DÖNEM : 22 CİLT : 53 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
104 üncü
Birleşim
22 Haziran 2004 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde
yaşanan meteorolojik hortum olayının meydana getirdiği hasara ilişkin
gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
2. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, hükümetin uygulamakta
olduğu sağlık politikasından kaynaklanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı
konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
3. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Makedonya,
Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO üyeliği için yapmış oldukları başvuruya
Türkiye Cumhuriyetinin destek vermesinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması
B) Çeşİtlİ İşler
1. - Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO'ya üye olmaları
yönünde somut bir perspektif verilmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince
desteklendiğine ilişkin siyasî parti grup başkanvekilleri ve dostluk grupları
başkanları ile grubu bulunmayan siyasî partiye mensup milletvekilinin müşterek
önergesi (4/196)
C) Tezkereler ve
Önergeler
1. - 5182 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun bir kez daha görüşülmek üzere geri
gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/587)
2. - 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa aykırı olarak ve ihale
yapılmaksızın bir taşınmazın kiraya verilmesine ilişkin işleme onay verdiği
gerekçesiyle Devlet eski Bakanı Hasan Gemici hakkındaki dosyaya ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/588)
3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1109) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/197)
4.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in (6/1113) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/198)
5. - Bazı milletvekillerinin, belirtilen sebep ve sürelerle izinli
sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/589)
6. - Bir milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilebilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/590)
7. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 4876 Sayılı T.C. Ziraat Bankası
AŞ ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve
Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin
Kanundan Yararlanamayanlara Dair Kanun Teklifinin (2/222) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/199)
8. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir İlinde Karabağlar Adı ile
Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/61) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/200)
IV. - ÖNERİLER
A) DanIşma
Kurulu Önerİlerİ
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve
İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı : 305)
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları
Raporları (1/731) (S.Sayısı : 349)
5. - Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 3 milletvekilinin, Optisyenlik
Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(2/294, 1/785) (S. Sayısı : 509)
6. - Dahiliye Memurları Kanunu, İl İdaresi Kanunu, İçişleri Bakanlığı
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı
: 461)
7. - Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/740) (S. Sayısı : 427)
8. - Endüstri Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/823) (S. Sayısı
: 611 ve 611'e 1 inci ek)
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1. - Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Ankara-Etimesgut Hava
Lojmanlarında dairelerin gazlı şofbenden elektrikli şofbene geçmesine ilişkin
Maliye Bakanından sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı
(7/2364)
2. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Keles İlçesindeki tarihi
Kemaliye Camiinin korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/2559)
3. - Sivas Milletvekili Nurettin SÖZEN'in, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığının imar planı değişikliğine ve bir binaya ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/2570)
4. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Çukurova Elektrik AŞ hisse
sahiplerinin mağduriyetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/2571)
5. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, SSK'nın radyoloji ve görüntüleme
tetkikleri hizmet alımı ihalesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/2585)
6. - Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, SSK'nın radyoloji ve
görüntüleme tetkikleri hizmet alımı ihalesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/2587)
7. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur NEŞŞAR'ın, SSK'nın radyoloji ve
görüntüleme tetkikleri hizmet alımı ihalesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/2588)
8. - Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, SSK'nın yapmayı planladığı
bir ihaleye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/2590)
9. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Marmara depremi sonrasında
depremzedelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/2621)
10. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, belediye
başkanlarına yönelik zorunlu eğitim uygulamasına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/2657)
11. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bir emniyet müdürüyle ilgili
bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/2659)
12.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Korkuteli
yöresinde heyelan nedeniyle oluşan hasara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/2679)
13. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, genetiği değiştirilmiş gıda
ürünlerinin ithalinin engellenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/2686)
14. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, Türkiye'de üretilen Mercedes
otobüslerinde imalat hatası olup olmadığına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/2706)
15. - Kastamonu Milletvekili Musa SIVACIOĞLU'nun, Devrekani'deki süt
üreticilerinin alacaklarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/2707)
16. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Sinop İli karasularındaki
avcılığa,
- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, veteriner ve ziraat
teknisyenliği kadrolarına,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı
(7/2722, 2723)
17. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Marmaray Projesine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/2724)
18. - Trabzon Milletvekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ'nin, Doğu Karadeniz
Bölgesinde meydana gelen don olayına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/2731)
19. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Güneydoğu Anadolu Projesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
ŞENER'in cevabı (7/2734)
20. - Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, yabancılar tarafından satın
alınan arazilere,
- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Sinop-Boyabat yolu inşaatı için
kamulaştırılan arazilere,
- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Karayolları Genel
Müdürlüğündeki atamalara,
İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı
(7/2735, 2736, 2737)
21. - Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın, Trakya-Gala Gölünün
korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı
(7/2739)
22. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Ankara Modern Çarşı ile
ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un
cevabı (7/2766)
23. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, iş adamlarımızın
yurtdışında karşılaştıkları zorlukların giderilmesine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/2820)
24. - Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, ülkemizin Eurovision Şarkı
Yarışmasında İngilizce bir şarkı ile temsiline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Beşir ATALAY'ın cevabı (7/2821)
25. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan İlinin afet kapsamına
alınıp alınmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki
ERGEZEN'in cevabı (7/2824)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.
Elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı
yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;
22 Haziran 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
15.30'da son verildi.
Yılmaz Ateş
Başkanvekili
|
Mevlüt Akgün |
Suat Kılıç |
|
Karaman |
Samsun |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN KÂĞITLAR No. :152
18 Haziran
2004 Cuma
Raporlar
1. - Yolsuzlukla Mücadele Kanunu Tasarısı ile İçişleri
ve Adalet Komisyonları Raporları (1/801) (S. Sayısı : 610) (Dağıtma tarihi :
18.6.2004) (GÜNDEME)
2. - Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (1/823) (S. Sayısı : 611) (Dağıtma tarihi : 18.6.2004) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, tarımsal
desteğin artırılması için yapılacak çalışmalara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1177) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
2. - İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, İzmir Adliye
Sarayı inşaatına ve Karşıyaka Adliye binasının taşınmasına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1178) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
3. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
lokantacıların gıda ürünlerinin alımı ve satımında karşılaştıkları farklı KDV
oranlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1179) (Başkanlığa
geliş tarihi : 9.6.2004)
4. - Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Bilecik'te
üniversite kurulup kurulmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1180) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
Yazılı Soru
Önergeleri
1. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, özel bir
firma tarafından hediye edildiği iddia edilen makam arabalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2897) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
2. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir Meclis
araştırması komisyonu raporunda tespit edilen bazı konulara ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/2898) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
3. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kıyı
bankacılığının yarattığı riskler konusunda Merkez Bankasının sorumluluğu olup
olmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/2899) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
4. - İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, 1 Ocak
2003 tarihinden itibaren yayınlanan ithalatta standartları belirleyen
genelgelere ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi
(7/2900) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
5. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, elma ve
patatesin ihracat iadesinde Gümrük Çıkış Beyannamesi aranmadığı iddialarına
ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/2901)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
6. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun
bir mülkiye başmüfettişinin vali yardımcılığına atanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2902) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
7.- Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın,
Malatya-Doğanşehir-Topraktepe Köyündeki ağaç kesimine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2903) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
8. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, yarım kalan
yatırımlar nedeniyle Hazinenin uğradığı zarara ilişkin Devlet Bakanından (Ali
BABACAN) yazılı soru önergesi (7/2904) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
9. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, Irak'ta rehin
tutulan bir vatandaşımıza ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/2905) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
10. - Tekirdağ Milletvekili Erdoğan KAPLAN'ın,
Karayolları Genel Müdürlüğü 1. ve 17. Bölge Müdürlüklerine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2906) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.6.2004)
11. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, çiftçilerin
iklim koşullarından kaynaklanan sorunları ile soğan üreticilerinin
mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2907) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
12. - Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, BAĞ-KUR
sigortalılarının prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2908) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.6.2004)
13. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa'da
eğitim veren bir teknik lisenin ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2909) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
14. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
Yozgat-Saraykent Adliyesinin kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2910) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
15. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Göksu
Deltasına ÇED Raporu olmadığı iddia edilen bir tersane inşasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2911) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.6.2004)
16. - Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, bazı
ilçe adliye teşkilâtlarının kapatılacağı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2912) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
17. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir'de
bir gözaltına alma hadisesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2913) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
18. - Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, Manavgat
Irmağından yörenin sulama ve içme suyu ihtiyacının karşılanmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2914) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.6.2004)
19. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, duble yol
yapımında keşif artışı yöntemiyle maliyetin yükseltildiği iddialarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2915) (Başkanlığa geliş
tarihi : 10.6.2004)
20. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, iki
vakfın Denizli'deki etkinliklerine yönelik iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2916) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
21. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Bor
madenine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2917) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
22. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Devlet
Hastanelerinin MR cihazı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2918) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
23. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, meyve ve
sebzelerde hormon ve tarım ilacı kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2919) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2004)
24. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'ye
devredilen Star Televizyonunun mali durumu ve yayın politikasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/2920) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.6.2004)
22 Haziran
2004 Salı No. :153
Cumhurbaşkanınca
Geri Gönderilen Kanun
1. - Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.6.2004 Tarihli ve 5182 Sayılı Kanun
ve Anayasanın 89 ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/829) (Anayasa ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.6.2004)
Teklifler
1. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 27
Milletvekilinin; 5434 Sayılı T. C. Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/301) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 15.6.2004)
2. - Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım'ın; Yapı
Denetimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/302)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
15.6.2004)
3. - Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ve 22
Milletvekilinin; Belediyelerin, Belediyelere Bağlı Müessese ve İşletmelerin Bir
Kısım Borçlarının Tahkimi Hakkında Kanun Teklifi (2/303) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.6.2004)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati
: 15.00
22 Haziran
2004 Salı
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER
: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 üncü
Birleşimini açıyorum.
Çalışmalarımıza geçmeden evvel, bir iki gün önce,
Ankaramızın Çubuk İlçesinde, hortum ve tabiî afet sebebiyle meydana gelen bu
büyük kazada, hasarda bütün Çubuklularımıza geçmiş olsun diyorum, başsağlığı
diliyorum. İnşallah, ülkemizde bir daha bu tip büyük tabiî afetler meydana
gelmemiş olur.
Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır;
görüşmelere geçiyoruz.
Üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Ankara İli Çubuk İlçesi Sünlü
Köyünde meydana gelen hortum felaketi nedeniyle söz isteyen, Ankara
Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay'a aittir.
Buyurun Sayın Sanay.(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın,
Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde yaşanan meteorolojik hortum olayının meydana
getirdiği hasara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü'nün cevabı
EYYÜP SANAY (Ankara) - Değerli Başkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz cumartesi günü, Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde meydana gelen hortum
olayı sebebiyle, gündemdışı söz aldım.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde nadir olarak görülen
bu olay, geçtiğimiz hafta sonu, cumartesi günü, saat 12.30 sıralarında Çubuk'un
Sünlü Köyünde meydana geldi. Aslında, Türkiye, coğrafî konumu itibariyle çok
değişik bir yapıya sahiptir. Bu sebeple de, meteoroloji radarları, daha fazla
kapsama alanlarında bilgi elde etmek için en yüksek noktalara konulmuş
durumdadır. Ankara radarı da, Elmadağ mevkiinde 1 850 metre yükseklikte
kuruludur ve bu radardan Şubat 2004'ten bu yana düzenli olarak veri
alınmaktadır.
Hortum ya da tornado olayı, yer seviyesinin aşırı
ısınması, atmosferin de soğuması sonucu meydana gelen ve çok nadir görülen bir
tabiat olayıdır. Nitekim, ülkemizde, 1959 yılında Konya'da, 1965 yılında
Adana'da, 10 Ağustos 1977'de İstanbul Şile'de, 12 Şubat 1999'da Dalaman'da,
2003 yılında ise Afyon'da gözlenmiştir ve en son olarak da, 19 Haziran 2004
Cumartesi günü Çubuk'ta vuku bulmuştur. Son derece sınırlı olan ve
gözlemlenmesi, önden haber verilmesi mümkün olmayan, hatta saat öncesi bile
haber verilemeyen ani bir olaydır; birkaç dakika içerisinde meydana geliyor ve
genellikle 500 metre ilâ 1 000 metrelik bir alan üzerinde olay cereyan ediyor.
Cumartesi günü 12.30'da vuku bulan bu hortum olayı
sebebiyle, ben, saat 15.00'te olay mahalline ulaştım; orada, bütün devlet
erkânının hazır olduğunu gördüm, Ankara Valisinin, Çubuk Belediye Başkanının,
hemen yakınındaki Akyurt ve Esenboğa Belediye Başkanlarının, Büyükşehir
Belediye Başkanvekilinin, Büyükşehir Belediyesi imkânlarının, Kızılayımızın ve
diğer yandan, sivil savunma ekiplerinin, Afet İşleri Genel Müdürlüğü
ekiplerinin ve diğer bütün zevatın orada olduğunu gördüm. Hakikaten görmeye
değer, çok acı bir manzara; bir anda, anne ile 2 çocuğu ölüyor; 21 kişi yaralı;
45'ten fazla ev hasar görmüş; bunlardan birkaçı içinde oturulamaz durumda;
kerpiçli olan binaların sıvasını tamamen almış, sıva diye bir şey yok;
betonarme ya da yığma olarak yapılmış olan, kumla sıvanmış olan binaların pek
çok yerinde de, yine, sıvaları alıp götürmüş; ağaçlar ya dibinden devrilmiş,
sökülmüş veya ağacın dalları, âdeta budanmış, yapraklarını alıp götürmüş; olayın
vuku bulmuş olduğu toprak zeminde ise ekili arazi tamamen tahrip olmuş; orada
ekili bulunan özellikle -fiğ mevsimine yaklaştığımız bugünlerde- fiğ ve burçak
tamamen birbirine karışmış ve biçilmesi mümkün değil.
Aslında, olayı gören şahitlere göre, 3-4 dakika içinde
vuku bulmuş ve bu 3-4 dakika içerisinde, tarlada çalışmakta olan kişilerin
araçları, yani, 50NC kamyon, bir anda, 25-30 metre yukarı fırlamış ve daha
sonra, geriye atılmış; öbür yandan -benim gördüğüm kadarıyla- yine, arabaları
alıp başka yerlere nakletmiş, döndürmüş ve pres etmiş; römorkları, tekrar,
çatıların üzerinden sokağın içerisine fırlatmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
EYYÜP SANAY (Devamla) - Tabiî, bu arada, kamyonun
altında kalarak ölen kişiler, anne ve 2 çocuğu var; bir de, çatılardan düşen
kiremitler veya diğer malzemelerden yaralananlar var. Bunlardan birisi 14
yaşında, durumu çok ağır; halen yatıyor, henüz kurtulamadı, tehlikesi devam
ediyor.
Öbür yandan, cidden, hem ziraî yönden hasar var hem
evlerin uğradığı zarar var hem de genel bir afet görünümü var köyde; ama,
özellikle, hükümetimizin iki bakanının peş peşe gelmesi... Bizden hemen sonra
Devlet Bakanımız Beşir Atalay Bey geldi, yine -televizyonlardan seyrettim-
Tarım ve Köyişleri Bakanımız geldi ve her türlü imkân oraya getirildi.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Meclis Başkanvekilimiz
Yılmaz Ateş ve ben de oradaydım.
EYYÜP SANAY (Devamla) - Efendim, söyleyeceğim.
Ben oradan ayrılırken, Sayın Yılmaz Ateş de oraya
geldiler, sadece arabalarımız karşılaştı. Sanıyorum, aynı feci manzarayı
gördüler ve arkadaşlarımıza anlatmışlardır.
Hakikaten, cidden düşünülmesi gereken, önceden tedbir
alınması mümkün olmayan bir hadise. Tazyikten bütün evlerin camları kırılmış.
Bereket versin, fazla insan kaybımız yok, sadece 3 vefat edenimiz var, hayvan
telefatı yok; ancak, ziraî ürünlerde ve bilhassa ağaçlarda, meyve ağaçları ve
diğer ağaçlarda fazla zarar var.
Ben, sadece, bu durumu Millet Meclisinde dile getirerek
Yüce Heyetin ıttılaına arz etmek için söz aldım. Ayrıca, Çubuk'taki bu olay
dolayısıyla yakınlarını kaybedenlere buradan başsağlığı, geride kalanlara
sıhhat, afiyet diliyor ve en kısa zamanda bu yaraların sarılacağı ümidiyle,
Yüce Meclisi bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Sanay.
Hükümet adına Tarım Bakanımız söz istemiştir.
