BIM 2 6 2004-07-08T07:20:00Z 2004-07-08T07:20:00Z 75 46402 264494 TBMM 2204 528 324817 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22  CİLT : 53  YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

104 üncü Birleşim

22 Haziran 2004 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde yaşanan meteorolojik hortum olayının meydana getirdiği hasara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

2. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, hükümetin uygulamakta olduğu sağlık politikasından kaynaklanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

3. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO üyeliği için yapmış oldukları başvuruya Türkiye Cumhuriyetinin destek vermesinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

B) Çeşİtlİ İşler

1. - Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO'ya üye olmaları yönünde somut bir perspektif verilmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince desteklendiğine ilişkin siyasî parti grup başkanvekilleri ve dostluk grupları başkanları ile grubu bulunmayan siyasî partiye mensup milletvekilinin müşterek önergesi (4/196)

C) Tezkereler ve Önergeler

1. - 5182 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/587)

2. - 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa aykırı olarak ve ihale yapılmaksızın bir taşınmazın kiraya verilmesine ilişkin işleme onay verdiği gerekçesiyle Devlet eski Bakanı Hasan Gemici hakkındaki dosyaya ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/588)

3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1109) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/197)

4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in (6/1113) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/198)

5. - Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/589)

6. - Bir milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilebilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/590)

7. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 4876 Sayılı T.C. Ziraat Bankası AŞ ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanundan Yararlanamayanlara Dair Kanun Teklifinin (2/222) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/199)

8. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir İlinde Karabağlar Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/61) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/200)

IV. - ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)

3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı : 305)

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı : 349)

5. - Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 3 milletvekilinin, Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/294, 1/785) (S. Sayısı : 509)

6. - Dahiliye Memurları Kanunu, İl İdaresi Kanunu, İçişleri Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı : 461)

7. - Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/740) (S. Sayısı : 427)

8. - Endüstri Bölgeleri Kanununda  Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/823) (S. Sayısı : 611 ve 611'e 1 inci ek)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ankara-Etimesgut Hava Lojmanlarında dairelerin gazlı şofbenden elektrikli şofbene geçmesine ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/2364)

2. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Keles İlçesindeki tarihi Kemaliye Camiinin korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/2559)

3. - Sivas Milletvekili Nurettin SÖZEN'in, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının imar planı değişikliğine ve bir binaya ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/2570)

4. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Çukurova Elektrik AŞ hisse sahiplerinin mağduriyetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/2571)

5. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, SSK'nın radyoloji ve görüntüleme tetkikleri hizmet alımı ihalesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/2585)

6. - Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, SSK'nın radyoloji ve görüntüleme tetkikleri hizmet alımı ihalesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/2587)

7. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur NEŞŞAR'ın, SSK'nın radyoloji ve görüntüleme tetkikleri hizmet alımı ihalesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/2588)

8. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, SSK'nın yapmayı planladığı bir ihaleye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/2590)

9. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Marmara depremi sonrasında depremzedelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/2621)

10. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, belediye başkanlarına yönelik zorunlu eğitim uygulamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/2657)

11. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir emniyet müdürüyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/2659)

12.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Korkuteli yöresinde heyelan nedeniyle oluşan hasara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/2679)

13. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, genetiği değiştirilmiş gıda ürünlerinin ithalinin engellenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/2686)

14. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, Türkiye'de üretilen Mercedes otobüslerinde imalat hatası olup olmadığına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/2706)

15. - Kastamonu Milletvekili Musa SIVACIOĞLU'nun, Devrekani'deki süt üreticilerinin alacaklarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/2707)

16. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Sinop İli karasularındaki avcılığa,

- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, veteriner ve ziraat teknisyenliği kadrolarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/2722, 2723)

17. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Marmaray Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/2724)

18. - Trabzon Milletvekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ'nin, Doğu Karadeniz Bölgesinde meydana gelen don olayına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/2731)

19. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Güneydoğu Anadolu Projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/2734)

20. - Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, yabancılar tarafından satın alınan arazilere,

- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Sinop-Boyabat yolu inşaatı için kamulaştırılan arazilere,

- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Karayolları Genel Müdürlüğündeki atamalara,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/2735, 2736, 2737)

21. - Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın, Trakya-Gala Gölünün korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/2739)

22. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Ankara Modern Çarşı ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/2766)

23. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, iş adamlarımızın yurtdışında karşılaştıkları zorlukların giderilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/2820)

24. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, ülkemizin Eurovision Şarkı Yarışmasında İngilizce bir şarkı ile temsiline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/2821)

25. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan İlinin afet kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/2824)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

22 Haziran 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 15.30'da son verildi.

Yılmaz Ateş

Başkanvekili

 

Mevlüt Akgün

Suat Kılıç

 

Karaman

Samsun

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                    II. - GELEN KÂĞITLAR                                    No. :152

18 Haziran 2004 Cuma

Raporlar

1. - Yolsuzlukla Mücadele Kanunu Tasarısı ile İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/801) (S. Sayısı : 610) (Dağıtma tarihi : 18.6.2004) (GÜNDEME)

2. - Endüstri Bölgeleri Kanununda  Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/823) (S. Sayısı : 611) (Dağıtma tarihi : 18.6.2004) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, tarımsal desteğin artırılması için yapılacak çalışmalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1177) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

2. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, İzmir Adliye Sarayı inşaatına ve Karşıyaka Adliye binasının taşınmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1178) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

3. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, lokantacıların gıda ürünlerinin alımı ve satımında karşılaştıkları farklı KDV oranlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1179) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

4. - Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Bilecik'te üniversite kurulup kurulmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1180) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, özel bir firma tarafından hediye edildiği iddia edilen makam arabalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2897) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

2. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir Meclis araştırması komisyonu raporunda tespit edilen bazı konulara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/2898) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

3. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kıyı bankacılığının yarattığı riskler konusunda Merkez Bankasının sorumluluğu olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/2899) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

4. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, 1 Ocak 2003 tarihinden itibaren yayınlanan ithalatta standartları belirleyen genelgelere ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/2900) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

5. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, elma ve patatesin ihracat iadesinde Gümrük Çıkış Beyannamesi aranmadığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/2901) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

6. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun bir mülkiye başmüfettişinin vali yardımcılığına atanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2902) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

7.- Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, Malatya-Doğanşehir-Topraktepe Köyündeki ağaç kesimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2903) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

8. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, yarım kalan yatırımlar nedeniyle Hazinenin uğradığı zarara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/2904) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

9. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, Irak'ta rehin tutulan bir vatandaşımıza ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2905) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

10. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın, Karayolları Genel Müdürlüğü 1. ve 17. Bölge Müdürlüklerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2906) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

11. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, çiftçilerin iklim koşullarından kaynaklanan sorunları ile soğan üreticilerinin mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2907) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

12. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, BAĞ-KUR sigortalılarının prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2908) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

13. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'da eğitim veren bir teknik lisenin ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2909) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

14. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Yozgat-Saraykent Adliyesinin kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2910) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

15. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Göksu Deltasına ÇED Raporu olmadığı iddia edilen bir tersane inşasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2911) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

16. - Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, bazı ilçe adliye teşkilâtlarının kapatılacağı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2912) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

17. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir'de bir gözaltına alma hadisesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2913) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

18. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Manavgat Irmağından yörenin sulama ve içme suyu ihtiyacının karşılanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2914) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

19. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, duble yol yapımında keşif artışı yöntemiyle maliyetin yükseltildiği iddialarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2915) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.6.2004)

20. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, iki vakfın Denizli'deki etkinliklerine yönelik iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2916) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

21. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bor madenine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2917) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

22. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Devlet Hastanelerinin MR cihazı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2918) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

23. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, meyve ve sebzelerde hormon ve tarım ilacı kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2919) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)

24. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'ye devredilen Star Televizyonunun mali durumu ve yayın politikasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/2920) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.6.2004)

                                                        22 Haziran 2004 Salı                                  No. :153

Cumhurbaşkanınca Geri Gönderilen Kanun

1. - Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.6.2004 Tarihli ve 5182 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/829) (Anayasa ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.6.2004)

Teklifler

1. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 27 Milletvekilinin; 5434 Sayılı T. C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/301) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.6.2004)

2. - Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım'ın; Yapı Denetimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/302) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.6.2004)

3. - Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 22 Milletvekilinin; Belediyelerin, Belediyelere Bağlı Müessese ve İşletmelerin Bir Kısım Borçlarının Tahkimi Hakkında Kanun Teklifi (2/303) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.6.2004)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

22 Haziran 2004 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 üncü Birleşimini açıyorum.

Çalışmalarımıza geçmeden evvel, bir iki gün önce, Ankaramızın Çubuk İlçesinde, hortum ve tabiî afet sebebiyle meydana gelen bu büyük kazada, hasarda bütün Çubuklularımıza geçmiş olsun diyorum, başsağlığı diliyorum. İnşallah, ülkemizde bir daha bu tip büyük tabiî afetler meydana gelmemiş olur.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere geçiyoruz.

Üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Ankara İli Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde meydana gelen hortum felaketi nedeniyle söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay'a aittir.

Buyurun Sayın Sanay.(AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde yaşanan meteorolojik hortum olayının meydana getirdiği hasara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

EYYÜP SANAY (Ankara) - Değerli Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Geçtiğimiz cumartesi günü, Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde meydana gelen hortum olayı sebebiyle, gündemdışı söz aldım.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde nadir olarak görülen bu olay, geçtiğimiz hafta sonu, cumartesi günü, saat 12.30 sıralarında Çubuk'un Sünlü Köyünde meydana geldi. Aslında, Türkiye, coğrafî konumu itibariyle çok değişik bir yapıya sahiptir. Bu sebeple de, meteoroloji radarları, daha fazla kapsama alanlarında bilgi elde etmek için en yüksek noktalara konulmuş durumdadır. Ankara radarı da, Elmadağ mevkiinde 1 850 metre yükseklikte kuruludur ve bu radardan Şubat 2004'ten bu yana düzenli olarak veri alınmaktadır.

Hortum ya da tornado olayı, yer seviyesinin aşırı ısınması, atmosferin de soğuması sonucu meydana gelen ve çok nadir görülen bir tabiat olayıdır. Nitekim, ülkemizde, 1959 yılında Konya'da, 1965 yılında Adana'da, 10 Ağustos 1977'de İstanbul Şile'de, 12 Şubat 1999'da Dalaman'da, 2003 yılında ise Afyon'da gözlenmiştir ve en son olarak da, 19 Haziran 2004 Cumartesi günü Çubuk'ta vuku bulmuştur. Son derece sınırlı olan ve gözlemlenmesi, önden haber verilmesi mümkün olmayan, hatta saat öncesi bile haber verilemeyen ani bir olaydır; birkaç dakika içerisinde meydana geliyor ve genellikle 500 metre ilâ 1 000 metrelik bir alan üzerinde olay cereyan ediyor.

Cumartesi günü 12.30'da vuku bulan bu hortum olayı sebebiyle, ben, saat 15.00'te olay mahalline ulaştım; orada, bütün devlet erkânının hazır olduğunu gördüm, Ankara Valisinin, Çubuk Belediye Başkanının, hemen yakınındaki Akyurt ve Esenboğa Belediye Başkanlarının, Büyükşehir Belediye Başkanvekilinin, Büyükşehir Belediyesi imkânlarının, Kızılayımızın ve diğer yandan, sivil savunma ekiplerinin, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ekiplerinin ve diğer bütün zevatın orada olduğunu gördüm. Hakikaten görmeye değer, çok acı bir manzara; bir anda, anne ile 2 çocuğu ölüyor; 21 kişi yaralı; 45'ten fazla ev hasar görmüş; bunlardan birkaçı içinde oturulamaz durumda; kerpiçli olan binaların sıvasını tamamen almış, sıva diye bir şey yok; betonarme ya da yığma olarak yapılmış olan, kumla sıvanmış olan binaların pek çok yerinde de, yine, sıvaları alıp götürmüş; ağaçlar ya dibinden devrilmiş, sökülmüş veya ağacın dalları, âdeta budanmış, yapraklarını alıp götürmüş; olayın vuku bulmuş olduğu toprak zeminde ise ekili arazi tamamen tahrip olmuş; orada ekili bulunan özellikle -fiğ mevsimine yaklaştığımız bugünlerde- fiğ ve burçak tamamen birbirine karışmış ve biçilmesi mümkün değil.

Aslında, olayı gören şahitlere göre, 3-4 dakika içinde vuku bulmuş ve bu 3-4 dakika içerisinde, tarlada çalışmakta olan kişilerin araçları, yani, 50NC kamyon, bir anda, 25-30 metre yukarı fırlamış ve daha sonra, geriye atılmış; öbür yandan -benim gördüğüm kadarıyla- yine, arabaları alıp başka yerlere nakletmiş, döndürmüş ve pres etmiş; römorkları, tekrar, çatıların üzerinden sokağın içerisine fırlatmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

EYYÜP SANAY (Devamla) - Tabiî, bu arada, kamyonun altında kalarak ölen kişiler, anne ve 2 çocuğu var; bir de, çatılardan düşen kiremitler veya diğer malzemelerden yaralananlar var. Bunlardan birisi 14 yaşında, durumu çok ağır; halen yatıyor, henüz kurtulamadı, tehlikesi devam ediyor.

Öbür yandan, cidden, hem ziraî yönden hasar var hem evlerin uğradığı zarar var hem de genel bir afet görünümü var köyde; ama, özellikle, hükümetimizin iki bakanının peş peşe gelmesi... Bizden hemen sonra Devlet Bakanımız Beşir Atalay Bey geldi, yine -televizyonlardan seyrettim- Tarım ve Köyişleri Bakanımız geldi ve her türlü imkân oraya getirildi.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Meclis Başkanvekilimiz Yılmaz Ateş ve ben de oradaydım.

EYYÜP SANAY (Devamla) - Efendim, söyleyeceğim.

Ben oradan ayrılırken, Sayın Yılmaz Ateş de oraya geldiler, sadece arabalarımız karşılaştı. Sanıyorum, aynı feci manzarayı gördüler ve arkadaşlarımıza anlatmışlardır.

Hakikaten, cidden düşünülmesi gereken, önceden tedbir alınması mümkün olmayan bir hadise. Tazyikten bütün evlerin camları kırılmış. Bereket versin, fazla insan kaybımız yok, sadece 3 vefat edenimiz var, hayvan telefatı yok; ancak, ziraî ürünlerde ve bilhassa ağaçlarda, meyve ağaçları ve diğer ağaçlarda fazla zarar var.

Ben, sadece, bu durumu Millet Meclisinde dile getirerek Yüce Heyetin ıttılaına arz etmek için söz aldım. Ayrıca, Çubuk'taki bu olay dolayısıyla yakınlarını kaybedenlere buradan başsağlığı, geride kalanlara sıhhat, afiyet diliyor ve en kısa zamanda bu yaraların sarılacağı ümidiyle, Yüce Meclisi bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Sanay.

Hükümet adına Tarım Bakanımız söz istemiştir.

Buyurun Sayın Güçlü. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Ankara Milletvekilimiz Sayın Eyyüp Sanay'ın, Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde meydana gelen tabiî afetle ilgili olarak yapmış olduğu açıklamalara kısa değerlendirme yapmak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Milletvekilimizin belirttiği gibi, meydana gelen bu tabiî afet, çok seyrek rastladığımız, hatta, çok uzun yıllar hiç karşılaşmadığımız, bizim aşina olmadığımız bir tabiî  afettir. Maalesef, 2004 yılı, afetler yönünden, âdeta zirve yapan bir yıl oldu; 64 ilimizde büyüklü küçüklü afetlerle karşılaştık. Dolayısıyla, Ankara'nın Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde de meydana gelen afet sonucunda 14 vatandaşımız yaralandı, 3 ölümüz var. Aynı ailenin fertleri olması dolayısıyla, tabiî, büyük bir acı bu ailemizi kaplamış durumda. Halen hastanede bulunan 2 fertleri de, ciddiyetini koruyan bir durum içerisindeler. Dolayısıyla, ben, önce bu aileye başsağlığı diliyorum ve hastanede olan fertleri için, kısa sürede sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyorum. Devletimizin ilgili kurumlarının ve siyasî parti temsilcilerimizin, halkımızın derdini paylaşmak üzere göstermiş olduğu hassasiyete de teşekkür ediyorum.

Burada, gerçekten, ortaya çıkan manzara, çok kısmî olmasına rağmen, bir tabiî afetin neler ortaya koyabileceğinin bir göstergesidir. Evlerde meydana gelen hasarlar, yine, akabinde ortaya çıkan dolunun bölgede meydana getirdiği ve tarımsal üretime yönelik birkısım zararları söz konusu. Ben onları çok detaylı olarak saymak istemiyorum; ancak, burada önemli olan husus, bir ailenin 3 ferdinin vefat etmesi, 2 ferdinin de önemli ölçüde ciddiyetini koruyan bir rahatsızlık içerisinde bulunmaları halidir. Diğer vatandaşlarımızın çok fazla bir yaralanma ve sağlıkla ilgili sorunlarının olmaması sevindiricidir.

Elbette, oraya yönelik olarak tedbirler ulaşmıştır. Şu anda, zaten, kamuya ait araçlar temizlik çalışmalarını yürütüyorlar, düzenleme çalışmalarını yürütüyorlar.

Yine, tespitler söz konusu. Ben, iki hususu dile getirerek sözlerime son vermek istiyorum. Birincisi, daha önce tabiî afetlerle ilgili olarak kurulan komisyonun, önümüzdeki cuma günü, ekonomik koordinasyon kurulu toplantısına beni de davet etmeleri ve dolayısıyla, bu tabiî afetlere yönelik olarak yapılacak yardımların netlik kazanma safhasına geldiğidir. Muhtemelen, 2004 yılında ortaya çıkan afetlerin karşılığı olarak, çiftçilerimize, vatandaşlarımıza ödenecek olan yardımlarla ilgili bir karar safhasını yaşayacağız. Dolayısıyla, bu, aynı zamanda, Çubuk İlçemizin Sünlü Köyündeki vatandaşlarımızı da ilgilendiren bir sonuç olacak.

İkinci olarak belirtmek istediğim husus ise, geçen hafta perşembe günü, Başbakanlıkta, sigortacılık sektörünün özellikle tarım alanında faaliyet gösteren birimlerinden ve şirketlerinden oluşan, Hazine, Başbakanlıktan seçilen bir heyet ve Tarım Bakanlığından katılan grupla birlikte, bu tarım ürünleri sigorta yasa tasarısının son defa bir değerlendirmeye tabi tutulduğu, sistem üzerinde büyük ölçüde mutabakat sağlandığı ve dolayısıyla, redaksiyon konusunun halen devam ettiği ve muhtemelen, önümüzdeki hafta, bununla ilgili tasarının Bakanlar Kurulunun imzasına açılacağıdır.

Konunun, özellikle farklı kurumlar tarafından önerilen oluşma şekliyle ilgili tereddütler de ortadan kalkmıştır. Ben, sektörümüz açısından ifade ettiği kıymete binaen bu açıklamaları sizlere duyurmak istedim.

Bu afetler vesilesiyle zarara uğrayan insanlarımıza geçmiş olsun diyorum, yakınları vefat edenlere başsağlığı diliyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, Türkiye'de sağlık alanındaki son gelişmeler konusunda, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Neşşar'a aittir.

Buyurun Sayın Neşşar. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

2. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, hükümetin uygulamakta olduğu sağlık politikasından kaynaklanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarının, sanki devrim yapıyormuş gibi vitrine koyduğu -tırnak içerisinde söylüyorum- her yaptığı yenilik ve sanki çok şey değiştiriyormuş gibi ortaya koyduğu, vitrine koyduğu sağlık politikalarıyla ilgili sıkıntıları burada özetlemek için bile 5 dakika yetmeyecek. Bunların hiçbirisinin, arkasında ekonomik destek, ekonomik kaynak olmadığını, hiçbir şekilde memleketin sağlık sorunlarını, sağlık göstergelerini düzeltmediğini de, zaman, yavaş yavaş göstermeye başladı; fakat, ben, bugün, burada, esas itibariyle bu konu üzerinde konuşmak istemiyorum; daha net, daha somut bazı bilgilerle karşınızdayım.

Özellikle değinmek istediğim konu, Sağlık Bakanlığındaki şef atamaları ve önümüzdeki ay  -yani, temmuzun 5 inde- yapılacak olan şef ve şef yardımcılığı sınavı.

Tabiî ki, bu atamalar yapılırken, hepimizin bildiği Sağlık Bakanlığındaki kadrolaşma sıkıntılarını dile getirmeyeceğim; burada ne bir Vanlı-Erzurumlu dayanışması var gibi bir sübjektif veriyi ne de falanca tarikatın kadrolaşmasının yapıldığına dair gözlemleri aktaracağım; tamamen somut, kanıta dayalı, belgeli örneklerle karşınızdayım.

Bunların başında, daha önce basında da yer aldığı gibi, Sağlık Bakanlığının Sayın Müsteşarı ile Sayın Müsteşar Yardımcısının, Ankara'daki birer eğitim hastanesinde şef olarak görev yaptıklarıyla ilgili konu var.

Değerli arkadaşlar, Sayın Müsteşar açıklama yaptı biliyorsunuz "ben akademisyenim, profesörüm, mesleğimden kopmak istemiyorum, onun için böyle bir uygulama içerisine girdik" diye. Ben de profesörüm, Mustafa Özyurt da profesör. Biz, şurada oturmak için mesleğimizden vazgeçmeyi göze alıyoruz, siz şurayı beğenmiyorsunuz! O zaman, burada, bir yanlışlık, bir eksiklik, bir hata, bir hırs var. Nasıl, Sayın Millî Eğitim Bakanı bütün rektörlükleri kendisine bağlamak istiyorsa, Sağlık Bakanı da bütün hastane şeflerinin kendisinden olmasını, hatta, kendisinin müsteşarının, müsteşar yardımcısının olmasını istiyor.

Sayın milletvekilleri, bu işin, hukuk sınırlarını zorlayan boyutları da var. İyi ki Sayın Millî Eğitim Bakanımız burada. Birçoğunuzun basından izlediği bir olay var, Atatürk Eğitim Hastanesi ve Trafik Hastanesiyle ilgili olarak.   Şu anda,  Atatürk  Eğitim  Hastanesinin  yasal, hukukî,   kanunî -nasıl söylerseniz söyleyin- Göz Hastalıkları Şefi, Trafik Hastanesinde, boş bir kapının arkasında, her gün sabah anahtarla kapıyı kendi açıp girerek çalışıyor; onun yerine, Millî Eğitim Bakanlığımızın Sayın Müsteşar Yardımcısı, gitmediği halde, Atatürk Eğitim Hastanesinin Göz Kliniği Şefi olarak görünüyor. İstiyorsa, gelsin Sayın Bakan, düzeltsin.

Şimdi, burada, ne insaf ne etik aramak mümkün; hiçbir şey aramak mümkün değil. Gerçi, Türk Tabipler Birliğinin müracaatı sonucu, Danıştay 5. Dairesi yürütmeyi durdurma kararı verdi bu 5 Temmuzda yapılacak şeflik sınavlarıyla ilgili; ama, vaktim bitmeden, ben, burada, bana kadar intikal eden, bu şeflik sınavlarında daha önceden kimlerin nereye atanacağıyla ilgili listeyi Meclis kayıtlarına geçirmek istiyorum; vaktim kalırsa, daha fazla konuşurum.

Bu yapılması planlanan şef ve şef yardımcılığı sınavlarıyla, Ankara Eğitim Araştırma Hastanesinde, Adnan Arap, genel cerrahi şefliğine, Ahmet Temizkan, kardiyoloji şefliğine atanmak için plan yapılmış, hazırlık yapılmış; Yüksek İhtisas Hastanesinde, Derya Onuk, gastroentroloji şefliğine, İzzet Tandoğan, kardiyoloji şefliğine atanacakmış; Ankara Atatürk Eğitim Hastanesinde, Bülent Altunkeser, kardiyoloji şefliğine, Talat Keleş, kardiyoloji şef yardımcılığına atanacak ve Uzman Tahir Durmaz, şef yardımcılığına atanacak; Zekâi Tahir Burak Hastanesinde, Sayın Leyla Mollamahmutoğlu -iyi bildiğiniz bir soyadı- klinik şefi olarak atanacak; Siyami Ersek Göğüs Cerrahisi Merkezinde Atilla Kanca, kardiyovasküler cerrahi klinik şefi olarak, Osman Bolca da kardiyoloji klinik şefi olarak atanacak; Koşuyolu Kalp Merkezi kardiyoloji şefliğine Nihal Özdemir atanacak, Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi genel cerrahi şefliğine de Mehmet Fatih Avşar atanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Niye daha kesinleşmemiş bu listeyi ortaya koyuyorum; çünkü, Danıştayın da reddettiği, yürütmeyi durdurma kararı verdiği bu şeflik sınavlarıyla ilgili, objektif, üçlü, ÖSYM'nin yapması gereken iki aşamalı, arkasından üçüncü aşamasını Bakanlığın yaptığı sınavı ısrarla Bakanlığımız yapmıyor. Şefleri, yani, deneyimli şefleri, Sayın Müsteşar Yardımcısının laflarıyla, on yılı geçirdikleri için dinozor olarak nitelendiriyorlar ve genç, yani, geçen sene içerisinde kendi atadıkları "genç" şefleri, yeni atayacakları şefleri seçecek jürilere koyuyorlar. Tamamen keyfî olarak, bazı kesimlerin lisans sınavından muaf olmasıyla ilgili yönetmelikler çıkarıyorlar. Jüriler düne kadar gizleniyor; yani, jürilere gönderilen dosyaların döndüğü gün jüriler ilan ediliyor. Bununla ilgili çok sayıda usulsüzlük var. Zaten, bu usulsüzlükler dolayısıyla, Danıştay, bu sınav hakkında yürütmeyi durdurma kararı vermiş. Dilerim, tıpkı, Sayın Başbakanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığındaki 200 000 000 dolarlık o büyük görüntüleme cihazı ihalesini iptal ettiği gibi, Sayın Bakan da bu şeflik sınavını iptal eder ve usulüne uygun bir üniversite profesörüne, bir hocaya uygun bir şekilde, objektif bir sınav yapar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Neşşar.

Hükümet adına söz isteği var.

Millî Eğitim Bakanımız Sayın Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Neşşar'ın "sağlık alanındaki son gelişmeler" başlığı altında yaptığı gündemdışı konuşmaya Hükümet adına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli Sağlık Bakanımız, Sayın Başbakanımızla birlikte Amasya'ya gitmek durumunda olduğu için, Sayın Neşşar'ın sözünü ettiği atamalarla ilgili, bu detaylı prosedürle ilgili cevabı ben kendisine bırakıyorum; eminim ki, zatıâlinizi, yazılı da olsa, cevaplandıracaktır; ancak, burada, iki sefer adımı anarak bazı iddialarda bulunduğu için Sayın Neşşar, huzurunuzda onlara cevap vermek istiyorum.

Öncelikle, Sayın Sağlık Bakanlığı Müsteşarı ve Müsteşar Yardımcısının Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde şef olması, Sayın Vekilimiz tarafından garipseniyor. Şunu unutmayalım değerli arkadaşlar; bugün, bürokraside etkin yerlerde olan birçok bürokratımız üniversitelerden gelmişlerdir. Bu, bugün, sadece bizim Hükümetimiz döneminde olan bir uygulama değil, oldum olası var. 2547 sayılı Kanunun 38 inci maddesine göre bu görevlendirmeler yapılıyor. Kadroları üniversitelerde kalmak kaydıyla geçici görevlendirmelerle, çeşitli bürokratik yerlerde, bürokratik makamlarda, akademisyenler gelirler ve devlete, kamuya hizmet ederler. Şimdi, tıp fakültesinde kadrosu bulunan bir doçent veya bir profesör, kadrosu tıp fakültesindeyken görevlendirme yoluyla gelip bir bakanlıkta çalışabiliyorsa, aynı kişi, bir devlet hastanesinde şef kadrosunda, şef yardımcısı kadrosundayken niçin gelip çalışamasın. Bu, yasal olmayan bir şey değil, bugün ilk defa yapılmış olan bir şey de değil. Bunu garipsemenin, bunu yadırgamanın anlamlı olmadığını düşünüyorum.

Sonra, bakın, Millî Eğitim Bakanlığında 7 tane müsteşar yardımcılığı makamı var. Diğer birçok Bakanlıkta olduğu gibi 3 tane müsteşar yardımcısı yok; Millî Eğitim Bakanlığının büyüklüğüne orantılı olarak 7 tane müsteşar yardımcısı var. Bildiğiniz gibi...

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Şef duruyor orada, şef yardımcısı idare ediyor orayı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Efendim, bakın, bir şey söylüyorum. Siz bir yerde bölüm başkanısınız, 38'le üniversiteden bir bakanlığa geçebilirsiniz. Bu ne kadar yadırganmıyorsa, bu ne kadar normalse, diğer taraftaki uygulama da normal; onu söylemeye çalışıyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar...

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - 1 gün de işe gitmiyor yalnız...

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hastaneye gitmiyor, hastaneye...

 

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade edin... Müsaade edin...

Bakın, 81 ilde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı sağlık eğitim merkezlerimiz vardı ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlı sağlık ünitelerini topladığınız zaman bir bakanlık kadar ediyordu. Şimdi, biz, bunları, Sağlık Bakanlığına devrettik. Sağlık Bakanlığına bağlı 280 tane sağlık meslek lisesi Millî Eğitim Bakanlığına devredildi.

Tıp kökenli bir müsteşar yardımcısının Millî Eğitim Bakanlığında olmasını -bu Parlamentonun çatısı altında da defalarca duyduğum için, ifade edildiği için söylüyorum- yadırgamanın anlamlı olmadığını, bir kez daha, huzurunuzda ifade etmek istiyorum; ama, öte taraftan, Sayın Neşşar bir şey söyledi; dedi ki: "Nasıl ki Sayın Millî Eğitim Bakanı bütün rektörleri kendine bağlamak istiyor idiyse..." Sayın Neşşar, benim böyle hiçbir beyanım olmadı, böyle bir beyanat vermedim, böyle bir arzum, böyle bir isteğim asla olmadı.

Üniversitelerimizin hangi konumda olduğunu, üniversitelerimizin yasal altyapısının ne olduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz, ben de çok iyi biliyorum; siz de, ben de akademisyen kişileriz. Üniversiteler, anayasal kuruluşlar olarak, Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili olan kuruluşlardır; ama, rektörler, akademik faaliyetleri ve işleyişleri itibariyle Millî Eğitim Bakanlığına bire bir bağlı değillerdir. Ben de böyle bir talepte bulunmadım; benim adıma sizin böyle bir şey ifade etmenize de asla gerek yok. Söylemediğim bir şeyi, lütfen, bana izafe etmeyin. Biz, YÖK Yasasını hazırlarken de böyle bir hedef hiçbir zaman gözetmedik. Yapmak istediklerimiz ortadadır. Dolayısıyla, bizim adımıza böyle bir niyet beyanında, lütfen, bulunmayınız.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Böyle bir arzunuz olmuştur da...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Diğer iddialarınızla ilgili olarak, Değerli Sağlık Bakanımız, sanırım, gerekli cevabı verecektir.

Nasıl?

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Böyle bir arzunuz olmuştur da...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Böyle bir arzumun olup olmadığını siz... Arzu okuyucu makineniz falan mı var sizin?! Yani, ben, şimdi, sizin şu arzunuz var şeklinde bir beyanda bulunursam, bu doğru olur mu arkadaşlar?!

İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakan, ben beyin tomografisinden iyi anlarım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, birbirimizin rüyalarını  tefsir etmeye, birbirimizin niyetini okumaya kalkışmayalım; bu, doğru değildir.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz isteği, Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO'ya üye olarak alınması hususunda, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Yılmazcan'a aittir;  buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

3. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO üyeliği için yapmış oldukları başvuruya Türkiye Cumhuriyetinin destek vermesinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET YILMAZCAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya Cumhuriyetlerinin NATO üyeliği için yapmış oldukları başvuruya Türkiye Cumhuriyeti olarak destek vermemizin önemi hakkında konuşmak üzere, Türkiye-Arnavutluk- Hırvatistan ve Makedonya Parlamentolararası Dostluk Grupları adına gündemdışı söz almış bulunmaktayım;  bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; NATO, kurulduğu günlerde hangi amaçlara hizmet etmesi öngörüldüyse, soğuksavaş döneminde büyük oranda o amaçlara hizmet etti ve kuruluş felsefesinin gereklerini yerine getirdi. Bilindiği gibi, Amerika Birleşik Devletlerinin dışpolitikası uzun yıllar Monroe Doktrini ekseninde şekillendi. Amerika Birleşik Devletleri, bu dönem süresince çoğunlukla kendi coğrafyasında kapalı kaldı ve özellikle Avrupa diplomasisinden uzak durmaya çalıştı; böylelikle, Amerika Birleşik Devletleri, hem kendi iç birliğini pekiştirmiş hem de Latin Amerika'nın, Avrupa'dan gelen İspanyol, Hollanda, Portekiz İngiliz ve Fransız gibi güçlerin sömürgesi olmaktan çıkmasını sağlamıştır; tabiî, bu dönemde Pasifik Okyanusunda da aynı stratejiyi gütmüştür. O dönemde bugünküne göre çok daha geniş topraklara hâkim emperyal bir güç olarak bölgede varlığını sürdüren Japonya'yla da zaman zaman sorunlar yaşamışsa da, hem bazı girdilerin sağlanması hem de ekonomisinin ürünlerini dışarıya satarak halkının refahını yükseltmek düşüncesiyle, Amerika Birleşik Devletleri, Pasifik bağlarını, Atlantik gibi açık tutmaya çalışmıştır. Birinci Dünya Savaşında, bir başka gücün tekrar Avrupa'ya hâkim olabileceği endişesiyle, Amerika Birleşik Devletleri, savaşa müdahale etmiş, savaşı sona erdirmiş ve geri çekilmiştir.

İkinci Dünya Savaşında, Almanya'nın, Avrupa'nın tümüne hâkim bir güç olarak Amerika'nın ikmal yollarını kesme ihtimali ortaya çıktığında, Amerika Birleşik Devletleri, tekrar, Avrupa'ya müdahale etme ihtiyacı duymuş ve bu kez, Avrupa'ya geldikten sonra geri dönmemiştir; çünkü, önceki dönemlere nazaran, çok önemli bir tehdidin gelişimini önceden fark etmiştir; o da, kıtalararası menzile sahip olabilecek füzelerin geliştirilmesidir. İkinci Dünya Savaşı, füzelerin ilk kullanıldığı savaştır. Bunların teknoloji olarak nerelere varabileceğini öngörebilecek kadar teknolojik kapasiteye sahip olan Amerika Birleşik Devletleri, karşıtı olan Sovyetler Birliğinin bu konudaki güçlü altyapısını da dikkate alarak, özellikle, Doğu ve Batı diye ikiye ayrılmış Avrupa'nın Batı kısmını içerisine alan NATO'nun oluşumuna önayak olmuştur.

Soğuksavaş yılları, Amerika'nın öngörüsünü bir bakıma doğrulamıştır. Özellikle, 1960'lı yılların başına geldiğimizde, ilk kıtalararası balistik füzeyi yapan Sovyetler Birliği olmuş, bunu Amerika Birleşik Devletleri takip etmiş, hemen ardından da nükleer dehşet dengesi oluşmuştur. Bu sürecin, bir çatışmaya ya da çok büyük sayıda insanın hayatına mal olabilecek bir savaşa yol açmadan atlatılması, NATO'nun varlığıyla ve Doğu ile Batı blokları ya da Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasındaki dehşet dengesiyle temin edilmiştir.

Amerika'nın, nükleer gücünü ve öncephe savunma hattını NATO çerçevesinde oluşturması, bu süreçte çok büyük rol oynamıştır. NATO'nun bu dönemdeki stratejisi, hepimizin gayet iyi bildiği gibi, öncelikli olarak, Sovyetler Birliğini ve daha sonra kurulan Varşova Paktını çevrelemektir. Özellikle, nükleer dehşet dengesi ortamında herhangi bir kazananı olmayan nükleer savaşın çıkma imkânının az olduğu dikkate alınırsa, NATO'nun hedefi, konvansiyonel, yani nükleer olmayan silahlarla bir savaşın çıkmasını önlemek olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; NATO, birinci genişleme dalgasını 1997 yılında Madrid Zirvesiyle gerçekleştirdi. Yeni kabul edilen ülkeler, 21-22 Kasım 2002 tarihlerinde Prag'ta gerçekleştirilen NATO Zirvesinde, NATO'nun genişlemesiyle ilgili olarak alınan bir kararla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın efendim.

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - ...7 Orta ve Doğu Avrupa ülkesi (Bulgaristan, Romanya, Slovenya, Slovakya, Letonya, Estonya, Litvanya) NATO üyeliğine davet edilmiştir. Prag'ta üyeliğe davet edilmeyen ülkeler için ise ittifakın açık kapı politikasının devam ettirileceği, Prag Zirve Bildirisiyle teyit edilmiştir.

Ülkemiz, NATO'nun genişlemesini ve üyelik kriterlerini yerine getiren aday ülkeler için, ittifakın açık kapı politikasını desteklemiş ve NATO'nun genişlemesinin coğrafî açıdan dengeli olması gerektiğini savunmuştur. İttifak üyeliğinin, Güneydoğu Avrupa bölgesindeki ülkelerin demokrasilerinin güçlendirilmesine, barış ve istikrarın kalıcı hale getirilmesine muhtemel katkıları ışığında, müteakip aşamalarda, genişlemenin diğer Güneydoğu Avrupa ülkelerini de kapsaması gerektiği düşünülmektedir.

Türkiye, soğuksavaş sonrası ilk NATO genişlemesi sırasında Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'ın, gerçekleşen ikinci genişleme çerçevesinde ise Slovenya, Slovakya, Letonya, Estonya, Litvanya, Romanya ve Bulgaristan'ın NATO üyeliğini, ittifakın açık kapı politikasına desteği çerçevesinde, başından itibaren olumlu mütalaa etmiş ve desteklemiştir.

NATO ittifakı mensubu ülkelerin paylaştıkları ortak değerler bulunmaktadır; özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi bu değerlerin daha fazla sayıda ülke tarafından benimsenmesi, uluslararası barış ve istikrarın pekiştirilmesini sağlayacaktır. Türkiye, NATO'nun genişlemesine bu açıdan da olumlu yaklaşmaktadır. Çağdaş kültür değerleri, Batı normlarına uygun devlet yapısı, laik devlet düzeni, serbest pazar ekonomisi, coğrafyası ve tarihiyle Avrupa'nın ayrılmaz bir parçası olan ülkemiz, Avrupa Birliğine tam üyelik yoluyla söz konusu değerlerin geliştirilmesine özel katkı yapabilecek konum ve çaba içerisindedir. Bu noktanın Avrupa Birliği tarafından gereğince dikkate alınması ve Türkiye'nin NATO'nun genişleme sürecindeki yapıcı tutumuna karşılık verilmesi beklenilmektedir.

