk
kademe belediyeleri arasında eşgüdümü sağlayan belediyelerdir.
Mevcut Büyükşehir
Belediyesi Yasasının, bugünkü ihtiyaçlarımıza cevap vermediğini biliyoruz.
Uygulamada, yasada çıkan boşluklar yönetmeliklerle doldurulmaya çalışılmıştır.
Bu da, birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Yine, 3030 sayılı Yasanın
uygulamasında, büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyeleri arasında ciddî
anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Kademeler arasında yetki, sorumluluk ve kaynak
anlaşmazlıkları doğmuştur. Büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyeleri
arasında gelir dağılımında, kaynakların kullanımında anlaşmazlıklar mevcuttur,
daha çok da, imar uygulamalarında tartışmalar yaşanmıştır. Bu yasa tasarısının,
yaşanmış anlaşmazlıklardan ders çıkarılarak kısmen düzenlenmiş olduğunu
memnuniyetle görmekteyim. İstanbul'da, Gökkafes ve Park Otel inşaatları
dolayısıyla çıkan anlaşmazlıklar, büyük ölçüde kamuoyuna yansımıştı. Ankara'da,
İzmir'de, Adana'da ve Gaziantep'te, benzer anlaşmazlıklar yaşandığını
biliyorum.
Değerli arkadaşlar,
AKP'nin daha önce hazırladığı yasa tasarılarında da gördük ki, tasarıların
Anayasamıza uygunluğu konusunda gerekli duyarlılık ve titizlik
gösterilmemektedir. Bu yüzden de, çok sayıda yasanın, ya Cumhurbaşkanınca Meclise
geri gönderildiğine veya Anayasa Mahkemesince iptal edildiğine tanık
olmaktayız. Gerek tüm mahallî ve müşterek ihtiyaçların yerel yönetimlerce
karşılanacağı ilkesi ve gerekse merkezî idarenin yetki devirlerinde olduğu
gibi, Anayasaya aykırılık iddiaları mevcuttur. Ayrıca, daha önce Bakanlar
Kurulu kararıyla kurulmuş şirketlerin belediye meclisi kararıyla
özelleştirilmesi gibi, hukuk kurallarına uymayan maddeler bu tasarıda
mevcuttur. Bugün, her boydaki yerel yönetimlerin ciddî kaynak sorunları var.
Öncelikle de, bu konuda kaynak yaratılmasına yardımcı olacak yasa ve yasa
maddelerine gereksinim var. Umarım ve dilerim ki, bu tasarı ve bundan sonra
gelecek tasarılar, Anayasaya uygun olarak düzenlenmiş olsun, yerel yönetimlerin
kaynak sorunlarını çözsün ve böylece, belediyelerden beklediğimiz hizmetler de
yerine getirilebilsin. Bu konuları, yani, Anayasaya aykırılık ve de kaynak
yaratılması alanlarındaki eleştiri ve önerileri, konunun uzmanlarına bırakmayı
yeğliyorum.
Şimdi, diğer konuları ve
daha da önemlisi, önemli saydığım bazı önerileri bilgilerinize sunmak
istiyorum. Bunlardan birincisi; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisinin
yapacağı 1/25 000 ölçekli nâzım plan dışında, Sakarya'dan başlayan ve tüm
Trakya'yı kapsayan alanda bölge yerleşim planı yapmakta çok geciktik. Hiç kuşku
yok ki, İstanbul, bu bölgeyi ciddî olarak etkilemektedir; bu bölge de
İstanbul'u büyük ölçüde etkilemektedir. Dolayısıyla, başta arazi kullanımı
olmak üzere, doğru bir gelişme stratejisi saptamanın gerekli olduğu kabul
edilmelidir. Akla gelen soru şudur: Bu planı kim veya hangi organ
gerçekleştirecektir? Cevap hazırdır; bu bölge içindeki tüm belediyelerin
katılacağı bölge belediye meclisi oluşacaktır. Bu meclisin başkanı, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı olabilir. Bu meclis, yılda iki kez toplanır ve şu
görevleri yapar: Bölge arazi kullanımı planlamasını yapar, bölgesel gelişme
planını yapar ve son olarak da çevre koruma planını yapar. Bu konuda çok geç
kaldığımızı söylemiştim. Eğer, bu konu otuz yıl evvel, elli yıl evvel
çözülseydi, bugün, Sultanbeyli gibi, Ümraniye gibi, Kumburgaz gibi veya buna
benzer, çarpık kentleşme örnekleri veren bölgeler ve beldeler oluşmayacaktı.
İkinci önemli önerim
şudur: Büyükşehirlerde, yolları, kavşakları, trafik ışıklarını, trafik
çizgisini ve yolların asfaltlanmasını büyükşehir belediyeleri yapar, büyük
oranda kentiçi ulaşımı sağlar, yayalaştırmayı gerçekleştirir; ancak, trafik,
polisler tarafından yönetilir, ehliyeti onlar verir; taksi, minibüs durak ve
plakalarını vilayet verir. Ayrıca, büyükşehir belediyesinde, karayolu,
bazılarında denizyolu, bazılarında metro, tramvay ve banliyö treni dışında özel
ulaşım araçları da mevcuttur. Bu ulaşıma çok sayıda otorite karışır ve eşgüdüm,
çoğu zaman anlaşmazlıklarla sonuçlanır. Çözüm basittir; ulaşım ve trafik
büyükşehir belediyelerinin görevidir, ulaşım ve trafik tek elden yönetilir;
ileri ülkelerde olduğu gibi; hemşeriler evlerinden işlerine, işlerinden
evlerine tek kartla, yani tek biletle gidip gelirler. Kuşkusuz, bu, benim
buluşum değildir; ileri Batı ülkelerinde uygulanan bir sistemdir. Bu alanda da
çok geç kalmış durumdayız. Bu konuyu da ele alma zamanı gelmiş ve geçmektedir.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda bir öneriyle vilayet trafik komisyonunun devredışı bırakılmasını,
bu önerimin bir parçası olarak sayıyorum ve memnuniyetle karşılıyorum.
Üçüncü önemli önerim
şudur: Büyükşehir belediyesine bağlı kuruluş ve şirketler, televizyon ve radyo
işletmesi kurabilmelidir, il belediyeleri ise, sadece radyo kurabilmelidir.
Bilindiği gibi, gerek Belediye Yasası ve gerekse Büyükşehir Belediyesi Yasası,
bazı kararlarla ilgili kamuyu bilgilendirme zorunluluğu getirmektedir. Meclis
kararları, encümen kararları, ihaleler ve etkinlikler kamuoyuna nasıl
duyurulacaktır? Belediye meclisi toplantıları TV'den yayımlanırsa -Meclis
çalışmalarının yayımlandığı gibi- demokratikleşme yolunda ciddî bir adım
atılmış olacaktır. Günümüzün büyükşehir belediyelerindeki en önemli konu olan
trafik akışında kentliye yardımcı olmanın yolu bir televizyona sahip olmaktan
geçer. Kapatılan yollar, kesintiye uğrayacak su, elektrik, doğalgaz bilgileri
anında halka ulaştırılmalıdır. Eskiden Anadolu'da beldelerde, biliyorsunuz
tellallar belediye kararlarını halka duyururlardı, daha sonra, bazı gelişmiş
ilçelerde hoparlörlerden sokaklara ve parklara belediye kararları duyurulmaya
başlanıldı. Nüfusu 1 000 000'dan 10 000 000'a ulaşan büyükşehirlerin günümüzde
halkına ulaşabileceği çağdaş hangi araç vardır televizyon ve radyodan başka.
Ayrıca, büyükşehir belediyelerinde de -Belediye Yasasında da söylediğim gibi-
artık e-belediyeciliğe, e-posta sistemine de dönüşmek gerekmektedir. Bu
konuyla, büyükşehir belediyesi yönetimiyle ilgili diğer dilek ve önerilerimi de
hızlı bir şekildi ifade etmek istiyorum.
İmar Yasası, Boğaziçi
Yasası ve Gecekondu Yasası kurallarına aykırı yapıların yıkım ve görev
yetkileri belediyelere verilmiştir; ancak, bu alanda belediyelere verilen
yetkiler sınırlıdır. İnsanlığın ve dünyanın malı olan Boğaziçiyle ilgili
-biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesince yasası iptal edilmişti- onbeş yıldan beri
hiçbir yasa çalışması yapılmamıştır. Bundan onbeş yıl evvel görev yaptığım
dönemde, Boğazla ilgili üniversitelerin ve ilgili odaların görüşü alınarak bir yasa
taslağı hazırlanmıştır. Dilerim ki, ilk fırsatta, hükümet, Boğaziçi yasasını da
hazırlar ve bu boşluğu da doldurmuş olur.
Büyükşehir belediyeleri
zabıta örgütünün de yeniden ele alınması ve daha çok yetkiyle donatılması
gerekmektedir.
Büyükşehirlerin kanunla
kurulması kaçınılmazdır; ancak, konulan ölçütler yetersizdir. Nüfus yapısı
yanında, ekonomik yapı, kültürel ve coğrafî özellikler de mutlaka gözönüne
alınmalıdır.
Hazine arazileri
belediyelere devredilmelidir; ancak, bu arazilerde, kamu yararı olan tesislerin
yapılmasına özen gösterilmelidir.
Büyükşehir belediye
başkanları, ilçe ve ilk kademe belediye başkanlarıyla yılda en az iki kez bir
araya gelmelidir; keza, muhtarlarla da yılda iki kez bir araya gelmelidir.
Büyükşehir
belediyelerinin devlet dairelerinden ciddî alacakları vardır; bu nedenle,
belediye ile devlet kurumları arasında mahsup işlemleri gerçekleştirilmelidir.
Büyükşehir belediyesinin
malî yapısıyla ilgili olarak öngörülen gelirlerin dışında, merkezî idareden
intikal eden görevlerin de ödenekleri büyükşehirlere aktarılmalıdır.
Büyükşehir belediye
meclisleri, rutin toplanma tarihleri dışında, olağanüstü toplanmalıdır.
Tasarıda "Büyükşehir
belediyesine katılma" başlığı altındaki yöntem ve koşulların, Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartına uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Yani, katılma
söz konusu olunca, belde halkının, referandum yoluyla oluru, olmazsa olmaz
koşul olmalıdır.
Tasarıda çok ince bir
politik hesaba yer verilmiştir. Tasarıda, elektrik ve gaz tüketim vergisinden
söz edilmektedir. 2404 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda, Elektrik ve Gaz
Tüketim Vergisi yer almaktadır. Adı geçen yasadaki gazla, o yıllarda sadece
birkaç ilde bulunan havagazı kastedilmektedir. Oysa, bugün, büyükşehirlerde ve
de diğer belediyelerde sadece doğalgaz mevcuttur. Dolayısıyla, tasarıda, açıkça
doğalgaz yazılması gerekirken, sadece gaz yazılmak yoluyla, doğalgazla ilgili
gelecek doğalgaz vergisi gözden kaçırılmak istenilmiştir. Bana göre, gereksiz
bir taktiktir.
Yasalar hazırlanırken,
her şey, şeffaf ve yanlış anlaşılmalara neden olmayacak biçimde yazılmalıdır.
Tasarıda, servis araçları ve taksi sayılarının büyükşehir belediyelerince
belirlenmesi yer almaktadır. Servis araçları burada yer almamalıdır. Bu,
büyükşehir dışındaki diğer kamu kuruluşları ve özel sektörün çalışmalarına
müdahale anlamına gelir ve dolayısıyla yanlıştır.
Büyükşehir
belediyelerinin, turizm, sağlık, sanayi ve ticaret ile üniversitelerin tüm
altyapı hizmetlerini -su, kanalizasyon, doğalgaz, yol, aydınlatma gibi-
belediye meclisi kararıyla, yerine getirmesi gerekir. Bu hizmetler ücretsiz yapılamıyorsa,
belediye, bu hizmetlerin bedelini faizsiz ve taksitle tahsil etmelidir.
Büyükşehir Belediyesi
Yasamızın, kent halkımıza daha kaliteli hizmetler sunulmasına katkı yapacağı
umuduyla, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sözen.
2 nci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3.- Bu Kanunun
uygulanmasında;
a) Büyükşehir belediyesi:
En az üç ilçe veya ilk kademe belediyesini kapsayan, bu belediyeler arasında
koordinasyonu sağlayan; kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları yerine getiren, yetkileri kullanan; idarî ve malî
özerkliğe sahip ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu
tüzel kişisini,
b) Büyükşehir
belediyesinin organları: Büyükşehir belediye meclisi, büyükşehir belediye
encümeni ve büyükşehir belediye başkanını,
c) İlçe belediyesi: Büyükşehir belediyesi
sınırları içinde kalan ilçe belediyesini,
d) İlk kademe belediyesi:
Büyükşehir belediye sınırları içinde ilçe kurulmaksızın oluşturulan ve
büyükşehir ilçe belediyeleriyle aynı yetki, imtiyaz ve sorumluluklara sahip
belediyeyi,
İfade eder.
BAŞKAN - 3 üncü madde
üzerinde, CHP Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüştüğümüz Büyükşehir Belediyesi Yasası Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde
Grubum adına ve kişisel olarak söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, büyükşehir
belediyelerini, sınırları içerisinde kalan ilçe belediyelerini ve ilk kademe
belediyelerini tanımlıyor. Tasarıda belirtildiği gibi, büyükşehir belediyesi,
ilçe belediyelerinden ve o yoksa, ilk kademe belediyelerinden oluşuyor; ancak,
bu tasarının hazırlığında, oluşmasında, bizim araştırmalarımıza göre, maalesef,
ilçe belediyelerinin ilk kademe belediyelerinin görüşleri alınmamıştır.
Hükümet, kendisine yakın büyükşehir belediye başkanlarıyla bir tasarı ortaya
koymuştur; bu da, çok yanlıştır. Büyükşehir belediyeleri, mademki, ilçe
belediyelerinden ve ilk kademe belediyelerinden oluşuyor, onların da
görüşlerinin alınması gerekirdi.
Değerli arkadaşlar, büyük
nitelemesi salt nüfusla olamaz. Yani "büyük" dediğiniz zaman,
milyonların, on milyonların yaşadığı bir kentin gerçekten büyük olabilmesi
için, o kentte yaşayan bütün insanların, kamu hizmetlerinden, eğitim hizmetlerinden,
hatta, parkından, bahçesinden, kültüründen, sanat olaylarından, dinlenmesinden,
eğlenmesinden yararlanması, o kentli kimliğini duyması gerekir. O kişi, o
kentli olmanın bilincini duymuyorsa, kendi mahallesinin, sokağının, zaman zaman
bütün kentin yönetimine katılamıyorsa, o, belki, kâğıt üzerinde büyük olur;
ama, orada yaşayan insanlar açısından büyük olmaz. Örneğin, İstanbul'da, bir
zamanlar, Çetin Altan "Al İşte İstanbul" diye, İstanbul'un, hemen, 10
kilometre, 20 kilometre ötesinde bir başka İstanbul'u bize anlatmıştı.
Ankara'da da öyle. Zaman zaman, şöyle, Ankara'nın kıyılarına gittiğiniz zaman,
başka başka adacıklar halinde yaşayan insanlar görürsünüz. Onların Kızılay'la,
kent merkeziyle bir ilgisi yoktur; kendi hemşehri derneklerini kurmuşlardır ve
kendi dünyalarında, ekmek kavgası içindedirler. Ne oranın tarihsel kültürüne,
ne parkına, ne eğlencesine, ne hizmetine, ne de yönetimine katılma gibi bir
durum vardır. Eğer, bir kentte yarı aç yarı tok yatan insanlar varsa, sokak
çocukları yaşıyorsa, o kentin merkezinde yükselen çok katlı apartmanlar, ışıl
ışıl caddeler ya da fıskiyeli havuzlar, o kentin büyüklüğünü göstermez;
bütünüyle orada yaşayan insanlar, büyük olmayı her yönden yaşayabiliyorlarsa,
tadabiliyorlarsa, yönetime katılabiliyorlarsa büyüklükten söz edebiliriz.
Belediyelerin, eskiden,
halkçılık niteliği vardı; hatta, öksüz, kimsesiz, yoksul insanlara
"belediye baksın sana" denilirdi. Şimdi, biz, belediyeleri bu
niteliğinden çıkarıyoruz. Bu, çok önemli bir nitelikti. Merkezî hükümetin
göremediklerini halkın içinden çıkmış olan belediyeler görsün, o insanları
bulsun, onların cenazesini gömen birisi olsun, onların doğumuna el uzatan
birisi olsun, gerçekten yardım edilecek insanlara yardım elini uzatsın; ama,
değerli arkadaşlar, dört gün çalışarak yaptığımız Belediye Yasası ve bugün
yapmakta olduğumuz Büyükşehir Belediyeleri Yasasıyla, biz, birazcık, halktan
uzaklaştırarak, şirketleşen bir belediye anlayışını ortaya koyduk; kamu
hizmetini, yoksullara uzanan eli değil. Dünyada esen bir rüzgâra kapıldık,
Anadolu insanını, köylerden -köy enstitülerini kapatarak- sağlıksız göç yaparak
varoşlara toplanmış insanları düşünmeden "sen işi yaptır, şirketini
kur" dedik. Şimdi, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısında ise, tamamen
holdingleşen bir belediye anlayışını ortaya koyuyoruz. Büyükşehirle vitrinler
ortaya koyuyoruz, süslüyoruz.
Değerli arkadaşlar, ben,
bu yasa neler getiriyor diye, Sayın Bakanı dinledim. Sayın Bakan, 1984'ten
sonra kabuğunu çatlatan, işte, parklar, bahçeler yapan yerler olarak büyükşehir
belediyelerini gösterdi. 16 tane şanslı büyükşehir belediyemiz var bizim.
Gerçekten, bunların birtakım ayrıcalıkları var. Örneğin, o kentin vergi
toplamından yüzde 5 pay alıyorlar; ama, geride kalan 3 000'in üzerinde belediye
var; il belediyeleri var, ilçe belediyeleri var, kasaba belediyeleri var
-onların şimdi büyük bir kısmını da kapattık, kapatacağız daha doğrusu; o da
bir haksızlık, ama, neyse, oraya dönmeyelim- bu belediyeler; yani 16 büyükşehir
belediyesi dışında kalan bütün belediyeler, yalnızca, İller Bankasından pay
alıyor ve toplanan vergilerin, yalnız yüzde
4,5'ini alıyor. Bakın, büyükşehirdekilere o kentte toplanan vergilerin,
Maliye Bakanlığı eliyle, yüzde 5'ini veriyorsunuz, bütün öteki belediyelere
İller Bankasından yalnız yüzde 4,5'lik bir pay veriyorsunuz. Arada büyük bir
ayırım oldu, insanları ayırdınız; kentte yaşıyor ikisi de.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, şimdi, vergi toplama borç al mantığı var Türkiye'de. Vergi de yeterince
toplanamadığı için, o belediyeler, öteki illerde, yani, büyükşehir niteliğini
taşıyamayan belediyeler, devletten, vergiden paylarını yeterince alamamaktadır.
Bakın, Yunanistan'da
yüzde 15'tir Sayın Bakan o oran, Yunanistan'da yüzde 15'tir. Şimdi, Avrupa
Birliği uyum yasaları diye söylüyoruz...
Değerli arkadaşlar,
belediyelerin bütününe, kentte yaşayan insanlara, gerçekten, verginin en az
yüzde 15'ini ayırmamız gerekir; yoksa, "büyükşehir" dersiniz, nüfusun
bir kısmı orada durur, ona bir kaymak verirsiniz, ayrıcalık verirsiniz, öteki
büyük bir kısma ise "sen başının çaresine bak" dersiniz. Üstelik,
demin söylediğim gibi, o büyük kentin de kendi içinde çelişkileri var.
İşin, bir de, başka bir
boyutu var. Büyükşehir belediyesi, alt ilçe belediyelerinden ve ilk kademe
belediyelerinden oluşuyor.
Değerli arkadaşlar, bu
yasa, gerçekten, büyükşehir belediye başkanına büyük yetkiler veriyor; ama,
ilçe belediyeleri -Çankaya İlçesi, 1 000 000 nüfusu olan büyük bir ilçe-
büyükşehirle olan ilişkilerinde hem yönetsel yönden hem de parasal yönden
tamamen büyükşehir belediyesinin vesayeti altına giriyor.
Bakın, geçtiğimiz beş yıl
içinde Çankaya Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesinin arasında yaşananları
belki basından izlediniz, duydunuz. Büyükşehir belediye başkanı, yasaya göre,
amme alacaklı sayılıyor; yani, büyükşehir belediye başkanı kendi alacağında
şahin oluyor; ama, Çankaya Belediyesinin, örneğin, Büyükşehir Belediyesinden
alacağı varsa...
ALİ DİNÇER (Bursa) - O
zaman karga oluyor.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- ...o, genel hükümlere giriyor. Bu ne demek?! Büyükşehir belediye başkanı,
kendi alacağını derhal uygulamaya sokarak, yasa gereği, amme alacağı sayıp,
işçi paylarını kesebiliyor, haciz koyabiliyor. Örneğin, Çankaya Belediyesi,
sınırları içerisinde asfalt kesme olayları yaşıyor bir inşaat nedeniyle. Bu
inşaatı yapacak kişi, gidiyor, parayı büyükşehir belediyesine yatırıyor; ama, o
asfaltın kapanması, bakımı ilçe belediyesinin oluyor. Büyükşehir belediye
başkanı parayı hemen yatırması gerekir; ama, büyükşehir belediye başkanı onu
yatırmıyor, hizmeti ilçe belediyesine gördürüyor, parayı kendisi kullanıyor ve
o parayı, yüzde 40'ını, sözde ilçe belediyelerine vereceği halde, istediği gibi
veriyor; kendi yandaşıysa, kendi partilisiyse, ona pay veriyor... Bunun hiçbir
yaptırımı yok, bunun soranı yok. İlçe belediyesinin başında, âdeta, iki koca
var; biri, büyükşehir belediyesi, ikincisi, o ilin valisi; diyelim ki, Ankara
Valisi. İlçe belediyesi, nüfusu milyonluk olsa da, soluk alamıyor.
Değerli arkadaşlar, işin
bir başka çelişkili boyutu var. Diyelim ki, ilçe belediyesi bir yapı yapmak
istedi. Büyük planı büyükşehir belediyesi yapıyor. Burada belediyeciler var;
ben, tabiî, bu konuda düşünce yürütmek istemem; ama, yaşananları, okuduklarımı
ve sorup da öğrendiklerimi size anlatmaya çalışıyorum. İlçe belediyesi ise,
uygulama planı, küçük plan yapıyor, büyükşehre soruyor; "ben şunu
yapacağım, bana izin ver" diyor; büyükşehir izin vermiyor. Örneğin, geçen
dönem, Çankaya Belediyesi -ben biliyorum- sırf CHP'li olduğu için, âdeta,
Çankayalılar cezalandırıldı. Bizim belediye başkanımız, bir belediye binası
yapmak istedi; yerini de ayırdı, planını, programını yaptı; ama, büyükşehir
izin vermedi, yıllarca izin vermedi, dönem bitimine kadar izin vermedi. Şimdi,
o iki belediye başkanı birbiriyle mi hesaplaşıyor, yoksa, milyonlarca insan mı
cezalandırılıyor?!
Değerli arkadaşlar,
yasaları yaparken, insanı düşünmek gerekir. Yani, büyükşehre büyük yetki
verirsiniz, seçilmiş bir kral gibi orada hükmeder, isterse orada yaşayan
insanları inim inim inletir. Bunun örneğini, biz, Ankara'da yaşadık. Bakın,
Çankaya Belediyesi "gel anlaşalım, birbirimizin alacağı vereceği neyse,
anlaşalım" dediği halde, anlaşılamadı, televizyonlarda tartışmalar sürdü,
en doğal hizmetleri bile yaptırmadı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, belediye, büyükşehir... Güzel... Zaten, böyle isimlerle büyük
yaptığınız, ama, o insanı işin içine katamadığınız zaman, yönetime
katamadığınız zaman, birtakım sıkıntılar oluyor.
Bakın, büyükşehir
nitelemesi çıkmadan ya da çıktıktan sonra halkıyla bütünleşen belediye
başkanlarına da tanık olduk biz. Onlar, yetkilerini kullanmadan, gerçekten,
halkla bütünleştiler. Birkaçını size, izninizle, saymak istiyorum. İzmir'den
başlayalım. Bir Behçet Uz. Gerçekten, İzmir'i İzmir yapmıştır. Biz böyle
okuduk. O büyük insan, hem o Uluslararası İzmir Fuarını kazandırmada hem de
İzmir'in çağdaş kentleşmesinde iz bırakmıştır, etkisi olmuştur. İhsan Alyanak
halkıyla bütünleşmiştir. Osman Kibar, "Asfalt Osman" diye
söylenilmiştir. Sonradan, büyükşehir olduktan sonra, Sayın Yüksel Çakmur'u yine
saygıyla anmak istiyorum ve geçenlerde yitirdiğimiz Ahmet Piriştina... Bilmiyorum,
İzmir'i yakında gördünüz mü; Okulları nasıl onardığını, o İzmir'i nasıl güzel
yaptığını... Cenaze namazında bütün insanlar sahip çıktılar; yani, bir belediye
başkanı, gerçekten, halkıyla bütünleşmiştir.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Burhan Özfatura da var.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Tabiî, ben, Burhan Beyin de hizmetlerini saygıyla anıyorum. Amacım burada
particilik yapmak değil; Sayın Özfatura'yı da sayarım.
İstanbul için bir Haşim
İşcan'ı hepimiz duyarız. Daha sonraları göreve gelen Sayın Ahmet İsvan var,
Sayın Aytekin Kotil -rahmetli oldu- bugün aramızda olan, biraz önce konuşan
Sayın Nurettin Sözen'i ve daha başka hizmet verenler varsa ...
SONER AKSOY (Kütahya) -
Var, var; Tayyip Erdoğan...
HALİL İBRAHİM YILMAZ
(Kütahya) - Tayyip Bey var. (AK Parti sıralarından "var, var"sesleri,
gülüşmeler)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Peki, onu da siz sayın...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
belediye başkanlarını saymaya devam edecek misiniz...
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Ankara'yı da sayıp, bitireyim.
BAŞKAN - Öyle mi?..
Peki... Bir dakikada sayarsınız herhalde, değil mi?
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla)
- Ankara'da, yaşadığımız kentte, bir Vedat Dalokay vardı, efsane olmuş bir
belediye başkanımız. Gerçekten, burada Ali Dinçer'i ben saygıyla anıyorum,
kitap dağıtmıştı. Murat Karayalçın'ı...
Yani, ben şunu söylemek
istiyorum: Büyükşehir nitelemesinin yetkilerini kullanmadan, halkla
bütünleşebilen büyükşehir belediye başkanları vardır.
Bakın, New York'ta o 11
Eylül olayı olduğunda, belediye başkanının o halkla nasıl bütünleştiğini, o
acıyı nasıl paylaştığını hepimiz televizyonda izledik.
Böyle yasalarla
güçlendirirken, tabiî ki, halkı ezdirmemek gerekir diye düşünüyorum. Hizmet
veren -hangi partiden olursa olsun, CHP'li, başka bir partiden- benim burada
adını sayamadıklarım varsa...
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - AK Partiden...
MUSTAFA GAZALCI
(Devamla)- ...hepsini saygıyla, sevgiyle anıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri, 3
üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum
:
İKİNCİ
BÖLÜM
Büyükşehir
Belediyesinin Kuruluşu ve Sınırları
Kuruluş
MADDE 4.- Belediye
sınırları içindeki ve bu sınırlara en fazla 10.000 metre uzaklıktaki yerleşim
birimlerinin son nüfus sayımına göre toplam nüfusu 750.000'den fazla olan
il belediyeleri, fizikî yerleşim
durumları ve ekonomik gelişmişlik düzeyleri de dikkate alınarak, kanunla
büyükşehir belediyesine dönüştürülebilir.
BAŞKAN - 4 üncü madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Zonguldak Milletvekili
Sayın Harun Akın; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HARUN
AKIN (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 619 sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının
büyükşehir belediyelerinin kuruluşuyla ilgili hükümlerini içeren 4 üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyor ve bizleri ekranları başında izleyen halkımıza
en derin sevgilerimi sunuyorum.
Kanun tasarısının 4 üncü
maddesinde "belediye sınırları içindeki ve bu sınırlara en fazla 10 000
metre uzaklıktaki yerleşim birimlerinin son nüfus sayımına göre toplam nüfusu
750 000'den fazla olan il belediyeleri, fizikî yerleşim durumları ve ekonomik
gelişmişlik düzeyleri de dikkate alınarak, kanunla büyükşehir belediyesine
dönüştürülebilir" denilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
madde, tamamıyla yoruma açık, tutarlılığı olmayan, her yönden
değerlendirilebilecek afakî metinlerle doludur. Bu kısa gibi gözüken kanun
maddesi, yasalaştığı takdirde, yasalaştığı andan itibaren karmaşa yaratacaktır.
İl belediye sınırlarından
10 000 metre uzaklıktaki yerleşim birimleri girer denilirken, düz bir arazi
üzerine kurulmuş bir ilde 10 000 metre sınırının yeterli olması mümkün
değildir; engebeli ve dağlık bir bölgedeki yerleşim yerindeyse, fazla bile
gelebilir. Araları yüksek bir tepeyle kesilmiş yerleşim birimleri arasındaki 10
000 metre, harita ölçüsüyle, mesafe olmayabilir; ama, fizikî koşulları
nedeniyle aralarında belediyecilik ilişkisi mümkün değildir. Bir sahil kenti
düşünün. Beldeleriyle birlikte 100 kilometreye ulaşan deniz kıyısıyla birlikte
oluşmuş ve hepsinin ortak belediyecilik anlayışıyla yönetilmesi yönüyle -çevre
ve deniz kirliliği yönünden önemli olduğu hallerde- bu 10 000 metrelik mesafeyi
nasıl yeterli bulacağız? Her seferinde, Yüce Meclis, metre artırımıyla ilgili
teklifleri yasalaştırmak zorunda mı kalacak? Bu yüzden, bu 10 000 metre
mesafesinin hiçbir mantıklı dayanağı yok. Sadece, bir bakkal pazarlığı gibi, 5
mi olsun, 10 mu olsun, 20 mi olsun tartışmasıyla, en iyisi ortasını bulalım da
10 000 metre olsun denilmiş gibi, rakam, kanun tasarısına yazılmış.
Tasarıda -önplana
çıkarılan ve tasarının temelini oluşturan- toplam nüfusu 750 000'den fazla olan
il belediyeleri ve yerleşim yerleri bu kanundan yararlanabilir denilmektedir.
Değerli arkadaşlar, size
sormak isterim; bu tasarı çok büyük bir çelişki içermiyor mu? Bu Yüce Meclisten
dün çıkarılan Belediye Yasasıyla, nüfusu 2 000'in altına düşen yerleşim
yerlerinin belediye olma hakları ellerinden alınmıştır. Türkiye'de ekonomik
dengesizlik böyle devam ettiği sürece, göç nedeniyle nüfusu 750 000'in altına
düşen belediyelerin de büyükşehir belediyesi olma hakkı ellerinden mi
alınacaktır? Bunun cevabı verilmelidir diye düşünüyorum. Tekrar geriye dönüş
yapılıp, belediyeler eski haline mi dönüştürülecek? Kanunla nüfusu önplana
çıkarmak hatalı kararlar almamıza sebep olacaktır diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
devleti yönetenlerin ve onlara yol gösterip, yönlendirenlerin, bazı önemli
konularda statükocu ve sabit fikirli olmamaları gerektiği kanısındayım.
Büyükşehir belediyesi olmanın koşullarını oluşturan sebeplerin başında, şehir
belediyelerinin o kenti yönetirken kendisine bağlı olan ilçe ve belde
belediyeleriyle, yetki ve hizmetin kimin yapacağıyla ilgili yasal kargaşaya
girişmesi olmuştur. İnsanlar hangi belediyeden hizmet alacaklarını şaşırmışlar
ve mağdur duruma düşmüşler, hizmet alamama noktasına gelinmiş ve büyükşehir
belediyesi kurulması bu aşamalarda oluşmuştur.
Burada nüfusun
artmasından daha önemli olan, şehrin ekonomik kalkınmasıyla birlikte, iç içe
yaşamın getirdiği olumsuzluklardır. Yoksa, nüfusumuz ne kadar kalabalık olursa
olsun, düzenli bir şehirleşme olduğunda, büyükşehir belediyesi yapısına fazla
ihtiyaç yoktur. Düzenli şehirdeki belediyeler görevini hakkıyla yaparsa, işler
kendiliğinden yoluna girer.
İşte, bu nokta da önemli
bir saptama, yasa tasarısına konulan 750 000 rakamının ne kadar anlamsız, ne
kadar tutarsız olduğunu ortaya koyuyor. Burada "bu il artık 750 000
nüfuslu oldu, bundan sonra burada nüfus daha çok artar ve bu artan nüfusla,
biz, burayı, küçük belediyelerle yönetemeyiz" anlayışı mı, yoksa
"artık, buranın nüfusu 750 000 oldu, burayı büyükşehir yapalım ve
büyükşehir olmasıyla yararlanabileceği imkânları öne sürüp, oy alırız"
düşüncesi mi var? Neye göre çıkmış bu rakam, bilemiyoruz. Bu rakam, bir çalışma
sonucu mu, bilimsel verilere dayanarak mı, devletin veya profesyonel bir
araştırma şirketinin yaptığı incelemeler sonucu mu çıktı?
Bir kent vardır, 1 000
000 nüfusla büyükşehir belediyesi yapısına ihtiyacı olmayabilir; bir kent
vardır, 200 000 nüfusla bile, ancak büyükşehir belediyesinin yasalarıyla
yönetilirse yöre insanına huzur ve hizmet getirebilir.
Değerli arkadaşlar, bizce
-Zonguldak Milletvekili olarak, şahsıma göre- işte, yasa tasarısının en kritik
noktası burada ve bunu çok sakıncalı buluyoruz.
Ekonomik, stratejik ve
coğrafî durumuyla acilen büyükşehir belediyesi olmaya mecbur olan; fakat,
nüfusu yeterli olmayan illerin başında Zonguldak ve benzeri iller gelmektedir.
Zonguldak Şehri -hepinizin malumu; bunu, Meclis kürsüsünden, her çıktığımızda
söyledik ve bundan sonra da, ne kadar çıkarsak tekrar edeceğiz- yıllardan beri,
Türkiye Cumhuriyetinin ekonomik gelişmesinde ilk sıralarda yer almış bir
şehirdir; hatta Türkiye'nin Almanyası olarak da nitelenmiş bir kentimizdir.
Öyle bir il ki, maden, demir-çelik, orman, deniz ürünleri, turizm, inşaat
sektörü gibi ekonominin temel taşlarını oluşturan tüm kollarını içinde
barındırmış ve sonunda bünyesinden Bartın ve Karabük gibi iki il çıkarmış,
günümüzde, bütçemize katkı olarak, 2003 rakamlarına göre tahsil edilen
vergilerle ilk 11 vilayet arasına girmiş, gelir-gider dağılımına göre de
Kocaeli, İstanbul, Tekirdağ ve İzmir'den sonra 5 inci sırada yer almıştır.
Değerli arkadaşlar,
sizlere, göstermek istediğim, ulusal bir gazetede yaklaşık ikibuçuk aydır yazan
bir köşeyazarının yazısı. Bu değerli gazeteci arkadaşımız "vergilerimizin
yüzde 81'i 4 ildendir" diyor ve bu yazıyı incelediğimizde, Zonguldak İli,
15 ilin içerisinde 11 inci sırada yer alıyor; yani, 14 büyük ilin, tahsil
edilen vergideki payı sıralamasında, Zonguldak 11 inci il. Yine, sayın gazeteci
arkadaşım devam ederek, gelir-gider farklarını ortaya koymuş "Zonguldak aldığından
fazlasını veren, Türkiye'de 5 inci il" demiş. Şimdi, bu 14 ile
baktığımızda, bu 14 ilden 9'u büyükşehir belediyesi, 5'i büyükşehir belediyesi
değil. Bu, gelir-gider fazlası olan illere de baktığımızda, bu tablodaki aynı
iller yine buradadır.
Değerli arkadaşlar,
Zonguldak İli, ekonomik olarak bu kadar önemli bir katkı sağlarken, bu durumu
hak etmiyor diye düşünüyorum. Tabiî ki, Zonguldak İli gibi, bu tabloda yer alan
diğer illerimiz de aynı şekilde.
Dünya ekonomisinde
taşkömürünün değerinin bir anda yükselmesi sonucu, tekrar, önemi anlaşılmış;
Çin'in, ekonomisinin temelini taşkömürüne dayamasıyla, Avrupa Birliği ülkeleri,
tekrar, enerji politikalarını taşkömürü üzerine kurmaya başlamışlardır.
Değerli arkadaşlar,
burası da çok önemli olduğu için vurgulamak istiyorum. Biliyorsunuz, Avrupa
Birliği, hiçbir konuda, taşkömüründen başka hiçbir şeyde birlik önermiyor,
devlet desteğini önermiyor. Avrupa Birliği ülkeleri bile, tekrar, enerji
politikalarını taşkömürü üzerine kurmaya başlamışlardır.
Taşkömürünün önemini,
Sayın Başbakanımız da, Zonguldak'a geldiğinde ve yine, Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsünden Sayın Enerji Bakanımız, Maden Kanunu görüşülürken
Zonguldak'ın önemini dile getirmişler ve Zonguldak'ı önplana çıkarmışlardır.
Ülke için bu kadar önemli
olan bir ilimizin coğrafî yerleşim yeri uygun olmamasına rağmen, Zonguldak'ın
Merkez İlçesindeki Kozlu beldesinin nüfusu 35 000 değerli arkadaşlar; Kilimli
belde nüfusumuz 25 000, Çatalağzı belde nüfusumuz 15 000'e ulaşmıştır.
Ülkemizde birçok ilçeden nüfus olarak büyük olmalarına rağmen, belde oldukları
için bankaları kapatılmış, kamu hizmetleri aksamıştır.
Değerli arkadaşlar,
Zonguldak'ı bileniniz varsa, bu söylediklerimi doğrular. Zonguldak'ın coğrafî
durumundan dolayı -Karadenizin tamamı öyledir- gerçekten, bizim oralarda hizmet
zor oluyor. Yani, bugün Konya'da Konya Belediyesinin 100 kilometrelik yol için
yaptığı masrafla, Zonguldak Belediyesi belki 2-3 kilometre yolu zor yapabilir.
Böyle zor bir coğrafyadadır Zonguldak kenti. Bunun yanında, böyle bir durumla
karşı karşıya olunca, tabiî ki, Zonguldak'ın merkez ilçesindeki beldelerin
nüfus oranlarını da şöyle bir değerlendirirsek, belde nüfusları bugün 35 000'e
gelmiş Kozlumuzun, 15 000'e gelmiş Çatalağzımızın, 25 000'e gelmiş Kilimli'nin nüfusları birçoğunuzun ilinde bulunan
ilçelerin nüfusundan fazladır; öyle değil mi. Birçok arkadaşımın nüfusu 5
000'lerde, 6 000'lerde olan ilçelerinde ilçe belediyeleri oluşmuş; ama,
Zonguldak'ın merkez ilçesinin Kozlu Beldesinde, bütün beldelerinde 25 000-30
000 nüfus oluşmuş; ama, ilçe olamıyorlar, bu tasarıya göre, olma şansları da
yok, mümkün değil. Yasalaşırsa bu tasarı, bu maddeye göre bu beldelerimiz
Türkiye'nin en büyük beldeleri olacaklar ve bu beldelerimizde, maalesef
-üzülerek söylüyorum- belde oldukları için bankalar kapanıyor. 15 000 nüfuslu
olan bir beldenin bankasının kapandığını kabul edebilir miyiz? Zonguldak'ta,
Merkez İlçemizde, Çatalağzı beldemizde buna rastlanılmıştır, Beycuma beldemizde
buna rastlanılmıştır. Belde oldukları için, bankaların üst düzey yönetimlerinin
almış olduğu kararlarla bu beldelerimizde bankalar kapatılmıştır ve oradaki
vatandaşlarımızın sıkıntılarını herhalde takdir edersiniz.
Değerli arkadaşlar, yani,
bunları söylerken, nedir bu Zonguldak'ın çektiği demek, tekrar etmek istiyorum.
Yani, bu Zonguldak, dünyanın en zor işini yapmış ve ulusal kaynağını yıllarca
ülkesine çıkarmış; ama, maalesef, şu anda, Zonguldak, hem madeniyle,
sıkıntılarıyla başbaşa ve hem de belediyecilik durumuyla, maalesef, bu yasa
tasarısı da çıktıktan sonra daha olumsuz noktaya doğru gidecek.
Zonguldak, büyükşehir
belediyesi statüsü kazanmış olsa değerli arkadaşlar, ilçe olacak bu bahsettiğim
sıkıntılı beldeler de, madenle birlikte, ekonomimize çok şey katacaklar. Bu
beldelerin, Zonguldak şehir merkeziyle, belediyecilik açısından ortak hareket
etmeleri şarttır. Bir şerit halinde Karadeniz kıyısına dizilen şehir ve belde
yerleşim yerleri, çöplerini denize döker; kanalizasyonları derelere,
dolayısıyla, denize akar.
Tüm belediyeler
kaynaklarını bir araya getirip, ortak projelerle altyapı ve üstyapı sorunlarını
çözerek ekonomik yapılarını iyileştirmeyi daha hızlandıracağı gibi, şehri
doğasıyla, çevresiyle turizm cenneti haline dönüştürmenin tek yolu, Zonguldak'ı
büyükşehir belediyeleri içerisine katmaktır. Şehirde kaynaşma ve beldelerarası
entegrasyon, ancak bu sayede sağlanır.
Kişi başına düşen millî
gelir 3 000 doların üzerinde diye teşvikte öncelikli iller arasına alınmayan
Zonguldak ve benzeri vilayetlerin, şimdi de, nüfusları düşük diye büyükşehir
belediyesi hakları ellerinden alınmak isteniliyor. Bu şehirlerde, buralarda
yaşayan insanlarımıza haksızlık ediliyor diye düşünüyorum.
Yıllar boyu ekonomimizin
lokomotifliğini yapmış, Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında önderlik yapmış,
önemini zamanımıza kadar korumuş ve şimdilerde önemi daha çok anlaşılmış olan Zonguldak'a
bugüne kadar yapılmış olan haksızlığa son verelim. Hep halka şikâyet ettiğimiz,
81 ilden göç alan bu şehri, göç veren şehir haline getirenlerden olmayalım.
Yıllarca, ülkesine kömür
çıkararak çok önemli bir görevi yerine getiren Zonguldak İli bu kutsal görevi
yerine getirirken, değerli arkadaşlar, 4 400 madenci şehidi vermiştir.
En önemli meselesi kömür
çıkarmak olan bu şehir, ciddî bir belediyecilik hizmeti alamamış; altyapı
sorunlarını, üstyapı sorunlarını yeterince halledememiştir. Doğru dürüst imar
planı ve yerleşimi bile olmamış, maden sebebiyle gecekondulaşma mantar gibi
büyümüş, sorunları bünyesinde yaşamış ve bugün dahi yaşamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HARUN AKIN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım, toparlıyorum.
İşbaşındaki hükümet
olarak, şayet, bu bölge ülkemizin önemli bölgelerinden biridir diyorsanız -ki,
öyle söylüyorsunuz- Zonguldak'ın stratejik önemini gözönüne alarak, ülkemiz
bütçesine sağlamış olduğu gelir katkısını da yabana atmayarak, Zonguldak'ın
büyükşehir olmasının önünü açacak önergemize destek olmanızı istiyoruz.
Zonguldak İli, stratejik
önemi ve devlet bütçesine sağladığı katkıyla, ülkemizin 10 büyük ili içindedir.
Büyükşehir olup da Zonguldak İlinin çok arkalarına düşen iller vardır.
Zonguldak ve benzeri illerimizi, nüfus sayısı gibi aşamayacağı çok zor
hesapların içine sokmayalım. Hükümetlerin görevi, ülkemizin önünü açan
şehirlere, kuruluşlara yardımcı olmaktır; kanun maddeleriyle onların, elini
kolunu bağlamak değildir. Kanunlar, dogma değildir; günümüz şartlarına göre geliştirilir,
değiştirilir.
Şimdi, bu yüce çatı
altında Büyükşehir Belediyesi Kanununu çıkarıyoruz. 4 üncü madde, büyükşehir
olmanın gerekçelerini ortaya koyuyor. Biz de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
bu maddeyi yetersiz buluyoruz ve diyoruz ki, büyükşehir olmanın yolu, sadece
nüfusa ve kilometreye dayalı olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HARUN AKIN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan; 1 dakika...
BAŞKAN - Muhterem
arkadaşlarım, bundan sonraki konuşmacıların eksüre olarak sadece 1 dakikalık
sürelerini kullanmalarını istiyorum. Kesinlikle, sürelerini daha fazla
uzatmayacağım, sözleri kalacaktır.
Sayın Akın, buyurun.
HARUN AKIN (Devamla) -
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Büyükşehir olacak ilin,
endüstriye katkısı, sanayileşme durumu, ülke ekonomisine ne sağladığı ve
stratejik önemi gözetilmelidir diyoruz ve bu söylediklerimizi de bir önergeye
çevirdik, Meclis Başkanlığımıza sunduk; birazdan önergemiz okunacak, inşallah,
bu Yüce Mecliste kabul edilecek diye düşünüyorum.
Cumhuriyetimizin
kuruluşuna ve gelişmesine büyük katkılar sağlayan bu onurlu görevi yerine
getirirken, 4 500 madenci şehidi veren Zonguldak İlinin büyükşehir olma isteği,
hükümetimiz için çok zor bir istek olmamalıdır diye düşünüyorum. Hükümetin ve
Yüce Meclisimizin önergemize desteklerini esirgemeyecekleri inancımı taşıyarak,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akın.
Şahsı adına, Trabzon
Milletvekili Sayın Şevket Arz.
Sayın Arz, lütfen,
sürenizi itinalı kullanınız; çünkü, bu saatten sonra dediğim uygulamayı
yapacağım.
Buyurun.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının
4 üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce,
sizleri ve beni televizyonları başında izleyenleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün nüfusu 350 000
civarında olan 3-4 tane büyükşehir vardır. Bunların nüfusu 350 000 iken, yeni
kurulacak büyükşehirler için 750 000 şartı aranması eşitlik ilkesine aykırıdır.
Trabzon'un sahil
şeridinde bulunan 10 ilçesinin şehir merkezine olan uzaklığı en fazla 30
dakikadır, en uzağının bile 30 dakikadır. Ayrıca, Rize ve Gümüşhane'ye 60
dakika mesafededir Trabzon.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Beşikdüzü 40 dakika uzaklıkta.
ŞEVKET ARZ (Devamla) -
Hayır, 30 dakikadır, sahil şeridinde en uzak noktamız 30 dakikadır. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Öğrenirsiniz, sizi de
Trabzon'a getiririz, öğrenirsiniz. Söz verdiniz büyükşehir yapacağız diye
Trabzon'u, seçimden önce; hiç kıvırtmayın.
Trabzon, doğu Karadenizin
bir ticaret merkezidir. Trabzon, gerek ilin gerekse doğu Karadenizin merkezi
özelliğini taşımasından ötürü, hafta içi her gün merkez nüfusunu üçe
katlamaktadır. 800 000 civarında insan sabahları Trabzon'a gelmektedir,
akşamları ilçesine ve köyüne dönmektedir. Şehir merkezinde 30 000 civarında
esnaf vardır, akşamları köyüne gitmektedir.