Buyurun Sayın Güçlü. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Ankara Milletvekilimiz Sayın Eyyüp
Sanay'ın, Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde meydana gelen tabiî afetle ilgili olarak
yapmış olduğu açıklamalara kısa değerlendirme yapmak üzere söz aldım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Milletvekilimizin belirttiği gibi, meydana gelen
bu tabiî afet, çok seyrek rastladığımız, hatta, çok uzun yıllar hiç
karşılaşmadığımız, bizim aşina olmadığımız bir tabiî afettir. Maalesef, 2004 yılı, afetler yönünden, âdeta zirve yapan
bir yıl oldu; 64 ilimizde büyüklü küçüklü afetlerle karşılaştık. Dolayısıyla,
Ankara'nın Çubuk İlçesi Sünlü Köyünde de meydana gelen afet sonucunda 14
vatandaşımız yaralandı, 3 ölümüz var. Aynı ailenin fertleri olması dolayısıyla,
tabiî, büyük bir acı bu ailemizi kaplamış durumda. Halen hastanede bulunan 2
fertleri de, ciddiyetini koruyan bir durum içerisindeler. Dolayısıyla, ben,
önce bu aileye başsağlığı diliyorum ve hastanede olan fertleri için, kısa
sürede sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyorum. Devletimizin ilgili
kurumlarının ve siyasî parti temsilcilerimizin, halkımızın derdini paylaşmak
üzere göstermiş olduğu hassasiyete de teşekkür ediyorum.
Burada, gerçekten, ortaya çıkan manzara, çok kısmî
olmasına rağmen, bir tabiî afetin neler ortaya koyabileceğinin bir
göstergesidir. Evlerde meydana gelen hasarlar, yine, akabinde ortaya çıkan
dolunun bölgede meydana getirdiği ve tarımsal üretime yönelik birkısım
zararları söz konusu. Ben onları çok detaylı olarak saymak istemiyorum; ancak,
burada önemli olan husus, bir ailenin 3 ferdinin vefat etmesi, 2 ferdinin de
önemli ölçüde ciddiyetini koruyan bir rahatsızlık içerisinde bulunmaları
halidir. Diğer vatandaşlarımızın çok fazla bir yaralanma ve sağlıkla ilgili
sorunlarının olmaması sevindiricidir.
Elbette, oraya yönelik olarak tedbirler ulaşmıştır. Şu
anda, zaten, kamuya ait araçlar temizlik çalışmalarını yürütüyorlar, düzenleme
çalışmalarını yürütüyorlar.
Yine, tespitler söz konusu. Ben, iki hususu dile
getirerek sözlerime son vermek istiyorum. Birincisi, daha önce tabiî afetlerle
ilgili olarak kurulan komisyonun, önümüzdeki cuma günü, ekonomik koordinasyon
kurulu toplantısına beni de davet etmeleri ve dolayısıyla, bu tabiî afetlere
yönelik olarak yapılacak yardımların netlik kazanma safhasına geldiğidir.
Muhtemelen, 2004 yılında ortaya çıkan afetlerin karşılığı olarak,
çiftçilerimize, vatandaşlarımıza ödenecek olan yardımlarla ilgili bir karar
safhasını yaşayacağız. Dolayısıyla, bu, aynı zamanda, Çubuk İlçemizin Sünlü
Köyündeki vatandaşlarımızı da ilgilendiren bir sonuç olacak.
İkinci olarak belirtmek istediğim husus ise, geçen
hafta perşembe günü, Başbakanlıkta, sigortacılık sektörünün özellikle tarım
alanında faaliyet gösteren birimlerinden ve şirketlerinden oluşan, Hazine,
Başbakanlıktan seçilen bir heyet ve Tarım Bakanlığından katılan grupla
birlikte, bu tarım ürünleri sigorta yasa tasarısının son defa bir
değerlendirmeye tabi tutulduğu, sistem üzerinde büyük ölçüde mutabakat
sağlandığı ve dolayısıyla, redaksiyon konusunun halen devam ettiği ve
muhtemelen, önümüzdeki hafta, bununla ilgili tasarının Bakanlar Kurulunun
imzasına açılacağıdır.
Konunun, özellikle farklı kurumlar tarafından önerilen
oluşma şekliyle ilgili tereddütler de ortadan kalkmıştır. Ben, sektörümüz
açısından ifade ettiği kıymete binaen bu açıklamaları sizlere duyurmak istedim.
Bu afetler vesilesiyle zarara uğrayan insanlarımıza
geçmiş olsun diyorum, yakınları vefat edenlere başsağlığı diliyorum; sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz, Türkiye'de sağlık alanındaki son
gelişmeler konusunda, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Neşşar'a aittir.
Buyurun Sayın Neşşar. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
2. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur
Neşşar'ın, hükümetin uygulamakta olduğu sağlık politikasından kaynaklanan
sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik'in cevabı
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP İktidarının, sanki devrim yapıyormuş gibi vitrine koyduğu
-tırnak içerisinde söylüyorum- her yaptığı yenilik ve sanki çok şey
değiştiriyormuş gibi ortaya koyduğu, vitrine koyduğu sağlık politikalarıyla
ilgili sıkıntıları burada özetlemek için bile 5 dakika yetmeyecek. Bunların
hiçbirisinin, arkasında ekonomik destek, ekonomik kaynak olmadığını, hiçbir
şekilde memleketin sağlık sorunlarını, sağlık göstergelerini düzeltmediğini de,
zaman, yavaş yavaş göstermeye başladı; fakat, ben, bugün, burada, esas
itibariyle bu konu üzerinde konuşmak istemiyorum; daha net, daha somut bazı
bilgilerle karşınızdayım.
Özellikle değinmek istediğim konu, Sağlık
Bakanlığındaki şef atamaları ve önümüzdeki ay
-yani, temmuzun 5 inde- yapılacak olan şef ve şef yardımcılığı sınavı.
Tabiî ki, bu atamalar yapılırken, hepimizin bildiği
Sağlık Bakanlığındaki kadrolaşma sıkıntılarını dile getirmeyeceğim; burada ne
bir Vanlı-Erzurumlu dayanışması var gibi bir sübjektif veriyi ne de falanca
tarikatın kadrolaşmasının yapıldığına dair gözlemleri aktaracağım; tamamen
somut, kanıta dayalı, belgeli örneklerle karşınızdayım.
Bunların başında, daha önce basında da yer aldığı gibi,
Sağlık Bakanlığının Sayın Müsteşarı ile Sayın Müsteşar Yardımcısının,
Ankara'daki birer eğitim hastanesinde şef olarak görev yaptıklarıyla ilgili
konu var.
Değerli arkadaşlar, Sayın Müsteşar açıklama yaptı
biliyorsunuz "ben akademisyenim, profesörüm, mesleğimden kopmak
istemiyorum, onun için böyle bir uygulama içerisine girdik" diye. Ben de
profesörüm, Mustafa Özyurt da profesör. Biz, şurada oturmak için mesleğimizden
vazgeçmeyi göze alıyoruz, siz şurayı beğenmiyorsunuz! O zaman, burada, bir
yanlışlık, bir eksiklik, bir hata, bir hırs var. Nasıl, Sayın Millî Eğitim
Bakanı bütün rektörlükleri kendisine bağlamak istiyorsa, Sağlık Bakanı da bütün
hastane şeflerinin kendisinden olmasını, hatta, kendisinin müsteşarının,
müsteşar yardımcısının olmasını istiyor.
Sayın milletvekilleri, bu işin, hukuk sınırlarını
zorlayan boyutları da var. İyi ki Sayın Millî Eğitim Bakanımız burada.
Birçoğunuzun basından izlediği bir olay var, Atatürk Eğitim Hastanesi ve Trafik
Hastanesiyle ilgili olarak. Şu anda, Atatürk
Eğitim Hastanesinin yasal, hukukî, kanunî -nasıl söylerseniz söyleyin- Göz Hastalıkları Şefi,
Trafik Hastanesinde, boş bir kapının arkasında, her gün sabah anahtarla kapıyı
kendi açıp girerek çalışıyor; onun yerine, Millî Eğitim Bakanlığımızın Sayın Müsteşar
Yardımcısı, gitmediği halde, Atatürk Eğitim Hastanesinin Göz Kliniği Şefi
olarak görünüyor. İstiyorsa, gelsin Sayın Bakan, düzeltsin.
Şimdi, burada, ne insaf ne etik aramak mümkün; hiçbir
şey aramak mümkün değil. Gerçi, Türk Tabipler Birliğinin müracaatı sonucu,
Danıştay 5. Dairesi yürütmeyi durdurma kararı verdi bu 5 Temmuzda yapılacak
şeflik sınavlarıyla ilgili; ama, vaktim bitmeden, ben, burada, bana kadar
intikal eden, bu şeflik sınavlarında daha önceden kimlerin nereye atanacağıyla
ilgili listeyi Meclis kayıtlarına geçirmek istiyorum; vaktim kalırsa, daha
fazla konuşurum.
Bu yapılması planlanan şef ve şef yardımcılığı
sınavlarıyla, Ankara Eğitim Araştırma Hastanesinde, Adnan Arap, genel cerrahi
şefliğine, Ahmet Temizkan, kardiyoloji şefliğine atanmak için plan yapılmış,
hazırlık yapılmış; Yüksek İhtisas Hastanesinde, Derya Onuk, gastroentroloji
şefliğine, İzzet Tandoğan, kardiyoloji şefliğine atanacakmış; Ankara Atatürk
Eğitim Hastanesinde, Bülent Altunkeser, kardiyoloji şefliğine, Talat Keleş, kardiyoloji
şef yardımcılığına atanacak ve Uzman Tahir Durmaz, şef yardımcılığına atanacak;
Zekâi Tahir Burak Hastanesinde, Sayın Leyla Mollamahmutoğlu -iyi bildiğiniz bir
soyadı- klinik şefi olarak atanacak; Siyami Ersek Göğüs Cerrahisi Merkezinde
Atilla Kanca, kardiyovasküler cerrahi klinik şefi olarak, Osman Bolca da
kardiyoloji klinik şefi olarak atanacak; Koşuyolu Kalp Merkezi kardiyoloji
şefliğine Nihal Özdemir atanacak, Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi genel
cerrahi şefliğine de Mehmet Fatih Avşar atanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Niye daha kesinleşmemiş
bu listeyi ortaya koyuyorum; çünkü, Danıştayın da reddettiği, yürütmeyi
durdurma kararı verdiği bu şeflik sınavlarıyla ilgili, objektif, üçlü, ÖSYM'nin
yapması gereken iki aşamalı, arkasından üçüncü aşamasını Bakanlığın yaptığı
sınavı ısrarla Bakanlığımız yapmıyor. Şefleri, yani, deneyimli şefleri, Sayın
Müsteşar Yardımcısının laflarıyla, on yılı geçirdikleri için dinozor olarak
nitelendiriyorlar ve genç, yani, geçen sene içerisinde kendi atadıkları
"genç" şefleri, yeni atayacakları şefleri seçecek jürilere
koyuyorlar. Tamamen keyfî olarak, bazı kesimlerin lisans sınavından muaf
olmasıyla ilgili yönetmelikler çıkarıyorlar. Jüriler düne kadar gizleniyor;
yani, jürilere gönderilen dosyaların döndüğü gün jüriler ilan ediliyor. Bununla
ilgili çok sayıda usulsüzlük var. Zaten, bu usulsüzlükler dolayısıyla,
Danıştay, bu sınav hakkında yürütmeyi durdurma kararı vermiş. Dilerim, tıpkı,
Sayın Başbakanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığındaki 200 000 000 dolarlık
o büyük görüntüleme cihazı ihalesini iptal ettiği gibi, Sayın Bakan da bu
şeflik sınavını iptal eder ve usulüne uygun bir üniversite profesörüne, bir hocaya
uygun bir şekilde, objektif bir sınav yapar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Neşşar.
Hükümet adına söz isteği var.
Millî Eğitim Bakanımız Sayın Çelik; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Neşşar'ın
"sağlık alanındaki son gelişmeler" başlığı altında yaptığı gündemdışı
konuşmaya Hükümet adına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli Sağlık Bakanımız, Sayın Başbakanımızla birlikte
Amasya'ya gitmek durumunda olduğu için, Sayın Neşşar'ın sözünü ettiği
atamalarla ilgili, bu detaylı prosedürle ilgili cevabı ben kendisine
bırakıyorum; eminim ki, zatıâlinizi, yazılı da olsa, cevaplandıracaktır; ancak,
burada, iki sefer adımı anarak bazı iddialarda bulunduğu için Sayın Neşşar,
huzurunuzda onlara cevap vermek istiyorum.
Öncelikle, Sayın Sağlık Bakanlığı Müsteşarı ve Müsteşar
Yardımcısının Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde şef olması, Sayın Vekilimiz
tarafından garipseniyor. Şunu unutmayalım değerli arkadaşlar; bugün,
bürokraside etkin yerlerde olan birçok bürokratımız üniversitelerden
gelmişlerdir. Bu, bugün, sadece bizim Hükümetimiz döneminde olan bir uygulama
değil, oldum olası var. 2547 sayılı Kanunun 38 inci maddesine göre bu
görevlendirmeler yapılıyor. Kadroları üniversitelerde kalmak kaydıyla geçici
görevlendirmelerle, çeşitli bürokratik yerlerde, bürokratik makamlarda,
akademisyenler gelirler ve devlete, kamuya hizmet ederler. Şimdi, tıp
fakültesinde kadrosu bulunan bir doçent veya bir profesör, kadrosu tıp
fakültesindeyken görevlendirme yoluyla gelip bir bakanlıkta çalışabiliyorsa,
aynı kişi, bir devlet hastanesinde şef kadrosunda, şef yardımcısı
kadrosundayken niçin gelip çalışamasın. Bu, yasal olmayan bir şey değil, bugün
ilk defa yapılmış olan bir şey de değil. Bunu garipsemenin, bunu yadırgamanın
anlamlı olmadığını düşünüyorum.
Sonra, bakın, Millî Eğitim Bakanlığında 7 tane müsteşar
yardımcılığı makamı var. Diğer birçok Bakanlıkta olduğu gibi 3 tane müsteşar
yardımcısı yok; Millî Eğitim Bakanlığının büyüklüğüne orantılı olarak 7 tane
müsteşar yardımcısı var. Bildiğiniz gibi...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Şef duruyor orada, şef
yardımcısı idare ediyor orayı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Efendim,
bakın, bir şey söylüyorum. Siz bir yerde bölüm başkanısınız, 38'le
üniversiteden bir bakanlığa geçebilirsiniz. Bu ne kadar yadırganmıyorsa, bu ne
kadar normalse, diğer taraftaki uygulama da normal; onu söylemeye çalışıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar...
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - 1 gün de işe gitmiyor
yalnız...
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Hastaneye gitmiyor,
hastaneye...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade
edin... Müsaade edin...
Bakın, 81 ilde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı sağlık
eğitim merkezlerimiz vardı ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlı sağlık ünitelerini
topladığınız zaman bir bakanlık kadar ediyordu. Şimdi, biz, bunları, Sağlık
Bakanlığına devrettik. Sağlık Bakanlığına bağlı 280 tane sağlık meslek lisesi
Millî Eğitim Bakanlığına devredildi.
Tıp kökenli bir müsteşar yardımcısının Millî Eğitim
Bakanlığında olmasını -bu Parlamentonun çatısı altında da defalarca duyduğum
için, ifade edildiği için söylüyorum- yadırgamanın anlamlı olmadığını, bir kez
daha, huzurunuzda ifade etmek istiyorum; ama, öte taraftan, Sayın Neşşar bir
şey söyledi; dedi ki: "Nasıl ki Sayın Millî Eğitim Bakanı bütün rektörleri
kendine bağlamak istiyor idiyse..." Sayın Neşşar, benim böyle hiçbir
beyanım olmadı, böyle bir beyanat vermedim, böyle bir arzum, böyle bir isteğim
asla olmadı.
Üniversitelerimizin hangi konumda olduğunu,
üniversitelerimizin yasal altyapısının ne olduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz,
ben de çok iyi biliyorum; siz de, ben de akademisyen kişileriz. Üniversiteler,
anayasal kuruluşlar olarak, Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili olan
kuruluşlardır; ama, rektörler, akademik faaliyetleri ve işleyişleri itibariyle
Millî Eğitim Bakanlığına bire bir bağlı değillerdir. Ben de böyle bir talepte
bulunmadım; benim adıma sizin böyle bir şey ifade etmenize de asla gerek yok.