1 Mayıs 2004 tarihi itibariyle, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovakya ve Slovenya, Avrupa Birliğine tam üye olmuşlardır. Bu ülkelerin Avrupa Birliğine üyeliklerinin birçok alanda ikili işbirliği ilişkilerimiz üzerinde olumlu etkileri olacağına ve ilişkilerimizin giderek yoğunlaşacağına inanılmaktadır. Yapılan çeşitli temaslar ve girişimlerde, bu ülkelerle mevcut iyi ilişkilerimiz ve NATO üyeliklerine vermiş olduğumuz destek çerçevesinde, öncelikle yıl sonunda yapılacak zirvede Avrupa Birliğine katılım müzakerelerinin başlatılması kararının alınması için destek sağlamaları beklenilmektedir. Bunun yanı sıra, Türk Hükümeti olarak, daha uzun vadede, Avrupa Birliğine üye olabilmemiz konusunda bu ülkelerle dayanışma ve işbirliğini artırmamız esasen talep edilmektedir.

Yukarıda adı geçen ülkelerin tümü, ilke olarak, Kopenhag Siyasî Kriterleri yerine getirildiği sürece Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyelik sürecine destek veren bir yaklaşım sergilemekte ve NATO üyeliklerine verilen desteği dikkate alacakları izlenimini vermektedirler. Tabiatıyla, Avrupa Birliği içinde kararların konsensüsle alınmasının bu ülkelerin üyelik sorumluluğu içinde hareket etmelerini gerektirebileceği hususu da, bu konuda yapılacak değerlendirmelerde gözönünde bulundurulmalıdır.

AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, Grup konuşması mıdır, nedir bu?

MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - NATO üyeliği için aday olan Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya Cumhuriyetleri ile ülkemiz arasında, tarihten gelen dostluk ve kardeşlik bağları vardır. Ülkemiz, bu ülkelerle, ticarî ve kültürel konularda yakın işbirliği içerisindedir. Bu ülkelerin NATO üyesi olmaları, bu kuruluşun gücünü artıracaktır.

Bu hususlar dikkate alındığında, NATO'nun genişleme süreci adı altında, özellikle Güneydoğu Avrupa ülkelerine yönelik açık kapı politikası kapsamında yer alan Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya Cumhuriyetlerinin NATO üyeliği için vereceğimiz destek, gerek ikili gerekse uluslararası ilişkiler anlamında ülkemiz kazanımlarına katkı sağlayacaktır.

Sözlerime son verirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazcan.

Sayın milletvekilleri, konuyla ilgili olarak, AK Parti Grup Başkanvekili ve Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol, Arnavutluk Dostluk Grubu Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan, Makedonya Dostluk Grubu Başkanı ve Bursa Milletvekili Niyazi Pakyürek ile Hırvatistan Dostluk Grubu Başkanı ve Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney'in, Başkanlığımıza verdikleri müşterek imzalı bir önerge vardır, bu önergeyi okuyorum :

B) Çeşİtlİ İşler

1. - Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO'ya üye olmaları yönünde somut bir perspektif verilmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince desteklendiğine ilişkin siyasî parti grup başkanvekilleri ve dostluk grupları başkanları ile grubu bulunmayan siyasî partiye mensup milletvekilinin  müşterek önergesi (4/196)

"Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO Üyeliklerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarafından Desteklenmesine İlişkin Bildiri

TBMM, Avrupa-Atlantik bölgesinde barış, güvenlik ve istikrarın daha da pekişmesi amacıyla NATO üyeliği için gerekli siyasî iradeye sahip olan ve bunun için İttifakın ileri sürdüğü koşulları yerine getiren Güneydoğu Avrupa ülkeleri için İttifakın "açık kapı" politikasının sürdürülmesinden yana olduğunu bu vesileyle bir kez daha vurgulamakta, bu çerçevede halen İttifakın Üyelik Eylem Planı (MAP) mekanizmasına dahil olan Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO üyeliklerini desteklemektedir.

TBMM, 28-29 Haziran 2004 tarihinde İstanbul'da yapılacak olan NATO ve Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinin Sonuç Bildirisinde, Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'a İttifaka üye olmaları yönünde somut bir perspektif verilmesini desteklemekte ve bunun için müttefikler arasında oydaşma sağlanmasına yönelik girişimlerde bulunmak üzere Hükümete çağrıda bulunmaktadır.

 

Faruk Çelik

Kemal Anadol

 

Bursa

İzmir

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

 

Mehmet Yılmazcan

Niyazi Pakyürek

 

Kahramanmaraş

Bursa

 

Arnavutluk Dostluk Grubu Başkanı

Makedonya Dostluk Grubu Başkanı

Süleyman Gündüz

 

 

Sakarya

 

 

Hırvatistan Dostluk Grubu Başkanı

 

 

 

Ülkü Gökalp Güney

Ümmet Kandoğan

 

Bayburt

Denizli"

Sayın milletvekilleri, okuduğum ve Türkiye Büyük Millet Meclisince de ittifakla benimsenen bu önergenin gereği Başkanlığımızca yerine getirilecektir.

Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

Sayın milletvekilleri, okunacak tezkereler biraz fazla hacimli olduğundan, Sayın Katîp Üyemizin oturduğu yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun.

C) Tezkereler ve Önergeler

1. - 5182 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/587)

               17.6.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 4.6.2004 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-5361/18394 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 2.6.2004 gününde kabul edilen 5182 sayılı "Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" incelenmiştir.

İncelenen Yasanın 1 inci maddesiyle 11.4.1928 günlü, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Yasaya eklenen geçici 7 nci maddede,

"Yan dal asistanlık sınavlarında, Sağlık Bakanlığınca yeni bir Tıpta Uzmanlık Tüzüğü ve bu tüzüğe göre bir yönetmelik hazırlanıp yürürlüğe konuluncaya kadar, 10.7.2003 tarihli ve 4924 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi ile mülga 21.8.1981 tarihli ve 2514 sayılı Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Kanunun 6 ncı maddesine dayanılarak yürürlüğe konulan Yan Dal Asistanlık Sınav Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasına devam olunur"

Denilmektedir.

Tıpta uzmanlık eğitiminin dayanağını, 1219 sayılı Yasanın 9 uncu maddesine göre yürürlüğe konulan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü oluşturmaktadır.

14.5.2002 günlü, 2002/4198 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen "Tıpta Uzmanlık Tüzüğü" 19.6.2002 günlü, 24790 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Tüzüğün 18 inci maddesinde,

- Yan dal asistanlığın tanımı yapılmış,

- Yan dal uzmanlık eğitimi yapmak isteyenlerin seçme ve yeterlik sınavında başarılı olmaları zorunlu kılınmış,

- Uygulanacak seçme ve yeterlik sınavının yöntem ve ilkeleri ile sınava giriş koşullarının yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür.

Ne var ki, açılan dava üzerine Danıştay 8. Dairesince verilen 19.11.2003 günlü, E.2002/3784, K.2003/5027 sayılı kararla tüzüğün kimi temel maddelerinin iptal edilmesi nedeniyle yönetmelik çıkarılamamıştır. Tüzüğün iptal edilen kuralları yeniden düzenlenmeden yönetmeliğin çıkarılması olanağı da bulunmamaktadır.

İncelenen yasada, yeni bir tıpta uzmanlık tüzüğü ve bu tüzüğe göre bir yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mülga 2514 sayılı Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Yasa uyarınca çıkarılan "Yan Dal Asistanlık Sınavı Yönetmeliği"nin yeniden uygulanması öngörülmektedir.

Madde gerekçesinde,

"Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarında uzmanlık eğitimi görecek asistan alımı, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün Danıştayca yürürlüğü durdurulan hükümleri yerine düzenleme yapılmasını müteakiben hazırlanacak yönetmeliğin yürürlüğe gireceği tarihe kadar yukarıda açıklanan hukukî durum nedeniyle mümkün değildir. Yeni bir tüzük hazırlanmasının ve yürürlüğe konulabilmesinin ve bunu takiben yönetmeliğinin yürürlüğe konulmasının alacağı süre gözönüne alındığında, ülkenin ihtiyaç duyduğu yan dallarda uzman tabip ihtiyacının karşılanmasının bu süre zarfında fiilen imkânsız hale geldiği ve kamu hizmetinin aynı süre zarfında kesintiye uğrayacağı takdir edilebilecektir. Oysa, sağlık hizmetinin niteliği gereği kesintiye uğramaya tahammülü ve bu hizmetlerdeki aksama ve gecikmeden doğan sonuçların telafisinin olmadığını açıklamaya gerek bulunmamaktadır.

Bu çerçevede, yan dal asistanı alınması ve yan dal uzmanlık eğitimi yaptırılmasında ülkemizin yan dal uzmanına olan ihtiyacının karşılanması ve böylelikle insanlarımızın en temel insan haklarından olan sağlık ve sağlıklı yaşamak haklarının hiçbir hukukî sıkıntıya mahal verilmeksizin korunup gözetilebilmesi için"

Denilerek, yasal düzenlemeye, konuyla ilgili yönetsel düzenlemelerin yapılması uzun süreceği için başvurulduğu belirtilmektedir.

İncelenen yasayla yapılan düzenlemede,

- Bir yönetsel düzenleyici işlem olan yönetmelik bir yasama işlemiyle yürürlüğe konulmaktadır,

- Yasa kuralının sonlandırılması yönetsel işlemlere bağlanmaktadır,

- Yürürlükten kaldırılmış bir yasaya dayalı yönetmelik yürürlüğe konulmaktadır.

Bu hususların hukuksal yönden irdelenmesi gerekmektedir.

1- Çağdaş anayasal rejimlerde olduğu gibi, Anayasamızda da erkler ayrımı ilkesi kabul edilmiştir.

Anayasanın 6 ncı maddesinde, egemenliğin kayıtsız koşulsuz ulusun olduğu belirtildikten sonra, erkler ayrımı ilkesinin gereği olarak, Türk Ulusunun egemenliğini Anayasanın koyduğu kurallara göre yetkili organları eliyle kullanacağı vurgulanmış; 7, 8 ve 9 uncu maddelerinde, yasama, yürütme ve yargı organlarının görev ve yetki alanları belirlenerek, yine, 6 ncı maddesinde, hiçbir kimse ya da organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı kurala bağlanmıştır.

Anayasanın başlangıç bölümünün dördüncü paragrafında, erkler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediği, belli yetki ve görevlerin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı uygar bir işbölümü ve işbirliği olduğu belirtilmiştir.

Bu ilke ve anayasal kurallar uyarınca, devlet organlarının, Anayasada yazılı sınırlar içinde görev yapmaları, birbirlerinin görev ve yetki alanına karışmamaları gerekmektedir.

Devlet organlarının birbirlerinin görev alanlarına girmesi, yapılan işlemi sakatlayan "yetki devri", "yetki gasbı", "yetki aşımı" gibi aykırı hukuksal durumların oluşmasına neden olmaktadır.

Anayasanın 87 nci maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri sayılmış; yasa koymak, değiştirmek ve kaldırmaya bu görev ve yetkiler arasında yer verilmiştir.

Öte yandan, Anayasanın,

- 115 inci maddesinde, Bakanlar Kuruluna, yasaların uygulanmasını göstermek ya da buyurduğu işlevi belirlemek üzere tüzük,

- 124 üncü maddesinde de, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerine, kendi görev alanlarını ilgilendiren yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere yönetmelik,

Çıkarma yetkisi verilmiştir.

Bu anayasal kurallardan da anlaşılacağı gibi "tüzük ve yönetmelik" yapma yetkisi, yürütme organına verilen bir yetkidir. Tüzük ve yönetmelikler, organik yönden yönetsel nitelikte düzenleyici işlemlerdir.

İncelenen Yasayla, yürürlükten kalkmış bir yönetmelik Türkiye Büyük Millet Meclisince yeniden yürürlüğe konulmakta, Anayasanın 124 üncü maddesiyle "münhasıran" yürütme organına verilen yönetmelik çıkarma yetkisi yasama organınca kullanılmış olmaktadır.

Bu nedenle, incelenen Yasa, Anayasanın, erkler ayrımı ilkesiyle bağdaşmamakta, 6 ncı ve 124 üncü maddelerine aykırı düşmektedir.

2- İncelenen Yasayla yapılan düzenlemede, yasa kuralının geçerlik süresinin üst sınırını belirleme yetkisi, tıpta uzmanlık tüzüğü ile tıpta uzmanlık yönetmeliğinin yürürlüğe konulmasına bağlanarak yürütme organına bırakılmaktadır.

Başka bir anlatımla, tıpta uzmanlık alanında yeni bir tüzük ve yönetmelik yürürlüğe konulduğu gün incelenen Yasa kuralı geçerliliğini ve gücünü yitirecektir.

Anayasa Mahkemesinin 12.12.1996 günlü, E.1996/64, K.1996/47 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yasama yetkisinin devredilmezliği, yasa niteliğinde ya da yasa gücünde işlemler yapma yetkisinin devredilemezliği anlamına gelmektedir. Eğer, bir düzenleyici işlem, yürürlükteki yasa kurallarını değiştirebilmekte ya da yürürlükten kaldırabilmekte ise, bu işlem yasa niteliğinde ve gücündedir; çünkü, bir hukuksal işlem, ancak eşdeğerdeki bir işlemle değiştirilebilir ve kaldırılabilir. Buna göre, yasama organı, başka bir devlet organına yürürlükteki yasa kurallarını değiştirme ve kaldırma yetkisi veremez.

İncelenen Yasayla yürütme organına yasanın yürürlükten kaldırılma olanağının tanınmış olması yasama yetkisinin devri niteliğindedir.

Bu nedenle, incelenen Yasa, Anayasanın, yine erkler ayrımı ilkesiyle, 6 ncı ve 7 nci maddeleriyle bağdaşmamaktadır.

3- İncelenen yasa ile yapılan düzenlemede,

".... mülga 21.8.1981 tarihli ve 2514 sayılı Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Kanunun 6 ncı maddesine dayanılarak yürürlüğe konulan Yan Dal Asistanlık Sınav Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasına devam olunur."

Denilerek "yürürlükte olmayan" 2514 sayılı Yasaya dayalı yönetmelik uygulamaya konulmaktadır.

Gerçekten 2514 sayılı Yasa, 10.7.2003 günlü, 4924 sayılı "Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 14 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.

İncelenen Yasanın yukarıya alınan metninde de, 2514 sayılı Yasanın yürürlükte olmadığı "mülga" denilerek açıkça vurgulanmıştır.

Anayasanın 124 üncü maddesinde, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren "yasaların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere" ve "bunlara aykırı olmamak koşuluyla" yönetmelikler çıkarabilecekleri; 125 inci maddesinde de, yönetimin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine bağlı olduğu belirtilmiştir.

124 üncü madde kuralına göre, yönetmeliklerin "konusu" yasaların ve tüzüklerin uygulamasının sağlanmasıdır. Dolaylısıyla yönetmelik çıkarılması, bu konuda açık bir yetkilendirme içermese de, yürürlükte olan bir yasa ya da tüzüğün varlığına bağlıdır.

İncelenen Yasa, yukarıda açıklanan niteliğiyle "bir yasanın uygulanmasını sağlamak" biçimindeki anayasal öğeyi taşımayan bir yönetmeliğe yürürlük kazandırmaktadır.

Ayrıca, yine 124 üncü maddede, yönetmeliklerin yasalara aykırı olamayacağı kurala bağlanmıştır. İncelenen Yasayla yürürlüğe konulan yönetmeliğin, Anayasanın, yönetimin her türlü eylem ve işlemlerini yargı denetimine bağlı tutan 125 inci maddesi karşısında, yasaya uygunluk denetiminin yapılması da olanaksızdır.

Bu nedenlerle, incelenen Yasa, Anayasanın 124 ve 125 inci maddeleriyle de bağdaşmamaktadır.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5182 sayılı "Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

          Ahmet Necdet Sezer

          Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

2. - 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa aykırı olarak ve ihale yapılmaksızın bir taşınmazın kiraya verilmesine ilişkin işleme onay verdiği gerekçesiyle Devlet eski Bakanı Hasan Gemici hakkındaki dosyaya ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/588)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

2886 sayılı Devlet İhale Kanununa aykırı olarak ve ihale yapılmaksızın bir taşınmazın kiraya verilmesine ilişkin işleme onay verdiği gerekçesiyle Devlet eski Bakanı Hasan Gemici hakkında, Başbakanlık Teftiş Kurulunun 28.4.2004 tarih ve 18/04-09, 38/04-09 sayılı öninceleme raporu, Anayasanın 100 üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere Başbakanlıkça Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.

Bilindiği gibi; Anayasanın 100 üncü maddesine göre Meclis soruşturması açılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda 1'inin (55 üye) vereceği önergeyle istenebilmektedir.

Böyle bir önerge olmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının söz konusu dosyayla ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi resen yürütmesi mümkün bulunmadığından, daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda, konunun Genel Kurulun bilgilerine sunulması ve anılan dosyanın milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılması Başkanlığımızca uygun mütalaa edilmiştir.

Bu tezkerenin okutulmasıyla, konu Genel Kurulun bilgisine sunulmuş olup, Başkanlığımızda bulunan dosya sayın milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine açılmıştır.

Yüce Heyetin bilgilerine sunulur.

             Yılmaz Ateş

          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                 Başkanı Vekili

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soruların geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır;birincisini okutuyorum:

3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1109) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/197)

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 460 ıncı sırasında yer alan (6/1109) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

          Feridun F. Baloğlu

                 Antalya

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum :

4. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in (6/1113) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/198)

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

Gündemin 464 üncü sırasında yer alan (6/1113) esas nolu sözlü soru önergemi geri çekiyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 16.6.2004

          Hüseyin Güler

                  Mersin

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

5. - Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/589)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları, Başkanlık Divanının 10.6.2004 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

            Bülent Arınç

          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                 Başkanı

"Afyon Milletvekili Reyhan Balandı, hastalığı nedeniyle, 22.3.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 33 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Ağrı Milletvekili Mehmet Melik Özmen, hastalığı nedeniyle, 13.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu, hastalığı nedeniyle, 17.5.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 33 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, mazereti nedeniyle, 25.2.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz, hastalığı nedeniyle, 13.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık, hastalığı nedeniyle, 30.3.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün ve 4.5.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 38 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan, hastalığı nedeniyle, 26.5.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Hasan Aydın, hastalığı nedeniyle, 27.2.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 31 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, mazereti nedeniyle, 9.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 18 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Konya Milletvekili Atilla Kart, hastalığı nedeniyle, 13.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Konya Milletvekili Özkan Öksüz, hastalığı nedeniyle, 31.5.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 21 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, hastalığı nedeniyle, 14.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 12 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Malatya Milletvekili Ali Osman Başkurt, hastalığı nedeniyle, 31.3.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün, 20.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün, toplam 40 gün ve 11.5.2004 tarihinden de geçerli olmak üzere 20 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Mersin Milletvekili Şefik Zengin, hastalığı nedeniyle, 19.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, hastalığı nedeniyle, 5.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 24 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Şırnak Milletvekili Mehmet Tatar, mazereti nedeniyle, 26.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 11 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Zonguldak Milletvekili Harun Akın, hastalığı nedeniyle, 26.1.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 149 gün"

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bir milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilebilmesi için bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

6. - Bir milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilebilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/590)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Zonguldak Milletvekili Harun Akın'a İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının 10.6.2004 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

            Bülent Arınç

          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                 Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 83 Tarihi : 22.6.2004

Genel Kurulun 22.6.2004 Salı günkü (bugün) birleşiminde, sözlü sorular ve diğer denetim konularının, 23.6.2004 Çarşamba günkü birleşimde ise sözlü soruların görüşülmemesi; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 40 ıncı sırasında yer alan 611 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına, 27 nci sırasında yer alan 443 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 8 inci sırasında yer alan 583 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 28 inci sırasında yer alan 446 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi; çalışma sürelerinin, bugünkü birleşimde, 611 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasının, 23.6.2004 Çarşamba günkü birleşimde ise, saat 14.00'te başlanması ve 583 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bitimine kadar uzatılmasının 24. 6. 2004 Perşembe günkü birleşimde de 14.00-19.00 saatleri arasında olmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

 

 

 

Eyüp Fatsa

Ali Topuz

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum :

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

7. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 4876 Sayılı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanundan Yararlanamayanlara Dair Kanun Teklifinin (2/222) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/199)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/222) esas numaralı kanun teklifim 45 gün içerisinde komisyonda görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 20.4.2004

              Ensar Öğüt

                 Ardahan

BAŞKAN - Buyurun Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çeşitli sebeplerden dolayı 4876 sayılı Kanundan yararlanamayan çiftçilerimizin aynı haklardan yararlanması ve mağduriyetlerinin giderilmesi için vermiş olduğum kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum; ancak, bundan önce bir duyuru yapmak istiyorum. Güzel Ardahanımızda festivaller sezonu başladı; 27 Haziranda Damal'da Atatürk festivalimiz var, 3-4 Temmuzda Göle'de kaşar peyniri festivalimiz var, 10-11 Temmuzda Çıldır'da göl festivalimiz var, ağustosun ilk haftasında da Ardahanımızda bal festivalimiz var; bütün milletvekillerini ve Türkiye'yi Ardahan'a davet ediyorum.

Değerli arkadaşlar, 6 Haziran 2003 tarihinde, çiftçilerimize, borçlarından ötürü bir iyileştirme yaptık; bu iyileştirmeyi, borcun yüzde 10'u peşin, kalanını üç yıla yayarak yaptık; ancak, çeşitli sebeplerden dolayı müracaat edemeyen çok sayıda çiftçimiz bu haktan yararlanamadı. Bu nedenle, bu kanun teklifini verdim. Bu haktan yararlanmak için müracaat edememiş çiftçilerimize de, daha önce müracaat eden çiftçilerimize tanıdığımız aynı hakları - yüzde 10'u peşin, üç yıl vadeli - tanıyalım diye bu kanun teklifini verdim; ben bunu Genel Kurula sunuyorum.

Tabiî, aslında, Türkiye, bir tarım ülkesi olarak biliniyor; ama, şu anda sanayileşen bir Türkiye de var; ama, Türkiye'de, Türkiye tarımında, 70 000 000 insanımızın halen yüzde 40'ı istihdam ediliyor; yani, insanımızın yüzde 40'ı tarımda çalışıyor; ama, ne yazık ki, tarımla uğraşan insanlarımız, özellikle Ardahan başta olmak üzere, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu insanları çok zor durumda; çiftçilerimiz ve köylülerimiz, hakikaten, çok mağdur durumda. Kışların uzun sürmesi, yazların da çok kısa olması nedeniyle, tarım ürünlerinden fazla bir verim alamıyorlar; yani, ektiğinin karşılığını alamıyorlar.

Hayvancılığa geldiği zaman da, insanlar, hayvanını değerine satamıyor, değerlendiremiyor; küçükbaş hayvan zaten bitti, büyükbaş hayvan da büyük ölçüde -yüzde 50- azaldı. Bir de, İran başta olmak üzere, dış ülkelerden kaçak hayvan geliyor. Bu kaçak hayvan, hakikaten, Türkiye'de, hem et konusunu hem hayvancılığı hem köylüyü hem de çiftçimizi çok zor durumda, perişan bir durumda bırakmıştır. Hayvancılıkla ilgili baktığınız zaman -Hollanda, bizim Konya kadar bir ülke- Hollanda, dünyaya hükmediyor; ama, Türkiye, kendisine yetecek derecede et üretemiyor. Bu nedenle, özellikle doğu ve güneydoğu başta olmak üzere, bütün Türkiye'de hayvancılığa önem verilmesi lazım; hibe kredisi verilmesi lazım; geliştirmek için, damızlık hayvanlar dağıtılması lazım ve kaçak hayvan girişinin önlenmesi lazım. Şu anda, Kars, Ardahan, Erzurum, Van illerimiz başta olmak üzere, bütün illerimizde, kaçak hayvan girmesi nedeniyle, çiftçilerimiz ve köylülerimiz hayvanını değerlendiremiyor ve perişan bir durumdalar.

Bir de, geçen ay, Ardahan'da, üst üste iki defa sel felaketi oldu. Şiddetli yağmurlar nedeniyle Ardahan merkezinde derenin taşması 100'e yakın evi hasarlı bıraktı, köylerimizde evler yıkıldı, insanlarımız vefat etti; ahırlar yıkıldı, hayvanlarımız da telef oldu. Çok uğraşmama rağmen, Karayollarının dışında hiçbir kuruluş Ardahan'a yardım etmedi; ben, burada, Karayollarına teşekkür ediyorum; Sayın Bakan da buradaysa... Düşünebiliyor musunuz, zaten, büyük bir bölümü göç etmiş, orada doğa şartlarıyla acımasızca mücadele veren küçük bir toplum var; buna da, devlet, şefkatle elini uzatmıyor; maalesef, insanlarımız, orada, kar, kış, kıyamet içerisinde, mağdur bir vaziyette yaşamlarını sürdürmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın efendim.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Ben, buradan, hükümete sesleniyorum; sınır kenti olan Ardahan başta olmak üzere, doğu ve güneydoğudaki çiftçilerimize hibe şeklinde kredi verin. O insanların sınırda orayı beklemesi, Türkiye için büyük bir kazançtır. O insanlar da gelirse bu tarafa, o bölge kimlere kalacak; bunu bir düşünmemiz lazım. O anlamda, hükümetin, doğu ve güneydoğuya ve kalkınmamış bölgelere bir an evvel el atmasını rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz sonra, kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili önerge oylanacak. 6 Haziran 2003 tarihinde çıkardığımız kanuna göre, çiftçi borçlarının ertelenmesi için müracaat edemeyen, o haklardan yararlanamayan insanlarımızın yararlanması için vermiş olduğum bu kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasının kabul edilmesini istirham ediyorum.

Sevgili çiftçi, köylü kardeşlerim; bunu, sizlerle paylaşıyorum: Bu kanun teklifine - iki parti varız Mecliste- hangi parti oy veriyorsa, siz de, lütfen, o partiye oy verin, hangisi vermiyorsa ona oy vermeyin; yoksa, kimse ders almıyor, ders alacak da halimiz yok.

İnanın, ben üzülüyorum. Bir milletvekili olarak köye gidiyorum, perişan insanlar; şehre geliyorum, şehirdeki insanlar perişan; emekli perişan, yoksul, işsiz, dul, yetim, aç ve sefalet içerisinde. Hiç olmazsa, müracaat edememiş çiftçilerimizin de bu haklardan yararlanması için bu kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasının kabul edilmesini Yüce Meclisten istirham ediyor; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Hükümetin söz isteği var mı? Yok.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Kabul edilmiştir Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, bir tereddüt var; elektronik cihazla oylama yapacağım.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Olmaz ama, Sayın Başkan!..

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Lütfen, Sayın Başkan... Olmaz bu... Ama olur mu?!

BAŞKAN - Efendim, Sayın Divan Üyemizle beraber karar verdik.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - AK Partinin beyazına yakışır mı Sevgili Başkanım?! Vallahi yakışmaz; olmaz; yapmayın!

BAŞKAN - Efendim, bir daha sayın, çok kısa sürede...

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Önce orayı sayın.

BAŞKAN - Kabul etmeyenler...

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Evden çağıralım arkadaşları!..

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Olmuyor, Meclisin adabına uymuyor!

BAŞKAN - Efendim, tek Kâtip Üyeyle işi bir türlü halledemedik; kabul etmeyenleri saydık. Kabul edenler...

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Bu kadar insan geldikten sonra ne gerek var saymaya!

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Uygun düşmüyor Sayın Başkan; olmaz böyle şey!

BAŞKAN - Kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum :

8. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in; İzmir İlinde Karabağlar Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/61) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/200)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/61) esas numaralı İzmir İlinde Karabağlar Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifimin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince, doğrudan gündeme alınması hususunu saygılarımla arz ederim.

             Ahmet Ersin

                   İzmir

BAŞKAN - Sayın Ersin önergesini açıklayacak.

Sayın Ersin, buyurun.

AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmir'i çok yakından tanımayanlar, detaylarını bilmeyenler için söylüyorum, Karabağlar semtimiz, Konak İlçemiz sınırları içinde olup, on yıldan fazla bir süreden beri, Karabağlar'da yaşayan yurttaşlarımız, gerek yerel hizmetlerden gerekse idarî hizmetlerden yeteri kadar yararlanamadıkları için, Karabağlar'ın ilçe olması konusunda büyük bir mücadele veriyorlar ve bu mücadele on yıldan beri devam ediyor. İşte, bu mücadeleye ben de katkı verebilmek için, İzmir İlinde Karabağlar adı ile bir ilçe kurulması amacıyla bir kanun teklifi hazırladım. Şimdi, o kanun teklifiyle ilgili sizleri aydınlatmak ve Karabağlar hakkında sizlere bilgi vermek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, İzmir Konak İlçesi sınırları içinde bulunan Karabağlar semti, 300 000'e yaklaşan nüfusu ve 90 000'i aşan seçmen sayısıyla, Anadolu'daki birçok ilden ve hatta dünyadaki birçok devletten daha fazla bir nüfus yoğunluğuna sahip bir bölgemizdir. Karabağlar'da, 2 tane karakol bölgesi, 17 banka şubesi, 2 noter, 2 PTT şubesi, 4 lise, 15 ilköğretim okulu, 2 özel okul ile 7 sağlıkocağı, 1 SSK dispanseri, 1 huzurevi, 1 belediye şubesi vardır. Karabağlar, ayrıca, Türkiye'nin çok önemli mobilya ve tekstil üretim ve satış merkezidir; yani, Karabağlar, ilçe olma konusundaki bütün kriterlere sahiptir. Bağlı olduğu Konak İlçesi ise, 168 mahallesi ve 2 köyüyle 1  700 000 nüfuslu bir ilçedir. Doğaldır ki, bu kadar büyük bir ilçede, çok geniş fizikî alana yayılmış bulunan Karabağlar'ın, hak ettiği yerel ve idarî hizmetleri layıkıyla alabilmesi mümkün değildir. Ayrıca, Karabağlar, Türkiye'nin önemli bir vergi kaynağı olduğu halde, ödedikleri verginin karşılığını hizmet olarak alamamak, Karabağlar'da yaşayan yurttaşlarımızı üzmektedir.

Bu nedenle, Karabağlarlılar, on yıldan beri, ilçe olabilmek için mücadele vermektedirler ki, sırf bu amaçla dernek bile kurmuşlardır. Önceki yıllarda, başbakan, bakan, milletvekilleri, Karabağlar'ı ilçe yapma sözü verdikleri halde, bu sözlerini tutmadılar. Dolayısıyla, bu durum, siyasetçiye ve siyasetçinin verdiği sözlere güven duyulmasıyla ilgili kamuoyunda var olan tereddütleri artırmıştır. Karabağlar'da yaşayan yurttaşlarımızın, eski ve yeni mahalle muhtarlarının, on yıldan beri süren ilçe olma mücadelesine herkes saygı duymalıdır.

Değerli dostlarım, arkadaşlarım, bakın, elimde, Karabağlar'daki 17 mahalle muhtarının, Karabağlar'ın ilçe olmasıyla ilgili, mühürlü, imzalı, kaşeli talebi var, ki, bu, daha önceki yıllarda da tekrarlandı. Bu sefer, yeni seçilen muhtarlar, yine aynı şekilde, kendilerinden önceki muhtarların başlattığı mücadeleyi sürdürme adına, ilçe olma konusundaki mücadeleyi sürdürüyorlar.

Değerli dostlarım, arkadaşlarım, Karabağlar'da yaşayan yurttaşlarımızın verdiği bu mücadeleye, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, İzmirli olsun olmasın, tüm milletvekillerinin saygılı olması ve onların bu taleplerinin karşılanması konusunda katkı vermesi lazım. Şu anda, salonda, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin İzmir milletvekillerini göremiyorum; ama, olsun, onlar olmasa bile, sevgili arkadaşlarım, sizler...

İSMAİL KATMERCİ (İzmir) - Ben buradayım Ahmet Bey.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ersin; sözlerinizi tamamlayın efendim.

AHMET ERSİN (Devamla) - Adalet ve Kalkınma Partisinin İzmir milletvekilleri salonda yok derken, İsmail Beyi gördüm; teşekkür ediyorum; inşallah, umuyorum, desteğini esirgemez.

Karabağlar'da yaşayan yurttaşlarımızın on yıldan beri süregelen ilçe olma mücadelesine, verdiğim bu kanun teklifiyle, ben de katkı koymak istiyorum. Sevgili arkadaşlarım, milletvekillerimiz, sizlerin, hep birlikte, bu mücadeleye saygı bağlamında, Karabağlar'ın ilçe olması için katkı vereceğinizi umuyorum ve sizlerden şunu rica ediyorum: Lütfen, Karabağlar'da yaşayan yurttaşlarımızın bu büyük mücadelesine sizler de oylarınızla destek olun.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.

Başka söz isteği?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir efendim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, bir üyeye, neyi kabul etmediğini sorar mısınız...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)

2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)

3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı : 305)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini erteliyoruz.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Komisyon bulunmadığından, tasarının müzakeresini erteliyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 3 milletvekilinin; Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.  

5. - Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 3 milletvekilinin, Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/294, 1/785) (S. Sayısı : 509) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 509 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Güler. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

                                               

(x) 509 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısı, daha önce de komisyonda onaylanarak Genel Kurula indirilmişti; ama, ne hikmetse, anlaşılmadan, usulüne de uygun olmadan, milletvekili arkadaşlarımızın teklifi olarak yeniden komisyonda görüştük. Biz, genel anlamda, usul yönünden, bunun tekrar gündeme alınmasının karşısında olduğumuzu ifade ediyor; ama, genel anlamda da, bu kanun teklifine evet oyu vereceğimizi bilmenizi istiyoruz. Birkaç çekincemiz var; bunları da sizlerle paylaşmak istiyoruz.

1990 yılında Sağlık Bakanlığınca düzenlenen kurs programı dahilinde, bu soruna, bir derece bilimsellik katılmış olsa da, 1992 yılında, yüksekokul düzeyinde optisyenlik eğitimine başlanarak, bu iş, üniversitelere havale edilmiştir. 

Gözlükçülük mesleğini icra edebilmek için üniversitelerimizin iki yıllık optisyenlik programlarından mezun olmuş; ama, ülkemizdeki bürokratik engeller ve aksaklıklar neticesinde ruhsat hakkı elde edemeyen mağdur durumdaki gözlükçülerimizle ilgili 1940 yılından kalma 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanunun -günümüzün ihtiyaçlarına yanıt veremediğinden dolayı, tekrar gündeme alınarak- yapılan bu düzenlemeyle, günümüzün ihtiyaçlarına yanıt vermesini bekliyoruz. Buna karşın, işin sosyal tarafları, çok ciddî bir şekilde, katılımcılık anlayışından yoksun olduğundan, kısmen de olsa, bu çelişkileri de sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Sağlık Bakanlığı, son olarak, 1992 - 1993 döneminde, son defaya mahsus olmak üzere, gözlükçülük hakkında ihtiyaç olan kurs programını düzenlemiş; ancak, yaklaşık onbir yıldır bu ihtiyaca yanıt verilmediğinden, bugünkü kaos yaşanmaktadır.

Yılların verdiği bürokratik ihmaller neticesinde, durum, karmaşaya dönüşmüştür. Bir yandan, optisyenlik ruhsatı olanlar; bir yandan, ruhsat fotokopileri yoluyla veya denetimsizlik neticesinde ruhsatsız olarak gözlükçülük yapanlar mağduriyetlerini dile getirmişlerdir.

Bugünkü koşullar altında baktığımızda, optisyenlik meslek yüksekokulundan mezun olanların sayısı yeterli gözükmemektedir. CHP olarak, her zaman, tercihimizi eğitimden yana koymaktayız.

Bugünkü koşullarda, 2 000 - 2 500 civarında mağdurun olduğunu görmekteyiz; bu sorunun çözümünün de bugünkü Meclisimize kısmet olacağını düşünmekteyiz. Biz de çözümden ve optisyenlik kurumunun kurumsallaşmasından yanayız; ama, bu arada, mağdur olanların, eğitim sürecinden geçmesini istiyoruz; YÖK ve Sağlık Bakanlığı arasında koordinasyon sağlanarak, özellikle, Anadolu Üniversitesi açıköğretim bölümünde, önlisans eğitim programı dahilinde bir eğitim süzgecinden geçmesini istiyoruz. Bu konuda da önerilerimiz mevcut; inşallah, bu konuda da desteğinizi verirsiniz diye düşünüyoruz.

AKP Hükümeti bugün sadece geçici bir çözüm arayışı içerisinde görülmektedir ve altı aylık bir kurs eğitim programı dahilinde, varolan sorunun çözümünden yana tavır koymaktadır. Biz ise bu konuda, eğitimin kurumsallaşmasından yana öncülük etmesini bekliyoruz. Bu doğrultuda da, bugünkü eğitim sürecine baktığımızda, Anadolu Üniversitesinin açıköğretim programı dahilinde bu sürecin çözümleneceğini düşünüyoruz.

Komisyonda kendilerinin vermiş oldukları değişiklik önergelerine baktığımızda, en az lise mezunu olunması ve altı aylık eğitim gibi görülmekteyse de, buna bir meslekî eğitim açısından baktığımızda, ilkokul mezunu ile lise mezunu arasında en ufak bir farkın olmadığını görmekteyiz, meslek eğitimi açısından bahsediyorum. Bu yüzden, biz diyoruz ki, önlisans eğitim programı süzgecinden geçirilerek, bu konunun bir an önce çözümlenmesinden yanayız.

Bugün, Sağlık Bakanlığının yapacağı şey, ülkemizin optisyen ihtiyaç tablosunu gözeterek, planlayıcı bir anlayış içerisinde, önümüzdeki yirmi yılı gözlemleyerek, gerekli optisyen açığını kapamasıdır ve bu doğrultuda bunların teşvik edilerek eğitim planlaması açısından da yarınlarımıza dönük -günübirlik çözümden çok- yapıcı, bilimsel bir çözüm önermekteyiz. Bugün, ülkemizin onbeş yirmi yıllık nüfus planlaması dahil olmak üzere, ihtiyaç olan optisyenlik öğrencisi sayısını da gözönünde bulundurarak, mezuniyetini ona göre planlamak zorundayız.

