DÖNEM
: 22 CİLT : 55 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
112 nci Birleşim
8 Temmuz 2004
Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Zekeriya
Akıncı'nın, amatör spor klüplerinin sorunları ile alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
2.- Aksaray Milletvekili Ahmet Yaşar'ın,
Türkiye-Almanya Parlamentolararası Dostluk Grubunun Almanya'daki temaslarına
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, Şair ve Yazar Rıfat Ilgaz'ın ölümünün 11 inci yıldönümü
münasebetiyle gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın
(6/1107) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/207)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi
ve 22 milletvekilinin, don olayının yarattığı zararın ekonomik boyutlarının
araştırılarak fındık üreticilerinin sorunlarının çözümlenmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/206)
2.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek ve
19 milletvekilinin, kadınların işgücüne katılımının önündeki engellerin ve
olumsuzlukların saptanarak katılımın ve üretkenliğin artırılması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/207)
IV. -
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı : 305)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı : 349)
5.- Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin
Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/827)
(S.Sayısı : 618)
6.- Belediyeler Kanunu Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/766) (S.
Sayısı : 616)
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'
nun, Zeugma Antik Kenti kurtarma çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/2803)
2.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, emeklilerin
tüketici fiyat endeksinden kaynaklanan maaş kayıplarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/2823)
3.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in,
Alanya İlçesindeki Akdağ-Hanay Yaylasının yaz ve kış turizmine kazandırılmasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/2843)
4.- Malatya Milletvekili Muharrem
KILIÇ'ın, Malatya Havaalanının uluslararası uçuşa açılıp açılmayacağına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/2887)
5.- Tekirdağ Milletvekili Enis
TÜTÜNCÜ'nün, Bağ-Kur sigortalılarının prim borçlarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sorusu ve
Sağlık Bakanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/2908)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
sekiz oturum yaptı.
Bursa Milletvekili Şerif Birinç, sulak
alanların korunmasına ilişkin RAMSAR Sözleşmesine ve Türkiye'de bu kapsamda
yapılan çalışmalara,
Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz,
Erzurum'da meydana gelen deprem sonrası yapılan çalışmalara ve alınan
tedbirlere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün,
Trakya çiftçisinin içinde bulunduğu sorunlara ve alınması gereken önlemlere
ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap
verdi.
Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in
(6/1127) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu,
sorunun geri verildiği bildirildi.
Bursa Milletvekili Şerif Birinç ve 27
milletvekilinin, Susurluk ve Nilüfer Çaylarındaki kirliliğin nedenlerinin ve
sorumlularının araştırılarak zararlı ve tehlikeli atıklardan arındırılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/205) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması (1/731) (S. Sayısı: 349),
5 inci sırasında bulunan, Özel Gelir ve
Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması (1/827) (S. Sayısı: 618),
Hakkında Kanun Tasarılarının görüşmeleri,
ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
6 ncı sırasında bulunan, Belediye Kanunu
Tasarısının (1/766) (S. Sayısı: 616) görüşmelerine devam olunarak 59 uncu
maddesine kadar kabul edildi, birleşime verilen aradan sonra, ilgili Komisyon
yetkililerinin Genel Kurulda hazır bulunmadıkları anlaşıldığından, müzakereleri
ertelendi.
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in, yapmış olduğu konuşmada Partisine sataşması
nedeniyle bir açıklamada bulundu.
8 Temmuz 2004 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 01.42'de son verildi.
Sadık Yakut |
|
|
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Enver Yılmaz |
|
Yaşar Tüzün |
|
|
Ordu |
|
Bilecik |
|
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
Türkân Miçooğulları |
|
Mevlüt Akgün |
|
|
İzmir |
|
Karaman |
|
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
No. : 165
II. - GELEN KÂĞITLAR
8 Temmuz 2004 Perşembe
Teklif
1.- Bursa Milletvekili M.
Altan Karapaşaoğlu’nun; Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk
ve Emekliliklerine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/307) (Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.6.2004)
Rapor
1.- Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz ve 4 Milletvekilinin, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/306) (S. Sayısı: 638) (Dağıtma tarihi: 8.7.2004)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili
Züheyir Amber’in, Emniyet Teşkilatı mensuplarının özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1191)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
2.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya-Korkuteli Osmankalfalar Köyü göletinin ne
zaman hizmete gireceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1192) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
3.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret Baloğlu'nun, Antalya-Alanya-Beyreli Köyünün su sorununa ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1193) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.6.2004)
4.- Manisa Milletvekili
Nuri Çilingir'in, S.S. Üzüm Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin DFİF'e olan
borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1194) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.6.2004)
5.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Kastamonu'nun bazı ilçelerindeki adliye
teşkilatlarının kaldırılma gerekçelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1195) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
6.- Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, BAĞ-KUR'a kayıtlı esnafın kuruma olan borçlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1196) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.6.2004)
7.- Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan'ın, Antalya-İbradı İlçesinin Hükümet Konağı inşaatına ne zaman
başlanacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1197)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
8.- Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan'ın, Antalya'ya bağlı İbradı ve Akseki İlçeleri arasındaki
karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1198)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
9.- Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel'in, doğal afetlerin tespitine yönelik radar
sistemlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1199)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
10.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, EPDK yönetmeliğine göre teminat olarak kabul
edilecek değerlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif
Şener) sözlü soru önergesi (6/1200) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Bingöl-Güroymak İlçesinde belediyenin alkollü içki satışını
yasakladığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3011)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.2004)
2.- İstanbul Milletvekili
Berhan ŞİMŞEK'in, bir yürütmeyi durdurma kararının uygulanmadığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3012) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.6.2004)
3.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, Haberleşme Yüksek Kurulunun toplanamama nedenine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3013) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2004)
4.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, İran'ı ziyaret edip etmeyeceğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3014) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2004)
5.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, Adana İlinde uçak seferlerinin durdurulmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3015) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
6.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, olası bir depreme karşı ne gibi önlemler alındığına ve
bilimsel çalışmaların dikkate alınıp alınmadığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3016) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
7.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, çiftçileri ilgilendiren bir yasaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3017) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2004)
8.- Malatya Milletvekili
Muharrem KILIÇ'ın, Sümer Holding Malatya Pamuklu Sanayi İşletmesinin
özelleştirilmesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3018) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2004)
9.- Uşak Milletvekili
Osman COŞKUNOĞLU'nun, Irak'la ilgili gelişmelerin ülkemiz üzerinde yaratacağı
etkilere karşı önlem alınıp alınmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3019) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2004)
10.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, bir polis memuru hakkındaki iddialara ve hakkında yapılan adli
işlemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3020) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.6.2004)
11.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, İstanbul Bayrampaşa Cezaevinde oda sisteminin uygulanıp
uygulanmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3021)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2004)
12.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİRin, yolsuzlukla mücadele için hazırlanan kanun tasarısına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3022) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.6.2004)
13.- Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan İlindeki yol projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3023) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2004)
14.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Antalya Boğaçayı Köprüsünün trafiğe açılmasına ve Çevre Yolu
Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3024)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
15.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN’in, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin adının İKÖ
toplantısında farklı ifade edilmesine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3025) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
16.- Çanakkale
Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, Türk delegasyonunun AYBYK toplantısında KKTC ile
ilgili tutumuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/3026) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2004)
17.- İstanbul
Milletvekili Gürsoy EROL'un, yeni banknot ve madeni para basımına ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3027) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.6.2004)
18.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Halk Bankasından kredi kullanan bir
firmaya ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3028)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
19.- İzmir Milletvekili K.
Kemal ANADOL'un, bazı TRT çalışanlarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir
ATALAY) yazılı soru önergesi (7/3029) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2004)
20.- İzmir Milletvekili
K. Kemal ANADOL'un, bir TRT çalışanına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/3030) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
21.- Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan Sigorta İl Müdürlüğünün hizmet binası ve personel
ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3031) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2004)
22.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Konya-Karapınar'da yaptırılan bir dispanserin personel
ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3032) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2004)
23.- Tekirdağ
Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, köylüden alınan rüsum bedellerine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3033) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.6.2004)
24.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğüyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3034)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2004)
25.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, çöp taşıma ihalelerinde kullanılan formüle ve
uygulamada usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3035) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2004)
26.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Antalya 100. Yıl Bulvarında can güvenliğini sağlama amaçlı
önlemler alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3036)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
27.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, bir polis memuru hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3037) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
28.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, antika silah sahiplerinin bürokraside karşılaştıkları
sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3038) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.6.2004)
29.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, taksi sürücülerinin eğitimlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3039) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
30.- Yalova Milletvekili
Muharrem İNCE'nin, Emekli Sandığı Yönetim Kurulunun teknik öğretmenlerle ilgili
bir kararına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3040)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.6.2004)
31.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, bazı yabancı firmaların ve yerli ortaklarının vergi
kaçırdıkları iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3041) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
32.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, YÖK Yasa Tasarısının hazırlanma aşamasında Bakanlığın
bilgisi dışında değişikliğe uğradığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3042) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.6.2004)
33.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, YÖK Kanununun 35 inci maddesi kapsamı dışında doktora yapan
araştırma görevlilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3043) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
34.- İstanbul Milletvekili
Gürsoy EROLun, İstanbul ve Ankara'daki hastanelerde yoğun bakım yatak sayısı ve
solunum cihazı sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3044)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
35.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, yeni binasına taşınan Ankara Trafik Hastanesinin eski binada
kalan personel ve tıbbi cihazlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3045) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2004)
36.- Muğla Milletvekili
Gürol ERGİN'in, mazot için çiftçilere destekleme yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3046) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.6.2004)
37.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, mısır ve soya fasulyesi ithalatı ile ithal
ürünlerdeki bazı sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3047) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2004)
38.- Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT'ün, Gürcistan ile ticaretin geliştirilmesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3048) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.6.2004)
39.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL’in, işletmelerden istenen Sanayi Sicil Belgesine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3049) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.6.2004)
40.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, THY'nin kiraladığı uçaklara ve isim belirleme
kriterlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3050)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2004)
41.- Muğla Milletvekili
Ali ARSLAN'ın, Muğla için turizm master planı olup olmadığına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3051) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.6.2004)
42.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, TSE belgesi olmayan ürünlerin denetimine ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3052) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.6.2004)
43.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Halk Bankasından kredi kullanan bir firmaya ve bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/3053) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.6.2004)
44.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Hükümetin Kuzey Irak politikasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3054) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
45.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, asgari ücrete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3055) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
46.- Tunceli Milletvekili
Hasan GÜYÜLDAR'ın, İstanbul'daki NATO zirvesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3056) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
47.- Trabzon Milletvekili
Şevket ARZ'ın, Trabzon'un bazı ilçelerinde yaşanan sel felaketine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3057) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.6.2004)
48.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik-Kumla Caddesindeki bir binanın çökme tehlikesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3058)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
49.- Aydın Milletvekili
Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Söke İŞ-KUR'un kapatılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3059) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
50.- Ankara Milletvekili
İsmail DEĞERLİ'nin, SSK Etlik İhtisas Hastanesinden ayrılan personele ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3060) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.6.2004)
51.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ'ın gaz kontrat devri ihalesini yapıp
yapmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3061) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
52.- Adana Milletvekili
Kemal SAĞ'ın, ihracatçı bir firmanın TETAŞ'a ait elektriği yasal anlaşma
olmaksızın Kuzey Irak'a sattığı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3062) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
53.- Samsun Milletvekili
İlyas Sezai ÖNDER'in, Samsun-Terme-Emiryusuf Köyü jandarma karakolunun
kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3063) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
54.- Adana Milletvekili
Tacidar SEYHAN'ın, NATO toplantısı için alınan güvenlik önlemlerinin doğuracağı
sonuçlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3064) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.6.2004)
55.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, fındıkla ilgili bazı sorunlara ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3065) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
56.- Aydın Milletvekili
Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, işletmelere verilen Sanayi Sicil Belgesine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3066) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.6.2004)
57.- Mersin Milletvekili
Hüseyin ÖZCAN'ın, Yurtdışı Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan bir
mezuniyet yıllığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3067) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
58.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, yurtdışındaki Türk firmalarına ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/3068) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.6.2004)
59.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN’ın, 4616 sayılı Kanunla serbest bırakılan hükümlü ve tutuklulara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3069) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.6.2004)
60.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Devlet İstatistik Enstitüsüne ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/3070) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.6.2004)
61.- Adana Milletvekili
Tacidar SEYHAN'ın, diplomatik gezilere katılan temsilcilere ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/3071) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.6.2004)
62.- Adana Milletvekili
Tacidar SEYHAN'ın, Türkiye'deki hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3072) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
63.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir proje çerçevesinde dağıtılan ineklere ve bazı
iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3073)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.6.2004)
64.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Devlet protokolünde kullanılan uçaklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3074) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
65.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, SİT alanı olan bir bölgeye askeri gazino
olarak kullanılan binalar inşa edildiğine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3075) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
66.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TAİ ve
TUSAŞ'ın bir Amerikan şirketine ait hisseleri satın alacağı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3076) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
67.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, Sivil Havacılık Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili
bir kanun teklifine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3077)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
68.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir yürütmenin durdurulması kararının uygulanmadığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3078) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.6.2004)
69.- Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, Yozgat'ın bazı ilçelerindeki adliyelerin kapatılma nedenlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3079) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.6.2004)
70.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Koruma Müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3080) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
71.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TEDAŞ'ta çalışan bir teknisyenin görev yerinin
değiştirilmesiyle ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3081) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
72.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, AKTAŞ Elektrik A.Ş. personelinin yasal
haklarının verilmediği iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3082) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
73.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Boğaziçi İmar İdare Heyetinin çalışmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3083) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.6.2004)
74.- Kırıkkale
Milletvekili Halil TİRYAKİ'nin, Kırıkkale Valisi hakkındaki bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3084) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.6.2004)
75.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, basında yer alan bir konuşmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3085) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.6.2004)
76.- Ankara Milletvekili
İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı firmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3086) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.6.2004)
77.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Antalya-Kemer arası yol çalışmalarının neden olduğu sorunlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3087) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.6.2004)
78.- Bursa Milletvekili
Kemal DEĞERLİ'in, tarihi eserlerin korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3088) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.6.2004)
79.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, Bakanlığın bütçesine ve bütçe dışı gelirlerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3089) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.6.2004)
80.- Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, Hatay-Samandağ İlçesindeki öğrenci pansiyonu inşaatına ve
Hatay İli yatırım programına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3090) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
81.-
Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Karaman İl Millî Eğitim Müdürünün bazı
açıklamalarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3091) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.6.2004)
82.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, üniversite sınavı sonrası açıkta kalacak adaylara yönelik
bir çalışma olup olmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3092) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
83.- Aydın Milletvekili
Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, Giresun İli'nde öğretmenler için düzenlenen bir kursta
dağıtılan kitaplara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3093) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
84.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, hayvan üreticilerinin Et Teşvik Piriminden yararlanması
şartlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3094)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
85.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, hazır gıdalarda kullanılan katkı maddelerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3095) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.6.2004)
86.- Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, Yozgat'ta şiddetli dolu nedeniyle zarar gören çiftçilere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3096) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.6.2004)
87.- İzmir Milletvekili
Yılmaz KAYA'nın, Karayolu Taşıma Yönetmeliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3097) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
88.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Adana'dan bazı illere direkt uçak seferlerinin yeniden
başlatılıp başlatılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3098) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
89.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Antalya-Kemer arası yol çalışmalarının neden olduğu sorunlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3099)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.6.2004)
90.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, oğlunun yaptığı ithalatla ilgili bazı iddialara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3100) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
91.-
Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan
mevsimlik işçilere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3101) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
92.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, tarihi eser kaçakçılığını önlemek için alınan tedbirlere
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/3102)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2004)
93.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, organ nakli konusunda yürütülen çalışmalara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3103) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
94.- Kars Milletvekili
Selami YİĞİT'in, Halk Bankasının esnaf ve sanatkârların borçlarının yeniden
yapılandırılması konusunda bir çalışması olup olmadığına ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/3104) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.6.2004)
95.- Manisa Milletvekili
Hasan ÖREN'in, bazı ilçelerde adliye teşkilatının kaldırılmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3105) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2004)
96.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, 5195 sayılı Kanunun uygulamada doğurduğu sorunlara ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3106) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.6.2004)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon Milletvekili
M. Akif Hamzaçebi ve 22 Milletvekilinin, don olayının yarattığı zararın
ekonomik boyutlarının araştırılarak fındık üreticilerinin sorunlarının
çözümlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/206) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.7.2004)
2.- Ankara Milletvekili
Yakup Kepenek ve 19 Milletvekilinin, kadınların işgücüne katılımının önündeki
engellerin ve olumsuzlukların saptanarak katılımın ve üretkenliğin artırılması
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/207) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.7.2004)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 14.00
8 Temmuz
2004 Perşembe
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
112 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, amatör spor
kulüplerinin sorunları ve çözüm önerileriyle ilgili söz isteyen Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı'ya aittir.
Buyurun Sayın Akıncı. (CHP sıralarından
alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı'nın, amatör spor klüplerinin sorunları ile
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; yakın zamana kadar Avrupa Futbol Şampiyonasının yapıldığı
ve ülkemizde de pahalı ve sansasyonel futbolcu transferlerinin çok konuşulduğu
bugünlerde, biraz da amatör sporun çilesini çeken insanların ve çok sınırlı
olanaklarla spor yapmaya çalışan gençlerimizin sorunlarına dikkatinizi çekmek
üzere, gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, tüm
amatör sporcuları, kulüp yöneticilerini ve yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, amatör spor
kulüplerinin kuruluş amacı, sporu yaygınlaştırmak, sporcular arasında birlik ve
dayanışmayı sağlamak, sporcuları desteklemek, sporun sevgi, barış ve kardeşlik
olduğunu anlatabilmektir. Unutulmamalıdır ki, amatör olsun profesyonel olsun,
en başarısızından en başarılısına, bütün sporlar amatörlükle başlamaktadır. Bu
pencereden bakıldığında, amatör spor kulüplerinin önemi daha da artmaktadır.
Denilebilir ki, ülke sporunun gelişmesi ve başarılı olabilmesi, amatör spor
kulüplerinin gelişmesi ve başarılı olmasıyla doğru orantılıdır. Dünyada,
ülkelerin artık en etkili tanıtım aracı haline gelen sporun her kademesine,
ilgili devlet kurumlarımız başta olmak üzere, bütün sivil toplum örgütleri ve
kurumlarının yardımcı olmaları kaçınılmazdır; yani, işin başında önem verilmesi
gereken kesim, amatör spor kulüpleridir. Şu anda en popüler, en gözde
sporcularımızı düşünün; onların birçoğu da, amatör bir spor kulübünde yetişerek
bulundukları yere gelmişlerdir; arkalarında, amatör ruhlu çok sayıda insanının
ilgisi ve desteği vardır.
Amatörlük zor iştir, gönül işidir;
gönüllülük, amatörlüğün tek ve en büyük sermayesidir; sevgi ister, sevmek
ister; sevmek ise, emek ister. Hiç karşılık beklemeden para ve zamanınızı
harcamak kolay değildir, her insanın yapabileceği bir iş de değildir.
Değerli arkadaşlarım, devletimiz, her
yaştaki insana spor yapma olanağı sağlamak için anayasal bir görev
üstlenmiştir. Kurumlarımızın bu anayasal görevi yerine getirip getirmediğini
pek düşünmüyor ve devletin bu görevini yerine getirme olanaklarını ve yollarını
çok da zorlamıyoruz. Bunun doğurduğu ihtiyaç nedeniyle de, spor kulüpleri,
yöneticileri ve sporcuları arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak, spor
kulüplerini desteklemek, hangi dalda olursa olsun uğraş veren kulüplerimizin
durumunu düzeltmek, iyileştirmek, yeni haklar elde etmek, spor yönetiminde ve
spor dalı federasyonlarında Türk sporunu gelişmiş ülkelerdeki seviyeye çıkarmak
amacıyla, amatör spor kulüplerini bir araya toplamış olan konfederasyon ve
federasyonlar kurulmuştur.
Ülkemizde 6 170 adet amatör spor kulübü
bulunmaktadır. Bu kulüplerimizde, toplam 600 000 civarında lisanslı sporcu
bulunmaktadır. Biliyoruz ki ülkemizde en çok konuşulan spor dalı futboldur.
Bütün kulüplerimiz amatördür; ama, bazı kulüplerimizin profesyonel futbol
şubeleri vardır; bunların sayısı da 218 civarındadır. Üstelik, çoğunlukla bu
218 takımın bir kısmının peşinden sürüklenip gidilmektedir. Geride kalan 6
000'e yakın spor kulübümüzü yeteri kadar düşünmemekte ve ilgilenmemekteyiz.
Futbolun sürekli gündemde olmasını elbette
yadırgamıyoruz. Asıl yadırganması gereken, yazılı ve görsel medyamızın da
futbola değil sadece birkaç futbol takımına ilgi gösterip, onlara saatlerce ve
sayfalarca yayınlarında yer ayırmalarına rağmen, diğer birçok kulübümüz gibi
amatörlerimize de yeterince ilgi göstermemesidir. Her şeyin profesyonelliğe ve
paraya tahvil edilmesi, amatörlere gösterilecek ilginin önündeki en büyük engel
olmaya devam ediyor. Elbette ki, kimi takımların ve Millî Takımımızın
başarıları hepimizi gururlandırmaktadır; ama, bu başarılı sporcuları oluşturan
kulüplerimizin altyapısını da amatörlerin oluşturduğunu unutmamalıyız.
Değerli arkadaşlarım, sporda gelişmiş
ülkelerin seviyesini yakalamak için atılması gereken adımların başında amatör
spor camiasının eğitimi gelmektedir. Bu eğitim, ceplerinden para harcayarak
sporu bir hobi olarak gören yöneticiler, sporcu ve sporcu ailelerinden
başlayarak, her yaştaki insanımızı içine alacak şekilde olabilmelidir.
Amatör sporcuların en önemli sorunlarından
biri, yine sağlık konusu olmaya devam ediyor. Özellikle kendisi ve ailesi adına
hiçbir sağlık güvencesine sahip olmayan sporcuların spor müsabakalarında
sakatlanacakları düşüncesi, bu sporcularımızda ciddî anlamda endişe
yaratmaktadır. Bu durumda olan lisanslı faal sporcuların tedavi olanaklarının
araştırılması, gerekiyorsa, yasal düzenlemeye gidilmesi, sporculara büyük
özgüven kazandıracaktır. Bunun için, faal lisanslı sporcuların -futbol branşı
dahil olmak üzere- sağlıkocaklarından ve sakatlıkta devlet hastanelerinden
yararlanabilmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca, müsabakaların yapıldığı sahalarda
sürekli doktor ve ambulans bulundurulması,
sakatlık zamanlarında yapılacak ilk müdahaleler için ayrı bir önem
taşımaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akıncı, toparlayabilir
misiniz.
Buyurun.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, amatör sporcuların diğer bir sorunu ise, oldum olası, tesis ve
malzeme yetersizliği olmaya devam etmektedir. Sınırlı statlarda, yılda yaklaşık
63 000 futbol müsabakası yapılmaktadır. Özellikle spor sahalarının azlığı,
müsabakaların yoğunluğu, spor yapmanın temel ihtiyaçları olan soyunma odaları,
duş kabinlerinin ve spor malzemelerinin yetersiz oluşu büyük sıkıntılar
doğurmaktadır.
Hiçbir maddî beklentisi olmadan,
gençlerimizi kötü alışkanlıklardan uzaklaştırmak için, onlara tamamen spor
yaptırma çabasında olan kulüp yöneticilerinin karşılaştığı sorunlardan bir
diğeri, kaynak olmaya devam ediyor. Yaşanan ekonomik krizler nedeniyle,
kulüplerimizin gelir kaynaklarında azalma ve kesilmeler olmuş, bu nedenle,
birçok kulübümüz ya kapanmış ya kapanma noktasına gelmiştir. Özel idarelerin
bütçesi ve belediye olanaklarından, amatör spor kulüplerinin tesis ve malzeme
taleplerine daha fazla katkı yapmaları sağlanmalıdır. Bu iş için de, var olan
yasaların daha işlevsel kılınması zorunluluğu vardır. Ayrıca, denilebilir ki,
biz, profesyonel müsabakalarda bile bunu başaramıyoruz; ama, hâlâ,
karşılaşmaların amatör kulüpler için de emniyetli bir ortamda yapılması arzusu
camianın bir başka beklentisidir.
Elbette ki, bütün bu sorunların çözümü
açısından ilgili tüm kurum ve kuruluşlar arasında iletişimin sağlanması ve
federasyonların demokratik, özerk bir statüye kavuşturulması, mutlaka
gerçekleştirilmesi gereken ilk adım.
Sözlerimi tamamlarken, biraz da
Ankara'daki amatör spor kulüplerimizin sorunlarına değinmek istiyorum sevgili
arkadaşlarım. Ankara'da bulunan 261 spor kulübünün 205 tanesi Ankara Amatör
Spor Kulüpleri Federasyonu üyesi olup, bu kulüplerde 15 000 lisanslı sporcu
bulunmaktadır.
Geçen yıl, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
ile Ankaragücü ve Gençlerbirliği kulüplerinden oluşan ortak girişim arasında,
Ankara 19 Mayıs Stadyumunun kullanma hakkını konu alan on yıllık bir sözleşme
imzalanmıştır. Yapılan bu sözleşmeden sonra, yine Ankara kamuoyunda amatör spor
kulüplerinin, 19 Mayıs Stadyumu altındaki kulüp binalarından
çıkarılabilecekleri ve "dış saha" diye tanımlanan sahaların amatör
kulüplerden alınabileceği kuşkusu konuşulmaya başlanılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Sayın Başkan,
tamamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Akıncı, lütfen... Çok yoğun
bir çalışma tempomuz var...
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Biliyorum.
BAŞKAN - Hayır, teşekkür edin; kusura
kalmayın.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Sözlerimi
tamamlayayım; bitti.
BAŞKAN - Hayır, bugün yoğun bir tempomuz
var.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Tamamlayayım,
teşekkür edeyim.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda Sayın
Bakanımızın da ilgisini çekecek Amatör Spor Kulüpleri Federasyonunun talebi
olan küçük bir öneriyle sözlerimi bitiriyorum.
1981 yılında çıkarılan 2450 sayılı Kanunla
Atatürk Kültür Merkezi kuruldu; hepimiz biliyoruz. Bu merkezin alanı
içerisinde, yapılacak bir yasal değişiklikle, Ankara'daki bütün amatör spor
kulüplerinin sorununu çözecek bir sosyal tesis, bir eğitim tesisi ve merkezî
idare binalarının kurulabilmesi mümkündür. O nedenle, Sayın Bakanımızın da
dikkatine sunarak, bu yasaya "Gençlik ve Spor" ilavesi yapılarak
"Atatürk Kültür, Gençlik ve Spor Merkezi" olarak değiştirilmesi
talebi vardır. Bunu, sizin ve Sayın Bakanımızın dikkatine sunuyorum. Bu, amatör
spor kulüplerimizin sorunlarının çözümünde büyük bir adım olacaktır.
Sözlerimi tamamlarken, bütün amatör
sporculara, büyük özveriyle amatör spora hizmet eden kulüp yöneticilerine ve
sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akıncı.
Gündemdışı konuşmaya, Hükümet adına Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Şahin. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinize
sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Ankara Milletvekili arkadaşımız Sayın
Zekeriya Akıncı'nın, amatör sporun ve amatör spor kulüplerinin sorunlarını
gündeme getiren konuşmasını biraz önce hep birlikte dinledik. Kendisine,
duyarlılığı sebebiyle teşekkür ediyorum; çünkü, uluslar, spor yoluyla
kendilerini tanıtırlarken, bu sporcuların amatör spor kulüplerinden
yetiştiğinin, amatör bir ruhla spora başladıklarının altını çizmemiz gerekir.
Amatör spor kulüpleri olmazsa eğer, bugün, hem Türkiye'de hem dünyada adından
çokça bahsedilen profesyonel spor kulüpleri de olmaz, onlara eleman
yetiştirecek altyapı da olmaz. O bakımdan, amatör spor ve amatör spor
kulüplerine verilecek her türlü destek, o ülkedeki sporun gelişmesinin ilk
adımlarıdır. O bakımdan, Sayın Akıncı'nın özenle altını çizerek ifade ettiği o
düşüncelerini paylaştığımı ifade etmek istiyorum.
Kendileri somut bazı öneriler getirdiler.
Sosyal güvenceye sahip olmayan amatör sporcularımızın...
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Futbolcular da
dahil.
DEVLE BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ALİ ŞAHİN (Devamla) - Futbolcular da dahil kuşkusuz.
...devlet hastanelerinden ve
sağlıkocaklarından ücretsiz yararlanmalarını temin edecek bir düzenlemeye
ihtiyaç olduğunu, böyle bir uygulamanın başlatılması gerekliliğini
vurguladılar. Doğrusu, biz de uzun süredir bunu düşünüyorduk. Sanıyorum bundan
bir ay kadar önce, Sağlık Bakanlığımız ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
arasında - ki,Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü adına o protokole ben imza
atmıştım- sosyal güvenceye sahip olmayan -kuşkusuz ki, futbolcularımız da
dahil- sporcularımızın devlet hastanelerinden ücretsiz yararlanmalarını temin
eden bir protokol imzaladık. Bunun uygulamasını da yakinen takip ediyoruz.
Sağlık Bakanımıza ve Sağlık Bakanlığı camiasına da, bu ilgileri ve destekleri
sebebiyle, huzurunuzda teşekkür etmeyi bir vazife biliyorum.
Kuşkusuz, amatör spor kulüplerimizin
sorunları var; çünkü, amatör spor, bir kişinin, sevdiği için, o spora olan
tutkusu sebebiyle cebinden para harcayarak, fedakârlık yaparak ilgilenmesi
anlamına gelir. Ben de geçmişte amatör spor kulüplerinde yöneticilik, hatta,
başkanlık yapmıştım; bu işin ne kadar zor olduğunu yakinen biliyorum. Sayın
Akıncı da oralardan geliyor; dolayısıyla, yaşadıklarının sonucu olarak burada
düşüncelerini ifade ettiğini tahmin ediyorum, ona inanıyorum.
Peki, ne yapabiliriz; Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü olarak, spordan sorumlu Bakanlık olarak, amatör sporcularımıza
ve kulüplerimize başka nasıl yardımcı olabiliriz diye düşündüğümüzde, bundan
bir süre önce, burada, oybirliğiyle çıkarmış olduğumuz, sponsorluğun alanını
genişleten düzenlemeyi de, aslında, amatör spor kulüplerimize ve sporcularımıza
yeni bir destek olsun diye çıkardık; hatta, amatör spora yapılacak olan her
türlü yardımın, yüzde 100, vergi açısından bir kolaylık sağlanması
düzenlemesini dahi getirdiğimizi biliyorsunuz. Profesyonel spor için bu yüzde
50'dir; ama, amatör spor için yüzde 100, vergi açısından kolaylık
getirdiğimizi, imkân sağladığımızı biliyorsunuz.
Bununla ilgili yönetmeliğimiz yeni
yayımlandı. İnanıyorum ki, tanıtımı iyi yapıldığında, spora ilgi duyan varlıklı
insanlarımızın, amatör spor kulüplerimize, hatta, lisanslı bireysel sporculara
dahi sponsor olmaları mümkündür; oraya harcamış oldukları parayla ilgili de,
vergiden istifade etmek suretiyle bir avantaj elde etmeleri mümkündür.
Tabiî, tesis açısından amatör spor
kulüplerimizin eksikleri var; ama, şunu da hemen ifade edeyim: Spor tesisleri
bakımından, ziyaret ettiğim bazı ülkelerle kıyasladığımızda, hiç de geri
olmadığımızı gördüğümü ve tespit ettiğimi ifade etmek istiyorum. Kuşkusuz ki,
eksiklerimiz de çok; ama, almış olduğumuz bir mesafe var. Bu mesafeyi
küçümsememek için bu ifadeleri kullanıyorum; fakat, tesis yönünden daha
yapılması gereken çok iş olduğunun bilinci içerisindeyim.
Bizim, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
bütçesini, bu tesislerin başlamış olanlarını bitirme, yenileriyle ilgili de,
ihtiyaç olan yerlerde yenilerini yapma gibi bir çalışmayı, göreve geldiğimiz
günden beri büyük bir itinayla yürüttüğümüzü ifade etmek istiyorum.
Sayın Akıncı, ayrıca, Ankara'daki amatör
spor kulüplerinin sorunlarına da temas ettiler. Gerçekten -kendileri ifade
etti- biz, Ankara 19 Mayıs Spor Stadyumunu, Ankaragücü ve Gençlerbirliği ortak
girişimine, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak kiraya verdik; ancak, bu
protokolde, 19 Mayıs Stadyumunun altında amatör kulüplere tahsis edilmiş olan
yerlerle ilgili ayrı bir madde öngördük. Amatör spor kulüplerimiz, kendilerine
tahsis edilen o yerlerde faaliyetlerine devam edecekler. Ne zamana kadar;
Gençlerbirliği ve Ankaragücü, bu amatör spor kulüplerimiz için, uygun bir yerde
-tabiî, Genel Müdürlüğümüzün de tasvibiyle- istifade edebilecekleri yerler
yapana kadar.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Bir yıldır
olmadı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O zaman, orayı kullanmaya devam edeceklerdir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Yer yok; bu
tahsis yapılamıyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - O halde, Gençlerbirliği ve Ankaragücü, amatör spor
kulüplerimize, onlara böyle bir imkân sağlamadan oradan çıkın diyemez; zaten,
bunu protokole bağlamış bulunuyoruz.
19 Mayıs Stadyumuna girdiğimizde, protokol
tribününe girerken, sol tarafta toprak yüzeyli sahalar var, amatör spor
kulüplerimiz buradan yararlanıyorlar, bundan sonra da yararlanmaya devam
edecekler, o da protokolde öngörüldü; yani, profesyonel spor kulüplerimize, bir
spor tesisini devrederken, amatör spor kulüplerimizin zarara uğramamasına itina
gösterdiğimizi belirtmek istiyorum.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız
Sayın Melih Gökçek'in de bize bir vaadi var, onu da takip ediyorum. Orayı, yani
o toprak sahayı, çim yüzeyli saha haline getirecek ve gerçekten modern bir
tesis haline getirilmesi konusunda çalışmaları başlatacak. Ben de bu işin
takipçisiyim. Yakın bir zamanda hayata geçmesini temenni ediyorum.
Sayın Akıncı, son olarak, Atatürk Kültür
Merkezi olarak bilinen yerle ilgili, buranın sportif amaçlı kullanılması
konusunda bir öneri getirdiler. Bu
bizim gündemimizde; hatta, bazı özel girişimlerde de bulunduk. Zannediyorum, bu
konu Sayın Cumhurbaşkanımıza kadar gidebilecek, onun da yardımıyla
çözülebilecek olan bir konudur. O bakımdan, Gençlik ve Spor Genel Müdürümüz, bu
konudaki talebini, bir münasebetle Sayın Cumhurbaşkanımıza ifade ettiler. Ben
de özel olarak kendisiyle görüşeceğim. Bu alanla ilgili, sizin, biraz önce, bir
iki cümleyle dile getirmiş olduğunuz ihtiyacın karşılanması konusunu da,
spordan sorumlu Bakanlık olarak takip edeceğimizi, bu konunun çözümüyle ilgili
bir yasa değişikliği gerekiyorsa, onu da Meclise sevk edeceğimizi, hep birlikte
bu konuda adımlar atacağımızı, atabileceğimizi düşünüyorum.
Bu açıklamaları yapma fırsatı verdiği için
Değerli Milletvekili arkadaşımız Sayın Akıncı'ya teşekkür eder, hepinize
saygılar sunarım efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz, Parlamentolararası
Türkiye-Almanya Dostluk Grubu olarak Almanya'ya yaptıkları ziyaretle ilgili söz
isteyen, Aksaray Milletvekili Ahmet Yaşar'a aittir.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2.- Aksaray
Milletvekili Ahmet Yaşar'ın, Türkiye-Almanya Parlamentolararası Dostluk
Grubunun Almanya'daki temaslarına ilişkin gündemdışı konuşması
AHMET YAŞAR (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk-Alman Dostluk Grubu olarak Almanya'ya yapmış olduğumuz gezi hakkında Yüce
Heyetinize bilgi sunmak için gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
29 Haziran - 2 Temmuz 2004 tarihleri
arasında, büyük bir heyetle, kalabalık bir heyetle, 24 kişilik bir heyetle
Almanya Parlamentosunu ziyarete gittik. Bu ziyaretimiz hakkında kısaca bilgi
sunmak istiyorum.
Hemen, sözlerimin başında şunu ifade etmek
istiyorum: Gerçekten, bu heyetin içerisinde Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşlarımızın olmasını çok arzu ediyorduk, vardı da zaten; ama,
sonradan, 3 Temmuzda yapılacağı ilan edilen olağanüstü kurultaydan dolayı,
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız katılamadılar. Bu gezinin bizi üzen en
kötü tarafı da budur. Yalnız, orada görüştüğümüz tüm milletvekilleri, özellikle
SPD milletvekilleri ve Bakan Sayın Andres'ten, Sayın Ali Rıza Gülçiçek'e
özellikle selam getirdik. Bunu da sunmadan geçemeyeceğim.
Değerli arkadaşlarım, biz, Dostluk Grubu
üyeleri olarak, İstanbul Milletvekili İnci Özdemir, Ankara Milletvekili Remziye
Öztoprak, Afyon Milletvekili Reyhan Balandı, Aydın Milletvekili Semiha Öyüş,
İstanbul Milletvekili Halide İncekara, Batman Milletvekili Mehmet Ali Suçin,
Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek Diyarbakır Milletvekili Ali İhsan
Merdanoğlu, Diyarbakır Milletvekili İrfan Yazıcıoğlu, Gaziantep Milletvekili
Mahmut Durdu, Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzer, Gaziantep Milletvekili Mehmet
Sarı, Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan, İstanbul Milletvekili Mehmet
Denizolgun, Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan, Kırşehir Milletvekili Hacı
Turan, Konya Milletvekili Mehmet Kılıç, Konya Milletvekili Hasan Anğı, Mardin
Milletvekili Nihat Eri, Mardin Milletvekili Selahattin Dağ, Samsun Milletvekili
Suat Kılıç, Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal, Şanlıurfa Milletvekili
Mahmut Kaplan'dan müteşekkil 24 kişilik bir heyetle Almanya'ya gittik.
Bu heyetin en önemli özelliği şu: Burada
19 erkek milletvekili arkadaşımız, yapılan tüm masrafları kendi ceplerinden
karşılamıştır. Biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, dostluk gruplarının
sadece 5 kişisinin masraflarını ancak karşılayabiliyor. Biz, bunu, pozitif
ayrımcılık yaparak, hanım arkadaşlarımıza kullandırmayı uygun bulduk ve 5 hanım
arkadaşımızın dışında hiç kimse Parlamentonun finans desteğinden yararlanmadı,
bütün masraflarımızı kendimiz yaptık. Bu, sanıyorum, Parlamento tarihinde bir
ilke imza atmaktır.
Almanya ile çok uzun yıllardır var olan
dostluğumuzun daha çok pekişmesi, dostluğumuzun daha çok gelişmesi, özellikle
birçok milletvekiliyle, Alman Parlamentosundaki milletvekilleri ile bizim Türk
Parlamentosundaki milletvekillerini bir araya getirmek, onlarla dostluğu
geliştirmek, tanıştırmak ve iki ülkenin sorunları hakkında sohbet etmek amacını
taşıyordu bu gezi. Gerçekten de çok faydalı oldu. Aşağı yukarı 18 saat toplantı
yapmışız iki gün içerisinde. Tabiî, hepsi yemekli ve sohbet toplantıları
şeklindeydi, hiçbir diplomatik amacı yoktu; çünkü, biz, hiçbirimiz diplomat
değiliz; takdir edersiniz ki, hepimiz, milletvekili olarak çeşitli mesleklere
mensup arkadaşlarız. Sadece dostluk grubu üyesi olarak, Almanya Dostluk Grubu
üyeleri olarak Almanya'daki milletvekili arkadaşlarımızı ziyaret etmek, onlarla
tanışmak; ama, tabiî, bu vesileyle, sohbetler esnasında, ülkelerdeki sorunları,
özellikle Almanya'ya yerleşmiş,
Türkiye'den göç etmiş vatandaşların sorunlarını sohbet ederek değerlendirdik.
Oldukça faydalı geçti ve aynı zamanda Federal Almanya Parlamentosundaki mevcut
partilerin tüm tepe yöneticileri, genel sekreterlik düzeyinde, bizleri kabul
ettiler. Bu bakımdan da, son derece mutluyuz. Mesela, SDU'nun Genel Sekreteri,
SPD'nin Genel Sekreteri, Yeşiller Partisinin Genel Başkanı, FDP'nin yönetim
kurulu üyesi 2 milletvekili, ayrıca, Alman-Türk Dostluk Grubu Başkanı Frau
Claudia Roth, bizi bir yemek ziyafetinde kabul etti ve bunlarla bol bol sohbet
etme fırsatı bulduk.
Ayrıca, Almanya'da yaşayan Türk
işadamlarıyla bir araya geldik; başkonsolosumuzun bir davetinde onlarla sohbet
etme fırsatı bulduk; onların sorunlarını dinledik. Türk sivil toplum
örgütleriyle bir araya geldik; onların sorunlarını dinleme fırsatı bulduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yaşar, toparlar mısınız.
AHMET YAŞAR (Devamla) - Tabiî ki, bu
çalışmamız, nihai olarak, Avrupa Birliği müzakereleri başlamadan önce,
Türkiye'nin, Türkiye'de yapılan reformların, Türk Parlamentosunun bu konuda
yaptığı çalışmaları meslektaşlarımıza anlatmak, onları bilgilendirmek amacını
da taşıyordu. Bu vesileyle, onlara bu konuda bilgiler aktardık; ama, şunu
gördük, sevinçle bunu söyleyebilirim: Alman Parlamentosundaki, özellikle tepe
yöneticiler, çok iyi bir şekilde bizim yaptığımız reformları takip etmişler,
bunların hepsi hakkında çok net bilgiye sahipler ve şunu ifade ediyorlar:
"Gerçekten, Türkiye, çok büyük reformlar yapıyor. Bundan dolayı, biz bile
burada heyecanlanıyoruz. Türkiye, artık, Avrupa Birliği sürecinde geri dönülmez
bir yola girmiştir; artık, 12 nci ayda müzakerelerin başlaması için tarih
verilmeyeceği kuşkusunu kesinlikle taşımıyoruz." Bu da, heyetimiz için son
derece sevindirici olmuştur, moralimizi düzeltmiştir. Bu bakımdan da yararlıdır.
Şimdi, burada şunu söylemeden
geçemeyeceğim: Türkiye Büyük Millet Meclisinde 79 ülkeyle karşılıklı dostluk
grubu kurulmuş. Bu 79 dostluk grubunun 17'si Avrupa Birliği üyeleriyle
karşılıklı kurulmuş. Parlamentoda, 17 Avrupa Birliği üyesi ülkenin başkanları
ve yönetim kurulu üyeleri var, tabiî ki üyeleri var. Bu arkadaşlarımızın da
eylül sonuna kadar bu tür temaslar kurmalarının son derece yararlı olacağını
düşünüyoruz; çünkü, Almanya'da görüştüğümüz parti yöneticileri olsun,
milletvekilleri olsun, hepsinin "29 Eylül akşamına kadar sürekli çalışın,
hem Parlamento olarak yeni düzenlemelerinizi, eksik kalan düzenlemelerinizi
gerçekleştirin hem de buradaki milletvekilleriyle bu tür istişareleri kesmeyin,
devam ettirin" şeklinde görüşleri olmuştur. Bu, gerçekten çok önemli bir
şey. Türkiye'yi görmeyen, Türkiye'yi tanımayan birçok milletvekili var...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yaşar, toparlamanız için 2
dakika eksüre verdim. Çok yoğun bir gündemimiz var; sayın milletvekillerimizin
anlayışla karşılayacaklarını tahmin ediyorum.
Buyurun Sayın Yaşar.
AHMET YAŞAR (Devamla) - Bu
Parlamentolardaki, Türkiye'yi hiç görmemiş milletvekillerinin önyargılı
olduğunu gördük; ama, Türkiye'ye gelen, Türkiye hakkında bilgisi olan
milletvekillerinin çok daha pozitif anlamda değiştiğini gördük. Bu, çok önemli
bir şey. Bu bakımdan, tüm parlamentolararası dostluk gruplarının, özellikle
Avrupa Birliği ülkelerine ait dostluk gruplarının bu ülkelere giderek, bu
ülkelerde ikili temaslar kurmalarını, dostlukları geliştirmelerini tavsiye
ediyorum.
Bu konuda, şu ana kadar, Alman Dostluk
Grubu olarak, gerçekten çok yoğun faaliyetler içerisindeydik. Genel Kurul
yaptıktan sonra, ben, onüç aydır Başkanım. Onüç aydır, gerek Türkiye'de gerek
Almanya'da birçok etkinliklere katıldım. Bu etkinliklerde gördüğüm şudur:
İnsanlarla karşılıklı konuştuğunuz zaman, bire bir oturup onlarla sohbet
ettiğiniz zaman sizi daha iyi anlıyorlar. Zaten "insanlar konuşa konuşa
anlaşır, daha iyi tanır birbirini" sözü bize aittir. Bu bakımdan da bu tür
toplantıların yapılmasında çok fayda olacağını mülahaza ediyorum.
Aynı zamanda, bize bu fırsatı tanıyan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımıza da huzurlarınızda teşekkürlerimi arz
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, Rıfat
Ilgaz'ın 11 inci ölüm yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım'a aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (CHP sıralarından alkışlar)
3.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Şair ve Yazar Rıfat Ilgaz'ın
ölümünün 11 inci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı konuşması
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - "Ey
yaralı kalplere binbir teselli katan,
Karanlığa bakarak inle, durmadan inle.
Ey sazı ile ağlayan, ey sazı ile ağlatan,
Zulmetleri parçala coşkun
namelerinle."
1928 yılında, Kastamonu Öğretmen Okulunda
17 yaşında bir öğrenciyken, unutulmaz Maarif Bakanı Mustafa Necati'nin
huzurunda okuduğu "Sazını Çalana" şiiriyle herkesi duygulandıran
Rıfat Ilgaz'ın 11 inci ölüm yıldönümü nedeniyle huzurunuzdayım; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Cide'yi, Kastamonu'yu, Türkiye'ye ve
dünyaya tanıtan büyük şair ve edebiyatçımızı rahmetle anıyorum. Türk eğitim
sistemine Kastamonu Öğretmen Okulu mezunu bir öğretmen olarak, Türk kültürüne
şair, yazar olarak büyük hizmetler veren, kuşaklar yetiştiren Rıfat Ilgaz,
yaşadığında değeri yeterince bilinmemiş, horlanmış, işkenceye maruz kalmış,
mahkûm edilmiş; ama, halkına küsmemiş, toplumun gerçeklerini yazmaya devam
etmiştir.
Evde yokluk, Cide'de yokluk, Kastamonu'da
yokluk ve yoksulluk, Türkiye'de yokluk ve bütün bu yokluklara ve yoksulluklara
karşı Rıfat Ilgaz'ın içinde, yüreğinde Kastamonu ve Cide sevgisi. Memleket
aşkıyla, halkına hep umutla bakmış. Kaleme aldığı şiir, roman, öykü, çocuk
hikâyeleri, Sarıyazma'dan Hababam Sınıfı'na kadar yılların emeği ve arkasında
bıraktığı binlerce eser ve yetiştirdiği binlerce genç.
"Öğretmenliğimi, sanatımı,
edebiyatımı Kastamonu'da kazındım; öyleyse, Kastamonu'yu simgeleyen soyadı
bulmak zorundayım" diyerek, Ilgaz soyadını alacak kadar özünden, kökünden
kopmayan bir halk çocuğu.
1984 yılında İlhan Selçuk, Rıfat Ilgaz'la
ilgili olarak şöyle diyordu: "Rıfat Ilgaz, artık, bir kişi değil, bir
kurumdur; herkes Hababam Sınıfını bilir. Yoldan geçen birini çevirip sorun,
olumlu yanıt alırsınız." Rıfat Ilgaz halka mal olmuştur, kendisi de sade
bir insandır, gösterişten kaçar, sıradan aşçı dükkânında, alçak gönüllü bir
meyhanede, sade insanların sıcak dostluklarında hayatın tadını bulur.
1991 yılında yazdığı Son Şiirim'de:
"Elim birine değsin,
Isıtayım üşüdüyse;
Boşa gitmesin son sıcaklığım!"
Diyecek kadar, toplumu, halkı düşünen ve
hep kendinden veren büyük bir insandı Rıfat Hoca. Yaşadıkları, yazdıkları bu
ülke tarihinin acısıydı, gözyaşıydı, gülümsemesiydi, namusuydu ve özgür ve
bağımsız bir ülke sevdasıydı.
Cide'deki doğduğu ve yaşadığı ev, Kültür
Bakanlığına devredilmiş, bugüne kadar Bakanlık bir tek çivi çakmamıştır. Kültür
Bakanlığımızı, Rıfat Ilgaz'ın hak ettiğini yapmak üzere göreve çağırıyorum.
Adına, Cide'de Sarıyazma Festivalleri
düzenliyoruz; caddelere, parklara, sokaklara isimlerini veriyoruz. Senin için
ne yapsak azdır Rıfat Hoca.
Değerli yazar, şair ve hemşerisi olmaktan
onur duyduğum Rıfat Ilgaz'a rahmet diliyorum; hepinizi, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına
dair bir önerge vardır; okutacağım.
Kâtip Üyenin oturduğu yerden okumasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Önergeyi okutuyorum :
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın (6/1107) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/207)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 458 inci sırasında yer alan (6/1107) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
2 adet Meclis araştırması önergesi vardır;
okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve 22 milletvekilinin, don olayının yarattığı
zararın ekonomik boyutlarının araştırılarak fındık üreticilerinin sorunlarının
çözümlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/206)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bilindiği gibi, fındık, Doğu Karadeniz
Bölgesi halkının önemli bir kesiminin
tek geçim kaynağıdır. Yaklaşık 8 000 000
insanımızı ilgilendirmektedir. Fındık, bölge halkının yalnızca geçim
kaynağı olmayıp, yaşamının, kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Ülkemizdeki
fındık ekim alanları yıldan yıla çok önemli artış göstermiş, 1965 yılında 225
000 hektar iken, 2000'li yıllarda 650 000 hektara ulaşmıştır. Üretim miktarı
aynı süreçte 200 000 ton düzeyinden, 650 000 - 700 000 ton düzeyine çıkmıştır.
Dünya fındık üretimi ise 800 000-900 000 ton olup, bizden sonra en fazla fındık
üreten ülke 120 000 ton ile İtalya'dır. Görüldüğü gibi, Türkiye, dünya
üretiminin yaklaşık yüzde 75'ini gerçekleştirmektedir. Fındığın ülkemize her
yıl kazandırdığı döviz miktarı 600 000 000
dolar ile 1 milyar dolar arasında değişmektedir.
Gerek Türkiye gerekse bölge ekonomisi için
böylesine önemli olan fındık ürünü 2004 yılı nisan ayında dona maruz kalmıştır.
Etkisini daha çok Doğu Karadeniz Bölgesinde hissettiren ve özellikle de Samsun,
Ordu, Giresun ve Trabzon İllerinde etkili olan don olayı, sadece 2004 yılı
fındık üretimini değil, 2005 ve 2006 yılları fındık üretimini de olumsuz
etkileyebilecek boyuttadır. Yüksek rakımlı bahçelerden 2004 yılında hiç fındık
alınmaması ihtimal dahilindedir. Bu durum, olayı "bölgesel tabiî
afet" haline getirmektedir.
Zararın tahminlerin çok ötesinde olmasının
nedeni, donun, fındık ağaçlarının korunmasız ve dış etkilere en duyarlı olduğu
dönemde meydana gelmesidir. 4-5 Nisan 2004 günlerinde aralıklı olarak yağan ve
5 Nisanda ısının biraz yükselmesiyle dallarda eriyen kar, gece sıcaklığının - 6
ila - 8 dereceye düşmesiyle dona dönüşerek hem erkek çiçek tozlarına hem dişi
çiçeklere hem de körpe sürgünlere zarar vermiştir. Yüksek kol dediğimiz 500
rakımın üzerindeki bahçelerde fındığın mevsim gereği hızlı gelişme gösteren sürgün ve yapraklarının, çotanak taslağı
ve tomurcukların hemen tamamen yandığı
saptanmıştır.
Donun fındık ürününe verdiği zarar sadece
bölge ekonomisini değil, ülkemiz ekonomisini de olumsuz etkileyecektir. Bu
nedenle don olayının etkilerinin tespiti ile gerekli önlemlerin alınması her
açıdan önem taşımaktadır. Bu durum dikkate alınarak,
1- Donun yarattığı zararın ekonomik boyutu
ve etkilenen kesimler ile,
2- Zararın etkilerini gidermek amacıyla,
a. Zarar gören çiftçiler doğrudan gelir
desteği sisteminde kayıtlı olsun olmasın zararlarının karşılığında doğrudan
gelir desteği kapsamında telafi edici ödeme yapılması,
b. Çiftçilere TC Ziraat Bankası ve tarım
kredi kooperatiflerine vadesi gelmiş borçları ile Bağ-Kur ve SSK prim
borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi,
c. Fındık üretimini sürdürebilmek amacıyla
gerekli girdilerin sağlanması,
d. Çiftçilere TC Ziraat Bankası ve tarım
kredi kooperatifleri aracılığıyla kredi açılması ve benzeri önlemlerin alınması
yönündeki çözümlerin,
Tespiti amacıyla Anayasanın 98 inci ve
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1- M.Akif Hamzaçebi |
(Trabzon) |
2- Kâzım Türkmen |
(Ordu) |
3- Gürol Ergin |
(Muğla) |
4- Mehmet Mesut Özakcan |
(Aydın) |
5- Yılmaz Kaya |
(İzmir) |
6- Mustafa Gazalcı |
(Denizli) |
7- İdris Sami Tandoğdu |
(Ordu) |
8- Bayram Ali Meral |
(Ankara) |
9- Atila Emek |
(Antalya) |
10- Nail Kamacı |
(Antalya) |
11- Osman Özcan |
(Antalya) |
12- Mehmet Semerci |
(Aydın) |
13- Güldal Okuducu |
(İstanbul) |
14- Eşref Erdem |
(Ankara) |
15- Abdulkadir Ateş |
(Gaziantep) |
16- Hasan Fehmi Güneş |
(İstanbul) |
17- Muzaffer R.Kurtulmuşoğlu |
(Ankara) |
18- Mehmet Işık |
(Giresun) |
19- Feramus Şahin |
(Tokat) |
20- Hüseyin Özcan |
(Mersin) |
21- Ersoy Bulut |
(Mersin) |
22- Mehmet Yıldırım |
(Kastamonu) |
23- Berhan Şimşek |
(İstanbul) |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2.- Ankara
Milletvekili Yakup Kepenek ve 19 milletvekilinin, kadınların işgücüne
katılımının önündeki engellerin ve olumsuzlukların saptanarak katılımın ve
üretkenliğin artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/207)
5
Temmuz 2004
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde kadınların işgücüne katılma
oranı, yani, çalışma çağında bulunan kadınların içinde, çalışan kadınların
payı, gelişmiş ülkelerle karşılaştırılmayacak kadar düşüktür.