Eşitlik ilkesini
uyguladığımız takdirde, Trabzon büyükşehir sınırlarını Yoroz'dan, Yanbolu'dan
aldığımız takdirde, kuzeyde Karadeniz, güneyde Esiroğlu'nu aldığımız zaman,
Yomra, Arsin, Araklı İlçelerini bu kapsama alıyoruz ve 17 tane ilçe bu kapsama
alınıyor. Kuzeyi yok, yarım bir çember düşünün; bu çemberin içine 3 ilçeyi ve
17 beldeyi almış oluyoruz.
AKP kurulduğundan
beri, Trabzon'dan hep oy almıştır, tarihinin en yüksek oyunu almıştır; 163 000
oy, 8 milletvekilinden 6 milletvekili ve almaya devam ediyor; Trabzon'da 2 belde
belediyemizi, Akçaabat'a bağlı Şinik ile Sürmene İlçemize bağlı Ormanseven
beldelerinin belediye başkanlıklarını geri almıştır.
Ayrıca, başka illerde
eşdeğeri bulunurken, Trabzon'daki 3 adliye binası kapatılmıştır. Evet, altını
çizerek söylüyorum; eşdeğerleri başka illerde bulunurken, Trabzon'da 3 adliye
binası, Köprübaşı, Sürmene, Çarşıbaşı İlçelerindeki adliye binaları
kapatılmıştır.
Trabzon'un tarihî
ilçelerinden Sürmene'nin -ki, şu andaki 5-6 milletvekiline askere giderken celp
veren Sürmene'nin- adliye binası, 137 milyar lira masraftan tasarruf edilecek
diye iptal edilmiştir. 6 dolar nedeniyle, Trabzon, teşvik kapsamı dışında
tutulmuştur.
Türkiye'den ihraç edilen
yaşsebze ve meyvenin yüzde 35'i Trabzon limanlarından ihraç edilirken, Trabzon
kıyı ticareti kapsamına alınmamıştır.
Sayın Bakanım "16
000 kilometre yol yapacağız" derken, Karadeniz Sahil Yolu kaplumbağa
hızıyla ilerlemektedir.
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
2005'te bitecek.
ŞEVKET ARZ (Devamla) -
Sözle olmaz; inşallah, hayata geçer; biz de bitmesini istiyoruz.
Trabzon tarihinde ilk
kez, Karadeniz fındık üreticisine, 2003 yılı tabanfiyatı Bakan tarafından
açıklanmamıştır; fındık üreticisi yüzüstü bırakılmıştır. Bu örnekleri daha da
artırabilirim.
MEHMET ALİ BULUT
(Kahramanmaraş) - Fındıkla ne alakası var?!
ŞEVKET ARZ (Devamla) - Bu
yıl fındıkta yaşanan don afeti vardır. Bu don afeti yaşanan yerleri, hükümet,
afet bölgesi kapsamına almalıdır. Trabzon'u daha fazla mağdur etmemelisiniz.
Seçimde başkanlığını
kaybettiğiniz Trabzon Belediyesini çalıştırmamak için, elinizden geleni
yapıyorsunuz; Trabzon Belediyesinin hizmet etmesini engelliyorsunuz. Siz, AKP
olarak, Trabzon'a büyükşehir belediyesi olma sözü verdiniz; bu sözünüzü yerine
getirin; getirmiyorsanız, bari bırakın da, Trabzon Belediyesi, Trabzon'a hizmet
etsin. Trabzon İli, AKP İktidarına tarihinin en yüksek desteğini genel
seçimlerde vermiş olmasına rağmen, iki yıla yaklaşan süredir, AKP İktidarı
Trabzonumuza bir şey vermemiştir. Gelin, eşitlik ilkesine uyalım; bu konudaki
önergelerimizi destekleyin; iktidara geldiğinden beri Trabzon'a bir şey
vermeyen AKP İktidarı, Trabzon'un ve bazı illerin büyükşehir olma hakkını onlardan
esirgemesin ve onlara büyükşehir olma hakkı verelim.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arz.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Halil Akyüz |
Mustafa Özyürek |
|
Trabzon |
İstanbul |
Mersin |
|
Atila Emek |
Mehmet Işık |
Harun Akın |
|
Antalya |
Giresun |
Zonguldak |
|
|
Mustafa Özyurt |
|
|
|
Bursa |
|
"Belediye sınırları
içinde; havaalanı, liman, üniversite ve yatırımcı kuruluş bölge teşkilatı olan,
il belediyeleri, birinci fıkradaki nüfus şartını taşımasalar bile, kanunla
büyükşehir belediyesine dönüştürülebilir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
619 sıra sayılı
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesine aşağıdaki hükmün
ikinci fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Akın |
M. Akif Hamzaçebi |
Mustafa Gazalcı |
|
Zonguldak |
Trabzon |
Denizli |
|
Ali Dinçer |
|
Nurettin Sözen |
|
Bursa |
|
Sivas |
"Endüstri ve
sanayileşme durumu, ülke ekonomisine katmadeğer katkısı ve ülkenin stratejik
hedefleri gözetilerek büyükşehir belediyesi olmasında kamu yararı bulunan belediyeler
de, kanunla büyükşehir belediyesine dönüştürülebilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Belediyelerin büyükşehir
belediyesine dönüştürülmesinde nüfus kriteri her zaman yeterli olmayabilir.
Öyle belediyeler vardır ki, nüfusu yüksek olmadığı halde endüstri ve
sanayileşme durumu ve ülke ekonomisine yaptığı katkı, nüfusu çok daha fazla
olan belediyelerin çok üzerindedir. Bu tür belediyelerin de ülkenin stratejik
hedefleri açısından büyükşehir belediyesi yapılmasında kamu yararı
bulunmaktadır. Diğer taraftan büyükşehir olmanın o yer sosyal yaşamına
getireceği değişikliğin de gözden uzak tutulmaması gerekmektedir. Bu duygu ve
düşüncelerle işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
"Belediye sınırları
içinde; havaalanı, liman, üniversite ve yatırımcı kuruluş bölge teşkilatı olan,
il belediyeleri, birinci fıkradaki nüfus şartını taşımasalar bile, kanunla
büyükşehir belediyesine dönüştürülebilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe :
Kanun tasarısında
büyükşehir belediyesine dönüştürülecek il belediyeleri için, sadece belli bir
nüfusa sahip olmak ölçütü getirilmiştir. Oysa, nüfus ölçütü tek başına yeterli
bir ölçüt değildir ve bu ölçüt dışında başka özelliklerden dolayı büyükşehir
belediyesi olmayı hak eden bazı il belediyeleri sadece bu yüzden mağdur
olmaktadır.
Değişiklik önergesi kabul
edildiğinde, Trabzon İl belediyesi gibi benzer özellikleri olan bazı il
belediyeleri de büyükşehir belediyesine dönüştürülme olanağına kavuşacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4 üncü madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Büyükşehir belediyesinin
sınırları
MADDE 5.- Büyükşehir
belediyelerinin sınırları, adını aldıkları büyükşehirlerin belediye
sınırlarıdır.
İlçe belediyelerinin
sınırları, bu ilçelerin, büyükşehir belediyesi içinde kalan kısımlarının
sınırlarıdır.
İlk kademe
belediyelerinin, büyükşehir belediye sınırları dışında belediye sınırı olamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç;
buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Büyükşehir Belediyesi
Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
tasarının bu maddesiyle, büyükşehir belediyesinin, ilçe belediyelerinin ve ilk
kademe belediyelerinin sınırlarının kapsamı gösterilmektedir. Büyükşehir
belediyesi sınırlarının mesafe olarak kapsamı ise, tasarının 4 üncü maddesinde
gösterilmiştir. Yani, belediye sınırları içerisindeki ve bu sınırlara 10
kilometre uzaklıktaki yerlerin son nüfus sayımına göre toplam nüfusu 750 000
olacak denilmektedir. Ancak, tasarının geçici 2 nci maddesiyle, İstanbul ve
Kocaeli için özel bir düzenleme yapılarak, büyükşehrin sınırı il sınırı olarak
kabul edilmiş ve diğer büyükşehirlerde ise nüfusu 2 000 000'a kadar olan
illerin sınırları valilik binası merkez olmak üzere yarıçapı 20 kilometre
olarak, nüfusu 2 000 000'dan fazla olan büyükşehirlerde ise yarıçapı 50
kilometre olarak alınır denilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bu düzenleme açık bir eşitsizlik ve çifte standart getirmektedir. Eğer bir
mesafe konulacaksa, ortak bir düzenlemeyle, standart bir mesafe koyalım. Bu
mesafeyi de biraz geniş tutalım, planlı yaşam ve modern kentleşmeyi daha güzel
sağlayalım. Bu nedenle, bu düzenleme yanlış olmuştur diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkemizdeki son nüfus sayımı 2000 yılında yapılmıştır.
Ülkemizde hızlı bir nüfus artışı yaşanmaktadır. Yine, ülkemizde, kırsal
alanlardan kent merkezlerine büyük ölçüde nüfus kayması görülmektedir. Bunun
yanında, bazı kentlere sadece kendi kırsal bölgelerinden değil, çevre illerden,
hatta daha uzak illerden göçler olmaktadır. Bu nedenle, illerin şu anki
konumlarını, 2000 yılında yapılmış olan nüfus sayımına göre değerlendirmek,
bizi çok yanlış sonuçlara götürecektir.
Bu tasarının 4 üncü
maddesinde, belediye sınırları ve bu sınırlara 10 kilometre uzaklıktaki
yerleşim birimlerinin, son nüfus sayımına göre nüfusu 750 000'den fazla olan
belediyelerin fizikî ve ekonomik düzeyleri dikkate alınarak, kanunla büyükşehir
belediyesine dönüştürülebileceği belirtilmektedir. Bu düzenlemeyle, büyükşehir
belediyesi kanununu 2004 yılında çıkarmış olacağız; ancak, belediyelerin nüfus
durumunda son nüfus sayımını esas alacağız. Bunun, büyük bir çelişki ve Türkiye'nin
mevcut şartlarını dikkate almayan bir düzenleme olduğu açıktır. Buna somut bir
örnek olarak Malatya'yı verebiliriz. 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarını esas
alırsak, Malatya'nın merkez nüfusu 381 000 olarak görülmektedir. Oysa, Malatya
Ticaret ve Sanayi Odasına bağlı ticaret erbabı, Malatya merkeze bağlı Beydağı,
Dilek, Erenli, Hanımınçiftliği, Konak, Orduzu, Şahnahan, Topsöğüt ve Yaygın
Belde Belediyelerini de dikkate alarak, ticarî pazarlama hesaplarında, Malatya
merkez nüfusunu 650 000 kabul ederek, ticaret ve pazarlama hedeflerini buna
göre belirlemektedirler. Malatya'ya bağlı ve Malatya'ya 9 kilometre mesafedeki
ilçemiz Yeşilyurt'un nüfusu, 2004 yılı itibariyle, kendisine bağlı Bostanbaşı,
Gündüzbey ve Yakınca belde belediyeleriyle birlikte, 50 000'in üzerindedir.
Yine, Malatya'ya 10 kilometre mesafede bulunan Battalgazi İlçemizin, kendisine
bağlı Hasırcılar ve Hatunsuyu belde belediyeleriyle birlikte, nüfusu 50 000
civarındadır. Yani, 2004'te sayım yapılacak olsa, Malatya, bu tasarıya göre
bile, büyükşehir olabilecek durumdadır. Bu nedenle, tasarı, Malatya ve benzeri
iller için açık bir haksızlık yaratmaktadır.
Kaldı ki, bu, Malatya'ya
yapılan bir haksızlık da değildir. Daha önce büyükşehir belediyesi yapılan 16
ilimizi incelediğimizde, Malatya, mevcut büyükşehir belediyelerinden, örneğin
Sakarya'dan, İzmit'ten, Erzurum ve Samsun'dan, hem il merkezi nüfusu bakımından
hem de ekonomik ve sosyal yönden daha gelişmiştir. Zira, Malatya, ekonomik ve
sosyal yönüyle, üniversitesiyle, organize sanayi alanlarıyla, kayısısıyla, çok
geniş bir etki alanıyla bir cazibe merkezi olduğundan, çevre il ve ilçelerdeki
insanların yönelmesiyle büyük ölçüde göç alan illerimizden birisidir. İşte, bu
durumu dikkate alarak, ilin milletvekili olarak, seçildikten hemen sonra,
Malatya İlinin büyükşehir belediyesi olması yönünde kanun teklifi verdim.
Büyükşehir düzenlemesinin yeni bir kanunla yapılacağı belirtilerek, bu teklifim
Genel Kurul gündemine henüz alınmadı; ancak, getirilen bu tasarıda, ne yazık
ki, Malatya'nın ve Malatya ile aynı konumdaki illerin büyükşehir belediyesi
yapılması konusunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; daha önce büyükşehir belediyesi yapılan belediyelerle aynı
konumda bulunan Malatya, Afyon, Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Manisa,
Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Sivas, Tokat, Trabzon, Şanlıurfa ve Van
İllerimizin de büyükşehir belediyesi yapılması konusunda bir çözüm üretmeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Heyete saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıç.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Büyükşehir belediyesine
katılma
MADDE 6.- Büyükşehir
belediyesinin sınırları çevresinde ve aynı il sınırları içinde bulunan belediye
ve köylerin, büyükşehir belediyesine katılması konusunda Belediye Kanunu
hükümleri uygulanır. Bu durumda katılma kararı, ilgili ilçe veya ilk kademe
belediye meclisinin talebi üzerine, büyükşehir belediye meclisi tarafından
alınır.
İmar düzeni ve temel alt
yapı hizmetlerinin zorunlu kıldığı durumlarda, birinci fıkrada belirtilen
belediye ve köyler, büyükşehir belediye meclisinin kararı ve İçişleri
Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile büyükşehir belediyesi
sınırları içine alınabilir.
Büyükşehir belediyesi
sınırları içine katılan ilçe belediyeleri ile nüfusu 50.000 ve üzerinde olan
belediyeler, büyükşehir ilçe veya ilk kademe belediyesine dönüşür. Diğer
belediyeler ile köylerin tüzel kişiliği kalkar. Tüzel kişiliği kalkan belediyelerin
katılacağı ve köylerin mahalle olarak bağlanacağı belediyeler, Bakanlar Kurulu
kararında belirtilir.
İlçe ve ilk kademe
belediyesi olarak büyükşehir belediye sınırları içine katılan belediyeler,
büyükşehir belediye meclisinde seçiliş sıralarına göre tespit edilecek beşte
bir oranında meclis üyesi ile temsil edilirler. Bu durum ilk mahallî idareler
genel seçimine kadar geçerlidir. Bu belediyelerin başkanları hakkında 12 nci
maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı.
BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Sayın Başkan, şahsım adına da söz isteğim vardı.
BAŞKAN - Şahsınız adına
olan konuşma sürenizi de birlikte kullandıracağım.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
Büyükşehir Belediyeleri Yasası Tasarısının içeriği hakkında, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüşlerimi aktaracağım; bu nedenle, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
6 ncı madde, büyükşehir belediyelerine katılımla ilgili düzenlenmiş bir madde;
dört fıkradan oluşuyor, iki fıkrasında katılımın nasıl olacağı, hangi
koşullarda olacağı, nasıl kararlar alınacağı, hangi meclislerin ve hangi
kurulların kararlarına bağlı olacağı düzenleniyor. Bu düzenleme az önce okundu.
Maddenin ilk fıkrasında,
büyükşehir belediyesinin sınırları civarında olan diğer belediye, köy ve
mahalle gibi kamu tüzelkişiliğini almış olan, bunu haiz olan belediyelerin
meclislerinin görüşleri alınarak büyükşehir belediyesine katılması düzenlenmiş.
Oysa, ikinci fıkrası
"imar düzeni ve temel altyapı hizmetlerinin zorunlu kıldığı durumlarda,
birinci fıkrada belirtilen belediye ve köyler, büyükşehir belediye meclisinin
kararı ve İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine, Bakanlar Kurulu kararıyla
büyükşehir belediyesi sınırları içine alınabilir" şeklinde düzenlenmiştir.
Şimdi, bu iki düzenleme
arasındaki farkı, sizlerin görüşlerinize ve takdirlerinize sunuyorum. Bunlar,
bu maddenin bu türlü düzenlenmesi de, Anayasamızın 127 nci maddesine, 1992
senesinde kabul ettiğimiz Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına, yine,
bundan önce görüştüğümüz, ama, henüz daha yürürlük maddeleri kabul edilmeyen
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı veya yeni adıyla Kamu Yönetiminin Yeniden
Yapılandırılması Kanunu Tasarısına aykırı bulunmaktadır.
Diğeri ise, birinci
fıkrada katılmaların iradî, rızayla olacağı düzenlenmiştir. Belki bu biraz daha
doğru bir maddedir; ama, ikinci fıkrada, katılacak olan belediyelerin, köylerin
ve mahallelerin hiçbirinin meclislerinin, hemşerilerinin görüşleri alınmadan,
katılacağı büyükşehir belediyesi meclisinin görüşü ve kararı ile Bakanlar
Kurulu kararı istenilmektedir. İşte bu madde, belki de bir zorla katılma, iradî
olmayan bir katılma ve bir zorlama şeklinde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu, az önce söylediğim,
Anayasanın 127 nci maddesine, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına ve
"subsidiarite ilkesi" dediğimiz "yerindenlik ilkesi"
dediğimiz ilkelere aykırı bulunmaktadır.
Sizlere, şimdi, Anayasanın
127 nci maddesinin dördüncü fıkrasını okumak istiyorum Anayasaya aykırılığı
belirtmek için. Anayasamızın 127 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında "Mahallî
idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin
itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile
olur" denilmektedir. Şimdi, bu madde açıkça önümüzde dururken, Bakanlar
Kurulu kararıyla, bu kamu tüzelkişilerinin kişiliklerinin ortadan kaldırılması,
yok sayılması, işte Anayasanın bu maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı
bulunmaktadır. Üstelik, eski deyimiyle "tefriki kuvva" dediğimiz,
şimdi "kuvvetler ayrılığı" dediğimiz ilkelere de aykırı
bulunmaktadır. Yürütme, burada, fiilen yargı erkinin üstüne çıkarak, yani şu
anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevini yapmaktadır. Bu da, Anayasaya
aykırı bulunmaktadır; çünkü, bizim 1982 Anayasamız da, aynı 1961 Anayasamız
gibi, "kuvvetler ayrılığı" ilkesi üzerine kurulmuştur. Diğeri, Avrupa
Yerel Yönetimler Özerklik Şartına aykırı bulunmaktadır; çünkü, Avrupa konvansiyonlarında
en önemli kararlardan bir tanesi "insanların yaşam biçimi, geleneksel
üretim tarzları, o insanların kendilerine sorulmadan ortadan
kaldırılamaz." Biz, o belediyede, o köyde, o mahallede yaşayan yurttaş ve
hemşerilere sormadan, onların kararını, rızasını ve son söyleyeceklerini
almadan, Bakanlar Kurulu kararıyla bunların tüzelkişiliklerini kaldırıyoruz.
Diğeri, yerindenlik
ilkesine de aykırıdır, subsidiarite ilkesine de aykırılıklar içermektedir.
Nedir subsidiarite ilkesi veya yerindenlik ilkesi; hemşerinin veya yurttaşın,
hizmeti, kendine en yakın birimler tarafından alması kuralıdır. Gerçi, Avrupa
Birliği müktesebatının içine girmeyen, ancak, Avrupa güvenliğiyle ilgili bir
düşünce olan yerindenlik ilkesi Türkiye'de henüz kabul edilmemiştir; ama, bu
yasaların anası olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Yasası Tasarısında,
subsidiarite ilkesi, o kanunun temel felsefesinin temel taşı olarak ortada
durmaktadır. Gerçi, bu yerindenlik ilkesi bütün Avrupa'da da kabul
edilmemiştir; İngiltere reddetmiştir, Hollanda ancak referandumla kabul
etmiştir, Fransa ise kabul edip etmemekte şu anda bir tartışma yaşamaktadır,
Türkiye'de de bunun kabulüne dair herhangi bir belge bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
burada, idamları kaldırmak, bizden önce ve bize nasip oldu; ama, eskiden, idam
edileceklere son bir soru sorarlardı -ben hukukçuyum aynı zamanda- son sözünü
söyle derlerdi, ondan sonra idam ederlerdi. Biz, bu belediyelere, köylere ve
mahalledeki insanlara, hemşerilere ve yurttaşlara son sözlerini bile söyletmiyoruz;
çünkü, biz onları idam ediyoruz değerli arkadaşlar; kendilerine sormadan,
düşüncelerini almadan "ne düşünüyorsunuz, bu konuda sizin dediğiniz
nedir" diye sormadan, tüzelkişiliklerini kaldırıyoruz. Hani nerede kaldı
katılım ilkesi; hani nerede kaldı saydamlık, açıklık, şeffaflık, hesap
verebilirlik?! Yani, 21 inci Yüzyıl belediyeciliğinin felsefesi, temel taşları
olan katılım ilkesini burada da kendi elimizle ortadan kaldırıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
belki, bunu getiren hükümet, iktidar şöyle düşünebilir: İşte, bunları
kaldırıyoruz. Neleri kaldırıyoruz; 359 tane belediyeyi kaldırdık zaten; yani,
yeni mahallî seçimlere kadar duracaklar; ama, önümüzdeki mahallî seçimlerden
itibaren bunlar kalkacak.
Şimdi, 6 ncı maddeyle de,
bazı köyleri, mahalleleri ve belediyeleri zorlayacağız -ikinci fıkrasıyla-
onları da kaldıracağız. Peki, ilköğretim okullarını kırsal kesimden kaldırdık,
sağlıkocaklarını kaldırdık. İlçe teşkilatlarının -aldığım bir duyuma göre,
umarım doğru değildir- 400 tanesinin kaldırılıp kaldırılmayacağını konuşuyoruz,
tartışıyoruz; daha önümüze gelmedi. Adliyeleri ortadan kaldırıyoruz. Peki,
kırsal kesimi kimin eline teslim ediyoruz değerli milletvekilleri? Cumhuriyetin
temeli budur. Okumuş yazmış insanlar, görgü görenek bilen insanlar, yol yordam
bilen insanlar, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren köylere gönderilmiş, köy
kalkınmasında, köyün aydınlatılmasında önemli görevler yapmıştır. Köy
enstitüleri bunlar için kurulmuştur. Köye öğretmen gitmiştir, sağlık memuru
gitmiştir, okuma yazma öğretmiştir. Sağlık memuru sağlıkla ilgilenmiştir.
Çiftçilik öğretilmiştir. Öğretmenlere çift çubuk verilmiştir, toprak
verilmiştir. Modern ziraatın temeli atılmıştır. Şimdi, bütün bu aydınlarımızı,
okuryazar takımımızı kırsal alandan geri çekiyoruz; bunu da doğru bulmuyorum
değerli arkadaşlarım.
Bakın, hepimiz bir müddet
sonra tatile gideceğiz. Seçim bölgelerimize gidelim. Kırsal alanda, hasta
olanlar, doktorlara reçete yazdırırken, onlardan tedavileri için hap
istiyorlar, draje istiyorlar; ancak, ampul istemiyorlar; çünkü, bunları enjekte
edecek, iğneyi vuracak sağlık memurları yok; bu sağlık memurlarının hepsi
kentlere gitmiş.
Şimdi, ilgilenenlerin
dikkatine sunuyorum; kırsal alandan, ampul, elini ayağını çekmek üzere;
bilgilerinize ve dikkatinize sunuyorum değerli arkadaşlarım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Türkiye'yi aydınlatıyoruz.
BÜLENT BARATALI (Devamla)
- Ampul, kırsal alandan çekiliyor sayın milletvekili!.. Ama, kırsal alan,
biliyorsunuz, yüzde 40'tan fazla... Ampul, oralardan, yine, bizlerin eliyle
geri çekiliyor; bizim bir itirazımız yok; ama, sizler devam edebilirsiniz
çekilmeye; çünkü, kırsal alandan ampul geri çekilirse, siyasetin gereği, başka
biri orayı doldurmaya devam edecektir.
ÖNER ERGENÇ (Siirt) -
Işıl ışıl aydınlatmaya devam ediyor...
BÜLENT BARATALI (Devamla)
- Kutlarım efendim, başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım
"bunları kapatmayalım, kaldırmayalım da ne yapalım" diyebiliriz.
Bunlar daha önce söylenilmişti biliyorsunuz 1980'den sonra; yani "bunları
hapse atmayalım, besleyelim de ne yapalım" denilmişti." "Bu
belediyeleri kapatmayalım; ama, ne yapalım"a iki tane örnek vermek
istiyorum. Bunlardan bir tanesi, değerli arkadaşlarım, Fransa'daki örnek
aldığımız belediyecilik modelidir.
Bakınız, Fransa'da 35 000
tane belediye var; yani, coğrafyamız, nüfusumuz ve idarî tarzımız
"administrasyon" dediğimiz bu tarz, Türkiye'yle hemen hemen
örtüşüyor. 35 000 belediye var Fransa'da, 4 500 tane belediye birliği var.
Türkiye'de 3 225 belediye var, sanıyorum 168 belediye birliği var. 35 178 köy
var, 40 000 mezra, kom vesaire gibi idarî düzenleme var.
Şimdi, biz, hep şikâyet
ediyoruz, kırsal alandaki nüfusun fazlalığından şikâyet ediyoruz, kırsal alan
üretim biçiminden şikâyet ediyoruz, köylülükten şikâyet ediyoruz, kentliliğe
doğru gitmeye çalışıyoruz. Biliyorsunuz, Avrupa'da kırsal nüfus yüzde 5,
Türkiye'de kırsal alan nüfusu yüzde 40. Biz, kendi elimizle şimdi buraları
kaldırarak, kırsal alan nüfuslarını yükseltiyoruz değerli arkadaşlarım.
Denilebilir ki, bu model,
Türkiye'ye uymayabilir, Türkiye'nin, Anadolunun çeşitli koşulları var,
Fransa'yla beraber değil.
Değerli arkadaşlarım, o
zaman, ben, size, Türkiye'de üretilmiş bir model sunmak istiyorum. Bu model,
Cumhuriyet Halk Partisinin, çağdaş, sosyaldemokrat belediyecilik anlayışının,
1970'lerden beri oluşturduğu, büyük başarılarla bugüne kadar uyguladığı bir
modeldir. Bunu yapan değerli arkadaşlarımdan biri de, başarılı bir arkadaşım,
Sayın Ali Dinçer; bu modelin önemli örneklerinden biridir. Bu arada kendisini
kutluyorum.
Bakın, bu modelde
Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki: "Tüm Türkiye'yi belediye
yapacağız." Biz, bütün Türkiye'yi belediye yapmak istiyoruz. Yurttaşların,
her yerleşim biriminde çağdaş bir yaşam sürme ve yönetime katılma hakkı vardır.
Her türlü yurttaşlık hakkından eşit olarak yararlanması gereken insanlarımızın
bir bölümü kentlerde, bir bölümü ise kırsal alanda en basit belediye
olanaklarından yoksun yaşamaktadır. Bu adaletsizliği kabul edemeyiz, bu bozuk
düzeni sürdüremeyiz.
CHP, yerel yönetimlerin,
tüm yurttaşlara nitelikli ve çağdaş hizmetler sunmasını sağlayacaktır. Bu
anlamda, nüfusun yoğunlaştığı bölgelerden başlayarak zaman içerisinde bütün
Türkiye'yi belediyeye dönüştüreceğiz. Bütün köylerde, gerektiğinde
birleştirerek, kırsal belediyeler kuracağız. Kent alanlarında ise, kent
belediyelerini geliştireceğiz, semt belediyelerini kuracağız. Muhtarlığı
belediye, muhtarı belediye başkanı yapacağız. Köy Kanununu kaldıracağız. Köyde
muhtarlık kurumunu belediye başkanlığına dönüştüreceğiz; köy muhtarını kırsal
belediye başkanı yapacağız.
Kırsal belediye
başkanını, belediye başkanının doğal yetkileriyle donatacağız; ilçe
belediyesinin ve il meclisinin toplantılarına katılma ve sorunlarını orada dile
getirme hakkını sağlayacağız.
Kentte, bazı mahalleleri
gerekli durumlarda birleştirerek mahalle muhtarlık kurumunu, semt belediye
birim başkanlığına dönüştüreceğiz. Semt belediye birimi başkanlarının, aynı
zamanda ilçe belediye meclisi toplantılarına katılmalarını, semtte çözülemeyen
sorunların ilçede çözümü için görev yapmalarını sağlayacağız."
Değerli arkadaşlarım,
Fransa modeli, yabancı, bizim koşullarımıza, Anadoluya uymuyor, örtüşmüyor
dersek, işte, size, tam millî, ulusal bir model sunuyoruz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak. Bunu uygulamak, yapmak mümkün gibi görünüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baratalı,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla)
- Teşekkür ederim; bitiriyorum Sayın Başkan.
Umarım, bunu, bu Mecliste
beraberce yaparız. Aksi takdirde, bu kapatılan bütün belediyeler, köyler ve
mahalleler için; adliyeleri kaldırılmış, ilçe teşkilatları kaldırılmakta olan
ilçeler için bir şey söylemek istiyorum, aynen şairin söylediği gibi
"buralara kıymayın efendiler" diyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Baratalı,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin
dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Recep Koral |
Yahya Baş |
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
Recep Yıldırım |
|
Nusret Bayraktar |
|
Sakarya |
|
İstanbul |
"İlçe ve ilk kademe
belediyesi olarak büyükşehir belediye sınırları içine katılan belediyeler,
büyükşehir belediye meclisinde seçiliş sıralarına göre tespit edilecek ilçeler
beşte bir, ilk kademeler onda bir oranında meclis üyesi ile temsil edilirler.
Tama ulaşmayan kesirler dikkate alınmaz. Bu durum ilk mahallî idareler genel
seçimine kadar geçerlidir. Bu belediyelerin başkanları hakkında 12 nci maddenin
ikinci fıkrası hükümleri uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
2972 sayılı Mahallî
İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında
Kanunda, büyükşehir belediye meclislerinin, ilçe belediye meclislerinden
seçiliş sırasına göre beşte bir oranında gelecek üyelerden oluşması öngörülmektedir.
Ancak, seçimlerde büyükşehir, ilçe veya ilk kademe belediyesi olarak oy
kullanılmayan bu belediyelerin büyükşehir meclisinde temsilleri büyükşehir
belediye meclisinde başlangıçtaki oy dengesini çok değiştirebilir. Bu nedenle
büyükşehir belediyesine sonradan katılan belediyelerin büyükşehir meclisinde
ilk mahallî idare seçimlerine kadar meclis üye sayılarının onda biri ile temsil
edilmeleri daha uygun olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 6 ncı maddenin oylamasına geçilmeden önce, İçtüzüğün 57 nci
maddesine göre, bir yoklama talebi vardır.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
arayacağım ve sonra da yoklama işlemine geçeceğim.
Ali Dinçer?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN - Mustafa Özyürek
tekabbül ediyor.
Mahmut Duyan?.. Burada.
Feramus Şahin?.. Burada.
İsmail Değerli?.. Burada.
Ali Rıza Gülçiçek?..
Burada.
Türkân Miçooğulları?..
Burada.
Hüseyin Özcan?.. Burada.
Bülent Baratalı?..
Burada.
Erdal Karademir?..
Burada.
Mustafa Gazalcı?..
Burada.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
Muhsin Koçyiğit?..
Burada.
Şevket Gürsoy?.. Burada.
Mustafa Özyurt?.. Burada.
Mehmet Işık?.. Burada.
Kâzım Türkmen?.. Burada.
Oğuz Oyan?.. Burada.
Hüseyin Ekmekcioğlu?..
Burada.
Muharrem Kılıç?.. Burada.
Haluk Koç?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; tasarının müzakeresine devam
ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6. - Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı ile İçişleri,
Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/768) (S. Sayısı:
619) (Devam)
BAŞKAN - 6 ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Büyükşehir Belediyesinin
Görev, Yetki ve Sorumlulukları
Büyükşehir, ilçe ve ilk
kademe belediyelerinin görev ve sorumlulukları
MADDE 7.- Büyükşehir
belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları şunlardır:
a) İlçe ve ilk kademe
belediyelerinin görüşlerini alarak büyükşehir belediyesinin stratejik plânını,
yıllık hedeflerini, yatırım programlarını ve bunlara uygun olarak bütçesini
hazırlamak.
b) Çevre düzeni plânına
uygun olmak kaydıyla, büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde
1/2000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte nazım imar plânını yapmak, yaptırmak
ve onaylayarak uygulamak; büyükşehir içindeki belediyelerin nazım plâna uygun
olarak hazırlayacakları uygulama imar plânlarını, bu plânlarda yapılacak
değişiklikleri, parselasyon plânlarını ve imar ıslah plânlarını aynen veya
değiştirerek onaylamak ve uygulanmasını denetlemek; nazım imar plânının
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde uygulama imar plânlarını ve
parselasyon plânlarını yapmayan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin uygulama
imar plânlarını ve parselasyon plânlarını yapmak veya yaptırmak.
c) Kanunlarla büyükşehir
belediyesine verilmiş görev ve hizmetlerin gerektirdiği proje, yapım, bakım ve
onarım işleriyle ilgili her ölçekteki imar plânlarını, parselasyon plânlarını
ve her türlü imar uygulamasını yapmak ve ruhsatlandırmak, 20.7.1966 tarihli ve
775 sayılı Gecekondu Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmak.
d) Büyükşehir belediyesi
tarafından yapılan veya işletilen alanlardaki işyerlerine büyükşehir
belediyesinin sorumluluğunda bulunan alanlarda işletilecek yerlere ruhsat
vermek ve denetlemek.
e) Belediye Kanununun 68
ve 72 nci maddelerindeki yetkileri kullanmak.
f) Büyükşehir ulaşım ana
plânını yapmak veya yaptırmak ve uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini
plânlamak ve koordinasyonu sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde
işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet
ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile
karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park
yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların
belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.
g) Büyükşehir
belediyesinin yetki alanındaki meydan, bulvar, cadde ve ana yolları yapmak,
yaptırmak, bakım ve onarımını sağlamak, kentsel tasarım projelerine uygun
olarak bu yerlere cephesi bulunan yapılara ilişkin yükümlülükler koymak; ilân ve reklam asılacak yerleri ve bunların
şekil ve ebadını belirlemek; meydan, bulvar, cadde, yol ve sokak ad ve
numaraları ile bunlar üzerindeki binalara numara verilmesi işlerini
gerçekleştirmek.
h) Coğrafî ve kent bilgi
sistemlerini kurmak.
i) Sürdürülebilir
kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının
korunmasını sağlamak; ağaçlandırma yapmak; hafriyat toprağı, moloz, kum ve
çakıl depolama alanlarını, odun ve kömür satış ve depolama sahalarını
belirlemek, bunların taşınmasında çevre kirliliğine meydan vermeyecek tedbirler
almak; büyükşehir katı atık yönetim plânını yapmak, yaptırmak; katı atıkların
kaynakta toplânması ve aktarma istasyonuna kadar taşınması hariç katı atıkların
ve hafriyatın yeniden değerlendirilmesi, depolanması ve bertaraf edilmesine
ilişkin hizmetleri yerine getirmek, bu amaçla tesisler kurmak, kurdurmak,
işletmek veya işlettirmek; sanayi ve tıbbî atıklara ilişkin hizmetleri
yürütmek, bunun için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya
işlettirmek; deniz araçlarının atıklarını toplamak, toplatmak, arıtmak ve
bununla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmak.
j) Gıda ile ilgili
olanlar dâhil birinci sınıf gayrisıhhî müesseseleri ruhsatlandırmak ve
denetlemek, yiyecek ve içecek maddelerinin tahlillerini yapmak üzere
laboratuvarlar kurmak ve işletmek.
k) Büyükşehir
belediyesinin yetkili olduğu veya işlettiği alanlarda zabıta hizmetlerini
yerine getirmek.
l) Yolcu ve yük
terminalleri, kapalı ve açık otoparklar yapmak, yaptırmak, işletmek,
işlettirmek veya ruhsat vermek.
m) Büyükşehirin
bütünlüğüne hizmet eden sosyal donatılar, bölge parkları, hayvanat bahçeleri,
hayvan barınakları, kütüphane, müze, spor, dinlence, eğlence ve benzeri yerleri
yapmak, yaptırmak, işletmek veya işlettirmek; gerektiğinde amatör spor
kulüplerine malzeme desteği sağlamak, amatör takımlar arasında spor
müsabakaları düzenlemek, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı
gösteren veya derece alan sporculara belediye meclis kararıyla ödül vermek.
n) Gerektiğinde sağlık,
eğitim ve kültür hizmetleri için bina ve tesisler yapmak, kamu kurum ve
kuruluşlarına ait bu hizmetlerle ilgili bina ve tesislerin her türlü bakımını,
onarımını yapmak ve gerekli malzeme desteğini sağlamak.
o) Kültür ve tabiat
varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânların
ve işlevlerinin korunmasını sağlamak, bu amaçla bakım ve onarımını yapmak,
korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa etmek.
p) Büyükşehir içindeki
toplu taşıma hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gerekli tesisleri kurmak,
kurdurmak, işletmek veya işlettirmek, büyükşehir sınırları içindeki kara ve
denizde taksi ve servis araçları dahil toplu taşıma araçlarına ruhsat vermek.
r) Su ve kanalizasyon
hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak,
kurdurmak ve işletmek; derelerin ıslahını yapmak; kaynak suyu veya arıtma
sonunda üretilen suları pazarlamak.
s) Mezarlık alanlarını
tespit etmek, mezarlıklar tesis etmek, işletmek, işlettirmek, defin ile ilgili
hizmetleri yürütmek.
t) Her çeşit toptancı
hallerini ve mezbahaları yapmak, yaptırmak, işletmek veya işlettirmek, imar
plânında gösterilen yerlerde
yapılacak olan özel hal ve
mezbahaları ruhsatlandırmak ve
denetlemek.
u) İl düzeyinde yapılan
plânlara uygun olarak, doğal afetlerle ilgili plânlamaları ve diğer
hazırlıkları büyükşehir ölçeğinde yapmak; gerektiğinde diğer afet bölgelerine
araç, gereç ve malzeme desteği vermek; itfaiye ve acil yardım hizmetlerini
yürütmek; patlayıcı ve yanıcı madde üretim ve depolama yerlerini tespit etmek,
konut, işyeri, eğlence yeri, fabrika ve sanayi kuruluşları ile kamu kuruluşlarını yangına ve diğer
afetlere karşı alınacak önlemler yönünden denetlemek, bu konuda mevzuatın
gerektirdiği izin ve ruhsatları vermek.
v) Sağlık merkezleri,
hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile yetişkinler, yaşlılar, engelliler,
kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri
yürütmek, geliştirmek ve bu amaçla sosyal tesisler kurmak, meslek ve beceri
kazandırma kursları açmak, işletmek veya işlettirmek, bu hizmetleri yürütürken
üniversiteler, yüksek okullar, meslek liseleri, kamu kuruluşları ve sivil
toplum örgütleri ile işbirliği yapmak.
y) Merkezî ısıtma
sistemleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek.
z) Afet riski taşıyan
veya can ve mal güvenliği açısından tehlike oluşturan binaları insandan tahliye
etmek ve yıkmak.
Büyükşehir belediyeleri
birinci fıkranın (c) bendinde belirtilen yetkilerini, imar plânlarına uygun
olarak kullanmak ve ilgili belediyeye bildirmek zorundadır.
İlçe ve ilk kademe
belediyelerinin görev ve yetkileri şunlardır:
a) Kanunlarla münhasıran
büyükşehir belediyesine verilen görevler ile birinci fıkrada sayılanlar dışında
kalan görevleri yapmak ve yetkileri
kullanmak.
b) Büyükşehir katı atık
yönetim plânına uygun olarak, katı atıkları toplamak ve aktarma istasyonuna
taşımak.
c) Sıhhî işyerlerini, 2
nci ve 3 üncü sınıf gayrisıhhî müesseseleri, umuma açık istirahat ve eğlence
yerlerini ruhsatlandırmak ve denetlemek.
d) Birinci fıkrada
belirtilen hizmetlerden; otopark, spor, dinlenme ve eğlence yerleri ile
parkları yapmak; yaşlılar, özürlüler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik
sosyal ve kültürel hizmetler sunmak; meslekî eğitim ve beceri kursları açmak;
sağlık, eğitim, kültür tesis ve binalarının yapım, bakım ve onarımı ile kültür
ve tabiat varlıkları ve tarihî dokuyu korumak; kent tarihi bakımından önem
taşıyan mekânların ve işlevlerinin geliştirilmesine ilişkin hizmetler yapmak.
e) Defin ile ilgili
hizmetleri yürütmek.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa
Özyürek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bir konuşma ortamı bulabilirsem, bazı görüşlerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
burada, gerçekten, kanun müzakeresi açısından, son derece olumsuz koşullarda
görev yapıyoruz. Çalışmalarımızı uzattık, bir cuma gününde, kanun tasarıları
üzerindeki müzakerelere devam ediyoruz. Yeterli çoğunluğu bulamıyoruz. Yoklama
istediğimiz zaman arkadaşlarımız salona geliyorlar; fakat, dışarıdan gelmiş
olanlar, kulisteki sohbetlerini burada devam ettirme ihtiyacında olunca,
buradaki hatibin sağlıklı bir şekilde konuşma şansı olmuyor. O açıdan, acaba,
yoklama istemekle yanlış mı yapıyoruz diye zaman zaman düşünüyorum. Herkes
kuliste konuşlandığı yerde dursun, biz de, burada kalan bir avuç arkadaşımızla,
konularımızı sağlıklı bir şekilde görüşelim diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, buradaki
tartışma ortamını sağlama yönünden, size de önemli bir görev düştüğünü
belirtmek zorundayım.
Değerli arkadaşlarım, çok
önemli reform tasarıları olarak gündeme getirilmiş olan Belediye Kanunu
Tasarısını dün kanunlaştırdık. Bugün büyükşehir belediyeleriyle ilgili tasarıyı
birlikte konuşmaya çalışıyoruz. Arkadaşlarım orada da ifade ettiler, Belediye
Kanunu, toplumdaki beklentilere cevap veren, özellikle belediye başkanlarının,
belediyeyle ilgili olan kimselerin beklentilerine cevap veren bir kanun
olmaktan çok uzak. 1930'da çıkmış olan 1580 sayılı Kanunun, biraz daha
Türkçeleştirilmiş, biraz daha derli toplu hale getirilmiş şeklinden ibaret. Ne
yazık ki, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı da aynı nitelikte; yirmi yıl
önce çıkarılmış olan kanunun, biraz daha derli toplu hale getirilmiş şekli.
Yalnız, burada, ilçe belediyeleri veya ilk kademe belediyeleri ile büyükşehir
belediyesi arasında korunması gereken denge oldukça bozulmuş. Kimin lehine
bozulmuş; büyükşehir belediyeleri lehine bozulmuş. Bunu nereden çıkarıyorsunuz
diye sorarsanız, şunları söyleyebilirim:
Değerli arkadaşlarım,
görüşmekte olduğumuz tasarının 7 nci maddesine bakarsanız, orada deniliyor ki:
İmar planlarının yapılmasıyla ilgili 1/2 000'lik ve 1/25 000'lik imar planları
büyükşehir belediyeleri tarafından yapılır, diğer imar planları ilçe veya ilk
kademe belediyeleri tarafından yapılır. Ama, 7 nci maddenin (b) bendinde de
deniliyor ki: İlçe belediyelerinin hazırladıkları imar planları büyükşehir
belediyesinde değiştirilerek onaylanır. Şimdi, bir ilçe belediyesinin
hazırladığı imar planını, eğer, büyükşehir belediyesi değiştirerek onaylama
yetkisine sahipse, o zaman, ilçe belediyesinin bütün yetkileri büyükşehir
belediyesine geçmiş demektir. Geçmiş dönemde hazırlanmış olan büyükşehirle
ilgili bir yönetmelikte, belediye başkanına, tadilen onay yetkisi verilmişti.
Şimdi, burada, tadilen onay yetkisini belediye başkanından alıyorsunuz belediye
meclisine vermiş oluyorsunuz. Bu, gerçekten, hem katılımcılık açısından hem de
demokrasi açısından son derece sakıncalı bir durumdur. Eğer, son tahlilde ve
nihaî olarak bu yetkiyi büyükşehir belediyesi kullanacaksa, niçin ilçe
belediyeleri kuruyoruz; niçin ilk kademe belediyeleri kuruyoruz?! O bakımdan,
bu tasarı, büyükşehir belediyeleri lehine ilçe belediyeleriyle kurulması
gereken dengeyi geniş ölçüde bozuyor.
Yine, bu tasarının 11
inci maddesinde büyükşehir belediyesine denetim yetkisi veriliyor; deniliyor
ki: "Denetim sonucunda belirlenen eksiklik ve aykırılıkların giderilmesi
için ilgili belediyeye üç ayı geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde
eksiklik ve aykırılıklar giderilmediği takdirde, büyükşehir belediyesi eksiklik
ve aykırılıkları gidermeye yetkilidir." Şimdi, özellikle, ilçe belediye
başkanlıkları ile büyükşehir belediye başkanlığının ayrı partilerde olması
durumunda, bitip tükenmeyen ihtilafların ortaya çıktığını hepimiz biliyoruz.
Böyle bir ihtilaf çıktığı takdirde, burada, yetki, bütünüyle büyükşehir
belediyesine veriliyor ve ilçe belediyelerinin yetkisi bir anlamda elinden alınıyor.
Buradaki ifadeler de son derece muğlak. Diyebilirsiniz ki, hazırlanan bir
planla ilgili olarak "bunun eksikleri var; tamamla." Nedir, neresi
eksik, ne kadar eksik bunu bilmeden "sen tamamlayamadın; öyleyse, getir,
bu yetkiyi ben kullanacağım" diyebilirsiniz.
Yine, 14 üncü maddenin
son fıkrasında deniliyor ki: "Büyükşehir kapsamındaki ilçe ve ilk kademe
belediye meclisleri tarafından alınan imara ilişkin kararlar, kararın
gelişinden itibaren üç ay içinde büyükşehir belediye meclisi tarafından nazım
imar planına uygunluğu yönünden incelenerek aynen veya değiştirilerek kabul
edildikten sonra büyükşehir belediye başkanına gönderilir."
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, gerçekten, daha önceki kanunda bulunmayan bu yetkilerle, dengeyi
bütünüyle ilçe belediye başkanlıklarının, ilçe belediyelerinin aleyhine bozmuş
oluyoruz. Burada, belediye başkanlığı yapmış pek çok arkadaşımız var. Bunun,
mutlaka, ciddî bir şekilde gözden geçirilmesi lazım. Sayın Bakandan da ben bunu
istirham ediyorum; bu dengesizliği giderecek bir çözümü mutlaka bulunuz; aksi
takdirde, ilçe belediyelerini, ilk kademe belediyelerini bütünüyle işlevsiz
kılmış, bütün yetkilerin büyükşehir belediyesinde toplandığı bir sistemi burada getirmiş oluyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarılar gündeme ilk geldiğinde, bendeki izlenim, daha doğrusu, benim
beklentim şuydu: Acaba, geçmişte yaşanan olaylar da dikkate alınarak, ilçe
belediyeleriyle büyükşehir belediyesi arasında bir denge bulunabilir mi, bu
belediyeler arasında çıkan ihtilafları çözecek etkin bir yöntem bulabilir
miyiz? Ne yazık ki, bu tasarıları, dünkü tasarıyı ve bugünkü tasarıyı
incelediğimizde, bu yönde sağlıklı hiçbir adım atılmadığını görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bir
önemli nokta şu: Büyükşehir belediyelerine, ilçe belediyelerinin yapması
gereken işlerin hepsini aktarıyoruz; ama, tam da büyükşehir belediyesinin
yetkisinde olan bazı görevleri o belediyelerden alıyoruz. Bunlardan biri, biraz
sonra görüşülecek olan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilinin ve
arkadaşlarının verdiği bir önergede kendini gösteriyor. Orada deniliyor ki:
"4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığına
ve organize sanayi bölgelerine tanınan yetki ve sorumluluklar bu kanun kapsamı
dışındadır."