Söylemediğim bir şeyi, lütfen, bana izafe etmeyin. Biz, YÖK Yasasını
hazırlarken de böyle bir hedef hiçbir zaman gözetmedik. Yapmak istediklerimiz
ortadadır. Dolayısıyla, bizim adımıza böyle bir niyet beyanında, lütfen,
bulunmayınız.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Böyle bir arzunuz olmuştur
da...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Diğer
iddialarınızla ilgili olarak, Değerli Sağlık Bakanımız, sanırım, gerekli cevabı
verecektir.
Nasıl?
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Böyle bir arzunuz olmuştur
da...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Böyle bir
arzumun olup olmadığını siz... Arzu okuyucu makineniz falan mı var sizin?!
Yani, ben, şimdi, sizin şu arzunuz var şeklinde bir beyanda bulunursam, bu
doğru olur mu arkadaşlar?!
İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) - Sayın Bakan, ben beyin
tomografisinden iyi anlarım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Arkadaşlar, birbirimizin rüyalarını
tefsir etmeye, birbirimizin niyetini okumaya kalkışmayalım; bu, doğru
değildir.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz isteği, Makedonya, Arnavutluk ve
Hırvatistan'ın NATO'ya üye olarak alınması hususunda, Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mehmet Yılmazcan'a aittir;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
3. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO üyeliği için yapmış
oldukları başvuruya Türkiye Cumhuriyetinin destek vermesinin önemine ilişkin
gündemdışı konuşması
MEHMET YILMAZCAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya Cumhuriyetlerinin
NATO üyeliği için yapmış oldukları başvuruya Türkiye Cumhuriyeti olarak destek
vermemizin önemi hakkında konuşmak üzere, Türkiye-Arnavutluk- Hırvatistan ve
Makedonya Parlamentolararası Dostluk Grupları adına gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; NATO, kurulduğu
günlerde hangi amaçlara hizmet etmesi öngörüldüyse, soğuksavaş döneminde büyük
oranda o amaçlara hizmet etti ve kuruluş felsefesinin gereklerini yerine
getirdi. Bilindiği gibi, Amerika Birleşik Devletlerinin dışpolitikası uzun
yıllar Monroe Doktrini ekseninde şekillendi. Amerika Birleşik Devletleri, bu
dönem süresince çoğunlukla kendi coğrafyasında kapalı kaldı ve özellikle Avrupa
diplomasisinden uzak durmaya çalıştı; böylelikle, Amerika Birleşik Devletleri,
hem kendi iç birliğini pekiştirmiş hem de Latin Amerika'nın, Avrupa'dan gelen
İspanyol, Hollanda, Portekiz İngiliz ve Fransız gibi güçlerin sömürgesi
olmaktan çıkmasını sağlamıştır; tabiî, bu dönemde Pasifik Okyanusunda da aynı
stratejiyi gütmüştür. O dönemde bugünküne göre çok daha geniş topraklara hâkim
emperyal bir güç olarak bölgede varlığını sürdüren Japonya'yla da zaman zaman
sorunlar yaşamışsa da, hem bazı girdilerin sağlanması hem de ekonomisinin
ürünlerini dışarıya satarak halkının refahını yükseltmek düşüncesiyle, Amerika
Birleşik Devletleri, Pasifik bağlarını, Atlantik gibi açık tutmaya çalışmıştır.
Birinci Dünya Savaşında, bir başka gücün tekrar Avrupa'ya hâkim olabileceği
endişesiyle, Amerika Birleşik Devletleri, savaşa müdahale etmiş, savaşı sona
erdirmiş ve geri çekilmiştir.
İkinci Dünya Savaşında, Almanya'nın, Avrupa'nın tümüne
hâkim bir güç olarak Amerika'nın ikmal yollarını kesme ihtimali ortaya
çıktığında, Amerika Birleşik Devletleri, tekrar, Avrupa'ya müdahale etme
ihtiyacı duymuş ve bu kez, Avrupa'ya geldikten sonra geri dönmemiştir; çünkü,
önceki dönemlere nazaran, çok önemli bir tehdidin gelişimini önceden fark
etmiştir; o da, kıtalararası menzile sahip olabilecek füzelerin
geliştirilmesidir. İkinci Dünya Savaşı, füzelerin ilk kullanıldığı savaştır.
Bunların teknoloji olarak nerelere varabileceğini öngörebilecek kadar
teknolojik kapasiteye sahip olan Amerika Birleşik Devletleri, karşıtı olan
Sovyetler Birliğinin bu konudaki güçlü altyapısını da dikkate alarak,
özellikle, Doğu ve Batı diye ikiye ayrılmış Avrupa'nın Batı kısmını içerisine
alan NATO'nun oluşumuna önayak olmuştur.
Soğuksavaş yılları, Amerika'nın öngörüsünü bir bakıma
doğrulamıştır. Özellikle, 1960'lı yılların başına geldiğimizde, ilk
kıtalararası balistik füzeyi yapan Sovyetler Birliği olmuş, bunu Amerika
Birleşik Devletleri takip etmiş, hemen ardından da nükleer dehşet dengesi
oluşmuştur. Bu sürecin, bir çatışmaya ya da çok büyük sayıda insanın hayatına
mal olabilecek bir savaşa yol açmadan atlatılması, NATO'nun varlığıyla ve Doğu
ile Batı blokları ya da Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği
arasındaki dehşet dengesiyle temin edilmiştir.
Amerika'nın, nükleer gücünü ve öncephe savunma hattını
NATO çerçevesinde oluşturması, bu süreçte çok büyük rol oynamıştır. NATO'nun bu
dönemdeki stratejisi, hepimizin gayet iyi bildiği gibi, öncelikli olarak,
Sovyetler Birliğini ve daha sonra kurulan Varşova Paktını çevrelemektir.
Özellikle, nükleer dehşet dengesi ortamında herhangi bir kazananı olmayan
nükleer savaşın çıkma imkânının az olduğu dikkate alınırsa, NATO'nun hedefi,
konvansiyonel, yani nükleer olmayan silahlarla bir savaşın çıkmasını önlemek
olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; NATO, birinci
genişleme dalgasını 1997 yılında Madrid Zirvesiyle gerçekleştirdi. Yeni kabul
edilen ülkeler, 21-22 Kasım 2002 tarihlerinde Prag'ta gerçekleştirilen NATO
Zirvesinde, NATO'nun genişlemesiyle ilgili olarak alınan bir kararla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın efendim.
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - ...7 Orta ve Doğu Avrupa
ülkesi (Bulgaristan, Romanya, Slovenya, Slovakya, Letonya, Estonya, Litvanya)
NATO üyeliğine davet edilmiştir. Prag'ta üyeliğe davet edilmeyen ülkeler için
ise ittifakın açık kapı politikasının devam ettirileceği, Prag Zirve
Bildirisiyle teyit edilmiştir.
Ülkemiz, NATO'nun genişlemesini ve üyelik kriterlerini
yerine getiren aday ülkeler için, ittifakın açık kapı politikasını desteklemiş
ve NATO'nun genişlemesinin coğrafî açıdan dengeli olması gerektiğini
savunmuştur. İttifak üyeliğinin, Güneydoğu Avrupa bölgesindeki ülkelerin
demokrasilerinin güçlendirilmesine, barış ve istikrarın kalıcı hale
getirilmesine muhtemel katkıları ışığında, müteakip aşamalarda, genişlemenin
diğer Güneydoğu Avrupa ülkelerini de kapsaması gerektiği düşünülmektedir.
Türkiye, soğuksavaş sonrası ilk NATO genişlemesi
sırasında Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'ın, gerçekleşen ikinci
genişleme çerçevesinde ise Slovenya, Slovakya, Letonya, Estonya, Litvanya,
Romanya ve Bulgaristan'ın NATO üyeliğini, ittifakın açık kapı politikasına
desteği çerçevesinde, başından itibaren olumlu mütalaa etmiş ve desteklemiştir.
NATO ittifakı mensubu ülkelerin paylaştıkları ortak
değerler bulunmaktadır; özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları
gibi bu değerlerin daha fazla sayıda ülke tarafından benimsenmesi, uluslararası
barış ve istikrarın pekiştirilmesini sağlayacaktır. Türkiye, NATO'nun
genişlemesine bu açıdan da olumlu yaklaşmaktadır. Çağdaş kültür değerleri, Batı
normlarına uygun devlet yapısı, laik devlet düzeni, serbest pazar ekonomisi,
coğrafyası ve tarihiyle Avrupa'nın ayrılmaz bir parçası olan ülkemiz, Avrupa
Birliğine tam üyelik yoluyla söz konusu değerlerin geliştirilmesine özel katkı
yapabilecek konum ve çaba içerisindedir. Bu noktanın Avrupa Birliği tarafından
gereğince dikkate alınması ve Türkiye'nin NATO'nun genişleme sürecindeki yapıcı
tutumuna karşılık verilmesi beklenilmektedir.
1 Mayıs 2004 tarihi itibariyle, Estonya, Letonya,
Litvanya, Slovakya ve Slovenya, Avrupa Birliğine tam üye olmuşlardır. Bu
ülkelerin Avrupa Birliğine üyeliklerinin birçok alanda ikili işbirliği
ilişkilerimiz üzerinde olumlu etkileri olacağına ve ilişkilerimizin giderek
yoğunlaşacağına inanılmaktadır. Yapılan çeşitli temaslar ve girişimlerde, bu
ülkelerle mevcut iyi ilişkilerimiz ve NATO üyeliklerine vermiş olduğumuz destek
çerçevesinde, öncelikle yıl sonunda yapılacak zirvede Avrupa Birliğine katılım
müzakerelerinin başlatılması kararının alınması için destek sağlamaları
beklenilmektedir. Bunun yanı sıra, Türk Hükümeti olarak, daha uzun vadede,
Avrupa Birliğine üye olabilmemiz konusunda bu ülkelerle dayanışma ve
işbirliğini artırmamız esasen talep edilmektedir.
Yukarıda adı geçen ülkelerin tümü, ilke olarak,
Kopenhag Siyasî Kriterleri yerine getirildiği sürece Türkiye'nin Avrupa
Birliğine üyelik sürecine destek veren bir yaklaşım sergilemekte ve NATO
üyeliklerine verilen desteği dikkate alacakları izlenimini vermektedirler.
Tabiatıyla, Avrupa Birliği içinde kararların konsensüsle alınmasının bu
ülkelerin üyelik sorumluluğu içinde hareket etmelerini gerektirebileceği hususu
da, bu konuda yapılacak değerlendirmelerde gözönünde bulundurulmalıdır.
AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, Grup konuşması
mıdır, nedir bu?
MEHMET YILMAZCAN (Devamla) - NATO üyeliği için aday
olan Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya Cumhuriyetleri ile ülkemiz arasında,
tarihten gelen dostluk ve kardeşlik bağları vardır. Ülkemiz, bu ülkelerle,
ticarî ve kültürel konularda yakın işbirliği içerisindedir. Bu ülkelerin NATO
üyesi olmaları, bu kuruluşun gücünü artıracaktır.
Bu hususlar dikkate alındığında, NATO'nun genişleme
süreci adı altında, özellikle Güneydoğu Avrupa ülkelerine yönelik açık kapı
politikası kapsamında yer alan Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya
Cumhuriyetlerinin NATO üyeliği için vereceğimiz destek, gerek ikili gerekse
uluslararası ilişkiler anlamında ülkemiz kazanımlarına katkı sağlayacaktır.
Sözlerime son verirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazcan.
Sayın milletvekilleri, konuyla ilgili olarak, AK Parti
Grup Başkanvekili ve Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol, Arnavutluk Dostluk Grubu
Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan, Makedonya Dostluk Grubu
Başkanı ve Bursa Milletvekili Niyazi Pakyürek ile Hırvatistan Dostluk Grubu
Başkanı ve Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz, Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan ve Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney'in, Başkanlığımıza
verdikleri müşterek imzalı bir önerge vardır, bu önergeyi okuyorum :
B) Çeşİtlİ İşler
1. - Makedonya, Arnavutluk ve
Hırvatistan'ın NATO'ya üye olmaları yönünde somut bir perspektif verilmesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisince desteklendiğine ilişkin siyasî parti grup
başkanvekilleri ve dostluk grupları başkanları ile grubu bulunmayan siyasî
partiye mensup milletvekilinin müşterek
önergesi (4/196)
"Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO Üyeliklerinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Tarafından Desteklenmesine İlişkin Bildiri
TBMM, Avrupa-Atlantik bölgesinde barış, güvenlik ve
istikrarın daha da pekişmesi amacıyla NATO üyeliği için gerekli siyasî iradeye
sahip olan ve bunun için İttifakın ileri sürdüğü koşulları yerine getiren
Güneydoğu Avrupa ülkeleri için İttifakın "açık kapı" politikasının
sürdürülmesinden yana olduğunu bu vesileyle bir kez daha vurgulamakta, bu
çerçevede halen İttifakın Üyelik Eylem Planı (MAP) mekanizmasına dahil olan
Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın NATO üyeliklerini desteklemektedir.
TBMM, 28-29 Haziran 2004 tarihinde İstanbul'da
yapılacak olan NATO ve Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinin Sonuç
Bildirisinde, Makedonya, Arnavutluk ve Hırvatistan'a İttifaka üye olmaları
yönünde somut bir perspektif verilmesini desteklemekte ve bunun için
müttefikler arasında oydaşma sağlanmasına yönelik girişimlerde bulunmak üzere
Hükümete çağrıda bulunmaktadır.
|
Faruk
Çelik |
Kemal
Anadol |
|
Bursa |
İzmir |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu
Başkanvekili |
|
Mehmet
Yılmazcan |
Niyazi
Pakyürek |
|
Kahramanmaraş |
Bursa |
|
Arnavutluk
Dostluk Grubu Başkanı |
Makedonya
Dostluk Grubu Başkanı |
Süleyman
Gündüz |
|
|
Sakarya |
|
|
Hırvatistan
Dostluk Grubu Başkanı |
|
|
|
Ülkü
Gökalp Güney |
Ümmet
Kandoğan |
|
Bayburt |
Denizli" |
Sayın milletvekilleri, okuduğum ve Türkiye Büyük Millet
Meclisince de ittifakla benimsenen bu önergenin gereği Başkanlığımızca yerine
getirilecektir.
Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
Sayın milletvekilleri, okunacak tezkereler biraz fazla
hacimli olduğundan, Sayın Katîp Üyemizin oturduğu yerden okumasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun.
C) Tezkereler ve
Önergeler
1. - 5182 sayılı Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/587)
17.6.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi : 4.6.2004 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-5361/18394
sayılı yazınız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 2.6.2004
gününde kabul edilen 5182 sayılı "Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" incelenmiştir.
İncelenen Yasanın 1 inci maddesiyle 11.4.1928 günlü,
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Yasaya eklenen
geçici 7 nci maddede,
"Yan dal asistanlık sınavlarında, Sağlık
Bakanlığınca yeni bir Tıpta Uzmanlık Tüzüğü ve bu tüzüğe göre bir yönetmelik
hazırlanıp yürürlüğe konuluncaya kadar, 10.7.2003 tarihli ve 4924 sayılı
Kanunun 14 üncü maddesi ile mülga 21.8.1981 tarihli ve 2514 sayılı Bazı Sağlık
Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Kanunun 6 ncı maddesine
dayanılarak yürürlüğe konulan Yan Dal Asistanlık Sınav Yönetmeliği hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur"
Denilmektedir.
Tıpta uzmanlık eğitiminin dayanağını, 1219 sayılı
Yasanın 9 uncu maddesine göre yürürlüğe konulan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü
oluşturmaktadır.
14.5.2002 günlü, 2002/4198 sayılı Bakanlar Kurulu
kararıyla kabul edilen "Tıpta Uzmanlık Tüzüğü" 19.6.2002 günlü, 24790
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Tüzüğün 18 inci maddesinde,
- Yan dal asistanlığın tanımı yapılmış,
- Yan dal uzmanlık eğitimi yapmak isteyenlerin seçme ve
yeterlik sınavında başarılı olmaları zorunlu kılınmış,
- Uygulanacak seçme ve yeterlik sınavının yöntem ve
ilkeleri ile sınava giriş koşullarının yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür.
Ne var ki, açılan dava üzerine Danıştay 8. Dairesince
verilen 19.11.2003 günlü, E.2002/3784, K.2003/5027 sayılı kararla tüzüğün kimi
temel maddelerinin iptal edilmesi nedeniyle yönetmelik çıkarılamamıştır.
Tüzüğün iptal edilen kuralları yeniden düzenlenmeden yönetmeliğin çıkarılması
olanağı da bulunmamaktadır.