Kadınların işgücüne katılma oranının
azlığı, toplumsal, ekonomik ve siyasal sorunlar yaratmaktadır; çünkü,
çalışmayan kadın, ekonomik olarak başkalarına bağımlı kalmaktadır. Ekonomik
bağımlılık da, siyasal ve toplumsal bağımlılıkları beraberinde getirmektedir.
Gelenek ve göreneklerin de pekiştirdiği, kadını iş göremez sayan anlayış,
birikimli bir biçimde sürüp gitmektedir. Kaldı ki, kadının bağımlılığı, hem
ulusal üretime hem de kendi ailesine olabilecek katkılarını ortadan
kaldırmakta, yok etmektedir.
İşgücüne katılma oranı, kentlerde yüzde
18,7; kırsal kesimde yüzde 41 ve ülke ortalaması olarak da yüzde 26,6'dır.
Oysa, AB ülkeleri ortalaması olarak kadınların işgücüne katılma oranı yüzde
40'ların üstündedir.
Bu nedenlerle:
1.- Kadınların işgücüne katılımının
önündeki sosyal, kültürel, ekonomik ve eğitsel engellerin bulunup
bulunmadığının saptanması;
2.- Kadınların işgücüne katılmamalarının
yarattığı olumsuzlukların, aile, içinde bulunulan çevre ve ülke açısından
irdelenmesi; özellikle ülkenin azgelişmiş bölgelerinde kadının iş bulma
durumunun belirlenmesi;
3.- Kadınların işgücüne katılmamasına
neden olan engellerin kaldırılması ve işgücüne katılımının ve üretkenliğinin
artırılması için gereken tedbirlerin alınması ve yasal düzenlemelerin yapılması
amacıyla,
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını istiyoruz.
Saygılarımızla.
1.-Yakup Kepenek |
(Ankara) |
2.-Mehmet Parlakyiğit |
(Kahramanmaraş) |
3.-Muhsin Koçyiğit |
(Diyarbakır) |
4.-Hüseyin Bayındır |
(Kırşehir) |
5.-Mehmet Yıldırım |
(Kastamonu) |
6.-Abdulkadir Ateş |
(Gaziantep) |
7.-Hasan Fehmi Güneş |
(İstanbul) |
8.-Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
(Ankara) |
9.-Muharrem Toprak |
(İzmir) |
10.-Mustafa Özyurt |
(Bursa) |
11.-Bülent Baratalı |
(İzmir) |
12.-Mehmet Semerci |
(Aydın) |
13.-Mevlüt Coşkuner |
(Isparta) |
14.-Kemal Kılıçdaroğlu |
(İstanbul) |
15.-Tuncay Ercenk |
(Antalya) |
16.-Mehmet Işık |
(Giresun) |
17.-Hasan Ören |
(Manisa) |
18.-Zekeriya Akıncı |
(Ankara) |
19.-Kâzım Türkmen |
(Ordu) |
20.-Atila Emek |
(Antalya) |
Gerekçe:
1.-Devlet İstatistik Enstitüsü
verileriyle, ülkemizde kadınların işgücüne katılma oranı düşüktür. 2002 yılında
kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 27,9 iken, bu oran 2003 yılında yüzde
26,6 olarak gerçekleşmiştir.
Ülkemizde 2003 yılında işgücüne katılma
oranı, kadın erkek ayırımı yapmadan, yani, toplam olarak yüzde 48,3 olarak
gerçekleşmiştir; yani, ülkemizde çalışma çağı nüfusunun yarısından azı işgücü
piyasasına çıkıyor. Ancak, işgücüne katılma oranı, erkeklerde yüzde 70,4'e
yükselirken, kadınlarda yalnızca yüzde 26,6 düzeyinde kalmaktadır. Bir başka
anlatımla, 15+ yaş nüfusu kadınlarının yalnızca dörtte 1'i gibi bir bölümü
işgücü piyasasına çıkmakta ve çalışmak istemektedir.
Bu olgunun tüm boyutlarıyla araştırılması
gerekir.
2.-Kadının sosyal ve ekonomik durumu
yalnızca işgücüne katılımıyla değil, aynı zamanda yaptığı işin niteliği ve
göreli kazancıyla de belirlenir.
Kadınlarımız, genellikle ya tümüyle
ücretsiz ya da çok düşük ücretle çalışmaktadır. Çalışan kadın nüfusunun
yaklaşık yarısı -yüzde 49'u- ücretsiz aile işçisidir; kendi hesabına ve işveren
olanlar yüzde 12,9; ücretli ve yevmiyeli olanlar da yüzde 38,1 oranındadır. Bu
veriler, çalışmayan kadınlar da gözönünde tutulursa, kadınların dörtte 3'ünden
fazlasının kişisel geliri olmadığını kanıtlıyor. İşgücüne katılmayanların
yarısından fazlası ev kadınıdır. Bunların hangi nedenlerle çalışmadığının da
araştırılması gerekir.
3.- Kentlerde, kırsal kesime kıyasla,
kadınların işgücüne katılma oranı önemli derecede düşüktür.
Türkiye, kadının işgücüne katılması
bakımından kırsal kesiminde Avrupa Birliği ülkelerini andırmakta, kentlerinde
ise geri kalmış, giderek ilkel bir görüntü sergilemektedir. Kırsal alanda
kadınların işgücüne katılımı yüzde 41 iken, kentlerde yalnızca yüzde 18,7'dir.
Oysa, ekonomik ve toplumsal koşullar,
nesnel olarak, kentlerde, kadınların çok daha yüksek oranda iş aramasını
gerekli kılmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin araştırması ve sonuçta
gerekli yasal düzenlemeleri yapması gereken nokta, bu çelişkili durumdur.
Sonuç olarak, kadının toplumsal konumunun
en önemli göstergesi olan işgücüne katılması sürecinin tüm boyutlarıyla
irdelenmesi ve bu konuda, gerekli yasal ve diğer önlemlerin alınması için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin harekete geçmesi büyük önem taşımaktadır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım.
IV. - ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
Parti Grubu önerisi
8.7.2004
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu, 8.7.2004 Perşembe günü
(bugün) yapılan ilk çağrıda toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Sadullah Ergin
AK Parti Grup Başkanvekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 11 inci sırasında yer alan
619 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi ve bugünkü birleşimde çalışma
süresinin 616 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar
uzatılması,
Genel Kurulun 9.7.2004 Cuma günü de saat
14.00'te toplanması ve bu birleşimde; kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesi, çalışma süresinin ise 619 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin bitimine kadar uzatılması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneri hakkında söz talebi?.. Yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı:
146)
2. - Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3. -
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı : 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini
erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından, tasarının
müzakeresi ertelenmiştir.
Özel Gelir ve Özel Ödeneklerin
Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
5. - Özel
Gelir ve Özel Ödeneklerin Düzenlenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/827) (S. Sayısı : 618)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından tasarının
müzakeresi ertelenmiştir.
Belediyeler Kanunu Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
6. -
Belediyeler Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/766) (S. Sayısı: 616) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet?.. Yerinde.
59 uncu maddeyi okutuyorum:
(X) 616 S. Sayılı
Basmayazı, 1.7.2004 tarihli 109 uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
BEŞİNCİ KISIM
Malî Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Belediyenin Gelir ve Giderleri
Belediyenin gelirleri
MADDE 59.- Belediyenin gelirleri
şunlardır:
a) Kanunlarla gösterilen belediye vergi,
resim, harç ve katılma payları.
b) Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan
pay.
c) Genel ve özel bütçeli idarelerden
yapılacak ödemeler.
d) Taşınır ve taşınmaz malların kira,
satış ve başka suretle değerlendirilmesinden elde edilecek gelirler.
e) Belediye meclisi tarafından
belirlenecek tarifelere göre tahsil edilecek hizmet karşılığı ücretler.
f) Faiz ve ceza gelirleri.
g) Bağışlar.
h) Her türlü girişim, iştirak ve
faaliyetler karşılığı sağlanacak gelirler.
i) Diğer gelirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık.
Buyurun Sayın Küçükaşık. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Küçükaşık, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsınız adına söz istediğiniz için, konuşma süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Biz, yerel yönetimlerle ilgili çok şeyler
konuştuk burada, kamu yönetimiyle ilgili çok şeyler konuştuk. Artık,
Türkiye'nin genelden yönetilemeyeceğini, yerelden yönetilmesi gerektiğini,
yerele ekkaynaklar aktarmamız gerektiğini ve adından da anlaşılacağı üzere,
yerel yönetimin görevinin, yerelin sorunlarını çözmek olduğunu, yerelle ilgili
sosyal alandaki her planlamanın da yerel yönetimler tarafından yapılmasını
konuştuk, tartıştık; fakat, belediyenin gelirlerini düzenleyen bu tasarıya
baktığımızda, yereli yönetmek için o kadar iddialı sözler söylememize rağmen,
yereli yönetmek için, yerele gerekli gelirlerin verilmediğini ne yazık ki
görmüş bulunmaktayız. Tasarıda yer alan, belediye gelirlerini düzenleyen
maddelerin tümü, hemen hemen eski tasarının bir tekrarı şeklinde.
Acaba, biz, belediyeler ve yerel
yönetimler denilince hep büyükşehirleri mi anlıyoruz?!
Büyükşehirler yasasında, büyükşehir
belediyelerine, genel bütçeden ve vergi gelirlerinden alınan paylarla yeterli
kaynak aktardığımız halde, küçük belediyelere, ilçe belediyelerine ve belde
belediyelerine, ne yazık ki, herhangi bir şekilde kaynak aktarma konusunda son
derece çekimser davranıyoruz. En önemli sorunlarımızdan birisi şu: Yerelde,
gerek ilçe belediyelerimiz gerekse belde belediyelerimiz var. Bu
belediyelerimizin sınırları içerisinde birçok sanayi tesisi var. Bu sanayi
tesisleri o ilçelerde kuruluyor, o ilçenin suyunu, havasını, doğal çevresini
kirletiyor, o ilçenin altyapı tesislerini kullanıyor; fakat, şirketin genel
merkezinin genelde büyükşehirlerde olması nedeniyle, genel bütçelerden alınan
pay, vergilerden alınan pay, büyükşehir belediyelerine aktarılıyor. Şimdi, bu,
büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki alt belediyeler için doğru bir
kavram; ama, büyükşehirden onlarca, yüzlerce kilometre uzaklıktaki bir yerel
belediyeye bu payın verilmemesi nasıl anlaşılabilir?! Ya da çok basit bir örnek verirsek, çok küçük bir ilimizde bir
fabrika, bir tesis var; ama, o tesisin genel merkezi İstanbul'da, Ankara'da
veya İzmir gibi büyükşehirlerimizden birisinde; o yöredeki işletmenin
vergisini, ne yazık ki, o ilin sınırları içerisindeki büyükşehir belediyesi
alıyor. Bu, hak mı, reva mı?! Bu konuda yasal herhangi bir düzenleme
yapmıyoruz, yasal bir düzenleme için herhangi bir çabamız da söz konusu değil.
Örneğin, bir ilçe belediyesinde kurulu olan bir sanayi tesisinin vergisini, o
il sınırları içerisinde olmayan başka bir büyükşehir belediyesinin alması
mümkün mü acaba?! Böyle bir hakkı, o büyükşehir belediyesine nasıl verebiliyoruz?
Bu, çok yanlış bir işlem; ama, bu konuda herhangi yasal bir düzenlemeye yönelik
çabamız da yok. O zaman biz, o yerel yönetimlere nasıl kaynak aktaracağız? O
zaman, biz, o belediyelerin, siyasal iktidardan, genel bütçeden, hükümetten pay
almasını, belediye başkanlarının siyasal iktidarın kapısından ayrılmasını nasıl
sağlayacağız?! Onlara herhangi bir gelir getirmiyoruz, herhangi bir güvence de
vermiyoruz; belediye başkanları, siyasal iktidarın sopası altında, onlardan pay
alabilmek için, yine kavga edecekler.
Bu konuda yasal bir düzenlemenin muhakkak
yapılması gerekiyor. Biz, bu konuda bir önerge vermiyoruz; çünkü, bu tasarıyla
ilgili olarak şimdiye kadar verdiğimiz
bütün önergeler, ne yazık ki, reddedildiği için, önerge vermeye gerek yok. Hiç
olmazsa, bu bir eksikliktir diyelim, o geliri siz getirin diyelim. Buna yönelik
yasal düzenlemeyi siz yaparsanız, iktidar kanadından bir önerge gelirse kabul
ediyorsunuz. Ben, bu durumu hepinizin bilgisine sunuyorum.
İkinci olarak şu var: Belediyeler,
gerçekten de, çok büyük rant yaratma kapısı haline geldi. Belediyeler,
yaptıkları imar planlarıyla, yol planlarıyla, sanayi alanları ve tesisleriyle,
çok büyük bir kent rantı yaratıyorlar; ama, bu kentin, belediyenin, yerel
yönetimin yarattığı rantı, ne yazık ki, tüm kamuya mal edecek bir şekilde,
kendi bütçeleri içerisine dahil edemiyorlar. Örneğin, imar planlarında bir kat
izni verilmesiyle beraber o yörede yaratılan herhangi bir rantı belediyenin
kasasına aktarmamız mümkün değil; ancak, yerel yöneticilerin cebine aktarılan
bir rant haline geliyor yörede yaratılan bu kent rantı. O zaman, yerel
yönetimlerin yaratmış olduğu, belediyelerin yaratmış olduğu bu kent rantının,
bir kent vakfı kurularak, o belediyelerin, o beldelerin kasasına aktarmanın
yasal düzenlemesini yapmak zorundayız.
Yine, belediyelerin yapmış olduğu imar
planları ve düzenlemelerle, gerçekten de o beldeyi, o kenti bir cazibe merkezi
haline getirmesiyle beraber, emlak fiyatlarında son derece büyük artışlar
meydana geliyor; ama, biz, emlak alım satım harçlarını, tüm tapu ve kadastro
harç ve gelirlerini, ne yazık ki, orayı gerçekten de yaşanılır bir belde haline
getiren, oradaki emlak fiyatlarını yükselten belediyelere herhangi bir şekilde
kanalize edemiyoruz. Alınan paralar, tapu kadastro müdürlükleri gelirleriyle
beraber genel bütçeye dahil ediliyor; ama, aslında, orayı cazibe merkezi, çekim
merkezi haline getiren, oradaki bir dairenin, bir konutun fiyatını artıran o
yerel yönetime herhangi bir şekilde pay aktarma zorunluluğumuz yok mu bizim?
Orayı yaşanılır bir kent haline getiren o belediyenin, o belediye başkanının o
ranttan bir pay almasını niye engelliyoruz?! Bu konuda tapu kadastro
harçlarından ve gelirlerinden alınan payın belediyelere de yüzde 5'lik veya
yüzde 10'luk bir kesim içerisinde aktarılmasının temel bir zorunluluk olduğunu
düşünüyorum.
Yine, Doğalgaz Tüketimi Vergisinden
belediyelere pay ayrılması gerektiğini düşünüyorum; ancak, sadece doğalgaz
dağıtımı yapan belediyelere bu pay verilmelidir.
Yine, araç muayeneleri yapılıyor; o
beldede, o belediye sınırları içerisinde yaşayan yurttaşların araçlarının
muayeneleri yapılıyor. Bu araç muayenelerinin belediyelerce yapılması
belediyeye yine ek bir gelir getirecektir.
Televizyon, radyo, gazete ve dergi
reklamlarından belediyelere de muhakkak bir pay aktarılması gerekiyor.
Yine, araçlara yapıştırılan firmayı
tanıtıcı afiş, her türlü reklama dayalı işlemlerden de İlan ve Reklam Vergisi
alınması ve bu alınan paydan da belediyelere pay aktarılması zorunludur.
Yine, cep telefonları için alınan İletişim
Vergisinden pay alınmasının da zorunlu olduğuna inanıyorum.
Şimdi, biz, bu maddenin de (a) bendinde,
kanunlarla gösterilen belediye vergi, resim, harç ve katılma payları adı
altında belediyelere gelir temin etmeye çalışıyoruz. Pekala, her türlü bu vergi
resim ve harçları ve katılma paylarını "kent vergisi" adı altında bir
vergi içerisinde toplasak da, vatandaşlara belediyenin yapmış olduğu her
hizmetten sonra "arkadaş, bizim yapmış olduğumuz bu yatırım karşılığı
olarak senin katılma payına bu kadar düşüyor" diye zorla para alıp da,
yerel yöneticilerle halkı karşı karşıya getirmektense, her belediyede bir
kentli olmanın bilinciyle yaşayan insanlardan o kentte yaşamanın karşılığı
vermiş olduğu vergisini alsak, zaten, bunları biz alıyoruz; ama, tek bir madde
altında, tek bir vergi kalemi altında toplayıp da, yerel yönetimlerle halk
arasında çıkan bu sorunları çözmeye çalışırsak, hiç olmazsa, belediyelere ek
bir kaynak aktarılmasında çok daha büyük bir çabamız olacağına inanıyorum.
Bütünüyle baktığımızda, yeni Belediyeler
Yasası Tasarısı, bilinenin tekrarından başka bir şey değil. Çok iddialı sözler
söylüyoruz hepimiz; belediyelere yeni kaynaklar aktaracağız diyoruz; sağlıktan
eğitime kadar sosyal hayatı düzenleyici, kültürel hayatı düzenleyici her türlü
fonksiyonu biz yerel yönetimlere ve belediyelere devretmeyi düşünüyoruz. Ama,
gelir olarak eli kolu bağlı bir belediye başkanıyla, bir belediye yönetimiyle
biz bu büyük hedeflere nasıl varacağız; nasıl, biz, yereli güçlendirebileceğiz?
Bu konuda herhangi bir şekilde pay aktarmıyoruz. Nedense, büyükşehirden başka
belediye diye bir şey yok Türkiye'de ve sanıyorum, sizlerin kafasında da bir
şey yok.
Bu konuda yasal düzenlemeler yapılması
dileğiyle, hepinizi, sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Küçükaşık.
Maddeyle ilgili 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
tasarısının 59 uncu maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Haluk İpek |
Sadullah Ergin |
Yahya Baş |
|
|
Ankara |
Hatay |
İstanbul |
|
Recep Koral |
|
İmdat Sütlüoğlu |
|
İstanbul |
|
Rize |
"Büyükşehir belediyelerinde
büyükşehir sınırları ve mücavir alanları içinde belediyelerince tahsil edilen
Emlak Vergisi tutarının tamamı ilgili ilçe ve ilk kademe belediyeleri
tarafından alınır. Bunlardan büyükşehir belediyesine veya özel idareye ayrıca
pay kesilmez."
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş)- Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN- Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul)- Katılıyoruz efendim.
HALUK İPEK (Ankara)- Gerekçe okunsun Sayın
Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu kanun ile büyükşehir belediyelerinin
kendi illerinde tahsil edilen vergi gelirlerinden aldığı pay artırılmakta
olduğundan, 8 Ocak 2002 tarihli, 4736 sayılı Kanunla eksiltilen belediyelerin
Emlak Vergisi payları yeniden düzenlenmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
60 ıncı maddeyi okutuyorum:
Belediyenin giderleri
MADDE 60.- Belediyenin giderleri
şunlardır:
a) Belediyenin hizmet binaları ve
tesislerinin temini, bakımı ve onarımı için yapılan giderler.
b) Belediyenin personeline ve seçilmiş
organlarının üyelerine ödenen maaş, ücret, ödenek, huzur hakkı, yolluklar,
hizmete ilişkin eğitim harcamaları ile diğer giderler.
c) Her türlü alt yapı, yapım, onarım ve
bakım giderleri.
d) Vergi, resim, harç, katılma payı,
hizmet karşılığı alınacak ücretler ve diğer gelirlerin takip ve tahsili için
yapılacak giderler.
e) Belediye zabıta ve itfaiye hizmetleri
ile diğer görev ve hizmetlerin yürütülmesi için yapılacak giderler.
f) Belediyenin kuruluşuna katıldığı
şirket, kuruluş ve katıldığı birliklerle ilgili ortaklık payı ve üyelik aidatı
giderleri.
g) Mezarlıkların tesisi, korunması ve
bakımına ilişkin giderler.
h) Faiz, borçlanmaya ilişkin diğer
ödemeler ile sigorta giderleri.
i) Dar gelirli, yoksul, muhtaç ve
kimsesizler ile özürlülere yapılacak sosyal hizmet ve yardımlar.
j) Dava takip ve icra giderleri.
k) Temsil, tören, ağırlama ve tanıtım
giderleri.
l) Avukatlık, danışmanlık ve denetim
hizmetleri karşılığı yapılacak ödemeler.
m) Yurt içi ve yurt dışı kamu ve özel
kesim ile sivil toplum örgütleriyle birlikte yapılan ortak hizmetler ve proje
giderleri.
n) Sosyo-kültürel ve bilimsel etkinlikler
için yapılan giderler.
o) Belediye hizmetleriyle ilgili olarak
yapılan kamuoyu yoklaması ve araştırması giderleri.
p) Kanunla verilen görevler ve hizmetlerin
yürütülmesi için yapılan diğer giderler.
r) Şartlı bağışlarla ilgili yapılacak
harcamalar.
s) İmar düzenleme giderleri.
t) Her türlü proje giderleri.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
60 ıncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, devletin
görevlerini dar ve geniş anlamda tanımlamak mümkündür; yerel yönetimler, bu
tanımlamanın geniş anlamlı devlet örgütü içerisinde yer alır. Diğer bir
tabirle, devlet, halkının gereksinmelerini yerine getirirken, merkezî yönetim
ve yerel yönetim diye iki ana gruba ayrılır.
Yerel yönetimlerin karar organlarının
seçilmiş olmaları, tüzelkişiliğe sahip olmaları bu kurumlara demokratik ve
özerk kuruluş niteliği kazandırmaktadır. Halka yakın olarak çalışan mahallî
idarelerin önemli bir ayağı olan belediyeler, temsilî demokraside, halkın
yerel, kamusal menfaatlarının teminatıdır. Demokratik sistemin önemli bir
unsuru olarak çoğulculuğun, katılımcılığın, yerel ve ulusal menfaatların
uzlaştırılmasında, halkın tercih, talep ve beklentilerinin yönetime yansıtılmasında
belediyelerin önemli bir rolü vardır.
Günümüz itibariyle, yaşanılan hızlı ve
çarpıcı iktisadî, sosyal ve teknolojik gelişmeler, belediye hizmetlerinin
sunulmasında ve belediye organlarının yönetilmesinde yetersiz kalmış, yeni
düzenlemelerin gerekliliğini ortaya koymuştur. 1950'li yıllarda başlayan,
1980'li yıllarda zirveye ulaşan kentleşme sürecinin ortaya çıkardığı sorunlar,
yerel yönetimlerin, özellikle belediyelerin güçlendirilmesi yönündeki toplumsal
uzlaşmanın temelini oluşturmaktadır. Buna bağlı olarak, nüfusun yaklaşık yüzde
80'inin belediye sınırları içerisinde yaşıyor duruma gelmesi, mevcut
tartışmaların belediye üzerinde yoğunlaşmasına neden olmuştur.
Bu düşüncelerin ışığında Belediyeler
Kanunu Tasarısı hazırlanmış ve Meclise getirilmiştir. Bu kanun tasarısı, Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı esas alınarak hazırlanmıştır; oysa, bu tasarı,
birçok hükmüyle Anayasaya aykırıdır. Aynı mantık çerçevesinde hazırlanan
Belediyeler Kanunu tasarısı da, birçok maddesiyle Anayasaya aykırılıklar içermektedir.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 60
ıncı maddesi, belediye giderlerini içermekte olup, maddeyle, belediyelerin
giderleri tespit edilmekte ve gider çeşitleri ayrıntılı olarak sayılmaktadır.
Devlet Planlama Teşkilatının hazırlamış olduğu Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planının istatistikleri doğrultusunda hazırlanan raporlar da, 1983-1988 yılları
arasında belediyelerin -gerçekleşen, borçlanma dahil- gelir ve harcama
dengesinde yıldan yıla farklılaşmayla birlikte, giderlerin ortalama yüzde 5'i
kadar açıkları olmuştur; bu oran, belediyelerde, malî kriz olarak
nitelenebilecek bir durum olmadığını göstermektedir; ancak, yerine getirilmesi
gereken görevlerin, gerçekleşme oranı bakımından yapılacak bir değerlendirme ve
belediyelerde finansman kaynaklı sıkıntıların yönetsel kriz ortamı yarattığını
ortaya koyacaktır.
Değerli arkadaşlarım, belediye
harcamaları, bütçe yapısına göre cari, yatırım ve transfer harcamaları olmak
üzere üç başlıktan oluşmaktadır; üç başlıkta da ağırlık sahibi olan bir kalem
vardır; cari harcamalardaki ağırlık kalemi, personeldir; yatırım harcamalarında
yapı, tesistir; transfer harcamalarında da borç ödemeleridir.
Cari harcamaların ağırlıklı kalemini
oluşturan personel giderleri, belediyelerin en büyük sorunlarıdır.
Belediyelerin siyasî kurumlar olması ve her siyasî dönemde geçici işçi
statüsünde eleman alımı, daha sonra bu elemanların kadroluya dönüştürülerek
yerlerine yeni geçici işçiler alınmasına yol açmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, niteliksiz, vasıfsız
elemanların, siyasî düşünülerek, işe alınmış olmaları, kadroların şişmesine,
proje üretecek, hizmet götürecek personelin oluşmamasına sebep olmuştur.
Dolayısıyla, cari harcamalar kalemini gereksiz yere artırmış, vatandaşa hizmet
götürmeyi engeller hale getirmiştir.
Malî açıdan özerk olan belediyelere Sosyal
Sigortalar Kurumunun getirdiği yük de oldukça fazladır; dolayısıyla, belediye
borçlarının yüzde 60'ını, hatta, bazı belediyelerde yüzde 80'ini SSK alacakları
oluşturmaktadır. Kaynakların yetersiz olduğu belediyelerde bu konuda yeni
düzenlemeye gidilmesinin yararlı olacağı kanaatindeyim. Yapılacak düzenlemeden
sonra, belediyeler, hizmet götürür, proje üretir hale geleceklerdir.
Belediye harcamaları içerisinde en yüksek
oranı sergilediği gerekçesiyle personelin istihdamı ve ücretlerine yönelik
olarak alınan önlemlerin yerinde olduğu, özellikle 1580 sayılı Yasada öngörülen
harcamaların yüzde 30'unu aşmama kuralına uyulduğu da görülmüştür. Personel
harcaması-toplam harcama oranı, farklı büyüklüklerde belediyelerde farklı düzeyler
sergileyebilir. Küçük belediyelerdeki bu oranın, büyük belediyelere oranla daha
yüksek olduğu görülmektedir.
Yatırım harcamaları da, yapı, tesis, büyük
onarım ağırlıklı kalem olarak göze çarpmaktadır. Belediyelerin hizmet
binalarının ve tesislerinin temini, bakım ve onarımı, her türlü altyapı bakım
ve onarım giderleri, kaynak sıkıntısı çeken belediyelerin durumunu daha da
zorlaştırmaktadır. Belirli bir plan ve program içerisinde gerçekleştirilmeyen
bu yatırımların, siyasî düşünülerek, ekonomik ve gereksiz olan ya da öncelik
sırası yanlış olan yatırımlara dönüşmesi, belediyelerin, daha sonraki
dönemlerde işini zorlaştırmakta, hizmet götürmekte önünü kapatmaktadır.
Transfer harcamaları bölümü anakaleminde
de borç ödemeleri önplana çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de,
belediyeler, teknik, malî ve ekonomik açıdan yapılabilir nitelikte olmayan bazı
projelerde siyasî tercihlerini kullanarak, özellikle İller Bankasından, yine,
Hazine Müsteşarlığından borç ya da Müsteşarlık garantörlüğünde dışborç alarak,
kullanarak uzun vadede borçlanmışlardır. Kullandıkları bu borç, uzun vadeli
olması münasebetiyle, daha sonra gelen belediye başkanlarını sıkıntıya sokmakta
ve borç batağına saplamaktadır. Dolayısıyla, yeni gelen belediye yönetimleri ve
belediye başkanları borç, ödemekten, geçmişe yönelik borçlar ödemekten hizmet
götürememektedir.
Değerli arkadaşlarım, belediye
giderlerinin yüzde 30 ilâ yüzde 35'ini cari harcamalar; tabi ki, bunu da,
personel giderleri oluşturmaktadır. Yine, belediye giderlerinin yüzde 25 ilâ
yüzde 30'unu yatırım giderleri oluşturmaktadır. Geriye kalan yüzde 40'lık
bölümü transfer harcamalarında, dolayısıyla, borç ödemelerinde
kullanılmaktadır. Böylece, belediye başkanlarımız ve belediye yönetimlerimiz,
belediyelerin amaçlarına uygun, halkın gereksinimlerinin karşılanması konusunda
hizmet götürebilmesi için, gerçekten, büyük zorluklar içerisindedir.
Belediyelerin dışkredi kullanımına esas
usulleri, kredi piyasası kamu kredilerine yönlendirme işlevi yüklenerek, kısa
sürede, yasal düzenlemeye bağlanmalıdır. Yerel yönetimlerin kamu kredi
kullanımı genişletilmeli; ancak, İller Bankası, hem finansman hem yatırım
bakımından güçlendirilmeli ve yeniden düzenlenmelidir. Değerli arkadaşlarım,
belediyelerin sırtındaki en büyük kamburlardan bir tanesi İller Bankasıdır.
Öyle mi Sayın Aykan?
ASIM AYKAN (Trabzon) - Öyle.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, yerel altyapı teknolojileri üzerine çalışmak ve en uygun
teknoloji tiplerini belirlemek üzere, İller Bankasının katılımıyla, TÜBİTAK ve
üniversitelerden oluşan altyapı ar-ge çalışmaları kurumu mutlaka
oluşturulmalıdır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
belediye, maddî, anahizmet bünyesinde, ek olarak, katma bütçeli işletmeler
kurma esnekliklerine sahip kılınmış bir modeldir. Bu yapılar, temel ve yerel
hizmetlerin verimli ve hızlı yürütülmesi için uygun ve esnek kurumsal
çerçevelerdir. Bugüne kadar ihmal edilmiş olan bu yapıları geliştirilmeli,
yönetim ve finansman sorunlarına çözüm getirilmelidir. Belediye giderlerinin
daha sağlıklı ve daha ekonomik kullanılması için, ulusal çapta, yerel altyapı
planlaması yapılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda, İller
Bankasının, kurumsal birikim ve deneyiminin değerlendirilmesi ve yerel altyapı
yatırımlarının planlama ve finansman sağlama, teknoloji geliştirme, insan
yetiştirme, yönetim, model ve yöntemleri geliştirmesine öncülük etme amaçlı
yapılandırılması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, kısacası,
belediyelerimizin içerisinde bulunduğu en önemli sorunlardan bir tanesi
ekonomik sorunlardır. 28 Mart mahallî seçimlerinde 3 225 belediye başkanımızın
1 800'den fazlası Adalet ve Kalkınma Partisinden, geri kalan da diğer siyasî
partilerden seçilmişlerdir. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
önerimiz, gerçekten, seçilmişliğine saygı duyup -hangi siyasî partiden seçilmiş
olursa olsun- bu belediyelerin içerisinde bulunduğu sorunları çözmek adına bir
yasa tasarısı hazırlamamız gerekiyordu.
Değerli arkadaşlarım, belediyelerin en
önemli ayaklarından biri borçlarıdır. Maliyeye olan borçlarına ne tür bir
düzenleme yapabiliyoruz, SSK'ya olan borçlarından dolayı belediyelere ne tür
düzenlemede bulunabiliyoruz, TEDAŞ'a olan borçlarından dolayı belediyelere ne
tür bir düzenlemede bulunuyoruz; bu üç anakalem borcuna, biz, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, ne tür bir çözüm getiriyoruz; belediyelerimizin ve
belediye başkanlarımızın bizden beklentisi, bu Parlamentodan beklentisi budur.
Eğer, biz bunlara, çözüm noktasında burada bir düzenleme yapamıyor isek, bir
yasa çıkaramıyor isek, bunun adına, belediyelerin reform niteliğindeki yasası
dememiz söz konusu değildir.
Günlerdir bu tasarıyı bu yüce çatı altında
konuşuyoruz, değerlendiriyoruz, bizlerin önerilerini sizlere söylüyoruz; ancak,
tarafımızdan gelen hiçbir önerge Adalet ve Kalkınma Partisi üyeleri tarafından
kabul edilmemektedir. Bunu da anlamış değiliz. Siyaset yapmamaya çalışıyoruz ve
siyaset yaptığımız alan da yerel yönetimler. Eğer, Türkiye'de yerel
yönetimlerde yüzde 50'ye yakın belediye başkanı sizin partinizden ise, bizim
siyaset yapmadığımız apaçık ortadadır.
Ben şunu söylemeden geçemeyeceğim: 1980
sonrası, gerek illerde gerekse belediye birliklerinde, hatta, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde, hatta, Avrupa ülkelerinde yerel yönetimler reform yasası
tasarısı tartışıldı. Özellikle, o dönemde Mahallî İdareler Genel Müdür
Yardımcımız olan, şimdi Genel Müdürümüz olan Kayhan Beyin ağzı dili olsa da
konuşsa; yıllarca, bu reform niteliğindeki yasa tasarısını, gerçekten, her
platformda savunduk, savunduk, savunduk... Gün bu günmüş denildi ve ilk defa
böyle bir tasarı Meclisimizin gündemine geliyor; ama, konuştuğumuz, yıllarca
değerlendirdiğimiz, üzerinde tartıştığımız, değerlendirme yaptığımız,
belediyelerin beklediği, halkın beklediği bir tasarıyla karşı karşıya değiliz.
Açıkça söyleyeyim değerli arkadaşlarım, bu, belediye başkanlarımızı ve bu
beklentide olan belediye sınırları içerisinde yaşayan hemşerilerimizi bir
kandırma tasarısıdır; bu nettir; yani, bu tasarının, yetmişdört yıl önce
çıkarılan 1580 sayılı Yasadan hiçbir farkı yoktur.
Somut olarak, bizim, bu tasarıyla
birlikte, belediyelerimizin içine düşmüş olduğu ekonomik sıkıntıyı da çözmemiz
gerekiyor ve bunu en kısa zamanda... Zannediyorum, yarın Büyükşehir
Belediyeleri Yasası Tasarısı Meclisimizde görüşülecek. Gerçekten, 16 büyükşehir
belediyesi, 3 225 belediyenin tüm ekonomik imkânlarını kullanmaktadır
arkadaşlar. Buna, mutlaka, bir yasal düzenleme getirmemiz gerekiyor. İnşallah,
yarın, bu tasarıyı da gözden geçireceğiz ve değerlendireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün, toparlar mısınız
lütfen.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, yerel
yönetimlerimizin, belediyelerimizin, il özel idarelerimizin ve muhtarlarımızın
bizden beklentilerini, 22 nci Dönem milletvekilleri olarak yerine getirmek
zorundayız.
Ben, umudumu kaybetmiş değilim. Bunu, bir
başlangıç olarak kabul ediyorum. Yerel yönetimler ayağının birinci basamağı
olan il özel idareleriyle ilgili yasayı geçtiğimiz hafta çıkardık. Bu hafta
belediyeleri konuşuyoruz; yarın da, büyükşehir belediyelerini konuşacağız.
İnşallah, önümüzdeki günlerde, diğer eksiklikleri de gündeme getiririz ve yasal
düzenlemelere kavuştururuz diye düşünüyorum ve böylece, bütçe giderlerinin,
daha sağlıklı, daha ekonomik ve hizmete yönelik kullanılması konusunda yasal
düzenlenmelerin sağlanacağı düşüncesiyle, konuşmama son verirken, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.
Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri,
önce sırasıyla okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
tasarının 60 ıncı maddesinin (n) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ali Dinçer |
Feramus Şahin |
|
|
Malatya |
Bursa |
Tokat |
|
Şevket Arz |
|
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
Trabzon |
|
Antalya |
"n)- Sosyo-kültürel, sanatsal ve bilimsel etkinlikler için
yapılan giderler."
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının 60 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüsnü Ordu |
Mustafa Said Yazıcıoğlu |
Mustafa Cumur |
|
|
|
Kütahya |
Ankara |
Trabzon |
|
|
Mustafa Baş |
|
Abdulkadir Kart |
|
|
İstanbul |
|
Rize |
|
"a) - Belediye binaları, tesisleri
ile araç ve malzemelerinin temini, yapımı, bakımı ve onarımı için yapılan
giderler."
BAŞKAN - En aykırı olan bu önergeye
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) -
Katılıyoruz efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Gerekçe
okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Belediye giderleri arasında
belediyenin sadece hizmet binaları ile sınırlı değil de belediyeye ait bütün
bina, araç gereç ve tesislerin sayılması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
tasarının 60 ıncı maddesinin "n" bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
"n) Sosyo-kültürel, sanatsal ve
bilimsel etkinlikler için yapılan giderler."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) -
Katılıyoruz efendim.
ALİ DİNÇER (Bursa) - Sayın Başkan,
konuşmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Dinçer.
ALİ DİNÇER (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı, Türkiye'nin daha etkin ve verimli
bir yönetime kavuşması, yerinden yönetilebilmesi, katılımcı, demokratik anlamda
yerel yönetimlerin oluşması açısından önemli, eşiğinde bulunduğumuz Avrupa
Birliğine girip Avrupa Birliğine uyum sağlamamız açısından da önemli, Avrupa
standardında bir ülke olabilmemiz açısından da önemli.
Burada bu değişiklik önergesini vermemizin
sebebi bir ek yapmak ve inşallah, bu yasayı, çıktıktan sonra, yurttaşlarımız,
özellikle belediye yöneticilerimiz, Meclisteki tartışma tutanaklarıyla birlikte
okurlar ve bazı maddelerin niye böyle düzenlendiğini, hangi amaçlarla
düzenlendiğini o tartışmaları tutanaklardan okuyarak daha iyi kavrarlar
düşüncesiyle huzurunuzdayım.
Şimdi, kültürel etkinlikler çok geniş
kapsamlıdır; ama, sanatsal etkinlik dediğimiz zaman Avrupa standardı açısından
önemli bir vurguyu yapıyoruz. Bugün dünyanın, uzun yıllardır şeklini belirleyen
uygarlık Avrupa uygarlığı, reformla Rönesansla taçlanmış, sanat, her türlü
güzel sanat dalı Avrupa'dan kaynaklanmış ve bütün dünyaya yayılmış; hâlâ,
Avrupa, o konuda önder. Biz de, böyle bir kıtada oluşan Avrupa Birliğinin üyesi
olacağız. Aynı yola 1920'lerde, cumhuriyet kurulduktan sonra girmişiz. Türkiye
gibi bir ülkeye, Osmanlı İmparatorluğunun çökmesinden sonra kurulan bir ülkeye,
tiyatro, opera, bale, konservatuvar, güzel sanatlar akademileri getirmişiz; 8
000 civarında halkevi, halkodasıyla, bu Batı'da gelişen güzel sanat dallarını
Şırnak'a kadar, Artvin'e kadar, Edirne'ye kadar, en uç noktaya kadar götürmeye
çalışmışız. 1950'lerden sonra, bu çabalar, biraz, maalesef, önyargılarla
gözardı edilmiş. Şimdi, bizim, bu eksiğimizi tamamlamamız gerekiyor.
Bu konuda, Avrupa Birliği ülkelerinde de
en etkin kuruluşlar belediyelerdir. Bizim sanatçılarımız, cumhuriyetin
aydınlanma dönemiyle ortaya çıkan değerli sanatçılarımız, maalesef, Türkiye'de
değerlendirildiğinden daha fazla Avrupa'da değerlendiriliyor; yani, Konya'nın
Bozkır'ından çıkan, köy enstitüsünü, sonra da Tatbikî Güzel Sanatlar Yüksek
Okulunu bitiren Hanefi Yeter, dünyanın sayılı ressamlarından oluyor ve Berlin
Belediyesinin verdiği geniş olanaklarla, Berlin duvarlarını, Berlin sokaklarını
süsleyen duvar boyu resimler yapıyor.
Yine, böyle, serhat şehri Edirne'den çıkan dünya çapında bir
heykeltıraşımız rahmetli İlhan Koman, Türkiye'de değerlendirildiğinden çok daha
fazla Avrupa Birliği ülkelerinde değerlendiriliyor; Stockholm Belediyesinin
verdiği imkânlarla Stockholm metrosunun istasyonlarını süsleyen rölyefleri,
kabartmaları, heykelleri yapıyor ve hâlâ, onlar, milyonlarca insanın yolculuk
yaptığı Stockholm metrosunda, insanlar tarafından görülüyor.
Bir bakıyorsunuz, çoksesli Avrupa
müziğinin en yaygın olduğu ülkelerden birisinde, Almanya'da, 100 000'in
üzerinde koro var, kadınlarla ilgili, gençlerle ilgili, çocuklarla ilgili,
işçilerle ilgili, değişik meslek dallarıyla ilgili ve bunlar, belediyelerin
desteğiyle, olağanüstü güzellikte, dünyada etki yapan festivaller
düzenliyorlar. Bizde de bunlar olabilmeli, bizde de belediyeler bunları
yapabilmeli. Bu nedenle, sanatsal etkinliklerin, belediyelerin temel görevleri
arasında olmasından ve giderleri açısından en hızlı para harcayacakları, çok
para harcayacakları alanlardan biri olmasından yanayım.
Halkımız, bu konuda vakıflar kurdu;
İstanbul Festivaliyle ilgili vakıf, Ankara Müzik Festivaliyle ilgili Tunalı
Hilmi Beyin kızı Sevda And'ın, Cenap And'la birlikte kurduğu vakıf, Sevda-Cenap
And Müzik Vakfı dünyanın parasını harcıyor ve dünyanın, Avrupa'nın en iyi
sanatçılarını Türkiye'ye getiriyor. İzmir Vakfı bunu yapıyor, Adana'da
yapıyorlar, Mersin'de yapıyorlar, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde yapıyorlar; en
son Diyarbakır'da yapıldı. Belediyeler, bu vakıflara yeteri kadar yardımcı
olmuyorlar. Maalesef, belediye yönetimleri, bu tür sanat etkinliklerini, ki, Avrupa
standardı olan sanat etkinliklerini tam kavrayamamışlar. İnşallah, bu yasaya bu
eklemeyi yaparak, böyle bir bilincin oluşmasına katkıda bulunuruz diye
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlar mısınız.
ALİ DİNÇER (Devamla) - Tamamlayacağım
Sayın Başkanım.
Belli bazı olumsuz etkiler yapan çıkışlar
oldu; örneğin "heykele tükürürüm" gibi. Buna benzer olumsuz çıkışları
da ortadan kaldırmak, onların etkilerini, olumsuz etkilerini de izale etmek
için, arkadaşlarımızla birlikte, böyle bir ilave yapılmasında yarar gördük;
desteğinizi de rica ediyoruz.
Başarılar diliyoruz.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda
maddeyi oylarınıza...
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım
Sayın Koç.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 15.25
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 15.38
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik) , Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
616 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6. -
Belediyeler Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/766) (S. Sayısı: 616) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 60 ıncı maddesinin oylamasında
karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 60 ıncı maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
61 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Belediye Bütçesi
Belediye bütçesi
MADDE 61.- Belediyenin stratejik plânına
uygun olarak hazırlanan bütçe, belediyenin malî yıl ve izleyen iki yıl içindeki
gelir ve gider tahminlerini gösterir, gelirlerin toplanmasına ve harcamaların
yapılmasına izin verir.
Bütçeye ayrıntılı harcama programları ile
finansman programları eklenir.
Bütçe yılı Devlet malî yılı ile aynıdır.
Bütçe dışı harcama yapılamaz.
Belediye başkanı ve harcama yetkisi
verilen diğer görevliler, bütçe ödeneklerinin verimli, tutumlu ve yerinde
harcanmasından sorumludur.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu;
buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Ali Dinçer Bey
konuşacak.
BAŞKAN - Bursa Milletvekili Ali Dinçer;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ DİNÇER (Bursa) - Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına saygılarımı sunuyorum.
Bütçe ve program oluşturulması, planlı
çalışma, sadece devlet için değil, belediyeler için de gerekli; hatta, en küçük
işletmeler için, küçük ve orta boy işletmeler, büyük sanayi kurumları, ticarî
kurumlar için de gerekli ve bunun, çok titiz yapılması, gerçekçi yapılması
gerekir. Bütçenin, programın, planın, projenin yapıldığı her alanda, bu
bütçeyle, programla, projeyle, planla ilgili insanların işin içine girmesi
gerekiyor. Maddede bu açıdan eksiklikler var.
Türkiye, dünyada planlı kalkınma
uygulamalarını ilk yapan ülkelerden biri. Sovyetler Birliği bile, kendi
anlayışına göre, Türkiye'den daha sonra planlı ekonomiye geçmiştir; ama,
Türkiye, cumhuriyetle birlikte, son derece zor koşulları taşıyan bir ülke
olarak bir an önce geri kalmışlığın zincirlerini kırabilmek, çağdaş uygarlık
düzeyinin üzerine çıkabilmek için tüm olanaklarını en iyi bir şekilde
kullanabilmek amacıyla kalkınma planları yapmıştır, yıllık programlar
yapmıştır.
Zamanla, tabiî, bu plan disiplini, böyle,
palyatif, popülist politikaları dışladığından, çokpartili demokratik rejime
geçtiğimiz yıllarda popülist yaklaşımlar ortaya konulmuş, partizan çalışmalar
yapabilmek için eleştirilmiş "bize plan değil pilav lazım" gibi,
rasyonel olmayan, akılcı olmayan sloganlar bile geliştirilmiştir son elli
yıllık siyasî tarihimizde. Böyle bir slogan, böyle bir yaklaşım Türkiye'de plan
anlayışını, bütçe anlayışını oldukça zedelemiştir.
Türkiye, 1950'lere kadar denk bütçelerle
yönetilmiş, ele güne muhtaç olmamış bir ülke, ne içborçlanmayı ne
dışborçlanmayı bir kısır döngü haline getirmiş şimdi olduğu gibi ve 1930'larda
özellikle bazen yüzde 10'lara varan ekonomik büyüme rakamlarına ulaşılmış; bu,
belediyeler için de geçerli olmuş. Doğru dürüst altyapısı olan kentsel yerleşim
yerleri yokken, birden bire Türkiye'de belediyeler de önem kazanmış, planlı,
programlı, denk bütçelerle ciddî yatırımlar yapar hale gelmiştir; ama, giderek
belediyelerde de bu anlayış bozulduğundan, açık bütçelere geçilmiş, ihtiyacın
ötesinde istihdam nedeniyle, ücret ve maaş ödemeleri yapıldıktan sonra belediye
bütçelerinde yatırıma para kalmamış. Bu sıkıntıları yaşadık. Bunları
giderebilmek için Avrupa standardında, çağdaş ölçülerde bütçeler, planlar,
programlar, projeler gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bunları -tutanağa geçsin diye
özellikle vurgulayarak aktarmak istiyorum- yöre insanlarının katılımıyla yapmak
gerekir. Öylesine ki, bir belediye, bir mahallede, bir semtte yapacağı rutin
altyapı çalışmasını dahi o mahallenin, o semtin insanlarıyla tartışmalı, onlara
anlatmalı. Hele hele günlük yaşamı ilgilendiren çalışmalarda bunu yapmak daha
da elzem. Halkın bu şekilde katılımını aldığınız zaman, halk, proje uygulaması
sırasında, sadece manevî olarak değil maddeten de katılabilir ve belediyeler,
bütçelerini aşan işler yapabilir. Yeraltında olan, görülmeyen, nankör,
hizmetlerde, su şebekelerinde, kanalizasyon şebekelerinde bile, bakarsınız,
belde insanları, makine ekipmanlarıyla, insangücüyle katılmışlar, belediye
bütçesinin üstünde, fevkinde işler ortaya koymuşlar, başarılar elde
etmişlerdir. Eğer katılım olursa, onların yararına olan bir iş olarak gözükürse
ve onların, adam yerine konulup görüşleri alınırsa, bizim, halkımızla birlikte
yapamayacağımız iş yoktur. Bu, bizim kültürümüzde de var; nasıl var; bizim
insanlarımız, dar zamanlarda, kırsal alanlarda, imece usulüyle, hem
birbirlerine yardım ederler hem de ortak olarak yaşadıkları yerin sorunlarını,
kazma kürek beraber hallederler, birlikte çalışarak hallederler, hem de kadın
kız, çoluk çocuk.
Bu kültürü, biz, özgürlükçü, çoğulcu,
katılımcı, Batı tipi demokratik yapılarda değerlendirebilmeliyiz, buraya
aktarabilmeliyiz. Zaten, biz, Avrupa Birliğine girdikten sonra da, Avrupa
Birliği normlarını kendi kültürel değerlerimizle, geleneklerimiz
göreneklerimizle, dayanışma anlayışımızla zenginleştirmek, Avrupa'ya renk
katmak, zenginlik getirmek durumunda olacağız. Bu nedenle de, beldelerde,
belediyelerde yapılacak bütün bütçe, plan, program, proje çalışmaları,
öncelikle o beldelerde yaşayan insanların katılımıyla, onlarla tartışarak
oluşturulmalı.
Tabiî, bunun arkasından ne gelir; o
insanlar, katılımlarıyla oluşan bütçe, plan, program, proje çalışmalarını bire
bir denetlerler. Bu, özellikle denetimin kolay olduğu ölçeklerde, örneğin
nüfusu 50 000'e kadar olan belediyelerde çok da etkili olur. Türkiye'deki ahlak
erozyonunun -soygun, vurgun, talan- Türkiye'yi nerelere getirdiğini biliyoruz,
son ekonomik krizi de biliyoruz; belediyeler de bundan nasibini aldı. Başta,
büyükşehir belediyeleri olmak üzere, milyarlarca dolarlık soygunun, vurgunun
tartışıldığı yapılara sahibiz; ama, hafızalarınızı yoklayın, nüfusu 50 000'e
kadar olan yerlerde, insanların birbirini tanıdığı beldelerde buna benzer
soygun, vurgun olayı pek olmuyor; çünkü, herkes birbirini tanıyor. Partizanlık
olayı da olmuyor; iktidarda olan partinin oy almadığı yerlere hizmet
götürmemesi pek mümkün değil; çünkü, büyük çoğunluk konu komşu, hısım akraba;
her gün birbirlerinin yüzlerine bakıyorlar ve insanlar yürüyerek de olsa,
belediyeye gelip, dertlerini anlatabiliyorlar, denetimlerini yapabiliyorlar.
Bunu yapabilmek için -biraz önce de söyledim, tutanaklarda yer almasında yarar
görüyorum- bütün bu çalışmalar halkın en geniş katılımıyla yapılabilmelidir;
belediyeler, mahalle kurultayları, semt kurultayları ve kent kurultaylarıyla
bunları rutin programlar haline getirebilmelidirler.
Çözülmesi gereken olaylardan birisi -gerçi
bu yasa tartışılırken daha önce gündeme getirdik, pek kabul görmedi ama-
Türkiye'nin, belediyeler Türkiyesi haline getirilmesidir. En ücra noktadaki
mezralar dahi, belli alanlarda kırsal bölge belediyelerinin sınırları içinde
olmalı ve Avrupaî kentsel hizmetlerden yararlanabilmelidir. Böyle olursa,
Türkiye'deki bir garabeti de çözmüş olacağız. Belediyelerin mücavir alanlarında
yaşayanlar her türlü vergiyi veriyorlar, ruhsat almak durumundalar; ama,
belediye yönetimine katılamıyorlar, belediye seçimlerine katılamıyorlar.
Böylesine bir durum, yani, Avrupa Birliği üyesi olmaya aday olan bir ülkeye,
gerçek anlamda yerinden yönetim ile yerinden demokrasiyi gerçekleştirmeyi
düşünen bir ülkeye, amaçlayan bir ülkeye yakışmıyor.
Eğer, Meclis çoğunluğu, AKP İktidarı
Türkiye'yi belediyeler Türkiyesi haline getirmeyi şimdilik kabullenemiyorsa, en
azından, biz, yasalarımızda, belediye bütçesinden yararlanan insanlar, belediye
bütçesini oluşturan insanlar arasında zor durumda olan mücavir alan
yaşayanlarını kollayacak bazı değişiklikler yapabilmeliyiz. Düşünün, Avrupa
Birliği ülkeleri, artık, başta Hollanda, İsveç olmak üzere, belediyelerde
seçme, seçilme hakkını yurttaşları olmayan göçmen işçilere dahi tanıyorlar.
Biz, mücavir alanlardaki bizim yurttaşımıza o belediyelerin oluşumunda seçime
katılma hakkı tanımıyoruz; ama, onlardan her türlü vergiyi de alıyoruz. Onlar,
verdikleri verginin denetimini yapamıyorlar; verdikleri vergilerin, harçların
harcamasını yapacak yapıların oluşmasında oy kullanma hakkına sahip değiller.
Biz, daha da ileri adım atıp, bu mücavir alanda yaşayanların demokratik
haklarını verirken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ DİNÇER (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Dinçer, toparlayabilir
misiniz.
Buyurun.
ALİ DİNÇER (Devamla) - Bu mücavir
alanlarda yaşayan yurttaşlarımıza, belediyelerde seçme, seçilme hakkı vermek
gerekiyor; ama, bunun yanında, bir adım daha atabilmeliyiz. Bu yasa tasarısında
ve bununla ilgili yasalarda bu değişiklikleri de düşünmemizde büyük yarar var.
Bugün, Ege Bölgesinde, Akdeniz Bölgesinde
turistik alanlarımıza; örneğin, daha çok Katolik Latin ülkelerinden Orta
Anadolu'da Kapadokya'ya, Almanya'dan Alanya'ya, İngiltere'den Bodrum'a,
Fethiye'ye, Marmaris'e Avrupa Birliği üyesi ülkelerin yurttaşları geliyorlar,
yerleşiyorlar. Artık kiliseleri oluşuyor, her türlü sosyal kurumları, kültürel
kurumları oluşuyor. Bizim ülkemiz insanlarıyla, bizimle birlikte yaşıyorlar ve
bizim turizm sektörümüze büyük katkıda bulunuyorlar, Türkiye'nin Avrupa Birliği
ülkelerinde tanıtımına da büyük katkıda
bulunuyorlar; çünkü, bizi yaşayıp, bizimle birlikte yaşayıp bizi
tanıyorlar. Biz, onlara da Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğunda olduğu gibi,
yaşadıkları yörelerde belediyelerin seçimlerinde seçilme ve seçme hakkı
tanırsak çok ciddî bir adım atmış oluruz. Onlar da bütçenin, planın, projenin,
programın yapılmasında oraya vergi veriyorlar; yönetime katılabilmeliler;
katılımcı belediyecilik, yerinden yönetim anlayışı içinde yer alabilmeliler.
Birçoğunun mezarı Türkiye'de olacak, yaşadıkları yerlerde olacak. Onlar da,
artık, bizim ülkemizin insanları ve yarın Avrupa Birliği üyesi olduğumuz zaman,
zaten, hep birlikte Avrupa vatandaşı olacağız onlarla. Şimdiden onların bize
Avrupa'da tanıdığı hakkı, bizim insanımıza Avrupa ülkelerinde, kendi ülkelerinde
tanıdıkları hakları biz de onlara tanımalıyız.
Bu düşüncelerimi aktarmak istedim, siz de
dinlediniz. Tekrar, hem şahsım adına hem Cumhuriyet Halk Partisi adına saygılar
sunuyorum; Yüce Meclise de başarılar diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir kere, belediyecilikte hizmet
mantığı olarak bakarsanız, hizmete oryantistseniz, hizmet üretmek için varsanız
başarılı belediyecilik yaparsınız. Tabiî, bütçe, kafanızdaki hizmet mantığının
deftere kitaba dökümüdür. Eğer, bu hizmet mantığınız yoksa, istediğiniz kadar
bütçe yapın, hiçbir işe yaramaz. Bütçeler, mantalitenin deftere ve kitaba
dökülmesi, daha sonra da bu mantalitenin takibidir ve yürütülmesidir. Eğer, bir
kere, hizmet mantaliten yoksa, istediğin kadar bütçe yap, hiçbir işe yaramaz.
