DÖNEM : 22 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 54
105 inci Birleşim
23
Haziran 2004 Çarşamba
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Faruk Ünsal'ın, Dünya Mülteciler Gününe ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı
2.- Ordu Milletvekili İ. Sami
Tandoğdu'nun, Çernobil Nükleer Santralında meydana gelen kazanın ülkemiz ve
komşu ülkelerdeki yansımalarına ilişkin gündemdışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Egemen Bağış'ın,
Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubunun Amerika Birleşik
Devletlerindeki resmî temaslarına ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın
(6/1108) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/201)
2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun bir heyetle birlikte İsviçre'ye yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/591)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan ve
29 milletvekilinin, cezaevlerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/198)
2.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve
24 milletvekilinin, yabancıların Türkiye'de mülk edinmelerinin tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/199)
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)
5.- Dahiliye Memurları Kanunu, İl İdaresi
Kanunu, İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 461)
6.- Doğu ve Orta Avrupa'da Balıkçılığın
Geliştirilmesi Uluslararası Örgütünün Kurulması Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/748) (S.
Sayısı: 443)
7.- İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı ile
İçişleri, Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/767)
(S. Sayısı: 583)
V.- SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
Marmaray Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı
(7/2635)
2.- Edirne Milletvekili Nejat GENCAN'ın,
bir müftülükçe düzenlenen yarışmada verilen hediyelere ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/2640)
3.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
Batı Trakya Türklerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/2642)
4.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, bazı ürünlerin ithalatında gümrük vergisi değişimi yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/2663)
5.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
mahallî idareler yasa tasarısına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/2687)
6.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
Batı Trakya'daki Türk okullarına ve Yunan vatandaşlığından çıkarılan
soydaşlarımıza ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdullah GÜL'ün cevabı (7/2689)
7.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun,
yarım kalmış yatırımların ülke ekonomisine etkisine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/2714)
8.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
bir şirketin katıldığı ihalelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı (7/2727)
9.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın,
Milletvekili Lojmanlarının satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/2751)
10.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Denizli İlinde yürütülen köy yolu ve içme suyu çalışmalarına,
- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın,
hazineye bağışlanan AOÇ arazilerine,
- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün,
hububat taban fiyatlarına,
- Edirne Milletvekili Necdet BUDAK'ın,
kanserojen etkisi olan maddelerin kullanımına,
- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan-Çıldır'ın bazı köylerinin içmesuyu sorununa,
- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in,
doğal afetlere karşı koruyucu çalışmalara,
- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
doğrudan gelir desteğine,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/2759, 2760, 2761, 2762, 2763, 2764, 2765)
11.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Ankara-Beypazarı Sultan Alaaddin Camiinin restorasyon
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
ŞAHİN'in cevabı (7/2793)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Yeşil Türbeye onarım ödeneği ayrılıp ayrılmadığına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/2794)
13.- Adana Milletvekili Atilla
BAŞOĞLU'nun, Et ve Balık Kurumuna ve hayvancılığın korunmasına,
- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, tarım
kredi kooperatiflerine plasman aktarımına,
- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin,
kivi ithalatına,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/2815, 2816, 2817)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
beş oturum yaptı.
Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, Çubuk
İlçesi Sünlü Köyünde yaşanan meteorolojik hortum olayının meydana getirdiği
hasara ilişkin gündemdışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü,
Denizli Milletvekili Mehmet Uğur
Neşşar'ın, hükümetin uygulamakta olduğu sağlık politikasından kaynaklanan
sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik,
Cevap verdi.
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan, Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO üyeliği için yapmış
oldukları başvuruya Türkiye Cumhuriyetinin destek vermesinin önemine ilişkin
gündemdışı bir konuşma yaptı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 28-29
Haziran 2004'te İstanbul'da yapılacak olan NATO Devlet ve Hükümet Başkanları
Zirvesinin sonuç bildirisinde, Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'a ittifaka
üye olmaları yönünde somut bir perspektif verilmesini desteklediğine, bunun
için müttefikler arasında oydaşma sağlanmasına yönelik girişimlerde bulunmak
üzere hükümete çağrıda bulunduğuna ilişkin AK Parti ve CHP Grup
Başkanvekilleri, Arnavutluk, Makedonya ve Hırvatistan Dostluk Grupları
Başkanları ile bağımsız bir milletvekili ve Mecliste grubu bulunmayan Doğru Yol
Partisine mensup bir milletvekilinin ortak önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; Başkanlıkça, ittifakla benimsenen bu önergenin gereğinin yerine
getirileceği bildirildi.
5182 sayılı Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı,
2886 sayılı Devlet İhale Kanununa aykırı
olarak ve ihale yapılmaksızın bir taşınmazın kiraya verilmesine ilişkin işleme
onay verdiği gerekçesiyle Devlet eski Bakanı Hasan Gemici hakkında Başbakanlık
Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan inceleme raporunun Başbakanlıkça
TBMM Başkanlığına intikal ettirildiğine; Anayasanın 100 üncü maddesine göre,
Meclis soruşturması açılmasının, TBMM üye tamsayısının en az onda 1'inin
vereceği önergeyle istenilebileceğine; böyle bir önerge olmadan, Başkanlığın,
söz konusu dosyayla ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi
resen yürütmesinin mümkün bulunmadığına, daha önce yapılan uygulamalar
doğrultusunda konunun Genel Kurula sunulmasına ve anılan dosyaların
milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılmasının uygun mütalaa edildiğine
ilişkin Başkanlık,
Tezkereleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/1109),
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in
(6/1113),
Esas numaralı sözlü sorularını geri
aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.
Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep
ve sürelerle izinli sayılmalarına,
Bir milletvekiline ödenek ve yolluğunun
verilebilmesine,
İlişkin Başkanlık tezkereleri;
Genel Kurulun 22.6.2004 Salı günkü
birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim konularının, 23.6.2004 Çarşamba
günkü birleşiminde ise sözlü soruların görüşülmemesine; gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 40
ıncı sırasında yer alan 611 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 8 inci
sırasına, 27 nci sırasında yer alan 443 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu
sırasına, 8 inci sırasında yer alan 583 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu
sırasına, 28 inci sırasında yer alan 446 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci
sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
çalışma süresinin, bugünkü birleşimde 611 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasına, 23.6.2004 Çarşamba günkü birleşimin
saat 14.00'te başlamasına ve 583 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
bitimine kadar uzatılmasına, 24.6.2004 Perşembe günkü birleşimde 14.00-19.00
saatleri arasında olmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi;
Kabul edildi.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 4876
Sayılı T.C. Ziraat Bankası A.Ş ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından
Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanundan Yararlanamayanlara Dair (2/222)
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir
İlinde Karabağlar Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında (2/61),
Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilmedikleri açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
2 nci sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
3 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;
4 üncü sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında (1/731) (S. Sayısı: 349),
6 ncı sırasında bulunan, Dahiliye
Memurları Kanunu, İl İdaresi Kanunu, İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
(1/802) (S. Sayısı: 461),
Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
5 inci sırasında bulunan, Optisyenlik
Hakkında Kanun Teklifinin (2/294, 1/785) (S.Sayısı: 509);
7 nci sırasında bulunan, Bazı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde (1/740) (S. Sayısı: 427),
8 inci sırasına alınan, Endüstri Bölgeleri
Kanununda (1/823) (S.Sayısı: 611 ve 611'e 1 inci ek),
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarılarının;
Görüşmelerini müteakiben, kabul edilip
kanunlaştıkları açıklandı.
23 Haziran 2004 Çarşamba günü, alınan
karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.48'de son verildi.
|
|
İsmail
Alptekin |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Yaşar
Tüzün |
|
Mehmet
Daniş |
|
Bilecik |
|
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Mevlüt
Akgün |
|
|
|
Karaman |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No. : 154
II. – GELEN
KÂĞITLAR
23 Haziran
2004 Çarşamba
Tasarı
1.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/830) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.6.2004)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Merkezi ve Doğu Avrupa İçin Bölgesel Çevre Merkezi Yönetim Kurulu Arasında
Türkiye'de Bölgesel Çevre Merkezinin Kurulması ve Faaliyetleri Hakkında İkili
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/792) (S. Sayısı: 612) (Dağıtma tarihi:
23.6.2004)
2.- Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu,
Sosyal Sigortalar Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/828) (S.
Sayısı: 613) (Dağıtma tarihi: 23.6.2004)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZAKCAN ve
29 Milletvekilinin, cezaevlerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/198) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2004)
2.- İstanbul Milletvekili Birgen KELEŞ ve
24 Milletvekilinin, yabancıların Türkiye'de mülk edinmelerinin tüm yönleriyle
araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/199)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2004)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
23 Haziran
2004 Çarşamba
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
105 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Dünya Mülteciler Günü
münasebetiyle, Adıyaman Milletvekili Ahmet Faruk Ünsal'a aittir.
Buyurun Sayın Ünsal. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Faruk Ünsal'ın, Dünya Mülteciler Gününe ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı
AHMET FARUK ÜNSAL (Adıyaman) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, 20 Haziran Dünya
Mülteciler Günü dolayısıyla, gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçtiğimiz pazar günü, 20 Haziran Dünya
Mülteciler Günüydü. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2000 yılında, dünya
mültecileriyle dayanışmak ve onların hayatta kalabilme konusundaki inançlarını
ve iradelerini kutlamak amacıyla, 20 Haziranı, Dünya Mülteciler Günü ilan etti.
Amaç, yaklaşık 20 000 000 mültecinin -ki, bunun aşağı yukarı yüzde 45'i
çocuklardan oluşmaktadır- hayatta kalabilme konusunda gösterdikleri cesaretleri
kutlamak ve yaşama sevinçlerine katkıda bulunmaktı. Mültecilik deneyiminin bir
parçası olarak, anayurtlarından kaçma, sosyal ve kültürel yerinden edilme, ölüm
ve yıkıma tanık olma, trajik kişisel kayıplar gibi zorlukları yaşamak durumunda
kalan...
BAŞKAN - Sayın Ünsal, bir dakikanızı rica
edeyim.
Değerli arkadaşlar, ben hatibi
dinleyemiyorum ve konuşmasını anlayamıyorum. Arkadaşlarımızın birbirleriyle
yaptıkları sohbetin bile, en azından, Genel Kurul çalışmalarını rahatlatacak
bir şekilde olmasını rica ediyorum; hem de, arkadaşımız çok önemli bir konuyu
dile getiriyor, dinleyelim arkadaşlar.
AHMET FARUK ÜNSAL (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Mülteciler gününün tayin edilmesinde amaç,
mültecilik deneyimini yaşamakta olan bu insanların, yurtlarından kaçmak,
evlerinden kovulmak, kişisel trajik olayları yaşamak, cinsel istismara maruz
kalmak gibi birtakım problemlerinde kendilerine destek olmaktı; bu insanların,
yaklaşık 20 000 000 insanın yüzde
45'ini çocuklar oluşturmaktadır.
Dünyanın birçok ülkesinde mülteciler günü,
değişik tarihî olayları vesile kılarak farklı zamanlarda kutlanmaktaydı; fakat,
mültecilere ev sahipliği yapma konusunda, kıt imkânlarını kendileriyle paylaşan
Afrika ülkelerine destek vermek amacıyla, 20 Haziran Afrika Mülteciler Gününü,
Birleşmiş Milletler, Mültecilerle Dayanışma Günü ilan etmiştir.
Değerli milletvekilleri, mülteciler, insan
hakları ihlallerinden, etnik ve dinsel çatışmalardan, içsavaşlardan, hukuk
düzeninin çöktüğü yerlerden, silahlı çatışmalardan, cinsel istismardan kaçmak
zorunda kalan bizim insanlarımız, bizim kardeşlerimizdir. Yaşamlarının çok
önemli bir dönemi boyunca, çoğu zaman, gıda, sağlık ve eğitim hizmetlerinden
yoksun kalmaktadırlar. Uluslararası toplum, yerlerinden edilmiş olan bu
insanlara karşı bir sorumluluk taşımaktadır; söz konusu sorumluluk, mültecileri
korumak ve onlara, bağımsız ve üretken bir gelecek kurma şansını sağlamaktır.
Bu, hem insanî bir gerekliliktir hem de dünya barışı için bir yatırımdır. Eski
Mısır'da, Azteklerde, semavî dinlerde, Ortaçağda ortaya çıkan iltica kurumu,
özellikle büyük nüfus hareketlerini doğuran Birinci ve İkinci Dünya Savaşından
sonra Avrupa merkezli olarak uluslararası norma bağlanmış ve tüm ulusların
taraf olduğu yegâne sözleşme olan 1951 Cenevre Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler
tarafından hazırlanmıştır. Sözleşmeyi hazırlayan diplomatik delegasyonun
içerisinde yaklaşık 20 ülkeden diplomat bulunmaktadır ve bu delegasyonun başkan
yardımcılığını Türk diplomat yürütmektedir. Bu sözleşmede mülteci şartı şu
problemlere dayalı olarak ülkesini terk etmiş olanlara tanınmaktadır: Irk, din,
milliyet, sosyal bir gruba mensubiyet ve siyasî düşünceleri nedeniyle zulme
uğrayacağından, haklı sebeplerle korktuğu için, vatandaşı olduğu devletin
korumasından yararlanamayanlara mülteci statüsü verilecektir.
Türkiye, asıl itibariyle İkinci Dünya Savaşı
sonrası nüfus hareketlerini, insanî hukuk açısından çözümlemeye çalışan
sözleşmenin 1 inci maddesine dayanarak yükümlülüklerini, 1951'den önce
Avrupa'da cereyan eden olaylar şeklinde anladığını deklare etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET FARUK ÜNSAL (Devamla) - Sözleşmenin
1 inci maddesini bu şekilde anlamak, iltica olayını kategorik olarak, hem
tarihî hem de coğrafî olarak sınırlamak demektir.
Bu sorunları aşmak amacıyla hazırlanan
-İkinci Dünya Savaşından sonra yeryüzünde, dünya üzerinde yaşanan problemler
çok fazla nüfus hareketleri ve iltica hareketleri meydana getirdiği için- 1951
Sözleşmesi, sözleşmenin ruhunda mündemiç olan coğrafî ve zaman limitlerinden
dolayı, mültecilerin problemlerini çözmekte yetersiz kalmıştır. Bu itibarla,
1967 yılında bir protokol daha imzalanmıştır. Türkiye, bu protokolü
imzalayarak, sözleşmede, 1951 öncesine ait olaylardan meydana gelen nüfus
hareketlerini mülteci kapsamına alacağını ifade etmiş; ancak, Avrupa'yla ilgili
olarak coğrafî kısıtlamasını kaldırmamıştır; yani, Türkiye, ancak, Avrupa'dan
gelenlere mülteci statüsü vermekte, Avrupa dışından geleceklere ise, mülteci
statüsü vermemektedir. Bu itibarla, 1967 Protokolüyle birlikte bakıldığı,
Türkiye ve Monako ile birlikte sözleşmeye taraf olan 140 devlet dikkate
alındığı zaman, sadece Türkiye ve Monako, sözleşmeye coğrafî çekince koyan iki
devlettir ve bunun bir an önce değişmesi ve Türkiye'nin, çağdaş ülkelerdeki
mülteci statüsüne uygun bir düzenlemeye bir an önce kavuşması gerekiyor.
Tabiî "Türkiye, Avrupa'dan mülteci
almayacak" demek, Türkiye'nin, kapılarına gelen insanlara misafirperverlik
göstermeyeceği anlamı taşımamaktadır. Hepinizin hatırlayacağı gibi, 1979 İran
devriminden sonra, yaklaşık 1 500 000 İranlı, Türkiye'deki yasaların şu veya bu
şekilde yorumlanmasıyla, gerek ülkemizde kalmayı başarmış gerekse Türkiye'nin
dışında başka ülkelere göç edebilmişlerdir. Yine, hatırlanacaktır, Halepçe
katliamı ve 1991 yılında meydana gelen birinci Körfez savaşından sonra ülkemize
gelen Iraklılar ve İranlılar, yine, büyük bir misafirperverlikle
karşılanmışlardır.
Değerli arkadaşlar, kısaca, Türkiye'nin
girmiş olduğu malî yükümlülükleri söyleyerek bir tablonun vuzuha kavuşmasını
istiyorum. 1991 mülteci krizinde, daha doğrusu, sığınmacı krizinde, Amerika
Birleşik Devletleri yaklaşık 200 000 000 dolar, Türkiye 100 000 000 dolar maddî
yük altına girerken, Fransa, sadece ve sadece, 4 000 000 dolarla bu probleme
katkıda bulunduğunu söylemiştir; eğer, bu bir katkı ise.
Türkiye'de iltica hukukunun uluslararası
standartlara kavuşturulabilmesi için, bir sosyal mühendislik harikası olan,
1934 yılında çıkarılan 2510 sayılı İskân Yasasının da gözden geçirilmesi
gerekir. Bu yasada, mültecilik, yerleşmek amacıyla Türkiye'ye gelenler için
değil, bir zorunluluk dolayısıyla Türkiye'ye gelenler için tanınmış bir hak
olarak gösteriliyor. Bu, uluslararası hukuka aykırıdır ve dolayısıyla, son
yapmış olduğumuz Anayasa değişikliğiyle ulusal hukukumuza da aykırılık arz
etmektedir.
Bir diğer konu da, yine, İskân Yasasında
mültecilik hakkı verilecek kişiler için Türk soyundan gelme ve Türk kültürüne
bağlı olma şartı konulmuştur.
BAŞKAN - Sayın Ünsal, toparlar mısınız.
AHMET FARUK ÜNSAL (Devamla) - Sayın
Başkanım, toparlamak üzereyim; çok önemli bir konu, bir iki dakika daha rica
edeceğim.
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, Türk
soyundan olma ve Türk kültürüne bağlı olma şartlarına bağlanıyor; bunun da
değiştirilmesi gerekir.
Çok kısaca bir tarih turu yapmak
istiyorum. 1492'de inançları gereği İspanya'yı terk etmek zorunda olan
insanlar, yüzbinlerce insan, İstanbul'a geldikleri zaman henüz 1951 Cenevre
Sözleşmesi imzalanmamıştı; Cenevre Sözleşmesinin imzalanmasına 459 sene vardı
ve bu sözleşmede iltica hakkı olarak gösterilen din ve sosyal mensubiyet daha
kodifiye edilmemişti ve bu insanlar İstanbul'un misafirperverliğinden
yararlandılar.
Bakınız, bugün, Cervantes'in yazdığı dille
İspanyolcayı konuşan bu insanlar, belki de İspanyol dilinin lingustik
çalışmalarına temel teşkil edecek bir sosyal zenginliği de barındırmaktadırlar.
Bunlar İstanbul'da yaşıyorlar, ne mutlu, bizim misafirlerimizdi, şimdi bizim
vatandaşlarımız. Aynı şekilde, non-refoulment, yani, iade edilmeme ilkesi henüz
1951 Cenevre Sözleşmesinde kodifiye edilmeden yaklaşık yüz sene önce, yine
Avrupa'da yaşanan isyanlardan dolayı ülkemize insanların sığınması, Türkiye'de
Türk edebiyatının çok önemli şairlerinden birinin, belki, Türkiye'de
doğmasının, Türkçe yazmasına sebep olan bir sosyal hareketliliğin, nüfus
hareketliliğinin de sonucuydu. Nazım Hikmet'in dedesi Kont Borzenski,
1850'lerde Osmanlıya sığındığı zaman kendisi "Mustafa Celalettin
Paşa" unvanıyla Osmanlı ordusunda paşa seviyesine çıkmıştır ve yine bu
insanlar, bu misafirperverlik ve bu âlicenaplık sayesinde ülkemizde kalabilmişlerdir.
Yine, tarihî son bir örnek vererek bunu
kapatmak istiyorum. Kırım Savaşının mübarezeleri Tuna boylarında yapılırken,
Osmanlı ordularının başkomutanı Serdarıekrem Ömer Paşa da bir Hırvattı.
Çok kıymetli milletvekilleri, bugün,
Türkiye, mülteciler konusundaki tarihî liderliğini tekrar öne almak zorundadır.
Biz, 1951 ve 1967 Protokollerine koymuş olduğumuz coğrafî çekinceyi bir an önce
kaldırarak, 140 ülkeyle birlikte çağdaş bir mülteci hukukunun oluşmasına
katkıda bulunmalıyız.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum
Başkanım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünsal.
Gündemdışı ikinci söz isteği, Çernobil
Nükleer Reaktörü kazasının Türkiye ve Karadeniz Bölgesi üzerindeki etkileriyle
ilgili, Ordu Milletvekili Sayın İdris Sami Tandoğdu'ya aittir.
Buyurun Sayın Tandoğdu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
2.- Ordu
Milletvekili İ. Sami Tandoğdu'nun, Çernobil Nükleer Santralında meydana gelen
kazanın ülkemiz ve komşu ülkelerdeki yansımalarına ilişkin gündemdışı
konuşması
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Sovyetler Birliğinde 26 Nisan 1986 günü
Çernobil Nükleer Santralında meydana gelen kaza sonucunda ülkemize ve birçok
komşu ülkeye tüm canlılar için son derece zararlı bir radyasyon yayılmıştır.
Kamuoyunda Çernobil faciası olarak da bilinen bu kazanın zararlarını ülkemizde
hâlâ yaşadığımız ve gördüğümüz için gündemdışı söz almış bulunmaktayım.
Çernobil faciası, zamanın Sovyetler
Birliği Hükümeti tarafından gizlenmek istenmişse de, Avrupa ülkeleri nükleer
santral kazasını dünyaya anında duyurmuştur. Daha sonra konu, Dünya Sağlık
Örgütü tarafından ciddî bir takibe alınmış ve Türkiye'nin de radyasyon bulutu
etkisi altına girdiği saptanmıştır. Çernobil kazası sonucunda, radyasyonun
yayılması ve etkisi konusunda kazaya yakın ve uzak bütün ülkeler tedbirlerini
almışlardır; yetişkin insanların, çocukların ve hatta doğacak bebeklerin bile
etkilenmemesi için bütün yiyecekleri ve içecekleri kontrol ve denetime tabi
tutmuşlardır; radyasyondan etkilenen her şeyin satışını durdurmuşlardır,
usulüne göre imha etmişlerdir.
Türkiye'de, Karadeniz kıyılarına kadar
gelen ve bu esnada yağan şiddetli yağmurla radyoaktif maddeler bu bölgeyi
etkisi altına almıştır. Böylece, Karadeniz ve Trakya çevresi radyasyondan en
fazla etkilenen bölgemiz olmuştur. Kazadan en çok etkilenen Karadeniz
Bölgesinde, çay, fındık, sebze, et, süt, balık ve meyvelerle birlikte, yenilen,
içilen her şey radyasyonun etkisi altında kalmıştır.
Radyasyon etkilerini hafifletmek için
Karadeniz Bölgesinin ve Trakya'nın bazı kısımlarında gerekli önlemler alınmaya
çalışılmıştır. Trakya'da hayvanlar ahırlarda tutularak, radyasyon bulaşmamış
kuru ot ve yemle beslenmiştir. Radyasyon bulaşmış sütler toplatılarak peynir
yapılmış ve bu peynirler radyoaktif etkileri kaybolduktan sonra kullanıma
sunulmuştur. Bu önlemler, maalesef, Karadeniz Bölgesinde alınmamıştır.
Alındıysa bile etkileri ve zararları halka tam manasıyla anlatılamamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu felaketin ardından, Türkiye'de, basında çıkan olumsuz haberler
ve uzmanların açıklamalarından endişeye kapılan halk, dönemin politikacılarının
açıklamalarıyla yetindirilmeye çalışılmıştır. Politikacılar olayın ciddiyetini
kavrayamamış, büyük bir ihmal ve sorumsuzluk içerisinde halkımızdan gerçekleri
gizlemiş, uzun süre durumu inkâr ederek, halkımızın nasıl bir tehlikede
olduğundan halkımızın bu tehlikeden haberdar olmaması için uğraş vermiştir.
Hatta, zamanın bakanı, televizyon ekranlarında, endişe içerisindeki halkın gözünün
içine baka baka çayını yudumlamıştır. O günler ve o manzara, şahsen, gözümün
önüne geldiği zaman, siyasetteki çirkinliği ve yanlışlığı yüreğimde her zaman
acıyla, buruklukla hissetmişimdir.
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ise,
ülkemizde radyasyon kirliliği bulunmadığını açıklayarak halkımızı rahatlatmaya
çalışmıştır. Alınması gereken tedbirleri almamıştır ya da alınan tedbirler
konusunda halkımıza yeterli bilgiyi vermemiştir. Üstüne üstlük, radyasyona
ilaveten, bölgemizde, kopyalanmış tohumlar, hormonal sebzeler, asbestli
ürünler, radyo antenleri ve bilhassa baz istasyonlarının çoğalması kanserojen
etkiyi artırmıştır.
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Karadeniz
Bölgesindeki yiyeceklerden numune alımları ve radyasyon ölçümleri yapmamıştır;
yalnız, çay ve fındık ürünlerinde radyasyon kontrolleri yapmıştır ve Çay-Kurun
elinde bulunan 120 000 000 dolar değerindeki 65 000 ton çayı imha etmiştir;
ama, bu imha, tekniğe ve tıp teknolojisine uygun olarak maalesef yapılmamış
olup, sadece yakma ve gömme işlemine tabi tutulmuştur; ancak, bu olayın
komplikasyonu ve halkın uyarıları üzerine işlem durdurulmuştur. Özel sektörün
elindeki 30 000 ton çaysa piyasaya sürülmüştür maalesef. Yıllardır, günün her
saatinde içtiğimiz çaylardan ne kadarının kanserojen etkisi olduğunu da Allah'a
havale etmişizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Konuşmamı
bağlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın efendim.
İ. SAMİ TANDOĞDU (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çernobil Nükleer Santralında meydana gelen felaketten
bugüne kadar onsekiz yıl geçmiş; ancak, zarar tam anlamıyla tespit
edilememiştir; ayrıca, tespit edilebilen zararlar da toplumdan gizlenmiştir.
Radyasyonun günümüze kadar gelen ve halen devam eden etkileri hakkında daha iyi
bir araştırma yapılmalıdır. Bununla birlikte, Ordu İlinin milletvekili olarak,
şahsen ben kendim, bölgemizde yapılan en son araştırmayı sizlere açıklamak
istiyorum.
Ordu İlinde, 1986 yılında kanserli hasta
sayısı 16 olarak saptanmış; bu sayı, 1990 yılında 50, 1991 yılında 66, 1993
yılında 189, 2001 yılında 308, 2002 ve 2003 yıllarında ise 400'leri aşmıştır.
Bu sayı, Çernobil Nükleer Santralının ve diğer etkenlerin tesiriyle her geçen
gün artmakta ve bu faciayı gözler önüne sermektedir. Ordu Milletvekili olarak,
Kanser ve Röntgen Mütehassısı Dr. Sami Tandoğdu olarak ifade ediyorum; bana son
beş yılda gelen 10 hastanın 8'i akciğer ve mide kanseri. Bu olayların nedenini
yalnız Çernobil'e bağlamakla da kalmayıp, diğer etkenleri de hesaba katarak, bu
tedbirleri almak zorundayız.
Yüce Meclisin değerli milletvekilleri,
Kanser Araştırma ve Savaş Derneği ve Atom Enerjisi Kurumuyla yaptığım
temaslarda, bu kurumlar, Çernobil radyasyonunun hastalıkla ilgisi olmadığını,
gerekli çalışmaları ve araştırmaları yaptıklarını söyledilerse de; bu
söylemleriyle, beni, hasta sahiplerini ve ölen hasta ailelerini ikna
edememişlerdir.
Ben, 1986 yılında Samsun ve Ordu'da kurmuş
olduğum tomografi cihazının özelliklerini ve teknolojinin gelişimlerini size
anlatmak istiyorum. O zaman bir beyin tomografisini, 1 santimetre aralıklarla,
soğan doğrar gibi, 45 dakikada çekebiliyorduk. Bugünkü teknolojiyle, aynı beyin
tomografisi, 0,5 milimetre aralıklarla, soğan doğrar gibi, 45 saniyede
çekiliyor. 1986, 1987 ve daha sonraki yıllarda yapılan bu araştırmalardaki,
teknolojik cihazların azlığından, yetersizliğinden bahsetmek istiyorum. Şimdi,
o nedenle, ben, bir an önce bir Meclis araştırması açılması için önerge verdim.
Sağlık Bakanlığının, ilgili kurumların, bu teknolojik cihazlarla, o bölgede,
tekrar, öncelikli bir sıraya alınarak araştırma yapmasına taraftarım. Bu
konuda, AKP İstanbul Milletvekili Sayın Azmi Ateş de bir Meclis araştırması
açılması için önerge verdi. Meclis tatile girmeden, her iki araştırma
önergesinin birleştirilerek görüşülüp kabul edilmesini, hassaten, özellikle,
Yüce Meclisten istiyorum.
Karadeniz Bölgesinde, Çernobil faciasıyla
psikolojik bunalıma girmiş bir halk topluluğu, Karadeniz Bölgesinde, don
faciasından dolayı fındık yok olmuş, ekonomik bunalıma girmiş bir Karadeniz...
Benim Ordulularımın, benim Karadenizlilerimin bu yılki yaşamlarının nasıl
olacağını düşündüğüm zaman, huzursuzluğum ve uykusuzluğum ayyuka çıkmaktadır.
Yazılı basında kanserle ilgili günaşırı
haberler çıkmakta; buna karşın, Karadeniz Bölgesindeki insanlar, bu olayı
Çernobil'e bağlamakta ve devamlı olarak, her gün, bu hastalıkların Çernobil'den
kaynaklanıp kaynaklanmadığını bana sormaktadır. Bunları bertaraf edebilmemiz
için acilen Meclis araştırmasının bir an önce gündeme getirilmesi, bu halkı, bu
psikolojik, bu ekonomik bunalımdan çıkarmamız gerektiğine inanıyorum.
Beni dinleme sabrını gösterdiğiniz için de
hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tandoğdu.
Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanımız
Sayın Tüzmen, Sayın Ünsal'ın, mültecilerle ilgili yaptığı konuşmayı
cevaplandıracak ve Meclisi bilgilendirecektir.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyaman Milletvekili Sayın Faruk Ünsal,
Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle bir gündemdışı konuşma yaptılar. Ben de
Hükümetimizin düşüncelerini aktarmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsanlığın tarihin derinliklerinden gelen
önemli bir sorunu, sığınma ve ilticadır. Özellikle, istikrarın bozulduğu
dönemlerde hızla artan bu sorunun uluslararası toplum için önem arz ettiğinin
algılanması İkinci Dünya Savaşıyla birlikte olmuştur. Hatırlanacağı gibi,
sayıları milyonları ifade eden insan toplulukları bu savaşın akabinde,
yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalmışlardır. Daha önceleri Kızılay,
Kızılhaç gibi sivil toplum örgütlerince karşılanmaya çalışılan mülteci
sorunlarının uluslararası toplumun ortak çözümüne bırakılması, Birleşmiş
Milletler Teşkilatının ilgi duymasıyla ancak sağlanabilmiştir. Bir başka
deyişle, Birleşmiş Milletlerin bu soruna köklü bir çözüm bulmaya yönelik
girişimleri, 1951 yılında Mültecilerin Hukukî Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesinin
hazırlanmasıyla kuvveden fiile dönmüştür.
1954 yılında yürürlüğe konulan Sözleşmenin
hazırlanmasında, ülkemizin de aktif rol oynadığını burada kıvançla ifade
etmeliyim.
Bu sözleşmenin Yüce Meclisin tasvibini
alması, 29 Ağustos 1961 tarihinde, 359 sayılı Kanunla olmuştur.
Bilindiği üzere, 1951 yılında hazırlanan
Mültecilerin Hukukî Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi, mülteci hukuku açısından
uluslararası en önemli belgedir. Bu belgenin yanında, 1967'de hazırlanan
Mültecilerin Hukukî Statülerine Dair Protokol de, yine, uluslararası nitelikte
başka bir önemli belgedir.
Öte yandan, biz, uluslararası belgeye
uygun bir şekilde içhukukumuzda da Göç İltica Yönetmeliğini kabul etmiş
durumdayız.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, önceki
dönemde savaş, iç karışıklık veya büyük ekonomik bunalım hallerine mahsus
olarak görülen iltica talepleri, son yıllarda daha iyi bir yaşamın aracı olarak
algılanmaya başlanılmıştır. Bu bakımdan, ülkemiz, son on yıl boyunca, önemli
bir göç hareketiyle karşı karşıya kalmıştır.
Bu noktada, Birleşmiş Milletler Yüksek
Komiserliği ile İçişleri Bakanlığımızın ortaklaşa yürüttüğü, üç yıllık dönemi
kapsayan, 2003 yılı sonunda tamamlanan işbirliği projesi, 537 görevlimize
eğitim imkânı sağlamıştır. Eğitim programıyla, katılımcılar, başka ülkelerin
örneklerini, tedbirlerini ve çalışmalarını yakından tanıma fırsatını bulmuştur.
Öte yandan, Türkiye-AB Malî İşbirliği
Programı kapsamında, Danimarka ve İngiltere'yle, İltica Göç Twinning Projesi
hazırlanmış bulunmaktadır. Bu proje, 8 Mart 2004 tarihinden itibaren de
uygulanmaya başlanılmıştır. Projeyle, göç ve ilticadan sorumlu birimlerin
faaliyet kapasitelerinin artırılması amaçlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce ifade
ettiğim gibi, bugün, ülkemiz, mültecilerle ilgili olarak önemli sorunlarla
karşı karşıyadır. Bu durum, hem ülkemizin tarihî referanslarından hem de
coğrafî konumundan kaynaklanmaktadır.
Yalnızca hafızalarınızı tazelemek için,
ülkemizin son dönemde karşı karşıya kaldığı bazı nüfus hareketlerinden söz
etmek istiyorum.
Birincisi, Bulgaristan'ın 1989'da
uyguladığı zorunlu göç nedeniyle, 226 437 Türk soylu insanın kabul edilmesi.
Göçmen kabul edilen soydaşlarımızla ilgili olarak, Türk vatandaşlığına
alınmayla sonuçlanan bir dizi işlem yapılmıştır; ancak, günümüzde de, ekonomik
nedenlerle, Bulgaristan'dan göç halen devam etmekte ve her yıl, çok sayıda
insan, ülkemize göç ederek, ikamet ve vatandaşlık talebinde bulunmaktadır. Yine
aynı şekilde, 1990 yılından bu yana ise, 76 633 kişiyi ülkemize göçmen olarak
kabul ederek, Türk vatandaşlığına almış bulunmaktayız.
İkincisi, Körfez krizi nedeniyle ülkemize
gelen Iraklılar. Hatırlayacağınız gibi, 460 000 Irak uyruklu yabancı, mevcut
imkânlar dahilinde koruma altına alınmıştır. Bu yabancıların bir kısmı ülkesine
geri dönmüş, bir kısmının ise, kabul edildikleri ülkelere çıkışı sağlanmıştır.
Ülkemizde, günümüz itibariyle, bunların 294'ü değişik illerimizde serbest
ikamete bağlanmış olup, altışar aylık periyotlar halinde ikametleri
uzatılmaktadır.
Üçüncü grup, Afgan ve Çin uyruklu
yabancılar olup, 1987 ve 1992 yılları arasında İran sınırımızdan pasaportsuz
olarak gelen 3 728 Afgan ve Çin uyruklu yabancıya uluslararası koruma
sağlanmıştır. Bunların 278'i, halen, değişik illerimizde serbest ikamete tabi
tutulmaktadır.
Dördüncü grup ise, Kosovalı Arnavut ve
Bosnalı soydaşlarımızdır. Eski Yugoslavya'da meydana gelen olaylar sonucu
ülkemize gelen 20 000 Bosnalı ile Kosova'daki karışıklıklara bağlı olarak gelen
17 700 Kosovalı Arnavut ve soydaşlar, insanî amaçlarla, misafir olarak ülkemize
kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile ortak
olarak yürütülen çalışmalar sonucunda, bu göçmenlerden, gönüllü olanlarının
ülkelerine dönmeleri sağlanmıştır.
Sözünü edeceğim son grup ise, Irak'tan
ülkemize gelen İran uyruklular. Bu kişiler, ülkelerinde baskı ve zulüm
gördükleri iddiasıyla Irak'a kaçan kişilerdir. Bu ülkede, Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından durumları incelenip, mülteci olarak
kayıt altına alınmışlardır. Bu gruptan 1 210 kişi, 2001 yılında, Irak'taki
gelişmeler nedeniyle, illegal yoldan Türkiye'ye gelmiş bulunmaktadır. Irak'taki
istikrarsızlıklar nedeniyle geçici olarak ülkemizde kalmalarına izin
verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabiatıyla, yukarıda sözünü ettiğimiz toplu nüfus hareketleri de, münferiden
iltica talepleri de önemini korumaya devam ediyor. Bu çerçevede, 1994 yılından
günümüze kadar 35 349 kişi sığınma talebinde bulunmuştur. Bunlardan 18 070'inin
talebi kabul edilmiş, 5 289'unun talebi reddedilmiştir; 9 541'inin işlemi ise
devam etmektedir. 17 535 kişi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliğiyle işbirliği içerisinde üçüncü ülkelere yerleştirildiklerinden,
çıkışlarına izin verilmiştir. Günümüz itibariyle, ülkemizde, 10 380 kişi
bulunmaktadır.
Bu denli büyük nüfus hareketinin bütçemize
getirdiği yükün farkındayız; çünkü, harcamalar, sadece, bu kişilerin
iaşeleriyle sınırlı değildir. Aynı zamanda, sağlık harcamaları, çocuklarının
eğitimi, çalışma izinlerinin sağlanması gibi pek çok detay harcama kalemi
bulunmaktadır. Ancak, Türkiye, büyük devlettir. Ülkemize sığınmak düşüncesinde
olanlar, işte bu büyük devlet olma özelliğimiz nedeniyle bizi tercih
etmektedirler. Dolayısıyla, dünyada siyasal istikrarsızlıklar, insan hakları
ihlalleri, açlık ve sefalet devam ettiği sürece, Türkiye, mültecilerle hep
karşı karşıya kalacaktır; ama, bu konuda, gönüllü kuruluşların daha fazla
katkıya ve daha fazla işbirliğine istekli olmasına ihtiyaç bulunduğunu da ifade
etmeliyim.
İnsanların kendi anavatanlarında mutlu ve
refah içerisinde yaşayacakları bir dünya özlemiyle konuşmama son veriyor, Yüce
Meclisin değerli üyelerini, yeniden, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.
Gündemdışı üçüncü söz isteği,
Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Parlamentolararası Dostluk Grubunun Amerika
Birleşik Devletlerinin New York ve Washington eyaletlerinde yaptığı resmî
temaslarla ilgili bilgilendirme sebebiyle, İstanbul Milletvekili Sayın Egemen
Bağış'a aittir.
Buyurun Sayın Bağış.
3.- İstanbul
Milletvekili Egemen Bağış'ın, Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubunun
Amerika Birleşik Devletlerindeki resmî temaslarına ilişkin gündemdışı konuşması
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)- Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanımızın da biraz evvel
belirttiği gibi, Meclisimizin Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanı olarak, heyetimizin Amerika seyahati hakkında sizleri bilgilendirmek
üzere söz almış bulunmaktayım.
Takdir edersiniz, ülkemiz son birbuçuk yıl
içerisinde çok ciddî bir diplomatik atak içerisinde. Birçok uluslararası
toplantılar ülkemizde gerçekleşiyor. Bu hafta sonu da NATO zirvesi
İstanbulumuzda gerçekleşecek. Daha evvel İslam Konferansı Örgütü zirvesi,
Eurovision, Dünya Gazeteciler Birliği zirvesi, OECD zirvesi Türkiye'de
gerçekleştirildi ve birçok ortak toplantılar Türkiye'de yapılıyor. Sayın
Başbakanımızın önderliğinde Dışişleri Bakanımız, Meclis Başkanımız, Meclis
heyetlerimiz çok ciddî bir atılım içerisinde. Biz de, Amerika Dostluk Grubu
olarak bu çerçevede üzerimize düşen temasları yapmaya çalıştık ve 9-16 Mayıs
tarihleri arasında Amerika'ya bir resmî ziyaret gerçekleştirdik.
Heyetimizde, bendenizin dışında, İstanbul
Milletvekilimiz ve Dostluk Grubu Başkan Yardımcımız Sayın Büyükelçi Şükrü
Elekdağ, Genel Sekreterimiz Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Tevfik Ziyaeddin
Akbulut, Adana Milletvekilimiz ve Saymanımız Sayın Abdullah Torun, Aydın
Milletvekilimiz Sayın Atilla Koç ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Zeynep Damla
Gürel bulunmaktaydı.
Heyetimiz ilkönce Washington'da,
Türkiyemizin Washington Büyükelçisi Sayın Faruk Loğoğlu'yla bir toplantı yapmış
ve kendisinden bir brifing almıştır. Bu brifingde, Sayın Loğoğlu, bu tür bir
ziyaretin, yani parlamentolararası bir ziyaretin ilk defa yapıldığını, bu tür
ziyaretin, kanun yapıcılar arasındaki karşılıklı fikir alışverişi açısından son
derece önemli olduğunu ve tekrarının faydalı olacağını belirtmiştir. O gün
itibariyle Amerikan Meclisindeki Türkiye Dostluk Grubu üyesi sayısı 55'ti.
Oradaki temaslarımızdan sonra bugün 59'a çıkmış olduğunu öğrenmiş
bulunmaktayız, ki, bizler için de bu bir sevinç vesilesi olmuştur.
Daha sonra, Heyetimiz, Washington'un önde
gelen düşünce kuruluşlarından The Washington Institute'ta "NATO, Irak ve Büyük
Ortadoğu; Türkiye-ABD ilişkileri için anlamları" konulu bir sempozyuma
katılmıştır ve orada, Heyetimiz adına bendeniz bir konuşma yapmış
bulunmaktayım. Daha sonra, Heyet Başkan Yardımcımız Büyükelçi Sayın Şükrü
Elekdağ'la birlikte, bize sorulan sorulara cevap verdik.
Bu toplantıda, Türkiye ve ABD
ilişkilerinde geçmişten günümüze iyi bir yol izlendiği, bundan sonra da yeni
dünya sorunları karşısında birlikte nasıl hareket edilebileceği, uluslararası
terörizm, silahlanma, insan hakları ve bunların ihlali, göçmenler gibi
konularda Türkiye'nin hassasiyetleri dile getirilmiştir. Türkiye'nin, ABD'yle
müttefik olduğu, iki ülke arasındaki yasama düzeyinde gerçekleşen ziyaretlerin,
yasa hazırlayıcılar için birbirlerini tanıma ve anlama fırsatı olduğu dile getirilmiştir.
Sayın Başbakanımızın geçtiğimiz ocak
ayında Amerika Birleşik Devletlerine yaptığı ziyaretin pozitif etkilerine ve bu
hafta sonu Sayın Amerika Devlet Başkanı Bush'un Türkiye'ye yapacağı ziyaretin
yaratması beklenilen olumlu havaya değinilmiştir.
Ayrıca, Türk Halkı tarafından, Irak'ta
yaşanan gelişmelerin dikkatle izlendiği, Irak'ta başarı sağlayabilecek kararlı,
demokratik bir düzenin kurulması arzusunda olduğumuz da ifade edilmiştir.
Dostluk Grubu olarak, Irak'taki Ebu Garip
Hapishanesinden basına yansıyan resimler nedeniyle, tüm dünyada Amerika
Birleşik Devletlerine karşı olumsuz bir etkinin oluştuğuna dikkati çektik ve
Amerikan yönetiminin, bir an evvel sorumluları yargılayarak cezalandırması
gerektiğini belirttik.
Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin,
geniş Ortadoğu coğrafyasına demokrasi, istikrar ve barış getirmek amacıyla
oluşturduğu Büyük Ortadoğu Projesiyle Türkiye'nin yakından ilgilendiğini, her
ne kadar, Türkiye, Avrupa ülkelerinden biri olsa dahi, Ortadoğu ile güçlü
kültür ve dostluk bağları bulunduğuna değindik. Güçlü bir Ortadoğu için, bölge
halklarının da isteklerinin gözardı edilmemesi gerektiğini, aksine, yeni
oluşumda, onların benimseyebilecekleri bir yaklaşım seçilmesinin daha doğru
olabileceğine olan inancımızı belirttik.
Türkiye'nin, Amerika Birleşik
Devletleriyle birlikte hareket etmesinin önemli olduğunu; çünkü, İslam kültürü
ile demokrasi kültürünü bir araya getirebilme özelliğinden ötürü Türkiye'nin
çok önemli bir konumu olduğunu; ancak, bu tür projelerin başarılı olabilmesi
için, İsrail ile Filistin arasındaki çelişkinin de, mutlaka, sonuçlandırılması
gerektiğini, yine, kendilerine belirttik.
Kıbrıs konusunda birçok temasımız oldu.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine uygulanan ambargoların kaldırılmasını, turizm
ve ticaret konularında beklenilmeden harekete geçilmesini ifade ettik. Bu
konuda harekete geçilmesi için Amerika Birleşik Devletlerinin Avrupa Birliğini
beklemesinin yanlış olabileceğini; zira, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum
yönetiminin, AB üyeleri olarak, Avrupa Birliği içerisinde bir karar alma
sürecini yavaşlatabileceğini de dikkatlerine sunduk.
İstanbul'da gerçekleşecek olan NATO
zirvesinin hazırlıklarının son süratle devam etmekte olduğunu anlattık. Bu
toplantılarımız çerçevesinde Amerika Birleşik Devletlerinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Açıyorum mikrofonunuzu; buyurun
efendim
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - ...Ulusal
Güvenlik Konseyi Avrupa ve Avrasya Kıdemli Direktörü ve ABD Devlet Başkanı özel
yardımcılarından Büyükelçi Dan Freet ile bir görüşme yaptık.
Türkiye'nin lobi ve tanıtım faaliyetlerini
yürüten Livingston Group ile bir görüşmede bulunduk. Temsilciler Meclisi
Çoğunluk Lideri ve Amerikan Temsilciler Meclisinin gündemini belirleyen şahıs
olan Sayın Tom Delay ile bir görüşmemiz oldu.
Nixon Center isimli düşünce kuruluşunda
bir yuvarlak masa toplantısında heyetimiz görüşlerini bildirdi.
Amerikan-Türk Konseyi, heyetimiz onuruna
bir öğle yemeği verdi.
Dışişleri eski Bakanlarından Albright'ın
başkanlığını yürüttüğü National Democratic Institute adlı kuruluşta, buranın
yöneticilerinden emekli büyükelçi Nelson Nesky ile bir görüşmemiz oldu.
Başkan Yardımcısı Cheney'nin Başdanışmanı
ve Kabine Şefi Lewis Scooter Libby ile bir görüşmemiz oldu.
Heyetimiz 6 değişik Musevî organizasyonunun
temsilcilerini, büyükelçiliğimizde kabul etti. Amerika'daki Türk derneklerinin
temsilcileriyle, yine, büyükelçiliğimizde bir araya geldik.
Yine, kendi büyükelçiliğimizde çeşitli
basın ve düşünce kuruluşlarının temsilcileriyle bir yuvarlakmasa toplantımız
oldu. Amerikan Kongresindeki Türkiye Dostluk Grubu başkanları, üyeleri ve
yöneticileri ile birçok Kongre üyesi ve senatörle toplantılarımız oldu ve Eski
Kongre Üyeleri Derneği adlı kuruluş da yine Heyetimiz onuruna bir yemek verdi.
Amerikan Dışişleri Bakanlığında iki bakan
yardımcısıyla bir araya geldik; birisi Dan Smith diğeri Elizabeth Jones ve
Savunma Bakanlığında da, yine, bakan yardımcısı Dug Faith ile bir araya geldik.
Ben, çok özetle size bilgi vermek
istiyorum.
Yaptığımız temaslar neticesinde, Kıbrıs
konusunda ülkemizin yaptığı açıklamaların, yurtdışındaki imajımız üzerinde son
derece olumlu katkıları olduğunu gözlemledik. Özellikle, görüştüğümüz birçok
yetkili, pek çok Türk liderinin, bugüne kadar, Kıbrıs konusunda açılım sözü
verdiğini, ama, sözünü tutmadığını, Türkiye'nin, ilk defa, sözünü tutan bir
lidere kavuştuğunu dile getirdiler.
Kıbrıs Türk Halkına uygulanan ambargoların
kaldırılması ve Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması, Kuzey Irak'taki PKK
militanlarının yargılanmak üzere Türkiye'ye iade edilmesi, Ebu Garip
Hapishanesindeki işkence sorumlularının yargılanması, Büyük Ortadoğu Projesinin
ilgili ülkelerin içdinamiklerinin etkinleştirilmesiyle gerçekleştirilmesi,
sözde Ermeni soykırımı iddialarının Kongre gündemine gelmemesi, ülkemizin
Avrupa Birliği girişimlerinde verilen desteğin devamı ve bu tür yasama
organları arasındaki ziyaret ve temasların, başta iki ülke Meclis Başkanları
seviyesinde olmak üzere, devam etmesi gerektiğine olan inançlarımızı dile
getirdik.
Burada, Sayın Başkanım, şuna özellikle
vurgu yapmak istiyorum: Heyetimizi oluşturan her iki partinin mensupları, tek
bir ses, tek bir yürek olarak hareket ettiler. Burada, gerçekten, Meclisimizi
en iyi şekilde temsil etmeye çalıştık. 6 gün gibi kısa bir sürede 30'a yakın
toplantı gerçekleştirdik. Heyet üyelerimizin çok yorucu bir tempoyla verdikleri
bu temsil görevini yerine getirmelerinden dolayı, hepsine, huzurlarınızda
teşekkürü bir borç biliyorum ve bu çalışmalarımızı sağlayan, başta, Sayın
Meclis Başkanımız olmak üzere, tüm Meclisimize ve destekleriyle Meclisimizin
ülke yararına faydalı çalışmalar yapmasını sağlayan Yüce Türk Halkına
teşekkürlerimizi, şükranlarımızı sunuyorum; sağ olun efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bağış.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı
konuşmalar tamamlanmıştır.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
Sayın milletvekilleri, metinler çok uzun;
eğer, izin verirseniz, Kâtip Üyemiz oturduğu yerden okusun...
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; Kâtip Üyemiz oturduğu yerden okuyacaktır.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına
dair bir önerge vardır; okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın (6/1108) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/201)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 459 uncu sırasında yer alan (6/1108) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Ümmet
Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri
verilmiştir.
2 adet Meclis araştırması önergesi vardır;
ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Özcan ve 29 milletvekilinin, cezaevlerinde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/198)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İnsanları özgürlüklerinden yoksun
bırakarak cezalandırma olgusu yaklaşık 300 yıllık bir tarihî geçmişe dayanır.
Toplumun pek çok kesiminin üzerinde hassasiyetle durduğu, yaşamsal öneme sahip
konulardan biri de cezaevlerimizde yaşanmakta olan sorunlardır. Yaşanan can
kayıpları ve insan hakları ihlalleriyle kamuoyunun gündeminde yer alan
cezaevlerimiz, toplumda kaygı yaratmaktadır.
Bugüne kadar yapılan değerlendirmelerde,
cezaevlerinin nasıl olması gerektiği yönündeki tartışmaların, bilimsel
kriterlerden ve çözümden uzak olduğu gözlenmektedir. Özellikle (F) tipi
cezaevleriyle ilgili olarak, devlet, konuya yalnızca güvenlik açısından
yaklaşmıştır. İnsan hakları örgütleri, koğuş sistemine karşı önerilen
"odaların" birer "hücre" olduğunu, yönetimin keyfî uygulamalarıyla
bu hücrelerin birer işkencehane olacağını ileri sürmektedir.
Mahkûm sağlığını korumak ve topluma
yeniden kazandırmak için gerekli olanağı sağlamak devletin görevidir. Güvenlik
nedeniyle önerilen hücreler, yargı kararı olmadan ikinci ceza anlamına
gelecektir.
Adlî ya da siyasî sebeplerle cezaevinde
bulunan insanların, beslenme, barınma, sağlık, eğitim, haberleşme, spor gibi
hakları kısıtlanmaksızın, insan onuruna uygun koşullarda yaşama haklarının
korunması, devletin temel görevlerinden biri olarak sayılmaktadır.
Tutuklu ve hükümlü yakınlarının kamuoyunda
sıkça yer alan ifadeleri, konuyla ilgili sivil toplum örgütü raporları,
cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin, cezaevi müdür ve savcısının kişisel
tutumuna göre, insanlık onuruyla bağdaşmayan çeşitli uygulamalara tabi
tutulduklarına ilişkin iddialarla doludur. Bu iddiaların araştırılarak
gerçekliğinin tespiti, eğer bu tür uygulamalar varsa derhal bu duruma son
verilmesi, konuyla ilgili suiistimali bulunan kamu görevlileri hakkında gerekli
incelemenin yapılması, açılmış davaların bir an önce sonuçlanması bir insanlık
görevi olduğu gibi, hukuk devleti olmanın da gereğidir.
Bugün ülkemizde binlerce tutuklu ve
hükümlünün (F) tipi cezaevlerinde tek ve üç kişilik hücrelerde tecrit ve
izolasyona tabi tutulması iddiaları, bunun aksini ortaya koyan ciddî bir yanıt
bulamadığı gibi, cezaevlerinde "iyileştirme" adı altında yapılan
çalışmalar, var olan sorunları bir başka boyuta taşıyarak daha da
derinleştirmiştir.
Sosyal bir varlık olan insanın, yalnızlaştırılması
ve yalıtılması, bireyin fiziksel ve ruhsal anlamda sağlık problemleri
yaşamasına sebep olmaktadır. Tutukluluk süresince, bireyin, fiziksel, mental ve
psikososyal bütünlüğünün korunması, insan haklarının gereğidir ve ahlakî bir
sorumluluktur.
Tutuklu ve hükümlülerin temel haklarından
olan açık ve kapalı görüş, telefon görüşmeleri, sağlık problemi olanların
zamanında revire çıkmaları ve dilekçe verme haklarının keyfî uygulamalarla
engellendiğine ilişkin iddialar bulunmaktadır. Çağdaş hukukta, ceza infazının
muhatabı, hükümlü olan şahıstır; fakat, hükümlü yakınlarının görüşme,
mektuplaşma, telefon gibi iletişim imkânları kısıtlandığında, aynı ceza
ailelere de psikolojik olarak çektirilmiş olmaktadır. Bu tarz uygulamalar temel
insan hakları ihlali ve ayıbıdır.
Ayrıca, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun
399 uncu maddesi gereği, cezalarının tehiri talebinde bulunan tutuklu ve
hükümlülerin taleplerinin önyargıyla reddedildiği ve bu nedenle tedavilerini
yaptıramadığı için cezaevinde hayatını kaybeden yurttaşlarımız olduğu iddia
edilmektedir.
Dünyanın neresinde ve hangi ülkesinde
olursa olsun, işkence ve kötü muamele, topluma ve insanlığa karşı işlenen
suçların en büyüğüdür. Irak cezaevlerinde Amerika Birleşik Devletleri
güçlerinin yaptığı işkence ve kötü muamele, dünyanın ve insanlığın konuya
ilişkin tepki ve hassasiyetini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Ülkemizde insan hakları ihlalleri
konusunda, özellikle AB süreciyle birlikte, gerek hukuksal alanda gerekse
pratikte ciddî adımlar atılmıştır. Buna rağmen, cezaevlerimizle ilgili iddia ve
şikâyetler varlığını sürdürmektedir.
Cezaevlerimizle ilgili olarak yukarıda
belirtmeye çalıştığımız iddia ve şikâyetlerin araştırılarak, cezaevlerimizde
yaşanan ihlal ve ihmallerin, yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ederiz.
1.- Hüseyin Özcan (Mersin)
2.- Hasan Aydın (İstanbul)
3.- Hasan Güyüldar (Tunceli)
4.- Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
5.- Gökhan Durgun (Hatay)
6.- Abdulkadir Ateş (Gaziantep)
7.- Yaşar Tüzün (Bilecik)
8.- Ersoy Bulut (Mersin)
9.- Muzaffer R.
Kurtulmuşoğlu (Ankara)
10.- Nurettin Sözen (Sivas)
11.- Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
12.- Mustafa Özyürek (Mersin)
13.- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
14.- N. Gaye Erbatur (Adana)
15.- Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
16.- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
17.- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
18.- Muharrem Kılıç (Malatya)
19.- Mustafa Gazalcı (Denizli)
20.- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
21.- Atilla Kart (Konya)
22.- A. İsmet Çanakcı (Ankara)
23.- Berhan Şimşek (İstanbul)
24.- Hakkı Ülkü (İzmir)
25.- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
26.- Vezir Akdemir (İzmir)
27.- Nejat Gencan (Edirne)
28.- Şevket Gürsoy (Adıyaman)
29.- Gürol Ergin (Muğla)
30.- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
İkinci önergeyi okutuyorum:
2.-
İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 24 milletvekilinin, yabancıların
Türkiye'de mülk edinmelerinin tüm yönleriyle araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/199)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
3.7.2003 tarihinde kabul edilen 4916
sayılı Çeşitli Kanunlarda ve Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun kabul
edilmesinin üzerinden henüz bir yıl geçmedi. Ancak, Türkiye'nin gayrîmenkulde
yabancıların gözde ülkesi haline geldiği, 41 000 yabancının Türkiye'de mülk
satın aldığı, bunların yüzde 33,4'ünün Yunanlardan oluştuğu, daha çok Hatay'dan
mülk satın alan Suriyelilerin ise 4 üncü sırada yer aldığı basında yer
almaktadır.
5.6.2003 tarih ve 4875 sayılı Doğrudan
Yabancı Yatırımlar Kanunu 4916 sayılı Yasayla birlikte ele alındığında
görülmektedir ki, getirilen değişiklikler sonucunda yabancı uyruklu kişilerin
ve yabancı ülkelerde o ülkelerin kanunlarına göre kurulmuş olan tüzelkişiliğe
sahip ticarî şirketlerin lehine sınırlı aynî hak tesis edilmesi halinde,
şirketlerin Türkiye'nin her tarafında taşınmaz mal edinmeleri mümkün hale
gelmiştir. Yabancılara arazi ve emlak satışıyla ilgili Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay
kararlarında "ülkede yabancıların arazi ve emlak edinmesi, salt mülkiyet
sorunu olarak değerlendirilemez" denilmektedir. Kaldı ki, Türkiye'de
özelleştirmede yerli-yabancı ayırımı yapılmamakta ve yabancılar, en önemli kamu
kuruluşlarıyla birlikte özelleştirilen kuruluşların paha biçilmez değerdeki
arazilerine de sahip olmaktadırlar. Bu da, bugüne kadar üzerinde durulmayan;
ama, Türkiye Cumhuriyetinin egemenliği, birliği, bütünlüğü açısından büyük önem
taşıyan bir konudur.