Değerli arkadaşlarım,
toplukonutla ilgili düzenlemelerde yetkiyi belediyelerden alıp Toplu Konut
İdaresine veriyoruz, özelleştirilen bölgelerle ilgili yetkileri Özelleştirme
İdaresine veriyoruz; nedir bu belediyelere olan güvensizliğimiz!.. Edebiyata
gelince "yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir" diyoruz, katılımcı
bir anlayışla halkın seçtiği yöneticiler gelsin, o beldenin imar planından
başlayarak bütün sorunlarını çözsün istiyoruz; ama, çok önemli görevleri de
onlardan esirgiyoruz ve onlardan kaçırıyoruz.
Elbette, organize sanayi
bölgesiyle ilgili görüşler alınır, o idarelerin katılımı sağlanır, katkısı
sağlanır; ama, bir beldenin, bir yörenin, bir şehrin imar planı nihaî olarak
belediyenin elindedir. Şimdi, biz, çeşitli istisnalarla, belediyeyi, esas
görevlerini yapamayan bir kurum haline getiriyoruz.
Özellikle, bu son
seçimde, Adalet ve Kalkınma Partisi, belediyelerin büyük çoğunluğunu kazandı;
şaşıyorum, kendi belediye başkanlarınıza, kendi belediye meclislerinize güvenmiyor
musunuz? Onların, sanayiin gereklerini de düşünerek, ama, öncelikle o beldede
yaşayan insanların ihtiyaçlarına göre bir imar planı yapmasından mı korkuyoruz?
Gerçekten, ben, bunu anlayabilmiş değilim. Belki salı günü, belki çarşamba günü
görüşeceğimiz bir tasarıyla, örneğin, İstanbul'daki Haydarpaşa Rıhtımını
bütünüyle başka bir noktaya dönüştürüyoruz ve konudaki yetkiyi de belediyeden
alıp başka organlara veriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
imar planı yapma işi, belediyelerin işidir. Geliniz, daha yeni elimizle bir
statü verdiğimiz, bir yetki vermeye çalıştığımız belediyelerin elinden, yok
organize sanayi bölgesiydi, yok Toplu Konut İdaresiydi, yok Özelleştirme
İdaresiydi diye, esas yetkilerini almayalım.
Bunların sonunda ne
olacak ben size söyleyeyim; bunların sonunda, İstanbul'da yaşadığımız
Gökkafeslerin yeni yeni örneklerini yaşayacağız. Hangi partiden olursa olsun,
halkın seçtiği bir belediye başkanının, o beldenin, o yörenin güzelliğini
bozacak, yeşilalanlarını talan edecek, tahrip edecek bir karara kolay kolay
imza atması söz konusu değildir; çünkü, beş sene sonra gidecek, onlara hesap
verecek; ayrıca, her gün yüz yüze baktığı insanların eleştirilerine muhatap
olacak; ama, bir Özelleştirme İdaresi yetkilisinin, bir organize sanayi bölgesi
yetkilisinin halka hesap verme durumu olmadığı için, o beldenin imar planının
bütünlüğünü bozacak kararlar vermesi kaçınılmaz hale geliyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanun tasarısını incelediğimiz zaman, anakentin yetkileri 23 madde halinde
sayılmış, ilçe belediyelerinin yetkileri ise 5 madde halinde sayılmış. Orada da
görülüyor ki, anakentleri çok öne çıkaran, ilçe belediyelerini ve alt birim
belediyelerini etkisiz kılan bir düzenlemenin içerisindeyiz.
Bazı mükerrerlikleri de
burada düzenliyoruz. Örneğin, defin işleri; yani, vefat edenlerin mezarlıklara
gömülmesiyle ilgili işlemler. Bu işlemler anakent belediye başkanlığına
veriliyor ve anakent belediyesinin görevleri sayılırken, deniliyor ki:
"Mezarlık alanlarını tespit etmek, mezarlıklar tesis etmek, işletmek, işlettirmek,
definle ilgili hizmetleri yürütmek." Aynı maddenin devamında, ilçe
belediyelerinin yetkileriyle ilgili olarak "definle ilgili hizmetleri
yapmak" deniliyor. Zaten, yaşayanlarla ilgili pek fazla hizmet verme
umudumuz yok; demek ki, ölenlerle ilgili olarak bir mükerrer hizmet yapmak
istiyoruz. Burada, gerçekten, bir gereksiz düzenleme var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -1 dakikalık
eksürenizi başlatıyorum.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Bu hizmeti ya anakente verelim, onlar yapsınlar veya ilçe belediyelerine
verelim, onlar yapsınlar. Bir hizmet için hem o yapar hem o yapar derseniz, o
hizmet ortada kalır.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- İlçe belediyelerinin kabristanı yok Mustafa Bey.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamlı)
- O zaman çıkaralım; onlara boşu boşuna yetki vermeyelim, anakente verelim;
zaten, benim ona itirazım yok; ama, iki tarafa vermek sakıncalı. Anakente
verelim; ama, ilçe belediyelerine boşu boşuna böyle bir görev, sorumluluk
yüklemeyelim. Bazı yerlerde, çıkar birileri "madem bu yetki kanunla bana
verilmiş, ben de tutayım bir mezarlık alanı tesis edeyim" diyebilir. Bu
bir mükerrerliktir, devlet parasının boşa harcanmasıdır, buna fırsat
verilmemesini diliyorum; ama, özellikle, anakent belediyesine tanınmış olan
imar planlarını değiştirerek kabul etme yetkisine, mutlaka bir sınır
getirilmesi lazım veya bunda ısrarlıysak, boşu boşuna...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK(Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
ben kararımı geri almayacağım; lütfen, teşekkür ederseniz... Ben, mikrofonu
açmayacağım; çünkü, söz verdim Genel Kurula "bugün 1 dakikalık eksüre uygulamasını
başlatacağım" demiştim efendim; özür dilerim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla)- Peki Sayın Başkan, müsamahanıza teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 4 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre
okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendindeki "sınırları içindeki" ibaresinden sonra
gelen "1/2000" ibaresinin "1/5000" olarak düzeltilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Adem Baştürk |
Yahya Baş |
|
Ankara |
Kayseri |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
Recep Yıldırım |
Recep Koral |
|
İstanbul |
Sakarya |
İstanbul |
BAŞKAN- Diğer önergeyi
okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının (m) bendinin "amatör spor kulüplerine malzeme" ibaresinden
sonra "vermek ve gerekli" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Recep Koral |
Nusret Bayraktar |
Yahya Baş |
|
İstanbul |
İstanbul |
İstanbul |
|
Vahit Kiler |
|
Recep Yıldırım |
|
Bitlis |
|
Sakarya |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin sonuna
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"4562 sayılı
organize sanayi bölgeleri Kanunu ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığına ve organize
sanayi bölgelerine tanınan yetki ve sorumluluklar bu kanun kapsamı
dışındadır."
|
Faruk Çelik |
Halil İbrahimYılmaz |
Nihat Eri |
|
Bursa |
Kütahya |
Mardin |
|
A. Müfit Yetkin |
Mehmet Özlek |
Mehmet Atilla Maraş |
|
Şanlıurfa |
Şanlıurfa |
Şanlıurfa |
BAŞKAN - Son önerge en
aykırı önergedir; okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin
ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki
ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Çelik |
Recep Koral |
Yahya Baş |
|
Bursa |
İstanbul |
İstanbul |
|
Recep Yıldırım |
|
Zülfü Demirbağ |
|
Sakarya |
|
Elazığ |
"Büyükşehir belediyeleri bu görevlerden
uygun gördüklerini belediye meclisi kararı ile ilçe ve ilk kademe
belediyelerine devredebilir, birlikte yapabilirler."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılmıyoruz.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Büyükşehir belediyesi ile
ilçe belediyeleri ve ilk kademe belediyelerinin daha etkin ve verimli
çalışabilmelerine imkân sağlayacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin sonuna
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"4562 sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığına ve organize
sanayi bölgelerine tanınan yetki ve sorumluluklar bu kanun kapsamı dışındadır."
Faruk Çelik (Bursa) ve arkadaşları.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Sanayiin belkemiğini
oluşturan ve yaklaşık 1 000 000 kişinin çalıştığı, yakın gelecekte 4 000 000-5
000 000 kişinin çalışacağı OSB'lere, 2000 yılında yayımlanan 4562 sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ile pek çok kamu hizmeti sunma yetkisi
tanınmıştır. OSB'ler hem devletin hem de yerel yönetimlerin yapması gereken
imar, yol, su ve kanalizasyon, arıtma tesisi, çevre ve çevre sağlığı, temizlik,
katıatık toplama, itfaiye, acil yardım, kurtarma, ambulans, ağaçlandırma, park,
yeşil alan, kültür ve sanat tanıtım, spor, ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi
hizmetlerinin yanı sıra, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanılmasını
sağlama, teknoloji geliştirme, elektrik, doğalgaz, haberleşme, güvenlik ve
benzeri pek çok yatırımı ve hizmeti kendi sınırları içinde hizmet yönünden
yerinden yönetim kuruluşu olarak üstlenmiş ve böylece devletin yükünü de
azaltmıştır.
Çalışan nüfusu pek çok
belediye nüfusundan daha fazla olan OSB'lerin mevcut yetki ve sorumluluklarının
devam ettirilerek OSB'lerin hizmetten yararlananlara en uygun ve en yakın birim
olarak hizmet sunması amaçlanmış ve sanayiin ihtiyaçlarını en uygun yöntemle
karşılanması ve kamuya yük olmaması öngörülmüştür.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının (m) bendinin "amatör spor kulüplerine malzeme" ibaresinden
sonra "vermek ve gerekli" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Recep Koral (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Malzeme verilmesini
açıkça belirleyerek yanlış anlamalara yer verilmemesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendindeki "sınırları içindeki" ibaresinden sonra
gelen "1/2000" ibaresinin "1/5000" olarak düzeltilmesini arz
ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Katılıyoruz.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Nazım imar planı olsa da
1/2000 ölçekteki planların büyükşehir belediyesi tarafından yapılması ilçe ve
ilk kademe belediyelerinin 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarını yapma yetki
ve hareket serbestliklerini önemli ölçüde kısıtlayacaktır. Bu durum, ilçe ve
ilk kademe belediyelerinin en temel konuda bile söz söyleme haklarını
ellerinden almaktadır. Tasarıda, büyükşehir belediyelerine imar denetimi ve
büyükşehir çapında planlama bütünlüğünü sağlama konularında önemli yetkiler
verilmektedir.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önergeler doğrultusundaki...
ALİ DİNÇER (Bursa) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Başkanım.
Sayın milletvekilleri, 7
nci maddeyi, kabul edilen önergeler istikametinde oylarınıza arz ediyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.17
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.35
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
619 sıra sayılı tasarının
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6. - Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı ile İçişleri,
Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/768) (S. Sayısı:
619) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
7 nci maddenin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, 7 nci maddeyi tekrar
oylarınıza sunup, karar yetersayısı arayacağım.
7 nci maddeyi, kabul
edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Alt yapı hizmetleri
MADDE 8.- Büyükşehir
içindeki alt yapı hizmetlerinin koordinasyon içinde yürütülmesi amacıyla
büyükşehir belediye başkanı ya da görevlendirdiği kişinin başkanlığında,
yönetmelikle belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşların
temsilcilerinin katılacağı alt yapı koordinasyon merkezi kurulur. Büyükşehir
ilçe ve ilk kademe belediye başkanları kendi belediyesini ilgilendiren
konuların görüşülmesinde koordinasyon merkezlerine üye olarak katılırlar. Alt
yapı koordinasyon merkezi toplantılarına ayrıca gündemdeki konularla ilgili kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarının (oda üst kuruluşu bulunan yerlerde üst kuruluşun)
temsilcileri de davet edilerek görüşleri alınır.
Alt yapı koordinasyon
merkezi, kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlar tarafından büyükşehir
içinde yapılacak alt yapı yatırımları için kalkınma plânı ve yıllık programlara
uygun olarak yapılacak taslak programları birleştirerek kesin program hâline
getirir. Bu amaçla, kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlar alt yapı
koordinasyon merkezinin isteyeceği coğrafî bilgi sistemleri dâhil her türlü
bilgi ve belgeyi vermek zorundadırlar. Kesin programlarda birden fazla kamu
kurum ve kuruluşu tarafından aynı anda yapılması gerekenler ortak programa
alınır. Ortak programa alınan alt yapı hizmetleri için belediye ve diğer bütün
kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerine konulan ödenekler, alt yapı
koordinasyon merkezi bünyesinde oluşturulacak alt yapı yatırım hesabına
aktarılır.
Ortak programa alınan
hizmetler için kamu kurum ve kuruluş bütçelerinde yeterli ödeneğin
bulunmadığının bildirilmesi durumunda, büyükşehir belediyesi veya ilgisine göre
bağlı kuruluş bütçelerinden bu hizmetler için kaynak ayrılabilir. Kamu kurum ve
kuruluşları alt yapı ortak yatırım hizmetleri için harcanan miktarda ödeneği,
yeniden değerleme oranını da dikkate alarak ertesi yıl bütçesinde ayırır. Ayrılan
bu ödenek belediye veya ilgili bağlı kuruluşunun hesabına aktarılır. Bu bedel
ödenmeden ilgili kamu kurum veya kuruluşu, büyükşehir belediyesi sınırlarında
yeni bir yatırım yapamaz.
Ortak programa alınmayan
yatırımlar için bakanlıklar, ilgili belediye ve diğer kamu kurum ve kuruluşları
alt yapı koordinasyon merkezi tarafından belirlenen programa göre harcamalarını
kendi bütçelerinden yaparlar.
Koordinasyon merkezleri
tarafından alınan ortak yatırım ve toplu taşımayla ilgili kararlar, belediye ve
bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgililer için bağlayıcıdır.
Alt yapı koordinasyon
merkezinin çalışma esas ve usulleri ile bu kurullara katılacak kamu kurum ve
kuruluş temsilcileri, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir. İçişleri Bakanlığı, çıkarılacak bu yönetmeliğin, alt yapı yatırım
hesabının kullanılması ve ödenek tahsisi ve aktarmasına ilişkin kısımları
hakkında, Maliye Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığının
görüşünü alır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bursa Milletvekili Sayın Ali
Dinçer; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
DİNÇER (Bursa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
adına saygılarımı sunuyorum.
Son derece önemli olan
altyapı hizmetleri, genelde gözardı edilir; çünkü, onlar görünmez, çoğunlukla
yeraltındadır, inşaatları sırasında sorunlar ortaya çıkar, trafik aksar, yaya
trafiği aksar, çeşitli faaliyetler, ticarî faaliyetler bile etkilenir; o
nedenle, pek sevimli yatırımlar değildir; ama, bir bünyede, insan bünyesinde,
nasıl, kan dolaşımı, sindirim sistemi önemli ise, altyapı yatırımları da o
kadar önemlidir. Ben, bu maddeyle ilgili, pratikten gelen ve genele yönelik
eleştirilerimi, önerilerimi birlikte sunacağım.
Maddede, altyapı
koordinasyon merkezinde, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin de başkanlarıyla
temsil edilebileceği yazılı. Burada aslında temel bir sorun var. Büyükşehir
belediye yapıları, bizde, 1980'lerde fazla düşünülmeden gelişigüzel kurulduğu
için dengeli değil. Büyükşehir belediyeleri içinde bazen 20 000 nüfuslu ilçe
belediyeleri var, ilk kademe belediyeleri var, bazen 1 000 000 nüfuslu ilçe
belediyeleri var. Büyükşehirlerdeki, metropolden öte, megapollerdeki 1 000 000
nüfuslu büyük ilçe belediyeleri -bu yasayla getirilen ölçeğe göre alt sınır 750
000, büyükşehirlerde- pek çok büyükşehirden daha kalabalık ve belediye
başkanlarının da doğal olarak yükümlülükleri daha fazla. Nasıl büyükşehir
belediye başkanı koordinasyon merkezine bir temsilci gönderebiliyorsa,
görevlendirebiliyorsa, aslında, işlerinin aksamaması açısından ilçe belediye başkanları
da gönderebilmeli.
Ayrıca, bu koordinasyon
merkezine, katılımcı bir anlayışla, meslek kuruluşlarının da katılması söz
konusu; ama, burada, bir parantez içindeki ilave, ciddî bir eksiği ortaya
koyuyor. "Oda üst kuruluşu bulunan yerlerde üst kuruluşun temsilcileri
katılsın" deniliyor. Çoğumuz meslek kuruluşlarına üyeyiz. Meslek
odalarının hemen hemen hepsinin üst kuruluşları Ankara'dadır; ama, Ankara'da da
bütün bu meslek kuruluşlarının şubeleri vardır ve asıl, belediyeyle ilgili
işleri, yani, Makine Mühendisleri Odasının, İnşaat Mühendisleri Odasının,
Mimarlar Odasının, Şehir Plancıları Odasının şubeleri üstlenirler. Merkezleri,
o mühendislik odasının Türkiye genelindeki koordinasyonundan sorumludurlar. O
nedenle, oda üst kuruluş temsilcileri
de oldukları yerlerde koordinasyon merkezlerine gelebilsinler; fakat, şubeler
de gelebilsin; çünkü, işin hamaliyesini asıl onlar çekiyorlar, onlar
yapıyorlar. Onları, herhangi bir büyükşehirde oda üst kuruluşu var diye
koordinasyon merkezinden uzak tutmak, tam anlamıyla katılımı sağlamaz. Oda üst
kuruluş temsilcileriyle birlikte odaların o belediye sınırları içindeki şube
temsilcileri yahut oda temsilcileri de koordinasyon merkezinin toplantılarına
katılabilirlerse daha doğru olur diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu,
su, kanalizasyon ve diğer altyapı işleri ile bu yasa tasarısıyla getirilen
sınır anlayışı pek bağdaşmıyor. Çünkü, bu altyapılar, genelde, fizikî yapıyı
da, topografik yapıyı da dikkate alarak planlanırlar. Eğer, siz, salt geometrik
anlayışla, pergelle bu işi yaparsanız... Daha önceki öneride pergelin sivri ucu
kentin merkezine konuluyor, kilometre açılıyor, yer belirleniyordu şimdi de
ondan pek farkı yok. Hemen hemen hiçbir büyükşehir belediyesinin sınırları
dairevî değildir, genellikle kıvrımlıdır, yerleşim moduna göre de farklılaşır.
Bazıları, deniz kıyısındaysa, göl kıyısındaysa, körfez kıyısına paralel
gelişirler; bazıları, anayollar üzerindeyse, en hareketli yollar üzerinde
lineer olarak gelişirler; bazıları, eğer, ovada ise, düz yerde ise, çapraz
yapan anayollara dairevî olabilecek şekilde, eğer coğrafî engel yoksa,
gelişirler. Bu yerleşimleri dikkate alarak aslında sınırları belirlenmeli. Her
büyükşehrin kendine özgü sınır belirleme kriterleri ortaya çıkabilir yahut
bunlar kategorik olarak değerlendirilebilirdi ve salt, tek bir sınır belirleme
modelinin dışında, daha etkili, altyapı çalışmalarını da kolaylaştıracak sınır
belirlemeleri yapılabilirdi. Daha etkin ve daha verimli işlerin yapılması
açısından bunda yarar görüyorum.
Bir de biz şunu
yapıyoruz: Hemen hemen bütün büyükşehirleri aynı mercekle gözaltına alıyoruz ve
aynı modelle örgütlüyoruz. Halbuki, Türkiye'de, İstanbul gibi, Ankara gibi,
İzmir gibi ve hatta Adana, Bursa gibi, dünya standartlarına baktığınız zaman
megapol ölçeğine giden büyükşehirler var. Böylesine büyükşehirler için daha
değişik bir model gerekli. Örneğin, İstanbul'da, bir megapol anlayışıyla, belki
Rumeli ve Anadolu yakası metrepolleriyle; yani, İstanbul megapolü, Rumeli
büyükşehri, Anadolu büyükşehri iki alt kademesiyle daha değişik, İstanbul'un
sorunlarının çözümüne daha etkin ve verimli bir şekilde katkıda bulunacak bir
model getirilebilirdi. Bu gelmediği
için, altyapı çalışmalarında da ciddî sorunlar ortaya çıkacaktır. Bu sınır
olayları, aslında, büyük metrepollerde, özellikle büyükşehirlerde,
megapollerde, su temini, su havzaları da düşünülerek yapılmalıydı. Bu
büyükşehirlerin en önemli sorunlarından birisi, arıtma tesisleriyle, dağıtım
şebekeleriyle su şebekesidir. Bir çağdaş, modern şehrin, hemşerilerine yeteri
kadar nitelikli suyu verebilmesi gerekir. Bunun için de, şehrin çok uzağındaki
su havzalarından, su toplanıp, o şehre getirilme durumunda olunabilir. Oraların
da aslında, bir anlamda, en azından mücavir alan kavramıyla, büyükşehirlerin,
İstanbul gibi megapollerin denetiminde olması gerekir. Sınır belirlerken buna
da dikkat edilse daha iyi olurdu. Değişik ölçekli, değişik nitelikli
büyükşehirleri aynı kaba koymak yanlış; değişik karakterler için,
gruplaştırılarak değişik modeller oluşturulabilirdi.
Bu altyapı
çalışmalarında, aslında, belki de yasaya bile direktif olarak konulması gereken
bir konu var; kanalizasyon, su, alttan giden elektrik kabloları, doğalgaz
boruları, telefon kabloları, hatta, kablolu televizyon kabloları için. Çağdaş
Avrupa kentlerinde olduğu gibi, kentin dokusunun müsait olduğu, özellikle
yerleşimin yoğun olduğu yerlerde, biz, kaçınılmaz bir şekilde klasik altyapıdan
çıkmalıyız. O, İkinci Dünya Harbindeki Fransız direnişçilerinin filmlerini
izlerken gördüğümüze benzer, Paris'te olduğu gibi, büyük galerilerle
altyapıları toplamak gerekiyor; koordinasyon da o zaman daha kolay olacaktır.
Bir kere yapacaksınız, pir yapacaksınız. Böyle bir direktifi belediyelere
vermekte büyük yarar var. Çünkü, bu büyük galerilerde pis su dipten akar,
askılarda su boruları su taşır, kablolu televizyon için, elektrik kabloları
için, telefon kabloları için borular da o iletişim mekanizmalarını taşır. Arıza
olduğu zaman da, çok rahat o galerilere inilir; hatta, bazıları o kadar yoğun
pis su taşır, yağmur suyu taşır ki, içinde botlarla, motorlu botlarla yolculuk
yapabilir tamir bakım ekipleri. Yolu bozmadan, dışarıdaki hayatı hiç rahatsız
etmeden, altyapının bütün eksiklikleri giderilir, tamiratı yapılabilir. Bunu
da, bir şekilde maddeye koysaydık iyi olurdu; ama, en azından, ben, bunu bir
öneri olarak, yasanın, tartışmalarla ilgili tutanaklarında yer aldığı zaman
belediyelere yararlı olacağını düşünüyorum; o nedenle, vurgulayarak, altyapıda
bu galeri sistemini tekrar öneriyorum.
Şimdi, altyapıyla ilgili
bir başka olay daha var. Yine, bu da öneridir; inşallah, yasayı uygulama
durumunda olanlar, Meclisteki tartışmaların tutanaklarını da okurlar ve yasanın
nasıl oluşturulduğunu görüp, bu tutanaklardan da yararlanırlar. Ankara dahil,
bütün büyükşehirlerde görüyoruz ki, insanlar, önce yoğunlaştılar; önce hepimiz
birbirimizi bir arsa üzerinde maksimum yapılanmayla beton hapishanelere
hapsettik, yeşil alanları düşünmedik, apartman yaşamı kolayımıza geldi; çünkü,
temizliği kolay, bahçeli ev olduğu zaman işi daha fazla; ama, giderek toplumda
bilinç düzeyi yükseldi; şimdi, insanlar, büyükşehirlerde, eskiden atalarımızın
yaptığı doğru işi tekrarlıyorlar. Eskiden, şehir merkezlerinde evi olan
ailelerin hemen hemen hepsinin bağ evleri vardı; baharda, yaz aylarında
yaşamlarını bağ evlerinde geçiriyorlardı; orada, küçük ölçekte tarım da
yapıyorlardı. Şimdi, bu tekrar ediliyor; artık, bu apartmanlardan sıkılanlar,
imkânları varsa, ya büyük kentlerin etrafındaki, ulaşımı olan, suyu olan,
elektriği olan köylere haftasonu evleri yapıyorlar, sonra bakıyorsunuz, o
haftasonu evlerinin çoğu sürekli yaşanılır evler haline geliyor ya da hobi bahçeleri
organizasyonu yapan belediyelerin küçücük arazilerinde tarımla uğraşıp
hobilerini tatmin ediyorlar. Altyapı çalışmalarını yaparken, insanların bu
talebini öngörmek gerekiyor. Kentlerin etrafında mücavir alanda, hatta bazen mücavir
alanın dışında böylesine haftasonu evlerinin, hatta sürekli yaşanan bağ-bahçe
nizamı evlerin çoğalacağını düşünelim; çoğalıyor, hepimizin bu ihtiyacı var;
insanlar, bahçe içinde toprakla uğraşarak, toprağa basarak daha rahat yaşamak
istiyorlar, biraz Amerikanvari bir campound
anlayışı, bahçeli evler anlayışı Türkiye'de de gelişiyor; bunların bir
kısmı siteler halinde oluşturuluyor; yani, su olsun, kanalizasyon olsun,
elektrik şebekesi olsun, telefon şebekesi olsun, altyapı olarak yapılırken, bu
koordinasyon merkezleri, bu ihtiyaca göre, onları, gidebilecek en uç noktalara
kadar uzatmalılar, en azından nâzım planlarını, master projelerini geniş
tutmalılar ki, bu ihtiyaç karşılanabilsin.
Burada, yalnız, önemli
bir konu var; turistik bölgelerde öncelikli yapmamız gereken arıtma
tesislerini, mümkün olduğu kadar, imkânlarımızı zorlayarak, bütün kentlerimize
yaymalıyız, tüm Türkiye'ye yaymalıyız; ama, bunun da pahalı bir yatırım
olduğunu biliyoruz. Bu pahalı yatırımı gerçekleştirebilmek için, devletin,
belediye imkânlarıyla yapılamayacak projelere destek olması gerekiyor. Bunu da
belediyelere görev olarak veriyoruz; ama, bilelim ki, birçok yerde, özellikle turistik
bölgelerde, küçük belde belediyelerinde, ilçe belediyelerinde, o belediyeler
imkân bulup bunları kolay kolay yapamazlar; ama, bir an evvel de, turizm
sektörünün gelişmesi için, bunların yapılması gerekir. Bunların yapılmasıyla ilgili
olarak, devlet bütçesinden ayrıca katkıda bulunmak gerektiğini de unutmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dinçer, 1
dakika eksüre vereceğim size; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, özellikle bu altyapı işleri, bütüncül yaklaşımın şart
olduğu işlerin başında gelir. Bu nedenle -bu projeler çok da büyük projelerdir;
bazı yerlerde, büyükşehirlerde, Türkiye'de bile, bunlar, milyar dolarlık
projelerdir- bu projelerin, kamuoyuna, açık, net bir şekilde tanıtılması
gerekir; çünkü, en çok parayı verdiğimiz alanlardan birisi bu alandır.
Buralardaki kaçakları önlediğiniz zaman, Türkiye'deki soygun, vurgun olayının
önemli ölçüde azaldığını görebilirsiniz. Başlangıcından itibaren, kaça mal
olacak proje, ne tip proje, kamuoyu geniş bilgi sahibi olmalı, eğer arada
spekülatif çok hızlı artışlar varsa onu görebilmeli ve halk eleştirebilmeli.
Bunu da bilen yönetimler, fizibilitesine göre, projesine göre uygun bir şekilde
işin tamamlanmasına çalışır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dinçer,
teşekkür ederim.
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Ben teşekkür ederim, sağ olun Sayın Başkan.
BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde
1 adet önerge vardır, önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin üçüncü
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Yahya Baş |
Nusret Bayraktar |
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
Recep Yıldırım |
|
Soner Aksoy |
|
Sakarya |
|
Kütahya |
"Bu aktarma
yapılmadığı takdirde belediyenin talebi üzerine Maliye Bakanlığınca ilgili kamu
kuruluşunun bütçedeki yatırım ödeneklerinden gereken kesilerek belediyenin
hesabına aktarılır. Bütçede ödeneği bulunmayan kuruluşların bu borçlarının
ödenmesinden kuruluşun üst yöneticisi sorumludur."
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, önergemizi geri çekiyoruz.
BAŞKAN - Önerge geri
çekilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 8
inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Ulaşım hizmetleri
MADDE 9.- Büyükşehir
içindeki kara, deniz, su, göl ve demiryolu üzerinde her türlü taşımacılık
hizmetlerinin koordinasyon içinde yürütülmesi amacıyla, büyükşehir belediye
başkanı ya da görevlendirdiği kişinin başkanlığında, yönetmelikle belirlenecek
kamu kurum ve kuruluş temsilcilerinin katılacağı ulaşım koordinasyon merkezi
kurulur. Büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediye başkanları kendi belediyesini
ilgilendiren konuların görüşülmesinde koordinasyon merkezlerine üye olarak
katılırlar. Ulaşım koordinasyon merkezi toplantılarına ayrıca gündemdeki
konularla ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının (oda üst
kuruluşu bulunan yerlerde üst kuruluşun) temsilcileri de davet edilerek görüşleri
alınır.
Bu Kanun ile Büyükşehir
Belediyesine verilen trafik hizmetlerini plânlama, koordinasyon ve güzergah
belirlemesi ile taksi, dolmuş ve servis araçlarının durak ve araç park yerleri
ile sayısının tespitine ilişkin yetkiler ile büyükşehir sınırları dahilinde il
trafik komisyonunun yetkileri ulaşım koordinasyon merkezi tarafından
kullanılır.
Ulaşım koordinasyon
merkezi kararları, büyükşehir belediye başkanının onayı ile yürürlüğe girer.
Ulaşım koordinasyon
merkezi tarafından toplu taşıma ile ilgili alınan kararlar, belediyeler ve
bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgililer için bağlayıcıdır.
Koordinasyon merkezinin
çalışma esas ve usulleri ile bu kurullara katılacak kamu kurum ve kuruluş
temsilcileri, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
Büyükşehir belediyelerine
bu Kanun ile verilen görev ve yetkilerin uygulanmasında, 13.10.1983 tarihli ve
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bursa Milletvekili Sayın Ali
Dinçer; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
DİNÇER (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulaşım, aslında, bir
ülkenin uygarlık düzeyini de belirler. Bir şehirde, bir kişinin günde yaptığı
seyahat sayısı ne kadar artarsa, o şehir o kadar canlıdır, o kadar gelişmiştir.
Bizim ülkemizde bu az; her vatandaş, ortalama
2 yolculuk yapıyor; yani, bir kısmı hiç yapmıyor da, yapanların hepsinin
ortalaması 2. Neden; çünkü, biz, kentlerimizde, ulaşımla ilgili konuları fazla
ciddîye almıyoruz, gelişigüzel, günlük kararlarla çözmeye çalışıyoruz. Burada,
özellikle büyükşehirleri düşünürken, yasayla belirlerken de, bir olumlu adım
atmışız; metropoller için, büyükşehirler için dünya ortalaması 1 000 000
nüfustur; biz bunu 750 000'e çekmişiz, bu doğru, belki daha da aşağı çekilmeli,
500 000'e indirilmeli; çünkü, büyükşehirle birlikte -ekonomik olduğu için,
fizibl olduğu için- toplutaşım modellerinin uygulaması başlıyor. Büyükşehirle
birlikte, çoğu yerde, aslında daha az nüfuslu şehirlerde de olması gereken yaya
bölgeleri söz konusu oluyor, yaya trafiği, yaya hakları söz konusu oluyor.
Burada belirtilmemiş, belirtilmiş olmasında büyük yarar vardı, ben vurgulayarak
söylüyorum: Büyükşehirlerde, aslında daha az nüfuslu şehirlerde de, en önemli
konulardan biri yayaların haklarıdır. Bir insan, en azından, yaşadığı şehirde
yaya olarak rahat rahat dolaşabilmeli. Biz şehirleri planlarken, mümkün olduğu
kadar arsalar üzerinde yoğun iş yapıp daha çok para kazanabilmek için, daha çok
daire üretmek için, daha çok dükkân üretmek için yaya kaldırımlarımız dar
tutuluyor. Daraltılan yaya kaldırımlarını, sanki çok fazlaymış, çok genişmiş
gibi düşünüyorlar, bir de arabalarımızı yaya kaldırımlarına park ederek işgal
ediyoruz, yayalar yaya kaldırımlarından yürüyebilmek için cambazlık yapıyorlar
ve sık sık da akışkan trafiğin olduğu yola iniyorlar, can güvenliğiyle ilgili
ciddî sorunlarla karşılaşıyorlar. Bu da, ülkemizdeki yanlışlardan biri.
Şimdi, durağan trafik,
araçların park ettiği alanları tanımlar; akışkan trafik de, araçların gidip
geldiği yolları tanımlar. Biz, bayağı pahalı bir yatırımla araçların gidip
gelmesi için yollar yapıyoruz, sonra onu çok daha ucuz yatırımla
halledebileceğimiz durağan trafik için park yeri olarak kullanıyoruz. Bunu
şehirlerde paraya vursanız, olağanüstü israftır. Ulaşımın planlanması sırasında
park yerlerinin belirlenmesi, park yerlerinin zorlanması, yapılması, merkez koordinasyon
için son derece önemli; bu, koordinasyon merkezlerinin dikkat etmesi gerek
konulardan biridir.
Bir de bizim bu çarpık
kentleşmeden kaynaklanan sorunlarımızın üstesinden gelebilmek için yayaları da
düşünerek yapmamız gereken bir iş var; keşke, yasaya emredici bir hüküm olarak
konulsa. Eskiden kentlerimizin ufak olduğu zamanlarda araç trafiğinin de olduğu
kent merkezleri -artık kent o kadar büyümüş ki adım atılamayacak hale geliyor-
çağdaş Avrupa ülkelerinde yaya bölgeleri haline getiriliyor; biz, onun ilk
uygulamasını ben Ankara Belediye Başkanıyken Ankara'da yaptık. Önce, insanlar
tepki gösterdi; fakat, sonradan, çok doğru olduğunu gördüler; insanlar,
rahatlıkla, kentin merkezinde dolaşabiliyor, alışveriş yapabiliyor, dinlenme ve
eğlence yerlerine gidebiliyor; yani, yaya bölgelerinde, yaya, haklarını
alabildiğine özgürce kullanabiliyor, dinlenme ünitelerinde dinlenebiliyor. Bütün
kentlerde böylesine kent merkezlerinin yaya bölgeleri haline getirilmesiyle
ilgili belki de bizi zorlaması için önerim, yaya bölgelerinin yapılması yasa
maddesi olsun, yasa emri olsun.
Toplutaşımla ilgili -büyükşehirlerde yine uluslararası
standarttır- bir büyükşehirde, ortalama
1 000 000 nüfuslu büyükşehirde başarılı, etkin, verimli, en ucuza, en rahat şehiriçi
taşımacılığı sağlamak için metronun belkemiğini oluşturduğu bir toplutaşım
modelini kurmak gerekiyor ve bu toplutaşım modelini kurarken, bunu büyük bir
sistem gibi düşünmek durumundayız; toplutaşım sistemi. Bunun alt sistemleri, 1
numaralı raylı taşımacılık, bu da duruma göre hızlı tramvay olabilir, duruma
göre bir saatte bir yönde 80 000 ve daha fazla yolcu taşıyan metro olabilir,
duruma göre banliyö treni olabilir -var olan bazı banliyö trenlerinin
standartları şehiriçi taşımacılığa ayarlanarak kullanılabilir; onlar da açık
metro sayılır- duruma göre normal tramvaylar olur, duruma göre, alt sistemler
arasında, otobüs özel yollarının -bizim, 1978'de, ilk defa, Ankara Belediyesi
olarak Türkiye'ye tanıttığımız- olduğu yerler olur; çünkü, orada da, saatte 8
000-10 000 kişiyi bir yönde taşıma imkânınız oluyor. Normal halde 1 000-2 000
kişiyi taşırken, eğer otobüs özel yolu uygulaması yaparsanız, sayı bu kadar
yükseliyor.
Bu toplutaşım ana modeli,
ana sistemi içerisinde, taksileri, dolmuşları, servis araçlarını; hatta, özel
araçları dahi alt sistemler olarak yerleştirmek gerekir. Bunların hepsinin bir
arada birlikte çalışıp, optimum sonucu vermesini sağlayacak modelleri
kurabiliriz, böylesine mühendislerimiz var artık bizim; ama, bunu, ehil olan
firmalara, açık, net proje ihaleleriyle, yapım ihaleleriyle yaptırmak gerekir;
eğer işletme kurup, hele hele şirket kurup yaptırmaya kalkarsanız, orada sadece
israf olur, israfın dışında başka neler olur, siz biliyorsunuz.
Bu projeler de büyük
projeler olduğu için, diğer altyapı projelerinde olduğu gibi açık olmalı,
saydam olmalı; çünkü, bu projelere de yüz milyonlarca, milyarlarca dolar para
yatırıyoruz.
Mesela, size bir örnek
vereyim. Ben, Ankara Belediye Başkanıyken, metro projesi hazırladık, o projenin
maliyeti 450 000 000 dolardı. On onbeş yıl gecikmeyle bu proje tamamlandı; aynı
güzergâh, aynı istasyonlar, aynı teknoloji, aynı proje, ekstradan dünyanın da
parası harcandı ve ben de yapmayanlar suçludur, yapmak suç değildir diye,
mahkemede, o davadan beraat ettim. Kaça mal oldu biliyor musunuz; 3 misline
yakın fiyata mal oldu dolar bazında.
Bunları, çok açık, net
olarak, uluslararası projelerin fiyatlarıyla karşılaştırarak, halkın bilgisine
sunmamız gerekiyor. Türkiye'de, soygunun, vurgunun en çok olduğu işler,
böylesine yüz milyon dolarlarla, milyar dolarlarla ifade edilen büyük
projelerde oluyor. Bunlar da açık, net bir şekilde gösterilmeli, söylenilmeli.
Mesela, bizde, otoyolun
kilometresi ortalama 7 500 000 dolara çıktı; bir sene önce, daha zor
koşullarda, Norveç'te otoyol ihalesi yapıldı; 3 000 000 dolara aldı müteahhit.
Bizde neredeyse 3 misli; daha uzun çalışma mevsimi olduğu halde, daha kolay doğa
koşulları olduğu halde. Böylesine projelerin -belki, bu, maddeye bile konulsa
yeridir- açık ve saydam olması gerekir, rakamlarının ortaya konulması gerekir,
bütün gelişiminin halk tarafından izlenmesi, denetlenmesi gerekir.
Bir garabeti de ortadan
kaldırmak gerekiyor; toplutaşım modelini kuruyorsunuz, trafik çalışacak,
toplutaşımla ilgili, ulaşımla ilgili koordinasyon merkezi var, koskoca belediye
örgütleri var; trafiğin yönetimi onların elinde değil!.. Tümüyle onların elinde
olmalı. Ulaşımla ilgili bu koordinasyon merkezi, trafiğin işletilmesiyle ilgili
de görevli olmalı. Burada yok, görevleri arasında sayılmıyor bu; ama, bunu da
üstlenmesinde büyük yarar vardır. Belki ileride yönetmelik çıkarıldığı zaman,
bu eksik giderilir.
Bizim, burada, hem
altyapı hizmetlerinde hem de ulaşım hizmetlerinde karşılaşacağımız bir zorluk
var; yani, büyüklüğüne bakmadan belediyeler kurmuşuz büyükşehirlerin altında.
Bunların ikili bir yapısı var; bir kısmı ilçe belediyesi, bir kısmı ilk kademe
belediyesi. Bu da yanlış, çifte standart. Büyükşehir yapmışız, büyükşehrin alt
belediyesi olma özelliğine sahip yerleri niye o zaman ilçe yapmıyoruz?! Onlar
da ilçe olmalı ki, koordinasyondaki dual yapı, ikili yapı ortadan kalksın,
sorunlar çözülsün; oralarda da, merkezî idarenin uzantısı olan, belediye
çalışmasına katkıda bulunacak yönetimler olsun, kaymakamlar olsun, başka
yöneticiler olsun.
Bir şey daha söyleyeyim.
Belediyeleri, böyle birbirinden çok farklı büyüklüklerle kurmak zorunda mıyız
büyükşehir belediyelerinin altında? İlle bazıları milyonluk olacak, normalde
büyükşehir nüfusunun alt limitinin bile üstünde nüfusa sahip olacak, bazıları
20 000-30 000 nüfuslu olacak; şart mıdır bu?! Tanrı emri değil bu. Aslında, bu
yasa getirilirken önerdik İçişleri Bakanlığına; başka pek çok yerde ben
katıldığım toplantılarda söyledim; fırsattan yararlanarak, bu belediyelerin
büyüklüklerini de optimum bir rakama bağlayalım ve katılımcı olunabilmesi
açısından da bu rakam, şehirlerde 30, 40, 50 000 civarında; yani, 50 000
nüfuslu, bilemedin 100 000 nüfuslu alt belediyeler olmalı ve o belediyelerin merkezleri
semtlere, mahallelere fazla uzak olmadığı için, halk yürüyerek bile gelip,
belediyedeki işlerini takip edebilmeli, belediyeyi denetleyebilmeli. Bugün,
büyükşehirlerimizde öylesine semtler oluştu ki, bazıları, pek çok il merkezinden
daha büyük nüfusa sahip; ama, onlar semt, ilçe belediyesi değil. Örneğin, yine,
biz Ankara Belediyesinde görevliyken başlattığımız Batıkent, bugün, bizim
öngördüğümüz şekliyle, 11 000 dönüm üzerinde 50 000 konut var, 300 000'e yakın
insan yaşıyor orada ve yanında da hemen OSTİM var, GİMAT var, ciddî iş
merkezleri var, İvedik Küçük Sanayi Tesisi var. Onların hepsini birlikte
planlamıştık biz o zaman; çünkü, Batıkent'te yaşayacak olanların, kolaylıkla
bir yerde çalışabilmesi gerekiyordu. Girişim halinde olan OSTİM'in yönetimiyle
işbirliği yaptık, büyüttük; bugün, Türkiye'nin küçük ve orta boy sanayii
açısından aslanlarından biri. 7 000 işyerlik İvedik Küçük Sanayi Sitesini o
zaman planladık. Şehrin içinde, Samanpazarında küçük bir yerde çalışan gıda ve
ihtiyaç maddeleri toptancılarını GİMAT'a taşıdık biraz zorlayarak; ama, şimdi
mutlular; birçoğu, artık, orta boyun üzerinde, büyük boy işletme haline geldi,
üretime de başladı, ambalajın ötesine geçti, toptancılığın ötesine geçti.
Oralarda çalışacak olanların oturmasını düşünerek Batıkent'i planlamıştık,
metroyu da götürmüştük ilk projede. Şimdi, orası semt. Halbuki, ana merkeziyle,
4 adet alt kent merkeziyle, bayağı, ilçe olmaya ve alt belediye olmaya uygun
bir yer. Öyle olursa çok daha başarılı bir şekilde yönetilebilir. Batıkent'te
çalışanlar, Batıkent'te yaşayanlar, OSTİM'de, İvedik'te, GİMAT'ta çalışanlar
belediyenin yönetimine çok daha rahat katılabilirler.
Şimdi olmadı; ama, hiç
unutmayalım, önünde sonunda bunu yapmak zorundayız biz. Daha etkin, daha
verimli, daha katılımcı, daha demokratik yerel yönetim yapılarını, yerinden
yönetim yapılarını, zaman içinde, bize, inşallah, üyesi olacağımız Avrupa
Birliği zaten zorlayacak. Onlar zorlamadan yapalım; bizim insanımız için,
gerekli olduğu için yapalım. Büyükşehirlerimizi çok daha ciddî bir şekilde ele
alalım. Megapol olma durumunda olanlarını büyükşehir modeline sıkıştırmayalım,
metropol modeline sıkıştırmayalım. Onları bölge yönetimi gibi, megapol bölge
yönetimi gibi planlayalım, altlarındaki büyükşehir metropol yapılarıyla
birlikte. Alt belediyeleri, ilçe belediyesi, ilk kademe belediyesi diye
ayırmadan hepsini ilçe belediyesi haline getirelim; ama, onları da ortalama 100
000'lik nüfuslarla daha katılımcı, daha yerinden yönetimci anlayışla
yönetilebilir şekilde planlayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dinçer,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Şehirlerin bu yapılanması, büyükşehirlerin oluşumu, örgütlenmesiyle ilgili
sözlerim ulaşımla da yakından ilgili, toplu taşımacılıkla yakından ilgili,
altyapı çalışmalarıyla yakından ilgili. O nedenle, bu yasa çıktıktan sonra çok
fazla bir değişiklik olmayacak, böylesine önemli, radikal çalışmalar
yapılmadığı için. Keşke yapılsaydı da bir an evvel en etkin, en verimli,
çağdaş, Avrupaî kent yapılanmasına biz de kavuşabilseydik. İnşallah, bu, yakın
zamanda olur; birlikte yaparız.
Tekrar, Cumhuriyet Halk
Partisi adına, Cumhuriyet Halk Partisi büyükşehirler modeliyle ilgili verdiğim
bilgileri dinlemenizden dolayı çok teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Dinçer.
Sayın milletvekilleri, 9
uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Büyükşehir belediyesinin
yetkileri ve imtiyazları
MADDE 10.- Büyükşehir,
ilçe ve ilk kademe belediyeleri; görevli oldukları konularda bu Kanunla
birlikte Belediye Kanunu ve diğer mevzuat hükümleri ile ilgisine göre
belediyelere tanınan yetki, imtiyaz ve muafiyetlere sahiptir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar
Tüzün; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşmekte
olduğumuz 619 sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 10 uncu
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizde son yıllarda artan tempoyla gelişme temayülü gösteren hızlı nüfus
artışı ve sanayileşme, kentlerde, paralel olarak, plansız ve kontrolsüz fizikî
gelişme, şehirlerin sosyal yapıları, ekonomileri ve yerleşme şekillerinde
önemli değişikliğe yol açmıştır. Plansız ve kontrolsüz imar, konut, ulaşım
çevre sorunlarını artırmış, altyapı yetersizliklerini bariz bir şekilde ortaya
çıkarmıştır. Büyükşehirlerin sorunlarıyla baş edebilmek için buralarda farklı
yönetim modellerinin uygulanmasını gerekli hale getirmiştir. Bütün dünyada
yaygın bir şekilde uygulanan iki düzeyli yönetim sisteminin ülkemizdeki
büyükşehirlerde de uygulanmasını zorunlu hale getirmiştir. Anayasamızın 127 nci
maddesinde, kanunla, büyük yerleşim yerleri için özel yönetim biçimleri
getirilebileceği öngörülmektedir.