Ülkemizin sosyal güvenlik kurumları giderlerinin kamu maliyesi üzerinde ciddî problemlere yol açtığı malumunuzdur. Evet, asıl, tabiî ki, bu işte bir eğitim, bir de bugün pratik anlamıyla üretim sorunu yaşanmaktadır. Bugün baktığımızda, gözlükçülük alanında, üretmekten çok ithalatın ağır bastığı bir hâkimiyeti görmekteyiz. Biz de diyoruz ki, bugün, ülkemizde ithalat boyutundan üretken bir boyuta doğru dönüşmesi; ama, buna karşı bir oyuna da gelmemek lazım. Büyük bir kısmı Çin ve Uzakdoğu ülkelerinden ithal edilen gözlüklerin daha büyük oranda İtalya üzerinden ülkemize sokulmak istendiğine ve maliyet açısından da baktığımızda ek külfetlerin oluştuğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Üretimin bir an önce teşvik edilmesinin ülkemizde hem istihdam alanı hem de döviz açısından çok ciddî yararları olacağını düşünüyoruz. Hükümetimizin de bu konuda gerekli tedbirleri almasını öneriyoruz. Tabiî ki, bu, temennimiz; yine, temenniden öteye gitmiyor.

Bugün, gözlük sektörüyle ilgili baktığımızda, yine, sorunları, ciddî sıkıntıları olan işin sosyal taraflarını dinlediğimizde, mağdur olan kesimler de bir an önce çözüm önerisi beklemektedir. Evet, hepimiz ifade ettiğimiz gibi, Grup olarak da önerdiğimiz önergelere destek vermenizi bekliyoruz. Bunun haricinde genel anlamda destek vereceğimizi şimdiden beyan edebiliriz.

Gözlükçülük hakkında teklifin yasalaşmasında... Bugüne kadar, tıbbın ve tıbbî teknolojinin gelişmesiyle gözlükçülük sektörüyle ilgili büyük ve öngörülmeyen değişimler gerçekleştirilmektedir. Göz sağlığı ve tedavisiyle ilgili tedavi araçları ve metotları gözlük sektöründe yer almıştır. Buna paralel olarak, serbest pazar ekonomisinin gelişmesi ve şirketleşme oranının yükselmesiyle, gözlükçülük sektöründe sermaye şirketlerinin egemenliği ortaya çıkmıştır. Gözlükçülük sektörü, her ne kadar ticarî gibi algılansa da, ayrı bir yasanın bulunması ve tıp dünyasındaki yeri dikkate alındığında halkın göz sağlığıyla bire bir ilişkili olduğu inkâr edilemez. Göz hastalıkları tedavi araçlarındaki gelişmeler, teknolojik ilerlemeler ve sermaye gruplarının bu meslek kolunda çok yoğun olarak bulunmaları karşısında, mevcut yasayla bu yasanın icra edilebilmesi ve göz sağlığının titizlikle korunmasına ilişkin düzenleme ve uygulama yapabilme imkânı bulunmamaktadır. Gözlükçülük Hakkında Yasanın mevcut haliyle yetersizliği ve değişiklik yapılması gerekliliği, önemi ortada dururken, Sağlık Bakanlığı, sadece, Gözlükçülük Hakkında Kanuna göre gözlükçülük yapabilecek kişilerin yeniden belirlenmesine yönelik bir kanun tasarısı vermiştir. Teklifin yasalaşması süreci dikkate alındığında, bir yasada yapılması gereken tüm değişikliklerin birbirleriyle uyumlu olması gerektiği kanaatindeyiz. Gözlükçülük Hakkında Kanunda yapılması gereken değişikliklerin daha köklü ve reformist bir yaklaşımla olması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, birazdan maddeler üzerinde değişiklik önergelerimizi sunacağız ve arkadaşlarımıza maddeler üzerinde gereken uyarı ve görüşlerimizi anlatacağız. Bu konuyu da dikkatle irdelemenizi ve gereken desteği vermenizi bekliyoruz. İnanıyorum ki, sizler de bizim gibi sağduyulu davranarak bilime ve eğitime gereken desteği vereceksiniz; yoksa, yarınlarda, karşınızda asgarî düzeyde sıkıntı yaratacak bir anlayışın hâkim olması sizleri bekliyor olacaktır.

Yine de, olur ya, kuş taşa değer misali, bir şansın olduğu kadar da umutlarımız devam ediyor. Çoğunluğunuza dayanarak karar veriyorsunuz; bu kararlar ülkemize zarar vermektedir. Bunun en son örneği -hep beraber yaşadık- YÖK tasarısı.

Bizim görüş ve yasa üzerindeki değişiklik önergemize destek vereceğinizi umarak hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.37

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.45

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

509 sıra sayılı kanun teklifinin müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. - Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 3 Milletvekilinin; Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/294, 1/785) (S. Sayısı : 509) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, teklifin tümü üzerinde söz sırası, şahsı adına söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur'a aittir.

Buyurun Sayın Erbatur.

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, görüşlerimi sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Ülkemizde, şu anda, 1940 yılında çıkarılmış olan 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun yürürlüktedir. Geçen süre içinde koruyucu göz ve görme sağlığı ve optik teknolojisi alanında dünyada büyük ilerleme ve değişimler olmuştur; ancak, ülkemizde, teknoloji, eğitim ve mevzuat açısından aynı paralelde değişiklikler olduğu söylenemez. Aksine, ebelik, hemşirelik, sağlık teknisyenliği gibi sağlığa yardımcı bir ara sağlık mesleği olan optisyenliğin sağlık yönünden uzaklaşılarak âdeta bir ticaret mesleğine dönüştürüldüğünü görüyoruz.

Altmışbeş yıllık bir yasanın bugünün koşullarına ve gereksinimlerine yanıt vermesi olası değildir ve bu alanda gelişme sağlamak için, günümüz koşullarına uygun yeni bir yasa çıkarılması doğrudur. Aslında, 1989 yılında Yükseköğretim Kurulu optisyenlik eğitiminin önlisans düzeyinde verilmesi gerektiği yolunda karar verir vermez, bu eğitimi alacak gençlerin bu alanda çalışabilmeleri için hemen 3958 sayılı Yasanın değiştirilmesi gerekirdi; ne yazık ki, bu yapılmamış ve 1992'den itibaren önlisans düzeyinde optisyenlik eğitimi alan gençler, bugüne dek hâlâ 3958 sayılı Yasa geçerli olduğu için mesleklerini icra edemeyerek mağdur olmuşlardır.

Bu yasa değişikliğiyle hem bu mağduriyeti sona erdirebilir hem de özellikle eğitim ve trafik açısından büyük sakıncalar yaratabilen görme bozukluklarına karşı gözlük ve kontakt lens kullanımında insanlarımızın en iyi hizmete en güvenli biçimde erişebilmelerinin koşullarını oluşturabiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin bazı maddeleri üzerinde değişiklik yapılması gerektiğine inanıyorum. Geçici 1 inci maddede, halen yürürlükte olan 3958 sayılı Yasaya uygun olarak gözlükçülük ruhsatnamesi sahibi olanların da optisyen unvanını kullanarak bu mesleği icra edebilecekleri hükme bağlanmıştır. Oysa teklifin 3 üncü maddesinde konuyla ilgili tanımlar yapılırken optisyen terimi de tanımlanmış ve optisyen unvanını taşıyacak kişilerin kimler olabileceği belirlenmiştir: "Optisyenlik alanında en az önlisans seviyesinde meslekîeğitim ve öğretim veren yüksekokul mezunu kişi." Dolayısıyla, geçici 1 inci maddeye göre, gözlükçülük ruhsatnamesi almış kişilere optisyen unvanı verilmesi, 3 üncü maddedeki tanımla çelişmektedir ve optisyen olmak için gerekli eğitimi almamış olan kişilere optisyen unvanı verilmesi sakıncalıdır. Bu kişiler, müktesep haklarına sahip olmalıdırlar ve işlerini sürdürmelidirler; ancak, bunu, halen olduğu gibi, fennî gözlükçü unvanıyla yapabilirler ve bu yönde bir meslek tanımı da, 3 üncü maddeye mutlaka eklenmelidir. Aksi takdirde, optisyenlik meslek tanımında öngörülen nitelikleri haiz olmayan bazı kişilere optisyen unvanını kullanma hakkının verilmesi, ileride, Avrupa Birliğine girdiğimizde de, bu alanda Avrupa normlarıyla uyum açısından sorun yaratacaktır. Şu anda fennî gözlükçü unvanını taşıyanlar, fennî gözlükçü olarak kalmalıdırlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim ve meslekî nitelikler bağlamında büyük sakıncalar taşıyan diğer bir madde ise, geçici 3 üncü maddedir. Ülkemizde, Yükseköğretim Kurulunun 1989'da aldığı karara dayalı olarak, ilk kez, 1992'de, Sivas'ta, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu bünyesinde, iki yıllık optisyenlik programı başlatılmıştı; ancak, o güne dek bu mesleği 3958 sayılı Yasa uyarınca icra etmiş olanların haklarını korumak için, iki sınav açılmak üzere, bir yönetmelik çıkarılmıştır. Sağlık Bakanlığı, iki kez, gözlükçülük ehliyet sınavı yapmıştır. Onbeş yıl içerisinde, üniversitelerin meslek yüksekokullarındaki optisyenlik programlarını tamamlayan gençlerin mesleklerini icra edebilmeleri için yasal düzenleme bir türlü yapılamamış ve bu süre içerisinde, her yıl sayıları artan bir mağdurlar grubu yaratılmıştır. Sayıları 5'e çıkan programlar, bugüne değin, 650 dolayında mezun vermiş olup, yıllık mezun sayısı da 150 kadardır; bu gençler isyan içindedir. Dolayısıyla, geçici 3 üncü maddeyle, bu mağdur gençleri haksız bir rekabet ortamına atacak ve mesleğin standartlarını aşağı çekecek bir düzenleme yapılmak istenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikinci ve son sınavın yapıldığı 1993'ten bugüne dek geçen sürede, dört yıl süreyle optisyenlik mesleğiyle ilgili olarak çalıştığını kanıtlayabilen ve üç aylık bir kursa devam ederek sınavı geçenlere gözlükçülük ruhsatnamesi verilmesi öngörülmektedir.

Optisyenlik programına devam ederek optisyen olanların aldıkları bazı dersleri size aktarmak istiyorum: Fizik, temel matematik ve kimya 30'ar saat, fizik ve geometrik optik 90 saat, göz anatomisi ve fizyolojisi 30 saat, optik aletler ve kullanımı 45 saat, halkla ilişkiler 30 saat, gözlükçülük pratiği 315 saat, göz hastalıkları 30 saat, davranış bilimleri 30 saat, yabancı dil 120 saat. Üç ay içinde bu bilgilerin ne kadarı verilebilecektir ki, liseyi bitirince üniversiteye girememiş ve tesadüfen bir gözlükçünün yanında dört yıl çalışma fırsatı bulmuş bir kişi, üniversiteyi kazanmış, ana babasının özverili desteğiyle iki yıl dirsek çürütmüş, gerekli tüm bilgilerle donanmış ve onbeş yıldır çalışabilmeyi bekleyen gençlerle eşit hak sahibi olsun?! Kaldı ki, bir fennî gözlükçünün yanında çalıştığına dair SSK'da kaydı olan bir kişinin optisyenlikle ilgili bir iş yaptığını tespit etmek ne ölçüde mümkündür?! Bu, kabul edilemez bir düzenlemedir. Ayrıca, bu kişiler onbeş yıldır maaş aldıklarına göre, mağduriyetleri de söz konusu değildir.

Onbeş yıldır bir yasa çıkarılmamış olması nedeniyle doğan fiilî durumun çözümü, kısa süreli bir kursla yeniden ruhsatname dağıtımı olamaz. Optisyenlik eğitiminin önlisans düzeyinde olması gerektiği yolundaki karar 1989 yılında alındığına ve 1993'te sonuncu sınav yapıldığına göre, son oniki yılda bu alanda ruhsatsız çalışmış olanlar, ancak bu eğitime eşdeğerde bir sertifika programına katılıp, bir dizi sınavdan geçmeleri halinde ruhsatname alabilmelidirler. Halen çalışan insanlardan söz ettiğimize göre, bu eğitimin açıköğretim şeklinde düzenlenmesi gerekecektir. Bu konudaki düzenlemeler Yükseköğretim Kuruluna danışılarak Parlamentomuz tarafından yapılabilir. Halen ruhsatsız çalışanlara bu düzeyde bir eğitimden sonra ruhsatname verilmesi yoluna gidilmesi hem Anayasamızın eşitlik ilkesinin hem de Avrupa Birliği müktesebatına uyumla ilgili ulusal programın gereğidir.

Tasarının 7 nci maddesine göre, gerçek kişiler yanında, özel hukuk tüzelkişileri de optisyenlik müessesesi açıp işletebileceklerdir. Bu, çok sakıncalıdır; çünkü, optisyenlik, kamu yararına yapılan bir sağlık işidir; oysa, resmî hukuk tüzelkişileri ticarî şirketler olabilirler. Kâr elde etme amacı ile sağlık hizmeti bağdaştırılamaz. Bu nedenle, bu madde "optisyenlik müessesesi gerçek kişiler tarafından açılıp işletilebilir" şeklinde değiştirilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda çeşitli çalışma alanlarıyla ilgili olarak profesyonelliğin önemine vurgu yapma gereği duyduğumuz durumların sık sık ortaya çıkması bir rastlantı değil diye düşünüyorum. Profesyonellik bilimsel bilginin kullanımıyla ilgilidir. Dolayısıyla, profesyonelliğe yaklaşım da bilime yaklaşımla koşutluk göstermektedir. Bilim, çağdaş toplum olan bilgi toplumu için ekonomik ve sosyal gelişmede kullanılan en değerli hammaddedir.

Bilimsel bilginin ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği günümüzde giderek karmaşıklaşan ürün ve hizmetler alanında çalışan kişilerin meslekî niteliklerinin her zamankinden daha önplana çıkması gerekirken, aksine, meslekî niteliklere sahip olmayan kişilerin önünü açan düzenlemeler yapılmaktadır. Bir bilim insanı olarak, eğer Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye'yi Avrupa Birliğine taşıma ve gelişmiş ülkeler düzeyine ulaştırma hedefinde samimiyse, bilim ve bilimsellik konularındaki konumunu gözden geçirmesinin yararlı olacağını düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erbatur, lütfen tamamlayın.

Buyurun

N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halkımızın sağlığı gibi çok hassas bir konuyla ilgili bu teklifin, hem halkımız hem de bu alanda çalışan insanlar için yarar sağlamasını istiyorsak, yukarıda açıklamaya çalıştığım nedenlerle, 3, 7, geçici 1 ve geçici 3 üncü maddelerde gerekli değişiklikleri yapmadan bu teklifin yasalaşmasına izin vermeyelim.

Kamu yararı için ve bilime, bilimselliğe inanç adına, iradenizi ortaya koymanızı bekliyorum.

Beni dinlediğiniz için teşekkür eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.

Sayın milletvekilleri, başka söz isteği yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan...

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, AK Parti Grubu adına, Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan konuşacak.

BAŞKAN - Efendim, şu ana kadar, bize, Grup adına bir talep gelmedi;ancak, şahsı adına söz verebilirim.

Sayın Varan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, şu anda görüşmekte olduğumuz 509 sıra sayılı gözlükçülükle ilgili yasa teklifini hepinizin merakla beklediğini biliyorum. Zira, üç haftadır, Genel Kurulun gündemine geliyor, sıra gelmediği için erteleniyor. Gözlükçülükle ilgili faaliyette bulunan arkadaşların, gerek komisyonumuza gerekse Meclisteki bütün milletvekili arkadaşlarımıza konuyu taşıdıkları için, hassasiyetle bu saati beklediğini biliyorum. Grup adına konuşma süresi daha uzun olduğu için konuşma metnimiz daha tafsilatlıydı; ama, Grup adına değil de şahsım adına söz alabildiğimden, konuşma sürem 10 dakikaya düştü ve konuyu özetleme durumu hâsıl oldu; bunun için, tafsilatı, özetin özeti yaparak zatıâlilerinize sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, yıllardır çözüm bekleyen, halkımızın da göz sağlığıyla yakından ilişkili olan Gözlükçülük Hakkında Kanun, 3958 sayıyla 1941 yılında yürürlüğe girmiştir. Kanun, 1940 yılında çıkarılmış; ancak, 1941 yılında yürürlüğe girmiştir; yani, 63 yaşında yaşlı bir kanun üzerinde görüşmeler yapıyoruz.

Gözlükçülük sektörü her ne kadar bir ticaret gibi algılansa da, ayrı bir yasanın bulunması ve tıp dünyasındaki yeri dikkate alındığında, halkın göz sağlığıyla bire bir ilişkili olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Göz hastalıklarıyla ilgili tedavi edici araçlardaki gelişmeler, teknolojik ilerlemeler ve sermaye gruplarının bu meslek kolunda çok yoğun olarak bulunmaları karşısında, mevcut yasayla bu mesleğin icra edilebilmesi ve göz sağlığının özenle, titizlikle korunmasına ilişkin düzenleme ve uygulama yapabilme imkânı bulunmamaktadır.

1941 yılından bu yana dört aylık kurslarla verilen optik diplomalarına 1983 yılında son verilmiştir. 1993 yılında ise, dört yıl öncesinden gözlükçülük yapanlara -yaklaşık 2 000 kişiye- tek bir imtihanla gözlükçülük belgesi verilmiştir. 1941-1993 yılları arasında 47 kez sınav açılmıştır. Bu sınav neticesinde, 4 596 kişiye gözlükçülük ruhsatnamesi verilmiştir. Sağlık Bakanlığı 1988'den beri gözlükçülük kursu açmamıştır. 1992 yılında 5 üniversitemizde, önlisans seviyesinde optisyenlik yüksekokulu açılmış ve bugüne kadar 600'e yakın gencimiz bu okullardan mezun olmuştur; ancak, bürokrasi de burada yapabileceğini yapmış, önlisans mezunu olan bu gençlerimize, gözlükçülük müessesesi açma yetkisi, maalesef, verilmemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, çok karmaşık bir durumla karşı karşıyayız. Bir tarafta, dört aylık kurslarla mesleği icra etme yetkisi almış, gözlükçülük ruhsatnamesine sahip ve mesul müdürlük hakkını kazanmış bir kesim; diğer tarafta, Sağlık Bakanlığına müracaat etmiş, Sağlık Bakanlığının "siz, bir mesul müdür tutun, müesseseyi açın; biz, zaten kurslar düzenliyoruz, sizlere gözlükçülük ruhsatnamenizi vereceğiz" demesiyle bekleyen ve mesul müdürünün gözlerine bakan, onun mahkûmu olan 2 200 işyeri sahibi, milyarlarca lira yatırım yapmış, geleceğini bu mesleğe bağlamış işverenler; diğer tarafta da, iki yıllık önlisans seviyesinde okulunu bitirmiş; ancak, gözlükçülük müessesesi açma hakkını elde edememiş 600'ün üzerindeki gencimiz; yani, karmakarışık bir durum...

Değerli arkadaşlar, zaman sınırlı olduğu için konuyu özetlemek istiyorum. Burada komisyonumuzun yaptığı nedir; konuşmacı arkadaşlardan birisi "bu tasarı geldi, geri gitti, tekrar geri geldi" gibi bir açıklamada bulundu. Bu, tamamen teknik bir ayrıntıdır. Hükümetten gelen tasarının komisyonumuzda hazırlanan teklifle teknik olarak komisyonda birleştirilmesi gerekiyordu; aksi takdirde, yapılması gereken değişiklikler Genel Kurulda önergeyle yapılacaktı. Bu, teknik bir sebepten kaynaklanmıştır; yoksa, sonradan eklenen maddelerin tasarının geliş gidişiyle ilgisi, alakası yoktur.

Değerli milletvekilleri, takdir edersiniz ki, 2 200 işyeri sahibi, devletin, Bakanlığımızın, daha önce "bir mesul müdür bulun, çalışın, biz, kurslar düzenleyeceğiz, sizlere bu hakkı vereceğiz" demesi üzerine, mesul müdürlerini bulmuşlar ve müesseselerini açmışlardır; ama, devlet, 1993 yılından bugüne kadar 2 200 işyeri sahibine bu hakkı vermemiş, bu düzenlemeyi sağlamamıştır. Burada, işyeri sahiplerinin bir kusuru yoktur; varsa, devletin bu işyeri sahiplerine karşı bir ihmali, bir gecikmesi vardır. Komisyon olarak, bu arkadaşların da mağdur olmamasını istedik; zira, bundan önce, hatırlarsanız, muhasebeciler ve malî müşavirlerle ilgili yasa da çıkmıştı. Orada da, bir sebeple, belge sahibi, muhasebe bürosu açma durumunda olan kişilere, tahsiline bakılmaksızın bu hak verilmişti ve bunu Sayın Özyürek, gayet iyi bilir geçmişten. Bu vesileyle, biz de, bu işyeri sahiplerimize çok sıkı bir kurs yapalım; kurs neticesinde -altı ay olacak bu kurs; inşallah, önergeyle, bu üç aylık süreyi de altı aya çıkarıyoruz- sınav yapalım dedik. Sınavı kazanan bu belgeyi alacak, sınavı kazanamayan bu belgeyi alamayacak ve bu sınava girmek için de, 1993 yılından 2004 yılına kadar geçen süre içerisinde, dört yıldır bu işle iştigal eden, bu işle uğraştığını sigortayla, Bağ-Kur primiyle vesaireyle ispatlayan kişilere bu sınava katılma hakkını verelim istedik ve sınavın da çok ciddî olacağını, hem komisyon hem de Sağlık Bakanlığımız olarak deklare ettik. Sınava girilecek, sınav kazanılacak, sonra bu belgeler verilecek. Bu vesileyle "bedavadan gözlükçülük ruhsatı veriliyor" diye bir eleştiriyi kabul etmemiz mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, tüzelkişilerle ilgili eleştiri geldi. Bakın, bu tasarı hazırlanmadan Avrupa Birliğine yazı yazıldı ve mesul müdürlük müessesinin orada da olduğu cevabını aldık. Bu vesileyle, Avrupa Birliği eşiğindeki bir Türkiye'nin çıkardığı yasanın da, Avrupa Birliğiyle uyumlu olması kadar normal bir durum yoktur.

Niye 2 200 işyeri sahibine bu hakkı vermek istedik; değerli arkadaşlar, elimde iki dosya var; bunlar, gözlükçülerle ilgili iki ayrı derneğin üyelerinin oluşturduğu dosyalar. Şimdi, müessese sahibi olan, aynı zamanda da ruhsatname sahibi olan arkadaşlar, mesul müdürle çalışan diğer arkadaşlarını, gidiyor (A) kurumuna, (B) sosyal güvenlik kurumuna şikâyet ediyor, diyor ki: "Siz, mesul müdürle çalışan gözlükçünüzle sözleşme yapmayın" ve bunu başarmışlar. Geçmişte, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü, mesul müdürle çalışan gözlükçü işverenlerini mağdur etmiş. Daha sonra, binbir zorlukla bu aşılmış, mesul müdürle çalışan gözlükçüler de Bağ-Kurla sözleşme imzalayabilmiş. Bunun gerisinden SSK ve Emekli Sandığıyla ilgili sözleşmeler gelecek. Yani, mesul müdürle çalışan işyerleri, kesinlikle, bu belgeyi alması durumunda rahat edecekti. Zira hem mesul müdür hem de işyeri sahibi olan kişilerin onlarla ilgili şikâyetleri devam ediyordu. Yani, istenen şuydu: Bu hak bizim, bizde kalsın, başka kimse bu hakka sahip olmasın. Biz de, takdir edersiniz ki, iktidar olarak, hükümet olarak, kimseyi mağdur etmemek, kimsenin yatırımını öldürmemek ve işsizler ordusuna yeni işsizler katmamak durumundayız. Bu vesileyle bu geçici 3 üncü madde düzenlenmiştir. En az lise mezunu olacaktır. Lise mezunu olmayanlar, bu şartları taşısalar da kursa giremeyecektir.

Geçmişte ne olmuştur?.. İşte, burada, dosyada var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Varan, tamamlayın konuşmanızı lütfen.

SABRİ VARAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Geçmişte, 4 596 kişiye ruhsatname verilmiş; bunlardan 60'ının okuryazarlığı yok, 42 kişi ilkokul mezunu, 1 411 kişi ortaokul mezunu, 1 923 kişi lise mezunu, 1 160 kişi de üniversite mezunu. Yani, geçmişte yapıldığı gibi bir şey de yapmak istemedik. Tahsile, öğrenime saygı göstermek durumundayız; ama, işyerine, emeğe, işverene de saygı gerekir. Bu vesileyle, kursun, üç ay değil altı ay düzenlenmesini, önergeyle inşallah biraz sonra düzenleyeceğiz. Kurs altı ay içerisinde açıklanacak, daha sonra kursa katılanlara çok sıkı bir eğitim verilecek, sıkı bir sınava tabi tutularak; sınavı başaranlar bu belgeyi alacak. Onun için, gözlükçülük belgesi, işyerinde çalışan çaycıya, kapıcıya veriliyor gibi eleştirilere katılmak mümkün değil. Bunu, zabıtlara geçsin diye buradan da söylüyorum. Bu belgeye, ancak, gözlük montajıyla ilgili faaliyette bulunan kişiler sahip olacak; bunu da buradan söylemek istiyorum.

Önlisans düzenlenebilir miydi?.. Arkadaşlar, çıkacak bu yasadan istifade edecek kişilerin sayısı zaten az. Az olduğu için, sınırlı sayıdaki kişiye Açıköğretim Fakültesinin önlisans programı düzenleme ihtimali çok zayıf. Bunun için, biz, bunu, Bakanlık nezdinde, altı aylık ciddî bir kursla çözmek istedik.

Çıkacak bu yasanın, başta gözlükçülük mesleğiyle iştigal eden ticarethane sahiplerine, işyeri sahiplerine veya gözlükçülük ruhsatı sahiplerine ve bugüne kadar haklarını alamamış optisyenlik meslek yüksekokulu mezunu olan kardeşlerime de hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Varan.

Teklifin tümü üzerinde başka söz isteği?.. Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

OPTİSYENLİK HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; fertlerin ve toplumun sağlığını korumak üzere, optisyen unvanının kullanılması, optisyenlik mesleğinin icra edilmesi ve optisyenlik müessesesinin açılması ve işletilmesiyle ilgili usul ve esasları düzenlemektir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Uğur Neşşar; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Neşşar, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sabri Bey, bu yasa tasarısının, komisyondan çıktıktan sonra, neden tekrar komisyonda görüşülüp, şekil değiştirip getirilmesini burada açıklamak için epeyce gayret gösterdi; ben, doğrusu ikna olmadım ve esas eleştirimi de bunun üzerine bina etmek istiyorum.

Şimdi, önce bir yasa tasarısı hazırlanıyor. Bu yasa tasarısı hazırlanırken, tamam diyoruz, hakikaten güzel bir yöntem izleniyor. Komisyon, Sağlık Bakanlığı, Oftalmoloji Derneğiyle, optisyenlerle, değişik sivil toplum örgütleriyle görüşüyor ve bir yasa tasarısı  hazırlanıyor. Bu tasarı komisyondan geçiyor. Eğitime, bilgiye, beceriye önem veren, arkadaşımın dediği gibi Avrupa Birliğine uyuma önem veren bir yasa tasarısı; fakat, aniden, ne oluyorsa, birdenbire bu yasa tasarısı geri çekiliyor, bazı teknik ayrıntılar için geri çekiliyor. Teknik ayrıntı, eğer, eğitime verilen önemi ortadan kaldırıp birtakım insanlara daha ruhsatname vermekse, öyle kabul edelim; ama, bence, bu, AK Partinin hükümet etme anlayışının ve iki yüzünün güzel bir göstergesi; ben, onun üzerine konuşacağım daha çok. Yani, AK Parti dediğiniz, hakikaten, çağdaş, reformist, ilerici, eğitime öncelik veren ve bu yasa tasarısı ilk hazırlandığı zaman da, hakikaten, öyle davranan bir yüz; ama, öteki tarafta da, bizim sıklıkla dile getirdiğimiz AKP yüzü; tipik bir sistem partisi. Yasa tasarısı hazırlanıp da gündeme gelince toplumda oluşan baskılara ödün veren, bunlara boyun eğen, kabadayılığını birdenbire unutuveren bir sistem partisi. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bir dakika, ben, düşüncelerimi aktarıyorum...

OSMAN KILIÇ (Sivas) - Hakaret oluyor, yakışmıyor; AK Parti ikiyüzlü mü?!

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Rica ederim... Ben görüşlerimi aktarıyorum, siz de söylersiniz. Ben öyle görüyorum.

Yasa tasarısını biz de komisyonda onayladık.

Şimdi, arkadaşımız diyor ki: "Geri çektik; çünkü, birtakım teknik ayrıntılarla ilgili değişiklikler yapmamız lazımdı." Teknik ayrıntıya bakıyorsunuz, yasanın özünü teşkil eden; yani, 5 okul, 600 yükseköğretim görmüş insan var ve bu yükseköğretim görmüş insanlar artık optisyen olsun, gözlükçülük, esnaflıktan bir mesleğe, bir sağlık mesleğine dönsün diye bir yaklaşım varken, birdenbire, yeniden şu kadar insana imkân tanımak için bir teknik değişiklik yapılıyor.

Peki, bunu yapıyorsunuz -sizi kimler ikna etti,nasıl etti bilmiyorum- ama, dışarıda birsürü de ortaokul mezunu arkadaşımız var. Bu insanlar da diyorlar ki:"Bakın, 1992 ve 1993'te yapılan sınavlarda ortaokul mezunlarına da bu hak tanındı. Madem geçici bir hak tanınıyor, o zaman, bu sefer bize de tanısınlar."

Şimdi, madem yüksekokul mezunlarına bu hakkı tanımayı öngören bir yasa çıkarıyoruz, sonra birdenbire değiştiriyoruz; o halde -arkadaşımın dediği gibi; yine kendi sözleriyle dile getirmek istiyorum; "hem tahsile saygı göstereceğiz hem emeğe, işyerine, işverene saygı göstereceğiz" dedi- ortaokul mezunu arkadaşlarımızın da işyeri var...

O halde, bu yasanın gidiş gelişinde hakikaten bir ikili davranış kalıbı karşımıza çıkıyor; bu da, açıkçası, beni oldukça rahatsız ediyor.

Bu değişikliğin nasıl olduğunu öğrenmek isteriz. Kulağımıza gelen bir sürü değişik söz var; fakat, yine, ben, birleşimin başında da söylediğim gibi, dedikodularla iş yapmayı sevmiyorum; ama, bakıyorsunuz, bu arada, eğitim meselesiyle ilgili bir yasa hazırladıktan sonra, bunun değiştirilip yine birkısım insana sınav hakkı veren bir yasa haline dönüştürüldüğü zaman "ihtiyaç mı var, acele mi var" diyorsunuz! Hayır, yeterince lisanslı optisyen var, yeterince eğitim görmüş insan var, toplumda 5 tane yüksekokul var, giderek de mezunların sayısı artıyor; o zaman, ilk yasayla çelişen bir ikna mekanizmasının arada işlemiş olduğu ortaya çıkıyor.

Arkadaşım sınavdan söz etti "çok sıkı bir sınav yapacağız"dedi. Birleşimin başında yaptığım konuşmamda Sayın Müsteşar yoktu; burada olduğuna sevindim; eğer, sınavı Sağlık Bakanlığı yapacaksa, o zaman, o sınavın ne kadar sıkı olacağı, şeflikle ilgili sınavlarda, sabah anlattığım tarzda, karşımıza çıkan kuşkularla beraber geliyor; yok, eğer, sınavı Sağlık Bakanlığı başka bir yöntemle, daha objektif bir yöntemle yapacaksa, o da ayrı bir düşünce ortaya çıkarıyor.

Evet, çok fazla konuşmayacağım. Biz, eğitimden yanayız; biz, eğitim görmüş insanların yapacağı, çağdaş dünyanın kabul ettiği tarzdaki optisyenliğin bir sağlık mesleği olduğuna inanıyoruz ve bu konudaki önergemizi de vereceğiz.

Sınav hakkı tanınacaksa, bu sınav hakkının herkese tanınmasını; eğitim hakkı tanınacaksa, herkese tanınmasını; emeğe, işverene, işyerine ve tahsile beraber riayet edeceksek, toplumun bütün kesimlerini kucaklayacaksak, hep birlikte kucaklanmasını diliyorum.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Neşşar.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, bir düzeltme yapabilir miyim?

BAŞKAN - Efendim, Komisyon Başkanının bir söz isteği vardır.

Buyurun.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarımızın konuşmalarından sonra şunu söylemek istiyorum: Bu tasarı, hükümetten bizim Komisyonumuza ilk geldiğinde 3 maddelik bir tasarıydı. Bunun üzerine bir altkomisyon kurularak bütün taraflar dinlenildi; hem optisyenlerin temsil edildiği dernekler hem de Ankara'daki, İstanbul'daki ve Türkiye'nin diğer birçok yerindeki gözlükçü dernekleri, oftalmologlar, tümüyle hepsi dinlenildi.

Bizim bu tasarıyı çıkarış amacımız, hedefimiz, hiçbir kesimi mağdur etmemekti. Tasarı ilk geldiğinde, demin de söylediğim gibi, 3 maddelik bir tasarıydı. Bunu altkomisyona havale ettiğimizde, arkadaşlarımız, kanun tekniğine uygun olsun diye, 19 maddelik bir tasarıyı önümüze getirdiler. Tasarı, Komisyondan geçtikten sonra, Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğüne indi. Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğündeki müdür arkadaşlarımız, teknisyen arkadaşlarımız, tasarının bu haliyle Genel Kurula inemeyeceğini, bunun bir teklif haline dönüştürülmesi gerektiğini söylediler. Dolayısıyla, bu düzenleme, tasarının teklif haline dönüştürülüp, tekrar bize geri gelmesiyle yapıldı. Yoksa, biz, hiçbir şekilde, geçici 3 üncü maddeyi koymak için bu tasarıyı geri çekmedik.

Doğrudur, geçici 3 üncü maddeyle ilgili sıkıntılar vardı, bize kamuoyundan birçok şikâyet geldi; biz, o şikâyetleri burada bir önergeyle düzeltmeyi düşünüyorduk, eğer bir düzeltme yapılacaksa, Genel Kurulda bir önergeyle düzeltmeyi düşünüyorduk; ama, buna fırsat kalmadı. Hazır, kanun tasarısını teklif haline dönüştürdükten sonra, nasıl olsa yine Komisyonumuzda görüşüldü, görüşülmüşken, bu geçici 3 üncü madde ilave edildi. Bunu arz etmek istiyorum. Yoksa, tasarının komisyona geri çekiliş amacı, geçici 3 üncü maddeyi koymak değil.

Sayın Başkanım, bunu arz etmek istiyordum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Komisyon Başkanı, bu konuda gerekli açıklamayı yaptı.

1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

Kapsam

MADDE 2. - Bu Kanun; optisyenlik mesleğini icra etme yetkisini haiz kişiler ile optisyenlik müessesesinin sahip ve işletenleri ile bunların faaliyetlerini kapsar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

Tanımlar

MADDE 3. - Bu Kanunda geçen;

Bakanlık : Sağlık Bakanlığını,

Optisyen : Optisyenlik alanında en az ön lisans seviyesinde meslekî eğitim ve öğretim veren yüksekokul mezunu kişiyi,

Gözlükçülük Ruhsatnamesi : Sağlık Bakanlığı tarafından verilen gözlükçülük yapabileceğine dair belgeyi,

Optisyenlik Müessesesi Ruhsatnamesi : Optisyenlik müessesesi açılabilmesi için ilin en yüksek sağlık idaresince verilen belgeyi,

Mesul Müdür: Optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleğinin icra edilmesinden bizatihi sorumlu kişiyi

İfade eder.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 önerge var; okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ederiz.

 

N. Gaye Erbatur

Güldal Okuducu

Mustafa Gazalcı

 

Adana

İstanbul

Denizli

 

Atilla Kart

İzzet Çetin

Hüseyin Güler

 

Konya

Kocaeli

Mersin

 

 

Mehmet Yıldırım

 

 

 

Kastamonu

 

"Madde 3.- Fennî gözlükçü: 3958 sayılı Yasaya göre fennî gözlükçü unvanını almış olan kişiyi,"

BAŞKAN -Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın önerge sahipleri, önergenizi açıklamak mı istiyorsunuz, gerekçeyi mi okutayım efendim?

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Gerekçeyi okutun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

Optisyen unvanını yalnızca sağlık hizmetleri meslek yüksek okulunun optisyenlik programını bitirenler kullanabilirler. Müktesep haklarını kullanacak olan ve halen fennî gözlükçülük yapan kişilerin işlerine mevcut unvanlarıyla devam edebilmeleri için bu yasada böyle bir terime yer verilmesi gereklidir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, verilen önergeyi, Komisyon ve Hükümet takdire bırakmıştır. Biraz önce de, önerge sahiplerinin, önergeleriyle ilgili gerekçelerini dinledik.

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum :

İKİNCİ BÖLÜM

Optisyenlik Mesleğinin İcra Edilmesi

Optisyenlik mesleğini haiz kişiler

MADDE 4. - Numaralı (mihraklı) gözlük camı ve gözlük çerçevesi satmak, gözlük montajı ve her türlü reçeteli lens satışı yapmak üzere optisyenlik mesleğini icra edebilmek için, optisyenlik alanında en az ön lisans seviyesinde meslekî eğitim ve öğretim veren yüksek okul mezunu olmak gerekir.

Yurt dışındaki eğitim ve öğretim kurumlarından alınmış diplomalara dayanılarak optisyen unvanını alabilmek ve bu mesleği icra edebilmek için, yurt dışında görülen eğitimin birinci fıkrada belirtilen meslekî eğitime denk olduğunun yetkili makamlarca kabul edilmiş olması şarttır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum :

Tabipler

MADDE 5. - Göz hastalıkları uzmanı tabipler optisyenlik müessesesi açarak optisyenlik yapabilirler. Ancak optisyenlik yaptıkları sürece tabiplik yapamazlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?... Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum :

Optisyenlik uygulamaları

MADDE 6. - Optisyenler, yalnız koruyucu gözlükleri, güneş gözlüklerini ve göz hastalıkları uzmanı tabipler tarafından verilen reçetelerde yazılı numaralı gözlük camlarını, her türlü lensleri, optik görme gereçlerini ve gözlük çerçevelerini satabilirler.