Yabancıların mülk edinmesindeki artış,
artan satışların hangi yörelerde olduğu, satışlarda hangi ülke uyruklu kişi ve
şirketlerin alıcı olduğu, Güney, Güneydoğu, Doğu ve Ege Bölgeleri ile
İstanbul'daki satışların kaynağı, bu yörelerle ilgili komşu ülke ve dinî
kuruluş talepleri, satılan arazilerin ve gayrimenkullerin yerlerinin saptanması
ve söz konusu taleplerle karşılaştırılması Türkiye açısından önemlidir. Bu
amaçla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1- Birgen Keleş (İstanbul)
2- Gürol Ergin (Muğla)
3- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
4- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
5- Muharrem Eskiyapan (Kayseri)
6- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
7- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
9- Osman Özcan (Antalya)
10- Abdulaziz Yazar (Hatay)
11- Vahit Çekmez (Mersin)
12- Nail Kamacı (Antalya)
13- Selami Yiğit (Kars)
14- Enis Tütüncü (Tekirdağ)
15- Emin Koç (Yozgat)
16- Erdal Karademir (İzmir)
17- Abdurrezzak Erten (İzmir)
18- Enver Öktem (İzmir)
19- Mehmet Şerif Ertuğrul (Muş)
20- Berhan Şimşek (İstanbul)
21- Nejat Gencan (Edirne)
22- Yaşar Tüzün (Bilecik)
23- Hakkı Ülkü (İzmir)
24- Vezir Akdemir (İzmir)
25- Oya Araslı (Ankara)
Gerekçe:
5.6.2003 tarih ve 4875 sayılı Doğrudan
Yabancı Yatırımlar Kanunu, Anayasaya ve ilgili yasalara aykırı düzenlemeler
yapmıştır. Bu değişikliklerin bir kısmı, yabancıların taşınmaz mülk
edinmelerine ilişkindir.
3.7.2003 tarihli ve 4916 sayılı Yasa ise,
çeşitli kanunlarda yaptığı değişikliklerle, yabancıların, karşılıklılık ilkesi
olmadan, Türkiye'nin her yerinde taşınmaz elde etmelerini mümkün hale
getirmiştir. Kaldı ki, özelleştirmede yerli-yabancı ayırımı yapılmaması, kamu
kuruluşlarının çok değerli ve çok geniş olan arazilerinin de, tesislerle
birlikte yabancıların eline geçmesine yol açmaktadır. Kamu kuruluşlarının
arazileri, genelde çok özel konumu olan ve tesisin değerinden kat kat üstün
değere sahip bulunan taşınmazlardır. Bu durum, yabancıların mülk edinmesini
daha da önemli kılmaktadır. Kuşkusuz, konuyu çok daha önemli hale getiren,
Türkiye'nin güney, güneydoğu, doğu ve batı komşularının ve Fener Rum
Patrikhanesinin Türkiye'yle ilgili girişimleri, iddiaları, faaliyetleri ve
kaydettikleri gelişmelerdir.
Yabancıların şirketlerini sadece özel
sektör olarak da görmemek gerekir. Yabancı ülkeler, kendi KİT'leri kanalıyla,
kendi tüzelkişilerinin ortağı olarak, Türkiye'de toprak satın alabilirler.
Anayasaya göre, yabancı ülkelerin, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde
taşınmaz mal edinmelerine izin verme açısından hiçbir makam yetkili olamaz.
Oysa, son değişiklikler bu durumu da dolaylı olarak mümkün hale getirmektedir.
Bu ve benzeri nedenlerle, yabancıların
Türkiye'de mülk edinmeleri, bütün yönleriyle, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü,
kamu yararı ve ülkenin geleceği açısından bir Meclis araştırmasıyla ele
alınmalı, incelenmeli ve değerlendirilmelidir.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
Tezkereyi okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.- Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun bir heyetle birlikte İsviçre'ye
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/591)
18.6.2004
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)'nün, 1 - 17 Haziran 2004
tarihlerinde Cenevre'de yapılan 92 nci Genel Konferansına katılmak üzere bir
heyetle birlikte İsviçre'ye yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Mahfuz Güler (Bingöl)
Hüseyin Tanrıverdi (Manisa)
Feramus Şahin (Tokat)
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S.
Sayısı: 146)
2.- Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)
3.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon
raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini
erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kamu
Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.
Sayısı: 349)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından, tasarının
müzakeresini erteliyoruz.
Dahiliye Memurları Kanunu, İl İdaresi
Kanunu, İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine
başlayacağız.
5.-
Dahiliye Memurları Kanunu, İl İdaresi Kanunu, İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 461)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından, tasarının
müzakeresini erteliyoruz.
Doğu ve Orta Avrupa'da Balıkçılığın
Geliştirilmesi Uluslararası Örgütünün Kurulması Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun
müzakeresine başlıyoruz.
6.- Doğu ve
Orta Avrupa'da Balıkçılığın Geliştirilmesi Uluslararası Örgütünün Kurulması
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/748) (S. Sayısı: 443) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 443 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteği?.. Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
DOĞU VE ORTA AVRUPA'DA
BALIKÇILIĞIN GELİŞTİRİLMESİ ULUSLARARASI ÖRGÜTÜNÜN KURULMASI ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 5 Mart 2002 tarihinde Roma'da
imzalanan "Doğu ve Orta Avrupa'da Balıkçılığın Geliştirilmesi Uluslararası
Örgütünün Kurulması Anlaşması (EUROFISH)"nın beyanda bulunulmak suretiyle
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama için 3
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Doğu ve
Orta Avrupa'da Balıkçılığın Geliştirilmesi Uluslararası Örgütünün Kurulması
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 260
Kabul: 260
(x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonu
raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
7.- İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/767) (S. Sayısı: 583) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 583 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına, Trabzon Milletvekili Sayın Asım Aykan; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ASIM AYKAN (Trabzon)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 583 sıra sayılı İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısı hakkında, AK Parti Grubu adına, görüşlerimi arz etmek üzere
huzurlarınızdayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün
kanunlaştıracağımız yasa tasarısı sıradan bir anlam ifade etmiyor. Osmanlıdan
cumhuriyete yüzelli yıldır tartışılan çok önemli bir konuyu, iktidar muhalefet
bütünlüğü içerisinde, enine boyuna tartışarak, bir sonuca bağlamaya
çalışıyoruz. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı görüşmeleri sırasında da sık
sık gündeme geldiği gibi, konu 1800'lü yıllarda Osmanlıdan gündeme taşınmış,
1860 yılında ademimerkeziyet yönünde ilk uygulamalara başlanılmış, 1993 yılına
kadar bu alanda yaklaşık 21 tane yasal düzenlemeye gidilmiştir.
Bundan yüzelli yıl önce, Osmanlıda
bugünkünden çok daha geniş coğrafyayı yöneten idarecilerimizin ademimerkeziyeti
esas alan bir idarî anlayışa gelmeleri, siyasî ve idarî tarihçiler tarafından
derinlemesine irdelenmesi gereken bir konudur.
Böylesine hayatî ve yıllardır tartışılan
bir konunun 22 nci Dönem Parlamentosu tarafından bir sonuca bağlanması, siyasî
tarihimiz açısından memnuniyet verici önemli bir mihenk noktasıdır. Kadirşinas
milletimizin, bu konuda emeği geçen bürokrat ve siyasîleri hayırla yâd
edeceğini özellikle burada vurgulamak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, öncelikle
bugünkü özel idare faaliyetleri hakkında bazı bilgiler arz etmek istiyorum:
Fransız örneğinden etkilenerek 1864 yılında çıkarılan Teşkili Vilayet
Nizamnamesiyle kurulan vilayet umumi meclisleriyle, özel idarelerin temeli
oluşturulmuştur.
İl özel idarelerinin kuruluş ve
görevlerine ilişkin ilk esaslı düzenleme 1913 yılında geçici bir kanun olarak
yürürlüğe konulan İdarei Umumiyei Vilâyat Kanunudur. 1987 yılında 3360 sayılı
Kanunla adı İl Özel İdaresi Kanunu olarak değiştirilen yasa halen
yürürlüktedir.
İl özel idareleri, kırsal kesimde yol, su,
sanat yapıları, kanal ve benzeri hizmetleri yürütmekte ve özel idarelerin
bütçelerinin yaklaşık üçte 2'si bu alanlarda kullanılmaktadır. Ayrıca, imar,
tarım, sağlıkocakları, spor sahaları, erozyonla mücadele, sosyal hizmetler ve
ilköğretimde Millî Eğitimin taşradaki inşaat hizmetlerini de yürütmektedirler.
Öncelikle, 1946 yılında demokratik hayata
adım attığımız yıldan beri, ülkemizi yönetenlerin "şehirde ne varsa, köyde
de o olacaktır" hedefine ne kadar başarılı biçimde ulaşabildiğimizi gözden
geçirmekte fayda vardır.
Yukarıda arz ettiğim kırsal alanlardaki
hizmetleri, özel idareler ve Köy Hizmetleri beraber sürdürmektedir. Bu noktada
hangi seviyeye geldiğimizi çarpıcı birkaç örnekle arz etmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Aykan, bir dakikanızı rica
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu önemli yasanın
tümü üzerinde, gruplar adına konuşma başlamıştır. Hatip arkadaşımızı
dinlemenizi rica ediyorum.
Buyurun.
ASIM AYKAN (Devamla) - 2000 yılı nüfus
sayımına göre, şu anda 35 180 köyümüzde yaklaşık 24 000 000 insanımız
yaşamaktadır ve 300 000 kilometrelik köy yolu ağının -Türkiye genelinde
söylüyorum- yaklaşık yüzde 30'u ancak asfalta ulaştırılabilmiştir. Bunun da
önemli bir kısmı sathî kaplamadır; ömrü bir ilâ iki yıl içerisindedir,
yapıldıktan bir iki yıl sonra bu yollarımızın köstebek yuvasına nasıl
dönüştüğünü de görüyoruz. Bu oran, başta Karadeniz olmak üzere, engebeli
arazilerimizde, maalesef, yüzde 10 civarındadır.
Bu tempoyla, halkımızın beklediği
hizmetleri zamanında sunmamız mümkün değildir. Kırsal alanda, Köy Hizmetleri ve
özel idarenin beraber sunduğu hizmetin ortaya çıkardığı sonuç, maalesef, budur.
Kendi seçim çevrem Trabzon'dan bir örnek
arz edeyim: Şu anda, 14 000 kilometreye yakın köy yolu ağımız var, uzunluğu 100
kilometre, yaklaşık derinliği 40 kilometrelik bir alanda. On yıldan beri
yapılan asfalt miktarı 1 114 kilometre. Bir hesap yaparsak -yuvarlayarak
söylüyorum- Trabzon'da asfalt yapımını tamamlamamız için 100 yıla ihtiyacımız
var, küsuratını söylemiyorum. İşte karşımızdaki tablo.
Değerli arkadaşlar, köye sağlığın gitmesi
için, eğitimin gitmesi için, imarın gitmesi için, yani, medeniyetin asgarî
hizmetlerinin köye ulaşması için birinci derecede yapılması lazım gelen iş,
yol; yol olmazsa bunlar gitmez. Biz bunları başaramamışız, demek ki, sistemde
problem var, bu sistemin yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. İşte bugün,
Parlamentomuz bu tarihî hizmeti ikame etmek için bu yasa tasarısını görüşüyor.
Ayrıca, Avrupa Birliğinin kapısındayız, artık, Türkiye bu tempodaki bir
çalışmayı kaldıramaz.
Değerli milletvekilleri, siyaset, çare
üretmek ise, bizler burada çare üretmek için varsak, bu konuda gereken adımları
atmak zorundayız. Bize oy verirken kendilerine inandığımız insanlara, yetkiyi
verirken de inanmak suretiyle, artık, Ankara'dan bu yetkileri yavaş yavaş
taşraya -denetimi Ankara'da olmak üzere- vermek durumundayız. Demokrasinin
mektebi olan yerel yönetimleri güçlendirmek için lazım gelen adımları atmak
zorundayız, atıyoruz. Yetki-kaynak-sorumluluk zincirini beraber kurmak
zorundayız.
Vatandaşımız, herhangi bir konu olduğu
zaman "devlet nerede" diye, hepimizin yakından bildiği bir serzenişte
bulunuyor. Kendilerine, bundan sonra, artık, kendilerinin de devletin bir parçası
olduğunu çok net biçimde söylemek zorundayız. Her nimetin bir külfeti olduğunu
da ayrıca ifade etmek zorundayız. Elini taşın altına koymadan, sadece oy
vermekle ve vergi vermekle bu işlerin istediğimiz seviyede gitmediğini,
katılıma dayalı bir sisteme geçmek gerektiğini ortaya koymak zorundayız.
İdarî anlamda Ankara'yı küçültmeden
Anadolu'yu büyütemeyeceğimizi, bir kez daha burada vurgulamakta fayda
görüyorum. Artık, bu koca gövdeyi cılız ayaklar taşıyamıyor. Ankara
olabildiğince büyümüş; ama, Anadolu'nun ayakları zayıf kalmış, vücudun uyumu
içerisinde yapısal bir değişikliğe gitmek zorundayız. Bu yasal düzenlemeyle,
her şeyin Ankara'dan beklenildiği döneme artık son veriyoruz, siyasî
hayatımızda önemli bir adımı atıyoruz.
Değerli arkadaşlar, konuşmamın bu
bölümünde, getirilen yeni düzenlemeler hakkında kısaca bilgiler arz etmek
istiyorum.
Anayasamızın 127 nci maddesine göre,
mahallî müşterek hizmetlerin karşılanması ve yasayla öngörülen görevlerin
yerine getirilmesi için yeterli kaynaklar, maalesef, bugüne kadar
aktarılabilmiş değildir. Batı'da yerel yönetim hizmetleri için ayrılan kaynak,
bütçelerin yaklaşık yüzde 50 seviyesindedir. Bizde bu oran, halen yüzde 15
civarındadır ve bunların da daha az bir kısmı özel idarelere aktarılmaktadır.
Bu konu, tasarının genel gerekçesinde çok net biçimde ortaya konulmuştur.
Tasarının genel çerçevesi ise, devletin
üniter yapısına; Anayasamızda yer alan, idarenin bütünlüğü ile idarenin
merkezden ve yerinden yönetim esasına dayandırılmasına; Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartının tasarıda dikkate alınmasına özen gösterilmiş ve bu
düşüncelerin bir sonucu olarak, mahallî idarelerin temel değerleri olan
demokrasi, özerklik, katılım ve etkinlik ilkeleri tasarıya yansıtılmaya
çalışılmıştır.
Tasarıyla getirilen düzenlemeler dört
grupta toplanabilir:
1 - Özel idarelerin kurulması, görev ve
yetkileri,
2 - İdarenin organları ve teşkilatı,
3 - Yönetime ilişkin ilke ve esaslar,
4 - Merkezî idare ile il özel idareleri
arasındaki ilişkiler.
Yukarıdaki düzenlemelerin ışığında tasarı
altı kısımdan oluşmaktadır: Birinci kısım, genel hükümler; ikinci kısım, il
özel idaresinin organları; üçüncü kısım, il özel idaresi teşkilatı; dördüncü
kısım, il özel idarelerinin denetimi; beşinci kısım, malî hükümler ve cezalar;
altıncı kısım, çeşitli ve son hükümler. Böylece tasarı, altı kısımdan ve 73
maddeden oluşmaktadır. 73 maddedeki önemli bazı düzenlemeleri arz ederek
sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Özel idarelerin görev ve yetkileri, Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla paralel hale getirilmektedir. Daha önce
görüştüğümüz Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile özel idarelerin
düzenlemeleri paralel hale getirilmiştir.
Tasarıyla, özel idarelerin, belediye
sınırları içerisindeki ve dışındaki görevleri tanımlanmaktadır.
Özel idarelere, merkezî idareler ile yerel
idareler arasında il düzeyinde koordinasyon görevi verilmektedir.
Hizmetlerin yürütülmesinde koordinasyon,
il valileri tarafından yerine getirilecektir.
Hizmetler, vatandaşa en yakın yerlerde, en
uygun yöntemlerle sunulacaktır.
Hizmetlerle ilgili olarak halkın görüş ve
düşünceleri için, kamuoyu yoklaması ve araştırması yapılabilecektir.
İl genel meclisi, karar organı, encümen
ise yürütme organı olarak görev yapacaktır.
Muhtarlar, seçtikleri temsilcileri marifetiyle
ve sivil toplum örgütleri, ilgili toplantılara katılarak, görüş beyan
edebileceklerdir. Bu, önemli bir demokratik katılım unsurudur.
İl genel meclisi, halk denetçisini
seçecek, kadro iptal ve ihdas işlemlerine karar verecektir.
İl genel meclisine, vali yerine, meclis
başkanı başkanlık edecektir. Bugüne kadar, il genel meclisi toplantılarına
valiler başkanlık ediyordu; şimdi, değişiyor, il meclis başkanı, il genel
meclisinin başkanlığını yürütecektir.
İl genel meclisi her ayın ilk haftasında
toplanacaktır. Biliyorsunuz, geçmiş dönemlerde, olağanüstü durumlar hariç,
yılda birkaç kez toplanıyordu; şimdi, her ay toplanmak suretiyle, idareye hızlı
tempo kazandırmaya çalışıyoruz.
Vali, hukuka aykırı gördüğü kararları,
tekrar görüşmek için iade edebilecek, meclis ısrar ederse, yargı yoluna
gidilecektir. Bu da, yeni bir düzenlemedir.
Yeni düzenlemeyle, meclis, ihtisas ve
denetim komisyonları kurabilmektedir.
Meclis üyelerinin huzur hakları
artırılmaktadır. Her ay beş oturuma katıldıkları kabul edilirse, brüt 400 000
000 lira civarında bir ücret tahakkuk etmektedir. Encümenler bundan daha fazla
bir imkâna kavuşmaktadır.
Tartışılan konulardan bir tanesi,
tasarıda, encümen, 5 seçilmiş, 5 atanmış üyeden oluşmaktadır. Yüce Meclisimizin
değişiklik teklifleri olursa onları değerlendireceğiz.
Vali, il özel idaresinin en üst amiridir,
özel idareyi stratejik plana göre yönetmekle mükelleftir. Stratejik beş yıllık
programı ve yıllık çalışma programını vali, hazırlayarak il genel meclisine
sunacaktır. Bundan sonra, seçim döneminin hemen arkasından beş yıllık stratejik
plan ve bunun alt kademesi olan yıllık planlar yapılmak suretiyle icraat
yapılacaktır. Bu uygulamayı valiler yürütecektir. Tabiî, onların emrinde olan
sekreterler ve encümen, bu planlamanın yapılmasında diğer ihtisas
komisyonlarıyla beraber görev alacaklardır.
İl özel idareleri, norm kadro
çerçevesinde, ihtiyaç duydukları uzman ve teknik personeli idarî hizmet
sözleşmesiyle çalıştırabileceklerdir. Bu da yeni bir uygulama biçimidir. Gerek
belediyelerimizde gerekse özel idarelerimizde nitelikli eleman çalıştırmak ve
bulundurmak noktasında nasıl sıkıntı çektiğimiz biliniyor. İşte, buna bir çözüm
getirilmekte ve inşallah, bu, icraatlardaki kaliteyi de artıran bir uygulama
olacaktır.
Özel idareler, iç ve dış denetime tabi
olacaklardır. İçdenetim, içdeneticiler tarafından, dışdenetim ise İçişleri
Bakanlığı ve Sayıştay tarafından yerine getirilecektir. Hizmetlerin aksatıldığı
durumlarda İçişleri Bakanlığı, yargıya gidebilecektir, düzeltilmesini özel
idareden ve valilerden talep edebilecektir.
İlin stratejik planına göre hazırlanan
bütçesinin harcanmasından genel sekreter sorumlu olacaktır.
İhaleler, gelecek seçimin üç ay sonrasını
geçmemek üzere planlanacaktır. Daha çok "gelecek yıllara sari ihaleler yapmak
suretiyle gelecek idareleri sorumluluk altına sokuyorlar" endişesini
ortadan kaldırmak üzere böyle bir düzenlemeye gidilmiştir.
Özel idareler, görev ve hizmet alanlarında
sermaye şirketi kurabileceklerdir.
Dış borçlanma, sadece yatırım programındaki
işler için 4749 sayılı Yasaya göre yapılabilecektir; yani, her konuda dış
borçlanma imkânı ortadan kaldırılmıştır.
Diğer kurum ve kuruluşlarla beraber ortak
hizmet ve projeler gerçekleştirme imkânı getirilmektedir.
Ayrıca, mahallî idarelere, hazine alacakları
hariç, diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla takas ve mahsuplaşma imkânını da bu
tasarıyla getirmiş bulunuyoruz; sadece hazine alacakları hariç, diğerlerinde
takas ve mahsuplaşma imkânı getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, kısaca tasarının
içerisindeki hükümleri ana başlıklarıyla özetlemeye çalıştım; maddeler kısmında
konu enine boyuna müzakere edilecektir.
Tasarının ülkemiz için hayırlı olmasını
diliyor, emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Grup olarak tasarıya olumlu oy
vereceğimizi ifadeyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aykan.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, birkaç ay önce gündemimize
gelen Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla çerçevesi çizilmeye çalışılan bir
sürecin en önemli halkasını tartışmak üzere toplandık. İl Özel İdareleri Yasası
Tasarısı, Çerçeve Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla getirilmek istenilen
düzenlemenin merkezinde yer almaktadır. Dolayısıyla, burada, bugün, bu, il özel
idareleriyle ilgili yapacağımız tartışma, daha sonra belediyeler ve büyükşehir
belediyeleriyle ilgili veya mahallî idare birlikleriyle ilgili tartışmalara da
ışık tutacaktır. Bu nedenle, bir kere, bu tartışmaları bütünden koparmamak
şart. Yani, öncelikle Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında getirilmek
istenilen yeni anlayışı -ki, bunu, burada uzun uzun tartışmıştık- bu tasarı
açısından da geçerli saymak gerekir; yani, burada, zamandan tasarruf etmek
için, oraya esas itibariyle bir gönderme yapıyorum, birkaç hatırlatma da
yapacağım. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak burada
yaptığımız eleştiriler, değerlendirmeler, dikkat çekmeler geçerliliğini
korumaktadır ve bu tasarılarla bunların ne kadar haklı olduğu bir kez daha
ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bir kere, bugün
huzurumuza gelen, önümüzdeki süreçte de gelecek olan, diğer, yerel yönetimlerle
ilgili yasa tasarıları, kamu hizmeti kavramını esas itibariyle yok eden, bunu,
aşındırmanın ötesinde yok eden bir anlayış taşımaktadır. Bu getirilen
mekanizmalar ya da öngörülmeyen mekanizmalar aracılığıyla "kamu
parası" ve "kamu denetimi" kavramları esas itibariyle
sistemimizin dışına itilmektedir.
Bakınız, Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısıyla ilgili bizim temel eleştirimiz şuydu: O, henüz çıkmamış, geçici
maddesinde dondurulmuş olan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının -kısaca bu,
başlığı değişti ama, herkes böyle biliyor- 7 nci maddesinde merkezî iktidarın
görev alanları tek tek sayılmış ve 10 maddede toplanmıştı. Geride ne kalırsa,
kime ait olacaktı -sonradan değiştirildi; ama, bugün tekrar önümüze çıkıyor- il
özel idarelerine ait olacaktı.
Bakınız, bu merkezî idarenin görevlerini
saymak demek, onu sınırlamak demektir -10 değil, 20, 30 saysanız da
sınırlarsınız, ama 10- ve bu 10 görev alanıyla sayıp sınırladığınız zaman şunu
yapmış oluyorsunuz, sonuç şu oluyor: Merkezî idareyi Anayasanın öngördüğü
biçimde genel yetkili idare olmaktan çıkarıyorsunuz, özel yetkili idare
durumuna getiriyorsunuz; yani, sayılmış alanlar içinde hareket edebilen özel
yetkili bir idare. Oysa, Anayasanın öngördüğü bu değil, tam tersine, kamu
merkezî idaresi genel yetkili idaredir. Şimdi, burada, genel yetkili idare kimi
yapıyoruz; yerel yönetimleri; ama, özellikle de il özel idaresini. Bunun
Anayasaya aykırı olduğu bilindiği için, bizim bu konuda uyarılarımız da bilindiği
için, Anayasanın 126 ve 127 nci maddelerindeki merkezî idare ve yerel idare
kavramlarına aykırı düşmemek için, bazı değişiklikler yapılmak istenildi. Yani,
süreç içerisinde, buradaki komisyonlar süreci içerisinde, ilk taslaklardan
itibaren tasarı oluşumuna geçilirken, anayasal engele takılmamak için,
belediyelerle ilgili kanun tasarısında ve İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısında
bunların görev alanları sayıldı, geniş bir ölçekte sayıldı; ama, bu yetmedi;
yani, Anayasanın bu konuda öngördüğü kamu yönetimi düzenine aykırılık ortadan
kalkmadı; yani, merkezî idare, özel yetkili durumuna düşürüldü.
Zaten, tasarılarda şu söyleniyor -hem
bunda hem de önümüzdeki süreçte gelecek belediyelerle ilgili kanun tasarısında-
deniliyor ki, başka kamu kurum ve kuruluşlarına verilmeyen mahallî müşterek
nitelikteki her türlü görev belediyelere veya il özel idarelerine
bırakılmıştır. Dolayısıyla, burada, öylesine geniş bir yetki devri var ki,
Anayasanın öngördüğü mahallî müşterek ihtiyaçların karşılanmasının çok ötesine
giden, mahallî müşterek ihtiyaç kapsamı içine giremeyecek olan çok sayıda
ulusal ölçekli hizmetler de yerel yönetimlerin hizmet alanına girivermekte;
dolayısıyla, bu kamu hizmetlerinin yapılması, yapılabilmesi, daha baştan, imkân
dahilinde olmaktan çıkmaktadır ve bazılarını da, bu mahallî ölçekte
yapılamayacak birtakım ulusal hizmetleri de yerel birimler karşılamaya
çalışacaklar; dolayısıyla, çok ciddî bir aksama, çok ciddî bir karmaşa ortaya
çıkabilecektir. Aslında, Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarına bakarsanız,
şunu çok açık görürsünüz: Merkezî idareye, bazı durumlarda, mahallî ihtiyaçlara
dönük birtakım görevleri üstlenme imkânı vermiştir; ama, bunun tersini o
Anayasa Mahkemesi kararı hiçbir zaman vermemiştir; yani, yerel idareye ulusal
ölçekli ihtiyaçları karşılama yetkisi vermemiştir. Dolayısıyla, burada, ciddî
bir Anayasaya aykırılıkla başlıyoruz. Anayasaya başka aykırılıklar var, çok
sayıda var, bunda da var.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, bütün bu
anlayışın arkasında, acaba, samimî bir düzenleme var mı; yani, AKP İktidarı,
hükümetiyle, Meclisiyle, acaba, Türkiye'de gerçekten bir ademimerkeziyet, bir
yerelleşme yapısı mı istiyor ve nasıl istiyor?
Şimdi, hatırlayınız, geçen yılın
bütçesinde, 2003 yılı bütçesinde, bütçeye konulan hükümle, belediyelerin
bütçeden aldıkları vergi payı yüzde 6'dan yüzde 5'e düşürüldü. Anayasa
Mahkemesine götürdük, iptal ettirdik bunu, yapmayın, yerel yönetimlerin
kaynaklarını kısmayın diye; sonra, bunun özel yasasında yeniden iptal
ettirdiler. Yani, ortada samimî olmayan bir durum var bir kere. Bunu tespitle
başlayalım.
Buradan bir başka şey daha söyleyeyim:
Bugün, Türkiye'de merkezî idare, Türkiye'nin son yirmi yıllık süreçte içine
girdiği bu borçlanma kıskacı dolayısıyla, kamu hizmetlerini yapamaz bir
durumdadır. Ne yazık ki, bugün iktidarda olan, birbuçuk yılı da aşmış bir
süreyle iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi, bu duruma, bu sorunlara
IMF'yle yeni müzakereler temelinde çözüm bulacağını vaat ederek iktidar
olmasına karşın, aynı uygulamaları büyük bir genişlikle sürdürüyor; yani,
Türkiye'nin borçları, hem mutlak rakam olarak hem millî gelirine de oran olarak
-özellikle içborçlar- artmaya devam ediyor.
Şimdi, bu durumda, hizmet üretemeyen bir
kamu görüntüsünden nasıl kurtulabiliriz sorusu, herhalde, öncelikle, herkesin,
yani, daha doğrusu, hükümet edenlerin çözmek istedikleri bir konu oluyor. Yani,
ben, bu hizmetleri üzerimden atayım, yerel yönetimlere atayım ki, ben, burada,
eleştiri konusu olmayayım; yani, hizmet üretememe durumunu görünür olmaktan
kurtarmak. Bir kere, birinci mesele bu; çünkü, ortada bir samimiyet yok. Bakın,
burada tartışıyoruz, il özel idaresini ya da diğerlerini. Peki, kaynaklar
nerede, niçin birlikte tartışmıyoruz? Niçin bu kadar çok görev, hizmet alanı
aktarıyoruz da, kaynaklar konusunda hiçbir şey söylenilmiyor? Söylenilmiyor;
çünkü, aslında onun altyapısı burada hazırlanıyor. Onun altyapısı, Türkiye'de
kamu hizmeti üretiminin özelleştirilmesidir; bunun altyapısı bu tasarıların
tümünde vardır.
Nasıl özelleştirme; oraya geleceğim; ancak,
bakın, size bir örnek vereyim: 1983 yılında tek başına iktidar olan bir parti
vardı. Bu partinin yaptığı ilk şey, kamu iktisadî teşebbüslerine bütçeden
aktarılan sermaye transferlerini durdurmak; ikincisi, Merkez Bankasından
verilen kredileri kesmek oldu. Dedi ki bu kuruluşlara "kaynağınızı
kendiniz bulun; ister borçlanın ister proje kredisi bulun yurtdışından,
isterseniz içeriden borçlanın" ve bu, gerçekten böyle oldu ve Türkiye'de
KİT'ler, 1989'a kadar konsolide bilançoları itibariyle zararlı değillerken,
ağır kur farkları ve yüksek faizler nedeniyle -içborçlanmada faizler yüzde
220'leri aşmıştı- çok büyük bir zarar kıskacı içerisine 1990'ların başından
itibaren girmeye başladı; ama, bu ne zamandan itibaren hazırlandı; bu, 1984'ten
itibaren hazırlandı. Yani "benim başımdan git..." ; "Bunların
işe yaramaz olduğunu, bunların özelleştirilmesinin şart olduğunu biz nasıl
kanıtlayacağız" demişti o günkü iktidar; "bunlara hiçbir destek
vermeyelim, bunlar yatırım yapmasın." Şimdi, bugün, benzer bir durum,
yerel yönetimler için hazırlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bugün yerel
yönetimlerle ilgili bütün bu hizmetleri aktarırken kaynağını kendin bul
anlayışı bu yasanın temelinde var. Özelleştirme, çok yönlü olarak var.
Bakın, bir kere, klasik özeleştirme mantığı
var; "malını, mülkünü sat. Üstelik, satarken, Bakanlar Kurulu kararıyla
kurulmuş şirketini il genel meclisi kararıyla sat." Yani, burada bir
kuruluşta, bir şirket kuruluşunda geçerli olan mevzuatın, onun elden
çıkarılmasında ve tasfiyesinde de geçerli olması gerekirken, daha önce Anayasa
Mahkemesinin bu yönde çok sayıda kararı varken ve Türkiye'de özelleştirmeler
Özelleştirme Yüksek Kurulu kararına bağlı iken, bunu belediye meclislerine
bırakacağız. Belediye meclisleri, bu konuda, şirket kurarkenki kurallara
uymayacaklar.
Tabiî, bunun yanında daha sonra, belki çok
daha başka birtakım kamu patrimuanını, kamu mal varlığını yerel yönetime
devredip, bunların satılmasını sağlayacağız; ama, daha az klasik yollar da
olacak. O da, yerel yönetimlerin ürettiği hizmetlerin pazarlanmasının piyasa
aracılığıyla yapılmasına doğru bizi götürüyor. Yerel yönetimler, gerek şirket
kurma gerekse kurulan şirketlere ortak olma vesaire gibi birtakım yollarla da
bu işin içerisine girebilecekler; yerel yönetimler, yap-işlet-devret
modellerini daha yaygın kullanarak bunları yapacaklar ve çok acıklı bir şekilde
-birazdan değineceğim- yerel yönetimler, kaynaklarının ipotek edilebilmesi,
yani, borçlarına karşılık vergi gelirlerinin, harç gelirlerinin, benzeri
gelirlerinin ipotek edilebilmesi gibi bir durumla da, gelirlerinin özelleşmesi
durumuyla da karşılaşacaklar.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye'de
yapılmış en büyük özelleştirme, 1984 sonrasındaki "vergi alma, borç
al" siyasetidir. Bugün, Türkiye, topladığı vergilerin yüzde 80'inden
fazlasını borç faizlerine aktarıyorsa, bu, Türkiye'de kamu maliyesinin
özelleştirildiği anlamına gelmektedir. Bunun örneklerini Düyunu Umumiyede
gördük. Bu, şimdi, yerel yönetimler eliyle de sürdürülmek istenilmektedir.
Onlara, neredeyse sınırsız, yani, toplam gelirleri kadar borçlanma imkânı
getiriliyor.
Değerli arkadaşlarım, belediyelerin
kaynaklarının ipotek edilmesi... Burada biraz önce konuşan arkadaşım
"Osmanlıda, yüzelli yıl önce mahallî idareler çok gelişmişti" dedi.
Yüzelli yıl önce, Osmanlı'da, daha, herhangi bir mahallî düzenleme yoktu. Bunu,
daha sonra kendisi de söyledi. Bununla ilgili ilk düzenleme 1864 yılında, yani,
biraz daha yakın dönemdedir; ama, Osmanlı, daha eskiden, öyle bir ikiyüz yıl
öncesine gidin, Senedi İttifak öncesine gidin, 1808'ler öncesine gidin,
göreceksiniz ki, gerçekten çok yerelleşmiştir; yani, merkezî otorite yoktur,
feodal bir niteliği vardır. Türkiye, bu yasayla, bu tasarılarla bir feodalleşme
eğilimi içerisine sokulacaktır. Bundan, kimlerin ve nasıl yarar sağlayacağını
düşünmenizi diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada Düyunu
Umumiye örneği tekrarlanmaktadır. Belediyeler, içborçlanma konusunda önemli,
yeni imkânlarla donatılıyorlar; ürettikleri hizmetleri, bu hizmetten
yararlananlara fiyatlandırarak satma imkânına daha geniş ölçekte kavuşuyorlar.
Tabiî, bütün bunlar olduktan sonra da, bunun denetlenmesinin esnetilmesi
gerekiyor. Mademki her şey bu kadar piyasaya bırakılıyor, o halde, denetimi de
piyasaya bırakabiliriz; Sayıştay, bu yetkisini özel denetim kurumlarına
devredebilir.
Bütün bu mekanizmalarla, aslında, merkezî
idarenin bugünkü örneğini tekrarlayacak 81 tane, yeni, mikro ölçekte, çok
borçlu idare ortaya çıkaracağız ve biz, bir süre sonra, bugünkü durumumuzu arar
bir noktaya gelebileceğiz. Tabiî, mikro ölçekte dememe bakmayın. İstanbul,
Ankara, İzmir gibi büyük metropoller, bu açıdan, çok da mikro olmayacak; çünkü,
bunlar, Türkiye'deki toplam harcamaların yarısına yakınını temsil ediyorlar.
Bakın, bugün, Türkiye'de, yerel
yönetimlerin 12 katrilyon lira borcu vardır. Bunun 6,5 katrilyonu, vadesi
geçmiş borçlardan oluşmaktadır ve vadesi geçmiş bu borçlarla ilgili olarak,
bugün, bu miktarın, yakın zamanda birkaç katına çıkacağı bir gidişattan söz
etmek mümkündür.
Değerli arkadaşlarım, denetim organı olarak
öngörülen şey nedir; Sayıştaydır. Peki, Sayıştay ile ilgili, ocak ayından beri
Mecliste duran düzenleme niçin gündeme getirilmemektedir; yani, bugün,
Sayıştayın boş bulunan 8 üyeliği niçin tamamlanmamaktadır?
Sayıştayın politize edilerek, Sayıştay ile
ilgili yasal düzenlemenin değiştirilerek, bu boşluğun yeni bir mekanizmayla
doldurulmak istenildiğini dikkate alırsak, bugün, iktidarın, kendi emrinde
-bağımsız değil, yürütmenin emrinde- bir denetim aracı istediği ve böyle bir
denetim aracılığıyla -aşırı güçlendirilmiş İçişleri Bakanlığı aracılığıyla,
aşırı güçlendirilmiş valilikler, il özel idareleri aracılığıyla- tam bir
yürütme hegemonyası yaratacağı ve bugünkü valiliklerin birer bölgesel idareler
haline dönüştürüleceği bir mekanizmaya doğru yol almaktayız.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Sayıştayla
ilgili yapılmayan düzenleme, acaba, Sayıştaya verilen yeni yetkilerle
yapılabilecek mi? Sayıştaya yeni yetki verilmiyor; ama, Sayıştay aracılığıyla
çok sayıda düzenleme yapılabileceği zannediliyor. Sayıştaya, özel ihtisas
daireleri kurabilmesi, bölge düzeyinde taşra birimleri kurabilmesi ve
gerektiğinde denetimi özel kuruluşlara yaptırabilmesi için yetkiler veriliyor.
Sayıştaylar, dünyanın her yanında,
parlamento adına denetim yaparlar; yani, sayıştaylar, bizim adımıza denetim
yaparlar, parlamentolar adına denetim yaparlar. Oysa, buradaki mekanizmada,
Sayıştay, belediye meclislerine ya da il genel meclislerine rapor sunacak bir
kurum durumuna getiriliyor. Yani, eğer, bu mekanizmanın doğrultusunda bir şey istiyorsanız,
bari, bir yerel sayıştay kursaydınız biraz daha uygun olurdu. Dünyada,
sayıştayın özel denetim kurumlarına denetim yaptırdığı örnekler çok sınırlıdır.
Bunun bir tek örneği İngiltere'de var. İngiltere'de de, toplam denetimlerin
yüzde 5'i civarında bir özel denetimciye başvurma vardır. Kaldı ki, bunun bir
bölümü de, firmalara değil, özel danışmanlar kullanmak biçimindedir; yine
sayıştayın denetimi altındadır ve İngiliz Sayıştayı da, dünya sayıştaylarına
örnek olan bir sayıştay idaresidir.
Değerli arkadaşlar, burada, öngörülmeyen
ya da eksik bırakılan düzenlemelerden bir tanesi de, denetime dayanak olacak
birtakım mekanizmaların olmamasıdır; yani, burada, bir kere, kalkınma
planlarıyla, yerel yönetimlerdeki fizikî planlamayla, yıllık programlarla, orta
vadeli harcama programlarıyla, stratejik planlarla, bütün bunlarla, yıllık
performanslar arasındaki uyum hiçbir şekilde gözetilmemektedir.
Bir başka konu da, belediyelerin stratejik
planları ile il özel idarelerinin stratejik planları arasındaki uyum söz konusu
edilmemektedir. Valilere bu konuda bir koordinasyon görevi verilmiştir; ama,
dünyada koordinasyon yoluyla denetim sağlanması aşaması çoktan aşılmıştır.
Burada, mutlaka, üzerinde mutabakata varılan sonuçların elde edilmesine yönelik
hesap verme sorumluluğunun getirilmesi gerekmektedir. Oysa, ne kamu malî
yönetimi tasarısında ne de kamu temel kanununda bu hesap verme sorumluluğunun
altyapısı kurulmuştur.
Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, burada,
taşra teşkilatı olmayan bakanlıklar, hesap verme sorumluluğunu iletecek bir
makam bulamayacaklardır. Keza, burada, valilerin de kime karşı hesap vermekle
yükümlü olduğu hiçbir şekilde belli değildir. Dolayısıyla, bu mekanizma bir
denetimsizlik mekanizmasıdır, denetimden kaçış mekanizmasıdır. Bunun Türkiye
açısından çok ciddî sorunlar yaratabileceğini düşünüyoruz; çünkü, zaten,
Türkiye'de, bugün, 15 tane büyükşehir belediye meclisinde şirket sayısı 100'ü
aşmıştır. Bu belediyelerde iştirak olunan şirketlerin sayısı 800'ün
üzerindedir. Böyle bir yapıda bu şirketler hangi denetim yapısıyla
denetlenebilecektir? Bunlar eğer Ticaret Kanunu hükümleriyle olacaksa, o zaman,
buradaki kamu parasının, kamu varlığının denetimi nasıl yapılabilecektir? Bu
sorular açıkta kalmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, burada hizmetlerle
kaynaklar arasında bir dengenin kurulmamış olması, toplumun kamu hizmetlerinden
elde edebileceği refahın önümüzdeki süreç açısından belirsiz hale gelmesi
anlamına gelmektedir. Bunun çok ciddî bir sakınca yaratacağını düşünüyorum.
Yani, Türkiye'de insanların zaten gelir düzeyleri bozulmakta, gelir dağılımı
zaten kötüye gitmekte; ama, bunun üzerine bir de, biz, kamu hizmetlerini düzgün
biçimde veremeyerek, aldığımız verginin karşılığını geriye döndürmeyerek bu
refah kaybına ya da dengesizliğine daha fazla katkı yapmış oluruz.
Bu yasanın temelinde, ayrıca, dış
baskıların getirdiği bir düzenleme olduğunu düşünmemiz gerekir, değerli
arkadaşlarım. Bu yasa sadece şimdi gündeme gelmedi. Şimdiki haliyle, kuşkusuz,
sizin burada katkınız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun, tamamlayın efendim.
OĞUZ OYAN (Devamla)- Değerli arkadaşlarım,
küreselleşme mekanizmasına Türkiye'nin uyum sürecini bu biçimde yapmak kadar
sakıncalı bir durum yoktur. Türkiye'de mahallî müşterek ihtiyaçların
karşılanması için yerel yönetimlere daha fazla yetki vermek... Evet, buna
kesinlikle "evet" diyoruz. Mahallî müşterek ihtiyaçların karşılanması
için yerel yönetimlere daha fazla kaynak vermek; evet. Buna kesinlikle
"evet" diyoruz; ama, değerli arkadaşlarım, yerel yönetimleri genel
yetkili kuruluşlar haline getirmek... Bu, Türkiye'nin üniter yapısına hançer
sokmaktır. Bu yanlış bir uygulamadır. Kaldı ki, burada yapmak istediğiniz şey,
Anayasa Mahkemesinin daha önce iptal ettiği birtakım düzenlemeleri de dikkate
almıyor. Yani, örneğin, il encümeninin halen seçilmiş-atanmış üyeleri ayırımına
baktığınız zaman, orada da 5'e 5'lik bir düzen görüyorsunuz, valiyi de
koyduğunuz zaman atanmışlar 6'ya 5 çoğunlukta. Oysa, Anayasa Mahkemesi,
kararlarında bunu bir karar organı olarak görmüştür ve "bir karar
organında seçilmişler olmalıdır" demiştir; ama, siz, burada, buna, bir
ağırlık dahi vermemiş oluyorsunuz. Dolayısıyla, burada da bir samimiyet
eksikliğini dile getirmek istiyorum.
Ancak, şunu tekrarlayayım: Türkiye'de, dış
baskılarla yasama yapma dönemini aşmamız gerekiyor değerli arkadaşlar.
Bakın, bugün Türkiye'de, Amerika
Senatosunun 8 500 000 000 dolarlık kredi için şart koştuğu iki şeyden biri,
Türkiye'nin Kuzey Irak'a müdahale etmemesidir; öbürü de, Türkiye'de kamu
yönetiminin düzenlenmesi, yani, bu şekilde, bu biçimde -sizin yaptığınız
biçimde- düzenlenmesidir; çünkü, bu büyük ülkelerden neşet eden, onların
bağrında yeşeren çokuluslu şirketlerin yeni yeni özelleştirme alanlarına
ihtiyaçları vardır. Bunlar, artık, KİT'ler vesaire değildir; bunlar, su,
kanalizasyon vesairedir, büyük kentsel altyapı yatırımlarıdır. Ayrıca, burada,
karşılarında, güçlü ulus devlet muhatapları bulmak istemiyorlar; karşılarında,
daha kolay pazarlık edebilecekleri, daha kolay geriletebilecekleri birtakım
yerel odaklar istiyorlar ve siz, bunlara, çok kolayca "evet"
demektesiniz.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, ne yazık ki,
burada, bir başka şey de, kadrolaşma hedeflerinize dönük bir uygulama
olacaktır. Kamu yönetiminde esnek çalışma yöntemlerini getirerek, bu koşulları
kamu yönetimine de intibak ettirerek kamu çalışanının güvenliğini ortadan
kaldırdığınız gibi, herhalde, kendi istekleriniz doğrultusunda bir yeniden
kadrolaşmayı gerçekleştirmek istiyorsunuz.
Bütün bunlar, Türkiye'nin huzurlu bir
şekilde kamu yönetimi hizmeti üretmesi için yanlış adımlardır. Biz, sizi, bu
yanlış adımlardan caydırmaya çalışıyoruz.
Dikkatiniz için teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.
Hükümet adına, Devlet Bakanımız Sayın
Kürşad Tüzmen söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarımızın, Genel Kurulumuz gündemine gelişi nedeniyle söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlayarak konuşmama
başlamak istiyorum.
Bilindiği gibi, il özel idareleri, Türk
idare tarihinde fonksiyonları, hizmetleri ve bir yönetim modeli olarak özel bir
ayrıcalığı olmuş müesseselerimizdendir. Uygulamada ilin bütünlüğünü kapsayan
birer yerel parlamento olarak, yalnızca illerimizin altyapılarına değil, aynı
zamanda Türk demokrasi kültürüne de önemli hizmetler vermiş nadide kurumlarımızdandır.
Öyle ki, bugün, devasa olarak nitelenen pek çok kamusal hizmetin arkaplanında
il özel idareleri vardır.
Hepimizin yakından bildiğini umduğum
birkaç örnekle devam etmek istiyorum. Başkentimiz Ankara'nın gururu 19 Mayıs
Spor Kompleksi ve Numune Hastanesi birer özel idare yatırımıdır. Hepimizin
mezun olduğu ilköğretim okulları, hastalanınca ilk müracaat ettiğimiz
sağlıkevleri ve ocakları özel idarelerimizin sağladığı toplumsal katkılardır.
İl özel idareleri, geçmişte yerel
nitelikteki her türlü hizmeti görmeye yetkili kamu hükmî şahsiyetleriyken,
maalesef, ülkemizdeki yetkileri Ankara'da toplama hastalığının bir sonucu
olarak, yakın dönemde, fonksiyonlarının önemli bir bölümünü kaybetmişlerdir.
Bir yerel yönetim biriminin yetkisini kaybetmesi, esas itibariyle hizmetlerdeki
önceliklerin kaybolması, gereksiz yatırımların yapılması, kamuoyu destek ve
denetiminin kaybedilmesi, özel idareler için seçilen kişilerin, il genel
meclisi üyelerinin sisteme yabancılaşmasıyla sonuçlanması kaçınılmazdır;
nitekim, böyle de olmuştur. Aziz Nesin'e esin kaynağı olabilecek pek çok
yatırım, merkezî otorite tarafından planlanmıştır. 1 500 nüfuslu bir beldeye 5
katlı, 2 bloktan oluşan lise binası yapılması gibi garabetler, kimi zaman
gazetelerin haber konusu olmuştur.
Değerli arkadaşlar, yerel yönetimler,
ülkemizde demokrasinin okulu olmuşlardır. Ülkemizde, bugün, komşularımıza örnek
olarak gösterilen bir demokratik hayat varsa, bu konuda en büyük pay, yerel
yönetimlere ait olmalıdır diye düşünüyorum. İşte, Hükümetimiz, hem
sosyoekonomik kalkınmanın tabana yayılmasının bir aracı olarak ve hem de
demokrasinin kökleşmesi bakımından, yerel yönetimler konusunu öncelikleri
arasına almıştır; yerel yönetimler reformunu bu bakımdan önemsemektedir. Şu
Parlamento çatısı altındaki arkadaşlarımın, iktidar muhalefet ayırımı
yapmaksızın bu reforma ihtiyaç duyulduğuna inandıklarını düşünüyorum. Kaldı ki,
bu anlamda konsensüs, sadece Parlamentoyla da sınırlı değildir; bütün toplumsal
kesimlerin bu heyecanı yürekten paylaştığına inanıyorum. Reformun yönü ve
kapsamı konusunda çeşitli farklı düşünceler bulunmasını da, demokrasinin bir
nimeti olarak görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Nitekim, kanun hazırlıkları
safhasında ilgili bütün kesimlerin katkıları sağlanmıştır.
Meclis çalışmaları sırasında da,
komisyonlar ve altkomisyonlarca konu enine boyuna tartışılmıştır. Elbette,
Genel Kurulda arkadaşlarımın eleştiri ve katkıları olacaktır. Tasarının
bütünlüğü ve perspektifi bağlamında bu katkılar bizleri sevindirecektir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; mart
ayından itibaren Yüce Meclisin çatısı altında bulunan İl Özel İdareleri Kanun
Tasarısına komisyonlarda, altkomisyonlarda katkı sağlayan bütün arkadaşlarıma
içtenlikle teşekkür ediyorum.
İzninizle, tasarının getirdiği bazı
yeniliklere işaret etmek istiyorum; ancak, hemen şu temel mantığı da ifade
etmek istiyorum: Tasarıyla, yetkilerin vatandaşa en yakın noktada ulaşması ve
en yakın noktada kullanılması hedef kılınmıştır. Karar ve icraatların
halkoyuyla seçilmiş kişilerce alınması bakımından, geçmişe oranla radikal
sayılabilecek bazı değişiklikler içerdiği malumunuzdur. Kanaatimce, tasarıdaki
en demokratik adımlardan birisi, il genel meclisinin kendi içlerinden
seçecekleri bir kişinin başkanlığında toplanmalarıdır; böylece, valiler yerine,
meclis başkanlığı, genel oyla seçilmiş il genel meclis üyeleri arasından
seçilecek bir kişi başkanlığında toplanmasıdır. Ancak, valilerin il genel
meclisiyle olan ilişkileri de tamamen koparılmayacaktır. Örneğin, valiler,
hukuka aykırı gördükleri il genel meclisinin kararlarını bir kez daha
görüşülmek üzere meclise geri gönderebilecek, il genel meclisi salt çoğunlukla
kararında ısrar ederse karar kesinleşecektir. Tabiatıyla, valilerin, ısrar
kararları üzerinde idarî yargı önünde dava açma yetkileri olacaktır.
Tasarıda altkomisyonumuzu en çok meşgul
eden madde, biliyorsunuz, il genel meclislerinin yapısıyla alakalı olan madde
idi. Her ilçeden köy muhtarlarının her yıl kendi aralarından seçecekleri bir
temsilci, kaymakamlar, ildeki kamu kuruluşlarının amirleri, ildeki kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversite ve sendikalar ile gündemdeki
konularla ilgili sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, oy hakkı olmaksızın
kendi görev alanları ve faaliyet konularının görüşüldüğü ihtisas komisyonları
toplantısına katılabilecek ve görüş bildirebileceklerdir. Ayrıca, ildeki kamu
kuruluşlarının amirlerini, gündemdeki konularla ilgili olarak, il genel
meclisleri de çağırarak bilgi alabileceklerdir.
İl genel meclislerinin çok önemli bir
başka yetkisi de, halk denetçisini seçmektir. Malumunuz, halk denetçisinin
görev, yetki ve sorumlulukları ile seçim usulü, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri
ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısıyla düzenlenmiş, halk
denetçisiyle ilgili madde Genel Kurulca kabul edilmiştir.
Meclis toplantılarının her ayın ilk
haftasında yapılması sağlanarak, meclislere belirli oranda süreklilik
kazandırılmıştır. Meclis gündemi, valinin görüşü alınarak, il genel meclisi
tarafından belirlenecektir.
Daha önce il daimi encümeni olarak bilinen
organ, tasarıda, il encümeni olarak düzenlenmiştir. Encümene vali başkanlık
edecek, valinin yokluğunda encümen başkanlığı genel sekreterce yürütülecektir.
Encümenin yapısı da, 5 il genel meclisi
üyesi ile valinin diğer birim amirleri arasından görevlendireceği 4 kişi ve 1
malî işlerden sorumlu müdür olmak üzere, toplam 11 kişiden oluşacaktır.
Yukarıda arz ettiğim genel sekreter
uygulaması da, il özel idarelerinde karşımıza bu tasarıyla çıkmaktadır. Vali,
isterse, genel sekreteri, vali yardımcıları ile kaymakamlar arasından da
görevlendirebilecektir.
Bu arada, yerel yönetimlerin kendi
aralarındaki veya merkezî idare kuruluşlarına olan alacak ve borçları
karşılıklı olarak mahsup edebilmesi de, bu reform çalışmalarının önemli bir
özelliği olmaktadır.
Bilindiği üzere, mahallî idarelerimizin
borçlanması konusunda daha önceki sistemde bir kıstas bulunmamaktaydı. Şimdi,
bu konuda yeni bir yaklaşım getirilmektedir. Bir anlamda, sınırsız borçlanma
yapmak artık mümkün olmayacaktır. Böylece, yerel yönetimlerde malî disiplini
sağlayacak mekanizmalar oluşturulmaktadır.
Katkılarınız için bir kez daha teşekkür
ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şahıslar adına söz isteği var.
Bayburt Milletvekili Sayın Ülkü Güney;
buyurun. (Alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, burada çok önemli bir kanun
tasarısı görüşüyoruz. Bugün, İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısını, Meclis Genel
Kurulumuzda, birlikte tartışıyoruz, konuşuyoruz ve ülkemiz için çok önemli,
belki de gecikmiş bir kanunu, daha önceden yapılması gereken bir uygulamayı
gündeme getirmiş bulunuyoruz. Ancak, şunu ifade edeyim ki, son yirmi yıldır bu
konuda İçişleri Bakanlığında çalışmalar yapılmıştır, bu konuda toplantılar,
çalışmalar yapılmıştır; ama, ancak bugün bu uygulama gündeme gelebilmiştir,
konulmuştur. Ben, taa o günden beri bu konuda emeği geçenlere ve bugün bu kanun
tasarısını gündeme getiren hükümete teşekkür ediyorum.
Hepinizin bildiği gibi, il özel idareleri,
biraz önce burada konuşan Sayın Aykan ve Sayın Oyan'ın da daha geniş verdikleri
bilgilere göre, Osmanlı döneminden itibaren gelmiş, 1864'te ilk uygulaması
yapılmış, sonradan 1913 yılında bir düzenleme daha yapılmış ve en sonunda,
1987'de, 3360 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu çıkarılarak, düzenleme biraz daha
günün şartlarına uyarlanmıştır; ancak, bugün geldiğimiz noktada, bu kanunun
yeterli olmadığını görüyoruz. Bugün, bu kanunun revize edilmesi -demin Sayın
Bakanın da burada ifade ettiği gibi- il genel meclisinin kuruluşu, yapısı ve
yetkilerinin yeniden düzenlenmesinin gerekli olduğuna ben de inanıyorum ve
doğrudur.
Muhterem arkadaşlarım, biz bu kanunu niye
çıkarıyoruz; bir ihtiyaçtan dolayı çıkarıyoruz. Bu ihtiyaç nedir; mahallî
idareleri güçlendirmek, merkezî idarenin bazı yetkilerini bu mahallî idarelere
devretmek; sorumluluğunu, yetkisini devretmek. Buna neden ihtiyaç duyuyoruz?
Yine, benden önceki arkadaşlarım ifade ettiler; olmuyor, yürümüyor; her şeyi
Ankara'dan, her şeyi merkezden yürütmek mümkün değil. Korkunç bir bürokratik
mücadele, işler zamanında yürütülmüyor ve istediğimiz hizmetin, vatandaşın
ayağına, açık bir şekilde, kolay bir şekilde, şeffaf bir şekilde gitmesi
zorlaşıyor. Bu, gerçek; temel neden bu; bunu gerçekleştirmek istiyoruz.
İstiyoruz ki, periferideki vatandaşımızın -yani, mahallî idarelerimizde,
illerimizde yaşayan insanlarımızın- ayağına bu hizmetler daha kolay gitsin. Bir
hemşire tayini için, bir öğretmen tayini için, bir odacı alınması için, artık,
merkezin üzerindeki bu basit görevleri mahalline vermek, orada, daha pratik,
daha hakkaniyetle ve ihtiyaca uygun olarak bu işleri gerçekleştirmek istiyoruz.
Doğru; bunları yapmak istiyoruz.
Benden evvel konuşan arkadaşlarımın ve
Sayın Bakanın ifadelerini tekrar etmek istemiyorum, konu belli, detay bazı
bilgilere de girmek istemiyorum; ancak, hepinizin bildiği gibi, Türkiye'de,
mahallî idareler reformunun yapılması şarttır ve buna başlamıştık, bir noktaya
kadar da gelmiştik. Onun ikinci ayağı olan il özel idaresiyle ilgili kanun
tasarısını görüşüyoruz şu anda. İl özel idaresi nedir denildiği zaman, evvela
bunu iyi bilmemiz lazım. Bu, üç ayağı olan bir olgudur; birinci ayağı il genel
meclisidir; ikinci ayağı il encümenidir; üçüncü ayağı da validir. Bu kanun
tasarısında, görüyoruz ki, en önemli unsur, il genel meclisidir.
İl genel meclisinde bir yenilik
getiriyoruz, doğrudur; daha çok katılım sağlıyoruz. İşte, her ilçeden bir
temsilci, kaymakamlar, belediye başkanları, sivil toplum örgütlerinden
temsilciler, sendikalardan temsilciler vesaire. Doğrudur; buna hiçbir
itirazımız yok.
Burada, ben, özellikle altını çizerek,
hepinizin dikkatini bir noktaya çekmek istiyorum: Bu kanunda diyoruz ki, il
encümeninin başkanı validir. Ne diyoruz; il encümeninin, yani, il genel
meclisinin kararlarını uygulayan organın başı validir. Doğrudur, öyledir. Peki,
il genel meclisinin başkanı kimdir; bunun arasından, yani, biraz evvel tadat
ettiğimiz kurulun arasından seçeceğimiz bir başkandır. Şimdi, arkadaşlar,
burada bir ikibaşlılık oluyor; yani, idarenin bütünlüğü prensibini düşünürsek,
efendim, il genel meclisinin başkanı bir başkan olsun, kararları bunlar alsın,
mahallin en büyük ve en önemli mülkî amiri olan vali hem encümen başkanı olsun
hem de il genel meclisinin almış olduğu kararları uygulasın; böyle bir
mübayeneti ben şahsen kabul etmiyorum, edemiyorum. Yüce Meclisin bunu
düzelteceğine inanıyorum; yani, il genel meclisi başkanının da vali olması
lazımdır, bu işin yürürlüğü açısından. Burada, uygulamada çok büyük sıkıntılara
düşebiliriz arkadaşlar; valiyi burada devredışı bırakırsak, çok büyük
sıkıntılara düşeriz. Bu bakımdan, gerekli maddede bir düzenleme yaparak, il
genel meclisi başkanının vali olmasını sağlamamız lazım. Eğer bu mümkün değilse
-bana göre mümkün ve çok doğru, yapılması gerekiyor- hiç olmazsa, dönem başında
il genel meclisini yönetme ve kararları almada, o toplantıda, valiyi başkan
olarak oraya atamamız lazım. Buna, değerli arkadaşlarım, hepinizin dikkatini
çekiyorum. Tabiî, bu konuda arkadaşlarımız önerge hazırlarlarsa, ben de
bağımsız bir milletvekili olarak bu önergeye imzamı koymaktan mutluluk duyarım
ve zannediyorum, bu, olumlu bir katkı olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bizim idaremizde,
valilerin vekili vali yardımcılarıdır; yani, vali bir yere gittiği zaman
yardımcılarından birini görevlendirir veya herhangi bir toplantıya gidemediği
zaman bir vali yardımcısını gönderir; doğrusu da budur. Şimdiye kadar
uygulamalarımız da böyleydi; fakat, burada, bu kanunda bazı yerlerde şunları
görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güney, tamamlar mısınız;
süreniz doldu.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) - 71 maddelik
İl Özel İdareleri Kanunu Tasarımızın 25 inci maddesinde, il encümeni
düzenlenmekte ve valinin encümen başkanı olduğu, valinin katılmadığı encümen
toplantısına il özel idaresi genel sekreterinin başkanlık edeceği
belirtilmektedir. Olmaz böyle bir şey! Yani, genel sekreter, valinin vekili
olarak burada bir başkanlık yapmamalı. Burada da, yine, valinin kendi
yardımcısı, vekili olan vali yardımcısının bulunması uygun olur diye
düşünüyorum.