Tabiî, bütçe yaparken tek bir şey var:
Para... Para... Para... Eğer paran varsa, eğer kaynağın varsa bütçeleri
yaparsın. Kaynağın yok, gelirin yok; bütçe yapıyorsun, ne işe yarar?! Bugün,
belediyelerimizin çoğunun yaptığı bütçeler, sadece kâğıt üzerinde kalmaktadır;
yaptıkları bütçe, kaynakları olmadığı için, hiçbir şekilde hayata
geçirilemiyor.
İki konuda dikkatinizi çekmek istiyorum:
Belediyenin ihale ettiği işlerde, herkes biliyor "bunlar para
ödeyemez..." 10 liralık işin, bu mantıkla, kaç liraya yapılacağını
biliyorsunuz. Bir kere, çok pahalı bir maliyet getiriyor belediyelere.
Size bir örnek vermek istiyorum; kurum
ismi vermeyeceğim. Bayındırlık fiyatıyla muhammen bedeli 4 trilyon olan bir
bina "param peşin" dediği için "tiko para ödeyeceğim"
dediği için -bir yılda bitiriliyordu- sabit fiyatla 2 trilyona yaptırıldı.
Dikkatinizi çekiyorum; parası olduğu için "tiko param var" dedi.
Bayındırlık fiyatıyla 4 trilyon bedelindeki bir iş tiko para denildi, "yap
işi, al paranı" denildi; çünkü, parayı bloke etti bankaya, 2 trilyona
yaptırdı. Bina bittiği gün... Eğer, o bina Bayındırlık fiyatıyla, fiyat
artışıyla yaptırılsaydı, 8 trilyona çıkacaktı.
Şunu demek istiyorum: Kurumlar, parası
varsa, kaynakları varsa, işleri çok ucuza mal ediyorlar. Yine söylüyorum;
belediyelerin bu hale gelmesinin bir numaralı katili, İller Bankasıdır. İller
Bankası, belediyeleri maddî çıkmaz sokağa sürüklemiştir. Ankara'da oturup o
kadar pahalı ihaleler yapmıştır ki, bu belediyeler bunun altından
kalkamamaktadır. Böyle bütçe olmaz!.. Örnek vereyim: Malatyamızın -belde ismi
vermeyeceğim- 10 000 nüfuslu bir
beldesini, siz, 7 trilyonluk borç altına aldığınız zaman, bu belediye 50 000
tane bütçe yapsa, nasıl kalkacak bunun altından?! Onun için, kaynak...
Özellikle biraz sonra görşülecek maddede
konuşacağım. Belediyelerimizin dışkaynaklı aldığı ve yaptığı işlerin maliyetini
biliyor musunuz arkadaşlar? Çünkü "ille yabancı firma yapacak. Ben parayı
veriyorum; ama, benim müteahhidim yapacak" diyor. Çünkü, uzun vadeli bir
kredi, sekiz yıllık, on yıllık krediler. Paramız olmadığı için dışarıdan
aldığımız kredilerin maliyeti... Bırakın maliyetini, o işleri, eğer Türkiye'de
kaynağımız olsa, anahtar teslimi, kendi firmamız, Türk firmamız yapsa, en az
6-7 kat daha ucuza mal edebiliyoruz. Paramız olmadığı için dışarıdan bulunan
kaynak "buna yaptıracaksın" diyor ve maliyetli... Onun için, bütçeler
yapılır; ama, bu bütçelere kaynak bulmadığın takdirde, bu bütçelere harcayacak
gelirleri yaratmadığın takdirde, hep bunlar defter üzerinde kalır, hiçbir işe
yaramaz. Ben, bu konuda dikkatinizi çekmek istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
62 nci maddeyi okutuyorum:
Bütçenin hazırlanması ve kabulü
MADDE 62.- Belediye başkanı tarafından
hazırlanan bütçe tasarısı eylül ayının birinci gününden önce encümene sunulur
ve İçişleri Bakanlığına gönderilir. İçişleri Bakanlığı belediye bütçe
tahminlerini konsolide eder ve Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu uyarınca merkezi
yönetim bütçe tasarısına eklenmek üzere eylül ayı sonuna kadar Maliye
Bakanlığına bildirir. Encümen, bütçeyi inceleyerek görüşüyle birlikte kasım
ayının birinci gününden önce belediye meclisine sunar.
Meclis bütçe tasarısını yılbaşından önce,
aynen veya değiştirerek kabul eder. Ancak, meclis bütçe denkliğini bozacak
biçimde gider artırıcı ve gelir azaltıcı değişiklikler yapamaz. Kabul edilen
bütçe, mali yılbaşından itibaren yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen, Ordu Milletvekili Sayın Kâzım
Türkmen; buyurun.
CHP GRUBU ADINA KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Belediyeler Kanunu Tasarısının 62 nci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
62 nci maddenin öngördüğü koşullar,
belediyenin bir sene içerisinde yapacağı faaliyetlerin yapılabilme
olanaklarını, belli bir prosedür içinde, malî yönden olabilirliğini
bağlamaktır. Bu yasalar görüşülmeye başlanıldığından bugüne değin, hem
altkomisyonda görev aldım hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem bugün burada;
ancak, hiçbir belediye başkanı arkadaşımızın "bizim yetkimiz ne olacaktır,
belediye başkanları olarak bize hangi yetkiler verilecektir" sorusuna
muhatap olmadım; sadece "bizim kaynaklarımız ne olacak... "Belediyeye
bu kadar yetkiyi devrettiğinize göre, bu kadar hizmet alanını genişlettiğimize
göre, kaynakların ne olacağı konusunda sürekli bizden bilgi istediler. Hem İl
Özel İdaresi Yasası bu Genel Kuruldan geçti hem bugün Belediyeler Kanunu
Tasarısını burada bitireceğiz, yarın da büyük ihtimalle Büyükşehir Belediyeleri
Kanunu Tasarısına başlayacağız; ancak, biz, milletvekilleri olarak, belediye
gelirleri yasasının, daha doğrusu, mahallî idarelerin gelir yasasının ne
olacağı konusunda hiçbir bilgi sahibi değiliz.
Burada, bütçeyi yapmış olmak, bir
prosedürü yerine getirmekten ibarettir. Burada önemli olan, bütçenin, malî
disiplin içerisinde, eylül ayının ilk gününde, başkanlık tarafından, encümene ve
İçişleri Bakanlığına sunulmuş olması. Eylül ayının sonunda ise, yine malî
disiplin bakımından, İçişleri Bakanlığının, belediyenin hazırlamış olduğu
bütçeyi Maliye Bakanlığına ve dolayısıyla, encümenin bütçe üzerindeki düşünce
ve kararlarını, kasım ayının ilk gününden itibaren meclise sunmuş olması
gerekiyor.
Burada, meclisin, bütçe üzerindeki alt ve
üst sınırlarda oynama yetkisi yoktur, sadece bütçe kalemleri içerisinde yer
değiştirebilir. Burada asıl önemli olan şey şudur: Belediyeleri o kadar çok, geniş
yetkilerle donattık ki, hizmet alanları çok fazla. Olması gereken de budur.
Başka kanunların, başka kurumların yapamadığı, mahallî müşterek hizmetler
dediğimiz zaman, bunun içerisine her şey girmektedir; ancak, burada, sadece
gelirden bahsetmek, gelirlere göre belediyelerin başarısını bağlamak uygun da
değildir. Bir kere, belediyecilik teknik bir iştir, mühendislik işidir,
geleceği öngörme işidir. Sadece para yetmiyor. Ben bu düşüncelerimi, belediyede
ondört yıl görev yapmış bir arkadaşınız olarak söylüyorum.
Şimdi, bugünlerde -doğru veya değil,
bilemiyorum- belediyelerimizin büyük bir bölümü borç batağı içerisindedir; bu
doğrudur; ancak, birçok belediye başkanı arkadaşımızın, özellikle devlet
kurumlarına olan borçlarının faizleri silinerek uzun vadede ödeneceği konusunda
hükümetten beklentileri var. Böyle bir beklentinin olmuş olması doğru; ancak,
bunu yaparken bir hakkaniyeti, bir doğruyu da gözden kaçırmamamız gerekiyor.
Örneğin, öyle belediyeler var ki, Sosyal Sigortalara, Maliyeye hiç borçları
yok. Borcunu ödeyen belediyede yaşayan vatandaşlar ile "canım, nasıl olsa
bunu devlet öder" anlayışıyla borcunu hiç ödemeyen belediyeleri aynı
kefeye koyarak aynı muameleyi yapmış olmak, o yöre halkına karşı son derece
haksızlık olur diye düşünüyorum; ama, bütün bunlara rağmen, eğer, güzel
kentleri oluşturamamışsak, şehirlerin büyümesini yeterince sağlayamamışsak,
kentte oturanların -Ankara dahil- yüzde 60'ı hâlâ altyapısı noksan yerlerde,
gecekondularda oturuyorsa, bunda ciddî bir malî yetersizlik söz konusudur.
Gelecek yasanın ne olduğunu bilmediğimiz için, burada herhangi bir şey
söyleyemiyoruz; ama, bu kadar yetki devredilirken, mutlak yapabilirlik olan
parasal miktarı da aktarmış olmak gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, burada çok ciddî bir
haksızlıkla karşı karşıyayız. Elbette ki benim bu söylediğim, büyükşehir
belediyelerinde yaşayan milletvekili arkadaşlarımız için çok uygun olmayabilir.
Büyükşehir belediyelerinin hizmet alanları çok daha geniş diye düşünmüş
olabiliriz. Bakınız, en büyük haksızlık, büyükşehir belediyelerine, kendi
hudutları içerisindeki gelirlerin yüzde 5'ini dağıtmak oluyor.
Şimdi, yeni yasaya göre değerli
arkadaşlarım, bundan sonra hiçbir zaman büyükşehir belediyesi kurulamaz. Eğer,
bu Genel Kurulda 750 000 nüfus azaltılamazsa, biliniz ki, bundan sonra
büyükşehir belediyesi kurma olanağı yoktur. Örneğin, Trabzon'da yaşayan
insanlarımızın medenî ihtiyaçları, gereksinmeleri, büyümeleri, Samsun'da oturan
insanlarımızdan daha mı geridedir? İstanbul'da oturan insanlarımızın belediye
hizmetlerinden yararlanma hakları, Ordu'da yaşayan insanlarımızın aynı
hizmetlerden yararlanma haklarından daha mı fazladır?.. Şöyle söyleniyor:
Efendim, bunlar büyükşehir belediyesi, onların, altyapı hizmetleri bakımından
çok daha fazla paraya ihtiyaçları var.
Sayın milletvekilleri, bu yüzde 5'in
dağıtımına şu şekilde katılmak mümkündür: Bütün belediyeler bundan
yararlanmalıdır. Eğer, biz, bütün belediyeleri bundan faydalandıramazsak, kendi
yöremizin insanlarına, Türk toplumuna, Türkiye'nin gelişmesine çok büyük zarar
vermiş oluruz. Eğer, bugün, yüzde 5 payı, örneğin, Kars Belediyesi almış olsa,
Kars Belediyesi, çok daha fazla iş yaratarak, İstanbul'a, Ankara'ya, İzmir'e
göçü önlemeyecek mi?.. İşin, bu yönüne hiç bakmıyoruz.
Şimdi, işin şu yönüne bakıyoruz: Sayın
milletvekilleri, hangi yaşta olursak olalım, hangi mevkide olursak olalım,
fakir fukara bir insanın, yiyecek ihtiyacı, duyduğu kalori ihtiyacı ile zengin
insanın duyduğu kalori ihtiyacı ayrı mıdır aynı mıdır; elbette aynıdır. Biz,
küçük şehirlerimizi, küçük beldelerimizi büyütmeden, genişletmeden onları nasıl
çağdaş hale getirebileceğiz; bu mümkün değil. Dolayısıyla, bu bütçenin
yapılışında bir adaletsizlik söz konusudur. Kaldı ki, büyükşehir belediyeleri
de kendi aralarında bile bunu paylaşmakta oldukça zorluk çekiyorlar.
Yeni yasa, başta söylediğim gibi,
Türkiye'de, yeniden büyükşehir belediyeleri olma olanaklarını kaldırıyor.
Başkanım, Trabzon'un 750 000 nüfusa gelmesi kaç senede mümkün olur?! Olmasın
dediğiniz zaman, oraya başka bir ekkaynak ve gelir sağlamak zorundasınız, bir
adaleti sağlamak zorundasınız; çünkü, insanların bütün ihtiyaçları birdir.
O zaman ne oluyor; şehirler büyümüyor,
gelişmiyor, güzelleşmiyor, oralara yeterince hizmet gitmiyor. Yeterince hizmet
gitmediği zaman yeni iş sahaları açılmıyor. Yeni iş sahaları açılmadığı zaman
insanlar ne yapıyor; kendi geleceğini, ekmeğini kazanmak için büyük şehirlere
gidiyor; ama, bu sefer, büyük şehirler hızla bir gecekonduya dönüşüyor. İşte,
bunu, göçü önlemenin tek yolu, bütün kentlerimizi malî yönden desteklemektir ve
bu haksızlığı, mutlaka ve mutlaka orta yerden kaldırmaktır.
Belediyeler, bütün bunları yaparken,
elbette ki, bütçelerini de yaparken, Belediyeler Kanunu Tasarısının 14 üncü
maddesinde öngörüldüğü ve buradan geçtiği gibi, yapılacak işlerin de öncelik
sırasını bütçelerine koyacaklardır; ama, bu öncelik sırası bir kritere bağlı
değildir; her belediyenin, her beldenin ihtiyaçları farklıdır. Bazı beldelerin
ihtiyaçlarındaki aciliyet çöp yakma sistemlerini kurmaktır, bazısında ise
altyapıları kurmaktır; ama, bütün bunlara rağmen, gözlemimiz odur ki,
belediyeler, bu bütçelerini yaparken, hizmetlerini yaparken, belirli bir
sorumluluk almak zorundadır.
Bu tasarı, belediyelerin bütçelerindeki
sorumluluklarını tamamen orta yerden kaldırmış, malî denetimi yok saymış,
halkın denetimi tamamen orta yerden kaldırılmıştır. Çünkü, hükümetin izlemiş
olduğu politikaya tam ters bir biçimde, hem belediyelere hem büyükşehir
belediyelerine, alabildiğine, yeniden şirket kurma hakkı tanınarak, her
türlü... Geçmiş olduğumuz dönemlerde İçişleri Bakanlığının bu konuda genelgesi
vardır; yani, belediyelerin şirket kurması, Türkiye'de her türlü yolsuzluğun,
vurgunun anakapısı denilmiş olmasına rağmen, yeni gelen tasarıyla, bu tamamen
açılmıştır. Böyle bir durumda, bütçenin bütünlüğünden, bir bütçe disiplininden
söz etmek söz konusu değildir.
Belediye başkanlarının, zaten atama
yetkisi tek başlarına kendilerine verilmiş; sadece meclislere bir bilgi
veriliyor; ancak, bu konuda nasıl bir kriter ortaya konulacağı belli değildir.
Şu anda, bütün belediyelerin en büyük sıkıntısı budur; kendilerine müracaat
eden insanlara iş bulmak, onlara iş kapısı açmak gibi sıkıntılarla karşı
karşıyalar. Milletvekillerimiz de burada karşı karşıya; her belediyeye telefon
açarak, şu adama, şu insana, fakir fukaraya iş veremez misin sorusunu soruyor.
İşte, belediye başkanları, yeni şirketlerle istediği adamı almanın yolunu
bulurken, belli bir süre sonra, o şirketlerde tam bir denetimi söz konusudur;
malî denetim yoktur, halkın denetimi hiç yoktur. Böyle bir denetimin olduğu
yerde, belli bir süre sonra, daha önce, Türkiye'de hepimizin acıyla yaşadığı,
büyük ıstırap duyduğumuz bir biçimde, yolsuzlukların kapısı yeniden
açılacaktır. O bakımdan, belediyelerin, mecbur olmadıkça, şirket kurmaları son derece
yanlıştır; çünkü, bu şirketler, asıl yapılması gereken kamu hizmetlerini
yapacaklardır. Halbuki, belediyelerin kamu hizmetlerini başka kuruluşlara
devretmiş olması, Anayasa bakımından da zaten uygun değildir. Kendi görevlerini
ve yetkilerini başka kuruluşlara dağıtarak hizmet verilemez. Hele hele, Avrupa
Birliğine üye olmak istediğimiz böylesine bir dönemde, belediyelerimizde
yolsuzlukların, yanlışlıkların yeniden ortaya çıkması, bunların kamuoyunda tartışılmış
olması, Türkiye'yi son derece sıkıntıya düşürür. Onun için, bu yolu mutlaka ve
mutlaka kesmek gerekiyor.
Belediyelerin İller Bankasıyla olan
ilgisi, elbette ki, yeniden düzenlenecek; zaten, o bakımdan da, İller
Bankasının sermayesi artırılmıştır bu Meclis tarafından; ancak, şunu da burada
söylemek gerekiyor: İller Bankasına yapılacak her müracaat, belediye
meclislerinin almış olduğu karara bağlıdır. İller Bankası, gelip, hiçbir
belediyeye "ben senin altyapını yapayım, kanalizasyonunu yapayım"
diye bir istekte bulunmuyor; belediyeler, meclis kararı alıyor, İller Bankasına
müracaat ediyor, oradan para almak zorunda kalıyor. Geçmiş dönemlerde, İller
Bankasından alınan paraların faiz oranları çok fazla olduğu için, hiçbir
belediye bu faizin altından kalkamadığı için, alabildiğine borçlandılar. Şu
anda, Türkiye'deki belediyelerin büyük bir bölümünün korktuğu borç, İller
Bankasına olan borçlarıdır. İller Bankasına olan borçların faizleri silinir,
anaparaları da uzun vadeye bağlanırsa, belediyeler, bütçelerini yaparken, bu
esası dikkate alabilirler, o zaman, hizmet olanakları çok daha fazla olur.
Belediyelerin hizmet alanını çok fazla genişletmiş olması, sadece kentin
güzelleşmesi değildir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Türkmen, toparlayabilir
misiniz.
Buyurun.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - ... o kentte
yaşayan insanlar için iştir, ekmektir ve aştır; çünkü, her yapılan hizmet,
orada çalışan bir insana hayat verecek demektir. En kısa zamanda, bu yasa
çıktıktan sonra, İller Bankasının belediyelere olan kredi borçlarını yeni bir
şekle sokarak bu yasayla bütünleştirmek gerektiğine inanıyorum.
Ben, bu yasanın, kamuoyunda beklenen bir
yasanın çok gerisinde olduğunu üzülerek görüyorum. Yeni yolsuzlukların kaynağı
olmamasını temenni ediyorum.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkmen.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
63 üncü maddeyi okutuyorum.
Harcama yetkilisi
MADDE 63.- Belediye bütçesiyle ödenek
tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi harcama yetkilisidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar
Tüzün; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Belediyeler Kanunu
Tasarısının 63 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, yerel yönetimlerde
ortaya konulan anahtar sözcükler olan, "sorumluluk, şeffaflık, etkinlik,
karar sürecine yönetimin katılımı ve demokrasi" gibi kavramları kısaca
açmak istiyorum.
Yerel hizmet sistemini karşılayabilmek
için, yerel yönetimlere yetki ve esneklik sağlamak gerekiyor, yerel
yönetimlerin, kendi koşullarına ve gereksinmelerine en uygun yönetimin
belirlenmesine imkân sağlamak gerekiyor. Yerel yönetimi, merkezî yönetimin
müdahalelerinden olduğu kadar, merkezî yönetimi de, yerel yönetimlerin
baskısıyla yerine getirebileceği isteklerden korumak gerekiyor. Bu
düşüncelerden yola çıkan mevcut hükümetse, yerel yönetimler yasasını ele almış,
İl Özel İdaresi Kanunu çıkarmış, Belediyeler ve Büyükşehir Belediyeleri Kanun
Tasarılarını sırayla Meclis Genel Kuruluna getirerek kanunlaştırmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ancak, yapılmak
istenilen ile yapılan, ayrı şeyleri ifade etmektedir. Belediyeler demokratik
olmalıdır; ancak, bugüne kadar görüştüğümüz maddelerde demokrasiye de maalesef
rastlanamamıştır. Örneğin, yerel yönetimlerin en önemli birimi olan
muhtarlarımıza, komisyonlara katılma hakkı veriyoruz, oy kullanma hakkı
vermiyoruz. Soruyorum; sizce, bu demokratik midir?
Belediyelerin karar verme süreçlerine
halkın her düzeyde katılımı ve ortak çalışma gibi değerlerin önplanda tutulması
gerekirken, ihtisas komisyonları çalışmalarında, sivil toplum örgütlerine ve
üniversitelere yeterince yer verilmediği ve haklarının yeterince tanınmadığı
görüşündeyiz.
Değerli arkadaşlarım, belediyeler,
yönetsel özerkliğe sahip kamu tüzelkişilikleri olmalıdır; kararları ve
eylemleri, ne önceden izne ne de sonra da onaya bağlı kalmalıdır. Eğer, kentin
içinde oturan hemşerileri, o belediye meclisine, o belediye başkanına bu
yetkiyi vermişse, bu -tekrar söylüyorum- ne önceden ne de sonradan onaya bağlı
kalmalıdır.
Belediyeleri bağlayan en önemli unsur,
hukuka uygun çalışma zorunluluğudur. Hukuka uygunluğu karara bağlayacak tek
yetkili organsa yargı kuruluşlarıdır. Hukuka uygun çalışma zorunluluğu,
belediyelerin başına buyruk olmasını engelleyecek en önemli unsurdur. Bir
yandan merkezî yönetimin, diğer yandan halkın ve toplumsal örgütlerin, hukuka
uygunluğu denetleyecek önemli araçlarla donatılması mutlaka sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
görüştüğümüz 616 sıra sayılı Belediyeler Kanunu Tasarısının Beşinci Kısım
"Belediye Bütçesi" başlıklı İkinci Bölüm 63 üncü maddesinde
"Harcama yetkilisi" başlığıyla "belediye bütçesiyle ödenek tahsis
edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi harcama yetkilisidir"
denilmektedir. Bu maddede, önce, belediye harcamalarına göz atmak gerekiyor.
Yapılan istatistiklere göre, belediyelerin, gerçekleşen borçlanma dahil, gelir
ve harcama dengesinde yıldan yıla farklılaşmayla birlikte, gelirlerinde
ortalama yüzde 10 ile yüzde 20 arasında açıklar oluşmaya başlamıştır. Bu
oranlar her geçen gün büyümekte, malî kriz olarak nitelendirilebilecek
durumlara dönüşmektedir. Bütçe harcamaları bütçe yapısına göre
değerlendirilmeli, harcamalar da planlama dahilinde yapılmalı. Bütçe gelirleri
gözönünde bulundurularak harcama yapılmalı, geliri olmayan harcama yapılmamalı
veya borçlanma yoluna gidilmemelidir. Belediyeler yeterli malî kaynaklara
kavuşturulmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, malî kaynaklar
açısından da yeterince öneride bulunduk ve bulunmaya devam ediyoruz.
Belediyelere merkezden gönderilen
ödenekler artırılmalı, İller Bankası daha etkin hale getirilmeli; yani, İller
Bankası, ihale yapan, belediyelere borç veren ve yapmış olduğu hizmetin
karşılığında, kat kat, çok daha fazla faiz alan klasik bir kurum olmamalı.
İller Bankası, kendi içerisinde, mutlaka, yeniden yapılandırılmalı ve
belediyelere sunacağı imkânları, maddî imkânları, ihale imkânlarını, mutlaka ve
mutlaka, düşük faizle sunmalıdır.
Belediyelere, hizmetlerini sunarken, ilke
olarak, bunları, yaratacakları kaynaklarla karşılamalarını benimsetmeliyiz.
Genel bütçeden gönderilen kaynaklar, yerel nüfusa ve adil kıstaslara göre halka
paylaştırılmalıdır. Halen merkezî yönetimin tahsil etmekte olduğu bazı
kaynakların belediyelerce tahsil edilmesi sağlanmalıdır. Belediyelere vergidışı
yollardan kaynak yaratma yetkisi verilmelidir. Borçlanmalar seçim dönemiyle
sınırlı tutulmalıdır. Seçim dönemini aşan borçlanmalar için halkın görüşü
alınmalı, gerekirse referandum yapılmalıdır.
Savunma ve güvenliği ilgilendiren veya
orman, millî park niteliğinde olan arazi dışındaki alanlar, belediyelerin,
yerel yönetimlerin kullanımına açılmalıdır. Mülkiyetin yerelliği ilkesi temel
alınmalıdır. Belediyeler, kendilerine devredilen bu arazileri kamu yararına
değerlendirmeli, kesinlikle, ama kesinlikle, cari harcamaların karşılanmasında
kullanılması sağlanmalı, bu konudaki yasal düzenleme de Meclisimiz tarafından
yapılmalıdır. Bütün bu harcamalar, gelirler için, belediyeciliğin her
kademesinde katılımcılık ve demokrasi sağlanmalı, bu konudaki yasal
düzenlemeler, yine, Meclisimiz tarafından yapılmalıdır. Katılımcı, demokratik
belediyecilik mutlaka hayata geçirilmelidir. Belediye yönetiminin, uygulamalarını
o bölgede yaşayan halka sorumluluk duyarak yapması için, halk denetimi mutlaka
sağlanmalıdır. Önemli ihaleler halka açık yapılmalı, ihalelerde, konularına
göre meslek odalarının da temsilcilerinin katılımı sağlanmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, mutlaka, yine,
belediye meclislerinin yönetimine üniversitelerin danışma kurullarından bir
komite oluşturulmalıdır; bunun yeterli ödeneği de belediye meclisi tarafından
verilmelidir.
İmar planı değişikliklerinde, kent rantı
sağlayacak konularda mahalle sakinlerinin de görüşleri mutlaka
alınmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, işte, bu
önerilerimizi topladığımızda, gerçekten, bu çıkan yasada maalesef bunları
göremiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, hem il özel
idarelerini hem belediyeleri hem de büyükşehir belediyelerini kapsayan -bu,
benim ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak Grubumuzun önerisidir- mutlaka, ama
mutlaka yerel yönetimler bakanlığı kurulmalıdır. Eğer, biz, bu Türkiye
Cumhuriyetinin yüzde 80'inin belediye sınırları içerisinde yaşadığını
düşünüyorsak ve kabul ediyorsak ve yapılan araştırmalar bunu gösteriyor ise,
mutlaka, ama mutlaka, yerel yönetimler bakanlığı kurulmalıdır. Bugün, zannediyorum, 59 uncu hükümette 22
bakanımız var, Başbakanla birlikte 23 bakanlık var; 24 üncü bakanlığın
kurulması için, yani, belediyeler, yerel yönetimler bakanlığının kurulması için
Cumhuriyet Halk Partisi olarak her türlü katkıya ve desteğe hazırız. Bunu,
Meclis kürsüsünden bir kez daha ifade etmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Değerli arkadaşlarım, merkezî yönetim ile
yerel yönetimler arasında eşgüdümü sağlamak, iletişimi sürdürmek, yerel
yönetimlere fon ve proje desteğini sağlamak, bu yerel yönetim bakanlığının
görevi olmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, Bayındırlık
Bakanlığının imar ve iskânla ilgili birimleri, mutlaka yerel yönetimler
bakanlığına devredilmelidir.
Arsa Ofisi de yerel yönetimler bakanlığına
devredilmelidir.
Yine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü...
Bu, yerelin bir işi. Dolayısıyla, yerel yönetimler bakanlığına Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü bağlanmalıdır.
Toplu Konut İdaresi... Toplu Konut İdaresi
kırsalda proje üretiyor mu, soruyorum size; belediye imar planı sınırları
içerisinde üretiyor ve dolayısıyla da, Toplu Konut İdaresi, yerel yönetimler
bakanlığına mutlaka bağlanmalıdır.
Belediyeler bankası niteliğine
kavuşturulacak bir İller Bankası oluşturulmalıdır ve bu, yine, yerel yönetim
bakanlığına bağlanmalıdır.
Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü...
İçişleri Bakanlığımız, Türkiye'nin en büyük bakanlıklarından bir tanesi;
içinde, bağlı bulunduğu bütün birimler mevcuttur ve fazlasıyla vardır; Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğü, yine, yerel yönetimler bakanlığına bağlı olmalıdır.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü de yerel
yönetimler bakanlığına bağlamamız gerekir.
Değerli arkadaşlarım, yani, biz, bu yasaya
"yerel yönetim reformu" diyebilmemiz için, sizin de, seçim
bölgelerinize gittiğinizde, seçmenlerinize, seçilmiş olan muhtarlarınıza,
belediye meclisi üyelerinize, il genel meclisi üyelerinize ve belediye
başkanlarınıza, ya arkadaş, biz, 22 nci Dönem Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilleri olarak bu tasarıyı çıkardık, bu, bir reform niteliğindedir
diyebilmeniz için, yerel yönetimler bakanlığını hep beraber kurmamız ve
oluşturmamız gerekiyor. Yoksa, yarın, gittiğiniz seçim bölgelerinizde, bu
seçilenler size hesap soracaklar, yıllardır üzerinde tartıştığımız durduğumuz
yerel yönetimler reform yasası tasarısı böyle olmamalıydı, bizim
beklentilerimizi bu tasarı gerçekleştirmedi diyerek size sitemde
bulunacaklardır değerli arkadaşlarım. Bizler, sizleri uyarıyoruz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak üzerimize düşen görevi fazlasıyla yaptığımıza inanıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, demokrasiyi
güçlendirmenin temel araçlarından biri olan yerel yönetimlerin insana dönük,
toplumun yararı doğrultusunda hizmet yürütmesinin, örgütsel ve yönetsel
şeffaflığın gerçekleştirilmesinin temel öncülüğü belediyelerde olmalıdır.
Şeffaf ve halkın denetimine açık bir yerel yönetim anlayışını yerleştirmemiz,
denetim konusunda sivil toplum örgütleri ve halkla birlikte çalışmayı yerel
yönetimlerde başarmamız gerekiyor. Hemşerilerinin bilgi edinme hakkını, yerel
yönetimlerde, şeffaflığın temel kurallarından biri haline getirmemiz gerekiyor.
Bunları getirecek, düzenleyecek ve hayata
geçirecek, kanunlaştıracak yer ve makam ise Yüce Parlamentodur, bu çatıdır. Bu
çatı altında, yerel yönetimlerin, özellikle belediyelerimizin sorunları
noktasında, belediyelerimizin kendi içindeki borçlanmaları noktasında her türlü
katkıyı ve desteği vermeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak hazırız. Türkiye
Cumhuriyetinin yüzde 80'inin, yani, 50 000 000'a yakın hemşerimizin mutluluğu
ve refahı bizim mutluluğumuz ve refahımızdır. Biz, bu konuda destek vermeye
devam edeceğiz; ancak, bu tasarıda, beklediğimiz maddeleri ve reform
niteliğinde bir değişikliği göremediğimiz için maddelerin bazılarına
katılamıyoruz.
Sözlerime burada son verirken, Yüce
Meclise tekrar saygılar sunuyorum, beni dinlediğiniz için de hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
64 üncü maddeyi okutuyorum:
Kesin hesap
MADDE 64.- Her yıl bütçesinin kesin
hesabı, belediye başkanı tarafından hesap döneminin bitiminden sonra mart ayı
içinde encümene sunulur. Kesin hesap, belediye meclisinin mayıs ayı
toplantısında görüşülerek karara bağlanır.
Kesin hesabın görüşülmesi ve
kesinleşmesinde, bütçeye ilişkin hükümler uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
65 inci maddeyi okutuyorum:
Bütçe sistemi
MADDE 65.- Belediye bütçesi ile muhasebe
işlemlerine ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığının görüşü alınarak
İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Özay;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu madde üzerinde ne konuşulur
diye düşünülebilir; ama, bu madde üzerinde, gerçekten, geleceğe yönelik
çıkarılacak olan yönetmeliğe katkıda bulunmak için söz aldım ve sözlerimi çok
uzatmayacağım.
Aslında, 61'den 67'ye kadar uzanan
maddeler dizini, bir teknik düzenleme ve bu maddelere yönelik söylenecek çok
fazla söz yok; kaldı ki, merkezî devletin bütçeleme sistemiyle de uyum
sağlaması gerekiyor; o anlamda, normal düzenlemeler.
Ben, özellikle iktidarın, hükümetin sık
sık söylediği katılım ve şeffaflık konusundaki açılımı, bu bütçeleme düzeninde,
tasarıya hiç yansıtmadığını görüyorum. Çeşitli zorlukları olabilir, kamunun
yeniden yapılanmasına yönelik engeller belki bu açılımı engelliyor olabilir;
ama, bazı örnekleri, artık, Türkiye'de de gerçekleştirmemiz gerekiyor. Örneğin,
toplumun yönetimi denetlemesi, sadece seçimlerde karşılaşılan, yapılan temsilî
denetlemenin dışında ve hukuksal denetlemenin dışında, bir kamusal denetlemeye
de yönelik açılımları gerçekleştirmesi gerekiyor; başka bir tanımla, denetleyen
devletdışı kamusal alanları da üretmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, mevcut,
dünyada bazı örneklerden faydalanmak, bunlara atıfta bulunmak, yönelmek de
mümkün. Çoğu yerel yöneticinin, uzmanların bildiği bir örneği kısaca irdeleyip,
ondan sonra önerilere geçmek istiyorum.
1996 yılında Dünya Zirvesinde, Habitatta,
dünyanın en iyi uygulama örneği, Porto Allegro örneği olarak sunuldu; dünyanın
kabul ettiği bir yerel yönetim bütçeleme sistemi olarak dünyaya sunuldu. Kısaca
bundan bahsedeceğim.
Genellikle halkın direkt bütçelemeye
katılmasına olanak sağlayan bir yapılanma. Türkiye'de zaman zaman kent
konseyleri Yerel Gündem 21 çerçevesi içerisinde de bu katılımlara yönelik
açılımlar gerçekleşiyor; ama, yaklaşık onaltı yıldan beri süren uygulama Porto
Allegro'da şöyle gerçekleşiyor:
Bir mahallenin içerisindeki belli bir
bölgede, sadece bütçeye yönelik, insanlar toplanarak isteklerini,
beklentilerini sunuyorlar. Buradaki öncelik sırasını yine kendi aralarında
belirliyorlar ve mahalle komitelerine yönelik delegasyonlarını seçiyorlar.
Mahalle komiteleri toplantısına gidildiğinde de, halkın o bölgedeki
istedikleri, talepleri kuruşlandırılarak belediye tarafından keşifleri
çıkarılıyor, bilgi aktarılıyor. Mahallede yapılan bu konsey toplantısında da
belli ihtiyaç sıralaması gerçekleştiriliyor ve bir üst kent konseyine
temsilcilerini seçiyorlar. Kent konseyinde de, tekrar yeniden bir sıralama
yapılıyor ve tüm şehirle ilgili mahallelerden gelen insanların öncelik sıraları
bir kez daha belirlenip, belediye meclisine sunuluyor. Belediye meclisi de,
şüphesiz ki, siyasî irade, kendi
beklentilerine, kendi programına yönelik katkıları da koyarak bir
sürdürülebilir bütçe oluşturuyor.
Değerli arkadaşlarım, model olarak
bakıldığında, çeşitli kentlerde, çeşitli şekilde uygulanabilen bir yöntem
olarak, değerlendirilebilir; ama, önemli olan, bu tür yöntemlerin hayata
geçiyor olabilmesidir.
Katılım, şeffaflık... Özellikle, katılım,
Türkiye'de zaman zaman çok denenen, hatta devletin de 1991 yılında, Sayın
Süleyman Demirel hükümeti döneminde uyguladığı bir yöntem olarak da ortaya
çıktı; ama, hiçbir şekilde yönetimlerde katılımı gerçekleştirme olanağına sahip
olamadık. Yaklaşık on yıldır Türkiye'de söylem haline getirdiğimiz bu uygulamayı pratiğe dönüştüremedik. Aslında,
bu uygulamanın en uygunu, yerel yönetimlerde gerçekleştirilebilecek bir
uygulamadır.
Şimdi maddeye geliyorum, bu sunuşu
yaptıktan sonra. Burada, 65 inci maddede, Maliye Bakanlığının önerileri de
gözönüne alınarak, İçişleri Bakanlığı tarafından, bütçe uygulamasına yönelik
yönetmelik çıkarılacağından bahsediliyor.
Bu yönetmelik hazırlanırken, belki dünya
örneklerinden veya her siyasî partinin kendi gündeminde olan katılım ve
şeffaflığa yönelik bütçeleme çalışmasına katkı vermek üzere bazı hükümler yer
alabilir. Bir kere, sık sık söylediğimiz performans ve verimlilik denetimini
sözle gerçekleştirebilmek mümkün değil, müfettiş veya denetmen aracılığıyla
gerçekleştirebilmek mümkün değil, siyasî iradenin, otoritenin koyduğu
kriterlere göre de gerçekleştirmek mümkün değil; performans ve verimliliği,
ancak bütçeleme esasına, bütçenin düzenliliği esasına göre gerçekleştirebilmek
mümkün.
Sık sık konuşulan bir konu olan
"acaba, globalleşmenin etkisiyle, performansı hangi noktadan alacağız;
özel sektör anlayışı içerisinde mi alacağız, kamu yararı içerisinde mi
alacağız" anlayışını, ancak bütçede ortaya çıkarabiliriz. O nedenle,
bütçenin yapılması sırasında, hiç olmazsa bazı bölgelerde bu yönetmeliğimizi
uygulayabiliriz. En azından, Yerel Gündem 21'i uyguladığımız, pratiği olan bazı
belediyelerde, bu tür bütçe uygulamalarını bir prototip uygulama olarak gerçekleştirebiliriz
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi,
bütçeler -belediye başkanı arkadaşlarım bilirler- genellikle eski bütçenin
katsayılarla artırılmasıdır, eski bütçeye benzetilerek yapılmasıdır; sanki bir
yasak savma gibidir. Bu noktada belediye bürokratlarının çok iyi donanımlı
olmamasının da bazı etkileri olabilir; ama, siyasî insanların biraz da işine
gelir; bunu bir teknik iş gibi görürler, bütçe konusunda çok çaba sarf
etmezler. Maalesef, gerçek budur; ayrıntılar hariçtir, bazı iyi niyetli bütçe
çalışmaları olabilir; ama, yaygın olan kavram budur.
Bir de, sık sık bahsettiğimiz Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartındaki "belediyeler kendilerini hesap vermekle
sorumlu saymalıdırlar" ilkesine, bütçede hesap verme anlayışını ortaya
çıkararak da bir örnek oluşturabiliriz. Mesela -zamanım daraldığı için kısa
geçiyorum- yönetmelikle getirebileceğimiz bazı hükümler olabilir. Biz, belediye
encümenimizde aylık kesinhesaplarımızı onaylarız, kesin bütçelerimizi
onaylarız; encümenin bilgisi vardır; bunlar halkla paylaşılabilir. Bunu
yayımlamakta bir engel yoktur; ama, yönetmelikle, belki, bu özendiricilik
sağlanabilir. Eğer her ay yayımlanması zor bir uygulama olarak gelebiliyorsa,
özel sektörde olduğu gibi, üç aylık dönemler içerisinde yayımlanır ve halkın
denetimine sunulabilir; bunlar web sayfasında yapılabilir. Örneğin, bağımsız
demokratik denetleme kurullarına görev verebiliriz. Her kentte, özellikle orta
ölçekli kentlerimizde, serbest muhasebeciler odası, ticaret odası, esnaf odası,
işçi sendikaları var. Bunlar, bütçelerimizi hem de kesinleşen bütçelerimizi üç
aylık dönemler içerisinde denetleyebilirler, denetlemeden öte, halkla
paylaşabilecekleri görüş oluşturabilirler. Örneğin, bütçe denkliği, cari harcama
miktarı, yatırım miktarı, borç ödenmesi miktarı, faiz ödemeleri gibi, toplumun
anlayabileceği bazı konuları halka sunabilirler.
Bir başka konu; bütçeyle ilgili bilgiler,
muhtarlara, sivil toplum kuruluşlarına, siyasî partilere, belediye başkanının
üyesi olmadığı farklı siyasî partilere gönderilebilir; bu şekilde kamu
denetlemesi sağlanabilir. Bir kere, bütçe komisyonları, bütçeleme esasının
temelini oluşturan önemli kurumlardır. Bütçe komisyonları halka açık
yapılabilir. Halkın konuşması, halka söz verilmesi belki pratik anlamda söz
konusu değildir; ama, bütçe komisyonuna önerge vermesi -belli bir sayıda veya
bireysel olarak- düzenlenebilir. Özellikle, belediyelerin menkulleri,
gayrimenkulleri, araçları gereçleri; yani, mal varlığının dökümü yılda bir kez
halka ilan edilmelidir; bu şekilde bir denetleme mekanizması oluşturulabilir.
Hiç tartışmasız hepimizin söylediği, belediye ihaleleri başlamadan önce ve
sonuçlandıktan sonra da yayımlanmalıdır.
Bir önemli konuya İçişleri Bakanlığımızın
önderlik yapmasında yarar vardır. Özellikle belediye bürokratlarımızın,
Anadolu'da, yeterince eğitim düzeyine ulaşmadıkları da bir gerçektir. Bunlara,
belediye birliklerinin zaman zaman sağladığı olumlu noktalar oluyor; ama,
bunların yetmediği, hatta, belediye muhasebe personelinin zorunlu eğitime
yöneltildiği bir ortamın İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanmasında,
düzenlenmesinde yarar vardır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, özellikle, biraz
önce söylediğim "bağımsız demokratik denetleme kurulu" diye tanımladığım
serbest muhasebeciler odası, ticaret odası gibi çeşitli demokratik kitle
örgütlerinin oluşturduğu bir denetleme yapısı bütçede şunu denetleyecektir:
Bütçenin performansı, denkliği, bunlar önemli kavramlardır, bunlar teknik
kavramlardır; ama, artık başka bir konu var; özellikle belde halkı açısından
gerekli olup olmadığı konusu önem taşımaktadır. Toplumsal tercihin bu noktada
olup olmadığı da değerlendirilmelidir; yani, siyasî iradenin tercihi ile
toplumun tercihi arasındaki bağdaştırmanın yapılması ve denetlenmesi yerinde
olur diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bunları, zaman
harcamak amacıyla değil, özellikle yönetmeliğe yönelik, Türkiye'nin demokratik
açılım sağlaması gereken yaklaşımlar
olarak sergilemek ve sunmak istedim.
Hepinize, bu anlayış içerisinde saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özay.
Madde üzerinde, şahsı adına, Kırşehir
Milletvekili Sayın Hüseyin Bayındır; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; ben de şahsım adına hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Nüfusu 2 000'in altında kalan belediyeleri
kapatma mantığınızı doğrusu anlayamadım. Bu Belediyeler Kanunu Tasarısının
görüşmelerine başlanılmasından bu yana, sürekli, her bir arkadaşımız kendi
bölgesinin özelliklerini anlatıyor, nüfusu 2 000'in altındaki belde
belediyelerini niçin kapattığınızı soruyor; ama, doğrusu, Sayın Bakan dahil,
hiçbirinizden, bizi ikna edici bir cevap alamadık.
Siz nereden tanırsınız Kırşehir'in
Toklumen Beldesini?! Nereden bilirsiniz Mahzenli Beldesini, Köşker Beldesini,
Karacaören Beldesini, Boğazevci Beldesini?! Nereden bilirsiniz Başköy
Beldesini, Hamit Beldesini, İsahocalı Beldesini?! Bu insanlara, hani,
seçimlerde ya da çeşitli platformlarda yaptığınız konuşmalarda
"katılımcıyız" diyordunuz ya; hangisine danıştınız?! Buraların tarihî
özelliğini, kültürel dokusunu, buradaki değerleri, buradaki belediye
başkanlığını, kırk yıllık, elli yıllık geçmişe dayanan, halk arasında kent anlayışını
getiren bir olgudan köy yapma anlayışına sürüklemeyi onlara sormadan nasıl
yapabilirsiniz?!
BAŞKAN - Sayın Bayındır, maddeyle ilgili
konuşur musunuz.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Başkanım, bu daha önemli diye
düşünüyorum; ama, maddeyle ilgili de konuşacağım.
Şimdi, buradaki belediye başkanları ve
oradaki muhtarlar, oradaki vatandaşlarımız gerçekten zorda. Bakın, size, çok
çarpıcı bir örnek vereceğim. Yer Nevşehir, ilçe Ürgüp, belde Mustafapaşa.
Yanardağların ve erozyonun bizlere muhteşem bir armağanıdır Kapadokya.
Yıllardır uygarlıkların odağı olan bu büyülü coğrafyadaki yerleşimler hiçbir
zamana ait değillerdir. Onlar tüm kültürlerin ortak mirasıdır, tıpkı geçmişin
aynasından geleceğe bakan Mustafapaşa gibi.
Mustafapaşa, Nevşehir İlinin, Ürgüp
İlçesine bağlı bir beldedir. 1966 yılında belediye merkezî kurulmuş ve kırk
yıla yakın süredir belediye hizmetleri devam etmektedir. Kapadokya'nın
merkezinde tarihî, kültürel ve turistik dokuya sahip bu belde, Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından kentsel SİT alanı ilan edilmiş ve 350'ye yakın bina,
tarihî konak, Kültür Bakanlığınca koruma altına alınmıştır ve buradaki medrese,
camii, manastır ve kiliseler de aynı durumdadır.
Mustafapaşa, gerek tarihî ve coğrafî
dokusu gerekse zengin kültürel yapısı itibariyle bir turizm cenneti
konumundadır. Bunun içindir ki, Mustafapaşa Kasabası 12.3.1982 tarih ve 2634
sayılı Turizmi Teşvik Kanununa göre turizm bölgesi ilan edilmiştir. Bakın,
Mustafapaşa Beldesinde, 620 yatak kapasiteli küçük ve büyük ölçekli turizm işletmeleri
vardır.
Bütün bunları, siz yok sayıyorsunuz, bu
beldeyi de nüfusu 2 001 değil, 2 000'in altında, 1 999 diye kapatmaya
çalışıyorsunuz. Bence, buraya, Sayın Bakanımın ya da bu yasayı hazırlayanların
yeni bir ölçü, yeni bir kriter getirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yine, söylüyorum, katılımcıydınız, hiç
kimseye sormadan... Bakın, ben, size isimler vereceğim; Toklumen'in Belediye
Başkanı İsmail Kaya, Toklumen'in muhtarları Mazhar Atat, Ramazan Aydın, İsmail
Kocamış, bizi izliyorlar. Bekliyorlar ki... Kendi beldeleri Toklumen, elli yıla
yakın, Kırşehir'in deniz kenarındaki yeridir... Diyeceksiniz ki
"Kırşehir'de deniz mi var?" Evet, bizim denizimiz de Hirfanlı
Barajıdır. Oraya gelirseniz, oradaki insanları, oradaki tatil yerlerini, oradaki
yeşilliği, oradaki kültürü yerinde görürsünüz.
Sayın Başkanım ve değerli milletvekilleri;
ben hepinizi, dileyen kim varsa, Mustafapaşa Beldesine hiçbir masraf talep
etmeden götürmeye varım. Gelin görün, o kapatmaya çalıştığınız, her sokağı
tarih kokan yerin kapanmaması gerektiği konusunda, inanıyorum ki içten, siz de
aynı düşünceleri benimle paylaşacaksınız; ama, o gün geç olacak.
VAHİT KİLER (Bitlis)- Kapatmıyoruz.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla)-
Kapatıyorsunuz, beldeyi köy yapıyorsunuz. Herkes aya, siz yaya!
Ama, bizim elimizde iş olsun, iş yapmak
istiyoruz diyorsanız, bakın benim size bir önerim var. Maaşları belediye
başkanının iki dudağı arasında olan o kamu çalışanları var ya, onların çoğu
belediyelerde, aylardır ya da yıllardır maaş alamayanları var; çoğu ikramiyesini
alamaz. Gelin bu yasa tasarısı içerisine, onlarla ilgili, belediye
başkanlarının iki dudağı arasında maaş almamaları için de bir madde ilave edin;
onlarla ilgili de bir çalışma yapın da, hiç değilse bu yaptığınız çalışma bir
işe yarasın diye düşünüyorum...
Sizi, kentleri köy yapmaktan alıkoymaya
çağırıyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bayındır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)-
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben, öncelikle burada konuşan bütün
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Gerçekten, arkadaşlarımız değerli katkılarda
bulunuyorlar ve bunlardan azamî derecede istifade etmeye gayret ediyoruz.
Yine biraz önce konuşan Sayın İsmail Özay
arkadaşımız -eski bir belediye başkanı- eğitim konusuna temas ettiler. Doğru
bir şey ve biz de buna çok önem veriyoruz. Hepiniz hatırlarsınız herhalde;
İçişleri Bakanlığı olarak, hemen seçimden sonra, ilk defa, nüfusu 3 000'in
üzerinde olan belediye başkanlarımız için Antalya'da bir eğitim programı
düzenledik ve bütün bu belediye başkanlarımızı, üçer gün arayla -kısa süreli de
olsa- temel konularda, belediyecilik konularında bir eğitimden geçirdik; ama,
şimdi, asıl önemli bir projemiz var -Avrupa Birliği fonlarından; Avrupa
Birliğiyle anlaşma son safhaya geldi; inşallah, bu proje gerçekleşirse- bütün
belediye personeline yönelik bir eğitim çalışmasını da başlatmış olacağız; ki,
önemli bir konudur, personelin eğitimi çok önemlidir.
Değerli arkadaşlarım, bir de, burada,
"bu küçük belediyeleri, nüfusu 2 000'in altındaki belediyeleri neden
kapatıyorsunuz" diye, sık sık ifade ediliyor; müsaadenizle, izah etmeye
çalışayım.
Değerli arkadaşlar, bir hakka sahipliğin
sürdürülebilmesi, o hakkı kazanmak için gereken şartların muhafazasına
bağlıdır. Yani, seçilmiş birinin seçilme şartlarını kaybetmesi halinde nasıl ki
düşüyorsa seçilmişliği, daha açık bir anlatımla, örneğin, bir belediye başkanı,
belediye başkanı seçildikten sonra, belediye başkanı olabilme şartlarından
birini kaybetmesi halinde, nasıl belediye başkanlığından düşüyorsa, 1580 sayılı
Kanuna göre belediye olabilme şartlarını haiz olan beldelerin de, bu şartlardan
birini kaybetmeleri halinde, bunun düşmesi tabiîdir. İşi, böyle de kabullenmek
ve böyle de görmek lazım.
Ben, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
66 ncı maddeyi okutuyorum:
Geçmiş yıl bütçesinin devamı
MADDE 66.- Herhangi bir nedenle yeni yıl
bütçesi kesinleşmemiş ise yeni bütçenin kesinleşmesine kadar geçen yıl bütçesi
uygulanır.
Bütçenin kabulüne kadar yapılan işlemler
yeni yıl bütçesine göre yapılmış sayılır.
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
ALİ DİNÇER (Bursa) - Sayın Başkan, CHP
adına söz talebim vardı.
BAŞKAN - Sayın Dinçer, şu ana kadar bize
intikal etmiş herhangi bir talep yok; oylamaya da geçtim.
Kabul etmeyenler... Madde, kabul edilmiştir.
67 nci maddeyi okutuyorum:
Gelecek yıllara yaygın hizmet yüklenmeleri
MADDE 67.- Belediyede belediye meclisinin,
belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile park, bahçe, sera,
refuj, kaldırım ve havuz bakımı ve tamiri; araç kiralama, kontrollük, temizlik,
güvenlik ve yemek hizmetleri; makine-teçhizat bakım ve onarım işleri;
bilgisayar sistem ve santralleri ile elektronik bilgi erişim hizmetleri;
sağlıkla ilgili destek hizmetleri; fuar, panayır ve sergi hizmetleri; baraj,
arıtma ve katı atık tesislerine ilişkin hizmetler; kanal bakım ve temizleme,
alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı, trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı,
sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile ilgili hizmetler; toplu ulaşım ve
taşıma hizmetleri; sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili işler, süresi ilk mahallî idareler genel
seçimlerini izleyen üçüncü ayın sonunu geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü
şahıslara gördürülebilir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Grubumuz adına, Sayın
Ali Dinçer konuşacak.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ali Dinçer; buyurun.
A. İSMET ÇANAKCI (Ankara) - Ankara değil,
Bursa Sayın Başkan, "Ankara" deyip de yerimizi daraltma.
HALUK KOÇ (Samsun) - Ankara değil, Bursa;
bu sefer de siz yanlış yaptınız.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Dinçer; Bursa
milletvekili...
CHP GRUBU ADINA ALİ DİNÇER (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, hem 66 hem 67, işin tekniği gereği,
yer alması gereken maddeler. Fakat, bu maddelerin de sadece işin gereği yer
alması gereken maddeler olarak düşünülmesi eksik kalır. Bu konulara açıklık
getirmek için, tasarının tutanaklardaki tartışmaları arasında yer almasında
yarar gördüğümüz bazı uyarıları Cumhuriyet Halk Partisi adına aktarmak
istiyorum.
Her halükârda, geçmiş yıl bütçesinin
devamı bile olsa, bütçe hazırlanamadığından dolayı, bu konu açık, net olmalı,
kamuoyunun bilgisine sunulmalı, özellikle belediye sınırları içinde yaşayan
yurttaşların bilgisine sunulmalı; uygulamanın nasıl olduğunu onlar görmeli, bilmeli;
çünkü, bir yıl önceki bütçenin, bütçe hazırlanamadığından dolayı devam etmesi,
67 nci maddede gösterilen hizmetlerin de, geleceğe sari hizmetlerin de
etkilenmesine sebep oluyor, onları da kapsayan bir geniş anlama sahip. Örneğin,
en çok istismar edilen konulardan birisi -halk bunu da bilmeli, çok açık, net
bir şekilde ortaya konulmalı- sosyal yardımla ilgili olay.