Optisyenlerin reçetesiz olarak numaralı gözlük camı satmaları, vermeleri veya tavsiye etmeleri, otorefroktometre ve keratometre gibi bilgisayarlı aletler ile olanlar da dahil olmak üzere her nevi göz ve görme muayene ve testleri yapmaları veya müesseselerinde bu işlere yarayan her türlü aletleri ve cihazları bulundurmaları yasaktır.

Optisyenler, gözlük veya gözlük camlarının muayene ve kontrolü veya tamiri konusunda ve reçetelerde yazılı camları çerçevelere takmak ve kişinin gözüne en uygun şekilde uygulamak için gerekli olan aletleri kullanabilirler.

Optisyenler, optisyenlik yaptıkları sürece müesseselerinde başka bir iş yapamaz ve müesseselerini muayenehane gibi kullandıramazlar.

Optisyenlik müessesesinde her türlü kontakt lens uygulanması yasaktır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum :

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Optisyenlik Müesseseleri ile İlgili

Esas ve Usuller

Optisyenlik müessesesi

MADDE 7. - Optisyenlik müessesesi gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri tarafından açılıp işletilebilir.

Optisyenlik müessesesi açıp işletmek  isteyenler, müessesenin açılacağı ilin en yüksek sağlık idaresinden optisyenlik müessesesi ruhsatı almak zorundadırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 önerge var; okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

 

N. Gaye Erbatur

Feridun Ayvazoğlu

Mahmut Duyan

 

Adana

Çorum

Mardin

 

Mehmet Uğur Neşşar

 

Mustafa Özyurt

 

Denizli

 

Bursa

Madde 7. - Optisyenlik müessesesi gerçek kişiler tarafından açılıp işletilebilir.

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul)- Katılmıyoruz.

BAŞKAN- Komisyon takdire bırakıyor, Hükümet katılmıyor.

Efendim, önerge sahipleri?..

N. GAYE ERBATUR (Adana)- Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

Teklifimizin gerekçeleri aşağıda ayrı ayrı açıklanmıştır.

1- Türk Ticaret Kanunuyla ticaret şirketleri tariflerini bulurken "kâr elde etme amacı" temel niteliklerinden birisi olarak gösterilmiştir. Bu durumun, optisyenlik gibi kamu hizmeti niteliğindeki bir sağlık mesleğiyle bağdaştırılması mümkün değildir.

2- Tüzelkişilerde yetkili organların aldığı kararlar uygulanır. Oysa, optisyen, hekimin reçetesi ve meslekî bilgisi dışında hiçbir kararın etkisi altında olmaksızın ve böyle bir karara uymak zorunda kalmaksızın, sadece hastanın göz ve görme sağlığını düşünmek zorundadır. Asıl maksadı kâr elde etmek olan bir ticarî şirkette bu ilkeyi uygulaması zorlaşır ve çoğu zaman imkânsızlaşabilir.

3- Kaldı ki, kanunun 6 ncı maddesi gereğince, zaten optisyen müessesesinde göz tedavisine veya kontrolüne ilişkin pahalı ve fazla sermaye birikimi gerektiren cihazlar bulundurulamayacağına göre, ne birden fazla optisyenin sermayelerini ve ne de her bir reçete sadece bir optisyen tarafından yapılıp tatbik edilebildiğine göre, birden fazla optisyenin emeklerini birleştirmelerine ihtiyaç duyması da söz konusu değildir.

4- Sağlıkla ilgili kanunlar içinde buna en açık ve en güzel örnek ise, 6197 sayılı Eczacılık ve Eczaneler Hakkında Kanundur. Bu kanunun 18 inci maddesine göre, eczanelerin, eczacıların ortaklığı suretiyle açılıp işletilmesi mümkün değildir. Bu yüzden, yine bir sağlık kanunu olan 6197 sayılı Kanundaki bu prensipten ayrılmak uygun olmayacağı gibi, kanunlarımız arasındaki ilke uyumsuzluğuna yol açacağından, isabetli olmayacaktır.

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katılmadığı ve biraz önce de gerekçesini beraberce dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum :

Mesul müdür

MADDE 8. - Optisyenlik müessesesi açmış olanlar, müesseselerinde optisyen unvanına sahip bir mesul müdür bulundurmak zorundadırlar.

Optisyenlik müessesesi ruhsatnamesi tek bir müessese için geçerlidir.

7 nci maddede sayılanlar, birden fazla optisyenlik müessesesi açmak isterse, her bir müessese için ayrı optisyenlik müessesesi ruhsatnamesi almak ve ayrı mesul müdür bulundurmak zorundadır.

Mesul müdür tek bir optisyenlik müessesesinde mesul müdürlük görevini yapabilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Müessesede bulunma

MADDE 9. - Optisyenin, mesleğini icra ettiği müessesede bizzat bulunması esastır.

Optisyenler ile göz hastalıkları uzmanı tabipler, vergi mükellefiyetleri ayrı olsa bile, aynı mekânda veya iç giriş kapıları veya iç bağlantıları bulunan müesseselerde birlikte mesleklerini icra edemez. Sağlık kurum ve kuruluşları bünyesinde veya binasının içinde de optisyenlik müessesesi açılamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum :

İstisnalar

MADDE 10. - Optisyenlik müessesesine sahip ve optisyenlik mesleğini icra etmekte iken;

a) Milletvekili veya belediye başkanı seçilenler ile askerlik hizmeti sebebiyle silah altına alınanlar, bu görev hizmeti süresince,

b) Hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkûm olanlar, cezanın infazı süresince,

c) Hastalık ve sair zorlayıcı sebeplerden dolayı bir aydan fazla müesseselerinin başında bulunamayacak olanlar, bu mazeretleri süresince,

d) Hacir altına alınanlar, vasilerinin talebi üzerine, hacir altında bulundukları sürece,

Optisyenlik müessesesi ruhsatı veren makama yazılı olarak bildirmek şartı ile, optisyen unvanını haiz bir kimseyi mesul müdür tayin ederek müesseselerinin faaliyetlerini sürdürebilirler.

Ölüm halinde ise kanuni mirasçıları en çok iki aylık süre içinde mesul müdür tayin etmek zorundadırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Optisyenlik unvanı

MADDE 11. - Optisyen unvanını haiz olarak müessese açmış olanlar, yalnız optisyen unvanını kullanabilirler. Başka bir unvan kullanmaları veya gerçeğe uymayan reklam yapmaları yasaktır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum :

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Kayıt ve Denetim

Kayıt

MADDE 12. - Optisyenler müesseselerinde mahallin en yüksek sağlık idaresince yaprak adedi tasdikli bir defter tutmaya ve bu deftere sıra numarasıyla ve tarih sırasıyla reçeteleri ve sahiplerinin isimlerini kayda mecburdurlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum :

Denetim

MADDE 13. - Optisyenlik müesseseleri, Bakanlığın ve mahallin en yüksek sağlık idaresinin teftiş ve denetimine tabidirler.

Optisyenler, bu teftiş ve denetimlerde her türlü kolaylığı göstermeye, talep edilen bilgileri, müessese kayıt belgesini ve teftiş defterini vermeye ve faturalarında optisyenlik ruhsatnamelerinin veya diplomalarının tarih ve sayısını belirtmek zorundadırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 önerge var; önergeyi okutuyorum :

Türkiye büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz

 

Salih Kapusuz

Mustafa Demir

Cüneyit Karabıyık

 

Ankara

Samsun

Van

 

Ali Yüksel Kavuştu

 

Yahya Akman

 

Çorum

 

Şanlıurfa

"Optisyenler, bu teftiş ve denetimlerde her türlü kolaylığı göstermek, talep edilen bilgileri, müessese kayıt belgesini ve teftiş defterini vermek ve faturalarında optisyenlik müessesesi ruhsatnamelerinin tarih ve sayısını belirtmek zorundadırlar."

BAŞKAN - Önergeye Sayın Komisyon katılıyor mu?..

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle, takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahipleri?..

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe...

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe :

Mesul müdürle çalışan optisyenlik müesseselerinde, mesul müdürün değişmesi halinde tüm belgelerin değiştirilmek zorunda kalınması ve uygulamada farklılıklar yaratmaması için, metindeki "veya diplomalarının" ibaresinin çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun olumlu görüşle takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge, kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Cezaî Hükümler

MADDE 14. - Optisyen unvanını haiz olmadığı halde optisyenlik yapanlar veya optisyen olduğunu ilan edenler hakkında otuzmilyar lira idari para cezası alınır ve müessesesi kapatılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 15. - 11 inci maddede belirtilen yasaklara uymayanlardan onbeşmilyar lira idarî para cezası alınır.

6 ncı maddede zikredilen yasaklar hilafına hareket eden optisyenler hakkında beşmilyar lira idari para cezası uygulanır ve üç ay süre ile optisyenlik mesleğini icra etmelerine izin verilmez.

Bu Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrası ile 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı şarta üst üste iki denetimde de uymadığı belirlenen optisyenler ile 9 uncu maddenin ikinci fıkrası ile 8, 10, 12 ve 13 üncü madde hükümlerine uymayanlar hakkında  beşmilyar lira idarî para cezası alınır.

6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelerdeki yasakların tekerrürü halinde idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.

İdarî para cezalarından müessese sahibi de müteselsilen sorumludur.

Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları o yerin en büyük mülki amiri tarafından verilir. Verilen idari para cezalarına dair kararlar ilgililere yürürlükteki  tebligat kanunları hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı, tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir. Davalar, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum :

ALTINCI BÖLÜM

Geçici ve Son Hükümler

MADDE 16. - Optisyenlik müesseselerinin  açılışına ve sahip olmaları gereken şartlara dair usul ve esaslar ile optisyenlerin yapacağı ilân ve reklamlar, tutacakları defterler ve diğer hususlar Bakanlıkça bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 17. - 30.12.1940 tarihli ve 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici Madde 1'i okutuyorum :

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 30.12.1940 tarihli ve 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun hükümlerine uygun olarak gözlükçülük ruhsatnamesi sahibi olanlar, optisyen unvanını kullanarak optisyenlik mesleğini icra edebilirler.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Madde üzerinde 2 önerge var; geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı "Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

 

N. Gaye Erbatur

Hüseyin Güler

Atilla Kart

 

Adana

Mersin

Konya

 

Güldal Okuducu

Mustafa Gazalcı

İzzet Çetin

 

İstanbul

Denizli

Kocaeli

Geçici Madde 1. - Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 30.12.1940 tarihli ve 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun hükümlerine uygun olarak gözlükçülük ruhsatnamesi sahibi olanlar, fennî gözlükçü unvanını kullanarak optisyenlik mesleğini icra edebilirler.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Mustafa Demir

Yahya Akman

 

Ankara

Samsun

Şanlıurfa

 

Ali Yüksel Kavuştu

 

Cüneyit Karabıyık

 

Çorum

 

Van

"Geçici Madde 1- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 30.12.1940 tarihli ve 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun hükümlerine ve bu Kanunun Geçici 3 üncü maddesine göre gözlükçülük ruhsatnamesi sahibi olanlar, gözlükçü unvanıyla optisyenlik mesleğini icra etme hak ve yetkisine sahiptirler ve optisyenlerle aynı sorumlulukları taşırlar. Ancak bunlar optisyen unvanını kullanamazlar."

BAŞKAN - Okuttuğum ikinci önerge en aykırı önerge.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz.

Sayın Hükümet katılıyor mu efendim?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

Önerge sahipleri?..

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe :

Optisyen, optisyenlik alanında en az önlisans seviyesinde meslekî eğitim alan kişi olduğundan, bu eğitimi almayanların bu unvanı kullanmalarının engellenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Salih Kapusuz ve arkadaşlarının geçici 1 inci maddeyle ilgili önergesi kabul edildiğinden, Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur'un aynı maddeyi değiştiren önergesini işleme koymam mümkün değildir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici madde 1 kabul edilmiştir.

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, bir sorun var o zaman. Şimdi, geçici 1 inci maddeyle "optisyenlik unvanını kullanamazlar" denildiğine göre, 3 üncü maddeye "fennî gözlükçü" tanımı konulmalıdır verdiğimiz önerge doğrultusunda; ben, yeniden komisyonun dikkatine sunmak istiyorum. Şimdi, bu önergeyle yapılan düzenlemeyle, o zaman fennî gözlükçüler ne olacak; öyle bir tanım yok, tanımı koymamız gerekecek.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bu konuyu, Komisyon ve Hükümet değerlendirsin.

Şimdi, geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce gözlükçülük ruhsatnamesini haiz olup aynı mekanda eczacılık ve/veya saatçilik faaliyetlerini birlikte yapanların kazanılmış hakları saklıdır. Bu hakları işyerlerinin nakli halinde de devam eder.

BAŞKAN - Geçici madde 2 üzerinde söz isteği?.. Yok.

Geçici madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3. - 21.11.1993 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, en az lise mezunu olan ve dört yıl süreyle optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleğiyle ilgili olarak çalıştığını sosyal güvenlik kuruluşlarından prim dökümleriyle belgelendirip bir defa olmak üzere Bakanlığın düzenleyeceği en az üç aylık bir kurs ve ardından yapılacak sınavda başarılı olanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilir. Bu sınav, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yapılır. Bu kurs ve sınavın yapılmasıyla ilgili giderler katılanlarca karşılanır.

BAŞKAN - Geçici Madde 3 üzerinde söz istekleri var.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Sayın Mahmut Duyan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Duyan, süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA MAHMUT DUYAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan optisyenlikle ilgili teklifin geçici 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, onbeş yıllık hekimlik hayatı olan ve geçmiş dönemde de bu Parlamentoda görev yapmış bir arkadaşınızım; ama, hiçbir dönemde, bu dönem kadar, jet hızıyla yasaların çıktığı ve jet hızıyla ya Cumhurbaşkanından veyahut da Anayasa Mahkemesinden yasaların geri döndüğü olmamıştır. Daha geçen hafta, tıpta yan dal sınavıyla ilgili yasa Meclisimizden geçti, biz, buna da karşı çıktık ve Cumhurbaşkanı tarafından yine veto edildi. Şimdi de aynı durumla karşı karşıyayız.

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundaki değerli arkadaşlarımızın hepsinin kendi dalında uzmanlıkları vardır; özellikle de Komisyon Başkanımız Doç. Dr. Sayın Mahfuz Güler, gerçekten - ben, yine, geçen dönemde de bu komisyonda görev almıştım- güzel bir yönetici olarak ve her zaman takdir ettiğimiz bir arkadaşımız; ama, şu anda, bakıyorum ki, AK Parti sıralarında da, hiçbir komisyon üyesi yok. Biz, bu konuları, detaylı olarak tartışmıştık; ama, ne olduysa, AKP Grup Başkanvekilleri, bir önergeyle, bu geçici 3 üncü maddeyi koydular.

Şimdi, bu geçici 3 üncü madde nedir; geçmiş dönemde, en son da 1993'te optisyenlikle uğraşanlar için, o dönemin Sağlık Bakanlığı Müsteşarı tarafından gazetelere ilan verilerek, o dönemde bir çağrı yapıldı, bu kurslar açıldı ve  herkes o kurslara katıldı ve optisyenlik belgelerini aldılar. O dönemde, üniversitelerde, bu dalla ilgili yüksekokulumuz yoktu; ama şu anda Türkiye'nin değişik üniversitelerinde 5 tane yüksekokul var ve şu anda binlerce öğrencimiz var. Şimdi, bu öğrenciler ile lise mezunlarını aynı kefeye koyacağız beyler. Yani, bu gençlerimiz yurt köşelerinde göz nuru dökerek, dirsek çürüterek bir sertifika almak için eğitim görüyorlar, biz kalkıyoruz gözlükçünün yanında sekreterlik yapan, geçmiş dönemde bir sigorta yaptırmış olan kişileri de aynı seviyeye koyuyoruz; yani, vicdanen müsterih değiliz.

Bu gençlerin aileleri "ben çocuğumu bir meslek sahibi olması için yüksekokula göndereceğim, diğer çocuklarımın rızkını keserek para yollayacağım" diyorlar; ama burada, lise mezunu olan kişiler ile bunları aynı kefeye koyuyoruz... Biz buna şiddetle karşıyız.

Bu öğrenciler, değişik saatlerde eğitim görüyorlar. Bu çocukların çoğu, benim doktor olarak gördüğüm eğitimle aynı eğitimi görüyorlar. Bakın, insan anatomisi, fizyolojisi 45 saat; göz anatomisi, fizyolojisi 45 saat; geometrik optik 45 saat; gözlükçülük teorisi 150 saat; görme optiği 135 saat; kontakt lens, göz hastalıkları vesaire, 1 815 saat eğitim gören ve 40 işgünü staj gören bu gençler ile bir optisyen dükkânında görev yapan kişileri aynı kefeye koyuyoruz; yani, bunda vicdanen rahat değiliz.

Avrupa müktesebatıyla ilgili bir önerge de var burada; ama bunu da ezip geçiyoruz. Optisyenlikle ilgili bütün derneklerle toplantı yaptık, gerçekten de komisyonumuz bu konuyla ilgili güzel konular açtı, tartışmalar açtı ve çok kişiyi de dinledik. Bütün geçici maddelerin hepsi oybirliğiyle geçti; ama her ne olduysa bu teklif komisyona bir daha acil olarak, ivedi olarak geldi ve bizi acil olarak çağırdılar, biz zannettik ki değişik bir kanun, baktık ki, önümüze geçici 3 üncü madde konuldu; buna da hiç gerek yoktu. Bu madde yersizdir, bu gençlerimize bir hakarettir. Göz gibi önemli bir organı, işin ehli olmayan, üç aylık kurslarla, lise mezunlarına emanet etmek, bence sakıncalıdır. Bir hekim olarak, bunu asla kabul edemeyiz.

Şimdi, deminki hatip arkadaşımız Sayın Varan dedi ki: "Üç aylık bir kurstan sonra, bunları sınava tabi tutacağız." Peki, bu sınav nasıl olacak; yani, üç aylık bir kursla bir sınav!.. O zaman, gelin, bu sınavı ÖSYM yapsın. Yani, kart hamilidir diye kişileri bakanlığa gönderelim, sertifika mı verilsin?! Bunu, asla kabul edemeyiz.

Bu duygu ve düşünceyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Duyan.

Şahsı adına, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin geçici 3 üncü maddesi üzerinde vermiş olduğum değişiklik önergesi için sizleri bilgilendirmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi hürmetlerimle selamlarım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun 1941 yılında yürürlüğe girmiştir. Altmışüç yıldan beri yürürlükte olan bu kanun, aradan geçen zaman içerisinde gelişen şartlara tam anlamıyla cevap veremediği için, uygulamalarda birtakım sorunlar çıkmıştır.

Bu teklifle, gözlükçülük mesleği, bundan böyle optisyenlik mesleği olarak icra edilecektir. Teklife göre, optisyenlik alanında en az önlisans seviyesinde meslekî eğitim ve öğretim veren yüksekokul mezunu olan kişiler bu işi yapacaktır ve bunlara "optisyen" denilecektir.

Nitekim, teklifin 4 üncü maddesinde, açık, net ve kesin bir şekilde optisyenlik mesleğinin yasal özelliği ortaya konulmuştur. Nitekim, biraz önce 4 üncü madde okundu, Meclisten geçti, ben burada tekrar okumaya gerek görmüyorum, hepiniz biliyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, göz sağlığı açısından optisyenlik mesleği özel öneme sahiptir. Bu nedenle, optisyenlik mesleğini seçenlerin özel bir eğitimden geçmesi fevkalade önemlidir; ancak, teklifin geçici 3 üncü maddesinde, en az lise mezunu olan ve dört yıl süreyle optisyenlik mesleğinde çalıştığını belgeleyenlerin, bir defaya mahsus olmak üzere, Bakanlığın düzenleyeceği üç aylık bir kurs sonunda yapılacak sınavda başarılı olanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilmesi öngörülmektedir. Bu hüküm, teklifin 1, 3 ve 4 üncü maddeleriyle açıkça çelişmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu durumu, göz sağlığı açısından, bir ciddî eksiklik olarak görmekteyiz. Avrupa Birliğine uyum çabasında olan Türkiye'nin, sağlıkla ilgili bütün meslekler için de Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlaması zorunludur. Bu itibarla, optisyenlik için en az iki yıllık yükseköğretim öngörülmüş ve bu durum, teklifin 1, 3 ve 4 üncü maddeleriyle güvence altına alınmıştır. Eğer, teklifin bu maddesi aynen geçerse, sayıları henüz tam olarak bilinmeyen müessese sahipleri, toptancılık, imalat ve ithalat yapanlar, müessese adında "optik" ibaresi bulunanlar ve müessese çalışanları hak iddia edeceklerinden ve bugüne kadar meslekle ilgili herhangi bir istatistikî bilgi bulunmadığından bir kaos yaşanacaktır.

Bugün, ülkemizde, üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olmuş 600 kadar optisyen bulunmakta iken, hiç eğitim görmemiş kişilerin hak sahibi olmaları, mesleğin önemi ve ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır.  O nedenle, teklifte yer alan geçici 3 üncü maddenin komisyondan getirildiği biçimiyle kanunlaşması sakıncalar doğuracaktır.

Daha önce, 1990 yılında çıkarılan bir yönetmelikle optisyenlik mesleğiyle uğraşanlara iki defa sınav hakkı tanınmış, başarılı olanlara gözlükçülük mesleğini yapabilmeleri için bu alanda eğitim veren yüksekokullardan mezun olma şartı getirilmiştir.

Teklifte, daha önce gözlükçülük ruhsatnamesi alanların bu hakları muhafaza edilmektedir. Bu durumu olumlu karşılıyoruz; ancak, hiçbir bilgi ve deneyimi olmayan ve tam olarak sayıları da bilinmeyen kişilere gözlükçülük ruhsatnamesi verilmesini de son derece yanlış buluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın efendim.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Onun için, vermiş olduğum önergemde daha önce optisyenlik mesleğiyle fiilen ilgilenmiş olanların yok sayılamayacağı; ancak, bakanlığın düzenleyeceği üç aylık kursun da çok yetersiz olacağı vurgulanmış; esasen, optisyenlik mesleğinin bu tür kısa süreli kurslarla geçiştirilemeyeceği, o nedenle, ilgili bakanlığın YÖK'le bir uzlaşma sağlayarak, tespit edilecek bir süreyle üniversitelerin sağlık meslek yüksekokulları optisyenlik programları bölümlerinde eğitim verilmesinin sağlanması uygun görülmüştür. Başarı belgesi alanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilmesinin daha doğru ve adil bir yaklaşım olacağını düşünüyoruz. Önergem, bu amaca yönelik olarak verilmiştir.

Bu vesileyle, Yüce Meclisi, tekrar, saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Sayın milletvekilleri geçici madde 3 üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 4 adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, aykırılıklarına göre de işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.                8.6.2004

                  Dursun Akdemir

                   Iğdır

"Geçici Madde 3. - 21.11.1993 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar en az lise mezunu olan ve dört yıl süreyle optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleği ile ilgili olarak çalıştığını, sosyal güvenlik kuruluşlarından prim dökümleri ile belgelendirip, bir defa olmak üzere ilgili Bakanlığın, YÖK ile varacakları mutabakat sonucunda tespit edilecek süre ile üniversitelerin sağlık hizmetleri meslek yüksekokulları optisyenlik programı uygulayan bölümlerinde eğitim görmeleri sonucunda başarı belgesi alanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilir."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı kanun teklifinin geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hüseyin Güler

Mehmet Kartal

Mehmet Semerci

 

Mersin

Van

Aydın

 

N. Gaye Erbatur

Mevlüt Coşkuner

Canan Arıtman

 

Adana

Isparta

İzmir

"Geçici Madde 3. - 29.11.1993 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, en az lise mezunu olan ve dört yıl süreyle optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleğiyle ilgili olarak çalıştığını sosyal güvenlik kuruluşlarından prim dökümüyle belgelendirenler Sağlık Bakanlığı öncülüğünde Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi önlisans eğitim programına tabi tutulurlar."

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Mustafa Demir

Cüneyit Karabıyık

 

Ankara

Samsun

Van

 

Ali Yüksel Kavuştu

 

Yahya Akman

 

Çorum

 

Şanlıurfa

"Geçici Madde 3. - 21.11.1993 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, en az lise mezunu olup asgarî dört yıl süreyle Bakanlıkça ruhsatlı optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleğiyle ilgili olarak çalıştığını, sosyal güvenlik kuruluşlarından alacakları prim dökümleriyle belgelendirenlerden, açılacak 6 aylık kurs ve bu kursun sonunda yapılacak sınavda başarılı olanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilir. Bu kurs ve sınav bir defaya mahsus olmak üzere yapılır ve giderleri katılanlarca karşılanır. Bu maddedeki kurs, sınav, bunların giderleri ve sair hususlara ilişkin esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN - 4 üncü önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı "Optisyenlik Hakkından Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" nın geçici 3 üncü maddesinin kaldırılmasını arz ederiz.

 

N. Gaye Erbatur

Mustafa Gazalcı

Güldal Okuducu

 

Adana

Denizli

İstanbul

 

İzzet Çetin

Zafer Hıdıroğlu

Hüseyin Güler

 

Kocaeli

Bursa

Mersin

 

Atilla Kart

 

Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

 

Konya

 

Ankara

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4 üncü önerge, en aykırı olan önergedir.

Bu okunan önergeyi işleme alıyorum.

Bu önergeye Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım?

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

1. Gözlükçülük eğitiminin lise düzeyinden önlisans düzeyine çıkarılması için YÖK'ün 21.11.1989 tarih ve 89.51/1800 sayılı kararı vardır.

2. Sağlık Bakanlığının 1.6.1990 tarih, 20535 sayılı Resmî Gazetede yayımlandığı sınav yönetmeliğinde "... gözlükçülere gözlükçü unvanı kazandırmak (ruhsat vermek) amacıyla sadece iki kez açılacak sınavda..." denilmektedir.

3. Sağlık Bakanlığı bu yönetmelik üzerine ilk sınavı 1992 yılında açmıştır.

4. Sağlık Bakanlığı yine bu yönetmelik gereği 1993 yılında sadece iki kez açılacak sınavın ikincisini yani sonuncusunu açmıştır.

5. YÖK'ün 1989 tarihli kararı, bu sınavları beklemiş ve birinci sınavın ardından 1992 yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde; sonra sırasıyla Muğla, Ondokuz Mayıs (Samsun), Ege ve Osmangazi (Eskişehir) olmak üzere 5 üniversitede sağlık meslek yüksekokulları bünyesinde optisyenlik programları açılmak suretiyle onbir yılda 600 kadar öğrenci mezun etmiştir.

6. Tadil olan kanunun bugüne kadar öğrenimle ilgili maddeleri değiştirilmediğinden, mezun olan 600 kadar ve her yıl mezun olacak yaklaşık 150 öğrenci 1992 yılından beri, onbir yıldır mağdur durumdadırlar.

Bu nedenlerle, Sağlık Bakanlığının 1993 yılından bu yana kanun gereği kurs ve sınav açmamasının nedenleri;

1- 1989 tarihinde YÖK kararı gereği öğrenimin lise tahsili yerine önlisans düzeyine yükseltilmesi,

2- 1990 tarihinde yayımladığı yönetmelik gereği sadece iki kez yapacağı sınavları yapıp, ülkede ruhsatsız gözlükçü bırakmamış olmasıdır.

Sonuç olarak, kanuna eklenen geçici 3 üncü madde ve gerekçesinin dayanağı geçersizdir ve madde dava konusu olduğu takdirde iptale konu olabilecek konumdadır. Bu nedenle, bu maddenin tasarıdan çıkarılması gerekir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler ve arkadaşlarının verdiği ve biraz önce okuttuğumuz önergeyi, önerge sahipleri geri çekmişlerdir, işlemden kaldırıyorum.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.8.6.2004

                  Dursun Akdemir

                   Iğdır

Geçici Madde 3. - 21.11.1993 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar en az lise mezunu olan ve dört yıl süreyle optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleği ile ilgili olarak çalıştığını, sosyal güvenlik kuruluşlarından prim dökümleri ile belgelendirip, bir defa olmak üzere ilgili Bakanlığın, YÖK ile varacakları mutabakat sonucunda tespit edilecek süre ile üniversitelerin sağlık hizmetleri meslek yüksekokulları optisyenlik programı uygulayan bölümlerinde eğitim görmeleri sonucunda başarı belgesi alanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilir.

BAŞKAN - Önergeye Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, gerekçeyi mi okutayım?

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe:

Göz sağlığı açısından optisyenlik mesleği özel öneme sahiptir. Bu nedenle, optisyenlik mesleğini seçenlerin özel bir eğitimden geçmesi kaçınılmazdır. Üç aylık eğitimle sertifika alan kişilerin yetersiz kalacağı dikkate alınarak bu mesleğin üniversitelerin optisyenlik bölümü mezunu diplomalı optisyenler tarafından icra edilmesinin daha doğru olacağı düşünülmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Akdemir'in verdiği, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini de biraz önce dinlediğimiz önergeyi oylayacağım. Yani, neyi oyladığımızı açıklamış oluyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları

"Geçici Madde 3.- 21.11.1993 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, en az lise mezunu olup asgarî dört yıl süreyle Bakanlıkça ruhsatlı optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleğiyle ilgili olarak çalıştığını, sosyal güvenlik kuruluşlarından alacakları prim dökümleriyle belgelendirenlerden, açılacak 6 aylık kurs ve bu kursun sonunda yapılacak sınavda başarılı olanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilir. Bu kurs ve sınav bir defaya mahsus olmak üzere yapılır ve giderleri katılanlarca karşılanır. Bu maddedeki kurs, sınav, bunların giderleri ve sair hususlara ilişkin esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN - Efendim, Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım?

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe :

Kursa katılacakların, optisyenlik müessesinde çaycılık, temizlik işleri, vesaire farklı bir işle değil de, bizzat numaralı gözlük camı ve çerçevesi yapımı gibi meslekle ilgili çalışanlar olması amaçlanmaktadır. Mevcut metinle kursun sadece asgarî süresi belirtilmiştir. Bu sürenin ne kadar olacağı hususundaki belirsizliğin giderilebilmesi ve Avrupa Birliği müktesebatına uygun bir belgelendirme yapılabilmesi için bu sürenin 6 ay olması gerekli görülmektedir. Keza, bu kursun mümkün olursa yükseköğretim kurumlarına da yaptırılmasına imkân sağlamak için, kursun Bakanlıkça yapılacağına ilişkin ibarenin çıkarılması amaçlanmaktadır. Ayrıca, kurs ve sınavla ilgili esas ve usullerin Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun olumlu görüş belirttiği, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Geçici madde 3'ü kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 18. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum :

MADDE 19. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.08

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.18

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Dahiliye Memurları Kanunu, İl İdaresi Kanunu, İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporunun müzakerelerine başlayacağız.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. - Dahiliye Memurları Kanunu, İl İdaresi Kanunu, İçişleri Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı : 461)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının müzakeresini erteliyoruz.

Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.

7. - Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/740) (S. Sayısı : 427) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 427 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın M. Nuri Saygun ve şahsı adına da Adana Milletvekili Tacidar Seyhan söz istemişlerdir.

İlk söz, AK Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen'e aittir.

Buyurun Sayın Bilen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Takdim edeceğim bu kanun tasarısı, ülkemizde sınai hak ve mevzuatının günün ihtiyaçlarına cevap vermesi ve sınai hakların daha etkin ve hızlı bir şekilde korunabilmesi amacıyla, 24.6.1995 tarihli ve 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 24.6.1995 tarihli ve 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 24.6.1995 tarihli ve 555 sayılı Coğrafî İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hük-

                                             

(x) 427 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

münde Kararname, 24.6.1995 tarihli ve 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bu kararnamelerde değişiklik yapan 3.11.1995 tarihli ve 4128 sayılı, 12.9.1960 tarihli ve 80 sayılı, 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı ve 10.6.1930 tarihli ve 1705 sayılı Kanunlar ile 24.6.1945 tarihli ve 551, 552, 554, 555, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile 28.6.1995 tarihli ve 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda yapılması gereken değişiklikleri de kapsamaktadır. Bu amaçla, tasarı, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu kanun tasarıyla değişiklikler yapılması öngörülen kanun hükmünde kararnamelerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev alanına girmesi nedeniyle, ilgili bakanlık tarafından Yüce Meclise sunulmaktadır. Bilindiği üzere, sınaî hakların korunmasının arkasında yatan nedenler arasında, yaratıcılığın teşviki suretiyle teknolojik gelişmenin sağlanması önemli bir yer işgal etmektedir.

Teknoloji, tarım, sanayi ve ticarette, mal üretim ve hizmet sunumunda kullanılan sistematik bilgi olarak tanımlanabilir. Sınaî haklar, teknoloji olarak da isimlendirilen sistematik bilginin, dış dünyada, hukuk sistemlerince tanınan yansıma şekilleridir. Sistematik bilginin bu yansıması, bazen korunan bir buluş, bazen faydalı bir model, bir endüstriyel tasarım gibi şekillerde olabilmektedir. Yaratıcılığı teşvik etmek, bilginin yayılmasını sağlamak, dürüst ticareti teşvik etmek amacıyla, sınaî haklar, hukukî düzenlemelerle korumaya konu olmuşlardır.

Kanun tasarısıyla, ilgili mevzuatta tespit edilen bazı aksaklıkların giderilmesi ve işlemlerde açıklık, sadelik ve kolaylık sağlamak, ülkemize ait coğrafî değerlerin koruma altına alınmasının özendirilerek, millî değerlerimizin yurtdışında başka devletler tarafından kendilerine ait değerlermiş gibi tescil ettirilmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Günümüz dünyasındaki önemi açısından bakıldığında, bir ülkedeki ekonomik gelişmişlik ve destekleyici mahiyetteki ulusal ve uluslararası ticaret, sınaî mülkiyet haklarının etkin korunması sağlanmadan elde edilemez. Sınaî mülkiyet haklarının etkin korunması, özellikle gelişmekte olan ülkelere çok taraflı ticaret sistemi ve yeni küresel ekonomiye entegrasyonda yol gösteren en etkin mekanizma ve kriterlerden biridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sınaî mülkiyet hakları, büyük bir hızla küreselleşen dünyada sürekli gelişme gösteren serbest piyasa ekonomisinin en önemli temel taşlarından biridir. Küresel gelişmeler çerçevesinde, sınaî mülkiyet haklarıyla ilgili uygulamalar ve düzenlemeler de, buna paralel olarak, uyumlu ve hızlı değişim sürecinde olmalıdır. Dünyanın tek bir pazar haline geldiği bir ortamda ticarî faaliyetlerin devamı için en büyük güç, etkin bir sınaî mülkiyet korumasından kaynaklanmaktadır.

Modern ve etkin bir sınaî mülkiyet sistemini oluşturan öğeler, karşımıza 4 anaunsur çıkarmaktadır. Bunlar, ihtisas mahkemeleri, ilgili mevzuat altyapısı, yasal dayanağa sahip bir vekillik sistemi ile patent ofisidir. Etkin ve rekabet gücü yüksek bir sınaî mülkiyet sisteminin oluşturulabilmesi ve sanayi ile ticarî hayat önündeki engellerin azaltılabilmesi için, sistemin tüm halkalarının eksiksiz olarak tamamlanması gerekmektedir. Ülkemizde, bu zemin, son dönemde yapılan çalışma ve atılımlarla sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 anaunsurdan en önemlisi olan ve günümüzde, her türlü teknik imkâna ve donanıma sahip yeni sınaî mülkiyet kampus binasında hizmet veren Türk Patent Enstitüsünün ulusal ve uluslararası platformda gerçekleştirdiği faaliyetler, sanayicimizin ve buna bağlı olarak Türk ekonomisinin can damarlarından birini teşkil etmektedir.

İlkelerin gelişim hedefleri, belli sorunların çözümlenmesiyle sağlanabilmektedir. Günümüz dünyası, fikrî mülkiyet haklarının etkin korunmasının bir ülke ekonomisine ne denli faydalar sağladığının bilincindedir. Bu nedenle, görüşülmekte olan kanun tasarısı, ülkemiz açısından çok büyük önem arz etmektedir.

Kanun tasarısı 19 maddeden oluşmaktadır. 1 inci maddesiyle, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 54 üncü maddesine, adresi değişen, ancak, söz konusu değişikliği enstitüye bildirmeyen hak sahiplerinin en son adresine yapılan bildirimin geçerli olacağına dair fıkra eklenmiştir.

2 nci maddeyle, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 73/A maddesinde üç önemli değişiklik yapılmıştır. Aynı kanun hükmünde kararnamede düzenlenen faydalı modeller, ihlal halinde, patent ihlalleriyle paralel yaptırımlara tabi tutulmuş; yanı sıra, yargıca, öngörülen özgürlüğü bağlayıcı ceza ve para cezasını, olayın özelliklerini ve suçun ağırlığını değerlendirerek şahsîleştirebilme imkânı tanınmış; bu imkân, terditli ceza oluşturmak suretiyle, yaptırımlar "veya" bağlacı ile bağlanarak tesis edilmiştir. Ayrıca, önceki kanunda öngörülen ve sadece para cezası olarak ifade edilen yaptırım, ağır para cezası olarak değiştirilmiş; para cezalarının düzeyi, Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi dikkate alınarak belirlenmiştir.

3 üncü maddeyle, patent başvurusu yayımlandıktan sonra tecavüz hallerinde dava açılabilmesi mümkün olmakla beraber, açılan davada mahkemece patentin tescil edildiğinin resmî patent bülteninde yayımlanmasından önce karar verilemeyeceği hükmü getirilmektedir.

4 üncü maddeyle, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle düzenlenen hukukî ilişkiler nedeniyle açılabilecek davalarda, görevli mahkemenin ihtisas mahkemeleri olacağı öngörülmektedir.

5 inci maddeyle, 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 32 nci maddesine, adresi değişen, ancak, söz konusu değişikliği enstitüye bildirmeyen hak sahiplerinin en son adresine yapılan bildirimin geçerli olacağına dair fıkra eklenmiştir.

6 ncı maddeyle, 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 48/A maddesi değiştirilerek, tasarım hakkının ihlaliyle ilgili cezalar, terditli ceza olarak düzenlenmiş ve yargıcın cezayı şahsîleştirebilmesine olanak tanınmıştır. Ayrıca, kanunda öngörülen ve sadece "para cezası" olarak ifade edilen yaptırım "ağır para cezası" olarak değiştirilmiş, para cezalarının düzeyi, Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi dikkate alınarak belirlenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 nci maddeyle, 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle düzenlenen hukukî ilişkiler nedeniyle açılabilecek davalarda, görevli mahkemenin ihtisas mahkemeleri olacağı öngörülmektedir.