Tabiî, genel anlamda söylenecek çok şey
var. Sayın Başkanım beni ikaz etti. Bana göre, uygulamada büyük sıkıntılar
olacaktır; ama, her başlangıç zordur. Burada da sıkıntılar olacaktır. Neden;
çünkü, bizim bu işleri yürütebilecek, mahallinde yeterli kadrolarımız henüz
daha yoktur. Burada sıkıntılar olacaktır; ama, o sıkıntılar aşılacaktır.
Kanımca, pilot uygulama yapılabilirdi; bir iki ilde başlanılıp, aksaklıklar
görülüp, ondan sonra o aksaklıklara göre yeni bir düzenleme yapılabilirdi.
İşte, bazı deneyimli insanlardan istifade için ombudsmanlık müessesesi
getirilebilir.
Bu kanunun diğer maddelerinin
görüşülmesinde bizim gerek katkıda bulunacağımız yerler ve gerekse
eleştireceğimiz konular saklı kalmak şartıyla, beni dinlediğiniz için hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güney.
Şahısları adına ikinci söz isteği, Kocaeli
Milletvekili Sayın İzzet Çetin'e ait.
Buyurun Sayın Çetin. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı hakkında söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Sayın
Aykan da değindi; il özel idaresi, 1913 yılında, Osmanlı döneminde çıkarılmış
kanun hükmünde kararnameyle varlık kazanmış bir kamu idaresidir. 13 Mart 1913
tarihli İdarei Umumiyei Vilayat Kanunu Muvakatı adlı bu kararname önemli
değişikliklere uğramışsa da, adından ve hukuksal türüne kadar hiçbir
değişikliğe uğramadan, 1987 yılına kadar gelmiş. 1987 yılında 3360 sayılı
Yasayla düzenlenerek hem adı hem türü değiştirilmiş ve İl Özel İdareleri Kanunu
olarak bugüne kadar varlığını sürdürüyor. 1987'den sonra, 1998 ve 2000
yıllarında da il özel idarelerini düzenlemeye yönelik kimi kanun hükmünde
kararname taslağı olarak hazırlanmış bulunan metinler, birbirinden farklı
hükümler içermekle birlikte, ortak bir doğruyu paylaşır görünmektedirler. Bu
genel doğrultu, yerellik ve özelleştirme olarak nitelendirilebilir.
Düzenlemeler, özel idarenin görev alanını
genişletmenin yanı sıra, bu görevleri ilde genel yetkili olarak yerine
getirmesini sağlamayı, merkezî yönetim ve mülkî sistemle ilişkilerini vesayet
denetimi kapsamından çıkarmayı, karar ve yürütme organları yapısını yerel
seçime dayalı hale getirmeyi amaçlamaktadır.
Amaç bu olmakla birlikte, tabiî, günümüzde
il özel idarelerinin, yerel yönetimlerin ve bütününe bakıldığında, kamu yönetimiyle
bir bütün olarak ele alındığında, bu tasarının da, Kamu Yönetimi Tasarısıyla
birlikte ve bundan sonra gelecek tasarılarla birlikte neden alelacele gündeme
getirildiğini görmemiz gerekir.
Tabiî, biraz evvel, Sayın Oğuz Oyan
Hocamız da söyledi; bu kanun tasarılarını tartışmadan önce, belki bir pilot
bölgede uygulamak ya da bu uygulamada görülecek aksaklıkları tespit etmek ya da
çok iyi tartışarak, Türkiye'de, Türkiye'nin idarî yapısına da uygun yeni bir
yerel yönetim anlayışını gündeme taşımak mümkün idi; ama, bu yasa tasarılarının
alelacele Meclis gündemine getirilmiş olmasının altına baktığımız zaman, biraz
hafızamızı zorlarsak, hepimiz, üzülerek, bu tespiti yapabiliriz.
Bildiğiniz gibi, ABD Kongresinin 16 Nisan
2003 günü kabul ettiği bir yasayla, Türkiye'ye savaş bütçesi kapsamından 8 500
000 000 dolar kredi açılmasına karar verilmiş ve bu kredinin kullandırma
koşulları da, daha sonra, Dubai Anlaşması olarak bilinen bir anlaşmayla, 2003
Eylül ayı içerisinde belirlenmiş idi.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, anlaşmanın
koşullarına göre, bütçe reformları, başka konuları dışlamamak üzere, yüksek bir
bütçe fazlası, vergi politikası reformu ve kamu sektörünün etkinliğini ve
şeffaflığını, sözümona, artıran politikaları ve düzenlemeleri gündeme getireceksiniz;
diğer ekonomik reformlar -yine, bunlarla sınırlı olmamak üzere- bankacılık
sektörünün düzenleme ve denetleme kurallarının genişletilmesi, el konulan
bankalar sorununun çözülmesi ve KİT'lerin özelleştirilmesiydi. Bu sözünü
ettiğimiz anlaşma, ABD'yle 22 Eylülde imzalanan, 8 500 000 000 dolarlık
anlaşmanın koşullarından biri olarak ileri sürülen kamu reformunu da kapsayan
Dubai Anlaşması olarak tarihe geçen bir anlaşma.
Değerli arkadaşlarım, hepimiz biliyoruz ve
görüyoruz ki, ABD, uluslararası örgütlerin içinden yürüttüğü etkisini,
günümüzde, artık, ikili anlaşmalarla iyice pekiştirmeye başladı. Biz de, bu
kredi anlaşmasından yararlanabilmek için, 2005 yılında bu krediden
faydalanabilmek için, yine, Anayasaya aykırı olarak, yine, birtakım çarpıklık
ve eksiklikleri içerecek bir İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısını, Meclis
gündeminde, önümüzde buluyoruz.
Bütününe bakıldığı zaman, yasa tasarısının
pek çok eleştirilecek yönü var; değerli arkadaşlarım biraz evvel bazı konulara
değindiler. Bugünkü sistemde il özel idaresi içinde icra yetkisi valiye ait.
Vali bu yetkisini, hem özel idare müdürlüğü hem de merkezî idaresinin ildeki
örgütleri eliyle yürütüyor. Şimdi bu hükümler ortadan kaldırılıyor. Vali, il
özel idaresinin başı ve tüzelkişiliğin temsilcisidir; işlerini de, özel idare
bürokrasisiyle görecektir. Bugünkü sistemde vali, encümen ve il genel
meclisinin başında gözüküyor. Taslak, valiyi meclisten almakta, yerine,
meclisin kendi içinden seçeceği bir meclis başkanı getirmekte. Oysa,
belediyelerde böyle bir ayırım yapılmıyor; belediye başkanı ile meclisin
başkanlığı ayrılmamış.
Değerli arkadaşlarım, il özel idaresinde
meclis başkanlığı sistemi getirilerek, şimdiki sistemin güçlü yürütme yapısı
ortadan kaldırılıyor, yerine, güçlü meclis sistemi getiriliyor; yani, yerel
demokrasi açısından güzel bir kavram gibi gözüküyor; ama, görev, yetki ve
konularına iyice baktığımız zaman, bu İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısının
özünde, kendisine genel ve katma bütçeli kuruluşların idaresinin devredileceği
bütçe büyüklüğünün yüzde 35'i gözönüne alınacak olursa, bu tasarılar, kaynağı,
birer kamu idaresi olarak değil, özelleştirmeci, ihaleci ve şirketleşmiş
bünyeler haline getirmeyi amaçlıyor.
Bakınız değerli arkadaşlarım, hem il özel
idaresi hem de belediyelerin mal ve gelirleri devlet malı, devlet alacağı
hükmünde değil. Bu özellikleri sabitleyen hüküm yok. Konu, yalnızca, mallara
karşı suç işlenmişse, devlet malına karşı suç işlenmiş olarak sayılıyor.
Bir başka konu, vergi, resim, harç
gelirleri dışındaki gelirler haczedilebilir. Her iki birimde de, kamu
hizmetlerinde fiilen kullanılmayan malları haczedilebilir. Haciz kurumu,
arkasından iflas kurumunu getirir. Bu taslakların benimsediği mantığı uygulayan
pek çok ülkede yerel yönetim iflas yasalarının çıktığı bilinmektedir. Bu hüküm,
yerel yönetim sistemini iflas kurumuna açacak bir hükümdür.
Yine baktığımız zaman, 42 nci maddesinde
çok açık, gelirler bölümünde -diğer gelirler, 42 nci maddenin (i) fıkrasında-
il özel idaresinin gelirleri tek tek sayılırken, diğer gelirler bölümü de
burada gündeme alınmış. Tabiî, değerli arkadaşlarım, bu, çok ama çok sakıncalı
gördüğümüz bir ifade. Diğer gelirler, yine bunun gibi, diğer giderler, diğer
görevler, diğer yetkiler diyerek, bir bakıma hukuku da, altüst ediyorsunuz.
Gelirlerin doğrudan doğruya kanunla tespit
edilmesi gerektiğine göre, diğer gelirler deyip, burada il özel idarelerinin
yap-işlet-devret, imtiyaz sözleşmeleri, yap-işlet ya da diğer ihalelerde
birtakım hizmetlerin başka üçüncü kişilere, yani, özelleştirilmesinden sonra
üçüncü kişilere de verileceği gözönüne alınır ise, diyebilirsiniz ki, belki
burada kastedilen resim ve harçlardır; ama, bunlar sayılabilirdi. Benim aklıma,
bu özelleştirmedeki yolsuzlukları, hırsızlıkları, devlet olanaklarını çıkarları
için kullanmaları gördüğümüz için, diğer gelirlerden anladığım, il özel
idareleri, normal gelirleri dışında, artık ihalelerden pay alacak, ihaleleri
kime vereceklerse belki onlardan rüşvet alacak ve il özel idareleriyle ilgili
bu metin, bir bakıma yerel idareleri güçlendirme yerine, "yerelle de
gitmiyor" deyip, o kurumları da karalayacak, kötüleyecek bir suçlama aracı
olarak kullanılabilecek bir metin.
Diğer taraftan, bu kanun tasarısının
bütününe bakıldığı zaman, yine, Anayasaya aykırılığı açık bir hüküm de 25 inci
maddede kendini gösteriyor. Biraz evvel Sayın Oyan da belirtti; il
encümenlerinin oluşumuna ilişkin hüküm, doğrudan doğruya Anayasaya aykırı. 3360
sayılı Yasa 1987 yılında görüşülürken, o zamanki düzenleme ile şimdiki
düzenleme arasındaki tek fark, o zaman birim amirlerinin unvanları yazılmış.
Şimdi de, il encümeninden gelecek 5 kişi, vali ve birim amirlerinden valinin
belirleyeceği 5 kişi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayın efendim.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
Şimdi, baktığımız zaman, Anayasamızın 127
nci maddesinin ilk paragrafı son derece açık. Burada, il, belediye ve köy
olarak üç tür halinde sayılan yerel yönetimlerin karar organlarının, yine,
kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulacağını, buyurucu
bir kural kesinliğiyle ortaya koymuştur. Karar organlarının seçimle
oluşturulması, burada belirleyici ana öğedir.
Bu konuda, 1987 yılında da Anayasaya
aykırılığı nedeniyle dava açılmış ve Anayasa Mahkemesi "il özel idare
müdürü, köy hizmetleri il müdürü, bayındırlık ve iskân müdürü, il daimî
encümeninin tabiî üyesidir" biçimindeki kuralı, Anayasanın 127 nci
maddesine aykırılığından dolayı iptal etmiştir. Şimdi, bile bile, yine aynı
metin getirilmiş. Burada, sadece isimleri sayılmamış; ama, atamalı kişiler, il
meclisinde çoğunluk konumuna getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı, Büyükşehir
Belediyeleri Kanunu Tasarısı, gelecek haftalarda önümüze getirileceğini tahmin
ettiğimiz Bölge Ajansları Kanunu Tasarısı, Kamu Personel Rejimi Kanunu Tasarısı
gibi çalışmalarınız, keşke, AKP'nin kendi özgün çalışmaları olsa da, ABD'nin,
AB'nin ya da diğer uluslararası kuruluşların dayatması olarak buraya getirilmese.
Keşke, ülkemizin idarî yapısına ve halkımızın toplumsal yapısına uygun bu
düzenlemeleri birlikte yapabilsek.
Ben, bu yasa tasarısının, pek çok
olumsuzluğu birlikte getireceğini, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla
birlikte ele alındığında, giderek, devletimizin üniter yapısını zayıflatacağını
"yerele yetkileri devrettik, bu biçimiyle de olmuyor" denilerek,
toplumumuzda yeni kargaşaların önünü açacağını düşünüyorum. Eğer, bu
düzenlemeler çok daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulup, biraz evvel Sayın
Bakanın da söylediği gibi, yerel idareler demokrasinin beşiğidir ilkesinden
hareketle, yerelliği, küreselleşmecilerden ayrı olarak ele alıp, ülkemize özgü
düzenlemeler yapsak çok daha yararlı olurdu diye düşünüyor; bu düşüncelerimle,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
İL ÖZEL
İDARESİ KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; il özel
idaresinin kuruluşunu, organlarını, yönetimini, görev, yetki ve sorumlulukları
ile çalışma usul ve esaslarını düzenlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısına ilişkin
olarak CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısının toplam 73 maddeden oluştuğunu görmekteyiz. Tasarıyı görüşen
-benim de üyesi bulunduğum- İçişleri Komisyonu 6 maddede, Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu 9 maddede, Plan ve Bütçe Komisyonu da 21 maddede değişiklik
yapmıştır. Bu tasarrufla, mülkî yönetim sistemi, illerin genel yönetiminden
sorumlu olmaktan çıkmaktadır. Anayasal ilke olarak söylenirse, illerin
yönetiminde yetki genişliği ilkesi esas olmaktan çıkmakta, bunun yerine,
hukuksal olarak dile getirilmese de, fiilen görevler ayrılığı ya da Osmanlıca
söyleyişiyle tefriki vezaif ilkesi getirilmektedir. Tefriki vezaif ya da
görevler ayrılığı ilkesinin cismi "il özel idaresi" adlı yapıdır.
Taslak, bu yapıyı nasıl düzenlemektedir; yeni tanım, önemli beş değişiklik
getirmektedir. Tasarıya göre özel idareler, hem il hem il halkı için iş
görmekle yetkilidir; il ve il halkının ayrı ayrı belirtilmesi son derece önemli
bir ayırımdır. Bu ayırımla, il özel idaresi, illerin genel yetkili yönetim
birimleri olarak tanımlanmıştır. Bir, yönetsel kademe olarak illerin yönetimi
"genel, yerel" diye ayrıştırılamaz. Anayasaya göre, illerin idaresi,
yetki genişliği esasına dayanır. Böyle bir ayrıştırma yapılıp, illerin yönetimi
özel idare kapsamında sayılırsa, hükümde, açıkça, illerin idaresi özerklik ya
da idarî vesayet esasına dayanır denilmiş olur. Tasarı, bu ifadeyle, il genel yönetimi
sistemini il yerel yönetimi sistemine kaydırmakta ve Anayasaya aykırı bir
düzenleme yapmaktadır.
Tasarıda, mahallî müşterek ihtiyaç ölçütü,
şimdiki düzenlemede var olan açık yasal sınırlamalardan arındırılmıştır.
Şimdiki yasada, mahallî müşterek ihtiyaç, bu yasayla belirlenmiş ve sınırlanmış
-demin de söylediğim gibi- vezaifi hususiyedir; şimdiki düzenleme ise, ildeki
yerel görevlerin sınırlarını yasayla belirleme tercihi yapmamaktadır.
"Karar organı seçmenlerce"
ifadesiyle, 1982 Anayasasının "yerel yönetimlerin karar organları
seçmenlerce" biçimindeki tanımını değiştirmektedir. Anayasada, yerel
yönetimlerin karar organları, yani, meclisi ile encümeni, seçilen idareler
olarak tanımlanmıştır. Oysa, tasarı, encümeni, meclis üyesi ve birim amirleri karması
bir yapıda kurmaktadır. "Karar organı" biçiminde tekil ifade
kullanımı, bu tasarrufa zemin oluşturmaktadır.
Yürürlükteki hükme göre, özel idare malı
devlet malıdır. Tasarı, bu özelliği, tanım maddesinden çıkarmıştır. Böylece,
öbür maddelerde öngörülen özelleştirmeden haciz uygulamasına kadar olan
hükümler için gerekli zemin hazırlanmış olmaktadır.
Tasarıda idarî ve malî özerklik
özelliğinin yer alması yeni bir durumdur. Türk yerel yönetim sisteminde ve 1982
Anayasasında, tanımlama, özerklik değil, vesayet kavramı üzerinde
yapılmaktadır. Tasarı, yerel yönetim özerkliğini, merkezî yönetimle ilişkileri,
bir başka deyişle, sınırları bakımından değil, birimlerin kendilerine ait
özelliği ve bu özelliğin içeriği bakımından tanımlayarak, yerel yönetimleri
"subsidiarite" olarak bilinen yerellik ilkesine göre kurmaktadır.
Böylece, sistemin kuruluşu, merkezin yetkilerine göre değil, yerele ve yerel
olanın özgürlük alanına göre gerçekleştirmektedir.
Tasarıyla getirilen tanımın şimdiki
tanımla tek ortak yönü, özel idarelerin kamu tüzelkişisi olmasından ibarettir.
İl özel idarelerinin doğrudan kendi organlarının kararlarıyla
kullanabilecekleri bu tür yetkiler, piyasa mantığını güçlendiren iki önemli
düzenlemeyi de güçlendirmektedir. 1.- Malların devlet malı sayılmaması ilkesi,
ki, özel idare mallarının devlet malı sayılması hükmü tanım cümlesinden
çıkarılmış ve başka bir yerde de düzenlenmemiştir. Tasarı, yalnızca suç
işlenmesi durumunda özel idare mallarını devlet malı sayarak ceza kurallarını
öngörmekle yetinmiştir. 2.- Haciz sisteminin genişletilmesiyle, özel idarelerin
projeye bağlı borç gelirleri ile şartlı bağış gelirleri dışında kalan her türlü
geliri haczedilebilecektir. Buna göre, hem merkezden aktarılan hem de yerelden
toplanan vergi gelirleri, resim, harç, işletme gelirleri, tariflendirmeyle elde
edilen gelirler, ücret gelirleri, cezalar, tüm gelir kalemleri hacze açık
bırakılmaktadır. Benzer biçimde, fiilen kamu hizmetlerinde kullanılmayan mallar
da haciz işlemine açık tutulmaktadır. Bu duruma göre, görevlere geçildiğinde
-ki, daha sonraki maddelerde gelecektir- görevlere iki paragraf ayrılmıştır. Bu
iki paragrafın ne olduğunu arkadaşlarımız söyleyecektir; ama, şunu söylemeden
geçemeyeceğim: Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında millî eğitimin görevi merkezde
bırakılmış olmasına karşın, bu tasarıda, özel idare görevleri arasında
sayılmaktadır. Bu durum, iktidarın, eğitim konusunu özel idarelere devretme
bakımından ısrarlı olduğuna işaret etmektedir. Maddeye göre, Millî Eğitim,
Sağlık, Tarım, Sanayi ve Ticaret, Bayındırlık ve İskân Bakanlıkları ile Çocuk
Esirgeme Kurumu taşra örgütleri ve onun (b) şıkkında sayılan yol, su, kanal
işlerinin belediye sınırları dışındaki örgütü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
il özel idarelerine devredilecektir. Bu hizmetler bakımından, belediyeler,
kendi sınırları içerisindeki hizmetlerin sahibi olarak il özel idareleriyle
muhatap olacaklardır. Bütün bunlar gösteriyor ki, yasanın birbirleriyle
organlararası bağımlılıkları çok fazla düşünülerek hazırlanmamıştır -başta
söyledim- üç komisyonda görüşülen ve değiştirilen bazı maddelere rağmen
kopukluklar fazladır. Bu, organlar arasındaki ilişkiler, il genel meclisinde
bazen meclis aleyhine, bazen de vali aleyhine bir dengeye yerleştirilmiş; vali,
genel sekreterlik örgütlenmesiyle birlikte büyükşehir belediye başkanı
statüsüne benzer bir konuma çekilmiştir. Buna karşın, belediyelerde başkanlar
meclise de başkanlık ederken, valiye, il genel meclisine başkanlık yapma
yetkisi verilmemiştir; bu özelliğiyle, vali, belediye başkanlarına göre meclis
karşısında daha geri bir konuma çekilmiştir. Bütün bunları düşündüğümüzde,
tasarıda birçok aksaklıkların olduğu görülmektedir.
Ben, eski bir belediyeci olarak; ama, il
genel meclisine de yakın duran bir insan olarak, il genel meclisinin çalışmalarını
da yakından takip etmiş bir insan olarak tasarıda birçok aksaklıkların olduğunu
görmekteyim; bunların, burada, hiç değilse, önergelerle belli ölçüde
düzeleceğine inanıyorum.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ülkü.
Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın
Ümmet Kandoğan; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; şahsım adına konuşmamda Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'nin uzun yıllardan beri gündeminde
olan ve toplumun büyük kesimi tarafından da değiştirilmesi, günün şartlarına
uygun hale getirilmesi benimsenen İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısının birçok
meseleyi çözüme kavuşturacağı, memleketin yönetiminde mahallî idarelere daha
fazla yetki verilmesi açısından ülkenin menfaati olduğu konusunda toplumun
bütün kesimleri hemfikir.
1913 yılında ilk defa hayata geçen ve
yıllardan beri de Türkiye'de özel idarelerin yapısını ve uygulamasını ortaya
koyan özel idarelerle ilgili kanun, bugüne kadar uygulayıcıları tarafından
başarıyla uygulanmış; ancak, son zamanlarda bu kanunda yapılan büyük
değişikliklerle, mahallî idarelere verilen yetkiler, maalesef, merkezî idareye
verilmiş bulunmaktadır. 1987 yılında yapılan değişiklikle de bu mesele çözüme
kavuşturulamamış ve yaklaşık yetmiş yıldan beri Türkiye'nin gündeminde olan bu
mesele ilk defa ciddî bir şekilde bir kanun tasarısı halinde Meclis gündemine
gelmiştir.
Ancak, bu kanun tasarısı, Meclis gündemine
getirilirken, tasarının getirilme amacına, ruhuna uygun olmayan maddeler ihtiva
ettiği de çok açık bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kanun
tasarısının gerekçesinde açıkça zikredilen, il özel idareleri üzerindeki idarî
vesayet yetkisinin azaltılacağı gerekçesinden yola çıkılarak bu kanun tasarısı
Meclis gündemine gelmiş; ancak, maddelere tek tek baktığımızda, kendi
içerisinde tutarlı olmayan, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına uyum
sağlıyoruz diye bazı maddelerde değişiklik yaparken, birçok maddede de, tam
bunun tersi, zıt bir uygulamayla, meselenin, içinden çıkılmaz bir hale
getirildiği de açık bir şekilde ortaya çıkıyor.
Bu kanun tasarısıyla meclis başkanlığı
görevi valilerden alınarak meclis üyelerinden birine veriliyor. Bu,
tartışılabilecek bir konudur; ancak, uygulamada bunun neler getireceği neler
götüreceği, hele hele Türk idare sistemi içerisinde böyle ilk defa uygulanacak
bir sistemin illerde ne tür problemlere, karışıklıklara yol açabileceği ancak
uygulamaya geçildikten sonra anlaşılabilecektir. İl genel meclislerinin
yapısını düşündükten sonra, gözönüne aldıktan sonra, Türkiye'nin birçok ilinde,
valiler ile il genel meclisleri arasında ciddî problemler ortaya çıkacaktır.
Örneğin, 18 inci maddede, valinin hazırlayıp sunacağı faaliyet raporu, il genel
meclisi üye tamsayısının dörtte 3'ü tarafından kabul edilmezse, gereği yapılmak
üzere İçişleri Bakanlığına gönderilir denilmektedir; madde bu şekilde. Peki,
İçişleri Bakanlığına gönderilecek olan bu husus, İçişleri Bakanı tarafından
nasıl değerlendirilecektir?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bakanlar
Kuruluna göndererek...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır... 18
inci madde çok açık; size okuyorum: "Faaliyet raporundaki açıklamalar,
meclis üye tamsayısının dörtte 3 çoğunluğuyla yeterli görülmezse, yetersizlik
kararıyla görüşmeleri kapsayan tutanak, meclis başkanı tarafından gereği
yapılmak üzere İçişleri Bakanlığına gönderilir." Peki, bundan "gereği
yapılmak üzere İçişleri Bakanlığına gönderilir" denilmesinden ne anlıyoruz
arkadaşlar? İçişleri Bakanı ne yapacak; İçişleri Bakanı, bu maddeyle, atanmış
olan ve çok büyük görevler ifa eden 81 il valisinin üzerinde bir baskı unsuru
olarak, onları her an görevden almak üzere elinde bir koz olarak, Demokles'in
kılıcı gibi, bir baskı unsuru haline gelecektir. Böyle bir kanun maddesi nasıl
gündeme getirilebilir, nasıl hazırlanabilir?! Ne yapacak İçişleri Bakanı, ne
söyleyecek?..
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Bakanlar
Kuruluna gönderecek.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakanlar
Kuruluna göndereceği şeklinde bir hüküm yok.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Otomatiktir
o.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - İçişleri
Bakanı görevden alamaz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen,
konuşmanızı tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.
Onun için, bu kanun tasarısı
hazırlanırken, maalesef, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına uyum
sağlıyoruz diye getirilen uygulamalar, yarın, pratik hayatta, çok ciddî
problemler halinde karşımıza çıkacaktır.
Yine, burada -diğer konuşmacılar tarafından
da dile getirildi- "seçilmişlere yetki ve imkân tanıyoruz"
denilirken, 5 atanmış kamu görevlisinin il daimî encümen içerisinde görev
yapmasını bu getirilen kanun tasarısının mantığıyla izah etmek, açıklamak da
mümkün değil. Bir taraftan yerel yönetimlere, seçilmişlere yetki tanıyoruz
derken, diğer taraftan da encümende, il özel idaresi yürütme organı olan
encümende, atanmış kişiler ile seçilmiş kişilerin eşit sayıda olmasının haklı
bir gerekçesini, mantığını bulmak da mümkün değil.
Yine, bu kanun tasarısıyla, maalesef,
mülkî idare amirleri arasında, vali yardımcıları ile kaymakamlar arasında, çok
ciddî manada, özellikle maddî bakımdan da büyük uçurumlara sebebiyet verecek
bir uygulamaya kapı açıyoruz. Zaten, vali yardımcıları, kaymakamlara göre,
maddî bakımdan, diğer haklar bakımından çok ciddî sıkıntılar içerisindedir ve
bundan sonra, illerde vali yardımcılığı görevini yapacak kişileri bulmakta
zorlanacağımız çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Yine, bu kanun tasarısıyla, il özel
idarelerine şirket kurma yetkisi verilmektedir.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, söyleyeceğim
toparlamanız değil; bakın, 1 inci maddeyi görüşüyoruz; siz geneli üzerinde
konuşuyorsunuz...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlelerimi
söylüyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, son cümlenizi alayım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlemi
söylüyorum: Şirket kurulmasıyla ilgili bir madde de var. Devlet, mahallî
idareler, ekonomik faaliyetler içerisinde bulunmasın ve bunlar özelleştirilsin
diye hepimiz şikâyet ediyoruz; yıllardan beri Türkiye'nin gündeminde ve
hükümetin de en önemli gündem maddelerinden birisi. Hal böyleyken, yeni kanun
tasarısıyla il özel idarelerine yeni şirketler kurma yetkisinin verilmesi sonucu,
81 ilde, yakında, aynı diğer kamu kurumlarında olduğu gibi, verimsiz, hantal,
hizmet yapamayan, belki, hakkında birtakım ithamlarda bulunulan birçok şirket
hayata geçecek ve bunun da, ekonomik bakımdan, hem il bütçesine hem de ülke
ekonomisine olumsuz katkılarda bulunacağı inancındayım.
Tasarının tümü üzerindeki görüşlerim
olumlu olmakla beraber, söylediğim maddelerde ve zamanım dar olduğu için
söyleyemediğim birçok maddede de karşı fikirlerimin olduğunu ifade ediyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Madde üzerindeki müzakereler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2.- Bu Kanun il özel idaresini kapsar.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?..Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum :
Tanımlar
MADDE 3.- Bu Kanunun uygulanmasında;
a) İl özel idaresi: İlin ve il sınırları
içindeki halkın mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere
kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve
malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisini,
b) İl özel idaresinin organları: İl genel
meclisini, il encümenini ve valiyi,
İfade eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?..Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 16.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 16.57
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 105 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
583 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
7.- İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/767) (S. Sayısı: 583) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 4 üncü maddesini okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
İl Özel İdaresinin Kuruluşu ve Sınırları
Kuruluş
MADDE 4.- İl özel idaresi, ilin
kurulmasına dair kanunla kurulur ve ilin kaldırılmasıyla tüzel kişiliği sona
erer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
İl özel idaresinin görev alanı
MADDE 5.- İl özel idaresinin görev alanı
il sınırlarını kapsar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir söz istemiştir.
Sayın Karademir'in aynı zamanda şahsı
adına da söz isteği olduğundan, sürelerini birleştiriyorum.
Sayın Karademir, süreniz 15 dakikadır.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğine
uyum yasaları ya da yeniden yapılanma yasaları adı altında Genel Kurula
getirilmiş olan kamu yönetimi ve mahallî idareler yasa tasarıları
incelendiğinde, tasarılarda, merkezî yönetime ait kimi yetkilerin yerel
yönetimlere devrinin amaçlandığı ve kamu reformu adıyla yürürlüğe konulmak
istenilen düzenlemelerin, Türkiye'nin yönetim sistemini baştan aşağı
değiştirmeyi hedeflediği görülmektedir.
Genel Kurulda geçici maddelerine kadar
görüşmeleri tamamlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ve diğer
tasarılarla, merkezî ve yerel yönetimlerde kapsamlı değişikliklerin öngörüldüğü
artık bilinmektedir.
Türkiye'nin, üniter yapıdan vazgeçerek,
federal devlet yapısını benimsemesi ve yetkilerinin "yerellik"
adıyla, hizmetten yararlananlara en uygun ve en yakın birime verilmesi şeklinde
kurgulanan bu yaklaşımın, Türkiye'nin ulusal birliğini ve toplumsal varlığını
tehdit ettiği, hukuk ve bilim çevreleri tarafından, yüksek sesle ifade
edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, mevcut
tasarıların, merkezî yönetime ait kimi yetkilerin yerel yönetimlere
devredilmesiyle, şeffaf, katılımcı, demokratik bir yönetim sistemi kurulması
yerine, küresel sermayenin ve uluslararası şirketlerin yerelleştiği söylenen
idarî yapının, daha kolay bir şekilde yönlendirilmesi, etkilenmesi ve ulusal
kaynakların daha kısa sürede ele geçirilmesinin bir yöntemi olarak hazırlandığı
herkes tarafından bilinmektedir. Böylece, devletin göreli özerkliğine son
verilirken, idarî ve siyasî karar odaklarının, sermaye çevrelerinin kontrol ve
denetimi altına girmesi ortamı yaratılmak istenilmektedir.
Yerel yönetimlerin yetkilerinin ve
güçlerinin artırılması konusu, hepimizin bildiği gibi, 1980'li yıllardan sonra
gündeme getirilmiştir. Bu yıllarda ortaya çıkan önemli bir gelişme, Avrupa
Konseyi Yerel Yönetimler Konferansı tarafından hazırlanarak 1985 yılında kabul
edilen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının Türkiye tarafından
onaylanmasıdır.
Bununla birlikte, 1980'li yıllarda, imar
ve planlama konularında merkeze ait yetkiler yerel yönetimlerde toplanmıştır.
Belediyelere merkezden aktarılan en önemli yetki olan imar planı yapma yetkisi,
son yirmi yıldır, belediyelerin, kaynak ihtiyacı olmadan kullandıkları en
önemli yetkidir. Belediyelerin, neredeyse hiçbir otoriteye hesap vermeden,
yirmi yıldır kullandıkları plan yapma yetkisinin, katılımcı ve şeffaf
anlayıştan yoksun, yeterli ve yetkin uzman eksikliğinden kaynaklanan, denetimsiz
ve ranta dayanan uygulamalarının doğurduğu olumsuz sonuçlar, artık, gerçekçi
olarak değerlendirilmelidir.
İmar planı yapımı gibi, evrensel kuralları
olan ve yetkin teknik bilgi gerektiren bir yetkinin ehil kadrolarca
yapılmamasının ve üstelik, popülist ve siyasal ortamın, kaynak harcamadan
yandaşlara rant dağıtan bir araç haline gelmesinin sonuçları, maalesef, doğal
ve doğal olmayan afetlerin toplumumuza verdiği dersler ve acılarla birlikte
anılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, OECD'nin düzenleyici
reform adıyla, son yıllarda, uygulatmaya çalıştığı programın özü de, gelişmekte
olan ülkelerde merkezî devlet yapısının zayıflatılmasıdır. Devletin boşalttığı
yeri ise, ulus ötesi sermayenin araçları olan, IMF, Dünya Bankası ve Dünya
Ticaret Örgütü doldurmaktadır. Tahkim ve benzeri düzenlemelerle çıkarlarını
yasal güvenceye alan küresel sermaye, kamu yönetimi reformuyla kamusal hizmet
üretim alanını, mevcut hükümetler eliyle, yerele aktarmaktadır.
Demokratikleşme, şeffaflık, katılımcılık ve yerelleşme gibi kavramlar
kullanılarak, içi boşaltılan kamu hizmetleri, kamuoyu yanıltılarak piyasaya
taşınmaktadır. Merkezî idarenin yetkilerinin ve gücünün, mahallî idarelere
devri, mutlaka, demokratikleşme, kaynakların daha verimli ve etkin kullanımı,
daha başarılı hizmet, israfın ve yolsuzlukların önlenmesi anlamına
gelmemektedir. Özellikle, bazı hizmetlerin -eğitim, sağlık, doğal, kültürel ve
arazi kaynakları gibi- yerel düzeyde görülmesi, kaynakların daha verimli ve
etkili kullanılmasına yol açmaz. Yerel yönetimlerde, yöneticilerin bölgenin
güçlü aile ve sermaye gruplarının baskılarına açık olabileceği asla
unutulmamalıdır. Ayrıca, yerel düzeyde keyfîliği önleyecek denetim
mekanizmaları çok daha zayıftır.
Değerli arkadaşlarım, merkezî yönetimin
yetkilerinin taşrada, il özel idarelerine devriyle birlikte, yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi değil, yerel hükümetlerin önü açılmaktadır. 10 ayrı bakanlığın,
kadrolarının il özel idarelerine aktarılmasıyla, il özel idareleri birdenbire
olağanüstü yetkilere sahip kurumlar haline dönüşecektir. Bu durum,
sözleşmelilik esasına göre personel istihdamıyla birlikte, birinci dereceden
kazanılmış hakları bakımından işçi ve memurları olumsuz etkileyecektir.
Anayasanın 128 inci maddesinde, devletin ve kamu kurumlarının yürütmekle yükümlü
oldukları aslî ve sürekli işlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle
götürüleceği belirtilmektedir. Oysa, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ile
Belediyeler ve İl Özel İdareleri Kanunu Tasarılarında belirsiz ifadeler
kullanılmakta ve sözleşmeli personel istihdamının hizmetlerin görülmesinde
temel olacağı belirtilmektedir. Bu uygulama Anayasaya aykırıdır.
İl özel idarelerine devredilen ulaşım,
çevre, tarım ve orman, sağlık, eğitim, sanayi ve ticaret, enerji, bayındırlık
ve iskân, köy hizmetleri, içme ve sulamasuyu, imar, katı atık, doğal afetler,
kültürel mirasın korunması gibi hizmetleri halen sürdüren kurumların kuruluş
yasaları değiştirilmeden yetki devrini öngören kanun tasarılarının başarılı
olmaları imkânsızdır. Mevcut kanun tasarılarında, yürürlükten kaldırılan
kanunlar arasında, bu faaliyetleri halen sürdüren kurumların kuruluş yasalarına
atıf yapılmaması büyük bir çelişkidir.
Değerli arkadaşlar, Anayasamıza göre,
merkezî yönetim sistemi temeldir. Yerel yönetimlere verilecek görevler sınırlıdır
ve tek tek kanunlarla belirlenir. Yerel yönetimler üzerindeki denetim yetkisi
merkezî yönetime aittir. İl özel idarelerine sınırlı ve belirli konularda görev
verme yerine, bütün kamu hizmetlerinde il özel idarelerinin toptan ve sınırsız
bir şekilde görevli ve yetkili kılınması Anayasaya aykırıdır. İl özel idaresi
tarafından hazırlanacak stratejik plan ve çevre planı ile büyükşehir
belediyelerinin stratejik ve imar planlarının birbirleriyle nasıl
uyumlaştırılacağı konusu açık biçimde belirtilmemiştir. Anayasamıza göre, yerel
yönetimler arasında hiyerarşik bir yapılanma öngörülmediği için, planlararası
eşgüdüm ve uyum sorunu karşımıza çıkmaktadır.
Bugüne kadar yaşanan deneyimler
göstermiştir ki, günümüzde, imar ve yapılaşma açısından köy ve şehir ayırımı
söz konusu değildir. İmar ve planlama yetkilerinin yerel yönetimlerce
yönetildiği 1980'li yıllardan bugünkü sürece baktığımızda, yapılaşmaların,
rantı yüksek, doğal ve kültürel değerleri yüksek araziler üzerinde
yoğunlaştığını görmekteyiz.
Doğal, kültürel ve kentsel kaynakların
fiziksel ve ekolojik etkileri dikkate alınmadan benzeri girişimlere heba
edildiği ve kent topraklarının, sermayenin iştahını kabarttığı bilinmektedir.
Bu nedenle de, yerli ve uluslararası sermaye, artık, yer seçimi süreçlerinde doğrudan
yerel birimlerle müzakere etmek istemektedir. Bu süreçte de, sermaye, kendisi
için önemli olan en düşük maliyeti sağlayan yerel birimlere yatırım yapmak
istemektedir.
Küresel sermaye bu amacını gerçekleştirmek
için, yerel yönetimlerin sınırsız ve denetimsiz borçlanmasının önünü açmakta ve
kredisini yanında getirmektedir.
Bu tasarılarla, ülkemizde örneği İller
Bankasında olan kamu kredilerine dayalı ulusal modelin yerine, küresel
sermayenin istemlerine uygun, piyasa koşullarına uyarlanmış yerel kredi
sisteminin yaşama geçirilmesi için uygun ortamın yaratılması amaçlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı,
mevcut anayasal temellere dayanan siyasî yapıyı değiştirmek isteyen; ancak,
gerçek düşüncesini saklayan, tereddütlü ve içten pazarlıklı bir düşüncenin
ürünüdür. Kısacası, bu tasarı, cumhuriyetin içini boşaltıp, ulusal devleti
yıkma düşüncesinin bir ürünüdür.
AHMET YENİ (Samsun) - Nerede yazıyor?!
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Bu
düşüncelerle, Yüce Meclisi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karademir.
AHMET YENİ (Samsun) - Nerede yazıyor;
kafandakileri söylüyorsun!
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Biraz iyi
incelerseniz, bunun böyle olduğunu anlarsınız! Aynen böyle...
BAŞKAN - Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İl Özel İdaresinin Görev, Yetki ve
Sorumlulukları
İl özel idaresinin görev ve sorumlulukları
MADDE 6.- İl özel idaresi; kanunlarla
başka bir kamu kurum ve kuruluşuna verilmeyen mahallî müşterek nitelikteki her
türlü görev ve hizmeti yapar, gerekli kararları alır, uygular ve denetler.
İl özel idaresi bu hizmetlerden;
a) Eğitim, sağlık, tarım, sanayi ve
ticaret; ilin çevre düzeni planı, bayındırlık ve iskân, toprağın korunması,
erozyonun önlenmesi, sosyal hizmet ve yardımlar, çocuk yuvaları ve yetiştirme
yurtlarına ilişkin hizmetleri il sınırları içinde,
b) İmar, yol, su, kanalizasyon, katı atık,
çevre, acil yardım ve kurtarma, kültür, turizm, gençlik ve spor; orman
köylerinin desteklenmesi, ağaçlandırma, park ve bahçe tesisine ilişkin
hizmetleri belediye sınırları dışında,
Yapmakla görevli ve yetkilidir.
Hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik
sırası, il özel idaresinin malî durumu, hizmetin ivediliği ve verildiği yerin
gelişmişlik düzeyi dikkate alınarak belirlenir.
İl özel idaresi hizmetleri, vatandaşlara
en yakın yerlerde ve en uygun yöntemlerle sunulur. Hizmet sunumunda özürlü,
yaşlı, düşkün ve dar gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulanır.
Hizmetlerin diğer mahallî idareler ve kamu
kuruluşları arasında bütünlük ve uyum içinde yürütülmesine yönelik koordinasyon
o ilin valisi tarafından sağlanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şahsınız adına da söz isteğiniz olduğu
için, sürenizi birleştiriyorum; süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına, söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, aslında, tartıştığımız
konu yeni bir konu değil. Kamu Yönetimi Temel Yasası Tasarısını tartıştığımız
süreçte bu düzenlemelerin önümüze geleceğini kısmen biliyor idik ve Kamu
Yönetimi Temel Yasası Tasarısı tartışıldığı süreç içerisinde, bugün konuşmaya
çalıştığımız konuların veya kendimize açıklamaya çalıştığımız konuların, bu tür
düzenlemeler halinde Parlamentonun gündemine geleceğini, çok önceden, hep
birlikte, bilir noktadaydık. Ancak, sanıyorum şu soruyu kendimize sormak
durumundayız: Gerçekten, yaptığımız düzenlemelerin tam olarak ne anlama
geldiğini biliyor muyuz?
Ben, bir milletvekili olarak, şöyle
düşünüyorum: Bize, körlerin fili tarif ettiği gibi, tek tek değişik kanun
tasarıları getiriliyor; aslında, belki birilerinin kafasında bir fil var; ama,
milletvekillerinin, bunun bütününü görebildikleri kanaatini taşımıyorum. Hangi
noktada bir itiraz yükseltseniz; bu, burada böyle olur mu, bu, boşlukta kalmış,
bunun devamı olması gerekir sorularını, bir şekilde, konuyla ilgili olan
arkadaşlarımıza yönelttiğinizde; biz, filanca kanunla şöyle bir şeyi daha
getireceğiz; dolayısıyla, o onunla tamamlanacak gibi bir yaklaşım ileri
sürülüyor. Ona ilişkin bir şey sorduğunuzda da; ondan sonra, şöyle bir şey daha
getireceğiz, o kanun tasarısıyla da, bu boşluğu düzelteceğiz noktasında bir
yaklaşımla -değerli arkadaşlarım, bütün samimiyetimle ifade etmek isterim- tam,
körlerin fili tarif etmeye çalıştığı mantığa uygun bir anlayışla kanun
tasarıları gündemimize getiriliyor ve Yüce Meclisimizden, bu tasarıların,
-sanki dört başı mamur, her şeyi milletvekilleri tarafından bilinip, algılanmış
düzenlemeler gibi düşünülerek, varsayılarak- çıkarılmasını istiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bir sihirli
ifade var. Ben, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim; bu ara Plan ve Bütçe
Komisyonunda, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler kanunu tasarılarıı
görüşülüyor. Şu anda, burada, İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı görüşülürken,
yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda Belediyeler Kanunu Tasarısı görüşülüyor;
hafta içerisinde de, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı gelecek. Görev ve
sorumluluklar tanımlamasının altında, bu, ister İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısı olsun, ister Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı olsun, ister
Belediyeler Kanunu Tasarısı olsun, hemen birinci fıkra olarak şu geliyor; burada"il
özel idaresi" denilmiş, yakında gündemimize Belediyeler Kanunu Tasarısı
geldiğinde orada "belediyeler" ibaresi "il özel idaresinin"
yerine geçecek, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı geldiğinde
"büyükşehir" ibaresi sadece orada bu ibarenin yerine geçecek ve
devamında aynı şeyleri okuyacaksınız: "Kanunlarla başka bir kamu kurum ve
kuruluşuna verilmeyen mahallî müşterek nitelikteki her türlü görev ve hizmeti
yapar, gerekli kararları alır, uygular ve denetler."
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - Ne var bunda?
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Bir şey
yok. Devam edeceğiz şimdi, ne olduğunu biraz sonra göreceksiniz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakanın,"yani, bu nasıl bir formül; her şeyin başında, her kapıyı açan bir
anahtar gibi; sizin bunu düşünmenizi ve bunu bu madde içerisine, bu kanun metni
içerisine koymanızı gerektiren yaklaşım nedir" sorusuna -burada komisyon
üyesi arkadaşlarımız var- verdiği cevap "bu, Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartıdır, dolayısıyla biz bu düzenlemeyi bu tasarıların, bu kanun maddelerinin,
bu tanımlamaların başlangıcına koymak zorundayız" şeklinde.
Değerli arkadaşlarım, sadece bize,
körlerin, filleri tarif ettiği anlayışla, mantıkla kanun yaptırmıyorlar,
bizatihi bu kanunları hazırlayanlara da, bu anlayış gösteriyor ki, körlerin,
fil tarif ettiği gibi kanun metni sunup, hazır reçete sunup, bunu, bütün bu
düzenlemelerinizin başına, başucuna yerleştireceksiniz biçiminde bir talimat
veriyorlar. Bu, fiilen, bizatihi Sayın Bakanın ifadesidir, tutanaklardan
çıkarılabilir. Bu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının bir gereği olarak
bütün bu düzenlemelerin başına konulmuştur.
Peki, bize bunu öneren Avrupa'da il özel
idaresi diye bir düzenleme var mı; hayır, orada böyle bir düzenleme yok. Orada
yerel yönetimler tek yapı biçiminde şekillendiriliyorlar; bir genel yönetim
biçimi var, bir de yerel yönetim var. Özel idareler, bize mahsus, Türkiye'ye
has, ara sistem gibi bir şey. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı olarak,
her düzenlemenin başına koymak durumunda olduğumuz, koymaya mecbur olduğumuz bu
düzenlemeyi bize öneren Avrupa'da, özel idare diye bir yapılanma yok.
Şimdi, sanıyorum, Sayın Milletvekili,
sadece bize değil, bu kanunları düzenleyen, bu sorumluluğu yüklenmiş olan
arkadaşlarımıza da, nasıl, körlerin fil tarif etmeye çalıştığı gibi kanun
yaptırmaya çalıştıklarını, bu örneklerle, biraz da olsa algılamış olursunuz
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, 6 ncı maddenin ilk
paragrafında "kanunlarla başka bir kamu kurum ve kuruluşuna verilmeyen
mahallî müşterek" deniliyor. Şimdi, bu, sınırlayan bir düzenleme midir,
namütenahi, ucu açık bir düzenleme midir, hiçbir yorum yok. Yani "biz,
yerel yönetimlerin önünü namütenahi olarak açmak istiyoruz, bu düzenleme o
sebeple bu haliyle buraya konulmuştur" da denilemiyor, "bu, sınırlayıcı
bir düzenlemedir, yerel yönetimlerin yetkilerini belirli oranlar içerisinde
merkezî idarenin karşısında sınırlandırmak durumundayız, o nedenle böyle bir
düzenlemeyi koyduk" da denilemiyor. Neresinden, nasıl anlamak
isterseniz... Yani, eğer "namütenahi, ucu açık bir düzenlemedir"
biçiminde anlamak istiyorsanız, yazılış biçimi ona da uygun, öyle bir anlayış
da var; ama "bu, sınırlayıcı bir şeydir, merkezî idarenin yetkileri
içerisinde olan alanlara yerel yönetimlerin müdahil olmasını, yerel yönetimlerin
o alanlar içerisine girmesini engelleyici bir anlayışla düzenlenmiştir"
dediğinizde, öyle, daraltan, sınırlayan bir anlayışı da var. Böyle bir kanun
metni olabilir mi değerli arkadaşlar?! Ve bunu biz, il özel idaresinin görev ve
sorumluluklarının en başına; yani, görev ve sorumluluklarını tanımlayan en
geniş çerçeve olarak düzenlemenin en başına koyuyoruz. Buna itiraz ettiğinizde,
bu itiraza, şu şu sebeplerle sizin söylediğiniz doğru değildir, biz şuna
inanıyoruz, buna inandığımız için de bu düzenlemeyi buraya bu haliyle, bu
şekliyle koyduk biçiminde bir cevap alamıyorsunuz. Cevap şu: Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartı nedeniyle, içerisinden geçmekte olduğumuz sürecin bir
gereği olarak, biz, bu düzenlemeyi bu metnin başına koymak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, elbette, görev ve
sorumluluk tanımını başlangıç anlamında çizilen çerçeve itibariyle böyle
düzenleyen bir yasa tasarısının devamında gelecek şeylerin birbiriyle
çelişmemesi, olağanüstü sıkıntıları kendi içerisinde taşımaması diye bir şey
düşünülemez ve gerçekten, düzenlemenin devamı olağanüstü çelişkilerle dolu.
Arkadaşlarımızın bir kısmı ifade etmeye çalıştılar.
Mesela, bir vali var. Kanun tasarısının
ismi İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı. Vali tanımlanırken deniliyor ki: Vali
özel idarenin başıdır. Vali özel idarenin başıdır; ama, o nasıl baştır ki,
karar mekanizmasının içerisinde yoktur. Karar mekanizmasının içerisinde yoktur;
ama, karar mekanizmasının içerisinde olanların ne konuşacağına vali karar
verir.
Değerli arkadaşlarım, içinizde belediye
başkanlığı yapmış, il genel meclisi üyeliği yapmış, valilik yapmış veya bu
hizmetlerin ne anlama geldiğini bilen çok sayıda arkadaşımız var. Böyle bir
vali ve böyle bir özel idare nasıl hizmet taşıyacak; yani, bunu, biz, hangi
anlayışla bir reform olarak Türkiye toplumuna sunacağız? Biz, bir valiye
görevlerini anlatırken, İl genel meclisi üyelerine yetki ve sorumluluklarını
anlatırken, böyle bir anlayışla, bu kadar birbiriyle çelişkili, bu kadar
birbirinin içerisine geçmiş, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli
olmadığı böyle bir anlayışla, bu hizmetler nasıl yürütülecek?
Siz, yerel yönetimler, Belediyeler Kanunu
Tasarısının başına da, İl Özel İdareleri Yasası Tasarısının başına da,
Büyükşehir Belediyeleri Yasası Tasarısının başına da koyuyorsunuz; kanunlarla
başka bir kurum ve kuruluşa verilmemiş her türlü mahallî müşterekler konusunda,
bütün bu kurumlara yetki veriyorsunuz. Peki, kim, nerede, ne iş yapacak?
Şimdi, Büyükşehir Belediyeleri Yasasası
Tasarısı geldiğinde, komisyonda bu hafta içerisinde görüşülecek, arkadaşlarımız
bir önerge getirecekler ve birkısım büyükşehir belediyelerimizin sınırlarını il
sınırlarıyla çakıştıran bir modele geçilecek. Peki, büyükşehir belediyesinin
sınırlarının il sınırlarıyla çakıştığı bir model içerisinde, bu söylediğimiz
anlayış çerçevesinde, il özel idaresi ile büyükşehir belediyesinin hizmet
alanlarını, hizmet yöntemlerini birbirinden kim ayıracak? Nasıl ayrılacak
bunlar?
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Özel idare
köylerde.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Köy diye
bir şey olmayacak; çünkü, o sınırların hepsi büyükşehir belediyesinin sınırları
içerisinde olacak, büyükşehir belediyesinin sınırları ilin sınırlarıyla
çakışacak, o zaman köy statüsünde bir yer kalmayacak, her yer büyükşehir
belediyesinin sınırlarının içerisinde olacak.
Buradaki düzenlemede deniliyor ki,
büyükşehrin yetkileri büyükşehir sınırları içerisindedir, özel idarenin
yetkileri ilin sınırları içerisindedir, belediyenin sınırları ilçe
belediyesinin sınırları içerisindedir. Siz, eğer büyükşehir ile ilin
sınırlarını birbiriyle çakıştırırsanız, ortada, il özel idaresi ile büyükşehir
belediyesinin yetkilerinin ve sorumluluklarının nerede başlayıp nerede
bittiğine dair hiçbir ayırım yapma şansınız kalmayacaktır.
Kaldı ki, bunun olmadığı yerlerde de, birçok
konuda, hem il özel idaresi hem büyükşehir belediyesi hem de ilçe belediyeleri
aynı konularla ilgili olarak yetkili kılınmıştır. Belli konularda bu sınırlar
birbirinden ayrılmıştır belki; ama, birçok konuda, mesela millî eğitim
konusunda, millî eğitim hizmetlerinin yapılması, binalarının yapılması,
binalarının yenilenmesi konusunda, sağlık hizmetlerinin sunulması, sağlık
hizmetlerinin yapılması konusunda bütün bu birimler yetkilidir.
Tabiî "yetkilidir" demek,
yetkilidir anlamına gelmiyor. "Yetkilidir" aynı zamanda
"yetkisizdir" anlamını da taşıyor değerli arkadaşlar. "Yani, ne
kötülüğü var bunun; bir hizmeti birden fazla kurum yapmaya çalışsın, bunun ne
mahzuru var; biri bir okul yapıyorsa, öbürü de gitsin bir okul daha yapsın;
biri bir hastane yapıyorsa, öbürü de gitsin bir hastane yapsın"
denilebilir; ama, bu, aynı zamanda, hiç kimseyi, hiçbir şeyden, tam anlamıyla
sorumlu kılmadığımız için, ne, kimin görevidir tam olarak belirlenmediği için
"benim imkânlarım bu işe elvermiyor, o zaman öbürü yapsın; benim
imkânlarım da bu işe elvermiyor, o zaman öbürü yapar herhalde" demek
oluyor. Hani, bazı esnafın dükkânının duvarında, böyle "bir işi nasıl olsa
bir yapan bulunur denildi de, sonunda o işi hiç kimse yapmadı" diye bir
dörtlük asılıdır ya; biz, bu çerçevede, belediyelerimizi, il genel meclisimizi
ve büyükşehir belediyelerimizi, böyle bir anlayışın, böyle bir
kendiliğindenciliğin hâkim olduğu, kimin, nerede, ne kadar, hangi anlayışla,
hangi sorumluluk çerçevesinde görev yapacağının belli olmadığı, bilinmediği bir
kanunî düzenlemeye tabi tutuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Böyle bir düzenleme yapıyoruz ve bunu biz,
Türkiye toplumuna, ikiyüz yılın en büyük reformu diye sunuyoruz. Kendimize bu
haksızlığı yapmayalım; hele, Türkiye toplumuna, 70 000 000 yurttaşımıza, bu
haksızlığı hiçbir şekilde yapmayalım; Türkiye'yi, bu karmaşanın, bu
bilinmezliğin içerisine sürüklemeyelim.
Bu anlayışla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kumkumoğlu.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Denizli
Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı'ya aittir.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 583 sıra sayılı İl Özel
İdareleri Yasası Tasarısı üzerinde kişisel görüşlerimi sunacağım; tümünüzü
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Kamu Yönetimi Temel
Yasası Tasarısı görüşülürken, bu Mecliste ve komisyonlarda çok tartışma oldu.
Tartışmanın temel nedeni, Cumhuriyet Halk Partisi olarak o temel yasa
tasarısına karşı çıkışımız, ne yerelleşmeydi ne demokratikleşmeydi ne de
katılımcılıktı. Bizim, o temel yasa tasarısındaki karşı duruşumuzun temel
nedeni -bir kez daha söylüyorum- kamu hizmetini kamu hizmeti olmaktan çıkarma
anlayışıydı; ikincisi, kamu hizmetinin sınırsız olarak "yerelleşme"
adı altında özelleştirilmesiydi. Yani, öyle özelleştirilecekti ki, yoksul halk
kesimleri, kamu hizmetinden payını alamayacaktı. O yüzden, bu tasarıya şiddetle
karşı çıktık ve dedik ki, bu bir demokratikleşme değil, tam tersine, bir
özelleştirmedir.
Bunun için de, değerli arkadaşlar, o temel
yasa tasarısında belki de dünyada -her ne kadar bu dalga, küreselleşme, yeni
dünya etkileri diyorsanız da- ilk kez, 9 bakanlık kendini yasaklıyordu; yani, 9
bakanlığın yerel yönetimlerle ilişiği kesiliyor, başka bir anlatımla, baş,
gövdeden ayrılıyordu. Yerele bu hizmet yaptırılıyor diye, üst örgüt bakanlık,
yalnız biçim olarak var; ama, kamu hizmetinde yoktu. Biz de burada örnekler
vermiştik; sağlıkta, eğitimde... Örneğin, bir salgın hastalık olsa, bunu yerel
yönetimler yapıyor, ben bunun için Türkiye çapında örgütlenilmesini istemiyorum
anlayışının doğru olmadığını söyledik ve sonra, siz de bunun büyük sakıncaları
olduğunu düşünerek, kamuoyunda oluşan tepkiler, Cumhurbaşkanının ricası,
Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki duyarlılığı sonucunda, bu 9 bakanlığın
arasından, lütfedip, eğitim kısmını, Millî Eğitim Bakanlığını ayırmıştınız.