İncelenen yasada, yeni bir tıpta uzmanlık tüzüğü ve bu
tüzüğe göre bir yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mülga 2514 sayılı Bazı
Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Yasa uyarınca çıkarılan
"Yan Dal Asistanlık Sınavı Yönetmeliği"nin yeniden uygulanması
öngörülmektedir.
Madde gerekçesinde,
"Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarında
uzmanlık eğitimi görecek asistan alımı, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün Danıştayca
yürürlüğü durdurulan hükümleri yerine düzenleme yapılmasını müteakiben
hazırlanacak yönetmeliğin yürürlüğe gireceği tarihe kadar yukarıda açıklanan
hukukî durum nedeniyle mümkün değildir. Yeni bir tüzük hazırlanmasının ve
yürürlüğe konulabilmesinin ve bunu takiben yönetmeliğinin yürürlüğe
konulmasının alacağı süre gözönüne alındığında, ülkenin ihtiyaç duyduğu yan
dallarda uzman tabip ihtiyacının karşılanmasının bu süre zarfında fiilen
imkânsız hale geldiği ve kamu hizmetinin aynı süre zarfında kesintiye
uğrayacağı takdir edilebilecektir. Oysa, sağlık hizmetinin niteliği gereği
kesintiye uğramaya tahammülü ve bu hizmetlerdeki aksama ve gecikmeden doğan
sonuçların telafisinin olmadığını açıklamaya gerek bulunmamaktadır.
Bu çerçevede, yan dal asistanı alınması ve yan dal
uzmanlık eğitimi yaptırılmasında ülkemizin yan dal uzmanına olan ihtiyacının
karşılanması ve böylelikle insanlarımızın en temel insan haklarından olan
sağlık ve sağlıklı yaşamak haklarının hiçbir hukukî sıkıntıya mahal
verilmeksizin korunup gözetilebilmesi için"
Denilerek, yasal düzenlemeye, konuyla ilgili yönetsel
düzenlemelerin yapılması uzun süreceği için başvurulduğu belirtilmektedir.
İncelenen yasayla yapılan düzenlemede,
- Bir yönetsel düzenleyici işlem olan yönetmelik bir
yasama işlemiyle yürürlüğe konulmaktadır,
- Yasa kuralının sonlandırılması yönetsel işlemlere
bağlanmaktadır,
- Yürürlükten kaldırılmış bir yasaya dayalı yönetmelik
yürürlüğe konulmaktadır.
Bu hususların hukuksal yönden irdelenmesi
gerekmektedir.
1- Çağdaş anayasal rejimlerde olduğu gibi, Anayasamızda
da erkler ayrımı ilkesi kabul edilmiştir.
Anayasanın 6 ncı maddesinde, egemenliğin kayıtsız
koşulsuz ulusun olduğu belirtildikten sonra, erkler ayrımı ilkesinin gereği
olarak, Türk Ulusunun egemenliğini Anayasanın koyduğu kurallara göre yetkili
organları eliyle kullanacağı vurgulanmış; 7, 8 ve 9 uncu maddelerinde, yasama,
yürütme ve yargı organlarının görev ve yetki alanları belirlenerek, yine, 6 ncı
maddesinde, hiçbir kimse ya da organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet
yetkisi kullanamayacağı kurala bağlanmıştır.
Anayasanın başlangıç bölümünün dördüncü paragrafında,
erkler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına
gelmediği, belli yetki ve görevlerin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı
uygar bir işbölümü ve işbirliği olduğu belirtilmiştir.
Bu ilke ve anayasal kurallar uyarınca, devlet
organlarının, Anayasada yazılı sınırlar içinde görev yapmaları, birbirlerinin
görev ve yetki alanına karışmamaları gerekmektedir.
Devlet organlarının birbirlerinin görev alanlarına
girmesi, yapılan işlemi sakatlayan "yetki devri", "yetki
gasbı", "yetki aşımı" gibi aykırı hukuksal durumların oluşmasına
neden olmaktadır.
Anayasanın 87 nci maddesinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev ve yetkileri sayılmış; yasa koymak, değiştirmek ve kaldırmaya
bu görev ve yetkiler arasında yer verilmiştir.
Öte yandan, Anayasanın,
- 115 inci maddesinde, Bakanlar Kuruluna, yasaların
uygulanmasını göstermek ya da buyurduğu işlevi belirlemek üzere tüzük,
- 124 üncü maddesinde de, Başbakanlık, bakanlıklar ve
kamu tüzelkişilerine, kendi görev alanlarını ilgilendiren yasa ve tüzüklerin
uygulanmasını sağlamak üzere yönetmelik,
Çıkarma yetkisi verilmiştir.
Bu anayasal kurallardan da anlaşılacağı gibi
"tüzük ve yönetmelik" yapma yetkisi, yürütme organına verilen bir
yetkidir. Tüzük ve yönetmelikler, organik yönden yönetsel nitelikte düzenleyici
işlemlerdir.
İncelenen Yasayla, yürürlükten kalkmış bir yönetmelik
Türkiye Büyük Millet Meclisince yeniden yürürlüğe konulmakta, Anayasanın 124
üncü maddesiyle "münhasıran" yürütme organına verilen yönetmelik
çıkarma yetkisi yasama organınca kullanılmış olmaktadır.
Bu nedenle, incelenen Yasa, Anayasanın, erkler ayrımı
ilkesiyle bağdaşmamakta, 6 ncı ve 124 üncü maddelerine aykırı düşmektedir.
2- İncelenen Yasayla yapılan düzenlemede, yasa
kuralının geçerlik süresinin üst sınırını belirleme yetkisi, tıpta uzmanlık
tüzüğü ile tıpta uzmanlık yönetmeliğinin yürürlüğe konulmasına bağlanarak
yürütme organına bırakılmaktadır.
Başka bir anlatımla, tıpta uzmanlık alanında yeni bir
tüzük ve yönetmelik yürürlüğe konulduğu gün incelenen Yasa kuralı geçerliliğini
ve gücünü yitirecektir.
Anayasa Mahkemesinin 12.12.1996 günlü, E.1996/64,
K.1996/47 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yasama yetkisinin
devredilmezliği, yasa niteliğinde ya da yasa gücünde işlemler yapma yetkisinin
devredilemezliği anlamına gelmektedir. Eğer, bir düzenleyici işlem,
yürürlükteki yasa kurallarını değiştirebilmekte ya da yürürlükten
kaldırabilmekte ise, bu işlem yasa niteliğinde ve gücündedir; çünkü, bir
hukuksal işlem, ancak eşdeğerdeki bir işlemle değiştirilebilir ve kaldırılabilir.
Buna göre, yasama organı, başka bir devlet organına yürürlükteki yasa
kurallarını değiştirme ve kaldırma yetkisi veremez.
İncelenen Yasayla yürütme organına yasanın yürürlükten
kaldırılma olanağının tanınmış olması yasama yetkisinin devri niteliğindedir.
Bu nedenle, incelenen Yasa, Anayasanın, yine erkler
ayrımı ilkesiyle, 6 ncı ve 7 nci maddeleriyle bağdaşmamaktadır.
3- İncelenen yasa ile yapılan düzenlemede,
".... mülga 21.8.1981 tarihli ve 2514 sayılı Bazı
Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Kanunun 6 ncı maddesine
dayanılarak yürürlüğe konulan Yan Dal Asistanlık Sınav Yönetmeliği hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur."
Denilerek "yürürlükte olmayan" 2514 sayılı
Yasaya dayalı yönetmelik uygulamaya konulmaktadır.
Gerçekten 2514 sayılı Yasa, 10.7.2003 günlü, 4924
sayılı "Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık
Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 14 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.
İncelenen Yasanın yukarıya alınan metninde de, 2514
sayılı Yasanın yürürlükte olmadığı "mülga" denilerek açıkça
vurgulanmıştır.
Anayasanın 124 üncü maddesinde, Başbakanlık,
bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren
"yasaların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere" ve
"bunlara aykırı olmamak koşuluyla" yönetmelikler çıkarabilecekleri;
125 inci maddesinde de, yönetimin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine
bağlı olduğu belirtilmiştir.
124 üncü madde kuralına göre, yönetmeliklerin
"konusu" yasaların ve tüzüklerin uygulamasının sağlanmasıdır.
Dolaylısıyla yönetmelik çıkarılması, bu konuda açık bir yetkilendirme içermese
de, yürürlükte olan bir yasa ya da tüzüğün varlığına bağlıdır.
İncelenen Yasa, yukarıda açıklanan niteliğiyle
"bir yasanın uygulanmasını sağlamak" biçimindeki anayasal öğeyi
taşımayan bir yönetmeliğe yürürlük kazandırmaktadır.
Ayrıca, yine 124 üncü maddede, yönetmeliklerin yasalara
aykırı olamayacağı kurala bağlanmıştır. İncelenen Yasayla yürürlüğe konulan
yönetmeliğin, Anayasanın, yönetimin her türlü eylem ve işlemlerini yargı
denetimine bağlı tutan 125 inci maddesi karşısında, yasaya uygunluk denetiminin
yapılması da olanaksızdır.
Bu nedenlerle, incelenen Yasa, Anayasanın 124 ve 125
inci maddeleriyle de bağdaşmamaktadır.
Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun
görülmeyen 5182 sayılı "Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Türkiye Büyük Millet
Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü
maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Ahmet Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
2. - 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa
aykırı olarak ve ihale yapılmaksızın bir taşınmazın kiraya verilmesine ilişkin
işleme onay verdiği gerekçesiyle Devlet eski Bakanı Hasan Gemici hakkındaki
dosyaya ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/588)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
2886 sayılı Devlet İhale Kanununa aykırı olarak ve
ihale yapılmaksızın bir taşınmazın kiraya verilmesine ilişkin işleme onay
verdiği gerekçesiyle Devlet eski Bakanı Hasan Gemici hakkında, Başbakanlık
Teftiş Kurulunun 28.4.2004 tarih ve 18/04-09, 38/04-09 sayılı öninceleme
raporu, Anayasanın 100 üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere Başbakanlıkça
Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.
Bilindiği gibi; Anayasanın 100 üncü maddesine göre
Meclis soruşturması açılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en
az onda 1'inin (55 üye) vereceği önergeyle istenebilmektedir.
Böyle bir önerge olmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının söz konusu dosyayla ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin
bir işlemi resen yürütmesi mümkün bulunmadığından, daha önce yapılan
uygulamalar doğrultusunda, konunun Genel Kurulun bilgilerine sunulması ve
anılan dosyanın milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılması
Başkanlığımızca uygun mütalaa edilmiştir.
Bu tezkerenin okutulmasıyla, konu Genel Kurulun
bilgisine sunulmuş olup, Başkanlığımızda bulunan dosya sayın milletvekillerinin
tetkik ve değerlendirmelerine açılmıştır.
Yüce Heyetin bilgilerine sunulur.
Yılmaz Ateş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Vekili
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soruların geri alınmasına dair 2 adet önerge
vardır;birincisini okutuyorum:
3. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/1109) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/197)
Türkiye Büyük Millet
Meclis Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 460 ıncı
sırasında yer alan (6/1109) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Feridun F. Baloğlu
Antalya
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum :
4. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in
(6/1113) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/198)
Türkiye Büyük Millet
Meclis Başkanlığına
Gündemin 464 üncü sırasında yer alan (6/1113) esas nolu
sözlü soru önergemi geri çekiyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim. 16.6.2004
Hüseyin Güler
Mersin
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın
milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır; ayrı ayrı
okutup, oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
5. - Bazı milletvekillerinin, belirtilen
sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/589)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin
hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları, Başkanlık
Divanının 10.6.2004 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
"Afyon Milletvekili Reyhan Balandı, hastalığı
nedeniyle, 22.3.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 33 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Ağrı Milletvekili Mehmet Melik Özmen, hastalığı
nedeniyle, 13.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu,
hastalığı nedeniyle, 17.5.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 33 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, mazereti
nedeniyle, 25.2.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz, hastalığı
nedeniyle, 13.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi Uyanık,
hastalığı nedeniyle, 30.3.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün ve
4.5.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 38 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali Arıkan,
hastalığı nedeniyle, 26.5.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Hasan Aydın, hastalığı
nedeniyle, 27.2.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 31 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, mazereti
nedeniyle, 9.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 18 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Konya Milletvekili Atilla Kart, hastalığı
nedeniyle, 13.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Konya Milletvekili Özkan Öksüz, hastalığı
nedeniyle, 31.5.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 21 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
hastalığı nedeniyle, 14.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 12 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Malatya Milletvekili Ali Osman Başkurt, hastalığı
nedeniyle, 31.3.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün, 20.4.2004
tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün, toplam 40 gün ve 11.5.2004 tarihinden de
geçerli olmak üzere 20 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Mersin Milletvekili Şefik Zengin, hastalığı
nedeniyle, 19.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, hastalığı
nedeniyle, 5.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 24 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Şırnak Milletvekili Mehmet Tatar, mazereti
nedeniyle, 26.4.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 11 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
"Zonguldak Milletvekili Harun Akın, hastalığı
nedeniyle, 26.1.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 149 gün"
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bir
milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilebilmesi için bir tezkeresi vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım:
6. - Bir milletvekiline ödenek ve
yolluğunun verilebilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/590)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak
iki aydan fazla izin alan Zonguldak Milletvekili Harun Akın'a İçtüzüğün 154
üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının
10.6.2004 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
IV. - ÖNERİLER
A) DanIşma
Kurulu Önerİlerİ
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No. : 83 Tarihi : 22.6.2004
Genel Kurulun 22.6.2004 Salı günkü (bugün)
birleşiminde, sözlü sorular ve diğer denetim konularının, 23.6.2004 Çarşamba
günkü birleşimde ise sözlü soruların görüşülmemesi; gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 40 ıncı
sırasında yer alan 611 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 8 inci sırasına,
27 nci sırasında yer alan 443 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 8
inci sırasında yer alan 583 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 28
inci sırasında yer alan 446 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi; çalışma
sürelerinin, bugünkü birleşimde, 611 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
bitimine kadar uzatılmasının, 23.6.2004 Çarşamba günkü birleşimde ise, saat
14.00'te başlanması ve 583 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
bitimine kadar uzatılmasının 24. 6. 2004 Perşembe günkü birleşimde de 14.00-19.00
saatleri arasında olmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
|
|
Bülent
Arınç |
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
|
|
|
Eyüp Fatsa |
Ali Topuz |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu
Başkanvekili |
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, 2 adet
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
7. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
4876 Sayılı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından
Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanundan Yararlanamayanlara Dair Kanun Teklifinin
(2/222) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/199)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/222) esas numaralı kanun teklifim 45 gün içerisinde
komisyonda görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan
gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
20.4.2004
Ensar Öğüt
Ardahan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çeşitli sebeplerden dolayı 4876 sayılı Kanundan yararlanamayan çiftçilerimizin
aynı haklardan yararlanması ve mağduriyetlerinin giderilmesi için vermiş
olduğum kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili söz almış
bulunuyorum; ancak, bundan önce bir duyuru yapmak istiyorum. Güzel
Ardahanımızda festivaller sezonu başladı; 27 Haziranda Damal'da Atatürk
festivalimiz var, 3-4 Temmuzda Göle'de kaşar peyniri festivalimiz var, 10-11
Temmuzda Çıldır'da göl festivalimiz var, ağustosun ilk haftasında da
Ardahanımızda bal festivalimiz var; bütün milletvekillerini ve Türkiye'yi
Ardahan'a davet ediyorum.
Değerli arkadaşlar, 6 Haziran 2003 tarihinde,
çiftçilerimize, borçlarından ötürü bir iyileştirme yaptık; bu iyileştirmeyi,
borcun yüzde 10'u peşin, kalanını üç yıla yayarak yaptık; ancak, çeşitli
sebeplerden dolayı müracaat edemeyen çok sayıda çiftçimiz bu haktan
yararlanamadı. Bu nedenle, bu kanun teklifini verdim. Bu haktan yararlanmak
için müracaat edememiş çiftçilerimize de, daha önce müracaat eden çiftçilerimize
tanıdığımız aynı hakları - yüzde 10'u peşin, üç yıl vadeli - tanıyalım diye bu
kanun teklifini verdim; ben bunu Genel Kurula sunuyorum.
Tabiî, aslında, Türkiye, bir tarım ülkesi olarak
biliniyor; ama, şu anda sanayileşen bir Türkiye de var; ama, Türkiye'de,
Türkiye tarımında, 70 000 000 insanımızın halen yüzde 40'ı istihdam ediliyor;
yani, insanımızın yüzde 40'ı tarımda çalışıyor; ama, ne yazık ki, tarımla
uğraşan insanlarımız, özellikle Ardahan başta olmak üzere, Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu insanları çok zor durumda; çiftçilerimiz ve köylülerimiz,
hakikaten, çok mağdur durumda. Kışların uzun sürmesi, yazların da çok kısa
olması nedeniyle, tarım ürünlerinden fazla bir verim alamıyorlar; yani,
ektiğinin karşılığını alamıyorlar.