Türkiye'deki uygulamalar, maalesef, bizim
geleneklerimize uygun, törelerimize uygun olmuyor. Belediyelerin, meclislerinin
denetimine uzak olan şirketleri kanalıyla olağanüstü büyük miktarlarda çeşitli
yardım maddeleri, malzemeleri alınıyor. Örneğin, bir bakıyorsunuz mahallelerde
belediyelere ait araçlar yüzbinlerce plastik top dağıtıyor, yardım paketlerini
görüyorsunuz ve bu araçların üzerinde de belediye başkanının adı oluyor,
mahalleye daha önceden belediye başkanının, yardımlarla ilgili, imzalı bez
pankartları asılıyor ve çoluk çocuk, herkes kapışıyor, zaman zaman kargaşalar
oluyor, insanlar kargaşadan dolayı birbirlerine zarar veriyorlar, yaralanmalar
oluyor. Böylesine uygulamaların, görüldüğü zaman, tepki görmesi doğal; çünkü,
bizim geleneklerimize göre ve bir atasözümüze göre, yardım, yardım alanı mağdur
etmemeli; yani, yardım gören kişi, yardım almaktan dolayı manevî olarak
ezilmemeli. Böylesine yardım yaptığınız zaman, bir defa, belli bazı ürünler,
pazarda pazarlanacak, esnaf tarafından, ticaret erbabı tarafından satılacak
olan ürünler, belli yerlerden genellikle yüksek rakamlarla alınıyor, kaynak
aktarımları söz konusu oluyor; kalite düşük oluyor; genellikle, sezondışı
veyahut stok fazlası, depolarda uzun yıllar beklemiş olan malların eritilmesi
gibi bir amaç güdülüyor ve bu da, belediye bütçesinden olduğu halde, halkın
verdiği vergilerle olduğu halde, belediye başkanının sanki şahsî yardımıymış
gibi, caddelerde, sokaklarda, pankartlarla süslenerek dağıtılıyor. Burada
kuyruğa giren insanların kişilikleri eziliyor, onlar, bir ölçüde kapıkulu
haline getiriliyor. Halbuki, bu hizmetler, son derece doğal olabilmeli; yardım
yapılacağı zaman, bir beldede, belediye yönetimi, diğer merkezî idarenin
uzantılarıyla birlikte muhtaç olanları belirler. Öncelikle, o muhtaç olanların,
iş güç sahibi olup, alınterleriyle çalışıp para kazanıp, kendi kazandıkları
paralarla ihtiyaçlarını gidermeleri sağlanır. O zaman, o, bağımsız kişiliğe
sahip yurttaş olur. O, yardıma muhtaç, dağıtılan yardımı kuyruğa girip olma
durumunda olan kapıkulu durumuna düşmez. O yardımı alma sırasında kuyrukta bekleyen
insanların ezikliklerini, gözünüzle görüyorsunuz; çünkü, yoldan geçen
tanıdıkları, bildikleri görüyorlar onları ve insanlar, böylesine bir durumda,
olağanüstü derecede kişiliklerini yitirme, kişiliklerinin ezilmesiyle karşı
karşıya kalma durumunda oluyorlar.
Biz, Hazineden beslenmenin, Osmanlı
İmparatorluğu döneminde -özellikle gerileme döneminde- ne kadar zararlı
olduğunu gördük. "Kapıkulu" tabiri de oradan geliyor
"ulufe" tabiri de o zamandan geliyor. Devletin gelirleri bellidir;
zaman içinde bu gelirler düşüyor, seferler azalıyor, fetihler azalıyor, vergi
toplanan alanlar daralıyor, topraklar kopuyor; bakıyorsunuz, kapıkullarına
dağıtılacak para pek kalmıyor. Ondan sonra paranın değeri düşürülüyor, madenî
para içindeki altın değeri, gümüş değeri azalıyor; bildiğimiz enflasyon söz
konusu oluyor. İsyanlar söz konusu oluyor ve geniş kitleler, imparatorluk
sınırları içindeki insanlar, devletten beslenen insanlar haline geliyor;
üretici olma, kişilikli bireyler olma durumundan uzaklaşıyorlar.
Bu yardımlar, bütçeyle yapılan bu
yardımlar uzatılmış da olsa, normal süresi içinde de olsa, geçmişteki bu
yanlışlığın tekrarına tekabül ediyor. Nasıl, o zamanlar, kapıkullarına dağıtan,
bahşeden, ulufe dağıtan padişahsa, bu sefer, bir bakıyorsunuz, beldelerde
belediye başkanları oluyor, hem de açık, net bir şekilde, kendi adlarıyla sanki
bu yardımları yapıyorlarmış havasını veriyorlar ve haksız bir şekilde de, zor
durumda olan insanların duygularını, düşüncelerini istismar etmiş oluyorlar,
yönlendirmiş oluyorlar. Bunu, bir şekilde oy alma aracı olarak kullanma
durumunda oluyorlar ve zor durumda olan insanın, bizim yardımlaşma
geleneğimizden dolayı hakkı olan yardımı, sanki, belediye başkanı veriyormuş
gibi bir hava ortaya çıkıyor. Onu, o şekilde düşünmeye zorluyoruz ve bu
yardımların devamı için, o yardımları yapan görünümündeki belediye başkanının
göreve devamı gerekir diye düşündürülüyor insanlar, oyları da bu şekilde
yönlendiriliyor.
Bazen, 67 nci maddede bahsedilen, çok
geniş kapsamlı belediye hizmetleri için de söz konusu oluyor. Belediye,
seçimden sonra, kendisine oy veren oy vermeyen herkese hizmet etmekle yükümlü
bir kurum; ama, bakıyorsunuz, bütçede olduğu halde, planda olduğu halde, yıllık
programda olduğu halde, bazı semtlerin, mahallelerin hizmetleri aksatılıyor.
Neden; oy vermedi diye. Daha sonra oy verirseniz hizmet getiririz diye ileri
gelenlerle pazarlık yapılıyor; özellikle küçük yerlerde, büyük seçmen kitlesine
sahip olan ailelere "daha sonraki seçimde oy verirseniz hizmetiniz
gelir" deniliyor. Bunların hepsi, sadece ciddî anlamda, çağdaş anlamda
demokratik ilkelere aykırı değil, bizim özkültürümüze, geleneklerimize,
göreneklerimize de aykırı olaylar. Bunları giderebilmek için gereğini
yapabilmek gerekiyor.
Belediye bütçeleri, mümkün olduğu kadar
çok dikkatli hazırlanmalı, halkın katılımıyla hazırlanmalı ve bütün işler,
bütün harcamalar süresi içinde tamamlanmalı. Hele hele, burada üç ayla
sınırlanan... Seçim sonrasında belki başka bir yönetim gelecek; o zamana kadar
uzatılması mahzurludur; çünkü, yeni gelen yönetim, halka verdiği söz gereği
kendi programını uygulamak durumundadır, ona göre iş yapmak durumundadır, ona
göre bütçe yapmak durumundadır, harcama yapmak durumundadır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Dinçer.
ALİ DİNÇER (Devamla) - Yani, yapılacak bir
seçimden sonra oluşacak yönetimin üç aylık döneminde de olsa bir önceki
yönetimin hâkim olması, demokratik kurallara uymuyor.
66 ncı ve 67 nci maddeyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini aktardım. Cumhuriyet Halk Partisi adına,
Sayın Başkana, siz değerli milletvekillerine tekrar teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, 67 nci maddeyle
ilgili 2 adet önerge olduğu söylenildi...
Madde üzerinde 2 adet önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım; sonra aykırılık derecelerine
göre işleme alacağım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Oylamayı geri aldınız
değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN - Oylamayı geri alıyoruz Sayın Koç.
ALİ DİNÇER (Bursa) - 66 ncı maddede de
oylamayı geri alsaydınız da bana söz verseydiniz; yani, bu uygulamayı bizim için de geçerli
kılsaydınız memnun olurduk, daha demokratik bir Başkan görmüş
olurduk.
BAŞKAN - İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Belediye
Kanunu Tasarısının 67 nci maddesinin sonundaki "genel seçimleri
izleyen" ibaresinden sonra gelen " üçüncü" ibaresinin
"altıncı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yahya Baş |
Osman Nuri Filiz |
M. Emin Tutan |
|
|
İstanbul |
Denizli |
Bursa |
|
Fahri Keskin |
Mustafa Tuna |
Nusret Bayraktar |
|
Eskişehir |
Ankara |
İstanbul |
BAŞKAN - En aykırı olan ikinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının 67 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Baratalı |
Türkân Miçooğulları |
M.Akif Hamzaçebi |
|
|
İzmir |
İzmir |
Trabzon |
|
Yaşar Tüzün |
A. Kemal Kumkumoğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Bilecik |
İstanbul |
Bursa |
"Madde 67.- Niteliğinden dolayı malî
yılla sınırlı tutulamayan ve sürekliliği bulunan yiyecek, yakacak, akaryakıt,
madenî yağ ihtiyaçları; taşıma, temizlik ve yemek hizmetleri; taşıtların
zorunlu malî sorumluluk sigortası; makine-teçhizat bakım ve onarım işleri,
bilgisayar sistem ve santralları ile elektronik bilgi erişim hizmetleri, ilaç,
aşı, serum ve tıbbî sarf malzemeleri; her iş itibariyle, bütçelerinde öngörülen
ödeneklerin yüzde ellisini, izleyen yılın haziran ayını geçmemek ve yüklenme
süresi oniki ayı aşmamak üzere ve meclis kararıyla gelecek yıla geçici
yüklenmelere girilebilir.
Gerçekleşmesi birden çok yılı kapsayan
büyük inşaat ve imalatla harita, etüt, plan, proje ve danışmanlık hizmetleri
için yüklenmelere girişilmesi, harcanacak miktar, yılları bütçesine konulmak ve
bu inşaat ve hizmetlerin miktar ve niteliği bütçe kararnamesinde belirtilmek
suretiyle belediye meclisince izin verilmesine bağlıdır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Belediyeler Kanunu Tasarısıyla getirilen
hüküm, gelecek yıllara yaygın hizmet yüklenmeleri konusunda 1050 sayılı Kanunda
var olan ve Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda da varlığını sürdüren
ilkeye aykırıdır. Bu kanunların benimsediği temel ilke, gerçekleşmesi birden
çok yılı kapsayan yatırım projeleri dışındaki işlerde, oniki ayı aşmayan
süreyle yüklenmelere girişilmesi şeklindedir.
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunuyla
uyumlu bir düzenleme yapmak amacıyla ve daha önceden olduğu gibi, gelecek
yıllara yaygın hizmet yüklenmelerinin belediye meclisinin iznine tabi kılmak
amacıyla değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Belediye
Kanunu Tasarısının 67 nci maddesinin sonundaki "genel seçimleri
izleyen" ibaresinden sonra gelen "üçüncü" ibaresinin
"altıncı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nusret Bayraktar (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş)- Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mahallî idare seçimlerinden sonra yeni
başlayan belediye başkanının üç ay içerisinde ihale yapması ve sonuçlandırması
mevcut ihale süreçleri bakımından mümkün değildir. Bu sürenin altı aya
çıkarılması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
68 inci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Borçlanma ve İktisadî Girişimler
Borçlanma
MADDE 68.- Belediye, görev ve
hizmetlerinin gerektirdiği giderleri karşılamak amacıyla aşağıda belirtilen
usul ve esaslara göre borçlanma yapabilir ve tahvil ihraç edebilir.
a) Dış borçlanma, 4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümleri
çerçevesinde sadece belediyenin yatırım programında yer alan projelerinin
finansmanı amacıyla yapılabilir.
b) İller Bankasından yatırım kredisi ve
nakit kredi kullanan belediye, ödeme planını bu bankaya sunmak zorundadır.
İller Bankası hazırlanan geri ödeme planını yeterli görmediği belediyenin kredi
isteklerini reddeder.
c) Tahvil ihracı yatırım programında yer
alan projelerin finansmanı için ilgili mevzuat hükümleri uyarınca yapılır.
d) Belediye ve bağlı kuruluşları ile
bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları şirketlerin,
faiz dahil iç ve dış borç stok tutarı, en son kesinleşmiş bütçe gelirleri
toplamının 213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirlenen yeniden değerleme
oranıyla artırılan miktarını aşamaz. Bu miktar büyükşehir belediyeleri için bir
buçuk kat olarak uygulanır.
e) Belediye ve bağlı kuruluşları ile
bunların sermayesinin yüzde ellisinden
fazlasına sahip oldukları şirketler, en son kesinleşmiş bütçe gelirlerinin, 213
sayılı Vergi Usul Kanununda belirlenen yeniden değerleme oranıyla artırılan miktarının
yılı içinde toplam yüzde onunu geçmeyen iç borçlanmayı belediye meclisinin
kararı; yüzde onunu geçen iç borçlanma için ise meclis üye tam sayısının salt
çoğunluğunun kararı ve İçişleri Bakanlığının onayı ile yapabilir.
f) Belediyelerin, ileri teknoloji ve büyük
tutarda maddi kaynak gerektiren altyapı yatırımlarında Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kabul edilen
projeleri için yapılacak borçlanmalar (d) bendindeki miktarın hesaplanmasında
dikkate alınmaz. Dış kaynak gerektiren projelerde Hazine Müsteşarlığının
görüşü alınır.
Yukarıda belirtilen usul ve esaslara
aykırı olarak borçlanan belediye yetkilileri hakkında, fiilleri daha ağır bir
cezayı gerektirmeyen durumlarda Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi hükümleri
uygulanır.
Belediye, varlık ve yükümlülüklerinin
ayrıntılı bir şekilde yer aldığı mali tablolarını üçer aylık dönemler halinde
İçişleri ve Maliye bakanlıkları ile Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine
Müsteşarlıklarına gönderir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekili Oğuz Oyan; buyurun.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Şahsım adına olan
süremi de ekleyecek misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN - Konuşma süreniz 15 dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisin ilgisinin dağıldığı; ama, çok önem
taşıyan bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Meclisin ilgisi, sanırım, yaz
aylarının rehavetiyle de açıklanabilir, yasama döneminin son günlerinde
olmamızla da açıklanabilir; fakat, ortada bir gerçek var değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin yetmişdört yılını ilgilendiren bir yasayı değiştiriyoruz, belki de
önümüzdeki onlarca yılı ilgilendirecek yasaları tartışıyoruz. Bu yasalarla
ilgili, burada, dün de bu saptama yapıldı; süreci hızlandırmak adına İktidar
Partisi milletvekilleri söz almıyorlar, sanki bu yasa tasarısı sadece
muhalefeti ilgilendiriyormuş gibi, yasa tasarısıyla ilgili sadece biz
konuşuyoruz. Sayın Bakan arada bir konuşma yaptığı zaman "bu yasa zaten
bizim" diyor.
Değerli arkadaşlarım, yasama organı ile
yürütme organının kuvvetler ayrılığı itibariyle iki farklı organ olduklarını;
dolayısıyla, yasama organının iktidar kanadının da hükümetin getirdiği her şeye
"evet" demekle yükümlü olmadığını hatırlatmak isterim. Bu tasarılar
nerede tartışılıyor; komisyonlarda tartışılıyor; İçişleri Komisyonu ve Plan ve
Bütçe Komisyonu. Bu komisyonlarda İktidar Partisinin kaç milletvekili görev
alıyor; yaklaşık 40. Onların hepsi de devam etmediğine göre, bizim Meclisimizin
yaklaşık yüzde 8'i civarında bir orandan bahsediyoruz. Haydi, burada da ilgi
duyup okuyanları dikkate alsak, Meclisin iktidar kanadının herhalde yüzde
10'unu aşmayan bir ilgiyle karşı karşıyayız. Sadece katılım açısından
demiyorum, oy verme açısından demiyorum, 134, 164 oyun bulunması itibariyle
söylemiyorum. Bu yasa tasarılarını gerçekten kaç kişi hakkıyla okuyup, elini
kaldırdığında vicdanı rahat olarak oy kullanıyor; böyle bir sorunumuz var
değerli arkadaşlarım. Bu sorun, yaptığımız yasaların kalıcılığı açısından da
sorun, bu yasaların yol açabileceği sorunların Türkiye'nin, hepimizin, bu
iktidarın ve gelecek iktidarların başına getireceği ilave dertler açısından da
bir sorun.
Bakın, şimdi bizim burada tartıştığımız
madde, bu yasanın can alıcı maddelerinden bir tanesi, borçlanmayla ilgili bir
madde. Bu borçlanma maddesi, daha önce geçmiş bir başka maddeyle de ilişkili. O
da şuydu, hatırlatayım: Belediyelerin vergi, harç, resim gibi birtakım
gelirlerinin haciz kapsamına alınıp alınamayacağı, yani, borçlarına karşılık
bunların haczedilip edilemeyeceği. Burada iki tane önerge çarpıştı. Muhalefetin
önergesi şuydu: Biz diyorduk ki, bunlar haciz kapsamı dışında olsun; belediyenin
bütün vergisel nitelikteki -vergi, resim, harç- gelirleri kapsam dışında
kalsın. Nitekim, hükümetin ilk teklifinde de böyleydi; komisyonda ne olduysa,
araya birileri girmişti- iç ve dış güçler, bilemem; ama- bu değişmişti,
çıkarılmıştı. Burada ürkek bir adım attı hükümet ve AKP Grubu, şunu söyledi:
"Belediyenin kendi tahsil ettiği vergi, resim, harç gelirleri..."
Değerli arkadaşlar, arada dağlar kadar
fark var. Belediyelerin vergi gelirlerinin yüzde 80'i, bütçeden aktarılan
nitelikteki vergi gelirleridir. Siz bunları haciz kapsamına alıyorsunuz bu
önergenizle, sadece belediyelerin kendi topladıkları, kendi öz vergi
gelirlerini -Emlak Vergisi gibi- kapsam dışında bırakıyorsunuz; yani, dostlar
alışverişte görsün. Görüntüyü kurtaran, esası değiştirmeyen bir önerge
veriyorsunuz.
Şimdi, bakın, burada, borçlanmayı
konuşuyoruz, Sayın İçişleri Bakanı yok; ama, burada, tekrar bunu düşünmek ve
hatırlamak için bir fırsat; belki, ileride, bu tasarının yürürlük, yürütme
maddeleri geldiğinde, tekrar, her şeyi gözden geçirmek için bir fırsat değerli
arkadaşlar. Yani, bunu burada tekrar hatırlatmayayım. Bir ülkenin egemenliği
böyle gider. Bir ülke, kendi vergi gelirleri üzerinde hükümran değilse, o ülke
hükümran olamaz; olamadığını daha önce gördük. Yani, 1879'daki Rüsumu Sitte,
Osmanlı vergi gelirlerinin tahsilini alacaklılara bırakmıştı. 1881'de Düyunu
Umumiyeyle, bu, dış alacaklıların bütününün kurduğu bir teşkilat haline
dönüştü. Bunu, burada daha önce konuştuk. Bu, bir hükümranlık kaybıdır. Kendi
vergi gelirlerini başkalarına emanet etmişsen, hükümranlık kaybı başlamıştır, o
ülke egemenlik iddiasını aşındırıyor demektir. Siz, burada bunu yapıyorsunuz.
Siz, belediyelerin vergi gelirlerinin çok büyük bir bölümünü ipotek kapsamına
alıyorsunuz, haczedilebilir duruma sokuyorsunuz ve bunun da burada şimdi
konuştuğumuz borçlanma maddesiyle ilişkisi şu: Belediyelerin borçlanma
sınırlarını öylesine genişletiyorsunuz ki, dediğimiz bu olasılığın gündeme
gelmesi de çok güçleniyor. Yani, belediyeler zaten önemli bir borç batağında.
Bunlara yeni borçlanma imkânları, olanakları yaratıyorsunuz ve dolayısıyla,
dediğimiz bu olayın bir istisna falan değil, belediyelerin çok sık
karşılaşacağı bir durum haline gelmesine yol açıyorsunuz. Acaba, kaç
milletvekilimiz bunun farkında ve kaçı bunun üzerinde bir tartışma açılması
için "bunu bir değiştirelim, bu kadar olmaz" diyen bir sağduyu
sahibi?!
Değerli arkadaşlarım, burada yaptığımız
iş, büyük bir iş. Biz, bir yasama organıyız, bu ülkenin geleceğini
düzenliyoruz, bu ülkenin bugününü ve geleceğini düzenliyoruz. Bu, burada,
böyle, okunmadık etmedik, tartışılmadık maddeler üzerine el kaldırmakla
geçiştirilebilecek bir olay değil ve burada hükümetin yanlış yapabileceğini
dikkate alınız. Sonuçta, her şey çok aceleye getiriliyor ve hükümet çeşitli
baskılar altında. Başta uluslararası finans kuruluşlarının baskısı altında bir
hükümete sahip olduğunuzu idrak ediniz. Geçmiş hükümet bu nedenle sandık
altında kalmıştı. Dış güçlerin baskısı altında bir hükümetle karşı karşıya
olduğunuzun idrakine varmazsanız, dolayısıyla, o hükümeti denetleme görevini
yapmazsanız, bizi, yarın, bugünden daha kötü günler bekliyor demektir. O
nedenle, ben, herkesi biraz daha sorumluluğa davet etmek istiyorum öncelikle.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu
tasarıların hepsinin mantığında şu var; gerek İl Özel İdaresi Kanununda gerek
bunda gerek yarın muhtemelen görüşeceğimiz Büyükşehir Belediyeleri Kanunu
Tasarısında, hepsinde şu mantık var: Biz, belediyelere fazla kaynak
aktarmayalım. Zaten elimizde kaynak yok, bütçe imkânları sınırlı; bütçenin,
vergi gelirlerinin, zaten -ilk beş ay sonuçlarına bakın- yüzde 75'ini faize
aktarmışız. Biz diyelim ki belediyelere ve il özel idarelerine: Kardeşim, biz
size şu yetkileri, şu görevleri aktardık, başınızın çaresine bakın. İki tane
alan size, buyurun... Bir, hizmetleri ücret karşılığında üretin, kamu hizmetini
piyasaya bırakın, elinizde özelleştirilecek ne varsa bunları atın, satın; hatta,
biz, size yeni özelleştirilecek malzemeler vereceğiz, yeni kamu mamelekini
vereceğiz, patrimuanını devredeceğiz; bunları da özelleştirin. Bunun dışında,
borçlanın... Borçlanın... Yani, bir,
piyasaya devredin her şeyi; şirketler kurun, hizmetleri öyle yaptırın; onun
dışında da borçlanın.
Şirketler de borçlanabilir tabiî. Burada
-birazdan geleceğim- bu şirketlerin borçlanmasının da bir sınırı yok; çünkü, şirketler zaten özel hukuk
hükümlerine tabi. Her alanda şirket kurulabilir, alan sınırlaması yok ve
şirketler özel hukuk hükümlerine tabi; çünkü, bunlar sermaye şirketleri
kurabiliyorlar. Dolayısıyla, burada getirilen sınırlar da şirketleri kapsamıyor
zaten. Bu sınırlar ne kadar sınır;
bunun tartışılması lazım.
Şimdi, siz, bunu diyorsunuz belediyelere.
Daha önce hatırlatmıştım; tıpkı 1984 iktidarının KİT'ler konusunda yaptığı
gibi. KİT'lere dedi ki: "Ben, artık, bütçeden size sermaye transferi
yapmayacağım, Merkez Bankasından kredi de kullandırmayacağım; gidin, piyasadan
bulun paranızı." Ne oldu; 1990'lı yılların başında KİT'ler bir kur farkı
nedeniyle çok ciddî zararlara uğradılar, içpiyasadan yüzde 250 faiz hadlerine
varan maliyetlerle borçlandılar ve sistem battı. 1989'a kadar, bütün konsolide
bilançosu itibariyle sistem hâlâ kârlıyken, 1990 yılından itibaren bu sistem
olduğu gibi zarar etmeye başladı; ondan sonra da, özelleştirme için yeni bir
gerekçe oluşturuldu; bunlar zarar ediyor, yürümüyor falan... Değerli
arkadaşlarım, şimdi, belediyeler için bizi bekleyen tehdit budur.
Bakınız, şimdi, burada, borçlanma
konusunda yetkiler veriyorsunuz. İki türlü yetki var. "Bir belediyenin
toplam borcu, onun toplam gelirini aşamaz" diye bir sınır konuluyor. Bu
toplam geliri de, işte -2003'ün geliri
örneğin- 2003 yılındaki yeniden
değerleme katsayısıyla bulunacak bir miktar kadar 2004'te borçlanabilir. Yani,
o katsayı neyse, örneğin yüzde 25'se, 2003 gelirinin yüzde 25 fazlasıyla 2004
yılında borçlanabiliyor bir belediye. Bir sınır daha getiriyorsunuz; "her
yıl, kendi yıllık gelirinin yüzde 10'u kadar borçlanabilir" diyorsunuz
değerli arkadaşlarım; ama, bunu da aşmak için bir imkân getiriyorsunuz. O imkân
şu: Belediye meclisi toplandığında, salt çoğunluğuyla bunu, yüzde 10'u aşma imkânı
getiriyorsunuz, İçişleri Bakanının da izniyle. Yani, istenen belediyelere, yıl
içinde de yüzde 10 değil, yüzde 50, yüzde 60, toplam gelirlerinin belki yüzde
100'ü kadar borçlanma imkânı getiriyorsunuz. Yani, sınır, idarî kararla aşılabilir;
bir yasamaya falan gerek yok, idarî kararla aşılabilir durumdadır.
Bir başka şeyi tekrar söyleyeyim:
Şirketler konusunda herhangi bir içborçlanma sınırı yoktur. Dış borçlanma sınırı var mıdır yok mudur, o
ayrı. Dış borçlanmalarda, daha önce, en azından, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde belediyeye
bir sınır getirdik, böyle bir dışborçlanma sınırı var; ama, bakınız,
dışborçlanma konusunda belediyelerin çok da imrenilecek bir durumda olmadığını
söyleyeyim. Bakınız, 1992-2002 döneminde, Hazine, toplam 4 950 000 000 dolar
borç ödemesini belediyeler adına üstlenmiştir. Yani, Hazine, bu dönemde,
geçtiğimiz -1992-2002- bu on yıllık dönemde 5 milyar dolar civarında bir
belediye borcunu üstlenmiştir. 2003 yılının ilk yarısında bu rakam, 5 131 000
000 dolara ulaşmıştır. Şimdi, 1998 yılından itibaren bütçe kanunlarıyla buna
sınır getirmeye başladık ve bir miktar daha bu borçlanma, en azından
dışborçlanma konusunda daha makul durumlara gelindi; ama, bu makul durumlar
dahi önemli bir borç yükünü ortaya koyuyor.
Şimdi, bakınız, size yine bir rakam
vereyim. Hazine Müsteşarlığının verilerine göre, 30 Eylül 2003 tarihi
itibariyle Hazinenin yerel yönetimlerden alacakları, Türk parası cinsinden, 11
katrilyon 440 trilyondur. Bunun yaklaşık 6 trilyonu vadesi geçmiş borçlardan
oluşmaktadır. Yani, belediyelerin borçlarının yarıdan fazlası vadesi geçmiştir,
ödenemez durumdadır. Bunun 3 katrilyon dolayında olan miktarı garantili
borçtur, 355 trilyon civarında bir bölümü devirli borçtur, 2,5 katrilyon
dolayında bir bölümü de yap-işlet-devret projeleri dolayısıyla üstlenilen
borçtur. Diğer vadesi gelmeyen borçlar açısından da, aşağı yukarı benzer bir
dağılım aşağı yukarı söylenilebilir.
Şimdi, bu tür bir yapı varken, böylesine,
belediyelere hangi kaynakları aktardığımızın belli olmadığı bir çerçeve ve özel
yasaları görüşüyoruz yerel yönetimlerle ilgili ve bunun içinde de bir
borçlanma... Biz, şu an, Yasama Organı olarak, belediyelere hangi gelirlerin ne
kadar aktarılacağını bilmeden bütün bunları konuşuyoruz. Bir tek
büyükşehirlerde, türev belediye türü olduğu için -yarın belki ele alacağız-
konuşulacak bir rakam var gelirlerle ilgili. Ne il özel idarelerinin -ki, kamu
hizmetlerinin merkezî yönetimi, hemen hemen bütün görev alanları devrediliyor-
ne belediyelerin gelirleriyle ilgili hiçbir şey bilmiyoruz; ama, böyle bir
durumda borçları konuşabiliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, burada, hiç olmazsa,
bu dışborçlar konusunda ya da borçlanma... Daha doğrusu, şunu söyleyeyim:
Belediyelerin borçlanma sınırlarını genişletme konusunda, belediye
meclislerinin salt çoğunluğu yerine, bari nitelikli çoğunluk gibi birtakım
tanımlar koysaydık ve böylece, bir sınır da oradan getirmeye sahip olsaydık.
Şimdi, tekrar hatırlatmak belki
gerekebilir. Yerel yönetimlerin böylesine borçlanmalarının ne gibi krizlere yol
açtığının örnekleri var. Arjantin örneği bunlardan bir tanesi. Beş yıl içinde
millî gelire oranla borcunu yüzde 50 kadar, yani, yüzde 4'ten yüzde 6,5'e
artırmış bir ülkedir ve Arjantin'deki krizin tetiklenmesinde ve derinleşmesinde
bu belediye borçları çok önemli rol oynamıştır.
Şimdi, biz, Arjantin olayını, zaten,
Türkiye olarak, adım adım izliyoruz, biraz geriden izliyoruz ve adım adım
izliyoruz. Şimdi oradaki yeni bir modeli de almış bulunuyoruz. Ben, size, biraz
tarihsel örnek de vereyim. 1947'de Türkiye, IMF'ye üye olduktan sonra, bu
uluslararası finans kuruluşları, Türkiye'yi borçlandırmak için büyük bir
hevesle geldiler ve 1950'de iktidar olan hükümet, hazinedeki bütün o altın ve
döviz stokunu üç yıl içinde eritmiştir ve 1958'de moratoryum ilan etmek zorunda
kalmıştır, borçlarını ödeyemez duruma gelmiştir. Yani, bir kere borç kıskacına
kendinizi kaptırırsanız, ondan sonra, sizin o egemenlik haklarınızın giderek
nasıl aşındığını görürsünüz. Türkiye, bunun çok zengin laboratuvarıdır,
tarihimiz bunların örnekleriyle doludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oyan, toparlayabilir
misiniz.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Evet, çok yakın
örnekleri var. Şimdi, biz bunları tekrar ortaya koymak durumundayız. Tekrar, bu
konulardan hiç ders almamış gibi, yeniden her şeyi yaşamak üzere düğmeye
basıyoruz.
Yani, biz, acaba, bu kadar hafızası kıt
olan bir toplum olmak zorunda mıyız?! Dolayısıyla, geçmişten ders almayan,
hafızası bu kadar yetersiz olan toplumların, giderek kendi kendini yönetme hakları
tartışılmaya başlanır ve bu dış güçlerin oyuncağı haline gelmeye başlarsınız. O
zaman, size şunu söylemeye başlarlar: "Irak'a ordunu yolla -1 Martta
yapmak istediğiniz gibi, 7 Ekimde yapmak istediğiniz gibi- yahut da ülkeni geniş
bir üs haline getir." Ortadoğu'da bizim ülke çıkarlarımızdan çok farklı
çıkarları savunan bir dünya egemen gücünün talepleri doğrultusunda davranmaya
başlarsınız. Yani, eğer, siz, kendi ekonomik bağımsızlığınızı elinizde tutamazsanız
-ki, tutmanız istenilmiyor- o zaman, kendi kaderinize sahip olamazsınız, kendi
kaderinizi belirleyemez durama düşersiniz.
Bu arada, tabiî, belediyeleri de, kendi
kaderini belirleyemez duruma düşürdüğünüzün ne kadar farkındasınız, bilmiyorum.
Belediyeler de, bu durumda, gelirleri yok, borçlanıyorlar. Borçlanma
karşısında, üzerlerinde bir Hazine var, İller Bankası var, bütün bunlar
kesiliyor ve Hazine de, belediyelerin bir düyunu umumiyesi gibi çalışmaya
başlıyor.
Değerli arkadaşlar, belediyeleri, il özel
idarelerini -her neyse- bütün bu yerel yönetim birimlerini, bu kadar belirsiz
bir ortama atmaya hakkımız var mı?! Bu belediyeler, bu yerel yönetimler bizim
birimlerimiz; ama, biz bunlara dersek ki, başınızın çaresine bakın ve bunların
her biri de kendi başının çaresine bakmaya başlarsa, bütün bunları, bu dağınık
manzarayı bir gün kim toparlayacak ve Türkiye, buradan, acaba, siyasî
bağımsızlık kayıplarına da gidecek mi?!
İlginiz için teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen,
Kars Milletvekili Selami Yiğit; buyurun.
SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 68 inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yerel
yönetimlerin, Hazineye, 2003 yılı sonu itibariyle, 6,5 katrilyon lira olan
vadesi geçmiş borçları 8 katrilyon liraya, toplam borçları ise 12,6 katrilyon
liraya çıkmıştır. Buna karşılık, 2004 yılının ilk üç ayında, belediyeler,
borçlarının ancak 72 trilyon lirasını ödeyebilmişlerdir. Yine aynı dönemde,
belediyeler, 110 trilyon liralık Hazine garantili borçlarını devlete
ödettirmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, Hazine-belediye
ilişkilerinin gevşemesiyle ve 28 Mart seçimlerinin etkisiyle, belediyelerin
vadesi geçmiş borçlarında 1,5 katrilyon liralık bir artış gözlenmiştir.
Türkiye'de, Hazinenin vadesi geçmiş alacak stoku, Mart 2004 itibariyle 20
katrilyon liradır. Burada, yerel yönetimlerin payı -yukarıda belirttiğim gibi-
8 katrilyon liradır. Hazinenin vadesi geçmiş alacak stokunda en büyük oranını,
yerel yönetimlerin borcu teşkil etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu aşamada,
alacaklı Hazine, borçlu belediyedir. Dışborç verenler ise, alacaklarını alıp
aradan çekilmişlerdir; sorun, bir içsoruna dönüşmüştür. Şimdi, Hazine, bu
alacakları belediyelerden tahsil edebilmek için, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunu kullanmakta ve haciz işlemlerini yürütmektedir. Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Hazine tarafından 2002'den bu yana
kullanılmaktadır. Bundan önce bir yaptırım kullanılmıyordu. Buradaki yaptırım,
Hazinenin, defterdarlıklar aracılığıyla, belediyenin taşınır-taşınmaz mallarına
ve gelirlerine haciz koydurması anlamına gelmektedir. Bu yaptırımla birlikte
ortaya çıkan manzara şudur: Hazine, alacaklı adına belediye üzerinde haciz
işlemi yapan kuruluşa dönüşmüştür. Bir başka deyişle, Hazine, kamu
idarelerimize karşı, alacaklıların güvence ve iflas aracı olmuştur. Hazine
Müsteşarlığı, çağdaş Düyunu Umumiye İdaresi haline gelmiştir. Tabiî, bu arada,
haciz işlemleri bazı belediyeler için çok hızlı, bazı belediyeler için ise
ağırdan alınmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yine, maddenin
(b) bendi İller Bankasını ilgilendirmektedir ve (b) bendinde, İller Bankası,
kendisinden yatırım ve nakit kredisi isteyen belediyelerin geri ödeme planını
yeterli görmezse, belediyelerin kredi talebini reddedecektir deniliyor. Tasarı,
İller Bankasını, piyasa koşullarında rekabette sıkıştırmış, kamu bankası
olmanın üstünlüklerinden yoksun bırakmıştır. Değerli eski belediye
başkanlarımız, İller Bankasıyla ilgili olarak geniş bilgiler verdiler bu
kürsüden.
Bu tasarıyla birlikte, belediyeler, asıl
olarak, dış ve iç para piyasalarına dayalı, kamu kredi sisteminin hiçbir
rolünün bulunmadığı yeni bir borçlanma dönemine adım atmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, bu durumu
takdirlerinize bırakıyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yiğit.
Madde üzerinde 2 adet önerge vardır;
önergeleri önce geliş sıralarına, sonra aykırılık derecelerine göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının 68 inci maddesine aşağıdaki fıkranın son fıkra
olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Baratalı |
Türkân Miçoğulları |
M. Akif Hamzaçebi |
|
|
İzmir |
İzmir |
Trabzon |
|
Yaşar Tüzün |
Haluk Koç |
Mehmet Küçükaşık |
|
Bilecik |
Samsun |
Bursa |
|
|
A. Kemal Kumkumoğlu |
|
|
|
İstanbul |
|
"Hazine Müsteşarlığı, belediyelerin
borçlanmaları nedeniyle birinci fıkrada belirtilen sınırlar dışında
sınırlamalar getirmeye, borçlanmayla ilgili usul ve esasları belirlemeye
yetkilidir."
BAŞKAN - İkinci ve en aykırı önergeyi
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Belediye Kanunu
Tasarısının 68 inci maddesinin sonuna aşağıdaki paragrafın ilave edilmesini
teklif ediyoruz.
Nail Kamacı |
Osman Özcan |
Erdal Karademir |
|
|
|
Antalya |
Antalya |
İzmir |
|
|
Oğuz Oyan |
Yaşar Tüzün |
Sedat Pekel |
|
|
İzmir |
Bilecik |
Balıkesir |
|
|
Haluk Koç |
|
Ufuk Özkan |
|
|
Samsun |
|
Manisa |
|
Belediyenin genel bütçe vergi gelirleri
payından kamu borçları (vergi, SSK, Emekli Sandığı, İller Bankası vb) sebebi
ile azamî yüzde 30 kesinti yapılabilir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Koç?..
HALUK KOÇ (Samsun) - Konuşacağım Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 68 inci madde, belki de bu yasa tasarısının en merkez
maddelerinden bir tanesi. Şimdi "borçlanmayı haciz, haczi iflas
izleyecektir" diye bir genel başlık da koyabiliriz bunun eleştirisine.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten de
borçlanma, haciz ve iflas, birbirine dayanan ve biri olmadan diğerinin eksik
kaldığı bir sacayağıdır. Borçlanmada sınırları ve borç verenin güvenini
sağlayan asıl mekanizma iflastır. Şimdi, borçlar hukukunun temel kurallarından
bir kısmı... Belediye Kanunu, belediyelere borçlanma yetkisi veriyor, doğrudur;
alacaklıya da haciz yetkisi veriyor, bu da doğrudur. Şimdi, yasalarda
görünmüyor; ama, bu sürecin bizi getireceği nokta çok açıktır; yani, yakında
göreceğimiz tablo -ben, özellikle belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarımın bu
konuyu çok önemle dinleyeceklerine inanıyorum- şudur:
Şimdi, Dünya Bankasıyla yapılan Gelirler
Kanunu Tasarısı hazırlıkları sonunda ülke gündemine "belediyeler iflas
edebilir" hükmü gelecektir, getirilecektir bu. Bu düzenlemenin malî
sorumluluğunu tam olarak, özerk olarak, demokratik olarak üstlenmiş
belediyeler, tam anlamıyla bunu da üstlenmek durumunda kalacaklardır. "Tam
sorumluluk, iflas yetkisi verilerek sağlanabilir" şeklinde bunun
savunulacağını göreceğiz önümüzdeki dönemde. İflas gibi, devlet kavramının asla
kabul edemeyeceği, devletler ve kamu idareleri için, dolayısıyla, ülke ve
hemşerilik kavramları için, iktidardan sürülmek, uzaklaştırılmak, yani yok
olmak anlamına gelen iflas gibi bir düzenlenmenin, nasıl bir cambazlıkla
"demokrasinin gereğidir" diye önümüze getirileceğini göreceğiz ve 8
Temmuz 2004 tarihli bu konuşmayla da, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tutanaklarına Cumhuriyet Halk Partisi adına burada işleniyor değerli
arkadaşlarım.
Bu görüş, inanın, şimdiden ortaya atılmış
ve tartışılmaya da başlanılmıştır, gazetelerde yer almaktadır. Bakın, Hürriyet
Gazetesinde bir ekonomi yazarı 18 Haziran 2004'te şunları belirtiyor:
"Kendi kredi değerliliğiyle borçlanabildikleri sürece, belediyelerin
serbestçe borçlanması öngörülüyor. Bugünkü yapı içinde, belediyelerin piyasadan
serbestçe borçlanabilmeleri yanlıştır" diyor Sayın Kumcu.
"Borçlanabilme ve iflas, madalyonun iki yüzü gibidir..." Bunu diğer
arkadaşlarım da söylediler. "...iflasına izin verilmeyen birimler
borçlanmamalıdır, kendi başlarına borçlanmasına izin verilen birimlerin iflas
etmeleri de doğal sayılmalıdır. İflasa izin verilmediği yerde enflasyon olur.
Belediyelerin iflas etmelerine acaba biz izin verecek miyiz?!"
Değerli arkadaşlarım, hep bahsediyoruz,
küresel ticaret düzeni diyoruz. Buna karşı, ülke olarak biz, mutlaka, ulusal
ölçekte, ekonomi olsun, kültür olsun, savunma olsun, diğer alanlar olsun,
tedbirlerimizi almak zorundayız. Küreselleşmeyi yadsımıyoruz, bir gerçektir,
dünya gerçeğidir; ama, Türkiye olarak, her alanda, kendi ülkemizin doğrularını,
kendi ülkemizin gerçeklerini, taban değerlerini bilerek, onların analizini
yaparak bazı koruma tedbirlerini almak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, bu sistemin sonunda,
para satmaya çok istekli borç vericiler var piyasada. Haciz sisteminin
genişletilmesini ve bunun iflas kurumuyla tamamlanmasını, bunlar, bu piyasa
oyuncuları, bu borç vericiler talep edeceklerdir. İki örnek vereceğim: Yozgat
eski Belediye Başkanı arkadaşımız şu anda İktidar Partisi milletvekili, o
belediye, bir tesis dolayısıyla gündeme gelmişti. Yine, Dalaman Belediyesi
örneği de ortada. Bunlarla ilgili internet bilgileri elimde, eğer merak eden
arkadaşlarımız olursa, bunları da takdim edebilirim. Onun için, bu konuda bizim
duyarlı olmamız gerekiyor ve bu konuda hükümetin katılmadığı -gerekçe olarak
ben burada genelini özetledim- ama, sizlerin katılmasını umduğum önergemizin
kabulünü sizlerden arz ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının 68 inci maddesine aşağıdaki fıkranın son fıkra
olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkân Miçooğulları (İzmir) ve arkadaşları
"Hazine Müsteşarlığı, belediyelerin
borçlanmaları nedeniyle birinci fıkrada belirtilen sınırlar dışında
sınırlamalar getirmeye, borçlanmayla ilgili usul ve esasları belirlemeye
yetkilidir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye'nin artan kamu borç stoku, bu
alanda yeni yasal düzenlemeler yapılmasını gerektirmiş ve bu nedenle 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunla iç ve
dışborç yapma ile ilgili prosedürler yeniden düzenlenmiştir. 4749 sayılı
Kanunun sistematiğine uygun olarak belediyelerin borçlanmaları konusunda
maddede getirilen sınırlamalara ek olarak Hazine Müsteşarlığınca da
sınırlamalar getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.42
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati : 17.53
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
616 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.-
Belediyeler Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/766) (S. Sayısı: 616) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 69 uncu maddesini okutuyorum:
Arsa ve konut üretimi
MADDE 69.- Belediye; düzenli kentleşmeyi
sağlamak, beldenin konut, sanayi ve ticaret alanı ihtiyacını karşılamak
amacıyla belediye ve mücavir alan sınırları içinde, özel kanunlarına göre
korunması gerekli yerler ile tarım arazileri hariç imarlı ve alt yapılı arsalar
üretmek, konut, toplu konut yapmak, satmak, kiralamak ve bu amaçlarla arazi
satın almak, kamulaştırma yapmak, bu arsaları trampa etmek, bu konuda ilgili
diğer kamu kurum ve kuruluşları ve bankalarla işbirliği yapmak ve gerektiğinde
onlarla ortak projeler gerçekleştirmek yetkisine sahiptir.
Belediye, bu amaçla bütçesinden gerekli
parayı ayırmak suretiyle işletme tesis edebilir.
Üretilen arsa ve konutların satışı, 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabidir. Ancak, o belediye ve mücavir
alan sınırları içinde kendisine, eşine veya onsekiz yaşından küçük çocuklarına
ait konutu olmayan dar gelirli kişiler ile afete maruz kalanlara, sanayi
bölgelerinden nakledileceklere ve üyelerinin tamamı bu durumda olan
kooperatiflere, bedeli 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre
oluşturulan takdir komisyonu tarafından belirlenecek tutardan aşağı olmamak
üzere arsa tahsisi yapılabilir. Durumları 775 sayılı Gecekondu Kanununun 25
inci maddesine uyan kimselere de bu maddeye göre arsa ve konut sağlanabilir. Bu
fıkranın uygulama esasları, İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
tarafından müştereken hazırlanacak çerçeve yönetmeliğe uygun olarak belediye
meclisleri tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Belediye Kanunu
Tasarısının 69 uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım
adına söz aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki
kırsal alanlardan kentlere ve büyük illere yönelik yoğun göç, kentsel toprağa
yönelik talebin artışına neden olmaktadır. Doğal olarak kentler, büyüme
nedeniyle yeni yerleşme alanlarına gereksinim duymaktadır. Bu durum,
belediyelerde, hem planlama hem de altyapı sorunlarını beraberinde
getirmektedir.
Tasarının bu maddesiyle belediyeler,
düzenli kentleşmeyi sağlamak, beldenin konut, sanayi ve ticaret alanı
ihtiyacını karşılamak amacıyla belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde,
özel kanunlarına göre korunması gerekli yerler ile tarım arazileri hariç imarlı
ve altyapılı arsalar üretmek, konut, toplukonut yapmak, kiralamak ve bu amaçla
arazi satın almak, kamulaştırma yapmak, satmak, takas etmek, diğer kamu
kurumları ve bankalarla işbirliği yapmak, gerektiğinde onlarla ortak projeler
üretmek konularında yetkili kılınmıştır.
Tasarıda, belediyelerin bulundukları
yerleşim yerlerinin sağlıklı ve düzenli gelişmesi ve kentleşmesi için kent
planları hazırlayacakları hüküm altına alınmış olmasına rağmen, bu yaklaşım,
planlı kentlerin oluşması için yeterli değildir; çünkü, imar planlarının
yapılması önemli; ama, asıl önemli olan, yapılan imar planlarının yaşama
geçirilmesidir; yani, imar planlarının uygulanması gerekiyor. Bunun için,
tasarıya, imar planlarının imar programları çerçevesinde etaplar halinde
uygulanma zorunluluğu getirilmelidir. Belediyelerin yapacakları yatırımların ve
imar planlarının uygulama etaplarını belirleyecekleri imar programları
yapmaları, İmar Kanununun da bir gereğidir. Oysa, tasarıda, ne belediyelere ne
il genel meclislerine ne de encümenlere bu konuda görev verilmiştir. Tasarılar,
arsa üretmek ve konut üretmek için belediyelere kamulaştırma yapma yetkisi
tanımaktadır. Kamulaştırmalar, kamu yararının gerektirdiği durumlarda yapılabilir
ve öyle de olmalıdır. Kamulaştırılacak yerler planlarla belirlenir ve bu, bir
anayasal gerektir; oysa, tasarılarda, bireylere ve kooperatiflere arsa satmak
için belediyelerin kamulaştırma yapabilecekleri belirtilmekte olup, Anayasaya
aykırı bir durum yaratılmaktadır. Örneğin, lüks konut alanları üretmek ya da
böylesi konutlar yapmak isteyenlere arsa satmak için kamulaştırma yapılamaz ve
yapılmamalıdır.
Tasarının bu maddesinde, arsa ve arazi
üretimi tanımlanırken "bunların
satışında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu gereği takdir komisyonu tarafından
belirlenecek tutardan" ifadesi yer almaktadır.
Değerli arkadaşlarım, oysa, 2942 sayılı
Kanundaki kıymet takdir komisyonları, 24.4.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanunla
yapılan değişiklikle kaldırılmıştır. Dolayısıyla, bu komisyonlar, ilgili
idarenin bünyesinde kurulacaklardır; kaldı ki, parsel sahipleri, idarece
kurulan komisyonlarca tespit edilen bedelleri kabul etmek zorunda değildir.
Çünkü, Kamulaştırma Yasasının yeni durumunda, idarelerin, öncelikle anlaşarak
satın almayı deneyeceklerine, anlaşma olmazsa, yargı kararıyla uzlaşma
sağlanmasına yer verilmiştir. Yasa tasarısını hazırlayanların bunlardan
haberleri olmadığı anlaşılmaktadır.
Tasarının geçici 1 inci maddesinde, 1/5
000 ölçekli nazım imar planı içinde kalan hazine arsa ve arazilerinin
büyüklüğüne göre belediyelere devredilmesi öngörülmektedir. Oysa, hazine arazilerinin
belediyelere devri, 4916 sayılı Yasayla değişik 4706 sayılı Yasada
öngörülmekte; ancak, koşullara bağlanmaktadır. Buna göre, hazine arazilerinin 3
yıllığına bedelsiz olarak belediyelere devredilmesi, ancak, bu süre içinde imar
planı ve parselasyonlarının yapılması ve ardından, kamu hizmetlerine ayrılan
yerlerinin hazineye terk edilmesi, konut veya ticarete ayrılan yerlerin
hazinenin onaylayacağı bedelle satılması ve elde edilecek bedelin, Maliye
Bakanlığı, büyükşehir belediyesi, ilçe ve alt kademe belediyeleri arasında
paylaşılması, belirtilen sürede satış gerçekleşmezse, hazine taşınmazlarının
hiçbir şarta bağlı olmadan hazineye geri dönmesi öngörülmüştür. Halen
yürürlükte olan bu yasaya hiç değinilmeden, bu kez başka bir öneri getirilmektedir.
Ayrıca, bu tasarıda, 1/5 000 ölçekli nazım
imar planı içinde deyimiyle, hazine arazilerinin 1/1 000 ölçekli uygulama imar
planlarındaki durumlarına bakılmaksızın devre konu yapılması söz konusudur. 1/1
000 ölçekli uygulama imar planlarında, yol, meydan, park, eğitim tesisleri,
sağlık tesisleri, hal, pazar yeri ve benzeri gibi alanların tahsis edilip
edilmediğine bakılmaksızın, belediyelere 1/5 000 ölçekli plan kararlarına göre
satış konusunda yetki veren bu tasarı yanlıştır.
Yine, bu tasarının 18/i maddesi ile, İl
Özel İdaresi Kanununun 10/e maddelerinde, belediyelerin ve il özel idarelerinin
gayrimenkul yatırım ortaklıkları kurabilecekleri belirtilmektedir. Böylelikle,
hazine arsa ve arazilerinin, belediyeler ve il özel idareleri eliyle çıkar ve
rant çevrelerinin arpalığına dönüşmesinin önü açılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Başbakanlıktan
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen taslakta "hazine arazilerinin
değerlendirilmesinde öncelikle toplukonut ve şehircilik hizmetlerinde
kullanılır" deyimine yer verilmekteydi, tasarının geçici maddesinin bu
fıkrasının kaldırılmış olduğunu görmekteyiz. Bu fıkranın kaldırılmasıyla,
hazine arsa ve arazilerinin her türlü kullanıma konu olabileceğinin işareti
verilmektedir. Bu anlamda, planlama ve uygulama konularına, çoğunun sicilleri
bozuk olan ve her türlü denetimin dışında tutulan yerel yönetimlerin, bu kez,
hazine arazi ve arsalarının devrini aldıktan sonra bunları ne şekilde
kullanacaklarının hiçbir şarta bağlı tutulmaması yanlıştır.
Tasarının bu maddesinde "üretilen
arsa ve konutların satışı 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine
tabidir" denilmektedir. Belediyelerin, kendilerine ait ve hazine
mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde yapılacak arsa ve konut üretimini, kentin
ve ihtiyaç sahiplerinin talepleri uyarınca kullanmak yerine gelir kaynağı
olarak değerlendirmeleri önlenmelidir. Oysa, yürürlükteki Belediye Yasasının 68
inci maddesinde ucuz konut yapımından söz edilmektedir. Çağdaş ülkelerin
belediye yasalarında "halkın paraca ulaşabileceği ve satın alabileceği,
kiralayabileceği sosyal konutlar" ifadesi yer almaktadır. Öyleyse,
belediyelerin görevleri, konut yapmak değil, ucuz konut ve sosyal konut yapmak
olmalıdır.
Tasarıdaki altyapılı arsa üretimi görevi
olumlu olmakla birlikte, vatandaşın ulaşabileceği arsa ölçeği tanımlanmamıştır.
Vatandaşın konut sorununu çözmede en önemli adımlardan biri küçük arsa
üretimidir. Bu bağlamda, belediyelerin öncelikle görevlerinden biri, altyapılı,
ucuz ve küçük arsa üretmek olmalıdır. Tasarıda, konut ihtiyaçlarının çözümünde
kentsel dönüşüm alanlarının bu amaçla değerlendirilmesine yer verilmeyişi bir
eksikliktir.
Son yıllarda yoğun olarak gündeme gelen ve
gerekliliği artarak hissedilen kentsel dönüşümü gerçekleştirmede mevcut kentsel
alanların yeniden düzenlenmesi ve iyileştirilmesi, belediyelerin doğrudan,
yetki ve sorumluluğunda olması gereken konulardır. Bu nedenle, tasarıda, yeni
planlı konut alanlarının üretiminin yanı sıra, sağlıksız ve plansız yerleşimler
ile tarihî kent mekânlarının restorasyon ve iyileştirilmesi konusunda görevler
verilmelidir.
Tasarıda sözü edilen konut ve arsa
üretimini gerçekleştirmek için gerekli araçlar belirtilmemiş, üstelik, maddenin
ikinci fıkrasında "belediye, bu amaçla bütçesinden gerekli parayı ayırmak
suretiyle işletme tesis edebilir" denilmektedir. Bu ifade, muğlak bir
ifade olup, gerekli paranın ayrılmaması halinde bu projenin yerine getirilmesi
olası görülmemektedir.
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısının
geçici 1 inci maddesinde "büyükşehir belediyeleri, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren en geç iki yıl içinde büyükşehirin 1/25 000 ölçekli
nazım imar planlarını yapar veya yaptırır" denilmektedir.
Aynı tasarının 7/b maddesinde ilçe ve alt
kademe belediyelerinin, nazım planlarının yürürlüğe girmesinden başlayarak, bir
yıl içinde uygulama imar planlarını ve parselasyon planlarını yapmamaları
durumunda yetkinin büyükşehir belediyesine geçeceği söylenilmektedir. Bu
yaklaşım olumludur; ama, büyükşehir belediyesinin süresi içinde bu görevi
yerine getirmemesi durumunda ne olacağı belirsizdir. Oysa, planlama sürecinin
sürelere bağlanması kadar, görevlerin kesintisiz yerine getirilmesini
sağlayacak seçenekli çözümlere de ihtiyaç vardır. Belirtilen sürede görevini
yerine getirmeyen kişi veya organlara, görevden men dahil, caydırıcı parasal
veya cezaî yaptırımlar öngörülmesi bir yana, bu görevin daha sonra kimler
tarafından yerine getirileceğinin de kesintisiz kurgulanması gerekmektedir;
çünkü, yerel yönetimlerde görevini yapamayanların herhangi bir caydırıcı
yaptırımla karşılaşmaması hizmetleri olumsuz etkilemekte ve bundan en çok
kentlerimiz zarar görmektedir.
Ayrıca, planlama konusundaki eksik
kurallar kadar, planların uygulanmasını sağlayacak imar programlarını onama
görevinin belediye veya il genel meclisinin görevleri arasında sayılmaması da
şaşırtıcıdır. İmar Kanununun 10 uncu maddesiyle belediye meclislerine verilen
bu görevin, Belediyeler Kanunu Tasarısında, belediye meclisinin görevleri
arasında sayılmaması dikkat çekicidir.
Kentlerde oluşan imar rantları, kentin
yaşam ve çevre kalitesinin yükseltilmesi için kullanılmalıdır. Bunun için yasal
düzenlemelere ihtiyaç vardır. Oysa, bu rantlar yasal olmayan biçimlerde
paylaşılırken, belediye yönetimleri, kaçak yapı sahipleri ve rant peşinde koşan
çıkar çevreleri de bu olayları örtbas etmekte ve kentlerdeki kaçak ve düzensiz
yerleşmeleri, plansızlığı bir kılıf olarak kullanmaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım, bu nedenle,
tasarıda, planlama konusunun acil ve kesin olarak çözümlenmesi, buna aykırı
davrananlara da caydırıcı ve etkili yaptırımlar öngörülmelidir.