Ülkemizde büyükşehir
yönetimleriyle ilgili olarak ilk temel düzenleme, 1984 yılında kanun hükmünde
kararname olarak çıkarıldıktan sonra, aynı yıl kanunlaşan 3030 sayılı
Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunla yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
3030 sayılı Kanun, büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyesi olmak üzere iki
düzeyli anakent yapısını öngörmüştür. 3030 sayılı Kanun, belediye sınırları
içerisinde birden çok ilçesi olan il merkezi belediyelerinin büyükşehir
belediyesi olmasını öngörmüştür. 3030 sayılı Kanunla büyükşehir belediyelerine
ek malî kaynaklar sağlanmış olduğundan, gelişmekte olan birçok kentte
büyükşehir statüsü olma arzusu da doğal olarak ortaya çıkmıştır. Oysa, bu kanunda,
büyükşehir belediyelerinin yönetim yapısı, hukukî statüsü, görevleri de
düzenlenmiştir. Bu kanuna göre "büyükşehir kurulabilmesi için belediye
sınırları içerisinde 1'den fazla ilçenin bulunması, şayet yok ise, öncelikle
merkezî idare tarafından en az 2 ilçenin kurulması gerekmektedir"
denilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
ancak, uygulamada durum böyle olmamıştır. Antalya, Diyarbakır, Erzurum,
Eskişehir, İzmit, Mersin ve Samsun İllerinin merkez belediyeleri, 2.9.1993
tarihli ve 504 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, belediye sınırları
içerisinde ilçe belediyesi bulunma koşulu olmaksızın, büyükşehir belediyesine
dönüştürülmüştür. Büyükşehir belediyesine dönüştürüldükten sonra, alt belediye
kurulması ve bu belediyelerin ilçe belediyeleri fonksiyonunu yerine getirmesi
öngörülmüştür. Durum böyle olunca, gelişmekte olan birçok kent, büyükşehir
olmayı ve ek kaynakları kullanmayı istemektedir.
Görüşmekte olduğumuz yine
619 sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi,
büyükşehir olabilmek için 750 000 nüfuslu ve 10 000 metre uzaklıkta yerleşim
birimleri olma kriterlerini aramaktadır. Bu kriterler, bu rakamlar neye göre
hazırlanmıştır? Bu kriterler, bu rakamlar hangi tespitlere göre hazırlanmıştır?
Gerçekten, bu rakamlar doğru rakamlar mıdır? Bu konuda kanun tasarısında ve
kanunun gerekçesinde herhangi bir açıklamaya, maalesef rastlayamadım.
59 uncu hükümet, son
yapılan yerel seçimler neticesinde, üç büyük şehrin dışında, hemen hemen tüm
büyükşehir belediyelerini kazanmıştır. Büyükşehir belediyelerini padişah
yetkileriyle donatırken, alt kademe belediyelerini de, çöp toplama, temizlik
işleri, park ve bahçeler ve defin işleriyle uğraşan birimler haline dönüştürmüştür.
Bugün görüştüğümüz kanun
tasarısının "büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görev ve
sorumlulukları" başlıklı 7 nci maddesi, mevcut başkanlara oldukça fazla
yetkiler veriyor. Konuşmamın sonunda değineceğim; gerçi, 7 nci maddede verilen
bir önergeyle, bu, kısmen de olsa düzeltildi; ama, yine de, büyükşehir belediye
başkanlarımıza gerçekten çok fazla yetki verilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
büyükşehir belediyesine ilçe ve ilk kademe belediyelerinin imar uygulamalarını
denetleme yetkisinin verilmesi, yerinde bir karar olmasına rağmen, yasadışı
uygulamaları da ortadan kaldırmayacaktır. Ülkemizde 1980'li yıllardan bu yana
yaşanan imar uygulamaları... Belediyelerin imar uygulamalarını denetleyecek il
veya bölge kurullarının oluşturulmasının gerekliliğine inanıyoruz. Bu madde, bu
açıdan da eksik bir maddedir.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de, kaçak ve ruhsatsız
yapılaşmalardır. Bu sorun, bir taraftan çarpık ve düzensiz yapılaşmaya yol
açmakta, diğer taraftan ekonomik, sosyal ve kültürel alanda başka sorunların
doğmasına neden olmaktadır. Bu durumun en önemli sebeplerinden birisi, ilgili
mercilerin kanunlarla tanınmış yetki ve sorumluluklarını kararlılıkla
uygulamamasıdır. 28 Mart yerel seçimleri öncesi de, bunu, büyükşehirlerde çok
net olarak gördük ve yaşadık. Bu nedenle, büyükşehir belediyesinin
denetlemesinden ziyade, kurulacak komisyonlarda denetlenmesinin daha yerinde
olacağını düşünüyoruz.
Daha önce görüştüğümüz
Belediye Kanunu, İl Özel İdareleri Kanununda olduğu gibi, bu kanun tasarısında
da maddelerin yeterli görüş alınmadan, sivil toplum örgütleri ve
üniversitelerle istişarelerde bulunulmadan ve gerekli hazırlıklar yapılmadan
Genel Kurula getirildiğini hep beraber görüyoruz. Oysa demokrasilerin en önemli
ayağı olan yerel yönetimlerin, özellikle belediye ve büyükşehir belediye kanunu
tasarılarının hazırlanmasında geniş katılımın sağlanması daha akılcı, daha uzun
süreli kanunların çıkarılmasına vesile olabilirdi. Bu kanun tasarıları, bu
haliyle ihtiyaçlara cevap veremeyecek, yarın, ileriki günlerde ve aylarda yeni
düzenlemeleri beraberinde getirecektir. Bu düşüncelerim ışığında, konunun yeniden
değerlendirilmesinin yerinde olacağı kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlarım,
görüşmekte olduğumuz Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 10 uncu
maddesini, bir kez daha, size okuyorum: "Madde 10 - Büyükşehir, ilçe ve
ilk kademe belediyeleri; görevli oldukları konularda bu Kanunla birlikte
Belediye Kanunu ve diğer mevzuat hükümleri ile ilgisine göre belediyelere tanınan
yetki, imtiyaz ve muafiyetlere sahiptir."
Arkadaşlarım, siz bu 10
uncu maddeden ne anladınız? Eğer bu madde, bu tasarıya konulmamış olsaydı,
büyükşehir belediyeleri bu haklara sahip olmayacak mıydı?! İnanmanızı
istiyorum, bu madde, bu tasarıya laf ola beri gele maddesi olarak konulmuştur;
yani, hiçbir değerlendirme yapılmadan, incelenmeden konulan bir maddedir.
Dolayısıyla, madde üzerinden daha çok, diğer maddeler hakkında görüşlerimi
beyan ettim.
Değerli arkadaşlarım,
yine, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının, gerçekten, gerek İçişleri
Komisyonunda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonlarında çok iyi değerlendirme
yapılmadan Genel Kurula geldiğini görüyoruz.
Düşünebiliyor musunuz
değerli arkadaşlarım, bu metni getiren hükümet, bunu destekleyen parti belli;
ama, az önce, bir maddede 4 adet ayrı önerge veriliyor ve bu 4 adet ayrı önerge
de kabul ediliyor. Ben bilemiyorum, Meclis tutanaklarına bakmadım, zaman olarak
fırsatım yoktu; ama, bir hükümet
tarafından getirilen bir kanunda, 1 madde için 4 ayrı önerge verildiğine ve 4
ayrı önergenin de kabul edildiğine Meclis tarihinde şahit olacağımızı
düşünmüyorum.
Bu Büyükşehir
Belediyeleri Kanunu, gerçekten, iyi değerlendirilseydi, 20 000 000'a yakın
vatandaşımızı birinci derecede ilgilendiren bu kanun çok farklı
değerlendirilseydi ve ona göre çıkarılsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri Genel Kurul
çalışmalarına mümkün olduğu kadar katılmaya çalışıyorlar; biz Başkanlık
Divanında olduğumuz için devamlı katılanları görüyoruz; ancak, Genel Kurula
katılmayı âdet edinen bu arkadaşlar da, maalesef, çoğu zaman yanlış kararlar
veriyor.
Yine, az önce, 7 nci
maddede verilen bir önergede, gerçekten büyük bir yanlışlığa imza atmış
bulunuyorsunuz. O da, bana göre şudur: Eğer, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu
çıkarıyorsak ve büyükşehir belediye başkanlarına bu anlamda yetki veriyorsak,
biz, biraz önce verdiğiniz bir önergede, şöyle bir metinle karşı karşıya
kaldık: "7 nci maddenin ikinci fıkrasının sonuna, aşağıdaki ibarenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz." Teklif edenler belli. Teklif şu:
"Büyükşehir belediyeleri bu görevlerden uygun gördüklerini belediye
meclisi kararı ile ilçe ve ilk kademe belediyelerine devredebilir, birlikte
yapabilir."
Değerli arkadaşlarım, bu
önergeyle, belediye başkanını, seçilmiş olan arkadaşı, bir noktada pasifize
ettiniz; dolayısıyla, yetkiyi, belediye meclislerine bıraktınız ve büyükşehir
belediye meclisleri, alt kademe üyelerinden seçildiğinden dolayı, bu noktada,
bu önergeyle, 7 nci maddede, bundan böyle büyükşehir belediye meclislerinin
vermiş olduğu kararlar uygulamaya geçecektir, büyükşehir belediye başkanının
karşı çıkmasına veya düşünmemesine rağmen.
Daha önemli bir hata
yaptınız, onu da söyleyeyim. Bu önergeye, Sayın Komisyonumuzun Sözcüsü ve
Hükümet temsilcisi katılmadığı halde, Yüce Genel Kurul, bu önergeyi kabul etti.
İşte, Genel Kurul ve siyasî etiğe yakışmayan bir durumla karşı karşıya kaldık.
Zannediyorum, Sayın Bakanım ve Hükümetimiz -herhalde, bunu söylemek bana
düşmüyor ama- gerekeni yapacaktır diye düşünüyorum; çünkü, hükümetin ve
komisyonun kabul etmediği bir önergeyi Genel Kurul uygun görüyorsa, o hükümet ve
o bakan, gerekeni yapmalıdır diye düşünüyorum. Ne demek istediğimi
anlamışsınızdır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İşine bak sen!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Maddeye gel!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Sayın Kacır, maddeyi konuşuyoruz. Madde, az önce söyledim, laf ola beri gele
maddesi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yok canım... Sen anlamamışsın!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
İnan öyle... Yani, bu madde, 10 uncu madde konulmamış olsa da, konulmuş olsa da
hiçbir şey fark etmiyor. O nedenle, kanunun da laf ola beri gele kanunu
olmasını istemiyoruz. Değerlendirmelerimizi yapıyoruz; takdir yetkisi sizlerin,
Yüce Genel Kurulun. Kabul edip etmeme noktasında, Genel Kurulumuz kararını
verecektir.
Değerli arkadaşlarım,
gerek belediye başkanlarının, bundan önceki kanunda görüştüğümüz gibi, özlük
haklarında ve diğer haklarda birtakım donanımlara kavuşmadığını...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Başkanlık Divanı üyesi olduğu için kesmeye gerek yok.
BAŞKAN - Sayın Tüzün, 1
dakikalık süre içerisinde konuşmanızı lütfen tamamlayınız. Yoksa, mikrofon
kendiliğinden kapanacaktır.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, bu
yetkiler, Belediyeler Kanununda uzun süre görüşüldü, tartışıldı ve biz, her ne
kadar, siyaset gözetmeksizin, 3 215 belediyenin sorunlarını dile getirmeye
çalıştıysak da, sizlerin oylarıyla bu kanunlar geçti. Yine, Büyükşehir
Belediyeleri Kanunu Tasarısında da düşüncelerimizi ve önerilerimizi
aktaracağız; kabul edip etmemek, Yüce Genel Kurulun yetkisindedir diye
düşünüyorum.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyor, Yüce Genel Kurula saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüzün.
Saygıdeğer
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
10 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saat 20.30'da toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 619
sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6. - Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı ile İçişleri,
Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/768) (S. Sayısı:
619) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
Büyükşehir belediyesinin
imar denetim yetkisi
MADDE 11.- Büyükşehir
belediyesi, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin imar uygulamalarını denetlemeye
yetkilidir. Denetim yetkisi, konu ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi
istemeyi, incelemeyi ve gerektiğinde bunların örneklerini almayı içerir. Bu
amaçla istenecek her türlü bilgi ve belgeler en geç onbeş gün içinde verilir.
İmar uygulamalarının denetiminde kamu kurum ve kuruluşlarından, üniversiteler
ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından yararlanılabilir.
Denetim sonucunda
belirlenen eksiklik ve aykırılıkların giderilmesi için ilgili belediyeye üç ayı
geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde eksiklik ve aykırılıklar
giderilmediği takdirde, büyükşehir belediyesi eksiklik ve aykırılıkları
gidermeye yetkilidir.
Büyükşehir belediyesi
tarafından belirlenen ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılar, gerekli
işlem yapılmak üzere ilgili belediyeye bildirilir. Belirlenen imara aykırı
uygulama, ilgili belediye tarafından üç ay içinde giderilmediği takdirde,
büyükşehir belediyesi 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun 32 ve 42
nci maddelerinde belirtilen yetkilerini
kullanma hakkını haizdir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bursa Milletvekili Sayın Ali
Dinçer; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
DİNÇER (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına saygılarımı sunuyorum.
Bu yasa tasarısının en
önemli maddesini tartışıyoruz; ama, maalesef, salonda çok az sayıda parlamenter
arkadaşımız var. Bu madde, bu yasa tasarısının bamteli, püf noktası. Hepimiz
biliyoruz ki, kentlerde, çarpık kentleşme, arsa spekülasyonu, kentsel rant,
büyük soygunlar, vurgunlar imar olaylarıyla oluyor. Halkın denetimine en açık
olması gereken konu, bu konu; ama,
burada halk yok, denetim yok; burada, büyükşehir belediyesinin olağanüstü bir
hegemanyası var. Yani, demokratiklikle, katılımla bağdaşması mümkün olmayan
olağanüstü bir yetki... Büyükşehir belediyesi ne derse o oluyor; kimsenin
itiraz hakkı yok; ne alt belediyenin ilçe belediyesinin ne tüzelkişilerin, tek
tek şahısların, ne de halkın itiraz hakkı, temyiz hakkı var. Son derece
antidemokratik bir düzenleme. Böylesine bir maddeyi kabul etmek demokrasi anlayışıyla
bağdaşmaz. Ben açık söyleyeyim; imar yetkilerini tümüyle büyükşehre devreden,
büyükşehri tek yetkili kılan, hemşeriyi hiç yerine koyan, onun katılımını,
denetimini, şehir halkının katılma hakkını küçücük bir cümleyle bile
belirtmeyen bu madde, kabul edilebilecek bir madde değil. Ben, bu tasarının
diğer tüm maddelerini içime sindirsem bile, sırf bu maddenin varlığı nedeniyle
bu tasarıya evet diyemem; vicdan sahibi kimse diyemez.
Arkadaşlar, ilçe
belediyesinin yetkisi sıfıra iniyor. İstediği an, üç aylık bir süre içerisinde,
istediği değişikliği yaptırıyor; eğer ilçe belediyesi yapmazsa, büyükşehir
belediyesi kendisi yapıyor ve ilçe belediyesinin hiç itiraz hakkı yok. Yani, bu
tasarıda, imarla ilgili uygulamaların kamuoyuna duyurulmasıyla, halkın
bilgilendirilmesiyle ilgili bir cümle dahi yok.
Biz, Avrupa Birliğine üye
olma iddiasındayız, isteğindeyiz, arzusundayız. Avrupa Birliğine üye olacak
olan bir ülkenin, Avrupa Birliği standartlarında, özgürlükçü, çoğulcu,
katılımcı, Batı Avrupa tipi demokraside olduğu gibi yerinden yönetim anlayışı
olmalı, halkın katılımıyla kararların alındığı bir belediyecilik olmalı. Yani,
biz, ne alt belediyelere güveniyoruz ne onların belediye meclislerine
güveniyoruz ne halka güveniyoruz, hiç kimseye güvenmiyoruz; sadece ve sadece
büyükşehir belediyesi... Ben, büyükşehir belediyesi, hatta, büyükşehir yok
iken, tek başıma Ankara'nın bütününün belediye başkanlığını yapmış bir kişiyim.
Tekrar böyle bir konumda olsam ve böyle bir yetki bana verilse, ben kabul etmem.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Çok lüzumlu...
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Biz, hep birlikte yaşıyoruz bu kentte; beraber yaşıyoruz bu kentte... Hepimiz
için lüzumlu; sadece, büyükşehir... Türkiye'deki kentleri, sadece büyükşehir
belediye başkanları düşünmez, herkes düşünür, hepimiz düşünürüz. Bu kentin
yönetiminde hepimizin, ortaklaşa, yer alma, katılma hakkımız var. Elinsaf
arkadaşlar!.. Amerika dahil, bütün gelişmiş demokrasilerde, bu konular çok
açıktır, nettir. Ranta, spekülasyona, çıkar sağlamaya, soyguna, vurguna dayalı
imar uygulamaları halk tarafından ortaya çıkarılır; bunlar, halkın denetimiyle
önlenir. Düzgün iş, tabiî, halk tarafından da itibar görür, kabul edilir.
Önemli olan düzgün iş yapmaktır; ama, düzgün iş yapılmadığı zaman onun önüne geçilebilecek
mekanizmaların olması gerekir; hiçbirisi yok burada.
Elinsaf, Amerika'yı
yeniden keşfetmenin de âlemi yok arkadaşlar! Mesela, ben, bu konuyla ilgili
size bir örnek vereyim. Amerika'nın en büyük kenti New York'ta, 800 alt
belediye vardır metropol, megapol yönetiminin altında. Bu belediyelerden
birinde "suburb" denilen banliyö, kenar belediyelerden birinde geniş
arazisi olan, büyük bir kâşanesi olan varlıklı bir insan, vasiyetinde, bu
araziyi, içinde gölleri olan, ormanları olan bu araziyi mezun olduğu
üniversiteye bağışlıyor. Üniversite yönetimi, bu araziden yararlanmak istiyor
doğal olarak, gelir elde etmek istiyor ve işini bilen bir müteahhitle de
anlaşıyor. Müteahhit, bütün kademelerden geçen bir imar planıyla, yüksek katlı
uygulamalarla, burada, hem üniversitenin hem de kendisinin kazanç elde etmesini
sağlayacak bir proje oluşturuyor. Bu proje her kademeden geçiyor, alt
belediyeden, üst belediyeden, hepsinden geçiyor; ama, halkın bir yetkisi var,
belli sayıda imzayla itiraz ediliyor ve referanduma gidiliyor; çünkü, bu yüksek
katlı uygulama, bu beldenin kentleşme moduna, çizgilerine aykırı. Bu beldede,
ağırlıklı, tek katlı, çift katlı yaşanan evler var; tek katlı, maksimum çift
katlı alışveriş merkezleri var, kültür merkezleri var. "Bu yerleşim
yerinin dokusunu bozamazsınız" diyorlar ve yasadaki yetkilerine dayalı
olarak itiraz ediyorlar. İtirazları, tabiî, yürürlüğe giriyor -yetkili bir
itiraz- referandum oluyor, büyük çoğunlukla halk bu imar planını reddediyor.
Haa, bunun üzerine iş bitiyor mu, o arazi boş mu kalıyor, üniversite zarara mı
uğruyor; hayır. Başka bir müteahhit, üniversiteyle, hemen hemen öbür projenin
getireceği kadar gelir getirecek şekilde bir anlaşma yapıyor, kent halkının da
kabulü olan bir plan ortaya çıkıyor. Şimdi, bu, Amerika'da böyle de, başka
yerlerde böyle değil mi? Bu, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de böyle. Yani,
dünyada demokrasinin kaynağı Avrupa Birliği ülkeleri, Batı Avrupa. Yani, bu
özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı demokrasinin bir adı da Batı Avrupa
demokrasisidir.
Nerede gelişmiş bu Batı
Avrupa demokrasisi? Başlangıçta, mutlakıyetçi rejimler var, imparatorluklar
var, feodal güçler var. Halk, bir nevi köle durumunda Orta Çağda; ama, feodal
güçlerin güvenlikli bir şekilde yaşamak için yaptıkları şatoların etrafında, o
güvenlikten yararlanarak, feodal gücün paralı askerlerinin güvenliğinden
yararlanarak ticaret gelişiyor ve o şatoların kenar surlarına "burg"
deniliyor. Derken, bu burgların, surların dibindeki sanayi gelişmesi, burjuva
sınıfını yaratıyor ve bunlar, ekonomik bakımdan da güçlenince demokratik haklar
istiyorlar. İlk aldıkları demokratik hak, yaşadıkları yerin yönetimi; yani,
belediye yönetimini kendilerinin yapması; belediyelerde, kent sınırları içinde
yerinden yönetime geçme.
Pek çok Avrupa kentinin
adı nedir; Hamburg, Strasburg, Edinburg. Böyle ilk yerleşim yerleri, ilk
kentleşme yerleri ve demokrasi, halkın kendi kendini yönetimi ilkönce oralarda
başlıyor, sonra ülke sathına yayılıyor, mutlakıyet rejimleri yıkılıyor,
demokrasi gelişiyor. Özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı demokrasi, Fransız
İhtilaliyle birlikte alabildiğine gelişme imkânı buluyor. Tabiî, yıllar alıyor
bu gelişme; ama, bu yıllar alan gelişmenin sonucunda, Avrupa standardı, Avrupa
Birliği standardı -Yerel Yönetimler Özerklik Şartında da yazıyor- yerinden yönetimi
getiriyor. Herkesi yaşadığı yörede yönetime katılma hakkıyla donatan bir
yerinden yönetim anlayışını getiriyor Avrupa standardı.
Şimdi, biz, Avrupa
Birliğine üye olmak durumunda olacağız, imarla ilgili konularda hemen hemen tüm
yetkiyi büyükşehre vereceğiz. Şehirlerde yaşayan insanlarımız, belde
insanlarımız, alt kademe belediyeleri -"ilk kademe belediyesi" diye geçiyor,
"ilçe belediyesi" diye geçiyor- onların seçilmiş belediye meclisi
üyeleri var, mahallelerin muhtarları var, ihtiyar heyeti üyeleri var, çok
sayıda sivil toplum kurumu var, meslek örgütü var, bu konularla ilgili olanlar
var özellikle; hiçbirisinin, hiçbir katılım yetkisi, kararı oluşturmayla ilgili
bir müdahale yetkisi yok.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Yetkileri var da, büyükşehir üniform için müdahale ediyor.
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Hayır... Bakın, kardeşim, okuyayım ben size.
BAŞKAN - Sayın Badazlı,
lütfen...
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Maddeyi okuyun. Madde, mutlu bir tesadüf, Türkçe yazılmış, hepimiz anlayacağız
bunu.
"Büyükşehir belediyesi,
ilçe ve ilk kademe belediyelerinin imar uygulamalarını denetlemeye
yetkilidir." Olur, denetler; ama, sadece büyükşehir değil, başka
kurumların da denetleme yetkisi olmalı, halkın özellikle denetleme yetkisi ve
itiraz yetkisi olmalı, bilgilenme hakkı olmalı.
"Denetim yetkisi,
konu ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi istemeyi -büyükşehir, ilçe belediyesinden
isteyecek- incelemeyi ve gerektiğinde bunların örneklerini almayı içerir. Bu
amaçla istenecek her türlü bilgi ve belgeler en geç onbeş gün içinde
verilir." Doğru, güzel bunlar.
"İmar
uygulamalarının denetiminde kamu kurum ve kuruluşlarından, üniversiteler ve
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından yararlanılabilir."
Katılımları yok, isterse yararlanabilir. Halk da yok burada. Halktan, sivil
toplum kurumlarından onay alma, onların bilgisine bu plan çalışmalarını sunma
durumu yok.
"Denetim sonucunda
belirlenen eksiklik ve aykırılıkların giderilmesi için ilgili belediyeye üç ayı
geçmemek üzere süre verilir." Büyükşehirin istediği değişiklikleri yaptı
yaptı; yapmadı... "Bu süre içinde eksiklik ve aykırılıklar giderilmediği
takdirde, büyükşehir belediyesi eksiklik ve aykırılıkları gidermeye
yetkilidir." Yani, planı kendisi yapar.
Bu eksiklik ve aykırılık
olayı da indîdir, sübjektiftir, kendisine göredir genellikle. Öyle olabilir.
Öyle olma halinde kim müdahale edecek? İlçe belediyesinin, ilçe belediye
meclisinin itiraz hakkı var mı; yok. Halkın itiraz hakkı var mı; yok. Sivil
toplum kurumlarının itiraz hakkı var mı; yok. Büyükşehir belediyesi, istediği
gibi uygulamaya geçirir. Yani, iyi niyet esastır tabiî, güzel; ama, yasalar,
suiniyeti, kötü niyeti önlemekle ilgili önlemleri koyar. Bir kentte yaşayan
insanlar öncelikle o kentteki çarpık kentleşmeden zarar görürler. Onların
müdahale hakkı, söz hakkı olmak durumundadır.
Açık, net... İstanbul'un
nüfusu 10 000 000'un üzerinde, Ankara'nın nüfusu da 4 000 000 civarında.
Buralarda, oy dağılımına göre, yüzde 20-25 oy aldınız mı, ülke gibi şehrin
yönetimine geçiyorsunuz. Bu işi, bu görevi yapmış bir arkadaşınız olarak
söylüyorum; isteseniz de, geniş anlamda, halkla temas kurarak, halkın
katılımıyla birlikte belediyeyi yönetmeniz zor. Belediye yönetimlerinin
etrafında karanlık bir hale oluşuyor; halk, kolay kolay, yönetime giremiyor;
zaten girmek istese de, imkânsız. Siz, 10 000 000 nüfuslu bir kentte,
büyükşehir belediyesini, belediye başkanını, anında hemşerilerinin hemen hemen
hepsiyle karşılaştırabilir misiniz, onların görüşünü almasına, yüz yüze
görüşmesine imkân yaratabilir misiniz; yaratamazsınız. Oralarda -çok açık ve
net olarak bugüne kadar gördük- bütün çarpık kentleşmelerin, arsa
spekülasyonlarının, haksız rantlar elde edilmesinin nedeni, yeterli miktarda
imarlı, altyapılı arsa üretilmediği içindir. Var olan imarlı, sınırlı arsanın
yüksek fiyata gitmesini sağlamak için, işyeri için olsun, konut için olsun,
yeterli miktarda imarlı, altyapılı arsa üretilmiyor. Buralarda büyük rantlar
dönüyor. İmarlı, altyapılı arsa geniş miktarda üretilebilir ve insanlar bunları
alır. Yani, ibadullah arazi var, arazisi dar bir ülke değiliz; kentlerin
etrafında da arazi var. O arazilerde, rahatlıkla, hem de ihtiyacın ötesinde
arzla, konut arsası ve işyeri arsası üretilip, herkesin hizmetine sunulması
mümkün, talebini karşılamak mümkün; bu yapılmadığı için gecekondulaşma oluyor.
Yoksa, insan niye dağın başına, başlangıçta suyu yokken, elektriği yokken, yolu
yokken kayanın üzerine kaçak gecekondu yapsın; niye trilyonlarını yatırıp da,
uygun olmayan arazilerde büyük sanayi tesislerini kurmak zorunda kalsın; çünkü,
uygun olan arazi yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dinçer, 1
dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Tamam, toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
uygun konut yapma, işyeri yapmayla ilgili arsalar olmadığı için kaçak
yapılanmalar oluyor, orman arazileri işgal ediliyor, güzelim ormanlarımız yok
ediliyor, sahiller talan ediliyor, kıyı kenar şeridi dahi itibar görmüyor. Bu
güzelim ülkede, çok ciddî, çağdaş, insanî bir şekilde yerleşmemiz mümkünken,
ferah ferah yaşamamız mümkünken, işyeri kurmak isteyen her girişimciye,
rahatlıkla, hem de karşılıksız, istihdam yaratsın, ekonomiyi büyütsün diye
karşılıksız yer vermemiz mümkünken -konut sahibi olmak önemli "dünyada
mekan, ahrette iman" diyor atalarımız- herkese, aslında, imarlı,
altyapılı, kendi olanaklarıyla, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde,
mezrada bile konut yeri vermek mümkünken, bu kadar geniş olanaklara sahip
ülkede, işte, buna benzer maddeler yüzünden işler aksıyor. Halkın içinde
olmadığı bir proje, başarılı olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Görüyoruz ki, birçok deprem evi var, heyelandan dolayı yapılan birçok mahalle
var.
BAŞKAN - Sayın Dinçer,
teşekkür ediyorum.
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Halka dönülmediği için yüksek miktarda ihaleye çıkılmış; ama, bu evlerde
oturmuyor insanlar, burada insanlarımız yok, yurttaşlarımız yok, hemşerilerimiz
yok.
Allah sonumuzu hayır
etsin. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından "amin"
sesleri)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu Tasarısının 11 inci maddesinin üçüncü
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Yahya Baş |
Nusret Bayraktar |
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
Recep Yıldırım |
|
Alim Tunç |
|
Sakarya |
|
Uşak |
"Ancak 3194 sayılı
Kanunun 42 nci madde kapsamındaki konulardan dolayı iki kez ceza
verilemez."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan,
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI GÜLDAL
AKŞİT (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum :
Gerekçe: İlçe
belediyesinin 3194 sayılı Kanunun 42 nci maddesine göre yazdığı cezaların
Büyükşehir belediyesince ikinci kez yazılması engellenmektedir.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum
:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Büyükşehir Belediyesinin
Organları
Büyükşehir belediye
meclisi
MADDE 12.- Büyükşehir
belediye meclisi, büyükşehir belediyesinin karar organıdır ve ilgili kanunda
gösterilen esas ve usullere göre seçilen üyelerden oluşur.
Büyükşehir belediye
başkanı büyükşehir belediye meclisinin başkanı olup, büyükşehir içindeki diğer belediyelerin başkanları, büyükşehir
belediye meclisinin doğal üyesidir.
Büyükşehir ilçe ve ilk
kademe belediye meclisleri ile bunların çalışma usul ve esaslarına ilişkin
diğer hususlarda Belediye Kanunu hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - 12 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum :
Meclis toplantısı
MADDE 13.- Büyükşehir
belediye meclisi, her ayın ikinci haftası önceden meclis tarafından belirlenen
günde mutat toplantı yerinde toplanır. Kasım ayı toplantısı dönem başı
toplantısıdır.
Bütçe görüşmesine
rastlayan toplantı süresi en çok yirmi, diğer toplantıların süresi en çok beş
gündür.
Mutat toplantı yeri
dışında toplanılmasının zorunlu olduğu durumda üyelere önceden bilgi vermek
kaydıyla belediye hudutları dahilinde meclis başkanının belirlediği yerde
toplantı yapılır. Ayrıca, toplantının yeri ve zamanı mutat usullerle belde halkına
duyurulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde 2
adet önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutup, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Mehmet Boztaş |
İlyas Sezai Önder |
|
Samsun |
Aydın |
Samsun |
|
Erdal Karademir |
Nurettin Sözen |
Mustafa Gazalcı |
|
İzmir |
Sivas |
Denizli |
|
|
Oğuz Oyan |
|
|
|
İzmir |
|
"Önemli ve acele bir
iş çıkarsa Belediye Başkanının yazılı çağrısı veya üyelerden 1/3'ünün gerekçeli
teklifi ile Belediye Meclisi olağanüstü toplanır."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesinin son
fıkrasına aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Mehmet Boztaş |
İlyas Sezai Önder |
|
|
|
|
|
Samsun |
Aydın |
Samsun |
|
|
|
|
|
Oğuz Oyan |
Erdal Karademir |
Nurettin Sözen |
|
|
|
|
|
İzmir |
İzmir |
Sivas |
|
|
|
Mustafa Gazalcı |
|
|
Denizli |
|
|
|
|
|
"Kapalı yapılmayan
toplantıların tutanakları isteyen herkese verilir ve varsa görüntüleri ile
birlikte elektronik ortamda yayımlanır. Görüntü kasetlerinin kopyaları maliyet
bedeli karşılığı isteyenlere verilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının genel
gerekçesinde katılım ve saydamlığa vurgu yapılmakta, madde gerekçesinde de,
toplantıların aleniyeti ve kararların halka duyurulacağı öngörülmektedir.
Saydamlığın gerçekleşmesinin temel koşullarından biri de, toplantı
tutanaklarının isteyenlere verilmesi ve ilgililerin bilgi edinmelerinin
sağlanmasıdır. Kanun tasarısı metninde bu nitelikte bir düzenleme bulunmadığından
önerilen düzenleme ile bu eksiklik giderilmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan (İzmir) ve arkadaşları
"Önemli ve acele bir
iş çıkarsa Belediye Başkanının yazılı çağrısı veya üyelerden 1/3'ünün gerekçeli
teklifi ile Belediye Meclisi olağanüstü toplanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
3030 sayılı Kanunda
düzenlenmiş olan olağanüstü toplantı şekli tasarıda kaldırılmıştır. Bu
düzenleme, özellikle kentleşme sürecinin hızlı yaşandığı il, metropol ilçe ve
büyükşehir belediyelerinde karar üretim sürecini sınırlayacaktır.
Merkezî yönetimin bazı
görev ve sorumluluklarını yerel yönetimlere aktarma düşüncesi, belediyelerin
karar organı olan meclislerin çalışma süresini sınırlamakla çelişmektedir.
Tasarının hem genel
gerekçesinde hem 12 nci maddenin gerekçesinde "Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartına uygunluğu sağlama açısından meclislerin sık sık toplanması ve
mahallî hizmetleri kendi içerisinde müzakere etmesinde fayda
görülmektedir" denilmesine rağmen, olağanüstü toplantıların
kaldırılmasıyla, bu yaklaşımın tam tersi bir uygulama ortaya çıkacaktır.
Olağan toplantı
günlerini, bütçede en çok 20, diğer aylarda en çok 5 günle sınırlamak,
meclislerin yılda sadece 12 gün toplanmasına yol açabilecek bir sonuç
doğurabilecektir.
Bu durum, belediye
meclisini devre dışı bırakmak anlamına geldiği için, değişiklik önergesi
hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
13 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
Meclis kararlarının
kesinleşmesi
MADDE 14.- Büyükşehir
belediye başkanı, hukuka aykırı gördüğü belediye meclisi kararlarını, yedi gün
içinde gerekçesini de belirterek yeniden görüşülmek üzere belediye meclisine
iade edebilir.
Yeniden görüşülmesi istenilmeyen
kararlar ile yeniden görüşülmesi istenip de büyükşehir belediye meclisi üye tam
sayısının salt çoğunluğuyla ısrar edilen kararlar kesinleşir.
Büyükşehir belediye
başkanı, meclisin ısrarı ile kesinleşen kararlar aleyhine on gün içinde idarî
yargıya başvurabilir.
Kararlar, kesinleştiği
tarihten itibaren en geç yedi gün içinde mahallîn en büyük mülkî idare amirine
gönderilir. Mülkî idare amirine gönderilmeyen kararlar yürürlüğe girmez.
Mülkî idare amiri hukuka
aykırı gördüğü kararlar aleyhine on gün içinde idarî yargı mercilerine
başvurabilir.
İlçe ve ilk kademe
belediye meclislerinin bütçe ve imarla ilgili olanlar dışındaki kararları
dayanak belgeleriyle birlikte büyükşehir belediye başkanına gönderilir.
Büyükşehir belediye başkanı, yedi gün içinde, gerekçesini de belirterek hukuka
aykırı gördüğü kararların yeniden görüşülmesini isteyebilir. İlgili meclis, üye
tam sayısının salt çoğunluğu ile kararında ısrar ederse karar kesinleşir.
Kesinleşen kararlar yedi
gün içinde büyükşehir belediyesine gönderilir. Belediye başkanı, kesinleşen
kararın iptali için on gün içinde idarî yargı merciine başvurabilir.
Büyükşehir kapsamındaki
ilçe ve ilk kademe belediye meclisleri tarafından alınan imara ilişkin
kararlar, kararın gelişinden itibaren üç ay içinde büyükşehir belediye meclisi
tarafından nazım imar plânına uygunluğu yönünden incelenerek aynen veya
değiştirilerek kabul edildikten sonra büyükşehir belediye başkanına gönderilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın İsmail Değerli;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İSMAİL
DEĞERLİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Büyükşehir
belediyelerinde veyahut ilçe belediyelerinde, belediye meclisleri, belediye
başkanı tarafından, ihtisas komisyonlarının görev alanına giren işleri veyahut
belediye başkanının uygun görmüş olduğu konuları karara bağlamak üzere toplantıya
çağırılır ve bu konular, mecliste görüşülerek karara bağlanır.
Değerli arkadaşlar, şimdi
"Meclis kararlarının kesinleşmesi" başlıklı maddede deniliyor ki:
Büyükşehir belediye başkanı, hukuka aykırı gördüğü belediye meclisi
kararlarını, yeniden görüşülmek üzere belediye meclisine havale eder.
Şimdi, meclis
toplantılarının gündemini, zaten, büyükşehir belediye başkanı belirler.
Büyükşehir belediye başkanının belirlediği gündem, meclise getirir, tartışılır
ve bir karara varılır. Eğer, meclis, büyükşehir belediye başkanının veyahut da
ilçe belediye başkanının getirmiş olduğu konuları kabul etmez ise, büyükşehir
belediye başkanına veyahut ilçe belediye başkanına yetki veriyorsunuz, ikinci
sefer tekrar meclise getiriyor. Şimdi, gündemini siz belirliyorsunuz; komisyonlardan
gelen veyahut sizin belirlediğiniz gündemleri, bunları ikinci sefer niye
meclise getiriyorsunuz?
Değerli arkadaşlar,
burada sıkıntı doğuyor. Hiçbir zaman böyle değildi, 1580 sayılı Yasada da böyle
bir şey yoktu, 3030 sayılı Yasada da böyle bir karar yoktu. Belediye meclisine
gelen kararlar belediye meclisi tarafından reddedildiği zaman, bir yıl
içerisinde tekrar aynı meclise gelemez; daha önceki yasa da böyleydi. Eğer
hakikaten belediye meclisi üyeleri uygun görmüyorsa, o karar ancak bir sene
sonra gelirdi -ki, bizim Meclis İçtüzüğümüz de böyle- ama, burada, ne hikmetse,
meclis o kararı reddettiği zaman, bir hafta sonra tekrar meclise geliyor.
Şimdi siz, belediye
meclisi üyelerine yeterli maaşı vermiyorsunuz, yeterli harcırahı vermiyorsunuz;
ne yapıyorsunuz; belediye başkanını meclis üyelerine mahkûm ediyorsunuz yahut
da meclis üyelerini belediye başkanına mahkûm ediyorsunuz. Ne olacaktır;
herhangi bir belediye başkanının isteyip de yapamayacağı bir şey var mı?!
İçimizde belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarımız var, ben de yaptım; yani,
siz, bir hafta sonra, meclisin reddettiği kararı tekrar meclise getireceksiniz.
Bu, doğru bir karar değil; bu, sıkıntı yaratır; bu, bazı dedikodulara sebep
olur.
Değerli arkadaşlar, daha
önce de söylemiştim; bu nedir -ben, belediye meclisi üyelerinin böyle bir şey
yapacağını tahmin etmiyorum ama -belediye başkanı ile bazı belediye meclisi
üyeleri pazarlığa oturacaktır "ben bu maddeye tekrar oy veririm; ama, siz
de bana şunu vereceksiniz..." Bunun sonucu böyle olacaktır.
Sonra, ilçe belediye
meclisi toplantılarına belirli sayıda mahalle muhtarları geliyor, sivil toplum
örgütlerinden kişiler geliyor, odalardan bazı kişiler geliyor. Peki, büyükşehir
belediye meclisine niye gelmiyor? En büyük sıkıntı büyükşehir belediyelerinde.
Biraz önce Ali Beyin de söylediği, en büyük rant, büyükşehir belediyesinin
imarla ilgili yapmış olduğu çalışmalarda. Peki, niye buraya kimse gelmiyor?
Yani, sır mı var?!
Sonra, şeffaflık,
saydamlık, açıklık diyorsunuz. Hangi şeffaflık var bu maddelerde?! Yani,
büyükşehir belediyeleri kapalı bir kutu mu?! Hiç kimse mi bir şey öğrenmeyecek,
hiç kimseye mi bir bilgi, belge verilmeyecek?.. Mahalle muhtarı yok, sivil
toplum örgütlerinden hiç kimse yok, odalardan hiç kimse yok, baş başa... Halk
zaten gelmiyor oraya. Nasıl olacak bu?
Eskiden imar planlarında
1/ 50 000'likleri Bayındırlık Bakanlığı yapıyordu. Şimdi siz bütün yetkileri
büyükşehir belediyesine verdiniz, bütün işleri büyükşehir belediyeleri yapacak.
Nasıl olacak bu?
Bir diğer konu, ilçe
belediyelerini büyükşehir belediyelerinin tamamen emrine koydunuz. Ya ilçe
belediyelerini kaldıracaksınız, ilçe belediyeleri müdürlük olacak, bölge
müdürlüğü olacak veya büyükşehir belediyesine bağlı müdürlükler haline getireceksiniz
ya da hakikaten bu vesayeti kaldıracaksınız. Geldi, siz bir karar aldınız; eğer
aynı partiden belediye değilseniz, her kararınız büyükşehir belediyesinde
bekler. Daha önce biz bunun büyük sıkıntılarını çektik. Siz, meclisinizde
oybirliğiyle karar alıyorsunuz, büyükşehir belediyesine gönderiyorsunuz,
büyükşehir belediyesi bekletiyor üç ay, beş ay, altı ay, bir sene.
Bakıyorsunuz, ret kararı "reddedilmiştir" diyor. Bu sefer meclisine
geliyordu, üçte 2'yle geçirdiğiniz zaman, o karar geçerli oluyordu; ancak,
büyükşehir belediyesine bilgiyi verirsiniz, mahkeme yolu vardı. Şimdi, bu da
yok, üçte 2 de yok işin içerisinde. İkinci sefer meclise geldiği zaman
büyükşehir belediye başkanının itirazı, hiç olmazsa, üçte 2 çoğunluk
koymalısınız. Eğer üçte 2 çoğunluğu koyarsanız, o zaman bu pazarlıklar
olmayacaktır; ama, siz "oyçokluğuyla" diyorsunuz, bu, doğru bir karar değil. Biz, gerçekten bununla ilgili
çok büyük sıkıntılar çektik. Kararlarımız üç ay, beş ay, altı ay bekliyor.
Bunun yanında, doğru,
büyükşehre geldi, üç aylık bir müddet koymuşsunuz, eğer nazım imar planına
uygunsa, üç ay içerisinde karar verir "ilçe belediyeleri, imarla ilgili
yapmış olduğu çalışmaları büyükşehir belediye başkanına sunar" denilir.
Peki, büyükşehir belediye başkanı bunu ne zaman onaylayıp gönderecek? Kaç günde
gönderecek? İşine gelmezse, yine altı ay bekletecek; ama, işine gelirse de bir
günde bunu onaylayacak. Burada bununla ilgili bir müeyyide de yok. Yani, bir
müeyyidenin konulması lazım. İlçe belediyeleri gönderdiği zaman, üç ay
içerisinde incelenecek; olumluysa, yani nazım imar planına uygunsa, zaten
uygunluğunu onaylayacak, uygun değilse, kendisi uygun hale getirecek, belediye
başkanına sunacak. Peki, ondan sonra ne olacak; belediye başkanı bekletecek,
altı ay, bir sene... O zaman, o ilçe belediyesinin elini kolunu bağlamış
olacaksınız. Yani, bir karar altı ay, bir sene bekler mi! Biz, bunun
örneklerini gerçekten çok gördük, çok büyük sıkıntı çektik. Ancak, belediyeler
eğer aynı partidense gerçekten işi kolay; ama, farklı partilerdense ne olacak o
zaman; o zaman, o ilçe belediyelerinin eli kolu bağlanmış olacak. Siz, belediye
başkanına iki sefer meclise gönderme yetkisi veriyorsunuz, mülkî idare amiri
eğer kabul etmezse, o zaman ona da verin; niye ikinci sefer gidiyor? Zaman
kaybına uğruyor değerli arkadaşlar. Bence, bu madde doğru değildir, ilçe
belediyelerini tamamen büyükşehir belediyelerine teslim etmiş oluyor, sıkıntı
doğuruyor, zaman kaybına uğruyor; çünkü, büyükşehir belediye başkanı istemediği
zaman, ya bekletecek ya da mahkemeye gidecek. O zaman sıkıntı doğuyor burada. O
zaman valilere de yetki verelim; büyükşehir belediyesinin kararları da mülkî
idare amirine gittiği zaman, eğer uygun değilse, o da tekrar büyükşehir
belediyesine göndersin. Bunlar doğru değildir. Gerçekten, eskiden büyükşehir
belediye başkanları padişahtı, resmen padişah; siz şimdi, büyükşehir belediye
başkanlarını imparator yaptınız; ne partileri dinleyecektir ne genel merkezleri
dinleyecektir -hiç kimseyi dinlemeyecektir- ne de İçişleri Bakanını dinleyecektir.
Zaten doğru dürüst bir denetim mekanizması da yok; vay haline -ben onu size
söyleyeyim- ilçe belediyelerinin!.. Bunun yanında da, büyükşehir belediyeleri
tamamen imparator oldu; hayırlı uğurlu olsun!..
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Değerli.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Sayın Bakanın kısa bir açıklaması olacaktır.
Buyurun Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; müsaade
ederseniz, görüşülmekte olan bu maddeyle ilgili kısa bir açıklamada bulunmak
istiyorum.
Şimdi, bu maddeyle
getirilen hükümler, mevcut Büyükşehir Belediyesi Kanununda var, hem de biraz
daha ağırı var; biz biraz daha demokratikleştirdik burada.
Bakın, şu anda yürürlükte
olan kanunun maddesini okuyorum: "Büyükşehir ve ilçe belediye
meclislerince alınan bütün kararlar büyükşehir belediye başkanına
gönderilir." Hem de burada "büyükşehir belediye meclisi kararları da
dahil ilçe belediye meclislerinin aldığı bütün kararlar büyükşehir belediye
başkanına gönderilir" deniliyor. Devam ediyoruz: "Büyükşehir belediye
başkanı konunun meclislerde tekrar görüşülmesini isteyebilir." İlk defa
bununla getirmiyoruz; eski kanunda da, büyükşehir belediye başkanı, meclisten
konunun tekrar görüşülmesini isteyebilir. Burada yine biz bir yumuşatma
yapıyoruz; mevcut kanunda "2/3 çoğunlukla ısrar ederse kesinleşir"
deniliyor; biz burada "salt çoğunlukla ısrar ederse" diyoruz, daha
da yumuşatıyoruz.
Bilgilerinize arz
ediyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) -
Kaç günde geri gönderilir; burada süre yok.
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Yedi günde...
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) -
Yedi gün içinde inceler; ama, geri gönderir demiyor.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 14 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
İhtisas komisyonları
MADDE 15.- Büyükşehir
belediye meclisi, her dönem başı toplantısında, üyeleri arasından seçilecek en
az beş, en çok dokuz kişiden oluşan ihtisas komisyonları kurabilir.
İhtisas komisyonları, her
siyasî parti grubunun ve bağımsız üyelerin büyükşehir belediye meclisindeki üye
sayısının meclis üye tam sayısına oranlanması suretiyle oluşur. İmar ve
bayındırlık komisyonu, çevre ve sağlık komisyonu, plân ve bütçe komisyonu,
eğitim, kültür, gençlik ve spor komisyonu ile ulaşım komisyonunun kurulması
zorunludur.
Meclis toplantısını
müteakip imar komisyonu en fazla on işgünü, diğer komisyonlar ise beş iş günü
toplanarak kendisine havale edilen işleri sonuçlandırır. Komisyon bu sürenin
sonunda raporunu meclise sunmadığı takdirde, konu meclis başkanlığı tarafından
doğrudan meclis gündemine alınır.