8 inci maddeyle, 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesine, adresi değişen, ancak söz konusu değişikliği Enstitüye bildirmeyen hak sahiplerinin en son adresine yapılan bildirimin geçerli olacağına dair fıkra eklenmiştir.

9 uncu maddeyle, 555 sayılı Kanun Hükmünde kararnamenin 24/A maddesi değiştirilerek, coğrafî işaret hakkının ihlaliyle ilgili cezalar, terditli ceza olarak düzenlenmiş ve yargıcın cezayı şahsîleştirebilmesine olanak tanınmıştır. Ayrıca, kanunda öngörülen ve sadece "para cezası" olarak ifade edilen yaptırım "ağır para cezası" olarak değiştirilmiş, para cezalarının düzeyi, Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi dikkate alınarak belirlenmiştir.

10 uncu maddeyle, 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle düzenlenen hukukî ilişkiler nedeniyle açılabilecek davalarda, görevli mahkemenin ihtisas mahkemeleri olacağı öngörülmektedir.

11 inci maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "ambalajlarının" ifadesi "ambalajları" olarak değiştirilmiş; aynı maddenin ikinci fıkrasına yapılan eklemeyle, tescil belgesi üzerinde yer alan, fakat inhisara hak sağlamayan unsurların belirtilmesi öngörülmüştür.

12 nci maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesinin (b) bendinde yer alan "ayırt edilemeyecek kadar aynı" ibaresi "ayırt edilemeyecek kadar benzer" olarak ve son fıkrada yer alan "(b), (c), (d)" ibaresi "(a), (c) ve  (d)" olarak değiştirilmektedir.

13 üncü maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 22 nci maddesinde, adresi değişen, ancak söz konusu değişikliği Enstitüye bildirmeyen hak sahiplerinin en son adresine yapılan bildirimin geçerli olacağına dair fıkra eklenmiştir.

14 üncü maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 42 nci maddesinin son fıkrasındaki "(b), (c), (d)" ibaresi "(a), (c) ve (d)" olarak değiştirilmiştir.

15 inci maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/A maddesi değiştirilerek, marka hakkının ihlaliyle ilgili ceza, terditli ceza olarak düzenlenmiş ve yargıcın cezayı şahsîleştirebilmesine olanak tanınmıştır. Ayrıca, kanunda öngörülen ve sadece "para cezası" olarak ifade edilen yaptırım "ağır para cezası" olarak değiştirilmiş, para cezalarının düzeyi, Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi dikkate alınarak belirlenmiştir.

16 ncı maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle düzenlenen hukukî ilişkiler nedeniyle açılabilecek davalarda görevli mahkemenin ihtisas mahkemeleri olacağı öngörülmektedir.

17 nci maddeyle, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 165 inci maddesinde yer alan faydalı model belgesinin hükümsüzlüğünü talep edebilmek için, daha önce başvuruya itiraz edilmesi gerektiği kaydını taşıyan hüküm, Anayasanın hak arama hürriyetiyle ilgili 36 ncı maddesine aykırı bulunduğundan yürürlükten kaldırılmıştır.

18 inci maddeyle, yürürlük maddesi düzenlenmiştir.

19 uncu maddede de, bu kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği ifadesi yer almaktadır.

Sonuç olarak, kanun tasarısının Avrupa Birliği mevzuatına uyum ve Avrupa Birliğiyle birlikte yürütülmekte olan projelerin uygulanabilirliği açısından taşıdığı önem dikkate alınarak bir an önce yürürlüğe girmesi, ülkemiz menfaatları açısından zorunluluk arz etmektedir.

Kanun tasarısının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bilen.

Sayın Öğüt, bir isteğiniz mi var?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Efendim, ikinci defa söz aldığım için özür diliyorum.

Bugün saat 14.00'te, Ardahan'da, fındık büyüklüğünde, 10 santimetre kalınlığında dolu yağmıştır. Dolu yağması nedeniyle, şu anda Ardahan'da yerler bembeyaz ve Ardahan felaket bir durumdadır; dereler taşmış, köprüler yıkılmış, yollar bozulmuş, hatta, Saime Başdemir isimli 18 yaşında bir kız çocuğumuz da dere suyuna kapılarak vefat etmiştir. Bu doğal felaket nedeniyle, hükümetten, Ardahan'a, derhal, başta Karayolları olmak üzere, DSİ yetkililerinin, Köy Hizmetleri yetkililerinin ve diğer bütün ekiplerin gönderilmesini ve Ardahan'ın, derhal, afet kapsamındaki iller arasına alınmasını istirham ediyorum.

Ardahanlı hemşerilerime buradan geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, ölen vatandaşımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Geçirdikleri bu sel felaketi dolayısıyla, Ardahanlılara, Yüce Meclis olarak da geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz; yaralarının sarılması için, hükümetten ve Sayın Bakandan, ilgililere gerekli talimatları vermelerini istirham ediyorum.

Ardahan'da aralıksız birbuçuk saat dolu yağmış ve yerini yağmura bırakmıştır.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, son cümlenizi alayım da... İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre acil söz talebinizi yerine getirdim ve konuyu Yüce Heyete duyurdunuz.

Teşekkür ediyorum.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Hemen bitiriyorum Sevgili Başkanım. Ben, söz verdiğiniz için size de teşekkür ediyorum.

Tekrar, geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum, hükümeti de göreve davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN - Efendim, bu felaketten dolayı biz de geçmiş olsun diyoruz. İnşallah, hükümetimiz gereğini yapacaktır.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, İçişleri ve Bayındırlık ve İskân Bakanlarımız derhal oraya hareket ettiler; bunu bilgilerinize sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Çok teşekkür ediyorum efendim.

Sağ olun.

BAŞKAN - Meseleye el konulmuştur, gereği yapılmıştır.

Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika; ama, zamanı iyi kullanırsanız, ayrıca da memnun oluruz.

CHP GRUBU ADINA MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 427 sıra sayılı Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.

Tasarıyla ilgili konuşmaya başlamadan önce, az önce dinlediğimiz ve ülkemizdeki herhangi bir yörede yaşayan tüm vatandaşlarımıza duyduğumuz hassasiyeti bir kez de ben dile getirme ihtiyacı duydum. Ensar Beyin söylediği şekilde, Ardahan'daki bu felakette, manen, maddeten, fiziken veyahut da yaşam açısından kayıplarımız olduğunu duydum. Kaybettiğimiz  insanların yakınlarına başsağlığı diliyorum ve ekonomik anlamda da verilebilecek destekler konusunda, az evvel Bakanımın da açıkladığı gibi, hükümetimizin ve Meclisimizin gerekli hassasiyeti göstereceğini umuyorum, ümitle bekliyorum.

Efendim, görüşülmekte olan bu tasarı, aslında, farklı 4 kanun hükmünde kararnamenin aynı mahiyetteki değişikliklerini içeriyor. Bunlar, az evvelki konuşmacı arkadaşımın da söylediği üzere, Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Coğrafî İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname.

Önce, bu kanun hükmündeki kararnamelerle neyin amaçlandığını kısaca bir özümsemek gerekir diye düşünüyorum. Efendim, gerek sanayide gerek tarımda gerekse ticarette ve mal ve hizmet sunumlarında yaratıcılığı teşvik etmek ve yaratıcı unsurları, bireyleri, ekipleri korumak adına birtakım yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. İşte bu yasal düzenlemeler, yasalarımızla ve bu 4 kanun hükmünde kararnameyle organize edilmiş, bütünleştirilmiş; böylece, yaratıcı düşüncenin daha başarılı, daha özgün ve daha cesur hareket etmesine imkân sağlanmış. Biz, bu tasarıyı, Adalet Komisyonu üyeleri olarak da, komisyonda görüştüğümüz süre içerisinde destekledik ve onayladık; ancak, bütün bunlara rağmen, bir kısmına muhalefet şerhi koyma ihtiyacı da duyduk.

İzin verirseniz, önce, bu tasarıdaki olumlu hususları çok kısa bir şekilde özetlemek istiyorum:

Bir kere, özellikle, Patent Enstitüsü hakkında açılacak olan davalarda, yargı yoluna gitmelerde bir yetki kargaşasının yaşanmasının önüne geçecek şekilde, yetkili mahkeme olarak "Ankara ihtisas mahkemeleri" ibaresinin eklenmiş olması, yargı yoluna başvuracak olan insanlara hata yapma şansını tanımamıştır. Bu yönüyle, doğru bir eklentidir, doğru bir uygulamadır.

Yine, bizim komisyonumuz tarafından eklenen 3 üncü maddeyle, özellikle, ilaçların ruhsatlandırılması ve gerekli test ve deneyler de dahil, buluşu içeren deneme amaçlı fiillerin bu kapsam altına alınmış olması ve bu kanunla korunmuş olması da, araştırma ve geliştirme yöntemlerini ciddiyetle savunan ve bu konuda hizmet sunan kurum ve birimlerin daha cesur, daha rahat olabilme imkânlarını sağlamıştır.

Az evvel Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşma yapan arkadaşımın bir husustaki ifadesinde bulduğum eksikliği de dile getirmek istiyorum. "Efendim, yasa tasarısının 17 nci maddesiyle, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 165 inci maddesinin üçüncü fıkrasının yürürlükten kaldırılması istenilmiştir ve yürürlükten kaldırıldı" şeklinde bir ibare geldi. Hayır; bu konuda son komisyon metninde, bu madde gündemden çıkarıldı; çünkü, daha önce, bir asliye hukuk mahkemesinin Anayasa Mahkemesine başvurusu üzerine, 165 inci maddenin  üçüncü fıkrası, zaten Anayasaya, 36 ncı maddeye aykırı bulunmuştu ve bu aykırılık nedeniyle, o fıkra, zaten hükümsüz hale gelmişti. Bu nedenle, Adalet Komisyonu, bu konudaki tasarı metnini tasarı bütününden çıkardı.

18 inci maddede bir ilave yapıldı; bu ilaveyle de, özellikle kurumların yargı yoluna gittiklerinde çektikleri zorlukları önlemek adına "delil tespit davası" tarzını "delil tespit talebi" haline getirmek suretiyle, insanların yargı önünde birtakım şekil kuralları altında ezilmelerinin önüne geçildi, daha rahat, daha özgürce talepte bulunmalarına imkân sağlandı.

Bütün bu saydıklarımızla, aslında, bu yasa tasarısının olumlu taraflarını dile getirmiş oluyoruz; ancak, bir husus, Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyeleri tarafından komisyondaki görüşmeler sırasında da sağlıklı bulunmadı ve bu konuda muhalefet şerhi verdik. Bu hususu Yüce Meclisin takdirlerine de sunmak istiyorum ve umarım, yasa tasarısının ilgili maddeleri görüşülürken, bizim muhalefet ettiğimiz bu husus dikkate alınır, değerlendirilir ve bizim hata olarak gördüğümüz, yanlışlık olarak gördüğümüz bu yönü de ortadan kaldırırız ve hep birlikte, doğru, ülke menfaatına ulaşabilecek bir yasa halinde çıkarırız diye düşünüyorum.

Efendim, itiraz ettiğimiz husus şu: 4 kanun hükmünde kararnamenin aynı mealde organize edildiği, planlandığı bir yasa tasarısı; farklı maddelerde, her üç beş maddede, yeni bir kanun hükmünde kararnameyle ilgili görüşme yapılıyor; ama, ortak olan şu: Gerek 2 nci madde gerek 6 ncı madde gerek 9 uncu madde ve gerek 15 inci madde cezaî hükümleri içeriyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu cezaî hükümler, Türk hukuk sisteminin ceza mantalitesiyle ne yazık ki bağdaşmıyor. Neden; efendim, şu şu şu suçu işleyenler hakkında; bir, şu kadar para cezası verilebilir; iki, şu kadar hapis cezası verilebilir veya her ikisi de verilebilir...

Hukuk sisteminde, bu kadar geniş serbesti tanıyan ve bu kadar fazla yoruma açık bir ceza sisteminin sağlıklı bir sonuç doğurabilmesi mümkün değil. Bunu, terditli bir ceza anlayışı olarak kabul etsek bile, aralarındaki makas, aralarındaki cezaî yöntem temeli ve cezanın ölçütleri birbirine uygun değil. Eğer, bu ve benzeri nitelikte, yargıya zaman içinde, süreç içinde intikal edecek olan hususlarda yargı farklı kararlar alır ise, yani, aynı nitelikli suçlara, mademki bu kadar terdit hakkı tanınmış, bazı ihtisas mahkemelerince hapis cezası, aynı suça bazı ihtisas mahkemelerince para cezası ve aynı suça bazı mahkemelerce her ikisini de içeren para ve hapis cezasının verilmesi halinde, adalet mekanizmasında kolay kolay telafi edilemeyecek ciddî bir yara açılır diye düşünüyoruz.

Bu nedenle de, yasanın, az evvel sözünü ettiğim bu cezaî müeyyideleri içeren maddelerindeki terditli ceza tasnifinin bir kez daha, en azından, değişiklik önergesiyle ele alınmasını ve bu konuda daha hassas, daha sağlıklı, daha adilane ve birbirine daha yakın sonuçlar doğuran bir ceza yönteminin yaratılmasını düşünüyorum; ama, sözlerimin başında da söylediğim gibi, temelde 4 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapmayı planlayan bu yasa tasarısını Cumhuriyet Halk Partisi olarak da onaylıyoruz ve bu değişikliklerin yapılması halinde, sanıyorum, çok daha sağlıklı, çok daha düzenli ve ülkede yarın kaos yaratmayacak nitelikte bir yasa haline dönüşeceğini düşünüyorum.

Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Saygun.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

BAZI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 24.6.1995 tarihli ve 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 54 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bildirim adresinde bir değişiklik olması durumunda, adres değişikliğinin yazılı olarak Enstitüye bildirilmesi zorunludur. Bu bildirimin yapılmaması halinde, Enstitüde mevcut en son adrese yapılmış bildirimler geçerlidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2.- 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 73/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 73/A. - Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında;

a) 44 üncü maddede yazılı açıklamayı patent veya faydalı model başvurusu açısından gerçeğe aykırı olarak yapanlar, patentli veya faydalı modelli bir eşya veya ambalajı üzerine haklı olarak konulmuş patent veya faydalı model olduğunu belirten işareti yetkisi olmadan kaldıranlar veya kendisini haksız olarak patent veya faydalı model başvurusu sahibi veya patent veya faydalı model sahibi olarak gösterenler hakkında bir yıldan iki yıla kadar hapis cezasına veya ondörtmilyar liradan yirmiyedimilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,

b) Mevcut olmadığını veya üzerinde tasarruf yetkisi bulunmadığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde 86 ncı maddede yazılı haklardan birini veya bu hakla ilgili lisansı başkasına devreden, veren, rehneden, bu haklar üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunanlar ile patent veya faydalı modelle korunan bir buluşun sahibi olmadığı veya bunların koruma süresinin bittiği veya 129, 133 veya 165 inci maddelerde yazılı sebeple patentin veya faydalı modelin hükümsüzlüklerine veya sona ermelerine karar verilmesine rağmen, satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına veya ilânlarına, korunan bir patentle veya faydalı modelle ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyan veya ilân ve reklamlarda bu tarzda yazı ve işaretler kullananlar hakkında iki yıldan üç yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,

c) 136 ncı maddede yazılı fiillerden birini gerek faydalı model, gerek patentli buluş açısından işleyenler hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine, ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten men edilmelerine,

Hükmolunur.

(a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan suçlar, hizmetlerini yaptıkları sırada bir işletmenin çalışanları tarafından doğrudan doğruya veya emir üzerine işlenmişse çalışanlar ve suçun işlenmesine mani olmayan işletme sahibi, müdür veya temsilcisi ve hangi unvan ve sıfatla olursa olsun işletmeyi fiilen yöneten kişi de aynı surette cezalandırılır. Bir tüzel kişinin işleri yürütülürken, 136 ncı maddede sayılan suçlardan biri işlenirse, tüzel kişi, masraflar ve para cezasından müteselsilen sorumlu olur. Fiile iştirak edenler hakkında, olayın mahiyetine göre 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 64, 65, 66 ve 67 nci maddeleri hükümleri uygulanır. Yukarıda sayılan suçlardan dolayı kovuşturma şikâyete bağlıdır.

Bu madde hükümlerinin uygulanmasında 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi uygulanmaz. Patentten veya faydalı modelden doğan hakları tecavüze uğrayandan başka, 136 ncı maddede sayılanlar dışında kalan suçlarda Enstitü, 44 üncü maddede yazılı açıklamanın gerçeğe aykırı olarak yapılması ile patent veya faydalı modelle korunan bir buluşun sahibi olmadığı veya patentin veya faydalı modelin koruma süresinin bittiği veya hükümsüzlüğü veya sona erme durumlarında, kendisinin veya başkasının imâl ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına veya ilânlarına, korunan bir patent veya faydalı modelle ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyma veya bu amaçla ilân ve reklamlarda bu tarzda yazı ve işaretler kullanılması durumlarında, 8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun veya 17.7.1964 tarihli ve 507 sayılı Kanuna tâbi kuruluşlar ve tüketici dernekleri de şikâyet hakkına sahiptir. Şikâyetin, fiil ve failden haberdar olma tarihinden itibaren iki yıl içinde yapılması gerekir.

Bu kapsamdaki suçlarla ilgili şikâyetler, acele işlerden sayılır. Patent veya faydalı model başvurusu veya patentten veya faydalı modelden doğan haklara tecavüz dolayısıyla üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz, makine gibi vasıtaların zapt edilmesi veya el konulması veya yok edilmesinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesi hükmü ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili hükümleri uygulanır."

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?..Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. - 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 75 inci maddesine aşağıdaki (f) bendi eklenmiştir.

"f- İlaçların ruhsatlandırılması ve bunun için gerekli test ve deneyler de dahil olmak üzere, ruhsat konusu buluşu içeren deneme amaçlı fiiller."

BAŞKAN -  3 üncü madde üzerinde söz isteği?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 4. - 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 136 ncı maddesinin son fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak mahkeme, patent veya faydalı modelin verildiğine ilişkin ilânın ilgili bültende yayımlanmasından önce öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak karar veremez."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 5. - 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 146 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 146. - Bu Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir. Bu mahkemeler tek hâkimli olarak görev yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangilerinin ihtisas mahkemesi olarak görevlendirileceği ve bu mahkemelerin yargı çevresini, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.

Enstitünün bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerden Ankara ihtisas mahkemeleridir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum :

MADDE 6. - 24.6.1995 tarihli ve 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 32 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bildirim adresinde bir değişiklik olması durumunda, adres değişikliğinin yazılı olarak Enstitüye bildirilmesi zorunludur. Bu bildirimin yapılmaması halinde, Enstitüde mevcut en son adrese yapılmış bildirimler geçerlidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 7. - 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 48/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 48/A. - Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında;

a) Tasarım hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildirimini gerçeğe aykırı olarak yapanlar veya tasarım koruması olan bir eşya veya ambalajı üzerine konulmuş tasarım koruması olduğunu belirten işareti, yetkisi olmadan kaldıranlar veya kendisini haksız olarak tasarım başvurusu veya tasarım hakkı sahibi olarak gösterenler hakkında bir yıldan iki yıla kadar hapis cezasına veya ondörtmilyar liradan yirmiyedimilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,

b) Mevcut olmadığını veya üzerinde tasarruf yetkisi bulunmadığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde, 39 uncu maddede belirtilen haklardan birini veya bu hakla ilgili lisansı başkasına devreden, veren, rehneden, bu haklar üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunanlar ile korunan bir tasarım hakkının sahibi olmadığı veya koruma süresinin bittiği veya tasarım hakkının hükümsüzlüğü veya tasarım korunmasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında, kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına veya ilânlarına, hukuken korunan bir tasarım hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyanlar veya bu amaçla ilân ve reklamlarda, bu tarz yazı, işaret veya ifadeleri kullananlar hakkında, iki yıldan üç yıla kadar hapis cezası veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,

c) 48 inci maddede yazılı fiillerden birini işleyenler hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine, ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten men edilmelerine,

Hükmolunur.

(a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan suçlar, hizmetlerini yaptıkları sırada, bir işletmenin çalışanları tarafından doğrudan doğruya veya emir üzerine işlenmişse çalışanlar ve suçun işlenmesine mani olmayan işletme sahibi, müdür veya temsilcisi ve hangi unvan ve sıfatla olursa olsun işletmeyi fiilen yöneten kişi de aynı surette cezalandırılır. Bir tüzel kişinin işleri yürütülürken, 48 inci maddede sayılan suçlardan biri işlenirse, tüzel kişi, masraflar ve para cezasından müteselsilen sorumlu olur. Fiile iştirak edenler hakkında olayın mahiyetine göre 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 64, 65, 66 ve 67 nci maddeleri hükümleri uygulanır. Yukarıda sayılan suçlardan dolayı kovuşturma şikâyete bağlıdır.

Bu madde hükümlerinin uygulanmasında 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi uygulanmaz. Tasarım korumasından doğan hakları tecavüze uğrayandan başka, 48 inci maddede sayılanlar dışında kalan suçlarda Enstitü; tasarım hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildiriminin gerçeğe aykırı olarak yapılması ile korunan bir tasarım hakkının sahibi olmadığı veya koruma süresinin bitmesi veya herhangi bir sebeple tasarım hakkının hükümsüzlüğü veya tasarım korumasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticari evrakına veya ilânlarına hukuken korunan bir tasarım hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyma veya bu amaçla ilân ve reklamlarda bu tarzda yazı, işaret ve ifadelerin kullanılması durumlarında, 8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun veya 17.7.1964 tarihli ve 507 sayılı Kanuna tâbi kuruluşlar ve tüketici dernekleri de şikâyet hakkına sahiptir. Şikayetin fiil ve failden haberdar olma tarihinden itibaren iki yıl içinde yapılması gerekir.

Bu kapsamdaki suçlarla ilgili şikâyetler acele işlerden sayılır. Tasarım hakkı başvurusu veya tasarım korumasından doğan haklara tecavüz dolayısıyla üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz, makine gibi vasıtaların zapt edilmesi veya el konulması veya yok edilmesinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesi hükmü ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili hükümleri uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 8. - 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 58 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 58. - Bu Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir.  Bu mahkemeler tek hâkimli olarak görev yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangilerinin ihtisas mahkemesi olarak görevlendirileceği ve bu mahkemelerin yargı çevresini, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.

Enstitünün bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerden Ankara ihtisas mahkemeleridir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum :

MADDE 9. - 24.6.1995 tarihli ve 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bildirim adresinde bir değişiklik olması durumunda, adres değişikliğinin yazılı olarak Enstitüye bildirilmesi zorunludur. Bu bildirimin yapılmaması halinde, Enstitüde mevcut en son adrese yapılmış bildirimler geçerlidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum :

MADDE 10. - 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 24/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 24/A. -Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında;

a) Coğrafi işaret hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildirimini gerçeğe aykırı olarak yapanlar, coğrafi işaret koruması olan bir eşya veya ambalajı üzerine konulmuş coğrafi işaret koruması olduğunu belirten işareti yetkisi olmadan kaldıranlar, kendisini haksız olarak coğrafi işaret başvurusu veya coğrafi işaret hakkı sahibi olarak gösterenler hakkında bir yıldan iki yıla kadar hapis veya ondörtmilyar liradan yirmiyedimilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,

b) Korunan bir coğrafi işaret hakkının sahibi olmadığı, herhangi bir sebeple coğrafi işaret hakkının hükümsüzlüğü, coğrafi işaret korumasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında, kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına veya ilânlarına, hukuken korunan bir coğrafi işaret hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyan veya bu amaçla ilân ve reklamlarda, bu tarzda yazı, işaret veya ifadeleri kullananlar hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,

c) 24 üncü maddede yazılı fiillerden birini işleyenler hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine, ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten men edilmelerine,

Hükmolunur.

(a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan suçlar, hizmetlerini yaptıkları sırada bir işletmenin çalışanları tarafından doğrudan doğruya veya emir üzerine işlenmişse, çalışanlar ve suçun işlenmesine mâni olmayan işletme sahibi, müdür veya temsilcisi ve hangi unvan ve sıfatla olursa olsun işletmeyi fiilen yöneten kişi de aynı surette cezalandırılır. Bir tüzel kişinin işleri yürütülürken, 24 üncü maddede sayılan suçlardan biri işlenirse, tüzel kişi, masraflar ve para cezasından müteselsilen sorumlu olur. Fiile iştirak edenler hakkında olayın mahiyetine göre 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 64, 65, 66 ve 67 nci maddeleri hükümleri uygulanır. Yukarıda sayılan suçlardan dolayı kovuşturma şikâyete bağlıdır.

Bu madde hükümlerinin uygulanmasında 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi uygulanmaz. Coğrafi işaret korunmasından doğan hakları tecavüze uğrayandan başka 24 üncü maddede sayılanlar dışında kalan suçlarda Enstitü; coğrafi işaret hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildiriminin gerçeğe aykırı olarak yapılması ile korunan bir coğrafi işaret hakkının sahibi olmadığı veya herhangi bir sebeple coğrafi işaret hakkının hükümsüzlüğü veya coğrafi işaret korumasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında, kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticari evrakına veya ilanlarına hukuken korunan bir coğrafi işaret hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde, işaretler koyma veya bu amaçla ilan ve reklamlarda bu tarzda yazı, işaret ve ifadelerin kullanılması durumlarında, 8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun veya 17.7.1964 tarihli ve 507 sayılı Kanuna tâbi kuruluşlar ve tüketici dernekleri de şikâyet hakkına sahiptir. Şikâyetin fiil ve failden haberdar olma tarihinden itibaren iki yıl içinde yapılması gerekir.

Bu kapsamdaki suçlarla ilgili şikâyet, acele işlerden sayılır. Coğrafi işaret hakkı başvurusu veya coğrafi işaret korumasından doğan haklara tecavüz dolayısıyla üretilmesi cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz, makine gibi vasıtaların zapt edilmesi veya el konulması veya yok edilmesinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesi hükmü ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili hükümleri uygulanır."

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 11. - 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 30. - Bu Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir.  Bu mahkemeler tek hâkimli olarak görev yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangilerinin ihtisas mahkemesi olarak görevlendirileceği ve bu mahkemelerin yargı çevresini, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.

Enstitünün bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerden Ankara ihtisas mahkemeleridir."

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 12. - 24.6.1995 tarihli ve 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "ambalajlarının" ibaresi "ambalajları" olarak değiştirilmiş ve ikinci fıkrasının sonuna "İnhisarî hak sağlamayan bu tür unsurlar tescil belgesi üzerinde açıkça belirtilir." cümlesi eklenmiştir.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 13. - 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar,"

"Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili reddedilemez."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 14. - 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 22 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bildirim adresinde bir değişiklik olması durumunda, adres değişikliğinin yazılı olarak Enstitüye bildirilmesi zorunludur. Bu bildirimin yapılmaması halinde, Enstitüde mevcut en son adrese yapılmış bildirimler geçerlidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 15. - 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 42 nci maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili hükümsüz sayılamaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum :

MADDE 16. - 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 61/A. -Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında;

a) Marka hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildirimini gerçeğe aykırı olarak yapanlar, marka koruması olan bir eşya veya ambalajı üzerine konulmuş marka koruması olduğunu belirten işareti yetkisi olmadan kaldıranlar, kendisini haksız olarak marka başvurusu veya marka hakkı sahibi olarak gösterenler hakkında, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezasına veya ondörtmilyar liradan yirmiyedimilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,

b) Mevcut olmadığını veya üzerinde tasarruf yetkisi bulunmadığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin devir, intikal, rehin ve haciz ile ilgili maddelerinde yazılı haklardan birini veya bu hakla ilgili lisansı başkasına devreden, veren, rehneden, bu haklarla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunanlar ile korunan bir marka hakkının sahibi olmadığı veya koruma süresinin bittiği veya marka hakkının hükümsüzlüğü veya marka korunmasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında; kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına veya ilânlarına, hukuken korunan bir marka hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyan veya bu amaçla ilân ve reklamlarda, bu tarzda yazı, işaret veya ifadeleri kullananlar hakkında, iki yıldan üç yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,

c) 61 inci maddede yazılı fiillerden birini işleyenler hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine, ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten men edilmelerine,

Hükmolunur.

(a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan suçlar, hizmetlerini yaptıkları sırada bir işletmenin çalışanları tarafından doğrudan doğruya veya emir üzerine işlenmişse çalışanlar ve suçun işlenmesine mani olmayan işletme sahibi, müdür veya temsilcisi ve hangi unvan ve sıfatla olursa olsun işletmeyi fiilen yöneten kişi de aynı surette cezalandırılır. Bir tüzel kişinin işleri yürütülürken bu maddede sayılan suçlardan biri işlenirse, tüzel kişi, masraflar ve para cezasından müteselsilen sorumlu olur. Fiile iştirak edenler hakkında olayın mahiyetine göre 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 64, 65, 66 ve 67 nci maddeleri hükümleri uygulanır. Bu maddede sayılan suçlardan dolayı kovuşturma şikâyete bağlıdır.

Bu madde hükümlerinin uygulanmasında 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi uygulanmaz. Marka korumasından doğan hakları tecavüze uğrayandan başka, 61 inci maddede sayılanlar dışında kalan suçlarda Enstitü; marka hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildiriminin gerçeğe aykırı olarak yapılması ile korunan bir marka hakkının sahibi olmadığı veya koruma süresinin bittiği veya herhangi bir sebeple marka hakkının hükümsüzlüğü veya marka korumasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında; kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticari evrakına veya ilânlarına, hukuken korunan bir marka hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyma veya bu amaçla ilân ve reklamlarda bu tarzda yazı, işaret veya ifadelerin kullanılması durumlarında, 8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun veya 17.7.1964 tarihli ve 507 sayılı Kanuna tâbi kuruluşlar ve tüketici dernekleri de şikâyet hakkına sahiptir. Şikâyetin fiil ve failden haberdar olma tarihinden itibaren iki yıl içinde yapılması gerekir.

Bu kapsamdaki suçlarla ilgili şikâyet, acele işlerden sayılır. Marka hakkı başvurusu veya marka korumasından doğan haklara tecavüz dolayısıyla üretilmesi cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz, makine gibi vasıtaların zapt edilmesi veya el konulması veya yok edilmesinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesi hükmü ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili hükümleri uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 17. - 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 71 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 71. - Bu Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir.  Bu mahkemeler tek hâkimli olarak görev yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangilerinin ihtisas mahkemesi olarak görevlendirileceği ve bu mahkemelerin yargı çevresini, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.

Enstitünün bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerden Ankara ihtisas mahkemeleridir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 18. - 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 150 nci, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 62 nci, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 33 üncü, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 75 inci maddelerinin kenar başlıkları "Delillerin Tesbiti"; 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 153 üncü, 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 65 inci, 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 36 ncı, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 78 inci maddelerinde geçen "Tesbit davaları" ibareleri "Tesbit talepleri" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum :

MADDE 19. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer .

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 20. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakanın bir söz isteği var mı?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, sınaî mülkiyet haklarının korunması ve coğrafî işaret haklarının korunması bakımından önemli bir yasayı görüştük; verdiğiniz desteğe teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 19.45'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.17

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.48

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. - Endüstri Bölgeleri Kanununda  Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/823) (S. Sayısı : 611 ve 611'e 1 inci ek) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu 611 ve 611'e 1 inci ek sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Grup adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Tacidar Bey, siz, şahsınız adına söz istemişsiniz.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, hem grup adına hem şahsım adına söz istedim.

BAŞKAN - Tamam Tacidar Bey.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, tasarının tümü üzerinde, bilgi vermek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, tasarının tümü üzerinde bilgi vermek için, Hükümet adına söz istiyorsunuz.

Buyurun. (Alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili genel bir bilgi arz etmek istiyorum.

Endüstri Bölgeleri Kanununun 19.1.2002 tarih ve 24645 sayılı, Endüstri Bölgeleri Yönetmenliğinin ise 2.8.2002 tarih ve 24834 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine, çeşitli yörelerimizden endüstri bölgesi kurulması yönündeki talepler Bakanlığımıza intikal etmiştir. Ancak, yasada endüstri bölgelerinin yönetimiyle ilgili olarak öngörülen kurulda -Başbakanlık Müsteşarının başkanlığında 13 müsteşar, 1 Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisi, 1 genel müdürden meydana gelmesi dolayısıyla- uzun süre herhangi bir çalışma yapılamamıştır. Bizim Hükümet oluşumuzdan sonra, bir defa toplanan kurul, bu yasayla çalışılamayacağı konusunda karar vermiş

                                         

(x) 611 ve 611’e 1 inci ek S. Sayılı Basmayazılar tutanağa eklidir.

ve yasanın değiştirilmesi karara bağlanmıştır. Bu kapsamda ilgili kurumların, bütün bakanlıkların görüşleri alınarak, yasada, şimdi sizlere arz edilen değişiklikler yapılmış ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonumuzda da yeniden değerlendirilerek bazı düzenlemelerle Yüce Meclisimize sunulmuştur.

Tasarıyla amaçlanan, yatırımların teşvik edilmesi, yurtdışında çalışan, özellikle Türk tasarruf sahiplerinin tasarruflarının Türkiye'ye yatırıma yönlendirilmesi, yabancı ve yerli sermaye girişiminin önündeki bürokratik engellerin kaldırılmasıdır.

Bu vesileyle, Almanya'da, Türk vatandaşlarımızla yaptığımız toplantı hakkında bilgi sunmak istiyorum. İşçi olarak Almanya'ya giden gurbetçilerimizin birçoğunun aynı zamanda Alman vatandaşı olduğunu, diğer Avrupa ülkelerinde de vatandaşlık haklarını kazandıklarını biliyorsunuz. Sadece Almanya'da, 7 500 000 000 euroluk yatırım yapan Türk müteşebbislerinin, yılda 35 milyar euro ciro yaptığı, 300 000 kişiye istihdam doğurduğu ve ayrıca, bu müteşebbislerin dışındaki vatandaşlarımızın tümünün, bankalarda  50 milyar euronun üzerinde resmî tasarrufları olduğu, Alman-Türk Araştırma Vakfının raporlarından, bu toplantıda bizlere sunulmuştur.

Özellikle, işçi olarak giden, teknisyen olarak giden, mühendis olarak giden ya da orada tahsilini tamamlayıp iş hayatına atılan bu müteşebbislerin, büyük ölçüde, sağlanan siyasî istikrar ve sosyal barış ortamında, Türkiye'deki güven ortamının getirdiği ve 2003 yılında sağlanan makroekonomik dengelerdeki düzenlemeler dolayısıyla sürdürülebilir bir büyümenin de artık herkes tarafından kabul edildiği bir ortamda yatırım yapmak istedikleri açıkça bildirilmiştir. Tekrar, 12-13 Temmuzda, Stuttgart'ta yatırımcılarla bir toplantı düzenleniyor ve yine, Türkiye'deki yatırım imkânları değerlendirilecek. Bu toplantıya da, Hükümet adına ben davet edilmiş durumdayım.

Bu yasa, vatandaşlarımızın, doğduğu, büyüdüğü sosyal çevresine yeniden yatırım yapmak istediği böylesine bir ortamda fevkalade önem taşımaktadır. Biz, bunu, sadece yabancı sermaye ya da buradaki yerli yatırımcılar açısından değil, özellikle yurtdışındaki tasarrufçu yatırımcılarımız açısından da fevkalade önemli buluyoruz.

Yasa tasarısındaki temel düşünce, sanayi parseli kiralaması yoluyla yatırımcıların doğrudan yatırım yapması ve bölgede yatırım yapacak tüm yatırımcıların gerekli izin, onay ve ruhsatlarının en fazla üç ay içinde bir merciden verilmesidir.Gelen taleplerin değerlendirilmesi, talepte bulunan yörelerden bir kısmının yerinde incelenmesi yönündeki çalışmalar sürmektedir. Aynı zamanda, bu taleplerden bazılarının yerinde incelemeleri yapılmış olup, raporları hazırlanmıştır; ancak, henüz hiçbir çalışma Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kuruluna sunulmamıştır. Kaldı ki, bunlardan bir veya iki tanesinin ruhsat sorunları olmakla beraber -şeffaf yönetimi benimsemiş Hükümetimiz ve Bakanlığımızın, komisyona sunduğu rapor ekinde- müracaat eden firmaların tamamında şüpheli bir durum olduğunu söylemek fevkalade yanlıştır. Bunu, basına intikal eden konular dolayısıyla takdirlerinize sunuyorum.

Bu aşamada, endüstri bölgelerinin kurulması ve işletilmesiyle ilgili olarak kanunda öngörülen işlemlerin basitleştirilmesi yönünde çalışmalar tamamlanmıştır. Bu kapsamda, bürokrasinin azaltılması, uygulanabilirliğin artırılması ve bazı uygulama konularına açıklık getirilmesi amacıyla kanunda birtakım değişiklikler öngörülmüştür. Bu değişiklikler şunlardır; Eklenen bir maddeyle, tıp konusunda, nano teknoloji, biyoteknoloji gibi ileri teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması için, teknolojik tarım endüstri bölgeleri dahil, ihtisas endüstri bölgelerinin kurulmasına imkân tanınmıştır; hatta, bunlar tercih edilebilecektir.

Yine, yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından kurulacak, ileri teknoloji kullanan, herhangi bir özel amaçla bölgede yer alamayacak münferit tesislerin kurulmasına imkân tanıyacak bir düzenleme yapılmıştır. Ayrıca, özel endüstri bölgelerinin kurulmasına yönelik düzenlemeye gidilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'deki tüm organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgesine dönüşmesi tabiî ki söz konusu değildir; ancak, Türkiye'de, genellikle hemşerilik, yöresine bağlılık ya da ilk başta, hevese dayanan beraberlikler sonucunda bazı organize sanayi bölgelerimizin ihtiyacın çok üzerinde gerçekleştirildiği ve halen yüzde  20-25'lerinin tahsis edildiği, yüzde 75'lerinin boş olduğu görülmektedir. Bu bölgelerden de il bazında, hem valilik, belediye hem de milletvekillerimiz tarafından müracaatlar yapılmıştır. Bu organize sanayi bölgelerinin üzerinde bina olmayan kısımları, eğer yatırımcı orada yatırım yapmak istiyorsa, incelenerek, organize sanayi bölgesinin bir bölümü endüstri bölgesi olarak ilan edilebilecektir.

Şunu da açıklayayım ki, yatırımcı olmadan, yatırımın miktarı, istihdam edeceği kadro, getireceği teknoloji, ihracat imkânları, ithalatı ikame gibi birçok kriter olmadan da bu bölgeler tahsis edilmeyecektir;  çünkü, basında çok yanlış yorumlamalar oldu, bunlara da açıklık getirmek istiyorum.