Ülkemizin önemli bir bölümü deprem
kuşağındadır. Bu anlamda, olası depremde can ve mal kayıplarının azaltılması
için mevcut yapıların dayanıklılığının artırılması, afet riski yüksek
bölgelerin boşaltılması ve gelecekte yapılacak yapılar için planlama ve
yerleşme sisteminde yeni stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir. Afet riski
büyük olan bölgelerde fiziksel ve sosyal çevrenin yeniden inşaının kentsel
dönüşüm adıyla gerçekleştirilmesinde model arayışlarının halen devam etmesi,
söylemden eyleme henüz geçilememiş olması da bir handikaptır.
Dar ve orta gelirlilere konut temini için
somut politikaların üretilmediği de görülmektedir. Giderek artan kentsel
sorunlar ve ihtiyaçlar karşısında, Belediyeler Kanunu Tasarısı ve İl Özel
İdaresi Kanununun yetersiz kurallara sahip oldukları da gözlenmektedir.
Bu nedenle, belirtilen konuları da
kapsayacak şekilde yasa ve tasarılar gözden geçirilmeli ve geliştirilmelidir.
Kentlerdeki kaçak yapılaşmanın boyutları ve hiçbir belediye başkanı ve teknik
elemanın caydırıcı malî ve cezaî yaptırımla karşılaşmadığı dikkate alındığında,
kontrol ve denetim mekanizmasının yetersizliği ve etkisizliği hemen göze
çarpmaktadır. Bu durumda, kontrol ve denetim işlevini etkili hale getirmek
yerine gevşetmenin, yerel yönetimlerde yozlaşmayı ve rüşvet çarkını artıracağı
da bir gerçektir.
Yerel yönetimlerde planlama, yapı izni, arsa satışı, kiralama,
işyeri açma izni, teknik altyapı faaliyetleri, gecekondu ve kaçak yapıların
yıkılması gibi pek çok konu gereği gibi denetlenememektedir.
Yolsuzluklar ve rüşvete ilişkin
şikâyetlerin derhal incelenerek sorumluların kısa sürede yargı önüne
getirildikleri de söylenemez. Var olan bu durumda, kontrol ve denetim
mekanizmasını artırmak yerine kaldırmaya yönelik davranışlar düşündürücüdür.
Değerli arkadaşlarım, yerel yönetimler,
kent planlarını yapma ve uygulama konusunda etkin, katılımcı ve demokratik
yöntemlerle hareket etmelidir ve geleceğin kentlerini planlarken, dar ve orta
gelirliler için konut temini amacına yönelik daha somut politikalar
üretilmelidir.
Bu düşüncelerle, hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Karademir.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Belediye
Kanunu Tasarısının 69 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı cümleden sonra gelen
"ancak" kelimesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Alim Tunç |
Recep Yıldırım |
|
|
Ankara |
Uşak |
Sakarya |
|
Mehmet Kart |
Hamit Taşcı |
Abdullah Erdem Cantimur |
|
Samsun |
Ordu |
Kütahya |
"Arsalar hariç üretilen konutların
satışı 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi değildir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut 1580 sayılı Belediye Kanununa göre
belediyeler belde halkının ihtiyacını karşılamak amacıyla konut
yapabilmektedirler. Bu konutların satışı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi
olmaksızın yapılmaktadır. Tasarının 69 uncu maddesinde ise konutların satışı
Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi tutulmaktadır. Ancak böyle bir durumda
belediyeler konut ihtiyacı içinde olan belde sakinlerinin bu ihtiyaçlarını
giderecek bir konut satış uygulaması yapamayacaklardır. Bu durum maddeden
beklenen amacın gerçekleşmesini önleyecektir. Belediyeler konut üretiminde
gerektiğinde bankalarla ortaklık yapacak ve çeşitli işbirliğinde
bulunacaklardır. 2886 sayılı Kanuna göre satış yapılması durumunda konut üretimi
ve bunun için bu tür işbirliği imkânları ortadan kalkacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 69 uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
70 inci maddeyi okutuyorum:
Şirket kurulması
MADDE 70.- Belediye kendisine verilen
görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç söz
istemişlerdir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle özür dilemek istiyorum; çünkü,
70 inci madde üzerinde söz aldım; fakat -bir önerge lehinde konuşurken 68 inci
maddenin önemini vurgulamıştım- konuşmamın büyük ağırlığı 68 inci maddeye dönük
olacak, öncelikle bunu belirtir, özür dilerim.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu
borçlanma konusu Türkiye'deki kamu idareleri için son derece önemli bir konu.
Borçlanmanın içyüzünü iyi anlamak, iyi değerlendirebilmek için, inanın,
buradaki düzenlenen hükümlere bakmak tam yeterli değil. Düzenleme, hep, başka
kanunlara gönderme yapılarak ele alınmıştır. Borçlanma, 4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre yapılacaktır.
İsterseniz, bu kanunun "Kapsam"
başlıklı 2 nci maddesine geri dönelim. Burada "büyükşehir belediyelerini,
belediyeleri ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sair yerel yönetim kuruluşlarını,
yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri ve benzeri finansman
modelleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi öngörülen projeler kapsamında ödeme
yükümlülükleri Hazine Müsteşarlığınca garanti edilen kuruluşları ve hibelerle
sınırlı olmak kaydıyla sivil toplum örgütlerini kapsar" deniliyor. Bu
kanunun öngördüğü borç geri ödemesini sağlama mekanizması -önerge lehinde söz
aldığımda da vurgulamıştım- kısacası, haciz sistemiyse, 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda düzenlenmiştir; Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun bunu açıkça belirtir, bu hükümler
orada mevcuttur.
Değerli arkadaşlarım, başka kanunlara
gönderme yapılarak borçlanma hukuku burada ele alınıyor demiştim. Şimdi, 4749
sayılı Kanunun "Hazine alacaklarının tahsili ve idaresi" başlıklı 11
inci maddesini anımsatmak istiyorum. "Borçlu tarafından ödenmemesi
durumunda bu tür alacaklar için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
Vadesinde ödenmeyen Hazine alacaklarına
6183 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde gecikme zammı uygulanır"
deniliyor.
Bu iki yasa çerçevesinde sistem şöyle
kurulmuştur; kısaca şematize etmeye çalışıyorum: Dışborçlanmada müteselsilen
sorumluluk vardır; yani, belediye, bağlı kuruluş, şirket ve iştirak biçiminde;
en alttaki birimin aldığı borç, onun bağlı olduğu belediyeye bağlanmıştır. En
alttaki bu birimler arasında; yani, belediye, bağlı kuruluş, şirket ve iştirak
arasında dışborç söz konusu olunca çok sıkı bir bağlantı kurulmuştur; ancak,
Belediyeler Kanunu Tasarısının daha önce görüştüğümüz "Belediye
teşkilatı" başlıklı 48 inci maddesinde bunlardan hiç söz edilmemektedir.
Sanki, belediyelerin böyle birimleri yoktur. Belki, sayın bürokratlara da bu
konuda bir gönderme oluyor.
4749 sayılı Yasanın "Hazine
garantileri ve garantisiz borçlar için izin alınması" başlıklı 8 inci
maddesi -bunu uzun boylu okumayacağım- "İl özel idareleri, büyükşehir
belediyeleri ve belediyeler, kendilerine ait tüzelkişilerin ve/veya kendilerine
bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzelkişiliğini haiz kuruluşlar ile" diye
devam ediyor. Şimdi, bunlar da, hazine alacaklarının geri ödenmesinden
müteselsilen sorumludurlar.
Şimdi, şemanın ikinci ayağına geçiyoruz:
"Bu kapsamda akdedilen dışkredi anlaşmalarından ortaya çıkan her türlü
geri ödeme yükümlülüğü tamamlanıncaya kadar borçlu kuruluş, borcun geri
ödenmesi süresince meydana gelebilecek -dikkat edin değerli arkadaşlarım,
belediye başkanlığından gelen sevgili milletvekili arkadaşlarım- her türlü
idarî değişikliklere ve yeni görevlendirmelere bağlı olmaksızın, borcun geri
ödenmesinden sorumludur.
Kredi borçlusu kuruluşlar, Hazine
garantisi altında sağlanan dışkredilere ilişkin geri ödemeler için gereken
tutarı yılı bütçelerinde yatırım harcamalarına kıyasla öncelikli olarak
ayırmakla mükelleftirler.
Dışborçların ödenmesinde aksamaya
sebebiyet verdiği tespit edilenlere bu aksamadan doğan zarar ölçüsünde rücu
olunur."
4749 sayılı Kanun, madde 8... Şemanın
ikinci ayağı yoruma gerek olmayacak kadar açık. Bu hükümlerle, tasarıyla
belediyelere verildiği söylenen her türlü özerklik, borç ödeme sisteminin
işlemesine endekslenmiştir ve bir ilke getirilmiştir: Yatırımlardan önce borcu
geri ödemek gelir.
Resmin üçüncü bölümü: Değerli
arkadaşlarım, bu yasaya göre, "Kuruluşların hesap, bilgi ve belgelerini
denetlemeye müsteşarlık yetkilidir. Genel ve katma bütçedışı kuruluşlara genel
bütçeden yapılacak aktarmalarda, Hazine alacaklarının kaynakta tahsilatına,
ilgisine göre, bakan veya Maliye Bakanı yetkilidir... Belediye veya bağlı
kuruluşun geri ödeme yükümlülüklerini karşılamak üzere gelirlerinin bir
kısmının aktarılması amacıyla proje uygulayıcı kuruluşun yetkili organlarının
kararı ile bir dışborç ödeme hesabı oluşturulur. Dışborç ödeme hesabı
oluşturulmasına ilişkin yetkili organın kararı kesin olup, belediye veya bağlı
kuruluşun yönetim değişikliği veya başka bir kararıyla iptal edilemez veya
gelirleri azaltılacak şekilde değiştirilemez." Bu da madde 11.
Son bölüm dördüncü bölüm: Belediyenin
varlığı dışborca, dışborcun yönetimi alacaklı adına çalışan Hazineye,
dolayısıyla belediyeler -resmi bütünleştirdiğimiz zaman- alacaklılara
bağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, dört parçayı
birleştiriyorum: Belediyenin varlığı dışborca, dışborcun yönetimi alacaklı
adına çalışan Hazineye, dolayısıyla belediyeler de bu zincirle alacaklılara
bağlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, şimdi, borç geri
ödemede haciz sistemi, Hazine tarafından Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanuna göre işletilmektedir. Bu çok açık. Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun, kamunun özelden alacaklarını tahsil etmek için çıkarılmış
bir kanundur. Umarım yanılmıyorum; konunun uzmanları var... Çok dikkat etmek
gerekiyor. Burada, bu kanunun kullanılış amacı ve yönü değiştirilmektedir;
yani, bu kanun, kamunun özelden alacaklarını tahsil etmek için müeyyideler
getirmiştir, uygulama şablonu çizmiştir. Burada, bu kanunun kullanılış amacı ve
yönü değiştirilmiştir.
Şimdi, bir kamu kurumu olarak Hazine, kamu
adına tahsili düzenleyen bu kanunu, özel kesimin kamudan alacaklarına ilişkin
kanun haline getirmektedir. Değerli arkadaşlarım, geriye dönüş budur.
Peki, burada alacaklı kimdir; dışborçtan
bahsediyoruz; alacaklı, yabancı sermayedir. Türkiye'nin kamu idaresi olan
belediyeye ya da onun şirketine, iştirakine borç vermiştir yabancı sermaye.
Alacağını tahsil etmesi konusunda alacaklının emrindeki kuruluş kimdir; Hazine
Müsteşarlığıdır. Müsteşarlık, kendi kamu kimliğini kullanmaktadır bu
alacak-verecek ilişkisinde; kamu alacaklarıyla ilgili kanunu işletmektedir;
özel alacaklının parasını bir kamu kuruluşundan tahsil etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, son derece önemli
bir konu. Bunu, oldukça karmaşık gündem içerisinde anlaşılabilir bir şekilde
sunmaya çalışıyorum. Gerçekten özen göstermemiz gerekiyor. 68 inci madde geçti;
ama, daha sonrasında belki bazı önlemler alınabilir.
Sayın Oyan da, Sayın Selami Yiğit de
vurguladılar. O zaman, Hazine Müsteşarlığı -benzetme hiç yabana kaçmıyor-
tarihteki Düyunu Umumiye gibi çalıştırılmak istenilmektedir. Müsteşarlık,
Düyunu Umumiye gibi, borç ödemek için gelir harcama idaresi haline
getirilmektedir.
Sayın milletvekilleri, elinizi vicdanınıza
koyun, bu dediklerimde bir yanlış varsa, lütfen, bırakın 1 saat geç çıksın,
buraya gelin, yetkilileriniz var, Sayın Bakan burada, bürokratları burada; bu
söylediklerimin böyle olmadığını bize açıklasınlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
tatmin olalım. Bunları istemek, herhalde bir Anamuhalefet Partisi olarak önemli
bir yasa konusunda hakkımız olsa gerek diye düşünüyorum ve bunun yanıtını
bekliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Madde üzerinde verilmiş 2 adet önerge
vardır.
Önergeleri, önce geliş sırasıyla
okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı yasa
tasarısının 70 inci maddesinin aşağıdaki biçimde değiştirilmesini teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
"Madde 70.- Belediye, kendisine
verilen görev ve hizmet alanlarında Bakanlar Kurulundan izin almak kaydıyla
şirket kurabilir."
Mustafa Gazalcı |
Hüseyin Ekmekçioğlu |
Muhsin Koçyiğit |
|
|
Denizli |
Antalya |
Diyarbakır |
|
Erdal Karademir |
Hüseyin Bayındır |
Sezai Önder |
|
İzmir |
Kırşehir |
Samsun |
BAŞKAN - İkinci ve aykırı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının "Şirket kurulması" başlıklı 70 inci
maddesinin kanun tasarısı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Baratalı |
Türkân Miçooğulları |
Mehmet Küçükaşık |
|
|
İzmir |
İzmir |
Bursa |
|
Ali Kemal Kumkumoğlu |
|
Mehmet Akif Hamzaçebi |
|
İstanbul |
|
Trabzon |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Belediyeler Kanunu Tasarısının 70 inci
maddesinde belediyenin kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili
mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurulabileceği
düzenlenmiştir.
Belediyelerin hangi konularda şirket
kurabileceği, eski kanunda olduğu gibi ve Anayasaya uygun biçimde hizmet
alanları itibariyle sayılmamış, bunun yerine, belediyelerin görev ve hizmet
alanlarında şirket kurabileceği hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemenin doğal
sonucu, belediyelerin bütün hizmetlerinin şirketler kurarak verilebilir hale
gelmesidir.
Yasayla belediyelere verilen kamu
hizmetinin idarî bir işlemle özel hukuk kişisine devredilmesi, hukukun genel
ilkelerine de, Anayasanın 47 nci maddesine de aykırıdır. Bir yasama işlemiyle
oluşturulan herhangi bir kamu hizmeti, idarî bir işlemle fiilen "özel
hukuk kişilerine" gördürülmektedir. Bu, Anayasanın özelleştirmede kanun
arayan 47 nci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı yasa
tasarısının 70 inci maddesinin aşağıdaki biçimde değiştirilmesini teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
"Madde 70. - Belediye, kendisine
verilen görev ve hizmet alanlarında Bakanlar Kurulundan izin almak kaydıyla,
şirket kurabilir."
Mustafa Gazalcı (Denizli) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Biz de katılmıyoruz; çünkü, zaten, şirket kurabilmek için Bakanlar Kurulunun
izni gerekiyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önergemiz şu: "İlgili mevzuat gereği şirket
kurabilir" deniliyor. İlgili mevzuat Özelleştirme Kanunu. 1994 tarihli,
4046 sayılı Özelleştirme Kanununun 26 ncı maddesine göre, Bakanlar Kurulundan
izin alınarak şirket kurulabiliyor. Şimdi, Özelleştirme Kanunu, genel bir kanun
değil, Belediye Kanununu düzenleyen bir kanun değil, şirketleri düzenleyen bir
kanun değil. Dolayısıyla, bu tasarıda, yani, belediyeleri konuştuğumuz tasarıda
bunun açıkça belirtilmesi gerekir. Biraz sonra, 71 inci maddede, kendi
bütçesiyle ilgili işletmeler için İçişleri Bakanlığından izin alır denildiği
halde, burada hiç Bakanlar Kurulundan söz edilmiyor. Biz de diyoruz ki, yarın
Özelleştirme Kanunu ortadan kalktı; peki, ilgili mevzuat ne olacak Sayın
Bakanım? O yüzden, burada, mademki, Bakanlar Kurulundan izin alınır diyorsunuz,
bunun, asıl kanunda yasa yapma açısından gösterilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, bu şirket işleri
karışık işler. Bakın, belediyeleri belediye olmaktan çıkarıyor bir holding
yapıyor. Yarın Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısını görüşeceğiz. Örneğin,
Ankara Belediyesinde şimdi tam 14 tane A.Ş. var; bunların hiçbirisi, belediye meclis
üyeleri tarafından, ne etkinlik raporları ne de malî durumdan denetlenebiliyor.
Bir soru önergesine Sayın Bakanın verdiği
yanıta göre, örneğin, Ankara Belediyesi (EGO ve ASKİ) 1994 ile 2004 yılları
arasında 137 100 000 dolarlık doğalgaz ve su sayacı almış aynı firmadan. Şimdi
bunda ne var diyeceksiniz; çok büyük iş var. 137 100 000 dolarlık sayacı on
yıldır aynı firmadan alıyorsa, bu firma adını da değiştiriyorsa, ben, kuşku
duyarım, denetlemek isterim belediye meclisi üyesi olarak; ama, şimdi adını
okusam zamanım yetmez; öyle A.Ş'ler var ki!.. Belediye, belediye, olmaktan
çıkmış, holding olmuş.
Biz önergemizde diyoruz ki; bir şirket
kurulacağı zaman, hiç olmazsa, hükümetten izin alınır diye buraya açıkça
yazılsın. İlgili mevzuat, başında da söylediğim gibi, Özelleştirme Yasası yarın
değişir, ortadan kalkar ve bu, boşlukta kalır. O yüzden, bir daha düşünelim
yasa yapma açısından. Buraya, hiç olmazsa, nasıl bir sonraki maddede
"İçişleri Bakanlığından izin alır" diyorsak, burada da "Bakanlar
Kurulundan izin alır" demek zorundayız yasa yapma tekniği açısından diyorum.
Çünkü, o gönderme yaptığı yasa yarın değişir, ortadan kalkar; değişmese bile,
o, belediyelerle ilgili değil, şirketlerle ilgili değil; buraya çok açık
biçimde yazılması gerekir diyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
70 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
71 inci maddeyi okutuyorum:
İşletme tesisi
MADDE 71.- Belediye, özel gelir ve gideri
bulunan hizmetlerini İçişleri Bakanlığının izniyle bütçe içinde işletme kurarak
yapabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen, Bursa Milletvekili Ali Dinçer; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ DİNÇER (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
saygılarımı sunuyorum.
71 inci maddeyi, 69 ve 70 inci maddelerle
birlikte geniş kapsamlı değerlendireceğim. Şimdi, burada, hep "amaç, konut
sorununu çözmek" deniliyor; aslında, sadece konut sorununu çözmek değildir
belediyelerin görevi; aynı zamanda, işyeri ihtiyacı olanların arsa sorununu da
çözmektir; ikisini bir arada düşünmek gerekir; çünkü, ikisi birlikte, şehir
planı içinde, ahenkle çözülmelidir. Mümkün olduğu kadar işyeri alanlarına yakın
yerleşim alanları olmalı ki, o işyerlerinde çalışacak olan insanlar rahat gidip
gelebilsinler. Fakat, bunu yaparken, bazı kolaycı çözümlere itibar ediyorlar
belediyeler ve bu maddeler de -71 hariç- ona çanak tutuyor. Nedir; ben, o
zaman, arsa sorununu çözmek için bir şirket kurarım diyor; konut sorununu
çözmek için bir şirket kurarım diyor; yahut herhangi bir sorunu çözmek için bir
şirket kurarım diyor; bunlar yanlış. Belediyelerin, hele büyükşehir
belediyelerinin basım işleri çok, bir matbaa kurayım diyor. Bazıları da teşvik
ediyor "kur bir matbaa" diyor, sonra, orada, ihtiyacın ötesinde
eleman işe başlıyor, birsürü makine alınıyor. Bir bakıyorsunuz, çalışanlara çok
miktarda, değişik kalitede giysi dağıtmak gerekiyor; haa, o zaman bunu
halletmek için -kolay, kontrolü bende olsun- bir şirket kurayım... Kolaycı
çözümler, her zaman şüpheyle karşılanması gereken çözümlerdir; genellikle de
yanlış olurlar.
Biz, Haluk Beyle birlikte, Ankara'da
esnafın toplantısına gittik; en çok onlar mutazarrır; çünkü, açık, net,
biliyoruz, iş dünyasını yakından tanıyanlar bilir; bu tür şirketler, genellikle
partizan atamalarla, en azından israf kaynağı oluyorlar, soygun, vurgun kaynağı
da oluyorlar; işin ehli olmayanlar geliyor. Yapılması gereken, aslında,
ihtiyaçları tespit edip, o ihtiyaçlar doğrultusunda ciddî şartnameler
hazırlayıp, küçük ve orta boy işletmelerden, büyük ticaret erbabından -durumuna
göre- sanayi erbabından ihtiyaçları karşılamaktır. Bu, esnafın, sanayiin,
ticaretin gelişmesine de katkıda bulunur. Piyasa ekonomisi içinde, yarışmacı
fiyatlar ortaya çıkar; ihtiyaçlar hem daha kaliteli hem daha ucuz karşılanır ve
bunun denetimi de, rahatlıkla, halk tarafından seçilen belediye meclisleri
tarafından yapılır.
Bunun, böyle olduğunu, size doğrudan
gösteren bir haberi okuyacağım. Daha yakında, 6 Temmuz 2004'te
"İstanbul'da özelleştirme şimdilik rafa kaldırıldı" diye bir haber
gazetelerde. Ne deniliyor bu haberde: "İstanbul Büyükşehir Belediyesi,
şirketlerini önce ıslah edip düzeltecek, değeri artınca satışa çıkaracak."
Bilgileri veren, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kaynak Geliştirme ve İştirakler
Daire Başkanı Mihmail Mangan; tanıdığım, ciddî bir arkadaş: Aktif çalışan 18
belediye şirketini özelleştirmeyi şimdilik düşünmediklerini söylüyor. Bu ne
perhiz, bu ne lahana turşusu... Hem özelleştirme programda olacak hem de
belediyelerde yeni BİT'ler oluşturacaksınız bu maddelerle. Mangan "biz, bu
şirketleri, özelleştirmeden önce ıslah edelim, düzeltelim, değerlerini
artıralım, herkesin peşinden koşacağı değer haline getirelim; ondan sonra,
özelleştirmek kolay olur" diyor ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 25
şirketinden 18'inin aktif olarak çalıştığını ve bunlardan 6'sının 2003 yılı
itibariyle, 31 trilyon zarar ettiğini, diğerlerinin kâr ettiğini söylüyor.
Gazete haberindeki şu cümle çok önemli: "Belediye şirketlerinin bugüne
kadar 400 000 000 dolar tutarında sermayeden yediğini kaydeden Mangan
'dolayısıyla, bu gidişe dur demenin zamanı gelmiştir' diye konuştu."
Tamam, doğru söylüyor; ama, yanlış devam ediyor, atasözlerini hatırlatıyor;
insana "karakolda doğru söyler mahkemede şaşar", "bu ne perhiz,
bu ne lahana turşusu", bir de "atma Recep, din kardeşiyiz"
dedirtiyor. Kardeşim, eğer, sen "400 000 000 dolar sermayeden yemiş olan
bu şirketleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin şirketlerini
düzelteceğim" dersen, bu şirketlerde, ehil olmayan insanların elinde,
israfa, soyguna, vurguna devam edilecek ve düzelteceğim derken, belki 400 000
000 dolar değil, 500 000 000 dolar daha gidecek.
Bunu böyle yapmak yerine, biraz önce
söylediğim gibi, belediye ihtiyaçlarını... Türkiye'de, artık, özel sektör
gelişmiştir, her alanda hizmet verebilir, üretim yapabilir durumdadır; bunların
ehil olanlarını, yarışmacı ortamlarda, ihaleyle tespit edip, ihtiyaçları öyle
karşılamak gerekir. Çağdaş olan, globalleşen dünya ekonomisinde doğru olan
budur; bunun doğru olduğunu hep beraber söylüyoruz.
İşletmelerin önemi nerededir; etkin ve
verimli olmalarındadır, sahipliğinde değildir. Ciddî patronajı olmayan,
denetimi olmayan, sahipliği olmayan ve gelişigüzel, kolaycı olarak kurulan
şirketler, hem esnafın, ticaret erbabının, sanayi erbabının elini kolunu bağlar
hem de zarar eden, kamuya yük olan şirketler ortaya çıkar; bu, insafla kabil
olmayan bir yaklaşım, çelişkilerle dolu bir yaklaşım.
Şimdi, IMF kısıtlamaları nedeniyle, artık,
Türkiye'de öyle fazla israf olmuyor, soygun olmuyor diyebiliriz; çünkü, deniz
bitmiş, ekonomi çok sıkı bir kriz ortamından geçmiş, iç ve dışborç sarmalından
dolayı elde para da yok, maaşların ödenmesi bile zor; ama, burada, bu BİT'ler,
belediye şirketleri, tek israf alanı olarak, soygun, vurgun alanı olarak,
irrasyonel, akıldışı işletmeler olarak duruyor. Bunun yerine, aslında yapılması
gereken, Türkiye'de geleneği oluşmuş olan işletmelerdir; İETT işletmesi gibi,
İSKİ, ASKİ, EGO işletmeleri gibi. Böylesine işletmelerde, oturmuş bir
kurumlaşmayla, belediye meclisleri,
encümenler de yer alır; bunların
üzerinde, belediye meclislerinin devamlı denetimi vardır; ayrıca, burada,
belediye tarafından denetmenler görevlendirilir; bunların teftiş kurulları
vardır, belli kuralları vardır. Buralar, daha az israfın olduğu, daha az
soygunun, vurgunun olduğu yerlerdir; yani, belli bazı görevleri yapmak için,
şirket kurmak yerine işletme açmak gerekir. Örneğin, asfaltla ilgili şirket
kuracağınıza işletme açın, konkasör şantiyesi, işletmesi açın; çok daha ciddî
olur bunlar.
Kaldı ki, mümkün olduğu kadar, işi piyasa
kuralları içinde yapmak gerekir. Esnafın, küçük ve orta boy işletmelerin, büyük
boy işletmelerin, sınai kuruluşların, ticarî kuruluşların ürünlerini yarışmacı
ortamda almak gerekir. Sayın Gazalcı'nın "kör değneğini bellemiş"
dediği gibi, doğalgaz sayaçlarını devamlı aynı şirketten almak anlamına gelmez
bu. Yarışmacı ortamda işler çok daha rasyonel olur ve çok daha etkin ve verimli
işler yapılır.
Arsayla ilgili konu da öyle. Arsa üretmek
için dahi, şirket veya işletme kurmak, hatta belediye kadroları oluşturmak
doğru değildir; yani, belediye kadrolarında, sözleşmeli kadroyla da olsa,
devlet personel yasasıyla da olsa, istihdam edeceğiniz kişilerle harita yapmak,
imar planı yapmak, arsa üretmek, kamulaştırma yapmak kolay iş değildir; bu
işler oldukça çetrefil işlerdir ve ciddî, profesyonelleşmiş kadroların yapması
gereken işlerdir. Piyasadaki proje gruplarını, haritacıları, plancıları,
mühendisleri, onların proje firmalarını da desteklemek gerekiyor; onlar hem
yurtiçinde iş yapıp, tecrübe sahibi olmalılar hem yurtdışında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dinçer, toparlayabilir
misiniz.
Buyurun.
ALİ DİNÇER (Devamla) - Türkiye'nin etkin
ve verimli bir ekonomiye kavuşabilmesi için Türkiye'nin projecilik sektörünün
desteklenmesi gerekiyor; çünkü işin özünde proje vardır. İyi proje olursa işler
daha iyi gider. Arsa üretiminde ihtiyaç belirlenir, nazım plan doğrultusunda,
planlar doğrultusunda şartnameleri belirlenir var olan özel firmalara, proje
gruplarına ihale yaparsınız, arsalar üretilir; sadece konut değil, aynı zamanda
işyeri arsaları da üretilir, hem de ihtiyaçtan fazla. Ev sahibi olmak isteyen,
yatırım yapıp, işyeri sahibi olmak isteyen herkese, ihtiyacını karşılayacak
hatta ihtiyaçtan fazla, imarlı, asgarî altyapılı arsayı sunabilmeliyiz; gelişme
böyle olur. Çağdaş konut sahibi olarak, yaşam tarzına ulaşma böyle olur. İşyeri
kurmak ve ekonomiyi büyütmek, istihdamı artırmak böyle olur.
Yapıma geldi mi, kamu hiç karışmamalı.
Yapımla ilgili de Türkiye'nin çok deneyimli yüklenici, müteahhit firmaları var
değişik alanlarda -tesisatta olsun, inşaatta olsun, elektrik işlerinde olsun,
sınaî alanda olsun- onlara yaptırılmalı. Örneğin, konut ihtiyacı olan kişi
olanaklarına ve ihtiyaçlarına göre zaman zaman arsa alabilmeli; kamu, belediye
ona arsa tahsis edebilmeli, o kendi evini yapabilmeli; kooperatif haline
gelenler arsa tahsisini almalı, kooperatif olarak birlikte yapabilmeli; hatta
yap-satçı potansiyelini dahi değerlendirebilmeli. Konut üretimiyle ilgili büyük
taahhüt firmalarının da potansiyelini değerlendirebilmeliyiz; onlara da, bu
üretilen arsaları verip, hem konut hem işyeri yapmalarını ve piyasanın
ihtiyaçlarını, ülkenin ihtiyaçlarını, halkın ihtiyaçlarını karşılamalarını
sağlayabiliriz. Bu, daha rasyoneldir, daha etkindir, daha verimlidir, işler
daha ucuza çıkar, daha sağlam, daha iyi kalitede olur; amacımız bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür eder misiniz Sayın
Dinçer.
ALİ DİNÇER (Devamla) - Bu maddeler,
inşallah, biraz önce söylediğim gibi, Türkiye'nin çıkarına, halkımızın çıkarına
düşünülerek değerlendirilir. 70 inci madde geçti, belediyeler şirket kuracak;
ama, İstanbul Belediyesi şirketlerinin halini, son on onbeş yıldaki durumunu
anlattım. Bunu, hem de, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ilgili daire başkanı
basına vermiş. Aslında çoğumuz biliyoruz bunları, sadece İstanbul'da değil,
Ankara'da da, sadece o partinin bu partinin belediyesinde değil, her yerde var
bu sorunlar. Bu sorunlara gerçekçi çözümler bulmak gerekiyor. Eğer belli bir
kurumla sorunlar çözülecekse, hizmetler yapılacaksa, mal üretilecekse, hizmet
üretilecekse, bu, hiç olmazsa, denetimi daha açık, net olan belediye
işletmeleriyle olmalıdır. Belediye şirketlerinin hemen hemen tamamen
kaldırılması gerekir, yeni şirket kurulmaması gerekir. Var olan şirketlerin de
durumu İstanbul Belediyesindeki şirketlerden farklı değildir, onların da
tasfiyesi gerekir. Bu, halkın yararınadır, ülkenin yararınadır; çağdaş olmak,
rasyonel olmak anlamında bunların yapılması gerekir.
Tekrar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen,
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Belediyeler Yasası
Tasarısının 71 inci maddesi üzerinde kişisel söz aldım; tümünüzü saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, önemli bir yasa
yapıyoruz ve maddeler, AKP'nin çok fazla, oyundan başka katılımı olmadan,
düşüncesini açıklamadan geçiyor. Şimdi, ben düşünüyorum; şirket belediyecilik
mi, holding belediyecilik mi, yoksa kamu hizmeti gören bir belediyecilik
anlayışı mı bu? Az önce oyladığımız maddede, şirketçi bir belediyecilik
anlayışına, holdingci bir belediyecilik anlayışına biz geçit verdik.
Daha önce görüştüğümüz Kamu Yönetimi Temel
Yasası Tasarısı da, bu ruhla hazırlanmıştı; orada da 9 bakanlığın taşrayla
ilişkileri kesilmiş, bakanlık merkez örgütüne, kendi konusunda alt birim hizmet
görüyor diye hizmet yasaklanmıştı. Şimdi, görüştüğümüz 71 inci maddeyle
-belediye işletmeleri, yani halkçı belediye anlayışı- belediyeler, kendi
bütçesi içinde şirkete gördürmediği, havale etmediği işi, İçişleri Bakanlığının
onayına sunuyor. Biz, demin 70 inci maddede "Bakanlar Kurulundan izin
alır" demeyi bile çok gördük "ilgili mevzuata göre" diye geçti.
Orada, şirketçi belediyecilik anlayışında bir kolaylaştırma var; ama, burada
ise bir zorlama var. Yani, deniliyor ki: Kardeşim, sen kamu işi görme, boş ver,
bunu yaptır, şirkete havale et...
Gerçekten de, bu holding belediyecilik
anlayışı, son zamanlarda, yasalarımızdan önce binalarıyla da ortaya konuldu.
Özellikle büyük kentlerin belediyelerine gittiğiniz zaman görürsünüz, belediye
binaları, bir büyük holding binası gibi, vatandaşın, makam odalarına, makam
araçlarına, oradaki şatafata yaklaşması mümkün değil. Nerede kaldı o eski
halkçı belediyeci tipleri; Osman Kibarlar, İstanbul'daki Ahmet İsvanlar ve daha
sayabileceğimiz, binasıyla, makam odalarıyla halkla iç içe olan birçok belediye
başkanı.
Değerli arkadaşlar, bakın, belediyeler
şirketleri kuruyor, o şirketlerin yönetimine kendi adamlarını koyuyor, artık,
orada denetim, şu bu yok. O paraları belki bir havai fişek olarak görüyorsunuz,
belki bir başka yerde açılış töreni olarak görüyorsunuz. Kimin parası bu;
bunlar, yurttaştan toplanan, halktan toplanan paralarla yapılıyor.
Sayın Bakan, demin buraya geldi dedi ki:
Bir kazanılmış hak; kaybederseniz, belediyelik hakkınız da gider, o koşul elden
gider.
Ben yanıyorum şimdi. Bu tasarıda 5 000
ölçütü var; yani, nüfusu 5 000 olan
yerlerde belediye açılabilecek. Sayın Bakanın mantığına göre, değil nüfusu 2
000'in altında olan belediyeler, nüfusu 5 000'in altındaki bütün belediyelerin
kapatılması gerekir; koşulu taşımıyor ya.
Bende bir bilgi var. Türkiye'de nüfusu 2
000'den 5 000'e kadar olan 1 646 belediye var. Bu belediyeler içinde 5 000
000'dan fazla nüfus yaşıyor. Kapattığımız belediyelerin; yani -hep 340
diyorduk; 359-2 000'in altında nüfusu olan
-hiç başka bir ölçüt koymadan- 602 000 kişinin yaşadığı belediyelerin
belediyelik haklarına son veriyoruz; yani, küçük belediyeler siz yoksunuz, siz
köysünüz, siz mahallesiniz; yukarıdaki belediyeler, büyük belediyeler, kurun
şirketinizi, holdinginizi, alın paranızı, borçlanın, gösterin şatafatınızı...
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Bizim öyle bir
iddiamız yok.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Arkadaşlar,
nerede kaldı sizin halkçılığınız; nerede kaldı o aldığınız oylar; eğitim,
kültür hizmetleri?..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) - Adaletli
davranıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, toparlayabilir
misiniz.
Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkanım.
"Bizim böyle bir iddiamız yok"
diyor, oradan laf atan arkadaşım. Onu halka şikâyet ediyorum; demek ki, AKP'li
arkadaşımızın, halka hizmet etme gibi, belediye aracılığıyla kamu hizmeti
gördürme gibi bir derdi, bir kaygısı yok; ama, bakın, bu şirketçi belediyecilik
anlayışı, bir gün gelir, sizin de başınıza iş açar. Yarın, Büyükşehir
Belediyeleri Kanunu Tasarısı konuşulurken, isterseniz mahkemelerdeki dosyaları
bir getirtin, neler olmuş o şirketlerde, bir bakın.
Değerli arkadaşlar, belediye, İçişleri
Bakanlığı tarafından denetleniyor; güzel, belediye işletmeleri denetleniyor;
ama, kurduğu şirketleri İçişleri Bakanlığı değil, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
denetliyor, o da ne kadar denetliyor... Bakın, bütün yolsuzluklar, bütün
haksızlıklar o şirketler eliyle oluyor.
Biz, iki maddede iki ayrı yönümüzü belli
ettik. 70 inci maddede şirketçi belediyecilik anlayışımızı ortaya koyduk, bu
maddede de tam tersine bir bağımlılık getiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Genel Kurulu
selamlayıp bitireceğim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
72 nci maddeyi okutuyorum:
Borç ve alacakların takas ve mahsubu
MADDE 72.- 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki Hazine alacakları
hariç olmak üzere belediyenin, genel bütçeli kuruluşlardan, sosyal güvenlik
kuruluşlarından, mahalli idarelerden ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından
olan özel hukuk ve kamu hukukuna tâbi alacak ve borçları takas ve mahsup
edilir. Bu amaçla kurum ve kuruluşların bütçelerine yeterli ve gerekli ödenek
konur.
Bu madde gereğince yapılacak takas ve
mahsup işlemlerine ilişkin esas ve usuller, İçişleri Bakanlığının olumlu görüşü
alınarak, Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değeli üyeleri; maddenin hemen
başında hazine alacaklarından bahsediliyor "hazine alacakları hariç olmak
üzere" deniliyor.
Saygıdeğer milletvekilleri, mevcut
belediyelerin hazineye ne kadar borcu olduğunu biliyor musunuz; ne kadarının
vadesi geçmiş, ne kadarının vadesi gelmemiş?.. Hazinenin garanti verdiği, gerek
dışgaranti verdiği gerekse finanse ettirdiği projeler nelerdi; bu projeler, bu
belediyelerimize neler kattı ve bu projelerden ne kadarlık bir katmadeğer elde
edildi? Hakikaten, ders almak için, özellikle dönüp bu projeleri irdelemek
gerekiyor. Bu projeler, kaç paraya yapılmış, nasıl yapılmış, kaç paraya ihale
edilmiş; bu projeleri kimler yapmış?
Tabiî bunun birinci nedeni şu:
"Yapılsın da, ne olursa olsun, kaç paraya yapılırsa yapılsın..."
Para, bu ülkenin parası; para, (X) belediyesinin parası değil, para bu ülkenin
parası. Ben inanıyorum ki -bu benim şahsî inancım- özellikle dışkrediyle
finanse edilen projelerin maliyetleri, sırf Türkiye'de uzun vadeli finansman
olmadığı için, Türkiye'de uzun vadeli finansman kaynağı olmadığı için -beş yıl
ve on yıl vadeli projelerdir bunlar- Türkiye Cumhuriyeti hazinesine, çok büyük
yükümlülükler yüklemiştir.
Ben, özellikle Hazine Müsteşarlığının,
inanın, geçmişten gelen... Bunların hepsi belli; rakam söyleyeceğim biraz sonra
size: 5 milyar dolar, şu anda vadesi gelmemiş, 6 milyar dolar vadesi geçmiş,
yaklaşık 12 milyar dolar.
Şimdi, bu krediler hangi belediyelere,
niçin, hangi projeler için verilmiş ve bunların maliyetlerini, hakikaten, ders
almak açısından...
Türkiye, bana göre, bu kredilerle, çok
büyük yara almıştır ve bu projelerden üretilen kaynak, verilen paranın çok çok
gerisindedir. Onun için, ben bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu konu,
hakikaten, bana göre, Türkiye'nin kanayan bir yarasıdır; ama, maalesef, ben,
Meclis ilk açıldığında, Sayın Bakanımdan istirham ettim, daha hâlâ bir cevap
alamadım. Hangi belediyeye verilmiş, hangi proje finanse edilmiştir?
Bir başka olay; yabancı kreditörler, ben
bu krediyi veririm sana; ama, mutlaka, bu işi benim firmama yaptıracaksın
diyor. Yani, kredi bir yabancı ülkeden alınıyorsa, mutlaka, o iş de, o yabancı
ülkenin firmasına yaptırılıyor. Eğer bu projede makine alımı varsa, bu makine
alımları da yine o ülkeden yapılıyor. Yani, kaynağın olmadığı için, paran
olmadığı için, bir projeyi hangi maliyette finanse ediyorsun... Ben, bir kez
daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Tabiî, öbür taraftan, borç ve alacakların
takas ve mahsubu konusunda ise... Hangi borçlar, hangi alacaklar... Bir kere,
belediyelerin alacağı dediğimiz olgu, İller Bankası kaynağının dışında, bir de,
senede iki defa Maliye Bakanlığının verdiği kaynak dışında hiçbir kaynakları
yoktur; yani, devletten, kamudan alacağı. Tabiî, buradaki en büyük kaynak İller
Bankası. Zaten, SSK ve TEDAŞ en kolay yolu buluyor; hemen bu belediyenin
alacaklarına haczi koyduruyor. Mevcut belediyeler, eğer, SSK borçlarından ve
elektrik borçlarından dolayı bir şekilde borçları silinmezse ömrü billah faizle
boğuşur.
Tabiî, geçmişe dönelim yine; demin de
söyledim, bu belediyelerin bu hale gelmesinin tek sebebi İller Bankasıdır.
Belediyelere çok ağır maliyetlerle iş yaptırılmıştır. Malatya'nın Doğanyol
İlçesindeki kanalizasyon ihalesi buradan yapılmıştır. Hangi maliyetlerle; çok
büyük maliyetlerle. Maalesef, belediyeler "ben belediye başkanıyım, benim
zamanımda bu yapılsın" diyerek hiç bu işin maliyetine bakmamıştır.
Yapılsın da yeter! Ama, bugün, demin de söyledim, yine, Malatyamızın bir
beldesinde bir belediyenin 7 trilyon borcu vardır. İller Bankası bu belediyeye
bu parayı verirken mutlaka bir projesi vardı; ama, bu belediye acaba bu parayı
ödeyebilecek mi diye bakmadı mı ve hangi maliyetle verdi? Şunu bilin ki, İller Bankası,
geçtiğimiz beş yıl içerisinde Türk bankacılık kesiminden yüzde 150'yle, yüzde
200'le, yüzde 70'le, yüzde 130'la para alarak, üzerine 10 puan ilave ederek
belediyelere bu faiz oranlarıyla kredi vermiştir. Yüzde 150'le borçlanan bir
belediyenin bu faizin altından kalkacağını düşünebiliyor musunuz?! Maalesef,
Türk finans piyasasından borçlanmış, üzerine 10 puan ilave koymuştur
"benim maliyetim budur" demiştir ve belediyelerin çöküşünün bir
nedeni de budur; fahiş faizler...
Tabiî, yine, belediyelerin kendi
borçlarının yanında en büyük sorun -demin bahsettiler- iştiraklerin borcu.
Bugün, belediyelerin iştirakleri de borç batağındadır. Her ne kadar hukukî
hükmî şahsiyet olarak belediyeyi ilgilendirmiyorsa da, halk, insanlar,
karşısındaki şirketi belediyenin şirketi bildiği için belediyeyi tanıyor.
Oradaki aşırı borçlanmayı kesmediğimiz sürece, oradaki aşırı borçlanmayı
önlemediğimiz sürece, yarın, karşımıza başka bir kaos çıkacaktır.
Yine, ayrıca, belediyelerin taşeronlara
olan borçları bu tasarıda hiç yoktur. Maalesef, taşeronlar belediyeden parayı
alıyor; ama, taşeron kendi
taahhütlerini yerine getirmiyor. Bu, büyük bir sorundur, büyük bir yaradır.
Birkaç belediyede, özellikle temizlik işlerinden dolayı belediyeden parayı alıp
işçilerine ödemeyen birsürü belediye var. Yine, tasarıda, taşeronların bu
konudaki sorumluluklarına hemen hemen hiç yer verilmemiş ve belediyeler bu
halde.
Tabiî, mahsup işlemi... Şunu da söylemek
istiyorum: Türkiye'de, eğer, siyaset ve siyasetçiler belediye başkanlarına (X)
partinin, (y) partinin belediye başkanı diye bakarsa "bu belediye benim
belediyem, burada yaşayan insan benim insanım" diye bakmazsa, Türkiye'de,
maalesef belediyecilik anlayışı düzelmez. Yine, belediye başkanları da belediye
başkanı olduktan sonra "önce halkımın belediye başkanıyım" diye
düşünmediği sürece, siyaseti kafasından atmadığı sürece bu belediyelerin
düzelmesine imkân yoktur ve maalesef, Türkiye'de iktidarlar belediyelere, öz
evlat-üvey evlat olarak bakıyor. Hayır, Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin her
yerindeki belediye o iktidarın öz evladıdır; ama...
SELAMİ UZUN (Sivas) - Bizde hiç ayırım
olmadı...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Selami
Bey, hiç öyle değil; ben size bunun örneklerini gösteririm.
Eğer ülkede demokrasi varsa, demokrasiye
inanıyorsak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, toparlar
mısınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) -
...belediye başkanları halkın oyuyla geldiyse, belediye başkanı başka bir
partidense, o yörenin halkını cezalandırmak, Türkiye'de, ne adalettir... Hiçbir
şey değildir. O açıdan, benim istirhamım, lütfen, belediye başkanlarını,
belediyeleri öz belediyem-üvey belediyem olarak ayırmayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime, saat 20.00'ye kadar ara
veriyorum.
Kapanma
Saati : 19.04
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 20.00
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
616 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.-
Belediyeler Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/766) (S. Sayısı: 616) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 73 üncü maddesini okutuyorum:
ALTINCI
KISIM
Çeşitli ve Son Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı
MADDE 73.- Büyükşehir belediyeleri,
büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri ve
il belediyeleri ile nüfusu 50.000'in üzerindeki belediyeler; kentin gelişimine
uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek; konut
alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar
oluşturmak, deprem riskine karşı tedbirler almak veya kentin tarihî ve kültürel
dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine
konu olacak alanlar, meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile ilân
edilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje
alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit yapılarda ilgili resim ve
harçların dörtte biri alınır.
Bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje
alanı olarak ilân edilebilmesi için; o yerin belediye veya mücavir alan
sınırları içerisinde bulunması ve en az ellibin metrekare olması şarttır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje
alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırmasında anlaşma
yolu esastır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan mülk
sahipleri tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve üç
ay içerisinde karara bağlanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Erdal
Karademir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Belediyeler Yasası
Tasarısının kentsel dönüşüm ve gelişme planına ilişkin 73 üncü maddesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, getirilen
tasarının 73 üncü maddesinde kullanılan ifadeler çok ciddî belirsizlikler ve
önemli ölçüde eksiklikler içermektedir. Öncelikle, kentsel dönüşümün bilim
çevreleri tarafından yapılan tanımına baktığımızda, kent parçalarının nitelik
değiştirmesi ya da dönüşümlerle kentin evrimsel bir oluşum geçirmesi olarak
ifade bulduğunu görmekteyiz. Aslında, kentsel dönüşümle yapısal bir değişime
atıfta bulunulduğunu görmekteyiz; dolayısıyla, bu çok boyutlu ve büyük değişim,
çok ciddî politik karar ve stratejiler gerektiren önemli bir süreçtir.
Tasarıda ifadesini bulmaya çalışan kentsel
dönüşüm ise, aslında bir kentsel yenileme gibi görülmekte ve hatta, boya-badana
gibi anlaşılmaktadır. Son derece ciddî planlama gerektiren konunun tasarıdaki
ifadeleri ise, çok sığ ve belirsiz durumdadır. "Kentin gelişmesine uygun
olarak eskiyen kent kısımlarının inşa ve restore edilmesi" açıklamasında
belirtilen kentin gelişmesine uygunluk tanımının ucunun açık olması çok büyük
riskler içermektedir.
Kentlerimiz için bu tanımı belirleyen
kriterler nelerdir; bu kriterleri belirleyen ve belirleyecek olan merciler
nelerdir ve kimlerden oluşmaktadır; öncelikle, bu konular cevaplandırılmalı ve
çözümler ortaya konulmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, çarpık kentleşme
olarak adlandırdığımız, kentin sağlıklı gelişiminin önündeki büyük engeli
ortadan kaldırabilecek çözümler nelerdir? Yoksa, onlarca yıldır, büyük
şehirlerimizi âdeta yaşanamaz hale getiren çarpık kentleşme olgusunu, bu
tasarıyla, kentsel gelişme olarak mı tanımlayacaksınız? Bu konuda ciddî
şüpheler uyanmaktadır. Dolayısıyla, birinci hedefin, kentin sağlıklı
gelişiminin kriterlerini belirlememiz ve bu kriterleri yerine getirmemiz
gerektiği olduğunun farkına varmamız gerekiyor.
Bu planlama yapılmadan kenti yenilemeye
veya dönüştürmeye kalkışmak, çarpık kentleşmeyi devam ettirmekten öteye
gidemeyeceği gibi, aynı zamanda, kent içindeki bazı çıkar çevrelerinin ekmeğine
yağ sürmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, kentin eskiyen kısmı
olarak adlandırılan bölgelerin sağlıklı tespiti ve o bölgelerde uygun
projelerin üretilmesi çok önemli bir aşamadır ve birkaç kelimeyle
geçiştirilecek bir tanım olamaz. Size göre kentin eskiyen kesimleri nelerdir,
bunun tanımını yapabilir misiniz? Bu eskiyen kısımlar, kentin çeperlerini saran
gecekondu bölgeleri midir, yoksa, kent merkezindeki çöküntü alanları mıdır ya
da sağlıksız ve denetimsiz koşullarda inşa edilmiş betonarme blokların
oluşturduğu kent alanları mıdır veya bir türlü korumaya alınmayan SİT alanları
veya tarihî, kültürel değerleri olan bölgeler midir, yoksa, konut alanları ile
sanayiin iç içe geçtiği sağlıksız yaşam alanları mıdır?..
Değerli arkadaşlarım, bu örnekler daha da
çoğaltılabilir. Tasarıda dikkati çeken nokta, bu alanlarda nelerin, nasıl,
hangi kriterlere göre planlanacağı konularında detaylara değinilmemiş
olmasıdır. Sadece, konut alanları, teknoparklar, sosyal donatı alanları, deprem
riski, tarihî ve kültürel doku gibi bölgelere ayrılması, kentin gelişmesini
belirleyen yeterli kriterler değildir. Oysa, sadece bu kriterlerle kentsel
dönüşüm ve gelişim tanımlanamaz ve kriterler üzerinde uzun uzun düşünülmeden,
ciddî çalışmalar yapılmadan ele alınamaz. Birkaç bin konutu boya-badanayla
süsleyerek, birkaç yüz konutu yıkarak veya birkaç yere yeşil alan adında, park
görüntülü, plansız, kişiliksiz mekânlar serpiştirerek göz boyamadan öteye
geçmeyen çözümlemeler getirmek, hem kenti gelişmekten uzak tutacak hem de
birtakım çıkar gruplarının daha çok maddî kazanç elde etmesinin yolu
açılacaktır. Tüm bunlar, kentin kullanıcıları arasında ve kullanıcılar ile yönetim
arasında ciddî sıkıntılar doğurabilecek, hatta, gerilimlere ve yer yer de
çatışmalara doğru sürüklenebilecek hassas konulardır.
Kısacası, kentsel dönüşüm ve gelişmeye
uygun olma koşulunu yerine getirerek, birtakım inşa ve restorasyon
uygulamalarının altyapısız, plansız gelişimi, kentlerin çarpık yapılaşmasının
önüne geçemeyecektir. Bu noktada, karar verici mercilerin birikim ve
deneyimleri de tartışmaya açıktır. Bir kentin sağlıklı gelişimini, yine o
kentin kullanıcılarıyla belirlemek ve o kenti oluşturan tüm kesimlerle
mutabakat içerisinde hareket etmek şarttır. Üniversitelerden sivil toplum
kuruluşlarına, yerel yönetimlerden merkezî yönetime, halktan sanayicilere ve
esnafına kadar toplumun tüm farklı kesimleri bu konuda fikir yürütebilmelidir.
Bu son derece büyük ve önemli organizasyon ortada yokken, kentsel gelişim ve
dönüşümüne uygun inşa ve restorasyonu kimin belirleyeceği, nasıl belirleyeceği,
ne tür bir süreci takip edeceği belli olmayan bir girişim, başarısızlıkla
sonuçlanmaya mahkûm olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu sebeple, kentsel
dönüşüm ve gelişim alanlarının belirlenmesi konusunun gayriciddî ele
alındığını, tasarının maddelerinden görmekteyiz. Hazırlanan tasarıyla, kentsel
dönüşümün uygulanacağı alanlarda, özellikle gecekondu alanlarında, bu uygulama
yeni bir imar affına neden olmamalıdır. Aksine, bunu engelleyici birtakım
tedbirler alınmalıdır. Kentsel dönüşümün asıl hedefi ve kentin sağlıklı
gelişmesine katkısı, gecekondu alanları gibi sağlıksız gelişen yapı ve
çevrelerin ortadan kaldırılması veya iyileştirilmesi olmalıdır. Ancak, kentsel
dönüşüm, gecekonducular ve diğer illegal kullanıcılar için, işgal ettikleri
alanlarda getirilecek yeni bir imar affına dönüşürse, bu insanlar
ödüllendirilmiş olacaktır. Bu da, yeni gecekondu alanlarının önünü hızla
açacaktır.
Değerli arkadaşlarım, tasarıda, teknoloji
parkı, teknopark terimi kullanılmaktadır. Olur olmaz her konuda bu terimi
kullanmak, akla ve mantığa uygun düşmemektedir. Teknoparklar, düşündüğünüz
gibi, içerisinde salıncakların, süs havuzlarının, bankların olduğu dinlenme
alanları değildir; içerisinde bilim üretilen, araştırma-geliştirme
çalışmalarının sürdürüldüğü son derece önemli merkezlerdir. Bu merkezlerin
nasıl, nerede ve kimlerle oluşturulacağı çok iyi planlanmalı, uzmanlarıyla
birlikte, içerisinde ilgili tüm kurum ve kuruluşların bulunduğu proje
ekipleriyle altyapılarının oluşturulması gereklidir. Bu merkezlerin konut
alanları ve sanayi bölgeleriyle olan ilişkisi ortaya çok iyi konulmalıdır.
Yoksa, bir şehrin gelişim alanını belirlerken, kentin kuzeyine teknopark
yapalım, güneyini konut alanı yapalım, doğusuna sanayii yerleştirelim, batıya
da piknik alanları koyalım mantığıyla hareket etmek olamaz. Bu mantık, ancak
belli çıkar çevrelerine rant sağlamaktan öteye gitmeyen politik bir anlayışın
göstergesi olabilir. Bu konuda belirtilen ifadeler ise, böyle bir yaklaşıma yol
açabilecek belirsizlikler ve sırlar içermektedir.
Değerli arkadaşlarım, kentin gelişiminde
deprem riski gözönüne alınacaktır denilmektedir. Bu yaklaşım olumludur; ama,
yeterli değildir; çünkü, kent için tehdit olan tek afet deprem değildir. Sel
afeti, ani yağışlar, fırtına, yoğun kar yağışı, buzlanma, aşırı sıcaklar,
küresel ısınma, kuraklık veya insan yapımı afetler, yangın, artan suç olgusu,
terör, trafik, sanayi ve fabrikaların kent yerleşimleriyle iç içe olmasının
getirdiği olumsuzluklar, dikkate alınması gereken risklerdir.