Şimdi, ben açıkça soruyorum: Sayın Bakanım, burada görüştüğümüz maddede il özel
idarelerinin görevleri arasında eğitim hizmetleri başta sayılıyor. Eğer, bu, şu
anda yürürlükte olan hizmet anlayışı ise buna diyeceğimiz bir şey yok. Yok,
biz, her ne kadar Kamu Yönetimi Temel Yasası Tasarısında öyle demiş olsak bile,
şimdi eğitimi de sokuyoruz deniliyorsa, o zaman diyecek çok şeyimiz var! Yani,
eğitim hizmetlerinin, yerel hizmetler olarak, eskiden olduğu gibi görülmesine biz
bir şey demiyoruz; ama, Millî Eğitim Bakanlığının, öteki 8 bakanlık gibi
gövdeden ayrılarak, hele yapın kendi olanaklarınız içerisinde, kendi
öğretmeninizi kendiniz bulun sözleşmeli olarak, kendi eğitim anlayışınızı
kendiniz yapın programı her ne kadar üstten yapsak bile diyorsanız, bunun,
Türkiye gibi ülkelerde eğitim alanında çok büyük sakıncalar doğuracağına
inanıyorum. O yüzden söz aldım. Yani, bir şeyin hükümet tarafından çok açık
söylenilmesi gerekir: Biz, eğitim hizmetlerinin, eskiden olduğu gibi, Bakanlık
üst örgütü tarafından yönetilmesi, kamu hizmeti olarak verilmesi anlayışını
sürdürüyoruz ya da hayır, biz bundan vazgeçtik, görüş değiştirdik, aynen,
sağlıkta, turizmde, başka alanlarda olduğu gibi, şimdi, eğitim hizmetlerini de
buna sokuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Mikrofonu açıyorum; lütfen
tamamlayın Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Böyle bir
alacalı durum olmasın, belirsizlik olmasın. Bunu bize çok açık söyleyin; biz de
Cumhuriyet Halk Partisi olarak görüşlerimizi o çerçevede sunalım; çünkü, eğitim
hizmeti, dünyanın her yerinde kamu hizmetidir değerli arkadaşlar. Eğitim
Enternasyoneli toplantılarında alınan kararlar, Türkiye Cumhuriyetinin
geleneklerinde insanı biçimlendirme, insanı yetkinleştirme işinin, böyle,
bürokratik yapılar var diyerek bütünüyle yerel yönetimlere bırakılmasının,
düşünülemeyecek kadar büyük sakıncaları olduğu istikametindedir. Bu konudaki
görüşlerimizi, hükümet açıklama yaptıktan sonra söyleyeceğiz.
Ben, bir kere daha altını çizerek
özetliyorum ve konuşmamı bitiriyorum Sayın Başkanım; il özel idareleri
hizmetleri içerisindeki bu eğitim hizmeti eski hizmet anlayışında ise, saygı
duyuyoruz; ama, hayır, biz, o 8 bakanlık gibi başı gövdeden ayıracağız, eğitimi
de tamamıyla yerel yönetimlere bırakıyoruz anlayışı varsa, görüşümüzü saklı
tutuyoruz.
Tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
konuşmalar tamamlandı.
Maddeyle ilgili 2 önerge var; geliş
sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre de işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı kanun
tasarısının 6 ncı maddesinin (a) bendine "sosyal hizmet ve yardımlar"
ibaresinden sonra gelmek üzere "yoksullara mikro kredi" verilmesi
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Aziz Akgül |
Recep Koral |
|
Ordu |
Diyarbakır |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
Muzaffer Baştopçu |
Asım Aykan |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Trabzon |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesine aşağıdaki fıkranın üçüncü fıkra
olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Recep Koral |
Yahya Baş |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
Muzaffer Baştopçu |
Asım Aykan |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Trabzon |
İl çevre düzeni planı, valinin
koordinasyonunda, büyükşehirde büyükşehir belediyeleri, diğer illerde il
belediyesi ve il özel idaresiyle birlikte yapılır. İl çevre düzeni planı
belediye meclisi ile il genel meclisi tarafından onaylanır.
BAŞKAN - En aykırı önerge, son okuttuğum
önerge.
Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) -
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İl çevre düzeni planı belediye sınırları
içerisi ile özel idare sınırlarını da kapsamakta olduğundan, her iki yetki alanında
birlikte değerlendirme yapılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun
katılamadığı, Hükümetin takdire bıraktığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı kanun
tasarısının 6 ncı maddesinin (a) bendine "sosyal hizmet ve yardımlar"
ibaresinden sonra gelmek üzere "yoksullara mikro kredi verilmesi" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon?...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) - Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mikro kredi, gelir getirici bir faaliyette
bulunmak üzere yoksullara verilen küçük bir sermayeyi ifade etmektedir. Hibe
şeklindeki yardımlar yerine ekonomik bir faaliyette bulunabileceklere küçük bir
sermaye verilmesi fakirlerin üretken olmasını sağlayacak, ekonomik ve sosyal
açıdan kullanılmasına imkân sağlayabilmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Komisyonun, katılamadığı, Hükümetin takdire bıraktığı, gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Şimdi, 6 ncı maddeyi, kabul edilen
önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
İl özel idaresinin yetkileri ve
imtiyazları
MADDE 7.- İl özel idaresinin yetkileri ve
imtiyazları şunlardır:
a) Kanunlarla verilen görev ve hizmetleri
yerine getirebilmek için her türlü faaliyette bulunmak; gerçek ve tüzel
kişilerin faaliyetleri için kanunlarda belirtilen izin ve ruhsatları vermek ve
denetlemek,
b) Kanunların il özel idaresine verdiği
yetki çerçevesinde yönetmelik çıkarmak, emir vermek, yasak koymak ve uygulamak,
kanunlarda belirtilen cezaları vermek,
c) Hizmetlerin yürütülmesi amacıyla,
taşınır ve taşınmaz malları almak, satmak, kiralamak veya kiraya vermek, takas
etmek, bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesis etmek,
d) Borç almak ve bağış kabul etmek,
e) Vergi, resim ve harçlar dışında kalan
ve miktarı yirmibeş milyar Türk Lirasına kadar olan dava konusu uyuşmazlıkların
anlaşmayla tasfiyesine karar vermek,
f) Özel kanunları gereğince il özel
idaresine ait vergi, resim ve harçların tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak.
g) Belediye sınırları dışındaki gayri
sıhhî müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerine ruhsat vermek,
büyükşehir belediyesinin olmadığı yerlerde belediye sınırları içindeki birinci
sınıf gayri sıhhî müesseselere ruhsat vermek ve denetlemek.
İl özel idaresi, hizmetleri ile ilgili
olarak, halkın görüş ve düşüncelerini belirlemek amacıyla kamuoyu yoklaması ve
araştırması yapabilir.
İl özel idaresinin mallarına karşı suç
işleyenler Devlet malına karşı suç işlemiş sayılır.
İl özel idaresinin proje karşılığı
borçlanma yoluyla elde edilen gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde
fiilen kullanılan malları haczedilemez.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Sayın Mesut Özakcan; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şahsınız adına istediğiniz söz süresini de
ekliyorum; süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET MESUT ÖZAKCAN
(Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 583 sıra
sayılı İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, günümüz Türkiyesi,
kuşkusuz, 1923'lerin Türkiyesi değildir. Mevcut idarî ve yönetim yapımızla,
Türkiye, âdeta, yönetilemez hale gelmiştir. İdarî ve yönetim yapımızın, günün,
çağın koşullarına uygun, üniter yapımıza, ulusal bütünlüğümüze zarar vermeden
yeniden ele alınması ve yapılandırılması, ertelenemez bir ihtiyaçtır. 3 Kasım
2002 genel seçimlerinde, bu ihtiyaç, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere,
diğer partilerin de seçim bildirgelerinde yer almıştır. Her gün, 30 000
yurttaşımızın, Anadolu'nun muhtelif illerinden, sorunlarının çözümü için Ankara
garajına inmesi; zaman zaman, sayısı 19 000'lere ulaşan yurttaşımızın, Türkiye
Büyük Millet Meclisine gelerek, sorunlarına çare ve çözüm arayışı, bu ihtiyacı
açıkça gözler önüne sermektedir. Ayrıca, mevcut yapı, giderek, iç ve
dışborçları çığ gibi artan ülkemiz için büyük bir kaynak israfının da
sebeplerinden biri olmaktadır. İnanıyorum ki, bu tespit ve teşhis bütün
partiler için doğrudur; ancak, önemli olan, teşhiste birleşmek kadar, tedavide,
çözümde de ortak bir noktada bütünleşmektir.
Önümüze gelen "yerel yönetimler
reformu" adı altındaki bu yasalar, düzenlemeler, ülkemizin, ulusumuzun,
elli yıllık, yüz yıllık geleceğini şekillendirecek, kaderini belirleyecek
önemli yasalardır. Nisan ayı başlarında ortaya çıkan bu tasarılar şunlardır:
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, Belediye Kanunu Tasarısı, Büyükşehir
Belediyesi Kanunu Tasarısı, İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı ve ne olduğu henüz
belli olmayan Belediye ve İl Özel İdaresi Gelirleri Kanunu Tasarısı.
Yerel yönetim reformu çerçevesinde,
demokratik kitle örgütleriyle, üniversitelerle, siyasî partilerle, toplumla
hiçbir öngörüşme ve ortak çalışma yapılmadan hazırlanan bu tasarılar,
özellikle, ülkemizin önemli tehditlerle karşı karşıya bulunduğu, içinde
bulunduğumuz bugünlerde, Türkiye Cumhuriyetinin üniter devlet yapısının, ulusal
bütünlüğümüzün, sosyal devletin korunması ve çalışanlar, işçiler, memurlar,
sendikalar açısından ciddî tehdit, tehlike ve endişeler taşımaktadır.
Bugün, ülkemizde tartışılan kamu yönetimi
reformu, bir süredir Meksika'nın da gündeminde bulunmaktadır. 3 ile 7 Kasım
2003 tarihleri arasında, Meksika Hükümeti, Birleşmiş Milletlerle birlikte,
Meksika'nın Başkenti Mexico City'de, kamu yönetimi reformları konusundaki
uluslararası tecrübenin paylaşıldığı, dünya çapında bir organizasyon
düzenlemiştir. Organizasyona ev sahipliği yapan Meksika Hükümeti, 10 000
civarında kamu çalışanını bu toplantılara katılmak üzere Mexico City'e davet
etmiş ve kamu görevlilerine, dört gün boyunca, dünyanın birçok ülkesinden gelen
ve sayıları 300'ü bulan uzmanlarla birlikte, kamu yönetimi reformundan neyin
kastedildiği, ülke tecrübelerinin neler olduğu, reformların önündeki engeller ve
çözüm yolları konularında düzenlenen çalıştaylar ve paneller sayesinde görüş
alışverişinde bulunma fırsatı yaratılmış. Toplantıların yapıldığı salonda 10
000'e yakın Meksikalı kamu görevlisinin her birine yabancı dilde yapılan
konuşma ve tartışmaları izleyebilmeleri için simultane tercüme kulaklığı
verilmiş olması, kamuoyunun reformu benimsemesi için gerekli olan katılımcılık
açısından dikkat çekici ilginç bir örnek oluşturmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin geleceği açısından son derece önemli olan görüşmekte olduğumuz il
özel idareleriyle ilgili yasa tasarısı da, tabandan gelen talep ve
ihtiyaçlardan ziyade, katılımcılıktan uzak, yukarıdan, tepeden dayatılan
düşüncelerin sonucu oluşuyor. Bu, ülkemiz, ulusumuz yaranına doğru bir yaklaşım
değildir.
Değerli arkadaşlarım, 5 ile 9 Mayıs
tarihleri arasında İzmir'de düzenlenen 2004 Türkiye İktisat Kongresine birçok
milletvekili arkadaşımızla birlikte katıldım. Başbakanlık Müsteşarı Ömer
Dinçer'in oturum başkanı olarak bulunduğu "Kamuda İyi Yönetişim"
konulu panele, Dünya Bankası Türkiye temsilcisi Sayın Andrew Vorkink konuşmacı
olarak katıldı. Konuşması içinde, Türkiye'de yerel yönetim reformundan sonra
yerel hükümetlerin görev ve sorumluluklarının çok artacağını söylediler ve bu "yerel
hükümet" ifadesini birçok kez kullandılar. Panelin soru-yanıt bölümünde
sayın temsilciye "yerel hükümet" ifadesinden neyi kastettiklerini
sorduğumda, Fransa, İspanya örneklerinden bahsettiler. Tabiî ki "yerel
hükümet-merkezî hükümet" ifadelerini yan yana getirdiğiniz zaman,
hepinizin rahatsız olacağı bir yapı ve tablonun ortaya çıkacağı düşünülebilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı, Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı esas alınarak hazırlanmıştır; oysa, bu tasarı, pek çok hükmüyle
Anayasaya aykırılıklar içermektedir. Aynı mantıkla ele alınan İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısında da, doğal olarak, Anayasaya aykırı düzenlemelere yer
verilmiştir. İl Özel İdareleri Kanunu, Belediye Kanunu ve Büyükşehir Belediye
Kanunu Tasarılarında, çok sayıda yetki ve görev tekrarı bulunmaktadır. Böyle
bir düzenleme, tasarılar yasalaştığında pek çok bürokratik işlemin doğmasına,
yetki ve görev karmaşasına sebep olacaktır.
Görüşmekte olduğumuz İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin (g) bendinin dördüncü fıkrasında, İçişleri
Komisyonu tarafından yapılan değişiklik benimsenerek, il özel idaresinin vergi,
resim ve harçlarının haczedilmesi için değişiklik yapılmıştır. Bir kamu
idaresinin vergi, resim ve harç gibi kamu alacakları, o idarenin gördüğü kamu
hizmetinin karşılığıdır. Bu alacakların haczinin öngörülmesi, o idarenin kamu
hizmeti görememesiyle eşanlamlıdır. Böyle bir yolun açılması halinde, üçüncü
şahıs, haciz ihbarnameleriyle, daha, mükellef vergisini il özel idaresine
ödemeden haciz alacaklısına ödemek zorunda kalacaktır. Bu maddede "il özel
idaresinin vergileri, resimleri, harçları ve proje karşılığı borçlanma yoluyla
elde edilen gelirleri, şartlı bağışlar ile kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan
malları ve sendika aidatları haczedilemez" şeklinde bir düzenleme
yapılmasına ihtiyaç vardır.
Değerli arkadaşlar, 73 maddeli İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısının yasalaşması halinde, 1913 tarihli İl Özel
İdareleri Kanunu, daha sonra yapılmış bütün ekleri ve değişiklikleriyle
birlikte ortadan kalkmış olacaktır.
İl özel idareleri, varlığı Anayasayla
kabul edilmiş yerel yönetim birimleridir. 1982 Anayasasının 127 nci maddesi,
yerel yönetim birimlerini "il özel idareleri, belediye ve köy"
şeklinde üçlü bir ayırıma tabi tutmuştur. Yine, Anayasaya göre, il özel
idareleri, il halkının yerel ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere, karar
organları halk tarafından seçilen kamu kuruluşları olarak tanımlanmaktadır.
Yine, bu tasarıda, il özel idareleri, ilin
ve il sınırları içerisindeki halkın mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını
karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek
oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzelkişiliği olarak
tanımlanmaktadır.
İdarî teşkilatımızda ilin iki mahiyeti
vardır; biri, yetki genişliğine göre idare edilen bir mülkî idare kademesi olan
ilin genel idaresi, diğeri de, yerinden yönetim ilkesine göre idare edilen ilin
özel idaresidir. İl, mülkî idare birimi olarak 5442 sayılı Kanuna, bir mahallî
idare birimi olarak da 3360 sayılı İl Özel İdaresi Kanununa tabidir.
Yeni düzenlemeyle il özel idarelerinde
içdenetim, vali veya görevlendireceği içdenetçiler, dışdenetim ise Sayıştay
tarafından yapılacaktır. Ayrıca, il özel idaresinin malî işlemler dışında kalan
diğer idarî işlemleri, idarenin bütünlüğüne ve kalkınma planı stratejilerine
uygunluğu açısından, İçişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilecektir.
Anayasanın 127 nci maddesinin beşinci
fıkrasının öngördüğü idarî vesayet, merkezden yönetimin yerel yönetimler
üzerinde yapabileceği ve yasayla düzenlenmesi gereken bir denetim yetkisidir.
Bu denetim yetkisi, tasarıda olduğu üzere, merkezden yönetimin elinde salt ve
biçimsel bir denetim ve otorite aracı olarak düşünülemez. Bu yetki, mahallî
hizmetlerin "idarenin bütünlüğü" ilkesine uygun şekilde yürütülmesi,
kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplumun yararının korunması ve mahallî
ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amaçlarına yöneliktir. Bu amaçların, salt
idarî işlemler ile sınırlı malî işlemleri denetimdışı bırakan bir vesayet
yetkisiyle gerçekleştirilmesi ise olanaksızdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
İktidarının hükümet etme anlayışının sonucu, birçok yasada olduğu gibi, yerel
yönetimlerle ilgili görüştüğümüz reform tasarılarının da Anayasaya aykırılıklar
içermesi nedeniyle, komisyonlarda ve Yüce Meclisimizde zamanı doğru
kullanmadığımızı düşünerek hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özakcan.
Maddeyle ilgili konuşmalar tamamlanmıştır.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde geçen
"Büyükşehir belediyesinin olmadığı yerlerde belediye sınırları içindeki
birinci sınıf gayri sıhhî müesseselere ruhsat vermek" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını, son fıkrasında geçen "elde edilen gelirleri"
ibaresinden sonra "vergi, resim ve harçları" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Recep Koral |
Yahya Baş |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
Muzaffer Baştopçu |
Asım Aykan |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Trabzon |
BAŞKAN- Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Sayın Hükümet?
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul)-
Katılamıyoruz efendim.
EYÜP FATSA (Ordu)- Gerekçe okunsun.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu alanlarda ruhsat verme ve denetleme
işlemleri belediyeler tarafından yapılmaktadır. İl özel idaresinin düzenli bir
şekilde gelirlerini toplaması, bütçe ve yatırım programına göre harcama
yapabilmesini sağlamak amaçlanmaktadır.
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Komisyonun
katılamadığı, Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Şimdi, 7 nci maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
doğrultusunda madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
İl özel idaresine tanınan muafiyetler
MADDE 8.- İl özel idaresinin kamu
hizmetine ayrılan veya kamunun yararlanmasına açık, gelir getirmeyen taşınmaz
malları ile bunların inşa ve kullanımları her türlü vergi, resim, harç, katkı
ve katılma paylarından muaftır.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
İl Özel İdaresinin Organları
BİRİNCİ BÖLÜM
İl Genel Meclisi
İl genel meclisi
MADDE 9.- İl genel meclisi, il özel
idaresinin karar organıdır ve ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre
ildeki seçmenler tarafından seçilmiş üyelerden oluşur.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Kâzım Türkmen; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA KÂZIM TÜRKMEN (Ordu) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına görüşlerimi sunmak üzere huzurunuza çıkmış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın milletvekilleri, son zamanlarda,
ülkemizi aslında çok yakından ilgilendiren özel idare yasaları burada
görüşülürken, komisyonlarda bu yasaların yeterince görüşülmediği ve
tartışılmadığı, komisyonlara yeterince zaman verilip ulusal çıkarlar
doğrultusunda incelenemediği, biraz önce burada açık seçik bir biçimde ortaya
çıkmıştır; çünkü, İktidar Partisi Grubu tarafından verilen önerge son derece
olumlu olmasına rağmen, hükümet, çıkan yasanın getireceği sıkıntılardan çok
uzak olduğu belli oldu ki, "katılmıyorum" önerisinde bulundu; buna
rağmen, Parlamento bu önergeyi kabul etti.
Değerli milletvekilleri, mahallî idareler
dediğimiz zaman, özel idareler, belediyeler ve köy tüzelkişiliği aklımıza
geliyor. Kaldı ki, özel idareler yeniden bir yapılanmaya giderken birçok
sıkıntıyı da beraberinde getirecektir. Elbette ki, merkezî idarenin
yetkilerinin özel idarelere devredilmiş olmasını son derece olumlu olarak
görüyoruz; ancak, bu olumluluğu gerçekten bir reform biçimine dönüştürürsek bir
mana ifade edebilir. Bir kere, komisyonların oluşturulması için yeteri kadar il
genel meclisi üyesinin seçilmesi lazım. Halbuki, il genel meclisi seçim yasamız
çok farklıdır; ilçeleri çok az olan, yeni kurulan illerde komisyonlara
yeterince üye bulmak son derece zordur. Çünkü, her 25 000 seçmene 2 üye
düşmektedir; ondan sonra, her 100 000 geçerli oy için bir ilave yapılmaktadır.
Dolayısıyla, küçük illerimizde, hatta, yeni kurulmuş olan illerimizin büyük bir
bölümünde komisyonlara yeterince üye burada bulunmayacaktır.
Yerel yönetimlerin son derece önemli ayağı
olan taa Osmanlı İmparatorluğundan bugüne değin Türkiye'de çok ciddî görevler
yapan köy muhtarlığı tüzelkişiliği, ne yazık ki, bu yerel yönetimler yasası
tasarısında gözardı edilmiştir. Her iki partimizin de seçim propagandalarında
buna son derece dikkat çekilmiş olmasına rağmen, sadece ilçelerden seçilecek
birer temsilcinin görüş alınmak üzere seçilmiş olması uygulamada hiçbir şey
ifade etmeyecektir.
Sayın milletvekilleri, burada görüldüğü
gibi birçok hizmet özel idareye sevk ediliyor, oraya aktarılıyor; millî eğitim,
kültür, sağlık, köy hizmetleri... Peki, hangi kriterle, hangi şartlarda bu
hizmetleri yapabilecek merkezî hükümetin parasal olanakları hangi oranlarda bu
illere aktarılacaktır? Bunun kriteri nedir; kalkınmışlık mıdır, nüfus mudur,
bugüne kadar yapılmayan hizmetler midir? Doğu Anadolunun herhangi bir iliyle
Karadenizdeki herhangi bir ilin şu anda Türkiye'deki kalkınmışlık düzeyleri çok
farklıdır. Bunu sadece nüfusa göre yapacaksak, çok ciddî haksızlıklar yapmış
oluruz. Çünkü, bir kriter ortaya konulmamış oldu burada. Örneğin, bir ilin
millî eğitimle ilgili altyapı hizmetleri tamamlanmış, bir başka ilin yok
sayılmış, yapılmamıştır; ama, buradan aktarılacak olan paranın miktarı aynı
oranda olacaktır. Bu durum, iller arasındaki eşitsizliğin devamına neden
olacaktır. Bir kere, bu yapının ayakları tamamlanmadığı için ileride büyük
sıkıntılar olacaktır. Kaldı ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda İl Özel İdareleri
Yasası Tasarısını görüştük; bugün, Belediye Yasası Tasarısı görüşülüyor,
Büyükşehir Belediyeleri Yasası Tasarısı görüşülüyor; buraya gelecektir.
Yukarıda, bunları yeteri kadar inceleyecek zaman da bulunamamıştır. İşte, bu
kriterler arasındaki farklardan bir tanesi...
Şunun için ifade ediyorum, yukarıda
özellikle ısrar ettik: Türkiye'de, sosyal adaleti sağlamış olmanın bir tek yolu
var; o da, gelirin eşit biçimde dağılımını sağlamaktır. Örneğin, büyükşehir
belediyeleri, o ildeki gelir payının yüzde 5'ini alırken, mesela, Eskişehir,
Manisa bundan faydalanamamaktadır. Oradaki insanların medenî ihtiyaçları ile
büyükşehirlerdeki insanların medenî ihtiyaçları arasında hiçbir fark olmadığına
göre, bu adaletsizlik, ümit ediyorum ki -komisyonlardan geçti- burada
düzeltilir; ama, aynı olay şimdi burada da devam ediyor. Şimdi, doğudaki bir
ilin köy hizmetleri ihtiyacı ile altyapısını tamamlamış, asfaltını bitirmiş bir
ilin altyapı ihtiyaçları için aynı oranda, aynı miktarda para verildiği zaman,
o diğer illerin kalkınmışlığını sağlamamız son derece zordur.
Tabiî, bugün, özel idarelerin Türkiye'deki
yapısı halkımız tarafından da çok iyi bilinmemektedir. Hepimiz yakından
biliyoruz ki, o ildeki siyasîlerin, siyasî partilerin önemli kadrolarının, il
özel idarelerinde değil, daha çok belediyelerde görev almak gibi istekleri öne
çıkmaktadır. Kendi iç bünyesinde de yatırımları dağıtırken, kadroları
oluştururken son derece sıkıntılar olacaktır; çünkü, kendi mahallî altyapısını
tamamlamayan illerde o kadroları oluşturmak son derece zordur. Burada, yeni
oluşacak kadroların hangi biçimde oluşturulacağı, nasıl bir kriter getirileceği
konusunda hiç ama hiçbir açıklık yoktur. Kanunlar çıktıktan sonra bütün bunlar
ortaya çıktığı zaman, hem düzeltilmesi son derece zordur hem de aradaki
hukuksuzluk giderek artmaktadır.
Bir konuya daha burada dikkat çekmek
istiyorum. Telekom Yasasında oldu, şimdi, İl Özel İdareleri Yasası da geliyor;
ağır ağır hukuku orta yerden kaldırıyoruz sevgili milletvekilleri. Burada, 25
milyar liraya kadar olan uyuşmazlıklar belediye encümenleri tarafından
anlaşmayla hallolur diyoruz ve buna bir süre de vermiyoruz, bir defa demiyoruz.
Bundan sonra, biliniz ki, bu tip anlaşmazlıklar, sürekli burada halledileceği
için, ileride son derece sıkıntılar olur. Herhangi bir sıkıntıya düşüldüğü
zaman "aman canım, bırakın o işi, sonra halledin" diyebiliriz;
hukukun devredışı kaldığı yerde, her türlü sıkıntı kendiliğinden oluşur.
Buradaki 25 milyar liralık uyuşmazlık giderlerinin hallolması, bir defaya
mahsus doğrudur. Burada, " mahkemelerimiz son derece yüklüdür, çok fazla
dosya vardır" denilebilmesi asla bir mazeret teşkil etmez, o zaman orayı
düzeltmek gerekir. Hukukun kalktığı yerde her türlü yolsuzluk, vurgun, rüşvet
kendiliğinden oluşur. Onun için, bu kanunları yaparken, bu konularda azamî
dikkatli olmak gerekir; ama, ne yazık ki, burada, Telekom Yasasında olduğu
gibi, hukuk, tamamen devredışı bırakılmaktadır. Ümit ediyor ve diliyorum ki,
bir önergeyle, buradaki anlaşmazlık maddesi, bir defaya mahsus olmak üzere
uygulanır; ondan sonra, hukukun genel prensipleriyle özel idareler işlerini
yapmaya devam ederler.
Değerli milletvekilleri, belediyeler
planlama yapıyor. Şimdi, ümit ederim büyükşehir belediyeleri yapacak; Orman ve
Çevre Bakanlığı yapıyor; ayrıca, Bayındırlık Bakanlığı zaten böyle bir yetkiye
sahip; bu durumda, yetki sayısı o kadar çok fazla oldu ki, hiçbir belediye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayın Sayın Türkmen.
KÂZIM TÜRKMEN (Devamla) - Hemen
toparlıyorum Sayın Başkan.
Bu kadar çok imar yetkisine sahip olan bir
yapı içerisinde gerçek manada bir planlama yapıp geleceğimizi çağdaş bir
biçimde değerlendirme olanağı yoktur. Bu konudaki yetkilerin tamamen belediyelerde
olması lazım.
Kaldı ki, burada sayın milletvekilimiz Ali
Kemal Beyin söylediği gibi, buraya getirilecek bir önergeyle, eğer, bazı
illerin sınırlarını belediye sınırı kabul ettiğimiz takdirde, olayın genişliği,
boyutu çok daha fazla olabilir. Böylesi bir durumda, asla, çağdaş bir şehir
planı yapma, çağdaş şehir geliştirme olanağımız olmayacaktır. Ben, ümit
ediyorum ki, bu konular bir önergeyle düzeltilebilecektir.
Bu dileklerimle, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkmen.
Sayın milletvekilleri, 9 uncu madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
İl genel meclisinin görev ve yetkileri
MADDE 10.- İl genel meclisinin görev ve
yetkileri şunlardır:
a) Stratejik plân ile yatırım ve çalışma
programlarını, özel idare faaliyetlerini ve personelinin performans ölçütlerini
görüşmek ve kabul etmek.
b) Bütçe ve kesin hesabı kabul etmek,
bütçede kurumsal kodlama yapılan birimler ile fonksiyonel sınıflandırmanın
birinci düzeyleri arasında aktarma yapmak.
c) İl çevre düzeni plânı ile belediye
sınırları dışındaki alanların imar plânlarını görüşmek ve kabul etmek.
d) Borçlanmaya karar vermek.
e) Bütçe içi işletmeler ile Türk Ticaret
Kanununa tâbi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye
artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek.
f) Taşınmaz mal alımına, satımına,
takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir
taşınmazın akar haline getirilmesine izin, üç yıldan fazla kiralanmasına ve
süresi yirmibeş yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı aynî hak
tesisine karar vermek.
g) Şartlı bağışları kabul etmek.
h) Vergi, resim ve harç dışında kalan
miktarı beş milyardan yirmibeş milyar Türk Lirasına kadar dava konusu olan özel
idare alacaklarının anlaşma ile tasfiyesine karar vermek.
i) Özel idare adına imtiyaz verilmesine ve
özel idare yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile
yapılmasına, özel idareye ait şirket, işletme ve iştiraklerin
özelleştirilmesine karar vermek.
j) Encümen üyeleri ile ihtisas
komisyonları üyelerini seçmek.
k) Halk denetçisini seçmek.
l) İl özel idaresi tarafından çıkarılacak
yönetmelikleri kabul etmek.
m) Norm kadro çerçevesinde il özel
idaresinin ve bağlı kuruluşlarının kadrolarının ihdas, iptal ve
değiştirilmesine karar vermek.
n) Yurt içindeki ve yurt dışındaki mahallî
idareler ve mahallî idare birlikleriyle karşılıklı işbirliği yapılmasına karar
vermek.
o) Diğer mahallî idarelerle birlik
kurulmasına, kurulmuş birliklere katılmaya veya ayrılmaya karar vermek.
p) İl özel idaresine kanunlarla verilen
görev ve hizmetler dışında kalan ve ilgililerin isteğine bağlı hizmetler için
uygulanacak ücret tarifesini belirlemek.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş söz
istemişlerdir.
Sayın Keleş, sizin şahsî söz isteğiniz de
var, birleştiriyorum ve süreyi 15 dakika olarak veriyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İl
Özel İdareleri Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı, tıpkı,
Belediyeler ve Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarıları gibi, Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısı çerçevesinde hazırlanmıştır ve bu tasarının bütün
özelliklerini, niteliklerini ve eksikliklerini de taşımaktadır. İncelemekte
olduğumuz tasarının birçok hükmü, birbirleriyle ve diğer tasarılardaki
hükümlerle de çelişkilidir ve büyük bir belirsizlik içermektedir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı,
birkaç bakanlık dışında, diğer bakanlıkların taşra teşkilatını kaldırmakta ve
bu görevlerin yerel yönetimlere devredilmesini öngörmektedir. Yerel yönetimlere
devredilen görevlerin ciddî bir tanımı yapılmamıştır; ama, bu görevlerin,
belediye sınırları içerisinde olanlarının belediye, belediye sınırları dışında
olanlarının da il özel idareleri tarafından yürütüleceği hükme bağlanmıştır.
Görev tanımı net olmadığı gibi "belediyeiçi, belediyedışı" ayırımı da
çok anlamlı değildir ve birçok görev açısından da yapay bir ayırımdır; örneğin,
kültürel faaliyetler açısından, turizmle ilgili görevler açısından.
Bakanlıkların taşra teşkilatının
kaldırılması ve bu yörelerdeki görevler ile kanunlarla başka kamu kurum ve
kuruluşlarına verilmeyen mahallî müşterek ihtiyaçların yerel yönetimler
tarafından karşılanacağının öngörülmesi benimsenmiştir; ama, bu yapılırken,
yerel yönetimlerin birbirinden olan farklılıkları, iş görme kapasiteleri
dikkate alınmamıştır. Bu şekilde yapılan ayırım Anayasaya aykırıdır ve büyük
bir kargaşaya yol açacak niteliktedir.
Sayın milletvekilleri, merkezî idare ile
yerel yönetimler arasında yetki, görev ve sorumluluk ayırımı için, bütün
ülkelerde geçerli olan ve bütün zamanlarda geçerli olan bir ölçüt yoktur.
Tasarıda, gerçekçi bir yaklaşım sergilenmemektedir
ve âdeta, mahallî müşterek ihtiyaçlar, bütün kamu hizmetleri için doğru bir
tanım olarak öngörülmektedir. Nüfusu 2 000'den az olan belediyelerin büyük bir
kısmının, daha önce devlet tarafından yürütülen hizmetleri aynı etkinlikte
yapmasını beklemek, tabiî ki, gerçekçi bir yaklaşım değildir. Böyle bir
ayırımı, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının bir gereği olarak görmek de
doğru değildir; çünkü, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, ilgili
maddesinde "tercihen", "genellikle" gibi deyimler
kullanmakta ve devletleri bu ayırımı yapmakta serbest bırakmaktadır, büyük bir
esneklik sağlamaktadır.
Sayın milletvekilleri, toptancı bir
yaklaşımla, merkezî idarenin bölge kuruluşlarının ortadan kaldırılması da
hatalı bir davranıştır; çünkü, öyle hizmetler vardır ki, bunları il sınırları
içerisine hapsederek gerçekleştirmek istediğinizde maliyeti büyük olabilir;
bazı hizmetler, bölge çapında örgütlenmeyi gerekli kılabilir. Bu nedenledir ki,
Anayasanın 126 ncı maddesi, birden çok ili kapsayan bölgelerde, merkezî
idarenin, değişik idarî kuruluşlar oluşturabileceğini öngörmüştür.
Bölge örgütlerinin kaldırılmasıyla,
genelde, bir tasarruf sağlanacağı düşünülmektedir; ama, düşünülmelidir ki,
ekonomik olarak yapılmayan görevlerin yol açacağı kayıp, sağlanacağı düşünülen
tasarruftan çok daha fazla olabilir.
Sayın milletvekilleri, bilmeliyiz ki,
burada yaptığımız iş, yerel yönetimlere daha fazla yetki vermek veya yerel
yönetimlere daha fazla kaynak ayırmak değildir; yapılan iş, kamu yönetimi için
bugün geçerli olan sistemi, iyice araştırmadan, iyice irdelemeden, planlamadan,
kamu hizmetlerinde karışıklık yaratacak ve üniter devlet yapısını zayıflatacak
şekilde biçimlendirmektir. Yapılan düzenlemeyle, yerel yönetimler genel yetkili
ve merkezî idare de özel yetkili durumuna getirilmektedir ve bu, Anayasanın 126
ncı ve 127 nci maddelerine kesinlikle aykırıdır.
Türkiye'nin borçlarını ödemekte zorlandığı
bir dönemde, yatırımların konsolide bütçe içindeki oranının giderek azaldığı ve
son otuz yılın en düşük düzeyine indiği bir dönemde, tasarılarla getirilen
düzenin, malî portesini bilmek de çok önemli idi; ama, ne yazık ki, bu
bilinmemektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda yetkililere sorduğumuz zaman da,
bunun yanıtını alamamış durumdayız. Tabiî, malî portesi bilinmediği için, neye
mal olacağı bilinmediği için, ne kadar kaynak gerektirdiği ve bu gereken
kaynağın bulunması halinde, topluma ne kadar yük yükleneceği de
bilinmemektedir.
Gerekli gelirin sağlanamaması, yerel
yönetimlerin borçlanma olanaklarını zorlamasına veya bazı hizmetleri geri
bırakmasına yol açacaktır. Aslında, bunun altyapısı da hazırdır. Örneğin, il
özel idarelerinin yapacağı hizmetlere öncelik vermesinde, malî durumunu dikkate
alacağı, işin ivediliğini dikkate alacağı ve de o hizmetin verileceği yörenin
gelişmişlik düzeyini hesaba katacağı öngörülmektedir.
Sayın milletvekilleri, getirilen yapının
en temel eksikliklerinden bir tanesi, denetim konusudur. Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısı, Başbakanlık Teftiş Kurulu gibi önemli denetim kurullarını
ortadan kaldırmış ve denetimi iç ve dışdenetime indirgemiştir. İçdenetim,
kurumların kendi seçeceği içdenetçiler, dışdenetim de, Sayıştay tarafından
yapılacaktır; ancak, gerek içdenetçilerin gerek dış denetçi olan Sayıştayın,
soruşturma yapma hakkı ve yetkisi yoktur. Dolayısıyla, yolsuzlukların
saptanmasında ve bunun gereğinin yapılmasında büyük bir boşluk vardır. İçişleri
Bakanlığına verilen teftiş yetkisi de, soruşturma yapma yetkisini
içermemektedir.
Sayın milletvekilleri, oysa, idarî
vesayetin kaldırıldığı bir dönemde, teftiş kurullarının önemi her zamankinden
daha büyüktür. Öngörülen yapı içerisinde, performans kriterlerinin saptanması
ve görevlerin bu kriterlere göre belirlenmesi de, normal standartlara uygun
olmayarak, gerçekleştirilebilir; çünkü, performans kriterlerini saptayacak olan
da kurumların kendisidir. Dolayısıyla, bu tasarıda ileri sürülen büyük iddia,
yani, kurumların şeffaf oluşu ve hesap verebilirliği, performans kriterlerinin
kurumların kendisi tarafından hesaplanması gerçeği karşısında anlamını büyük
ölçüde yitirmektedir.
İncelemekte olduğumuz 10 uncu maddede, il
genel meclisinin görev ve yetkileri sayılırken "stratejik plan ile yatırım
ve çalışma programını, özel idare faaliyetlerini ve personelinin performans
ölçütlerini görüşmek ve kabul etmek" denilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, stratejik plan
konusunda tam bir kavram kargaşası vardır. Valinin görevleri arasında sayılan,
ancak, kurumların kendisi tarafından hazırlanacağı söylenen stratejik planların
birbirleriyle olan bağlantıları, kalkınma planları, programlarıyla olan
ilişkileri ve sayıları giderek artan ve farklı farklı isimlerle tanımlanan yeni
plan-program çeşitleriyle olan bağlantıları hiç belli değildir ve büyük bir
belirsizlik içermektedir bu durum.
İl genel meclisi tarafından bunun kabul
edilmesi, yani, stratejik planların il genel meclisi tarafından kabul edilmesi
de, tabiî, encümen tarafından hazırlandığı için, yürütmeye aslî düzenleme
yetkisinin verilmesi anlamını taşımaktadır. Bu da Anayasanın 7 nci maddesine aykırıdır.
Ayrıca, yürütmenin kanuna uygun olmasını öngören Anayasanın 8 inci maddesine de
aykırıdır.
Tasarılar, yerel yönetimlere görev
verilirken, bu görevlerin şirket kurarak yerine getirilmesini âdeta serbest
bırakmıştır ve buna hiçbir kısıtlama getirmemiştir. Bu durumda, yerel
yönetimlerin kamu hizmeti sunan birimler olmaktan giderek uzaklaşması
beklenebilir ve tabiî, yolsuzluk iddialarının artması da beklenebilir. Nitekim,
içinde bulunduğumuz koşullarda en fazla şikâyet edilen kurumlar, belediyeler tarafından
kurulan bu şirketlerdir. Kaldı ki, Sayıştayın da, yerel yönetimleri nasıl
denetleyeceği belli değildir. Yerel yönetimleri nasıl denetleyeceği belli
olmayan Sayıştayın, bu şirketleri denetlemeyeceği tabiî ki açıktır; özel hukuk
hükümlerine tabidirler. O zaman, yolsuzlukların önü nasıl alınacaktır; o da,
büyük bir belirsizlik içerisindedir.
Özel idareye ait şirket, işletme ve
iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek, il genel meclisinin yetkileri
arasında sayılmaktadır. Bu durum, özelleştirme kararlarından farklı bir
uygulamayı getirmektedir; ayrıca da, hukuka uygun değildir.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz,
borçlanmaya karar vermek de il genel meclisinin görevleri arasındadır. Her ne
kadar, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan çalışmalarla buna bir sınır
getirilmişse de, borç stokuyla birlikte düşünüldüğünde, borçlanma olanağı
küçümsenmeyecek bir miktardadır ve gerek bu durum gerek tahvil satışıyla
borçlanma olanağının getirilmesi ve hazine tarafından borç riskinin, borçları
üstlenme riskinin olması, Türkiye ekonomisinin hassas dengelerini bozacak bir
potansiyeli canlı tutmaktadır.
Biliyorsunuz, Arjantin, bütün göstergeleri
çok iyi durumda gelişirken, yerel yönetimlere daha fazla borçlanma olanağı
sağladığı için, çok büyük bir çöküş yaşamıştır.
Sayın milletvekilleri, il çevre düzeni
planı ile belediye sınırları dışındaki alanların imar planlarını görüşüp kabul
etmek de il özel idarelerine aittir; ama, imar planlarında kimin hangi ölçekte
görevli olduğu belli olmadığı gibi, belediyeler, il özel idareleri, büyükşehir
belediyeleri ve geçenlerde çıkardığımız yasayla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı,
imar planları yapma ve mevcut planları değiştirme hakkına sahiptir. Bunların
arasındaki ilişkinin ne olacağı, kimin, nasıl bu ilişkileri yürüteceği açık
değildir, belirsizdir.
İl genel meclisi görev kapsamında olan
diğer önemli bir konu da, norm kadro çerçevesinde il özel idarelerinin ve bağlı
kuruluşların ihtiyaç duyduğu kadroların ihdas edilmesi, iptal edilmesi veyahut
da değiştirilmesidir. Aslında, bu konuda bir çelişki vardır, o da şudur: Norm
kadrolardan bahsedilmektedir; ama, öte yandan da bakanlıkların iptal edilen
kadrolarının yerel yönetimlere verileceğinden söz edilmektedir. Değerli
arkadaşlarım, norm kadrolarda belirlenen sayı ve nitelikler ile bakanlıkların
iptal edilen kadrolarında ortaya çıkan kişilerin nitelikleri ve sayılarının
birbirine uyması, ancak mutlu bir tesadüf sonucunda olabilir. Kaldı ki, belli
bir yörede geçici süre hizmet yapan bakanlık mensubunun, belediyeye geçtikten
sonra, o yörede ömür boyu hizmet yapmayı istemesi, sadece bir varsayımdan
ibarettir. Üçüncüsü de, merkezî yönetimden koparılan bu bakanlık elemanlarının,
konularını aynı etkinlikle yürütebilecekleri beklenemez.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin
geleceğini en az elli yıl boyunca etkileyecek olan bir yapılanmayı ciddî ve
demokratik olmayan bir şekilde oluşturmaya çalışıyoruz. Yerel yönetimlere daha
fazla yetki verilmesi ve yerel yönetimlere daha fazla kaynak aktarılması, hiç
kimsenin bu konuları ağzına almadığı bir dönemde Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından ısrarla savunulmaktaydı; ama, bu tasarıyla getirilen bu değildir.
Yabancılar, üniter devleti zayıflatacağı
için ve istediklerini yaptırma olanağını artıracağı için bu tasarılarla
getirilen düzenlemeyi alkışlayabilirler ve teşvik edebilirler. Adalet ve
Kalkınma Partisi, her fırsatta yerleştirmeye çalıştığı düzeni boşluklardan
yararlanarak gerçekleştirebileceğini düşünebilir. Ancak, bu tasarıların bu
haliyle Meclisten geçirilmesi büyük bir hatadır. Çünkü, büyük bir karmaşaya,
ülke ve toplum açısından arzu edilmeyen gelişmelere yol açabilecektir. Bu
nedenle, tasarının geri çekilmesini ve ciddî bir çalışmayla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş, açıyorum
mikrofonunuzu, tamamlayın lütfen.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -...ülke ve toplum
yararı önplanda tutularak yeniden düzenlenmesini yararlı görüyorum. Bu öneriyi
hiç dikkate almayacağınızı da biliyorum; ama, sizinle birbuçuk yıl gibi bir
süre çalıştıktan sonra, artık, daha çok, arşivlere kayıt düşmek için
konuşuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keleş.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
2 önerge var; önergeleri geliş sıralarına
göre okutacağım, aykırılık derecelerine göre de işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı kanun
tasarısının 10 uncu maddesinin (f) bendindeki "satımına" ibaresinden
sonra gelen "takasına" ibaresi "trampa edilmesine" şeklinde
değiştirilmiştir.
|
Recep Koral |
Muzaffer Baştopçu |
Hüsnü Ordu |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Kütahya |
|
Recep Yıldırım |
|
Nusret Bayraktar |
|
Sakarya |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (a) ve (c) bentlerinde geçen "kabul
etmek" ibarelerinin "karara bağlamak" şeklinde, (h) bendinde
geçen "dava" ibaresinin "ihtilaf" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Recep Koral |
Nusret Bayraktar |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Muzaffer Baştopçu |
Öner Ergenç |
Asım Aykan |
|
Kocaeli |
Siirt |
Trabzon |
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu
efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan, teknik düzenleme olarak yerinde düzenlemeler; ancak (i)
bendinde de bir düzeltme yapmamız gerekiyor "il özel idare" ibaresi
var; onun da "il özel idaresi" şeklinde değiştirilmesi gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan "il özel idare" ibaresi üç yerde geçiyor;
üçünün de düzeltilmesi gerekiyor aynı şekilde.
BAŞKAN - Başka nerede geçiyor "il
özel idare" ibaresi?.. Üç yerde, tamam. Şimdi, onu da mı ekliyoruz? Bir düzeltme...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Tabiî, düzeltme yapılması gerekiyor.
BAŞKAN - "İl özel idaresi"
olarak düzeltiyoruz.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, gerekçe
okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İl genel meclisinin bu konuları görüşerek
olduğu gibi kabul etmesi dışında, değiştirilmesi de söz konusu olduğundan,
kabul etmek yerine karara bağlamak ibaresi getirilmiş; dava konusu olmayan
ihtilaflar ile vergi, resim ve harçların da anlaşma ve tasfiyesine karar verilebilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun olumlu görüşle takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı kanun
tasarısının 10 uncu maddesinin (f) bendindeki "satımına" ibaresinden
sonra gelen "takasına" ibaresi "trampa edilmesine" şeklinde
değiştirilmiştir.
Recep
Koral (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Yerinde bir düzenleme Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yerinde düzenleme...
Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Katılıyor.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, gerekçe
okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle tasarı içinde terim
birliğinin sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun
olumlu görüş ifade ettiği, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğimiz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, kabul edilen
2 önerge doğrultusunda maddeyi oylayacağım.
Komisyonun ikaz ettiği ve (i) bendinde
geçen "özel idare" ibaresinin "il özel idaresi" olarak
düzeltilerek ve kabul edilen önergeler doğrultusunda 10 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Meclis başkanlık divanı
MADDE 11.- İl genel meclisi, seçim
sonuçlarının ilânını izleyen beşinci gün kendiliğinden toplanır. Bu toplantıda
meclise en yaşlı üye başkanlık eder. Meclis, bu toplantıda, üyeleri arasından
ve gizli oyla meclis başkanını, meclis birinci ve ikinci başkan vekillerini,
kâtip üyeleri ilk iki yıl için görev yapmak üzere seçer. İlk iki yıldan sonra
seçilecek başkanlık divanı, yapılacak ilk mahallî idareler seçimlerine kadar
görev yapar.
Meclis başkanlık divanı seçimi üç gün
içinde tamamlanır.
Meclis başkanlığı ve başkanlık divanında
boşalma olması durumunda, kalan süreyi tamamlamak üzere, yenisi seçilir.
İl genel meclisine meclis başkanı,
bulunmaması durumunda meclis birinci başkan vekili, onun da bulunmaması
durumunda ikinci başkan vekili başkanlık eder.
Meclis başkanı, meclis çalışmalarında
düzeni sağlamakla yükümlüdür.
İl genel meclisinin çalışmalarına ilişkin
esas ve usuller İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Kesimoğlu.
Sayın Kesimoğlu, şahsınız adına da konuşma
talebiniz olduğundan, iki konuşma sürenizi birleştiriyorum; süreniz 15 dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İl Özel İdareleri Yasası
Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, şahsî görüşlerimi de açıklamak için,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi,
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz madde, gerekçe kısmında da
belirtildiği gibi, il özel idareleriyle ilgili olarak bu tasarıda yapılan en
önemli değişikliklerden birini içermektedir. Bu nedenle, üzerinde dikkatle
durmaya, incelemeye ve düşünmeye ihtiyacımız vardır değerli arkadaşlarım. Yasalaştığı
takdirde, bu maddeyle, valilerce yürütülmekte olan il genel meclisi başkanlığı
görevini, seçimle gelecek bir meclis üyesi üstlenecektir. Madde gerekçesinde,
Anayasanın 127 nci maddesine atıfta bulunulmakta ve mahallî idarelerin karar
organlarının seçmenler tarafından seçilmesinde zorunluluk olduğu belirtilerek,
il genel meclislerine valilerin başkanlık etmesine devam edilmesinin Anayasaya
aykırı olduğu iddia edilmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
mantığı anlamakta zorluk çekiyoruz. Doksanbir yıldır yürürlükte olan ve mevcut
Anayasamız çerçevesinde yirmiiki senedir uygulanmakta olan bu düzenleme, nasıl
olur da Anayasaya aykırı olur?! Bunu, şu ana kadar, hiçbir anayasa hukukçusu ya
da yargı mensubu fark etmedi de siz mi fark ettiniz?! Böyle bir gerekçeye
sığınarak gerçek amacı saptırmaya gerek yok. Valinin devredışı bırakılarak,
meclis başkanlığı için, il genel meclisi üyeleri arasından seçim yapılması
uygulamasına geçilmesiyle, il genel meclisini, atamayla gelen vali karşısında
güçlendirmenin amaçlandığı apaçık ortada. Bu durumun, ileride büyük sorunlar ve
sıkıntılar yaratması kaçınılmazdır.
Bunu açıklayabilmek için, il özel idaresi
ve yönetim sistemimiz içerisinde valinin durumunu incelemek gerekir. İl özel
idaresinin başı ve tüzelkişiliğinin temsilcisi, şu andaki durumda olduğu ve
mevcut tasarının 29 uncu maddesinde de korunduğu gibi, validir. Aynen mevcut
durumda olduğu gibi bu tasarıyla da vali, il genel meclisi ve encümeni
tarafından alınan maddî ve hukukî işlemleri yerine getirmekle yükümlü
kılınmıştır. Dolayısıyla, il özel idaresinin başı olarak vali, il halkının
temsilcisi sıfatıyla çalışsa da, varlığını ve gücünü il halkından değil merkezî
yönetimden almaktadır. Bu madde eğer kabul edilirse, vali, il genel meclisinin başkanı olmayacak, ancak, il özel
idaresinin başı ve tüzelkişiliğinin temsilcisi olmaya devam edecektir.
tüzelkişiliğinin temsilcisi olmaya devam edecektir.
Birazdan tartışacağımız 13 üncü maddeye
göre valiler, artık meclis gündemini belirleyemeyecektir. Bu yetki, il genel
meclisi üyeleri arasından seçilecek olan meclis başkanına bırakılmıştır. Vali,
gündemin içeriğiyle ilgili yalnız görüş bildirecektir; ancak, valinin gündemle
ilgili görüşünün hiçbir bağlayıcı yanı yoktur. Madde gerekçesinde belirtildiği
gibi, amaç, il düzeyinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile hükümeti temsil eden
başbakan arasındaki ilişkiye benzer bir ilişki kurmaktır. Yani, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bizler nasıl Meclis Başkanımızı seçiyorsak, il genel meclisi
üyeleri de başkanlarını seçebileceklerdir. Ancak, vali, başbakan gibi halk
tarafından seçilmemektedir ve Başbakan gibi Meclise karşı sorumluluğu yoktur,
il genel meclisine hesap vermez. Mevcut durum itibariyle ve tasarıda korunduğu
şekliyle vali, hem merkezî idarenin, yani devletin, aynı zamanda da hükümetin
ve ayrı ayrı bakanlıkların temsilcisidir.
Sayın milletvekilleri, yaratılan durum
şöyle özetlenebilir: Vali, hangi konularda karar alınması gerektiği konusunda
il genel meclisinde hiçbir yetkiye sahip olmayacak; ancak, alınan kararları
yürütmekle yükümlü olacaktır. Bu şuna benziyor: Siz yönetimdesiniz, birtakım
kararlar alıp uygulamak istiyorsunuz; ancak, hangi kararların alınacağını
belirleyemiyorsunuz, hatta, bırakın belirlemeyi, etkileyemiyorsunuz bile.
Bir vali, kendisinin katkıda bulunmadığı,
tartışmalarına katılmadığı kararları uygulayabilir mi? Neden illerde böyle
ucube bir durum ortaya çıkarıyorsunuz, neden iki başlı bir yönetim
yaratıyorsunuz? İlin her yönden genel yönetimini düzenlemek ve denetlemekten
sorumlu valinin, bunun gereği olan meclis gündemini belirleyememesini, ancak,
meclisin aldığı kararları uygulamakla yükümlü tutulmasını anlamak mümkün
değildir. Böyle bir şey olamaz. Bu durum büyük sıkıntılar yaratır, büyük idarî
ve siyasî sorunlara yol açar.
Sayın milletvekilleri, 5442 sayılı İl
İdaresi Kanununa göre, vali, ilin genel idaresinden her bakana karşı ayrı ayrı
sorumludur. Bakanlar, bakanlıklarına ait işleri için, valilere resen talimat
verebilirler. Vali, bu kararların kimilerini uygulamak için il genel meclisinden
yetki istemek durumunda değildir. Meclis başkanı ile valinin arasındaki bir
uzlaşmazlık ve gerginlik durumunda, valinin yetkisinde olan konular meclis
gündemine alınabilir ve valinin uygulamalarına aykırı kararlar alınabilir.
Ortaya çıkacak bu durum, halkın, hem valiye hem de il genel meclisine olan
güvenini zedeleyecektir. Unutmamak gerekir ki, bu tasarıyla, il özel idareleri,
son derece önemli hizmetleri yürütmekle yükümlü kılınmaktadırlar. İl özel
idarelerinde meclis başkanı ile vali arasındaki anlaşmazlık ve gerginlik
durumunda, hizmetlerin yürütülmesinde büyük sıkıntılar ortaya çıkabilecek ve
vatandaşlarımız mağdur olabilecektir.
Bu maddede varsayıldığı gibi, şu andaki
durumda, atanmış vali ile seçilmiş il genel meclisi arasındaki ilişkiler tek
yönlü ve vali ağırlıklı bir nitelik sergilememektedir. Mevcut durumda bile,
valiler, il genel meclislerine karşı güçlü durumda değiller. Valinin karşı
çıkmasına karşın il genel meclisleri, siyasal ya da yerel rant dağıtma
nitelikli kararlar almaktadırlar. Bu durumda, valiler, yargıya giderek durumu
çözmektedirler. Eğer bu tasarı kabul edilirse, il özel idareleri, sağlık,
tarım, sanayi, ticaret, bayındırlık ve iskân hizmetleri konularında birçok
karar alacaklardır. Vali ile il genel meclisi arasında bir gerginlik olması
durumunda, idarî yargıya giden kararların sayısı da artacak ve bu, ilde büyük
sorunlar yaratacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
maddede, il genel meclisi başkanı, yalnız meclis çalışmalarını düzenlemekle
görevlendirilmiştir. Yalnızca bu amaç için bir meclis başkanı seçmeye ne gerek
var; vali bu düzeni sağlayamamakta mıdır?! Daha önce yönetim tecrübesi olmadan
başkan seçilen bir il genel meclisi üyesinin bir vali kadar ehil, liyakatli ve
yeterli olabileceğini nasıl düşünebiliriz?! Bu özelliklere sahip olmayan bir
meclis başkanı adil olamayacak, yeterli verimliliği gösteremeyecek ve
muhtemelen partizanca hareket edecektir. Bunun neticesinde, başkanlar,
meclisteki üyelerin ve il halkının saygısını kazanamayacak ve böylece,
yönetimden kaynaklanan birçok etik sorun ortaya çıkacaktır.
Ayrıca, yasal olarak, her yurttaş eşit
derecede seçilme yeterliliğine sahiptir. Buna karşın, sosyolojik gerçekler,
yasanın bu hedefini büyük ölçüde uygulanamaz kılmış durumdadır. Fiilen
seçilebilirlik yeteneği, ekonomik ve toplumsal koşullara bağlıdır. Mevcut
durumda seçilebilirlik yeteneği yüksek olanlar, mülk sahibi olanlar, zenginler,
soy sopça ileri gelen aileden diye bilinenler, aşiret sahipleri, cemaat
sahipleri ve benzeri grup mensuplarıdır. Bu özellikler, yerel seçimlerde, en az
merkezî seçimler kadar ve daha fazla etkilidir. Böyle bir yapıyla varılabilecek
bir yerel demokrasi yoktur. Bu da konunun bir başka boyutudur değerli
arkadaşlarım.
Tasarıda, il genel meclisi başkanının
yetkilerinin, görevlerinin, valiyle ilişkilerinin nasıl düzenleneceğinin açık
olarak belirtilmemesi de bir başka büyük eksikliktir. İl genel meclisi başkanı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı gibi, seçildikten sonra tarafsız olacak
mı; bu konuda yemin edecek mi; seçildiği siyasî partinin üyesi olmaya devam
edecek mi? Meclis başkanı partizanca davranır, usulsüzlük yaparsa, görevden
nasıl alınacak? Vali, il genel meclisi toplantılarına katılacak mı?
Konuştuğumuz maddede, bu konuların İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenmesi öngörülmüştür. Böylesine önemli konuların kanunda açıkça
belirtilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
İl genel meclisi başkanının oy kullanma
hakkına bir sınırlama getirilmemesi, meclis başkanının yetkisini kullanırken
tarafsız olamayacağını gösteriyor. Bu durum, il genel meclislerinde büyük
tartışmalar yaratacak ve birçok konuda kilitlenmeler yaşanmasının önünü
açacaktır.
Bu yasa tasarısıyla, valiler, hem siyasî
iktidara hem de yerel iktidar odaklarına daha da bağımlı olacaktır. Valilerin,
şu anda bile görevlerini sürdürmeleri, ilde yerleşik ve baskın olan ekonomik
çıkar grupları ile siyasal baskı gruplarının tercih ve etkilerine sıkı sıkıya
bağlıdır.
İçişleri Bakanlığının isteği ve maddî
yardımıyla, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden, yani,
Mülkiyeden bir grup öğretim üyesi tarafından mülkî idare amiri olarak görev
almış ve halihazırda görevde olan 1 140 kişi üzerinde, 2001 yılında yapılmış
bir anketin sonucu, valiler üzerindeki baskıyı açıkça gözler önüne sermektedir.
Valilerimiz, mesleklerinde nesnel kurallara göre yükselmenin mümkün olmadığını
belirtmekte, siyasî müdahalelerden ve belirsizliklerden yakınmaktadırlar. İl ve
ilçe örgütleri, mülkî idare amirlerinin atanmalarından çalışma ve yatırım
programlarına kadar yönetsel tüm sorunlara müdahale etmektedirler. Valiler,
hükümetin, bakanların, parti örgütlerinin kıskacı altındayken, bu kıskaca şimdi
de bir meclis başkanı ve il genel meclisi eklenecektir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
sıkıntılar, gerginlikler, anlaşmazlıklar o kadar artacaktır ki, iktidarınız
tarafından sıklıkla dile getirilen atanmış-seçilmiş ikilemi tekrar gündeme
gelecektir. Bunun sonraki adımı, il özel idaresinin yürütme organının başı olan
valiyi seçilmiş olan meclise karşı sorumlu hale getirmektir. Bunun yolu da,
valinin seçimle göreve gelmesidir. Bu konu, şimdiden gündeme getirilmiştir.