Komisyon çalışmalarında
uzman kişilerden yararlanılabilir. Gündemdeki konularla ilgili olmak üzere;
kurum temsilcileri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversitelerin ilgili bölümlerinin,
sendikalar (oda üst kuruluşu bulunan yerlerde üst kuruluşun, sendika
konfederasyonunun bulunduğu yerde konfederasyonun) ve uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile davet
edilen uzman kişiler, oy hakkı olmaksızın ihtisas komisyonu toplantılarına
katılabilir ve görüş bildirebilir.
İhtisas komisyonlarının
görev alanına giren işler bu komisyonlarda görüşüldükten sonra büyükşehir
belediye meclisinde karara bağlanır.
Komisyon raporları
alenîdir, çeşitli yollarla halka duyurulur ve isteyenlere büyükşehir belediye
meclisi tarafından belirlenecek maliyet bedeli karşılığında verilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmekte
olduğumuz Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 15 inci maddesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısında ihtisas komisyonlarının kurulması
maddesi, şahsen, incelediğimizde, destek vereceğimiz ve olumlu gördüğümüz bir
maddedir; ancak, bununla ilgili birtakım açıklamalarda bulunacağım ve bu
maddenin değiştirilmesiyle ilgili önergemize katkı isteyeceğim.
Değerli arkadaşlar, yeni
bir yüzyılın başında yaşanan hızlı değişim, yenileşme, toplumları ve ekonomik
örgütleri değişmeye ve gelişmeye, diğer bir ifadeyle yeni durumlara adapte
olmaya zorlamaktadır. Bu olgu, toplumsal bir kurum olan belediye yönetim sistemi
ve bu sistem içinde belirli fonksiyonları gerçekleştirmek amacıyla oluşturulmuş
bulunan belediye organları için de geçerlidir. Yönetim, dinamik bir süreç olup,
sürekli olarak değişmek ve gelişmek zorundadır. Artan arzu, istek ve hizmetler,
yönetimin gelişmesini zorunlu kıldığı gibi, örgütsel çalışmaları da beraberinde
getirecektir. Bu düşünceler ışığında hazırlanan Yerel Yönetimler Temel Kanunu
Tasarısının ayağı olan Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı hazırlarınken,
15 inci maddeyle, büyükşehir belediye meclislerine altkomisyon kurma yetkisi
verilerek değişimi geliştirmek istenilmiş, katılımcılığın sağlanması
düşünülmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
görüşmekte olduğumuz bu 15 inci maddeyle, büyükşehir belediye meclislerine
ihtisas komisyonları kurma yetkisi verilmektedir. Bu maddenin gerekçesine
baktığımızda, ihtisas komisyonları yeniden düzenlenerek, katılımı ve etkinliği
sağlayacak bir yapıya kavuşturulmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
maddenin özünde, sorunlar, konular, istekler, talepler, kentte bulunan
kentlinin, sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının veyahut şahısların
isteklerinin belediye meclisinde görüşülmeden önce ihtisas komisyonlarında
tartışılması ve yine bu arada ilgili sivil toplum örgütlerinin de görüşleri
alındıktan sonra karara bağlanması öngörülmektedir.
Büyükşehir
belediyelerinde, imar ve bayındırlık, çevre ve sağlık, plan ve bütçe, eğitim,
kültür, gençlik ve spor ile ulaşım komisyonu kurulması zorunlu hale
getirilmektedir. Özellikle imar
sorunlarının ilgili kişi ve kuruluşların da görüşleri alınmak suretiyle
karara bağlanması için, imar komisyonunun -diğer komisyonlardan farklı olarak-
çalışmaları süreye tabi tutulmamıştır. Ayrıca, havale edilen işlerin bir ay
içinde sonuçlandırılması öngörülerek, işlerin bekletilmesi önlenmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, katılımı artırmak maksadıyla, gündemdeki konularla ilgili kişi veya
kurum temsilcileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
üniversitelerin ilgili bölümleri, sendikalar -oda üst kuruluşu bulunan yerlerde
üst kuruluşun, sendika konfederasyonlarının bulunduğu yerlerde konfederasyonun-
ve uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin, oy hakkı olmaksızın
ihtisas komisyonu toplantılarına katılmasına ve görüş bildirmesine imkân
sağlanmaktadır. Gerçekten, bu anlamda, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu
Tasarısında bu madde önemini korumaktadır ve önemine binaen de, yine, o kentte
bulunan bahsettiğim tüm kuruluşların temsilcilerinin ihtisas komisyonlarında
görev alması, hatta, uygun görüldüğü takdirde belediye meclisi tarafından da
kendilerine bir ücret ödenmesi, tarafımızdan da uygundur.
Değerli arkadaşlarım,
yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarındaki çalışma sisteminde olduğu
gibi, ihtisas komisyonlarının görev alanına giren işlerin ilgili komisyonda
görüşüldükten sonra hemen belediye meclisinde karara bağlanması sistemi
getirilmek suretiyle, meclis üyelerinin kararlara etkin bir şekilde katılımı da
sağlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
oysa, kanun tasarısına baktığımızda, madde gerekçesinin dışında bir madde metni
olduğu da göze çarpmaktadır. Madde gerekçesinde, geniş katılımdan bahsediyoruz,
sivil toplum örgütlerinden, üniversitelerden temsilcileri bazı komisyonlara üye
olarak katıyoruz; ancak, esas yerelde birinci derecede temsilci olan
muhtarlarımıza oy hakkını vermiyoruz.
Belediyelerde, sivil
toplum örgütleri ve üniversitenin katılımı çok önemli bir konu olduğu gibi, bu
önemli konuda ilgili kuruluşların mutlak surette katılımının sağlanabilmesi ve
oy hakkı verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Büyükşehir belediyelerinde imar ve
bayındırlık, çevre ve sağlık, plan ve bütçe, eğitim ve kültür, gençlik ve spor
ile ulaşım komisyonlarının kurulmasını zorunlu tutuyorsunuz; ama, bu
komisyonların üyelerinin özlük hakları ve ücretleri konusunda herhangi bir
düzenleme de maalesef yapılmamıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi, belediye meclislerimizde, kent belediye meclislerinde,
özellikle, belediye meclisi üyelerimizin yüzde 80'i esnaftan oluşmaktadır. Her
esnaf arkadaşımızın kendi işyerini ve işini kapatıp, belediyenin işleriyle
uğraşmak için belli bir zaman ayırması gerekiyor. İşte bu anlamda kendini işe
verebilmesi için, kentin, kentlinin ve belediyenin sorunlarını çözebilmesi
için, kendi birikimi ve deneyimiyle belediye meclisi toplantısına katkı
verebilmesi için, mutlaka bu komisyon üyelerinin de ücrete bağlanması gerekir
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde belirli bilgi ve birikime sahip ihtisas
komisyonu üyelerinden ve teknik elemanlardan oluşan altkomisyonlarda bile bazı
durumlar gözden kaçabiliyorsa, alınan birçok karar Anayasa Mahkemesinden geri
dönüyorsa, belediye meclisi tarafından oluşturulacak ihtisas komisyonlarının da
sağlıklı olması için, bu hakları, bu özlük hakları vermemiz gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz hafta Belediyeler Kanunu Tasarısı üzerinde görüştük, bugünden
itibaren Büyükşehir Belediyeleri Kanununu Tasarısını görüşüyoruz. Büyükşehir
belediye başkanlarımız, il belediye başkanlarımız, ilçe ve belde belediye başkanlarımız,
gerçekten, bu tasarıdan memnun olmadıklarını, telefonlarla bizzat tarafımıza
bildiriyorlar.
Türkiye'de ulusal nüfusun
yüzde 80'i belediye sınırları içerisinde yaşamakta. Bizim düşüncemize
göre, nüfusun yüzde 80'inin sorununu
çözebilecek bir kanun tasarısını bu çatıdan çıkarmamız gerekiyordu; ancak,
Cumhuriyet Halk Partisinin düşüncelerine uygun olmayan bir yasa gündemde yerini
almış ve sizler tarafından destekleniyor. İnşallah, önümüzdeki aylarda ve
yıllarda belediyelerimizin sorununu gerçekten çözebilecek yasaları görüşmek
umuduyla, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzün.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin
ikinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Haluk Koç |
Mehmet Boztaş |
Sezai Önder |
|
Samsun |
Aydın |
Samsun |
|
Erdal Karademir |
Nurettin Sözen |
Mustafa Gazalcı |
|
İzmir |
Sivas |
Denizli |
|
|
Oğuz Oyan |
|
|
|
İzmir |
|
"İhtisas
Komisyonları, her siyasî parti grubunun ve bağımsız üyelerin Büyükşehir
Belediye Meclisindeki üye tamsayısının, meclis üye tamsayısına oranlanması
suretiyle oluşur. Nüfusu 100 000'in üzerinde olan beldelerde İmar ve Bayındırlık
Komisyonu, Çevre Sağlık Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu, Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu, Ulaşım Komisyonu, Hukuk ve Tarifeler Komisyonu,
Emlak ve İstimlak Komisyonu, Hesap İnceleme Komisyonu kurulması zorunludur.
Komisyonların çalışmaları
süreye tabi değildir ve kendilerine havale edilen işleri bir ay içerisinde
sonuçlandırırlar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda büyükşehir
belediyelerinde zorunlu komisyonlar sayılırken, hukuk ve tarifeler ile emlak ve
istimlak, hesap inceleme komisyonları metinde yer almamıştır. Oysaki, belediye
birimleri tüm çalışmaları kendi yönetmeliklerinde belirlenen esaslara göre
yaparlar. Bu yönetmelikler ise, belediye meclislerinde karara bağlanır.
Meclisin yönetmelik taslaklarını bir komisyon raporuna bağlı olmaksızın
müzakere etmesi olanaklı değildir. Bu nedenle, taslakların hukuk komisyonundan
gelmesi gerekmektedir.
Birçok kurum ve kişi,
belediyelerden çeşitli taleplerde bulunurlar. Bu taleplerin önemli bir kısmının
değerlendirilmesi meclis kararı gerektirir. Meclis, bu konularda karar
verirken, hukuksal bir dayanağa gereksinim duyar. Bunun için, yine hukuk
komisyonunun raporuna başvurulur.
Ayrıca, belediye,
ürettiği birkısım hizmetler için ücret almaktadır ve bunların sayısı hayli
fazladır. Tarifelerin yapımı ve günün koşullarına göre en az yılda bir kez
değişimi, yine meclis kararıyla olmaktadır. Meclis, tarife taslaklarıyla ilgili
araştırma yaparak görüş oluşturmak gereksinimini ise, tarifeler komisyonu
karşılamak durumundadır. Bu nedenle, hukuk ve tarifeler komisyonu da zorunlu
komisyonlar arasında yer almalıdır.
Kentlerde planlama
sorunu, şahıs hisseleri ile belediye hisseleri komşu olarak oluşmakta, bunların
bir kısmının kamulaştırılması gerekmekte, bazılarının şahıslara satışı söz
konusu olmakta, ayrıca belediye taşınmazlarının kiraya verilmesi durumları
ortaya çıkmaktadır. Bütün bu konularda da meclis kararlarına gereksinim
duyulmaktadır. Meclis de konunun komisyon raporuna dayanılarak
değerlendirilmesini yapacağından, emlak ve istimlak komisyonu da zorunlu
komisyon olarak yasada yer almalıdır.
Komisyon çalışmalarında
sadece imar komisyonunda meclisin çalışma süresi dışında da çalışma olanağı
tanımak doğru değildir. Tüm komisyonlar için aynı zorunluluk ve zaman
gereksinimi vardır. Bir çevre ve sağlık, hukuk, tarifeler ya da emlak
komisyonunun kendisine gönderilen konuyu meclis, en fazla beş gün açık olacaksa
bunun birinci günü meclisin çalışma günü, son günü de karar günü ise, aradaki
üç çalışma gününde gerekli araştırma ve inceleme, yerinde keşif yaparak rapor
hazırlanmasına yeterli zaman kalmayacaktır.
Bu nedenle, süre yönünden
tüm komisyonlar için aynı zaman genişliği getirilmelidir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
15 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
Büyükşehir belediye
encümeni
MADDE 16.- Büyükşehir
belediye encümeni, büyükşehir belediye başkanının başkanlığında, belediye
meclisinin her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl için, gizli oyla seçeceği
beş üye ile biri malî hizmetler birim amiri olmak üzere büyükşehir belediye
başkanının her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşur.
Belediye başkanının
katılamadığı toplantılarda, encümen toplantılarına genel sekreter başkanlık
eder.
Büyükşehir belediye
encümeninin başkanı ve seçilmiş üyelerine, 12.000 gösterge rakamının Devlet
memur aylıkları için belirlenen katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda
aylık brüt ödenek verilir. Encümenin memur üyelerine bu miktarın yarısı ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bursa Milletvekili Sayın Ali
Dinçer; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ
DİNÇER (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına bir kez daha saygılarımı sunuyorum ve 16 ncı madde üzerindeki
görüşlerimizi aktaracağım.
Belediye encümeni,
merkezî hükümetle benzetme yaparsak, hükümet gibidir, kabine gibidir, icra
organıdır ve mümkün olduğu kadar, merkezî hükümetin kabinesinde olduğu gibi,
seçilmiş insanlardan oluşması gerekir; ama, bu maddeye göre, 5 belediye meclisi
üyesi oluyor, 5 de belediye görevlisi; birisi malî işlerden sorumlu, örneğin
hesap işleri müdürü oluyor, diğerlerini de belediye başkanı belirliyor. Zaten,
onlar, belediye başkanının tayin ettiği bürokratlar veya teknokratlar. Belediye
başkanı da encümene başkanlık ediyor.
Görülüyor ki, burada,
belediye başkanı ve belediye başkanının atadığı bürokratlar ağırlıkta. Bunun,
temsilî demokrasi açısından doğru olduğunu kabul etmek, Avrupa Birliği
standardı olan yerinden yönetim anlayışına uygun olduğunu kabul etmek mümkün
değil. 1580 sayılı Kanunda bile böylesi yok. 1580 sayılı Kanun bile, daha
denetime açık, daha katılımcı, hem de 1930'larda hazırlanmış; o sırada tek
parti hükümeti varken; ama, o zamanlar, amaç, çağdaş Batı uygarlığının üzerine
çıkmak ve ona göre de, demokratik yapıdaki belediyelerle, Türkiye'de, çoğulcu,
özgürlükçü demokrasinin temel taşlarını yerine yerleştirmek. Böyle olunca, öyle
bir yasa çıkmış; ama, şimdi, demokratiklik açısından, katılım açısından,
yönetenlerin, seçilmişlerin seçenler adına denetimi açısından daha da ileri
gitmemiz gerekiyorken, geri gidiyoruz.
Bakın "belediye
başkanının katılamadığı toplantılarda, encümen toplantılarına genel sekreter
başkanlık eder" deniliyor. Genel sekreter de atamayla gelmiştir; kamu
görevlisidir, belediye başkanı getiriyor. Bir belediye başkanlığı makamı var,
başkanvekilliği makamı var; başkan olmadığı zaman, başkanvekili, belediye
meclisinin seçilmiş üyelerinden biri olarak, halk tarafından seçilmiş bir kişi
olarak, halkın adına başkanlığa vekâlet edecek. Niye 1580'de olduğu gibi,
belediye başkanvekili başkanlık etmez bu encümene, belediyenin hükümetine,
belediyenin kabinesine?! Düşünebiliyor musunuz, Başbakan olmadığı zaman,
Kabineye, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer başkanlık edecek, başbakan
yardımcılarından herhangi biri başbakan vekilliği yapamayacak!
Daha uzun anlatmaya gerek
var mı, izah etmeye gerek var mı buradaki garabetleri ortaya koymak için?!
Değerli arkadaşlarım,
bundan sonraki maddelerde -bundan önceki maddelerde de vardı- göreceğiz ki,
biz, büyükşehir belediye başkanlığını
-daha önce belediye başkanlığında da vardı- önemli ölçüde, seçilmiş
padişah haline getiriyoruz; hem de, bazen, son derece düşük oy yüzdeleriyle
seçim kazanabilen, bazen yönetme durumunda oldukları belde halkının yüzde
70'inden fazlasının oy vermediği insanlara bu yetkiyi veriyoruz ve denetim
hakkı vermeden veriyoruz, demokratik katılım hakkı vermeden veriyoruz, encümeni
istediği gibi yönetme yetkisi veriyoruz.
Encümen, en hayatî
konularda, sık sık toplanıp, karar alan, icra yetkisine sahip bir kurum. Bunu,
neredeyse, tümüyle, tam anlamıyla, bir kişinin eline veriyoruz. Tabiî, bu böyle
olunca, açık söyleyeyim, başkanların megalomanileri kabarıyor. Aslında, onlara
da iyilik etmiyoruz; onlar da "ben neymişim be abi" pozisyonuna
geliyorlar. Başkanlık tapulu mülkleri değil, mahkeme kadıya mülk değil. Bu
adamların, bu şekilde yetkilerle başkanlık yapanların, başkanlıktan ayrıldıktan
sonra benzer yetkilere sahip olan bir yere gelmedikleri zaman içine düşecekleri
psikolojik boşluğu düşünün, ruhsal bunalımı düşünün. Aslında, özellikle büyük
kentlerde, çok büyük kentlerde, milyonlarca insanın yaşadığı yerlerde,
olağanüstü derecede ciddî işlerin yapılması gereken yerlerde, bir kişiye bu
kadar yük de yüklenmez, doğru değildir. Yani, görev bölümü esastır, takım
çalışması esastır; ama, kişilikli insanlarla. Birinin tayiniyle gelmiş, sonra
onunla beraber çalışacak; o, onu istediği zaman görevden alabilecek ve siz,
orada, o, atamayla gelip encümende yer alan insanların, özgür iradeleriyle
davranıp davranamayacaklarını bir düşünün. Onların da kişilikleri ezilecek. Bir
yanda, seçilmiş belediye meclisi üyeleri encümen üyesi, diğer yanda, belediye
başkanının atadığı, kaderi belediye başkanının iki dudağı arasında olan bir
başka encümen üyesi, bürokrat, teknokrat; birlikte karar verme durumunda;
onlar, kendilerini atayan başkanla birlikte çoğunluktalar. Belediye meclisi
üyesi olan encümen üyesi, kendini seçenlerin denetimini düşünecek, onlara hesap
vermeyi düşünecek, tekrar seçilmek isteyecek; zaman zaman seçmenleriyle bir
araya gelecek, seçmenlerinin onun üzerinde denetimi olacak, onun üzerinde
talepleri olacak; o, seçmenin, hemşerinin taleplerini yansıtma durumunda
olacak. Konuşur; müdanası yok, sırtında yumurta küfesi de yok, eğer kişilikli bir
belediye meclisi üyesiyse; ama, öbürü, çoluk çocuk sahibi, eve nafaka götürmesi
lazım; onu birisi tayin etmiş ve onunla birlikte oy kullanma durumunda, bazen
ona karşı olabilecek; mümkün mü?!
Olacak iş değil bu. Daha
uzun uzun anlatmanın da pek anlamı yok. Konuyu takdirlerinize bırakıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
adına, Türkiye'ye çokpartili özgürlükçü, çoğulcu, demokratik rejimi tek parti
iktidarındayken dahi getirme olgunluğunu gösteren Cumhuriyet Halk Partisi adına
saygılarımı sunarken, gelişmesi gereken demokrasimizin böylesine yasa
maddeleriyle daraltılması beni üzüyor; sizleri de üzüyor diye varsayıyorum.
Tekrar tekrar
sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Dinçer.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı tasarının 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
İdris Naim Şahin |
Mustafa Açıkalın |
Adem Baştürk |
|
İstanbul |
İstanbul |
Kayseri |
|
Recep Koral |
|
Ünal Kacır |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
"Büyükşehir belediye
encümeni, belediye başkanının başkanlığında, belediye meclisinin her yılın ilk
olağan toplantısında kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği
beş üye ile biri genel sekreter, biri malî hizmetler birim amiri olmak üzere,
belediye başkanının her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden
oluşur."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Belediye meclisi üyeleri
arasından seçilecek encümen üyelerinin seçim zamanı ile belediye yönetiminde
önemli koordinasyon görevi olan genel sekreterin encümen üyeliğine açıklık
getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Komisyonun katılmadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
Büyükşehir belediye
başkanı
MADDE 17.- Büyükşehir
belediye başkanı, büyükşehir belediye idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin
temsilcisidir. Büyükşehir belediye başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas ve
usullere göre büyükşehir belediyesi sınırları içindeki seçmenler tarafından
doğrudan seçilir.
Büyükşehir belediye
başkanvekili, Belediye Kanunundaki usullere göre belirlenir. Ancak, büyükşehir
kapsamındaki ilçe ve ilk kademe belediye başkanları büyükşehir belediye
başkanvekili olamaz.
Büyükşehir belediye
başkanı, görevinin devamı süresince, siyasi partilerin genel idare kurulu
ve/veya parti meclislerinde görev alabilir. Ancak, genel merkez yönetim ve
denetim organları ile il, ilçe ve belde teşkilatının organlarında görev alamaz;
profesyonel spor klüplerinin başkanlığını yapamaz, yönetiminde bulunamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bursa Milletvekili Sayın Ali
Dinçer; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sürenizi birlikte
kullanacaksınız Sayın Dinçer.
CHP GRUBU ADINA ALİ
DİNÇER (Bursa) - Sayın Başkan, Başkanlık Divanının değerli üyeleri, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygılarımla sözüme
başlıyorum.
Biz, bu Mecliste, bu
ülkenin insanları olarak aynı gemideyiz. Bu ülkenin salahı için, ilerlemesi
için, gelişmesi için, etkin ve verimli yönetim modellerine kavuşması için,
içtenlikle, birlikte düşünebiliriz, birlikte karar verebiliriz; çünkü, bir
zarar gördüğümüz zaman hepimiz zarar görüyoruz, yarar gördüğümüz zaman da
hepimiz yarar görüyoruz. Nasıl Millî Takımımız başarılı olduğu zaman hepimiz
seviniyoruz, başarısız olduğu zaman da hepimiz üzülüyoruz; öyle bakmak lazım bu
işe ve objektif olarak koşullarımızı değerlendirmek durumundayız.
Batı ülkelerinde,
yüzlerce yıllık birikimi var Batı tipi, özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı,
çokpartili demokratik rejimin ve yüzlerce yıllık geleneği olan politik partiler
var. Orada, yüzlerce yıllık geleneği olan büyük uğraşlarla, kavgalarla ortaya
çıkmış olan demokratik yerel yönetimler var ve bir ölçüde, yüzlerce yıllık
deney sonucu, oralarda, kişi önplana çıkmış, insan kişiliği önplana çıkmış; en
yüce değer emek olmuş, insan kişiliğinin değeri olmuş, insanın emeği olmuş.
Bağımsız düşünebilen, kendi düşüncesiyle kendi kararını alıp oy verebilen
kişilik ortaya çıkıyor; ama, bizde bu daha yeni; biz, daha yeni yeni,
özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı demokrasiyi geliştirmeye çalışıyoruz. Önemli
adımlar attı ülkemiz; ama, bilelim ki, hâlâ feodal kültürün izleri var, cemaat
anlayışı var. İnsanın tek tek, özgür bireyin kişiliğinden çok cemaat menfaatı
önemli. Cemaat üyesi, cemaate itaat etmek durumundadır; ne istenilirse yapacak,
ne verilirse razı olacak. Böyle bir feodal kültürün hâlâ etkisinde olan bir
toplumda yaşıyoruz ve demokrasiyi geliştirmeye çalışıyoruz. Amacımız da,
insanın kişiliğini önplana çıkarmak, bütün insanlarımızı kişilikli yurttaşlar
haline getirmek, bağımsız kişilikler haline getirmek.
Bu feodal kültürde bir
bakarsak geleneklerimize, hâlâ yaşıyor. Geleneklerimizin, göreneklerimizin bir
kısmı olağanüstü, pozitif anlamda, olumlu; ama, bazılarında da böyle çağdaş
Avrupaî anlamda demokratik anlayışa aykırı izler var. Bizde, mesela tek adama,
boy beyine, aşiret reisine, şeyhe, dedeye, babaya bağlılık esastır ve birileri
gelsin, bizi yönetsin diye düşünürüz; yani, onlardan çok şey de bekleriz. Böyle
bir feodal kültür izi bizde hâlâ var.
Şimdi, biz, bu
yetkilerle, işte, büyükşehir belediye başkanlarıyla ilgili konularda, bu
toplumsal, sosyolojik özelliklerimizden dolayı, belediye başkanlarını, biraz
önce anlattığım, tek adam gibi, komutan gibi, imparator gibi, aşiret reisi gibi
bir konuma getiriyoruz; getirmemeliyiz; yani, onların da kişiliği dejenere
oluyor.
O nedenle, Avrupa
ülkelerinde, demokratik ülkelerde, Kanada'da, Amerika'da, bazı yerlerde olduğu
gibi, biz, bu işi düşünelim; bu belediye başkanlarının nasıl görev yapması
gerekiyor, nasıl göreve gelmesi gerekiyor. Bazı ülkelerde olduğu gibi, biz,
geniş katılımla, geniş bir temsille, belediye meclislerini oluşturmayla ilgili
mekanizmayı titizlikle belirleyelim ve belediye başkanını seçmeyi de bu
meclislere bırakalım; birçok demokratik ülkede böyle. Belediye meclisi
üyelerini o zaman daha titiz seçeriz, daha ehil insanlardan oluşmasını
gözetiriz; çünkü, onların arasından birisi belediye başkanı olacak diye
düşünürüz. Daha nitelikli bir belediye meclisi söz konusu olur ve belediye
meclisinin içerisinden seçilen belediye başkanı da, seçildiği yerde -nasıl,
Başbakan, Bakanlar Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisine sorumlu- belediye
meclisine sorumlu olur. Öyle, astığı astık kestiği kestik, seçilmiş imparator
davranışlarına pek giremez; yani, bir denetim söz konusu orada. Belediye
meclisinin onu çekip çevirmesi söz konusu.
Biz, belediye
başkanlarına, ayrıca, siyasî partilerin genel idare kurulunda, parti
meclislerinde de görev verebiliyoruz. Şimdi, yine, çok açıkkalple konuşmak
istiyorum, çok içtenlikle size sormak istiyorum. Bugün, Türkiye'de, belediye
başkanları, bu belediye başkanlığı yapılarıyla, özellikle büyükşehirlerde, çok
da popüler oluyorlar. Ben hâlâ onun popülaritesini taşıyorum. İktidar da
tecezzi ediyor, parçalanıyor; yani, hem halkın denetimini almayan hem meclisin
bile denetiminden uzak olan, çok geniş yetkilere sahip olan kişi, belediye
başkanı, diğer erkleri fazla dikkate almama durumunda olabiliyor. Görmüyor
muyuz, böyleleriyle karşılaşmıyor muyuz! Bunların da yanlış olduğunu hepimiz
bilmiyor muyuz! Yanlışı bile bile niye tekrar ediyoruz, niye pekiştiriyoruz! Bu
konuyu da tezekkür etmekte, derin derin düşünmekte büyük yarar gördüğüm için
sizlere aktarmak istedim.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, tabiî, burada bir değişiklik yapmak pek söz konusu değil. Biliyoruz ki,
burada da irade sınırlı, maalesef, demokrasimizin çocukluk hastalığını
yaşıyoruz. Biz, mesela, kısa bir süre önce, sizden, iktidar kanadından gelen
olumlu dört öneriyi, değişiklik önerisini destekledik, yasalaşmasını da
sağladık; ama, biliyoruz ki, bu, birilerini kızdırdı ve önergelerinizi geri
çekmeye başladınız; artık, önerge de vermiyorsunuz, konuşmuyorsunuz da, görüş
de ortaya koymuyorsunuz.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Var var, önerge var.
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Sorumluluğun tümünü bize bıraktınız; ama, biz, sizin vicdanınıza da tercüman
olmayı bir görev addediyoruz, sizin de düşündüklerinizi ama
söyleyemediklerinizi söylüyoruz; bunda yarar görüyoruz, bunların tutanaklara da
geçmesinde büyük yarar görüyoruz.
Daha fazla vaktinizi
almak istemiyorum; tekrar, en derin sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.52
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.00
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 113 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
619 sıra sayılı tasarının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6. - Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı ile İçişleri,
Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/768) (S. Sayısı:
619) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
17 nci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu
Tasarısının 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Muharrem Karslı |
M. Atilla Maraş |
|
|
|
Hatay |
İstanbul |
Şanlıurfa |
|
|
|
Kenan Altun |
Mahmut Kaplan |
Fikret Badazlı |
|
|
|
Ardahan |
Şanlıurfa |
Antalya |
|
|
"Büyükşehir ve
büyükşehir kapsamındaki ilçe ve ilk kademe belediye başkanları görevlerinin
devamı süresince siyasî partilerin yönetim ve denetim organlarında görev
alamaz; profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamaz ve yönetiminde
bulunamaz."
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Belediye Kanunundaki
düzenlemeye paralellik sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
Büyükşehir belediye
başkanının görev ve yetkileri
MADDE 18.- Büyükşehir
belediye başkanının görev ve yetkileri şunlardır:
a) Belediye teşkilatının
en üst amiri olarak belediye teşkilatını sevk ve idare etmek, beldenin ve
belediyenin hak ve menfaatlerini korumak,
b) Belediyeyi stratejik
plana uygun olarak yönetmek, belediye idaresinin kurumsal stratejilerini
oluşturmak, bu stratejilere uygun olarak bütçeyi hazırlamak ve uygulamak,
belediye faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini belirlemek,
izlemek ve değerlendirmek, bunlarla ilgili raporları meclise sunmak,
c) Büyükşehir belediye
meclisi ve encümenine başkanlık etmek, bu organların kararlarını uygulamak,
d) Bu Kanunla büyükşehir
belediyesine verilen görev ve hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde
uygulanabilmesi için gerekli önlemleri almak.
e) Büyükşehir
belediyesinin ve bağlı kuruluşları ile işletmelerinin etkin ve verimli
yönetilmesini sağlamak, büyükşehir belediyesi ve bağlı kuruluşları ile
işletmelerinin bütçe tasarılarını, bütçe üzerindeki değişiklik önerilerini ve
bütçe kesin hesap cetvellerini hazırlamak.
f) Büyükşehir
belediyesinin hak ve menfaatlerini izlemek, alacak ve gelirlerinin tahsilini
sağlamak.
g) Yetkili organların
kararını almak şartıyla, büyükşehir belediyesi adına sözleşme yapmak,
karşılıksız bağışları kabul etmek ve gerekli tasarruflarda bulunmak.
h) Mahkemelerde davacı
veya davalı sıfatıyla ve resmî mercilerde büyükşehir belediyesini temsil etmek,
belediye ve bağlı kuruluş avukatlarına veya özel avukatlara temsil ettirmek.
i) Belediye personelini
atamak, belediye ve bağlı kuruluşlarını denetlemek.
j) Gerektiğinde bizzat
nikâh kıymak.
k) Diğer kanunların
belediye başkanlarına verdiği görev ve yetkilerden büyükşehir belediyesi
görevlerine ilişkin olan hizmetleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak.
l) Gerektiğinde görev ve
yetkilerinden bir veya birkaçını ilçe veya ilk kademe belediye başkanına
devretmek.
m) Bütçede yoksul ve
muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bursa Milletvekili Ali Dinçer;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ
DİNÇER (Bursa) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygılar sunuyorum.
Madde 18, büyükşehir
belediye başkanının görev ve yetkilerini sayıyor. Daha önce de söylediğim gibi,
bu görev ve yetkiler, katılıma, denetime oldukça uzak, mutlak yetkiler halinde
ortaya çıkıyor. Bu yetkiler, belki de, Türkiye'de, dünyanın başka ülkelerinde
olmadık şekilde, en yetkili makamı tanımlıyor. Bu kadar yetkili olunca belediye
başkanları, etkinlikleri de artıyor, demokratik yaşamdaki dengeyi değiştirme
iştahları da kabarıyor; çünkü, belediye başkanlığıyla ilgili olarak tek adam
haline geliyor. Bazen, yüzde 20-yüzde 25 oyla seçilmiş, imparator gibi davranma
yetkilerine sahip oluyor.
Böylesine yetkilerle
donatılmış büyükşehir belediye başkanlarının, demokrasimizin temel direkleri
olan siyasî partilerimizde olağanüstü etkin güçleri de oluşuyor. Hafızalarımızı
şöyle bir yoklayalım; hem de yakın geçmişte, bunun örneklerini görürsünüz.
Milyonlarca dolar para harcayıp, bir siyasî partiyi ayağa kaldırıp, yasalar
önlediği için o partinin başkanı olamayacağı halde, siyaseti yönlendirmek
isteyen büyükşehir belediye başkanlarını gördük; hâlâ görevde bu arkadaşlarımız.
Benzeri, niye bu genişletilmiş yetkilerle ortaya çıkmasın; hele hele, biraz
önce tartıştığımız imarla ilgili yetkileri artırılan belediye başkanları, niye
yakın geçmişte olduğu gibi, daha etkin hale gelmesinler siyasî partilerinde.
İnanın, hele hele birkaçı bir araya gelirse, bu yetkilerle, bunları hesapsız
kitapsız, sorumsuz, hiç kimseye hesap vermeden kullanma imkânlarıyla, siyasî
partilerin yönetimlerini kısa süre içinde hegemonyaları altına alırlar.
İnşallah, böylesine siyasî, antidemokratik dengesizlikleri görmeyiz; ama, bu,
bizi oraya götürüyor. O nedenle, sizleri bu konuda bilgilendirmek istedim.
Sizler, seçilmiş milletvekillerisiniz, sizleri uyarmak haddim değil; ama, en
azından, bir arkadaşınız olarak, bu Meclis çatısı altında, bu Yüce Meclisin
çatısı altında, millî egemenliği temsil eden Meclis çatısı altında birlikte
çalışıyoruz; birlikte çalışırken, birbirimizi zaman zaman bilgilendirmemiz
gerekiyor, ben de o fonksiyonumu yerine getiriyorum ve bir kez daha uyarıyorum.
Bakın, burada bir yetki
var, zamanında ben de kullandım bu yetkiyi; nikâh kıymak. Bu bile nereye
götürüyor biliyor musunuz; yani, insanların aile oluşturması sırasındaki ilk
seremoni bile sizin yetkinizde, sizin yönetiminizde oluyor. Aslında, belediye
başkanlığı yapmış pek çok arkadaş var, bu, bu arkadaşların özellikle göreve
düşkün olanlarını, iş yapmak isteyenlerini çok meşgul eden bir fonksiyon,
inanılmaz bir şekilde. Mesela, bazen, belediye başkanını arıyorsunuz "şimdi
nikâh kıyıyor, sizinle görüşemez; ama, biterse, sizi ararız" diyorlar;
fakat, hemen arkasından bir başka nikâha koşturduğu için, görüşemiyorsunuz.
Nikâhtan nikâha dolaşıyorlar! Hani, düğünlere konukları çağıran insanlar
vardır, ev ev dolaşıp okuntuları okurlar, onlar gibi dolaşıyorlar. Halbuki,
belediye başkanlarının, çok kıymetli olan vakitlerini belediye için, belde için
kullanmaları gerekiyor.
AHMET IŞIK (Konya) -
Memur var...
ALİ DİNÇER (Devamla) -
Nikâh işini, çoğu zaman yaptığı gibi, memur yapabilir, böyle bir yetkiyi
belediye başkanına vermenin anlamı yoktur. Bu yetki verildiği zaman, belediye
başkanı, tabiî, isterse kullanmaz diyeceksiniz; ama, gel de kullanma. Daha önce
söylediğim gibi, biz, böyle tek adama, aşiret reisine, komutana, tek adamın
yönetimine, tek adamın kurtarıcılığına
alışmışız, geleneklerimizde var bu; o nedenle, çoğu kişi nikâhının belki de
daha etkin bir nikâh olması için belediye başkanı tarafından kıyılmasını
istiyor, reddetmek pek mümkün olmuyor. Bazı belediye başkanları da çok
seviyorlar bu işi; çünkü, önemli düğünler medyada da yer alıyor, propaganda
aracı da oluyor belediye başkanları için; ama, belediye başkanlarının da çok
vaktini alıyor. Hiç gerekli olmayan bir yetki bu. Belediye başkanı adına nikâh
memurları nikâh kıyar. Hatta bu nikâh olayı önemli bir olay olduğu için, bunu
böyle daha etkili bir seremoni haline getirecek bir yönetmelik de
hazırlanabilir. Ama, belediye başkanının burada vakit harcamasına gerek yoktur.
Burada, belediye başkanı,
pek çok yetkisini belediye meclisinden geçirmek durumunda olduğu halde
geçirmiyor. Mesela "Yetkili organların kararını almak şartıyla, büyükşehir
belediyesi adına sözleşme yapmak, karşılıksız bağışları kabul etmek ve gerekli
tasarruflarda bulunmak" deniliyor. Burada belediye meclisinden
bahsedilmiyor; yetkili organlar arasında belediye meclisi var mı yok mu belli
değil.
"Gerektiğinde görev
ve yetkilerinden bir veya birkaçını ilçe veya ilk kademe belediye başkanına
devretmek."deniliyor. Çok önemli bir karar bu. Belediye başkanı önemli
yetkilerini devretme durumunda. Burada bile belediye meclisinin onayını alma
şartı yok. Yani, bu kadar önemli bir yetki kullanılırken, çok önemli yetkileri
başkalarına devrederken dahi belediye meclisinin onayı gerekmiyor.
Bu maddenin son bendinde
şu yazılı: "Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği
kullanmak." İşte, bu önemli bir madde, bunun uygulamalarını görüyorsunuz.
Size soruyorum, halkımıza da soruyorum; böyle, belediye başkanının, bazen ışıklı
reklamlarla, bazen büyük bez pankartlarla yardım yapma noktalarında insanları
kuyruğa dizmesi, paket paket yardımları, kuyruğa dizilen insanlara dağıtması
rahatsız etmiyor mu? Yani, o kuyruğa dizilen muhtaç insanı rahatsız ediyordur;
çünkü, başkaları da görüyor, söküğü de ortada, yarası da görülüyor. Bu,
insanları bir ölçüde kapıkulu gibi görmek, geçmişte olduğu gibi ulufecilik,
kapıkullarına ulufe dağıtmak. Halbuki, biz ne öngörüyoruz; Türkiye Cumhuriyeti
çağdaş, demokratik bir ülke olsun, kişilikli insanların ülkesi olsun. Dünyanın
parmak ısıracağı bir ülke olabilecek potansiyele sahip bu ülke; ama, bu
potansiyeli, kişilikli insanlarla, iş güç sahibi, başı dik insanlarla kullanabiliriz.
Son derece yerinde bir
Çin sözü var "önemli olan, balık tutmayı öğretmektir, balık vermek
değil" derler. Aslında, sosyal yardımla ilgili konularda, belediyeler,
diğer devlet kurumlarıyla işbirliği yaparak, -istemiyoruz; ama- muhtaç insanlar
varsa, o muhtaç insanları tespit edebilir, geçici bir süre için onlara yardım
verilme durumu olabilir, doğaldır bu; fakat, bu yardım dahi, onların kişiliğini
ezmeden yapılabilir. Tespit edilen, muhtaçlara, ihtiyaçlarını karşılayacak
nakdî para verilir. Onlar da, o parayla, giderler, başları dik bir şekilde,
pazarda, diğer insanlarla birlikte alışveriş yaparlar. İş güç sahibi oldukları
zaman, aralarına katılacakları başı dik insanlar gibi, başı dik, pazardan
ihtiyaçlarını karşılarlar. Böylece, ne olur; esnaf da alışveriş yapar,
canlanır. Ama, şimdi ne oluyor; o yardım paketlerini açın, bakın; oradaki gıda
maddeleri, genellikle son kullanım tarihi geçmiş maddeler oluyor. Gıda
maddelerinin üzerinde son kullanım tarihinin yazılması şart değil, anlamak için
uzman olmak da şart değil, görünce anlıyorsunuz. Mümkün olduğu kadar çok
dağıtabilmek için, stok fazlası, piyasaya sürülse, belki satılamayacak malları
dağıtıyorlar. İnsanlar da, bunları alabilmek için, koşa koşa alma durumunda
oluyorlar, sıraya giriyorlar, kişilikleri eziliyor, kapıkulu haline geliyorlar.
Biz, daha sonra, o insanlardan iş güç sahibi, kişilikli yurttaşlar olmalarını
nasıl bekleriz!
Örneğin, bir bölgede -çok
karmaşık teknolojisi olmasa bile- bir sanayi, bir fabrika kuruldu, özellikle az
gelişmiş yöremizde kuruldu. Kahveler insanlarla dolu. Siz, o kahvelerdeki
insanları olduğu gibi alıp, o fabrikanın işçisi yapabilir misiniz;
yapamazsınız; çünkü, o, fabrika işçiliği eğitimini, kültürünü almamış,
deneyimini kazanmamıştır. Böyle uzun yıllar işsiz kalacak, muhtaç kalacak,
kuyruğa dizilip ianeye muhtaç yaşayacak insanları, daha sonra istihdam alanları
açtığınız zaman çalışır hale getirmek de kolay değildir. O, kötü bir alışkanlık
edinmiş oluyor. Belediye başkanı, o insanların bu kötü alışkanlığını hiçbir
denetime tabi olmadan, belediye meclisinin, başkasının, hiçbir kimsenin denetimine
tabi olmadan yüzde yüz yetkiyle kullanabiliyor ve çoğunlukla da, biraz önce
söylediğim gibi kullanıyor; o
insanlara, sanki cebinden yardım ediyormuş gibi, kendi adını reklam ederek
yapıyor bunu. Tabiî, bu yetkileri kullanan belediye başkanlarının, dediğim
gibi, yakın geçmişteki örneklerinde olduğu gibi, ileride partilerin
yönetimlerini tamamen ele geçirmeleri içten bile değildir. Bu da katılımcı,
özgürlükçü bir demokratik anlayışa uygun düşer mi!..
Değerli arkadaşlarım,
fazla vaktinizi almak istemiyorum; bir de, belediye başkanlığının sona
ermesiyle ilgili bir madde var. Aslında, bu konuda, 19 uncu maddede
konuşacağım; ama, şimdi, o konuşmayı yapmayıp burada, kısaca, görüşümü aktarmak
istiyorum.
Ben, size daha önce ne
dedim; bizim kültürümüzün gereği, feodal kültür izlerinin negatif etkileri
gereği, biz, böylesine, tek adam, seçilmiş padişah yaratma durumundan geri
duralım, belediye meclislerini iyice belirleyelim, belediye başkanlarını
onların içinden seçelim, belediye meclislerine sorumlu olsunlar; daha
katılımcı, daha demokratik, daha etkin, daha verimli bir yapı ortaya çıkar.
Şimdi, bu husus, belediye başkanlığının boşalması halinde uygulanıyor. Tek
dereceli seçilen belediye başkanlığı boşalırsa yerine belediye meclisi seçim
yapıyor. Aslında, bu da, sistem bozukluğunu getiriyor. Halk, tek dereceli
belediye başkanını seçmiş; ama, belediye başkanlığı boşaldığı zaman, bu sefer,
belediye meclisinden seçiliyor. Eğer, o sistem devam edecekse, halka bırakalım,
yetkisini yeniden kullansın, belediye başkanını o seçsin ya da belediye
başkanlarının belediye meclislerinden seçildiği bir sisteme geçelim, o zaman,
boşalan makama, belediye başkanının tekrar belediye meclisinden seçilmesi
sisteme aykırı olmaz.
Sözlerime son veriyorum.
Sabrınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Size ve milletimize, halkımıza, sevgili
yurttaşlarımıza Cumhuriyet Halk Partisi adına, en derin saygılarımı,
sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Dinçer.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde verilmiş 2 adet önerge vardır; önce, geliş sıralarına göre
okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin sonuna
aşağıdaki fıkranın ilavesini arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Abdullah Erdem Cantimur |
Semiha Öyüş |
|
Hatay |
Kütahya |
Aydın |
|
Seracettin Karayağız |
|
Abdullah Çetinkaya |
|
Muş |
|
Konya |
"Büyükşehir
belediyelerinin 7 nci maddeye göre ilçe ve alt kademe belediyelerine
görevlerini devretmeleri için büyükşehir belediye başkanının uygun görüşü
aranır."
BAŞKAN - Aykırı olan
ikinci önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin
birinci fıkrasının (m) bendi sonuna "özürlülerle ilgili faaliyetlere
destek olmak üzere özürlü merkezleri oluşturmak" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Gürsoy Erol |
Recep Koral |
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
Adem Baştürk |
|
Fehmi Öztünç |
|
Kayseri |
|
Hakkâri |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
616 sıra sayılı Belediye
Kanunu Tasarısıyla uyum sağlaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin sonuna
aşağıdaki fıkranın ilavesini arz ve teklif ederiz.
Sadullah Ergin (Hatay) ve arkadaşları
"Büyükşehir
belediyelerinin 7 nci maddeye göre ilçe ve alt kademe belediyelerine
görevlerini devretmeleri için büyükşehir belediye başkanının uygun görüşü
aranır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunla büyükşehir
belediyelerine verilen yetki ve görevlerin, belediye meclisi kararıyla ilçelere
ve alt kademe belediyelerine devredilmesi kanunun ruhuna aykırıdır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
Belediye başkanlığının
sona ermesi
MADDE 19.- Belediye
Kanunundaki hükümler saklı kalmak kaydıyla büyükşehir belediye meclisinin
feshine neden olan eylem ve işlemlere katılan büyükşehir, ilçe ve ilk kademe
belediye başkanlarının görevlerine Danıştay kararıyla son verilir.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
Danışmanlar
MADDE 20.- Nüfusu
ikimilyonu aşan büyükşehir belediyelerinde on, diğer büyükşehir belediyelerinde
beşi geçmemek üzere başkan danışmanı görevlendirilebilir. Danışman olarak
görevlendirileceklerin en az dört yıllık yüksek öğrenim kurumlarından mezun
olması şarttır. Danışman olarak görevlendirilme, memuriyete geçiş, sözleşmeli
veya işçi statüsünde çalışma dahil, ilgililer açısından herhangi bir hak teşkil
etmez. Danışmanların görev süreleri sözleşme süresi ile sınırlıdır. Ancak bu
süre belediye başkanının görev süresini aşamaz.
Danışmanlara, her türlü
ödemeler dâhil, büyükşehir belediyesi genel sekreterine ödenen brüt aylık
miktarının % 75'ini aşmamak üzere belediye meclisinin belirlediği miktarda brüt
ücret ödenir.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Büyükşehir Belediyesi
Teşkilâtı ve Personeli
Büyükşehir belediye
teşkilâtı
MADDE 21.- Büyükşehir
belediyesi teşkilâtı; norm kadro esaslarına uygun olarak, genel sekreterlik,
daire başkanlıkları ve müdürlüklerden oluşur.
Birimlerin kurulması,
kaldırılması veya birleştirilmesi büyükşehir belediyesi meclisinin kararı ile
olur.
Genel sekreter; belediye
hizmetlerini, belediye başkanının emir ve direktiflerine, mevzuat hükümlerine,
belediyenin amaç ve politikalarına, stratejik planına ve yıllık programlarına
uygun olarak yürütür.