Değerli arkadaşlarım, tüm bunlar, doğal
veya insan yapımı afetler olarak hem kentlerimizi hem de kırsal alanları tehdit
ederken, afet açısından kentsel dönüşüm ve gelişimi sadece deprem riski üzerine
kurmak, afet olgusunun bilinmediğinin ve önemsenmediğinin en büyük
göstergesidir. Alınan derslerin hayata geçirilmesi için daha ne kadar
beklenilecektir?.. Artık, ülkenin çok ciddî bir afet yönetimi politikası
oluşturması ve kentlerin tüm afetlere hazırlanması gereklidir. Bu, henüz ortada
yokken, büyük eksikliklerle birlikte, kentlerin sağlıklı gelişmeleri nasıl
sağlanabilir?.. Bu ülkenin afetlerle daha fazla kayıp vermeye tahammülü yoktur.
Kentsel dönüşüm ve gelişim çerçevesinde,
kentin gelişimine uygun olarak, kentin eskiyen ve yıkılması gerekebilecek
-deprem riskli bölgeler ve tabiî ki, buna diğer afet riskleri de eklenerek- bu
bölgeleri, gecekondu bölgeleri, diğer yerleşimler, kısacası boşaltılması
düşünülen alanlarda yaşayan insanlar için nasıl bir planlama yapılacaktır? Bu
yerlerde yaşayan ve sayıları binlerle ifade edilebilecek insanların yeni
yerleşim alanları, iş, aş çevreleri, çalışma alanlarının çözümü konusunda
tasarıda açıklık yoktur.
Değerli arkadaşlarım, bu konularda çok
ciddî belirsizlikler vardır. Acaba, birtakım boş alanlar yeni konut alanları
olarak mı belirlenecektir ve amacı bu alanlarda bazı çevrelere yeni inşaat
alanları, yeni rant alanları sağlamak mı olacaktır?
Değerli arkadaşlarım, tarihî, kültürel
kent dokusu nasıl korunacaktır? Büyüyen metropollerin tehdidi altında bulunan
su havzaları nasıl korunacaktır? Bu ve benzeri konularda yeterli açıklık
tasarılarda görülmemektedir. Oysaki, tüm bunlar, kentsel dönüşüm ve gelişim
alanlarıyla ilgili alınacak kararları önemli ölçüde etkileyecek konulardır.
Tasarının bu maddesinde dikkati çeken
"50 000" rakamı vardır, 50 000 kişi, 50 000 metrekare gibi. Bu
rakamlar bir eşik olarak alınmıştır. Niçin 50 000 kişi, 50 000 rakamı? Bu
rakamları belirlemedeki teknik ve bilimsel kriterler nelerdir? Nüfusu 50 000'in
altında olan belediyelerin sınırları içerisinde kentsel dönüşüme ve gelişime
konu olacak alanlar yok mudur? Bu belediyelerin, kentlerin tarihî ve kültürel
dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini uygulamaları
niçin engellenmektedir? Tasarıdaki bu çok önemli eksiklik giderilmelidir.
Sağlıksız ve çarpık yapılaşma baskısı altında olan ve kentsel dönüşüm ve
gelişim projesine gereksinim duyan belediyeler, bu projeyi yapabilmek için
nüfuslarının 50 000'e ulaşmasını mı bekleyeceklerdir?.. Değerli arkadaşlarım,
bu, anlaşılır değildir.
Tasarıda, 50 000 metrekarenin altındaki
yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim projesinin yapılamayacağı hüküm altına
alınmaktadır. Bu 50 000 metrekare neye göre belirlenmiştir? Ülkemizde, 50 000
metrekarenin altında kentsel dönüşüm yapılacak alanlar yok mudur? 50 000
metrekarenin altında, tarihî, kültürel ve doğal alanlarımız yok mudur? Var ise,
bu alanlar nasıl ve neye göre planlanacaktır? Bu, ciddî bir eksikliktir ve
giderilmelidir.
Tasarıda, büyükşehir belediyeleri ile
büyükşehir belediyeleri içerisindeki ilçe ve il kademe belediyelerinin, kentsel
dönüşüm ve gelişim projelerine konu olacak alanlarda ayrı ayrı yetki
kullanmaları öngörülmektedir. Bu, büyükşehir belediyelerinde yetki karmaşasına
neden olacaktır. Tasarıdaki bu eksiklik de giderilmelidir.
Tasarının bu maddesindeki belirttiğim
eksikliklerle ilgili hazırladığımız değişiklik önergemizi, dün Sayın Bakana ve
komisyon üyelerine ilettik. Değindiğimiz eksikliklerin giderilmesi gerektiği,
hem Sayın Bakan hem de komisyon tarafından olumlu karşılanmış olup, sanırım,
biraz sonra, bu konudaki değişiklik önergemiz değerlendirilecektir.
Değerli milletvekilleri, yukarıda
belirttiğimiz hususlar, tasarının önemli belirsizlik ve eksiklikler taşıdığını
göstermektedir. Dolayısıyla, getirilen bu düzenlemelerin, birtakım politik
çıkarlar ve bazı rant çevrelerine kazanç sağlamaya dönük olduğu görülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, kentsel dönüşüm
planı, kentin mevcut ve gelecekteki yapı ve arsa ihtiyacının karşılanması için
yapılacak iş ve işlemlerle sınırlandırılmamalıdır. Kentsel dönüşüm planları,
diğer planlama uygulamalarından farklı olarak, kentsel dönüşümün gerçek
kapsamını oluşturan sosyoekonomik, sosyokültürel dönüşümleri dikkate almalıdır.
Yapılacak planlama, doğal, kültürel ve tarihî çevreyi korumayı, yaşatmayı ve
geliştirmeyi temel alan bir anlayış üzerine kurulmalıdır. Kentsel topraklar
üzerinde ranta ve yağmaya dayalı spekülasyonlar engellenmelidir. Bu anlamda,
tasarının geri çekilerek, katılımcı bir anlayışla yeniden ele alınması
gerekmektedir.
Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.
Madde üzerinde verilmiş 3 adet önerge
vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının 73 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan
"üç ay içerisinde" ibaresi Anayasaya aykırı olduğundan, bu ibarenin
kanun tasarısı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Bülent
Baratalı |
Türkân
Miçooğulları |
Ali
Kemal Kumkumoğlu |
|
İzmir |
İzmir |
İstanbul |
|
Mehmet
Küçükaşık |
|
Nadir
Saraç |
|
Bursa |
|
Zonguldak |
BAŞKAN- İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
tasarısının 73 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında "bulunması ve en az
elli bin metrekare" ibaresinin kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erdal Karademir |
Osman Özcan |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
İzmir |
Antalya |
Antalya |
|
Mustafa Özyurt |
Muharrem Toprak |
Yaşar Tüzün |
|
Bursa |
İzmir |
Bilecik |
BAŞKAN- Üçüncü ve en aykırı önergeyi
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
tasarısının 73 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "...il
belediyeleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile nüfusu 50 000'in
üzerindeki belediyeler" ibaresi kaldırılarak yerine "ve ilçe belediyeler"
ibaresinin gelmesini, ayrıca, maddenin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
"Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine konu olacak alanlar, il ve ilçe
belediyelerinde belediye meclisinin, büyükşehir belediyeleri sınırları içinde
büyükşehir belediye meclisinin üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile
ilan edilir" şeklinde fıkra eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erdal Karademir |
Osman Özcan |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
İzmir |
Antalya |
Antalya |
|
Muharrem Toprak |
Mustafa Özyurt |
Atila Emek |
|
İzmir |
Bursa |
Antalya |
|
|
Yaşar Tüzün |
|
|
|
Bilecik |
|
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul)- Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Nüfusu 50 000'in altında olan
belediyelerin sınırları içerisinde kentsel dönüşüme ve gelişime konu olacak
alanlar bulunmaktadır. Bu belediyelerin, kentlerinin tarihî ve kültürel
dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulamaları
tasarıyla sağlanarak, tasarıdaki bu çok önemli eksiklik giderilmiş olacaktır.
Ayrıca, tasarıda büyükşehir belediyeleri ile büyükşehir belediyeleri içerisinde
ilçe ve ilk kademe belediyelerin kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine konu
olacak alanlarda ayrı ayrı yetki kullanılması önlenecektir. Dolayısıyla,
büyükşehir belediyelerinde yetki karmaşasına son verilmiş olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
tasarısının 73 üncü maddesinin dördüncü fıkrasındaki "bulunması ve en az
elli bin metrekare" ibaresinin kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Erdal Karademir (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemizde 50 000 metrekarenin altında
kentsel dönüşümü yapılacak alanlar vardır. Belediyelerin, kentlerin tarihî ve
kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri
uygulamaları sağlanmalıdır. Sağlıksız ve çarpık yapılaşma baskısı altında olan
ve kentsel dönüşüm ve gelişme projesine gereksinim duyan belediyelerin bu
projeyi yapabilmeleri için nüfus kriteri bir engel olmamalıdır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının 73 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan
"üç ay içerisinde" ibaresi Anayasaya aykırı olduğundan, bu ibarenin
kanun tasarısı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Baratalı (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Olumlu görüşümüzle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısında "kentsel dönüşüm ve
gelişim projesi kapsamında bulunan mülk sahipleri tarafından açılacak davalar,
mahkemelerde öncelikle görüşülür ve üç ay içerisinde karara bağlanır"
hükmü vardır. Davaların öncelikle görüşülmesi ve ivedilikle karara bağlanması
öngörülebilir; ancak, mahkemelerin üç ay içerisinde karar vermesini yasal hüküm
haline getirmek, yasama organının yargıya müdahalesi anlamına gelir ki, bu da,
Anayasanın kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 73 üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
74 üncü maddeyi okutuyorum:
Yurt dışı ilişkileri
MADDE 74.- Belediye, belediye meclisinin
kararına bağlı olarak görev alanıyla ilgili konularda faaliyet gösteren
uluslararası teşekkül ve organizasyonlara, kurucu üye veya üye olabilir.
Belediye, bu teşekkül, organizasyon ve
yabancı mahallî idarelerle ortak faaliyet ve hizmet projeleri
gerçekleştirebilir veya kardeş kent ilişkisi kurabilir.
Birinci ve ikinci fıkra gereğince
yapılacak faaliyetlerin, dış politikaya ve uluslararası anlaşmalara uygun
olarak yürütülmesi ve önceden İçişleri Bakanlığının izninin alınması
zorunludur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
75 inci maddeyi okutuyorum:
Diğer kuruluşlarla ilişkiler
MADDE 75.- Belediye, belediye meclisinin
kararı üzerine yapacağı anlaşmaya uygun olarak görev ve sorumluluk alanlarına
giren konularda;
a) Diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait
yapım, bakım, onarım ve taşıma işlerini bedelli veya bedelsiz üstlenebilir veya
bu kuruluşlar ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir ve bu amaçla
gerekli kaynak aktarımında bulunabilir. Bu takdirde iş, işin yapımını üstlenen
kuruluşun tâbi olduğu mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır.
b) Merkezî idareye ait aslî görev
hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla gerekli aynî ihtiyaçları
karşılayabilir, geçici olarak araç ve personel temin edebilir.
c) Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi
muafiyeti tanınmış vakıflar ve 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanunu
kapsamına giren meslek odaları ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir.
d) Kendilerine ait taşınmaz malları, asli
görev ve hizmetlerinde kullanılmak üzere bedelli veya bedelsiz olarak diğer
kamu kurum ve kuruluşlarına devredebilir veya süresi yirmibeş yılı geçmemek
üzere tahsis edebilir. Bu taşınmazlar aynı kuruluşlara kiraya da verilebilir.
Bu taşınmazların, tahsis amacı dışında kullanılması hâlinde, tahsis işlemi
iptal edilir. Tahsis süresi sonunda, aynı esaslara göre yeniden tahsis
mümkündür.
Kamu kurum ve kuruluşlarına belediyeler,
bağlı kuruluşları ve belediye şirketlerince devir veya tahsis edilen
taşınmazlar, kamu konutu ve sosyal tesis olarak kullanılamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Rıza Gülçiçek; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA GÜLÇİÇEK
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Belediyeler Kanunu Tasarısının 75 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
demokratik ülkelerde belirli bir alanla ilgili olarak yasal düzenleme
yapılacağı zaman, toplumsal kesimlerle, onların örgütleriyle diyaloğa girilir
ve onların görüşlerine başvurulur. Doğal olarak, çalışanların temsilcisi olan
sendikalar ve diğer sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınması gerekir.
Tüm toplumu ilgilendiren yasal düzenlemelerde ilgili kesimlerin bilgisine
başvurulması en doğal olanıdır.
Kentsel yapının değişimi ve yeni
ihtiyaçlara uyum sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması kaçınılmaz bir
gerçektir; ancak, bu tasarılar hazırlanırken çoğulcu, katılımcı ve demokrasi
anlayışının gereği olarak geniş halk kesimlerinin, üniversitelerin, siyasî
partilerin, sivil toplum kuruluşlarının katkı ve katılımlarının alınmasına özen
gösterilmelidir. Bu yasanın yapılma gerekçesi olarak sunulan demokratiklik,
şeffaflık, katılımcılık gibi iddiaların ne kadar gerçekçi olduğu, hükümetin hazırlık
süreçlerinde gösterdiği yaklaşımdan anlaşılmaktadır!
Hükümet, aynen, Kamu Reformu Yasası
Tasarısında olduğu gibi, Belediyeler Kanunu Tasarısını da, katkı sağlaması
gereken toplumsal kesimlerin görüşlerine başvurmadan, uluslararası sermaye
kuruluşlarının istekleri doğrultusunda hazırlamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartının giriş bölümünde belirtilen,
vatandaşlarının kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkını bu yasa
tasarısında görmek mümkün değildir. 75 inci maddenin (a) bendinde "diğer
kamu kurum ve kuruluşlarına ait yapım, bakım, onarım ve taşıma işlerini bedelli
veya bedelsiz üstlenebilir veya bu amaçla gerekli kaynak aktarımında
bulunabilir" denilmektedir. Gerçekçi olalım, bugün belediyelerin durumu
ortada. İşçi ve memurun ücretini, SSK prim borcunu ödeyemeyen belediyenin,
kaynak aktarması nasıl mümkün olabilir?!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yerel yönetimlere yönelik hazırlanan bu tasarılar yanında, önemli tasarı olarak
belediye ve il özel idare gelirleri kanunu tasarısı kamuoyuna açıklanmamıştır.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi iddiasıyla hazırlanan yasa tasarılarıyla
yerel yönetimlerin bu hizmetleri yerine getirecek malî olanaklara sahip olup
olmayacağı oldukça önemlidir. Belediyeler Kanunu Tasarısının genel gerekçesinde
"belediyeler sorumluluklarında bulunan hizmetleri görmek için yeterli
kaynaklara sahip değildir" denilmektedir. Yerel yönetimlere devredilen
alanlar itibariyle genel bütçelere bakıldığında, yerel yönetimlere önemli
oranda kaynak aktarımının yapılması gereği görülmektedir. Bunun yapılmaması
durumunda, yerel yönetimlere, borçlanma, özelleştirme dışında seçenek
bırakılmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 75
inci maddenin (b) bendinde "belediye hizmetlerinin yerine getirilmesinde
geçici olarak araç ve personel temin edilebilir" deniliyor. Bu hizmet
alımında, tasarıda keyfiyeti önleyecek düzenleme de yer almalıydı diye
düşünüyorum; çünkü, maalesef, bu konularda şaibenin yoğun olarak yaşandığı birimlerin
başında belediyeler gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
belediyelerle ilgili hazırlanan kanun tasarısının, kanun tekniği ve anlatım
gücü bakımından, yetmiş yıl önce çıkarılmış mevcut kanunun ilerisinde olduğunu
söylemek mümkün değildir. Bu kanun tasarısında, bazı konularda ayrıntıya
girilmiş, bazılarında genelde kalınmıştır.
Tasarı, bütün belediyeleri kapsıyor; 500
000 nüfuslu belediyede de 5 000 nüfuslu belediyede de aynı hükümler geçerli
olacak. Oysa, kentlerin ve kasabaların sorunları, işleri, ihtiyaçları
birbirinden çok farklıdır. Bu yasa tasarısıyla, belediyelerin yetkilerinin
genişletilmesi mi isteniyor, yoksa, mevcut yetkileri daraltılmak mı isteniyor;
pek açık değil. Bu durumdan vazgeçilip, yerel yönetimlere, yerine, zamanına ve
duruma göre, en geniş düşünme ve karar verme olanağı verilmelidir.
Sayın Başkan,değerli milletvekilleri; 75
inci maddenin (c) bendinde "belediye ortak hizmet projeleri
gerçekleştirirken, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına
çalışan derneklerle ortak hareket edebilir" deniliyor. Ortak projeler
gerçekleştirilirken, sendikalar ve üniversitelerin kapsam dışında kalmasını
anlamakta zorluk çekiyorum. Bir yandan, katılımcılıktan, şeffaflıktan söz
edeceksiniz, diğer yandan, üniversite ve sendikalar kapsamdışı bırakılacak.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu
tasarı, kamu hizmetlerinin etkili ve verimli görülmesine yönelik bir çalışma
değil, daha çok, sermayenin uluslararası düzeyde serbest dolaşımını
kolaylaştıracak bir yönetim niteliği olarak, yerel yönetimlere yeni işlevler
kazandırmak gibi karşımıza çıkıyor. Buradaki yeniden yapılanma, daha çok,
gerçekten de uluslararası sermaye hareketine yöneliktir.
Bu yasa, özelleştirme ve taşeronlaşmanın
önünü tamamıyla açmaktadır. Belediyenin yetki ve imtiyazları arasında,
hizmetlerin özel kişi ve kurumlar tarafından yaptırılmasına olanak sağlayan
"kurdurmak", "işletilmek", "yaptırmak" ibareleri
hemen her maddede yer almaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
tasarıyla, büyükşehir belediyelerine sınırsız borçlanma yetkisi tanınmaktadır.
İller Bankası Kanununda da değişiklik yapılarak, kamu finansman modelinden
vazgeçilip, tümüyle özel sermaye gruplarından borçlanmaya olanak sağlanması
hedeflenmektedir. Borç verenler, elbette, karşılığında bir güvence
isteyeceklerdir.
Bugün, ödenmeyen borçları Hazine üzerine
almaktayken, bu durum ortadan kalkacağından, borçlanma için meclis kararı ve
İçişleri Bakanı onayı yeterli olacağından, yerel yönetimler iflasla karşı
karşıya kalabileceklerdir. Piyasa koşullarında yapılacak borçlanmanın elbette
bir bedeli olacaktır ve bu maliyet kamu hizmetlerine yansıyacaktır.
Bugün yaşadıklarımızın bir benzerinin,
yakın bir dönemde belediyelerde de yaşanması kaçınılmaz hale gelebilecektir.
Bunun için, belediyelerin görev ve yetki alanları genişletilmeli ve devredilen
alanlardaki hizmetleri yerine getirecek malî olanaklara kavuşturulmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, yıllarca, Avrupa'da
Köln Şehir Meclisinde görev yapan bir arkadaşınız olarak yerel yönetimin önemini
bilmekteyim. Yerel yönetimler, demokratik toplum yapısının temel taşlarından
biridir; topluma her türlü sosyal, kültürel hizmet sunan bir kurumdur.
Avrupa'nın birçok ülkesinde, özellikle Federal Almanya'da ciddî reform
çalışmaları sürdürülmektedir; ancak, bu reformlar, gece yarılarında
tartışılarak ortaya çıkarılmıyor; yani, yangından mal kaçırılmıyor; taraflarla
senelerce tartışılarak, görüşülerek, anlaşılarak ortaya çıkarılıyor ve herkes
"bu benim yasamdır" diyebiliyor.
Ayrıca, bir başka konuyu sizinle paylaşmak
istiyorum; sevgili arkadaşım bunu çok iyi biliyor. Bu yasa tasarısının Avrupa
Birliği normlarına göre hazırlandığı söyleniliyor. Burada birkaç örnek vermek
istiyorum -sevgili Eyüp Fatsa, bunu ilgiyle izliyor- yıllar önce,
Baden-Württemberg Eyaleti Başbakanı Filbinger, bir firma tarafından eşine ve
kendisine bir haftalık gemi seyahati bileti alındığı ortaya çıktığında,
kendiliğinden istifa etti ve Sayın Başbakanın siyasî yaşamına son verildi;
bunu, belki Sayın Başkanımız da biliyor. Bir başka örnek; biliyorsunuz, Türk
kökenli milletvekili Cem Özdemir, 2002 yılında, aldığı bir kredi nedeniyle
-milletvekili seçiminden önce bu ortaya çıkmıştı- milletvekili seçimi olduktan
sonra, seçimi kazandığı halde, milletvekilliğini kabul etmemişti. Bunlar, tabiî
çok önemli örnekler; yani, bir yanda Avrupa Birliği uyum yasalarından
bahsederken, diğer yandan da hayatın, yaşamın her alanında Avrupa normlarında,
onlardaki gibi olmasını diliyorum ve düşünüyorum.
Bu yasanın gerçekten toplumun bütün
kesimleriyle tartışılarak, anlaşılarak çıkarılması çok önem taşıyordu; bunun
olmadığını ifade ediyorum; hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gülçiçek.
Maddeyle ilgili 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının 75 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentlerinin başına "mahallî idareler ile" ibaresinin eklenmesini, (d)
bendindeki "bedelsiz olarak" ibaresinden sonra gelmek üzere
"mahallî idareler ile" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Halil İbrahim Yılmaz |
Fahri Keskin |
Cüneyit Karabıyık |
|
|
Kütahya |
Eskişehir |
Van |
|
Ömer Özyılmaz |
Yüksel Çavuşoğlu |
Recep Koral |
|
Erzurum |
Karaman |
İstanbul |
|
|
Zeynep Karahan Uslu |
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Takdire bırakıyoruz.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe : Belediyelerin kamu hizmetlerinin
yerine getirilmesinde işbirliği yapacakları kurum ve kuruluşlar arasında diğer
mahallî idarelerin açıkça belirtilmesi uygulamada yanlış anlamaları
önleyecektir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
76 ncı maddeyi okutuyorum:
Kent konseyi
MADDE 76.- Kent konseyi, kent yaşamında;
kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve
hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal
yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve
yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır.
Belediyeler, kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili
sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve
mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan
kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım
ve destek sağlar.
Kent konseyinde oluşturulan görüşler
belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Belediye Kanunu Tasarısının
76 ncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz
almış bulunuyorum; sizleri, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
içeriğine girmeden, bir memnuniyetimi ve bir mutluluğumu burada ifade etmek
istiyorum. Çünkü, Belediye Kanunu Tasarısının 76 ncı maddesindeki "kent
konseyleri" anlayışı, bu kavram, bu düzenleme, bizim ve Ege Bölgesinde
benimle beraber belediye başkanlığı yapan çok değerli arkadaşlarım, ki, şimdi
onlar da burada milletvekili, birisi Aliağa eski Belediye Başkanı Sayın Hakkı
Ülkü, diğer arkadaşım Çanakkale eski Belediye Başkanı Sayın İsmail Özay ve ben;
Cumhuriyet Halk Partisinin sosyal demokrat belediyecilik anlayışı içeriğinde
1970'li yıllardan sonra, 2000'li yıllara kadar katılımcılığı, halka dönük
belediyeciliği, sosyal demokrat belediyeciliği, kendi yönettiğimiz
belediyelerde, beldelerde uygulamış, yerel halkı ilgilendiren, daha doğrusu hemşeri
hukukunu ilgilendiren konularda, kararlarda halkımızın görüşlerini, daha
kararların alınması ve oluşması aşamasında, uygulanması aşamasında aramış ve
bugün görüştüğümüz 76 ncı maddeyi başarıyla uygulamış olan belediye
başkanlarıydık. Şimdi size göstermekte olduğum Urla Kent Senatosu adı altındaki
bu düzenleme 1997 tarihlidir. Aliağa Belediyesindeki adı Kent Meclisidir; ama
daha değişik uygulama Çanakkale Belediyemizde yapılmıştır. Özellikle imar
rantlarının dağıtılmasında kamuyu korumak, kollamak, bu rantların kişisel
olarak iktisabını önlemek için Sayın Özay bu uygulamalarında, imar değişikliği
içeren bütün teklifleri aylar önce bütün hemşerilere dağıtmış, onların görüşünü
almış ve gereksiz ve sebepsiz zenginleşmeleri, kent aleyhine olan bütün
zenginleşmeleri, böylece önlemiştir.
Aliağa Belediyesinde alınan ve alınacak
olan bütün kararlar, daha önceleri, kentin bütün mahallelerinde, meydanlarında,
parklarında, bahçelerinde, hemşerinin görebileceği, değerlendirebileceği, katkı
koyabileceği bir şekilde asılmış, dağıtılmış ve muhakkak, hemşerinin onayı
alınmıştır.
Gerçi, bizler, bu yaptığımız "kent
konseyi", "kent senatosu", "kent meclisi" adı
altındaki uygulamalardan dolayı, o zamanlar, İçişleri Bakanlığına kadar gitmek
istemiyorum ama, kaymakamların ve valilerin soruşturma tehditleri altında,
kendimizi epeyce hazırlamıştık; yavaş yavaş da, bunlar böyle olmaz, bunları,
muhakkak, Dernekler Kanununa göre bir yönetmeliğe, hukukî mevzuata uygun bir
düzenlemeye kavuşturmanız gerekir demişlerdi; ama, biz, bunları yapmadık, elimize
bunların yönetmeliklerini alarak devlete gitmedik, dedik ki, bu bir halk
hareketidir, herhangi bir dernekle ilişkisi yoktur ve Dernekler Kanununa tabi
herhangi bir kurumu kurmadık. Bu anlattığım kurumlar, bugün, bizim gibi düşünmeyen
siyasetçilerin, sağ jargonda siyaset yapan arkadaşlarımızın elinde -Çanakkale
hariç olmak üzere- hâlâ daha işlevini görmekte ve kullanılmaktadır. Bunu ifade
etmek istiyorum.
Anlatmak istediğim diğer konu: Şu
gösterdiğim belge, Cumhuriyet Halk Partisinin 1999 yerel seçimlerine girerken
yayımladığı, halka verdiği bir sözdür, bir beyannamedir; bunun "Katılımcı
Demokratik Belediyeciliği Hayata Geçireceğiz" bölümünün paragraf başlığı
altında "yerel yönetimlerin, o bölgedeki sivil toplum örgütlerinin, meslek
kuruluşlarının ve iş çevrelerinin katılımıyla kent konseyleri kuracağız"
şeklinde bir vaadi, halka verdiği bir söz de bulunmaktadır. Aradan beş altı yıl
geçmiş olmasına karşın, bu düşüncelerin
Parlamentoda görüşülmesi ve Belediyeler Kanunu Tasarısının bir maddesi olarak
önümüze çıkması, bizi -başta söylediğim gibi- mutlu etmiştir.
Çok değerli arkadaşlarım, kent konseyleri,
katılımcı demokrasinin getirdiği bir olgudur.
Katılımcı demokrasi ne demektir; katılımcı
demokrasi, diğer iki demokrasi şeklinden ayrı, yani, doğrudan demokrasi ile
temsilî demokrasi arasında bir kavramdır. Bu kavram, sivil toplum örgütlerinin
güçlendiği, meslek odalarının güçlendiği, non governmental organization
dediğimiz, hükümetdışı kuruluşların, hükümetdışı kurumların büyük sayısal
çoğunluklara geldiği Batı demokrasilerinde ve Amerika demokrasisinde oluşmaya
başlamasından itibaren ortaya çıkan bir kavramdır.
Hepimizin bildiği gibi, doğrudan
demokrasi, eski Yunan sitelerinde ve ön Asya'da, Troya'da, Ayrai'de Eritrai'de,
Klazomenai'de ve buna benzer İyon kentlerinde, halkın, sitenin bir meydanında,
yönetenler ile yöneticilerin karşı karşıya gelerek, şehrin, sitenin sorunlarını
yüz yüze, göz göze bakarak konuştuğu ve hallettiği bir demokrasi sistemidir.
Şimdilerde kullanılmıyor; ama, Amerika'nın orta bölgelerinde, sanıyorum,
nüfusları küçük olan beldelerde hâlâ daha doğrudan demokrasi yönteminin
kullanıldığını bilmekteyiz.
Bunun dışındaki temsilî demokrasi ise,
halkın, hemşerinin veya yurttaşın, belirli süreler için kendilerini yönetenleri
seçtikleri, onları, işte Türkiye'de Ankara'ya milletvekili olarak gönderdikleri
veya belediye başkanı seçtikleri yöneticileri, kendilerini temsilen, kendi
haklarını, hukuklarını koruması için gönderdikleri ve temsilî, kendilerinin
temsil edildiği bir şekildir; buna da temsilî demokrasi diyoruz. Temsilî
demokrasi, zaman zaman, hemşeri yurttaş ile yöneticilerin, yönetenlerin
aralarında mesafelerin oluştuğu, doğrudan bakışların koptuğu, zaman içerisinde
birbirlerine artık yabancılaştıkları bir sistem olmuştur. O nedenle, arada,
katılımcı demokrasi sistemi, kurumu gelmiş bulunmaktadır.
Biz de özerk, katılımcı, saydam, hesap
verebilir, etkin bir yerel yönetim arıyoruz. Özerk yönetimi kurmaya
çalışıyoruz; çünkü, kurmak zorundayız; çünkü, Anayasamızın 127 nci maddesi,
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının ilgili maddeleri, özerk yerel
yönetimlerin kurulmasını emrediyor; bunu da kabul etmişiz, Meclisten geçmiş.
Katılımcılığı sağlamaya çalışıyoruz; ama,
bu tasarıyla katılımcılığın sağlanıp sağlanamadığı konusunda benim bir yerel
yönetici olarak ciddî eleştirilerim var; bu eleştirilerimi önce Plan ve Bütçe
Komisyonunda sonra da İl Özel İdareleri Yasası Tasarısı geçerken, bu kürsüden
söyledim.
Katılımcılık diyoruz; ama, mahalle
muhtarlarının il genel meclislerine ve belediye meclislerine katılmalarını
engelledik; hem de nasıl engelledik; Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet ve
Kalkınma Partisine mensup komisyon üyeleri tarafından verilen önergelerle
engelledik. Niye engelledik; salonlar küçüktür, toplantının disiplini
sağlanamaz diye. Ne yaptık; bunları ihtisas komisyonlarında değerlendirmeye
çalıştık. Yani, katılımcı dediğimiz, bu "non governmental
organization" kavramındaki kuruluşlar, sivil toplum örgütleri, meslek
odaları, muhtarlar, il genel meclislerine ve belediye meclislerine
katılamayacaklar; ihtisas komisyonlarına katılabilecekler, söz
söyleyebilecekler. Bunu, katılımcı demokrasi açısından doğru bulmuyorum.
Özellikle muhtarlarımızın tümünün, beş yıllık bir dönem süresi içerisinde ve her dönem beşte 1'i
olmak üzere, bu tür meclislere katılarak sözlerini, duyduklarını, kent hakkındaki
kararlarını, düşüncelerini oralarda söylemeleri ve kararların oluşmasına etkin
şekilde katılmaları gerekir diye düşünüyorum. Belki, Belediye Kanunu
Tasarısında bunu düzeltebileceğiz veya büyükşehir belediyeleriyle ilgili
tasarıya koyarak bunu yapabiliriz.
Sayın milletvekilleri, IULA'nın
(Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği) ve 1992 senesinde, hepimizin bildiği
gibi, Rio'da yapılan çeşitli konferansların sonucunda bu kavramlar, katılımcı
demokrasi ortaya çıkmıştır. Daha çok çevre duyarlılığının geliştiği zamanlarda
ve 1990'lı yıllarda, Vancouver'da yapılan çeşitli toplantılarda, yurttaşlar,
artık temsili demokrasinin kendilerine yetmediğini, temsilî demokrasinin bir
yabancılaşma süreci başlattığını söylemişler, bunun arasındaki bir sistem
olarak katılımcı demokrasiyi önermişler ve istemişlerdir; bu konuda kararlar da
alınmıştır. Hepimizin bildiği gibi, sürdürülebilirlik kavramı da, 1992
senesinde, Rio'da alınmıştır. Bunlar doğru kavramlardır. Katılımcılık,
saydamlık, özerk, etkin, saydam yerel yönetimler, etkin yönetimler; bunları hep
doğru biliyoruz ve doğru buluyoruz; ama, bütün bunlar, başta söylediğim gibi,
1970'li yılların sonlarında başlayan sosyal demokrat belediyecilik anlayışı
içerisinde, Cumhuriyet Halk Partisinin bütün düşüncelerinde, bütün yazılı
metinlerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin 1992 Programında ve Cumhuriyet Halk
Partisinin temel tercihlerinde ve ideolojilerinde bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, kent konseyinde, kentin konularını hemşerilere tartışma fırsatı
vereceğiz; ama, bakın, katılım konusunda iki önemli kurumu, biz, bu yerel
yönetim tasarılarına eklemeyi, ya unuttuk ya getirmedik ya da bizim bu konudaki
bütün önerilerimiz, çeşitli kurumlarda, komisyonlarda reddedildi.
Bunlardan bir tanesi, geri çağırma
kurumudur. Bütün çağdaş demokrasilerde, geri çağırma kurumu düzenlenmiştir;
yani, sizler, belirli süre için
seçtiğiniz yöneticinin artık görevini yapamadığını görürseniz hemşerileri
olarak, bunun dürüst bir şekilde o beldeyi yönetmediğini görürseniz -Batılı
demokrasilerde, çağdaş demokrasilerde- orada, hemşerilerin belirli bir
bölümünün -üçte 1'inin, üçte 2'sinin gibi- imzaladığı bu geri çağırma
konumunda, isterseniz, beş yıl için seçtiğiniz belediye başkanını ikinci yılın
sonunda geri çağırabilirsiniz. Bunu koyamadık buralara değerli arkadaşlar.
İkincisi, referandumu, bu yerel yönetim
yasalarına derc edemedik, koyamadık. Bunun da çok büyük bir sakınca getirdiğini
düşünüyorum. Referandum konusunda bazı çevrelerin çok hassasiyeti olabilir;
referandum, bazı çevreler için, hemen başvurulabilecek bir argüman olmayabilir;
ama, çağdaş demokrasilerin en başında referandum kurumu gelmektedir.
Halk için bir şey yapmak istiyorsanız,
kent için bir şey yapmak istiyorsanız, bunu, halkın, sizi oraya getiren
insanların, seçim yapan insanların, seçim yapma becerisini gösteren, kurumları
kuran, parlamentoları kuran, belediyeleri, meclisleri kuran insanların bu
hakkını da elinden almamamız gerektiğini düşünüyorum.
Belki referandum olabilseydi, belki geri
çağırma olabilseydi, buna benzer çeşitli kurumlarla bu yasaları
donatabilseydik; umuyorum ve diliyorum ve biliyorum ki, Türkiye, beldeler, daha
iyi yönetilebilirdi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Baratalı, toparlayabilir
misiniz.
Buyurun.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - ...
belediyeler bu kadar borç altına girmeyebilirdi, yatırımlar halka
sorulabilirdi. Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; belki, Türkiye,
onsekiz yılda, 200 milyar dolar borçlanmazdı; belki Türkiye, onsekiz yılda
borçlandığı 200 milyar dolar borca 205 milyar dolar faiz ödemezdi; ülkemiz
belki daha iyi yönetilirdi; belki, bugün, 500'den fazlası borca batık olan,
kurtulma olanağı bulamayan belediyeler bu durumda olmazdı.
Bu düşüncelerle, umuyor ve diliyorum ki,
Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısına belki bunları yerleştirme fırsatımız
vardır; bunu, Yüce Meclisin, halktan esirgemeyeceğini düşünüyorum, inanıyorum;
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
77 nci maddeyi okutuyorum:
Belediye hizmetlerine gönüllü katılım
MADDE 77.- Belediye; sağlık, eğitim, spor,
çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür
hizmetleriyle, yaşlılara, kadın ve çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere
yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak,
hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü
kişilerin katılımına yönelik programlar uygular.
Gönüllülerin nitelikleri ve
çalıştırılmalarına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı tarafından
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Türkân Miçooğulları;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Belediyeler Kanunu Tasarısının 77
nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, ünlü düşünür
Sokrates "devletimizi kurarken gözettiğimiz amaç, herhangi bir sınıfın
sınırsız mutluluğu değil, bir bütün olarak kentin olası mutluluğudur" der.
Toplumsal yaşamın her alanında meydana gelen köklü değişiklikler, hızlı
dönüşümler, son yıllarda kentsel yaşamda önemli sorunlar gündeme getirmiştir.
Yerelleşme ve küreselleşmeyle birlikte çokkültürlü bir kenti bir arada tutmanın
yolları tartışılmaya başlanılmıştır. Bu tartışmalar eşiğinde, 1992'de Rio'da
toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansına 178 ülkenin resmî
delegelerinin dışında, 35 000'e yakın sivil toplum temsilcisi katılmış ve zirve
sonucunda "sürdürülebilir kalkınma", "sivil toplum" ve
"katılım" kavramları meşruiyet kazanmıştır.
Bu konferansta imzalanan beş belgeden biri
de Gündem 21 belgesidir. Bu belge, sürdürülebilir kalkınmada yerel yönetimler
ile sivil toplumun yerini belirlemekte ve yöntemler önermektedir. Dünyadaki bu
gelişmelere paralel olarak ülkemize baktığımızda, Batı'da yüzyıllara yayılan
kentleşme ve kırdan kente göç olgusunun, ülkemizde kırk elli yıllık bir sürece
dayandığını, bu hızlı göç nedeniyle kent dokumuzun değişmesinde yaşanan büyük
sorunlar bulunduğunu görmekteyiz. Ülkemizdeki kadınlara yönelik bakış açısı ile
genç nüfusun çokluğu da bu sorunları içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Bu
sorunlar günümüzde artarak devam etmekte, kadınlarımızın giderek yoğun biçimde
çalışma yaşamına atılması, yönetimde ve politikalarda söz sahibi olma
talepleri, kreş ve çocuk bakım hizmetleri, barınma ve sığınma evleri ile
gençlerin psikolojik danışma ve rehberlik, spor, kültür, müzik, eğlence ve
sosyal politikalarda etkin bir rol üstlenmek istemeleri, sürdürülebilir
kalkınma için katılımcılığın önemini artırmıştır.
Değerli milletvekilleri, yerel yönetimler,
günlük yaşamın bugünü ve yarını için özel öneme sahiptir, kararların alındığı,
uygulamanın yapıldığı yerlerdir; yani, yerel yönetimler, insanların doğrudan
doğruya yaşamlarını etkileyen ve yönetime doğrudan katılabilecekleri en uygun
ortamlardır. Ülkemizde, genel anlamda kent yönetimine katılım, seçmen olarak oy
vermek veya belediye meclisi üyesi olarak herhangi bir partiden siyaset
yapılarak seçilmekle olmaktadır. Bu, dar anlamda bir siyasal katılımdır.
Türkiye gibi geniş bir ülkede merkezî düzeyde katılımcılığı sağlamak, tüm
hukuksal altyapı kurulsa bile, kolay olmamaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundan
itibaren bu ölçek sorunu bilinerek, Anayasanın merkeziyetçi yapısına rağmen
yerel yönetimlerde yurttaşı önplana çıkarmaya çalışan bir anlayış, yerel
yönetimlere ilişkin yasalara monte edilmeye çalışılmıştır. Bunun ilk örneğini
1924'te çıkarılan Köy Kanununda görmekteyiz. Bu yasa, her bakımdan örnek ve
öncüdür. Bu yasaya göre köyün yönetimi, demokratik bir yapıya
dayandırılmaktadır. Bunu izleyen yıllarda gönüllü katılımlı bir kalkınmanın
özellikle kültür ve sanat alanındaki güzel bir örneğini, halkevleri uygulaması
olarak görmekteyiz. Merkezî ve yerel yönetimler ile kentsel aktörleri
buluşturan bu örnek, Türkiye'nin toplumsal kalkınmasında önemli bir
kilometretaşıdır.
Yerel yönetimlerde katılım konusunda
ilginç bir mekanizma da, mahalle muhtarlığı kurumudur. Mahalle, 19 uncu
Yüzyılın başında İstanbul'da bir halk hareketi olarak oluşturulmuş demokratik
bir yönetim birimidir. Mahalle muhtarları, yasaya göre, merkezî idareye bağlı
en alt yönetim birimidir; ancak, muhtarlık, mahalle halkı ile yerel yönetimler
ve öteki kamu birimleri arasında gerçek bir aracı rol oynayamamaktadır.
1930'da çıkarılan Belediye Kanunu,
cumhuriyetin çağdaşlaşma projesinin en somut bileşenidir. Yerel yönetimler,
uluslararası arenada ve Türkiye geleneğinde yerel gereksinmeleri karşılamak
için kurulmuş kamu kurumları olarak tanımlanır. Cumhuriyet, bu tanıma
"medenî" sözcüğünü ekleyerek belediyelerin geleneksel tanımını
genişletmiştir. Böylece, sosyal, kültürel kalkınma belediyenin sorumluluk
alanına sokulmuştur.
Belediye Kanunu, açıkça, yurttaşların
belediye işlerine katılabileceğini ifade eder. Bu hakkın gündeme gelmesi, 1973
yerel seçimlerinden sonra olmuştur. Bu seçimle birlikte, Türkiye'de, ilk kez,
merkezî hükümet ile belediyeler ayrı partilerin eline geçmiştir. Böylece,
merkez-yerel çekişmesi ve çatışması yaşanılmaya başlamıştır. İşte, bu dönemde,
sosyal demokrat belediyecilik hareketinde, katılımcı belediye, yeni bir anlayış
olarak ortaya çıkmıştır.
Değerli arkadaşlarım, demokratik
yönetişim, insanların, temel hak ve hürriyetlerinden yararlanması, kendi
yaşamları üzerinde karar verme hakkına sahip olmaları, kapsayıcı ve adil
kurallara ve kurumlara dayalı bir yönetim, kadınların erkeklerle özel ve
kamusal alanda ve karar verme sürecinde eşit ortaklar olmaları, insanların ırk,
cinsiyet, sınıf, vesaire ayrımından muaf tutulmaları, insanların ihtiyaçlarını
karşılamak üzere ekonomik ve sosyal politikalara ihtiyaç bulunması gibi
ilkeleri kapsamaktadır.
Yerel yönetimler, bu anlamda çok şanslı
örgütlenmelerdir; çünkü, karar ve yürütme organları seçimle gelmekte, bu
nedenle demokratikliği bir veri olarak kabul edilmektedir. Üstelik, temsil
açısından, temsilciler ile seçmenler arasında coğrafî ve toplumsal mesafe
azdır. Bu nedenle de etkili bir demokrasi modelinin yaşama geçmesini sağlar.
Bu çerçevede, katılımcılık, saydamlık,
hesap verebilirlik, insan haklarına saygı önplana çıkan kavramlar olmaktadır;
ama, katılım ve gönüllü katılım açısından tasarıya baktığımızda şunu görüyoruz:
Belediyeleşme eşiği 5 000 olarak düzenleniyor. Bu, yönetimde etkinlik ve
verimlilik açısından tartışılabilir; fakat, katılım açısından olumsuz bir
düzenlemedir; çünkü, en fazla katılım, her zaman, küçük ölçekli belediyelerde
ortaya çıkmaktadır. Bu, yalnızca ülkemizde değil, dünyada da böyledir. Örneğin,
seçimlerde en fazla katılımın olduğu yerler en az nüfusa sahip olan yerlerdir.
1 580 sayılı Kanunda deniliyor ki: "Hemşeriler, belediye meclisi
toplantılarına katılırlar." Sınırlı bir düzenleme olmasına rağmen, 1580'in
öngördüğü tek katılma mekanizması bu düzenlemeydi. Tasarıya baktığımızda böyle
bir katılım söz konusu değil. Fahrî temsilcilik var. "Fahrî
temsilcilik" başlığı altında ise mahalle muhtarları bulunuyor; ama, sadece
görüş bildirme düzeyinde ve Meclis tamsayısının beşte 1'i oranında.
Tasarının "Kent konseyi"
başlıklı düzenlemesinde de iller ayrılmakta; il düzeyinden aşağıdaki yerleşim
birimlerinde buna yer verilmemekte.
Gönüllü katılım diyoruz. Evet, tasarıda
böyle bir düzenlemeye yer verilmiş. 77 nci madde, eğitim, spor, çevre, sosyal
yardım, kütüphaneler, parklar, trafik ve kültür ile yaşlı, kadın, çocuk,
engelli, yoksullar, düşkünler ve bunlara yönelik hizmetler konusunda
hemşerilerin gönüllü katılımını öngörüyor; ama, bütçenin oluşumu, harcamalar,
yatırımlar ve hesap verebilirlik konularında bir düzenleme bulunmamakta. Bu
anlamda, gerçek ve demokratik bir katılımdan söz etmek mümkün değil; çünkü,
demokratik bir katılım, üç soruya yanıt verir. Kim katılacak; herkes katılacak.
Neye katılacak; tüm kararlara, kararların uygulanmasına, denetlenmesine
katılacak. Ne sıklıkta katılacak; sürekli katılacak. Üstelik, çağdaş
uygulamalara baktığımız zaman, katılım açısından çok farklı, çok kapsamlı
mekanizmaların olduğu, "referandum" ve "yurttaş girişimi"
olarak da adlandırılan inisiyatiflerin bulunduğunu biliyoruz.
Öte yandan, ülkemizde gönüllülük ve
gönüllü kuruluşlar son derece azdır. Türkiye'de yaklaşık 80 000 sivil toplum
örgütü, dernek, sendika, meslek kuruluşu bulunmaktadır. İnsanlarımız, yapısal
olarak gönüllülüğe yatkındır; ama, bu kuruluşların büyük çoğunluğu, ekonomik,
sosyal, kültürel, toplumsal ve benzeri çeşitli nedenlerle gönüllü faaliyetlere
katılamamakta ve katkıda bulunamamaktadır.
Bu noktada, TEMA, AKUT, Eğitim Gönüllüleri
Vakfı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Sokak Çocuklarını Koruma Derneği,
Çevre Gönüllüleri Derneği, KA.DER, Uçan Süpürge ve Mor Çatı gibi kadın
derneklerinin yanı sıra, yerel ve ulusal gençlik parlamentolarının oluşumu için
emek harcayan gençlerimiz ile adını sayamadığım çeşitli sivil toplum örgütleri
ve meslek kuruluşlarının hakkını teslim etmek gerektiği düşüncesindeyim.
Bugün, bunların her biri, kendi
alanlarında uzmanlaşmış, bütün gelişmeleri yakından takip eden, araştıran,
sorgulayan, çözüm üreten, yönlendiren birer toplumsal baskı grubu haline
dönüşmüşlerdir. Bu kuruluşlarımızın varlığı, sayılarının ve etkinliklerinin her
geçen gün artması, elbette ki, demokratik gelişimimiz açısından bir kazançtır;
ama, ne yazık ki, yerel ve ulusal düzeyde karar alma mekanizmalarının bunlarla
olan ilgi ve desteği yeterli düzeyde değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Miçooğulları.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Bunların
yanında, ülkemizin birçok önemli sorununun çözümünü kolaylaştırmak için
çalışmalarda bulunan çok sayıda gönüllü organizasyon ise, kendilerine destek
olabilecek gönüllüleri beklemektedir.
Gönüllü kuruluşlar ile yerel yönetimlerin
işbirliği çok sınırlıdır. Yerel yöneticilerin konuya ilgileri, çoğunlukla zayıf
ve geçicidir. Özellikle yerel iktidar değişikliği durumunda, var olan işbirliği
de bozulabilmekte ve hizmet kurumsallaşamamaktadır. Bu doğrultuda, kadınların
ve gençlerin yerel karar alma mekanizmalarına katılımını sağlayabilmek için,
kadınlara ve gençlere yönelik olarak bilgi alışverişini ve bilinç kazanma
programlarını teşvik eden, eşit statü ortaklıklarını destekleyen ve
güçlendirilmiş takım ve işbirliği ağı çalışmalarına kadınların ve gençlerin
mevcut katılım yapılarını güçlendiren etkin ve şeffaf katılım süreçleri ve
mekanizmaları oluşturulması çok önemlidir.
Değerli arkadaşlarım, zamanınızı almamak
için kısa kesiyorum. Bu tasarıda katılımdan söz edilmekle birlikte, bu
tasarının yapılışında hiç de katılımcı bir yol izlenilmemiştir. Bu tasarı
komisyonlara gelinceye kadar böyledir. Ayrıca, komisyonlardan Meclise indikten
sonra da, Cumhuriyet Halk Partisinin, Anamuhalefet Partisinin özenle
hazırladığı her önergeye ret oyu vermenizden, ne kadar katılımcı bir anlayışla
yasa yaptığınız görülmektedir.
Bu yasanın bu kadar katılımcı olmayan bir
anlayışla yapılması nedeniyle, uygulamada ne kadar katılımcı olacağı
endişesiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Miçooğulları.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
78 inci maddeyi okutuyorum:
Yazışma
MADDE 78.- Belediye, kamu kurum ve
kuruluşlarıyla doğrudan yazışabilir.
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Maddeyle ilgili 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının "Yazışma" başlığını taşıyan 78 inci
maddesinin başlığının "Yazışma ve evrak kayıt işleri" olarak
değiştirilmesini, maddeye;
"Belediyelerin, bütçe ve muhasebe
işleri dışındaki evrak ve kayıt işleri İçişleri Bakanlığının çıkaracağı tip
yönetmeliğe uygun olarak Belediye Meclislerince hazırlanarak üye tamsayısının
üçte iki çoğunluğuyla kabul edeceği yönetmeliğe göre yürütülür. Yönetmeliğin
kabulü için gerekli çoğunluk sağlanamazsa tip yönetmelik hükümleri
uygulanır" fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Gazalcı |
Hakkı Ülkü |
Yüksel Çorbacıoğlu |
|
|
Denizli |
İzmir |
Artvin |
|
Ali Rıza Gülçiçek |
|
Erdal Karademir |
|
İstanbul |
|
İzmir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Ülkü
konuşacaklar.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ülkü.
HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerekçenin okunması yerine,
benim açıklamalarımın daha doğru olacağı düşüncesiyle söz aldım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
78 inci maddenin, sadece tek satırla,
yazışmadan ibaret olduğunu ve belediyeler yazışmaları serbestçe yapabilir
dediğini biliyoruz. Bu anlamda, uzun yıllar belediye başkanlığı yaptığımız
dönemde çok sıkıntılarımız oldu. Yazışmaların gerçekten de, belediyelerce
direkt yapılması doğrultusunda çok da çaba sarf ettik; çünkü, birçok arkadaşımız ve o arada ben, zaman zaman,
valilikleri, kaymakamlıkları atlayarak bakanlıklarla yapmış olduğumuz yazışmalarda,
hangi bakanlık olursa olsun, hemen
hepsinden, yazıların, silsile yoluyla gelmediği gerekçesiyle geri döndüğüne
tanık olduk. Ancak, şimdi, böylesine kapsamlı ve ülkenin yeniden yapılanmasına
yönelik olan bir yasa tasarısının görüşülmesi esnasında bazı konuların boşlukta
kalabileceği düşüncesiyle, mutlaka, belli bir yönetmelikle bu işin düzenlenmesi
gerektiğini zannediyoruz ve bu anlamda vermiş olduğumuz önergeyi de
savunuyoruz; çünkü, Belediye Kanunu Tasarısında belediyelerin evrak ve kayıt
işlerinin nasıl yürütüleceğine ilişkin bir başka düzenleme yok. Daha önce,
kısmen muhasebe dışındaki defter ve kayıt işlerini düzenleyen Defatir
Tarifnamesi, çok uzun zaman önce yürürlükten kaldırılmış durumda.
Belediyelerde bütçe ve muhasebe işleri,
Belediye Bütçe ve Muhasebe Usulü Yönetmeliği ve Belediye Bütçe ve Muhasebe
Usulü Tüzüğünün ayrıntılı hükümleriyle düzenlenmiş; ancak, gerek bütçe ve
muhasebe birimlerinin gerekse diğer birimlerin ve organların kendi aralarında
yaptığı yazışmalar ile belediyenin diğer evrak ve kayıt işlerinin
yürütülmesinde bir kuralsızlık var ve bu, bütün şiddetiyle sürmekte. Örneğin,
şu anda encümen kararları ya da karar özetlerinin kaydına ilişkin bir defter,
hemen hemen hiçbir belediyede bulunmamakta, bunun da bir mevzuat dayanağı
kalmamış bulunmakta. Bunun gibi, yapı ruhsat formları, yapı tatil zabıtlarında
sıra numarasız ciltlerin bulunduğu belediyelerde bir yönetmeliğin yapılması ve
gündeme sokulması taraftarıyız.
Bu yeni yapılanmada, 9 bakanlığın taşra
kuruluşlarının ve birçok kamu kurumunun da kaldırıldığı düşünülürse, bu
kaldırılan kuruluş ve kurumların yetkileri, personeli, malları, büyük ölçüde il
özel idarelerine ve kısmen belediyelere devredilecek. İl özel idarelerine
devredilen işlerle ilgili olarak, mülkî amir, il özel idaresiyle yapılan
yazışmalardan haberdar olacak; bu düzenlemeyle, zaten, detaylı olarak il özel
idarelerine yazılan yazılardan haberdar olacak vali, değiştirilen yasa gereği,
başında olmadığı il özel idaresinin yazışmalarından da, bu duruma göre,
haberdar olmayacak.
İlin başındaki valiye, ilçenin başındaki kaymakama,
bu yeni yapıda biçilen işlev, bu basit maddede de, açıkça görülmektedir. Bu
yeni sistemin yaratıcıları, nasıl yetki genişliği istemiyorlarsa, âdeta, valiyi
de istememektedirler diye düşünüyoruz. İlin başındaki valinin, bakanlıklarla
yaptığı yazışmalardan habersiz bırakılması, yeni yapının, mülkî idare amirini
nasıl dışladığını da açıkça göstermektedir.
Fransa, bizim örnek aldığımız bir idarî
yapıda olduğuna göre, Fransa'da, kapsamı ne olursa olsun, meclislerin müzakere
ederek verdikleri tüm kararlar ve ekleri, yerel meclislerin yetkili olarak
vermiş oldukları kararlar, zabıta yetkilerinin kullanılması çerçevesinde il
genel meclisi başkanı ve belediye başkanının, kişilerle ilgili veya düzenleyici
kararları, yerel idareler tarafından yasaların uygulanması dolayısıyla yetki
alanları çerçevesinde almış oldukları düzenleyici nitelikteki işlemler, yerel
memurların atanması, derece yükselmeleri, borçlanmalar, satın almalar,
sözleşmeler ve bunların sona erdirilmesi, bir disiplin konseyinin görüşüne
sunulması gereken, yaptırımlarla ilgili kişisel kararları da kapsamaktadır. Bu
tasarıda "İl İdaresi Kanununun bu kanuna uygun olmayan hükümleri
uygulanmayacaktır" hükmüne yer veriyoruz. Bu tür düzenlemeler, büyük bir
hukukî kargaşa yaratacak. Bu kargaşa içerisinde, yazışmalardan dahi haberi
olmayacak bir valiyi de artık siz düşünün. Bunları belirterek bu maddenin
düzenlenmesi gerekirdi zannediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Ülkü, tamamlar mısınız.