Organize sanayi bölgelerinden farklı olarak endüstri bölgelerinde arazi hazine adına kamulaştırılacaktır. Kamulaştırma ve altyapı inşaatı giderleri Bakanlığımız bütçesinden karşılanacak olup, bunun için gerekli ödeneğin geri dönüşü olmayacaktır.

Takdir edersiniz ki, bugün, gelişmekte olan ülkelerde, hatta, bizden önce Avrupa Birliğine alınan 10 ülkede teşvikler bizden çok ileridir. İrlanda, bir yılda 16 milyar dolar yabancı sermaye çekebilmiştir. Gittik yerinde de inceledik, "tax  holiday" dedikleri on yıllık vergi muafiyetleri getirilmekte, istihdam bakımından teşvikler getirilmekte, istihdam edilen kişilerden vergi alınmamakta, enerji belirli yıllarda bedava verilmekte, üç veya beş yıl sonra indirimli verilmekte, sigorta primleri indirilmekte, birçok teşvik verilmektedir; hatta, son olarak, bize gelen yatırımcı firmalar, Çek Cumhuriyetinin verdiği teşvikleri önümüze koymuşlardır. Kurulacak otomotiv sanayiinin yanında, 500 bekâr işçiye tahsis edilmiş binayı bile hükümet yapmayı taahhüt etmiştir; yurt halinde, misafirhane ya da lojman halinde hükümet tahsis etmektedir. Böylesine teşviklerin yapıldığı bir ortamda yabancı sermayeyi çekmek... Hatta, biliyorsunuz, yabancı sermaye kavramı da değişti, artık uluslararası sermaye kavramı var. Uluslararası sermaye 2 trilyon Amerikan Doları seviyesinde ve bunun yüzde 60'ı sabit yatırım olarak dönmektedir. Dolayısıyla, böylesine bir ortamda Türkiye sermayeyi çekemiyorsa, bu bürokratik engellerden kurtulmamız gerekmektedir.

Organize sanayi bölgelerinde imar planları ve altyapı projeleri Bakanlığımızca onaylanırken, endüstri bölgelerinde ilgili kurum -belediye sınırları içerisindeyse belediye, belediye sınırları dışında valilik- tarafından onaylanması yasada öngörülmüştü; ancak, yeni tasarıya göre, bu bölgelerin de, aynen organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi, imar planlarının Bakanlığımızca onaylanması öngörülmektedir.

Organize sanayi bölgelerinde, yatırımcıya yönetim kurulu tarafından parsel satışı yapılırken, endüstri bölgelerinde, sabit yatırım tutarının binde 5'i karşılığında yatırımcıya irtifak hakkı tesis edilecektir. Böylece, yabancı yatırımcıların, yerli firmalarla ortaklık kurmalarına gerek kalmadan, endüstri bölgelerinde doğrudan yatırım yapabilmeleri sağlanmaktadır. Organize sanayi bölgelerinden farklı olarak, yatırımcı, öncelikle Bakanlığımıza başvuracaktır.

Endüstri bölgelerinde yatırım yapmak isteyen yatırımcıların faaliyet konularıyla ilgili olumlu ÇED kararının en fazla ikibuçuk ay -biliyorsunuz, bu ÇED raporları iki üç yıl sürmektedir, yabancı sermaye bundan da şikâyetçidir- içerisinde tamamlanması öngörülmüştür. İlgili kurumlarca başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın, gerekli izin, onay ve ruhsatlarını onbeş gün içerisinde alabileceklerdir. Böylece, yatırıma başlamadan önce yürütülmesi gereken tüm yasal işlemlerin üç ay içerisinde tamamlanması öngörülmektedir. Diğer taraftan, yatırımını tamamlayanlar, onbeş gün içerisinde işletmeyle ilgili ruhsatlarını da alabileceklerdir.

Bazı yabancı yatırımcıların ihtilafları var; basına da intikal etti; belediyelerle olan ihtilafları mahkemeye intikal etmiş. Bunlar incelendiğinde, düzenlenen müfettiş raporlarında birinci sınıf tarım arazilerine kuruldukları görülmektedir. Tarlanın tapusu var, binayı da yapmış, o sırada belediyeyle arası iyi olduğu için ruhsatını da almış; fakat, işletme ruhsatı yok, ihtilaf çıkmış, mahkeme de faaliyetini durdurmuş. Bu tip kuruluşları inceledik; ihracata yönelmiş, ithalatı ikame etmiş, istihdam doğuruyor. Böylesine bir iki yabancı firma bu yasadan istifade edecek diye de bu yasayı çıkarmamak, yatırım bakımından Türkiye'nin önünü tıkamak anlamı taşımaktadır.

Endüstri bölgeleri yönetim ve işletmelerinin, illerde bulunan sanayi odası ve / veya sanayi ve ticaret odaları bünyesinde kurulacak endüstri bölgeleri işletme müdürlüğünce yürütülmesi öngörülmüş olup, münferit ve özel endüstri bölgeleri hariç diğer endüstri bölgelerinde, sanayiciler, sorunlarını, birinci elden gündeme getirerek çözebilme imkânına kavuşmuş olacaklardır.

Aynen şirket kuruluşundaki 19 işlem ve üç dört aylık sürenin bir güne, bir saate indirildiği gibi, bu yatırımları da bürokratik engellerden kurtarmak istiyoruz.

Ayrıca, o yöre için, hakikaten, ülke yararına kurulacak büyük tesisleri özel endüstri bölgesi ilan ederek, şimdi 36 ilde verdiğimiz teşviklerden doğan haksızlıkları da büyük ölçüde önlemiş olacağız.

Endüstri bölgelerinin kuruluş amaçlarından birisi de, yüksek teknolojinin çeşitli teşviklerle ülkemiz gündemindeki yerini almasının sağlanmasıdır. Bunun önemli bölümü de yabancı yatırımcılardır. Yabancı yatırımcının, aynı teşviklerle ülkemize çekilmesi için gerekli yatırım ortamını hazırlamak da Hükümetimize düşmektedir. Daha önce de söylediğim gibi, Macaristan, Polonya, Çekoslovakya, Bulgaristan, İrlanda gibi, son yıllarda yabancı sermayenin aktığı ülkelerde de gerekli incelemeleri yaptık; bu yasayı hazırlarken, rakip ülkelerin aldığı tedbirleri de dikkate aldık.

Yerli ve yabancı girişimcilerin, verilecek çeşitli teşviklerle, teknoloji ağırlıklı yatırım yapmaları hedeflenmiştir. Yatırımcının önünden gitmek zorunda kaldığımızın bilinci içerisindeyiz.

Bir görüş daha var; komisyonda da değerli arkadaşlarımız dile getirdi; saygıyla karşılıyorum. Şimdi, dünyada merkezî planlama kalktı. Arkadaşların bazıları, tabiî, diyorlar ki, endüstri bölgesini bir yerde ilan edin, gelsin, oraya kursun. Eğer bizim tayin ettiğimiz yerlerde yatırım yapılsaydı şimdiye kadar, Türkiye bu hale düşmezdi. Dolayısıyla, yatırımcı, artık, sizin tayin ettiğiniz bölgede yatırım yapmıyor; ya kendi memleketinde yapmak istiyor ya da yabancı sermaye, deniz kenarında yapmak istiyor. Otomotiv sanayiini ele alın; ihracat için, mutlak surette bir limana yakın olması gerekiyor. Dolayısıyla, artık "biz güçlü bir devletiz, ekonomimiz çok güçlü, bizim ihtiyacımız yok; benim dediğim yerde yaparsan yap, yapmazsan sen bilirsin" diyecek durumda değiliz. Bizim de, işsizlik sorununu çözmek için, ekonomimizi güçlü kılmak için, artık, yatırımların önündeki engelleri kaldırmamız gerekmektedir.

Bugüne kadar uygulanan planlı sanayi, ülkemizde gerekli ortamı maalesef yakalayamamıştır; hatta, çarpık yapılaşmanın sebebidir bana göre; çünkü, bugün, İstanbul'da bile, Topkapı'dan Edirne'ye kadar, birinci sınıf tarım arazilerinde ve su havzalarında kurulmuş fabrikalar bulunmaktadır ve bunların çoğu, milyonlarca dolar ihracat yapan modern fabrikalardır. Dolayısıyla, planlı, merkezî planlamayla yapılan -maalesef- sanayileşme, kaçaklara sebebiyet vermiştir. O bölgelere gitmeyen sanayici, gidip, tarım arazilerinde fabrikaları kurmuştur. Eğer planlamayla bunlar önlenebilmiş olsaydı, bugün, bu çarpık yapılaşma olmayacaktı, bütün fabrikalar organize sanayi bölgelerinde olacaktı. Bu gerçeği de hatırlatmak istiyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, Bakanlığımız, bu sanayi gelişiminin yanlış olduğunu çeşitli alanlarda ifade etmiş ve bu durumun engellenmesi için gerekli girişimleri başlatmıştır. Bu yasayla, inanıyoruz ki, yatırımlara yeni bir hız verilecektir. Tabiî ki, bu hız verilirken, ilmî metotlarla, yine, ilgili bakanlık müsteşarlarının ve genel müdürlerinin oluşturacağı daha küçük sayılı bir kurul tarafından öngörülecek, uzmanlar tarafından değerlendirilecek ve bizim Bakanlığımızın olumlu görmesi halinde Bakanlar Kuruluna sunulacak ve bütün bölgelerin ilanı ya da sağlanacak teşvikler Bakanlar Kurulu kararıyla sağlanacaktır. Keyfî hareket, bu yasanın içinde öngörülmemiştir.

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize saygılarımı sunuyorum ve desteklerinizi bekliyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakanımıza.

Gruplar adına söz isteği var.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin şahsınız adına da söz isteğiniz var; birleştirelim mi Sayın Seyhan?

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Lütfen...

BAŞKAN - AK Partinin söz isteği var mı Sayın Başkanımız?

EYÜP FATSA (Ordu) - Şu an için yok.

BAŞKAN - Peki, size şimdi Grup adına sözünüzü vermiş oluyoruz; buyurun.

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, ben, konuşmamı yaparken, önce tasarıda getirilen 4 ana değişikliğe değineceğim; tasarının tamamını şöyle bir gözönüne sereceğim; ama, lütfen, beni iyi dinlerseniz; neye itiraz ettiğimiz doğru anlaşılsın. Elbette ki, Sayın Bakan, çok önemli konuları bize izah etmeye çalıştı. Bize izah ediş biçimiyle, bu tasarıda bir tek küçük problem görmek mümkün değil. Tabiî, arada şunu isterdim: O cümleleri, o ifadeleri -nedenini de birazdan anlatacağım- keşke bir Sanayi Bakanından duymasaydım. Bugüne kadar komisyonda birlikte çok güzel işler yaptık, uyum içerisinde bir dolu kanun geçirdik; ama, biz, ülkenin planlamasına, ülkenin geleceğine birlikte hassasiyet gösterdik ve konuları değerlendirirken, bunun tarihe akit olarak, büyük bir güvence olarak ve ülke için kaynak olarak kullanılacağını bilerek konuştuk. Sayın Bakanım da o niyetle konuştu belki; ama, hangi cümlelerle ne büyük endişeleri de beraberinde getirdiğini birlikte paylaşmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Bakan dedi ki: "Koordinasyon kurulunda sorun vardı." Vardı tabiî. "Bu ülkede endüstri bölgeleri kuramıyorduk bile" diyor. Neden; bu ülkede bürokrasi engeli var. Hatta, Gebze Organize Sanayi Bölgesi Yürütme Kurulundaki arkadaşlar "303 tane bürokratik işlemden geçiyoruz; bu işe bir son verin" demişlerdi. Tam anlamıyla sayı böyle olmasa da, ciddî bir bürokrasi olduğu gerçek. Ancak, tek neden bürokrasi midir; onu da açmak istiyorum. Sizler de buna "bürokrasi değildir" diye cevap vermişsiniz yıllar önce.

Değerli arkadaşlarım, mutlaka, bu koordinasyon kurulu oluşturulurken dikkat edilmeli. Eskiden, 13'ü müsteşar, 1'i Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisi olmak üzere, toplam 15 kişilik bir kurul var. 13 müsteşarı bir araya getirmek mümkün olmamış. Hepsi ağır yükümlülükleri olan insanlar; bir araya gelememişler; araştırma yapılamamış, planlama yapılamamış; endüstri bölgeleri oluşturulamamış bile. Şimdi "kanunla getiriyoruz; genel müdür seviyesindeki bakanlık temsilcilerinden oluşturalım bu kurulu; bu kurul işlesin, çalışma yapsınlar; Bakanlar Kuruluna, Bakanlığın önerdiği bölgeleri endüstri bölgesi olarak teklif etsinler ve kendi görevlerine zaman ayırabilsinler" denilmiş; makul, hiçbir itirazımız yok; ancak, değerli arkadaşlar, buradaki itirazım şu: Buradaki itirazım, benim itirazım değil. Her maddede neden itiraz ettiğimi de size anlatacağım. Buradaki itirazım, bir önceki dönem, Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısındaki sizin itirazınızdır. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz alan Sayın Özgün, bunlar için "tamamen bürokratlardan oluşan, tamamen siyasîlerden oluşan bir kuruldur bu" diyor. Sadece Odalar Birliği temsilcisine yer verildiği, demokratik kitle örgütlerinden ve odalar birliği temsilcilerinden yeterli sayıda görevlendirilme yapılmadığı konusunda eleştiride bulunmuştur.

Sayın Özgün'ün bir önceki dönemdeki eleştirilerine aynen katılıyorum. Eğer bugün hâlâ sözünün arkasındaysa, lütfen, destek bekliyorum. Buradaki kurulu siyasîleştirmeyelim. Eğer temsilci sayısını artıracaksak, kitle örgütlerinden de, odalar birliği temsilcilerinden de buraya arkadaşlarımızı alalım ve Türkiye'de karar verdiğimizde, toplumla birlikte karar verdiğimizi kamuoyuna da buradan duyuralım; bu, birincisi.

Şimdi, koordinasyon kurulu dışında ne yapılacak; Sayın Bakan söyledi, bir endüstri bölgesi kuracağız. Burayı da doğru algılayalım. Sayın Bakan "endüstri bölgesini kuruyoruz, organize sanayi bölgesini kuruyoruz, kimse gelmiyor, bizim verdiğimiz yere kimse gitmiyor" diyor.

Peki, arkadaşlar, biz, teşviki niye çıkarıyoruz?.. Türkiye Cumhuriyeti bir bütündür; güneydoğusuyla, İç Anadolusuyla, Karadeniziyle, batısıyla. Bizin görevimiz, buradaki insanların batıya göçünü engellemektir. Sosyal barış için buna ihtiyacımız var, onlara teknoloji götürmeye ihtiyacımız var, göçün önüne geçmeye ihtiyacımız var. Güneydoğuya okul yapamıyoruz diyoruz, batıya göç geliyor, doğru planlamıyoruz, batıda insanlarımız bir sınıfta 60 kişi, 70 kişi okumaya başladı, işsizlik oranı arttı. 11 çocuğunu yükleyip geliyor. Buna katılmıyorum. Endüstri bölgelerini yerine göre, ihtiyaca göre planlamak devletin görevidir, herkesten önce Sanayi Bakanının görevidir. Biz, bu ülkede yaşayan herkesin ayağına hizmet götürecek planlamayı yapmak zorundayız değerli arkadaşlarım. Bunu böyle algılamak lazım; doğru olan budur.

Deniliyor ki, yabancı yatırımcı gelmiyor ülkemize. Değerli arkadaşlar, yabancı yatırımcı bir tek bürokrasinin fazlalığından mı gelmiyor?! Sanayi Komisyonu Başkanımız ve 14 milletvekiliyle Gebze Sanayi Bölgesini gezdik. Hemen hemen büyük bir bölümü dolmuş, birçok alanda yabancı yatırımcılarla -teknokent dahil- ortaklık yapılmış. Buradaki arkadaşlarımız hepsini gördü ve devletten bir kuruş yardım almamışlar; ne altyapıya ne üstyapıya bir kuruş yardım almışlar; ama, ne olmuş biliyor musunuz değerli arkadaşlar; Gebze bir anda 450 000 nüfusa ulaşmış, göç gelmiş. Gidin, Gebze'yi görün, belediye imkânları onu kent yapmaya yetmemiş. Uluslararası sanayi kurmaya çalışıyorsunuz, kentleşme sıfır! Neden; dengesiz göçten dolayı...

Değerli arkadaşlarım, 2010 yılında Gebze'nin nüfusunun 1 000 000'a yaklaşacağını söylüyorlar. Neden oraya kuruyor yatırımcılar? Siz yatırımcı olsanız, pazarın yüzde 55'i Boğazlar bölgesinde ve sizin keyfiyetinize de yatırım izni verilirse, siz götürür Hakkâri'ye -teşvik varken- fabrikanızı kurar mısınız, Anadolu'ya kurar mısınız?! Tarımın yoğun olduğu... İhtisas bölgeleri olarak ilan edeceğiz bir yerleri, endüstri bölgesi ilan edeceğiz; o alanda faaliyet gösteren firmalar gidip oraya mı yatırımını yapar, yoksa limana yakın, pazara yakın yere mi yapar?! İşte, sonucu bugün Boğazlar çevresidir.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Cazip olan yeri tercih edecek.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Tabiî ki, kârı tercih edecek.

Değerli arkadaşlar, hiç kimse, yabancı yatırımcı da, Türkiye'ye, sadece Türk insanına hizmet etmek için gelmez, Türkiye'de para kazanmak için gelir; bunu aklınızdan çıkarmayın; işini kolay yürütmek için gelir. Bakanım dedi: "Bürokrasiye takılıyor ama..."

Bakın, siz ne diyorsunuz -Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söylenildiği için sizin dediğinizi okuyacağım- Sayın İsmail Özgün'ün sözlerini tutanaklardan okuyorum : "Yabancı sermaye niye yabancı ülkeye gider; yatırım yapar, o ülkede bazı şeyler arar. Ülkede kayıtdışı ekonomi var mı, bundan etkilenecek mi... Yabancı sermaye, gideceği ülkede rüşvet ve yolsuzluk var mı onu arar." Yabancı yatırımcı o ülkede siyasî istikrar arar, yatırımına güven arar. Yabancı yatırımcı o ülkede reel faizlerin yüksek olup olmadığına bakar. Bu ülkede biz bunları  silemediğimiz sürece yabancı yatırımcı o ülkeye gelmez.

Şimdi, önümüzde  toplumu dengeli olarak koruyacak bir çözüm varken,  bunları çözmemiz gerekirken, biz diyoruz ki, yabancı yatırımcı gelmiyor. Neyi çözelim; istediği yerden yer verelim, onbeş günde de bütün ruhsatlarını verelim, yerini açsın.

Arkadaşlar, bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne yerli sanayiciye ne de yabancı yatırımcıya karşıyız. Evrensel düşünen herkes, dünyanın bütünlüğü çerçevesinde  kendi millî çıkarlarını da düşünerek her tür yatırımın yapılmasını olgunlukla karşılar. Ancak, bu yatırımlar, çevreye, doğaya, toplumsal dengeye, sosyal dengeye, adalet kavramına ve kendi yatırımcısını mağdur edip etmeyeceğine bakarak yapılır; ikilik yaratıp yaratmayacağına bakılır; getireceği katmadeğerin, yaratacağı istihdamın, ortaya çıkaracağı dengenin uygun olup olmadığına bakılır. Siz, bunu, bir Sanayi Bakanı olarak gelir, burada, sadece bürokratik engel olarak açıklarsanız ve "ne yapalım, bizim verdiğimiz endüstri bölgelerine yatırım yapmak istemiyorlar" derseniz, hepimiz bunun altında kalırız. Bizim sorunumuz bu değil. Bizim sorunumuz köklü.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Biz öyle demedik ki!

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Bakın, kanun tasarısı ne getiriyor, onu anlatayım, konuşmaya devam edelim.

4 ayrı tema var; birincisi, endüstri bölgelerinin kurulması. Hükümetteki bütün arkadaşlarımıza söylüyoruz; ülkenin her tarafında, genel yatırım dengesini bozmayacak, buradaki sanayiler arasında sektörel anlamda sıkıntı yaratmayacak, istihdam yaratacak her türlü yatırıma varız. Endüstri bölgelerini, bakanlıkların sorumluluk alanı çerçevesinde, Türkiye'deki hukuksal sorunları da bir kenara atmadan çözelim diyorsanız, biz bu işte varız.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Biz de öyle diyoruz.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Demiyoruz!.. Şimdi okuyorum, bana müsaade ederseniz...

"Planlama yok, gelmiyor" diyorsunuz. Sadece biz endüstri bölgesi kuracağız, uygun yerleri tespit edeceğiz; ama... "Ama"ya geliyorum işte. Endüstri bölgesi kurmaya güveneyim, tamam; çevreyi, doğayı ilgilendiren kanunlara istismar getirmedi diye güveneyim, Bakanlar Kuruluna güveneyim, Bakana güveneyim; yeri tespit etsinler, kamuoyu bilsin, gitsin yabancı yatırımcı oraya yatırımını yapsın, yerli yatırımcı da yapsın, amenna; ama, bununla kalmıyor. Ne yapacaksınız; efendim, bunun dışında ihtisas endüstri bölgeleri kuracağım, izin vereceğim... Nedir bu; ileri teknoloji kullanılması halinde, araştırma ve geliştirmeye de öncelik vermesi halinde, imkân tanınması şartıyla, bilişim teknolojisi, tıp teknolojisi, tarımsal endüstri bölgeleri dahil olmak üzere, endüstri bölgelerinin kurulmasına izin vereceğim...

Arkadaşlar, ileri teknoloji kullanıp kullanmadığını neye göre ölçeceksiniz; nedir ileri teknoloji? Bizim görevimiz -bu ülke teknoloji üretmiyor- önce, teknoloji üreten sektörleri teşvik edeceğiz. İleri teknolojinin tanımlanmamasının sakıncalı olduğunu, daha önce, yine, sizin milletvekiliniz söylemiş; elimde tutanaklar var. Bu tanımı dahi yapamadık.

İkincisi, ar-ge. Ar-ge yatırımını yapmıştır. Ölçütü ne; belli değil. Ne zaman belirlenecek bunların hepsi; ileride; yönetmelikte... Peki, arkadaşlar, siz, neye oy vereceksiniz?! Nasıl?! İstediğimiz zaman, kanuna öyle bir açıklık getiriyoruz ki... Bunu da geçiyorum; yeniden, inşallah, zamanımız kalırsa döneceğiz. Bu ikinciydi.

Haydi, ihtisas endüstri bölgelerini de kurdunuz; ona da bir şey demedik. Özel, sektörel olarak tanımladınız, bir bölge kurdunuz; orada madencilik faaliyeti yapılıyor... Bakanlar Kuruluna da güvendik; onu da kurdunuz; organize sanayi bölgelerini teşvik ettiniz; 39 ile teşvik verdiniz...

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - 36 ile...

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - 36 ile...

Yabancı yatırımcılara teşvik diye de bir kanun çıkardık, endüstri bölgeleri yasa tasarımız da var, ne güzel; artık kuracağız. Özel ihtisas bölgeleri de kuracağız. Ee, yetmedi, durun bakalım; biz, bir şeyler daha teşvik edelim; geliyor sıra, münferit yatırımlar, madde 4/C'ye. Yerli veya yabancı gerçek veya tüzelkişilerin başvurusu üzerine Bakanlığın uygun gördüğü alanlarda, kurulun değerlendirmesiyle Bakanlar Kurulunca endüstri bölgesi kurulmasına karar verilir. Ee, kurulsun kardeşim, adam, benim belirlediğim endüstri bölgelerinde yatırım yapmak istemiyorsa, nerede istiyorsa, ben, bu durumu bir değerlendireyim.

Sizce, teşvik verdikten sonra yatırımı nerede kurmak ister?!

FİKRET BADAZLI (Antalya) - 36 ilde...

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Nerede; pazara yakın olduğu yerde; limanda. 36 ilde!.. Teşvik verdiğin yere gider mi, aynı teşviki sen bu insana verirsen; mümkün mü?!

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Hammaddeye yakın olduğu yerde de olabilir.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - "Hammaddeye yakın olduğu yerde de olabilir" diyor; çok güzel, ben söylemiyorum, siz söylüyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) - Adana'ya gider!..

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda çok duyarlı arkadaşlarımız var. Bir kere, bu tasarıyı ayrı ayrı ele almak lazımdı, çok uzun görüşmek lazımdı. Biz, altkomisyon teklifimizi dahi kabul ettiremedik. Çok geniş değerlendirelim dememize rağmen, bu tasarı, biz komisyondan ayrıldıktan sonra, bir saat içerisinde komisyondan geçti. Böyle bir tasarının bir saatte geçmiş olmasını siz kabul edebiliyor musunuz?!

Değerli arkadaşlar, biraz daha dikkatli olursanız, çok önemli bir yere geleceğim. Sabrınıza sığınıyorum; ama, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımın dikkatle dinlemesini istiyorum.

Değerli arkadaşlar, münferit yatırımlarda ÇED'le ilgili yine bir şey söylemeyeceğim. Arkadaşlarımız "iki ay süre verdik, iki aylık süre içerisinde ilgili bakanlık bu işi yapacak" diyorlar. Ya yapmazsa?.. O sürede yetiştiremezse?.. Tasarıda bir açıklık yok, rapor verilmiş sayılır; geçmiş olsun! Kamulaştırma nedir; biz, tasarıda, böyle bir talep olduğunda, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesine göre acele kamulaştırma yapılır diyelim...

Arkadaşlar, bana söyler misiniz, bu ülkenin her tarafı teşvik dolu iken, münferit yatırım için hangi talep, hangi yatırım acele kamulaştırma kapsamına girer?.. Nasıl bir fayda görebilirsiniz?.. 75 trilyonluk bir yatırım, 150 000 metrekare arsası olmak koşuluyla, hangi yatırım acele kamulaştırmaya girer?.. Türkiye'nin her tarafında, bu konuma uyacak birdolu sanayi tesisi bulursunuz; ama, bu yanlışlıkla da kalmadı. Keşke, münferit yatırım talebi olsaydı da, biz, burada, doğruluğunu yanlışlığını konuşsaydık.

Hızımız yine kesilmedi, geliyoruz en önemli maddeye. Arkadaşlar, Sayın Bakanım "istihdam yaratmak, ülkeye katmadeğer yaratmak için bu tasarıyı buraya getirdik" dedi. Kurulmuş bir tesis, bu ülkede istihdamını yaratmış ve bitirmiş midir; evet; katmadeğerini de yaratmış mıdır; evet. Eğer, kurulmuş tesisler özel endüstri bölgesi olmak istiyorsa, biz, bir kanun çıkaracağız, adına "istihdam geliştirmek, yurtdışındaki yurttaşlarımızın parasını değerlendirmek" diyeceğiz, onun üstüne de "istihdam yaratmak" diyeceğiz ve burada onaylayacağız!... Bu kanun tasarısı diyor ki: Eğer, bana, kurulmuş bir tesis müracaat eder, endüstri bölgesi olmak isterse onu da değerlendiririm; ama, koşullarım var... Niye değerlendiriyorsun; bunun sonu gelir mi?! Her kurulmuş tesis, eğer menfaatı yoksa, niye endüstri bölgesi olmak istesin değerli arkadaşlarım?! Menfaatı varsa, niye, kriterleri bir ölçüye ulaşmış tesisleri, biz, ayrıcalıklı konuma getirelim?! Ama, durum öyle değil. Burada çözülmek istenen durum şu... Ben, öyle anlıyorum. Herkes ne demek istiyorsa, onu söylesin arkadaşlar; burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkla, bilerek paylaşalım. Bakın, biz, münferit endüstri bölgelerini daha kanunlaştırmadık; ama, Sayın Bakan diyor ki, burada üç tane firma var, bunlar münferit endüstri bölgesi olmak için bize müracaat etmişler. Bunlardan, biri Kargil. İki firma daha vardı. Kargilin hukuksal sorunu var. Basında, tabiî, Bakanlık bize bu listeyi verince, diğer firmaların hukuksal sorunu varmış gibi anlaşıldı. Dürüst, namuslu sanayici arkadaşlarımızdan, yanlış anlaşılmaktan dolayı özür diliyoruz. O iki firmanın hukuksal bir sorunu yok; ama, Kargilin var. Bu ülkede kimse tarım arazilerine ruhsat verildiğini iddia edemez, burası hukuk devletidir. Bugüne kadar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen, konuşmanızı tamamlayın efendim.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Kişisel söz sürem de bitti mi Başkanım?

ATİLLA KART (Konya) - Kişisel konuşması var Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, AK Parti Grubunun söz isteği olduğu için, daha sonra vereceğim size söz.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - O zaman, 2 dakika süre rica ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu firmalardan, genel özelliklerine geleceğim.

Kimse, gerçekten, kanunda yapmak istediğini, birtakım masum gerekçelerin arkasına saklayarak önümüze getirmesin. Bu tasarı, endüstri bölgeleri yasa tasarısı olmakla birlikte, bir af kanunu tasarısı niteliğindedir. Bunu ayırarak önümüze getirseydiniz, konuşabilirdik; ama, yatırımları teşvik edeceğiz diye, bu ülkede, hukukla problem yaşamış, hukukla sorununu çözememiş -adı belediye olur, adı bakanlık olur- birdolu kurumla, kurumsal nitelikteki görevli alanlarda çalışan yönetim birimleriyle sorunu olan yatırımcıları, kimse, ne Meclisin üzerinden ne Cumhuriyet Halk Partisi üzerinden aklamaya çalışmasın. Biz, hukuk devletine inanan bir siyasî partiyiz; hukukun üstünlüğüne inanan bir siyasî partiyiz, sorunların hukuk çerçevesinde çözülmesinden yanayız.

Bunu, biz demiyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinden Sayın Altan Karapaşaoğlu da bir önceki dönemde beyan etmiş, münferit yatırımları kastederek "şirketler bazında tanımlamaya karşıyız" demiş. Ben, sizi, endüstri bölgeleriyle ilgili daha önce durduğunuz yerde durmaya, bu ulusun menfaatını müştereken korumaya davet ediyorum.

Duyarlılığınıza teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

AK Parti Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın İbrahim Çakmak, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÇAKMAK (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 611 sıra sayılı, Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun 19.1.2002 tarihli ve 24645 sayılı, Endüstri Bölgeleri Yönetmeliğinin ise, 2.8.2002 tarihli ve 24834 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesinden sonra, çeşitli bölgelerimizden, endüstri bölgesi kurulması yönünde ciddî talepler olmuştur. Bu talepler doğrultusunda çalışmalar yapılmış; fakat, bir türlü uygulamaya geçilememiştir. Bunların içerisinde önerilen bazı değişiklikler de dikkate alınarak, hükümetimiz tarafından yeni bir kanun tasarısı hazırlanmıştır.

Bu tasarıyla, yıllarca ülkenin önünde en büyük engeli teşkil eden bürokrasinin azaltılması amaçlanmıştır. Bir yatırımcının ruhsat alabilmesi için 300'ün üzerinde evrak hazırlaması gerekmekteydi. Halbuki, ülkenin bu kadar zaman kaybına tahammülü de yoktur.

Getirilen bu değişiklik çerçevesinde, önceden kanunda yer alan Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun -çok geniş kapsamlı olduğu için çalışması bir türlü sağlanamamıştı- çalıştırılabilmesi için kapsamı daraltılmıştır. Kurulun, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarının Başkanlığında, yalnızca ilgili bakanlık ve kuruluşların en az genel müdür düzeyinde yetkili temsilcilerinden oluşması çok olumlu bir adım olacaktır.

Sayın milletvekilleri, AK Parti Hükümetinin, kuruluşundan bu tarafa, ekonominin canlanması, yatırımların artması, istihdam sahalarının açılması yönünde ciddî çalışmalar yaptığı, herkesin malumudur. Yapılan birçok değişikliklerle iç ve dış sermayenin önü açılmış, yatırımcılara ciddî teşvikler öngörülmüş, piyasaya güven, yatırımcıya büyük heyecan gelmiştir. Artık içeride ve dışarıda, Türkiye, yatırımlar yapılabilecek bir ülke olarak görülmeye başlanılmıştır. Yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili bazı kanunlarda değişiklik yapılarak 36 il teşvik kapsamına alınmıştır. Yatırımcılara, vergi ve sigorta prim teşvikleri, enerji desteği, bedelsiz arsa ve arazi temini sağlanarak geri kalmış bu bölgelerimizde yatırım teşvik edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 1962 yılı itibariyle başlayan planlı sanayileşme süreci, küçük sanayi sitelerini gündeme getirmiştir. Tamirat meslek grubunun ağırlıkta olduğu bu yapılanma, imalat ağırlıklı meslek gruplarına dönüşmüştür. Küçük işletmelerde öğrenmeye dayalı gelişme süreci yaşanmıştır. Bilgi ve deneyimlerini küçük işletmelerde tamamlayan girişimciler, bu kez, yatırımlarını, daha çok orta ölçekli sanayicilerin oluşturduğu organize sanayi bölgelerine kaydırmışlardır. Bu bölgelerde yer alan işletmeler dünya pazarında yer almanın önemini öğrenmişlerdir; artık, ülkemiz, sanayicinin önemli bir bölümü, dünya pazarlarına açılmayı kendilerine hedef olarak almışlar ve ar-ge faaliyetlerine yönelmişlerdir.

İşte, endüstri bölgelerinin kuruluş amaçlarından biri de, yüksek teknolojinin, girişimcileri çeşitli teşviklerle motive ederek, ülkemiz gündemindeki yerini almasının sağlanmasıdır.

Bunun önemli ayağı, yabancı yatırımcılardır. Yabancı yatırımcının aynı teşviklerle ülkemize çekilmesi için yatırım ortamı hazırlamakta hükümetimize düşmektedir. Planlı sanayi de işte bu demektir.

Siz, yatırımcının önünden gitmek zorundasınız. Aksi takdirde, yapılaşmaya uygun olmayan alanlar, zaman içerisinde, yeterli inceleme yapılmadan, yerel kuruluşlarca, sanayi alanları açılmak suretiyle, sanayiciye tahsis edilebilmektedir. Şu an mevcut olan çarpık sanayileşme bu sürecin eseridir. Hükümetimiz, bu sanayi gelişiminde ortaya çıkan kötü yapılaşmayı düzeltme çabası içerisindedir.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı incelenirse, planlama kararı verilecek yerle ilgili olan tüm kurumlar, en üst düzeyde bu alanla ilgili görüşlerini bildirmek zorunda olacaklardır. Olumsuz bir görüşün üzerine planlama inşa edilemez. Bu nedenledir ki, endüstri bölgelerinin ilanı yanlış kararlar içeremez. Tasarı değerlendirilirken bu konu gözardı edilmemelidir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, ülkemizin çoğu bölgelerinden, endüstri bölgelerinin açılması yönünde ciddî talepler yapılmaktadır. Bu taleplerin içerisinde kendi bölgem olan Tokat İlimiz de, sanayi altyapısı hazır ve teşvik kapsamına alınmış olarak, hazır bulunmaktadır. Mevcut organize sanayi bölgesinin boş olan parsellerinin yer aldığı alanın, endüstri bölgesi olarak değerlendirilmeye alınması halinde bu bölgenin cazibesi artacaktır. Bu tasarıyla, hem ilimiz Tokat İlinin ve aynı şartlardaki diğer bütün illerimizin kalkınması yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır.

Sayın milletvekilleri, hükümetimizce düzenlenen yatırımların önünü açan diğer düzenlemeler gibi, endüstri bölgeleri kanunu tasarısıyla da, aynı doğrultuda, yatırımların teşvik edilmesi, özellikle, yurt dışındaki tasarruf sahibi vatandaşlarımızın tasarruflarının Türkiye'de yatırıma yönlendirilmesi düşünülmektedir.

Getirilen düzenlemelerle 1/5 000 ölçekli imar planlarının organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, 1/1 000 ölçekli uygulama imar planlarının ise ilgili valilik tarafından onaylanması öngörülmüştür. Bu tasarıyla, organize sanayi bölgelerinde, yatırımcıya, organize sanayi bölgesi yönetim kurulu tarafından parsel satışı yapılırken, endüstri bölgelerinde sabit yatırım tutarının binde 5'i karşılığında, yatırımcıya irtifak hakkı tesis edilecektir. Böylece, yabancı yatırımcıların yerli firmalarla ortaklık kurmalarına gerek kalmadan, endüstri bölgelerinde doğrudan yatırım yapmaları sağlanacaktır. Ayrıca, mevcut organize sanayi bölgelerinden hangilerinin endüstri  bölgesi ilan edileceğinin, belirli kriterlere dayandırılması esası getirilmektedir. Bu amaçla, bu kriterlere sahip bazı sanayi tesislerinin devam eden sorunlarını çözmek amacıyla, geçici bir maddeyle, özel endüstri bölgesi ilanı imkânı sağlanmıştır. Üzerinde kurulu sanayi tesisleri bulunan, arazi alanı 150 000 metrekareden büyük, kurulduğu dönemde geçerli olan imar planları uyarınca gerekli izinleri alarak faaliyete geçmiş yatırımcılara ait alanlar, mülk sahibi gerçek ya da tüzelkişilerin başvurusu ve bakanlığın uygun görüşü üzerine, kurulun değerlendirmesinin ardından, Bakanlar Kurulu kararıyla, endüstri bölgeleri ilan edilebilecektir.

Değerli milletvekilleri, bu doğrultuda, biyoteknoloji gibi teknolojik tarım endüstri bölgeleri ve benzeri endüstri bölgelerinin, yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından her türlü teknolojik imkânlarla özel tesislerin kurulmasına imkân sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, ülkenin ekonomik kalkınmasında kolaylık sağlayan, yatırımı teşvik eden, istihdama yol açacak olan bu tasarının önemli bir adım olduğuna inanıyorum. AK Parti Grubu ve şahsım adına bu kanun tasarısını olumlu buluyor, bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çakmak.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.  (CHP sıralarından alkışlar)

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan değerli arkadaşıma da çok teşekkür ediyorum; ama, tabiî, ben, aslında, burada, sıradan şeyler söylemedim; ciddî şeyler söylediğime inanıyorum; en azından Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşurken, benim getirdiğim eleştirilere yönelik, cevaben, kanun tasarısını okuyarak değil, ciddî gerekçelerle bir yanıt duymak isterdim ki, onun üzerine bir konuşma yapabileyim. Zaten, kanun tasarısını kâtip arkadaşlarımız okuyorlar; getirdiği şeyleri, burada, defalarca birbirimize tekrar etmekle bir kanunu demokratik olarak bu ortamda tartışmış sayılmayız. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir diyalog ortamı yaratmak için bulunuyoruz. Muhalefet partisi milletvekili olarak, biz de, sorumlu muhalefet anlayışının gereği olarak, burada, maddeler üzerinde ve geneli üzerindeki itiraz hakkımızı olumlu ve yapıcı olarak kullanmaya çalışıyoruz. Onun için, çok tatmin olmadığımı beyan etmek istiyorum.