Büyükşehir belediyesinde
başkan yardımcısı bulunmaz. Hizmetlerin etkili ve verimli bir şekilde
yürütülebilmesi için, genel sekretere yardımcı olmak üzere, nüfusu üç milyonun
üzerindeki büyükşehir belediyelerinde en fazla beş, diğerlerinde en fazla üç
genel sekreter yardımcısı atanabilir.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı tasarının 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde ve
son fıkra olarak, aynı maddenin son fıkrasının üçüncü fıkra olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Recep Garip |
Mustafa Demir |
Adem Baştürk |
|
Adana |
Samsun |
Kayseri |
|
İdris Naim Şahin |
|
Recep Koral |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
"Büyükşehir
belediyesinde hizmetlerin yürütülmesi, belediye başkanı adına, onun direktifi
ve sorumluluğu altında mevzuat hükümlerine, belediyenin amaç ve politikalarına,
stratejik planına ve yıllık programlarına uygun olarak genel sekreter ve
yardımcıları tarafından sağlanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Büyükşehir belediyesi
yönetiminde gözetilecek unsurlar ve bu yönetimin sağlanmasında belediye başkanı
ile belediye üst yöneticilerinin ilişki, görev ve sorumluluklarının
belirtilmesi bakımından değişiklik yapılması yerinde görülmüştür.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 21 inci maddenin yeni metnini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
Personel istihdamı
MADDE 22.- Büyükşehir
belediyesi personeli büyükşehir belediye başkanı tarafından atanır. Personelden
müdür ve üstü unvanlı olanlar ilk toplantıda büyükşehir belediye meclisinin
bilgisine sunulur.
Genel sekreter kadrosuna
atananlar genel idare hizmet sınıfına dahil bakanlık genel müdürleri için
ilgili mevzuatında öngörülen tüm haklardan aynen yararlanırlar.
Büyükşehir belediyesi
daire başkanları, bağlı genel müdürlüklerin daire başkanlarının yararlandığı
makam ve görev tazminatından aynen yararlanırlar.
Sözleşmeli ve işçi
statüsünde çalışanlar hariç belediye memurlarına, başarı durumlarına göre
toplam memur sayısının % 10'unu ve Devlet memurlarına uygulanan aylık
katsayının (30.000) gösterge rakamı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmemek
üzere hastalık ve yıllık izinleri dahil olmak üzere, çalıştıkları sürelerle
orantılı olarak encümen kararıyla yılda en fazla iki kez ikramiye ödenebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili İsmail Değerli;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA İSMAİL
DEĞERLİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 619 sıra sayılı
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 22 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
maddede "büyükşehir belediyesi personeli büyükşehir belediye başkanı
tarafından atanır. Personelden müdür ve üstü unvanlı olanlar ilk toplantıda
büyükşehir belediye meclisinin bilgisine sunulur" deniliyor.
İlçe belediyelerinde de
olduğu gibi, bütün personel atamalarının yetkisi belediye başkanlarına
bırakılmış.
Değerli arkadaşlar, bu,
doğru bir karar değil. Bunun sıkıntıları daha önce de çekildi. Gerçekten,
belediyeler, siyasî partilerin il ve ilçe merkezleri konumuna girer. İlgili
belediye başkanı kendi yandaşlarını işe alır; sade vatandaşa, politik olmayan
vatandaşa hiçbir şey kalmayacaktır. Tamamen siyasî olan kişiler işe alınacak,
normal vatandaş ise işe alınmayacaktır.
Diğer taraftan, atadığı
üst yönetimdeki bütün memurlarla ilgili olarak sadece belediye meclisine bilgi
veriyor; yani, onayına sunulmuyor, sadece bilgi veriyor "ben, bunları
bunları, yaptım..." Bitti iş, orada kaldı. Bu doğru bir şey değil.
Gerçekten, çok büyük yetkilerle donatılıyor; bu sorun yaratır.
Değerli arkadaşlar,
bugün, belediyelerde çalışan personel en düşük maaşı alıyor. Bu personelin
maaşının düzeltilmesiyle ilgili olarak hiçbir gelişme yok, yasalarda da hiçbir
şey yok.
Sayın Bakan, bu personel,
idarî yönden size bağlı; her ne kadar belediyede çalışıyorlarsa da, idarî
yönden İçişleri Bakanlığına bağlı. Diğer bakanlıklarda çalışan personel
yanödeme alıyor, mesai alıyor, bazı harcırahlar alıyor; ama, belediyelerde
çalışan personel perişan bir durumda.
Yine, burada, sözleşmeli
personel alınıyor, geçici sözleşmeli personel alınıyor, bunun yanında
sözleşmeli memur alınıyor. Değişik şekilde gruplandırmalar yapılmış memur
alınıyor; ama, bunlar nasıl alınacak, yasa tasarısında, bununla ilgili olarak
herhangi bir açıklık yok; yani, bu personel nasıl alınır, belediye başkanı bu
personeli nasıl alır... Acaba, bir yönetmelik çıkarılıp, imtihanla mı alacak;
yoksa, keyfî olarak, ben seni işe aldım, gel başla mı diyecek? Yani, gerçekten,
bunların belirlenmesi lazım. Biliyorsunuz, her şey gizlilik içerisinde
yapılıyor. Her gizlilikte, mutlaka bir yanlışlık vardır, mutlaka farklı bir
düşünce vardır. Onun için, bunun açıklığa kavuşturulması gerekir.
Biz, milletvekili olarak,
soru önergesiyle, belediyelerden bazı bilgileri öğrenmek istiyoruz; ama, bu
soru önergelerine dahi çok yanlış cevaplar veriliyor. Şimdi, şeffaflık yok,
açıklık yok, herhangi bir bilgiyi, bir yerde, alamıyorsunuz; büyük yetkilerle
donatıyorsunuz; arkasından da, soru önergesi veriyorsunuz; ama, o soru
önergelerine cevap verilmiyor. Peki, halk, bundan nasıl haberdar olacak, nasıl
duyacak, belediyeleri nasıl denetleyecek?.. Böyle bir şey de yok; onun için,
büyük bir sıkıntı var.
Yine, belediyelerde
çalışan sağlık personeliyle ilgili hiçbir şey yok. Bakın, Sağlık Bakanlığına,
Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı hastanelerde bir prim olayı var; yani,
oralarda çalışan sağlık personeli bir prim alıyor; ama, belediye hastanelerinde
çalışan sağlık personeline, maaşının dışında 5 kuruş para yok. Bunlar, normal
maaşı neyse, onu alıyor. Yine, PTT hastanesinde, polis hastanesinde çalışan
sağlık personeliyle ilgili bir şey yok. Bu yasa tasarısında, sağlık personeliyle
ilgili bazı düzenlemelerin yapılması gerekirdi; ama, maalesef, o da yok.
Şimdi, bu personelin işe
alımıyla ilgili olarak daha önce de söz almıştım. Bugün, tüm belediyelerde 180
000 memur, 220 000 işçi kadrosu var. 180 000 memur kadrosunun yaklaşık 100
000'i dolu, 80 000'i ise boş. Şimdi, bu boş kadrolara 80 000 kişinin atanması,
tamamen belediye başkanlarının yetkisine bırakıldı. Peki, siz, 1 700 000 kişiyi
imtihana sokacaksınız, yarın, imtihan olacak; nasıl yerleştireceksiniz?.. Eğer,
80 000 kadroyu belediye başkanlarının
yetkisine verirseniz, o zaman, 1 700 000 kişi imtihana girecek, bu
insanları nereye yerleştireceksiniz?.. Bence, belediyelerde de, işe almalar
merkezî sistemle olmalıydı. Eğer bu şekilde olsaydı, o zaman, politik kaygılar
ortaya çıkmazdı merkezî sistemle imtihanı kazanan kişiler belediyelere
yerleşmiş olurdu.
Bu yasa tasarısının
neresine bakarsanız bakın, gerçekten, yetkiler tamamen büyükşehir belediye
başkanlarına ait, belediye başkanları imparator haline getiriliyor; halkın
denetimi yok; hiç kimsenin denetimi yok, diğer taraftan, devletin de doğru
dürüst bir denetimi yok; bundan sonra da olmayacaktır.
Ben, bunların
düzeleceğine inancımla, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Değerli.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre
okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Makamına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı tasarının 22 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Recep Garip |
Mustafa Demir |
Adem Baştürk |
|
Adana |
Samsun |
Kayseri |
|
Recep Koral |
|
İdris Naim Şahin |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
"Genel sekreter,
belediye başkanının teklifi üzerine İçişleri Bakanı tarafından atanır. Genel
sekreter kadrosuna atananlar, genel idare hizmeti sınıfına dahil bakanlık genel
müdürleri, genel sekreter yardımcısı kadrosuna atananlar ise, bakanlık bağımsız
daire başkanları için ilgili mevzuatında öngörülen tüm haklardan aynen
yararlanırlar."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 22 nci maddesi üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Haluk Koç |
Muhsin Koçyiğit |
M.Vedat Melik |
|
Samsun |
Diyarbakır |
Şanlıurfa |
|
Muharrem Doğan |
|
Gürol Ergin |
|
Mardin |
|
Muğla |
"Büyükşehir
belediyesi daire başkanları, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli (IV)
sayılı makam tazminatı cetvelinin 7 nci sırasında yer alan merkez teşkilatı
daire başkanlarının yararlandığı makam ve görev tazminatından aynen yararlanırlar."
BAŞKAN - Üçüncü önerge en
aykırı önerge olup, okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 22 nci maddesinin son
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
Türkân Miçooğulları |
Feramus Şahin |
İsmail Değerli |
|
İzmir |
Tokat |
Ankara |
|
Hüseyin Özcan |
|
Ali Rıza Gülçiçek |
|
Mersin |
|
İstanbul |
"Sözleşmeli ve işçi
statüsünde çalışanlar hariç, belediye memurlarına da, devlet memurlarına
uygulanan aylık katsayının 20 000 gösterge rakamı ile çarpımı sonucu bulunacak
miktarı geçmemek üzere, hastalık ve yıllık izinleri dahil olmak üzere encümen
kararıyla yılda en az iki kez ikramiye ödenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum :
Gerekçe:
Memurların yüzde 10'unun
belirlenmesinin "başarı durumlarına" bağlı olacağı belirtilmektedir.
Başarı değerlendirilmesi sübjektif bir değerlendirmedir. Bugüne kadarki bazı
uygulamalardan görüldüğü üzere, başarı değerlendirmesi, sayılabilir, somut,
ölçülebilir bir biçimde uygulanmamaktadır. İdareciler bu madde uyarınca bazı
kişileri ödüllendirirken, çalışanların geniş bir kesimini de
cezalandırabileceklerdir. Ödüllendirme ve cezalandırmada ise, idareyle ilişkileri iyi olanlar, siyasî tercihler,
hemşerilik ve böyle kriterler öncelikle rol oynamaktadır. Memurların yalnızca
yüzde 10'una ikramiye verilmesi, çalışma barışını bozucu sonuç doğuracaktır.
Memurlar arasında ayırımcılık yapılmaması ve yüzde 10'un dışında kalacak
memurların motivasyonlarının olumsuz etkilenmemesi için ikramiye ödemesi tüm
memurlara verilmelidir. Bu düzenlemeyle Anayasadaki eşitlik ilkesi de yerine
getirilmiş olunacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619 sıra
sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 22 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları
"Büyükşehir
belediyesi daire başkanları, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli (IV)
sayılı makam tazminatı cetvelinin 7 nci sırasında yer alan merkez teşkilatı
daire başkanlarının yararlandığı makam ve görev tazminatından aynen yararlanırlar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Bu konu yasada olduğu için katılmıyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Çok
kısa bir açıklamada bulunabilir miyim...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, Sayın Bakanın
söylediği gibi, İktidar Partisindeki milletvekili arkadaşlarımız da yerinde bir
açıklama yaptılar; hepsine teşekkür ediyorum.
Bu konu, gerçekten,
büyükşehir belediyesi daire başkanları için bir sıkıntı idi. Görüşülmekte olan
22 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki "büyükşehir belediyesi daire
başkanları, bağlı genel müdürlüklerin daire başkanlarının yararlandığı makam ve
görev tazimatından aynen yararlanırlar" cümlesi, verdiğimiz önergenin
içeriğiyle uyuşuyor.
Ben, daha önce, 23 Ocak
2003 tarihinde, bu konunun giderilmesi, bunun tamir edilmesi yönünde bir kanun
teklifi vermiştim ve o tarihten beri komisyonda duruyordu; bu, şimdi
gerçekleşmiş oluyor.
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Makamına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı tasarının 22 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep Garip (Adana) ve arkadaşları
"Genel sekreter,
belediye başkanının teklifi üzerine İçişleri Bakanı tarafından atanır. Genel
sekreter kadrosuna atananlar, genel idare hizmeti sınıfına dahil bakanlık genel
müdürleri, genel sekreter yardımcısı kadrosuna atananlar ise, bakanlık bağımsız
daire başkanları için ilgili mevzuatında öngörülen tüm haklardan aynen
yararlanırlar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Büyükşehir belediyesi ve
bağlı kuruluşları yönetiminin bütünlük, uyum ve koordinasyonunun daha sağlıklı
duruma getirilmesi ve genel sekreter yardımcılarının özlük durumunun
belirlenmesi amacıyla değişiklik yapılması gerekli görülmüştür.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
ALTINCI BÖLÜM
Malî Hükümler
Büyükşehir belediyesinin
gelirleri
MADDE 23.- Büyükşehir
belediyesinin gelirleri şunlardır:
a) Genel bütçe vergi
gelirleri tahsilât toplamı üzerinden ilçe ve ilk kademe belediyelerine verilen
paylardan Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek oranlar içinde ayrılarak
İller Bankası tarafından gönderilecek pay.
b) Büyükşehir belediye
sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilât toplamı üzerinden
Maliye Bakanlığı tarafından hesaplanıp, ertesi ayın sonuna kadar ilgili
büyükşehir belediyesine yatırılacak % 5 pay.
c) 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanununda yer alan oran ve esaslara göre tahsil olunacak elektrik ve
gaz tüketim vergileriyle müşterek bahislerden elde edilen eğlence vergisinin %
50'si ilçe ve ilk kademe belediyelerine nüfuslarına göre dağıtılmak üzere
ayrıldıktan sonra kalan % 50'si.
d) Büyükşehir
belediyesine bırakılan sosyal ve kültürel tesisler, spor, eğlence ve dinlenme
yerleri ile yeşil sahalar içinde tahsil edilecek her türlü belediye vergi,
resim ve harçları.
e) 7 nci maddenin birinci
fıkrasının (g) bendinde belirtilen alanlar ile bu alanlara cephesi bulunan
binalar üzerindeki her türlü ilân ve reklamların vergileri ile asma, tahsis ve
bakım ücretleri.
f) 7 nci maddenin (f)
bendine göre tespit edilen park yerlerinin işletilmesinden elde edilen gelirin
ilçe ve ilk kademe belediyelerine,
nüfuslarına göre dağıtılacak % 50'sinden sonra kalacak % 50'si.
g) Hizmetlerin büyükşehir
belediyesi tarafından yapılması şartıyla 2464 sayılı Belediye Gelirleri
Kanununda belirtilen oran ve esaslara göre alınacak yol, su ve kanalizasyon
harcamalarına katılma payları.
h) Kira, faiz ve ceza
gelirleri.
i) Kamu idare ve
müesseselerinin yardımları.
j) Bağlı kuruluşların
kesin hesaplarındaki gelirleri ile giderleri arasında oluşan fazlalık sonucu
aktarılacak gelirler.
k) Büyükşehir belediyesi
iktisadî teşebbüslerinin safi hasılâtından büyükşehir belediye meclisi
tarafından belirlenecek oranda alınan hisseler.
l) Büyükşehir belediyesinin taşınır ve taşınmaz
mal gelirleri.
m) Yapılacak hizmetler
karşılığı alınacak ücretler.
n) Şartlı ve şartsız
bağışlar,
o) Diğer gelirler.
Bakanlar Kurulu, birinci
fıkranın (b) bendindeki % 5 pay oranını iki katına kadar artırmaya veya kanunî
haddine indirmeye yetkilidir. Bu payın % 75'i bu tutardan düşülerek doğrudan
ilgili belediye hesabına, kalan % 25'i ise büyükşehir belediyelerine
nüfuslarına göre dağıtılır. Hesaplama ve dağıtım işlemleri Maliye Bakanlığınca
yapılır.
Büyükşehir belediyeleri
ve bağlı kuruluşları ile ilçe ve ilk
kademe belediyeleri; tahsil ettikleri vergiler ve benzeri malî yükümlülüklerden
birbirlerine ödemeleri gereken paylar ile su, atık su ve doğalgaz bedellerini
zamanında yatırmadıkları takdirde,
ilgili belediye veya bağlı kuruluşun
talebi üzerine söz konusu tutar, İller Bankası tarafından, yükümlü
belediyenin genel bütçe vergi gelirleri payından kesilerek alacaklı belediyenin
hesabına aktarılır. Gecikmeden kaynaklanacak faiz ve benzeri her türlü zararın
tazmini ile ilgili olarak büyükşehir belediye başkanı ve sayman şahsen
sorumludur. Bu fıkra hükmü, ilçe ve ilk kademe belediyeleri hesabına yapılacak
her türlü aktarmaları zamanında yapmayan büyükşehir belediye başkanı, bağlı
kuruluş genel müdürleri ve saymanları hakkında da uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Kâzım
Türkmen; buyurun efendim.
Sayın Türkmen, sürenizi
birlikte kullandırıyorum.
CHP GRUBU ADINA KÂZIM
TÜRKMEN (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; asıl büyükşehir
belediyelerimizi ilgilendiren "Büyükşehir belediyesinin gelirleri"
başlıklı 23 üncü madde üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Dün, burada, Belediye
Yasasını geçirirken, o yasa üzerindeki görüşlerimizi orta yere koyarken,
belediyelerin gelir yasalarının ne olduğu bilinmeden, maddeler üzerinde
tartıştık, görüştük ve maddeleri kabul ettik.
Şimdi, bugün, burada,
aynısı, büyükşehir belediyeleri için de söz konusudur; ancak, burada bir fark
var; hiç olmazsa, burada, büyükşehir belediyelerinin gelir kalemleri ayrı ayrı
sayılmıştır; ama, hemen bundan sonra, tekrar, yeniden, belediyelerle ilgili,
mahallî idareler, yerel yönetimler gelir yasası tasarısı gelecek; o yasa
tasarısının ne getireceğini, burada, henüz bilmemekteyiz.
Belediye kanunlarını
konuşurken, özellikle, belediyenin tüm yetkileri kamu görevi niteliğinde
olduğundan, şirket kurma, başka şirketlere ortak olma, bu şirketler kanalıyla
işleri yürütmenin son derece yanlış olduğu, Türkiye'deki yolsuzlukların
sebeplerinden birinin de bu olduğu konusunda özellikle durduk ve durmaya
çalıştık.
Değerli milletvekilleri,
devletin sürekliliği esastır. 7.7.1994 tarihinde, o gün İçişleri Bakanlığı
yapan Nahit Menteşe tüm belediyelere genelge göndererek, son zamanlarda
belediyelerde kurulan şirketlerin olumsuzluklarını, yanlışlıklarını, bunun da
kamuoyu üzerindeki etkilerinin giderilmesi bakımından disipline edilmesi
gerektiğini bildirmiş. Bu yetmemiş, bu genelgelerin sayısı giderek, sürekli
artmış; ama, ne yazık ki, geçmişte bunların hiçbirisinden ders alınmamış olacak
ki, tekrar şirketlerin kurulması olanağı öylesine genişletilmiştir.
Geçmişten ders almak
zorundayız. Bugün sizlerin oturduğu sıralarda, 12 Eylülden sonra, Anavatan
Partisi, çok daha farklı bir biçimde, vizyonu çok daha yüksek biçimde oturdu.
İçinizden birçok arkadaşımız bu partimizde de görev yaptı; ama, şimdi o
partimiz bu Meclisin bu salonlarında yok; ama, o günden bize kalan, unutmamamız
gereken bir yanlışı biz tekrarlamamalıyız; çünkü, hepimiz biliyoruz ki
"benim memurum işini bilir" sözü Türkiye'de birçok yanlışlığın ana
kaynağı olmuştur, ana sebebi olmuştur. Bunu söylerken ne niyetle söylüyoruz;
Türkiye'de artık insanların kurum ve kuruluşlara olan itimatlarında bir sıkıntı
olmasın, bir yanlışlık olmasın diye söylüyoruz. Bu kurulan şirketlerin son derece yanlış olacağını, belli bir
süre sonra bu şirketlerin uygulamalarının hem halkımızı, oy verenleri hem de
hükümeti rahatsız edeceğini bir defa daha dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
her birimiz ülkemizin bir köşesinden geldik. Haklı biçimde, geldiğimiz her yurt
köşesinin mamur ve müreffeh olması hepimizin değişmez emelidir. Türkiye'nin her
tarafının güzel olması, insanların mutlu olması, insanımızın akşam evine
giderken çocuklarına hangi yiyeceği, hangi aşı yedireceğinin sıkıntısını
çekmemesi hepimizin ortak dileğidir.
Ancak, burada bir
haksızlığı yapmaya devam ediyoruz. Bu nedir; büyükşehir belediyelerine kendi
sınırları içerisindeki paylardan yüzde 5 pay aktarmak. Bunun gerekçesi şöyle
izah ediliyor: Büyükşehir belediyelerinin hizmete olan ihtiyaçları, il
belediyelerine göre, belde belediyelerine göre çok daha fazla olduğundan, çok
daha fazla paraya gereksinimi var deniliyor.
Sevgili milletvekilleri,
şu anda benim bildiğim en az 500 000 Ordulu, Kastamonu'nun da yarısı
İstanbul'da yaşıyor. Bu insanlar, zamanında kendi yöremizin kalkınması
sağlanmış olabilseydi, kendi yerinden yurdundan, bütün hatıralarının yaşadığı
doğduğu yerden kalkıp başka bir yere gitme ihtiyacını duyarlar mıydı... Şimdi,
burada, Hakkâri'de yaşayan insanımızın ihtiyacı olan anayasal haklarını alıyor
bir başka şehre aktarıyoruz. Adaletsizlik burada da bitmiyor, büyükşehirler
arasında da bir yarış var. Bakın, bu tasarı önümüze gelinceye kadar, bu
payların dağıtımı şöyleydi: Yüzde 40'ı
doğrudan büyükşehir belediyelerine veriliyordu, yüzde 60'ı ise bir havuzda
toplanıp nüfus oranına göre dağıtılıyordu; ama, büyükşehir belediyeleri bunda
anlaşamadılar, zaman zaman mahkemeye gittiler, şimdi bu oran, burada, Sayın
Başbakanın talimatıyla değişti; yani, yüzde 5'lerin yüzde 75'i doğrudan kendi
belediyesine verilecek, yüzde 25'i ise havuzda toplanacak, nüfus oranına göre
dağıtılacak; ama, haksızlık burada başka bir biçimle de devam ediyor.
Şimdi, sanayimizin büyük
bir ağırlığı İzmit'tedir; her türlü altyapısını, giderlerini İzmit Belediyesi
çekecek; ama, oradaki geliri, genel müdürlüğü İstanbul'da olduğu için İstanbul
Belediyesi alacak! Şöyle düşünülebilir: Peki, İstanbul'da yaşayan insanlarımız
bizim insanımız değil mi; elbette bizim insanımız; ama, ben şunu ifade
ediyorum: Türkiye'de ihracatıyla övündüğümüz, 158 inci sırada olan Çamsan Genel
Müdürlüğü Ankara'da, her gün en az 2 tane çöp arabasını göndermek zorunda
olduğu Sagranın Genel Müdürlüğü Ankara'da; bu hizmetleri Ordu Belediyesi
yapacak; ama, onların devlete vermiş olduğu gelirden sadece Ankara
yararlanacak!.. Bu haksızlığın giderilmesi lazım. Özellikle, İktidar Partisinin
belediye başkanı kökenli arkadaşlarımızın buradaki tutum ve davranışlarına
hayret ediyorum. Biz, bütün yasalar geldiği zaman katkı yapmaya çalışıyoruz,
eğer yasanın bir eksikliği yoksa yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Bakınız, şimdi burada
olmasını isterdim, Sayın Asım Aykan bu kitabı bütün Trabzon'a seçim boyunca
dağıttı "benim bir tek emelim var; Trabzon'un büyükşehir belediyesi
olmasıdır" diyor. Buradaki gerekçeleri okuduğum zaman, çok haklı olduğunu,
son derece haklı olduğunu görüyorum. Biz, muhalefet olarak bunu
seslendiriyoruz; ama, buradaki haklı nedenlerini, kitap yapmaktaki haklılığını
gelip burada konuşmuyor. Bu, Trabzon halkı için istenen herhangi bir ayrıcalık
değildir; bütün Türk insanının aynı, eşit çerçevede olması arzumuzdur,
dileğimizdir. Bugün, Hakkâri'ye de bu para gitmiş olsa, oradaki belediye
başkanı, orada bir işyeri açamaz mı, oradaki insanların büyükşehirlere göçünü
önleyemez mi?.. Bu para eşit miktarda dağılmadığı sürece, biz, insanlarımıza
eşit davranmıyoruz; o insanlarımıza, kendi ülkesindeki adaletsizliğin
sıkıntısını yüreklerinde taşıttırıyoruz.
Belki, bugün, burada,
bunları düzeltmek mümkün olmayacaktır; bunu görüyorum; ama, bir temennim var
ki, gelecek olan belediye gelir yasalarında, her birimiz elimizi vicdanımıza
koymalıyız. Balıkesir'in, Manisa'nın, Trabzon'un, Ordu'nun, Hakkâri'nin,
Kars'ın insanlarının da bu memleketin çocukları olduğuna, onların yöresinin de
mutlak gelişmesi gerektiğine, bu paradan mutlaka pay almaları gerektiğine karar
vermeliyiz ve o yasada bir haksızlığı gidererek, vicdanımıza karşı sorumlu olmaktan,
mutlaka, ama mutlaka kaçmamalıyız.
Bu tasarının en önemli
maddelerinden biriyse... Belediye gelir yasalarında zaten bu kalemler bellidir;
ama, birçok yer var ki, bu gelir yasalarında alt ve üst sınırlar çok farklı
biçimde kullanılıyor. Bugün, Türkiye'de, millî gelirden en çok nasibini alan il
olarak, örneğin İzmit diyelim, en çok geri kalmış olarak da Kars'ı gösterelim.
Değerli milletvekilleri,
Kars'taki insanın vergi dilimi ile, millî gelirden en çok pay alan İzmit'teki
insanın vergi dilimi arasında bir fark var mı; hiç yok. Peki, arada bir fark
yokken, biz, devlet olarak, İller Bankası payından veya orada toplanan millî
gelirden pay verirken ciddî bir haksızlık yapmış olmuyor muyuz?! Bunu, çok iyi
niyetle söylüyorum, bir tecrübeye dayanarak söylüyorum, hiçbir ayırım yapmadan
söylüyorum. Eğer, bu haksızlığı yaparsak, her birimizin şikâyetçi olduğu
büyükşehirlere göç devam edecektir. Peki, büyükşehirlere olan bu göçler devam
ettiği zaman, büyükşehir belediyeleri bundan mutlu mu olacak; hayır, o insanların
yeni ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalacak.
Şimdi, buradan dağılıp
gideceğiz; bugün, Büyükşehir Belediyeleri Yasası Tasarısı buradan çıkacak.
Şimdi, biz, bu yasa tasarısıyla neler getirdik?.. Elbette ki, bu yasa
tasarısının olumlu birçok yönü vardır; ama, asıl şu sorulara cevap vermek gerekiyor:
Biz, gecekonduları önleyebilecek miyiz? Bu yasayla, arsa mafyasına, gecekondu
mafyasına dur diyebilecek miyiz? Büyükşehirlerde yüzde 60 oranında mevcut olan
ve hiçbir medenî ölçüsü olmayan, bize yakışmayan bu konut kepazeliğine
yasalarla dur diyebilecek miyiz? Her seçim dönemi, özellikle büyük kentlerde,
her birimizin ortak olduğu hazine arazileri üzerinde kurulan büyük mafyalara
karşı bu yasa tasarısında hangi önlemleri aldık? Bütün bu sorulara cevap
arıyoruz; ama, ne yazık ki, cevabı yoktur.
Sayın Bakanım, özellikle
İçişleri Bakanı olarak size söylüyorum; belediyeler, yanlış yapılan bir
ruhsatsız binayı, encümen kararıyla, yıkma kararı alıyorlar; zabıtaya talimat
veriyorlar, o zabıtanın üzerine -hepimizin televizyonlarda gördüğü gibi- taşla,
sopayla saldırıyorlar. Bu belediye memurlarının görev yapmasını engelleyen bu
insanlara karşı, bu tasarıda hangi yaptırımlar yer aldı, bunları nasıl
durduracağız? Bunu söylerken, hiçbir zaman, zabıtaya silah verilmesini
savunmuyorum; ama, orada, devletin görev verdiği insanları oraya sokmayan,
devleti küçük düşüren, daha çok arsa mafyasının arkadan desteklediği insanlara
karşı da ciddî bir yaptırım mutlak gelmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Türkmen, 1
dakika içinde konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Eğer kaçak binalara mâni
olmak istiyorsak... Devletin hazinelerinin, -fakir fukaraya demiyorum, fakir
fukara yapmış olsa, inanın gam yemeyeceğim; ama- hepsi mafyanın elinde;
parselliyorlar, parselliyorlar, o insanlara satıyorlar; biz de, buna seyirci
kalıyoruz. Onun için, bu yasanın bir ayağı olan bu tedbirleri almadığımız süre
içerisinde, bu yasalar, gelecek kuşaklarımıza sağlıklı kentler bırakmaktan
yoksun kalacaktır.
Ümit ediyor ve diliyorum
ki, sağlıklı kentleri çocuklarımıza miras bırakmak gibi bir görevi bizler
üstlenmiş olurak bu yasaları çıkarırız.
Bu duygularla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Türkmen.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Muğla Milletvekili Gürol Ergin; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ergin, süreniz 5
dakika.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesi
hakkında, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi ve yüce ulusumu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 17 nci maddesine göre, belediye
sınırlarıyla mücavir alanlar içinde yer alan eğlence işletmelerinin
faaliyetleri Eğlence Vergisine tabidir. Eğlence Vergisinin hangi belediyeye
yatırılacağı çeşitli davalara konu olmuştur. Müşterek bahislerden alınan
Eğlence Vergisinin hangi belediyeye yatırılacağı, ganyan bayilerinde oynanan
müşterek bahis hâsılatına ilişkin verginin, at yarışlarını düzenleyen ve bayiliği
veren Jokey Kulübünün bağlı olduğu belediyeye mi, yoksa ganyan bayiinin
bulunduğu belediyelere mi ödeneceği ve benzer şekilde müşterek bahislerden
alınan hipodroma giriş Eğlence Vergisinin, hipodromun bulunduğu ilçe
belediyesine mi, hipodromun yetki alanı içinde olduğu büyükşehir belediyesine
mi yatırılacağı dava konusu olmuş, bu anlaşmazlıklarla ilgili olarak İstanbul
4. İdare Mahkemesi, Danıştayın 8. Dairesi, Danıştayın 9. Dairesi ve İstanbul 4.
ve 9. Vergi Mahkemeleri çeşitli kararlar vermiştir. Dava sonuçlarına göre,
halen uygulama şu şekildedir:
3030 sayılı Yasanın
uygulama yönetmeliğinin 25/b maddesinde kurum ve kuruluşlarınca yapılıp
işletilen ve biletle girilen en az 10 000 kişilik spor sahaları kompleksi ve
tabiî eklentileri olan tesislerle, en az 2 000 kişilik kapalı spor salonları ve
tabiî eklentilerinden alınacak vergi, resim ve harçların büyükşehir belediyelerine,
diğerlerinin ilçe belediyelerine ait olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle,
örneğin, İstanbul'daki hipodromun 10 000 kişilik kapasitede olmadığı yargı
kararıyla belirlendiğinden, hipodroma giriş Eğlence Vergisi ilçe belediyesine
yatırılmaktadır. Müşterek bahislerden alınan Eğlence Vergisinin hangi
belediyeye yatırılacağı ise farklı yargı kararlarına konu olmuştur. Danıştay 8.
Dairesi, kanunda geçen "ilgili belediyeden" ibaresinden maksadın,
belediye sınırları içinde faaliyet gösteren ganyan bayilerinin bağlı bulunduğu
belediyeler olduğuna karar vermiş, buna karşılık İstanbul 4. ve 9. Vergi
Mahkemeleri kanunda geçen "ilgili belediyeden" ibaresinden ganyan
bayilerinin bağlı bulunduğu belediyelerin değil, at yarışlarını düzenleyen ve
bayiliği veren jokey kulübünün bağlı bulunduğu belediyenin anlaşılması
gerektiği kararında direndiği için, uygulamada, söz konusu vergi, halen, vergi
dairelerinin kararları doğrultusunda ilgili belediyeye yatırılmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
görüldüğü üzere, müşterek bahislerden alınan Eğlence Vergisinde, büyükşehir
belediyesi, bugün görüştüğümüz yasa tasarısına kadar, anlaşmazlıklarda taraf
bile değildir. Bu nedenle, sadece ilgili ilçe belediyelerini ilgilendiren bir
konuda, büyükşehir belediyesine verginin yüzde 50'sini bırakacak bir düzenleme
yapmak, hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Sayın milletvekilleri,
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının görüştüğümüz 23 üncü maddesinin (d)
bendi hükmü de daha açık bir şekilde düzenlenmeye muhtaçtır; çünkü, bugüne
kadar, 3030 sayılı Yasanın uygulama yönetmeliğinin 25/b maddesi uyarınca,
biletle girilen en az 10 000 kişilik spor sahaları kompleksi ve tabiî
eklentileri olan tesisleri ile en az 2 000 kişilik kapalı spor salonları ve
tabiî eklentilerinden alınacak vergi, resim ve harçlar büyükşehir belediyelerine,
diğerleri ilçe belediyelerine yatırılmaktaydı. Bu nedenle, 23 üncü maddenin (d)
bendinin bu şekilde düzenlenmesi uygun olacaktır.
Diğer yandan tasarının
aynı maddesinin ikinci fıkrasının da yeniden düzenlenmesine gereksinim vardır.
3030 sayılı Kanunun 18 inci maddesine göre, büyükşehir il merkezinde yapılan
genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamının yüzde 40'ı doğrudan ilgili
büyükşehir belediyesi hesabına aktarılırken, kalan yüzde 60'lık kısım İller
Bankası aracılığıyla tüm büyükşehir belediyeleri arasında pay edilmekteydi.
Paylaşımla ilgili bu düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından, dağıtımın sadece
nüfus kriterine göre yapılmasının Anayasanın 127 nci maddesindeki "yerel
yönetimlere görevleriyle orantılı gelir kaynakları sağlanması" ilkesine
aykırı olduğu gerekçesiyle, 13.5.2004 tarihinde iptal edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ergin, 1
dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlar mısınız.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Tabiî efendim, teşekkür ederim.
Bu gerekçeye karşılık,
getirilen düzenlemede dağıtımın yine nüfusa göre yapılacağı belirtilerek,
Anayasa Mahkemesinin kararına uyulmamış olmaktadır. Belediyelere görevleriyle
orantılı gelir kaynakları sağlamak amacıyla tasarının 23 üncü maddesinin ikinci
fıkrasındaki cümlenin "bu payın yüzde 60'ı bu tutardan düşülerek, doğrudan
ilgili belediye hesabına, kalan yüzde 40 büyükşehir belediyeleri, il
belediyeleri ve büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyelerine
dağıtılır" biçiminde düzenlenmesi daha uygun olacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 6 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutup,
sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/768)
esas numaralı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Birgen Keleş |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Gürol Ergin |
|
İstanbul |
Trabzon |
Muğla |
|
Haluk Koç |
Mustafa Özyurt |
Oğuz Oyan |
|
Samsun |
Bursa |
İzmir |
|
|
Kâzım Türkmen |
|
|
|
Ordu |
|
"c) 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununda yer alan oran ve esaslara göre tahsil olunacak
Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergilerinin yüzde 50'si ilçe ve ilk kademe
belediyelerine nüfusuna göre dağıtılmak üzere ayrıldıktan sonra kalan yüzde
50'siyle, müşterek bahislerden elde edilen Eğlence Vergisinin yüzde 50'si,
müşterek bahse konu olan yarışların fiilen yapıldığı ilçe belediyesine
ayrıldıktan sonra büyükşehir belediyesine ayrılan yüzde 50'si,"
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/768)
esas numaralı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Birgen Keleş |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Gürol Ergin |
|
İstanbul |
Trabzon |
Muğla |
|
Haluk Koç |
Mustafa Özyurt |
Oğuz Oyan |
|
Samsun |
Bursa |
İzmir |
|
|
Kâzım Türkmen |
|
|
|
Ordu |
|
"c) 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununda yer alan oran ve esaslara göre tahsil olunacak,
Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergilerinin yüzde 50'si ilçe ve ilk kademe
belediyelerine nüfusuna göre dağıtılmak üzere ayrıldıktan sonra kalan yüzde
50'si,"
Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Mustafa Demir |
Cahit Can |
|
|
Hatay |
Samsun |
Sinop |
|
|
İbrahim Köşdere |
|
M. Asım Kulak |
|
|
Çanakkale |
|
Bartın |
|
"c) 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununda yer alan
oran ve esaslara göre büyükşehir belediyesince tahsil olunacak, at yarışları
dahil müşterek bahislerden elde edilen Eğlence Vergisinin yüzde 20'si müşterek
bahislere konu olan yarışların yapıldığı yerin belediyesine, yüzde 30'u
nüfuslarına göre dağıtılmak üzere diğer ilçe ve ilk kademe belediyelerine
ayrıldıktan sonra kalan yüzde 50'si"
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/768)
esas numaralı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Birgen Keleş |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Gürol Ergin |
|
İstanbul |
Trabzon |
Muğla |
|
Haluk Koç |
Kâzım Türkmen |
Mustafa Özyurt |
|
Samsun |
Ordu |
Bursa |
|
Oğuz Oyan |
|
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
|
Mersin |
"d) Büyükşehir
belediyesine bırakılan eğlence ve dinlenme yerlerinden, kamu kurum ve
kuruluşlarınca yapılıp işletilen ve biletle girilen en az 10 bin kişilik
hipodrom, spor sahaları gibi tesisler ve en az 2 000 kişilik kapalı spor
salonlarından ve bunların tabiî eklentilerinden tahsil edilecek hâsılattan
alınacak her türlü belediye vergi, resim ve harçları,"
BAŞKAN - Beşinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bülent Baratalı |
Muharrem Kılıç |
Hüseyin Ekmekçioğlu |
|
İzmir |
Malatya |
Antalya |
|
Kâzım Türkmen |
Ali Dinçer |
Harun Akın |
|
Ordu |
Bursa |
Zonguldak |
"Bakanlar Kurulu,
birinci fıkranın (b) bendindeki yüzde 5 pay oranını iki katına kadar artırmaya
veya kanunî haddine indirmeye yetkilidir. Bu payın 2/3'ü bu tutardan düşülerek
doğrudan ilgili belediye hesabına, kalan 1/3, büyükşehir belediyeleri ve
büyükşehir belediyesi sınırları
içindeki ilçe ve ilk kademe belediyelerine dağıtılır. Hesaplama ve dağıtım
işlemi, Maliye Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliğe göre yapılır. Yönetmelikte,
belediyelerin nüfusuna, eğitim, sağlık, kültür ve sanayileşme düzeylerine göre
dağıtım yapmaya uygun kriterler belirlenir ve dağıtım işlemi bu kriterlere göre
yapılır."
BAŞKAN - Altınca önerge
en aykırı önergedir; okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Birgen Keleş |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Gürol Ergin |
|
İstanbul |
Trabzon |
Muğla |
|
Kâzım Türkmen |
Haluk Koç |
Oğuz Oyan |
|
Ordu |
Samsun |
İzmir |
|
Mustafa Özyurt |
|
Mustafa Özyürek |
|
Bursa |
|
Mersin |
"Bakanlar Kurulu,
birinci fıkranın (b) bendindeki yüzde 5 pay oranını iki katına kadar artırmaya
veya kanunî haddine indirmeye yetkilidir. Bu payın % 60'ı bu tutardan düşülerek
doğrudan ilgili belediye hesabına, kalan % 40, büyükşehir belediyeleri, il
belediyeleri ve büyükşehir belediyesinin bulunduğu ildeki, ilçe ve ilk kademe
belediyelere dağıtılır. Hesaplama ve dağıtım işlemi, Maliye Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmeliğe göre yapılır. Yönetmelikte, belediyelerin nüfusuna, eğitim,
sağlık, kültür ve sanayileşme düzeylerine göre dağıtım yapmaya uygun kriterler
belirlenir ve dağıtım işlemi bu kriterlere göre yapılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
3030 sayılı Kanunun 18
inci maddesine göre, büyükşehir il merkezinde yapılan genel bütçe vergi
gelirleri tahsilat toplamının yüzde 40'ı doğrudan ilgili büyükşehir belediyesi
hesabına aktarılırken, kalan yüzde 60'lık kısım, İller Bankası aracılığıyla tüm
büyükşehir belediyeleri arasında pay edilmekte idi.
Paylaşımla ilgili bu
düzenleme nedeniyle Anayasa Mahkemesine itiraz dilekçesi verilmiş ve Anayasa
Mahkemesi, 13.5.2004 tarih ve 2003/77 sayılı kararında, 3030 sayılı Kanunun son
fıkrasının ikinci tümcesindeki, bütçe vergi gelirleri tahsilatının paylaşımıyla
ilgili düzenlemeyi iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi özetle
şöyledir:
3030 sayılı Yasanın 18
inci maddesinin son fıkrasının ikinci tümcesinde, büyükşehir il merkezinde
yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamından büyükşehir
belediyesine verilen payın ne şekilde dağıtılacağı konusu düzenlenmektedir. Bu
payın yüzde 40'ı doğrudan ilgili büyükşehir belediyesi hesabına aktarılırken,
kalan yüzde 60'lık kısım, İller Bankası aracılığıyla tüm büyükşehir
belediyeleri arasında pay edilmektedir.
Genel bütçe vergi gelirlerinden
ayrılan payın bu şekilde dağıtımının gerekçesi, özetle, büyükşehir
belediyelerinin illerde toplanan vergilerden aldıkları payın büyükşehirler
arasında gerçek bir adaletsizliğe yol açtığı, Anadolu'daki büyükşehir
belediyelerine haksızlık yapıldığı, illerde toplanan vergilerin büyük bir
bölümünün, holdinglerin, bankaların genel merkezlerinin bulunduğu İstanbul,
Ankara ve Kocaeli illerine yatırıldığı, kendi illerinde vergi rekortmenleri
olan vergi mükelleflerinin, işyeri merkezlerini İstanbul ve Ankara gibi
büyükşehirlere taşıdıkları ve vergilerini de o ile yatırdıkları, Anadolu'nun
büyükşehirlerinde çalıştırdıkları işçilerin, gecekondu, ulaşım, yol, eğitim
gibi sorunların o illere ek hizmetler ve malî yük getirmekte olmasına rağmen,
vergi gelirlerinin İstanbul, Ankara ve Kocaeli gibi büyükşehirlere haksız
olarak verildiği yolundadır.
Anayasanın 127 nci
maddesinin son fıkrasının son tümcesine göre, yerel yönetimlere görevleriyle
orantılı gelir kaynakları sağlanması gerekmektedir. Gelir kaynaklarının sınırlı
olması nedeniyle büyükşehirlere tahsis edilen genel bütçe vergi payının
belediyeler arasında dağıtımı önem taşımaktadır.
Büyükşehir
belediyelerinin görevleri yasalarda belirlenirken herhangi bir ayırım
gözetilmemişse de, her büyükşehir belediyesinin yerine getirmek durumunda
olduğu hizmetlerin nitelik ve nicelik itibariyle farklılık göstereceği kuşkusuzdur.
Herhangi bir büyükşehir belediyesinin nüfusu yanında yöredeki sanayi yoğunluğu,
eğitim kurumlarının sayısı, gelişme hızı, üretim ve tüketim kapasitesi, kültür
ve eğitim seviyesi ile ekonomik faktörler mahallî hizmetlerin niteliğini ve maliyetini
doğrudan etkileyen unsurlardır. Bu etkenler gözetildiğinde belediyelerin hizmet
maliyetlerinin her zaman nüfusla doğru orantılı olarak artmadığı bir gerçektir.
Büyükşehir belediyelerinin il merkezlerinde toplanan genel bütçe vergi
gelirlerinden ayrılan yüzde 60'lık payın, itiraz konusu kuralda olduğu gibi
nüfus baz alınarak Anayasanın 127 nci maddesinde öngörülen biçimde belediyelere
görevleriyle orantılı adil bir dağıtımının sağlanamayacağı açıktır.
Açıklanan nedenlerle
itiraz konusu fıkranın ikinci tümcesi Anayasanın 127 nci maddesine
aykırıdır."
Görüldüğü üzere Anayasa
Mahkemesi, dağıtımın sadece nüfus kriterlerine göre yapılmasını, Anayasanın 127
nci maddesindeki "yerel yönetimlere görevleri ile orantılı gelir
kaynakları sağlanması" ilkesine aykırı bulmuş ve söz konusu gelirlerin, bu
ilkeye uygun biçimde dağıtılmasını öngörmüştür.
Özet olarak ifade etmek
gerekirse, Kanunun birinci fıkrasının (b) bendindeki yüzde 5 pay oranındaki
gelirlerden, havuzda toplanacak miktarının; büyükşehir belediyeleri, il
belediyeleri, büyükşehir belediyesinin bulunduğu ildeki ilçe ve ilk kademe
belediyeleri arasında hakkaniyete dayalı olarak ve Anayasa Mahkemesi Kararına
uygun biçimde dağıtmak amacıyla değişiklik önergesi verilmiştir.
Değişiklik önergesiyle;
doğrudan büyükşehir belediyesine yatırılacak olan, tasarının yüzde 75 olarak
uygulanmasını öngördüğü ve halen yüzde 40 olarak uygulanan miktar, yüzde 60
olarak, tasarının havuza ayrılacak olan miktar olarak öngördüğü yüzde 25 oranı
ise, yüzde 40 olarak teklif edilmiştir.
Değişiklik önergesindeki
bir başka değişiklik ise, havuza ayrılacak gelirlerin dağıtılacağı
belediyelerin arasında il ve büyükşehir belediyesinin bulunduğu ildeki ilçe ve
ilk kademe belediyelerini katmakla ilgilidir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Baratalı (İzmir) ve arkadaşları
"Bakanlar Kurulu,
birinci fıkranın (b) bendindeki yüzde 5 pay oranını iki katına kadar artırmaya
veya kanunî haddine indirmeye yetkilidir. Bu payın 2/3'ü bu tutardan düşülerek
doğrudan ilgili belediye hesabına, kalan 1/3, büyükşehir belediyeleri ve büyükşehir
belediyesi sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyelere dağıtılır.
Hesaplama ve dağıtım işlemi, Maliye Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliğe göre
yapılır. Yönetmelikte, belediyelerin nüfusuna, eğitim, sağlık, kültür ve
sanayileşme düzeylerine göre dağıtım yapmaya uygun kriterler belirlenir ve
dağıtım işlemi bu kriterlere göre yapılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe
3030 sayılı Kanunun 18
inci maddesine göre, büyükşehir il merkezinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamının yüzde
40'ı doğrudan ilgili büyükşehir belediyesi hesabına aktarılırken, kalan yüzde
60'lık kısım İller Bankası aracılığıyla tüm büyükşehir belediyeleri arasında
pay edilmekte idi.