Hayvancılığa geldiği zaman da, insanlar, hayvanını
değerine satamıyor, değerlendiremiyor; küçükbaş hayvan zaten bitti, büyükbaş
hayvan da büyük ölçüde -yüzde 50- azaldı. Bir de, İran başta olmak üzere, dış
ülkelerden kaçak hayvan geliyor. Bu kaçak hayvan, hakikaten, Türkiye'de, hem et
konusunu hem hayvancılığı hem köylüyü hem de çiftçimizi çok zor durumda,
perişan bir durumda bırakmıştır. Hayvancılıkla ilgili baktığınız zaman
-Hollanda, bizim Konya kadar bir ülke- Hollanda, dünyaya hükmediyor; ama,
Türkiye, kendisine yetecek derecede et üretemiyor. Bu nedenle, özellikle doğu
ve güneydoğu başta olmak üzere, bütün Türkiye'de hayvancılığa önem verilmesi
lazım; hibe kredisi verilmesi lazım; geliştirmek için, damızlık hayvanlar
dağıtılması lazım ve kaçak hayvan girişinin önlenmesi lazım. Şu anda, Kars,
Ardahan, Erzurum, Van illerimiz başta olmak üzere, bütün illerimizde, kaçak
hayvan girmesi nedeniyle, çiftçilerimiz ve köylülerimiz hayvanını
değerlendiremiyor ve perişan bir durumdalar.
Bir de, geçen ay, Ardahan'da, üst üste iki defa sel
felaketi oldu. Şiddetli yağmurlar nedeniyle Ardahan merkezinde derenin taşması
100'e yakın evi hasarlı bıraktı, köylerimizde evler yıkıldı, insanlarımız vefat
etti; ahırlar yıkıldı, hayvanlarımız da telef oldu. Çok uğraşmama rağmen,
Karayollarının dışında hiçbir kuruluş Ardahan'a yardım etmedi; ben, burada,
Karayollarına teşekkür ediyorum; Sayın Bakan da buradaysa... Düşünebiliyor
musunuz, zaten, büyük bir bölümü göç etmiş, orada doğa şartlarıyla acımasızca
mücadele veren küçük bir toplum var; buna da, devlet, şefkatle elini uzatmıyor;
maalesef, insanlarımız, orada, kar, kış, kıyamet içerisinde, mağdur bir
vaziyette yaşamlarını sürdürmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın efendim.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Ben, buradan, hükümete
sesleniyorum; sınır kenti olan Ardahan başta olmak üzere, doğu ve güneydoğudaki
çiftçilerimize hibe şeklinde kredi verin. O insanların sınırda orayı beklemesi,
Türkiye için büyük bir kazançtır. O insanlar da gelirse bu tarafa, o bölge
kimlere kalacak; bunu bir düşünmemiz lazım. O anlamda, hükümetin, doğu ve
güneydoğuya ve kalkınmamış bölgelere bir an evvel el atmasını rica ediyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz sonra, kanun teklifimin
doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili önerge oylanacak. 6 Haziran 2003 tarihinde
çıkardığımız kanuna göre, çiftçi borçlarının ertelenmesi için müracaat
edemeyen, o haklardan yararlanamayan insanlarımızın yararlanması için vermiş
olduğum bu kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasının kabul edilmesini
istirham ediyorum.
Sevgili çiftçi, köylü kardeşlerim; bunu, sizlerle
paylaşıyorum: Bu kanun teklifine - iki parti varız Mecliste- hangi parti oy
veriyorsa, siz de, lütfen, o partiye oy verin, hangisi vermiyorsa ona oy
vermeyin; yoksa, kimse ders almıyor, ders alacak da halimiz yok.
İnanın, ben üzülüyorum. Bir milletvekili olarak köye
gidiyorum, perişan insanlar; şehre geliyorum, şehirdeki insanlar perişan;
emekli perişan, yoksul, işsiz, dul, yetim, aç ve sefalet içerisinde. Hiç
olmazsa, müracaat edememiş çiftçilerimizin de bu haklardan yararlanması için bu
kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasının kabul edilmesini Yüce Meclisten
istirham ediyor; hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Hükümetin söz isteği var mı? Yok.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Kabul edilmiştir Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, bir tereddüt var; elektronik cihazla
oylama yapacağım.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Olmaz ama, Sayın Başkan!..
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Lütfen, Sayın Başkan... Olmaz
bu... Ama olur mu?!
BAŞKAN - Efendim, Sayın Divan Üyemizle beraber karar
verdik.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - AK Partinin beyazına yakışır mı
Sevgili Başkanım?! Vallahi yakışmaz; olmaz; yapmayın!
BAŞKAN - Efendim, bir daha sayın, çok kısa sürede...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Önce orayı sayın.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Evden çağıralım arkadaşları!..
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Olmuyor, Meclisin adabına
uymuyor!
BAŞKAN - Efendim, tek Kâtip Üyeyle işi bir türlü
halledemedik; kabul etmeyenleri saydık. Kabul edenler...
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Bu kadar insan geldikten sonra
ne gerek var saymaya!
ALİ TOPUZ (İstanbul) - Uygun düşmüyor Sayın Başkan;
olmaz böyle şey!
BAŞKAN - Kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum :
8. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in; İzmir İlinde Karabağlar Adı ile Bir İlçe Kurulması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/61) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/200)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/61) esas numaralı İzmir İlinde Karabağlar Adı ile
Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifimin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince, doğrudan gündeme alınması hususunu
saygılarımla arz ederim.
Ahmet Ersin
İzmir
BAŞKAN - Sayın Ersin önergesini açıklayacak.
Sayın Ersin, buyurun.
AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İzmir'i çok yakından tanımayanlar, detaylarını bilmeyenler
için söylüyorum, Karabağlar semtimiz, Konak İlçemiz sınırları içinde olup, on
yıldan fazla bir süreden beri, Karabağlar'da yaşayan yurttaşlarımız, gerek
yerel hizmetlerden gerekse idarî hizmetlerden yeteri kadar yararlanamadıkları
için, Karabağlar'ın ilçe olması konusunda büyük bir mücadele veriyorlar ve bu
mücadele on yıldan beri devam ediyor. İşte, bu mücadeleye ben de katkı
verebilmek için, İzmir İlinde Karabağlar adı ile bir ilçe kurulması amacıyla
bir kanun teklifi hazırladım. Şimdi, o kanun teklifiyle ilgili sizleri
aydınlatmak ve Karabağlar hakkında sizlere bilgi vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, İzmir Konak İlçesi sınırları
içinde bulunan Karabağlar semti, 300 000'e yaklaşan nüfusu ve 90 000'i aşan
seçmen sayısıyla, Anadolu'daki birçok ilden ve hatta dünyadaki birçok devletten
daha fazla bir nüfus yoğunluğuna sahip bir bölgemizdir. Karabağlar'da, 2 tane
karakol bölgesi, 17 banka şubesi, 2 noter, 2 PTT şubesi, 4 lise, 15 ilköğretim
okulu, 2 özel okul ile 7 sağlıkocağı, 1 SSK dispanseri, 1 huzurevi, 1 belediye
şubesi vardır. Karabağlar, ayrıca, Türkiye'nin çok önemli mobilya ve tekstil
üretim ve satış merkezidir; yani, Karabağlar, ilçe olma konusundaki bütün
kriterlere sahiptir. Bağlı olduğu Konak İlçesi ise, 168 mahallesi ve 2 köyüyle
1 700 000 nüfuslu bir ilçedir. Doğaldır
ki, bu kadar büyük bir ilçede, çok geniş fizikî alana yayılmış bulunan
Karabağlar'ın, hak ettiği yerel ve idarî hizmetleri layıkıyla alabilmesi mümkün
değildir. Ayrıca, Karabağlar, Türkiye'nin önemli bir vergi kaynağı olduğu
halde, ödedikleri verginin karşılığını hizmet olarak alamamak, Karabağlar'da
yaşayan yurttaşlarımızı üzmektedir.
Bu nedenle, Karabağlarlılar, on yıldan beri, ilçe
olabilmek için mücadele vermektedirler ki, sırf bu amaçla dernek bile
kurmuşlardır. Önceki yıllarda, başbakan, bakan, milletvekilleri, Karabağlar'ı
ilçe yapma sözü verdikleri halde, bu sözlerini tutmadılar. Dolayısıyla, bu
durum, siyasetçiye ve siyasetçinin verdiği sözlere güven duyulmasıyla ilgili
kamuoyunda var olan tereddütleri artırmıştır. Karabağlar'da yaşayan
yurttaşlarımızın, eski ve yeni mahalle muhtarlarının, on yıldan beri süren ilçe
olma mücadelesine herkes saygı duymalıdır.
Değerli dostlarım, arkadaşlarım, bakın, elimde,
Karabağlar'daki 17 mahalle muhtarının, Karabağlar'ın ilçe olmasıyla ilgili,
mühürlü, imzalı, kaşeli talebi var, ki, bu, daha önceki yıllarda da
tekrarlandı. Bu sefer, yeni seçilen muhtarlar, yine aynı şekilde, kendilerinden
önceki muhtarların başlattığı mücadeleyi sürdürme adına, ilçe olma konusundaki
mücadeleyi sürdürüyorlar.
Değerli dostlarım, arkadaşlarım, Karabağlar'da yaşayan
yurttaşlarımızın verdiği bu mücadeleye, Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
İzmirli olsun olmasın, tüm milletvekillerinin saygılı olması ve onların bu
taleplerinin karşılanması konusunda katkı vermesi lazım. Şu anda, salonda,
maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin İzmir milletvekillerini göremiyorum;
ama, olsun, onlar olmasa bile, sevgili arkadaşlarım, sizler...
İSMAİL KATMERCİ (İzmir) - Ben buradayım Ahmet Bey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ersin; sözlerinizi tamamlayın
efendim.
AHMET ERSİN (Devamla) - Adalet ve Kalkınma Partisinin
İzmir milletvekilleri salonda yok derken, İsmail Beyi gördüm; teşekkür
ediyorum; inşallah, umuyorum, desteğini esirgemez.
Karabağlar'da yaşayan yurttaşlarımızın on yıldan beri
süregelen ilçe olma mücadelesine, verdiğim bu kanun teklifiyle, ben de katkı
koymak istiyorum. Sevgili arkadaşlarım, milletvekillerimiz, sizlerin, hep
birlikte, bu mücadeleye saygı bağlamında, Karabağlar'ın ilçe olması için katkı
vereceğinizi umuyorum ve sizlerden şunu rica ediyorum: Lütfen, Karabağlar'da
yaşayan yurttaşlarımızın bu büyük mücadelesine sizler de oylarınızla destek
olun.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.
Başka söz isteği?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir efendim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, bir üyeye, neyi
kabul etmediğini sorar mısınız...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince,
sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı : 146)
2. - Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı : 152)
3. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı : 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının,
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz
gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakerelerini erteliyoruz.
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4. - Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı : 349)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından, tasarının müzakeresini
erteliyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik ve 3
milletvekilinin; Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
5. - Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk
Çelik ve 3 milletvekilinin, Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/294, 1/785) (S. Sayısı : 509) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 509 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Güler söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Güler. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
(x) 509 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile
Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla
ilgili Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, en içten sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısı, daha önce de komisyonda onaylanarak
Genel Kurula indirilmişti; ama, ne hikmetse, anlaşılmadan, usulüne de uygun
olmadan, milletvekili arkadaşlarımızın teklifi olarak yeniden komisyonda
görüştük. Biz, genel anlamda, usul yönünden, bunun tekrar gündeme alınmasının
karşısında olduğumuzu ifade ediyor; ama, genel anlamda da, bu kanun teklifine
evet oyu vereceğimizi bilmenizi istiyoruz. Birkaç çekincemiz var; bunları da
sizlerle paylaşmak istiyoruz.
1990 yılında Sağlık Bakanlığınca düzenlenen kurs
programı dahilinde, bu soruna, bir derece bilimsellik katılmış olsa da, 1992
yılında, yüksekokul düzeyinde optisyenlik eğitimine başlanarak, bu iş,
üniversitelere havale edilmiştir.
Gözlükçülük mesleğini icra edebilmek için
üniversitelerimizin iki yıllık optisyenlik programlarından mezun olmuş; ama,
ülkemizdeki bürokratik engeller ve aksaklıklar neticesinde ruhsat hakkı elde
edemeyen mağdur durumdaki gözlükçülerimizle ilgili 1940 yılından kalma 3958
sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanunun -günümüzün ihtiyaçlarına yanıt
veremediğinden dolayı, tekrar gündeme alınarak- yapılan bu düzenlemeyle,
günümüzün ihtiyaçlarına yanıt vermesini bekliyoruz. Buna karşın, işin sosyal
tarafları, çok ciddî bir şekilde, katılımcılık anlayışından yoksun olduğundan,
kısmen de olsa, bu çelişkileri de sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Sağlık Bakanlığı, son olarak, 1992 - 1993 döneminde,
son defaya mahsus olmak üzere, gözlükçülük hakkında ihtiyaç olan kurs
programını düzenlemiş; ancak, yaklaşık onbir yıldır bu ihtiyaca yanıt
verilmediğinden, bugünkü kaos yaşanmaktadır.
Yılların verdiği bürokratik ihmaller neticesinde,
durum, karmaşaya dönüşmüştür. Bir yandan, optisyenlik ruhsatı olanlar; bir
yandan, ruhsat fotokopileri yoluyla veya denetimsizlik neticesinde ruhsatsız
olarak gözlükçülük yapanlar mağduriyetlerini dile getirmişlerdir.
Bugünkü koşullar altında baktığımızda, optisyenlik
meslek yüksekokulundan mezun olanların sayısı yeterli gözükmemektedir. CHP
olarak, her zaman, tercihimizi eğitimden yana koymaktayız.
Bugünkü koşullarda, 2 000 - 2 500 civarında mağdurun
olduğunu görmekteyiz; bu sorunun çözümünün de bugünkü Meclisimize kısmet
olacağını düşünmekteyiz. Biz de çözümden ve optisyenlik kurumunun kurumsallaşmasından
yanayız; ama, bu arada, mağdur olanların, eğitim sürecinden geçmesini
istiyoruz; YÖK ve Sağlık Bakanlığı arasında koordinasyon sağlanarak, özellikle,
Anadolu Üniversitesi açıköğretim bölümünde, önlisans eğitim programı dahilinde
bir eğitim süzgecinden geçmesini istiyoruz. Bu konuda da önerilerimiz mevcut;
inşallah, bu konuda da desteğinizi verirsiniz diye düşünüyoruz.
AKP Hükümeti bugün sadece geçici bir çözüm arayışı
içerisinde görülmektedir ve altı aylık bir kurs eğitim programı dahilinde, varolan
sorunun çözümünden yana tavır koymaktadır. Biz ise bu konuda, eğitimin
kurumsallaşmasından yana öncülük etmesini bekliyoruz. Bu doğrultuda da, bugünkü
eğitim sürecine baktığımızda, Anadolu Üniversitesinin açıköğretim programı
dahilinde bu sürecin çözümleneceğini düşünüyoruz.
Komisyonda kendilerinin vermiş oldukları değişiklik
önergelerine baktığımızda, en az lise mezunu olunması ve altı aylık eğitim gibi
görülmekteyse de, buna bir meslekî eğitim açısından baktığımızda, ilkokul
mezunu ile lise mezunu arasında en ufak bir farkın olmadığını görmekteyiz,
meslek eğitimi açısından bahsediyorum. Bu yüzden, biz diyoruz ki, önlisans
eğitim programı süzgecinden geçirilerek, bu konunun bir an önce
çözümlenmesinden yanayız.
Bugün, Sağlık Bakanlığının yapacağı şey, ülkemizin
optisyen ihtiyaç tablosunu gözeterek, planlayıcı bir anlayış içerisinde,
önümüzdeki yirmi yılı gözlemleyerek, gerekli optisyen açığını kapamasıdır ve bu
doğrultuda bunların teşvik edilerek eğitim planlaması açısından da
yarınlarımıza dönük -günübirlik çözümden çok- yapıcı, bilimsel bir çözüm
önermekteyiz. Bugün, ülkemizin onbeş yirmi yıllık nüfus planlaması dahil olmak
üzere, ihtiyaç olan optisyenlik öğrencisi sayısını da gözönünde bulundurarak,
mezuniyetini ona göre planlamak zorundayız.