İçişleri Komisyonunun tasarıyla ilgili
verdiği raporunda belirttiği gibi, bazı Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili
komisyon üyesi arkadaşlarımız seçilmişlerin başında atanmışların değil, yine
seçilmişlerin bulunması gerektiğini savunmaktadırlar. Herkes gibi İçişleri
Komisyonundaki bazı Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımız da,
bu maddenin bu şekilde uygulanmasının yaratacağı sıkıntıların farkındadırlar;
bunu çözmek için de, valinin seçilmesini önermektedirler. Nitekim, Bakanlık
yetkilileri de, valinin meclis toplantılarına katılmamasının -aynen komisyon
raporundan okuyorum- bir araçözüm olduğunu, ortaya çıkan sorunlara bakılarak
yeni adımlar atılabileceğini ifade etmişlerdir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
araçözümden sonraki adımın ne olduğu açıkça bellidir; valinin seçimle işbaşına
gelmesi. Böyle bir durum, Türkiye'nin üniter yapısını tehdit altına sokacak,
federalizme geçişin önünü açacaktır. Devlete ve hükümete karşı olan
görevlerinden dolayı valiyi il genel meclisine karşı sorumlu hale getirmek,
yönetim gelenek ve sistemimize tamamen aykırıdır. İl özel idarelerine, şimdi
olduğu gibi valinin başkanlık yapması en iyi çözümdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Uzun yıllardır başarıyla uygulanmış,
sıkıntılara ve yakınmalara yol açmamış bir maddeyi yeniden düzenleyerek,
sonradan giderilmesi çok zor sıkıntılara ve sorunlara meydan vermememiz
gerektiği düşüncelerimi takdirlerinize sunuyor; Yüce Heyetinizi, bir kez daha,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kesimoğlu.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili 1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı kanun
tasarısının 11 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "kâtip üyeleri"
ibaresi "ikisi yedek olmak üzere dört kâtip üye" şeklinde
değiştirilmiştir.
|
Recep Koral |
Muzaffer Baştopçu |
Nusret Bayraktar |
|
İstanbul |
Kocaeli |
İstanbul |
|
Recep Yıldırım |
|
Öner Ergenç |
|
Sakarya |
|
Siirt |
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan, yerinde bir düzenleme; takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle seçilecek kâtip üyelerin
sayısı tespit edilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun olumlu görüş
bildirdiği, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen
önergeyle yapılan değişiklik doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
Meclis toplantısı
MADDE 12.- İl genel meclisi, her ayın ilk
haftası meclis tarafından önceden belirlenen günde mutat toplantı yerinde
toplanır. Kasım ayı toplantısı dönem başı toplantısıdır.
Bütçe görüşmesine rastlayan toplantı
süresi en çok yirmi gün, diğer toplantıların süresi en çok beş gündür.
Mutat toplantı yeri dışında toplanılmasının zorunlu olduğu durumda üyelere ve valiye önceden bilgi vermek kaydıyla meclis başkanının belirlediği yerde toplantı yapılır. Ayrıca, toplantının yeri ve zamanı mutat usullerle halka duyurulur.
İl genel meclisinin toplantıları halka
açıktır. Meclis başkanı veya üyelerden herhangi birinin gerekçeli önerisi
üzerine, toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla kapalı oturum yapılmasına
karar verilebilir. Salt çoğunluk belli bir sayının yarısından az olmayan
çoğunluğu ifade eder.
İl genel meclisi görüşmeleri görevlilerce
tutanağa geçirilir, tutanak başkan ve kâtip üyeler tarafından imzalanır.
Toplantılar, meclisin kararıyla sesli veya görüntülü cihazlarla da
kaydedilebilir.
Özel idare teşkilatı ve ildeki kamu kurum
ve kuruluşlarının birim amirleri gündemdeki konularla ilgili olarak meclis
toplantılarına davet edilebilir ve bilgi alınabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 12 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen "İl genel
meclisi" ibaresinden sonra "il genel meclisince belirlenecek bir
aylık tatil hariç" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Recep Koral |
Yahya Baş |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
Muzaffer Baştopçu |
Asım Aykan |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Trabzon |
BAŞKAN - Sayın
komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Yerinde bir düzenleme Sayın Başkan.
BAŞKAN - Olumlu görüş...
Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT
(İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İl genel meclisinin
kendisi tarafından belirlenecek bir ayda tatil yapabilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğimiz, olumlu görüş aldığımız önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen
önergeyle madde üzerinde yapılan değişiklik doğrultusunda 12 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
Gündem
MADDE 13.- Gündem,
valinin görüşü alınarak meclis başkanı tarafından belirlenir ve üyelere en az
üç gün önceden bildirilir. Valinin önerdiği hususlar gündeme alınır. Gündem,
çeşitli yollarla da halka duyurulur.
İl genel meclisi üyeleri
de il özel idaresine ait işlerle ilgili konuların gündeme alınmasını
önerebilir. Öneri, toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla kabul edildiği
takdirde gündeme alınır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen
"valinin görüşü alınarak" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Recep Koral |
Yahya Baş |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
Muzaffer Baştopçu |
Asım Aykan |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Trabzon |
BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz
efendim?.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Olumlu bir düzenleme Sayın Başkan.
BAŞKAN - Olumlu görüş belirtiyorsunuz.
Sayın Hükümet katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Valinin önerdiği hususlar zaten gündeme
alınacağı için bu kısma gerek görülmemiştir.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğimiz,
Komisyonun olumlu görüş bildirdiği, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, 13 üncü maddeyi, kabul edilen
önergeyle yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
Toplantı ve karar yeter sayısı
MADDE 14.- İl genel meclisi, üye tam
sayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve katılanların salt çoğunluğuyla karar
verir. Ancak, karar yeter sayısı, üye tam sayısının dörtte birinden az olamaz.
Oylamada eşitlik çıkması durumunda meclis başkanının bulunduğu taraf çoğunluk
sayılır. Gizli oylamalarda eşitlik çıkması durumunda oylama tekrarlanır,
eşitliğin bozulmaması durumunda meclis başkanı tarafından kur'a çekilir.
Meclisin toplanmasında, üye tam sayısının
salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde, başkan, gün ve saatini tespit ederek en
geç üç gün içinde toplanmak üzere meclisi tatil eder. Gelecek toplantı, hazır
bulunan üyelerle yapılır.
Görüşmeler sırasında başkan veya üyelerden
birinin isteği üzerine yapılacak yoklamada karar yeter sayısının bulunmadığı
anlaşılırsa, ikinci fıkradaki hükümler uygulanır.
Üyeler oylarını bizzat kullanır. Gizli oy
kullanmaya fizikî bakımdan engelli üyeler, tayin edecekleri kişi eliyle oy
kullanabilir.
Oylama; gizli, işaretle veya ad okunarak
yapılır. Oy verme kabul, ret veya çekimser şeklinde olur.
Kararlar, meclis başkanı ve kâtip üyeler
tarafından imzalanır ve bir sonraki toplantıda üyelere dağıtılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen
"hazır bulunan üyelerle yapılır" ibaresinin "üye tamsayısının
dörtte birinden az olmayan üye sayısı ile yapılır" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Recep Koral |
Nusret Bayraktar |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Muzaffer Baştopçu |
Asım Aykan |
Öner Ergenç |
|
Kocaeli |
Trabzon |
Siirt |
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu
efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Yerinde bir düzenleme Sayın Başkan; olumlu.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılacak toplantıda karar alınabilmesi
için en az karar yetersayısı kadar meclis üyesinin hazır bulunması gerekli
olduğundan bu değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğimiz,
Hükümetin katıldığı, Komisyonun olumlu görüş ifade ettiği önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen
önergeyle maddede yapılan değişiklik doğrultusunda 14 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
Meclis kararlarının kesinleşmesi
MADDE 15.- İl genel meclisi tarafından
alınan kararların tam metni, en geç beş gün içinde valiye gönderilir. Vali,
hukuka aykırı gördüğü kararları, yedi gün içinde gerekçesini de belirterek
yeniden görüşülmek üzere il genel meclisine iade edebilir. Valiye gönderilmeyen
meclis kararları yürürlüğe giremez.
Yeniden görüşülmesi istenilmeyen kararlar
ile yeniden görüşülmesi istenip de il genel meclisi üye tam sayısının salt
çoğunluğuyla ısrar edilen kararlar kesinleşir.
Vali, meclisin ısrarı ile kesinleşen
kararlar aleyhine on gün içinde idarî yargıya başvurabilir.
Kesinleşen il genel meclisi karar özetleri
toplantıyı izleyen en geç yedi gün içinde çeşitli yollarla halka duyurulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi okutuyorum:
İhtisas komisyonları
MADDE 16.- İl genel meclisi, her dönem
başı toplantısında, üyeleri arasından seçilecek en az üç, en çok beş kişiden
oluşan ihtisas komisyonları kurabilir.
İhtisas komisyonları, her siyasî parti
grubunun ve bağımsız üyelerin il genel meclisindeki üye sayısının meclis üye
tam sayısına oranlanması suretiyle oluşturulur. Eğitim, kültür ve sosyal
hizmetler komisyonu, imar ve bayındırlık komisyonu, çevre ve sağlık komisyonu
ile plan ve bütçe komisyonu kurulması zorunludur.
İmar ve bayındırlık komisyonu dışındaki
komisyonların çalışma süreleri meclisin toplantı süresiyle sınırlıdır. Meclis
toplantısını müteakip imar ve bayındırlık komisyonu en fazla on iş günü, diğer
komisyonlar ise beş iş günü toplanarak kendisine havale edilen işleri sonuçlandırır.
Rapor bu sürenin sonunda meclise sunulmadığı takdirde, konu meclis başkanı
tarafından doğrudan gündeme alınır.
Her ilçe için bir kişi olmak üzere köy muhtarlarının, her yıl kendi aralarından seçecekleri temsilcileri, kaymakamlar ve ildeki kamu kuruluşlarının amirleri ve ildeki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversite ve sendikalar ile gündemdeki konularla ilgili sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, oy hakkı olmaksızın kendi görev ve faaliyet alanlarına giren konuların görüşüldüğü ihtisas komisyonu toplantılarına katılabilir ve görüş bildirebilir.
İhtisas komisyonlarının görev alanına
giren işler bu komisyonlarda görüşüldükten sonra il genel meclisinde karara
bağlanır.
Komisyon çalışmalarında uzman kişilerden
yararlanılabilir.
Komisyon raporları alenîdir, çeşitli
yollarla halka duyurulur ve isteyenlere il genel meclisi tarafından
belirlenecek bedel karşılığında verilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz
İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı ile İçişleri, Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporlarının 16 ncı maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini bildirmek için söz aldım.
16 ncı madde, biraz önce de okunduğu gibi,
il genel meclisinde kurulacak ihtisas komisyonları ile il genel meclisi
çalışmalarını, Türkiye Büyük Millet Meclisindekine paralel, benzer bir çalışma
sistemine oturtmak amacıyla konulmuş bir madde. Genel anlamıyla, genel amacıyla
ve niyetiyle, olumlu bir çaba içerisinde madde; fakat, bir iki noktayı
dikkatinize getirmek isterim. Bunlar, sadece bu maddede değil, bütün mahallî
idareler kanunlarında, çeşitli yerlerde dikkatimizi çeken ve hükümeti de,
sizleri de sık sık uyarmak zorunda kaldığımız bazı noktalar. Bunlardan
birincisi, bu yasalar birbirleriyle uyumlu bir şekilde hazırlanmış izlenimini
vermiyor.
Şimdi, eğitim konusunda olsun, imar ve
bayındırlık konusunda olsun, çevre ve sağlık konusunda olsun, kurulacak bu
komisyonların, il genel meclisinde kurulacak komisyonların, belediye meclisinde
kurulacak komisyonlarla aralarındaki ilişkilerin nasıl olabileceği yönünde
ileride karışıklık olması çok muhtemeldir; birinci nokta bu. Genel olarak, bu
yasaların birbirleriyle pek de uyumlu bir şekilde hazırlanmamış olması ve hele
hele gündemimize bizce yanlış bir sırayla getirilmiş olması özelliğini, bu maddede
de tekrar görüyoruz.
İkinci değinmek istediğim nokta bu madde
16'yla ilgili, dördüncü fıkrada sözü edilen katılımcılar... Şimdi, bu mahallî
idareler kanununda saydamlık ve katılımcılığın teşvik edileceği sık sık ifade
ediliyor; öte yandan, burada ifade edilen katılımcılar, ihtisas komisyonuna
katılımcılar çok sınırlı. Bakın, "her ilçe için bir kişi olmak üzere köy
muhtarlarının, kendi aralarından seçecekleri bir kişi." Şimdi, muhtarlar
topluma en yakın kişilerdir -köy muhtarları özellikle- herhangi bir sıkıntısı
olan yurttaşın ilk gideceği ve derdini anlatacağı kişilerdir. Neden koskoca
ilçeler için -bazı ilçeler koskoca olabilir, çok çeşitli ihtiyaçları olan
ilçeler olabilir, farklı köylerinin çok çeşitli ihtiyaçları olan ilçeler
olabilir- her bir ilçeden sadece bir muhtarın katılmasına izin veriliyor; bunu
anlamak pek mümkün değil. Bu, biraz, işte katılıma açtık izlenimi vermenin
ötesinde yararlı bir işlev göremeyecektir diye endişe ederim. Muhtarlardan
mümkün olduğu kadar yararlanmaktan, sık sık "vatandaşa en yakın hizmeti
sunan, vatandaşla, yurttaşla en yakın ilişkiyi kurabilen" diye söz
edilirken, muhtarların, yurttaşlarla en yakın ilişkiyi kuran özellikle köy
muhtarlarının konumu burada ihmal edilmiş geliyor bana.
Diğer meslek kuruluşları, üniversite ve
sendikalar ile gündemdeki konularla ilgili sivil toplum örgütlerinin
temsilcileri -gündemdeki konuyla ilgili olup olmadığı nasıl belirlenecek- oy
hakkı olmaksızın kendi faaliyet alanlarına giren konuların görüşüldüğü ihtisas
komisyonu toplantılarına katılabilir ve görüş bildirebilir deniliyor.
Şimdi, bu noktada bu maddenin, iyi niyetli
gibi görünen, eksikleri olan maddenin... Aslında biraz düşünelim, buraya gelen
yasalarla ilgili, örneğin şu an tartışmakta olduğumuz yasa tasarısıyla ilgili,
gerçekten, ilgili sivil toplum örgütlerinden biz görüş aldık mı; hükümet görüş
aldı mı? Komisyonlarda yeterince görüş alabildik mi; almadık. Yani, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde de ihtisas komisyonları var, belli bir çalışma düzeni
var; fakat, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bile bunu uygulamak istemeyen
hükümetin, il genel meclislerine böyle bir yolu açmasına -en şık tabiriyle
diyeyim- inanmakta biraz tereddütler yaşıyorum. Gerçekten, sivil toplum
kuruluşlarının katılımlarını, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak -şu anda
elimizdeki yasa tasarısı gibi- gelen yasalarda almış olsaydık, o zaman, il
genel meclisi üyelerine, il genel meclisine de örnek olabilirdik. Bu vesileyle,
bunu da belirtmek istiyorum.
Son olarak, bu maddenin son fıkrasına
değineceğim. Son fıkrasında deniliyor ki: "Komisyon raporları
alenîdir." Şimdi, alenîdir; ama, nasıl alenîdir; birisi gidip bakmak
isterse, bakabilir herhalde, o şekilde. "Çeşitli yollarla halka duyurulur
-şimdi, halka duyurmanın yolları- ve isteyenlere il genel meclisi tarafından
belirlenecek bedel karşılığında verilir." İşte, bedel karşılığında
verilir...
Şimdi, bu tasarıda, bizim en ciddî
itirazlarımızdan birisi, bu tasarının, yurttaşı bir müşteri gibi görmesidir.
Nitekim, tasarının tümü üzerine konuşan Sayın AKP Milletvekili konuşmasının bir
noktasında "her nimetin bir külfeti olduğunu vurgulamalıyız" dedi.
Aynen bu cümleyi söyledi: Her nimetin bir külfeti... Yani, sağlık da bir
nimettir, yurttaşa sağlık hizmeti sunmak için de, ondan bir külfete
katlanmasını isteyeceğiz; eğitim de öyle... Şimdi, bu anlayış, yurttaşı müşteri
gibi görmek; yani, sana hizmet vereceğiz; ama, sen de fiyatını ödeyeceksin; bu
doğru bir yaklaşım değildir. En kapitalist ülkelerde bile, bu kadar ifrat
şeklinde uygulanmaz.
Burada, ihtisas komisyonlarının raporunu
bedel karşılığında veriyorsunuz. Bir kere, bu bedel, yine, ilke olarak yurttaşı
müşteri gibi görmenin de ötesinde, yakın bir geçmişte çıkarmış olduğumuz 4982
sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 10 uncu maddesiyle de çelişmektedir. Bu
maddeye göre, olsa olsa, ancak, o istenen belgenin maliyet tutarı kadar ödeme
yapılabilir. İl genel meclisinin, kendisine gelir elde etmek veya bir raporu ne
kadar yaygın olarak sunmak istediğiyle paralel bir fiyat belirlemesini doğru
bulmuyoruz. Bu nedenle, gerek buradaki somut şekliyle, bedel karşılığında, il
genel meclisince belirlenecek bir bedel karşılığında verilmesini, yurttaşı
müşteri gibi görme ilkesini kabul etmediğimiz için doğru ve şık bulmuyoruz;
ayrıca, var olan, geçirmiş olduğumuz yasaya da aykırıdır.
Bunu dikkatlerinize sunar, hepinize
saygılar sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Coşkunoğlu.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında geçen "en çok beş"
ibaresinden sonra gelmek üzere "plan ve bütçe ile imar ve bayındırlık
komisyonları en çok yedi" ibaresinin eklenmesini, dördüncü fıkrasında
geçen "Her ilçe için bir kişi olmak üzere" ibaresinden sona gelmek
üzere "mahalle ve" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Recep Koral |
Nusret Bayraktar |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Muzaffer Baştopçu |
Asım Aykan |
Öner Ergenç |
|
Kocaeli |
Trabzon |
Siirt |
BAŞKAN - Efendim, bir teknik düzeltme var;
bu önergeyi, teknik olarak, yazım itibariyle düzeltmeleri gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, saat 20.10'da
toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 19.13
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.20
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 105 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
583 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
7.- İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısı ile İçişleri; Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/767) (S. Sayısı: 583) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 16 ncı maddesi üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Madde üzerinde verilen önergeyi
düzenlenmiş haliyle yeniden okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 16 ncı maddesinin birinci fıkrasına "Plan ve Bütçe ile İmar ve
Bayındırlık Komisyonları en çok yedi kişiden meydana gelir", dördüncü
fıkradaki "gündemdeki konularla ilgili" ibaresinden sonra gelmek
üzere "köy ve mahalle muhtarları ile" ibaresinin eklenmesini,
dördüncü fıkradaki "her ilçe için bir kişi olmak üzere köy muhtarlarının
her yıl kendi aralarından seçecekleri temsilcileri" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Nusret Bayraktar |
Ünal Kacır |
Halil Aydoğan |
|
İstanbul |
İstanbul |
Afyon |
|
Hikmet Özdemir |
|
Hamit Taşcı |
|
Çankırı |
|
Ordu |
BAŞKAN -Sayın Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, biz de takdire bırakıyoruz.
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonların durumuna göre kişi sayısının
değerlendirilmesi istenmiş olup, mahalle muhtarlarının da köy muhtarlarıyla
birlikte kendileriyle ilgili ihtisas toplantılarına katılabilmeleri
sağlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 16 ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
Denetim komisyonu
MADDE 17.- İl genel meclisi, her ocak ayı
toplantısında il özel idaresinin bir önceki yıl gelir ve giderleri ile hesap ve
işlemlerinin denetimi için kendi üyeleri arasından gizli oyla ve üye sayısı
üçten az, beşten çok olmamak üzere bir denetim komisyonu oluşturur. Komisyon,
her siyasî parti grubunun ve bağımsız üyelerin il genel meclisindeki üye
sayısının meclis üye tam sayısına oranlanması suretiyle oluşur.
Komisyon, vali tarafından il özel idare binası içinde belirlenen yerde çalışır ve çalışmalarında uzman kişi ve kuruluşlardan yararlanabileceği gibi valinin onayıyla kamu kuruluşları personelinden de yararlanabilir. Komisyon tarafından istenen bilgi ve belgelerin iade edilmek üzere verilmesi zorunludur.
Komisyon, çalışmasını şubat ayı sonuna
kadar tamamlar ve buna ilişkin raporunu, izleyen ayın onbeşine kadar meclis
başkanlığına sunar.
Konusu suç teşkil eden hususlarla ilgili
olarak meclis başkanlığı tarafından yetkili mercilere suç duyurusunda
bulunulur.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı kanun
tasarısının 17 nci maddesinin birinci fıkrasındaki "her ocak ayı
toplantısında" ibaresi "her yılın ocak ayında yapılacak
toplantısında" şeklinde değiştirilmiştir.
|
Hüsnü Ordu |
Muzaffer Baştopçu |
Recep Koral |
|
Kütahya |
Kocaeli |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
|
Öner Ergenç |
|
İstanbul |
|
Siirt |
BAŞKAN- Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş)- Sayın Başkan, olumlu görüşlerimizle birlikte, takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Hükümet katılıyor mu önergeye?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Katılıyoruz.
EYÜP FATSA (Ordu)- Gerekçe okunsun.
BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Maddede kastedilen anlamı
pekiştirmek maksadıyla önerilmiştir.
BAŞKAN- Gerekçesini dinlediğimiz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
17 nci maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
18 nci maddeyi okutuyorum:
Meclisin bilgi edinme ve denetim yolları
MADDE 18.- İl genel meclisi soru, genel
görüşme ve faaliyet raporunu değerlendirme yollarıyla bilgi edinme ve denetim
yetkisini kullanır.
Meclis üyeleri, meclis başkanlığına önerge
vererek özel idare işleriyle ilgili konularda sözlü veya yazılı soru sorabilir.
Soru, vali veya görevlendireceği kişi tarafından sözlü veya yazılı olarak
cevaplandırılır.
İl genel meclisi üyelerinin en az üçte
biri, meclis başkanlığına istekte bulunarak özel idarenin işleriyle ilgili bir
konuda mecliste genel görüşme açılmasını isteyebilir. Bu istek, meclis
tarafından kabul edildiği takdirde gündeme alınır.
Vali, mart ayı toplantısında bir önceki
yıla ait faaliyet raporunu meclise sunar.
Faaliyet raporundaki açıklamalar, meclis
üye tam sayısının dörtte üç çoğunluğuyla yeterli görülmezse, yetersizlik
kararıyla görüşmeleri kapsayan tutanak, meclis başkanı tarafından gereği
yapılmak üzere İçişleri Bakanlığına gönderilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısının 18 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini belirtmek üzere söz aldım.
Daha önce birkaç vesileyle ifade ettiğimiz
bir keyfîlik, bir belirsizlik, bir keyfî uygulamaya yol açma durumu, maalesef,
bu maddede de görülüyor; tekrar vurgulamak isterim. Biraz önce üzerinde
konuştuğum 16 ncı maddenin son fıkrasında, ihtisas komisyonlarının raporları il
genel meclisi tarafından belirlenecek bedel karşılığında verilir deniliyor;
neye göre belirlenecek bu, belli değil. Buradaki olası istismarları düşünmek
hiç de zor değil.
Şimdi, burada da, bu 18 inci maddenin son
fıkrasında da, mart ayı toplantısında açıklanacak yıllık faaliyet raporu,
meclis üye tamsayısının dörtte 3 çoğunluğuyla yeterli görülmezse deniliyor.
Şimdi, bir kere, bir yıllık faaliyet raporunun yeterli görülmemesi, yani, sene
sonu karnesi vermek gibi bir şey; yani, bir yerde bir jüri var, jürinin
karşısında bir yetkili var, bir sayın vali var; jüri, sene sonunda karne
veriyor. Bir kere, bu, pek yakışık alan bir şey değil. Beraber çalışılabilir,
örneğin üç ayda bir faaliyet raporu vermek mümkün olabilir vali bey tarafından
ve üç aylık icraatta bir yetersizlik izlenirse, meclis, bu konuda uyarı
görevini yapabilir. Bu gibi şeyler yok. Bir yılın sonunda vali geliyor, bir
faaliyet raporu veriyor ve il genel meclisi, buna, karnesine not verir gibi not
veriyor. Ondan sonra ne oluyor; "yetersizlik kararıyla görüşmeleri
kapsayan tutanak, meclis başkanı tarafından gereği yapılmak üzere İçişleri
Bakanlığına gönderilir." Nedir bu "gereği yapılmak üzere?.."
Yine, bir belirsizlik, bir keyfiyet, bir siyasî araç için kullanılabilecek
durum.
Bir kere, valilik makamı neden orada; bir
vali devleti temsilen görev yapar, merkezî idareyi temsilen görev yapar. Bir
icracıdan çok veya faaliyetleri denetlenecek bir icracıdan çok, orada devletin
temsilcisi olarak vardır. Şimdi, böyle bir temsilciliği, böyle bir makamı,
yerel bir yönetim olan il özel idaresinin yürütme organlığını üstleniyor
şeklinde değerlendirmek çok yanlıştır; yürütme organı gibi, bir icracı gibi
değerlendirmek ve ona sene sonunda bir karne verip, İçişleri Bakanlığına gereği
yapılmak üzere göndermek son derece sakıncalıdır. Dolayısıyla, tasarıdaki bu
madde, valinin aslî olmayan işlevi yüzünden görevden alınması yolunu da
açacaktır; görevden alınır diye bir şey yok ama, onun yolunu açıyor.
Şimdi, böyle bir durumda, birçok valinin,
ne gibi siyasî baskılar altında kalabileceğini düşünebiliyor musunuz; yani,
orada, il genel meclisinin, il genel meclisinde ağırlığı olan bir siyasî
partinin ne kadar ağır baskısı altında kalabileceği, ne kadar keyfî
davranışlara maruz kalacağı, zorlanacağı çok aşikâr değil mi?! Keza, gereği
yapılmak üzere İçişleri Bakanlığına gönderiliyor; ondan sonra, İçişleri
Bakanlığı ne yapacak? Yani, o belirlense, bir uzlaşma, bir hakemlik görevi gibi
bir işlev göreceği belirtilse yine bir derece; ama, bu, tutanakla birlikte
gönderiliyor. Bu, siyasî baskıya ve keyfî davranışlara izin veren bir maddedir
ve valinin konumunu tartışmalı hale getiriyor.
Ayrıca, tasarının 40 ıncı maddesine
bakarsanız -bu da, ileride, muhtemelen bir konuşmacı tarafından söz konusu
edilecektir; fakat, şimdi kısaca değineyim- tasarının 40 ıncı maddesine göre il
özel idaresi hizmetlerinin ciddî bir biçimde aksatılması ve bu durumun halkın
sağlık, huzur ve esenliğini hayatî derecede olumsuz etkilemesi üzerine, yine,
vali bu işten sorumlu tutulabiliyor. Yani, 40 ıncı madde ile şimdi üzerinde
konuştuğumuz 18 inci maddeyi beraberce değerlendirirseniz, bu uygulamanın öyle,
saydamlıkla veya halkın katılımcılığıyla bir ilgisi olmadığını, tam tersine,
çok ciddî otorite sıkıntıları yaratabileceğini ve çok keyfî ve siyasî
davranışlara yol açabileceğini ben sizin takdirlerinize sunuyorum. Bu, bu
haliyle son derece sakıncalı bir maddedir. Bunu belirtir, saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Coşkunoğlu.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, bir redaksiyon teklifimiz olacaktı.
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Madde metninde geçen "özel idare" ifadeleri "il
özel idareleri" olarak değiştirilirse, bir bütünlük arz etmiş olur.
BAŞKAN - "Özel idarenin"
deniliyor, o mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - İkinci ve üçüncü fıkralarda "özel idare" olarak geçen
ifadelerin "il özel idaresi" olarak düzeltilmesini istiyoruz.
BAŞKAN - Kanun maddesindeki "özel
idare" ibarelerini "il özel idaresi" şeklinde düzeltiyoruz.
Değişik şekliyle 18 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
Başkan ve meclis üyelerinin görüşmelere
katılamayacağı durumlar
MADDE 19.- İl genel meclisi başkanı ve
üyeleri, münhasıran kendileriyle veya ikinci derece dahil kan, kayın hısımları
ve evlatlıkları ile ilgili işlerin görüşüldüğü meclis toplantılarına
katılamazlar.
BAŞKAN -Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
Meclis üyelerinin yükümlülükleri
MADDE 20.- İl genel meclisi üyeleri,
görevleri süresince ve görevlerinin sona ermesinden itibaren iki yıl süreyle il
özel idaresi ve bağlı kuruluşlarına karşı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak
taahhüde giremez, komisyonculuk ve temsilcilik yapamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına,
Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; bu maddeyle ilgili bir önerge var, biraz sonra okunacak;
o nedenle söz aldım; çünkü, önerge hakkında konuşma olanağımız olmuyor.
Şimdi, bu, güzel bir madde. Deniliyor ki,
il genel meclisi üyeliğinden ayrılanlar iki yıl süreyle il genel meclislerine
karşı taahhütte bulunamaz, komisyonculuk ve temsilcilik yapamazlar.
Bu konuda genel bir düzenleme de var.
Herhangi bir kuruluştan ayrılan kimselerin iki yıl süreyle o kuruluşla ilgili,
yine, ihaleye girememesi, o kuruluşla ilgili iş yapamaması gibi bir genel yasak
var. Ne kadar uygulandığı tartışılır; ama, bu yasak, doğrudur.
Şimdi, bankacılıkla ilgili olarak, bir
kamu bankasından ayrılıyorsunuz ve bir danışmanlık bürosu açmak suretiyle, o
bankadan kredi almak isteyenlere aracılık yapıyorsunuz veya Bayındırlık
Bakanlığında herhangi bir genel müdürlükten ayrılıyorsunuz, o genel müdürlükle
ilgili ihalelere giriyorsunuz. Bu doğru değil, ahlâki değil, etik değil. O
nedenle, bu konuda bir genel düzenlememiz var. Şimdi, o düzenleme doğrultusunda
20 nci madde buraya konulmuş...
EYÜP FATSA (Ordu) - Geri çekildi.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Ben, o zaman,
söylemiş olayım.
20 nci maddeye konulmuş; bu hükmün aynen
kalmasında yarar var.
Arkadaşlarıma anlayışları için teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özyürek.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi okutuyorum :
Meclis üyeliğinin sona ermesi
MADDE 21.- İl genel meclisi üyeliği, ölüm
ve istifa durumunda kendiliğinden sona erer.
Özürsüz veya izinsiz olarak arka arkaya üç
birleşim günü veya bir yıl içinde yapılan toplantıların yarısına katılmayan
üyenin üyeliğinin düşmesine, savunması alındıktan sonra üye tam sayısının salt
çoğunluğuyla karar verilir.
İl genel meclisi üyeliğine seçilme yeterliliğinin
kaybedilmesi durumunda, valinin bildirmesi üzerine Danıştay tarafından üyeliğin
düşmesine karar verilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok
21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi okutuyorum:
Meclisin feshi
MADDE 22.- İl genel meclisi;
a) Kendisine kanunla verilen görevleri
süresi içinde yapmayı ihmal eder ve bu durum il özel idaresine ait işleri
sekteye uğratırsa,
b) İl özel idaresine verilen görevlerle
ilgisi olmayan siyasî konularda karar alırsa,
İçişleri Bakanlığının bildirisi üzerine
Danıştayın kararı ile feshedilir.
İçişleri Bakanlığı gerekli gördüğü
takdirde meclisin feshine dair bildiri ile birlikte karar verilinceye kadar
meclis toplantılarının ertelenmesini de ister. Danıştay, toplantıların
ertelenmesi hususunu en geç bir ay içinde karara bağlar.
Bu şekilde feshedilen meclisin yerine
seçilen meclis, kalan süreyi tamamlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu maddeyle ilgili bir görüşümü arz
etmek istiyorum: Şimdi, burada (b) bendinde "İl özel idaresine verilen görevlerle
ilgisi olmayan siyasî konularda karar alırsa" deniliyor.
Şimdi, bu, ilk bakışta herkese makul gelen
bir düzenleme; yalnız, bunun uygulaması çok farklı şekillerde yapılıyor.
Tutanaklara geçsin, ileride bu konuda yorum kitapları yazanlar belki yararlanırlar
diye söylemek istiyorum. İstanbul Anakent Belediye Meclisi üyesiyken benim
başıma gelen bir olaydan hareketle bir iki şey söylemek istiyorum. Orada,
Belediye Kanununda da buna benzer bir hüküm vardır. Beni, Anakent Belediye
Meclisindeki bir konuşmam nedeniyle ve Doğru Yol Partisinin bir üyesini de
konuşması nedeniyle -ikimizi de- İçişleri Bakanlığı görevden aldı; yani,
belediye meclisi üyelerinin, il genel meclisi üyelerinin görevden el
çektirildiğine çok nadir rastlanır; böyle bir uygulamaya muhatap olmuş bir
arkadaşınızım. Konuştuğumuz konular da, aslında, çok önemli konular değildi;
ama, bazı işgüzarlar ihbarlarda bulundular. O ihbar üzerine, İçişleri Bakanlığı
müfettişleri geldi. Sanki, belediyenin bütün malını alıp götürmüşüz gibi,
böylesine bir rapor yazdılar, savcılığa da verdiler. Epeyce yargılandık. Neyse,
sonunda beraat ettik. Danıştay da, bizleri görevimize iade etti.
Burada yapılan nedir; yapılan şu: Siyaseti
bir geniş tanımlamak var, bir de dar anlamıyla almak var. Umuyorum ki, bu hüküm,
dar anlamda politikayı kapsıyor; yani, bir günlük olaya dönük, bir siyasal
partiye dönük kararlar alınırsa, bu, elbette fesih nedeni olabilir; ama,
dünyadaki bir gelişmeyle ilgili olarak, Türkiye'deki bir gelişmeyle ilgili
olarak -buradaki insanların hepsi de seçilmiş siyasî kişiler, bir siyasî parti
vasıtasıyla seçilip oraya geliyorlar- dünya ve ülke sorunları üzerinde herhangi
bir karar alırlarsa, bir bildiri yayımlarlarsa, bir temennide bulunurlarsa,
bunun, bu maddeye girmemesi gerekir, bir siyasal karar şeklinde
nitelendirilmemesi gerekir. Öyle olduğu zaman, bütün belediye meclislerini,
bütün il genel meclislerini, sık sık, görevden almanız gerekir. O bakımdan,
komisyondaki arkadaşlarımız, Sayın Bakanımız, belki, buna bir çözüm bulabilir,
bir çare bulabilir.
Bana göre, buradaki siyaset tanımına bir
niteleme getirmekte yarar var. "İl özel idaresine verilen görevlerle
ilgisi olmayan, günlük siyasî konularda karar alırsa" gibi bir düzenleme
olabilir. Bu şekliyle, dar, parti siyasetine dönük kararlar alınması elbette
tasvip edilemez; ama, dünya ve ülke sorunlarıyla ilgili bir değerlendirme, bir
temenni o meclislerimizde görüşme konusu olursa, bunun, görevden alma nedeni
olarak sayılmaması gerekiyor. Zaman zaman, çoğunluk bir partiden oluyor;
yönetim, vali, hükümet başka partiden oluyor, herkes, birbirinin kuyusunu
kazmak için, çeşitli bahaneler, çareler arıyor ve beklenmedik, demokrasiyle
bağdaşmayan kararlar alınabiliyor.
Bu vesileyle, bu konuya dikkatinizi çekmek
istedim. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özyürek.
Madde üzerindeki konuşmalar tamamlandı.
Şimdi, 1 önerge var; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı kanun
tasarısının 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan
"sekteye uğratırsa" ibaresi "aksatırsa" şeklinde
değiştirilmiştir.
|
Recep Koral |
Muzaffer Baştopçu |
Nusret Bayraktar |
|
İstanbul |
Kocaeli |
İstanbul |
|
Öner Ergenç |
|
Recep Yıldırım |
|
Siirt |
|
Sakarya |
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede hedeflenen anlamı pekiştirmek
maksadıyla önerilmiştir.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum:
Boşalan meclisin görevinin yerine
getirilmesi
MADDE 23.- İl genel meclisinin;
a) Danıştay tarafından feshi veya meclis
toplantılarının ertelenmesi,
b) Yedek üyelerin getirilmesinden sonra da
meclis üye tam sayısının yarısından aşağı düşmesi,
c) Geçici olarak görevden
uzaklaştırılması,
d) Meclis üye tamsayısının yarıdan
fazlasının tutuklanması,
Durumlarında, meclis çalışabilir duruma
gelinceye veya yeni meclis seçimi yapılıncaya kadar il genel meclisi görevi,
encümenin memur üyeleri tarafından yürütülür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi okutuyorum:
Meclis üyelerinin huzur hakları ve diğer
sosyal hakları
MADDE 24.- Meclis toplantılarına
katıldıkları her gün için; il genel meclisi başkanına 2600 gösterge, diğer
meclis üyelerine 2200 gösterge rakamının, memur aylıklarına uygulanan katsayı
ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda huzur hakkı ödenir.
İl genel meclisi üyeleri hastalıkları
süresince izinli sayılır. Ayrıca mazeretleri durumunda, bir yıl içindeki
toplantı süresinin yarısını aşmamak şartıyla istekleri üzerine meclis
tarafından izin verilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu; buyurun.
CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım.
Bu maddede, il genel meclisi üyelerinin
alacakları huzur hakkı söz konusudur ve bu huzur hakkı, gerçekten, çok düşük
bir düzeydedir. Bakın, il genel meclisi üyelerinin görevlerini ve
sorumluluklarını artırıyoruz, bu tasarı, hem de ciddî boyutlarda artırıyor.
Buna paralel bir artışın, huzur haklarında kendini göstermesini beklerdik.
Sadece, biz beklemezdik... Bu tasarının desteği olarak sık sık sözü edilen
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 7 nci maddesini sizinle paylaşayım. 7
nci maddenin birinci fıkrası şöyle: "Yerel düzeyde seçilmiş temsilcilerin
görev koşulları, görevlerin serbestçe yerine getirilmesi olanağını
sağlayabilmelidir." Bu olanakların içerisinde maddî tazminat da vardır.
Nitekim, 7 nci maddenin ikinci fıkrasında
da "görev koşulları, söz konusu görevin yürütülmesi sırasında yapılacak
masrafların uygun biçimde malî tazminiyle birlikte, uygunsa, kazanç kaybının
tazminine veya yapılan işin karşılığında ücret ve buna tekabül eden sosyal
sigorta primlerinin ödenmesine olanak sağlayacaktır" denilmektedir.
Şimdi, yetkileri, sorumlulukları bir
yandan artırıyoruz; ama, bazı hakları da buna paralel bir şekilde artırmamız
gerekir. Tekrar ediyorum, sık sık sözü edilen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartının 7 nci maddesi de bunu net bir şekilde ifade etmiştir.
Burada, kendilerinden önemli görevler
beklediğimiz il genel meclisi üyelerinin hak ettiği huzur hakkının verilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Coşkunoğlu.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, bu maddede "2 600 gösterge, diğer meclis
üyelerine 2 200 gösterge" deniliyor; "2 600"den sonra gelen
"gösterge" kelimesini kaldırırsak "2600, diğer meclis üyelerine
2 200 gösterge" şeklinde, cümlede bir düzenleme yapmış oluyoruz.
BAŞKAN - Peki efendim.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"İl genel meclis üyelerine, meclis
toplantılarına katıldıkları her gün için 2 600 gösterge rakamının devlet
memurları için belirlenen aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda
huzur hakkı ödenebilir."
|
Osman
Coşkunoğlu |
Mehmet
S. Kesimoğlu |
Yaşar
Tüzün |
|
Uşak |
Kırklareli |
Bilecik |
|
Ufuk
Özkan |
|
Atila
Emek |
|
Manisa |
|
Antalya |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutayım efendim?
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Gerekçeyi okutun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıyla, il genel meclislerine büyük
sorumluluk ve görevler verilmektedir. Meclis üyelerinin bu görevleri layıkıyla
yerine getirebilmesi için, geçim kaynağı olan işlerini ihmal etmesi kaçınılmaz
olacaktır. Ayrıca, kendilerine uygun bir huzur hakkı verilmesiyle, Meclis üyelerinin
çalışmalarında arzu edilen performansı tutturmaları teşvik edilmiş olacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Efendim, hiç karar vermeyenler çoğunlukta.
Yeniden oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
İl Encümeni
İl encümeni
MADDE 25.- İl encümeni, valinin
başkanlığında, il genel meclisinin her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl
için, gizli oyla seçeceği beş üye ile biri malî hizmetler birim amiri olmak
üzere valinin her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşur.
Valinin katılamadığı encümen toplantısına
genel sekreter başkanlık eder.
Encümen toplantılarına gündemdeki
konularla ilgili olarak, ilgili birim amirleri, vali tarafından oy hakkı
olmaksızın görüşleri alınmak üzere çağrılabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz İl Özel İdaresi
Kanunu Tasarısının, il encümeninin düzenlenmesi hakkındaki 25 inci maddesi
üzerinde görüşlerimi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunacağım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az
önce okunan şekliyle, il özel idaresinin bir organı olan il encümeninin
teşkili, Anayasamızın 127 nci maddesine ve daha önce imzaladığımız Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartının 3 üncü maddesine aykırı bulunmaktadır; çünkü,
Anayasamızın 127 nci maddesi ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 3
üncü maddesi, yerel yönetimlerin karar organlarının serbest seçimlerle, eşit
oyla, doğrudan, genel oyla ve gizli seçimle, seçmenler tarafından oluşturulması
amir hükmünü getirmektedir. Oysa, şimdiki, yürürlükteki durumun aksine, yeni
kanun tasarısıyla, il genel meclisi içerisinden seçilmiş 5 üyenin yanına, vali
tarafından atanan, daire başkanlarından, müdürlerden oluşan 5 tabiî üye, doğal
üye getirilmektedir. Bu teşkil şekli, az önce söylediğim gibi, Anayasamızın 127
nci ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 3 üncü maddesine aykırı
bulunmaktadır.
Anayasamızın mahallî idareleri düzenleyen
127 nci maddesinin birinci fıkrasını sizlere okumak istiyorum: "Mahallî
idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını
karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene
kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu
tüzelkişileridir" denilmektedir. Şimdi, il encümenlerinin, karar organı
mı, yoksa bir icra organı mı olduğu, bir yürütme organı mı olduğu
tartışılabilir. Çeşitli görüşler var; bazı görüşlere göre il encümenleri icra
organıdır, bazı görüşlere göre karar organıdır, bazı görüşlere göre de karma
organlardır.
Bu konuda, 1988 yılında, o zamanki siyasî
partilerimizden anamuhalefet partisi Sosyaldemokrat Halkçı Parti Genel Başkanı
Sayın Erdal İnönü'nün Anayasa Mahkemesine giderek elde ettiği, ürettiği bir
iptal hükmü var. Yine, 3360 sayılı Kanunla oluşturulan köy hizmetleri il
müdürünü, il özel idaresi müdürünü ve bayındırlık ve iskân müdürünü encümene
dahil ederek tabiî üye olarak kabul eden bu düzenleme, yani, 3360 sayılı
Kanunun o ilgili maddesi iptal edildi. Şu anda, il özel idarelerinin bu icra
organı, il genel meclisi üyeleri içerisinden bir yıl için seçiliyor ve bunlar,
şu anda, tabiî üyeler olmadan görevlerini icra ediyorlar. Ne zamandan beri icra
ediyorlar; 1988 yılından beri icra ediyorlar; yani, onaltı yıllık bir tatbikat
var. Onaltı yıllık bu tatbikat içinde, seçilmiş üyeler, yani, halkın genel oyla,
eşit oyla, gizli oyla ve serbest seçimlerle kabul ettiği ve seçtiği,
meclislerden gelen bu arkadaşlarımız, yani il daimî encümen üyeleri görevlerini
bihakkın yerine getiriyorlar ve şu ana kadar hiçbir sıkıntı olmadığı halde,
şimdi, biz, bunların yanına, seçilmiş, iradeyle gelmiş, halkın iradesiyle
gelmiş olan bu arkadaşlarımızın yanına vali tarafından atanan 5 üye
getiriyoruz; yani, sonuç olarak, valiyle beraber 11 kişilik olan bu kurulda
vali ve tabiî üyeler 6 kişi; ama, seçilmiş üyeler 5 kişi oluyor. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bunun halkın iradesiyle örtüşmediğini,
bağdaşmadığını düşünüyoruz. Bu nedenlerle, daha önce Anayasa Mahkemesi kararı
da olduğundan, bu organın içerisinden tabiî üyelerin çıkarılması gerektiğini
düşünüyoruz. Zaten Anayasa Mahkemesi de daha önce böyle bir karar vermiş.
Şimdi, biz, İl Özel İdareleri Kanununu
değiştirdik; daha önceki dönemlerde senede üç kez toplanan il genel
meclislerinin her ay ve beş günde bir toplanması esasını getirdik; daha
doğrusu, her ay beş gün toplanmasını düzenledik; karar organıyla icra organını
ayırdık; dolayısıyla, Anayasanın 127 nci maddesini ve Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartının 3 üncü maddesini aştık denebilir; fakat, bu konuda çok ilginç
yazılar var. Özellikle 29 Mayıs 2003 tarihli Türkiye Raporu, Avrupa Konseyi
İzleme Raporu aynen şöyle: "Türkiye'de merkezî idarenin yerel yönetimler
üzerinde önemli yetkiler kullandığı, birçok alanda merkezî idarenin atanmış
yöneticilerinin seçilmiş yöneticilerden daha fazla yetkilere sahip olduğu görülmekte"
ve "eğer Avrupa Birliğine girecekseniz bunları da düzeltiniz"
denilmektedir Türkiye'ye. Bunlar da gözönüne alınırsa, Anayasaya aykırılığın
devam ettiğini düşünmekteyiz. Bu nedenle, bu tabiî üyelerin, yani bir kere
atanarak yaşamları boyu... Norm kadro da alan bu tabiî üyelerin, en az yirmibeş
yıl bu makamları kullanacağını ve buraları işgal edeceğini düşünmeliyiz. Yani,
seçilmiş üyeler, her beş yılda bir seçimlere girecekler, meydanlarda
sorgulanacaklar, aileleri, gelmişleri geçmişleri sorgulanacak, para
harcayacaklar ve seçimle gelecekler; ama, tabiî üyeler, norm kadroyu da
alırlarsa, emekli oluncaya kadar, bu makamları, il daimî encümeni üyesi
sıfatıyla muhafaza edecekler. Bu, siyasetin akışına ve siyasetin tanımına,
gelişine ters diye düşünüyorum. Bu nedenle, bunların buralardan çıkarılması
gerekiyor. Aksi takdirde, biraz da yerelleşecek olan bu organlarda, bu
meclislerde siyasî üyeler, siyasetin getirdiği, seçimle gelen üyeler ikinci
plana düşer ve bunlar, mahalde, yerelde artık ikinci sınıf encümen üyeleri
olarak görülür ve tabiî üyeler, hiç de hakları olmadan bunların önüne geçer
diye düşünüyorum.
Şimdi, bu alanı düzenleyen, yani, il özel
idarelerini düzenleyen ilk kanun, 13 Mart 1913 tarihli İdarei Umumiyei Vilayat
Kanunu Muvakkati adı altında yayımlanmış. Buralarda herhangi bir atanmış üye
yok. İkinci yasa ise, az önce söylediğim gibi, 1987 yılında çıkarılmış ve 3
tabiî üye bunun içine konulmuş. Bunu da Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Şimdi
ise, 1988'den beri, daha önce de söylediğim gibi, uygulama, il daimî encümeni,
sadece valinin başkanlığında -şimdi, belki genel sekreterin başkanlığında,
3360'dan sonra- seçilmiş üyelerden oluşuyor. Biz, şimdi, aynen maddede
söylenildiği gibi "il encümeni, valinin başkanlığında, il genel meclisinin
her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği 5 üye ile biri
malî hizmetler birim amiri olmak üzere valinin her yıl birim amirleri arasından
seçeceği 5 üyeden oluşur" diyoruz. Özellikle nitelikli çoğunluk aranan
kararlarda, valinin ve onunla beraber hareket etmesi düşünülen bu tabiî
üyelerin, valiyle beraber istediği gibi karar alacağı düşünülebilir.
Bu böyle düzenleneceğine, geliniz, biz, bu
5 tabiî üyeyi bu kuruldan çıkaralım; ama, bunlar, encümen toplantılarında bu
heyetin yanında bulunsunlar ve maddenin son fıkrasında yazıldığı gibi, encümen
toplantılarına gündemdeki konularla ilgili olarak, ilgili birim amirleri vali
tarafından, oy hakkı olmaksızın, görüşleri alınmak üzere çağrılabilsinler.
Bunları, bir danışma organı olarak, işin gidişatını bilen insanlar olarak
çağırabiliriz ve görüşlerini alabiliriz diye düşünüyorum.
Demokrasinin, seçilmiş insanların, halkın
iradesini daha iyi yansıtabileceği, daha iyi kararlar alabileceği, halkın
beklentilerine, isteklerine daha çok cevap verebileceği düşüncesiyle, hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.
Sayın milletvekilleri, 25 inci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi okutuyorum:
Encümenin görev ve yetkileri
MADDE 26.- Encümenin görev ve yetkileri
şunlardır:
a) Stratejik plan ve yıllık çalışma
programı ile bütçe ve kesin hesabı inceleyip il genel meclisine görüş bildirmek.
b) Yıllık çalışma programına alınan
işlerle ilgili kamulaştırma kararlarını almak ve uygulamak.
c) Öngörülmeyen giderler ödeneğinin
harcama yerlerini belirlemek.
d) Bütçede fonksiyonel sınıflandırmanın
ikinci düzeyleri arasında aktarma yapmak.
e) Kanunlarda öngörülen cezaları vermek.
f) Vergi, resim ve harçlar dışında kalan
ve miktarı beş milyar Türk Lirasına kadar olan davaların sulhen halline karar
vermek.
g) Taşınmaz mal satımına, trampa
edilmesine ve tahsisine ilişkin kararları uygulamak, süresi üç yılı geçmemek
üzere kiralanmasına karar vermek.
h) Belediye sınırları dışındaki umuma açık
yerlerin açılış ve kapanış saatlerini belirlemek.
i) Vali tarafından havale edilen konularda
görüş bildirmek.
j) Kanunlarla verilen diğer görevleri
yapmak.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 26 ncı maddesinin (f) bendinde geçen "davaların"
ibaresinin "ihtilafların" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Recep Koral |
Eyüp Fatsa |
Muzaffer Baştopçu |
|
İstanbul |
Ordu |
Kocaeli |
|
Nusret Bayraktar |
Asım Aykan |
Öner Ergenç |
|
İstanbul |
Trabzon |
Siirt |
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
İhtilafların büyümeden anlaşma yoluyla
giderilmesi ve ayırım yapmadan anlaşma sağlayabilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
26 ncı maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi okutuyorum:
Encümen toplantısı
MADDE 27.- Encümen, haftada en az bir defa
olmak üzere önceden belirlenen gün ve saatte toplanır. Başkan acil durumlarda
encümeni toplantıya çağırabilir.
Encümen üye tam sayısının salt
çoğunluğuyla toplanır ve katılanların salt çoğunluğuyla karar verir. Oyların
eşitliği durumunda başkanın bulunduğu taraf çoğunluk sayılır. Çekimser oy kullanılamaz.
Encümen gündemi vali tarafından
hazırlanır. Encümen üyeleri valinin uygun görüşü ile gündem maddesi teklif
edebilir.
Encümen, gündemindeki konuları en geç bir
hafta içinde görüşüp karara bağlar.
Alınan kararlar başkan ve toplantıya katılan üyeler tarafından imzalanır. Karara muhalif kalanlar gerekçelerini de açıklar.
Vali kanun, tüzük, yönetmelik ve il genel
meclisi kararlarına aykırı gördüğü encümen kararının bir sonraki toplantıda
tekrar görüşülmesini isteyebilir. Encümen, kararında ısrar ederse karar
kesinleşir. Bu takdirde, vali, kesinleşen encümen kararının uygulanmasını
durdurur ve idari yargı mercilerine yürütmeyi durdurma talebi ile birlikte on
gün içinde başvurur.
Encümen başkan ve üyeleri, münhasıran
kendileri, ikinci derece dahil kan ve kayın hısımları ve evlatlıkları ile
ilgili işlerin görüşüldüğü encümen toplantılarına katılamazlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına,
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri; 583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısının 27
nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bizleri ekran başında
izleyen halkımızı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu açıklayayım:
Dün, Ardahan'da korkunç bir dolu yağdı, bir sel felaketi oldu. Bu sel
felaketinden ötürü, Saime Başdemir isimli bir kız çocuğumuz vefat etti;
ailesine başsağlığı, Saime'ye de Allah'tan rahmet diliyorum; bütün Ardahanlı
hemşerilerime de geçmiş olsun diyorum.
Ben, dün burada bir açıklama yaptım, bu
sel felaketini ve dolu yağışını bildirdim. Sanayi ve Ticaret Bakanımız Ali
Çoşkun Bey, benim konuşmamdan sonra söz aldı "İçişleri Bakanımız ile
Bayındırlık ve İskân Bakanımız, şu anda, Ardahan'a hareket etti" dedi. Ben
de çok sevindim, Ardahan'a da bildirdim, mahallî gazeteler de aynen yazmış;
fakat, sonradan bakanların gitmediğini öğrendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Yoldadırlar (!)
HÜSEYİN ÖZCAN (Mersin) - 10 dakika sonra
buraya gelmedi mi bakanlar?!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Evet, daha sonra,
10 dakika sonra burada görünce, ben de geldim, Sayın Bakana dedim ki, Sayın
Bakanım, böyle böyle, bir Ardahan'a gitme programınız varmış, ben de geleyim
sizinle beraber. Yani, çok büyük bir sel felaketi oldu, dolu yağdı, her taraf
bembeyaz oldu arkadaşlar, bütün dağlar, ovalar, bembeyaz oldu. Böyle, fındık
büyüklüğünde, birbuçuk saat, aralıksız dolu yağdı; yani, görülmemiş bir
felaket. Hakikaten, ben, çok üzüldüm; bugün de, basından, oradaki arkadaşlar
aradılar, dediler ki, sen böyle dedin, biz de burada manşet attık; bakanlar
gelmedi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabiî ki,
bugün, İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısıyla ilgili konuşacağız; ama, bölgemiz
de çok önemli. Ben, şimdi, istirham ediyorum; bugün, yine görüştüm, kimse
gitmemiş Ardahan'a. Hükümetten rica ediyorum, derhal, Ardahan'ı afet kapsamına
alsın ve orası, sınırda, güvenlik açısından çok önemli bir bölgedir, o bölgenin
yaraları derhal sarılsın; ben, istirham ediyorum.
Bir de, orada, aylardır, Çıldır Gölünde, 150
metrelik bir yolu su kapladı; iki aydır, o su altında kalan yolu
yaptıramıyorum. Vermediğim soru önergesi kalmadı, aramadığım insan kalmadı..
TEMEL YILMAZ (Gümüşhane) - Siz niye
gitmediniz Sayın Vekilim?!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın, ben,
hükümeti oraya göndermeye çalışıyorum; benim gitmem bir şey ifade etmez ki!
TEMEL YILMAZ (Gümüşhane) - Ama,
milletvekilisin oranın; niye gitmedin?!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Tabiî ki gideceğim,
tabiî ki gideceğim. Ben, yarın gideceğim; ama, benim gitmem bir şey değil,
devlet gidecek, devleti temsil ediyorsunuz.
TEMEL YILMAZ (Gümüşhane) - Siz bir gidin,
devlet gelir arkadan.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın "siz bir
gidin, devlet gelir arkadan" değil. Ben niye gideyim; benim makinem yok,
aracım yok, gerecim yok; siz gideceksiniz!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Moral
vereceksin!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şimdi, burada,
bunun polemiğine girmek istemiyorum.
BAŞKAN - Sayın Öğüt, siz, maddeye gelin;
lütfen, maddeye gelin.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
Ardahan'ın içindeki Alabalık Deresinin yanındaki, sağındaki solundaki bütün
evler hasar gördü, perişan oldu insanlar; çadır yok; yani, insanların kalacağı
yeri yok. Yaylalarda, köylerde ahırlar çöktü, hayvanlar telef oldu, insanlar
ölüyor; siz, hâlâ diyorsunuz ki "sen milletvekilisin, gitsene." Tabiî
ki gideceğim, ama, ben gidince, milleti de orada kurtaracak halim mi var; yani,
lütfen, biraz mantıklı olun, allahaşkına. Devletin gitmesi lazım, afet kapsamı
içine alınması lazım.
AHMET YENİ (Samsun) - Bir git gör oraları!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
şimdi, bunun polemiğini yapmak istemiyorum; mantıklı konuşalım. Ben, sizi çok
farklı da eleştiririm; ama, farklı eleştirmem için bir şey yok. Orada, insanlar
ölmüş, evlerini su basmış, hayvanlar telef olmuş, ahırları yıkılmış; siz, halen
"milletvekili" diyorsunuz!.. Gelin, yarın beraber gidelim.
AHMET YENİ (Samsun) - Vekilleri olarak siz
gitmemişseniz!..
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Oraya gittik; ne
yapacağız?!. Ama, devlet gidecek ki, hizmet etsin.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada,
sizden istirham ediyorum, rica ediyorum; hakikaten, tek başınıza hükümetsiniz,
Ardahan'dan da iyi oy aldınız, burada herkes bizi dinliyor; şimdi, istirham
ediyorum, hizmet verin, yine oy alın; ama, hizmet verin.
ASIM AYKAN (Trabzon) - Tasarıyı
görüşüyoruz!..
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
görüştüğümüz tasarının 27 inci maddesine gelince... (AK Parti sıralarından
gülüşmeler)
Tabiî, sorunlarımız o kadar çok ki,
sıkıntılarımız o kadar çok ki... Yani, biz, inanın, kendi canımızın derdine
düşmüşüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öğüt, süre bitti; siz, son
sözünüzü söyleyin.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Özür dilerim Sayın
Başkan, 1 dakika eksüre verirseniz, hemen toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Öğüt, son cümlenizi rica
ediyorum. Siz, zaten, söyleyeceğinizi söylediniz!
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Keçi can hayında,
kasap yağ hayında!.. Helal olsun!
Size bir şey söyleyeyim. Bizim bir
ozanımız, göçle ilgili olarak bir şey söylemişti: "Fabrikam işim olsaydı/
Ekmeğim aşım olsaydı/ Ankara başım olsaydı/ Ben köyümden göçer miydim?"
Ankara baş olmayınca, ne yapacak insanlar?!
Şimdi, bir şey daha söyleyip
bitireceğim...