Değişiklik önergesiyle;
doğrudan büyükşehir belediyesine yatırılacak olan, tasarının yüzde 75 olarak
uygulanmasını öngördüğü ve halen yüzde 40 olarak uygulanan miktar, genel bütçe
vergi gelirleri tahsilat toplamının 2/3'ü olarak, tasarının havuza ayrılacak
olan miktar olarak öngördüğü yüzde 25 oranı ise genel bütçe vergi gelirleri
tahsilat toplamının 1/3'ü olarak teklif edilmiştir.
Değişiklik önergesindeki
bir başka değişiklik ise havuza ayrılacak gelirlerin dağıtılacağı büyükşehir
belediyelerinin arasına büyükşehir belediyesinin il sınırları içindeki ilçe ve
ilk kademe belediyelerini katmakla ilgilidir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/768)
esas numaralı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Birgen Keleş (İstanbul) ve arkadaşları
"d) Büyükşehir
belediyesine bırakılan eğlence ve dinlenme yerlerinden, kamu kurum ve
kuruluşlarınca yapılıp işletilen ve biletle girilen en az 10 000 kişilik
hipodrom, spor sahaları gibi tesisler ve en az 2 000 kişilik kapalı spor
salonlarından ve bunların tabiî eklentilerinden tahsil edilecek hâsılattan
alınacak her türlü belediye vergi, resim ve harçları."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanununun 17 nci maddesine göre, bu Kanunun 21 inci maddesinde
belirtilen ve belediye sınırları ile mücavir alanları içinde yer alan eğlence
işletmelerinin faaliyetlerinin Eğlence Vergisine tabi olduğu yazılıdır. 21 inci
maddeye göre, Eğlence Vergisi; "biletle girilen yerlerden",
"müşterek bahislerden" ve "biletle girilmesi zorunlu olmayan
eğlence yerlerinden" alınmaktadır.
Eğlence Vergisinin hangi
belediyeye yatırılacağı çeşitli davalara konu olmuştur.
Biletle girilen eğlence
yerlerinden olan hipodroma girişlerde tahsil edilen Eğlence Vergisi, 3030
sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 23 üncü maddesinin verdiği yetkiye
dayanılarak düzenlenen Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında 3030 sayılı
Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 25/b maddesine göre tahsil edilmekte
idi.
Yönetmelikteki düzenleme,
kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılıp işletilen ve biletle girilen en az 10 000
kişilik spor sahaları kompleksi ve tabiî eklentileri olan tesisleriyle en az 2
000 kişilik kapalı spor salonları ve tabiî eklentilerden alınacak vergi, resim
ve harçların büyükşehir belediyelerine, diğerlerinin ilçe belediyelerine
ödenmesini öngörmekte idi.
İstanbul'daki hipodromun
seyirci kapasitesinin 10 000 kişiden fazla olduğu ve bu nedenle hipodroma
girişlerde alınan Eğlence Vergisinin Büyükşehir belediyesine yatırılması
gerekçesiyle açılan davalarda, hipodromun kapasitesinin 10 000'den az olduğu
gerekçesiyle tahsil edilen verginin ilçe belediyesine yatırılması gerektiğine
karar verilmiştir.
Öte yandan, vergiyle
ilgili bir düzenlenmenin yönetmelikle düzenlenmesi hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, 23 üncü maddesinin (d) bendinde yer alan
"büyükşehir belediyesine bırakılan" ibaresinin bir hükmü yoktur;
çünkü, kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte bu ibarenin uygulaması
kalmayacaktır. Şu anda biz büyükşehir belediyelerini düzenleyen bu kanunun
büyükşehir belediyesine ne bıraktığını bilmiyoruz.
Bu yüzden (d) bendinin
"büyükşehir belediyesine bırakılan eğlence ve dinlenme yerlerinden, kamu
kurum ve kuruluşlarınca yapılıp işletilen ve biletle girilen en az 10 000
kişilik hipodrom, spor sahaları gibi tesisler ve en az 2 000 kişilik kapalı
spor salonlarından ve bunların tabiî eklentilerinden tahsil edilecek hâsılattan
alınacak her türlü belediye vergi, resim ve harçları" biçiminde
düzenlenmesi uygun olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/768)
esas numaralı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Birgen Keleş (İstanbul) ve arkadaşları
"c) 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununda yer alan oran ve esaslara göre tahsil olunacak,
Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergilerinin yüzde 50'si ilçe ve ilk kademe
belediyelerine nüfusuna göre dağıtılmak üzere ayrıldıktan sonra kalan yüzde
50'siyle, müşterek bahislerden elde edilen Eğlence Vergisinin yüzde 50'si,
müşterek bahse konu olan yarışların fiilen yapıldığı ilçe belediyesine
ayrıldıktan sonra büyükşehir belediyesine ayrılan yüzde 50'si"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ergin.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce şahsım adına söz aldığımda da
bu konuya değinmiştim. 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 17 nci maddesi,
bu kanunun 21 inci maddesinde belirtilen ve belediye sınırları ile mücavir
alanları içinde yer alan eğlence işletmelerinin faaliyetlerinin Eğlence
Vergisine tabi olduğunu yazmaktadır. 21 inci maddeye göre, Eğlence Vergisi;
biletle girilen yerlerden, müşterek bahislerden ve biletle girilmesi zorunlu
olmayan eğlence yerlerinden alınmaktadır.
Müşterek bahislerden
alınan Eğlence Vergisinin hangi belediyeye yatırılacağı; yani, ganyan
bayilerinde oynanan müşterek bahisler üzerinden sağlanan hâsılata ilişkin
verginin at yarışlarını düzenleyen ve bayiliği veren jokey kulübünün bağlı
bulunduğu belediyeye mi yoksa ganyan bayiinin bulunduğu belediyelere mi
ödeneceği birçok davanın konusu olmuştur.
Danıştay 8. Dairesi,
yasada geçen "ilgili belediyeden" ibaresinden maksadın, müşterek
bahislerden elde edilen hâsılata ilişkin verginin belediye sınırları içinde
faaliyet gösteren ganyan bayilerinin bağlı bulunduğu belediyeler olduğuna karar
vermiş; ancak, İstanbul 4. ve 9. Vergi Daireleri, buna aykırı olarak, müşterek
bahislerden elde edilen hâsılata ilişkin verginin belediye sınırları içinde
faaliyet gösteren ganyan bayilerinin bağlı bulunduğu belediyeler değil, at yarışlarını
düzenleyen ve bayiliği veren jokey kulübünün bağlı bulunduğu belediye olduğu
hükmünde direndiği için, uygulamada da söz konusu olan vergi, halen vergi
dairelerinin kararları doğrultusunda ilgili belediyeye, yani, jokey kulübünün
bağlı olduğu belediyeye yatırılmaktadır.
Değişiklik önergesi,
yargı kararları sonunda ortaya çıkan uygulamaya uygun bir dağıtımı öngördüğü
için verilmektedir; çünkü, yargı kararlarında açıkça ortaya çıkmıştır ki,
müşterek bahislerden alınan Eğlence Vergisi anlaşmazlığında taraflar arasında
büyükşehir belediyesi hiç yoktur. Anlaşmazlık, yalnızca ilçe belediyeleri
arasında bulunmaktadır. Müşterek bahislerden alınan Eğlence Vergisinin
büyükşehir belediyesini ilgilendirmediği yargı kararlarıyla ortaya çıktığından,
bu değişiklik önergesini hazırlamış bulunuyoruz.
Diğer yandan, Belediye
Gelirleri Kanununda yer alan verginin adı "Elektrik ve Gaz Vergisi"
değil, "Elektrik ve Havagazı Vergisi"dir. Değişiklik önergemizde bu
ibare de kanunda yer aldığı biçimiyle kullanılmıştır.
Hepinizi, tekrar,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ergin.
Hükümetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/768)
esas numaralı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Birgen Keleş (İstanbul) ve arkadaşları
"c) 2464 sayılı Belediye Gelirleri
Kanununda yer alan oran ve esaslara göre tahsil olunacak Elektrik ve Havagazı
Tüketim Vergilerinin yüzde 50'si ilçe ve ilk kademe belediyelerine nüfusuna
göre dağıtılmak üzere ayrıldıktan sonra kalan yüzde 50'si,"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Koç,
buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vaktinizi çok almayacağım; sadece, Sayın
Kâtip Üyenin hızlı okuyuşu karşısında anlaşılmama tehlikesini düşünerek, bunun
gerekçesini ben anlaşılabilir bir şekilde okumak için söz aldım.
Evet, bu önergede, 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 17 nci maddesine göre, bu kanunun 21 inci
maddesinde belirtilen ve belediye sınırları ile mücavir alanları içinde yer
alan eğlence işletmelerinin faaliyetlerinin Eğlence Vergisine tabi olduğu
yazılıdır. 21 inci maddeye göre, Eğlence Vergisi, biletle girilen yerlerden,
müşterek bahislerden ve biletle girilmesi zorunlu olmayan eğlence yerlerinden
alınmaktadır. Müşterek bahislerden alınan Eğlence Vergisinin hangi belediyeye
yatırılacağı, yani, ganyan bayilerinde oynanan müşterek bahisler üzerinden
sağlanan hasılata ilişkin verginin, at yarışlarını düzenleyen ve bayiliği veren
jokey kulübünün bağlı bulunduğu belediyeye mi, yoksa, ganyan bayiinin bulunduğu
belediyelere mi ödeneceği dava konusu olmuştur.
Danıştay 8. Dairesi,
kanunda geçen "ilgili belediyeden" ibaresinden maksadın, müşterek
bahislerden elde edilen hâsılata ilişkin verginin belediye sınırları içinde
faaliyet gösteren ganyan bayilerinin bağlı bulunduğu belediyeler olduğuna karar
verirken, İstanbul 4. ve 9. Vergi Daireleri müşterek bahislerden elde edilen
hâsılata ilişkin verginin belediye sınırları içinde faaliyet gösteren ganyan
bayilerinin bağlı bulunduğu belediyeler değil, at yarışlarını düzenleyen ve
bayiliği veren jokey kulübünün bağlı bulunduğu belediyenin anlaşılması
gerektiği kararında direndikleri için uygulamada söz konusu vergi, halen vergi
dairelerinin kararları doğrultusunda ilgili belediyeye yatırılmaktadır.
Değişiklik önergesi,
yargı kararları sonunda ortaya çıkan uygulamaya uygun bir dağıtımı
öngörmektedir; çünkü, yargı kararlarında açıkça ortaya çıkmıştır ki, müşterek
bahislerden alınan Eğlence Vergisi anlaşmazlığında, tarafların arasında
büyükşehir belediyesi yoktur; anlaşmazlık ilçe belediyeleri arasındadır.
Müşterek bahislerden alınan Eğlence Vergisinin büyükşehir belediyesini
ilgilendirmediği yargı kararlarıyla ortaya çıktığından, değişiklik önergesi
hazırlanmıştır.
Öte yandan, Belediye
Gelirleri Kanununda yer alan verginin adı "Elektrik Gaz Vergisi"
değil "Elektrik ve Havagazı Vergisi"dir. Değişiklik önergemizde bu
ibare de kanunda yer aldığı biçimde kullanılmıştır.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Çok teşekkür
ederim Sayın Koç.
Sayın milletvekilleri,
Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının 23 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sadullah Ergin (Hatay) ve arkadaşları
"c) 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununda yer alan oran ve esaslara göre büyükşehir
belediyesince tahsil olunacak, at yarışları dahil müşterek bahislerden elde
edilen Eğlence Vergisinin yüzde 20'si müşterek bahislere konu olan yarışların
yapıldığı yerin belediyesine, yüzde 30'u nüfuslarına göre dağıtılmak üzere
diğer ilçe ve ilk kademe belediyelerine ayrıldıktan sonra kalan yüzde
50'si"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
At yarışları dahil
müşterek bahislerden alınacak Eğlence Vergisinin büyükşehir, ilçe ve ilk kademe
belediyeleriyle yarışların yapıldığı yer belediyesi arasında dağılımı yeniden
düzenlenmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
Büyükşehir belediyesinin
giderleri
MADDE 24.- Büyükşehir
belediyesinin giderleri şunlardır:
a) Belediye hizmet
binaları ve tesislerin temini, bakım ve onarımı için yapılan giderler.
b) Belediye personeline
ve belediyenin seçilmiş organlarının üyelerine ödenen maaş, ücret, ödenek,
huzur hakkı, yolluklar, hizmete ilişkin eğitim ile diğer giderler.
c) İlçe, ilk kademe
belediyeleri ile bağlı kuruluşlara yapacakları yardımlar ve ortak proje
giderleri.
d) Her türlü alt yapı,
yapım, onarım ve bakım giderleri.
e) Belediye zabıta ve
itfaiye hizmetleri ile diğer görev ve hizmetlerin yürütülmesi için yapılacak giderler.
f) Vergi, resim, harç,
katılma payı, hizmet karşılığı alınacak ücretler ve diğer gelirlerin takip ve
tahsili için yapılacak giderler.
g) Belediyenin kuruluşuna
katıldığı şirket, kuruluş ve birliklerle ilgili ortaklık payı ile üyelik aidatı
giderleri.
h) Mezarlıkların tesisi,
korunması ve bakımına ilişkin giderler.
i) Faiz, borçlanmaya
ilişkin diğer ödemeler ve sigorta giderleri.
j) Dar gelirli, yoksul,
muhtaç ve kimsesizler ile özürlülere yapılacak sosyal hizmet ve yardımlar.
k) Dava takip ve icra
giderleri.
l) Temsil, tören,
ağırlama ve tanıtım giderleri.
m) Avukatlık, danışmanlık
ve denetim ödemeleri.
n) Kamu yararı görülen
konularda yurt içi ve yurt dışı kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum
örgütleriyle birlikte yapılan ortak hizmetler ve diğer proje giderleri.
o) Spor, sosyal, kültürel
ve bilimsel etkinlikler için yapılan giderler.
p) Büyükşehir belediye
hizmetleriyle ilgili olarak yapılan kamuoyu yoklaması ve araştırması giderleri.
r) Kanunla verilen
görevler ve hizmetlerin yürütülmesi için yapılan diğer giderler.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR
TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
yasanın en önemli maddelerinden biri de bu 24 üncü maddedir. Demokratik sistemin
önemli bir unsuru olarak çoğulculuğun, katılımcılığın, yerel ve ulusal
menfaatların uzlaştırılmasında halkın tercih, talep ve beklentilerinin yönetime
yansıtılmasında, elbette, büyükşehir belediyelerinin önemi çoktur ve önemli bir
rolü vardır.
Günümüz itibariyle
yaşanan hızlı ve çarpıcı iktisadî, sosyal ve teknolojik gelişmeler, belediye
hizmetlerinin sunulmasında ve belediye organlarının yönetilmesinde yetersiz
kalmış, yeni düzenlemelerin gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle,
büyükşehir belediyelerinin ekgelir kaynakları ve genel bütçeden aldığı payların
yüksek olması, gelişmekte olan kentleri büyükşehir belediyesi olmaya
özendirmektedir; yani, şu anda mevcut
16 büyükşehir belediyemiz var ve belki de, nüfusu 200 000'i geçen tüm il
belediyeleri büyükşehir belediyesi olmak istemektedirler.
Değerli arkadaşlarım,
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 24 üncü maddesi, büyükşehir belediye
giderlerini içermekte olup, maddeyle büyükşehir belediyesinin giderleri tespit
edilmekte ve gider çeşitleri ayrıntılı olarak sayılmaktadır.
Devlet Planlama
Teşkilatının hazırlamış olduğu Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının
istatistikleri doğrultusunda hazırlanan raporlarda, 1983 ve 1988 yılları
arasında büyükşehir belediyelerinin, gerçekleşen borçlanma dahil, gelir ve
harcama dengesi yıldan yıla farklılaşmakla birlikte, her yıl, gelirler ile
giderler arasında da ortalama yüzde 15 ilâ yüzde 20 açık bulunmaktadır. Bu
oran, belediyelerde malî kriz olarak nitelendirilebilecek bir durum olmadığını
göstermekle birlikte, yerine getirilmesi gereken görevlerin gerçekleşme oranı
bakımından yapılacak bir değerlendirmedir ve büyükşehir belediyelerinde
finansman kaynaklı sıkıntıların yönetsel kriz ortamı yarattığını da ortaya
koyacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
büyükşehir belediyesi harcamaları, bütçe yapısına göre, cari, yatırım ve
transfer harcamaları olmak üzere üç başlıktan oluşmaktadır. Tabiî ki, borç
harcamalarındaki giderlerin ağırlığı da, personel giderlerindedir. Cari
harcamaların ağırlıklı kalemini oluşturan personel giderleri, büyükşehir
belediyelerinin de en büyük sorunlarından biridir. Belediyelerin siyasî
kurumlar olması, her siyasî dönemde geçici işçi statüsünde eleman alımına, daha
sonra da bu elemanların kadroya dönüştürülerek, yerlerine yeni geçici işçiler
alınmasına yol açmaktadır.
Türkiye'de, büyükşehir
belediyeleri, teknik, malî ve ekonomik açıdan yapılabilir nitelikte olmayan
bazı projelerde de, siyasî tercihlerini kullanarak, özellikle İller
Bankasından, yine, Hazine Müsteşarlığından borç ya da Müsteşarlık garantörlüğünde
dışborç kullanarak, uzun vadede borçlanmışlardır. Kullandıkları bu borç, uzun
vadede olması münasebetiyle, daha sonra gelen belediye yönetimlerini sıkıntıya
sokmakta ve borç batağına saplamaktadır. Dolayısıyla, yeni gelen büyükşehir
belediye başkanları ve belediye yönetimleri, geçmişe dönük olan borçlarını
ödeyememekte ve şu anda, Hazine garantisiyle dış kredi alan belediyeler
yüzünden, 7-8 belediye yüzünden 3 215 belediye, bu dış krediden faydalanamamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
yine, büyükşehir belediyelerinin dış kredi kullanımına ilişkin esas ve usulleri
de, kamu kredilerini kredi piyasasına yönlendirme işlevi yüklenilerek, kısa
sürede yasal düzenlemeye bağlanmalıdır. Yerel yönetimlerin kamu kredisi
kullanımı genişletilmeli; ancak, İller Bankası, hem finansman hem de yatırım
bakımından güçlendirilmeli ve yeniden düzenlenmelidir.
Değerli arkadaşlarım, bir
haftadır yerel yönetimlerle ilgili düzenlemeler yapıyoruz. Aslında, benim bir
önerim de şu: Genel Kurulda, özellikle İktidar Partisi tarafından da inanılmaz
yoğunlukta önerge verilmekte. Genel Kurul, komisyon görevini yerine getirmeye
başladı. Artık, komisyonların kaldırılması gerektiğine inanmaya başladım; yani,
Genel Kurul, bu kadar, komisyon gibi görev üstlenecekse, başta İçişleri
Komisyonunun, Plan ve Bütçe Komisyonunun hiçbir anlamı ve önemi olmadığını
düşünüyorum; tabiî, eğer Genel Kurul komisyon görevi yapacaksa.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Katılımcılık bu.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu anlamda, özellikle Yerel Yönetimler Kanununda,
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısında, İktidar Partisi tarafından aşırı
derecede önerge verilmiştir; tabiî ki, birçoğu da kabul edilmiştir. Böylece,
verilen önergeler doğrultusunda, 16 tane, yeni, yerel yönetimde söz sahibi
olacak, padişah noktasında olacak arkadaşı da yaratmış bulunuyoruz.
Büyükşehir belediye
başkanlarımıza baktığımızda, geçmişte, bir defa kazanıp da kaybeden belediye
başkanı yoktur. Geçtiğimiz il belediye başkanları toplantısında da söyledim; üç
defa, dört defa, beş defa üst üste kazanan belediye başkanlarımız vardır.
Bunların seçim kazanmalarının altında yatan temel sebep ise, bütçeden aldıkları
paydır.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bir örnek vereceğim. 3030 sayılı Kanun hükümlerine tabi büyükşehir
belediyelerinin payları -alfabetik sıraya göre gideceğim için, alfabetik
sıralamanın başında, Adana Büyükşehir Belediyesi var- alması gereken pay, yüzde
4,1 üzerinden -Nisan 2004 payını söylüyorum değerli arkadaşlar- 1 trilyon 825
milyar lira. Küsuratları var, onları okumuyorum. 1 130 000 nüfusu var
Adanamızın. Merkezden alacağı pay 730 milyar lira. Bu, alacağı payın yüzde
40'ı; yüzde 60 olarak alacağı pay da 4 trilyon 300 milyar lira. Dolayısıyla,
Nisan 2004 tarihinde, Adana Büyükşehir Belediyemizin, büyükşehir olmasından
kaynaklanan, aldığı para, 5 030 812 850
000 lira.
Değerli arkadaşlarım, 16
büyükşehir belediyesi, 3 215 belediyenin maddî imkânlarını kullanmaktadır.
Yani, büyükşehir sınırları içerisinde yaşayan vatandaşlarımız ile normal ilde
yaşayan, ilçede yaşayan, Çorum'da, Nevşehir'de, Trabzon'da, Zonguldak'ta,
Bilecik'te yaşayan vatandaşlarımız arasında beşte 1 gelir farkı söz konusudur.
Bunun nedeni nedir, bilemiyorum; ancak, esas olarak, şahsî düşüncemi soracak
olursanız, ben, bu ayırımcılık ve bu farktan dolayı, 3030 sayılı Büyükşehir
Belediyeleri Kanununa kökten karşıyım. Yani, büyükşehirde yaşayan vatandaşımız,
kişi başına düşen miktarı, bir ilde, bir ilçede, bir beldede yaşayan
vatandaşımızdan 5 kat daha fazla alıyor arkadaşlar. Dolayısıyla, büyükşehir belediye
başkanlığını bir şekilde kazanan arkadaşlarımızdan, en az iki dönem, üç dönem,
dört dönem, hatta beş dönem başkanlık yapanlar var.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî ki, bu hafta içerisinde, bu görüşmelerde, çeşitli tekliflerimizi yine
gündeme getirdik, özellikle önergelerimizle bu yasanın çıkmasına katkı vermeye
çalıştık; ama, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli üyelerinin oylarıyla,
maalesef, önergelerimiz reddedildi.
Eğer, yerel yönetim
diyorsak, yerinden yönetim diyorsak, reform niteliğindeki bir tasarının 3 215
belediyeye sunulmasını istiyorsak, bu ülkede, yerel yönetimler bakanlığı
mutlaka kurulmalı ve bu sorunları kökten giderebilecek, yerel yönetimleri
birinci dereceden ilgilendirecek bu bakanlık hayata geçirilmelidir. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak da biz, yerel yönetimler bakanlığına çok sıcak bakıyoruz;
yapacağınız yeni düzenlemede her türlü katkı ve desteği vermeye hazırız.
Arkadaşlar, mevcut
belediyelerin durumları Genel Kurulumuzda, maalesef, hiç görüşülmedi. Yani, bu
hafta yapmış olduğumuz müzakerelerde, mevcut belediyelerin borçları hiç gündeme
gelmedi. Belediyelerimiz borç batağı içerisinde. Bunlar için yeni bir
düzenlemenin mutlaka yapılması gerekiyor. Özellikle, İktidar Partisinin dışında
kazanan belediye başkanlarımız daha büyük sıkıntı çekmektedirler. Yeni
düzenlemenin bu anlamda yapılması büyük önem kazanıyor.
Değerli arkadaşlarım, 58
inci hükümet, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti döneminde, yine bildiğiniz
gibi, genel idareden alınan yüzde 6'lık pay yüzde 5'e düşürülmüştür. Bu,
zannediyorum, 2003 yılı için geçerliydi. İnşallah, 2004 yılında bu pay, yine,
yüzde 5'ten yüzde 6'ya çıkarılır; hatta, önümüzdeki yıllarda, genel bütçeden
aldığı pay daha da fazlalaştırılır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, üzerinde durduğumuz, özellikle şahsımın üzerinde durduğu önemli bir konu
da, bu büyükşehir belediyelerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili 7 nci
maddede verilen önerge 11 inci maddede değiştirilmiştir. Bunun sebebinin ne
olduğunu bir türlü öğrenmiş de değilim. "Büyükşehir belediye meclisi
üyelerinin kararıyla belediye başkanları yetkilerini alt kademelere
devredebilir" diye bir önerge vermiştiniz; bu kabul edildi. Arkadan, hemen
bu önerge değiştirildi. Verilen önergede deniyor ki "büyükşehir
belediyelerinin 7 nci maddeye göre ilçe ve alt kademe belediyelerine
görevlerini devretmeleri için, büyükşehir belediye başkanının uygun görüşü
aranır" veya "alınır." Şunu söylemeye çalışıyorum: Yüce milletin
en büyük çatısı burası. Bu çatı altında kararlar alınıyor. Bu kararlara
dışarıdan müdahale edilmesine hiçbir zaman müsaade etmememiz gerekir diyorum.
Eğer, bir önceki maddede böyle bir önergeyle böyle bir karar alınıyorsa, bir
sonraki maddede bu önerge verildi, niye değişti, bunu da merak ediyorum.
Özellikle, grup başkanvekilimiz tarafından veya Sayın Bakanımız tarafından bu
önergenin açıklanmasını talep ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dört gündür gerek Başkanlık Divanında gerekse Genel Kurulda Cumhuriyet Halk
Partisinin ve şahsımın belediyelerle ilgili düşüncelerini aktardım. Takdir Yüce
Genel Kurulundur diyor; beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, Genel
Kurula saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüzün.
24 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
Büyükşehir belediye
bütçesi
MADDE 25.- Büyükşehir
belediye bütçesi ile ilçe ve ilk kademe belediyelerinden gelen bütçeler
büyükşehir belediye meclisine sunulur ve büyükşehir belediye meclisince yatırım
ve hizmetler arasında bütünlük sağlayacak biçimde aynen veya değiştirilerek
kabul edilir.
Büyükşehir, ilçe ve ilk
kademe belediye bütçeleri, büyükşehir belediye meclisinde aynı toplantı
döneminde ve birlikte görüşülerek karara bağlanır ve tek bütçe hâlinde
bastırılır.
Büyükşehir belediye
meclisi, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin bütçelerini kabul ederken;
a) Bütçe metnindeki
kanun, tüzük ve yönetmeliklere aykırı
madde ve ibareleri çıkarmaya veya değiştirmeye,
b) Belediyenin tahsile
yetkili olmadığı gelirleri çıkarmaya, kanunî sınırlar üzerinde veya altında
belirlenmiş olan vergi ve harçların oran ve miktarlarını kanunda öngörülen
sınırlarına çekmeye,
c) Kesinleşmiş belediye
borçları için bütçeye konulması gerekip de konulmamış ödeneği eklemeye,
d) Ortak yatırım
programına alınan yatırımlar için gerekli ödeneği eklemeye,
Yetkilidir.
Büyükşehir belediye
meclisince ilçe ve ilk kademe belediye bütçelerinde yapılan değişikliklere
karşı on gün içinde Danıştaya itiraz edilebilir. Danıştay, itirazı otuz gün
içinde karara bağlar.
Bütçenin hazırlanması ve
uygulanmasına ilişkin diğer hususlarda Belediye Kanunu hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Mersin Milletvekili Mustafa
Özyürek.
Sayın Özyürek, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, bu tasarının en önemli maddelerinden birini görüşüyoruz. Büyükşehir
belediyesi dediğimiz zaman hangi hizmetlerin yapılacağı, bu tasarıda ayrıntılı
tespit edildi; özellikle imar planı olmak üzere, belde sakinlerini ilgilendiren
diğer hizmetlerin büyükşehir belediyesi tarafından yapılmasını çeşitli maddeler
hükme bağladı; ama, burada önemli olan, kaynak meselesidir. Kaynakla ilgili
konunun da, bütçe yapılırken gözönünde bulundurulması gerekiyor. Belediyeler
Kanunu Tasarısı ile Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarıları Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulurken, mutlaka, belediye gelirleri kanunu tasarısı da
birlikte sunulmalıydı. Bunun gereği yerine getirilmediği için, bu kadar
ekyükler, ekgörevler verdiğimiz belediyelerimizin bunu hangi kaynaklarla
gerçekleştireceği, ciddî şekilde soru konusudur. Burada, hem Belediyeler
Kanununda yaptığımız hem biraz sonra bu kanun vesilesiyle düzenleyeceğimiz
gibi, açıkları, yani, giderler ile gelirler arasındaki açıkları karşılamak
üzere, büyükşehir belediyelerine ve diğer belediyelere çok geniş ölçüde bir borçlanma
imkânı tanımaktayız. Zaten, Hazinemiz, konsolide bütçemiz çok büyük açıklar
veriyor, sürekli borçlanıyoruz; içborçlarımız, dışborçlarımız artıyor. Adalet
ve Kalkınma Partisinin iktidarda bulunduğu onyedi onsekiz aylık dönemde 70
katrilyona varan ek borçlanma yapılmıştır. Şimdi, belediyelere de böylesi bir
borçlanma yolu açılmaktadır ve belediyeler, yeterli gelir kaynağı
sağlayamadığımız için borçlanacaklardır. Peki, borçlanarak hizmetleri
yürütmenin yolu nereye kadar gidecektir; bu yol ne zaman tükenecektir? Nasıl
ki, uzun zaman Türkiye -1999'da, 2000'de ve 2001'de- borçlarını çeviremez
düzeye geldiği için ekonominin altüst olduğu, büyük krizlerin yaşandığı bir
dönem yaşamışsa, burada da belediyelerimiz, özel idarelerimiz, çok büyük borç
yükü altına gireceklerdir ve bu borçları -belediyelerimizi kapatamayacağımıza,
belediyelerimize kilit vuramayacağımıza göre- yine, Hazine üstlenecektir ve
sonunda, bu borçlar, bir türlü, ödenecektir.
Tabiî -en kolay yol-
1980'lerden beri Türkiye "vergi alma, borç al" prensibiyle
ekonomisini yönetmeye çalıştığı için, o tarihlerde bütçemizin yüzde 10'larının
bile altında olan faiz ödemeleri, şimdi yüzde 60'lara, yüzde 70'lere, hatta, geçmiş
yıllarda yüzde 80'lere, yüzde 90'lara kadar çıkmıştı. Borçlandığımız zaman,
yine, büyük faizler ödeyeceğiz, belediyelerimizin bütçesinin neredeyse yarıdan
fazlası faize gidecek, hizmetler aksayacak, yapılamayacak ve bu faiz yükü, enflasyonu
ve ekonomide büyük dengesizlikleri meydana getirecektir.
Değerli arkadaşlarım,
onun için, bunun yolu vergi almaktır. Şu ana kadar hiçbir maliye dehası
vergisiz bir bütçe dengesi kuramamıştır. Önünde sonunda, dengeleri vergi alarak
korursunuz. Borçlanma, geçici bir rahatlık sağlar; ama, sonunda vergiye
başvurursunuz.
Şimdi, biz, belediye
gelirleri kanunu tasarısı önümüze gelmediği için, hem anakent belediyelerinin
hem de diğer belediyelerin finansmanının nasıl sağlanacağını, bugün, burada,
görüşemedik, konuşamadık; görevleri verdik, yetkileri verdik, eskiden beri
devam eden yetkilere ek yetkiler verdik; fakat, bunun nasıl finanse
edileceğini, nasıl sağlanacağını, bir türlü, burada konuşamadık; çünkü, bunun
ne olacağı belli değil. Belki, Sayın Bakan, sonunda bir konuşma yapacaksa, kısa
bir süre sonra belediye gelirleri kanun tasarısını da getireceğini
söyleyecektir; ama, biz, bu görevleri, bu hizmetleri belediyelerimize verirken,
hangi kaynaklarla finanse edileceğini de bilerek bir karar vermemiz çok yararlı
olurdu; çünkü, acaba nelerden vergi alacaklar, mevcut vergilere ek mi
getirecekler, olağanüstü vergiler mi getirecekler, yeni yeni vergi kaynaklarına
mı başvuracaklar; bunları, ne yazık ki öğrenemedik.
Değerli arkadaşlarım, hem
Belediye Kanununda hem de bu büyükşehirlerle ilgili kanun tasarısında bütçe
yapılmasıyla ilgili eskiye göre tek önemli farklılık "stratejik plan"
kavramının öne çıkarılmış olmasıdır. Belediyenin stratejik planlarına uygun
olarak bütçesini hazırlayacağı, belediye tasarısında yer almaktadır. Bu
stratejik plan kavramı, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde siz değerli milletvekillerinin
oylarıyla kabul edilmiş olan Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda ortaya
atılmış, getirilmiş bir kavramdır. Bu planın özü, esası, hem orta ve uzun
vadeli yatırımları gözeten hem orta ve uzun vadeli hedefleri gözeten hem de
bununla mevcut kaynaklar arasında bir denge kurmaya çalışan bir planlama
kavramıdır, bir planlama yöntemidir.
Tabiî, burada stratejik
planlamadan bahsedebilmek için, öncelikle -özellikle büyük kentlerimizde,
mesela, İstanbul'da, Ankara'da ve İzmir'de- on sene yirmi sene sonra o
beldelerimizin ne durumda olacağının bilinmesi gerekiyor. Su kaynakları
açısından ne durumda olacağız, arıtma açısından ne durumda olacağız, trafik
açısından ne durumda olacağız, şehirleşme, konut yapımı açısından ne durumda
olacağız konusunda ayrıntılı planlar yapılması lazım ve bu planların gerektirdiği,
bu projelerin gerektirdiği kaynakların nasıl kazanılacağının da planlarda yer
alması lazım. Bu plan yapılmadan, bu stratejik planlamalar yapılmadan, sadece,
günübirlik memur maaşlarının nasıl karşılanacağını bütçeye koymak yeterli
değil; ama, biraz önce de bahsettiğim gibi, yeterli kaynak bulamazsak, sağlıklı
kaynakları sağlayamazsak, korkarım ki, yine, yıllara sari, uzun vadeli
projeleri ortaya atamayız, bu projelerle ilgili olarak da yeterli kaynakları
aktaramayız.
Değerli arkadaşlarım,
büyükşehirlerin kaynaklarıyla ilgili olarak, biraz önce, çeşitli önergelerle
arkadaşlarımız tartışmaya açtılar. 1984 yılından beri yüzde 5; yani, o anakent
belediyesi sınırları içinde toplanan vergilerin yüzde 5'i, daha önce, doğrudan
o belediyelere veriliyordu; ama, bazı büyükşehir belediyeleri arasında
dengesizliğe sebep olunduğu için, orada yüzde 40, yüzde 60 gibi bir bölüşüm
oranı uygulanmıştı. Şimdi, bugün geldiğimiz noktada yüzde 25 - yüzde 75 gibi
bir denge kurulmaya çalışılmaktadır.
Biraz önce geçti,
kanunlaştı; ama, belediye gelirlerini düzenleyen 23 üncü madde gözden
geçirilirse, orada çok önemli bir teknik hata yapıldı. Tabiî, arkadaşlarım çok
yorgun olduğu için, her maddede konuşan durumuna düşmemek açısından söz
almamıştım; ama, özellikle teknisyen arkadaşlarımızın, bürokrat arkadaşlarımın
dikkatini çekmek için söylüyorum; 23 üncü maddenin (b) bendi ile bu (o)
bendinin altındaki fıkrayı birlikte değerlendirseniz... Deniliyor ki, yüzde 5
pay ilgili belediyenin hesabına doğrudan gelir yazılır; ama, daha sonra
düzenlenen fıkrayla da, bunun yüzde 75'inin ilgili belediyenin gelir hesabına
yazılacağı, yüzde 25'inin Maliye Bakanlığı tarafından diğer belediyeler
arasında dağıtılacağı yazılıdır. Bu, herhalde, gözden kaçmış olan önemli bir
çelişkidir. Keşke, bunun bir fırsatını bulsak da düzeltseydik. Oldukça farklı
yorumlara neden olacak, uygulamada bazı sorunları peşinden getirecek bir
düzenlemedir.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, bütçe yapmak, sadece gelir ve gider arasındaki dengeyi kurmak değildir,
aynı zamanda bu vesileyle saydamlığı ortaya koymaktır. O bakımdan da,
bütçelerin, olabildiği kadar ayrıntılı olması lazım ve görüşmeler sırasında
kamuoyunun aydınlatılması lazım.
Burada, ilçe
belediyelerinin bütçeleri ile anakentin bütçelerinin birlikte görüşülmesi
öngörülmektedir; fakat, zamanlama açısından burada hangi tarihte bütçenin
hazırlanacağı, hangi tarihte görüşüleceği konusunda bir ayrıntı yoktur. İlçe
belediyeleri ile anakentin belediyeleri aynı tarihlerde hazırlanıp
görüşülecektir; o zaman nasıl birbiriyle konsolide edilecektir? Ayrıca,
belediyelerin bütçeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmakta olan
konsolide bütçenin eki olarak da sunulacaktır. Oysa, Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmakta olan konsolide bütçeler, ekim ayı içinde sunuluyor.
Belediye encümenlerineyse, belediye bütçeleri eylül ayı içinde sunulacak. Yani,
o kadar sıkışık bir tarihtir ki, aynı yılın bütçelerini konsolide bütçenin eki
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmak ve anlamlı bir şekilde bunların
tahlil edilmesini sağlamak, ne yazık ki, burada getirilen yöntemle mümkün
değildir. Onun için, buna bir çare bulunması lazım. Eğer, konsolide bütçelerin
ekinde belediye bütçelerinin yer almasında bir yarar görülüyorsa -ki, saydamlık,
şeffaflık, Türkiye'nin tüm harcamalarının ortaya konulması ve görülmesi
açısından böyle bir zorunluluk var- bu getirdiğimiz yöntem bu olanağı ortaya
koymamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanunun -başta da belirttim- en önemli eksikliği, kaynak eksikliğidir. Kaynağı
eksik olduğu için de, hazırlanacak bütçelerin denk olması ve yapılacak
giderlerin vergi gelirleriyle karşılanması olanağı yoktur. Onun için,
belediyelerimiz, verdiğimiz yetki çerçevesinde, geniş ölçüde borçlanmaya
başvuracaklardır ve bir süre sonra da, belediyelerin borçlarının altından
kalkamayacağımız için, ekonomik açıdan önemli sıkıntılarla, sorunlarla karşı
karşıya geleceğimizi düşünüyorum.
Bu düşüncelerle, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyürek.
25 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
Şirket kurulması
MADDE 26.- Büyükşehir
belediyesi kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta
belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilir. Belediye başkanı, genel
sekreter ve diğer belediye üst yöneticileri, bu şirketlerin yönetim ve denetim
kurullarında görev alamazlar.
BAŞKAN - 26 ncı madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına İzmir Milletvekili Erdal
Karademir.
Sayın Karademir, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ERDAL
KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının şirket kurulmasına ilişkin 26 ncı
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz aldım; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yasa tasarısı, büyükşehir belediyelerine, görev ve hizmet alanlarında sermaye
şirketleri kurabilme ve kurulmuş olanlara da ortak olabilme yetkisi tanımıştır.
Mahallî idareler yasa tasarıları incelendiğinde, belediyeler ve il özel
idareleri, doğal kaynakları işletmek ve işlettirmekten, yerel altyapıdan su ve
çöp toplama hizmetlerine, arsa ve konut üretiminden sermaye ortaklıkları
kurabilmesine kadar her türlü faaliyet ve girişimlerde bulunabileceklerdir.
Bunun için herhangi bir onay ve izin gerekmeyecektir. Büyükşehir belediyeleri
dahil, diğer yerel yönetim birimleri, şirket kurabilecek, şirketlere ortak
olabilecek ve anonim şirketlere hisse senedi yoluyla ortak olabileceklerdir;
dolayısıyla, yerel yönetim varlıklarının menkul kıymetler piyasasına
aktarılmasının önü açılmış olacaktır. Nitekim, bugün, yerel yönetimlerdeki
BİT'ler, yerel kamu hizmetlerinin sunumunda, yolsuzluğun ve usulsüzlüğün bir aracı
olarak kullanılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
bugün bile merkezî yönetimin vesayeti altında çıkar tezgâhı gibi çalışan birçok
yerel yönetimde, şirket kurma ve şirketlere ortak olma yoluyla, yolsuzluklara
açık bir yapının oluşmasının önü açılmaktadır. Kaldı ki, bu şirketlerin
denetimi de Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde olacağından, bir kamu kaynağının
açıkça kamunun denetimi dışında tutulması sağlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının niyeti, daha önce Büyük Millet Meclisine gelen ve geçici maddelerine
kadar görüşülen Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısından da bilinmekteydi. Bu
anlamda, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında, kamusal hizmetlerin ve kamusal
kaynakların özelleştirilerek piyasaya taşınmasının ve ticarîleştirilmesinin
hedeflendiği görülmüştür.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarılar, uluslararası güçlerin küreselleşme sürecine bağlı olarak kamu
işletmelerinin tasfiyesini ve kamu hizmetlerinin ticarîleştirilmesini veya
özelleştirilmesini amaçlayan yönetim modellerinin bir sonucudur. Tasarılardaki
temel kurgu, ulusal ve uluslararası sermaye gruplarının istemleri
doğrultusunda, doğal kaynakları, kentsel toprakları, altyapı ve çevre
yatırımlarını yerel birimler aracılığıyla yabancı sermayeye aktarabilmektir.
Özellikle kırsal alandan kentlere ve büyük illere yönelik yaşanan göçün kentsel
toprak ve altyapı yatırımlarına duyacağı gereksinim, uluslararası sermaye ve
ulusal sermaye tarafından yakından izlenmektedir. Bu durum, toprak kaynakları
başta olmak üzere, diğer doğal kaynakların kullanılma ve tüketilme nedenlerini
oluşturmaktadır. Bunu izleyen süreç ise, yerel birimlerin, planlama, altyapı ve
çevre gibi yatırımlarını kaçınılmaz kılmaktadır. Bu durum da, yerli ve yabancı
yatırımcılar için kaçırılmaz fırsatlar oluşturmaktadır.
Bu tasarılar, küresel
güçlerin öngördüğü gibi, söz konusu çevresel hizmetler, su, çöp ve temizlik
hizmetleri, doğalgaz, ulaştırma, kentsel altyapı gibi birçok kamusal hizmetin
daha kolay özelleştirilmesi ve ticarîleştirilmesi olanağını sağlamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bir
yandan, uluslararası şirketlerin istekleri yerine getirilerek birçok kamusal
hizmetin üçüncü kişilere gördürülmesi öngörülürken, diğer yandan, yerel
yönetimlerin şirket kurmaları veya ortak olmaları yolunun açılmasıyla yeni
BİT'ler yaratılmakta ve kentsel rantların rant çevrelerine peşkeş çekilmesinin
zemini yaratılmaktadır.
Oysa, bu düzenleme,
Sermaye Piyasası Düzenleme Kurulu kararlarına aykırıdır ve kamu hizmetleri
üzerinden ve şirketler eliyle çıkar çevrelerine rant aktarılmasının kılıfını
oluşturmaktadır. Böylece, yerel yönetimler piyasa mekanizmasına göre
oluşurlarken, yönetilme ve hizmetleri gördürme biçimlerinde de benzer yöntemler
tercih edilmektedir. Böylesi büyük potansiyele sahip ülkemizde, IMF, Dünya
Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi küresel güçler, ülkemizin daha fazla
demokratikleştirileceği aldatmacısıyla, istem ve taleplerini, ne yazık ki, AKP
Hükümeti eliyle gerçekleştirmektedir. Bu anlamda, küresel güçler, yerel yönetim
hizmetlerini uzun süreli sözleşmelerle üstlenmek üzere harekete geçmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım,
yerel yönetimlerin kamusal denetimden ve bağımlılıktan uzaklaşması ve ulusötesi
güçlerden sorumsuzca kredi alan birimler haline gelmesi, en çok bu halkadaki
sermaye çevrelerinin beklentisidir.
Tasarılar, ne yazık ki,
toplumsal ve kamusal yarardan uzaktır ve doğru analiz edilmemişlerdir.
Tasarılar, ulusal birliğimizi ve egemenliğimizi tehdit etmektedir. Tasarılar,
yerel yönetimleri küresel dev şirketlerin önüne atmaktadır. Tasarılarda
kurgulanan sistem, bir ihaleler ve özelleştirmeler sistemidir. Bu tür bir yerel
yönetim anlayışında, halk, öncelikli değil, sermaye, önceliklidir. Tasarıya
göre, hem il özel idaresi hem belediyelerin mal ve gelirleri devlet malı,
devlet alacağı hükmünde değildir. Bu konu yalnızca "mallara karşı suç
işleyenler, devlet malına karşı suç işlemiş sayılır" şeklinde
tanımlanmıştır.
İl özel idarelerine ve
belediyelere ilişkin tasarılarda "belediyenin vergi, resim ve harç
gelirleri ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları haczedilemez"
hükmü bulunmasına rağmen, buna benzer bir hüküm, her nedense, Büyükşehir Belediyesi
Kanunu Tasarısında bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu
durumda ortaya çıkacak sonuçta ise, büyükşehir belediyeleri ölçüsüz derecede
borçlanabileceklerdir ve bu borçlarını geri ödemede acze düştüklerinde ise,
kamu hizmetlerinde kullandıkları kamu malları haczedilebilecektir.
Tasarı, vergi, resim,
harç geliri dışındaki gelirleri ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılmayan
malları haczedilebilir hale getirmektedir. Haciz kurumu, arkasından iflas
kurumunu getirecektir. Bu hüküm, yerel yönetim sisteminin iflasına yol açacak
bir hükümdür; yani, şirkete dönüştürülen yerel yönetimler iflas
edebileceklerdir.
Değerli
arkadaşlarım, tasarılarla yerel yönetim
birimlerine verilen yetkiler, yapmak-yaptırmak, kurmak-kurdurmak,
işletmek-işlettirmek şeklinde kullanılabilecektir.
Bu tasarılarla verilen
tüm yetkiler, yürütme yetkisiyle verilmiştir. Böylece, hizmeti kendisinin
yapması ya da ihale veya imtiyaz yoluyla yaptırması, hiçbir onay gerekmeden
yalnızca yetkili organların kararına bırakılmıştır. Buna, eğitim, sağlık,
bayındırlık, sosyal yardım ve benzeri tüm hizmetler dahildir.
Bu tasarıda, imtiyaz
vermek, yap-işlet-devret ya da yap-işlet modelleriyle iş görmek, belediyeye ait
şirket, işletme ve iştirakleri özelleştirmek, meclis kararıyla
yapılabilecektir. Bu süreçte, ne merkezî bir makam ne de Danıştay devrededir.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı incelendiğinde, su ve çöp toplama hizmetlerinin ticarîleşeceği, çevre
yönetiminin bütüncüllüğünü yitireceği anlaşılmaktadır. Bu tasarıyla, müktesep
haklar saklı kalmak üzere, belediye sınırları içinde içme, kullanma ve endüstri
suyu temin etme, kullanılmış sular ve yağmur sularının uzaklaştırılmasını
sağlama, bunlar için gerekli tesisleri kurma ve işletme yetki ve imtiyazları
belediyeye verilmekte, böylece, yukarıda bahsi geçen hizmetlerden rant elde
etmek amaçlanmaktadır. Bunun uluslararası boyutu da düşünüldüğünde, rantın kamu
eliyle özel sektöre devredilerek, ülkenin doğal kaynaklarının nasıl ulusüstü
sermayenin önüne sunulduğu da görülecektir.
Değerli arkadaşlarım, su
gereksinimi yaşamsal, su kullanımı insanî, sosyal ve biyolojik niteliklidir ve
bir insan hakkı olarak kabul edilmelidir; dolayısıyla, ekonomik bir mal olarak
alınır satılır hale getirilmemelidir. Kaldı ki, tasarıda öngörüldüğü üzere, bu
hizmetlerin özel sektör tarafından görülmesi durumunda, bu hizmetlerin halka
ulaşana kadar geçen tüm aşamalarının her birinde kâr edecekleri şekilde
fiyatlandırma yapmalarıyla, hizmetlerin fiyatlarının giderek artmasının önü
açılacak ve tekelleşme körüklenecektir.