Ülkemizin sosyal güvenlik kurumları giderlerinin kamu
maliyesi üzerinde ciddî problemlere yol açtığı malumunuzdur. Evet, asıl, tabiî
ki, bu işte bir eğitim, bir de bugün pratik anlamıyla üretim sorunu
yaşanmaktadır. Bugün baktığımızda, gözlükçülük alanında, üretmekten çok
ithalatın ağır bastığı bir hâkimiyeti görmekteyiz. Biz de diyoruz ki, bugün,
ülkemizde ithalat boyutundan üretken bir boyuta doğru dönüşmesi; ama, buna
karşı bir oyuna da gelmemek lazım. Büyük bir kısmı Çin ve Uzakdoğu ülkelerinden
ithal edilen gözlüklerin daha büyük oranda İtalya üzerinden ülkemize sokulmak
istendiğine ve maliyet açısından da baktığımızda ek külfetlerin oluştuğuna
dikkatinizi çekmek istiyorum. Üretimin bir an önce teşvik edilmesinin ülkemizde
hem istihdam alanı hem de döviz açısından çok ciddî yararları olacağını
düşünüyoruz. Hükümetimizin de bu konuda gerekli tedbirleri almasını öneriyoruz.
Tabiî ki, bu, temennimiz; yine, temenniden öteye gitmiyor.
Bugün, gözlük sektörüyle ilgili baktığımızda, yine,
sorunları, ciddî sıkıntıları olan işin sosyal taraflarını dinlediğimizde,
mağdur olan kesimler de bir an önce çözüm önerisi beklemektedir. Evet, hepimiz
ifade ettiğimiz gibi, Grup olarak da önerdiğimiz önergelere destek vermenizi
bekliyoruz. Bunun haricinde genel anlamda destek vereceğimizi şimdiden beyan
edebiliriz.
Gözlükçülük hakkında teklifin yasalaşmasında... Bugüne
kadar, tıbbın ve tıbbî teknolojinin gelişmesiyle gözlükçülük sektörüyle ilgili
büyük ve öngörülmeyen değişimler gerçekleştirilmektedir. Göz sağlığı ve
tedavisiyle ilgili tedavi araçları ve metotları gözlük sektöründe yer almıştır.
Buna paralel olarak, serbest pazar ekonomisinin gelişmesi ve şirketleşme
oranının yükselmesiyle, gözlükçülük sektöründe sermaye şirketlerinin egemenliği
ortaya çıkmıştır. Gözlükçülük sektörü, her ne kadar ticarî gibi algılansa da,
ayrı bir yasanın bulunması ve tıp dünyasındaki yeri dikkate alındığında halkın
göz sağlığıyla bire bir ilişkili olduğu inkâr edilemez. Göz hastalıkları tedavi
araçlarındaki gelişmeler, teknolojik ilerlemeler ve sermaye gruplarının bu
meslek kolunda çok yoğun olarak bulunmaları karşısında, mevcut yasayla bu
yasanın icra edilebilmesi ve göz sağlığının titizlikle korunmasına ilişkin
düzenleme ve uygulama yapabilme imkânı bulunmamaktadır. Gözlükçülük Hakkında
Yasanın mevcut haliyle yetersizliği ve değişiklik yapılması gerekliliği, önemi
ortada dururken, Sağlık Bakanlığı, sadece, Gözlükçülük Hakkında Kanuna göre
gözlükçülük yapabilecek kişilerin yeniden belirlenmesine yönelik bir kanun
tasarısı vermiştir. Teklifin yasalaşması süreci dikkate alındığında, bir yasada
yapılması gereken tüm değişikliklerin birbirleriyle uyumlu olması gerektiği
kanaatindeyiz. Gözlükçülük Hakkında Kanunda yapılması gereken değişikliklerin
daha köklü ve reformist bir yaklaşımla olması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, birazdan maddeler üzerinde
değişiklik önergelerimizi sunacağız ve arkadaşlarımıza maddeler üzerinde
gereken uyarı ve görüşlerimizi anlatacağız. Bu konuyu da dikkatle irdelemenizi
ve gereken desteği vermenizi bekliyoruz. İnanıyorum ki, sizler de bizim gibi
sağduyulu davranarak bilime ve eğitime gereken desteği vereceksiniz; yoksa,
yarınlarda, karşınızda asgarî düzeyde sıkıntı yaratacak bir anlayışın hâkim
olması sizleri bekliyor olacaktır.
Yine de, olur ya, kuş taşa değer misali, bir şansın
olduğu kadar da umutlarımız devam ediyor. Çoğunluğunuza dayanarak karar
veriyorsunuz; bu kararlar ülkemize zarar vermektedir. Bunun en son örneği -hep
beraber yaşadık- YÖK tasarısı.
Bizim görüş ve yasa üzerindeki değişiklik önergemize
destek vereceğinizi umarak hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güler.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati
: 16.45
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER
: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mevlüt AKGÜN (Karaman)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 104 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
509 sıra sayılı kanun teklifinin müzakerelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
5. - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa
Milletvekili Faruk Çelik ve 3 Milletvekilinin; Optisyenlik Hakkında Kanun
Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/294,
1/785) (S. Sayısı : 509) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Şimdi, teklifin tümü üzerinde söz sırası, şahsı adına
söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur'a aittir.
Buyurun Sayın Erbatur.
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Optisyenlik Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, görüşlerimi
sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Ülkemizde, şu anda, 1940 yılında çıkarılmış olan 3958
sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun yürürlüktedir. Geçen süre içinde koruyucu göz
ve görme sağlığı ve optik teknolojisi alanında dünyada büyük ilerleme ve
değişimler olmuştur; ancak, ülkemizde, teknoloji, eğitim ve mevzuat açısından
aynı paralelde değişiklikler olduğu söylenemez. Aksine, ebelik, hemşirelik, sağlık
teknisyenliği gibi sağlığa yardımcı bir ara sağlık mesleği olan optisyenliğin
sağlık yönünden uzaklaşılarak âdeta bir ticaret mesleğine dönüştürüldüğünü
görüyoruz.
Altmışbeş yıllık bir yasanın bugünün koşullarına ve
gereksinimlerine yanıt vermesi olası değildir ve bu alanda gelişme sağlamak
için, günümüz koşullarına uygun yeni bir yasa çıkarılması doğrudur. Aslında,
1989 yılında Yükseköğretim Kurulu optisyenlik eğitiminin önlisans düzeyinde
verilmesi gerektiği yolunda karar verir vermez, bu eğitimi alacak gençlerin bu
alanda çalışabilmeleri için hemen 3958 sayılı Yasanın değiştirilmesi gerekirdi;
ne yazık ki, bu yapılmamış ve 1992'den itibaren önlisans düzeyinde optisyenlik
eğitimi alan gençler, bugüne dek hâlâ 3958 sayılı Yasa geçerli olduğu için
mesleklerini icra edemeyerek mağdur olmuşlardır.
Bu yasa değişikliğiyle hem bu mağduriyeti sona
erdirebilir hem de özellikle eğitim ve trafik açısından büyük sakıncalar
yaratabilen görme bozukluklarına karşı gözlük ve kontakt lens kullanımında
insanlarımızın en iyi hizmete en güvenli biçimde erişebilmelerinin koşullarını
oluşturabiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin bazı
maddeleri üzerinde değişiklik yapılması gerektiğine inanıyorum. Geçici 1 inci
maddede, halen yürürlükte olan 3958 sayılı Yasaya uygun olarak gözlükçülük
ruhsatnamesi sahibi olanların da optisyen unvanını kullanarak bu mesleği icra
edebilecekleri hükme bağlanmıştır. Oysa teklifin 3 üncü maddesinde konuyla
ilgili tanımlar yapılırken optisyen terimi de tanımlanmış ve optisyen unvanını
taşıyacak kişilerin kimler olabileceği belirlenmiştir: "Optisyenlik
alanında en az önlisans seviyesinde meslekîeğitim ve öğretim veren yüksekokul
mezunu kişi." Dolayısıyla, geçici 1 inci maddeye göre, gözlükçülük
ruhsatnamesi almış kişilere optisyen unvanı verilmesi, 3 üncü maddedeki tanımla
çelişmektedir ve optisyen olmak için gerekli eğitimi almamış olan kişilere
optisyen unvanı verilmesi sakıncalıdır. Bu kişiler, müktesep haklarına sahip
olmalıdırlar ve işlerini sürdürmelidirler; ancak, bunu, halen olduğu gibi,
fennî gözlükçü unvanıyla yapabilirler ve bu yönde bir meslek tanımı da, 3 üncü
maddeye mutlaka eklenmelidir. Aksi takdirde, optisyenlik meslek tanımında
öngörülen nitelikleri haiz olmayan bazı kişilere optisyen unvanını kullanma
hakkının verilmesi, ileride, Avrupa Birliğine girdiğimizde de, bu alanda Avrupa
normlarıyla uyum açısından sorun yaratacaktır. Şu anda fennî gözlükçü unvanını
taşıyanlar, fennî gözlükçü olarak kalmalıdırlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim ve meslekî
nitelikler bağlamında büyük sakıncalar taşıyan diğer bir madde ise, geçici 3
üncü maddedir. Ülkemizde, Yükseköğretim Kurulunun 1989'da aldığı karara dayalı
olarak, ilk kez, 1992'de, Sivas'ta, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu
bünyesinde, iki yıllık optisyenlik programı başlatılmıştı; ancak, o güne dek bu
mesleği 3958 sayılı Yasa uyarınca icra etmiş olanların haklarını korumak için,
iki sınav açılmak üzere, bir yönetmelik çıkarılmıştır. Sağlık Bakanlığı, iki
kez, gözlükçülük ehliyet sınavı yapmıştır. Onbeş yıl içerisinde,
üniversitelerin meslek yüksekokullarındaki optisyenlik programlarını tamamlayan
gençlerin mesleklerini icra edebilmeleri için yasal düzenleme bir türlü
yapılamamış ve bu süre içerisinde, her yıl sayıları artan bir mağdurlar grubu
yaratılmıştır. Sayıları 5'e çıkan programlar, bugüne değin, 650 dolayında mezun
vermiş olup, yıllık mezun sayısı da 150 kadardır; bu gençler isyan içindedir.
Dolayısıyla, geçici 3 üncü maddeyle, bu mağdur gençleri haksız bir rekabet
ortamına atacak ve mesleğin standartlarını aşağı çekecek bir düzenleme yapılmak
istenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikinci ve son
sınavın yapıldığı 1993'ten bugüne dek geçen sürede, dört yıl süreyle
optisyenlik mesleğiyle ilgili olarak çalıştığını kanıtlayabilen ve üç aylık bir
kursa devam ederek sınavı geçenlere gözlükçülük ruhsatnamesi verilmesi
öngörülmektedir.
Optisyenlik programına devam ederek optisyen olanların
aldıkları bazı dersleri size aktarmak istiyorum: Fizik, temel matematik ve
kimya 30'ar saat, fizik ve geometrik optik 90 saat, göz anatomisi ve
fizyolojisi 30 saat, optik aletler ve kullanımı 45 saat, halkla ilişkiler 30
saat, gözlükçülük pratiği 315 saat, göz hastalıkları 30 saat, davranış
bilimleri 30 saat, yabancı dil 120 saat. Üç ay içinde bu bilgilerin ne kadarı
verilebilecektir ki, liseyi bitirince üniversiteye girememiş ve tesadüfen bir
gözlükçünün yanında dört yıl çalışma fırsatı bulmuş bir kişi, üniversiteyi
kazanmış, ana babasının özverili desteğiyle iki yıl dirsek çürütmüş, gerekli
tüm bilgilerle donanmış ve onbeş yıldır çalışabilmeyi bekleyen gençlerle eşit
hak sahibi olsun?! Kaldı ki, bir fennî gözlükçünün yanında çalıştığına dair
SSK'da kaydı olan bir kişinin optisyenlikle ilgili bir iş yaptığını tespit
etmek ne ölçüde mümkündür?! Bu, kabul edilemez bir düzenlemedir. Ayrıca, bu
kişiler onbeş yıldır maaş aldıklarına göre, mağduriyetleri de söz konusu
değildir.
Onbeş yıldır bir yasa çıkarılmamış olması nedeniyle
doğan fiilî durumun çözümü, kısa süreli bir kursla yeniden ruhsatname dağıtımı
olamaz. Optisyenlik eğitiminin önlisans düzeyinde olması gerektiği yolundaki
karar 1989 yılında alındığına ve 1993'te sonuncu sınav yapıldığına göre, son
oniki yılda bu alanda ruhsatsız çalışmış olanlar, ancak bu eğitime eşdeğerde
bir sertifika programına katılıp, bir dizi sınavdan geçmeleri halinde
ruhsatname alabilmelidirler. Halen çalışan insanlardan söz ettiğimize göre, bu
eğitimin açıköğretim şeklinde düzenlenmesi gerekecektir. Bu konudaki
düzenlemeler Yükseköğretim Kuruluna danışılarak Parlamentomuz tarafından
yapılabilir. Halen ruhsatsız çalışanlara bu düzeyde bir eğitimden sonra
ruhsatname verilmesi yoluna gidilmesi hem Anayasamızın eşitlik ilkesinin hem de
Avrupa Birliği müktesebatına uyumla ilgili ulusal programın gereğidir.
Tasarının 7 nci maddesine göre, gerçek kişiler yanında,
özel hukuk tüzelkişileri de optisyenlik müessesesi açıp işletebileceklerdir.
Bu, çok sakıncalıdır; çünkü, optisyenlik, kamu yararına yapılan bir sağlık
işidir; oysa, resmî hukuk tüzelkişileri ticarî şirketler olabilirler. Kâr elde
etme amacı ile sağlık hizmeti bağdaştırılamaz. Bu nedenle, bu madde
"optisyenlik müessesesi gerçek kişiler tarafından açılıp
işletilebilir" şeklinde değiştirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda
çeşitli çalışma alanlarıyla ilgili olarak profesyonelliğin önemine vurgu yapma
gereği duyduğumuz durumların sık sık ortaya çıkması bir rastlantı değil diye
düşünüyorum. Profesyonellik bilimsel bilginin kullanımıyla ilgilidir.
Dolayısıyla, profesyonelliğe yaklaşım da bilime yaklaşımla koşutluk
göstermektedir. Bilim, çağdaş toplum olan bilgi toplumu için ekonomik ve sosyal
gelişmede kullanılan en değerli hammaddedir.
Bilimsel bilginin ve teknolojinin baş döndürücü bir
hızla geliştiği günümüzde giderek karmaşıklaşan ürün ve hizmetler alanında
çalışan kişilerin meslekî niteliklerinin her zamankinden daha önplana çıkması
gerekirken, aksine, meslekî niteliklere sahip olmayan kişilerin önünü açan
düzenlemeler yapılmaktadır. Bir bilim insanı olarak, eğer Adalet ve Kalkınma
Partisi, Türkiye'yi Avrupa Birliğine taşıma ve gelişmiş ülkeler düzeyine
ulaştırma hedefinde samimiyse, bilim ve bilimsellik konularındaki konumunu
gözden geçirmesinin yararlı olacağını düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erbatur, lütfen tamamlayın.
Buyurun
N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Halkımızın sağlığı gibi çok hassas bir konuyla ilgili
bu teklifin, hem halkımız hem de bu alanda çalışan insanlar için yarar
sağlamasını istiyorsak, yukarıda açıklamaya çalıştığım nedenlerle, 3, 7, geçici
1 ve geçici 3 üncü maddelerde gerekli değişiklikleri yapmadan bu teklifin
yasalaşmasına izin vermeyelim.
Kamu yararı için ve bilime, bilimselliğe inanç adına,
iradenizi ortaya koymanızı bekliyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür eder, hepinizi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.
Sayın milletvekilleri, başka söz isteği yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan...
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, AK Parti Grubu adına,
Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan konuşacak.
BAŞKAN - Efendim, şu ana kadar, bize, Grup adına bir
talep gelmedi;ancak, şahsı adına söz verebilirim.
Sayın Varan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten, şu anda görüşmekte olduğumuz 509 sıra sayılı
gözlükçülükle ilgili yasa teklifini hepinizin merakla beklediğini biliyorum.