Buyurun
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Bunları hatırlatmak
için vermiş olduğumuz önerge, ona dayandırdığımız gerekçe ve söylemiş olduğumuz
sözlerden yola çıkarak, önergenin kabul edilmesini ve maddenin bu şekilde
düzenlenmesini özellikle arz ediyorum.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
79 uncu maddeyi okutuyorum:
Belediye tasarrufundaki yerler
MADDE 79.- Diğer kanunlarla getirilen
hükümler saklı kalmak üzere, mezarlıklar ile belediye sınırları içinde bulunan
ve sahipsiz arazi niteliğinde olan seyrangâh, harman yeri, koruluk, dinlenme
yerleri, meydanlar, bataklık, çöp döküm sahaları, yıkılmış kale ve kulelerin
arsaları ve enkazı ve benzeri yerler belediyenin tasarrufundadır.
Belediye tarafından deniz, nehir ve gölden
doldurma suretiyle kazanılan alanlar, Kıyı Kanunu ve ilgili mevzuata uygun
olarak kullanılmak şartıyla Maliye Bakanlığı tarafından belediyelerin,
büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerinin tasarrufuna bırakılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz
isteyen, Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Özay; buyurun.
İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkanım,
değerli Meclis üyeleri; otuzyedi saatten bu yana, Belediyeler Yasası Tasarısı
üzerinde görüşüyoruz. Özellikle akşam oturumlarında, arkadaşlarımızın, ne kadar
az konuşma olursa o kadar iyi olacağına yönelik beklentilerini gözlerinden
seziyorum. Tabiî, bu yaklaşımı gördüğümde de, aklıma şu öykü geliyor: Bir kente
klasik müzik grubu geldiğinde, konserden sonra kent sakinine sorulmuş ve o da
"kent kent olalı böyle zulüm görmedi" demiş. Arkadaşlarımız da,
galiba, bu Belediye Kanunu Tasarısını izlediklerinde "Meclis Meclis olalı
böyle zulüm görmedi" yaklaşımı içerisinde olabilecekler!
Değerli arkadaşlarım, gerçekten zulüm gibi
gözükse de, inanıyorum ki, burada yapılan görüşmelerde ortaya çıkan konular,
yarın, çocuklarımızın, torunlarımızın yerel yönetimler konusundaki tezlerine
dayanak oluşturacak görüşmeleri içeriyor. Ben, madde üzerinde konuşmuyorum; çok
kısa, 5 dakika içerisinde, hemen öneriye geleceğim.
14, 15 ve 79 uncu maddelerde çöp deponi
alanlarına yönelik değerlendirmeler var; ancak, o da iki satırla... Hepimiz
biliyoruz ki, Türkiye'deki yerel yönetimlerin en başarısız olduğu konu, katı
atık yönetimleridir.3 215 belediyemiz var; ancak 10 kentimizde düzenli katı
atık deponi alanı mevcuttur. Bunun anlamı, demek ki, 3 200 belediyemiz başarısızdır.
Böyle bir yaklaşım sergileyemeyiz. Demek ki, sistemde bir bozukluk var. Bu
sistemi, İçişleri Bakanlığının eşgüdümü içerisinde ele almak durumundayız.
Değerli arkadaşlarım, özellikle İl Özel
İdaresi Yasasında da "katı atık" diye sadece iki kelime geçiyor. 25
000 000-30 000 000 insanın köylerde yaşadığını düşünecek olursak, köylerde
yaşayan insanlara yönelik katı atık çöp deponi alanları konusundaki
yaklaşımımız iki kelimeye gizlenmiş durumdadır. Tabiî, kendi ufkumuz içerisinde
bu yetkileri aşabiliriz; ama, bunun yetmediğini Türkiye pratiğinde gördük. O
zaman, yapılması gereken şey şu: Özellikle, çevre düzeni planlarının il özel
idarelerinin yetkisi içerisinde düzenlenmesi gerekir. Belediyelerin tek başına
katı atık deponi alanlarını düzenleme olanakları yoktur. Özellikle, kıyı
kesimindeki kentlerin -Karadeniz'den başlayarak Akdeniz'e kadar, yerin maliyetinin
yüksek olması, orman alanı olması- bu sorunu vardır. Bu nedenle, merkezî
idarenin, fizikî bir planlamayı yapması ve ondan sonra, bu deponi alanlarının
yaptırılması konusunda yerel yönetimleri göreve çağırması uygundur. Özellikle,
2000 yılında, kentlerin katı atık deponi alanlarını yapma zorunlulukları
olmasına rağmen, yasal müeyyide uygulanması gerekmesine rağmen, bu konuda
hazırlıklı olamadığımız için, bu uygulanmamaktadır.
Bir de, bu konuda çeşitli resmî
kurumların, merkezî idarenin çalıştığını görüyoruz. İller Bankası, teknik
donanım itibariyle oldukça yetkin; ama, kaynak itibariyle yetersiz. Şimdi
öğreniyoruz ki, Çevre ve Orman Bakanlığımız belli ölçülerde finansman kaynağını
bu noktaya ayırmakta; ama, kendisinin bu konudaki teknik elemanları yeterli
değil. Bu eşgüdümün muhakkak sağlanması gerekiyor. Türkiye, artık, 21 inci
Yüzyıla girerken, elinde, belli ölçülerde Avrupa Birliği süreci içerisinde elde
ettiği kaynaklar var, bunları akıllı şekilde kullanması söz konusu olabilmeli.
Özellikle, çevre düzeni planını, il özel idareleri, bölgesel katı deponi
alanları düzenlemesi bakımından bir yıl içerisinde rahatlıkla yapabilecek
konumda. Türkiye'deki teknik birikim ve kaynak bunu sağlayabilir. Ondan sonraki
yapımla ilgili görev de, şüphesiz ki, belediyelere düşmeli.
Ben, madde üzerinde bir noktaya daha
değineceğim. Sanırım mantıklı; bunun "katılmıyoruz" şeklinde
olacağını ümit etmiyorum. Son paragrafında, belediye tarafından deniz, nehir ve
göllerin doldurulmasına yönelik bir yaklaşım var, cümle var. "Nehir"
tanımı çok dar kapsamlı. "Akarsu" olarak değiştirilmesi halinde,
kentlerin içerisinden dere ve çay tanımı içerisinde geçen akarsuların da bu
yasal düzenlemeden yararlanması, bir bürokratik engelin önüne geçmesi
bakımından yardımcı olacaktır.
Bu anlayışı paylaşmak için söz aldım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özay.
Maddeyle ilgili 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının 79 uncu maddesinin ikinci paragrafında geçen
"nehir" sözcüğünün "akarsu" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ediyoruz.
Tuncay Ercenk |
Nadir Saraç |
İsmail Özay |
|
|
|
Antalya |
Zonguldak |
Çanakkale |
|
|
Mehmet Parlakyiğit |
|
Mehmet Işık |
|
|
Kahramanmaraş |
|
Giresun |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Yeterli sayımız olmadığı için
katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Çay, dere, nehir gibi tanımları
ortak olarak ifade eden akarsu tanımının uygulamada farklılık yaratması
amacıyla verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
80 inci maddeyi okutuyorum:
Şehirlerarası özel otobüs terminali
işletmesi
MADDE 80.- Belediye sınırları ve mücavir
alanları içerisinde, kara yolu ile yolcu taşıma hakkına sahip gerçek ve tüzel
kişilerin şehirlerarası otobüs terminali kurmalarına ve işletmelerine varsa
nazım imar plânı ve şehrin ana ulaşım planına uygun olmak kaydıyla belediye
tarafından izin verilebilir. Bu yetki büyükşehirlerde büyükşehir belediyesi
tarafından kullanılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyle ilgili 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Belediye
Kanunu Tasarısının 80 inci maddesinin başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Yahya Baş |
Niyazi Pakyürek |
|
|
Ankara |
İstanbul |
Bursa |
|
Alim Tunç |
|
Sadullah Ergin |
|
Uşak |
|
Hatay |
"Şehirlerarası özel otobüs terminali
işletmesi ve akaryakıt istasyonları
Madde 80.- Belediye sınırları ve mücavir
alanları içinde, karayolu ile yolcu taşıma hakkına sahip gerçek ve
tüzelkişilerin şehirlerarası otobüs terminali kurmalarına ve işletmeleri ile
her türlü akaryakıt ile sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) ve sıvılaştırılmış
doğal gaz (NPG) istasyonlarına nazım imar ve uygulama imar planına uygun olmak
kaydıyla belediye tarafından izin verilebilir. Akaryakıt istasyonlarına izin
verilmesi için nazım imar planında akaryakıt istasyonu olarak gösterilmesi
şarttır. Bu istasyonlara çalışma ruhsatı büyük şehirlerde büyükşehir belediyesi
tarafından verilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Yetersayımız olmadığı için katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Akaryakıt istasyonları kent içinde tüm
"kentsel servis alanlarında" yapılmaktadır. Kentte akaryakıt
istasyonlarının disiplin altına alınabilmesi için imar planında yer almalıdır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 80 inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime 10 dakika veriyorum.
Kapanma
Saati : 21.25
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 21.47
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
616 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6. -
Belediyeler Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/766) (S. Sayısı: 616) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 81 inci maddesini okutuyorum:
Ad verme, tanıtıcı amblem ve flama
MADDE 81.- Cadde, sokak, meydan, park,
tesis ve benzerlerine ad verilmesine; beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve
benzerlerinin tespitine ilişkin kararlar belediye meclisinin üye tam sayısının
salt çoğunluğunun kararı ile verilir. Bunların değiştirilmesine ilişkin
kararlar, meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun kararı ve mülkî idare
amirinin onayı ile olur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyle ilgili 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
tasarının 81 inci maddesinin, başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
düzenlenmesini talep ederiz.
"Ad verme, tanıtıcı amblem ve flama
kullanımı
Madde 81.- Cadde, sokak, meydan, park,
tesis ve benzerlerine ad verilmesi ve beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve
benzerlerinin tespitine ilişkin kararlarda; belediye meclisinin üye
tamsayısının salt çoğunluğu, bunların değiştirilmesine ilişkin kararlarda ise
meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun kararı aranır. Bu kararlar mülkî
idare amirinin onayı ile yürürlüğe girer."
Sadullah Ergin |
Fehmi Öztunç |
Ömer Özyılmaz |
|
|
Hatay |
Hakkâri |
Erzurum |
|
Ali Öğüten |
|
Hacı İbrahim Kabarık |
|
Karabük |
|
Bartın |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yasaya aykırı uygulamaları önleyebilmek
amacıyla düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
82 nci maddeyi okutuyorum:
Avukatlık ücretinin dağıtımı
MADDE 82.- Belediye lehine sonuçlanan dava
ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karşı taraftan tahsil olunan
vekâlet ücretlerinin; kadroya bağlı olarak çalışan avukatlara ve hukuk
servisinde fiilen görev yapan memurlara dağıtımı hakkında 2.2.1929 tarihli ve
1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat ve Saireye Verilecek Ücreti
Vekalet Hakkında Kanun hükümleri kıyas yolu ile uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
83 üncü maddeyi okutuyorum:
Yeniden değerleme oranının uygulanması
MADDE 83.- Bu Kanunun 15, 18 ve 34 üncü
maddelerinde belirtilen parasal miktarlar, her yıl 213 sayılı Vergi Usul
Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranına göre artırılır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
84 üncü maddeyi okutuyorum:
Uygulanmayacak hükümler
MADDE 84.- Bu Kanunla, belediyenin sorumlu
ve yetkili kılındığı görev ve hizmetlerle ilgili olarak, 24.4.1930 tarihli ve
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 4.7.1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis
Vazife ve Salâhiyet Kanunu, 10.6.1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu,
12.9.1960 tarihli ve 80 sayılı 1580 Sayılı Belediye Kanununun 15 inci
Maddesinin 58 inci Bendine Tevfikan Belediyelerce Kurulan Toptancı Hal'lerinin
Sureti İdaresi Hakkında Kanun, 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu,
3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu, 14.6.1989 tarihli ve 3572 sayılı
İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun, 27.5.2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların
Üretimi, Tüketimi Ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 10.7.2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu
Taşıma Kanunu ile 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda bu
Kanun hükümlerine aykırılık bulunması durumunda bu Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
85 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Değiştirilen Hükümler
MADDE 85.- 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun değişik 12 nci maddesinin (II)
işaretli fıkrasının (n) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
n) Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi
görevlerde bulunmadan veya bu kuruluşlara tabi olarak çalışmakta iken illerin
daimi komisyon üyeliğine veya belediye başkanlığına seçilen ve atananlar ile
Sandıktan veya diğer sosyal güvenlik kuruluşlarından emekli, yaşlılık veya
malullük aylığı almakta iken belediye başkanlığına seçilen ve atananlar,
istekleri üzerine istek dilekçelerinin Sandık kayıtlarına geçtiği tarihi takip
eden ay başından itibaren emekli kesenekleri kendilerince, karşılıkları
kurumlarca ödenmek ve emekli aylıkları
Sandıkla ilgilendirildikleri tarihten itibaren kesilmek suretiyle,
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
86 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 86.- 5434 sayılı Kanunun ek 68 inci
maddesine üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Sandıkça emekli aylığı bağlanan büyükşehir
belediye başkanlarına 7000, il belediye başkanlarına 6000, ilçe belediye
başkanlarına 3000, diğer belediye başkanlarına 1500 gösterge rakamı üzerinden,
bu maddede belirtilen usul ve esaslar dahilinde makam tazminatı, buna bağlı
olarak temsil veya görev tazminatı
ödenir. Bu tazminatlar ilgililere ödendikçe iki ay içinde faturası karşılığında
Hazineden tahsil olunur. Birinci fıkrada öngörülen iki yıllık sürenin hesabında iştirakçi olup
olmadıklarına bakılmaksızın belediye başkanı olarak geçen sürelerin tamamı
dikkate alınır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Belediye Kanunu
Tasarısının 86 ncı maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maddenin bu
yazılımıyla, bu kanun çıktıktan sonra biraz daha geriye gidilerek, 2001
yılından sonra emekli olan belediye başkanlarımızın durumları düzenlenmektedir.
Hepimizin bildiği gibi, belediye başkanlığı çok meşakkatli bir iştir. Belediye
başkanının mesaisi yoktur; belediye başkanının mesaisi, sabahleyin evinden
çıkmasıyla beraber başlar, evinin önünde biriken hemşerileriyle görüşmesiyle
beraber başlar, belediyeye gittikten sonra veya giderken yollarda başlar,
belirli bir çalışma saati yoktur, belirli bir istirahatı yoktur; beldesinde
meydana gelen bütün toplumsal olaylara müdahale eder, yardımcı olur en azından;
tabiî afetlerde, sellerde, yangınlarda, belediye başkanlarımızın,
hemşerilerinin en önünde bunları önlemek için çalışmakta olduklarını görürüz.
Belediyelerimiz belki bir iş ve işçi bulma
kurumu değil, ama, belediyelerden beklenen hizmetlerin başında iş istekleri
gelmektedir. Bugün, Türkiye'de 10 000 000 işsiz bulunmakta, Türkiye'de 15 000
000 insanımız, gece yemek yemeden aç olarak yatmakta, yine Türkiye'de 65 000
000 insanımızdan 15 000 000'u yoksulluk sınırı altında yaşamakta. Bunlar,
tabiî, Adalet ve Kalkınma Partisinin birbuçuk yıla yakın yönetiminden
kaynaklanan kusurlar, kötü yönetim sonuçları değil; daha önceleri de vardı.
Ülkeyi yönetenler, maalesef, bugüne kadar, iyi yönetimin, iyi yönetişimin
örneklerini pek gösteremediler; belki bu konuda çok fazla kusurlu olmasalar da,
ülkemizin içinde bulunduğu durumlar nedeniyle, ülkemiz bu noktalara geldi.
Şimdi, her gün, belediyelerimizin önünde,
iş isteyen, aş isteyen, ev isteyen, yardım isteyen insanlar var. Çok stresli
bir meslek belediye başkanlığı; diğer devlet memurları gibi değil; zaten, bir
devlet memuru değil; ancak, yaptıkları görev ve işledikleri suçlar nedeniyle
diğer kanunlara tabi memurlar gibi; yani, belediye başkanının çok çalışması
gerektiğini, çok stresli görevi olduğunu, yaşamının çok önemli bir bölümünü
halkına, hemşerisine verdiğini çok iyi biliyorum; öyle ki, artık, belki
ailesinden, genel çıkarlarından ve olması gereken, korunması gereken bazı
menfaatlarından daha da çok fazla, beldesiyle ve insanlarıyla, hemşerileriyle
baş başa bir kamu yöneticisi belediye başkanı. Bu kanun tasarısının
düzenlenmesine bir itirazım yok; 2001 yılından sonrası için de belediye
başkanlarımızın sosyal güvenlik kurumlarıyla olan ilişkileri düzenlendi; Emekli
Sandığına tabi olarak artık bu kurumlarla ilişkilendiriliyorlar; ama, 2001
yılından önce emekli olan belediye başkanlarımızın veya emekli olamayanların
durumları içler acısı. Değerli milletvekilleri, belki hepimiz bir gün bu
durumlara düşebiliriz, başka insanlar da düşebilir.
Şimdi, ismini burada söylemek istiyorum;
Gaziantep'in -şimdi büyükşehir; ama, 1980'den önce il belediyesi olan- bir eski
belediye başkanı arkadaşımızın Sosyal Sigortalar Kurumundan aldığı emekli maaşı
405 000 000 Türk Lirası. Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirdiğimiz bir
düzenlemeyle, bundan sonra emekli olacak belediye başkanlarımızın, bir ilçe
belediye başkanımızın -il değil, ilçe belediye başkanımızın- alacağı maaş 1 500
000 000 Türk Lirası olacaktır. Bağ-Kurdan emekli olan çok değerli belediye
başkanlarımızın da durumları böyle.
Belki şu söylenilebilir; bu
arkadaşlarımız, belediye başkanı oldukları zaman, gelen muhasebe elemanları,
müdürleri veya şefleri, kendilerine "hangi kurumla ilişkilenmek
istiyorsun" diye sordukları zaman, belki bilmeden, belki durumu fark
etmeden, Emekli Sandığıyla değil ama, Sosyal Sigortalar Kurumuyla veya
Bağ-Kurla ilişkilerini devam ettirdiler; ama, bugün düştükleri durumda
aldıkları emekli maaşı, az önce söylediğim gibi, Gaziantep eski Belediye
Başkanımızın, aldığı maaş kadardır. Bu, Muğla eski Belediye Başkanımız için de
geçerlidir, İzmir'in bir ilçesinde on yıl belediye başkanlığı yapan Ahmet
Sarışın için de geçerlidir. Bunlar, on yıl, onbeş yıl belediye başkanlığı
yaptılar; ama, bugün aldıkları emekli maaşı, Gaziantep eski Belediye
Başkanımızın aldığı maaş 405 000 000 Türk Lirasıdır, İzmir'in Konak İlçesinin
eski Belediye Başkanı Ahmet Sarışın'ın aldığı maaş 385 000 000 Türk Lirasıdır.
Bunu çok doğru ve çok haklı bulmuyorum;
biraz da haksız buluyorum. Bir atıfet muamelesi olarak değil; ama, bu fedakâr,
özverili, görevlerini yaparken belde halkının sağlık, sıhhat ve selametini,
düzenini koruyan, kentler oluşturan, modeller oluşturan, dürüst ve namuslu bu
arkadaşlarımızın durumlarının düzeltilmesi gerekmektedir. Bunları bizler
yapacağız; belki de bir gün, bizim durumumuzu, ileride, bu ülkenin başka
milletvekilleri tarafından oluşturulan Yüce Parlamentosu yapacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu konuda bir
önerge verdik; 2001 yılından sonra emekli olanların durumları düzelebiliyor.
2001 yılından sonra görevden ayrılan, ama emekli olamayan değerli belediye
başkanlarımızın durumları kurumla ilişkilendirilebiliyor; bunlar, primleri
kendileri tarafından dışarıdan kuruma ödenmek koşuluyla, emeklilik yaşına
geldiklerinde emekli olabiliyorlar. Oysa, şimdi, az önce ifade ettiğim gibi...
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Baratalı.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurul
Salonunda büyük bir uğultu var; hatibi sessiz bir şekilde dinlemenizi rica
ediyorum.
Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, sayın
milletvekilleri; bir vefa örneği göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunların
sayıları çok fazla değil; ama, bugün, bir kentte, bir büyük şehirde, bir ilde
on yıl belediye başkanlığı yapmış olan bir arkadaşımız, bizden, kendilerine
vefa göstermemizi istiyor. Atıfet değil, bir vefadan, bir geri dönüşten
bahsetmeye çalışıyorum. Bu arkadaşlarımız, zaman zaman beldelerini, hemşerilik
hukukunu korurlarken saldırılara uğradılar, maalesef, çok arkadaşımız da
öldürüldü; Adana Büyükşehir Belediye Başkanı öldürüldü bildiğim kadarıyla, buna
benzer çok örnekler var. Bu arkadaşlarımız, kamu menfaatlarını korurken, belde
halkını korurken, hemşerilerini korurken, zaman zaman darplara, zaman zaman da
öldürücü tecavüzlere maruz kalıyorlar.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle, primleri
kendileri tarafından ödenmek koşuluyla, 2001 yılından önce Bağ-Kur veya diğer
sosyal güvenlik kurumlarından emekli olan belediye başkanlarımızın durumlarının
86 ncı maddede düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum. Bunlara, önergemizde de
görüldüğü gibi, muhakkak, bir temsil ve makam tazminatı verilmesi gerektiğine
inanıyorum. Değerli milletvekillerimizin de bu düşüncelerde olduğunu biliyorum;
çünkü, yalnız Cumhuriyet Halk Partisi Grubu içinde yerel yönetimlerden gelen 47
arkadaşımız var; yani, 172 kişilik grupta 47 arkadaşımız var; biliyorum, Adalet
ve Kalkınma Partisi içinde de, büyük şehirlerde, illerde, ilçelerde,
beldelerde, belediye başkanlığı yapmış, meclis üyeliği yapmış olan çok değerli
arkadaşlarım var; bunu anlayışla karşılayacaklarını diliyorum.
Bu düşüncelerle, hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum; bundan sonra vereceğimiz önergeye desteklerinizi
bekliyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.
Madde üzerinde 2 adet önerge vardır;
önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
tasarının 86 ncı maddesiyle 5434 sayılı Kanununun ek 68 inci maddesine üçüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenmesi öngörülen fıkranın birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bülent
Baratalı |
M. Akif
Hamzaçebi |
Haluk
Koç |
|
İzmir |
Trabzon |
Samsun |
|
Nadir
Saraç |
Mehmet
Semerci |
Hakkı
Ülkü |
|
Zonguldak
|
Aydın |
İzmir |
|
|
Mustafa
Gazalcı |
|
|
|
Denizli |
|
"Sandıkça veya diğer sosyal güvenlik
kurumlarınca emekli aylığı bağlanan büyükşehir belediye başkanlarına 7 000, il
belediye başkanlarına 6 000, ilçe belediye başkanlarına 3 000, diğer belediye
başkanlarına 1 500 gösterge rakamı üzerinden, bu maddede belirtilen usul ve
esaslar dahilinde makam tazminatı, buna bağlı olarak temsil veya görev
tazminatı ilgili sandık veya sosyal güvenlik kurumlarınca ödenir."
BAŞKAN - İkinci ve aykırı önergeyi okutup,
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Belediyeler
Kanunu Tasarısının 86 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"Madde 86.- 5434 sayılı Kanunun ek 68
inci maddesine üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Sandıkça emekli aylığı bağlanan büyükşehir
belediye başkanlarına 7 000, il belediye başkanlarına 6 000, ilçe belediye
başkanlarına 5 000, diğer belediye başkanlarına 3 000 gösterge rakamı
üzerinden, bu maddede belirtilen usul ve esaslar dahilinde makam tazminatı,
buna bağlı olarak temsil veya görev tazminatı ödenir. Bu tazminatlar ilgililere
ödendikçe iki ay içinde faturası karşılığında Hazineden tahsil olunur. Birinci
fıkrada öngörülen iki yıllık sürenin hesabında iştirakçi olup olmadıklarına
bakılmaksızın belediye başkanı olarak geçen sürelerin tamamı dikkate
alınır."
Nadir
Saraç |
Haluk
Koç |
Mesut
Özakcan |
|
|
Zonguldak |
Samsun |
Aydın |
|
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
Yılmaz
Kaya |
Sedat
Pekel |
|
Antalya |
İzmir |
Balıkesir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının 86 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 86.- 5434 sayılı Kanunun ek 68 inci
maddesine üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Sandıkça emekli aylığı bağlanan büyükşehir
belediye başkanlarına 7 000, il belediye başkanlarına 6 000, ilçe belediye
başkanlarına 5 000, diğer belediye başkanlarına 3 000 gösterge rakamı
üzerinden, bu maddede belirtilen usul ve esaslar dahilinde makam tazminatı,
buna bağlı olarak temsil veya görev tazminatı ödenir. Bu tazminatlar ilgililere
ödendikçe iki ay içinde faturası karşılığında Hazineden tahsil olunur. Birinci
fıkrada öngörülen iki yıllık sürenin hesabında iştirakçi olup olmadıklarına
bakılmaksızın belediye başkanı olarak geçen sürelerin tamamı dikkate alınır.
Nadir Saraç (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Kanun tasarısının 86 ncı maddesi, sandıkça
emekli aylığı bağlanan büyükşehir belediye başkanlarına 7 000, il belediye
başkanlarına 6 000, ilçe belediye başkanlarına 3 000, diğer belediye
başkanlarına 1 500 gösterge rakamı üzerinden, bu maddede belirtilen usul ve
esaslar dahilinde makam tazminatı, buna bağlı olarak temsil veya görev
tazminatı ödenmesini öngörmektedir.
Değişiklik önergemizde, kanun tasarısının
ilçe belediye başkanları için getirdiği 3 000 gösterge rakamı 5 000'e, diğer
belediye başkanları için getirdiği 1 500 gösterge rakamı 3 000'e çıkarılarak
düzenlemenin daha adil ve hakkaniyetli olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
87 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yürürlükten Kaldırılan Hükümler
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 87.- a)
3.4.1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediye Kanunu ile bu Kanunun ek ve
değişiklikleri,
b) 13.12.1983 tarihli ve 190 sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (b) bendi,
5 inci maddesi ve 11 inci maddesinin son fıkrası,
c) 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 18 inci maddesinin birinci
fıkrasının (ı) ve (j) bentleri,
d) 21.5.1986 tarihli ve 3289 sayılı
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun 14
üncü maddesinin birinci fıkrasının (l) bendi ile ikinci ve üçüncü fıkraları,
e) 29.5.1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun 8 inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi ve ikinci fıkrası,
f) 30.4.1992 tarihli ve 3796 sayılı
İstanbul Kentinde Yapılacak Olimpiyat Oyunları Kanununun 11 inci maddesinin (e)
bendi,
Yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde 3 adet önerge
vardır; önergeleri, önce sırasıyla okutup, sonra aykırılık derecelerine göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Belediye
Kanunu Tasarısının 87 nci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Yahya Akman |
Nusret Bayraktar |
|
|
Ankara |
Şanlıurfa |
İstanbul |
|
Mustafa Baş |
|
Fahri Keskin |
|
İstanbul |
|
Eskişehir |
"a) 3.4.1930 tarihli ve 1580 sayılı
Belediye Kanununun mahallî idare birliklerine ilişkin hükümleri, mahallî idare
birliklerine ilişkin kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer
hükümleri,"
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
tasarısının 87 nci maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek |
Sadullah Ergin |
Yahya Baş |
|
|
Ankara |
Hatay |
İstanbul |
|
İmdat Sütlüoğlu |
|
Recep Koral |
Rize İstanbul
"a) 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı
Emlak Vergisi Kanununun mükerrer 38 inci maddesi,"
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının "yürürlükten kaldırılan hükümler"
başlıklı 87 nci maddesine "g" fıkrası eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"g) 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararının 3 üncü madde (f) bendindeki genel aydınlatma yerlerinin elektrik
enerjisi yıllık giderleri belediye sınırları içerisinde ilgili belediye"
Bülent Baratalı |
Oğuz Oyan |
Türkân Miçooğulları |
|
|
İzmir |
İzmir |
İzmir |
|
Erdal Karademir |
Bayram Meral |
Hakkı Ülkü |
|
İzmir |
Ankara |
İzmir |
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okutmuş
olduğum bu önerge, Bakanlar Kurulu kararının bir fıkrasının bendini yürürlükten
kaldırmayı öngörmektedir; ancak, Bakanlar Kurulu kararı, yine Bakanlar Kurulu
kararıyla yürürlükten kaldırılabileceğinden, önergeyi işleme koyamıyorum.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 22.12
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 22.20
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112 nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
616 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.- Belediyeler Kanunu Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/766) (S.
Sayısı: 616) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 87 nci maddesi üzerinde verilen
ikinci önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
tasarısının 87 nci maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek (Ankara) ve
arkadaşları
"a) 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı
Emlak Vergisi Kanununun mükerrer 38 inci maddesi,"
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
59 uncu maddede yapılan değişikliğe uyum
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Belediye
Kanunu Tasarısının 87 nci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve
arkadaşları
a) 3.4.1930 tarihli ve 1580 sayılı
Belediye Kanununun mahallî idare birliklerine ilişkin hükümleri mahallî idare
birliklerine ilişkin kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, diğer
hükümleri,
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Geri çekiyoruz.
BAŞKAN - Önerge geri verilmiştir.
87 nci maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni bir madde
ilavesine ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısına aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Ek Madde 1.- 5682 sayılı Pasaport
Kanununun 14 üncü maddesinin (A) bendinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Büyükşehir, il, ilçe ve belde
belediye başkanlarına görevleri süresince hususi damgalı pasaport
verilir."
|
Nadir Saraç |
Haluk Koç |
Sedat Pekel |
|
Zonguldak |
Samsun |
Balıkesir |
|
Mehmet Mesut Özakcan |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Yılmaz Kaya |
|
Aydın |
Antalya |
İzmir |
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okunmuş
olan bu önergeyi, İçtüzüğümüzün 87 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
"görüşülmekte olan tasarı veya teklifin konusu olmayan sair kanunlarda ek
ve değişiklik getiren yeni bir kanun teklifi niteliğindeki değişiklik
önergeleri işleme konulmaz" hükmü karşısında, işleme koymam mümkün
değildir.
Ayrıca, görüştüğümüz tasarı yeni bir kanun
olacağından, buna "Ek Madde" başlığı altında madde ilavesi de, kanun
tekniği açısından uygun bulunmamaktadır.
Sayın milletvekilleri, Zonguldak
Milletvekili Nadir Saraç ve arkadaşlarının ek madde ilavesi şeklindeki
önergesi, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanunda değişiklik öngördüğünden, bu önergeyi, az önce ifade ettiğim
gerekçelerden ötürü işleme koymam mümkün değildir.
Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Geçici Hükümler
GEÇİCİ MADDE 1.- Özel mevzuat hükümlerine
göre devri mümkün olmayan, kamu hizmetlerinde kullanılan veya Maliye
Bakanlığınca üzerinde sınırlı aynî hak tesis edilmiş olanlar dışında kalan
Hazineye ait taşınmazlardan, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 1/5000 ölçekli
nazım imar plânı içinde kalanlar; belediye ve mücavir alan sınırları içinde
belediyeye, büyükşehir belediye teşkilâtı kurulan yerlerde beşbin metrekarenin
üzerinde olanlar büyükşehir belediyesine bedelsiz devredilir. Bu şekilde
devredilen taşınmazlarla ilgili olarak yapılacak imar uygulaması sonucunda kamu
hizmeti alanı olarak ayrılan yerler, bedelsiz ve müstakil parsel olarak Hazine
adına resen tescil edilir. Bu hususta tapu kütüğüne şerh konulur.
Bunların satılması durumunda elde edilecek
gelirin yarısı Hazineye aktarılır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin esas ve
usuller İçişleri ve Maliye bakanlıklarınca müştereken belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı
adına söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 616 sıra sayılı Belediyeler Yasası Tasarısının
geçici 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına
görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu maddeye göre,
özel mevzuatı gereğince, başka kişi ve kuruluşlara devri mümkün olmayan, kamu
hizmetlerinde kullanılan veya Maliye Bakanlığınca üzerinde sınırlı aynî hak
tesis edilmiş olanlar dışında kalan hazineye ait taşınmazlardan, bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte 1/5 000 ölçekli nazım imar planı içerisinde kalanlar;
belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde belediyeye, büyükşehir belediye
teşkilâtı içerisinde kalan yerlerde 5 000 metrekarenin üzerindekiler
büyükşehre, diğerleri normal belediyelere devrolunacaktır. Bu şekilde
belediyelere devredilen taşınmazların, yine belediyelerce satılması halinde,
satıştan elde edilecek gelirin yarısının hazineye aktarılması öngörülüyor.
Buna göre, mera, yaylak, otlak, kışlak
gibi yerler, kamu hizmetine tahsisli yerler ile Orman Bakanlığı emrine verilen
yerler dışındaki 1/5 000 ölçekli nazım imar planı içerisinde kalan arazi ve
arsalar, belediye ve mücavir alan sınırları içerisindeki belediyelere
devrolunacaktır.
Madde gerekçesinde, hazineye ait arazi ve
arsaların belediyelere devriyle, mahallî hizmetlerin yürütülmesi için
belediyelerin duyduğu arsa ihtiyacının karşılanacağı belirtiliyor.
Başka bir gerekçe olarak, imar planı
yapılmış yerlerdeki hazine arsa ve arazilerinin belediyelere devriyle kaçak
yapılaşmanın önüne geçileceği ve mevcut kaçak yapılaşmanın tasfiye edileceği
öne sürülmektedir.
Son gerekçe olarak da, bu gibi arazi ve
arsaların satılması durumunda, belediyelere ve hazineye bir gelir sağlanacağı
belirtilmiştir.
Sayın milletvekilleri, hazineye ait
taşınmazların yönetimi, bilindiği gibi, Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel
Müdürlüğüne verilmiştir. Buna göre, ilgili genel müdürlük, bu taşınmazları
gerektiğinde satabilmekte, kiraya verebilmekte veya kamu hizmetlerinde
kullanmak maksadıyla, diğer bakanlıklara ve belediyelere bedelsiz olarak tahsis
edebilmektedir.
Maddeyle, seksen yıllık cumhuriyetin ve
milletin ortak malı olan taşınmazlar, belediyelere bedelsiz olarak
devredilmektedir. Yapılmak istenilen şey, mülkiyetin, devletten alınarak
belediyelere verilmesidir.
Millî Emlak Genel Müdürlüğü, gerekli
olmayan taşınmazları, 2886 sayılı İhale Kanunu hükümlerine göre, açıklık ve
rekabeti sağlayıcı bir şekilde zaten satmaktadır. Bu maddeyle, bu taşınmazlar
belediyelere devredilmekte ve herhangi bir usule bağlı olmadan, bu
belediyelerce, kendi arzuları dahilinde, istediği yandaşına satış imkânı
getirilmektedir. Maddede, kamu hizmeti amacıyla bir devirden
bahsedilmemektedir. Zaten, belediye ve diğer kamu kurumlarının talepleri genel
müdürlükçe değerlendirilmekte, süresiz ve bedelsiz olarak tahsis yapılmaktadır.
Örneğin, yollar, parklar ve yeşilalanlar, belediyelere bedelsiz olarak
verilmektedir.
Millî Emlak Genel Müdürlüğü, taşınmazları,
İhale Kanununun amir hükümlerine göre, açık veya kapalı teklif usulüyle ihaleye
çıkarmaktadır. Pazarlıkla satış imkânı yoktur ve tahmin edilen bedel, Emlak
Vergisi değerinden az olamaz. Dolayısıyla, birilerine haksız menfaat sağlama
imkânı yoktur. Bu taşınmazlar belediyelere devredildiği takdirde, belediyeler,
bu taşınmazları keyfî olarak, dilediği şahsa, dilediği fiyattan satabilecektir.
Yeni düzenleme, her türlü suiistimale açıktır.
BAŞKAN - Sayın Sağ, bir saniye...
Sayın milletvekilleri, hatibin sözü
anlaşılamamaktadır... Lütfen...
Buyurun Sayın Sağ.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Aslında, Sayın
Başkanım, burada, bu maddeyle, geçici olmasına rağmen, çok önemli hükümler
getiriliyor; ama, buyurduğunuz gibi, Sayın AKP'li arkadaşlarım bu konudan, her
zaman olduğu gibi, dikkatlerini kaçırıyorlar.
Madde gerekçesinde, belediyelerin mahallî
hizmetleri yürütmesi sırasında ihtiyaç duyduğu arsa ihtiyacından bahsediliyor.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi, belediye hizmetleri için zaten arsa tahsisi
yapılmaktadır. Kaçak yapılaşmanın önlenmesi gerekçesi de geçerli bir gerekçe
değildir. Üzerinde kaçak yapılaşma olan hazine arazileri, zaten, 4706 sayılı
Yasanın 5 inci maddesine göre belediyelere bedelsiz olarak devrediliyor ve bu
uygulama halen devam ediyor. Kaldı ki, belediyeler, mevcut kaçak yapılaşmayı
şimdiye kadar ne derece önleyebildiler ki yeni kaçakları bundan sonra
önleyebilsinler. Hiç kimse alınmasın; maddenin esas amacı, belediye sınırları
içerisindeki hazine arazilerinin hiçbir kural ve formaliteye gerek kalmaksızın
belediyeler vasıtasıyla birilerine satışı sonucunda rant sağlanması olacaktır.
Şimdiye kadar hazineden belediyeye
taşınmaz mal devrine ilişkin iki önemli kanun çıkmıştır. Bunlardan bir tanesi
Gecekondu Önleme Yasası ve diğeri İmar Affı Yasasıdır. Her iki yasada da,
devredilen taşınmazların hangi amaçla kullanılacağı açıkça belirtilmiştir. Bu
kanunlar halen yürürlükte iken yeni bir kanun çıkarmaya neden gerek duyuldu;
doğrusu, anlamak zordur.
Yine, maddede, yapılacak imar planında
kamu hizmetlerine ayrılan yerlerin hazineye tekrar devredileceği hükme
bağlanmıştır. Kamunun tüm ihtiyaçlarının belediyelerce tespiti mümkün değildir.
Bu nedenle, hazine taşınmazlarının belediyelere devri yerine, yapılacak imar
planlarında belediyelerin ihtiyacı olan yerlerin bedelsiz olarak belediyelere
devri daha uygun olacaktır aslında.
Ayrıca, birinci fıkranın son cümlesinde
"kamu hizmeti alanı olarak ayrılan yerler, bedelsiz ve müstakil parsel
olarak hazine adına resen tescil edilir. Bu hususta tapu kütüğüne şerh
konulur" denilmektedir. Bu yerler, daha önceden hazineye ait olduğuna
göre, zaten yeniden bedel alınamayacaktır ve hazine adına tescil edilen yerler
için tapuda tekrar şerh konulamayacaktır. Bu cümle, kanun tekniği bakımından yanlış
yazılmıştır ve bence, düzeltilmesi gerekir.
Sayın milletvekilleri, buraya kadar
tasarının bu maddesine ilişkin olarak teknik açıklamalarımızı size sunmaya
çalıştım. Özetlemek gerekirse, bugüne kadar yürürlüğe konulan İhale Yasası,
Gecekondu Önleme Yasası, Hazineye Ait Taşınmaz Malların Satışı Hakkında Kanun
ve İmar Yasası ile ve diğer birçok yasa hükümleriyle belediye hizmetlerinin
yürütülmesi için gerekli arazi ve arsa ihtiyaçlarının karşılanması imkânları
zaten mevcuttur. Ayrıca, hazineye ait taşınmaz mallardan kamunun ihtiyaç
fazlası olanların elden çıkarılması ve satılması imkânı da mevcuttur.
Hal böyleyken, hazineye ait taşınmazların
durup dururken belediyeye devri nereden çıktı?! Bunların belediyelerce bir
sınırlama yapılmaksızın satılabilmesine imkân verilmesi ne anlama gelmektedir?!
Daha önce ormanları satmaya kalktınız, olmadı; 2/B'ye göre işgale uğrayan
arazileri satmaya kalktınız, olmadı; ama, özelleştirme yoluyla kamuya ait
kuruluşları satmaya devam ediyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Onları satmaya
kalkmadık; yok öyle bir şey!..
KEMAL SAĞ (Devamla) - Nasıl sattığınızı da
cümle âlem görüyor Sayın Kacır.
Şimdi, sıra, hazine arazilerinin
belediyeler aracılığıyla birilerine verilmesine mi geldi?! Normaldir; çünkü,
AKP'nin gündeminde üretmek yoktur, artırmak yoktur; mirasyedi gibi satmak
vardır, elden çıkarmak vardır.
İLHAN ALBAYRAK (İstanbul) - Para lazım...
KEMAL SAĞ (Devamla) - Parayla bile olsa...
Sayın milletvekilleri, sözlerimi
tamamlarken 5 konudaki endişelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
1- Bazı istisnalar dışında 1/5 000 ölçekli
nazım imar planı içinde kalan hazine taşınmazları, bedelsiz olarak belediyelere
devrediliyor. Hazine taşınmazları olarak isimlendirilen varlıklar, toplumun
ortak mülkiyetidir; hazine adına kayıtlı olmasından amaç budur. Dolayısıyla, bu
varlıkların toplum yararına kullanılması gerekir. Bu noktada, devletin yapması
gereken, buna ilişkin objektif kuralları koymaktır. Tasarı içerisindeki
düzenleme ise, anılan amaçtan uzaktır. İmar planlarının yapıldığı yerlerde,
artık, kentleşme ve yapılaşma başlamış, hatta tamamlanmıştır. Kent rantlarının
oluştuğu bu taşınmazların bir amaç tanımlanmaksızın belediyelere bedelsiz
olarak devredilmesi, bu rantların herhangi bir objektif amaç olmaksızın
belediyelere aktarılması sonucunu yaratacağından, son derece yanlıştır.
2- Yasa, sadece planlı yerlerdeki hazine
arsa ve arazilerinin devrini öngörüyor. Peki, plansız yerler neden dikkate
alınmıyor? Öncelikle, bu plansız yerlerin değerlendirilmesi esas alınmalı ve
buraların modern şehirleşme için kullanılması sağlanılmalıydı.
3- Bir başka eksiklik şudur: Yasa, bugüne
kadar yapılmış imar planlarını esas almaktadır. Peki, bundan sonra yapılacak
imar planlarındaki hazineye ait arsalar ne olacaktır? Yasada buna ilişkin açık
bir hüküm yoktur.
4- Bilindiği üzere, hazine arsa ve
arazilerinin satışından elde edilen gelirler, Maliye Bakanlığınca tüm ülke için
harcanır; ama, bu kanunla, gelirlerin ancak yarısının bu amaçla kullanılması
mümkündür. Geriye kalan sadece mahallî ihtiyaçlar için harcanacaktır. Bu da,
ülkenin geri kalmış yöreleri için bir haksızlık ortaya çıkaracaktır.
5.-
En önemlisi, belediyelere devredilen hazine arsa ve arazilerinin tekrar
satılmasında herhangi bir kısıtlama ve şart bulunmamaktadır; yani, belediyeler,
çok açık konuşmak gerekirse, bu arsaları, dilediğine, dilediği şartlarda ve
istediği bedelle rahatlıkla satabileceklerdir.
Sayın milletvekilleri, kimse, bana,
belediyelerin bu işi suiistimal etmeyeceğini söylemeye kalkışmasın lütfen.
Bugüne kadar hazine mallarının satışı, bedel tespitinden bedelin tahsiline
kadar en ince ayrıntısına kadar kurallara bağlanmış ve titizlikle
uygulanagelmiştir. Belediyelerin bazıları iyi olabilir; ama, çoğu belediyenin
yeterli teknik elemanı bile mevcut değildir.
Bu kanunun uygulanmaya başlanılmasıyla
birlikte, hazine arsa ve arazilerinin belediyelerce nasıl satıldığını -örneğin,
SEKA Fabrikasının neredeyse bedava verilmesi gibi- bu arazi ve arsaların da,
zaten büyük çoğunluğu AKP'li olan belediyeler tarafından, nasıl satıldığını ya
da dağıtıldığını hep birlikte, ama, üzülerek izleyeceğiz.
Hepinizi, bu düşüncelerle, şahsım ve
Grubum adına, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ.
Madde üzerinde 3 adet önerge vardır;
önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında
"satılması durumunda" ibaresinin "satılması, kiralanması veya
gelir getirecek başka bir şekilde değerlendirilmesi halinde" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Yayha Baş |
Recep Koral |
Fahri Keskin |
|
İstanbul |
İstanbul |
Eskişehir |
|
Muharrem Tozçöken |
Nusret Bayraktar |
Ömer Özyılmaz |
|
Eskişehir |
İstanbul |
Erzurum |
|
Mehmet Beşir Hamidi |
|
|
|
Mardin |
|
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Belediyelere devredilen hazine arsa
ve arazileri öncelikle sosyal konut ve şehircilik hizmetlerinde kullanılır. Bu
arsa ve arazilerin kullanımı toplum yararına aykırı olamaz."
Erdal Karademir |
Orhan Sür |
R. Kerim Özkan |
|
|
İzmir |
Balıkesir |
Burdur |
|
Halil Ünlütepe |
Hakkı Ülkü |
Nadir Saraç |
|
Afyon |
İzmir |
Zonguldak |
BAŞKAN - En aykırı olan üçüncü önergeyi
okutup, işleme alıyorum :
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
tasarının geçici 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi |
Bülent Baratalı |
Türkân Miçooğulları |
|
|
Trabzon |
İzmir |
İzmir |
|
A. Kemal Kumkumoğlu |
|
Mehmet Küçükaşık |
|
İstanbul |
|
Bursa |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Hazine taşınmazları olarak
isimlendirilen varlıklar toplumun mülkiyetindedir. Hazine adına kayıtlı
olmaktan amaç budur. Dolayısıyla bu varlıkların toplum yararına kullanılması
gerekir. Bu noktada devletin yapması gereken buna ilişkin objektif kuralları
koymaktır.
Tasarıdaki düzenleme ise anılan amaçtan
uzaktır. İmar planlarının yapıldığı yerlerde artık kentleşme ve yapılaşma
başlamış hatta tamamlanmıştır. Kent rantlarının oluştuğu bu taşınmazların bir
amaç tanımlamaksızın belediyelere bedelsiz olarak devredilmesi bu rantların
herhangi bir objektif amaç olmaksızın belediyelere aktarılması sonucunu
yaratacağından son derece yanlıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Belediyelere devredilen hazine arsa
ve arazileri öncelikle sosyal konut ve şehircilik hizmetlerinde kullanılır. Bu
arsa ve arazilerin kullanımı toplum yararına aykırı olamaz."
Erdal Karademir (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kamu mülkiyetindeki arazilerin
yerel yönetimler eliyle özel mülkiyete devredilmesi ve rant aracı olarak
kullanılmasının önüne geçilmelidir. Bu anlamda belediyelere devredilen arsa ve
arazilerin belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet edecek kullanımlara konu hale
gelmesi engellenmeli, kamudan sağlanan arsa ve arazilerin kamu yararına
kullanılması sağlanmalıdır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında
"satılması durumunda" ibaresinin "satılması, kiralanması veya
gelir getirecek başka bir şekilde değerlendirilmesi halinde" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yahya Baş (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu şekilde belediyelere devredilen hazine
arazilerinin değerlendirilmesi sonucu elde edilecek her türlü gelirden hazineye
pay verilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2.- Bu Kanunun yayımı
tarihinde personel giderlerine ilişkin olarak 49 uncu maddede belirtilen
oranları aşmış olan belediyelerde bu oranların altına inilinceye kadar, boş
kadro ve pozisyon bulunması ve bütçe imkanlarının yeterli olması kaydıyla
mevcut memur ve sözleşmeli personel sayısının yüzde onunu geçmemek üzere
İçişleri Bakanlığınca zorunlu hallere münhasır olacak şekilde verilecek izin
dışında ilave personel istihdam edilemez. Geçici iş pozisyonları için önceki
yıldan fazla olacak şekilde vize yapılamaz.
BAŞKAN - Söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3.- Norm kadro uygulamasına
geçilinceye kadar belediyenin, bağlı kuruluşlarının ve mahallî idare
birliklerinin memur kadrolarının ihdas ve iptalleri ile boş kadro
değişiklikleri, İçişleri Bakanlığının teklifi, Maliye Bakanlığı ve Devlet
Personel Başkanlığının uygun görüşü üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile yapılır.
Sürekli işçi kadroları ile iş pozisyonları
ise norm kadro uygulamasına geçilinceye kadar İçişleri Bakanlığının vizesine
tabidir. İçişleri Bakanlığı vize yetkisini valiliklere devredebilir.
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici 4 üncü maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4.- Konusu suç teşkil etmemek
ve kesinleşmiş bir yargı kararına müstenit olmamak kaydıyla, bu Kanunun yayımı
tarihine kadar, memur temsilcileri ile toplu iş sözleşmesi akdederek veya başka
bir tasarrufta bulunarak belediye, büyükşehir belediyesi ve il özel idaresinde
çalışan kamu personeline her ne ad altında olursa olsun ek ödemede bulunmaları
nedeniyle kamu görevlileri haklarında idarî, adlî veya malî yargılama ve
takibat yapılamaz, başlatılanlar işlemden kaldırılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5.- Bu Kanunun yayımlandığı
tarihte 2000 yılı genel nüfus sayımına göre nüfusu 2000'in altına düşen
belediyelerin tüzel kişiliklerinin kaldırılarak köye dönüştürme işlemi, bu
Kanunun 8 inci maddesi uygulamasından faydalanmak isteyen belediyeler için
31.12.2005 tarihine kadar uygulanmaz. Tüzel kişiliğin kaldırılmasında, birleşme
veya katılma sonrasında 2000 yılı genel nüfus sayımı sonucuna göre oluşan
toplam nüfus esas alınır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Belediyeler Kanunu Tasarısının geçici 5
inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek
üzere söz aldım; sizleri ve Yüce Ulusumu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, zabıtlara geçmesi
açısından söylüyorum; Anayasa, kanunların her zaman üzerindedir. Anayasamızda
da, kazanılmış hakların korunumuyla ilgili bir madde vardır. Bunu da, burada,
zabıtlara geçmesi açısından belirtiyorum.
Değerli arkadaşlarım, her şeyden önce,
kazanılmış hak kavramını ortadan kaldırmak, Türkiye Büyük Millet Meclisine
yakışmıyor. Niye yakışmıyor; yerel seçimlerden önce, yine, bu, ayrı bir kanun
teklifi olarak geldi; ama...
BAŞKAN - Sayın Üstün, bir saniye...
Sayın milletvekilleri, sayın hatibin
konuşmasını takip edemiyoruz. Lütfen...
Buyurun Sayın Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Yerel seçimlerden önce, daha önce sağ
iktidarların yaptığı kurnazlığı siz yaptınız ve o tasarıyı rafa kaldırdınız.
Seçimler oldu, 300 000-500 000 fazla oy alacağız diye, bu yasa tasarısını bugün
getirdiniz. Bunu da yine zabıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
Şimdi, herhangi bir belediyeyi, biz,
nüfusu 2 000'in altına düştü diye belediyelikten çıkarırsak, o insanlara, o
yöre halkına haksızlık yapmış olmaz mıyız? O yörelere, o beldelere, belde hakkı
verildiğinde, belediye kurulduğunda, onların durumu, eski durumlarından, yani,
köy olma durumlarından daha ileri götürülmedi mi ki, biz şimdi onları yeniden
köy haline getirmek istiyoruz. Bu konuya girmeden önce, şunu da söyleyeyim;
ister nüfusu 2 000'in altına düştüğü için ister başka bir gerekçeyle, belediye
tüzelkişiliğinin sona ermesi düzenlemesinde, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı Anlaşmasının 5 inci maddesine aykırı davranılmaktadır; çünkü, bu madde,
böyle durumlarda referandumu koşul olarak öne sürmektedir.
Sizi Meclise ve iktidara taşıyan
insanların, belediyelerini, 2000 yılı nüfus sayımına göre ortadan kaldırmayı
nasıl içinize sindirebiliyorsunuz, anlamış değilim. Ülkeyi kentten köye
götürmek yönetim biçimi olamaz. Her şey bitti de burada mı tasarruf
edeceksiniz? Avrupa Birliğine gireceğiz diye, Avrupa Birliği norm yasalarını
uygularken, biz, gemide batıya koşan, ama, geminin doğuya gittiğini görmekte
olan insanlarız. Buradan tasarruf edeceğinize, etrafınızda dolanan haramzadelerden,
bankaların içini boşaltanlardan hesap sorun. Ankara Büyükşehir Belediyesinin,
bir açılışta harcadığı paranın hesabını sorun da, ondan sonra bu beldelerden
hesap sorun. Şimdi, 2 000 nüfuslu diye, 340 belediyeyi, o insanlara hiç
sormadan, o insanların insan olarak düşüncesini almadan kaldırıyorsunuz.
Bakınız, hükümetimiz şöyle diyor: "Buralarda kaynaklar verimsiz
kullanılmış, bu belediyeler görevini yapmakta acze düşmüş, çarpık kentleşme ve
gecekondulaşma ciddî boyutlara ulaşmış."
Değerli arkadaşlarım, çarpık kentleşme,
gecekondulaşma ileri düzeye varan yerlerin belediyelerini kapatırsanız, önce
İstanbul'dan başlayıp bütün belediyeleri kapatmanız gerekir, böyle küçük
belediyeleri değil. Onun için, eğer, bir beldede belediye kapatılması söz
konusu olursa, o beldenin malî kaynaklarını, sosyal hareketlilik ve ekonomik
edinim düzeyini, yaz-kış değişen nüfusunu... Bunu açmak gerekiyor. Sayın
Bayraktar burada, İstanbul Eminönü Belediyesi için söylüyorum; gündüz nüfusu 2
000 000-2 500 000, gece nüfusu -son nüfus sayımına göre- 635 000. Bu nüfus,
oniki ay sabit ve şu an, İller Bankasından belediyeye ayrılan pay 55 635 kişiye
göre gönderilmektedir. Belediyenin kadrosuna gelince: Bu, 2 000 000-2 500 000
kişiyle ilgilenebilecek ve turistlere yardımcı olacak kaç zabıta kadrosu var,
merak ediyorum. Tarihî yarımada olan Eminönü, Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii
ve Süleymaniye Camii dünyanın uğrak merkezleri olmasına rağmen, burası için de
bir düzenleme getiremediniz.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Getiriyoruz...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Yine, Bodrum,
Marmaris gibi, kış nüfusu 40 000 ile 60 000 arasında değişen, yaz nüfusu ise 2
000 000'un üzerinde olan turistik yöreler için de -belediyelerimize- yeni bir
düzenleme, yeni bir katkı getiremediniz.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Hepsini
getiriyoruz, hiç merak etmeyin.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Belediye
Gelirleri Kanununda olacak...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Var...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Yaz-kış,
gece-gündüz nüfusu için, bu tasarıyla bir yenilik gelmemiştir. Böylece,
belediyelerimiz kaderiyle baş başa bırakılmıştır.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Takip edememişsiniz...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Yok... Ben,
çok iyi takip ettim de, siz getiremediniz.
Var olan maddî varlığını, gelirlerinin
giderlerini karşılayıp karşılamadığını ölçmek gerekir; bir tek gerekçeyle,
nüfusu 1 990'a düştü diye belediyeler kapatılır mı değerli arkadaşlarım?! Bu
kadar basit bir ölçü olabilir mi bir belediyeyi ortadan kaldırmak için?! Bunun
için, bu madde de gerçekten yanlış olmuştur. Kazanılmış hakka aykırı olduğu
gibi, benim düşünceme göre, o yörede yaşayan insanların insanlık haklarına da
aykırıdır.