Değerli arkadaşlarım,
getirilen tasarı hem su hem de çöp hizmetleri açısından görev ve sorumluluklar
ile yönetsel hiyerarşik düzen ve nitelikten uzaktır. Çevre yönetimi, çevreye
bütüncül bakmayı ve sürdürülebilirliği sağlamayı gerektiren bir konudur. Çevre
düzeninin uzmanlık, koordinasyon, denetleme, koruma ve geliştirme aşamalarının
her biri, yönetsel, hukuksal, toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutlarıyla ele
alınmalı, farklı disiplinlerin çalışması sağlanmalıdır.
Değerli arkadaşlarım,
tasarı, kamu yararını dışlayan, piyasa için çalışan bir kamu yönetim
mekanizmasını yerleştirmeye çalışmaktadır. Bu tasarıyla, merkezî yönetime bağlı
kimi yetkilerin yerel yönetimlere devredilmesiyle, şeffaf, katılımcı,
demokratik bir yönetim sisteminin kurulması, iddia edildiği gibi, sağlanmış
olmayacaktır; çünkü, bu tasarıyla, yerelleştiğini söylediğimiz idarî yapı,
küresel sermaye ve uluslararası şirketler tarafından daha kolay yönlendirilecek
ve ulusal kaynakların daha kısa sürede ele geçirilmesinin önü açılacaktır.
Tasarıyla merkezin vesayetine son verilirken, yerel yönetimlerin, hem idarî hem
siyasî karar odaklarının ve sermaye çevrelerinin kontrol ve denetimi altına
geçmesinin ortamı yaratılacaktır.
Yasa tasarılarını
hazırlayanlar, umarım, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Birleşmiş
Milletler gibi uluslararası kuruluşların ulusal çıkarlarımızı, ulusal
kaynaklarımızı, ulusal egemenliğimizi olumsuz etkileyecekleri bu değişim
sürecinin hukukî, idarî ve teknik altyapısını hazırladıklarının farkındadırlar.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarılarla ülkemizin ulusal çıkarlarını öne çıkaran değişiklikler
öngörülseydi, tasarılar daha anlamlı ve daha doğru olurdu.
Yerel yönetim yasa
tasarılarıyla, bir yandan, uluslararası şirketlerin istekleri yerine
getirilirken, diğer yandan, tasarının bu maddesi, Belediyeler Yasasının 70 inci
maddesi ve İl Özel İdaresi Yasasının 52 nci maddesiyle, şirket kurma veya ortak
olma yolunun açılmasıyla yeni KİT'ler ve BİT'ler yaratılmaktadır. Sermaye
Piyasası Düzenleme Kurulu kararlarına da aykırı olan bu durum, AKP Hükümetinin,
varlığını sürdürmek için, ülkemizin geleceğini olumsuz etkileyecek her türlü
taviz ve küresel sermayenin istemi doğrultusunda ve tam bir ilkesizlik
temelinde tasarılar hazırladığını göstermektedir.
Değerli arkadaşlarım,
tasarılar, ulusal ve toplumsal çıkarlarımızı koruyacak şekilde hazırlanmak
üzere geri çekilmeli ve katılımcı bir anlayışla, ulusal kaynaklarımızı
koruyacak şekilde ve kamu ve toplum yararı gözetilerek, yeniden hazırlanmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Karademir.
Şahsı adına, Sayın Koç;
buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sabrınızın sonuna geldiğini biliyorum.
Bizler de, muhalefet olarak, son noktaya kadar, belli bir denetim görevini,
belli bir uyarı görevini yapmak için gayret gösteriyoruz.
Bakın, tasarının 57 nci
sayfasında -burada altkomisyon raporu var; elinizdeki tasarıdan takip
edebilirsiniz- "Şirket kurulması" madde 27 olarak geçiyor ve
"Büyükşehir belediyesi kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında,
ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilir ve
kurulmuş olanlara ortak olabilir" deniliyor.
Daha sonra, hükümetin
teklif ettiği metinde, 71 inci sayfada, madde 25 olarak geçiyor ve
"Büyükşehir belediyesi kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında,
ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilir"
deniliyor.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda, tartışmalardan sonra oybirliğiyle kabul edilen, belli bir uyum
sağlanan şekli şu anda görüştüğümüz şekil ve buraya bir ek yapılıyor.
Değerli milletvekilleri,
bakın, son derece önemli, belki, gecenin en önemli noktasındayız; o da şu:
Demin söylediğim ifadelere ek olarak "belediye başkanı, genel sekreter ve
diğer belediye üst yöneticileri, bu şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında
görev alamazlar" deniliyor. Gecenin sürprizi de bu; bir önerge; önerge
biraz sonra okunulacak. Önergede "belediye başkanı, genel sekreter ve
belediye ve bağlı kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz personel, bu
şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabilirler" deniliyor.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye çok yolsuzluk yaşadı, Türkiye çok sıkıntı yaşadı. Lütfen, samimî
olalım, birbirimizi son dakikada kandırmaya çalışmayalım. Bakın, çok açık
söylüyorum -çok açık söylüyorum- bizim üyelerimizin Plan ve Bütçe Komisyonu
raporundaki -sayfa 46, 3 üncü madde- karşıoy yazısında "Tasarıda, yerel yönetimlerin şirket
kurma ya da kurulu şirketlere ortak olma yolu sonuna kadar açılmaktadır. Böyle
bir düzenleme, açıkça, yolsuzluklara açık bir yapının oluşmasına yol açacaktır.
Nitekim, bugün, yerel yönetimlerdeki BİT'ler, pek çok yolsuzluğun kaynağı
durumundadır" denilmektedir. Bunlar hakkında kitaplar yazıldı; bunlar
hakkında davalar var; bunlar hakkında görülmekte olan davalar var; bunlar
gazetelere tefrika oldu.
Değerli milletvekilleri,
aynı yolun yolcusu olmak şeklinde bir tutumu lütfen sergilemeyin; lütfen
sergilemeyin... "Yolsuzlukla mücadele" dediniz, yaya kaldınız.
Lütfen, son dakika değişikliğiyle "biz, aynı yolda yola devam
edeceğiz" tarzında bir irade burada sergilemeyin. Sizden istirham
ediyorum... Sizden istirham ediyorum; lütfen, söylemlerinizde samimî iseniz, bu
önergeyi geri çekin. Bu önergeyi geri çekin... Bu önergeyi geri çekin...
Lütfen...
Bu şekilde bir yasama
görevi olmaz, birbirimizi aldatır tarzda; son dakikada kim geliyor kulise? İsim
söylemek istemiyorum, bir belediye başkanıyla, yüzünü görmediğim bir insanla,
burada üç defa karşılaştım bu yasa tasarısının görüşüldüğü hafta boyunca.
Yapmayın... Samsun'daki mobil santrallarla ilgili bir konuşmamda "aynı
kene size yapışır" demiştim. Lütfen... Lütfen, bu önergeyi geri çekin.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, bir düzeltme yapabilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, CHP Grup Başkanvekili Sayın
Haluk Koç Bey, 27 nci maddenin komisyonda oybirliğiyle kabul edildiğini
söyledi. Oysaki, 27 nci madde üzerinde CHP Grubu tarafından arkadaşların vermiş
olduğu bir önergeyle orada bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklik neticesinde,
belediye başkanı, belediye genel sekreteri ve üst düzey yöneticilerinin şirket
yönetimine giremeyeceği kabul edilmiş oldu; fakat, şunu da söyleyeyim: Tabiî
ki...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Oybirliğiyle kabul edildi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Oybirliğiyle değil, oy çokluğuyla kabul
edildi.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Oybirliğiyle...
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Hayır... Hayır... Ayıp bir kere... Arkadaşlar burada... Oybirliğiyle idi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Lütfen... Oy çokluğuyla kabul edildi...
Belediyelere ait şirketlerin, mutlaka, belediye yöneticileri tarafından
yönetilmesi kadar tabiî hiçbir şey de olamaz Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın
Başkanım...
Bir samimiyet sınavına
giriyorsunuz. Bakın, bir samimiyet olayıdır bu. Lütfen... Lütfen...
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu)-
Oybirliğiyle geçti karar.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)-
O zaman komisyonlarda çalışmayalım, görev almayalım arkadaşlar yani.
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu)-
Arkadaşımız oradadır, ben güveniyorum doğru söyleyeceğine. O karar oybirliğiyle
alındı.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş 1 adet önerge vardır.
HALUK KOÇ (Samsun)-
Efendim, bu önergeyi çekin lütfen.
Yani, bakın, sizi Türk
kamuoyuna yarından itibaren şikâyet edeceğim ve hiçbir yasama görevinde bu son
dakika önergelerine karşı hiçbir şekilde bir samimiyet sergilemeyeceğiz.
Lütfen!.. Yapmayın!.. Lütfen yapmayın!..
BAŞKAN- Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesindeki
"Belediye Başkanı, genel sekreter ve diğer belediye üst yöneticileri, bu
şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar" cümlesinin kanun
metninden çıkarılmasını ve yerine aşağıdaki metnin ilavesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Yahya Baş |
Nusret Bayraktar |
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
Recep Yıldırım |
|
Sabri Varan |
|
Sakarya |
|
Gümüşhane |
"Genel sekreter ile
belediye ve bağlı kuruluşlarında yöneticilik sıfatına haiz personel bu
şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabilirler.
Büyükşehir belediyesi,
kendine ait büfe, otopark ve çay bahçelerini işletebilir; ya da bu yerlerin
belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50'sinden fazlasına ortak olduğu şirketler
ile bu şirketlerin % 50'sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye meclisince
belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir."
HALUK KOÇ (Samsun)-
Değerli arkadaşlarım, bu kadar mahkûm olmayın. Lütfen!.. Çok acı bir şey bu.
Nasıl kabul ediyorsunuz bunu?
Devlet İhale Kanunu bir
kere daha deliniyor. Bu İhale Kanununu da siz çıkardınız arkadaşlar.
BAŞKAN- Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükümet katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)- Katılıyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun)- Peş
peşe rant kapısı açılıyor burada. Lütfen yapmayın!.. Lütfen yapmayın!..
BAŞKAN- Sayın Kapusuz,
gerekçeyi okutacağım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)-
Gerekçeyi izah etmek istiyorum.
BAŞKAN- Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çok yoğun bir çalışma ve saatin ilerlediği
bir anda belki bazı hususları anlatmakta, anlaşılmasında veyahut da farklı
düşünülmesinde elbette farklılıkların olmasını doğal karşılıyoruz.
Şimdi, bu önerge...
Değerli arkadaşlarımız haklı olarak çıkmasını istiyorlar, olmamasını
istiyorlar; düşüncelerine saygı duyarız. Bir defa, belediyeleri, büyükşehir
belediyelerini ve şirketlerini, bağlı kuruluşlarını değerlendirmeye alınca,
buralarda yöneticilik yapacak insanların vasıfları çok önemli. Elbette, bir
partinin, seçilmiş bir belediye başkanının, teşkilatları var, birçok talepleri
de söz konusu olur. Eğer buralarda çok aşırı bir siyasallaşmanın önünü tıkamak
istiyorsanız, belediyede devlet memuru veyahut da yöneticilik vasfını taşıyan,
belirli seviyede birikimi olan insanların bu şirketlerde yönetici vasfıyla
bulunmuş olmasında, zannedersem büyük faydalar ve katkılar vardır. Dolayısıyla,
arkadaşlarımız haklı olarak "belediye başkanlarının meşguliyetleri çoktur,
belediye başkanları burada görev almasın, zaten ilgilenemezler" dediler;
biz de arkadaşlarımızla istişare ettik. Zaten hükümet tasarısında böyle bir engel
yoktu; ama, Plan ve Bütçe Komisyonunda konulmuş olan hususu burada yeniden
gözden geçirdik. Belediye başkanlarının dışında, genel sekreter, belediye ve
bağlı kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz personel, bu şirketlerin yönetim
ve denetimlerinde görev alabilmeli. Birincisi...
HALUK KOÇ (Samsun) -
"Hiçbiri görev alamaz" diyor orada.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Alabilmeli; şundan dolayı: Aksi takdirde, siz, orada istediğiniz başarılı bir
çalışmayı sergileyemezsiniz.
İkinci bir hususu
söylemek istiyorum o da şu: Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz ki, belediyelerin
birçok sosyal alan ve sosyal hizmetler statüsünde bazı hizmetleri var.
Bunlardan bir tanesi, hepiniz biliyorsunuz ki, otopark mafyası olarak yazılan
çizilen, birtakım yaşanılan sıkıntılar var. Bir anlamda, ihaleye herkes
girebiliyor, meşru yollarla para kazananlar da giriyor, gayrimeşru yollarla
para kazananlar da girebiliyorlar. Bunun yolu, bir yerde bakıyorsunuz, (A) sokağındaki
bir otoparkın fiyatı 5 000 000 lira, bir başkasındaki 10 000 000 lira. Peki
bunu, ne yapacaksınız? Siz, bunu, bir dengeye, millete hizmet noktasında bir
noktaya taşıyacaksınız. Sizin burada amacınız hizmetse, vatandaşın en ucuz, bir
de çok ayırımcılığa tabi tutulmayacak şekilde hizmet alabilmesinin önünü
açacaksınız.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, bu gerekçe değil...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Eğer, sizin belediyeniz bunu işletmek istiyorsa, diliyorsa, işletilmesi
konusunda, işlettirilmesi konusunda bir yol olarak bunu kullanabilmeli; mecburî
değil.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Kapusuz, felsefeyi bozuyorsunuz; yapmayın!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Ancak, şayet bunu regüle etmezseniz, bunu dengelemezseniz, birtakım sıkıntıları
bundan sonra da yürütmeye devam edersiniz. Dolayısıyla, bu amaçla düzenlenmiş
olan ve hükümetin göndermiş olduğu tasarıda olmayan, komisyonda konulan hususu,
burada yeni şekli olarak bir noktaya taşıdık. Bununla beraber, önergemiz açık
ve net olarak bunları ihtiva etmektedir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yapmayın!.. Bunu yapmayın Sayın Kapusuz!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Yoksa, 2886'nın değiştirilmesi konusunda, şu anda bile, birçok çevre, artık,
2886 sayılı İhale Yasasının bazı tıkayıcı hususlarını, uluslararası çevreler
bile dillendirmeye kalktılar. Dolayısıyla, bizden önce çıkmış olan, bizim de
destek vermiş olduğumuz bir yasanın aksayan bir yeri varsa, oranın düzeltilmesi
konusunda, elbette, bu Meclis, iradesini orta yere koyacaktır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yapmayın!.. Bunu yapmayın!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Ben bunu arz etmek istiyorum.
Teşekkür ederim
arkadaşlar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kapusuz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Yapmayın bunu!... Bakın arkadaşlar, elinizde
önerge yok. Lütfen, önergenin fotokopisine bakın. Lütfen efendim, yapmayın!..
Yanlış yapıyorsunuz!..
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Tamam, yeter yahu!
HALUK KOÇ (Samsun) - Karşı çıkmayacak mıyız yani?! Görüşlerimizi
ifade etmeyecek miyiz?! Bu şekilde bir şey yapmayın! (AK Parti sıralarından
gürültüler)
KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Siz, Devlet İhale Kanununu deldiniz; yapmayın bunu!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Yapmayın!..
Bakın, 72 saattir
görüşmeler devam ediyor, son dakikalara geldik; ne saygısızlığımızı gördünüz?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 26 ncı maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
HALUK KOÇ (Samsun) - Bu şartlarda çalışmamız mümkün değil!
(CHP milletvekilleri
Genel Kurul Salonunu terk ettiler)
YEDİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Belediyeler arası hizmet
ilişkileri ve koordinasyon
MADDE 27.- Büyükşehir
kapsamındaki belediyeler arasında hizmetlerin yerine getirilmesi bakımından
uyum ve koordinasyon, büyükşehir belediyesi tarafından sağlanır. Büyükşehir,
ilçe ve ilk kademe belediyeleri arasında hizmetlerin yürütülmesiyle ilgili
ihtilâf çıkması durumunda, büyükşehir belediye meclisi yönlendirici ve
düzenleyici kararlar almaya yetkilidir.
Yeni kurulan büyükşehir
belediyelerinde meydan, bulvar, cadde, yol, sokak, park, spor ve kültürel
tesislerin büyükşehir belediyesi ile büyükşehir kapsamındaki diğer belediyeler
arasında dağılımına ilişkin esaslar büyükşehir belediye meclisi tarafından
belirlenir.
Büyükşehir belediyesi
mücavir alanlarının ilçe ve ilk kademe belediyeleri arasındaki bölüşümü
büyükşehir belediye meclisince yapılır.
Büyükşehir belediyesi, 7
nci maddede sayılan hizmetleri, malî ve teknik imkânları çerçevesinde, nüfus ve
hizmet alanlarını dikkate alarak, bu hizmetlerden yararlanacak büyükşehir
kapsamındaki diğer belediyeler arasında dengeli olarak yürütmek zorundadır.
İlçe veya ilk kademe belediyelerine ait görevlerden bir veya birkaçı, bedeli
kendileri tarafından karşılanmak ve istekte bulunmak kaydıyla, büyükşehir
belediye meclisinin kararına dayanarak, ortaklaşa veya bizzat büyükşehir
belediyesi tarafından yapılabilir.
Büyükşehir belediyesi,
ilçe ve ilk kademe belediyeleri ile ortak projeler geliştirebilir ve yatırım
yapabilir. Büyükşehir belediyesi, kesinleşmiş en son yıl bütçe gelirinin %
3’ünü aşmamak ve bütçede ödeneği ayrılmış olmak şartıyla, ilgili belediyenin
yatırım programında yer alan projelerin finansmanı için büyükşehir belediye
başkanının teklifi ve meclisin
kararıyla ilçe ve ilk kademe belediyelerine malî ve aynî yardım yapabilir.
Büyükşehir belediyesi ile
bağlı kuruluşları, belediye başkanının onayı ile birbirlerinin nakit ihtiyacını
karşılayabilir. Bu şekildeki ödünç vermelerde faiz uygulanmaz.
Yapılacak herhangi bir
yatırımın büyükşehir belediyesi ile bağlı kuruluşlarından bir veya birkaçını
aynı anda ilgilendirdiği ve tek elden yapılmasının maliyetleri düşüreceğinin
anlaşıldığı durumlarda, büyükşehir belediye meclisi, yatırımı kuruluşlardan
birinin yapmasına karar verebilir. Bu takdirde yatırımın ilgili diğer kurumu
ilgilendiren kısmına ait harcama tutarı o kurumun hesabında borç, yatırımcı
kuruluş hesabında alacak olarak gösterilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Önerge de yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
Diğer hükümler
MADDE 28.- Belediye
Kanunu ve diğer ilgili kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri ilgisine
göre büyükşehir, büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyeleri hakkında da
uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
Değiştirilen hükümler
MADDE 29.- 18.1.1984
tarihli ve 2972 sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar
Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 4.-
Büyükşehir belediye başkanının seçiminde, seçim çevresi büyükşehir belediye
sınırları içidir.
Büyükşehir belediye
sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediye başkanı ve belediye meclis
üyeleriyle büyükşehir belediye meclis üyelerinin seçimlerinde seçim çevreleri,
ilçe ve ilk kademe belediyesinin sınırları içidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesiyle
değiştirilen 18.1.1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle
Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin
tasarıdaki metninin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Yahya Baş |
Nusret Bayraktar |
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
Recep Yıldırım |
Vahit Kiler |
Recep Koral |
|
Sakarya |
Bitlis |
İstanbul |
"Büyükşehir belediye
sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediye başkanı ve belediye meclis
üyelerinin seçimlerinde seçim çevreleri, ilçe ve ilk kademe belediyesinin
sınırları içidir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR
AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
TBMM'ye gönderilen tasarı
metninde büyükşehir belediye meclislerinin doğrudan seçilmesi öngörülmekteyken
komisyonlardaki görüşmelerde bu husus tasarı metninden çıkarılarak mevcut halin
devamına karar verilmiştir. Ancak, tasarıyla büyükşehir belediye meclislerinin
doğrudan seçilmesi için Seçim Kanununda yapılan değişiklik çıkarılmamıştır.
Madde değişikliği ile bu husus düzeltilmektedir.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 29 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 30.- 2972 sayılı
Kanunun 24 üncü maddesinin (a) bendindeki "her ilçe" ibaresinden
sonra gelmek üzere "ve ilk kademe belediyesi" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi
okutuyorum.
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 31.- 27.6.1984
tarihli ve 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile aynı Kanunun ek
ve değişiklikleri; 9.8.1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 24 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinin üçüncü paragrafı yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - 31 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1.-
Büyükşehir belediyeleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç
iki yıl içinde büyükşehirin 1/25.000 ölçekli nazım imar plânlarını yapar veya
yaptırır.
BAŞKAN - Geçici madde 1'i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2.- Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; büyükşehir belediye sınırları, İstanbul ve
Kocaeli ilinde, il mülkî sınırıdır. Diğer büyükşehir belediyelerinde, mevcut
valilik binası merkez kabul edilmek ve il mülkî sınırları içinde kalmak
şartıyla, nüfusu ikimilyona kadar olan büyükşehirlerde yarıçapı yirmi
kilometre, nüfusu iki milyondan fazla olan büyükşehirlerde, yarıçapı elli
kilometre olan dairenin sınırı büyükşehir belediyesinin sınırını oluşturur.
Bu sınırlar içerisinde
kalan ilçeler büyükşehir ilçe belediyeleri, beldeler büyükşehir ilk kademe
belediyeleri haline gelir. Bu belediyeler hakkında Belediye Kanununun 11 inci
maddesi uygulanmaz. İlçelerin mülkî sınırları ile beldelerin belediye ve
mücavir alan sınırları büyükşehir belediye sınırıdır.
Bu sınırlar içinde kalan
köylerin tüzel kişiliği sona ererek mahalleye dönüşür. Bu şekilde oluşan
mahallelerin katılacağı ilçe veya ilk kademe belediyesi, büyükşehir belediye
meclisince belirlenir. Orman köylerinin tüzel kişiliği devam eder. Ancak
ormanlarla ilgili diğer kanun hükümleri saklı kalmak üzere bu köyler imar
bakımından büyükşehir belediyesinin mücavir alanı sayılırlar. Bu köylerde su ve
kanalizasyon hizmetlerini yürütme görev ve yetkisi ilgili büyükşehir belediyesine
bağlı su ve kanalizasyon idaresine aittir.
Birinci fıkrada
belirtilen mesafeler içerisinde büyükşehir belediyesi kapsamına alınan
ilçelerin mülkî sınırları ile ilk kademe belediyelerinin mücavir alan sınırları
içerisinde kalan köyler, bu mesafelerin dışında kalsa bile büyükşehir belediye
sınırları içine alınır. Bağlı bulunduğu ilçe veya belde merkezinin birinci
fıkrada belirtilen mesafelerin dışında kalması halinde, bu ilçe ve beldelerin
büyükşehir belediye sınırları içerisinde kalan köyleri büyükşehir belediye sınırları
dışında bırakılır.
Büyükşehir belediye
sınırlarına alınan belediyelerin organları büyükşehir belediyesi ilçe veya ilk
kademe belediyesi organları; köy muhtar ve ihtiyar heyeti ise mahalle muhtar ve
ihtiyar heyeti olarak ilk mahalli idareler genel seçimine kadar görevlerine
devam ederler.
Tüzel kişiliği kalkan
köylerin malvarlıkları hak, alacak ve borçları mahalle olarak katıldıkları
belediyeye devredilir.
Büyükşehir belediye
kapsamına alınma nedeniyle meydana gelecek mülki sınır değişiklikleri katılma
durumuna uygun olarak 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümlerine göre çözülür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Erdal Karademir?.. Yok.
Şahsı adına, Ankara
Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
geçici 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu kanun tasarısının
geçici 2 nci maddesi, hükümetin sevk etmiş olduğu tasarıda yok; şu ibare de
yok: "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; büyükşehir belediye sınırları,
İstanbul ve Kocaeli İlinde, il mülkî sınırıdır..." İçişleri Komisyonunda
görüşülmesi sırasında bu madde yine yok, daha sonra Avrupa Birliği Uyum
Komisyonunun görüşmelerinde bu madde yine yok, Plan ve Bütçe Komisyonunun
altkomisyonunda görüşülen metinde bu madde yine yok, nasılsa, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki görüşmelerde bu madde girmiş.
Şimdi, bu, Türkiye'yi çok
büyük bir belaya sokar. Bir defa, iller arasında ayırım yapılamaz. Bütün
dünyada, iller arasında ayırım sadece başkentler için yapılır. Yani, diğer
illerden farklı olarak, sadece başkentlere bir hak, imtiyaz tanınabilir; ama,
diğer illere, diğer yerlere herhangi bir hak ve imtiyaz tanınamaz. O nedenle,
Ankara başkent olduğu için belki böyle bir imtiyaz söz konusu olabilir,
tartışılabilir; fakat, İstanbul ve Kocaeli'ne böyle bir hak verildiği zaman
iller arasında ayırımcılık yapılmış olur ve ileride Türkiye'nin başına daha
büyük problemler açar.
Bunun neticesi ne
olacaktır Sayın Bakanım; bir müddet sonra terör... Bir müddet sonra İstanbul
Kocaeli'ni yutacaktır ve bir iki sene sonra, belki beş sene sonra "Kocaeli
İstanbul'a bağlansın" diye görüşmeler yapacağız. Yani, bu haliyle İstanbul
ve Kocaeli birleşerek bir büyükşehir belediyesi olacak ve Türkiye'de de iki
başlı bir yönetim meydana gelecek. Birisi Ankara'daki Başbakan, diğeri de
İstanbul'daki büyükşehir belediye başkanı. İstanbul'daki büyükşehir belediye
başkanlığının zaman içerisinde gelirleri daha da artacak ve Türkiye'ye gelen
resmî heyetler iki başbakanı ziyaret etmek zorunda kalacaklar; birisi eyalet
başbakanı; ama, Türkiye'de, çok önemli, söz sahibi bir eyalet başbakanı, öbürü
de Türkiye Cumhuriyetinin Ankara'daki Başbakanı. Bu şekildeki bir ayırım... Bu
bir hayalcilik falan değildir. Türkiye, güneydoğudan bölünmez; yani, Türkiye
Diyarbakır'dan falan bölünmez, Türkiye, İstanbul'dan bölünür. Biz hep
İstanbul'a, Kocaeli'ne yatırım yapmışız; bütün fabrikalar, her şey orada.
Şimdi, bu kanunla birlikte, İstanbul çok dev bir metropol, kent haline
dönüşecek ve Türkiye, ileride bütçesiyle personeliye yatırımlarıyla Ankara, bu
İstanbul'un gölgesinde kalacaktır ve çok ileride onarılması güç yaralar meydana
getirecektir.
Bu kanunla birlikte, bu
sefer, İstanbul'un köyleri -zaten, taşı toprağı altın- Kocaeli'nin köyleri,
dağları, her taraf belediye hizmetleriyle donatılacak; artık, kimse Muş, Van,
Haymana vesaireye yatırım yapmaya
gitmeyecek ve bütün yatırımlar İstanbul'da ve Kocaeli'nde yoğunlaşacaktır;
büyük bir göç akını başlayacak ve Anadolu boşalacaktır. Terör, yolsuzluk, mafya
İstanbul ve Kocaeli'nde yoğunlaşacaktır. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti,
ileride büyük bir güvenlik problemiyle, mafyayla karşı karşıya kalacaktır. Onun
için, hükümetin tasarısında olmayan, İçişleri Komisyonunun tasarısında olmayan,
Plan ve Bütçe Komisyonunun altkomisyon tasarısında olmayan bu "büyükşehir
belediye sınırları İstanbul ve Kocaeli İlinde il mülkî sınırıdır"
konusunun geri çekilmesini talep ediyorum, arz ediyorum. Bu madde çekilmediği
takdirde, ileride, dediğim gibi, Türkiye çok büyük sorunlarla karşı karşıya
kalacaktır; hizmette fırsat eşitliği ortadan kalkacaktır, iller arasındaki
eşitlik ortadan kalkacaktır.
Sayın Bakanım, insanlar,
Ankara'da Emniyet Genel Müdürü olmaya çalışmayacaklardır, İstanbul Emniyet
Müdürü olmaya çalışacaklardır; çünkü, rant orada, bütün rant orada toplanacaktır.
(AK Parti sıralarından "zaten orada toplanıyor" sesleri) Evet...
Onun için, bu konuda
hükümetimizi hassasiyete davet ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yarbay.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinin
1 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte; büyükşehir belediye sınırları, İstanbul ve Kocaeli
İlinde, il mülkî sınırıdır. Diğer büyükşehir belediyelerinde, mevcut valilik
binası merkez kabul edilmek ve il mülkî sınırları içinde kalmak şartıyla,
nüfusu 1 000 000'a kadar olan büyükşehirlerde yarıçapı 20 kilometre, nüfusu 1
000 000'dan 2 000 000'a kadar olan büyükşehirlerde yarıçapı 30 kilometre,
nüfusu 2 000 000'dan fazla olan büyükşehirlerde, yarıçapı 50 kilometre olan
dairenin sınırı büyükşehir belediyesinin sınırını oluşturur."
|
Faruk Çelik |
Recep Koral |
Recep Yıldırım |
|
Bursa |
İstanbul |
Sakarya |
|
Nusret Bayraktar |
|
Adem Baştürk |
|
İstanbul |
|
Kayseri |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinin
ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin "Bu belediyeler hakkında bu Kanun ile
Belediye Kanununun belediyelerin tüzel kişiliklerinin kaldırılmasına veya başka
bir belediyeye katılmasına ilişkin hükümleri uygulanmaz" şeklinde
değiştirilmesini; son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını, aynı maddenin
dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve bu fıkradan sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve talep ederiz.
"Birinci fıkra
gereğince büyükşehir belediyesi kapsamına alınan ilçelerin mülkî sınırları
içinde kalan belediye ve köyler ile, büyükşehir belediyesi kapsamına alınan
belediyelerin mücavir alan sınırları içerisinde bulunan köylerden; birinci
fıkrada belirtilen mesafelerin dışında kalan belediye ve köyler, bu Kanunun
yayımı tarihinden itibaren 6 ay içinde belediye meclisi veya köy ihtiyar
heyetinin talebi üzerine büyükşehir belediye meclisinin kararı ve İçişleri
Bakanlığının onayı ile başka bir işleme gerek kalmaksızın büyükşehir belediye
sınırları içine alınabilir. Bu köylerin mahalle olarak hangi ilçe veya ilk
kademe belediyesine katılacakları aynı meclis kararında gösterilir."
"Birinci fıkra
gereğince büyükşehir kapsamına alınan belediyelerin sınırlarında yerleşim
düzeni gerekleri dikkate alınarak bu kanunun yayımı tarihinden itibaren bir
sene içinde büyükşehir belediye meclisinin talebi üzerine İçişleri Bakanlığınca
gerekli değişiklikler yapılabilir."
|
Salih Kapusuz |
Nusret Bayraktar |
Halil İbrahim Yılmaz |
|
Ankara |
İstanbul |
Kütahya |
|
Yahya Baş |
Recep Yıldırım |
Tevfik Ziyaeddin Akbulut |
|
İstanbul |
Sakarya |
Tekirdağ |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Büyükşehir sınırları
dışında kalan belediye ve köylerin durumu düzenlenmektedir. İstekleri halinde
büyükşehre katılmalarına olanak sağlanmaktadır.
Büyükşehir kapsamına
alınan belediyelerin sınırlarında ihtiyaç halinde değişiklik yapma imkânı
getirilmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte büyükşehir belediye sınırları, İstanbul ve Kocaeli
İlinde, il mülkî sınırıdır, diğer büyükşehir belediyelerinde mevcut valilik
binası merkez kabul edilmek ve il mülkî sınırları içinde kalmak şartıyla nüfusu
1 000 000'a kadar olan büyükşehirlerde yarıçapı 20 kilometre, nüfusu 1 000
000'dan 2 000 000'a kadar olan büyükşehirlerde yarıçapı 30 kilometre, nüfusu 2
000 000'dan fazla olan büyükşehirlerde yarıçapı 50 kilometre olan dairenin sınırı
büyükşehir belediyesinin sınırını oluşturur."
Faruk Çelik (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Nüfuslar ile alan
arasında denge sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda, geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3'ü
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3.-
Büyükşehir belediyeleri ve bunlara bağlı
kuruluşları ile sermayesinin % 50'den fazlası büyükşehir belediyelerine
ait şirketlerin; 31.5.2004 tarihi itibariyle diğer belediyeler ile kamu kurum
ve kuruluşlarından olan kamu hukuku ve özel hukuka tabi alacakları, bunların
diğer belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarına karşılık
olmak üzere bu Kanunun yayımını izleyen altı ay içinde mahsup edilir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca
mahsup işlemleri yapıldıktan sonra büyükşehir belediyelerinin, kamu kurum ve
kuruluşlarına olan borçları, genel bütçe vergi gelirlerinden her ay ayrılacak
paylarının % 40'ını geçmemek üzere kesinti yapılarak tahsil edilir. Mahsup
sonucu kalan bu tutarlara zam ve faiz uygulanmaz. Bu maddedeki alacak ve
borçlar fer'ilerini de kapsar.
Bu maddeye göre yapılacak
mahsup ve kesinti işlemleri, yılı bütçe kanunları ile
ilişkilendirilmeksizin ilgili
büyükşehir belediyesi ve uzlaşma komisyonu tarafından karara bağlanır. Uzlaşma
komisyonu, Hazine Müsteşarlığından sorumlu bakan tarafından görevlendirilecek
bir başkan ile Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Sayıştay Başkanlığı ve İller Bankasından
birer temsilciden oluşur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Samsun Milletvekili Haluk Koç?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Mustafa Demir |
Adem Baştürk |
|
Hatay |
Samsun |
Kayseri |
|
Asım Kulak |
Taner Yıldız |
Cahit Can |
|
Bartın |
Kayseri |
Sinop |
"Geçici Madde 3 -
Büyükşehir Belediyeleri ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sermayesinin yüzde
50'sinden fazlası büyükşehir belediyelerine ait şirketlerin; 30.6.2004 tarihi
itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarından olan kamu ve özel hukuka tabi
alacakları, bunların diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarına karşılık
olmak üzere bu Kanunun yayımını izleyen altı ay içinde mahsup edilir. Bu madde
kapsamındaki alacak ve borç ifadesi bu alacak ve borçlara ilişkin fer'îleri ve
cezaları da kapsar.
Yukarıdaki fıkra
kapsamında yer alan kuruluşların mahsup işlemine konu olan veya olmayan
borçları, genel bütçe vergi gelirlerinden her ay ayrılacak paylarının yüzde
40'ını geçmemek üzere kesinti yapılarak tahsil edilir.
Bu maddeye göre yapılacak
mahsup ve kesinti işlemleri yılı bütçe kanunları ile ilişkilendirilmeksizin
ilgili kuruluş ile uzlaşma komisyonu tarafından belirlenir; Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından
karara bağlanır. Bakanlar Kurulu, ilgili kuruluşların borç ödeme kapasitelerini
de dikkate alarak ödenecek tutarları taksitlendirmeye, taksitlendirilen kısma
kanunun yayımını izleyen günden itibaren zam ve faiz uygulatmamaya, bu
borçların fer'i ve cezalarını geçmemek üzere indirim yapmaya yetkilidir.
Uzlaşma komisyonu Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan tarafından görevlendirilecek bir başkan ile
İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı,
Hazine Müsteşarlığı, Sayıştay Başkanlığı ile İller Bankasından birer
temsilciden oluşur. Büyükşehir belediyeleri için ayrıca uzlaşma komisyonu
kurulmaz. Belediyeler için kurulan komisyon büyükşehir belediyeleri için de
görev yapar.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)- Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Büyükşehir
belediyeleri ve bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde 50'sinden fazlası
büyükşehir belediyelerine ait şirketlerin 30.6.2004 tarihi itibariyle diğer
belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşlarından olan kamu ve özel hukuka tabi
alacakları ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçları konusunda yapılan
düzenlemede uygulamaya açıklık getirmek üzere bu değişikliğin yapılması gerekli
görülmüştür.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 3'ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yeni bir geçici madde 4
ilave edilmesine ilişkin önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 619
sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Nusret Bayraktar |
Recep Yıldırım |
|
Ankara |
İstanbul |
Sakarya |
|
Sabri Varan |
|
Vahit Kiler |
|
Gümüşhane |
|
Bitlis |
"Geçici Madde 4.- Bu
Kanunun yayımı tarihinde profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapan veya
yönetiminde bulunan belediye başkanları, en geç 1.1.2005 tarihine kadar bu
kulüplerin başkanlığından ve yönetimindeki görevlerinden ayrılırlar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 17 nci
maddesiyle belediye başkanlarının profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını
yapamayacakları ve yönetiminde bulunamayacakları hükme bağlanmaktadır. Ancak,
kanunun yayımlandığı tarihte bu tür görevlerde bulunanlara yürüttükleri kulüp
görevlerini devredebilmeleri için bir süre tanınması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı geçici madde
4 olarak ilave edilmesine ilişkin önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir; geçici madde 4
olarak metne ilave edilmiştir.
32 nci maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 32.- Bu Kanunun 23
üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi 1.1.2005 tarihinde, aynı maddenin ikinci fıkrası yayımını izleyen ay
başında, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri; 32 nci
madde hakkında, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, salı
gününden bu yana yerel yönetimler müzakeresini -biz de Başkanlık Divanı olarak-
hep birlikte yapıyoruz. ve hem Cumhuriyet Halk Partisinin düşüncelerini hem de
şahsî düşüncelerimi aktarmak üzere ben de birçok maddede söz aldım. Hepinizin
bildiği gibi, az önce, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar, 26 ncı maddede
verilen önergeyle ilgili düşüncelerini söylediler; bunların yanlış olduğunu
söylediler; bugüne kadar yapılmış yolsuzluk ve yoksulluğun önünü tıkamaya
çalışıyoruz, bu önergeyle tekrar açılır dediler ve siz de, tabiî ki, vermiş
olduğunuz önergeyi kabul ettiniz. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlar bu müzakereden çekildi.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu Parlamentoda üçte 2 çoğunluğu sağlayan, iktidarı tek başına elinde
bulunduran İktidar Partisi ve bunu denetleyen, bunu kontrol eden, bu yasama
yetkisini kullanan bir tek de Anamuhalefet Partisi vardı. Eğer bu muhalefet
partisi bu müzakerelerden çekildiyse, sizin de 26 ncı maddede, müzakereleri
bekletmeniz gerekiyordu. Önümüzde 8 madde var...
RESUL TOSUN (Tokat) -
Çekilmedi, sen buradasın.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Lütfen Sayın Tosun...
RESUL TOSUN (Tokat) - Sen
buradasın, çekilmedi.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Lütfen...
Önümüzde 8 madde vardı,
önümüzde kalan 8 maddeyi salı günü, oturur, değerlendirirdik ve çok kısa bir
sürede bunu kanunlaştırırdık. Şunu söylemeye çalışıyorum: Açıkçası, bu kadar
güzel müzakerelerden sonra, bunun, siyasî nezakete, siyasî etiğe sığmadığını
ifade ediyorum değerli arkadaşlar.
Yine, benim şahsen
Divanda maddeler üzerinde yapmış olduğum incelemelerde geçici 3 üncü madde af
niteliği taşıyor; nitelikli çoğunluk aranılması gerekiyor. Bunun da zabıtlara
geçmesini istiyorum. Geçici 3 üncü madde af niteliğini taşıyor, nitelikli
çoğunluk aranılması gerekiyor. Zannediyorum, Sayın Başkanımız, nitelikli
çoğunluğu arayacaktır. Bunu da zabıtlara geçirmek için düşüncelerimi
söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım, son
6 maddedeki bütün bu yaşanan tatsızlığa rağmen, çıkan, başta İl Özel İdaresi
Yasası, Belediye Kanunu ve Büyükşehir Belediyesi Kanunu tüm ulusumuza hayırlı
olsun diyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüzün.
Sayın milletvekilleri, 32
nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
33 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 33.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 33 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, aleyhte olmak üzere, Mersin Milletvekili Sayın
Mustafa Özyürek'in söz talebi vardır.
Sayın Özyürek?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ediyorum.
Sayın Bakanın bir
teşekkür konuşması olacak.
Sayın Bakan, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
yerel yönetimler reformu kapsamında hazırladığımız İl Özel İdaresi Kanunundan
sonra, Belediyeler ve Büyükşehir Belediyeleri Kanunlarının Yüce Meclisimizce
kabulü üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin siz
saygıdeğer üyelerini selamlıyorum.
Malumunuz, dün
tasvibinizi alan Belediye Kanunu ile bugün görüşmelerini tamamladığımız
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, kamu yönetimimizin en temel yasalarındandır. Bu
özellikleri nedeniyle, gerek hazırlık sürecinde ve gerekse Parlamentoya sevk
edildikten sonra ilgili komisyonlarında üzerinde yoğun mesai harcanmıştır.
Bu çalışmalarda temel
yaklaşım, dünyada gelişmekte olan yerel yönetim anlayışı çerçevesinde bir model
oluşturmak biçiminde ortaya konulmuştur. Dolayısıyla, cumhuriyet tarihinde ilk
kez bu çapta ve köklü değişiklikler yapılması söz konusu olmuştur. Bu modelde,
palyatif tedbirler yerini bütüncül bir bakış açısına ve esaslı çözümlere
bırakmıştır. Kamuoyunun ve Yüce Meclisin önüne bir reform paketiyle çıkılmış,
bugüne kadar neredeyse birbirinin rakibi ve hatta alternatifi gibi gösterilmeye
çalışılan yerel yönetimler ile merkezî idare "idarenin bütünlüğü
ilkesi" ışığında, birbirini tamamlayan üniteler olarak kamu hizmet ve
yetkilerini paylaşır duruma gelmişlerdir.
Bu çerçevede, mahallî
idare anlayışı bütünüyle değiştirilmiştir. Mahallî ihtiyaçlar, kanunla başka
idarelere verilmedikçe, mahallî idarelerce yürütülecek biçimde yerel yönetimler
yetkilendirilmişlerdir. Bu anlamda, belediyeler de, yeni yetki ve görevlerle
teçhiz edilmiştir. Belediyeler, kamu yönetimimizin öncü müesseseleri haline
getirilmiştir. Doğrusu, bu değişim, 1855 yılında İstanbul Şehremaneti olarak
başlayan yolculuğun önemli bir kilometretaşı olarak tarihe kayıtlanacak düzeyde
önemli bir aşamadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; malum, belediyeler, demokrasinin beşiği diye
adlandırıldı. Türk demokrasi tarihi ve demokratik kültürümüz belediyecilikten
çok yararlanmıştır. Öte yandan, dünyada demokratik kültür kabuk değiştirmekte,
temsil, katılım ve kamuoyu denetimi gibi hususlar yeni formlar almaktadır. İşte
bu gerçekten hareketle, Belediye ve Büyükşehir Belediyesi Kanunlarımızla,
belediyelerin demokratik nitelikleri ve etkinliklerini artıracak hükümler
konulmuştur. Bu bağlamda, katılıma, açıklığa, denetime ilişkin hususların
yanında halka etkin ve verimli hizmet sunulmasına yönelik düzenlemeler
yapılmıştır. Böylece, belediyelerimizi demokrasinin beşiği mertebesinden, demokrasinin
okulu noktasına taşıyacağımızı umuyorum; çünkü, artık, ülkemizde demokrasi
belediyelerin de sayesinde kökleşmiş, derinlik kazanmıştır. Bundan böyle, Türk
belediyeciliği, bir ekol olarak yalnız ülkemizde değil, aynı zamanda bölgemizde
demokrasinin yerleşmesine öncülük edecek bir okul fonksiyonu icra edecektir.
Kanunumuzda benim çok
önemsediğim bir başka temel nokta da, etkin bir belediyecilik için ölçeğin
büyütülmesi olgusudur. Nitekim, 5 000 kişinin yaşadığı alanların belediyeler
için gerekli şart olarak ortaya konulması kaynak israfını engelleyecek, gerçek
kent yaklaşımını destekleyecek bir öğe olarak kanunda yerini almıştır.
Burada hemen şunu da
ifade edeyim ki, biraz önce konuşan Sayın Ersönmez Yarbay arkadaşımın endişelerine
katılmıyoruz, katılmamız mümkün değil. Büyükşehirlerin asıl kuruluş amacına
bakarsanız, modern, metropol kentlere doğru bir adım atılmasıydı. Burada ben
takdim konuşması yaparken de arz etmiştim, belediyecilik kabuk değiştirdi,
metropol kentlere doğru gidiş hızlandı ve bugün, bizde en uygun metropol kent,
İstanbul ve Kocaeli'dir. İstanbul'a bakın, Kocaeli'nin yapısını bir inceleyin.
Artık, İstanbul'un tümü de, Kocaeli'nin tümü de, bir kent, bir şehir haline
gelmişti; buna hak ettiği yönetimi vermemiz lazımdı. İşte, bu yasayla, bu iki
kentimizin belediye sınırı ile mülkî sınırı birleştirilirken, diğer
büyükşehirlerde de bu gelişmeyi yakalayabilmemiz için, diğer
büyükşehirlerimizin sınırları da genişletilmiş ve birçok yeni beldeler,
ilçeler, köyler, o büyükşehirlerin kapsamına alınmıştır. İnşallah, hedefimiz,
ileride bütün illerde bu uygulamanın yapılması olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bu denli geniş bir bakış açısını, modern bir
yapılanmayı, sizlerin katkılarıyla gerçekleştiriyoruz. Üstelik, neredeyse elli
yıldır konuşulup, bir türlü icra edilmeyen reformu realize ediyoruz. Bu şeref,
Parlamentonun 22 nci Dönem mensuplarına, yani, siz değerli arkadaşlarıma nasip
olmuştur. 57 nci ve 58 inci cumhuriyet hükümetleri döneminde başlanılan, son
birkaç aydır komisyonlarda, altkomisyonlarda ve Genel Kurulda, hummalı
çalışmalar yapan siz değerli arkadaşlarımın bu şerefe sahip çıkmak, elbette
hakkıdır.
On yılların birikmiş
sorunlarına çözüm bulan yasaları kabul eden Yüce Meclisimizin siz değerli
üyelerini yeniden saygıyla selamlıyor ve şükranlarımı sunuyorum. Keşke,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup arkadaşlarımız da, şimdi, burada
olsalardı ve bu konuşmamı izleyebilselerdi.
Ben, tekrar, bu kadar
yoğun çalışmalar sonucunda kabul edilen bu yasaların, aziz vatandaşlarımıza
kaliteli hizmet getirilmesine yardımcı olmasını, ülkemizdeki demokratik rejimin
kökleşmesine katkı sağlamasını diliyor; başta Değerli Başkanımıza, Başkanlık
Divanımıza, siz değerli milletvekillerimize, komisyon başkanı ve üyelerine,
altkomisyon başkanı ve üyelerine, katkısı olan bütün arkadaşlarıma,
bürokratlara, teknisyenlere, bu toplantıları izleyen bütün arkadaşlarıma
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum...
AHMET IŞIK (Konya) -
Stenograflara...
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (Devamla) - Evet, katılan arkadaşlarımız dedik; onlar da dahil.
Hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum; hayırlı ve uğurlu olsun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı
Güneş Taner haklarındaki (9/5,6) esas numaralı ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
eski Bakanları Mustafa Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan haklarındaki (9/4,7) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonlarının raporlarını sırasıyla görüşmek
için, 13 Temmuz 2004 salı günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati : 01.09