Zira, üç haftadır, Genel Kurulun gündemine geliyor, sıra gelmediği için
erteleniyor. Gözlükçülükle ilgili faaliyette bulunan arkadaşların, gerek
komisyonumuza gerekse Meclisteki bütün milletvekili arkadaşlarımıza konuyu
taşıdıkları için, hassasiyetle bu saati beklediğini biliyorum. Grup adına
konuşma süresi daha uzun olduğu için konuşma metnimiz daha tafsilatlıydı; ama,
Grup adına değil de şahsım adına söz alabildiğimden, konuşma sürem 10 dakikaya
düştü ve konuyu özetleme durumu hâsıl oldu; bunun için, tafsilatı, özetin özeti
yaparak zatıâlilerinize sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yıllardır çözüm bekleyen,
halkımızın da göz sağlığıyla yakından ilişkili olan Gözlükçülük Hakkında Kanun,
3958 sayıyla 1941 yılında yürürlüğe girmiştir. Kanun, 1940 yılında çıkarılmış;
ancak, 1941 yılında yürürlüğe girmiştir; yani, 63 yaşında yaşlı bir kanun
üzerinde görüşmeler yapıyoruz.
Gözlükçülük sektörü her ne kadar bir ticaret gibi
algılansa da, ayrı bir yasanın bulunması ve tıp dünyasındaki yeri dikkate
alındığında, halkın göz sağlığıyla bire bir ilişkili olduğu inkâr edilemez bir
gerçektir. Göz hastalıklarıyla ilgili tedavi edici araçlardaki gelişmeler,
teknolojik ilerlemeler ve sermaye gruplarının bu meslek kolunda çok yoğun
olarak bulunmaları karşısında, mevcut yasayla bu mesleğin icra edilebilmesi ve
göz sağlığının özenle, titizlikle korunmasına ilişkin düzenleme ve uygulama
yapabilme imkânı bulunmamaktadır.
1941 yılından bu yana dört aylık kurslarla verilen
optik diplomalarına 1983 yılında son verilmiştir. 1993 yılında ise, dört yıl
öncesinden gözlükçülük yapanlara -yaklaşık 2 000 kişiye- tek bir imtihanla
gözlükçülük belgesi verilmiştir. 1941-1993 yılları arasında 47 kez sınav
açılmıştır. Bu sınav neticesinde, 4 596 kişiye gözlükçülük ruhsatnamesi
verilmiştir. Sağlık Bakanlığı 1988'den beri gözlükçülük kursu açmamıştır. 1992
yılında 5 üniversitemizde, önlisans seviyesinde optisyenlik yüksekokulu açılmış
ve bugüne kadar 600'e yakın gencimiz bu okullardan mezun olmuştur; ancak,
bürokrasi de burada yapabileceğini yapmış, önlisans mezunu olan bu
gençlerimize, gözlükçülük müessesesi açma yetkisi, maalesef, verilmemiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, çok karmaşık bir
durumla karşı karşıyayız. Bir tarafta, dört aylık kurslarla mesleği icra etme
yetkisi almış, gözlükçülük ruhsatnamesine sahip ve mesul müdürlük hakkını
kazanmış bir kesim; diğer tarafta, Sağlık Bakanlığına müracaat etmiş, Sağlık
Bakanlığının "siz, bir mesul müdür tutun, müesseseyi açın; biz, zaten
kurslar düzenliyoruz, sizlere gözlükçülük ruhsatnamenizi vereceğiz"
demesiyle bekleyen ve mesul müdürünün gözlerine bakan, onun mahkûmu olan 2 200
işyeri sahibi, milyarlarca lira yatırım yapmış, geleceğini bu mesleğe bağlamış
işverenler; diğer tarafta da, iki yıllık önlisans seviyesinde okulunu bitirmiş;
ancak, gözlükçülük müessesesi açma hakkını elde edememiş 600'ün üzerindeki
gencimiz; yani, karmakarışık bir durum...
Değerli arkadaşlar, zaman sınırlı olduğu için konuyu
özetlemek istiyorum. Burada komisyonumuzun yaptığı nedir; konuşmacı
arkadaşlardan birisi "bu tasarı geldi, geri gitti, tekrar geri geldi"
gibi bir açıklamada bulundu. Bu, tamamen teknik bir ayrıntıdır. Hükümetten
gelen tasarının komisyonumuzda hazırlanan teklifle teknik olarak komisyonda
birleştirilmesi gerekiyordu; aksi takdirde, yapılması gereken değişiklikler
Genel Kurulda önergeyle yapılacaktı. Bu, teknik bir sebepten kaynaklanmıştır;
yoksa, sonradan eklenen maddelerin tasarının geliş gidişiyle ilgisi, alakası
yoktur.
Değerli milletvekilleri, takdir edersiniz ki, 2 200
işyeri sahibi, devletin, Bakanlığımızın, daha önce "bir mesul müdür bulun,
çalışın, biz, kurslar düzenleyeceğiz, sizlere bu hakkı vereceğiz" demesi
üzerine, mesul müdürlerini bulmuşlar ve müesseselerini açmışlardır; ama,
devlet, 1993 yılından bugüne kadar 2 200 işyeri sahibine bu hakkı vermemiş, bu
düzenlemeyi sağlamamıştır. Burada, işyeri sahiplerinin bir kusuru yoktur;
varsa, devletin bu işyeri sahiplerine karşı bir ihmali, bir gecikmesi vardır.
Komisyon olarak, bu arkadaşların da mağdur olmamasını istedik; zira, bundan
önce, hatırlarsanız, muhasebeciler ve malî müşavirlerle ilgili yasa da
çıkmıştı. Orada da, bir sebeple, belge sahibi, muhasebe bürosu açma durumunda
olan kişilere, tahsiline bakılmaksızın bu hak verilmişti ve bunu Sayın Özyürek,
gayet iyi bilir geçmişten. Bu vesileyle, biz de, bu işyeri sahiplerimize çok
sıkı bir kurs yapalım; kurs neticesinde -altı ay olacak bu kurs; inşallah,
önergeyle, bu üç aylık süreyi de altı aya çıkarıyoruz- sınav yapalım dedik.
Sınavı kazanan bu belgeyi alacak, sınavı kazanamayan bu belgeyi alamayacak ve
bu sınava girmek için de, 1993 yılından 2004 yılına kadar geçen süre içerisinde,
dört yıldır bu işle iştigal eden, bu işle uğraştığını sigortayla, Bağ-Kur
primiyle vesaireyle ispatlayan kişilere bu sınava katılma hakkını verelim
istedik ve sınavın da çok ciddî olacağını, hem komisyon hem de Sağlık Bakanlığımız
olarak deklare ettik. Sınava girilecek, sınav kazanılacak, sonra bu belgeler
verilecek. Bu vesileyle "bedavadan gözlükçülük ruhsatı veriliyor"
diye bir eleştiriyi kabul etmemiz mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, tüzelkişilerle ilgili eleştiri
geldi. Bakın, bu tasarı hazırlanmadan Avrupa Birliğine yazı yazıldı ve mesul
müdürlük müessesinin orada da olduğu cevabını aldık. Bu vesileyle, Avrupa
Birliği eşiğindeki bir Türkiye'nin çıkardığı yasanın da, Avrupa Birliğiyle
uyumlu olması kadar normal bir durum yoktur.
Niye 2 200 işyeri sahibine bu hakkı vermek istedik;
değerli arkadaşlar, elimde iki dosya var; bunlar, gözlükçülerle ilgili iki ayrı
derneğin üyelerinin oluşturduğu dosyalar. Şimdi, müessese sahibi olan, aynı
zamanda da ruhsatname sahibi olan arkadaşlar, mesul müdürle çalışan diğer
arkadaşlarını, gidiyor (A) kurumuna, (B) sosyal güvenlik kurumuna şikâyet
ediyor, diyor ki: "Siz, mesul müdürle çalışan gözlükçünüzle sözleşme
yapmayın" ve bunu başarmışlar. Geçmişte, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü, mesul
müdürle çalışan gözlükçü işverenlerini mağdur etmiş. Daha sonra, binbir
zorlukla bu aşılmış, mesul müdürle çalışan gözlükçüler de Bağ-Kurla sözleşme
imzalayabilmiş. Bunun gerisinden SSK ve Emekli Sandığıyla ilgili sözleşmeler
gelecek. Yani, mesul müdürle çalışan işyerleri, kesinlikle, bu belgeyi alması
durumunda rahat edecekti. Zira hem mesul müdür hem de işyeri sahibi olan
kişilerin onlarla ilgili şikâyetleri devam ediyordu. Yani, istenen şuydu: Bu
hak bizim, bizde kalsın, başka kimse bu hakka sahip olmasın. Biz de, takdir
edersiniz ki, iktidar olarak, hükümet olarak, kimseyi mağdur etmemek, kimsenin
yatırımını öldürmemek ve işsizler ordusuna yeni işsizler katmamak durumundayız.
Bu vesileyle bu geçici 3 üncü madde düzenlenmiştir. En az lise mezunu
olacaktır. Lise mezunu olmayanlar, bu şartları taşısalar da kursa
giremeyecektir.
Geçmişte ne olmuştur?.. İşte, burada, dosyada var...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Varan, tamamlayın konuşmanızı lütfen.
SABRİ VARAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Geçmişte, 4 596 kişiye ruhsatname verilmiş; bunlardan
60'ının okuryazarlığı yok, 42 kişi ilkokul mezunu, 1 411 kişi ortaokul mezunu,
1 923 kişi lise mezunu, 1 160 kişi de üniversite mezunu. Yani, geçmişte
yapıldığı gibi bir şey de yapmak istemedik. Tahsile, öğrenime saygı göstermek
durumundayız; ama, işyerine, emeğe, işverene de saygı gerekir. Bu vesileyle,
kursun, üç ay değil altı ay düzenlenmesini, önergeyle inşallah biraz sonra
düzenleyeceğiz. Kurs altı ay içerisinde açıklanacak, daha sonra kursa
katılanlara çok sıkı bir eğitim verilecek, sıkı bir sınava tabi tutularak;
sınavı başaranlar bu belgeyi alacak. Onun için, gözlükçülük belgesi, işyerinde
çalışan çaycıya, kapıcıya veriliyor gibi eleştirilere katılmak mümkün değil.
Bunu, zabıtlara geçsin diye buradan da söylüyorum. Bu belgeye, ancak, gözlük
montajıyla ilgili faaliyette bulunan kişiler sahip olacak; bunu da buradan
söylemek istiyorum.
Önlisans düzenlenebilir miydi?.. Arkadaşlar, çıkacak bu
yasadan istifade edecek kişilerin sayısı zaten az. Az olduğu için, sınırlı
sayıdaki kişiye Açıköğretim Fakültesinin önlisans programı düzenleme ihtimali
çok zayıf. Bunun için, biz, bunu, Bakanlık nezdinde, altı aylık ciddî bir
kursla çözmek istedik.
Çıkacak bu yasanın, başta gözlükçülük mesleğiyle
iştigal eden ticarethane sahiplerine, işyeri sahiplerine veya gözlükçülük
ruhsatı sahiplerine ve bugüne kadar haklarını alamamış optisyenlik meslek
yüksekokulu mezunu olan kardeşlerime de hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Varan.
Teklifin tümü üzerinde başka söz isteği?.. Yok.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum :
OPTİSYENLİK HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; fertlerin ve toplumun
sağlığını korumak üzere, optisyen unvanının kullanılması, optisyenlik
mesleğinin icra edilmesi ve optisyenlik müessesesinin açılması ve
işletilmesiyle ilgili usul ve esasları düzenlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Uğur Neşşar; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Neşşar, süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sabri Bey, bu yasa tasarısının, komisyondan
çıktıktan sonra, neden tekrar komisyonda görüşülüp, şekil değiştirip
getirilmesini burada açıklamak için epeyce gayret gösterdi; ben, doğrusu ikna
olmadım ve esas eleştirimi de bunun üzerine bina etmek istiyorum.
Şimdi, önce bir yasa tasarısı hazırlanıyor. Bu yasa
tasarısı hazırlanırken, tamam diyoruz, hakikaten güzel bir yöntem izleniyor.
Komisyon, Sağlık Bakanlığı, Oftalmoloji Derneğiyle, optisyenlerle, değişik
sivil toplum örgütleriyle görüşüyor ve bir yasa tasarısı hazırlanıyor. Bu tasarı komisyondan geçiyor.
Eğitime, bilgiye, beceriye önem veren, arkadaşımın dediği gibi Avrupa Birliğine
uyuma önem veren bir yasa tasarısı; fakat, aniden, ne oluyorsa, birdenbire bu
yasa tasarısı geri çekiliyor, bazı teknik ayrıntılar için geri çekiliyor.
Teknik ayrıntı, eğer, eğitime verilen önemi ortadan kaldırıp birtakım insanlara
daha ruhsatname vermekse, öyle kabul edelim; ama, bence, bu, AK Partinin
hükümet etme anlayışının ve iki yüzünün güzel bir göstergesi; ben, onun üzerine
konuşacağım daha çok. Yani, AK Parti dediğiniz, hakikaten, çağdaş, reformist,
ilerici, eğitime öncelik veren ve bu yasa tasarısı ilk hazırlandığı zaman da,
hakikaten, öyle davranan bir yüz; ama, öteki tarafta da, bizim sıklıkla dile
getirdiğimiz AKP yüzü; tipik bir sistem partisi. Yasa tasarısı hazırlanıp da
gündeme gelince toplumda oluşan baskılara ödün veren, bunlara boyun eğen,
kabadayılığını birdenbire unutuveren bir sistem partisi. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
Bir dakika, ben, düşüncelerimi aktarıyorum...
OSMAN KILIÇ (Sivas) - Hakaret oluyor, yakışmıyor; AK
Parti ikiyüzlü mü?!
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Devamla) - Rica ederim... Ben
görüşlerimi aktarıyorum, siz de söylersiniz. Ben öyle görüyorum.
Yasa tasarısını biz de komisyonda onayladık.
Şimdi, arkadaşımız diyor ki: "Geri çektik; çünkü,
birtakım teknik ayrıntılarla ilgili değişiklikler yapmamız lazımdı."
Teknik ayrıntıya bakıyorsunuz, yasanın özünü teşkil eden; yani, 5 okul, 600
yükseköğretim görmüş insan var ve bu yükseköğretim görmüş insanlar artık
optisyen olsun, gözlükçülük, esnaflıktan bir mesleğe, bir sağlık mesleğine
dönsün diye bir yaklaşım varken, birdenbire, yeniden şu kadar insana imkân
tanımak için bir teknik değişiklik yapılıyor.
Peki, bunu yapıyorsunuz -sizi kimler ikna etti,nasıl
etti bilmiyorum- ama, dışarıda birsürü de ortaokul mezunu arkadaşımız var. Bu
insanlar da diyorlar ki:"Bakın, 1992 ve 1993'te yapılan sınavlarda
ortaokul mezunlarına da bu hak tanındı. Madem geçici bir hak tanınıyor, o
zaman, bu sefer bize de tanısınlar."
Şimdi, madem yüksekokul mezunlarına bu hakkı tanımayı
öngören bir yasa çıkarıyoruz, sonra birdenbire değiştiriyoruz; o halde
-arkadaşımın dediği gibi; yine kendi sözleriyle dile getirmek istiyorum;
"hem tahsile saygı göstereceğiz hem emeğe, işyerine, işverene saygı
göstereceğiz" dedi- ortaokul mezunu arkadaşlarımızın da işyeri var...
O halde, bu yasanın gidiş gelişinde hakikaten bir ikili
davranış kalıbı karşımıza çıkıyor; bu da, açıkçası, beni oldukça rahatsız
ediyor.
Bu değişikliğin nasıl olduğunu öğrenmek isteriz.
Kulağımıza gelen bir sürü değişik söz var; fakat, yine, ben, birleşimin başında
da söylediğim gibi, dedikodularla iş yapmayı sevmiyorum; ama, bakıyorsunuz, bu
arada, eğitim meselesiyle ilgili bir yasa hazırladıktan sonra, bunun
değiştirilip yine birkısım insana sınav hakkı veren bir yasa haline
dönüştürüldüğü zaman "ihtiyaç mı var, acele mi var" diyorsunuz!
Hayır, yeterince lisanslı optisyen var, yeterince eğitim görmüş insan var,
toplumda 5 tane yüksekokul var, giderek de mezunların sayısı artıyor; o zaman,
ilk yasayla çelişen bir ikna mekanizmasının arada işlemiş olduğu ortaya
çıkıyor.
Arkadaşım sınavdan söz etti "çok sıkı bir sınav
yapacağız"dedi. Birleşimin başında yaptığım konuşmamda Sayın Müsteşar
yoktu; burada olduğuna sevindim; eğer, sınavı Sağlık Bakanlığı yapacaksa, o
zaman, o sınavın ne kadar sıkı olacağı, şeflikle ilgili sınavlarda, sabah
anlattığım tarzda, karşımıza çıkan kuşkularla beraber geliyor; yok, eğer,
sınavı Sağlık Bakanlığı başka bir yöntemle, daha objektif bir yöntemle
yapacaksa, o da ayrı bir düşünce ortaya çıkarıyor.