Turistik yörelere baktığınız zaman, sizin,
nüfusu 2 000'den az dediğiniz yörelerde, günde, en az -yaz için söylüyorum- 200
000 yabancı turiste hizmet verilmektedir. Siz, bu belediyeleri kaldırırsanız,
köy yapılarıyla bu hizmeti verebileceğinizi düşünüyor musunuz?! Ayrıca, bu
belediyelerin çoğunda, çok ciddî altyapı çalışmaları başlatılmış durumda; belediye olmaktan çıkardığınızda, köy
tüzelkişiliğiyle bu altyapılar sürdürülebilir mi?! Turistik yerlerde çöp olayı
büyük bir sorundur.
Sayın Bakanım, dün gece saat 01.30'daki
konuşmasında "beldeler çöpleri toplayamıyor, bu belediye başkanı görev
yapamıyor, bu belediye başkanını görevde tutamam" demişti. Ben, soruyorum;
bu belediyeleri kaldırdıktan sonra, buradaki çöpleri kim toplayacak Sayın
Bakanım?
Değerli arkadaşlarım, yine, Fethiye
İlçemizin Yeşilüzümlü Belediyesi bu tasarıdan nasibini alacak
belediyelerimizden birisi. 2000 nüfus sayımına göre nüfusu 2 000'den az.
Geçenlerde çıkardığınız yasalarla yabancılara mülk edinme hakkı tanıdınız, aslında
bu da tartışılır; Yeşilüzüm'de, bugün itibariyle 260 parsel satılmış, 60 mesken
yapılmış, 200 yabancı burada ikâmet etmekte ve halen 220 inşaat devam
etmektedir. Buraya gelip de bu parselleri alan insanlar, belediye hizmeti var,
belediye hizmetinden yararlanıyoruz diye alıyorlar.
Muğla'nın dünyaca ünlü Gökovası; koruma
için herkes seferber. Gökova Belediyesini yok etmekle neyi koruyacaksınız?!
Özel Çevre Koruma Kurulu Muğla yöresinde belediyelerle işbirliği yaparak imar
planlarını işleme koyabildi; hiçbir köy yerleşim biriminde işleme konulamadı,
imar planları geçmedi. Bu da, kıstasın 2 000 nüfus olmasının sakıncalarını
ortaya koymaktadır. Yasa bu haliyle çıkacak olursa, ileride büyük sorunlarla
karşı karşıya kalacağız demektir. Size bugüne kadar kendi imkânlarıyla birçok
sorunu aşmış, yollarını asfalt ve parke taşlarıyla yapmış, suyunu getirmiş,
imar sorununu çözmüş, çöp sorununu çözmüş başarılı belediyelerden söz ediyorum;
bunları niçin cezalandırıyorsunuz?! Burada yaşayan insanlara "kardeşim,
siz, bundan sonra hizmet alamayacaksınız, bu iş burada biter" mi
diyeceğiz?!
Yine, Marmaris-Bozburun Belediyesi, yaz
nüfusu aşağı yukarı 10 000 civarında. Burada belediyenin yaptığı hizmetleri,
yazın gelen yabancı turistlere hizmeti kim yapacak, muhtarlık mı yapacak?!
Yine, Muğla-Kafaca Belediyesi; 2003-2004
yılları içinde ruhsat verilen inşaat sayısı 397, bunlardan 366'sı Muğla Yapı
Kooperatifleri Birliği inşaatı ve bundan yaklaşık üç yıl sonra orada 1 500
kişinin ikamet edeceği düşünülmekte. Yine, ayrıca, Kafaca Belediyesi altyapı
hizmetlerinde önemli atılımlar yapmış, mevzi imar planlarını tamamlamıştır.
Değerli arkadaşlarım, yine ilginç örnekler
verecek olursak; Sivas Akçakışla Beldesi. Bu vadinin yerleşim bölgesi olması
yaklaşık yüzseksen, yüzdoksan yıl öncesine dayanmakta. Padişah Yıldırım
Bayezit'in askerlerinin burada at ve diğer hayvanları beslediği söylenir.
Akçakışla, 1314, yani 1899'dan beri nahiye olup, halen, beldede bulunan nahiye
binası, belediye binası olarak hizmet vermekte; sağlam taş bina, cumhuriyetin
ilk yıllarında, Ragıp Bey, namı diğer Deli Müdür diye bilinen şahıs tarafından
yapılmış, binanın açılışına gelen Muammer Paşa, Ragıp Beyden bir de okul
yaptırmasını istemiş, Ragıp Bey de evini okul olarak göstermiştir; Ragıp Beyin
kemiklerini sızlatmayın.
Yine, 2000 yılı nüfus sayımına göre
etkilenecek Afyon Merkez Çıkrık Belediyesi; nüfusu 1 993...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Üstün, toparlar mısınız.
Buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Bu şekilde
etkilenecek 340 belde var değerli arkadaşlarım.
Bir de, rakamlarla oynamayı çok
seviyorsunuz; 5 000, 5, 50 000, 50 kilometre... İşte, tasarının 11 inci
maddesinde "il veya ilçe belediyesi ile nüfusu 50 000 ve üzerinde olan bir
başka belediyenin sınırına, 5 000 metreden daha yakın duruma gelen belediye ve
köylerin tüzelkişiliği; genel imar düzeni veya temel altyapı hizmetlerinin
gerekli kılması durumunda" denilerek, tüzelkişiliklerinin düşürülmesi söz
konusu.
Değerli arkadaşlarım, seçimlerden önce,
yine, büyükşehir belediyeleriyle ilgili bir pergel planı getirdiniz. İyi ki
büyükşehir lafı geçti, şehir lafı geçmiş olsaydı, Kilis'ten 50 kilometrelik bir
çap çizdiğiniz zaman Halep'e uzanıyordu. Halep itiraz ettiği zaman
"Türkiye Büyük Millet Meclisi yalan mı söylüyor, tut kardeşim ipin
ucundan, ölçelim bakalım, oluyor mu olmuyor mu" diye... Bu tür, yasalarda,
bu tür rakamlarla oynamak hoş değil.
Bu 340 beldenin köye dönüştürülmesi,
nüfusunun az olduğu düşünülerek köye dönüştürülmesi gerçekten sakıncalı; bunun,
ileride onarılmaz yaralar açacağını düşünüyorum.
Bu maddenin Anayasaya aykırı olduğunu
belirtiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Belediyeler Yasa Tasarısının geçici 5 inci maddesi
üzerinde kişisel söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlarım.
Bu madde, az önceki arkadaşımın belirttiği
gibi, nüfusu 2 000'in altında olan belediyelerin kapatılmasıyla, nüfusu 50
000'i aşan belediyelerin 5 kilometre yakınında olan belediyelerin o belediyeye
katılmasını düzenliyor.
Değerli arkadaşlar, bundan dört yıl önce
yapılmış bir nüfus sayımını ölçü alarak bazı belediyelerin -kimi 340 belediye
diyor, kimi de 356 belediye diyor- tüzelkişiliğini yok ediyoruz; yani, onları
kapatıyoruz.
Türkiye'de her yıl yaklaşık yüzde 1,5-2
nüfus artışı var. Bundan dört yıl önce yapılmış bir nüfus sayımına göre bugün
bu nüfus değişmiş. Değerli arkadaşlar, 2010 yılında bir nüfus sayımı yapılacak.
Sayın Bakan dünkü konuşmasında "yeniden nüfus sayımı yaptırılabilir"
dedi. Biz, kazanılmış bir hakkı alıyoruz bu belediyelerin elinden; çünkü, bu
belediyeleri belediye yapan düşünce ile bugün bu belediyeleri kapatan düşünce
aşağı yukarı aynı. Bakın, 1923'ten önce Türkiye'deki belediye sayısı 389'muş.
1950 yılında 628 olmuş. Atlıyorum, 1981'de belediye sayısı 1 587 olmuş ve
1981-1992 yılları arasında ise, 2 270 olmuş. O tarihler arasında Sayın Bakan,
yine Bakandı.
Şimdi, insanlara umut veriyorsunuz ve
diyorsunuz ki, gelin, sizi belediye yapıyoruz. O zaman niye belediye yaptınız?!
O insanlar, yıllarca, kendi yönetimlerini kurdular, mal mülk edindiler, 18 inci
maddeyi uyguladılar, hizmetler verdiler.
Şimdi, aynı Bakan, yine İçişleri Bakanı
-zamanında çok belediye açmış, şimdi de belediye kapatıyor- gerekçe olarak bize
diyor ki: "Koşulları yitirmiş." Belediye olmaya o zaman koşulları
varmış; ama, bugün o koşulları yitirmiş!..
Hayır, Sayın Bakan, sizin tutumunuz
değişmiş! Siz, devletin vefasızlığını ortaya koyuyorsunuz, halkın güvenini
sarsıyorsunuz. Bu, yalnız hukuksal bir sorun değil -belki Anayasa Mahkemesinden
dönecek- kazanılmış bir hakkın yok edilmesi değil, bir kimliği, insanların
yıllarca elde ettikleri güveni yok etme anlayışıdır. O yüzden de, bu kapatılma
olayının gerçekten iyi düşünülmesi gerekiyor. Bundan sonraki belediyeler için 5
000 ölçütü konulabilir; ama, arkadaşlar, şimdi diyorsunuz ki, ben, 2000 yılında
yapılmış bir nüfus sayımını ölçü alıyorum ve nüfusu 2 000'in altında olanı
kapatıyorum!
Bu tasarının 48 inci maddesinde
"belediyeler yeni birim kurarken, nüfusun dışında, ekonomik, toplumsal,
kültürel durumlar ve gelecekteki gelişmeler gözönüne alınarak yeni birimler
oluşturabilir" diyorsunuz.
İş buraya geliyor, belediye kapatmaya
geliyor; yalnız nüfusu ölçüt alıyorsunuz; ama, başka bir yerinde ise başka
ölçütler koyuyorsunuz. Arkadaşım da söyledi, öyle belediyeler var ki, borcu
yok, ekonomik yönden, toplumsal yönden, kültürel yönden kentleşmiş. Değerli
arkadaşlar, eğer, borç olarak ele alıyorsanız, ben size söyleyeyim, bu 359
belediyenin 1 tanesine bedel Ankara Büyükşehirde kurulmuş bir belediye
şirketini; yani, 1 AŞ'yi kapatın, 14 AŞ'den birini kapatın, tüm bu
belediyelerin borcundan daha büyük bir yükü kaldırmış olursunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, toparlar mısınız.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlar, yeniden düşünelim, bu geçici 5 inci madde bir fırsattır. Bakın,
2010 yılında yeniden bir nüfus sayımı yapılacak. Gelin, kazanılmış hakları yok
etmeyelim. Yalnız benim ilimde 29 tane, nüfus yönünden, 10'un üzerinde de 5
kilometrenin içinde kalıyor diye kapatılacak belediye olacak. Yarın, AKP'li
arkadaşlar bu beldelere nasıl gidecek, ne diyecek?.. Buradaki ölçünüz nedir,
kazanımınız nedir?.. Biz, bunları kapatmakla şunu kazanıyoruz diyebileceğiniz
ekonomik yönden bir kazanım var mıdır; hayır.
O yüzden, ben, Yüce Meclisin bu kapatma
olayında bir kez daha düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. Sayın Bakanın burada
bize söz vermesini, yani, geçmişteki bir nüfus sayımının değil, gelecekteki bir
nüfus sayımının ölçüt alınmasını diliyorum. Bu konuda bir önergemiz de var.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; müsaadenizle, bu, nüfusu 2 000'den az
olan belediyelerle ilgili konuya bir açıklık getirmek üzere söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, geçici 5 inci
maddeye göre, nüfusu 2 000'in altına düşen belediyelerin tüzelkişiliği
kaldırılır ve burada, geçmiş nüfus sayımı, yani 2000 yılında yapılan nüfus
sayımı esas alınır. Bu geçici 5 inci madde, aslında bu kanunun 8 inci
maddesindeki birleşme ve katılmalarla ilgilidir daha çok. Yani, bu, nüfusu 2
000'in altında olan belediyelere biz bu maddeyle bir imkân getiriyoruz, diyoruz
ki, yakınındaki bir köyle veya başka bir kasabayla birleşmek suretiyle nüfusunu
2 000'in üzerine çıkarırsan bu hükme uygulanmaktan kurtulmuş olursun; ama, bir
de bu kanun tasarısının 11 inci maddesi, yani tüzelkişiliğinin sona erdirilmesi
konusu var. Nüfusu 2 000'in altında olan belediyelerin tüzelkişiliklerinin sona
erdirilmesi için ise, burada, 12 nci maddenin son fıkrasında şöyle bir hüküm
var... Benim söylediğim... Çünkü, ben burada yeniden nüfus sayımı yapılır
demiştim; arkadaşımız onu eleştiriyordu. İşte, 12 nci maddenin son fıkrası:
"Yerleşim yerlerinin bu kanunda öngörülen nüfusları devlet İstatistik
Enstitüsü Başkanlığınca tespit edilir." Biz, bu kanun yürürlüğe girer
girmez, eğer İçişleri Bakanlığı olarak bir idarî tasarruf başlatacaksak bu
yerleri kapatmayla ilgili, nüfusu 2 000'in altına düşmüş olan yerlerin
kapanması, tüzelkişiliğinin sona erdirilmesiyle ilgili bir tasarruf
başlatacaksak, o zaman 2000 yılında yapılan sayım esas alınır; ama, öyle bir
durum yok. Biz diyoruz ki, bu 11 inci madde ve takip eden maddelerde "bu
hükümler önümüzdeki seçimde uygulanır." O zaman uygulanacaksa -ki, o zaman
uygulanacak- işte o zaman, Devlet İstatistik Enstitüsünce yeniden yapılacak
sayımlardaki çıkacak netice uygulanacaktır.
Yine, Devlet İstatistik Enstitüsünün,
Avrupa Birliğiyle uyum yasaları çerçevesinde yasası hazırlanmıştır. O yasada, arada bir bu şekilde
projeksiyonlar yapma imkânı getirilmiştir. O imkân kullanılarak, bu beldelerde
yeniden bir nüfus tespiti yapılacak ve o tespite göre işlem yapılacaktır.
Durumu bilgilerinize arz ediyorum;
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyle ilgili 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 5 inci maddesinin son satırındaki "2000 yılı"
ibaresinin "2010 yılı" olarak değiştirilmesini öneririz.
Saygılarımızla.
Mustafa Gazalcı |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Muhsin Koçyiğit |
|
|
Denizli |
Antalya |
Diyarbakır |
|
Yaşar Tüzün |
Erdal Karademir |
Sezai Önder |
|
Bilecik |
İzmir |
Samsun |
|
|
Hüseyin Bayındır |
|
|
|
Kırşehir |
|
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ikinci
kez söz aldığım için özür dilerim.
Önergemiz -Komisyonun ve Hükümetin niçin
katılmadığını da bilmiyorum- şu efendim: Şimdi, 2010 yılında bir nüfus sayımı
yapılacak. Biz diyoruz ki, ölçüt olarak 2000 yılı değil, 2010 yılındaki nüfus
sayımı gözönüne alınsın.
Biraz önce Sayın Bakan konuştu; gelecek
seçimden başlayarak zaten bu işlem yapılacak; o zamana kadar da birleştirme
çalışmaları olsun deniliyor.
Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısının
esprisi, sizin savınıza göre, yerelliği ve katılımı sağlamaktır; yani,
yurttaşın, doğrudan yönetime katılması, düşüncesini söylemesi ve katılımcılığı
sağlaması.
Şimdi, bu kapatma işiyle, siz, bu ruhla
çelişkili bir durum sergiliyorsunuz; diyorsunuz ki "arkadaş, sen küçüksün,
sen burada yerellik yapamazsın, katılamazsın; ben, seni başkasına katacağım ya
da kapatacağım." Bizim önergemiz çok masum; 2010 yılında bir nüfus sayımı
yapılacak; ölçüt olarak o alınsın, geçmiş alınmasın diyoruz. AKP'li
arkadaşların da bu önergeye oy vereceğini düşünüyorum; çünkü, o günden bu yana
nüfus çok değiştiği halde, böyle, geçmişe dönük ölçü almak bir haksızlıktır.
Oylarınızla önergemize destek olmanızı
istiyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 6 ncı maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6.- Bu Kanunun yayımı
tarihinde görevde bulunan belediye meclisi başkan vekilleri, meclis katipleri,
ihtisas komisyonu üyeleri ve encümenin seçilmiş üyeleri seçildikleri devrenin
sonuna kadar göreve devam ederler. Bu Kanun uyarınca söz konusu görevlere
yapılacak seçimler bu devrenin sona ermesini takiben yapılır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 7.- Bu Kanunun 41 inci
maddesinde öngörülen stratejik planın hazırlanmasına dair altı aylık süre,
Kanunun yürürlüğünü müteakip hazırlanması gereken ilk stratejik plan için bir
yıl olarak uygulanır.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 23.13
YEDİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 23.35
BAŞKAN :
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112 nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
616 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.-
Belediyeler Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/766) (S. Sayısı: 616) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının geçici 8 inci maddesini
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 8.- Belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sermayesinin yüzde
ellisinden fazlası belediyelere ait şirketlerin; 31.5.2004 tarihi itibariyle
diğer belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşlarından olan kamu hukuku ve özel
hukuka tabi alacakları, bunların diğer belediyeler ile kamu kurum ve
kuruluşlarına olan borçlarına karşılık olmak üzere bu Kanunun yayımını izleyen
altı ay içinde mahsup edilir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca mahsup işlemleri
yapıldıktan sonra belediyelerin, kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçları,
genel bütçe vergi gelirlerinden her ay ayrılacak paylarının yüzde kırkını
geçmemek üzere kesinti yapılarak tahsil edilir. Mahsup sonucu kalan bu
tutarlara zam ve faiz uygulanmaz. Bu maddedeki alacak ve borçlar fer'ilerini de
kapsar.
Bu maddeye göre yapılacak mahsup ve
kesinti işlemleri yılı bütçe kanunlarıyla ilişkilendirilmeksizin ilgili
belediye ve uzlaşma komisyonu tarafından karara bağlanır. Uzlaşma komisyonu
Hazine Müsteşarlığından sorumlu bakan tarafından görevlendirilecek bir başkan
ile Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Sayıştay Başkanlığı ve İller Bankasından
birer temsilciden oluşur.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi
adına saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, geçici 4 üncü maddede bir ufak
redaksiyon hatası vardı o herhalde gözden kaçtı, geçici 4 üncü maddenin son
satırında "başlatılanlar işlemden kaldırılır"... Pardon...
Neyse, ben geçici 8 inci maddeyle devam edeyim.
72 nci maddede belediyelerin, Hazine takibindeki borçları hariç, kamu
kurumlarına olan borçlarının takas ve mahsup yoluyla eritilmesini öngörmüştü.
Şimdi, geçici 8 inci maddede bunun nasıl uygulanacağı düzenleniyor. Gördüğüm
kadarıyla üzerinde birtakım çalışılan önergeler de var; ama bu konuda genel
yaklaşım olarak neler düşünülebilir, neler ifade edilebilir, Türkiye'de bu
çerçeve içerisindeki gerçek tablo nedir, bunları, bu süre içerisinde
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, belediyelerin, kamu
kurumlarına borçları ile alacakları karşılıklı mahsup işlemiyle eritilecektir.
Bu işlem, yasa yürürlüğe girdikten itibaren altı ay içinde tamamlanacaktır,
böyle öngörülmektedir.
Bundan sonra, belediyelerin kamu
kurumlarına kalan borçları, her ay, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından
aldıkları paydan en çok yüzde 40'a kadarı kesilerek, zorunlu bir ödemeye tabi
tutulacaktır.
Mahsup ve kesinti nasıl yapılacaktır; bir
uzlaşma komisyonu kurulması öngörülmektedir maddede ve bu komisyon aracılığıyla
yapılacaktır. Komisyonun başkanını da Hazineden sorumlu Bakan
görevlendirecektir. Taslağın anatomisi bu.
Bu maddede, kamu kurumları arasında
borç-alacak ilişkileri düzenlenmektedir; yani, bir başka ifadeyle, geleneksel
anlamıyla, borçların tahkimi olarak adlandırabileceğimiz bir maddedir.
Şimdi, burada, yüksek sesle sormak
istediğimiz, sizleri de düşünmeye sevk etmek istediğimiz bazı noktalar var;
bunlardan birincisi, sürecin sorumluluğu ne Maliye Bakanına ne İçişleri
Bakanına verilmiştir; Hazine, belediyelerin iç-dış borçlarıyla ilgiliyken, bu
konuda devreye sokulmuş olması ilginçtir.
Bu tercihin nedeni ne acaba? Yüksek sesle
sormamız gereken soru bu. İsterseniz, bu tercihi biraz irdeleyelim, ben
tahlilimi yapayım, siz de dinleyin, yorumunuzu yaparsınız. Şimdi, kamu
kurumlarının birbirleriyle borç- alacak ilişkileri, özellikle dış alacaklar
adına borç yönetimi yürüten Hazine yönetimini neden ilgilendirmektedir? Bu
tercih, Türkiye'de, son dönemlerde yönetimde oldukça etkili olan reçeteleriyle
bildiğimiz, uluslararası finans kuruluşu IMF'nin, hani şu "yüzde
6,5'ler" diye ifade ettiğimiz deyimlerle, yüzdelerle andığımız kurumların,
acaba, bunlara verilmiş bir güvence sinyali midir? Borçların tahkimi bütçeyle
ilişkilendirilmeyecektir. Bu, IMF, Hazine için borç ödeme kaynaklarının bir
bölümünün kendi kontrollerinden çıkması anlamına gelmektedir. İşin
sorumluluğunun Hazineye verilmesi, tahkim sürecinin bu odakların kontrolü
dışında kalmaması içindir.
Şimdi, ikinci olarak, geçici madde, sözde,
belediyeleri borçlarından kurtarmaktadır; gerçekten de borcun zammı ve faizi
düşmektedir. Değerli arkadaşlarım, buna karşın, ulusal bütçeden ayrılan payın
yüzde 40 gibi bir bölümünün kesilmesi, belediyeler üzerinde büyük bir malî
baskı yaratmak anlamına da gelmektedir. Bu maddeye konu olan borç miktarının
yaklaşık 17-18 katrilyon lira olduğu söylenilmektedir.
Şimdi, hükümetin tasarısında bu madde
yoktu değerli arkadaşlarım; hükümetin ilk getirdiği tasarıda bu madde yoktu. Bu
madde, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında, Cumhuriyet Halk
Partisinin itirazlarına rağmen, tasarıya eklenmiştir. Bu öneri, bu madde, acaba
hangi etkiler altında, hükümetin tasarısında olmamasına rağmen, komisyondaki
görüşmelerde bu tasarıya bu şekilde yerleştirilmiştir? Yani, burada bir
pazarlık var mı? Bu soruları sormak hakkımız, bunların üzerinde düşünmek de
hakkımız.
Değerli arkadaşlarım, mahsup yapılmalı,
mahsup sonrası kalan kamu borçları silinmelidir, belediyelerin kaynağa ihtiyacı
vardır -altını çizerek söylüyoruz- yerel yönetimlerin sınırları içinde yaşayan
halkımızın yatırıma ihtiyacı vardır. Bu gerçeği, belki de en iyi -bunu birkaç
defa, söz aldığımızda söyledik- şekilde ya da en içten şekilde, belediye
başkanlığı görevi yapıp bu görevden milletvekilliğine gelen arkadaşlarımız
hissetmektedirler, bilmektedirler. Şimdi, bu tahkim maddesi genişletilmeli ve
belediye borçlarının tahkimden, bir başka deyimle, terkin maddesine
dönüştürülmesi bizce düşünülmelidir; yani, belediyeleri rahatlatmanın en iyi
yollarından bir tanesi budur. Yani, amacımız belediyeleri rahatlatmaksa, o
zaman, biraz IMF'yi rahatsız etmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, biraz IMF'yi
rahatsız etmemiz gerekiyor. Burada, bunu yapabilecek gücü gösterirse bu Meclis,
bakın altını çizerek söylüyorum, ortaklaşa alınan 1 Mart kararı gibi bir
başkaldırışın da altına imza atacak bir meclis olacaktır.
Bunu hatırlatmak istiyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen,
İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının bu maddesi ilginç bir madde. Geçici madde 8,
belediyelerin borç ve alacaklarının takas ve mahsubuyla ilişkili 72 nci maddede
düzenlenen uygulamaya -yani, kalıcı, kanun metnine girmiş ve bundan sonraki
dönemlerde de uygulanabilecek olan maddeye- geçici bir maddeyle, şu an için, 30
Haziran 2004 tarihi itibariyle tahkim yoluyla bir takas ve mahsup işlemi getiriyor.
Burada yapılan, takas ve mahsubun ötesinde, bir borç konsolidasyonudur. Bir
kere bunun adını doğru koyalım; burada bir borç tahkimi vardır. Biz,
belediyelerin uzun zamandır yanlış ya da doğru kararlarla önemli ölçüde borç
yükü altına girdiklerini, bu yük nedeniyle yatırım yapamaz duruma girdiklerini
biliyoruz; dolayısıyla, belediyelerin bu borç yükünden bir şekilde kurtulmaları
gerektiğini biz de düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yalnız, burada,
geçici madde 8'le düzenlenen yönteme... Şimdi, birazdan önümüze gelecek, bu
verilen arada yeniden düzenlenmiş olan... Verilmiş bir önerge vardı, yeniden
düzenlendi, önümüze geldi; bu önerge doğrultusunda geçici madde 8 yeniden
düzenlenecektir.
Ben, buna, şimdi, burada giriyorum; çünkü,
bilindiği gibi, usulümüzce, önergeler, ancak önergeyi veren taraf tarafından
savunulur burada; biz, bunun aleyhinde ya da lehinde konuşamıyoruz.
Dolayısıyla, ben, burada, şimdi, bu verilen önerge ile buradaki, önümüzdeki,
okunan geçici maddeyi karşılaştırmak istiyorum.
Bu verilen önergede yapılan şu: Bir kere,
aşağı yukarı ilk iki paragraf sabit tutuluyor; ancak, üçüncü paragrafta,
buradaki karar yetkisi Bakanlar Kuruluna veriliyor; yani, maddede yer alan,
sadece uzlaşma komisyonu ve Hazineden sorumlu bakanın tayin edeceği bir
başkanın eliyle yürütmek yerine, Bakanlar Kuruluna veriyor. Bu, aslında, daha
doğru bir şekil gibi gözüküyor; ancak, şunu belirteyim: Kalıcı madde, yani,
madde 72'de, Bakanlar Kurulu değil, doğrudan doğruya İçişleri Bakanlığının
olumlu görüşüyle Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle
belirlenen bir durum, geçici maddede, Bakanlar Kurulu düzeyinde verilen bir
karara dönüşüyor. Bu ikisi arasında böyle bir çelişki olduğuna dikkatinizi çekmek
istiyorum.
İkincisi, burada yapılacak düzenleme, yine
bir uzlaşma komisyonunu devreye sokuyor. Uzlaşma komisyonunda Hazineden sorumlu
bakan önemli noktada; çünkü, onun belirlediği kişi başkan oluyor, Hazine
Müsteşarlığı ayrıca bir temsilci veriyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi, şu biliniyor:
Hazine, Türkiye'de, IMF ilişkilerinde merkezî rol oynayan bir kuruluştur.
Aslında, IMF'nin neredeyse bir iç bürosu gibi çalışıyor. Hazinenin bu kadar
önemli olduğu bir noktada, acaba, bu sizin getirdiğiniz düzenleme, IMF'nin
telkinleri, direktifleri dışında olabilir mi sorusunu akla getiriyor, bu bir.
İkincisi, Türkiye'de, kabul ettiğimiz,
sizin kabul ettiğiniz, bir 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun var. Bütçeyi devreden çıkararak, burada, bu mahsup
ve kesinti işlemlerinin, o yılın bütçe kanunuyla ilişkilendirilmeksizin devreye
sokulması, yani, bütçenin dışına çıkarılarak bu işlemlerin yapılmasının, acaba,
saydamlık açısından ne gibi sorunları var; bunları düşündük mü?
Tabiî, bütün bunların ötesinde, burada
idarî kararlarla, sonuçta siyasî kararlarla, çok geniş bir siyasî serbestlik
alanı da yaratılmış olmuyor mu? Yani, şu soruyu doğru yanıtlamak gerekiyor:
Keyfî ve sübjektif kullanıma açık bir durumla karşı karşıya mıyız; bunu ancak
uygulamada göreceğiz. Eğer, ortak standartlar geçerli olacaksa mesele yok; ama,
eğer, daha önce örneklerini gördüğümüz türden çifte standart ya da çoklu
standartlar söz konusu olacaksa, bu belediye benim iktidarıma yakın öbürü değil
standartları geçerli olacaksa, burada ciddî sıkıntılar olacaktır, bugünden
uyarmak istiyoruz; çünkü, Türkiye, önümüzdeki dönemi kamu yönetimi açısından
huzurla geçirmek istiyorsa, standart geliştirmede de, tek standarda dönüşme
yönünde de yol almak zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (Devamla) - Bu düzenlemenin, belediyeleri rahatlatıcı
etkisi bakımından olumlu, bütçe etkileri bakımından olumsuz, bütün bunların
uzlaşma komisyonu vesaire marifetiyle olması bakımından siyasî etkilenmelere
açık bir düzenleme olduğunu, dolayısıyla, bizim, şimdiye kadar gördüğümüz
uygulamalar bakımından, bu uygulamanın geleceğine ya da gerçekleşmesine ilişkin
kaygılar taşıdığımızı söyleyerek sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.
Maddeyle ilgili 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının geçici 8 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Sadullah Ergin |
Şükrü Ünal |
|
|
Ankara |
Hatay |
Osmaniye |
|
Recep Koral |
|
Beşir Hamidi |
|
İstanbul |
|
Mardin |
Geçici madde 8.- Belediyeler ve bağlı
kuruluşları ile sermayesinin % 50'sinden fazlası belediyelere ait şirketlerin,
30.06.2004 tarihi itibarı ile kamu kurum ve kuruluşlarından olan kamu ve özel
hukuka tabi alacakları, bunların diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan
borçlarına karşılık olmak üzere bu Kanunun yayımını izleyen altı ay içinde
mahsup edilir. Bu madde kapsamındaki alacak ve borç ifadesi bu alacak ve
borçlara ilişkin fer'îleri ve cezaları da kapsar.
Yukarıdaki fıkra kapsamında yer alan
kuruluşların mahsup işlemine konu olan veya olmayan borçları, genel bütçe vergi
gelirlerinden her ay ayrılacak payların yüzde 40'ını geçmemek üzere kesinti
yapılarak tahsil edilir.
Bu maddeye göre yapılacak mahsup ve
kesinti işlemleri yılı bütçe kanunları ile ilişkilendirilmeksizin ilgili
kuruluş ile uzlaşma komisyonu tarafından belirlenir. Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakanın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından karara
bağlanır. Bakanlar Kurulu, ilgili kuruluşların borç ödeme kapasitelerini de dikkate alarak ödenecek tutarları
taksitlendirmeye, taksitlendirilen kısma Kanunun yayımını izleyen günden
itibaren zam ve faiz uygulatmamaya, bu borçların fer'î ve cezalarını geçmemek
üzere indirim yapmaya yetkilidir.
Uzlaşma komisyonu Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan tarafından görevlendirilecek bir başkan ile İçişleri
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Hazine
Müsteşarlığı, Sayıştay Başkanlığı ve İller Bankası Genel Müdürlüğünden birer
temsilciden oluşur.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde, günlerdir yoğun bir
mesai yaparak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bütün milletvekillerimize, iktidar
ve muhalefetten bu çalışmalara katkı sağlayan arkadaşlarımıza da hem Grubum
adına hem şahsım adına hem de milletimiz adına teşekkür ediyorum.
Buradan bir kez daha ifade etmek isterim
ki, Türkiye'nin en çok çalışan kurumlarının başında, inanıyorum ki, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gelmektedir; milletimiz de, biz de gurur duymaktayız. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, önergeyle ilgili
kısaca bir bilgi vermek üzere söz almış bulunuyorum.
Bu önergemiz dört fıkradan oluşmaktadır.
Birinci fıkra, belediyelerin, kurum ve kuruluşların kendi aralarındaki
borç-alacak ilişkilerindeki mahsuplaşmayı düzenlemektedir.
İkinci fıkrası, yapılacak bu kesintilerin,
ödemelerin şekli hakkında bir limit koymaktadır; oraya bir açıklık
getirmektedir.
Üçüncü fıkrada ise, yeniden yapılandırmaya
ihtiyaç duyulduğu için bunu düzenliyoruz.
Dördüncü fıkramızda da, yapılacak hem
mahsuplaşma hem de yeniden yapılanmayla ilgili olarak bir uzlaşma komisyonu
çalışma yapacak, Bakanlar Kuruluna sunacak, Bakanlar Kurulunun tasvibi üzerine
de bu sonuçlanacak ve karar altına alınacaktır.
Elbette, siyasî partilerimizin, özellikle
Anamuhalefet Partimizin sözcülerinin birçok söylediğine ilave olarak şunu da
burada ifade etmekte yarar var: Biz, bunu, belediyeler açısından da, bütçe
açısından da endişe duyulacak bir konu
olarak görmüyoruz. Belediyelerin ödeme güçlerine göre yeniden yapılandırmaya da
hassasiyet göstereceğiz. Tabiî, siyasî olarak hiç endişe taşımaya lüzum yok. En
son örneği, bildiğiniz gibi, Maliye Bakanlığımızda bütçeden ayrılmış olan,
belediyelere bütçeden pay olarak verilen miktar, iktidar ve muhalefet farkı
gözetilmeksizin bütün belediyelere nüfuslarına göre eşit olarak dağıtılmıştır.
Bu yeniden yapılanmada da milletimize hizmet için var olan belediyelerimizi, bu
anlamda, hiçbir siyasî farklılık düşünmeksizin, şartlarına göre, ödeme
güçlerine göre yeniden yapılandırmayı amaçlayan bu önergeye destek vereceğinize
inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, oylamaya
geçmeden önce oylamanın usulüyle ilgili bir hatırlatma yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
OĞUZ OYAN (İzmir) - İlgili önergenin üçüncü
fıkrasında "borçların fer'î ve cezalarını geçmemek üzere indirim yapmaya
yetkilidir" denilerek bir af getirilmektedir. Dolayısıyla, oylamanın
açıkoylama biçiminde yapılması ve nitelikli çoğunluk aranması şarttır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici 8 inci madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan
kanun tasarısına geçici madde eklenmesine dair 2 ayrı önerge vardır; okutup,
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısına aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent Baratalı |
Türkân Miçooğulları |
Nadir Saraç |
|
|
İzmir |
İzmir |
Zonguldak |
|
Ali Oksal |
Hüseyin Bayındır |
Ali Kemal Kumkumoğlu |
|
Mersin |
Kırşehir |
İstanbul |
"Geçici Madde 9.- Bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce belediye başkanlığı görevinde bulunmuş olup da
T.C. Emekli Sandığı dışındaki sosyal güvenlik kurumlarından emekli olanlar
istekleri halinde T.C. Emekli Sandığı ile ilgilendirilirler.
T.C. Emekli Sandığı Kanununun, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte belediye başkanlığı görevinde bulunanlara uygulanan
hükümleri birinci fıkra kapsamındaki kişilere de uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda, halen belediye başkanlığı
görevinde bulunanlar ile Emekli Sandığından veya diğer sosyal güvenlik
kuruluşlarından emekli, yaşlılık veya malullük aylığı almakta iken, belediye
başkanlığına seçilen ve atananların istemeleri halinde, Emekli Sandığı
kapsamına alınmalarına olanak sağlanmaktadır. Ancak, bu uygulama eski belediye
başkanlarını kapsamamaktadır. Böyle bir uygulama, aynı kentlerde farklı
dönemlerde belediye başkanlığı yapmış kişiler açısından haksız sonuçlar
doğuracaktır. Bu eşitsizliğin giderilmemesi halinde, bu tasarının yasalaşıp
yürürlüğe girmesinden önce görev yapanlar açısından, mağduriyete yol açacaktır.
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Belediye
Kanunu Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muzaffer
Baştopçu |
Recep
Yıldırım |
Doğan
Topaloğlu |
|
Kocaeli |
Sakarya |
Ankara |
|
Ahmet
Kambur |
|
Ali
Sezal |
|
Tekirdağ |
|
Kahramanmaraş |
"Geçici Madde 9.- Bu Kanunun yayımı
tarihinde profesyonel spor klüplerinin başkanlığını yapan veya yönetiminde
bulunan belediye başkanları, en geç 1/1/2005 tarihine kadar bu kulüplerin
başkanlığından ve yönetimindeki görevlerinden ayrılırlar."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 37 nci maddesiyle belediye
başkanlarının profesyonel spor kulüplerinin başkanlığını yapamayacakları ve
yönetiminde bulunamayacakları hükme bağlanmaktadır. Ancak, kanunun yayımlandığı
tarihte bu tür görevlerde bulunanlara yürüttükleri klüp görevlerini
devredebilmeleri için bir süre tanınması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
88 inci maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Son Hükümler
Yürürlük
MADDE 88.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar [!]
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, biliyorum ki sabrınız taştı ve sabrınız
taştığı için de alkış yapıyorsunuz; teşekkür ediyorum.
Ancak, 70 000 000 insanı ilgilendiren çok
önemli bir tasarının son iki maddesine geldik. Biraz sonra, yürütmeyle ilgili
de bir başka arkadaşımız, sizlere, özellikle borçlanma konusunda bazı şeyleri
de anlatacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar[!]
Ancak, bu madde hakkında bazı şeyler
söylerken, şunları da sizlere hatırlatmakta yarar görüyorum. Biraz sonra, Sayın
Bakanımız çıkıp, burada, sizlere, bizlere, hepimize teşekkür konuşması yapacak;
bu yasanın yürürlüğe girmesi anından itibaren de Türkiye'de her şeyin çok çok
çok güzel olacağını söyleyecek.
Şimdi, 1989 yılından bu yana, onbeş yıldan
beri, Türkiye'de çeşitli platformlarda belediye yasalarının değiştirilmesiyle
ilgili olarak birçok toplantı yapıldı. Bunların birçoğuna da katıldım. O
toplantılarda getirilen fikirlerin hepsini toplamış olsanız, belki 5 000-10 000
sayfalık kitap eder; yani, en azından, Annan Planını geçer; ama, şu ana kadar
geldiğimiz noktada, aşağı yukarı 28 tane taslağın hazırlandığı, sizin Grubunuz
tarafından da en az 5 taslağın hazırlandığı, şimdi de o taslaklardan ziyade
başka yerlerin hazırladığı ve bizim de 163 maddeyi 89 maddeye indirerek
görüştüğümüz ve şu anda da sonuna geldiğimiz bu yasa için, sizin belediye
başkanlarından birisi, saygıdeğer bir arkadaşımız, Türk Belediyeler Birliği
Başkanı "dağ fare doğurdu" diye, basına demeç verdi; ben de aynen
katılıyorum. Ne yazık ki, tüm uğraşlar bir tarafa bırakılarak, dağ fare
doğurdu. Bunu, özellikle, altını çizerek belirtiyorum.
Bakalım, bu yasayı bu saate kadar
getirdik, bu maddeye kadar getirdik, aklımızda ne kaldı. İsterseniz, aklımızda
ne kaldığını komisyondaki arkadaşlara soralım ya da aklımızda ne kaldığını
komisyonun bürokratlarına soralım. En fazla, diyeceklerdir ki, belediye
başkanlarının maaşları kaldı, belediye meclislerinde ufak tefek düzenlemeler
yapıldı ve onun ötesinde, biraz önce konuştuğumuz tahkimle ilgili bir karar
alındı. Onun ötesinde, belleklerde kalabilecek, belediyelerin
demokratikleştirilmesine yönelik, ülkenin yüzünü aydınlatacak olan herhangi bir
şey kalmadı arkadaşlar. Aksine, bizim anlayışımıza göre, sosyaldemokrat
anlayışımıza göre, köylerin kent yapılması halinde ancak Avrupa Birliği
standartlarına erişeceğimiz unutularak, kentlerin köy yapılmasına yönelik
kararlar alındı. O nedenle "dağ fare doğurdu" cümlesine çok
katılıyorum.
Başka ne yapıldı; kamunun çok önemli bir
kurumu olan, yetmiş milyonu ilgilendiren, halkın en küçük yaşından en büyük
yaşına kadar herkesi ilgilendiren ve ciddî bir kamu kuruluşu olması gereken
belediyeler holdingleştirildi; yetmedi, holdinglerin de affı gündeme geldi ve
böylece, şimdi, holdingleştirilmiş belediyelerin, özellikle büyükşehir
belediyelerinin borçlarının affını biraz önce kabul etmiş olduk. Yani, kısaca
şunu söylemek gerekir herhalde diyorum: Malî yönden bu düzenleme yapıldı, idarî
yönden doğru dürüst düzenleme yapılmadı, sizin de bir katkınız olmadı. Mesela,
bazı yasa taslakları hazırlanırken bunlara isim verilirdi. Bu isimlerden birisi
de çok yaygın bir şekilde, herkes tarafından biliniyor. Halil Ürün yasa taslağı
vardı, o bile getirilmedi; hatta, Halil Ürün'ü bile burada görmek mümkün
olmadı. Başka belediye başkanı kökenli arkadaşlarımızdan, şu anda milletvekili
olan AKP'li arkadaşlarımızı da burada göremiyoruz ya da en azından görsek bile
pasif durumdalar. Oysa, katkı koymuş olsalar idi, mutlaka demokratikleştirilmiş
olan bir yerel yönetim ortaya çıkar; dolayısıyla, gerçekten, doğrudan
demokrasinin uygulanmasına başlar olurduk.
Ne yapıldı biliyor musunuz, ne yapıldı; tek
kale bir maç oynandı, kırk saati aşkın bir zamandır tek kale bir maç oynandı.
Üstelik, kalede de Notre Dame'ın Kamburu var. Notre Dame'ın Kamburuna şut
atıldı, şut atıldı, şut atıldı ve yetmiş milyon da o şutları izlemekte; ama,
hepsi de gol olmakta. Böylesi bir yasa, biraz sonra, İçişleri Bakanımızın
teşekkürüyle geçecektir. Ben, hayırlı olsun demekten başka bir şey
söyleyemeyeceğim, dilim varmıyor.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
89 uncu maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 89.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın İsmail Değerli. (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar [!]
Sayın Değerli, bu alkışlar karşısında çok
duygusal bir konuşma yapmanız gerekir. (AK Parti sıralarından gülüşmeler)
Buyurun.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) - Herhalde öyle
olacak Sayın Başkan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sizce kimin yürütmesi lazım?!
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) - Şimdi
göreceksiniz kim yürütecek. Herhalde Bakanlar Kurulu yürütecek bunu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ama, ne
konuşacaksınız?!
CHP GRUBU ADINA İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz kırk saattir size tahammül ediyoruz.
(AK Parti sıralarından "Aa" sesleri) Siz, 5 dakika daha bize tahammül
edin burada.
Değerli arkadaşlar, 616 sıra sayılı
Belediyeler Kanunu Tasarısı Meclisten geçiyor. Büyük ihtimalle yasalaşacak;
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Ancak, belediye başkanlığı yapan biri
olarak, birhayli de tereddütlerimiz var. Bu yasa, gerçekten, iyi niyetli,
bilgili belediye başkanları için hazırlanmış bir yasadır. Eğer belediye
başkanları iyi niyetli değilse, bilgisi becerisi yoksa, vay o belediyenin
başına gelene! Gerçekten, çok zor bir iş; çünkü, bu yasayla, 1580 sayılı Yasa
sadeleştirilmiş, öztürkçeye çevrilmiş, gerçekten, çok doğru bir şey; ama, bunun
yanında bu yasada birhayli sıkıntılar da var.
Şimdi, iyi niyetle çalışıp borcunu ödeyen
belediyeler cezalandırılıyor; fakat, popülist politika yapan, sınırsız para
harcayan, sınırsız projelere giren ve bunun yanında katrilyonlarca borcu
olanlar da, gerçekten affediliyor. 1984'te Bedrettin Dalan Yasası çıkmıştı, bu
yasa da Melih Gökçek'in yasası oldu. Gerçekten, 4 katrilyon borcu affediliyor.
Değerli arkadaşlar, bu yasa, devletin
sosyal görevleri arasında olan kamu hizmetlerini piyasa koşullarına açacak ve
özelleştirme getirecektir. Vatandaş, müşteri haline getirilecek, kamu
emekçileri ve geniş halk kitlelerinin kazanılmış hakları ellerinden geri
alınarak, işsizlik ve yoksulluk artacak, siyasî yandaşlara belediye imkânları
peşkeş çekilecek, sendikalar yok olacaktır. Uluslararası şirketler yerel
yönetimlere yerleşecek; rüşvet, yolsuzluk artacaktır. Sosyal haklar ve
güvenceler yok edilecek, çalışma özgürlüğü yok edilecek, aileler
parçalanacaktır. Aynı yerde çalışma zorunluluğu getirilerek, haksız rekabet
ortamı yaratılacaktır. Kamusal yarar yerine, kâr öne çıkacaktır. Zorunlu emeklilik
veya istifalar olacak; geçici süreli işçilik, geçici işçilik, sözleşmeli memur
gibi uygulamalarla sade vatandaşın, politik olmayan vatandaşın istihdam alanı
daraltılacaktır. Belediye meclisleri kararları, ikinci kez belediye başkanı
tarafından meclise gönderilecek -bu, çok yanlış bir karar- hem belediye başkanı
hem meclis üyeleri töhmet altında kalacaktır, fuzulî zaman kaybına sebep
olunacaktır. Keyfî harcamalar, borçlanma gittikçe artacak, belediyelerin çoğu iflas
edecektir. Siyaset, ticaret, tarikat ve mafya ilişkileri artacaktır. Denetim
mekanizması zayıflayacak, yolsuzluklar artacaktır. Vergi, resim, harç, katkı
yetkisi yerel yönetimlere verilerek, Bakanlar Kuruluna ait yetkiler, bu tasarıya
aykırı olarak devredilecektir. Belediyelere şirket kurma yetkileri verilerek,
dahilî taşeronluk yaratılacak, yasamayla verilen yetki idarî işlemlerle yok
edilecek, Anayasanın 47 nci maddesine aykırılık teşkil edecektir. İmarla ilgili
kargaşa yaratılacak; Toplu Konut İdaresi, il özel idareleri, ilçe
belediyeleri...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bu saatte korku
filmi izlettirme bize.
İSMAİL DEĞERLİ (Devamla) - ...büyükşehir
belediyesi olmak üzere, dört kurum imarla uğraşacak, kargaşa yaratılacaktır.
İlçe belediyeleri, büyükşehir belediyesi olan yerlerde, büyükşehir belediyesi
vesayeti altına girecektir.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Hava tahmini
gibi oldu.
İSMAİL DEĞERLİ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, hava tahmini değil; bunları, bu söylediklerimi, eğer ömrümüz
yeterse, on sene sonra, bir bir, hepimiz göreceğiz. Değerli arkadaşlar,
gerçekten, bu yanlışlığı, on onbeş sene sonra, hep beraber göreceğiz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - İnşallah
görmeyeceğiz de.
İSMAİL DEĞERLİ (Devamla) - İnşallah, ben
yanılırım ve size de teşekkür ederim.
Bu duygu ve düşüncelerimle, hepinize
saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Değerli.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 86 ncı
maddesine göre, tasarının tümünün kesin olarak oylanmasından önce, ne yönde oy
kullanacağını belirtmek üzere, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan'ın söz talebi
vardır.
Buyurun Sayın Oyan. (Alkışlar)
Sayın Oyan, lehinde mi, aleyhinde mi
konuşacaksınız?
OĞUZ OYAN (İzmir) - Aleyhinde konuşacağım
Sayın Başkanım.
Bu kadar kalabalık bir milletvekili
grubunu bulup da konuşmamak mümkün değil zaten; çünkü, milletvekillerimiz,
genellikle oturumları fazla izleme alışkanlığında değiller.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz
tasarıya niçin... (AK Parti sıralarından gürültüler)
İktidarsınız; bir kere, iktidar partisi,
yasaların çoğunlukla geçmesinden sorumludur. Biz, muhalefet görevimizi
yapıyoruz. İktidar, buraya bir kere çıkıp da, maddelerle ilgili görüş
açıklamıyorsa, burada yasama görevini yapmıyor anlamına gelir.
Değerli arkadaşlarım, biz niye karşıyız,
bunları size tek tek söyleyeceğim. Anayasal kamu yönetimi sistemine temelden
ters düşen düzenleme olduğu için; ayrıca, Anayasaya ve Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartına aykırılıklar içerdiği için; belediyelerin gerçek ihtiyaçlarına
çözüm getirmediği için; kentlerin sağlıklı ve planlı gelişimine uygun
mekanizmaları içermediği için; fizikî planlama ve imar konusunda ulusal,
bölgesel ve il düzeyinde eşgüdüm ve planlama otoritesini kurmadığı için; gelir
ve hizmet dengesini gözetmediği için; yeni borçlanma maceralarına ülkeyi
sürüklediği ve ülkenin ekonomik, siyasî bağımsızlığına ipotek koyacak bir
geleceğe sürüklediği için; kamu hizmeti kavramını yok ettiği, her şeyi
piyasalaştırdığı, özelleştirdiği, şirketleştirdiği ve vergi-hizmet ilişkisini
yok ettiği için; yani, yurttaşa hizmeti, aldığı verginin yanında bir de ücret
ödeyerek pazarlamak istediği için; sosyal yardımı sadaka zihniyetiyle dağıtıp
sosyal hak kavramına yöneltmediği için; denetim dışına kaçışın düzenlemesi
olduğu için; bu bağlamda, içdenetimde teftiş ve soruşturmaya yer vermediği,
hesap verme sorumluluğu ve performans ölçümüne uygun ortam ve mekanizmaları
yaratmadığı, teftiş kurullarını devreden çıkardığı, dışdenetimi
işlevsizleştirdiği için; tüccar siyaset anlayışıyla hazırlandığı, çıkar ve rant
paylaşımının yeni düzeneklerini kurduğu, yeni yolsuzluklara ve usulsüzlüklere
kapı araladığı, demokratik belediyeciliğe yeterli bir açılım sağlamadığı,
çalışma koşullarını esnekleştirerek kamu yönetimine taşıdığı ve kadrolaşma
ihtiyacına cevap aradığı, önergelerimizi ve düzeltme çabalarımızı hemen hiç
dikkate almadığı için; IMF, Dünya Bankası, çokuluslu şirketlerin ve diğer
uluslararası güç odaklarının taleplerinin gölgesini üzerinden atamadığı için;
AKP İktidarının kamu kurumlarını kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden
şekillendirme anlayışının bir aracı olma niteliğini taşıdığı için;
düzenlemelerin ana yaklaşımının samimiyetsiz olması nedeniyle ve tutarlı, iyi
çalışılmış, gerçek bir reform niteliği taşımadığı için bu tasarıya ret oyu
kullanacağız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Pusula gönderecek sayın milletvekillerimiz
Genel Kuruldan ayrılmasınlar, yoklama yapılacaktır.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, oy verme
işlemi bitmiştir. Şimdi, pusula gönderen sayın milletvekillerinin salonda
bulunup bulunmadıklarını arayacağım.
Sayın Cemal Demir?.. Yok.
Sayın Zeyid Aslan?.. Yok.
Sayın Şevket Orhan?.. Yok.
Sayın Gülseren Topuz?.. Yok.
Sayın Ahmet Kambur?.. Yok.
Sayın Abdülkadir Aksu?.. Burada.
Sayın Güldal Akşit?.. Vekâlet.
Sayın Ali Babacan?.. Burada.
Sayın Beşir Atalay?.. Vekâlet.
Sayın Faruk Çelik?.. Yok.
Sayın Hayati Yazıcı?.. Yok.
Sayın Cüneyit Karabıyık?.. Yok.
Sayın Hacı Biner?.. Yok.
Sayın Şükrü Ayalan?.. Yok.
Sayın Fahrettin Poyraz?.. Yok.
Sayın İsmail Bilen?.. Yok.
Sayın Mehmet Özyol?.. Yok.
Sayın Gürsoy Erol?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, yoklama
yapılacağını anons ettik.
Sayın Abdullah Veli Seyda?.. Yok.
Sayın Mücahit Daloğlu?.. Yok.
Sayın Ali Osman Sali?.. Yok.
Sayın Lokman Ayva?.. Burada.
Sayın Sabahattin Cevheri?.. Yok.
Sayın Hamit Taşcı?.. Burada.
Sayın İsmail Katmerci?.. Yok.
Sayın Seracettin Karayağız?.. Yok.
Sayın Hacı Turan?.. Yok.
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Karaman) - Sayın Başkan,
bu mantıkla giderseniz...
BAŞKAN - Sayın milletvekili, lütfen..
Başkanlık Divanına...
YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Karaman) - Çıktı
herkes...
BAŞKAN - Sayın milletvekili, tartışacak
değiliz burada.
Sayın Hasan Kara?.. Yok.
Sayın Yekta Haydaroğlu?.. Yok.
Sayın Mehmet Yılmazcan?.. Yok.
Sayın Köksal Toptan?.. Yok.
Sayın Cengiz Kaptanoğlu?.. Yok.
Sayın İnci Özdemir?.. Yok.
Sayın Zafer Hıdıroğlu?.. Yok.
Sayın Zülfükar İzol?.. Yok.
Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Yok.
Sayın Mehmet Çiçek?.. Yok.
Sayın Yekta Haydaroğlu?.. Yok.
Sayın Faruk Özak?.. Burada.
Sayın Zeyid Aslan?.. Yok.
Sayın Ertuğrul Yalçınbayır?.. Yok.
Sayın Miraç Akdoğan?.. Yok.
Sayın Hasan Özyer?.. Yok.
Sayın Edip Uğur?.. Yok.
Sayın Mahmut Koçak?.. Yok.
Sayın Muharrem Doğan?.. Yok.
Sayın Rıtvan Köybaşı?.. Yok.
Sayın Süleyman Sarıbaş?.. Yok.
Sayın Orhan Taş?.. Yok.
Sayın Zeyid Aslan?.. Yok.
Sayın Sabahattin Cevheri?.. Yok.
Sayın Adem Tatlı?.. Yok.
Sayın Nurettin Canikli?.. Yok.
Sayın Hacı Turan?.. Yok.
Sayın Ahmet Koca?.. Yok.
Sayın Nurettin Aktaş?.. Yok.
Sayın Veli Seyda?.. Yok.
Sayın Murat Mercan?.. Yok.
Sayın Mahmut Koçak?.. Yok.
Sayın Halil Özyolcu?.. Yok.
Sayın Ahmet Yeni?.. Yok.
Sayın Cemal Yılmaz Demir?.. Yok.
Sayın Mustafa Zeydan?.. Burada.
Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat?.. Burada.
Sayın Ömer Kulaksız?.. Yok.
Sayın Hasan Anğı?.. Yok.
Sayın Halil Ürün?.. Yok.
Sayın Burhan Kılıç?.. Yok.
Sayın Hasan Ali Çelik?.. Yok.
Sayın Şaban Dişli?.. Yok.
Sayın Mehmet Çiçek?.. Yok.
Sayın Ömer Kulaksız?.. Yok.
Sayın Nezir Nasıroğlu?.. Yok.
Sayın Şaban Dişli?.. Yok.
Sayın Veli Seyda?.. Yok.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bazıları mükerrer
Başkanım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Belediye
Kanunu Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 267
Kabul : 235
Ret : 31
Çekimser : 1 (x)
Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 9 Temmuz 2004
Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 00.28
(x) Açıkoylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.