Sayın Bakan "36 ilde teşvik verdik; bakın, ne güzel, teşvike denge getirdik" diyor. Değerli arkadaşlar, peki, ya bu teşviki alamayan firmalar ne olacak? 36 ilde teşvik alan yerlerde bir dengesizlik vardı da, bu tarafta dengesizliği gidermek için, sadece 75 trilyon sermaye yatırımı yapanı mı koruyacağız biz? Devletin görevi, sanayicinin tamamını korumak değil midir?! Yani, biz, 150 dönümlük araziye 75 trilyon yatırım yapanı teşvike denge getirmek için koruyacağız da, KOBİ'lerimizi ve diğer organize sanayi bölgelerimizdeki yatırımcımızı nasıl koruyacağız?! Bir mahrumiyet varsa, onlar da bu mahrumiyetin içinde değil midir?! Çok yanlış bir değerlendirmedir. Bu yanlış değerlendirmeyle bir gerçek ortaya çıkmıştır; bu tasarının, bir yanlış değerlendirme yapılarak, ne kadar yanlış olduğu kamuoyuna ispat edilmiştir. Bunun aslı ve tanımı budur.

Değerli arkadaşlarım, yine, Sayın Bakan, Romanya, Çek Cumhuriyeti ve Bulgaristan'ı örnek verdi. Bu ülkelerde yatırımcıları çağırıyorlar, "gelin, aman, bize yatırım yapın" diyorlar.

Arkadaşlar, bir ülke, yatırım alanlarının haritasını belirler, altyapısını götürür, daha sonra da sanayii çağırır. Böyle, tarım alanına, meraya, kültür varlıklarının hemen çevresine kimseye yatırım yaptırmazlar. Gidin, Los Angeles'ta, bunun onda 1'iyle dükkân açın da göreyim sizi... Öyle, yaptırırlar mı insana?! Romanya'ya giden Türk işadamlarının biriyle konuşun; hangi birisine "gelin, istediğiniz bölgeye yatırım yapın" dediler?!. Yerini belirlemiş, teşvikini belirlemiş, yer belirlememişse alan belirlemiş, haritayı çizmiş ve münferit yatırımlar için bu bölge ayrılmıştır, bu harita içerisinde istediğiniz yere münferit yatırım yapabilirsiniz demiş; ama, altyapısı yok; arazi sınırlamasını da koymuş. Dünyada "gelin, bu ülkede, haritayı elinize alın, istediğiniz yerde endüstri bölgesi kurmanızı değerlendiririz" diyen bir ülke olmamıştır; kimse bu iddiayla karşımıza gelmesin.

Değerli arkadaşlarım, yine, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan arkadaşım bir tanımlama yaptı. "Kötü yapılanmayı düzeltmek kararı içerisindeyiz..." Belediyelere kalsa, bu bölgeler düzensiz yapılanma içerisine giriyormuş.

Arkadaşlar, Türkiye'de yatırım iznini belediyeler mi veriyor, gerçekten bu işleri belediyelere mi bıraktık, yoksa, belediyeler dışındaki kurumların bu işte de duyarsızlığı var mı, iyi düşünmek lazım. Bu tanımlama da yanlış. Bu tanımlama, belediyelerin yanlışlığını düzeltmez; bu tanımlama, belediyelerin yanlışlığının üzerine, hükümet kararıyla, kendi siyasî tercihleriyle yeni bir yanlışlık ekler; yanlışlığın üzerine, teşvik dengesini bozacak, sosyal adaleti bozacak, yatırımda siyasî taraflılığı ilke haline getirecek yeni bir yanlışlığın önünü açar. "Efendim, bize güvenin; biz, bunu kötü mü kullanacağız; koskoca Bakanlar Kurulu..." Bu ülkede, kanunları kişisel güvene göre yapmıyoruz, hukuka, hukukun üstünlüğüne göre yapıyoruz; halkın güvenini sağlayacak, onları koruyacak gerekli çerçeveyi de oturtmak zorundayız. Kimse, bizden güven beklemesin.

AHMET ERSİN (İzmir) - Ayrıca, güvenmiyoruz da yani!..

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, eğer, zaten, bu ülkede, işler güvenle, doğru yürümüş olsaydı, daha geçtiğimiz günlerde -bakanlar bunu yapmaz diyerek açıklayamazsınız- bakanlarımızı Yüce Divana göndermezdik. Doğru ya da yanlış, haklı ya da haksız, bu ülkede, bir gün önce "bakanları Yüce Divana gönderelim, bunlar hukuksuzluk yapmıştır" diyeceksiniz, sonra da "biz, Bakanlar Kurulu olarak karar vereceğiz, Bakanlık doğru önerilerde bulunacak, biz, ülkeyi kalkındırmayacak bir şeye izin verir miyiz" diyeceksiniz... Ne oldu, bize bir şey söyleyin; o arkadaşlarımız farkında olmadan mı yanlışlık yaptı; yoksa, siyasî var olma çabasıyla, insanlar, bazen elindeki yetkiyi kötü mü kullanıyorlar?! İçinizde bir karar verin ve gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde onu anlatın lütfen. Bunun arkasına kimse sığınmasın.

Bu tasarı, maalesef, birkaç firmayı gizlemek için kullanılmıştır. Sayın Bakan, Sanayi Komisyonunda "bu, bir af tasarısı değildir; eğer, bazı sorunu olan firmalar da bundan yararlanacaksa -elimdeki tutanakta öyle diyor, iyice okudum- biz de, bu kanunu çıkarmamazlık yapamayız" demişti; ama, aynı komisyonda, Sayın Bakan konuştuktan sonra, bir sayın milletvekilimiz "elbette, bugüne kadar, kredi kartı faizlerini, vergi barışını sağlamış, sicil affı getirmiş, bütün afları geçirmiş bir hükümet olarak, sanayicilerimiz hukuksal sorun yaşıyorsa, böyle af kanununu niye getirmeyelim ülkenin önünü açmak için" diyor. Burada da bir karar versinler; bu, bir af kanunu mudur değil midir, lütfen karar versinler ve kendi konuşmalarını bir bütünlük içerisinde sergilesinler.

Ayrıca, hukukun çözemediği işi çözmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi değildir. Hukukun takıldığı yerde, hukuksal düzenlemede dengeyi kurmak da Meclisin görevi değildir. Meclisin görevi, hukuku bir bütün olarak algılayıp, her yurttaşın, her sanayicinin haklarını müştereken korumak, yargı kararlarına saygı göstermektir. Biz, onun için bu tasarıya karşı çıkıyoruz. Bu tasarı, af niteliğindedir.

Kaldı ki, Kargil gündeme geldi. Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, yine, komisyonda, Kargili, çok önemli katkıları olan bir firma olarak tanımladı ve ekledi "ben sözcüsü değilim; ama, çok ciddî katkıları oluyor..." Bu Kargil, tarım arazisine kurulmuş, Türkiye'de yapay tatlandırıcıyı üreten firmalardan biri. Tatlandırıcı kullanma oranı, Fransa'da 0,47; dünyada yüzde 2 olan oran Türkiye'de yüzde 10. Bakanlar Kurulunca bu oran yüzde 50 arttırılır veya eksiltilir diyor; ama bugüne kadar yetkilerin hepsi artırmak amacıyla kullanılmış, hiç eksiltilmemiş; yüzde 15'e çıkmış.

Şimdi, Amerika Birleşik Devletlerinden yatırım yapan firmalar bu kotanın kaldırılmasını istiyorlar. Önce gidip kendi ülkelerinde kaldıracaklar, bunun insan sağlığına zararı yoksa. Bizim neyi savunduğumuzu da bilmemiz lazım. Elbette ki bu ülkeye yatırım yapılsın; ama bu ülkede yaşayan insanlarımızın sağlığıyla oynamaya, sadece ticarî menfaatları için, hiç kimsenin hakkı yoktur.

Amerikan firmalarının bu ülkede bazı sorunları olduğu doğrudur. Bu kanun Kargili de kapsar, belki Normandyi de kapsar, belki altıncıları da kapsar. Hukuksal zeminine, yatırımlarına bakmak lazım; ama, bizim görevimiz hukuka takılmış firmaları aklamak olmamalıdır. Bizim görevimiz, ülkedeki dürüst ticaret anlayışını aklamaktır. Bizim görevimiz, ülkede istihdam ve katmadeğer yaratarak hizmette kendimizi aklamaktır. Onların sorunları varsa, kendileri çözsünler. Ama başarılı olan bir şey var, özellikle yapılmıştır demiyorum; ama, eğer NATO toplantısında Amerikan firmalarının sorunu ne oldu diye sorulacaksa, komisyondan hızlı geçirdiğimizi varsayarsak, Meclise geldikten beş altı gün sonra...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen tamamlayın efendim.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

... buraya indirdiğimizi varsayarsak, Sayın Bush'un bize soru sormasına gerek kalmamıştır; bu yasa, Amerikan firmalarının sorununu da çözer, hukukla sorunu olan diğer firmaların da sorununu çözer, bu yasa iktidara istediği yöreye endüstri bölgesi kurdurur, içinde eğer küçük de olsa bir tesis varsa, onun da hukukla sorunu varsa onu da aklatır. Biz, sadece af getirilecekse -masumane duygularla- burada Meclise getirilen af biçiminde değil, ayrıştırılarak getirilmesinden yanayız. Getirin, onu da tartışalım; ama, hiçbir şeyi "ülkede yatırımcının önünü açıyoruz" diyerek bir anlayışın arkasına saklamayın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Değerli Başkan, çok değerli arkadaşlar; her fikre saygılı olduğumuz için, geniş bir tartışmaya girmek istemiyorum. Yalnız, Değerli Arkadaşımızın yanlış açıkladığı ya da bilmediği konulara açıklık getirmek istiyorum.

Tersten başlayacağım; Kargil firması yapay tatlandırıcı imal etmiyor; imal edilen, nişasta bazlı şekerdir, fruktozdur.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Evet, aynı şey...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Bunun da sağlığa bir zararı yok. Bugün meşrubat sanayii bu teknolojiyle kurulmuştur. Dolayısıyla, Şeker Kanunu bu Meclisten geçmiştir. Şeker Üst Kurulu şekerin Türkiye'deki tüketim miktarını hesaplamakta, (B) grubu dediğimiz yüzde 2 emniyet payını ayırdıktan sonra (A) grubu (pancardan üretilen) şeker miktarını belirlemekte, bunları aşan miktarı da (C) grubunda, ihraç şekeri olarak koymakta; ancak, IMF ve Dünya Bankasıyla yapılan görüşmeler neticesinde, şimdiye kadar, ihraç edilen şekerin dünya fiyatı ile maliyeti arasındaki farkı hazine ödediğinden, bu yükümlülükten hazineyi çıkardık, taahhüt de ettik, şeker fabrikalarını iki yıldır kâra geçirdik cumhuriyet tarihinde. Takdir etmenizi beklerdik, burada bilgi de verdik ve kotaları da yasaklamayı kaldırdık, teşviklerle, doğrudan destekle, pancar yerine mısır, kanola, ayçiçeği ya da soya eken müstahsilimizi destekleyerek, pancarda, şeker stokunda, her şeyde denge kurulmuştur; endişe edecek bir taraf yoktur.

Mısırdan nişasta elde edilen ve nişasta bazlı tatlandırıcı imal eden kuruluşların kotası, kanunen yüzde 10'dur; ancak, hükümet, bu kotayı yüzde 50 daha artırarak yüzde 15'e çıkarabilmektedir. Bizden önceki hükümet, bu yüzde 15'lik kotayı tanıdığı için, kendilerine yerli mısır kullanma şartını getirerek, biz de yüzde 15 kota verdik. Dolayısıyla, Amerikan şirketlerinin Türkiye'nin sağlığını yok edecek bir üretim yaptıkları şeklindeki açıklamanızı düzeltmek istiyorum.

İkincisi, bu olayı NATO'yla irtibatlandırmanız talihsiz bir açıklamadır. Değerli arkadaşlar, 2004 yılı, Türkiye için çok önemli bir yıldır. Eğer, geçtiğimiz günlerde Dünya Gazete Yatırımcıları Birliğinin toplantısı yapılmışsa...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gazete Editörleri Birliği.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - ... arkasından, benim Bakanlığımın gururla ev sahipliği yaptığı OECD Ülkeleri Bakanlar İkinci Toplantısı dünyada ilk defa Türkiye'de yapılmışsa ve başarıyla tamamlanmışsa, OECD Genel Sekreteri "OECD'nin prestijini de kurtardınız" demişse; arkasından, Avrupa Birliğinden gelen,Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi konusunda kuşkusu olan parlamenterlerden bazıları "biz buraya olumsuz görüşümüz için doküman toplamaya geldik; ama, özür diliyoruz, iki şey öğrendik; bir, Türkiye'de, kaybedilen, insanlığın ve misafirperverliğin üstünlüğünü gördük; ikincisi de, Avrupa organizasyonlarının üzerinde bir organizasyon gördük" demişlerse; arkasından, İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Toplantısından Türkiye için çok önemli sonuçlar alınmışsa; şimdi de, NATO Devlet Başkanları yine ilk defa Türkiye'de toplanıyorsa, bunlarla hep beraber gurur duymamız lazım. Böyle, yasaları NATO'yla filan irtibatlandırmayı şanssızlık addediyorum.

"Efendim, siz, kurulu tesislere de endüstri bölgesi izni vereceksiniz..." Evet, vereceğiz. Niye istiyor; ayıplarını kapatmak için değil arkadaşlar, yapılan müracaatlar yeni tevsiat için. Eğer, endüstri bölgesi olarak ilan ederseniz, ilave olarak şu kadar milyon dolar yatırım yapacağım, şu kadar istihdam sağlayacağım, şu teknolojiyi getireceğim, getirdiğim teknolojide de enerji kullanımında şu kadar tasarruf sağlayacağım diyor. Eğer, siz, buna yok diyorsanız, merkezî planlamanın artık dünyada ortadan kalktığını görmüyorsunuz demektir.

Değerli arkadaşlar, bir başka konu Kargil konusudur. Bu, herkes tarafından bilinmektedir. Biz, Hükümet olarak şeffaf yönetimi benimsedik; dolayısıyla, hiçbir gizlimiz yok. Eğer öyle olsaydı, size o listeleri vermezdik; ama, biz, bütün listeleri, müracaat edenlerin listelerini verdik. Müfettişlerin raporları da açık, mahkeme kararları da açık. Şimdiye kadar da o fabrika tarım arazisine kurulduğu için yıkılmamış. Eğer, siz yıkılması teklifini getiriyorsanız, Meclisin takdirindedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bu vesileyle, Sayın Bakan, tasarının tümü üzerindeki gruplar ve şahıslar adına yapılan konuşmalardaki eleştirilere bir açıklık getirmiştir; açıklama yapmıştır, bu hakkını kullanmıştır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

ENDÜSTRİ BÖLGELERİ KANUNUNDA  DEĞİŞİKLİK  YAPILMASI  HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 9.1.2002 tarihli  ve 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa 1 inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 1/A maddesi eklenmiştir.

"Tanımlar

MADDE 1/A. - Bu Kanunda geçen;

a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,

b) Endüstri bölgesi: Yatırımları teşvik etmek, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'de yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişinin artırılmasını sağlamak üzere bu Kanun uyarınca kurulacak üretim bölgelerini,

c) Organize sanayi bölgesi: 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu uyarınca kurulan ve işletilen mal ve hizmet üretim bölgelerini,

d) Kurul: Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunu,

e) Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu: 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca hazırlanması gereken raporu,

f) Sağlık koruma bandı:  1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gereği, endüstri bölgesi mülkiyet sınırları içinde bırakılması gereken yapılaşmaya kapalı alanı,

g) Özel endüstri bölgesi: Üzerinde kurulu sanayi tesisi bulunan, gerçek ya da tüzel kişilere ait  ve bu Kanun hükümlerine göre ilan edilebilecek endüstri bölgelerini,

İfade eder.''

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, zamanım az diye, bunu çok açıklamadım. Bu tatlandırıcı meselesi Türkiye'de çok konuşuldu, bu konuyla da çok ilgisi yok; ama, bir bilgi vermek istiyorum. Pancardan sakaroz üretiyoruz, bu mısırdan ürettiğimiz nişastadan da früktoz üretiyoruz; dolayısıyla, tatlandırıcıya dönüşüyor. Az çok mürekkep yalayıp bu işe ilgi duyan herkes, bunun nereden üretildiğini bilir; yani, bilgi eksikliğimizden değil; sonucun nereye gittiğini, bu nişasta fabrikalarını, üretimi kimin yaptığını, kaç tane olduğunu, 6 firmanın da kimler tarafından işletildiğini biliyoruz. Hiçbir sanayiciye karşı değiliz; ancak, bunu, böyle, sadece tatlandırıcı üreten firmalar var, insan sağlığına uygun üretiyoruz diye yorumlamamak lazım. Pancar üreticisi nasıl mağdur olmuştur, tatlandırıcıyı mısırdan ürettiğiniz sürece pancardaki üretimin nasıl eksiltildiğini de görüyoruz.

Sayın Bakan komisyonda dedi ki: "Bunlar, eskiden, ithal mısırdan üretiyorlardı, transgenik ürünlerle, genleriyle oynanmış ürünlerle, mısır ithal ediyorlardı, nişastayı böyle üretiyorlardı; ama, biz, ülkeyi sevdiğimiz için -o anlama gelen- bir kolaylık getirdik -kendilerine teşekkür ediyorum- şu alanda ekeceksiniz diye artık insanlara gösteriyoruz; mısırı, Türkiye'de, belirlenen alanlarda ekin diyoruz." Güzel, mısır üretimini artırdınız, tatlandırıcı işleyecek tesislerin Türkiye'de mısır üretmesinin de önünü açtınız. Transgenik ürünlerin zararı var, yararı var; kamuoyu, bu açıklanınca bilgilenecektir, zararlı mıdır yararlı mıdır, hangi ülkelerde nasıl karşılanıyor, ortadadır; ancak, ben burada şunu açıklamak istiyorum değerli arkadaşlar: Transgenik ürünlerin güvenliği kanıtlanmamıştır. Türkiye'de çok sayıda işleniyor. Bundan nişasta elde ediliyor, tatlandırıcı elde ediliyor. Bu yönüyle bir çekincemiz var.

Dünyada yüzde 2 olan, neden bizde yüzde 15'e çıkıyor; bunun açıklamasını, herkes, yapmak ve düşünmek zorundadır. Buna kimse itiraz edemez. Hangi gerekçeyle olursa olsun, Türkiye'de şeker fiyatını düşürmek için dahi, dünyanın öngörmediği bir yöntemi kullanıp, şeker fiyatlarını aşağıya çektik diye, burada, bir anlayış içerisinde olmamız mümkün değildir. Önemli olan insan sağlığıdır. Birinden üretilen şeker 900 000 liraya mal oluyor, diğerinden, pancardan üretilen 1 400 000 liraya mal oluyor. Fiyatı hepimiz biliyoruz; ama, hiçbir meblağ, insan sağlığından daha önemli değildir, hiçbir meblağ, ülkede, pancar üreticisini sıkıntıya sokup işinden edecek kadar önemli de değildir, onların ekmek kapısını yok edecek kadar önemli de değildir. Bu dengenin doğru kurulması lazım.

Haa, "pancar ekmesin, mısır ekiliyor, sanayii dengeleyelim..." Var mı böyle bir şey?! Keşke Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı burada olsa da beraber konuşsak. Kendi Tarım ve Köyişleri Bakanınız bu işe gönül rızasıyla "evet" derse bütün sözlerimi geri alırım. Böyle bir şey yok, dünyada yok. "Bunu kontrol etmek zorundayız" diyen Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı, "bunu dengeli olarak ülkeye yaymak zorundayız" diyen, "bu kotayı düşürüp yükseltmeyi düşünmemiz gerekir" diyen insan Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı. Duyarlılığını bildiğim için burada rahat konuşuyorum.

Değerli arkadaşlar, deniliyor ki: "Hukukla sorunu yok." Hukukla sorunu olmayan bir firmada, Türk hukuku, hiçbir zaman, onun müracaatını sınırlayacak bir karar almamıştır.

"Peki, bu firmalar kurulmuştur, yıkalım mı? Getirin böyle bir teklifi, değerlendirelim" diyor Sayın Bakan. Arkadaşlar, Sayın Bakan da iyi bilir, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hiçbir binayı yıkma kararının alındığı yer değildir; sanayi tesisinin inşaı için bireysel olarak karar alma yeri de değildir; Türkiye'de dengeli düşünme, Türkiye'de dengeyi kurmayı sağlayacak kanunları çıkarma yeridir Türkiye Büyük Millet Meclisi. Biz, hukuk kararlarının, yargı kararlarının milletvekilleri tarafından çıkarılacak bir kanunla yok sayılmasına karşıyız. Kimse bunu farklı anlatmaya çalışmasın. Bakanlığın hukuk müşavirleri bile, buradaki kararı yasal olarak doğru buluyorlarsa, ben, burada söylediklerimin arkasında durarak, her televizyon programında tartışmaya hazırım değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın efendim.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Biz, hiçbir yeri yıkmak istemiyoruz; ama, biz, önce, Türkiye'de hukuku yıkmak istemiyoruz, yargı kararlarını yıkmak istemiyoruz. Onları yıkarsanız, bütün sanayi sektörlerini yıkarsınız ve o enkazın altında siz de kalırsınız, biz de kalırız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. - 4737 sayılı Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 2. - Endüstri bölgeleri kurulacak alanları belirlemek ve bu Kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere Bakanlık Müsteşarının başkanlığında; Maliye, Bayındırlık ve İskân, Tarım ve Köyişleri, Çevre ve Orman bakanlıkları, Hazine ve Devlet Plânlama Teşkilâtı müsteşarlıklarından en az genel müdür seviyesinde birer temsilci ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisinden oluşan Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulu kurulmuştur.

Kurul, gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerine başvurur ve bunların temsilcilerini toplantıya davet edebilir. Kurulun sekretarya hizmetleri, Bakanlık tarafından yürütülür.''

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. - 4737 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Endüstri bölgelerinin kuruluşu ve ilanı

Madde 3. - Ülke ekonomisinin gelişmesini ve teknoloji transferini sağlamak, üretim ve istihdamı artırmak, yatırımları teşvik etmek, yabancı sermaye girişini artırmak ve Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'de yatırıma yönlendirmek amacıyla; Bakanlık, kurum ve kuruluşların başvurusuna istinaden veya re'sen yer seçimi yapmak suretiyle endüstri bölgelerinin kurulması önerisinde bulunabilir. Bakanlığın önerisi üzerine Kurulca belirlenen yerlerde, Bakanlar Kurulunca endüstri bölgelerinin kurulmasına izin verilebilir. Endüstri bölgelerinin kurulmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararları  Resmî Gazetede yayımlanır. Endüstri bölgesi olarak belirlenen araziler hiçbir şekilde başka amaçlarla kullanılamaz. Bu husus tapu kütüğüne şerh edilir.

Endüstri bölgesi olarak ilan edilen arazi kamulaştırılarak Hazine adına tescil edilir ve Maliye Bakanlığı tarafından endüstri bölgesi olarak kullanılmak üzere tahsisi yapılır.

Endüstri bölgelerinin kurulması için gerekli kamulaştırma bedeli ve alt yapı ile ilgili giderler Bakanlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır.

Ayrıca, Bakanlıkça da uygun görülmesi halinde, endüstri bölgesi olarak ilan edilen arazi, bedeli ilgili yatırımcı tarafından karşılanmak suretiyle de kamulaştırılabilir. Bu şekilde yapılan kamulaştırmalarda 4 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre işlem yapılır.

Hazine arazilerinin tescili ve bu araziler üzerinde irtifak hakkı tesis işlemlerine ilişkin belgelere ait liste ve listeyle ilgili açıklamalar  Bakanlıkça Sayıştaya altı aylık dönemler halinde gönderilir.

Endüstri bölgelerinin yönetim ve işletilmesi, her bölge için ildeki sanayi odası ya da sanayi ve ticaret odası bünyesinde kurulacak Endüstri Bölgeleri İşletme Müdürlüğü tarafından yürütülür.

Endüstri bölgesindeki yatırım faaliyetleri, bölgenin sevk ve idaresi ile ilgili iş ve işlemler, Bakanlığın denetimine tâbidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Muharrem Eskiyapan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 611 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık ikibuçuk yıl önce yasalaştırdığımız ve uygulamada bazı aksaklıkların görülmesi üzerine değişiklik yapılması hâsıl olan bu yasa tasarısı, umarım, bir süre sonra, değişiklik için tekrar gündeme gelmez. Daha önce, endüstri bölgeleri kurulması, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla belirleniyordu. Şimdi maddeyle getirilen değişiklikle, yer seçimi konusunda, kurum ve kuruluşların başvurusuna istinaden, Bakanlığın öneri getirebileceği hükmü getiriliyor. Nihaî karar ise, yine eskiden olduğu gibi, Bakanlar Kuruluna veriliyor. Bakanlar Kurulunca endüstri bölgesi olarak ilan edilen araziler kamulaştırılarak hazine adına tescil ediliyor. Bakanlık tarafından uygun görülmesi halinde, endüstri bölgesi olarak ilan edilen araziye, bedeli yatırımcı tarafından karşılanmak üzere kamulaştırma imkânı getirilmekte ve bu arazi, irtifak hakkı verilmek suretiyle yatırımcıya tahsis edilmektedir. Bu tür uygulamalarda hataları en aza indirgeyecek bir yaklaşımın Bakanlık tarafından ortaya konulması gerekmektedir.

Burada işaret etmek istediğim şey şu: Sayın Tacidar Seyhan arkadaşımın da söylediği gibi, bazı kriterler getirilmiş. Bu kriterlerden bir tanesi, 75 trilyon liralık yatırımın 150 000 metrekare arazide yapılmasıdır; ama, onun dışında başka bir kriter yok.

Tacidar Beyin söylediği gibi, durum şu, Sayın Bakanım: Yani, bu bölgeler için bizim daha evvelden hazırladığımız bir plan var mı? Eğer bu plan varsa, bunun altyapısı hazır mı? Bunları dikkate almamız lazım. Yani, ihtilafları ortaya çıkarmadan bazı şeyleri halletmek lazım. Benim görüşüme göre, sadece iki kriter konulmuş. Bu kriterlerden bir tanesi, işte, 150 000 metrekarede yapılması; diğeri de, 75 trilyon yatırım yapılması.

Peki, Sayın Bakanım, başka bir şey ifade etmek istiyorum: Bundan evvel 36 il için bir teşvik getirdiniz. O zaman da, ben, yine, bu kürsüden demiştim ki, efendim, bu getirdiğiniz 1 500 dolar kriteri doğru değil, getirdiğiniz beş sene gibi müddet doğru değil. Ben bir sanayici arkadaşınızım. Buraya getirdiğiniz teşvikte, beş senede bakkal dükkânı dahi açılmaz; lütfen, şunu on seneye getirin. O gün hatırlıyorum "hayır, bu böyle olmaz" dediniz; ama, şimdi, Sayın Başbakanımız, basından görüyorum ki, bu beş senenin az olduğunu söylüyor. Demek ki... Bazı ikazlarımızı, lütfen, iyi niyetle, samimiyetle söylenmiş olarak kabul ediniz. Mesela, bu 36 ilde başka bir şey daha vardı; sektörel bazda bir teşvik yapın dedik.

Şimdi, Türkiye'nin sanayi envanteri yok. Bana söyleyebilir mi Sayın Bakanım -ben, yıllarca kendisiyle beraber çalıştım- kurulmuş organize sanayi bölgelerinde kaç tane boş yer var? Artı, bunları teşvikin içine alıyorsunuz; ama, Türkiye'nin bir sanayi envanteri var mı; hangi fabrikaya ihtiyacımız var, hangi sektöre ihtiyacımız var; istihdamı neler yaratacaktır, ihracatı hangi sektörler yaratacaktır?

Sayın Bakanım -tekrar bir daha dönmemek için söylüyorum- bunlar da bu tasarının içinde belli olmalıydı; ama, görüyorum ki, sadece iki kriter koymuşsunuz. Bu iki kriterden de biri 75 trilyon, biri de 150 000 metrekare arsa.

Şimdi, eğer sektörel bazda bir teşvik yapmazsanız... Yani, misal vereyim; bugün ne kadar pahalıya mal ederseniz edin, ne kadar geniş araziye yaparsanız yapın onu teşvik edeceğim anlamı mı çıkacak bundan?! Ama, ileri teknoloji getiriyorsunuz; kabul ediyorum onu. Yani, bunlara biraz dikkat etmek lazım. Benim üzerinde durmak istediğim şey bu.

Sayın Bakanım -bilmiyorum, ben, sanayi odasından ayrıldıktan sonra yapıldı mı yapılmadı mı- buradan sormak istiyorum: Türkiye'nin bir sanayi envanteri var mı? Yani, bizim, Türkiye'nin neye ihtiyacı var, hangi sanayi kollarına yatırım yapmaya ihtiyacımız var, bunu biliyor muyuz acaba? Belki ben bilmiyorum; Sayın Bakanım bana izah ederse sevinirim. Bu türden hataları en aza indirgeyecek bir yaklaşımın bakanlık tarafından ortaya konulması gerekmektedir.

Ülkemizdeki istihdamın artırılmasına yönelik olarak düşünülen bu tasarının en önemli fıkralarından biri, endüstri bölgelerinde yer alacak sektörlerin bakanlık tarafından belirlenecek olmasıdır. Daha önce söylediğimiz gibi, eğer, bu teşviklerde de, yine, kriterler belli değilse, düşünüyorum ki, acaba hata yapılır mı? Hatayı en aza indirgemek için, bu tasarının... Ben, böyle firma bazında falan tenkide girmek istemiyorum, bunu bilmediğim için girmek istemiyorum; ama, bu tasarının kökünde sanayii teşvik vardır, yatırımları teşvik vardır, istihdamı artırıcılık vardır. Tahmin ediyorum, büyük bir ihtimalle de, kanunlaşırsa, bu mahzurları giderecek bazı kriterleri de sayın bakanlığımız ortaya koyarsa, ben, şahsen, Grubum adına da memnun olacağım.

Değerli arkadaşlarım, yukarıda açıkladığım konuların uygulanması açısından dikkate alınacağı umuduyla, ülke ekonomisine yapacağı katkılar, teknolojik gelişimin sağlanmasına, yatırımların sektör bazında teşvik edilmesine, yatırımların artırılmasına, yabancı sermaye girişinin artmasına ve nihayet, üretimin ve istihdamın artmasına katkı yapması dileğimle, şahsım ve Grubum adına, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eskiyapan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, sualler de oldu, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Muharrem Eskiyapan'a katkılarından dolayı teşekkür ediyorum, bazı suallerini cevaplandırmak istiyorum.

Kriterlerin sadece 75 trilyon ve 150 000 metrekare olmadığı, ileriki maddelerde anlaşılacaktır. Şöyle ki: Bir defa, teknoloji öngörülmüştür. Ancak, yasanın özelliği dolayısıyla geçici 3 üncü maddeye bunun yönetmelikle belirleneceği hükmü konulmuştur ve sürüncemede kalmaması için de üç ayla sınırlandırılmıştır ki, yönetmelik çıkmadan önce şu veya bu şekilde yanlış teşvikler verilmesin diye. Bu teşviklerde -özet olarak söylüyorum- kriterler, katmadeğer açısından, istihdam açısından, ithalatı ikame suretiyle döviz tasarrufu, ihracat suretiyle döviz kazancı yönünden, yeni teknoloji açısından ve yerli hammadde kullanma açısından değerlendirilecektir ve  teşvikler -Muharrem Beyin belirttiği gibi- mutlak surette, sektörel ve bölgesel olarak verilecektir. Dolayısıyla -detayına girmek istemiyorum- yönetmelikte bütün bunlar belirlenecektir.

Bir başka konu, 1 500 doların altında millî geliri olan bölgelerin teşvikidir. Tabiî ki, Türkiye'nin temel sorunlarından birisi de kesimler arasında ve bölgeler arasında gelir dağılımındaki yozlaşmadır. Krizlerin de etkisiyle, bu, iyice belirgin hale çıkmıştır. Dolayısıyla, kalkınmada öncelikli yöreler diye belirlediğimiz bu 36 ildeki teşviklerle, yatırımların o yörelere gitmesi, oradaki işsizlik sorununun çözülmesi ve göçlerin önlenmesiyle büyükşehirlerdeki sosyal sorunların önlenmesi düşünülmüştür. Takdir edersiniz ki, bu teşvik çıkarılırken de, IMF ve Dünya Bankasıyla bunlar tartışılmıştır; çünkü, devlette devamlılık esastır. Eski anlaşmaların devamı dolayısıyla, gerek sivil toplum kuruluşları gerekse ilgili kurumlarla bunlar görüşülerek yasalaşmaktadır. Nitekim, bu tasarıyı getirirken,  yatırım açısından sermaye neden 75 trilyon seçildi, onu da  takdirlerinize sunayım. Biliyorsunuz, yine sizin desteklerinizle çıkarılmış olan Yabancı Sermayeyi Yasasından önce, yabancı sermaye yatırım yapacağı zaman izne tabiydi ve en az 50 000 000 dolar yatırım yapma mecburiyeti vardı. Bunu, sivil toplum kuruluşlarımızla, Yabancı Sermaye Derneğimizin yönetimiyle tartıştık, görüştük, yabancı yatırımcılarla görüştük. Bu 50 000 000 dolar, benimsenen bir rakam olduğu için, 50 000 000 doları yaklaşık 75 trilyon lira olarak koyduk ki, biraz büyük yatırımlar olsun; istihdama, döviz kazancına ve katmadeğere büyük ölçüde yön veren, aynı zamanda KOBİ'lerin yan sanayi olarak çalışacağı büyük sanayileri teşvik için bu rakamı koyduk.

Beş sene konusunda Muharrem Bey tamamen haklıdır. Konuşmamda da söyledim. Örneğin, Macaristan on yıl olarak veriyor bunu. Yalnız, hakikaten, kabul etmek lazım ki, tasarı hazırlanırken bazı hatalar oluyor. Mesela, oradaki ifade bile yanlış. Başbakan talimat verdi; önümüzdeki günlerde bunları düzeltme yoluna gideceğiz. Yatırıma başladı, üç yıl sürecek; ondan sonra iki yıl kalıyor. Aslında, tasarının gerekçesinde öngörülen, işletmeye girdikten sonra beş yıldır. Muharrem Beyin ikazını, tekrar, o düzeltmeyi hızlandırma yönünden değerlendireceğiz.

Sanayi envanterine gelince; müşterek çalıştığımız dönemde, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde kurmuş olduğumuz sistem güncelleştirildi. Devlet İstatistik Enstitüsünün destekleriyle, öncülüğüyle, Bakanlığımızın destekleri ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin müşterek çalışmasıyla, bu yılın sonuna kadar bütün iş kayıt sistemi tamamlanarak güncelleşiyor. Dolayısıyla, sanayi haritamızı biliyoruz, envanterimizi biliyoruz. Esnaf, bunun dışında, kayıtdışıydı. E-esnaf projemiz bitti; 5 380 000 esnaf veri tabanına işlenmiş durumda. Hatta, burada, hangisinin aktif hangisinin pasif olduğu ortaya çıktı, mükerrerler silindi. Hızla şeffaflaşabilmek için, bu çalışmalar, e-devlet kapsamında yürütülmektedir.

Zannediyorum, Muharrem Beyin uyarıları ve sualleri bunlardan ibarettir.

Çok teşekkür ediyorum.

MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Ben de teşekkür ederim Sayın Bakan.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

3 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 4. - 4737 sayılı Kanuna 3 üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 3/A ve 3/B maddeleri eklenmiştir.

"Yatırım izni

MADDE 3/A. - Endüstri bölgelerinde yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişilerin Bakanlığa başvurusu üzerine, ön yer tahsisi yapılır. ÇED mevzuatına tabi faaliyetlerden ÇED olumlu kararı veya ÇED gerekli değildir kararı verilerek, yatırımı kabul edilen faaliyetler hakkında gerekli izin, onay ve ruhsatlar verilmeden önce başvuruda bulunan kuruluşun yatırımda kullanacağı sabit yatırım tutarının binde beşini geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek tutarı, Bakanlık Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırması zorunludur. Bakanlık Merkez Saymanlığınca tahsil edilen bu tutarlar bütçeye gelir kaydedilir.

ÇED olumlu kararı veya ÇED gerekli değildir kararı verilen faaliyetler hakkında, ilgili kurumlarca başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın on beş gün içinde irtifak hakkı dahil, gerekli tüm izin, onay ve ruhsatlar verilir. Bütün bu işlemler üç ay içerisinde tamamlanır.

Endüstri bölgelerinde yer alacak sektörler, Bakanlık tarafından belirlenir.

BAŞKAN - Madde 3/A üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Yücesan; buyurun. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Kalkınma, büyüme ve refahın tüm toplum katmanlarına adil bir biçimde dağıtılması, birçok ülkenin temel sorunları arasında yer almaktadır. Bazı ülkeler, doğal kaynaklar yönünden zengin olmalarına karşın, yeterli büyüme sağlayamamaktadır ve kişi başına düşen gelirleri son derece düşüktür. Bireylerin mutluluğunu sağlamanın yolu, toplumsal ve ekonomik hizmetlerin, bu hizmetlerin dayandığı ekolojik ve toplumsal sistemlerin varlığını tehdit etmeksizin, herkese eşit sunulmasından geçmektedir.

Çıkarılmak istenen kanun çerçevesinde yapılacak yatırımlar, özellikle sanayileşme ve kentleşme sürecinde giderek artan kentsel nüfusu, ülke yüzeyinde mekânsal organizasyonu, bölge ölçeğinde kent planlama çalışmalarında ve kalkınma planı düzeyinde olumsuz yönde etkileyecektir.