AHMET YENİ (Samsun) - Siz, şimdi
Ardahan'da olmalıydınız!..
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bakın, bir dörtlük
daha söylüyorum: "Ankara'da Anayasa/ Gönlümüzde yoktur tasa/ Beyler yan
gelip yatmasa/ Ben köyümden göçer miydim?"
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Vekilimiz
şairmiş de haberimiz yokmuş!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Kardeşim, perişan
etmeyin! Tek başınıza iki yıldır hükümetsiniz, yapın bir şeyler, biz de takdir
edelim.
Değerli arkadaşlar, 27 nci maddenin
gündeminde şu var. Tek kelimeyle geçiyorum Sevgili Başkanım.
AHMET YENİ (Samsun) - Ardahan sizi
bekliyor Sayın Vekilim!..
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Encümenin gündemi
belirlenirken "encümenin gündemini vali belirler" deniliyor.
Değerli arkadaşlar, nerede görülmüş,
seçilmişin önüne atanmış geçecek ve gündemi tek başına belirleyecek?! Eğer,
vali ısrar da ederse, kabul edilecek bir hafta içerisinde. Vali, belirledi
gündemi, getirdi. "Hayır, olmaz böyle bir şey, bu bölgede yaşayan bu
insanların oyunu almış, seçilmiş insanlarız biz; burada, bu, böyle olmaz, bu
bölgeye uygun değil kardeşim" dediklerinde, vali "hayır efendim, siz,
bunu böyle yapacaksınız" dediği zaman ve bir hafta içerisinde de görüşün
diye ısrar ederse...
AHMET YENİ (Samsun) - Değiştiriyoruz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şimdi, önerge verip
değiştiriyor muyuz bunu?.. Evet, bunu değiştirelim. Seçilmiş hem il genel
meclisi üyelerine hem de encümenlere saygısızlık yapmayalım. O zaman, bir
kurul, nasıl, bugün, Genel Kurulun bir...
BAŞKAN - Sayın Öğüt, teşekkür edin.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - ...Danışma Kurulu
var; danışma kurulu oluşsun, tartışılsın, seçilenlerin de görüşü alınarak,
böyle bir tespit yapılsın, bu tespitten sonra da sağlıklı kararlar alsın.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz, Ardahan'a
gidiyor musunuz?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Bu, Anayasaya da
aykırı değerli arkadaşlar. Yarın Anayasa Mahkemesinden dönecek, diyeceksiniz ki
"Anayasa Mahkemesinden döndü. Cumhuriyet Halk Partisi itiraz etti."
Nasıl itiraz etmez, vali ne belirlese, direttiği zaman kabul... Vali bölgede
yaşayan insan mıdır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öğüt, teşekkür ediyorum,
sağ olun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Hayırlı yolculuklar
Ardahan'a!..
BAŞKAN - Sayın Coşkunoğlu, bir isteğiniz
mi var?
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Bu maddeyle
ilgili, Sayın Bakana bir soru yöneltmek istiyorum izninizle.
BAŞKAN - Buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Sayın Bakan, 27
nci maddenin altıncı fıkrasında, özetle; bir encümen kararı oluyor, vali buna
itiraz edebiliyor veya tekrar görüşmesini isteyebiliyor, arkasından, encümen
kararında ısrar ederse, karar kesinleşiyor, yani, encümenin kararı
kesinleşiyor. Yalnız, daha sonra, valinin, idare mahkemesine başvurma hakkı
var.
Şimdi, bunun ışığında, 18 inci maddede söz
konusu olan faaliyet raporunu ilgilendiren bir faaliyeti encümenin engellemesi
bu maddenin bu fıkrasıyla mümkün olmuyor mu? 18 inci maddenin son fıkrasında
faaliyet raporundaki açıklamalar il genel meclisince yetersiz görülürse, gereği
yapılmak üzere İçişleri Bakanlığına başvurulacağı söyleniliyor. Oysa, 27 nci
maddenin altıncı fıkrası da, encümenin bir engel teşkil edebilmesine yol
açıyor. Birinci sorum şu: Burada bir çelişki görüyor musunuz?
İkincisi de, bununla ilişkili olarak,
yine, sık sık sözü edilen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının 8 inci
maddesinin birinci fıkrasında şöyle deniliyor: "Yerel makamların her türlü
idarî denetimi, ancak kanunla veya anayasayla belirlenmiş durumlarla ve
yöntemlerle gerçekleştirilebilir." Bu, yine, 18 inci maddenin son
fıkrasındaki "gereği yapılmak üzere İçişleri Bakanlığına gönderilir"
ifadesiyle çelişmiyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Bakan, yazılı mı
cevaplandıracaksınız şimdi mi?..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hemen ifade edeyim: Bu iki madde arasında
herhangi bir çelişki yoktur. Niçin çelişki olmadığını yazılı olarak değerli
milletvekili arkadaşımıza bildireceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde bir önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 27 nci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "valinin uygun
görüşü ile" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını, aynı maddenin
altıncı fıkrasına "İtiraz Danıştayca en geç 60 gün içinde karara
bağlanır" ibaresinin dördüncü cümle olarak eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Recep
Koral |
Yahya
Baş |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret
Bayraktar |
Muzaffer
Baştopçu |
Asım
Aykan |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Trabzon |
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge sahipleri?..
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hizmetin aksamaması için, ihtilafın
öncelikle idarî yargıda görüşülerek karara bağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Gerekçesini okuduğumuz,
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi, kabul edilen önergeyle
yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi okutuyorum:
Encümen üyelerine verilecek ödenek
MADDE 28.- Encümen başkanına 14 000,
üyelerine 12 000 gösterge rakamının Devlet memurları için belirlenen aylık
katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık brüt ödenek verilir.
Encümenin memur üyelerine encümen üyeleri için belirlenen gösterge rakamının
yarısı ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Vali
Vali
MADDE 29.- Vali, il özel idaresinin başı
ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi okutuyorum:
Valinin görev ve yetkileri
MADDE 30.- Valinin görev ve yetkileri
şunlardır:
a) İl özel idaresi teşkilâtının en üst
amiri olarak il özel idaresi teşkilâtını sevk ve idare etmek, il özel
idaresinin hak ve menfaatlerini korumak.
b) İl özel idaresini stratejik plana uygun
olarak yönetmek, il özel idaresinin kurumsal stratejilerini oluşturmak, bu
stratejilere uygun olarak bütçeyi, il özel idaresi faaliyetlerinin ve
personelinin performans ölçütlerini hazırlamak ve uygulamak, izlemek ve
değerlendirmek, bunlarla ilgili raporları meclise sunmak.
c) İl özel idaresini Devlet dairelerinde
ve törenlerde, davacı veya davalı olarak da yargı yerlerinde temsil etmek veya
vekil tayin etmek.
d) İl encümenine başkanlık etmek.
e) İl özel idaresinin taşınır ve taşınmaz
mallarını idare etmek.
f) İl özel idaresinin gelir ve
alacaklarını takip ve tahsil etmek.
g) Yetkili organların kararını almak
şartıyla sözleşme yapmak.
h) İl genel meclisi ve encümen kararlarını
uygulamak.
i) Bütçeyi uygulamak, bütçede meclis ve
encümenin yetkisi dışında kalan aktarmaları yapmak.
j) Özel idare personelini atamak.
k) İl özel idaresi, bağlı kuruluşlarını ve
işletmelerini denetlemek.
l) Şartsız bağışları kabul etmek.
m) İl halkının huzur, esenlik, sağlık ve
mutluluğu için gereken önlemleri almak.
n) Bütçede yoksul ve muhtaçlar için
ayrılan ödeneği kullanmak.
o) Kanunlarla il özel idaresine verilen ve
il genel meclisi veya il encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapmak ve
yetkileri kullanmak.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, 30 uncu maddenin (j) bendi "Özel idare
personelini atamak" şeklinde yazılmıştır. (j) bendinin "İl özel
idaresi personelini atamak" şeklinde düzeltilmesi talebimiz var efendim.
BAŞKAN - Maddeyi bu düzeltmeyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi okutuyorum:
Stratejik plan ve çalışma programı
MADDE 31.- Vali, mahallî idareler genel
seçimlerinden itibaren altı ay içerisinde, kalkınma planı ve çevre düzeni
planına uygun olarak; alt yapı, ulaşım, çevre, tarım ve orman, sağlık, eğitim,
sanayi ve ticaret, enerji, bayındırlık ve iskân, köy hizmetleri, içme ve sulama
suyu, imar, katı atık, doğal afetler, kültürel mirasın korunması ve diğer
hizmetlere ilişkin stratejik plan ve ilgili olduğu yıl başından önce bu planın
yıllık dilimlerini oluşturmak üzere çalışma programını hazırlayıp il genel
meclisine sunar.
Stratejik plan, varsa üniversiteler ve
meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak
hazırlanır ve il genel meclisinde kabul edildikten sonra yürürlüğe girer.
Yıllık çalışma programı, bütçenin
hazırlanmasına esas teşkil eder ve il genel meclisinde bütçeden önce
görüşülerek kabul edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Kırklareli Milletvekili Sayın Mehmet Kesimoğlu; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kesimoğlu, şahsınız adına da konuşma
isteğiniz var, ikisini birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 31 inci maddesi üzerinde, şahsî görüşlerimi de içeren, Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; Yüce Heyetinizi sevgi
ve saygıyla selamlarım.
Görüştüğümüz madde, il özel idarelerinde
stratejik yönetim uygulamasına geçilmesini hedeflemekte ve uygulamanın
çerçevesini belirlemektedir. Stratejik planlama, yerel yönetimlerle ilgili her
üç tasarıda da yer almaktadır. Planlama, devlet yönetimi içerisinde vazgeçilmez
tekniklerden biridir. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm kamu kuruluşlarında
hizmetlerin yürütülmesi, yatırımların gerçekleştirilmesi, kaynakların
saptanması ve tasarruflu kullanılması için planlamaya gereksinim vardır.
Sayın milletvekilleri, bu tasarıda
"stratejik planlama" adıyla anılan planlama olgusu, il yönetimleri
için yeni bir olgu değildir. İl sınırları içerisinde yerel yönetimler
tarafından yürütülen hizmet ve yatırımları plan disiplinine bağlama düşüncesi,
ilkönce, 1972 yılında yayımlanan Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı stratejisinde
dile getirilmiştir. Ancak, yerel yönetimler ile merkezî idarenin taşra
kuruluşları arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlaması hedeflenen İl Mahallî
İdareler Planı başarısız olmuştur. İl düzeyinde plan yapacak, planlama
tekniklerini bilen uzman kadroların mevcut olmaması, ilin ve ildeki yerel
yönetimlerin plan yapmak için yeterli bilgilere ulaşma olanaklarının olmaması,
bu girişimi başarısız kılmıştır.
Görüştüğümüz maddede, il özel idareleri,
belediyeler ve büyükşehir belediyelerinin altyapı, ulaşım, çevre, imar, katı
atık, doğal afetler, kültürel mirasın korunması ve diğer hizmetlere ilişkin
stratejik plan hazırlamaları öngörülmektedir.
Ayrıca, planla bütçe arasındaki ilişkiyi
güçlendirmek amacıyla, stratejik planın yıllık dilimlerini oluşturmak üzere,
yıllık çalışma programları uygulamasına geçiş düzenlenmektedir.
Sayın milletvekilleri, stratejik plan,
yönetim sistemimize ilk defa Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunuyla girmiştir.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında da, kamu kurum ve kuruluşlarının
stratejik plan hazırlamaları öngörülmektedir. İl özel idaresinin bütün
organlarının; yani, il genel meclisinin, il encümeninin ve valinin stratejik
planla ilgili görevleri, tasarının, biraz önce görüştüğümüz 9 ve 26 ncı
maddelerinde düzenlenmektedir.
Tasarıdaki düzenleme, stratejik planı
hazırlama, yürütme, izleme ve değerlendirme görevini valiye vermiştir. İl
encümeninin stratejik planla ilgili görevi, görüş bildirmekten, il genel
meclisinin stratejik planla ilgili görevi ise, stratejik planı kabul etmekten
ibarettir.
Şu anda yürürlükte olan İl Özel İdaresi
Kanununun 78 inci maddesince oluşturulan yıllık yatırım programları, valinin
başkanlık ettiği ve il müdürlüklerinin de katıldığı il genel meclisinde
görüşülerek karara bağlanmaktadır. Büyük bir özenle vilayet tarafından
hazırlanan programlar, ne yazık ki, kesinlik kazanamamakta, onaylanmak için
ilgili bakanlığa sunulmaktadır. Bu aşamada birçok etkili, sorumsuz ve siyasî
kişi devreye girerek, programı âdeta tanınmaz hale getirmekte ve öncelikler
kaybolmaktadır. Görüştüğümüz tasarıda ise, illerde birçok bakanlığın teşkilatı
kaldırıldığından, stratejik planı onaylama yetkisi il genel meclisine
bırakılmıştır. Böylece, bakanlıklarda ili tanımayan kişilerin gereksiz ve
yersiz müdahalelerinin engellenmesi amaçlanmıştır. Bu, ilk bakışta olumlu bir
değişiklik gibi gözükmektedir; ancak, bu durumda valiler tarafından hazırlanan
stratejik planlar, ulusal değil yerel ölçekte olacaktır. Aynı zamanda,
stratejik planların sonuçlarının izlenme ve değerlendirilmesi bakanlıklar tarafından
yapılmayacaktır. Oluşturulan bu idarî yapı içinde ulusal düzeyde stratejik plan
hazırlanması mümkün değildir.
Stratejik plan yapmanın en önemli
nedenlerinden biri, kamuda, hesap verme, sorumluluk ilişkilerinin
oluşturulmasına uygun bir zemin yaratmaktır. Oluşturulan mekanizma, bu
sorumluluk ilişkilerinin kurulmasına uygun değildir. Taşra teşkilatı olmayan
bakanlıkların, amaç ve hedeflerinin gerçekleştirilmesinden dolayı Parlamentoya
karşı hesap vermesi zorunluluğu imkânsız hale gelmiştir; çünkü, kurulan
mekanizmalara göre bakanlığın amaç ve hedefleri olmayacak, illerde valiliklerin
amaç ve hedefleri olacaktır. Aynı nedenle, müsteşarın bakana karşı hesap verme
sorumluluğu da söz konusu olmayacaktır.
Öte yandan, valilerin, bütün bakanlıkların
faaliyetleriyle ilgili amaç ve hedefleri belirlemesi, bunları izlemesi,
değerlendirmesi, doğru ve haklı bir yaklaşım değildir. İl valilerine stratejik
planı hazırlama görevi verilmiştir; valiler, taşra teşkilatı olmayan tüm
faaliyet ve hizmetleri içeren tek bir stratejik plan mı hazırlayacaktır, yoksa,
her bakanlığın faaliyet hizmetleri için ayrı ayrı stratejik planlar mı
hazırlayacaktır? Her iki durumda da, valiliklere verilen bu görev,
uygulanabilirliği olmayan bir görevdir ve valiliklerin üstesinden başarıyla
gelebilecekleri bir görev değildir.
Bütün bu nedenlerle, valiliklerin
hazırlayacağı stratejik planın, mahallî müşterek ihtiyaçlar ölçeğinde
hazırlanacağı ortaya çıkmaktadır. Sağlık, orman, çevre konularındaki tüm
hizmetlerin mahallî müşterek ihtiyaç kapsamında değerlendirilmesi mümkün
değildir; bütün bu konuların da ulusal ölçekte merkezî hükümet tarafından
yürütülmesi gereken hizmetler olduğu şüphesizdir.
Sayın milletvekilleri, bir başka önemli
sorun, mahallî müşterek ihtiyaçlar ölçeğinde belediyelerin hazırlayacakları
stratejik planlarla il özel idarelerinin stratejik planları arasındaki uyumdur.
Valilere bu konuda koordinasyon sağlama görevi verilmiş; ama, artık, çağdaş
kamu yönetiminde istenilen, etkili sonuçların alınması iyi bir koordinasyonu değil,
tarafların, üzerinde uzlaştıkları sonuçların elde edilmesine yönelik
"hesap verme-sorumluluk" ilişkilerinin kurulmasını gerektirmektedir.
Tasarıda, belediyeler ile il özel idareleri arasında hesap verme-sorumluluk
ilişkilerinin kurulacağına ve bu ilişkinin hangi temeller üzerine
geliştirileceğine ilişkin bir düzenleme yoktur. Tasarıda yer alan hükümler
incelendiğinde, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasında öngörülen düzenlemeyle
doğrudan bir bağ kurulmadığı görülmektedir.
Stratejik plan uygulamasının nasıl olacağı
konusundaki belirsizlikler, İl Özel İdareleri Yasası Tasarısına da taşınmıştır.
Tasarıda, stratejik planların kalkınma planıyla uyumlu olmasına önem verileceği
söylenmekte; ancak, planlar arasındaki hiyerarşinin nasıl sağlanacağı açıklanmamaktadır.
Ortada, ulusal, bölgesel ve il planları arasında eşgüdümü sağlayacak bir
mekanizma yoktur. Kaynakların etkin dağılımı sorunu burada önemli bir problem
olarak karşımıza çıkmaktadır. İl özel idarelerinde stratejik plan uygulaması
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının uzun vadeli strateji belgesinde yer alan
hükümle uyumlu hale getirilmelidir.
Bu belgeye göre gelir dağılımı
dengesizliklerinin en aza indirilmesi, bölgesel gelişmenin hızlandırılması ve
rasyonel kaynak dağıtımı açısından önem taşıyan bölge planlarıyla uyumlu, il
düzeyinde, il gelişme planları başlatılacaktır. İl gelişme planlarının
hazırlanması ve uygulanmasında tüm ilgili kesimlerin katılımı sağlanacaktır;
dolayısıyla, bu hükmü de gözeterek, tasarıdaki "stratejik plan" ifadesinin
"il gelişme planı" olarak değiştirilmesi, bu planların
hazırlanmasında ildeki tüm belediyelerin katılımının sağlanması ve ilde
yapılacak alt ölçekli planların il gelişme planına uygun olup olmadığının da il
özel idaresince incelenmesi yerinde olacaktır.
Sayın milletvekilleri, stratejik plan gibi
yeni bir planlama türüne ihtiyacımız yoktur; çünkü, bugün için, kalkınma planı,
yıllık program, katılım öncesi ekonomik program, katılım ortaklığı çerçevesinde
hazırlanan ulusal program, orta vadeli program, bölge planları, bölge
planlarından bağımsız olarak çeşitli iller bir araya getirilerek yapılan
kalkınma projeleri, ulusal kalkınma ajansının hazırlayacağı bölgesel planlar,
kamu kurumlarının stratejik planları adı altında çok sayıda plan ve programlar
vardır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu
Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının görüşmeleri sırasında, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, hükümete yaptığımız uyarıyı bir kez daha dikkatlerinize
sunmak istiyorum: Stratejik planın tanımı yapılırken, bunun, merkezî kalkınma
planıyla ilişkisi hiçbir şekilde kurulmamıştır. Bu nedenle, stratejik plan,
merkezî kalkınma planının dışında, onunla ilgi kurulması gerekmeyen, böyle bir
zaruret olmayan bir plan türü olarak ortaya konulmuştur. Bu nedenle de,
Anayasamızın 166 ncı maddesinde yer alan planın bağlayıcılığı, bütünlüğü ve
merkezî planlama ilkelerine tamamen zıt, karşıt bir durum ortaya çıkmaktadır.
Anayasanın 166 ncı maddesindeki ilkelere aykırı olan stratejik plan kavramı,
Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkelerine, dolayısıyla, Anayasanın 11
inci maddesine de aykırıdır.
Sayın milletvekilleri, tasarı eğer
yasalaşırsa, görüştüğümüz maddenin uygulanması için, il özel idarelerinde yeni
malî kaynaklara ihtiyaç duyulacaktır; aynı zamanda, il özel idaresi çalışanlarının
stratejik planı hazırlama ve uygulama becerisini kazanması için eğitim
gerekecektir. Yeni yönetim becerileri gerektiren ve teknik olarak karmaşık
yapıda olan stratejik planların uygulanması için, il özel idaresi
çalışanlarının kendi aralarında sıkı bir eşgüdüm geliştirmeleri gereklidir.
Böyle bir eşgüdümün il özel idarelerinde yaratılması çok zor görünmektedir.
Bakanlıkların taşra teşkilatı personelinin il özel idarelerinde istihdam
edilmesiyle, birbirlerini tanımayan kamu çalışanları beraber çalışmaya
başlayacaktır. İl özel idare sistemine yabancı olan kamu çalışanlarının,
bırakalım eşgüdüm içinde çalışmayı, il özel idaresi kurumuna uyum sağlamaları
ve çalıştıkları kurumu tanımaları dahi uzun bir süre alacaktır.
Stratejik planlama, değil kamu kesiminde,
özel sektörde bile tam olarak oturmamış, uygulaması zor ve karmaşık olan bir
tekniktir. Batılı ülkelerde yapılan bilimsel araştırmalara göre, stratejik
planların yüzde 90'ı uygulama zorlukları yüzünden başarılı olmamaktadır.
Kamu çalışanlarının, stratejik planlamayı,
bu kanun tasarısının yürürlüğe girmesi durumunda, uygulayabilecek gerekli
donanım ve yeterliliğe sahip olduklarını iddia etmek zordur. Tasarıda, bu
konuda, üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşlarından görüş
alınması öngörülmektedir; ancak, stratejik planlama, yalnızca kamu sistemimize
değil, akademi ve sivil toplum dünyamıza da yabancıdır. Bu konularda yeterli
deneyimi olmayan kamu görevlilerinin bu teknikleri kullanmaları önemli uygulama
hataları doğurabilir.
Stratejik planlamanın il özel idaresine
nasıl uygulanacağı, eğitim verilip verilmeyeceği, eğer verilecekse kimler
tarafından verileceği, uygulamanın nasıl denetleneceği gibi konular tasarıda
yer almamaktadır.
Stratejik plan hazırlama ve uygulama
becerisini özel idare çalışanlarında oluşturmak ve onları bu konuda eğitmek çok
uzun bir süre alacaktır. Yaklaşık doksanbir yıldan bu yana uygulamada olan İl
Özel İdareleri Kanununun bile, özel idare çalışanları tarafından doğru
anlaşıldığını ve uygulandığını iddia etmek zordur.
İl özel idaresinde stratejik plan
uygulamasına, sağlam ve sistemli bir program aracılığıyla, il özel idaresi
çalışanlarını eğitmeden geçilmesi büyük sorunlar yaratacaktır. Her ne kadar
Devlet Planlama Teşkilatı, kamu kuruluşlarına stratejik planlama uygulamalarına
yol gösterici nitelikte stratejik planlama kılavuzu hazırlamışsa da bu tekniği
il özel idarelerine yaygınlaştırmak ve kamu çalışanlarını eğitmek zaman
alacaktır. Bu tür zor ve karmaşık tekniklerin doğru ve istenildiği biçimde
uygulanma olasılığı da düşüktür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kesimoğlu, toparlar mısınız
efendim
MEHMET S.KESİMOĞLU (Devamla)- Bitiriyorum
efendim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
konuşmamda belirtmeye çalıştığım belirsizliklerin ve ortaya çıkabilecek tüm
sıkıntı ve sorunların önlenmesi için il özel idarelerinde stratejik plan
yerine, il gelişme planlarının uygulanmasının daha yararlı olacağı
kanaatindeyim. Eğer, hükümet, bu konuda ısrarcıysa, en azından stratejik planın
seçilecek birkaç il özel idaresinde denenmesini, uygulama sonuçlarının ve
aksaklıklarının gözlenerek bu düzenlemenin yaygınlaştırılmasını öneriyor, bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Kesimoğlu.
Sayın Coşkunoğlu, bir sorunuz mu var
efendim ?
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN - Efendim, Sayın Coşkunoğlu'nun
Sayın Bakana sorusu var.
Sayın Bakanım, soru soruluyor, onu, rica
ediyorum, dinlerseniz...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tabiî efendim.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -Teşekkür ederim
efendim.
Bu maddeyle ilgili iki sorum var.
Birincisi, biraz önce konuşan Sayın
Kesimoğlu'nun da gayet iyi açıkladığı gibi, stratejik planlama zor ve karmaşık
bir iştir; yapılacak işleri alt alta dizmek değildir. Acaba, böylesine zor ve
karmaşık bir işi başaracak beşerî ve fiziksel donanım, bu olanak, bu kapasite,
bu yetenek, valiliklerimizde var mı; Sayın Bakanımız bu konuda ne düşünüyor?
İkinci sorum: Bir stratejik planlama
hazırlanır; fakat, bu sene de tanık olduğumuz gibi, duble yol, bölünmüş yol
projesi nedeniyle, hükümetin talebi üzerine il özel idarelerinin bazı
kaynakları -örneğin, Köy Hizmetlerinin yol yapımıyla ilgili araç gereçleri-
aslî işleri yerine, yani, köy yolu yapmak yerine duble yol yapmak için
kullanılıyor. Bu stratejik planlar bu gibi hükümet müdahaleleriyle bozulursa,
üstelik bundan da sorumlu olacak, 18 inci madde gereğince, yine, vali gibi
görünüyor. Sayın Bakanım bu duble yollar için Köy Hizmetlerinin kaynaklarının
kullanılmasında bir haksızlık görmüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım teşekkür ederim.
"Valiliklerde bu stratejik planı
yapacak yetenekte kadrolar var mı" diye bir soru yöneltildi. Maddenin
ikinci fıkrasında "varsa üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla
ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak" denilmek suretiyle,
üniversiteler, meslek odaları ve konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin de
katkısı istenerek, bir noktada bu açık kapatılmak isteniliyor.
Köy Hizmetlerine ait araçların duble yol
için kullanıldığı ve bu nedenle köy yollarının yapılamadığı anlamına gelecek
bir düşüncesini ifade etti Değerli Milletvekili arkadaşımız.
Evet, Köy Hizmetlerinin bazı araçları
duble yol için de kullanılmıştır; ama, köy yolları da ihmal edilmiş değildir;
çünkü, özellikle şimdi, işte, baharla birlikte, köy yollarının yapımıyla da
ilgili, valiliklerin kontrolünde, Köy Hizmetleri araçları da çalışmaktadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
31 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi okutuyorum:
Yetki devri
MADDE 32.- Vali, görev ve yetkilerinden
bir kısmını uygun gördüğü takdirde, yöneticilik sıfatı bulunan özel idare
görevlileri ile ilçelerde kaymakamlara devredebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan "özel idare" ifadesinin önüne
"il" kelimesini ekleyip "il özel idaresi" olarak
düzeltirsek...
BAŞKAN - "Özel idare" ifadesini
"il özel idaresi" şeklinde düzelterek, maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi okutuyorum:
İhtilaf halinde temsil yetkisinin devri
MADDE 33.- Vali ile birinci ve ikinci
derecedeki kan ve kayın hısımlarının il özel idaresi ile ihtilâflı olduğu
durumlarda, dava açılması ve bu davada özel idarenin temsili, meclis başkanı,
bulunmadığı takdirde başkan vekili veya bunların yetkilendireceği kişiler
tarafından yerine getirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Sayın Komisyon, burada da "özel
idarenin" ifadesini "il özel idaresinin" olarak düzeltiyor
muyuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN
YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım "özel idarenin" ifadesini "il özel
idaresinin" olarak düzeltilmesi uygundur.
BAŞKAN - Şimdi, 33 üncü maddeyi, madde
içerisinde geçen "özel idarenin" ifadesini "il özel
idaresinin" olarak düzelterek oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Organlara İlişkin Ortak Hükümler
Görevden uzaklaştırma
MADDE 34.- Görevleriyle ilgili bir suç
nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan il özel idaresi
organları veya bu organların üyeleri, geçici bir önlem olarak kesin hükme kadar
görevden uzaklaştırılabilir.
Görevden uzaklaştırma önlemi iki ayda bir
gözden geçirilir. Devamında kamu yararı bakımından yarar görülmeyen görevden
uzaklaştırma önlemi kaldırılır.
Soruşturma veya kovuşturma sebebiyle
görevden uzaklaştırılan il özel idaresi organları veya bu organların üyeleri
hakkında; 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması
Hakkında Kanuna göre soruşturma izni verilmemesi, takipsizlik, kamu davasının
düşmesi veya beraat kararı verilmesi, davanın genel af ile ortadan kaldırılması
veya görevden düşürülmeyi gerektirmeyen bir suçla mahkûm olunması durumunda
görevden uzaklaştırma önlemi kaldırılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ KISIM
İl Özel İdaresi Teşkilâtı
İl özel idaresi teşkilâtı
MADDE 35.- İl özel idaresi teşkilatı;
genel sekreterlik, mali işler, sağlık, tarım, imar, insan kaynakları, hukuk
işleri birimlerinden oluşur. İlin nüfusu, fiziki ve coğrafi yapısı, ekonomik,
sosyal, kültürel özellikleri ile gelişme potansiyeli dikkate alınarak norm
kadro sistemine ve ihtiyaca göre oluşturulacak diğer birimlerin kurulması,
kaldırılması veya birleştirilmesi il genel meclisinin kararıyla olur. Bu
birimler büyükşehir belediyesi olan illerde daire başkanlığı ve müdürlük, diğer
illerde müdürlük şeklinde kurulur.
Genel sekreter, il özel idaresi
hizmetlerini vali adına ve onun emirleri yönünde, mevzuat hükümlerine, il genel
meclisi ve il encümeni kararlarına, il özel idaresinin amaç ve politikalarına,
stratejik plan ve yıllık çalışma programına göre düzenler ve yürütür. Bu amaçla
il özel idaresi kuruluşlarına gereken emirleri verir ve bunların uygulanmasını
gözetir ve sağlar.
Genel sekreter yukarıda belirtilen
hizmetlerin yürütülmesinden valiye karşı sorumludur.
Toplam nüfusu 3.000.000'a kadar olan
illerde, ihtiyaca göre en fazla iki, nüfusu bunun üzerinde olan illerde en
fazla dört genel sekreter yardımcılığı kadrosu ihdas edilebilir.
İlçelerde, özel idare işlerini yürütmek
amacıyla kaymakama bağlı ilçe özel idare teşkilâtı oluşturulabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi okutuyorum:
Norm kadro ve personel istihdamı
MADDE 36.- Norm kadro ilke ve standartları
İçişleri Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken
belirlenir. Bu ilke ve standartlar çerçevesinde norm kadro çalışmasını il özel
idaresi yapar veya yaptırır.
İl özel idaresi personeli, vali tarafından
atanır ve ilk toplantıda il genel meclisinin bilgisine sunulur.
İl özel idareleri, norm kadro unvan ve
sayıları dahilinde olmak kaydıyla, çevre, sağlık, veterinerlik, teknik, hukuk,
sosyal ve ekonomi, kültür ve sanat, bilişim ve iletişim, planlama, araştırma ve
geliştirme, eğitim ve danışmanlık alanlarında; tabip, uzman tabip, veteriner,
avukat, mühendis, çözümleyici ve programcı, mimar, ebe, hemşire, teknisyen ve
tekniker gibi ihtiyaç duydukları uzman ve teknik personeli, sözleşme ile
çalıştırabilir. Bu şekilde sözleşmeli olarak çalıştırılacakların, yürütecekleri
hizmete ilişkin nitelikleri taşımaları şarttır. Sözleşmeli personel eliyle
yürütülen hizmetlere ilişkin boş kadrolara ayrıca atama yapılamaz.
Üçüncü fıkra hükmü uyarınca istihdam
edileceklerin ücret miktarları, yılları Bütçe Kanununda belirlenecek ücret
tavanını aşmamak üzere Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen sınırlar
içerisinde il genel meclisi tarafından belirlenir. Bu şekilde
çalıştırılacaklara her ne ad altında olursa olsun sözleşme ücreti dışında
herhangi bir ödeme yapılamaz ve ücret mahiyetinde aynî ya da nakdî menfaat
temin edilemez. Söz konusu personel hakkında bu Kanunda hüküm bulunmayan
hususlarda vize hariç 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre istihdam edilenler hakkındaki
hükümler uygulanır.
Genel Sekreterlik kadrosuna atananlar,
büyükşehir belediyesi bulunan illerde genel idare hizmetleri sınıfına dahil
bakanlık genel müdürü, diğer illerde ise genel idare hizmetleri sınıfına dahil
müstakil daire başkanı için ilgili mevzuatında öngörülen tüm haklardan aynen
yararlanırlar; bunların atanmalarında aynı şartlar aranır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam
edilmekte olan memurlar, valinin talebi, kendilerinin isteği ve kurumlarının
muvafakatiyle il özel idarelerinin birim müdürü ve üstü yönetici kadrolarında
görevlendirilebilirler. Bu şekilde görevlendirmelerde 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 68 inci maddesinin (B) bendinde öngörülen şartlar dikkate
alınır. İl özel idarelerinde bu şekilde istihdam edilen kamu kurum ve
kuruluşları personeli kurumlarından izinli sayılırlar. Bu personelin
görevlendirildikleri süre zarfındaki, görevlendirildikleri kadroya ait her
türlü mali hakları ile kurumları tarafından karşılanması gereken sosyal
güvenlik ve benzeri diğer hakları il özel idaresi tarafından ödenir. İzinli
oldukları müddet, terfi ve emekliliklerinde hesaba katılır ve terfi haklarını
kazananlar başkaca bir işleme lüzum kalmaksızın terfi ettirilirler. Bu şekilde
görevlendirilenler, görevlendirme süresinin sona ermesinden itibaren onbeş gün
içerisinde yazılı olarak eski kurumlarına başvurmaları halinde en geç bir ay içerisinde
kadrolarına, kadroları kaldırılmış veya kadrolarına zorunlu sebeplerle atama
yapılmış ise durumlarına uygun bir kadroya atanırlar.
İl özel idaresi genel sekreterliği
görevine vali yardımcısı ve kaymakamlık görevlerinde bulunmuş olanlar arasından
atama yapılacaklarla ilgili olarak İçişleri Bakanlığının ve kendilerinin
muvafakati aranır. Genel sekreter olarak atananların bu görevde geçen süreleri
mesleki kıdemlerinde geçmiş sayılır. Bu şekilde atananlar, genel sekreterlik
görevinin sona ermesinden itibaren bir ay içerisinde, İçişleri Bakanlığı
tarafından mesleki kıdemlerine uygun vali yardımcılığı ve kaymakamlık görevine
atanırlar.
İşçi statüsünde çalışanlar hariç il özel
idaresi memurlarına, memur aylıklarına uygulanan katsayının 20000 gösterge rakamı
ile çarpımı sonucu bulunacak brüt miktarı geçmemek üzere il genel meclisinin
kararı ile yılda bir defa ikramiye ödenebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit.
Buyurun Sayın Koçyiğit. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şahsınız adına söz isteğinizi de
birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 583 sıra
sayılı İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısının, norm kadro ve personel istihdamına
yönelik 36 ncı maddesi hakkındaki görüşlerimizi belirtmek üzere, CHP Grubu ve
şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
anılan yasa tasarısının 36 ncı maddesiyle, bir yandan norm kadro uygulaması
getirilirken, öte yandan kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen
memurların, valinin talebi, kendilerinin isteği ve kurumların izniyle il özel
idarelerinde görevlendirilmelerine olanak veren düzenlemeye yer verilmiştir. Bu
anlayış, norm kadro uygulamasına ve norm kadro getirilmesine tamamen aykırı
bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, İl Özel İdaresi
Yasası Tasarısının 36 ncı maddesinin ikinci paragrafında, il özel idaresi
personelinin vali tarafından atanacağı hususu yer almaktadır. Bu şekilde,
seçilmiş il genel meclisini icraatın dışında tutarak il özel idaresindeki
memurların atanma yetkisinin kendisi de atanmış bulunan valiye bırakılması,
yerinde bir uygulama şekli değildir. Bu çerçevede, valiye bırakılan yetkinin il
genel meclisiyle birlikte kullanılması, hem atanacak müdürlerin çalışmalarının
denetlenmesi hem de muhtemel il genel meclisi ile vali arasındaki işlerde
koordinasyonun sağlanması bakımından etkili olacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; il özel
idarelerinde uygulanmak istenilen istihdam modeliyle, sözleşmeliliğin, tali
değil, esas istihdam biçimi olacağı öngörülmektedir. Sözleşmeli olarak
tanımlanan kapsama bakıldığında, personelin çok büyük bir kısmının sözleşmeli
olarak çalıştırılmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 4/B maddesi, sözleşmeli personel kapsamını, kalkınma planı,
yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması,
gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan zarurî ve istisnaî
durumlara münhasır olmak üzere, özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç
gösteren geçici işler olarak belirlemektedir. Oysa, görüşülmekte olan yasa
tasarısında, sözleşmeli personel istihdamı mantığına aykırı bir şekilde, neredeyse
personelin tümünün sözleşmeli olması öngörülmüştür. Bilindiği gibi, kamu
hizmeti süreklilik arz etmektedir. Bu nedenle, bu görevi yerine getiren kamu
görevlilerinin de sürekli istihdamı esas olmalıdır. Tasarıda öngörüldüğü
şekilde, sözleşmeli istihdam şekli esas alınırsa, iş güvencesi ve memur
güvencesi yok olacaktır. Bu nedenle, tüm çalışanların kadrolu ve sürekli
istihdamı sağlanarak, sözleşmeli personel, yasadaki amaç ve tanımına uygun bir
şekilde, özel bir meslek bilgisine ve ihtisasa ihtiyaç duyulan geçici işlerle
sınırlandırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, 36 ncı maddede
yer alan "personelin her türlü alacakları zamanında ve öncelikle
ödenir", "ikramiye ödenebilir", "sözleşmeli olarak
çalıştırılacakların ücret miktarı ve her çeşit ödemeleri, Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenen sınırlar içinde il genel meclisi tarafından
kararlaştırılır" ibarelerinden, personel ödemelerinin, belediyelerde
olduğu gibi, doğrudan il özel idaresi tarafından yapılacağı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, çeşitli gerekçelerle, belediye personelinin başta maaş
ödemeleri olmak üzere, çeşitli malî hakları düzensiz olarak ödenmektedir.
Halen, 40-50 aya varan sürelerde maaş ödemesi yapamayan belediyeler vardır.
Bunun yanında, çok sayıda belediyede, belediye personeli adına ilgili hesaplara
yatırılması gereken zorunlu tasarruf kesintileri ve konut edindirme yardımı
gibi kesintiler ilgili hesaplara yatırılmayarak, kamu görevlileri mağdur
edilmektedir. Gerekli malî önlemler alınmazsa, belediyelerde yaşanan bu
sorunların aynısı bir süre sonra il özel idarelerinde yaşanacaktır. Maddede yer
alan "personelin her türlü alacakları zamanında ve öncelikle ödenir"
ibaresi yanında, bunun sağlanmasına yönelik herhangi bir önlem alınmadığı
görülmektedir. Bu düzenleme, yalnızca bir tavsiye kararı olarak kalacaktır. Bu
nedenle, personel alacaklarının ödenmesi valilerin inisiyatifine ve
tercihlerine bırakılmayarak gerekli yasal düzenlemelere yer verilmelidir.
Ayrıca, çalışanların malî ve sosyal haklarına karşılık yapılacak ödemelere
ilişkin il özel idaresi gelirlerinin haczedilmemesi için gerekli yasal
düzenleme yapılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, çağdaş
demokrasilerde konulan hukuk normlarının, uygulanabilir, toplumca benimsenen ve
objektif olması gerektiği çok açıktır. Bu ve benzeri kurallar, yaşamın her
alanında olduğu gibi, bürokrasiye yapılacak atamalar için de geçerli olmak
zorundadır; çünkü, siyaset kurumunun koyduğu hukuk normlarını uygulayacak olan
bürokrasinin temel görevi yansız davranmaktır. Ancak, özellikle son yıllarda,
siyaset kurumunun yozlaşmasına paralel olarak "ben ekibimle
çalışırım" anlayışı bürokraside ve siyasette egemen olmuş ve bürokrasi
büyük ölçüde yansızlığını yitirerek, ne yazık ki, siyasallaşmıştır. O kadar ki,
Sayın Başbakan, yapılan atamaları doğal bir hak olarak görmüş, belli bir
siyasal düşünceyi bürokraside egemen kılmak için bakanlarıyla birlikte yoğun
çaba içerisine girmiştir. Sayın Başbakana göre, bürokrasiye yapılacak
atamalarda liyakat, kariyer, bilgi birikimi, deneyim değil; vücut dilini
anlayacak, Anadolu tabiriyle leb demeden leblebiyi anlayacak kişiler
gerekmektedir. Şimdi, bu anlayıştan yola çıkıldığında, yapılan atamalar atama
olmaktan çıkmakta, bürokraside siyasal kadrolaşmanın temelini oluşturmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP,
iktidara geldiğinden beri tüm kamu kurum ve kuruluşlarında büyük bir kadrolaşma
hareketine girişmiştir. Öncelikle işe Millî Eğitim Bakanlığından başlanılmış ve
bir gecede, Talim Terbiye Kurulunda çalışan 160 uzman ile bunu izleyen günlerde
3 000 dolayında millî eğitim müdürü görevlerinden alınarak, bunların yerlerine
kendi yandaşları getirilmiştir.
Yine, SSK hastanelerinde 144 hastaneden
64'ünün başhekimi görevden alınmıştır. Aynı şey devlet hastaneleri için de söz
konusudur. Bilimsel araştırma kurumu TÜBİTAK'a el atılmış; atamalar yargıya
intikal etmiş bulunmaktadır. Sayıştay genel kurulu ve Maliye Bakanlığınca
seçilen 32 aday üye, altı ay geçmesine karşın, sırf kendi görüşlerinden
olmadığı gerekçeleriyle, nihaî seçim için Plan ve Bütçe Komisyonuna ve Meclis
Genel Kuruluna bugüne kadar getirilmemiştir. Amaç, bu süre içerisinde yasal bir
değişiklik yaparak kendi yandaşlarını Sayıştaya üye seçtirmektir.
İktidarın kadrolaşma için başvurduğu en
radikal yol ise, 61 yaşını aşanların zorunlu emekliliği olmuştur; ama, bu da
yargıdan dönmüştür. Ancak, yargı tarafından engellense de buna benzer yollar
denenmeye devam edilmektedir. AKP iktidara geldiğinden bu yana, aklı hep
kadrolaşmaktadır. Kamu kuruluşlarındaki görevlerine kendi yetenekleriyle
gelmiş, birikimli, deneyimli kamu görevlileri görevlerinden alınarak, yerlerine
deneyimsiz, birikimsiz kişiler atandığından, kamu hizmetleri durma noktasına
gelmiştir.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Maddeye
gel Sayın Vekil, maddeye.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kadrolaşmada hiçbir iktidar döneminde görülmeyen
uygulamalara tanık olmaktayız.
İSMAİL KATMERCİ (İzmir) - Maddeyle ilgisi
var mı Sayın Vekil?!
MUHSİN KOÇYİĞİT (Devamla) - Maddeyle
ilgili, istihdamla ilgili, kadrolaşmayla ilgili; hepsi maddeyle ilgili.
Kadrolaşmada, hiçbir iktidar döneminde
görülmeyen uygulamalara tanık olmaktayız. AKP il yönetimlerinin antetli
kâğıtlarına kimin nereye atanacağı talimatı listeler halinde yazılıp, faks ve
diğer iletişim araçlarıyla devletin genel müdürlüklerine iletilmektedir.
Eskiden de böyle talepler olurdu; ama, parti amblemli kâğıtlara yazılmazdı. En
azından, bir heyet, kalkıp genel müdürlüğe giderek, nezaketen ricada bulunurdu.
AKP İktidarı tüm bunları aşmışa benziyor; çünkü, kadrolaşmada aceleleri vardır.
Acaba, sorun, sadece, kadrolaşma sonucunda kamu yönetiminin etkinliğinin ve
tarafsızlığının kaybolması mı, yoksa, dinci ideoloji yanlılarının devleti ele
geçirme operasyonu mudur diye sormak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
yasa tasarısının yasalaşması halinde, halkımıza ve devletimize hayırlı uğurlu
olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.
Sayın milletvekilleri, konuşmalar
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 önerge vardır; önce geliş
sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 36 ncı maddesinin beşinci fıkrasında geçen "bunların
atanmalarında aynı şartlar aranır" ibaresinin "bunlar valinin teklifi
ve İçişleri Bakanlığının onayı ile atanır" şeklinde ve yedinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Recep
Koral |
Yahya
Baş |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret
Bayraktar |
Muzaffer
Baştopçu |
Asım
Aykan |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Trabzon |
"Genel sekreter
olarak atanan mülkî idare amirlerinin bu görevde geçen süreleri meslekî
kıdemlerinde geçmiş sayılır. Bu şekilde atananlar genel sekreterlik görevinin
sona ermesinden itibaren bir ay içerisinde İçişleri Bakanlığı tarafından
meslekî kıdemlerine uygun görevlere atanırlar."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısının 36 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Nusret
Bayraktar |
Fahri
Keskin |
|
|
Ordu |
İstanbul |
Eskişehir |
|
|
Recep
Koral |
|
Sabri
Varan |
|
|
İstanbul |
|
Gümüşhane |
|
"Sözleşmeli ve işçi statüsünde
çalışanlar hariç olmak üzere il özel idaresi memurlarına, başarı durumlarına
göre toplam memur sayısının % 10'unu ve devlet memurlarına uygulanan aylık
katsayısının 20 000 gösterge rakamıyla çarpımı sonucu bulunacak miktarı
geçmemek üzere, çalıştıkları sürelerle (hastalık ve yıllık izinleri dahil)
orantılı olarak, encümen kararı ile yılda en fazla iki kez ikramiye ödenebilir.
Büyükşehir belediyelerinin olduğu yerlerde bu rakam 30 000 olarak
uygulanır."
BAŞKAN - İkinci önerge en aykırı önerge
olup, işleme alıyorum.
Sayın Komisyon, ikinci önergeye ne
diyorsunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Hükümet tasarısında öngörüldüğü şekliyle
ikramiyenin, yılda iki defa ve sınırlı sayıda personele yönelik olarak
getirilmesinin il özel idarelerinde çalışan personelin performanslarının
artırılması ve böylece hizmet verimliliğinin yükseltilmesi amaçlanmıştır.
Maddenin kabul edilen şekliyle ise, söz konusu ödemenin tüm personele yapılan
mutat ödeme şekline dönüştürülerek anılan ödemenin teşvik edici özelliği
ortadan kaldırılmıştır. Ayrıca, ikramiyenin yıllık yükü hükümet tasarısında 1,3
trilyon TL civarında iken Komisyonda değiştirilen şekliyle bu yükün 5,3 trilyon
TL civarında olabileceği tahmin edilmektedir. Kamu Yönetimi Temel Kanunu
Tasarısı ile bakanlıkların taşra teşkilatının personeli ile birlikte il özel
idarelerine ve belediyelere devredilmesi durumunda ise, 218,5 trilyon TL ilave
yük gelebilecektir. Bu nedenlerle söz konusu değişiklik amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun takdire bıraktığı Hükümetin müspet görüş
bildirdiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 36 ncı maddesinin beşinci fıkrasında geçen "bunların
atanmalarında aynı şartlar aranır" ibaresinin, "bunlar valinin
teklifi ve İçişleri Bakanlığının onayı ile atanır" şeklinde ve yedinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
"Genel Sekreter olarak atanan mülkî
idare amirlerinin bu görevde geçen süreleri meslekî kıdemlerinde geçmiş
sayılır. Bu şekilde atananlar genel sekreterlik görevinin sona ermesinden
itibaren bir ay içerisinde İçişleri Bakanlığı tarafından mesleki kıdemlerine
uygun görevlere atanırlar."
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Genel sekreterlik kadrosu valinin teklifi
ve İçişleri Bakanı onayıyla gerçekleştirilmelidir. Mülkî idare amirlerinin
kazanılmış haklarının saklı olmasının gereğidir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçisini dinlediğiniz, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin müspet görüş
ifade ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 36 ncı maddeyi, kabul edilen önergelerle yapılan değişiklikler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ KISIM
İl Özel İdarelerinin Denetimi
Denetimin amacı
MADDE 37. - İl özel idarelerinin denetimi;
faaliyet ve işlemlerinde hataların önlenmesine yardımcı olmak, çalışanların ve
özel idare teşkilâtının gelişmesine, yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli,
güvenilir ve tutarlı duruma gelmesine rehberlik etmek amacıyla; hizmetlerin
süreç ve sonuçlarını mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere,
performans ölçütlerine ve kalite standartlarına göre tarafsız olarak analiz
etmek, karşılaştırmak ve ölçmek; kanıtlara dayalı olarak değerlendirmek, elde
edilen sonuçları rapor hâline getirerek ilgililere duyurmaktır.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Yasası
Tasarısının 37 nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım
adına görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu maddeye baktığımız zaman,
denetimin amacı şöyle açıklanıyor: "İl özel idarelerinin denetimi;
faaliyet ve işlemlerinde hataların önlenmesine yardımcı olmak, çalışanların ve
özel idare teşkilatının gelişmesine, yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli,
güvenilir ve tutarlı duruma gelmesine rehberlik etmek amacıyla; hizmetlerin
süreç ve sonuçlarını mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere,
performans ölçütlerine ve kalite standartlarına göre tarafsız olarak analiz
etmek, karşılaştırmak ve ölçmek; kanıtlara dayalı olarak değerlendirmek, elde
edilen sonuçları rapor haline getirerek ilgililere duyurmaktır." Bu tanım,
tasarıyı hazırlayan anlayışın olaylara, bu arada denetim olayına bakış açısını
yansıtmaktadır.
İl özel idarelerindeki mevcut denetim
yapısı, üçlü bir özellik arz eder. Var olan denetim işleyişinin birinci ayağını
oluşturan mülkiye müfettişleri ve ikinci ayağını oluşturan mahallî idareler
kontrolörlerinin gerçekleştirdiği denetim, yolsuzlukların yaşanmasında hem
caydırıcı etki yapmakta hem de bir yolsuzluk varsa, ilgililerin hesap
vermesinin önü açılmaktadır.
Denetimin üçüncü ayağını oluşturan
Sayıştay ise, yıllık hesapları incelemektedir. Sayıştayın, bir yerel yönetim
organı olan il özel idarelerini denetleme işlevini tam olarak yerine
getirmesini beklemek, doğrusu, biraz hayalcilik gibi gözüküyor. Zira, şimdiki
yapı ve sorumluluk yetkisiyle, denetlemekle yükümlü olduğu kurumları bile
denetleyemeyen Sayıştayın il özel idarelerini denetlemesini beklemek, doğrusu
mümkün değildir. Yoksa, Sayıştayın yerine getiremeyeceği denetim, özel
kuruluşlara mı yaptırılacaktır? Sayıştayın yapacağı veya yaptıracağı
denetimler, yolsuzlukları önlemekte, ortaya çıkarmakta acaba ne kadar etkili
olacaktır?
Tüm bu nedenlerle, üçlü denetim yapısında
bile zaman zaman yolsuzluk iddiasının gündeme geldiği bir süreçte, madde
tanımında ve gerekçesinde belirtildiği gibi, denetimi, performans denetimine
indirgemek yanlışların en büyüğü olabilir. Gerekçede dile getirilen
"öngörülen yeni denetim sistemiyle, idarenin ve çalışanların hatalarını
bulma yönünde yoğunlaşan denetim anlayışına son verilmektedir" görüşü
bence ürkütücü bir vurgulamadır. Denetimdeki amaç, ne zamandan beri ve hangi
demokraside, idarenin ve çalışanların hatalarını bulmama şeklinde
belirlenmiştir?! Bir diğer anlatımla, denetim, hangi toplumlarda, hataları
kapatma olarak algılanmaktadır ve gerçekleştirilmektedir?! Lütfen, birileri
çıkıp bizi aydınlatırsa memnun olacağız.
Gelişmiş ülkelerde ve demokrasilerde bile,
denetim, devlet işleyişinin en önemli mekanizması olarak karşımıza çıkarken,
bizim denetimden vazgeçme gibi bir lüksümüz olabilir mi. "Performans
denetimi" adı altında, denetim sistemini, yalnızca performans tespitine
indirgeyen mantığın yasalaşması, bugün için de yarın için de olumsuz bir işaret
gibi gözüküyor. Yılların birikim ve deneyimine sahip olan müfettişlik ve teftiş
kurumlarının ortadan kaldırılması, uluslararası yolsuzluk listesinde hatırı
sayılır yerde bulunan ülkemizi, acaba ne duruma getirecektir, bunu düşünmek
bile istemiyorum.
Yine, madde gerekçesinde yer alan
"yapılacak denetim faaliyetleriyle, muhtemel hata alanları tespit edilerek
il özel idaresi yönetimi ve çalışanlar hata yapmadan önce eğitilecek ve
uyarılacaktır. Denetim daha çok gelecek yönelimli ve hizmetlerin
yürütülmesindeki süreçlerin kontrolü şeklinde olacaktır" ifadesi, tasarıyı
hazırlayanların olayı ne kadar basite indirgediğini gözler önüne seriyor.
Denetimi, yalnızca performans denetimine indirger, bu kadar basit görürseniz,
tabiî ki, bu mantık da normaldir.
Değerli milletvekilleri, işlerin
belirlenen kurallara bağlı olarak daha çok verimle yürütülmesi için, performans
denetimi şarttır; ben buna karşı değilim, biz buna karşı değiliz; ama, denetim,
yalnızca, daha verimli ve kurallara bağlı çalışma ortamını sağlamak, iyi
niyetle yapılan hataları ve eksiklikleri tespit etmek değildir. Öyle olsaydı,
Yüce Meclis, bir süreden beri aldığı bir dizi Yüce Divana gönderme kararlarını
herhalde almazdı; çünkü, yapılanlar hata ve eksiklik kabul edilir, bir daha
yaşanmaması için, bu tasarıda belirtildiği gibi, eğitim çalışmaları ve
uyarılarla geçiştirilirdi; ama, Yüce Meclis, geçmişte yaşananları birer hata
olarak algılamadı, suç unsuru olarak kabul etti ve ilgililerin yargılanmasını
talep etti. Bu olayları Yüce Meclise kadar getiren süreç, bugün görmezden
gelinmek istenen denetim mekanizmasıdır. Siz, bu mekanizmayı ortadan
kaldırırsanız, yolsuzluk, usulsüzlük, görevi suiistimal ve görevi kötüye
kullanma gibi suçları bir daha göremeyeceksiniz; olmadığı için, yaşanmadığı ve
bir daha da olmayacağı, yaşanmayacağı için değil, ortaya çıkaracak sistemi
ortadan kaldırdığınız için göremeyeceksiniz.
Tasarı gerekçesinin diğer bir bölümünde,
denetimin bir başka amacı şöyle açıklanıyor: "Denetim faaliyetlerinde
öngörülen ikinci amaç ise, faaliyetlerin ve sonuçlarının mevzuata, kurumsal
strateji ve başarı ölçütleriyle hedeflere, ulusal politika ve standartlara
uygunluk açısından değerlendirilmesi ve raporlanmasıdır." Bu açıklama,
denetimden ne anlaşıldığını ve/veya ne anlaşılmak istendiğini anlatmaya yetiyor.
Değerli milletvekilleri, burada, yasama
gibi, önemli, bir o kadar da kutsal bir görevi yerine getirmeye çalışıyoruz.
Yasama görevini yerine getirirken, çok dikkatli olmak zorundayız, neyi, niçin
yaptığımızı iyi bilmek durumundayız. İl özel idarelerinin denetimini öngören
yeni yasal düzenlemeyi gerçekleştirirken, var olan gerçekleri yok sayamayız.
Yok sayarak atacağımız her adım, ileride, en azından vicdanen hesap vermemizi
gündeme getirecektir. İktidarın önerisi olarak gündeme getirilen ve bugün,
iktidarın parmak sayısı çokluğuyla büyük olasılıkla yasalaşacak olan bu
tasarıyı hazırlayanlar, ülkeyi güllük gülistanlık olarak görmeye, göstermeye
çalışmaktadırlar. Soruyorum sizlere, bu ülkede yolsuzluklar, usulsüzlükler,
görev suiistimalleri yaşanmamış mıdır?! Yine, soruyorum sizlere, bu ülkede
yolsuzluklar, usulsüzlükler ve görev suiistimalleri yaşanmayacak mıdır?!
İktidar bunun kefili midir? Bize nasıl bir güvence veriyor ki, bir daha
yaşanmayacağına inanalım?
Devlet işi ciddî bir iştir. İyi niyetlere
dayalı tahmin ve hoşgörülerle devlet yönetilemez; çünkü, hiçbir suç, bilmeden,
iyi niyete dayalı olarak, hatalarla işlenmemektedir. Hele, yolsuzluk ve
usulsüzlük, görevi kötüye kullanma ve görevi suiistimal suçları asla bu
kapsamda değerlendirilemez. Yaşanan gerçekler gösteriyor ki, tüm bu suçların
altında çıkara dayalı ilişkiler yatmaktadır. O nedenle, siz, kalkıp, çıkara
dayalı bir suçu performansa dayalı bir hata olarak değerlendiremezsiniz; o
nedenle, siz, kalkıp, çıkara dayalı suçları hoşgörüyle yaklaşıp, hatta yok
sayıp görmezden gelemezsiniz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin
yaşadığı son yirmi yıllık süreçte yaşananlar, denetimin ne kadar vazgeçilmez ve
gerekli olduğunu göstermektedir. Bugün, huzurlarınızda, bugüne kadar başarı ve
özveriyle çalışarak çok sayıda yolsuzluk ve usulsüzlüğü ortaya çıkaran,
ilgililerin yargıda hesap vermesini sağlayan teftiş kurullarına ve müfettişlere
bir kez daha özellikle teşekkür etmek, onları buradan kutlamak istiyorum.
Yolsuzluk iddialarıyla dolu yığınlarca dosyanın işlem için beklediği böyle bir
süreçte denetimi ortadan kaldırmak, cesaretten de öte, gerçekleri görmezden
gelmektir; bir diğer anlatımla -dilim varmıyor; ama- denetimden, denetlenmekten
kaçma girişimidir. Aklıma, ister istemez, acaba, AKP İktidarı denetimden mi
kaçıyor diye sormak geliyor. Zira, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu
Tasarısı, Kamu Yönetimi Temel Yasası Tasarısı ve huzurunuza getirilen İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısıyla, uzun yıllara dayalı bir deneyim ve birikime sahip
denetim sistemi yok edilmeye çalışılıyor. Yerine getirilen ve getirilmek
istenilen ise, bir nevi, denetlenmeme yasa tasarılarıdır. Soruyorum buradan,
AKP İktidarı denetlenmek istemiyor mu?
Değerli milletvekilleri, AKP'nin
denetlenmek istenmediğinin bir başka kanıtını sizlerle paylaşmak istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) - Denetlemeyi, hep
beraber, sizlerle yapıyoruz.
KEMAL SAĞ (Devamla) - Ona da geleceğim
efendim, açıklayacağım.
Denetim sistemimizin vazgeçilmez
unsurlarından biri de, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki denetimdir. Yani, biz
milletvekillerinin, soru önergeleriyle iktidarı denetlemesidir. Bu görev de,
tabiî ki, en çok, Anamuhalefet Partimize düşmektedir. Ben bir milletvekili
olarak, denetim amacıyla birçok soru önergesi verdim, vermeye de devam
edeceğim; ancak, önemli konularda, önemli sorularla dolu önergelerimizin bir
bölümüne, iktidar mensuplarından yanıt dahi alamamaktayız. Denetimin yapılması
ve doğruların ortaya çıkması amacıyla yöneltilen sorulara yanıt vermemek,
denetim kapısını kapatmak değil midir?!