Ülkemizin ekonomik zenginliği sadece yeraltı cevherleri, tarımsal ürünler ve imalat sanayii ürünleri değildir. Ülkemiz, yaygın olarak, yeraltı ve yerüstü taşınır ve taşınmaz kültür ve doğa varlıklarına sahiptir. Özellikle, kentlerimizin tarihsel gelişme sürecinde kazandığı kentsel doku, sivil, dinî, askerî yapılar ve doğal çevre verileri, özgün birer kimlik öğesi olarak sadece sosyokültürel zenginlik kaynağı değil, aynı zamanda turizm için çekim nedeni olarak zengin ekonomik kaynaklardır. Uygun olmayan sanayi yer seçimlerinden doğacak kayıplar, sadece yerel, bölgesel, ülkesel değil, evrensel boyutta onarılmaz, yerine konulamaz kayıplara neden olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, unutmamalıdır ki, kültür ve doğa varlıkları, evrensel boyutta bir ortak mirastır. Bu bakımdan, sanayi yer seçiminin yapılmasında planlama ilkelerine uymak, dikkat etmek gerekmektedir. 4737 sayılı Kanun, yabancı sermaye yatırımlarını teşvik etmek ve yabancı sermaye girişinin artırılmasını sağlamak amacıyla çıkarılmış ve mevcut şekliyle, zaten Anayasa ve İmar Kanununa aykırıdır. Yapılmak istenen değişiklik, tamamen özel istekleri karşılamaya yönelik olup, haksızlıklarla doludur. İmar Kanununun amacı, yerleşme yerleriyle bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamaktır. Yine, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun amacı, korunması gereken taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili tanımları belirlemek, yapılacak işlem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama kararlarını alacak teşkilat, kuruluşları ve görevlerini tespit etmektir. Günümüzde, çevre, kültür, tabiat varlıklarının korunmasının sivil toplum örgütleriyle ve halkın katılımıyla gerçekleştirilmesi genel kabul görmektedir. Böylesine, korumanın aleyhine ve merkezî bir kararla, sadece tek boyutlu ekonomik çıkarları gözeten bir yasa, çok şaşırtıcı ve üzüntü vericidir. Kanuna kent planlaması yönünden baktığımızda da, maalesef, çok acı bir tabloyla karşı karşıya kalmaktayız.

Değerli arkadaşlarım, imar planını oluşturan öğelerden nazım imar planı, arazi parçalarının genel kullanılış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğu, çeşitli yerleşim alanlarının gelişme, yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini düzenlemektedir. Böylece, kentsel yerleşmelerde olması gereken yerleşme sistemini yaratmak, nüfus ve yapı yoğunlaşmasını işlevsel kılmak amaçlanmaktadır. Durum böyleyken, çıkarılacak bu yasa güvencesinde, birtakım kuruluşların veya kişilerin talepleri doğrultusunda, Bakanlıkça resen belirlenen veya önerilen yerlerde yapılaşma izni, bölge planlama, kent planlama anlayışına temelden aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, bu durumda, çevre koruma, çağdaş kent planlama ilkeleri, şehircilik esasları ve kamu yararları düşünülmeksizin birtakım yerler rahatlıkla endüstri bölgesi ilan edilebilecektir. Daha açık bir ifadeyle, bir kentsel dinlenme alanı, bir doğal SİT bir koruma alanı gibi nitelikli arazilerin durumu dikkate alınmaksızın ve konut bölgesine komşu alanın, konut bölgesinin duyarlılığı dikkate alınmaksızın bir sanayi tesisine tahsisi kolaylıkla yapılabilecektir.

Objektif, bilimsel analizlere dayanmadan, sadece bir yatırımcının talebine bağlı olarak bu arazilerin tahsisi, kent planlama ilkelerine ve kamu yararına aykırıdır.

Kanun koyucu olarak bizlerin, kamu menfaatına uygun kanun yapma yetkimiz var; ama, çocuklarımızın geleceğini karartmaya hakkımız yok diye düşünüyorum. İnanıyorum ki, İktidar Partisine mensup sağduyulu milletvekili arkadaşlarımız, bu güzelim arazilerin bazı özel firmalara peşkeş çekilmesine izin vermeyeceklerdir.

Öte yandan, Anayasamızın 166 ncı maddesi, planlı bir kalkınmanın gerçekleştirilmesi görevini devlete vermiştir. Yine, Anayasamızın 56 ncı maddesi, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkından söz etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu maddeyi bütünüyle incelediğimizde, sağlıklı ve dengeli çevre kavramına, doğal güzelliklerin korunduğu, kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği hava ve su kirlenmesinin önlendiği çevre kadar, belli bir plan ve programa göre düzenlenmiş çevrenin de gireceği kuşkusuzdur. Bu yönüyle baktığımızda, tasarı, Anayasaya aykırıdır değerli arkadaşlarım.

Merkezî ve planlı ekonomilerden serbest piyasa ekonomisine geçen ülkelerde düzenleyici mekanizmanın bulunmayışı, rant arama, yolsuzluk ve büyük çaplı soygunlara neden olmaktadır. Yolsuzluk yapmanın ve rant aramanın çok çeşitli yolları vardır. Ben, size, burada, konuyla doğrudan ilgisi olduğu için sadece ikisinden bahsetmek istiyorum. Birincisi, çıkar veya baskı gruplarının, siyasal karar alma sürecinde iktidar partilerini, bürokratlarını etkileyecek kendi menfaatları doğrultusunda yönlendirmek için yaptıkları lobi faaliyetleridir. Bu tür faaliyetler, kamu sektöründe kamu yararına en uygun kararın alınmasını engellemektedir. Diğeri ise, rant kollamadır. Rant kollama, çıkar veya baskı gruplarının, devlet tarafından sunî olarak yaratılmış bir ekonomik transferi elde etmek için giriştikleri faaliyetlerdir. Bazı ekonomik faaliyetlerin devlet tarafından düzenlenmesi veya ekonomik faaliyetler üzerine sınırlar konulması suretiyle baskı ve çıkar gruplarının menfaatı korunmaktadır. Bu kanunla hükümetin yapmak istediği de budur.

Endüstri bölgesi kurmak farklı bir iş, kurulu üretim merkezlerini endüstri bölgesi olarak ilan etmek çok farklı bir iştir. Bu ikisini birbirinden ayırmamız gerekmektedir. Eğer endüstri bölgesi kurulacak, istihdamın önü açılacak, ülkenin ekonomisine bir katkı  sağlayacaksa, gelin, o kanunu hep beraber çıkaralım. Ancak, mevcut ve hakkında ciddî problemler olan firmaların bulundukları yerlerin endüstri bölgesi olarak ilan edilmesi her yönüyle sakıncalı olacaktır ve biz bu işte de olmak istemiyoruz. Bu durumda, en verimli arazilerimizin, ormanlarımızın şahsî taleplerle endüstri bölgesi ilan edilmesi çok kolay olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Yücesan, lütfen tamamlayın.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla)- Başkanım, tamamlıyorum.

Bunu ise, gelecek nesillere yapılmış büyük kötülük olarak görüyorum. Çocuklarımıza daha güzel bir çevre, daha güzel bir ülke bırakmak hepimizin temel görevidir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz Sayın Yücesan.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 4 üncü maddenin 3/A maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

3/A maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çerçeve 4 üncü maddenin 3/B maddesini okutuyorum :

ÇED süreci

MADDE 3/B. - Endüstri bölgesi ilan edilmiş yerlerde yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişiler 2872 sayılı Çevre Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmekle mükelleftirler. Ancak bu faaliyetler yer tetkiki kararından muaftır.

ÇED raporunun sunulması üzerine Çevre ve Orman Bakanlığınca, faaliyetin niteliğine bağlı olarak, ÇED mevzuatında belirtilen kuruluşların temsilcilerinden oluşan inceleme ve değerlendirme komisyonu kurulur. Raporun Çevre ve Orman Bakanlığına intikali tarihinden itibaren inceleme, değerlendirme ve nihai karar verme süreci en geç iki aydır. Bu süreye, faaliyet sahibinin raporu düzeltmesi için tanınan süre dahil değildir. Faaliyet sahibi, düzeltilmek üzere kendisine geri verilen raporunu on beş gün içinde düzeltmek zorundadır.

BAŞKAN - 3/B maddesi üzerinde, şahsı adına Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır'ın söz isteği vardır.

Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 3/B maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz aldım.

Bu gece burada, geleneksel iki farklı siyasal bakış açısının en tipik bir örneğini hep beraber yaşıyoruz. Zannediyorum, bu gece yaptığımız tartışmalar, bugüne kadar, elli senedir bu Parlamentoda hep yapılageldi; ama, maalesef, yapılan tartışmaları, hep, bu işin önünü açmayı savunanlar kazandı; onun için bugün İzmit Körfezi şikâyetlerimiz var, onun için bugün İzmir Körfezi şikâyetlerimiz var, onun için bugün Trakya Ergene şikâyetlerimiz var.

Yani, bir şeyler yapalım; sanayiin hepimiz yanındayız, ülkemizin kalkınmasının hepimiz yanındayız; ama, bunun sürdürülebilir olmasını da hep beraber kabul etmek ve desteklemek durumundayız. Eğer, sürdürülebilir kalkınmayı ve sanayileşmeyi gözönüne alamazsak, on sene sonra, yirmi sene sonra, inanıyorum ki, bu Meclis, artık, bu kararları tartışamayacak noktaya gelecektir.

Şimdi, hazırlanan tasarıyla... Az önce, Sayın Bakan, Trakya'dan örnek verdi; otuz yıl önce biz Trakya'da sanayii bilmiyorduk, sanayi yeni gelmeye başlamıştı, davul zurnalarla karşıladık sanayii. Çünkü, bize ekmek kapısı açılıyordu; ama, yapılan planlar, sürdürülebilir kalkınma, Trakya'nın potansiyeli dikkate alınmadı. Bugün, Trakya'da insanların yaşamının zor olduğu bir çevre noktasına geldik. Şimdi, yine aynı tartışmaları yapıyoruz; inanıyorum ki, üç sene, beş sene, on sene sonra yine aynı tartışmaları yapacağız.

Trakya'da bir çevre düzeni planı yapıldı. Bu çevre düzeni planı, Trakya'nın neresinin sanayi alanı, neresinin tarım alanı, neresinin turizm alanı olacağını belirledi; ama, hâlâ, hükümet bu planın onaylanmasını kabul etmiyor, onaylamıyor ve bu hazırlanan yasa tasarısıyla da bugüne kadar şu veya bu şekilde kurulmuş olan sanayilerin affedilmesi gibi bir netice ortaya çıkıyor. Zannediyorum, biz bunu kabul ettiğimiz noktada, on yıl sonra, bu yasadan alınan güçle, moralle, destekle, yeni yeni kanunsuz yapılaşmalar oluşacak, on yıl sonra yine birileri birilerinin peşine takılıp, yine, başka yasalarla fiilî durumu kanuna geçirme gayreti içerisinde olacaklar. Peki, bu nereye kadar gidecek, buna ne zaman, nerede, nasıl dur diyeceğiz veya bunu nasıl kontrol altına alacağız, ben bu konuları Yüce Meclisin dikkatine sunmak istedim; çünkü, bu ülkeyi yaşanabilir kılmak ve babalarımızdan, dedelerimizden aldığımız gibi torunlarımıza iletmek hepimizin sorumluluğu.

Bana söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 4 üncü maddenin 3/B maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

3/B maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, kabul edilen 3/A ve 3/B maddeleri doğrultusunda çerçeve 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 5. - 4737 sayılı Kanuna 4 üncü  maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 4/A,  4/B ve 4/C maddeleri eklenmiştir.

"İmar plânları

 MADDE 4/A. - Endüstri bölgeleri sınırları içerisinde yapılacak ve hazırlama usul ve esasları Bakanlık tarafından belirlenecek 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı  ve parselasyon planları ve değişiklikleri ile alt yapı ile ilgili etüd, harita, plân ve projeler ihale yoluyla hazırlattırılır ve Bakanlık tarafından onaylanarak yürürlüğe girer. İmar plânları hazırlanırken, mülkiyet sınırları içinde Sağlık Bakanlığı ile Bakanlık arasında yapılacak protokol çerçevesinde belirlenen sağlık koruma bandı bırakılır.  Onaylı endüstri bölgeleri imar plânları, ilgili kurumlara bilgi için gönderilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Çerçeve 5 inci maddenin 4/A maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4/B maddesini okutuyorum :

İhtisas endüstri bölgeleri

MADDE 4/B. - İleri teknoloji kullanılması ve araştırma geliştirmeye imkân tanınması şartıyla, bilişim teknolojisi, tıp teknolojisi ve tarımsal endüstri de dahil, ihtisas endüstri bölgeleri oluşturulabilir.

İhtisas endüstri bölgelerinin  kuruluş ve işletilmesi ile yararlanılacak teşvikler, diğer endüstri bölgelerinde uygulanan usul ve esaslara tâbidir.

BAŞKAN - 4/B maddesi üzerinde söz talebi?.. Yok.

4/B maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4/C maddesini okutuyorum :

MADDE 4/C. - Münferit bir sanayi yatırımı gerçekleştirmek amacıyla,  yatırımı gerçekleştirecek yerli ve/veya yabancı gerçek ya da tüzel kişilerin başvurusu üzerine Bakanlığın uygun gördüğü alanların, Kurulun değerlendirmesinin ardından Bakanlar Kurulunca bu Kanun kapsamında münferit yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verilebilir.

Birinci fıkra uyarınca tahsis edilebilecek yerlerde, en az yetmişbeştrilyon Türk Lirası yatırım yapılacak olması, söz konusu faaliyet için ileri teknoloji kullanılması, kurulacağı alanın en az yüzellibin metre kare büyüklüğünde olması koşulları aranır. Yatırım tutarı her yıl, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca Maliye Bakanlığınca belirlenecek yeniden değerleme oranında artırılır.

Yerli ya da yabancı gerçek ya da tüzel kişilerin Bakanlığa başvurusunun ardından, Bakanlık yer incelemesi yapar ve incelenen alana ilişkin değerlendirme raporunu Kurula sunar. Sunulan değerlendirme raporu üzerine söz konusu alanın Kurul tarafından yatırıma uygun bulunması durumunda, ÇED mevzuatı uyarınca ÇED olumlu kararı veya ÇED gerekli değildir kararının alınmasının ardından alanın, Bakanlar Kurulu kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesi uyarınca acele kamulaştırma yapılabileceği kaydıyla yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verilir. Ayrıca, Bakanlıkça da uygun görülmesi hâlinde münferit yatırım yeri olarak ilân edilen arazi, bedeli ilgili yatırımcı tarafından karşılanmak suretiyle de kamulaştırılabilir. Bu şekilde yapılan kamulaştırmalarda 4 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre işlem yapılır.

Belirlenen alanın kamulaştırılmasının ardından alan, Hazine adına tescil edilir ve sabit yatırım tutarının binde beşini geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek tutarın, Bakanlık Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılmasını takiben yatırımcı lehine, 3 üncü ve 4 üncü madde hükümleri de dikkate alınarak bedelli veya bedelsiz olarak Maliye Bakanlığınca irtifak hakkı tesis edilir. Bakanlık Merkez Saymanlığınca tahsil edilen bu tutarlar  bütçeye gelir kaydedilir.

Hazine arazilerinin tescili ve bu araziler üzerinde irtifak hakkı tesis işlemlerine ilişkin belgelere ait liste ve listeyle ilgili açıklamalar Bakanlıkça Sayıştaya altı aylık dönemler halinde gönderilir.

Başvuru sahibi tarafından hazırlattırılacak 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar plânları, alt yapı ve üst yapı projeleri ve bunlarla ilgili ruhsat ve izinler Bakanlık onayı ve denetimine tâbidir.

Yukarıda sayılan işlemlerin tamamlanmasının ardından, yatırımın gerçekleşmesi için alınması gereken izin, onay ve ruhsatlar, ilgili kurumlarca başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın, onbeş gün içinde verilir.

Münferit yatırım yerinin belirlenmesi amacıyla toplanacak Kurulda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkları ile Dış Ticaret Müsteşarlığının görüşünün alınması zorunludur.

Münferit yatırım tesislerinin yönetim ve işletmesinden yatırımı gerçekleştiren gerçek ya da tüzel kişiler sorumlu olur.

Yatırımın tamamlanıp tesisin üretime geçebilmesi için alınması gereken izin ve ruhsatlar da ilgili kurumlarca onbeş gün içinde verilir.

BAŞKAN - Madde 4/C üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde 4/C'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, çerçeve 5 inci maddeyi tümüyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Çerçeve 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum :

MADDE 6. - 4737 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 5. - Kurulun çalışmaları, endüstri bölgelerinin seçimi, yatırım izninin verilmesi, bölgenin yönetimi ve işletilmesi, münferit yatırımlar için izlenecek yol, Bakanlıkça yapılan denetim ve irtifak hakkı tesis bedelinin tespitine ilişkin usul ve esaslar ile Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 7. - 4737 sayılı Kanunun  geçici 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Geçici Madde 1.- Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş bulunan mevcut organize sanayi bölgelerinden, sanayi parsellerinin tahsis oranı yüzde elliden düşük olan, tahsisi yapılmamış parsellerin bütünlük arz edecek şekilde bir arada bulunduğu, alt yapı inşaatı tamamlanmış ya da tamamlanmak üzere olan karayolu, demiryolu, liman, havaalanı yakınlığı gibi alt yapı avantajı bulunan bölgelerden Bakanlıkça uygun görülenler, Bakanlar Kurulunca endüstri bölgesi olarak ilân edilebilirler.

Endüstri bölgesi kurulması talep edilen yerlerde, organize sanayi bölgelerinin bulunması durumunda, öncelikle mevcut organize sanayi bölgeleri bu madde uyarınca kısmen veya tamamen endüstri bölgesi olarak ilân edilebilirler.

Endüstri bölgesi olarak ilân edilen organize sanayi bölgelerinin yönetim ve işletmesinden, ildeki sanayi odası ya da sanayi ve ticaret odası bünyesinde kurulacak Endüstri Bölgeleri İşletme Müdürlüğü sorumlu olur. Organize sanayi bölgesi yönetimi, endüstri bölgesi ilânına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazetede yayımlanmasını takiben bir yıl içinde, bölge yönetimini Endüstri Bölgesi İşletme Müdürlüğüne devreder.

Bu bölgelerde, bu Kanun ile tanımlanan yatırımı gerçekleştiren yatırımcılar,  bu Kanun ile getirilen teşviklerden yararlanırlar.

Organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgelerine dönüştürülebilmesi için aranan kriterler,  Bakanlık tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir.''

BAŞKAN  - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 8. - 4737 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 2 - Üzerinde kurulu sanayi tesisleri bulunan, arazi alanı yüzellibin metre kareden büyük, kurulduğu dönemde geçerli olan imar plânları uyarınca gerekli izinleri alarak faaliyete geçmiş, mülkiyeti yatırımcılara ait alanlar, mülk sahibi gerçek ya da tüzel kişilerin başvurusu ve Bakanlığın uygun görmesi üzerine, Kurulun değerlendirmesinin ardından Bakanlar Kurulu kararı ile özel endüstri bölgesi olarak ilan edilebilir.

Birinci fıkra uyarınca özel endüstri bölgesi ilân edilebilecek yerlerde, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce yatırımını gerçekleştirmiş olması, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde Bakanlığa başvuruda bulunması, müracaat tarihi itibarıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca Maliye Bakanlığınca belirlenecek yeniden değerleme oranına göre güncellenmiş en az yetmişbeştrilyon Türk Lirası tutarında yatırımı bulunması, söz konusu faaliyet için ileri teknoloji kullanılması, yatırımın veya teknolojinin geliştirilmesine yönelik fizibilite etüdünün sunulması, yatırıma geçtiği tarihte ÇED mevzuatının yürürlükte olması durumunda, ÇED olumlu kararı ya da ÇED gerekli değildir kararı alınmış olması, arıtma tesisi için ISO 14000 belgesine sahip olunması, mülkiyet sınırları içinde tevsii imkanı da göz önüne alınarak gerekli alanın bırakılması şartları aranır.

Özel endüstri bölgelerinin kamulaştırması yapılmaz. Bölgenin yönetim ve işletmesinden mülk sahibi gerçek ya da tüzel kişiler sorumlu olur. Özel endüstri bölgesi ilan edilen alanlarda tesisi bulunan gerçek ya da tüzel kişilerden katkı payı alınmaz.  Bakanlar Kurulu kararıyla özel endüstri bölgesi ilân edilen alanlarda yer alan ve daha önce izin, onay ve ruhsatları alınmış yatırımların tüm izin, onay ve ruhsatları, geçersiz kılınmış  olması durumunda dahi,  yenilenir. Yeni alınacak  izin, onay ve ruhsatlar, ilgili kurumlar tarafından onbeş gün içinde verilir.

Özel endüstri bölgelerinde uygulanacak Devlet yardımları, endüstri bölgelerinde uygulanacak Devlet yardımlarından ayrı olarak Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart söz istemişlerdir; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının çerçeve 8 inci maddesiyle eklenen geçici 2 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yatırım, istihdam ve üretimin artmasına yol açacak tüm yasal düzenlemelere hiç kimsenin bir diyeceği yok. Bu noktada, yabancı veya yerli yatırımcı arasında bir ayırım yapılmaması, hatta yabancı yatırımcının teşvik edilmesinin de son derece önemli olduğuna inanıyoruz. Elbette, yabancı yatırımcının da, yerli yatırımcı gibi, sosyal, evrensel ve hukukî sorumlulukları olacaktır, olmalıdır. Bu noktada, yabancı yatırımcıya ayrıca bir imtiyaz tanınması söz konusu olmamalı değerli arkadaşlarım.

Bu kapsamda, yabancı yatırımcıya güven vermek ve istikrar getirmek adına bürokratik işlemlerin azaltılması yolundaki yasal düzenlemelere de yine hiçbir diyeceğimiz olamaz. Bunların hepsi olumlu düzenlemeler değerli arkadaşlarım.

Türkiye artık bu noktada ideolojik tartışmaları çoktan aştı. Bu sebeple, bu noktada o klasik polemik üslubu içine girerek "Cumhuriyet Halk Partisi zaten bürokratik, statükocu bir tavır içinde" şeklindeki eleştirilerin artık gerçekçi olmadığını, hiçbir zaman gerçekle bağdaşmadığını, yeri gelmişken ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, 58 ve 59 uncu hükümetlerin ortak bir özelliği ortaya çıktı, bariz bir özelliği ortaya çıktı. Bakıyoruz, Avrupa Birliği konjonktüründen de istifadeyle, bu konjonktürün de tesiri ve yönlendirmesiyle, çağdaş, evrensel ve kamu yararına olan düzenlemeler yapılıyor, en azından görünürde yapılıyor; ancak, hemen devamında, geçici maddeleriyle veya sınırlı yasal düzenlemelerle bu yasayı kendimiz deliyoruz. Bu konuda müteaddit uygulamalar yaptık. En son bir örnek vermek istiyorum, diğerlerine temas etmek istemiyorum. Yolsuzlukla mücadele tasarısı adı altında Genel Kurul gündemine gelen tasarıda, bunun, çok somut, çok güncel örneklerini görüyoruz. Bunu Genel Kurulda da tartışacağız. Görüşülmekte olan bu tasarıda da benzer bir uygulamanın olduğunu görüyoruz değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bakın, çerçeve 8 inci maddenin geçici 2 nci maddesi 4 fıkradan ibaret, hayli uzun bir madde; üçüncü fıkrasındaki bir cümleyi dikkatlerinize sunmak istiyorum. "Bakanlar Kurulu kararıyla, özel endüstri bölgesi ilan edilen alanlarda yer alan, daha önce izin, onay ve ruhsatları alınmış yatırımların tüm izin, onay ve ruhsatları geçersiz kılınmış olması durumunda dahi, yenilenir." Bu yasa gereğince yenilenir. Bunun anlamı nedir değerli arkadaşlarım? Bunun anlamı, çok açık olarak şu: Bu firma veya başka firmalar hakkında veya müteaddit firmalar hakkında yargı kararıyla para cezası verilmiş veyahut idarî merciler tarafından idarî para cezaları verilmiş ise dahi, bunların tartışmasını dahi yapmayacağız.

Bakın, elimdeki bir başka nota temas etmek istiyorum, "Bursa İli Orhangazi İlçesi Gürle ve Gemiç Köyleri mevkiinde, 195 000 metrekare birinci sınıf tarım arazisinde kurduğu ve işlettiği nişasta fabrikası nedeniyle, Kargil Tarım Sanayi ve Ticaret AŞ, 8 ayrı davayla karşı karşıya geldi. Hükümetten aldığı özel izinle faaliyetini sürdüren Kargil, soruna kalıcı bir hukukî çözüm istiyor -devam ediyorum- Kargil, bu kapsamda Bursa 2. İdare Mahkemesi ve Danıştay nezdinde birçok dava açtı..."

Değerli arkadaşlarım, dikkat ve değerlendirmenize önemle sunuyorum, bu davalar nedir: Yönetmelik değişikliği, çevre düzeni plan değişikliği, ruhsat, deşarj ve emisyon izinleri iptal ettirilmiş, birçok kez yürütmeyi durdurma kararı verilmiş; ama, her defasında da yürütme organının izniyle bu kararların uygulaması, infazı ertelenmiştir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunun anlamı şu, şu anda getirilen geçici maddenin anlamı şu: Yargı organının yapmadığını, yapılmasını uygun görmediği çözümü, biz yasama organı olarak özel bir düzenlemeyle yapmak istiyoruz. Burada Sayın Bakana şunu önemle soruyorum: Bakın, bu tasarının amaçlarından birisinin de, Kargil veya benzeri firmaları topluma kazandırmak, yatırıma kazandırmak, istihdama kazandırmak, istihdamı daha da artırmak olduğu ifade ediliyor. Bütün bunlar yapılırken, yargı kararları gözardı edilerek buna bir çözüm getirmenin hiçbir hukukî açıklaması olamaz değerli arkadaşlarım. Burada, yasama organı, özel bir firmanın yargıdaki ihtilaflarını halletme, çözme organı olamaz.

Soruma tekrar dönüyorum. Bu firma veya benzeri firmalara mahkeme tarafından verilen para cezalarının tutarı nedir? Bu firma veya benzeri firmalara, İmar Yasasının 42 ve müteakip maddeleri gereğince, ruhsatsız kaçak yapı, vesaireden -burada belediye başkanlığı yapan, belediye mevzuatını çok iyi bilen arkadaşlarım var- verilen para cezalarının tutarı nedir? Herhalde, tutarlı olmak adına, inandırıcı olmak adına, güven vermek adına bu bilgilerin burada tartışılması gerekiyor. Bu bilgileri, biz, elbette öğrenmek istiyoruz, soru önergeleriyle öğrenmek istiyoruz; ama, halen, bunların cevabını kamuoyu alabilmiş değil. Mademki böylesine özel bir düzenleme yapıyorsunuz, bu affın kapsamı nedir, niteliği nedir; bunu Genel Kurula aktarmak, bu durumu kamuoyuyla paylaşmak durumundasınız.

Devamına geliyorum; değerli arkadaşlarım, bu tasarı, 8 inci maddenin özü itibariyle, amacı itibariyle çok açık bir şekilde af niteliğinde olan bir tasarı, Anayasanın 87 nci maddesi anlamında özel af niteliğinde olan bir tasarı.

Değerli arkadaşlarım, 87 nci madde çok açık, amir düzenleme getiriyor. Bu sebeple, bu maddenin oylanmasında -önergemizi de arkadaşlarımız sunmuş olmalılar; bir anlamda, o önergenin de gerekçesini açıklamış oluyorum- nitelikli çoğunluğun aranılması gerekir. Hemen ifade edeyim ki, nitelikli çoğunluğun uygulanıp uygulanmaması, Genel Kurulun takdirine bağlı olan bir husus değildir. Nitelikli çoğunluğun bulunup bulunmadığını, Başkanlık Divanı, Başkanlık makamı resen nazara almak durumundadır.  Bu, açık olan bir hükümdür. Bunun tartışılacak bir yönü yoktur. Bu sebeple, bu maddenin oylamasında nitelikli çoğunluğun aranılması gereğini önemle ifade ediyorum; bu hususu Genel Kurulun da takdirlerine ve bilgilerine sunuyorum. İnanıyorum ki, Genel Kurul, tasarının tümünün oylaması esnasında  bu hususu da nazara alacaktır; çünkü, burada, eğer nitelikli çoğunluğu aramaz isek,  maalesef, özel bir yasal düzenleme yapmanın ötesinde,  keyfî işlem yapan, yasadışı işlem yapan, yasadışı inşaat ve yapılama yapan birilerine haksız kazanç sağlamış olacağız, buna göz yummuş olacağız. İnanıyorum ki, Genel Kurul bu konuda gerekli hassasiyeti gösterecek, sağduyulu davranacak ve buna göre kararını verecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Sayın milletvekilleri, AK Parti Grup Başkanvekili, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili, Sayın Bakan ve Komisyon Başkanıyla odamda istişare etmek üzere, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.01

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 22.30

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

611 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. - Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/823) (S. Sayısı : 611 ve 611'e 1 inci ek) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 8 inci maddesiyle ilgili, 4737 sayılı Kanuna eklenen geçici 2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 2 önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan geçici 2 nci maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "geçersiz kılınmış olması durumunda dahi," ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Cevdet Erdöl

Eyüp Fatsa

 

Ankara

Trabzon

Ordu

 

Mevlüt Akgün

 

Nevzat Doğan

 

Karaman

 

Kocaeli

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 611 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun çerçeve 8 inci maddesinde tanımlanan geçici 2 nci maddenin tasarıdan çıkarılmasını teklif ediyoruz.

 

Tacidar Seyhan

Osman Özcan

R. Kerim Özkan

 

Adana

Antalya

Burdur

 

Atilla Kart

Rasim Çakır

Algan Hacaloğlu

 

Konya

Edirne

İstanbul

BAŞKAN - Okunan bu önerge en aykırı önergedir; bu nedenle işleme alıyorum.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Kart, gerekçeyi mi okutalım?

ATİLLA KART (Konya) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Ülkedeki yatırım dengesini bozacak ve siyasî iradenin taraflı olarak yatırım yapılmasına neden olacak ibareler ve tanımlar yapılmıştır.

Ayrıca, yargı kararlarıyla usulsüz olarak yatırımı kanıtlanmış firmaların affını sağlayarak hukukun üstünlüğüne gölge düşürecek, yargı kararlarını hiçe sayacak, sosyal adalet anlayışına darbe vuracak olması nedeniyle uygun bulunmamıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan geçici 2 nci maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "geçersiz kılınmış olması durumunda dahi" ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe: Bu yasanın uygulanmasında tereddütlere yer vermemesi için düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın Kart, devam ediyoruz.

ATİLLA KART (Konya) - Başkanlık Divanının takdiri...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çerçeve 8 inci maddenin geçici 2 nci maddesini kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3'ü okutuyorum :

GEÇİCİ MADDE 3. - Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içerisinde hazırlanarak Bakanlıkça yürürlüğe konulur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Arıkan; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Sayın Başkan ve saygıdeğer milletvekilleri, 4737 sayılı Kanun değişikliğinin genelinde ve geçici 3 üncü maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

1956 yılından bugüne kadar sanayici bir arkadaşınız olarak size sesleniyorum. Beni canı gönülden dinleyerek karar vermeniz, ülkemizin kalkınmasına önemli derecede katkıda bulunacaktır.

Endüstri bölgeleri, 4737 sayılı Kanun uyarınca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının önerisi üzerine, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunca belirlenen yerlerde Bakanlar Kurulunca kurulabilmektedir.

Tasarı, yabancı ve yerli yatırımcıların bürokratik işlemlerinin asgarîye indirileceği; planlı, onaylı, altyapısı hazır endüstri bölgelerinin kurulacağı; ayrıca, var olan ve büyük bir bölümü boş olan organize sanayi bölgelerimizin, talep edilmesi halinde endüstri bölgesine dönüştürüleceği ve bu yolla istihdam, katmadeğer yaratılarak ülke ekonomisine katkıda bulunacağı gibi gerekçelerle sunulmuş olsa da, değişik maddelerinde gizlenmiş paragraflarda, Türkiye'de, Çevre, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma, Kıyı, Mera ve Orman Kanunlarıyla ters düşmüş, bu konuda yükümlülüklerini yerine getirmemiş, hatta, mahkemeler tarafından faaliyetleri durdurulmuş bazı şirketlerin affını kapsamaktadır.

Tasarı, aynı zamanda, bu şirketlerin yatırım alanlarının endüstri bölgesi ilan edilmesi halinde tüm hukuksal problemlerinden kurtulmasını sağlamaktadır. Ayrıca, ülkenin kanunlarını çiğneyerek faaliyet gösterenler özel teşviklerle mükafatlandırılmaktadır. Böyle bir anlayışın, sosyal devlet, sosyal adalet, hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığı açıkça ortadadır.

Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, yürürlükte olan kanundaki eksikleri tamamlayarak organize sanayi bölgelerimiz için Endüstri Bölgeleri Kanunuyla ortaya çıkan eşitsizlikleri gidermesi beklenirken, tasarı, bunlar yerine, kurulmuş veya kurulacak tesisler için kurum ve kuruluşlara endüstri bölgeleri için başvuru hakkı getirerek, ülkemizin kentleri, kıyıları ve kırsal alanlarıyla tüm toprakları, şirketlerin başvurularıyla, endüstri bölgesi statüsüne dönüştürülecektir.

Bu tasarıya göre, Bakanlığın seçtiği bölgeler yerine, kurum ve kuruluşların seçtiği yerlerde endüstri bölgesi ilan edilecektir. Gerek Anayasadaki ilgili maddeler gerek imar ve çevre mevzuatının temel ilkeleri gerekse cumhuriyet döneminde birlikte ülkeye kazandırılan planlama kavramıyla, planlı, dengeli kalkınma politikalarının vazgeçilmez kuralı ve koşulu olan endüstri yatırımları gibi kalkınma ve çevre ilişkilerinde üst düzeyde yetkilileri bulunan sektörlerde arazi seçiminin, mutlaka, bilimsel ve kamu yararına bir planlama disiplini içinde belirlenmesi gerekmektedir.

Endüstri yatırımlarının sadece kendi oluşturdukları etkilerinin değil, kendileriyle birlikte yarattıkları yeni nüfus ve yapı yoğunlukları da dikkate alındığında, planlama kavramından uzak yer seçimlerinin, ulusal ölçekte ne denli onarılmaz zararlara yol açacağı ortadadır. Plansız anlayışla sanayi yığılmasına maruz bırakılan Adapazarı, Kocaeli, Yalova kuşağındaki 1999 deprem felaketi bunun bir örneğidir. Yer seçimlerinin belirlenmesinde mimarlık, şehircilik, planlama ilke ve hedefleri ile ulusal değerlere saygı ve çevre bağlılığının belirleyici olması gerekmektedir.

Tasarı, tüm bunları yok saymakta, hatta kurulu tesisler için "Bakanlar Kurulu kararıyla özel endüstri bölgesi ilan edilen alanlarda yer alan ve daha önce izin, onay ve ruhsatları alınmış yatırımların tüm izin, onay ve ruhsatları, geçersiz kılınmış olması durumunda dahi yenilenir. Yeni alınacak izin, onay ve ruhsatlar, ilgili kurumlar tarafından onbeş gün içinde verilir" ifadeleriyle, tüm yargı kararlarını da hiçe saymaktadır.

ÇED olumlu kararları olan veya ÇED gerekli değildir kararı verilen bir faaliyet için, ilgili kurumlarca, başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın onbeş gün içinde irtifak hakkı dahil...

BAŞKAN - Sayın Arıkan, bir dakikanızı rica ediyorum.

Değerli milletvekilleri, işin sonuna geldik, biliyorum hep yorulduk; ama, rica ediyorum, sayın hatibi dinleyelim.

Buyurun Sayın Arıkan.

MEHMET ALİ ARIKAN (Devamla) - AKP'li arkadaşlarım her zaman beni dinlerdi ve ben, gerçekleri söylüyorum burada; lütfen dinleyiniz. Takdir sizindir.

...gerekli tüm izin, onay ve ruhsatlar verilerek, ÇED dışında alınması gereken  tüm izin, onay vesairenin gereksizliği ortaya konulmaktadır.

Bu tasarı, ülkenin, her anlamda planlı gelişme ve kalkınmasını tümüyle sekteye uğratacaktır. 74 trilyon liranın üstünde yatırım yapan yatırımcılar, bu yasa hükümlerinden tümüyle yararlanacaktır. Daha düşük yatırıma sahip olanlar -lütfen, dikkatli dinleyin- küçük ve orta ölçekli işletmeler için ise, eşitsiz bir durum ortaya çıkacaktır. Endüstri bölgesi kapsamına girmeyen ulusal işletmeler, özellikle KOBİ niteliğindekiler, eşitsiz çalışma koşulları yüzünden kapanacaktır. "Endüstri bölgesi olmasını isteyen bir şirketin -bu şirket uluslararası da olabilir- talebiyle karar verilen arazilerdeki özel arsaların acele kamulaştırma yoluyla yatırım yeri tahsisi yapılır" ifadesi demokratik değildir. Zira, Özel Mülkiyet Kanunu, arazi ve arsaların 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesinde, özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların bu usule göre kamulaştırılabileceği hükmü yer almaktadır.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Yer almaktadır...

MEHMET ALİ ARIKAN (Devamla) - Onu ben yazdım zaten.

Nasıl bir olağanüstü durumunun söz konusu olduğu, herhangi bir yabancı şirket için özel mülkiyetin acele kamulaştırılmasının nasıl bir olağanüstülük olduğu da açıklanmaya muhtaçtır. Bu gerekçelerle, tasarıya katılmamız mümkün değildir.

Sayın Bakanım, sizin heyecanınızı çok iyi anlıyorum, sizin de eski bir sanayici olduğunuzu biliyorum. Size, milletimiz adına, son bir çağrıda bulunuyorum. Geliniz, bu tasarıyı çekelim, tasarının içinde bulunan yanlışlıkları düzelterek adaletli bir şekilde acilen çıkaralım, ülkemizdeki çarpık sanayileşmeyi önleyelim.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıkan.

Çerçeve 8 inci maddenin geçici 3 üncü maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, çerçeve 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Bakanım, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; onayladığınız bu yasanın, ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Endişe duyan arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum ve ricam şu: Eğer bu kanunu tümüyle okur ve değerlendirirlerse, hiçbir endişeleri kalmayacaktır.

ATİLLA KART (Konya) - Tümünü okuduk Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Son olarak, Komisyon Başkan ve üyelerine ve -her iki partinin- hem İktidar Partisinin hem de Anamuhalefet Partimizin grup başkanvekillerine ve söz alan arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 23 Haziran 2004 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

İyi geceler diliyorum.

Kapanma Saati : 22.48