Bütün bunlar göstermektedir ki, AKP, her
kademede denetimi saf dışı bırakmakta, gerçek denetim ağından kurtulmakta
kararlıdır. Özünde yapılmak istenilen, denetimsiz bir kamu yönetimi ve devlet
idaresidir. Böyle bir yönetim biçiminin adı da, çağdaş yönetim olamaz. Zira, en
gelişmiş demokratik yönetim, tüm kurumları ve kurallarıyla kendi kendini
denetleyebilen bir yönetimdir.
Sözlerimi tamamlarken, kendi kendini
denetleyen, yolsuzluk ve usulsüzlüklere geçit vermeyen, daha gelişmiş
demokratik ortamda yaşama dileğiyle, hepinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, maddenin ikinci satırında
geçen "özel idare" ibaresinin "il özel idaresi
teşkilatının" şeklinde düzeltilmesi gerekir.
BAŞKAN - Maddenin ikinci satırında "
ve il özel idaresi teşkilatının" şeklinde düzeltme yaparak maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi okutuyorum:
Denetimin kapsamı ve türleri
MADDE 38.- İl özel idarelerinde iç ve dış
denetim yapılır. Denetim, iş ve işlemlerin hukuka uygunluk, malî ve performans
denetimini kapsar.
İç ve dış denetim 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre yapılır .
Ayrıca, il özel idaresinin malî işlemler
dışında kalan diğer idarî işlemleri, idarenin bütünlüğüne ve kalkınma planı ve
stratejilerine uygunluğu açısından İçişleri Bakanlığı, vali veya
görevlendireceği elemanlar tarafından da denetlenir.
İl özel idarelerine bağlı kuruluş ve
işletmeleri yukarıdaki esaslara göre denetlenir.
Denetime ilişkin sonuçlar kamuoyuna
açıklanır ve meclisin bilgisine sunulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısının 38 inci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve
şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın arkadaşlarım, tasarının 38 inci
maddesi, il özel idarelerinde denetimin kapsamını ve türlerini belirlemektedir.
Kanun tasarısında, il özel idarelerinde iç ve dışdenetim yapılacağı, bu
denetimin de 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre yapılacağı
hükme bağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, hatırlanacağı
gibi, hem Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı hem de Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunu teftiş kurullarını ortadan kaldırmış, onların yerine içdenetimi
getirmiştir. İçdenetçilere, soruşturma ve teftiş yapma yetkisi verilmemiştir.
Dolayısıyla, tasarıdaki denetimle ilgili düzenlemeler yetersizdir. Denetim
konusundaki en büyük eksiklik, teftiş kurullarının ortadan kaldırılmasının
yarattığı boşluğun doldurulmamasından kaynaklanmaktadır.
Denetim, iç ve dışdenetim olarak ikiye
ayrılmış, içdenetimi, içdenetçilerin, dışdenetimi ise, Sayıştayın yapması
öngörülmüştür; ancak, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda ve Kamu Yönetimi
Temel Kanunu Tasarısında yapılan düzenlemeler, iç ve dışdenetime soruşturma
yapma yetkisini vermemektedir. Soruşturma yapma yetkisi verilmeyince,
yolsuzluklarla ilgili soruşturmaları kim yapacaktır sorusu yanıtsız
kalmaktadır.
Yerel yönetimlerin denetimi konusu,
uluslararası uygulamalara uygun olmalı; ama, kendi ülke gerçeklerimizi, birikim
ve deneylerimizi de dışlamamalıdır. Kaldı ki, yolsuzlukla mücadele, bütün
ülkelerde en başta gelen denetim görevleri arasındadır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı,
yolsuzlukları önlemeye değil, özendirmeye yarayacaktır. Günümüzde, karapara
aklama, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı, rüşvet ve görevi kötüye kullanma suçları
bir arada olabilmektedir. Bu türlü suçlar, suç örgütleri tarafından, organize
olarak, birden çok şehir ve birden çok ülkede kurulan şirketler veya
organizasyonlar tarafından yürütülmektedir. Bu tür suçları, il özel
idarelerinin içdenetçileri ortaya nasıl çıkaracaktır, yargıya nasıl intikal
ettireceklerdir?
Maliye Bakanlığı müfettişlerince son
yapılan Örümcekağı Operasyonu 26 ilde gerçekleştirilmiştir. Yaklaşık 665 000
000 dolarlık hayalî ihracat tespit edilmiş ve savcılığa intikal ettirilmiştir.
Şimdiki yeni düzenlemeyle, bırakın 26 ilde birden operasyon yapmayı, tek bir
ilde, kendi ilinde bile içdenetçiler bir tek operasyon yapamazlar; çünkü, bu
konular uzmanlık isteyen konulardır. Geçmişte kamuoyuna mal olmuş, henüz
belleklerimizden silinmeyen Bufalo, Fırtına, Mavi Akım, Neşter, Balina, Beyaz Enerji,
Örümcekağı, Kasırga gibi büyük operasyonların tamamında Meclis araştırması
komisyonları çalışmalarının hepsinde müfettişler görev almışlardır. Şimdi ne
yapıyoruz; şimdi, müfettişlik sistemini kaldırıyoruz; olacak iş değil bu.
Değerli arkadaşlarım, bir
Neşter Operasyonu vardı. Hani, 250 000 000 dolarlık fazla bir ödeme yapılmıştı.
Devletin 2 250 dolara aldığı stent'ler, operasyondan sonra 250 dolara alınmaya
başlanmıştı. İşte, bu operasyon maliye müfettişlerinin katılımıyla yapılmıştı.
Bunları ne çabuk unuttuk. Kamu yönetiminde yapılacak iş, teftiş kurullarını
kaldırmak değil, güçlendirmektir. Tabiî ki, bunu biz dediğimiz zaman, muhalefet
dediği için yapmayacağınızı biliyoruz. Belki Amerika örneği size etkili
olabilir diye bir örnek vermek istiyorum: Amerika Birleşik Devletlerinde, 6
Kasım 2003 tarihinde, bu konuda bir kanun tasarısı veriliyor. Bu kanun
tasarısıyla, teftiş kurullarının var olan yetkileri daha da artırılıyor. Bir
düzenleme yapılıyor ki, bu tasarıya göre, Amerika Birleşik Devletlerinde müfettişlerin
bağımsızlıkları artırılıyor, teftiş kurullarının kaynakları artırılıyor,
müfettişlerin nitelikleri artırılıyor, raporlarını Kongreye doğrudan
göndermeleri sağlanıyor. Amerika'da bunlar olurken, Türkiye'de, teftiş
kurulları kaldırılıyor, içdenetçilik kurumu ile bağımsızlığı olmayan, meslekî
nitelikleri belirsiz, birim amirinin atadığı, görevden aldığı amir-memur
ilişkisi elinde siyasal etkiye açık bir denetim modeli oluşturulmak
isteniliyor. Sayın arkadaşlarım, bu yanlıştır; gelin, bu yanlıştan dönelim.
Tasarıyla, Sayıştaya özel
ihtisas daireleri ile bölge düzeyinde taşra birimleri kurulması ve gerektiğinde
denetimi özel kuruluşlara yaptırabilmesi için yetki veriliyor. Sayıştaylar,
dünyanın her yerinde parlamento adına denetim yapan ve sonuçlarını parlamentoya
sunan denetim örgütleridir. Sayıştayın il genel meclislerine rapor sunması
doğru değildir. Doğrudan belediye ve il genel meclislerine rapor sunan ayrı bir
yerel yönetim sayıştayı oluşturulmalıdır.
Bu arada, tasarı, il özel
idarelerine şirketler ve işletmeler kurma yetkisi vermektedir; ama, bunların
denetimi, özellikle buralardaki yolsuzluklarla ilgili soruşturmalar konusunda
büyük zafiyetler söz konusudur. Geçmiş dönemde en çok şikâyet edilen konunun,
özel hukuk hükümlerine tabi belediye şirketlerinin yeterince denetlenmemesi
neticesi kamuoyunda usulsüzlük iddialarının yoğunlaşması olduğu ve bu gerçeğin
İçişleri Bakanlığı genelgelerine yansıtıldığı unutulmamalıdır. Yasa
tasarısında, şirketlerin denetimi konusundaki düzenlemeler yetersizdir.
Kanun tasarısının 38 inci
maddesinde, yine "denetim, iş ve işlemlerin hukuka uygunluk, malî ve
performans denetimini kapsar" denilmektedir.
Sayın arkadaşlarım,
ülkemizde, tahminlere göre yüzde 40'la yüzde 70 arasında değişen kayıtdışı
ekonomi bulunmaktadır. Yani, ekonomik ve ticarî faaliyetlerin yarıya yakını
devletin bilgisi dışındayken neyin performans denetimi yapılacaktır! Bu
noktada, olsa olsa, içdenetçilerin görevi, ancak, hortumlanan kamu
kaynaklarından artakalan miktarın performans niteliklerine uygun kullanılıp
kullanılmadığını ölçmek olacaktır.
Bir de, bazı
ilçelerimizde asaleten görev yapan kamu yöneticileri yoktur. Şu anda 159
ilçemizde kaymakam yoktur. Örneğin, Antalya'nın İbradı İlçesinde sekiz aydır
kaymakam yoktur, iki yıldır ilçe millî eğitim müdürü yoktur, bir yıldır mal
müdürü yoktur, üç yıldır nüfus müdürü yoktur, bir yıldır tarım ilçe müdürü
yoktur, dört yıldır halk eğitimi merkezi müdürü yoktur, altı aydır özel idare
müdürü yoktur; bir adliyesi vardı, şimdi de, onu siz kaldırıyorsunuz. Yani,
söylemeye dilim varmıyor ama, Antalya İlimizin İbradı İlçesinde devlet yoktur
demiyorum ama, vekâleten vardır.
Şimdi, soruyorum sayın
arkadaşlarım size; İbradı İlçemizin performans denetimi nasıl yapılacaktır?
Burada, olsa olsa, hükümetin performansı ölçülebilir; o da, bu hükümetin
İbradı'da performansının sıfır olduğudur. Hükümet, İbradı'da sınıfta kalmıştır.
Hükümeti, İbradı'ya kaymakam ve kamu yönetim kademelerine asaleten müdürler
atamaya davet ediyorum. Muammer Aksoy'ların, Ali Bozer'lerin, Yüksel
Bozer'lerin memleketi İbradı'da devleti görmek istiyoruz, İbradı'nın yolunun
yapılmasını, adliyesinin kalmasını istiyoruz.
Sayın arkadaşlarım,
dışdenetimi Sayıştaya veriyoruz; ancak, Sayıştay, halen denetim kapsamındaki
kamu kurum ve kuruluşlarının ancak yüzde 13'ünü denetleyebilmektedir. Sayıştay,
teftiş kurullarının yerini alamaz, soruşturma yetkisi yoktur. Sayıştay, görev
alanına giren kamu kurum ve kuruluşlarının daha yüzde 87'sini bile
denetleyemezken, Sayıştayın boş bulunan 8 üyeliğinin seçimi de beş aydır
yapılmamaktadır, Plan ve Bütçe Komisyonunda bekletilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Plan ve Bütçede 32
aday üye sayısı 16'ya indirilecek ve Genel Kurula sunulacaktır. Genel Kurul da
gizli oyla 16 üyenin 8'ini seçecektir; yani, Genel Kurul, her 2 üyeden 1'ini
gizli oyla seçecektir. Bu seçim niye yapılmıyor; bu seçimin, seçilen üyelerin
hükümetin performansına uymadığı için geciktirildiği yönünde gazetelerde
haberler çıkmakta, yorumlar yapılmaktadır. Örneğin, 3 Haziran 2004 tarihli
Hürriyet Gazetesindeki köşesinde Sayın Emin Çölaşan "Sayıştay Oyunu"
başlıklı yazısında "Sayıştay tarafından isimleri TBMM'ye gönderilen 32
adayın hemen hemen tümü laik, Atatürkçü, cumhuriyetçi kimselerden oluşuyor.
AKP, listedeki bu isimleri görünce panikliyor. Arada kendi adamları yok! Varsa
da çok az" diyor.
Sayın milletvekilleri, hükümet, siyasal
kadrolaşmayı Sayıştaya da mı sokmak istiyor? Sayıştayın giderek artacağı ve
genişleyeceği kesin olan anayasal görevlerini ve sorumluluklarını layıkıyla
yerine getirebilmesi için, boş üyelik seçiminin zaman geçirilmeden yapılması
gerekir.
Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak,
denetim, devletin devlet olma özelliğinin olmazsa olmaz fonksiyonlarındandır.
İçdenetçilik, bir danışmanlık faaliyetidir. Uzmanlaşmamış içdenetçilerle kamuda
denetim yapılamaz. Yolsuzlukların üzerine, üst yöneticiye bağlı içdenetçiler
nasıl gidecek? Üst yöneticileri kim denetleyecektir? Denetim, bağımsız müfettiş
ve bağımsız yargıyla sağlıklı bir sonuç kazanabilir. Zayıf denetimle güçlü
yönetim olamaz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.
Madde üzerinde önerge yok.
38 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi okutuyorum:
Faaliyet raporu
MADDE 39.- Vali, Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununun 41 inci maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen biçimde;
stratejik plan ve performans hedeflerine göre yürütülen faaliyetleri,
belirlenmiş performans ölçütlerine göre hedef ve gerçekleşme durumu ile meydana
gelen sapmaların nedenlerini açıklayan faaliyet raporunu hazırlar.
Faaliyet raporu mart ayı toplantısında
vali veya görevlendireceği kişi tarafından meclise sunulur. Raporun bir örneği
İçişleri Bakanlığına gönderilir ve kamuoyuna da açıklanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 39 uncu maddesinin ikinci fıkrasında geçen "görevlendireceği
kişi" ibaresinin "genel sekreter" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Recep Koral |
Yahya Baş |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
Muzaffer Baştopçu |
Asım Aykan |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Trabzon |
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, olumlu görüşümüzle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe: Faaliyet raporunun önemine binaen
il genel meclisine sunulmasında faaliyetlere tümüyle vâkıf olan genel
sekreterin sunması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz, olumlu görüş belirtilen önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeyle yapılan değişiklik
doğrultusunda 39 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi okutuyorum:
Hizmetlerde aksama
MADDE 40.- İl özel idaresi hizmetlerinin
ciddî bir biçimde aksatıldığının ve bu durumun halkın sağlık, huzur ve
esenliğini hayatî derecede olumsuz etkilediğinin ilgili bakanlığın talebi
üzerine yetkili sulh hukuk hâkimi tarafından belirlenmesi durumunda;
İçişleri Bakanlığı;
a) Hizmetlerde meydana gelen aksamanın
giderilmesini, hizmetin özelliğine göre makul bir süre vererek özel idareden
ister.
b) Aksama giderilemezse, söz konusu hizmetin yerine getirilmesini o ilin valisinden ister. Bu durumda, vali, aksaklığı öncelikle özel idarenin araç, gereç, personel ve diğer kaynaklarıyla giderir. Mümkün olmadığı takdirde diğer kamu kurum ve kuruluşlarının imkânlarını da kullanabilir. Bu nedenle ortaya çıkacak maliyet vali tarafından İller Bankasına bildirilir ve İller Bankasınca o özel idarenin müteakip ay genel bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamı üzerinden özel idareye ayrılan paydan valilik emrine gönderilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
40 ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi okutuyorum:
Denetimle ilgili diğer hükümler
MADDE 41.- Denetimin yapılması ve faaliyet
raporunun hazırlanması hususunda bu Kanunda hüküm bulunmayan durumlarda 5081
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile diğer kanunların ilgili
hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; denetimle ilgili bir diğer maddeyi
görüşüyoruz. Görüştüğümüz tasarı, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla
getirilen çerçeve düzenlemenin en önemli düzenlemesi. Kuşkusuz, denetim de bunun
en önemli düzenlemelerinden biri olmak durumunda; ama, acaba öyle olabiliyor
mu? Belki de soruyu şöyle söylemek lazım; öyle olabilir miydi?..Yani
"yolsuzluklarla mücadele yasası" adı altında "yolsuzluklarla
birlikte yaşama" tasarısı getiren bir anlayışın, yani, rüşvetten,
irtikaptan, ihaleye fesat karıştırmaktan yargılananlara af getiren ya da
getirmek isteyen bir anlayışın, böyle bir tasarıda, çok önemli bir tasarıda,
acaba, gerçekten ciddî bir denetim isteyip istemeyeceği sorusuyla işe başlamak
daha doğru olmaz mı?.. Tabiî "yolsuzlukla mücadele" adı altında,
yolsuzlukları affederek, daha sonra dokunulmazlıklar meselesine gelmek
istiyorsanız o başka; ama, hatırlatmak gerekir...
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Ne alakası
var?!.
OĞUZ OYAN (Devamla)- Dokunulmazlıklarla
ilgili her türlü sınırlama, tıpkı bir öcü görmüş gibi sizi oradan kaçmaya
yöneltiyorsa, biz bu tasarıda ciddî bir denetim olabileceğini düşünemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, her şeyi piyasaya
bırakarak, denetimi dahi piyasaya bırakarak, sadece İl Özel İdareleri Kanununda
değil, Belediye Kanununda da denetimi piyasaya bırakarak, Sayıştayı
siyasallaştırarak, ama, aynı zamanda kendi faaliyet biçimine aykırı biçimde il
özel idarelerine, il genel meclisine ve belediye meclislerine rapor sunmak
zorunda bırakarak; ama, bu arada teftişi bütünüyle unutarak, soruşturma
yetkilerini taşımayan içdenetçileri devreye sokarak, acaba, denetleme
yapılabilir mi?!
Biliyorsunuz, 5018 sayılı bir Yasa
getirildi. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasası, burada, denetimle
ilgili 38 inci maddede temel kabul ediliyor ve "iç ve dışdenetim 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre yapılır"
deniliyor.
Peki, burada ilave ne var; o geçen 38 inci
maddede ilave tek bir şey vardı, o da şuydu: "İdarenin bütünlüğüne ve
kalkınma planı ve stratejilerine uygunluğu açısından İçişleri Bakanlığı, Vali
veya görevlendireceği elemanlar -valinin görevlendireceği elemanlar kimse,
nasıl bir tanımsa bu- tarafından da denetlenir." Konuyu sınırlıyorsunuz;
bunları elemanlarla yapacaksınız; böyle bir şey olamaz.
Peki, nerede teftiş kurulları, nerede
Maliye Teftiş Kurulu, nerede Başbakanlık Teftiş Kurulu; cevap, yok. Türkiye'nin
çok önemli teftiş kurullarını devredışı bırakacaksınız ve ondan sonra
diyeceksiniz ki, biz denetim yapacağız.
Değerli arkadaşlar, bu, tabiî, sizin
yasanın mantığına çok uygun. Aslına bakarsanız, belediyelerin ve il özel
idarelerinin kamu hizmeti üretimini piyasaya bırakma ve kamu hizmetini
yurttaşlara parasıyla satma anlayışını, fiyatlandırarak onlara pazarlama
anlayışını getiren bu tasarı ve benzerlerinin -Belediyeler Kanunu Tasarısı da
gelecek peşi sıra- uzantısında, kuşkusuz, denetimini de piyasaya bırakmak, özel
denetçilere bırakmak çok uygun düşüyor. Ama, aslında, gerçek denetim amacınız olsaydı,
birincinin, yani, hizmet üretimini piyasaya bırakmanın getireceği olay daha
sıkı bir kamu denetimi olması gerekirdi; çünkü, kullanılan para kamu parası,
vatandaşın parası, vatandaşın vergisi, sizin cebinizden çıkan özel bir para
değil. O nedenle, eğer, kamu hizmeti üretimini piyasaya bırakıyorsanız,
denetimi, tam tersine, bugün olduğundan çok daha etkili bir şekilde kamu
denetimi olarak yapmak zorundaydınız; ama, siz, hem vatandaşın vergi olarak
topladığınız parasını, faize vesaireye aktarmak bir yana, kamu hizmetlerine,
bir şekilde, piyasalaştırmış biçimde aktaracaksınız; yani, piyasa hizmet
üretimi biçimine dönüştüreceksiniz hem de denetimi özelleştireceksiniz...
Değerli arkadaşlar, bu, gerçekten, bir
denetimden kaçış yasasıdır; tıpkı, bunun öncülerinde olduğu gibi, tıpkı, burada
referans verdiğiniz 5018 sayılı Yasada olduğu gibi.
Bakın, şimdi konuştuğumuz 41 inci maddede
ne kadar ilginç bir şey söyleniyor: "Denetimle ilgili diğer hükümler"
başlıklı üç satırlık bu maddeyle, denetimin yapılması ve faaliyet raporunun
hazırlanması hususunda bu kanunda hüküm bulunmayan durumlar 5018 sayılı Yasaya
gönderiliyor. Zaten, 38 inci maddede, 5018 sayılı Yasa geçerli diyorsunuz.
Şimdi, burada, böyle bir hüküm tekrar niye geliyor; doğrusu, tasarının kendi iç
tutarlılığı açısından dahi hayret verici.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun
tasarısıyla, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunundan da tevarüs edildiği
biçimde, teftiş kurulları ortadan kaldırılmakta, onların yerine içdenetim
getirilmekte ve içdenetçilere de soruşturma ve teftiş yapma yetkisi
verilmemektedir. Eğer 5018 sayılı Yasaya gönderiyorsanız, 5018 sayılı Yasanın
durumu da budur, bu tasarının durumu da budur. Dolayısıyla, ne Belediyeler
Kanunu Tasarısında ne bu tasarıda ne önümüze gelecek Büyükşehir Belediyeleri
Kanunu Tasarısında bu boşluğu giderecek düzenlemeye yer verilmektedir.
Dolayısıyla, AKP İktidarının yolsuzluklarla mücadele konusunda ne kadar
isteksiz, bu konuda ne kadar başarısız olduğunu... Tabiî, vatandaş bir kısmını
şimdi görüyor, bir kısmını da yaşayarak görecek. Bu isteksizlikle, yaratılan
böylesine kaotik yapıyla, yani, karmaşık bir yapıyla, daha sonra ne gibi
denetimsizlik sorunlarının ortaya çıkacağını hep beraber göreceğiz; ama, tabiî,
sizin anlayışınızla, siz, sadece geçmiş iktidarların yolsuzluklara karışmış
olanlarını yargılamayı yolsuzlukla mücadele sanıyorsunuz. Ne kendi icraat
döneminizin ne de bu dönemin daha sonra yargılanması için bir açık kapı
bırakmak istiyorsunuz. Eh, sizi kutlarız; gerçekten, bir iktidar kendini nasıl
kurtarır politikası da ancak böyle olur, yasama organı böylesine kötüye
kullanılabilir.
Ben, burada, bu konuda en azından birazcık
hassasiyet taşıyan milletvekili arkadaşlarımı uyarmak için bu konuşmayı
yapıyorum. Dikensiz gül bahçesi yaratarak... Yani, denetçilere, sadece denetim
yapma yetkisi vererek teftiş ve soruşturma yapma yetkisinin verilmemesinin adı,
sadece, dikensiz gül bahçesi yaratmaktır; bunun başka bir adı yoktur. Sizi,
lütfen, yasa tasarısını biraz daha iyi okuyarak, bu yasa tasarısıyla ilgili yapılmış
eleştirilere, sadece muhalefet partisi tarafından değil, bu konuyla ilgili,
Meclis dışından yapılmış birçok eleştiriye kulak vererek, nasıl yanlış bir işin
peşinde olduğunuzu daha iyi algılamaya çalışmaya davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada, öğleden
sonra saat 3 sularında da, bu tasarının tümü üzerine konuşurken size söyledim;
Sayıştayın buradaki rolü sizi kurtarmaz. Bir kere, Sayıştayı, zaten, bu
biçimiyle dönüştürmeye çalışıyorsunuz; bu bir. İkincisi, Sayıştaya, özel
ihtisas mahkemeleri, bölge düzeyinde taşra birimleri kurma, gerektiğinde
denetimi özel kuruluşlara yaptırabilme yetkileri veriyorsunuz.
Bunu daha önce söyledim, tekrarlamayayım;
ama, hiç olmazsa, çıkacak bu yasanın kendi iç tutarlılığı açısından bir yerel
sayıştayı öngörmeniz gerekirdi, bunu dahi öngörmüyorsunuz; ama, bu yetmezdi;
çünkü, teftiş ve soruşturma yetkisi olan teftiş kurullarının, yine de, sistem
içerisinde olması gerekirdi. Zaten, Sayıştay, şu an, yerel yönetimleri inceleme
yetkisine sahip; yani, siz, burada, yeni bir durum yaratmıyorsunuz; ama, sadece
onun üzerine yıkarak, bu kurumu da çalışmaz hale getiriyorsunuz ve denetim
yapamaz duruma getiriyorsunuz.
Tabiî, burada, bir başka şey daha var:
Teftişi neyin üzerine yapacaksınız? Pardon, burada teftiş yok da, Sayıştay,
denetimi neyin üzerinde yapacak, performans denetimini neyin üzerinde yapacak?
Performans denetimi yapmak için elinizde birtakım mekanizmaların olması lazım;
bu mekanizmalar kurulmuş mu? 5018'e yollama yapıyorsunuz; 5018'de, yani, Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Yasasında -burada tartıştık- böyle bir düzenleme yok
ki; yani, olmayan bir şeye gönderme yapıyorsunuz.
Şimdi, bir kere, burada, ilginç bir
şekilde, bakanlar, taşra teşkilatı olmayan bakanlar, hangi amaçlarını, hangi
ölçütlerle, nasıl gerçekleştirip, nasıl izleyecekler? Burada, bu boşluğu nasıl
dolduracaksınız? Bakanların hesap verme sorumluluğu nasıl işleyecek?
Öbür taraftan, valilerin durumunu
düşünelim. Şimdi, yerel düzeyde yürütülen çok sayıda kamu hizmeti olacak.
Valiler kime karşı hesap vermekle yükümlü olacaklar; bu açık değil, bu
belirsiz. Valilerin, bütün bakanlıkların -çünkü, bütün bakanlık faaliyetleri
hemen hemen il özel idarelerine bırakılıyor- faaliyetleriyle ilgili amaç ve
hedefleri belirlemesi, bunları izlemesi, değerlendirmesi ve bunları bildirmesi
zaten mümkün değil. Dolayısıyla, bu, hem uygulanabilir bir durum değil hem
valiliklerin üstesinden gelebileceği, altından kalkabilecekleri bir görev alanı
değil. Dolayısıyla, burada, il özel idaresi nasıl hazırlayacak bu stratejik planı;
mahallî müşterek ihtiyaçlar ölçeğinde hazırlayacak. Peki, bu mahallî müşterek
ihtiyaçları aşan hizmetler ne olacak; yani, bunlar, sağlık, orman, çevre gibi
hizmetler. Sağlık, orman, çevre hizmetleri sadece mahallî müşterek ihtiyaçlara
göre mi belirleniyor; burada ulusal ölçekte ihtiyaçlar söz konusu olmuyor mu?
Eğer öyle ise, bunları nasıl değerlendireceğiz? Burada bu bakanlıkların taşra
teşkilatı da yoksa, bunların ulusal ölçekte performans değerlendirmesi nasıl
yapılacak?
Değerli arkadaşlarım, bütün bunlar
açısından baktığımızda, bu tasarının, tıpkı, mütemmim cüzü olduğu,
tamamlayıcısı olduğu diğer tasarılarda olduğu gibi, kamu yönetiminde büyük bir
boşluk yaratacağını ve bu kadar çok yetki devredilen, bu kadar çok görev
üstlendirilen, kaynakları da büyük bir belirsizlik içerisinde olan böyle bir
idarenin, yani, merkezî idarenin, görevlerini devralan bir idarenin denetiminin
Parlamento adına yapılmaması -çünkü, bunların Parlamentoya sunulması gerekiyor-
denetiminin bağımsız teftiş kurulları tarafından yapılmamasıyla, bugün, kamu
hizmetlerinin, kamu harcamalarının çok büyük bir bölümünü aktaracağımız bu
idarelerin nasıl başıboş kalacağını, nasıl hesap veremez bir durumda kalacağını
ve Türkiye'de vergi ödeyen yurttaşların, verdikleri verginin hesabını sormak
bakımından nasıl araçsız kalacaklarını gösteren bir örnek tasarı olduğunu
söyleyebiliriz ve bu tasarının, herhalde, ileride de kamu yönetimi derslerinde
örnek olarak okutulacağını düşünebiliriz. Burada, sizi tekrar bir yanlış
yapmaktan alıkoymak için çabalıyoruz, gecenin bu saatinde yaptığımız iş, sizi
yeni yanlışlara sürüklenmekten alıkoymaktan başka bir şey değil.
SONER AKSOY (Kütahya) - Ders verme...
OĞUZ OYAN (Devamla) - Ders vermek
diyorsanız, onu siz söylüyorsunuz; ihtiyacınız varsa, ders olarak
düşünebilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, herkesin ders almaya
ihtiyacı vardır. Ben, meslekî hayatımın büyük bölümünü ders vererek geçirdim;
ama, şu ilkeyi hiçbir zaman unutmadım; bir öğretim üyesi, sürekli kendini
öğrenci hissettiği zaman, yani, sadece vererek değil, öğrenerek kendini
beslediği zaman öğretim üyesi olur. Bir milletvekili, ancak kendisini
besleyerek, okuyarak, geliştirerek görevini layıkıyla yapar, bu göreve layık
olmak zorundayız; çünkü, bu millet, bizi, bu görevi layıkıyla yapmak için seçmiştir;
burada, arada çıkıp maç seyretmek için değil.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.
Madde üzerinde başka söz isteği yok.
Önerge yok.
41 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
42 nci maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ KISIM
Malî Hükümler ve Cezalar
BİRİNCİ BÖLÜM
İl Özel İdaresinin Gelirleri ve Giderleri
İl özel idaresinin gelirleri
MADDE 42.- İl özel idaresinin gelirleri
şunlardır:
a) Kanunlarla gösterilen özel idare vergi,
resim, harç ve katılma payları,
b) Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan
paylar,
c) Genel ve özel bütçeli idarelerden
yapılacak ödemeler,
d) Taşınır ve
taşınmaz malların kira, satış ve başka suretle değerlendirilmesinden elde
edilecek gelirler,
e) İl genel meclisi tarafından
belirlenecek tarifelere göre tahsil edilecek hizmet karşılığı ücretler,
f) Faiz ve ceza gelirleri,
g) Bağışlar,
h) Her türlü girişim, iştirak ve
faaliyetler karşılığı sağlanacak gelirler,
i) Diğer gelirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Komisyonun bir talebi var; buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, 42 nci maddenin (a) bendinde
"Kanunlarla gösterilen" ibaresinden sonra "il" kelimesi
ilave edilecek.
Ayrıca, 40 ıncı maddede atladık; sondan
üçüncü satırda "İller Bankasınca o" ibaresinden sonra gelen ibare
"il özel idaresinin" olarak düzeltilecek. İkinci satırda ise, yine
"özel idareye" tabiri var, o da "il özel idaresine" diye
düzeltilecek efendim.
BAŞKAN - Tamam efendim.
42 nci maddeyi, (a) fıkrasını "İl
özel idare vergi, resim, harç ve katılma payları," diye düzelterek,
yazılımda bir düzeltme yapmak suretiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
43 üncü maddeyi okutuyorum:
İl özel idaresinin giderleri
MADDE 43.- İl özel idaresinin giderleri
şunlardır:
a) İl özel idaresinin hizmet binaları ve
tesislerinin temini, bakımı ve onarımı için yapılan giderler,
b) İl özel idaresinin personeline ve
seçilmiş organlarının üyelerine ödenen maaş, ücret, ödenek, huzur hakkı,
yolluklar, hizmete ilişkin eğitim harcamaları ile diğer giderler,
c) Her türlü alt yapı, yapım, onarım ve
bakım giderleri,
d) Vergi, resim, harç, katılma payı,
hizmet karşılığı alınacak ücretler ve diğer gelirlerin takip ve tahsili için
yapılacak giderler,
e) İl genel meclisince belirlenecek
ilkeler çerçevesinde köylere veya köylerin aralarında kurdukları birliklere
yapılacak yardımlar,
f) İl özel idaresinin kuruluşuna katıldığı
şirket, kuruluş ve birliklerle ilgili ortaklık payı, üyelik aidatı giderleri,
g) Faiz, borçlanmaya ilişkin diğer
ödemeler ve sigorta giderleri,
h) Yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile
özürlülere yapılacak sosyal hizmet ve yardımlar,
i) Dava takip ve icra giderleri,
j) Temsil, tören, ağırlama ve tanıtım
giderleri,
k) Avukatlık, danışmanlık ve denetim
hizmetleri karşılığı yapılacak ödemeler,
l) Yurt içi ve yurt dışı kamu ve özel
kesim ile sivil toplum örgütleriyle birlikte yapılan ortak hizmetler ve diğer
proje giderleri,
m) Sosyo-kültürel ve bilimsel etkinlikler
için yapılan giderler,
n) Özel idare hizmetleriyle ilgili olarak
yapılan kamuoyu yoklaması ve araştırması giderleri,
o) Kanunla verilen görevler ve hizmetlerin
yürütülmesi için yapılan diğer giderler.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 43 üncü maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
(n) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (o) bendinin eklenmesini, mevcut (o)
bendinin (p) bendi olarak teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Recep Koral |
Yahya Baş |
|
Ordu |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
Muzaffer Baştopçu |
Asım Aykan |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Trabzon |
"a) İl özel idaresi binaları,
tesisleri ile araç ve malzemelerinin temini, yapımı, bakımı ve onarımı için
yapılan giderler.
o) Doğal afet giderleri."
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Olumlu bir düzenleme Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İl özel idaresi giderlerinin daha kapsamlı
tanımının yapılması amacıyla.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeyle yapılan değişiklik
doğrultusunda 43 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 23.05
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 23.15
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 105 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
583 sıra sayılı kanun tasarısının
müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
7.- İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısı ile İçişleri; Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/767) (S. Sayısı: 583) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 44 üncü maddesini okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
İl Özel İdaresi Bütçesi
İl özel idaresi bütçesi
MADDE 44. - İlin stratejik planına uygun
olarak hazırlanan bütçe, il özel idaresinin malî yıl ve izleyen iki yıl
içindeki gelir ve gider tahminlerini gösterir, gelirlerin toplanmasına ve
harcamaların yapılmasına izin verir.
Bütçeye ayrıntılı harcama programları ile
finansman programları eklenir.
Bütçe yılı Devlet malî yılı ile aynıdır.
Bütçe dışı harcama yapılamaz.
Vali ve harcama yetkisi verilen diğer
görevliler, bütçe ödeneklerinin verimli, tutumlu ve yerinde harcanmasından
sorumludur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
45 inci maddeyi okutuyorum:
Bütçenin hazırlanması ve kabulü
MADDE 45. - Vali tarafından hazırlanan
bütçe tasarısı eylül ayı başında il encümenine sunulur. Encümen, bütçeyi
inceleyerek görüşüyle birlikte kasım ayının birinci gününden önce il genel
meclisine sunar.
İl genel meclisi bütçe tasarısını yıl
başından önce aynen veya değiştirerek kabul eder. Ancak, meclis bütçe
denkliğini bozacak biçimde gider artırıcı ve gelir azaltıcı değişiklikler
yapamaz
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
46 ncı maddeyi okutuyorum:
Harcama yetkilisi
MADDE 46. - İl özel idaresi bütçesiyle
ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi harcama
yetkilisidir. İlçelerde bu yetki kaymakam tarafından kullanılır.
İlçelere gönderilecek ödeneklerin, il özel
idaresi malî kontrol yetkilisi tarafından vize edilmesi yeterlidir. Bu
ödeneklerin harcanması sırasında ayrıca harcama öncesi kontrol işlemi yapılmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
47 nci maddeyi okutuyorum:
Kesinhesap
MADDE 47. - Her yıl bütçesinin kesin
hesabı, vali tarafından hesap döneminin bitiminden sonra gelen mart ayı içinde
encümene sunulur. Kesin hesap il genel meclisinin mayıs ayı toplantısında
görüşülerek karara bağlanır.
Kesin hesabın görüşülmesi ve
kesinleşmesinde, bütçeye ilişkin hükümler uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
48 inci maddeyi okutuyorum:
Bütçe
MADDE 48. - İl özel idaresi bütçesi ile
muhasebe işlemlerine ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığının görüşü
alınarak İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
49 uncu maddeyi okutuyorum:
Geçmiş yıl bütçesinin devamı
MADDE 49. - Herhangi bir nedenle yeni yıl
bütçesi kesinleşmemiş ise yeni bütçenin kesinleşmesine kadar geçen yıl bütçesi
uygulanır.
Bütçenin kabulüne kadar yapılan işlemler
yeni yıl bütçesine göre yapılmış sayılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
50 nci maddeyi okutuyorum:
Gelecek yıllara yaygın hizmet yüklenmeleri
MADDE 50. - İl özel idarelerinde il genel
meclisinin, özel idareye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile park,
bahçe ve havuz bakımı; araç kiralama, kontrollük, temizlik ve yemek hizmetleri;
araç, bilgisayar, faks, fotokopi ve diğer teknolojik ürünlerin bakım ve onarım
işleri süresi ilk mahallî idareler genel seçimlerini izleyen üçüncü ayın sonunu
geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Komisyon Başkanının bir düzeltmesi var;
buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan, birinci satırda "özel idareye" ibaresi
"il özel idaresine" şeklinde değişecek.
BAŞKAN - Komisyon Başkanının ifade ettiği
"il özel idaresine bağlı kuruluşlarda" şeklinde maddeyi düzelterek
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
51 inci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Borçlanma ve İktisadî Girişimler
Borçlanma
MADDE 51. - İl özel idaresi, görev ve
hizmetlerinin gerektirdiği giderleri karşılamak amacıyla aşağıda belirtilen
usul ve esaslara göre borçlanma yapabilir ve tahvil ihraç edebilir:
a) Dış borçlanma, 4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümleri
çerçevesinde ve sadece il özel idaresinin yatırım programında yer alan
projelerin finansmanı amacıyla yapılabilir.
b) İller Bankasından yatırım kredisi ve
nakit kredi kullanan il özel idaresi, ödeme planını bu bankaya sunmak zorundadır.
İller Bankası hazırlanan geri ödeme planını yeterli görmediği il özel
idaresinin kredi isteklerini reddeder.
c) Tahvil ihracı yatırım programında yer
alan projelerin finansmanı için ve ilgili mevzuat hükümleri uyarınca yapılır.
d) İl özel idaresi ve bağlı kuruluşlarının
faiz dahil iç ve dış borç stok tutarı, en son kesinleşmiş bütçe gelirleri
toplamının 213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirlenen yeniden değerleme
oranıyla artırılan miktarını aşamaz.
e) İl özel idaresi, en son kesinleşen
bütçe gelirlerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirlenen yeniden
değerleme oranıyla artırılan miktarının yılı içinde toplam % 10'unu geçmeyen iç
borçlanmayı il genel meclisinin kararı; % 10'u geçen miktarlar için meclis üye
tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve İçişleri Bakanlığının onayı ile
yapabilir.
Yukarıda belirtilen usul ve esaslara
aykırı olarak borçlanan il özel idaresi sorumluları hakkında, fiilleri daha
ağır bir cezayı gerektirmeyen durumlarda Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi
hükümleri uygulanır.
İl özel idaresi, borçlanmayla ilgili
olarak Hazine Müsteşarlığı tarafından istenen bilgileri düzenli olarak
göndermekle yükümlüdür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşmekte olduğumuz İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısının 51 inci maddesi üzerinde, Grubum ve şahsım adına,
görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte
olduğumuz İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı, daha önce görüşmeye açtığımız,
bazı maddeleri görüşülüp yarım kalan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı esas
alınarak hazırlanmıştır. Yarım kalan bu Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı pek
çok hükmüyle Anayasaya aykırılık içermektedir; dolayısıyla, bugün görüştüğümüz
bu kanun tasarısı da, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ışığında hazırlanmış
olması münasebetiyle, doğal olarak, Anayasaya aykırı düzenlemeler içermektedir.
Halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri
doğrultusunda etkinliğinin artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu
yönetiminde kapsamlı yapılanma çabaları uzun bir geçmişe sahiptir. 1930'lu
yıllarda başlamış, 1950'li yıllarda devam etmiş, 1988 yılında Altıncı Plan
hazırlıkları kapsamında ilk kez Avrupa Birliğine uyumlu ve vatandaş odaklı
olmayı gündeme getiren kamu yönetimi araştırması projesiyle belirli bir
olgunluğa ulaşmıştır. Ancak, tüm bu çabalar çeşitli nedenlerle başarısız kalmış
ve kamu yönetiminde arzu edilen kaliteye ulaşılamamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
kanun tasarısının genel gerekçelerinde de belirtildiği gibi, il özel
idarelerinin kuruluş ve görevlerine ilişkin ilk esaslı düzenleme 1913 yılında
geçici bir kanun olarak yürürlüğe konulan İdarei Umumiyei Vilayat Kanunuyla
1987 yılına kadar idare edilmiş, 1987 yılında 3360 sayılı Kanunla adı İl Özel
İdareleri Kanunu olarak değiştirilmiş ve bu, halen bu kanunla yürütülmektedir.
Değişen siyasî iktidarlar döneminde kamu
yönetiminde yapılan birçok değişim ve gelişime rağmen, İl Özel İdareleri
Kanununda belirgin değişikliklere rastlanılmamaktadır. İl özel idarelerinin,
eğitim, sağlık, bayındırlık, imar ve diğer mahallî hizmetleri karşılayan ve
merkezî idareye tabi kurumlar oldukları anlayışı, bu kurumların aşırı bir
vesayet ve kontrol altında tutulmalarına neden olmuştur. İdarî vesayet, özel
idarelerin teşkilatları, organları, işlemleri, bütçesi ve personeli dahil olmak
üzere, pek çok alanı kapsar durumdadır. İl özel idarelerinin, bu durumdan
kurtarılarak, özerk kurumlar haline dönüştürülmesi, tabiî ki, bir ihtiyaçtır;
ancak, bu dönüşüm esnasında çok sağlıklı çalışmalar yapılarak, kalıcı çözümler
getirilmelidir.
İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısının 51
inci maddesinde yer alan il özel idarelerinin borçlanması konusunda yapılan
düzenlemenin yetersiz olduğu açıkça ortadadır. Bugünkü yerel yönetimlerin temel
sorunu, kaynak yetersizliğidir. Kaynak sorununun çözülmediği bir ortamda yeni
düzenlemelere gitmek sorunları gidermeyecektir. Bugün, burada, yerel
yönetimlerle ilgili yeni düzenlemelere gitmek yerine, öncelikle, yerel
yönetimlerin kaynak sorunlarını çözen tasarıların buraya getirilerek
görüşülmesi gerekirdi kanaatindeyim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
maddede, il özel idareleri, görev ve hizmetlerinin gerektirdiği giderleri
karşılamak amacıyla, belirtilen usul ve esaslara göre borçlanma yapabilir,
tahvil ihraç edebilir denilmektedir. Bu, tamamen yanlış bir uygulama olacaktır.
Örnekleri ortadadır. Yerel yönetimlerin en önemli ayağı olan belediyeler,
kaynak sorunları çözülmediği için borçlanma yoluna gitmişler, içinde
bulundukları borç batağına saplanmışlardır. İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 51 inci maddesinde getirilen borçlanma yolunun açılmasıyla, il özel
idareleri de, belediyeler gibi borç batağına saplanacaktır, aynı akıbeti
yaşayacaklardır.
Yine, aynı maddenin (a) bendinde "dış
borçlanma, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlemesi Hakkında
Kanun hükümleri çerçevesinde ve sadece il özel idaresinin yatırım programında
yer alan projelerin finansmanı amacıyla yapılabilir" denilmektedir. Benzer
bir uygulama belediyelerde görülmüş, Hazine garantili dış borçlanmaların kredi
dönüşlerinde belediyelerin yetersiz kaldığı durumlarda, Hazine, bu yükümlülüğü
üstlenmek zorunda kalmıştır. Bu durum ise, belediyelerin, borcu
sahiplenmeyerek, ihtiyacı, yatırım büyüklüğünü, teknoloji tercihini ve
maliyetleri dikkate almadan dışkredi talebinde bulunmalarına yol açmıştır. Bu
arada, proje hazırlayan, dışkredi bağlantısını gerçekleştiren müşavir firmalar
ise, sunî talep oluşumlarını körüklemiştir. Teknik, malî ve ekonomik açıdan
yapılabilir nitelikte olmayan bazı projeler ise, siyasî tercih sebebiyle
devreye sokulmuştur. Hazine verilerine göre, belediye borçlarının önceki
yıllara nazaran artış göstermesi, aldıkları dışborçların yüzde 54'ünün Hazine
tarafından üstlenilmiş olması, Hazinenin kaynak dağılımını dışborç kullanmayan
belediyeler aleyhine bozmuştur.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye genelinde 3
225 belediye mevcut iken, Hazine garantili dışborç kullanan belediye sayısı
sadece 28'dir. Bunların da büyük çoğunluğunu büyükşehir belediyeleri ve alt
kurulları oluşturmaktadır. Belediyelerin aldıkları dışkredileri geri ödeyememeleri
karşısında, Hazine Müsteşarlığı, 1998 Malî Yılı Bütçe Kanununda, garantör
olacağı kredi hacmini 700 000 000 dolarla sınırlamıştır. 1999 Malî Yılı Bütçe
Kanununda ise "yılı içinde belediyeler ve bağlı kuruluşları ile özel
statüye sahip kamu hizmeti gören ve sermayelerinin yüzde 50'sinden fazlası
belediyelere ait iştirakler ve ilgili mevzuat gereği tüzelkişiliği haiz yerel
yönetim birlikleri için uluslararası ticarî bankalardan borçlanmak suretiyle
temin edilen dış finansmanla ilgili olarak Hazine garantisi verilecek ve
devredilecek dışkredi tutarı 500 000 000 Amerikan Dolarıyla sınırlıdır"
hükmü getirilmiştir.
Bütçe Kanununa, 1999 yılında performans
kriteri, 1998 yılında KİT'ler ve belediyelerin Hazine garantisiyle sağlanan
dışkrediler için borçlanma limiti, 1999 yılında ise sadece belediyelerin Hazine
garantisi ile ticarî koşullarda sağlanan dış borçlanmalara limit getirilmiştir.
Hazine Müsteşarlığı, yerel yönetimler adına üstlendiği tutarlardan itfaya
bağladığı malî yükümlülüklerin vadesinde ödenmemesiyle karşı karşıya kalmıştır.
Yerel yönetimler, bu gecikme nedeniyle, Aralık 1999 başında, Hazineye 1,3
katrilyon Türk Lirası borçlu duruma düşmüştür. Belediyelerin aldıkları
dışkredileri geri ödememeleri karşısında, Hazine Müsteşarlığı bütçe kanununda
garantör olacağı kredi hacmini yüzde 50'ye düşürerek sınırlamıştır. İl özel
idaresinde dışborçlanma olması durumunda, benzer olaylar yaşanacaktır. Dışborç
kullanmayan il özel idarelerinin Hazineden alacakları paylar da elbette
azalacaktır. Dışborç kullanmayan il özel idareleri mağdur olacaklardır. Yapılan
bu düzenlemede, önümüzde olumsuz örnekleri olan belediyelerin borçlanma
sonucunda yaşadıkları gözönünde bulundurularak, il özel idarelerinin de aynı
akıbete uğratılmaması gerekirdi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, aynı maddenin (b) bendinde "İller Bankasından yatırım kredisi ve
nakit kredi kullanan il özel idaresi, ödeme planını bu bankaya sunmak
zorundadır. İller Bankası, hazırlanan geri ödeme planını yeterli görmediği il
özel idaresinin kredi isteklerini reddeder" denilmektedir. Bu maddenin de
örneği belediyelerde görülmektedir. Seçilmiş, yönetimde olan başkan ve belediye
meclisleri, teknik, malî, ekonomik açıdan yapılabilir nitelikte olmayan bazı
projeleri devreye sokabiliyorlar, siyasî konumlarını önplana çıkararak İller
Bankasından nakit veya yatırım kredisi kullanabiliyorlar. Bu durum,
belediyelerin uzun vadeli borçlanmasına sebep oluyor. Dolayısıyla, daha sonra
göreve gelen yönetimler, borç ödemek zorunda kaldıklarından, hizmet getirmekte
zorlanıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, il özel idaresinde
aynı uygulamaya geçilmesi, belediyelerde yaşanan sorunların yaşanmasına sebep
olacaktır. Bu madde yeniden gözden geçirilerek, projeler konusunda hassas
davranılmalı, özkaynakların kullandırılması cihetine gidilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, milletvekili olmadan
önce beş yıl belediye meclis üyeliği, beş yıla yakın da belediye başkanlığı
yapmış olmam münasebetiyle yerel yönetimlerin sorunlarını bire bir yaşamış biri
olarak, kanun tasarısıyla ilgili konuşmamın başında da belirttiğim gibi,
mahallî idarelerin; dolayısıyla, il özel idaresinin ortak sorunu kaynak
yetersizliğidir. Kaynak sorunu çözülmeden borçlanma cihetine gidilmesi tamamen
ama tamamen yanlış bir uygulama olacaktır. Birinci öncelikli kaynak
sorunlarının giderilmesi için ülkenin yerel yatırım ihtiyacı net bir şekilde
hesaplanmalıdır. Yerel altyapı yatırımları, yerel yönetimlerin de görüşü
alınarak merkezî düzeyde planlanmalıdır. Ülke koşullarında coğrafî, iklimsel,
ekonomik yapı ve toplumsal özellikler bakımından birbirinden farklı bölgesel
özelliklere uygun teknoloji geliştirilmelidir. Kamu sektörü ve üniversiteler
tarafından uygun ve ucuz teknoloji üretimi yapılmalı ve bu projeler
geliştirilerek seçenekler artırılmalıdır. Kamu kredileri, kullanılacak özel
sermaye kredilerini yönlendirici ve borç verenler karşısında özel idarelerin
pazarlık gücünü yükseltici bir araç olarak kullanılmalıdır. Özel idarelerin
proje karşılığı dışborçlanma talepleri yerel topluluğa hizmet sunumunda çok
önemli görülen projelerle sınırlandırılmalıdır. İl özel idarelerinde
özgelirleri güçlendirme amaçlı çalışmalar büyük miktarda kaynak sağlanabilecek
olan, ancak, günümüzde vergidışı bırakılmış durumda bulunan rant alanlarında
yoğunlaşmalıdır.
Özgelirlerin artırılmasını sağlayacak
diğer önemli bir kaynak da Motorlu Kara Taşıtları Vergisidir. Özellikle Köy
Hizmetleri ve belediyelerin büyük ölçüde yerine getirdikleri kentiçi yolların
yapımı ve onarımı karşılığı olarak yasada yer alan yerel yönetimlere pay
verilmesi hükmüne işlerlik kazandırılmalı ve yüzde 40 ilâ yüzde 50 oranında pay
verilmesi ivedi bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Malî kaynaklar, kamusal
işletme modelleri geliştirilerek ve uygulanarak zenginleştirilmelidir. Kaynak
yaratmanın önemli bir alanı olarak planlama yapılmalı, finansman yönetimi
konusunda yerel yönetimler mutlaka ama mutlaka eğitilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üzerinde Grubum ve şahsım adına görüş ve önerilerde bulunduğum İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısının borçlanmayla ilgili olan 51 inci maddesi ve bu
kanun tasarısının tamamı, bu haliyle, mevcut sorunlara çözüm getirmeyeceği
gibi, il özel idarelerini de belediyelerin akıbetine uğratacaktır; yani, mevcut
sorunlar yumağı çığ gibi büyüyecektir.
Bu görüş ve öneriler ışığında, mevcut
tasarının yeniden değerlendirilerek daha sağlıklı bir çalışma yapılması
gerektiği kanaatindeyim.
Konuşmama burada son verirken, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzün.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
2 önerge vardır; birincisini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı
tasarının 51 inci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Osman Özcan |
|
Trabzon |
Antalya |
Antalya |
|
M. Mesut Özakcan |
|
Yaşar Tüzün |
|
Aydın |
|
Bilecik |
"Hazine Müsteşarlığı il özel
idarelerinin borçlanmaları nedeniyle birinci fıkrada belirtilen sınırlar
dışında ilave sınırlar getirmeye, borçlanmayla ilgili usul ve esasları tespit
etmeye yetkilidir."
BAŞKAN - İkinci önerge en aykırı önerge
olduğu için, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, fıkraya aşağıdaki (f) bendinin eklenmesini
ve maddenin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Nusret Bayraktar |
Kerim Yıldız |
|
Ankara |
İstanbul |
Ağrı |
|
Muzaffer Baştopçu |
|
Mustafa Açıkalın |
|
Kocaeli |
|
İstanbul |
d) İl özel idaresi ve bağlı kuruluşları
ile bunların sermayesinin yüzde 50'sinden fazlasına sahip oldukları şirketlerin
faiz dahil iç ve dışborç stok tutarı, en son kesinleşmiş bütçe gelirleri
toplamının 213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirlenen yeniden değerleme
oranıyla artırılan miktarını aşamaz. Bu miktar, büyükşehir belediyesi bulunan
illerin özel idareleri için birbuçak kat olarak uygulanır.
e) İl özel idaresi ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde 50'sinden fazlasına sahip oldukları şirketlerin, en son kesinleşen bütçe gelirlerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirlenen yeniden değerleme oranıyla artırılan miktarının yılı içinde toplam yüzde 10'unu geçmeyen iç borçlanmayı il genel meclisinin kararı; yüzde 10'u geçen miktarlar için meclis üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ve İçişleri Bakanlığının onayıyla yapabilir.
f) İl özel idarelerinin ileri teknoloji ve
büyük tutarda maddî kaynak gerektiren altyapı yatırımlarında Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kabul edilen
projeleri için yapılacak borçlanmalar (d) bendindeki miktarın hesaplanmasında
dikkate alınmaz. Dışkaynak gerektiren projelerde Hazine Müsteşarlığının görüşü
alınır.
İl özel idaresi, varlık ve
yükümlülüklerinin ayrıntılı bir şekilde yer aldığı malî tablolarını üçer aylık
dönemler halinde İçişleri ve Maliye Bakanlıkları ile Devlet Planlama Teşkilatı
ve Hazine Müsteşarlıklarına gönderir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe: Borçlanma hizmetlerin yerine
getirilmesinde özkaynakların yetersiz kaldığı zamanlarda başvurulması gereken
bir finansman yöntemi olarak öngörülmektedir; ancak, il özel idarelerinin borç
sarmalına düşmesi de önlenmelidir. Bu çerçevede il özel idarelerine bağlı
şirketlerin de borç stoku hesabına dahil edilmesi, Bakanlar Kurulunca kabul
edilecek bazı projelerle ilgili borçlanmaların da sınırlama dışında tutulması
amacıyla önerge düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun katılmadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Ankara Milletvekili
Sayın Salih Kapusuz ve arkadaşlarının, 51 inci maddeyle ilgili önergeleri biraz
önce, kabul edildiğinden, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi ve
arkadaşlarının aynı maddenin son fıkrasını değiştiren önergelerini, İçtüzük
gereğince, işleme koyamıyorum.
Kabul edilen önerge doğrultusundaki
değişik şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın
Başkan, bir açıklama yapabilir miyim.
BAŞKAN - Oyladık efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Efendim,
bizim önergemiz, aynı maddenin son fıkrasını değiştirmeye yönelikti, kabul
edilen önergeyle herhangi bir alakası yok.
BAŞKAN - Efendim, eğer okursanız, Sayın
Salih Kapusuz ve arkadaşlarının önergesi son fıkrayı da değiştirdiğinden,
Meclisin, biraz önce, aldığı bir kararı ikinci bir kararla değiştirmesi, tabiî,
mümkün olmuyor; İçtüzük böyle.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın
Başkanım, çok farklı şeyleri düzenliyorlar.
BAŞKAN - Aynı anda olduğu zaman... Bu,
benim şahsî fikrim değil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - İzah
edebilir miyim.
Bakın, kabul edilen önerge borçlanmada
Hazine Müsteşarlığına verilecek olan bilgiyi düzenliyor. Bizim önergemiz, ilave
olarak, Hazine Müsteşarlığına bir başka yetkinin verilmesini öngörüyor.
BAŞKAN - Tabiî, elbette ki, fikrinizi
ifade ediyorsunuz; ama, bildiğiniz gibi, bu iki önergeden en aykırı ve en
içerikli olanını okuttum, beraber dinledik ve oyladım. Bu önergenin içerisinde,
sizin değiştirilmesini istediğiniz fıkra da var. Sayın Hamzaçebi, bu bakımdan,
benim yapabileceğim bir şey yok; İçtüzük böyle diyor; keşke olsa.
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, 52 inci maddeyi okutuyorum:
Şirket kurulması
MADDE 52.- İl özel idaresi kendisine
verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre
sermaye şirketleri kurabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
Parlamentoda bundan önce pek çok yasayı, özelleştirmeyi özendirmek,
özelleştirmeyi geliştirmek için çıkardık. Sayın Başbakan, yapmış olduğu bütün
açıklamalarda kamunun, artık, ekonomiden olabildiğince sıyrılacağını, özel
sektörün gelişmesi açısından özelleştirmelere hız kazandırılacağını ısrarla
söylüyor. Sayın Maliye Bakanımız da bu konuda ısrarlı söylemlerini sürdürüyor.
Şimdi, bu madde, Sayın Başbakanın söyledikleriyle yaptıklarının ne kadar zıt
olduğunu gösteriyor. Bir taraftan "özelleştirme yapacağız"
diyorsunuz, öbür taraftan da yeni yeni kamu şirketleri kurmak için izin
veriyorsunuz. Şimdi, il özel idaresinin ne işi var şirket kurmada; il özel
idaresi şirket kurup ne yapacak; çimento fabrikası mı yapacak, ayakkabı
fabrikası mı yapacak; ne yapacak il özel idaresi?
Değerli arkadaşlar, eğer, il özel
idarelerine bu tür kapıları açarsak bunun sonunu alamazsınız; yine,
yolsuzlukların arasına kapılıp gideceksiniz, pek çok şirket batacak, pek çok
kamu kaynağı yok olacak. Peki, bunun hesabını kim verecek? Yeri geldiği zaman
diyorsunuz ki, biz, tüyü bitmemiş yetimin hakkını arayacağız; ama, yeri
geliyor, bir bakıyorsunuz, çıkardığınız bir yasa maddesiyle, yeni yeni
yolsuzluklara kapı aralayacak malzemeleri getiriyorsunuz.
Şimdi, belki, aklınıza şu gelebilir: İl
özel idareleri şirket kuracak; ama, bu şirketleri denetleyeceğiz.
Arkadaşlarımın büyük bir kısmına şunu söylemek isterim ki, siz, bu şirketleri
denetleyemeyeceksiniz. Neden denetleyemeyeceksiniz; çünkü, denetim maddesini
kaldırıyorsunuz, diyorsunuz ki "bu şirketler Türk Ticaret Kanunu
esaslarına göre denetlenir" ve Türkiye Cumhuriyetinde bir ilki
gerçekleştiriyorsunuz; bir kamu kaynağıyla, vatandaşın vergisiyle kurulan bir
şirketin kamu eliyle denetimine son veriyorsunuz. Neden son veriyorsunuz;
oralarda yolsuzluklar daha iyi yapılsın, oralarda bazıları daha iyi beslensin
diye yapıyorsunuz. Doğru, değil mi bunlar... Sayın Bakan çıksın desin ki
"hayır, doğru değil. Biz, bu şirketleri kamu eliyle denetleyeceğiz."
Biz de, Sayın Bakana soracağız, Sayın Bakanım, hangi kamu kuruluşu bunu
denetleyecek?
Bakın, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
var. KİT'ler, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu elemanları tarafından
denetleniyor. Bu da yetmiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinde KİT Komisyonu
var; parlamenterler olarak biz, ayrıca, KİT Komisyonu eliyle bu şirketleri
denetliyoruz.
Peki, il özel idaresi şirketlerini kim
denetleyecek; Sayıştay mı; hayır. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu mu;
hayır. Parlamento mu; hayır. Kim denetleyecek; sayın valinin tayin ettiği
denetim kurulu denetleyecek.
Şimdi, arkadaşlar, bu olmaz; yazıktır,
günahtır. Kamu kaynaklarının bu kadar sorumsuzca harcanması doğru değildir.
Şimdi, bakın, bu şirketler, yarın öbür gün
her telefon edildiğinde yeni eleman alacak; bir süre sonra bunlar iflas edecek,
bir süre sonra zarar edecek. Peki, bunun hesabını kim verecek; hiç kimse. Bu
şirketlerde performans denetimi olacak mı; hayır. Bu şirketler Sayıştay
tarafından denetlenecek mi; hayır. Peki, bu şirketler ne olacak; hiç kimse tarafından
denetlenmeyecek. Peki, bir parlamentonun görevi bir kamu kaynağının bu kadar
sorumsuzca ve denetimsizce harcanmasına olanak verir mi; vermemesi lazım; ama,
Adalet ve Kalkınma Partisi bunu getiriyor ve bu şekilde bir harcamayı, bir
şirket kurmayı öngörüyor.
Belediye yasalarında görüşeceğiz; ama, ben
size bir örnek vermek istiyorum değerli arkadaşlar. Şimdi, bakın, İstanbul
Büyükşehir Belediyesine bağlı bir şirketten örnek vereceğim. Bu şirket, önce,
Maliye Bakanlığına verdiği yıllık beyannamelerde, ben hiçbir gelir elde
etmedim, benim hiçbir gelirim yoktur diyor. Daha sonra, bir vergi affı
çıkardınız, bu vergi affı çıktıktan sonra, bu şirket, 1998 yılında 27 milyar
lira Kurumlar Vergisi beyan ediyor vergi affından yararlanmak için. Peki, ne
kadar KDV beyan ediyor; 1 trilyon 459 milyar lira; 1999 yılında 6 milyar lira
Kurumlar Vergisi, 1 trilyon 368 milyar lira KDV beyan ediyor; 2000 yılında 77
milyar lira Kurumlar Vergisi, 4 trilyon 165 milyar lira KDV beyan ediyor; 2001
yılında 11 milyar lira Kurumlar Vergisi, 5 trilyon 970 milyar lira KDV beyan
ediyor. Peki, arkadaşlar, bir kamu kuruluşu, vergi kaçırmazsa bunu niye beyan
etsin?! Bir kamu kuruluşu, yolsuzluk yapmazsa bunu niye beyan etsin?! Sayın
Maliye Bakanımız burada, Sayın Maliye Bakanımız, çıksın, hayır, bu şirket böyle
bir beyanda bulunmamıştır desin; ama, hiç kimse bunu söyleyemez. Neden; aynı
durum burada da olacak. Siz, bile bile, yolsuzluk kapılarının aralanması için
ellerinizi kaldıracaksınız!
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür diyoruz Sayın
Kılıçdaroğlu.
Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok.
52 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
53 üncü maddeyi okutuyorum:
İşletme tesisi
MADDE 53.- İl özel idaresi, özel gelir ve
gideri bulunan hizmetlerini İçişleri Bakanlığının izniyle bütçe içi işletme
kurarak yapabilir.
Bu işletmeler il özel idaresinin tâbi
olduğu usule göre denetlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada, bu tasarının tartışılmasında, dikkat
edilirse, önergelerle tasarının ortağı olmak istemiyoruz; ancak, biraz önce
burada bir önerge verildi. Her şeye rağmen, gönlümüz razı olmadı, bu kadar
fazla tedbirsiz bir borçlanmaya gönlümüz razı olmadı, bir sınır getirmek
istedik, onu dahi oylatma imkânına sahip olamadık.
Değerli arkadaşlar, bir önergeyle
belediyelerin ya da il özel idarelerinin bugünkü yapısının merkezî idarenin
yapısından daha kötü bir duruma gelmesini önlemek için, yani, bir tedbir olarak
-Hazine Müsteşarlığının, il özel idarelerinin borçlanmasına sınır getirmesini,
burada gösterilenin dışında sınır getirmesini- ilave sınırlar getirmek istedik;
bu dahi burada herhangi bir itibar, ilgi görmedi.
Değerli arkadaşlar, şimdi görüştüğümüz 53
üncü madde il özel idarelerinin işletme tesisini düzenliyor; yani, 52 nci
maddede şirket kurulması düzenlemesi yeterli olmuyor, bir de, il özel idarelerinin
işletme kurması öngörülüyor. Burada da "özel gelir ve gideri bulunan
hizmetlerini İçişleri Bakanlığının izniyle bütçe içi işletme kurarak
yapabilir" deniliyor.
Bakınız, bu nereden itibaren geliyor, bir
kere, bu yasa tasarısında 10 uncu maddeden itibaren geliyor. 10 uncu maddede il
genel meclisinin görev ve yetkileri düzenlenirken, bu düzenlemeyle, meclislere,
bütçe içi işletmeler ile Türk Ticaret Kanununa tabi ortaklıklar kurulmasına,
kurulmuş veya kurulacak ortaklıklara katılmaya veya ayrılmaya, sermaye artışına
ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek için yetki veriliyor.
Şimdi 53 üncü maddeye geldik; burada da, il özel idaresinin, bütçe içi işletme
kurarak hizmetleri yapabileceği belirtiliyor.
Değerli arkadaşlarım, kısacası, il özel
idarelerinin bundan böyle bütün hizmetlerini bu tür işletmeler kurarak yapması
imkânı gelmiştir. Yani, artık, il özel idareleri, kendileri doğrudan bir hizmet
üretmek durumunda olmayabilirler; hepsini, bütününü, işletme kurarak
yapabilirler.
Şimdi, mevcut düzenlemede; yani, halen
yürürlükte olan düzenlemede, Anayasaya uygun biçimde, hizmet alanları
itibariyle sayılma vardır; yani, bazı alanlar sayılmıştır, ancak, bu alanlarda
şirket kurulabilir denilmiştir. Oysa, şimdi, burada, böyle bir alan sınırlaması
kalkmıştır; dolayısıyla, bugün dahi büyük şikâyetlere konu olan bir alanda,
biz, hiçbir alan sınırlaması olmayacak şekilde, il özel idarelerini, artık,
şirketler ve işletmeler aracılığıyla yönetebilir durumdayız. Piyasalaştırmanın
böylesi herhalde dünyanın başka ülkelerinde görülmemiştir; ama, biz, bazı
bakımlardan dünyaya kötü örnek olmaya her zaman çok namzet bir ülkeyizdir;
yani, yolsuzluklar bakımından, trafik kazaları bakımından, denetimsizlik
bakımından... Şimdi, bunlara yeni sayfalar ekliyorsunuz; sizi kutlarım; çünkü,
bir yerde mutlaka şampiyon olmamız lazım!
Şimdi, bu şirketler aracılığıyla ve
işletmeler aracılığıyla böylesine bir genişleme olurken, şunu, belki, görmek
lazım. Bugün -biraz önce de söyledim, biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu da söyledi-
Türkiye'de, belediye şirketleri, vergi affından yararlanmada en önde geliyor.
Belediye şirketlerinin kamusal niteliği var; bu, nasıl olabiliyor?! Bundan
sonra, demek ki, bu, çorap söküğü gibi gelecek. Zaten, bugün, geçerli olan
mevzuatta bile alan sınırlaması olduğu halde, şirket kurma yetkileri
sınırlandırıldığı halde, vakıflar yoluyla, birlikler yoluyla, şirket
evlilikleri yoluyla yeni yeni şirketler sürekli kurulabiliyor. Bunu
denetlemeye, bunu sınırlamaya almak yerine, şimdi, bunun önünü bir kez daha
açıyoruz ve böylece, içinden çıkılmaz bir durum yaratıyoruz. Bugün,
belediyelerde -biraz önce de söyledim- 15 büyükşehir belediyesinde 104 kadar
şirket, 800 dolayında iştirak var kurulmasına katkı yapılan ya da sermayesine
katılınan. Şimdi, acaba, bundan sonra bunları kim denetleyecek; denetimi de
ortadan kaldırdık, bunları da özel denetim yapacak. Bütün bu kaostan, bütün bu
denetlenemez yapıdan acaba ne çıkacak; ben size söyleyeyim, nurtopu gibi yeni
usulsüzlükler çıkacak, yeni yolsuzluklar çıkacak.
Bu kanun size hayırlı olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Allah
bağışlasın.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.
53 üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
54 üncü maddeyi okutuyorum:
Borç ve alacakların takas ve mahsubu
MADDE 54.- 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki Hazine alacakları
hariç olmak üzere, il özel idaresinin, genel bütçeli kuruluşlardan, sosyal
güvenlik kuruluşlarından, mahalli idarelerden ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlarından olan özel hukuk ve kamu hukukuna tâbi alacak ve borçları takas
ve mahsup edilir. Bu kurum ve kuruluşların bütçelerine yeterli ve gerekli
ödenek konur.
Bu madde gereğince takas ve mahsup
işlemlerine ilişkin esas ve usuller, İçişleri Bakanlığının olumlu görüşü
alınarak, Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerek biraz önce kabul edilen 51 inci
madde gerekse borç ve alacakların takas ve mahsubunu düzenleyen 54 üncü madde,
bu tasarının bence en önemli maddelerinden ikisi. Halen kamu harcamalarının
yüzde 1,5'i gibi bir rakamı gerçekleştirmekte olan özel idareler, bu tasarının
yasalaşmasıyla birlikte, toplam kamu harcamalarının yaklaşık yüzde 20'ye yakın
bir bölümünü gerçekleştirmek durumunda olacaklardır. Kendilerine merkezî
yönetimden devredilen hizmetlere paralel olarak birtakım gelir kaynaklarının da
sağlanmasıyla birlikte, gerçekten bizim harcama sistemimiz içerisinde, özel
idareler, son derece önemli bir büyüklüğe sahip olacaktır.
Özel idareler, harcama konusunda böyle bir
güce sahip olunca, doğal olarak kendilerine, bu harcama potansiyeli, bu harcama
göreviyle paralel olarak, bir gelir kaynağının da sağlanması gerekir.
Tasarının 42 nci maddesine baktığımızda,
özel idarelere sağlanan gelirlerin iki önemli kaleminin, genel bütçeden
aktarılan paylar ile genel ve özel bütçeli idarelerden özel idarelere yapılacak
olan ödemeler olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak, tasarı, bununla yetinmemiş, bu
gelirlerin yeterli olmayacağına karar vermiş ve bir başka alternatifi de
gündeme getirmiştir. Bu gelirler yeterli değil; çünkü, bu hizmetleri zaten,
merkezî yönetim şu anda yürütüyor. Merkezî yönetimin yürüttüğü bu hizmetleri,
aynı gelir kaynaklarıyla, aynı ödeneklerle özel idarelere devrettiğiniz zaman,
hizmetin kalitesinde bir yükselme olmaz, aynı hizmeti, Ankara yapmış veya illerde
özel idareler yapmış, fark etmeyecek.
Tasarı, sanıyorum bunun için olsa gerek,
özel idarelere bir borçlanma imkânı getirmiştir; 51 inci madde, özel idarelere
borçlanma konusunda yeni olanaklar veya bugünkü sistemde olmayan olanakları
getirmiştir. Birincisi, dışborçlanma yoluyla yatırım projelerinin finansmanını
gerçekleştirebilecektir. Bu borçlanma, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre yapılacaktır. Bu, halen işleyen
bir sistemdir; ama, belki özel idarelerde yoktur, buraya yeni olarak girmiştir.
İkincisi, yine, İller Bankasından nakit
kredisi veya yatırım kredisi alma imkânı tanınmaktadır ve bir üçüncü olanak da,
tahvil ihracı yoluyla özel idareler borçlanabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
borçlanma maddesini ve buna paralel olarak 54 üncü maddeyi, gerçekten, çok iyi
değerlendirmek gerekiyor. Her ne kadar bu maddede özel idarenin borçlanmasına
yönelik olarak birtakım sınırlar getirilmiş ise de, Türkiye'nin halen karşı
karşıya bulunduğu içborç ve dışborç stokunun büyüklüğü dikkate alındığında, bu
sınırların son derece önemli, son derece büyük olduğu anlaşılacaktır.
Getirilen sınır, özel idarenin iç ve
dışborç stokunun toplamı, en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının yeniden
değerleme oranıyla artırılmış olan miktarını geçemeyeceğidir. Bu, bir sınır.
İkinci bir sınır daha var. Özel idareler,
bu miktarı, yani, en son kesinleşmiş bütçe gelirlerinin yeniden değerleme
oranıyla artırılmış olan miktarının yüzde 10'una kadarlık kısmını il genel
meclisi kararıyla, yüzde 10'unu aşan kısmını ise, yani, kalan yüzde 90'lık
kısmını ise, yine, il genel meclisi kararı ve İçişleri Bakanlığının onayıyla
borçlanabilecektir.
Biraz önce, özel idarelerin, kamu
harcamalarının yaklaşık yüzde 20'sini yapacağını söylemiştim. Buna paralel
olarak, genel bütçeden aktarılan paylarla birlikte gelirlerini düşündüğümüzde,
özel idarelere müthiş bir borçlanma imkânının tanındığını göreceğiz.
Denilebilir ki, ne var, mademki özel
idarelerin bu kadar büyük bir yükü var, bu kadar ağır görev altındalar,
kendileri de ilave bir kaynak yaratsınlar, bunu, gerekirse borçlanma yoluyla
karşılasınlar. Ancak, Türkiye'nin içerisinde bulunduğu ekonomik durum -ki,
bunu, öncelikle hükümetin daha iyi takdir etmesi lazım- düşürülemeyen reel
faizler, düşürülemeyen reel faizler nedeniyle kamu borç stokunun bir türlü
azalmaması veya reel olarak giderek artması gibi gerçekler karşısında özel
idarelere verilen borçlanma imkânını değerlendirdiğimizde, bunun, hiç de doğru
bir tercih olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Bu sınırlara dikkat edin "toplam
gelirleri kadar borçlanabilir, bütün borç stoku, toplam gelirlerini
aşamayacaktır" şeklindeki sınırın ardından, borçlanmanın, gelirlerin yüzde
10'una kadar kısmının il genel meclisi kararıyla, yüzde 90'lık kısmının da
İçişleri Bakanlığı onayıyla yapılabileceği yönündeki hüküm, bir yılda bu
borçlanma limitinin doldurulabileceği imkânının özel idarelere verildiği
anlamına gelmektedir. Maddede, bunun yıllara yayılması şeklinde bir düzenleme
yoktur. Bir özel idare, isterse, toplam borçlanabileceği sınırın tamamını bir
yılda gerçekleştirebilecektir. Tüm özel idarelere verilen bu olanağın alt alta
toplanması sonucunda ulaşılacak olan rakam, kamu borç stokunun giderek daha da
artması sonucunu yaratacaktır.
Uluslararası örnekler var karşımızda;
Arjantin örneği var. Arjantin ekonomisi, biliyorsunuz, yerel yönetimlerin,
kısıtlanmayan borçlanma olanakları nedeniyle, aşırı derecede borçlanması
nedeniyle krize girmiş olan bir ekonomidir. Arjantin'de 24 özel idare vardır, 1
175 tane de belediye vardır; yani, yaklaşık 1 200 tane yerel yönetim vardır.
Arjantin krize girdiği sırada, bu yerel yönetimlerin borçlanma yoluyla
sağladıkları kaynaklar, kendi özkaynaklarının, gelirlerinin yüzde 10'unu
aşmıştı. Kriz öncesinde, borçlanma olanaklarının artmadığı dönem öncesinde
yerel yönetimlerin toplam borç stokunun gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 4
civarındayken, Arjantin krize girdiğinde yüzde 6,5'i geçmişti. Arjantin gibi
bir ekonomide böyle bir kriz yaşanmıştır. En büyük nedeni, yerel yönetimlerin
kontrol edilemeyen borçlanmasıdır.
Önergeyle, borç yönetiminde Hazine
Müsteşarlığına bir sınır koyma yetkisi verilmesi öngörülmüştür. Hazine
Müsteşarlığı, gerekirse, maddedeki sınırlamalar ötesinde, kamu finansman
dengelerini gözönünde bulundurarak bir sınır koyma yetkisine sahip olsun.
Önerge bunu hedeflemişti; ama, İçtüzük hükümleri nedeniyle görüşülmesi mümkün
olmadı. Bunu bir kez daha sizlerin değerlendirmesine sunuyorum.
Borç ve alacakların takas ve mahsubu
konusu, yine, özel idareleri ve özel idarelerle ilişkide bulunan diğer kamu
kurumlarını, alacak ve borç ilişkisinde, daha doğrusu, bu ilişkiyi yaratan mal
ve hizmet alışverişlerinde borçlarını ödememe yönünde bir eğilime sevk
edecektir; çünkü, nasıl olsa, borç ve alacakların karşılıklı mahsubu vardır.
Belediyenin bir kuruluşunun veya kendisinin bir kamu kurumundan su alacağı
varsa, aynı belediyenin, aynı şekilde bir vergi borcu varsa, ilgili kamu
kurumu, nasıl olsa belediyenin vergi borcuyla mahsuplaşırız, ben su borcumu ödemeyeyim
eğilimine girecektir.
Yine, örneği ters yönden, özel idare
yönünden ele aldığımızda -örneği belediye için verdim, aynı şekilde özel idare
için de verebiliriz- aynı ilişki, özel idare ve diğer kamu kurumları ilişkisi
için de söz konusudur.
Bu madde, daimî bir maddedir. Bu madde,
olsa olsa, belki, geçici bir madde olabilir. Bugüne kadar olan birikmiş
borçları tasfiye etmek için, kamu kurumlarıyla karşılıklı bir mahsuplaşmaya
gidilebilir; ama, daimî bir madde yapmak suretiyle, bundan sonra, özel idareyle
mal ve hizmet alışverişi içerisinde olan kurumların karşılıklı alacak ve
borçlarını ödememesi gibi bir imkân getirmektedir.
Bu bir imkân değildir arkadaşlar; imkân
gibi gözüken bu düzenleme, özel idarelerin finansman dengesini bozacak, halen
bütçe imkânları ölçüsünde yürümekte olan karşılıklı ödemeler, bu maddeden sonra
durmuş olacaktır.
Ben, bunları bir kez daha sizlerin
dikkatine sunmayı görev saydım.
Sözlerimi burada bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
54 üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan, bir düzeltme var.
BAŞKAN - Komisyonun bir isteği var;
buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)
- Sayın Başkan, 54 üncü maddenin birinci satırında yer alan "4749 sayılı
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun" ibaresi
"4749 sayılı Kanun" şeklinde ve paragrafın sonundaki
"konur" ifadesi de "konulur" şeklinde düzeltilecek.
BAŞKAN -54 üncü maddeyi, Komisyon
Başkanının yazımdan kaynaklanan düzeltmesiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
55 inci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Cezalar
Cezalar
MADDE 55.- İl özel idaresinin görev ve
yetki alanına giren konularda, kanunların verdiği yetkiye dayanarak il genel
meclisi tarafından alınan ve usulüne uygun olarak ilân edilen kararlara aykırı
davrananlara; mevzuatta başka bir ceza öngörülmediği durumlarda, üçyüzmilyon
Türk Lirasına kadar para cezası verilir. Suçun herhangi bir işyeri adına
işlenmesi durumunda para cezası iki kat uygulanır.
Birinci fıkrada belirtilen suçların, yeme,
içme, eğlenme, dinlenme, yatma, bakım ve temizlenme gibi ihtiyaçlarla ilgili
ticaret, sanat ve meslekleri yapanlar tarafından işlenmesi durumunda ayrıca üç
günden yedi güne kadar işyerinin kapatılması cezası verilir.
İl özel idaresinin görev ve sorumluluk
alanlarında bulunan tesislere herhangi bir zarar verilmesi durumunda, özel
idarece eski duruma getirilerek yapılan masraflar % 30 fazlasıyla zarar
verenden tahsil edilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan, bir düzeltme var. Son paragrafın ikinci satırındaki
"özel idarece" ibaresinin "il özel idaresince" şeklinde
düzeltmesi gerekiyor.
BAŞKAN - "İl özel idaresince"
şeklinde düzelterek maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
56 ncı maddeyi okutuyorum:
Ceza verme yetkisi
MADDE 56.- 55 inci maddede öngörülen
cezalar il encümeni tarafından verilir. Ancak vali veya kaymakam, suçun
işlendiğini tespit ettirdiğinde yüzmilyon Türk Lirasına kadar para cezası ve üç
güne kadar işyerinin kapatılması cezası verebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
57 nci maddeyi okutuyorum:
Tutanak düzenlenmesi
MADDE 57.- Cezayı gerektiren işlem ve
eylemleri yapanlar hakkında özel idarenin yetkili personeli tarafından tespit
tutanağı düzenlenir. Tutanakta yasağa aykırı olarak yapılan işlem ve eylemin
yeri, zamanı, niteliği ve aykırı olduğu mevzuat hükmü gösterilir. Tutanak,
işlem ve eylemin yapıldığı yerde düzenlenir ve taraflarca imzalanarak bir
örneği ilgiliye, diğer örneği on gün içinde il özel idaresine verilir.
İlgilinin tutanağı imzalamaktan veya almaktan kaçınması hâlinde, durum tutanağa
yazılır ve bu halde tutanak ilgili muhtarlığa verilmek suretiyle kendisine
tebliğ edilmiş sayılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan, yine bir düzeltme var. Maddenin birinci satırında yer
alan "özel idarenin" ibaresinin "il özel idaresinin"
şeklinde düzeltilmesi gerekiyor.
BAŞKAN - Maddeyi, düzeltilmiş şekliyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
58 inci maddeyi okutuyorum:
Tutanağa itiraz ve karara bağlama
MADDE 58.- Haklarında tespit tutanağı
düzenlenenler tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde il özel idaresine
itiraz edebilir. İtiraz, ilçelerde kaymakamlıklar kanalıyla yapılabilir.
Kaymakamlıklara yapılan itirazlar yedi gün içinde il özel idaresine gönderilir.
İtiraz edilen veya
edilmeyen tespit tutanakları onbeş gün içinde il encümeni tarafından karara
bağlanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
59 uncu maddeyi okutuyorum:
Kararların tebliği ve itiraz
MADDE 59.- Bu Kanuna göre verilen ceza
kararları 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre
tebliğ edilir.
İdarî yargı mercilerine yapılacak
müracaat, para cezalarının yürütülmesini durdurmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
60 ıncı maddeyi okutuyorum:
Cezaların uygulanması
MADDE 60. - Para cezaları, tebliğ
tarihinden itibaren otuz gün içinde il özel idaresi hesabına yatırılmadığı
takdirde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre tahsil edilir.
İşyeri kapatma cezası, ceza süresince
işyerinin mühürlenmesi suretiyle uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
61 inci maddeyi okutuyorum:
Toplatma, yok etme ve eski duruma getirme
MADDE 61.- 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha
Kanunu hükümleri saklı kalmak üzere, il özel idaresi tarafından satışı ve
kullanılması yasaklanmış bulunan maddeler toplattırılır. Yapılan inceleme ve
tahlil sonucunda, sağlığa zararlı olanlar imha edilir. Diğerleri sahibine
teslim edilir. Otuz gün içinde sahipleri tarafından teslim alınmayan mallar, il
özel idaresi tarafından uygun biçimde değerlendirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 61 inci maddesinin başlığının "Toplatma ve yok etme"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Nusret
Bayraktar |
Hamit
Taşçı |
|
Ankara |
İstanbul |
Ordu |
|
Mehmet
Ceylan |
|
Mehmet
Sekmen |
|
Karabük |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Yerinde bir düzenleme Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyon uygun görüş bildiriyor.
Sayın Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin içeriği ile başlığının uyumlu
olması.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
61 inci maddeyi, kabul edilen önergeyle
yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
62 nci maddeyi okutuyorum:
ALTINCI KISIM
Çeşitli ve Son Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Yurt dışı ilişkileri
MADDE 62.- İl özel idaresi, il genel
meclisinin kararına bağlı olarak görev alanıyla ilgili konularda faaliyet
gösteren uluslararası teşekkül ve organizasyonlara, kurucu üye veya üye
olabilir.
İl özel idaresi, bu teşekkül ve
organizasyonlarla ortak faaliyet ve hizmet projeleri gerçekleştirebilir.
Birinci ve ikinci fıkra gereğince
yapılacak faaliyetlerin, dış politikaya ve uluslararası anlaşmalara uygun
olarak yürütülmesi ve önceden İçişleri Bakanlığının izninin alınması
zorunludur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
63 üncü maddeyi okutuyorum:
Kaymakamların görev ve ek ödeneği
MADDE 63.- Kaymakamlar, valinin verdiği
özel idare görevlerini yapmakla yükümlü ve bu görevlerin yapılmasından valiye
karşı sorumludur. Kaymakamlara yaptıkları görevler karşılığında 12000 rakamının
Devlet memurlarına uygulanan aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak
miktarda aylık ödenek verilir.
Bu madde ile 28 inci maddede belirtilen
ödeneklerin ödenmesinde, 4505 sayılı Sosyal Güvenlikle İlgili Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Temsil Tazminatı Ödenmesi Hakkında Kanunun 5 inci
maddesinin (c) fıkrası ile 631 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı
maddesi hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 583 sıra sayılı İl Özel İdareleri
Kanunu Tasarısının 63 üncü maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım; hepinizi, saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Bu
tasarı da, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı gibi, tümüyle, katılımdan uzak,
sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınmadan hazırlanmış bir yasa tasarısıdır.
Dolayısıyla, yasa hazırlıklarında demokratik bir katılım sürecinden söz
edilemez. Yasaların yapılma gerekçeleri olarak sunulan demokratiklik, şeffaflık,
katılımcılık gibi iddiaların ne kadar gerçekçi olduğu, hazırlık süreçlerinde
gösterilen yaklaşımda açıkça görülmektedir. Yerel yönetimler alanına reform
getirdiği öne sürülen bu düzenleme çalışmaları, ne yazık ki, kamuoyunda, geniş
halk kesimlerinin toplum yararı beklentilerine yanıt vermekten uzak, merkezî ve
yerel yönetimler arasındaki yetki ve kaynak çatışmaları olarak yorumlanmaktan
öteye gidememiştir.
Yasanın bazı maddelerinde olduğu gibi, 63
üncü maddesi de eşitlik ve adaletsizlik içermektedir. Bu madde kabul edildiği
takdirde mahallî idarelerde büyük bir kargaşa yaşanacaktır. Siyaset, mülkî
idare amirlerinin önüne geçecektir. İlçe başkanları, iktidar partilerinin ilçe
başkanları, kaymakamların üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duracaklardır.
Tasarının içeriğine gelelim; tasarı ne
getirmektedir bir de ona bakalım. Tasarı, kanunlaştığı takdirde, ilçe
kaymakamlarına, ilçede özel idare görevlerini yapmak ve bu görevlerinden dolayı
da valiye karşı sorumlu olmak görevini vermektedir. Bu görevlerin karşılığında,
12 000 göstergeyi devlet memurlarına uygulanan katsayıyla çarptığımızda, brüt,
tahminen 450 000 000 civarında, kaymakamlara ek bir aylık verilmektedir.
Mülkî İdare Amirleri Atama, Değerlendirme
ve Yerdeğiştirme Yönetmeliğinde, kaymakamların en az iki yıl vali yardımcısı
olarak çalışmaları gerekmektedir. Bu statü, siyasî iktidarlar tarafından
uygulanmamaktadır; bugüne kadar da uygulanmamıştır; siyasî malzeme olarak
kullanılmaktadır. İktidarların isteği doğrultusunda, vali yardımcılığı yapıp
yapmadığına bakılmaksızın kaymakamların atanması yapılmaktadır.
İktidarın, ilkönce, kaymakam atamalarıyla
ilgili bir atama yönetmeliğini acilen çıkarması gerekmektedir. Şu anda
kaymakamların atanmasının herhangi bir kriteri yoktur; kriter olmadan
kaymakamlar ve vali yardımcıları atanmaktadır. Kaymakamlara bu tasarıyla
verilen bu ödenek, 2 000 nüfuslu bir ilçe için de aynı göstergededir, 500 000
nüfuslu bir ilçe için de aynı göstergededir; yani, İstanbul'un Bakırköy
İlçesindeki kaymakam da, Ankara'nın Çankaya İlçesindeki kaymakam da,
Gümüşhane'nin Köse İlçesindeki kaymakam da, Balıkesir İlinin Balya İlçesindeki,
Bilecik İlinin Yenipazar İlçesindeki kaymakam da aynı ekücreti, yani 450 000
000 liralık bu ekücreti alacaktır. Bu yasayla verilecek bu ödenek, tabiî ki kaymakamlarımıza
verilsin; buna, bizim kesinlikle bir itirazımız bulunmamaktadır ve verilmesi de
gerekmektedir.
Özel idarelerin tüm işlemleri, ilçelerde,
bu yasayla kaymakamlığın sorumluluğuna verilmektedir; ama, şunu da gözardı
etmemek gerekmektedir; kaymakamlara verelim; ama, aynı meslekte, statüleri aynı
durumda bulunan vali yardımcılarına da neden vermeyelim?.. Ayırım yaparsak,
meslekte çifte standartlık yaratacaktır. Kaldı ki, ilçe kaymakamlarının,
ilçelerde lojmanları, makam araçları bulunmaktadır; bu lojmanların yakıtı,
suyu, telefonu, elektriği de devlet tarafından karşılanmaktadır. Oysaki, vali
yardımcıları, uygulamada, hiyerarşide kaymakamların üstü konumunda olmalarına
rağmen, tüm bu sosyal haklardan yoksun bulunmaktadırlar.
Bugün kaymakamlık yapanların, daimî
kaymakam olarak, görevlerine sonuna kadar, emekliliklerine kadar kaymakam
olarak devam etmeleri söz konusu olamaz. Bugün kaymakam olarak görev yapanlar,
yarın, iktidar partisinin kaymakamlar kararnamesinde vali yardımcısı olarak
atanabilirler. Bugün vali yardımcısı olanlar da, yine, iktidar partisinin
kaymakamlar kararnamesinde herhangi bir ilçeye kaymakam olarak atanabilirler;
çünkü, kararnameleri, kaymakamların ve vali yardımcılarının birlikte
yapılmaktadır, birlikte çıkmaktadır; çünkü, her ikisinin de statüleri aynıdır.
Özel İdare Kanunu Tasarısının Bütçe
Komisyonu görüşmeleri esnasında, ülkemizin çeşitli il ve ilçelerinden gerek
kaymakamlarımız gerekse vali yardımcılarımız, şahsımı aradılar, belki AKP'nin
ve Cumhuriyet Halk Partisinin diğer komisyon üyelerini de aramışlardır. Arayan,
hem kaymakamlarımız hem de vali yardımcılarımız, bu yasada getirilen bu
eködeneğin ayırım yapılmaksızın verilmesini istiyorlar. Hazineye büyük külfet
getirecekse, verilen 12 000 göstergenin düşürülmesine, ama, tüm mülkî amirlere,
yani, kaymakamların ve vali yardımcılarının tamamına paylaştırılmasını
istiyorlar. Neden; çünkü, bugün kaymakamlık görevinde olanlar 450 000 000
civarında ilave ödenek alırken, yarın, bir kararnameyle, kaymakamlıktan vali
yardımcılığına atanırlarsa, maaşlarının birdenbire 450 000 000 lira düşeceğini
kendileri de biliyorlar.
Bu şekilde, sadece kaymakamlara yapılacak
olan bir düzenleme kabul edildiği takdirde, sözlerimin başında sizlere
bahsettiğim gibi, hakikaten siyaset öne geçecek ve iktidar partisinin ilçe
başkanları, bundan böyle, ilçeleri yönetmeye, kaymakamlara yaptırım uygulamaya
kalkacaklardır.
Şimdi, Sayın AKP milletvekilleri sizlere
söylüyorum, aynı, şu anda, diğer kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi -örnek
vermek istiyorum- devlet hastanelerinde, daha evvelki iktidar döneminde hepimiz
mustariptik, MHP'nin kadrolaşmasından şikâyet ediyorduk; şimdi, bakıyoruz,
eskisinden daha fazla. Devlet hastanesine bir temizlik işçisi bile alınmaya
kalkılsa, bir daktilo memuru bile alınmaya kalkılsa, MHP ilçe başkanı o devlet
hastanesine daha evvelden nasıl müdahale ediyorsa, şimdi de, aynı şekilde, AKP
ilçe başkanı, İktidar Partisinin ilçe başkanı hem devlet hastanesinin
başhekimine hem de devlet hastanesinin müdürüne müdahale ediyor; yani, bunun
önüne geçilmesi lazım. Bunun örneklerini görüyoruz.
Şimdi, biz, bunu yaptığımız takdirde,
vatandaşın bundan sonra da kaymakamlıktan görülecek her türlü bürokrasi
işlerinde, İktidar Partisinin ilçe başkanlarına... Bugün AKP iktidar olabilir,
yarın başka bir parti iktidar olabilir. Biz, bugün yasayı çıkarıyoruz, artık,
bundan sonra yasa ilelebet devam edecektir, bundan sonra iktidara gelenler bu
yasa üzerinde değişiklik yapmadığı takdirde. Bunları da düşünmemiz lazım.
Yine, kaymakamlıkların inisiyatifinde olan
Sosyal Dayanışma Fonu imkânları, yiyecek, içecek, yakacak gibi diğer sosyal
yardımlar, yeşilkart gibi ve yine, kaymakamlıkların, emniyetin inisiyatifinde
olan açılma ruhsatları gibi uygulamalar da iktidar partisi ilçe başkanlarının
inisiyatifine geçecektir. Zaten, bugüne kadar ve bugün de etkin olduklarını
uygulamada her gün gördüğümüz bu inisiyatif kullanma, bundan sonra,
kaymakamlara bu ödeneği vermemiz halinde, tamamen iktidar partisi ilçe
başkanlarının eline geçecektir; çünkü, kaymakamlarımız, bu ek 450 000 000
liralık ödeneği alabilmek için, kesinlikle, iktidar partisi ilçe başkanıyla
ters düşmek istemeyeceklerdir. Ters düştükleri takdirde kaymakamlıktan alınıp
vali yardımcısı olacağını -iktidar partisinin kaymakamlar kararnamesinde- çok iyi
bilmektedirler. Bu takdirde, ister istemez maaşlarının dörtte 1'inin düşeceği
endişesine kapılacaklardır. Bu endişeyle, görevlerini yerine getirmekte çok
zorlanacaklardır.
Vali yardımcılarının, kaymakamlık sıfatını
kazanmış mülkî idare amirleri atama yönetmeliğinde eşdeğer görev sayılmış
olması nedeniyle, bu tasarıda kaymakamlardan ayrı tutulmaları, hakikaten
adaletsizliğe, siyasî olarak da huzursuzluğa ve hukuksuzluğa yol açacaktır.
Az evvel bahsettiğim gibi, uygulamada,
kaymakamlar kararnamesiyle her iki meslek mensubu da aynı görevlere
atanmaktadır; çünkü, kaymakam olanlar vali yardımcılığına atanmakta, vali
yardımcısı olanlar da kaymakamlığa atanmaktadır. Bugüne kadar, uygulamadaki
atama işlemlerinden dolayı meslek mensupları arasında herhangi bir çekişme, bu
kaymakamlar kararnamesindeki yapılan atamalarda yaşanmamıştır; ama, bundan
sonra, bu tasarı geçtiği takdirde hakikaten yaşanacaktır; çok iyi düşünmemiz
lazım. Ancak, şimdi görüşmekte olduğumuz İl Özel İdareleri Yasası Tasarısının
bu 63 üncü maddesiyle, kaymakamlar ile vali yardımcıları arasında çekişme ve
huzursuzluklar yaşanmaya başlanacaktır, devam edecektir. Kaymakam
kaymakamlığını devam ettirebilmek için, vali yardımcıları ise kaymakam
olabilmek için meslek yararına yakışmayacak davranışlar sergileyebileceklerdir.
Diğer taraftan ise, kaymakamlara tanınan
malî imkânlar yeterince fazla iken, bir de böyle bir aylık ödeneğin sadece
kaymakamlara verilmesiyle -yani, bunu söylerken vali yardımcıları ile
kaymakamları kıyaslayarak söylüyorum; vali yardımcılarından daha fazla imkân,
şu anda yasada tanınmaktadır- şimdi de, uçuruma yol açıyoruz. Onun için, aynı
meslek mensupları arasında, hakikaten, haksızlıklara ve huzursuzluklara neden
olacağı aşikârdır. Bu nedenle, İl Özel İdareleri Yasası Tasarısının, bu
görüştüğümüz 63 üncü maddesinin birinci paragrafının sonuna "bu madde
hükmü tüm mülkî idare amirlerini kapsar" cümlesi eklediğimiz; yani, hem
vali yardımcılarını hem kaymakamları kapsar düzenlemesini Yüce Meclisimizde
yaptığımız takdir, bu iki meslek camiasındaki ayırıma son verilecektir.
Yüce Meclisimizce yapılacak böyle bir
düzenlemenin, tüm bu haksızlıkları, tüm bu hukuksuzlukları gidereceğini tahmin
ediyorum; çünkü, aramızda, hakikaten, siyasî olarak bu Meclise gelen vali
yardımcılarımız var, kaymakamlarımız var. Bunları düşünerek karar vereceğinizi,
bu ayırımı Yüce Meclisin yapacağını ve uygulamadaki bu haksızlıkları
gidereceğini tahmin ediyorum. Kaymakamlara uygulanan 12 000 ekgösterge
rakamının, aynı şekilde, maddeye ilave yapılarak, vali yardımcılarına da
uygulanacağını ümit ediyorum ve destekleyeceğinizi tahmin ediyorum.
Yüce Meclise, hepinize, saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Deveciler.
Maddeyle ilgili konuşmalar tamamlanmıştır.
2 önerge var; bu önergeleri geliş sırasına
göre okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısının 63 üncü maddesinin birinci paragrafının sonuna "Bu madde hükmü tüm mülkî idare amirlerini kapsar" cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bülent Baratalı |
Atilla Kart |
Mehmet S. Kesimoğlu |
|
İzmir |
Konya |
Kırklareli |
|
Kemal Sağ |
Mehmet Ali Özpolat |
Şevket Arz |
|
Adana |
İstanbul |
Trabzon |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583
sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısının 63 üncü maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Rıza Alaboyun |
Ali Küçükaydın |
Atilla Koç |
|
Aksaray |
Adana |
Aydın |
|
Ayhan Zeynep Tekin (Börü) |
İdris Naim Şahin |
Soner Aksoy |
|
Adana |
İstanbul |
Kütahya |
|
Ahmet Yaşar |
|
Abdullah Torun |
|
Aksaray |
|
Adana |
"Kaymakamlar, valinin verdiği il özel
idare görevlerini yapmakla yükümlü ve bu görevlerin yapılmasından valiye karşı
sorumludur. Vali, gerektiğinde vali yardımcılarına özel idare ile ilgili geçici
görevler verebilir. Vali yardımcıları ve kaymakamlara yaptıkları görevler
karşılığında 12 000 rakamının Devlet memurlarına uygulanan aylık katsayıyla
çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ödenek verilir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu
efendim?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Vali yardımcıları, valiye, il genelinde
kamu hizmetlerinin kanunlara, kalkınma plan ve programları ile hükümet
programlarına uygun şekilde yürütülmesinde en büyük destek sağlayan yönetici
sınıfından kamu görevlileridir. Bu özellikleri ve tecrübeleriyle, vali
yardımcıları, valinin il özel idaresiyle ilgili olarak görev vereceği kamu
görevlilerinin başında yer almaktadır.
Ayrıca, il merkezinde (büyükşehir
belediyesi sınırları içinde ilçe kaymakamlıkları kurulmuş olanlar hariç) merkez
ilçe kaymakamlığı görevini vali ve yaptığı yetki devrine göre fiilen vali
yardımcıları yürütmektedir. Kanun tasarısında, kaymakamlara, valinin verdiği
özel idare görevlerini yapmak yükümlülüğü ve sorumluluğu öngörülürken, merkez
ilçe kaymakamlığı görevini yürüten vali yardımcıları için bu yükümlülüğün
öngörülmemiş olması, hem uygulamada hem de hukuk açısından sakınca
doğuracaktır.
Aynı şekilde, özel idare görevlerini
yapmak yükümlülüğü karşılığında kaymakamlara verileceği belirtilen ödeneğin
vali yardımcılarına da verilmesi hakkaniyet gereği olarak
değerlendirilmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun
ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Arkadaşlar,
kusura bakmayın, kabul edemeyeceğiz...
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Kabul
edilmiştir Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir dakika efendim..
Kabul etmeyenler...
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) -
Başkanım, kabul edilmiştir...
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Tekrar oylayalım
Sayın Başkan...
UFUK ÖZKAN (Manisa) - Bir daha oylayalım
Sayın Başkan...
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Elektronik
cihazla oylama yapalım Sayın Başkan...
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan,
tereddüt var; elektronik cihazla oylama yapalım...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Açık fark var
Sayın Başkan; daha ne bekliyorsunuz?!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başkanlık
Divanında bir tereddüt var; şöyle: Oylama sebebiyle, Divan Üyeleri arasında
anlaşma sağlanamadığından, elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için 3 dakikalık süre veriyorum. Bu
süre içerisinde...
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) -
Açıklayın ama...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Tekrar
açıklayın, yeni gelenler var; önerge tekrar okunsun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Yeni
gelenler var...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Önerge tekrar
okunsun Sayın Başkan...
BAŞKAN - Efendim, önergeyi herkes biliyor.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin
ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen
3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
583 sıra sayılı İl Özel İdareleri Kanunu
Tasarısının 63 üncü maddesinin birinci paragrafının sonuna "bu madde hükmü
tüm mülkî idare amirlerini kapsar" cümlesinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Bülent
Baratalı (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi mi
okutalım?
MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli) - Gerekçe
okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Valinin verdiği özel idare görevlerini sadece
kaymakamlar yerine getirmemektedir. İllerde görevli vali adına hizmet ifa eden
vali yardımcıları da, kaymakamlar gibi, mülkî idare amirleri olarak bu
görevleri yerine getirmektedir.
Vali yardımcılarının, kaymakamlık sıfatını
kazanmış Mülkî İdare Amirleri Atama ve Yerdeğiştirme yönetmeliğinde eşdeğer
görevli sayılmış olması nedeniyle bu tasarıda kaymakamlardan ayrı tutulmaları
adaletsizliğe ve hukuksuzluğa yol açacaktır. Hatta, uygulamada, hiyerarşide
vali yardımcıları kaymakamların üstü konumundadır.
Yine uygulamada, her iki meslek mensubu
aynı görevlere de atanabilmektedirler. Yani, vali yardımcıları kaymakam,
kaymakamlar vali yardımcısı olarak atanabilmektedir.
Bugüne kadar, uygulamada atama işleminden
dolayı meslek mensupları arasında çekişmeler yaşanmıştır; ancak, İl Özel
İdareleri Yasası Tasarısının 63 üncü maddesiyle, sadece kaymakamlara sağlanacak
olan aylık ödeneğin, bu zamana kadar meslektaşlar arasında vuku bulmayan
huzursuzluğun da kaynağı olacaktır.
Birinci paragrafın sonuna bu cümlenin
eklenmesi böyle bir sorunu ortadan kaldıracaktır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun
ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim.
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Sayın Başkan, birinci satırda "il özel idaresinin" şeklinde
bir düzeltme; üçüncü satırda, "12 000" den sonra "gösterge"
kelimesinin eklenmesini istiyoruz "12 000 gösterge rakamının" diye
devam edecek.
BAŞKAN - 63 üncü maddeyi bu düzeltmeyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
64 üncü maddeyi okutuyorum:
Diğer kuruluşlarla ilişkiler
MADDE 64.- İl özel idaresi, il genel
meclisinin kararı üzerine yapacağı anlaşmaya uygun olarak görev ve sorumluluk
alanlarına giren konularda;
a) Diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait
yapım, bakım, onarım ve taşıma işlerini bedelli veya bedelsiz üstlenebilir veya
bu kuruluşlar ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir ve bu amaçla
gerekli kaynak aktarımında bulunabilir. Bu takdirde iş, işin yapımını üstlenen
kuruluşun tâbi olduğu mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır.
b) Merkezî idareye ait asli görev ve
hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla gerekli bina ve tesisler ile arsa ve
aynî ihtiyaçları karşılayabilir, geçici olarak araç ve personel
görevlendirebilir.
c) Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi
muafiyeti tanınmış vakıflar ve 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Kanunu
kapsamına giren meslek odaları ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir.
d) Kendilerine ait taşınmaz malları, asli
görev ve hizmetlerinde kullanılmak ve süresi yirmibeş yılı geçmemek üzere diğer
kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis edebilir. Bu taşınmazların, tahsis amacı
dışında kullanılması durumunda, tahsis işlemi iptal edilir. Tahsis süresi
sonunda, aynı esaslara göre yeniden tahsis mümkündür. Bu taşınmazlar aynı
kuruluşlara kiraya da verilebilir.
(b) ve (d) bentleri uyarınca kamu kurum ve
kuruluşlarına il özel idarelerince karşılanan veya tahsis edilen taşınmazlar,
kamu konutu ve sosyal tesis olarak kullanılamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş 1 önerge var,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı kanun
tasarısının 64 üncü maddesinin (c) bendinde yer alan "kamu yararına
çalışan" ibaresiyle "Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti
tanınmış" ibarelerinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Gürsoy Erol |
Remziye Öztoprak |
|
Ankara |
İstanbul |
Ankara |
|
Lokman Ayva |
Fetani Battal |
Mustafa Tuna |
|
İstanbul |
Bayburt |
Ankara |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu
efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1.- Yukarıdaki sıfatları almadığı halde
kamu yararına çalışan dernekler ve vakıflar olduğu bir gerçektir. Bu tür
prosedürler için bu prosedürlerin hayli bir zaman ve emek gerektirdiği
gerçeğinden yola çıkarak, hem Bakanlar Kurulu, Danıştay gibi kurumlarımız
meşgul edilmiş olmayacak hem de iyi çalışan ve iyi projeler geliştirmiş
vakıflar ve dernekler toplum hizmetine kısa yoldan katılmış olacaklardır.
2.- Seçilmiş il genel meclisi üyelerinden
ve atanmış uzman kamu görevlilerimizden oluşan il özel idaresi yönetimlerimiz,
projelerin ve projeyi sunan kuruluşların kendi bölgelerinde olması hasebiyle de
kamuya yararlı olup olmayacağını tespit edebilecek ehliyete sahiptirler.
Kendilerinin kamuya yararlı gördükleri projeleri yine kamuya yararlı olarak
gördükleri sivil toplum kuruluşlarıyla yapmalarına bu değişiklikle imkân
tanınmış olacaktır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hükümetin
katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
64 üncü maddeyi kabul edilen önergeyle
yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
65 inci maddeyi okutuyorum:
Özel idare hizmetlerine gönüllü katılım
MADDE 65.- İl özel idaresi, sağlık,
eğitim, spor, çevre, trafik ve kültür hizmetleriyle, yaşlılara, kadın ve
çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında
ilde dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve
verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar
uygular.
Gönüllülerin nitelikleri ve
çalıştırılmalarına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı tarafından
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Madde üzerinde Komisyonun düzeltme talebi
var; buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon)- Sayın Başkan, başlıktaki "Özel İdare" ibaresi "İl Özel
İdaresi" olacak.
BAŞKAN- Madde başlığındaki "Özel
İdare" ibaresini "İl Özel İdaresi" olarak düzeltiyoruz ve bu
şekilde oyluyoruz: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Madde kabul edilmiştir.
66 ncı maddeyi okutuyorum:
Yazışma
MADDE 66.- İl özel idaresi, kamu kurum ve
kuruluşlarıyla doğrudan yazışabilir.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
67 nci maddeyi okutuyorum:
Avukatlık ücretinin dağıtımı
MADDE 67.- İl özel idaresi lehine
sonuçlanan dava ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karşı taraftan tahsil
olunan vekâlet ücretlerinin, kadroya bağlı olarak çalışan avukatlara ve hukuk
servisinde fiilen görev yapan memurlara dağıtımı hakkında 2.2.1929 tarihli ve
1389 sayılı Devlet Davalarını İntaç Eden Avukat ve Saireye Verilecek Ücreti
Vekalet Hakkında Kanun hükümleri kıyas yolu ile uygulanır.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
68 inci maddeyi okutuyorum:
Yeniden değerleme oranının uygulanması
MADDE 68.- Bu Kanunda belirtilen parasal
miktarlar, her yıl 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden
değerleme oranına göre artırılır.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısının 68 inci maddesinin aşağıdaki haliyle
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Eyüp
Fatsa |
Haluk
İpek |
|
|
Ankara |
Ordu |
Ankara |
|
|
Nusret
Bayraktar |
|
Mehmet
Sekmen |
|
|
İstanbul |
|
İstanbul |
|
"Madde 68.- Bu kanunda belirtilen
ücret, huzur hakkı ve ikramiye ödemeleri hariç diğer parasal miktarlar, her yıl
213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranına göre
artırılır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde belirtilen ücret, huzur hakkı
ve ikramiyeler, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre değil, kendi özel
mevzuatında düzenlenmektedir.
BAŞKAN - Hükümetin katıldığı, gerekçesini
dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen önerge ve bu
önergenin yaptığı değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 68 inci madde kabul edilmiştir.
69 uncu maddeyi okutuyorum:
Acil durum planlaması
MADDE 69.- İl özel idaresi, yangın, sanayi
kazaları, deprem ve diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını
azaltmak amacıyla ilin özelliklerini de dikkate alarak gerekli afet ve acil
durum planlarını yapar, ekip ve donanımı hazırlar.
Acil durum planlarının hazırlanmasında varsa
il ölçeğindeki diğer acil durum planlarıyla da koordinasyon sağlanır ve ilgili
bakanlık, kamu kuruluşları, meslek teşekkülleriyle üniversitelerin ve diğer
mahallî idarelerin görüşleri alınır.
Planlar doğrultusunda halkın eğitimi için
gerekli önlemler alınarak ikinci fıkrada sayılan idareler, kurumlar ve
örgütlerle ortak programlar yapılabilir.
İl özel idaresi, il dışında yangın ve
doğal afetler meydana gelmesi durumunda, bu bölgelere gerekli yardım ve destek
sağlayabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
69 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
70 inci maddeyi okutuyorum:
Uygulanmayacak hükümler
MADDE 70.- Bu Kanunla, il özel idaresinin
sorumlu ve yetkili kılındığı görev ve hizmetlerle ilgili olarak, 24.4.1930
tarihli ve 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanunu, 4.7.1934 tarihli ve 2559
sayılı Polis Vazife ve Selâhiyet Kanunu, 10.6.1949 tarihli ve 5442 sayılı İl
İdaresi Kanunu, 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu, 14.7.1965 tarihli
ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar
Kanunu, 14.6.1989 tarihli ve 3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına
Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun, 27.5.2004
tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile 10.7.2003
tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununda bu Kanun hükümlerine aykırılık
bulunması durumunda bu Kanun hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
71 inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 71.- 13 Mart 1329 tarihli İl Özel
İdaresi Kanunu ile bu Kanunun ek ve değişiklikleri yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunun 11 inci
maddesi gereğince yapılacak meclis başkanlık divanı seçimi bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren en geç bir ay içinde yapılır.
Bu Kanunun 25 inci maddesi hükmüne uygun
il encümeni oluşuncaya kadar mevcut encümen görevine devam eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2.- Memur kadrolarının, il
özel idareleri ve bağlı kuruluşları ile mahallî idare birliklerinde norm kadro
uygulamasına geçilinceye kadarki ihdas ve iptalleri ile boş kadro
değişiklikleri, Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü ve
İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile yapılır.
Sürekli işçi kadroları ile geçici iş pozisyonları, bu dönem içerisinde İçişleri
Bakanlığının vizesine tâbidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarıya bir geçici
madde eklenmesine dair önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısına aşağıdaki maddenin Geçici Madde.- 3 olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Nusret Bayraktar |
Mehmet Sekmen |
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
Abdulkadir Kart |
|
Ekrem Erdem |
|
Rize |
|
İstanbul |
"Geçici Madde 3.- Bu Kanunun 31 inci maddesinde öngörülen stratejik planların hazırlanmasına dair altı aylık süre Kanunun yürürlüğünü müteakip hazırlanması gereken ilk stratejik planlar için bir yıl olarak uygulanır."
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Stratejik planlama, kamu kesimi ve
belediyeler için çok yeni, kurumsal kapasitelerin geliştirilmesi gereken bir
yaklaşımdır. İlk planların hazırlanması için bir eğitim ve teknik hazırlık
dönemine ihtiyaç duyulacaktır.
BAŞKAN - Önergenin gerekçesini dinledik,
Hükümetin olumlu görüşünü de aldık.
Geçici madde olarak eklenmesi noktasındaki
bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir; böylece, geçici madde 3 olarak eklenmiştir.
Madde 72'yi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 72.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
73 üncü maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 73.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü
oylamadan önce, Hükümetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 31 inci
maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre, bir
talebi vardır; Başkanlık, bu talebi yerine getirecektir.
Danışma Kurulunun, Hükümetin görüşülmekte
olan kanun tasarısının 31 inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi
hakkında görüşünü okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulun bugünkü birleşiminde
görüşülen 583 sıra sayılı kanun tasarısının kabul edilmiş olan 31 inci
maddesinin, tasarıda yapılan değişiklikler nedeniyle yeniden görüşülmesine dair
Hükümetin talebi, İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca toplanan Danışma Kurulunca
uygun bulunmuştur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Salih Kapusuz Ali
Topuz
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Danışma Kurulunun görüşü
bilgilerinize sunulmuştur.
Şimdi, Hükümetin istemini okutup,
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının bazı
maddelerinde yapılan değişikler üzerine 31 inci maddesinin İçtüzüğün 89 uncu
maddesine göre yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederim.
Abdülkadir
Aksu
İçişleri
Bakanı
BAŞKAN - Hükümetin istemini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu durumda, tasarının 31 inci maddesini
yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyle ilgili 1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 583 sıra sayılı İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısının 31 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Nusret Bayraktar |
Mehmet Sekmen |
|
Ankara |
İstanbul |
İstanbul |
|
Abdulkadir Kart |
|
Mehmet Kerim Yıldız |
|
Rize |
|
Ağrı |
"Stratejik plan ve performans planı
Madde 31.- Vali, mahallî idareler genel
seçimlerinden itibaren altı ay içinde; kalkınma plan ve programları ile varsa
bölge planına uygun olarak stratejik plan ve ilgili olduğu yılbaşından önce de
yıllık performans planı hazırlayıp il genel meclisine sunar.
Stratejik plan, varsa üniversiteler ve
meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak
hazırlanır ve il genel meclisinde kabul edildikten sonra yürürlüğe girer.
Stratejik plan ve performans planı
bütçenin hazırlanmasına esas teşkil eder ve il genel meclisinde bütçeden önce
görüşülerek kabul edilir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA
(Afyon)- Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Kalkınma planları makro düzeyde, stratejik
planlar ise mikro düzeyde kurumsal planlardır. Bir ara kademe olarak fizikî
plan niteliği taşıyan çevre düzeni planları yerine bölge planlarının referans
alınması uygun olacaktır.
Performans planı olmaksızın stratejik
plan, işlevsel ve operasyonel olamaz. Bu nedenle, operasyonel düzeyde stratejik
plan-bütçe ilişkisi performans planıyla kurulmalıdır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 31 inci maddeyi,
kabul edilen önerge ve değişiklikler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açıkoylamanın, elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 4 dakikalık süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İl Özel
İdareleri Kanunu Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 281
Kabul : 252
Ret : 29 (x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Yüce Meclisimiz, bugün, gerçekten, çok
önemli bir tasarıyı yasalaştırmıştır. Yıllardan beri hep konuşulan; ama, bir
türlü gerçekleştirilemeyen yerel yönetim reform paketi içerisinde yer alan
önemli bir tasarımız, İl Özel İdareleri Kanunu Tasarısı, oylarınızla, bu akşam
kabul edilmiştir.
Bir veya birbuçuk saat kadar önce de, Plan
ve Bütçe Komisyonunda, Belediyeler Yasası Tasarısını tamamlamış olduk. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Nasip olursa, yarın, yine Plan ve Bütçe
Komisyonunda, bu önemli reform paketimizin üçüncü ayağı olan Büyükşehir
Belediyeleri Yasası Tasarısını görüşmeye başlayacağız. Umut ediyorum ki, yarın
akşama kadar, Plan ve Bütçe Komisyonundan, Büyükşehir Belediyeleri Yasası
Tasarısı da çıkmış olacaktır.
Ben, gerçekten, öncelikle Plan ve Bütçe
Komisyonunda ve alt komisyonda günlerce, haftalarca bu tasarıların bu hale
gelmesi için emek veren, katkıları olan değerli arkadaşlarıma ve nihayet, bu
Yüce Meclis çatısı altında bu tasarının yasalaşması için katkısı olan siz
değerli milletvekili arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi ve şükranlarımı
sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir şey daha ifade
etmek istiyorum. Gerek Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı gerek yerel
yönetimler reform yasaları, diyebilirim ki, bugüne kadar hazırlanmış yasalar
içerisinde en katılımcı, kamuoyu bakımından en çok tartışılan, her kesimle
tartışılan, herkesle açık bir şekilde tartışarak buraya getirdiğimiz
yasalardır. Hazırlanışından buraya getirilişine kadar, geniş bir katılımcılık
örneği verilmiştir. Bu bakımdan da, bu yönünü de belirtmek istedim.
Ben, tekrar, Sayın Başkanıma, Başkanlık
Divanı Üyesi sayın arkadaşlarıma ve siz değerli milletvekili arkadaşlarıma
teşekkür ediyor, en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Biz de teşekkür ediyoruz Sayın
Bakan.
Hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Haziran 2004 Perşembe günü, alınan
karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 01.14