Evet, çok fazla konuşmayacağım. Biz, eğitimden yanayız;
biz, eğitim görmüş insanların yapacağı, çağdaş dünyanın kabul ettiği tarzdaki
optisyenliğin bir sağlık mesleği olduğuna inanıyoruz ve bu konudaki önergemizi
de vereceğiz.
Sınav hakkı tanınacaksa, bu sınav hakkının herkese
tanınmasını; eğitim hakkı tanınacaksa, herkese tanınmasını; emeğe, işverene,
işyerine ve tahsile beraber riayet edeceksek, toplumun bütün kesimlerini
kucaklayacaksak, hep birlikte kucaklanmasını diliyorum.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Neşşar.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, bir düzeltme yapabilir miyim?
BAŞKAN - Efendim, Komisyon Başkanının bir söz isteği
vardır.
Buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarımızın konuşmalarından sonra şunu
söylemek istiyorum: Bu tasarı, hükümetten bizim Komisyonumuza ilk geldiğinde 3
maddelik bir tasarıydı. Bunun üzerine bir altkomisyon kurularak bütün taraflar
dinlenildi; hem optisyenlerin temsil edildiği dernekler hem de Ankara'daki,
İstanbul'daki ve Türkiye'nin diğer birçok yerindeki gözlükçü dernekleri,
oftalmologlar, tümüyle hepsi dinlenildi.
Bizim bu tasarıyı çıkarış amacımız, hedefimiz, hiçbir
kesimi mağdur etmemekti. Tasarı ilk geldiğinde, demin de söylediğim gibi, 3
maddelik bir tasarıydı. Bunu altkomisyona havale ettiğimizde, arkadaşlarımız,
kanun tekniğine uygun olsun diye, 19 maddelik bir tasarıyı önümüze getirdiler.
Tasarı, Komisyondan geçtikten sonra, Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğüne indi.
Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğündeki müdür arkadaşlarımız, teknisyen
arkadaşlarımız, tasarının bu haliyle Genel Kurula inemeyeceğini, bunun bir
teklif haline dönüştürülmesi gerektiğini söylediler. Dolayısıyla, bu düzenleme,
tasarının teklif haline dönüştürülüp, tekrar bize geri gelmesiyle yapıldı.
Yoksa, biz, hiçbir şekilde, geçici 3 üncü maddeyi koymak için bu tasarıyı geri
çekmedik.
Doğrudur, geçici 3 üncü maddeyle ilgili sıkıntılar
vardı, bize kamuoyundan birçok şikâyet geldi; biz, o şikâyetleri burada bir
önergeyle düzeltmeyi düşünüyorduk, eğer bir düzeltme yapılacaksa, Genel Kurulda
bir önergeyle düzeltmeyi düşünüyorduk; ama, buna fırsat kalmadı. Hazır, kanun
tasarısını teklif haline dönüştürdükten sonra, nasıl olsa yine Komisyonumuzda
görüşüldü, görüşülmüşken, bu geçici 3 üncü madde ilave edildi. Bunu arz etmek
istiyorum. Yoksa, tasarının komisyona geri çekiliş amacı, geçici 3 üncü maddeyi
koymak değil.
Sayın Başkanım, bunu arz etmek istiyordum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Komisyon Başkanı, bu konuda gerekli açıklamayı yaptı.
1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum :
Kapsam
MADDE 2. - Bu Kanun; optisyenlik mesleğini icra etme
yetkisini haiz kişiler ile optisyenlik müessesesinin sahip ve işletenleri ile
bunların faaliyetlerini kapsar.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum :
Tanımlar
MADDE 3. - Bu Kanunda geçen;
Bakanlık : Sağlık Bakanlığını,
Optisyen : Optisyenlik alanında en az ön lisans
seviyesinde meslekî eğitim ve öğretim veren yüksekokul mezunu kişiyi,
Gözlükçülük Ruhsatnamesi : Sağlık Bakanlığı tarafından
verilen gözlükçülük yapabileceğine dair belgeyi,
Optisyenlik Müessesesi Ruhsatnamesi : Optisyenlik
müessesesi açılabilmesi için ilin en yüksek sağlık idaresince verilen belgeyi,
Mesul Müdür: Optisyenlik müessesesinde optisyenlik
mesleğinin icra edilmesinden bizatihi sorumlu kişiyi
İfade eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı Optisyenlik Hakkında
Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 3 üncü maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ederiz.
|
N. Gaye
Erbatur |
Güldal
Okuducu |
Mustafa
Gazalcı |
|
Adana |
İstanbul |
Denizli |
|
Atilla
Kart |
İzzet
Çetin |
Hüseyin
Güler |
|
Konya |
Kocaeli |
Mersin |
|
|
Mehmet
Yıldırım |
|
|
|
Kastamonu |
|
"Madde 3.- Fennî gözlükçü: 3958 sayılı Yasaya göre
fennî gözlükçü unvanını almış olan kişiyi,"
BAŞKAN -Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın önerge sahipleri, önergenizi açıklamak
mı istiyorsunuz, gerekçeyi mi okutayım efendim?
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
Optisyen unvanını yalnızca sağlık hizmetleri meslek
yüksek okulunun optisyenlik programını bitirenler kullanabilirler. Müktesep
haklarını kullanacak olan ve halen fennî gözlükçülük yapan kişilerin işlerine
mevcut unvanlarıyla devam edebilmeleri için bu yasada böyle bir terime yer
verilmesi gereklidir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, verilen önergeyi,
Komisyon ve Hükümet takdire bırakmıştır. Biraz önce de, önerge sahiplerinin,
önergeleriyle ilgili gerekçelerini dinledik.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum :
İKİNCİ BÖLÜM
Optisyenlik Mesleğinin
İcra Edilmesi
Optisyenlik mesleğini haiz kişiler
MADDE 4. - Numaralı (mihraklı) gözlük camı ve gözlük
çerçevesi satmak, gözlük montajı ve her türlü reçeteli lens satışı yapmak üzere
optisyenlik mesleğini icra edebilmek için, optisyenlik alanında en az ön lisans
seviyesinde meslekî eğitim ve öğretim veren yüksek okul mezunu olmak gerekir.
Yurt dışındaki eğitim ve öğretim kurumlarından alınmış
diplomalara dayanılarak optisyen unvanını alabilmek ve bu mesleği icra
edebilmek için, yurt dışında görülen eğitimin birinci fıkrada belirtilen
meslekî eğitime denk olduğunun yetkili makamlarca kabul edilmiş olması şarttır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum :
Tabipler
MADDE 5. - Göz hastalıkları uzmanı tabipler optisyenlik
müessesesi açarak optisyenlik yapabilirler. Ancak optisyenlik yaptıkları sürece
tabiplik yapamazlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?... Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum :
Optisyenlik uygulamaları
MADDE 6. - Optisyenler, yalnız koruyucu gözlükleri,
güneş gözlüklerini ve göz hastalıkları uzmanı tabipler tarafından verilen
reçetelerde yazılı numaralı gözlük camlarını, her türlü lensleri, optik görme
gereçlerini ve gözlük çerçevelerini satabilirler.
Optisyenlerin reçetesiz olarak numaralı gözlük camı
satmaları, vermeleri veya tavsiye etmeleri, otorefroktometre ve keratometre
gibi bilgisayarlı aletler ile olanlar da dahil olmak üzere her nevi göz ve
görme muayene ve testleri yapmaları veya müesseselerinde bu işlere yarayan her
türlü aletleri ve cihazları bulundurmaları yasaktır.
Optisyenler, gözlük veya gözlük camlarının muayene ve
kontrolü veya tamiri konusunda ve reçetelerde yazılı camları çerçevelere takmak
ve kişinin gözüne en uygun şekilde uygulamak için gerekli olan aletleri
kullanabilirler.
Optisyenler, optisyenlik yaptıkları sürece
müesseselerinde başka bir iş yapamaz ve müesseselerini muayenehane gibi
kullandıramazlar.
Optisyenlik müessesesinde her türlü kontakt lens
uygulanması yasaktır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum :
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Optisyenlik Müesseseleri
ile İlgili
Esas ve Usuller
Optisyenlik müessesesi
MADDE 7. - Optisyenlik müessesesi gerçek kişiler ile
özel hukuk tüzel kişileri tarafından açılıp işletilebilir.
Optisyenlik müessesesi açıp işletmek isteyenler, müessesenin açılacağı ilin en
yüksek sağlık idaresinden optisyenlik müessesesi ruhsatı almak zorundadırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı Optisyenlik Hakkında
Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
|
N. Gaye
Erbatur |
Feridun
Ayvazoğlu |
Mahmut
Duyan |
|
Adana |
Çorum |
Mardin |
|
Mehmet
Uğur Neşşar |
|
Mustafa
Özyurt |
|
Denizli |
|
Bursa |
Madde 7. - Optisyenlik müessesesi gerçek kişiler
tarafından açılıp işletilebilir.
BAŞKAN - Sayın Komisyon?..
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul)-
Katılmıyoruz.
BAŞKAN- Komisyon takdire bırakıyor, Hükümet katılmıyor.
Efendim, önerge sahipleri?..
N. GAYE ERBATUR (Adana)- Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
Teklifimizin gerekçeleri aşağıda ayrı ayrı
açıklanmıştır.
1- Türk Ticaret Kanunuyla ticaret şirketleri
tariflerini bulurken "kâr elde etme amacı" temel niteliklerinden
birisi olarak gösterilmiştir. Bu durumun, optisyenlik gibi kamu hizmeti
niteliğindeki bir sağlık mesleğiyle bağdaştırılması mümkün değildir.
2- Tüzelkişilerde yetkili organların aldığı kararlar
uygulanır. Oysa, optisyen, hekimin reçetesi ve meslekî bilgisi dışında hiçbir
kararın etkisi altında olmaksızın ve böyle bir karara uymak zorunda
kalmaksızın, sadece hastanın göz ve görme sağlığını düşünmek zorundadır. Asıl
maksadı kâr elde etmek olan bir ticarî şirkette bu ilkeyi uygulaması zorlaşır
ve çoğu zaman imkânsızlaşabilir.
3- Kaldı ki, kanunun 6 ncı maddesi gereğince, zaten
optisyen müessesesinde göz tedavisine veya kontrolüne ilişkin pahalı ve fazla
sermaye birikimi gerektiren cihazlar bulundurulamayacağına göre, ne birden
fazla optisyenin sermayelerini ve ne de her bir reçete sadece bir optisyen
tarafından yapılıp tatbik edilebildiğine göre, birden fazla optisyenin
emeklerini birleştirmelerine ihtiyaç duyması da söz konusu değildir.
4- Sağlıkla ilgili kanunlar içinde buna en açık ve en
güzel örnek ise, 6197 sayılı Eczacılık ve Eczaneler Hakkında Kanundur. Bu
kanunun 18 inci maddesine göre, eczanelerin, eczacıların ortaklığı suretiyle
açılıp işletilmesi mümkün değildir. Bu yüzden, yine bir sağlık kanunu olan 6197
sayılı Kanundaki bu prensipten ayrılmak uygun olmayacağı gibi, kanunlarımız
arasındaki ilke uyumsuzluğuna yol açacağından, isabetli olmayacaktır.
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katılmadığı ve biraz önce de gerekçesini beraberce
dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum :
Mesul müdür
MADDE 8. - Optisyenlik müessesesi açmış olanlar,
müesseselerinde optisyen unvanına sahip bir mesul müdür bulundurmak
zorundadırlar.
Optisyenlik müessesesi ruhsatnamesi tek bir müessese
için geçerlidir.
7 nci maddede sayılanlar, birden fazla optisyenlik
müessesesi açmak isterse, her bir müessese için ayrı optisyenlik müessesesi
ruhsatnamesi almak ve ayrı mesul müdür bulundurmak zorundadır.
Mesul müdür tek bir optisyenlik müessesesinde mesul
müdürlük görevini yapabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Müessesede bulunma
MADDE 9. - Optisyenin, mesleğini icra ettiği müessesede
bizzat bulunması esastır.
Optisyenler ile göz hastalıkları uzmanı tabipler, vergi
mükellefiyetleri ayrı olsa bile, aynı mekânda veya iç giriş kapıları veya iç
bağlantıları bulunan müesseselerde birlikte mesleklerini icra edemez. Sağlık
kurum ve kuruluşları bünyesinde veya binasının içinde de optisyenlik müessesesi
açılamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum :
İstisnalar
MADDE 10. - Optisyenlik müessesesine sahip ve
optisyenlik mesleğini icra etmekte iken;
a) Milletvekili veya belediye başkanı seçilenler ile
askerlik hizmeti sebebiyle silah altına alınanlar, bu görev hizmeti süresince,
b) Hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkûm olanlar, cezanın
infazı süresince,
c) Hastalık ve sair zorlayıcı sebeplerden dolayı bir
aydan fazla müesseselerinin başında bulunamayacak olanlar, bu mazeretleri
süresince,
d) Hacir altına alınanlar, vasilerinin talebi üzerine,
hacir altında bulundukları sürece,
Optisyenlik müessesesi ruhsatı veren makama yazılı
olarak bildirmek şartı ile, optisyen unvanını haiz bir kimseyi mesul müdür
tayin ederek müesseselerinin faaliyetlerini sürdürebilirler.
Ölüm halinde ise kanuni mirasçıları en çok iki aylık
süre içinde mesul müdür tayin etmek zorundadırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Optisyenlik unvanı
MADDE 11. - Optisyen unvanını haiz olarak müessese
açmış olanlar, yalnız optisyen unvanını kullanabilirler. Başka bir unvan
kullanmaları veya gerçeğe uymayan reklam yapmaları yasaktır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum :
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Kayıt ve Denetim
Kayıt
MADDE 12. - Optisyenler müesseselerinde mahallin en
yüksek sağlık idaresince yaprak adedi tasdikli bir defter tutmaya ve bu deftere
sıra numarasıyla ve tarih sırasıyla reçeteleri ve sahiplerinin isimlerini kayda
mecburdurlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum :
Denetim
MADDE 13. - Optisyenlik müesseseleri, Bakanlığın ve
mahallin en yüksek sağlık idaresinin teftiş ve denetimine tabidirler.
Optisyenler, bu teftiş ve denetimlerde her türlü
kolaylığı göstermeye, talep edilen bilgileri, müessese kayıt belgesini ve
teftiş defterini vermeye ve faturalarında optisyenlik ruhsatnamelerinin veya
diplomalarının tarih ve sayısını belirtmek zorundadırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; önergeyi okutuyorum :
Türkiye büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 13 üncü maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
|
Salih
Kapusuz |
Mustafa
Demir |
Cüneyit
Karabıyık |
|
Ankara |
Samsun |
Van |
|
Ali Yüksel
Kavuştu |
|
Yahya
Akman |
|
Çorum |
|
Şanlıurfa |
"Optisyenler, bu teftiş ve denetimlerde her türlü
kolaylığı göstermek, talep edilen bilgileri, müessese kayıt belgesini ve teftiş
defterini vermek ve faturalarında optisyenlik müessesesi ruhsatnamelerinin
tarih ve sayısını belirtmek zorundadırlar."
BAŞKAN - Önergeye Sayın Komisyon katılıyor mu?..
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle, takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Önerge sahipleri?..
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe...
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
Mesul müdürle çalışan optisyenlik müesseselerinde,
mesul müdürün değişmesi halinde tüm belgelerin değiştirilmek zorunda kalınması
ve uygulamada farklılıklar yaratmaması için, metindeki "veya
diplomalarının" ibaresinin çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun olumlu
görüşle takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğimiz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge,
kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Cezaî Hükümler
MADDE 14. - Optisyen unvanını haiz olmadığı halde
optisyenlik yapanlar veya optisyen olduğunu ilan edenler hakkında otuzmilyar
lira idari para cezası alınır ve müessesesi kapatılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 15. - 11 inci maddede belirtilen yasaklara
uymayanlardan onbeşmilyar lira idarî para cezası alınır.
6 ncı maddede zikredilen yasaklar hilafına hareket eden
optisyenler hakkında beşmilyar lira idari para cezası uygulanır ve üç ay süre
ile optisyenlik mesleğini icra etmelerine izin verilmez.
Bu Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrası ile 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yazılı şarta üst üste iki denetimde de uymadığı
belirlenen optisyenler ile 9 uncu maddenin ikinci fıkrası ile 8, 10, 12 ve 13 üncü
madde hükümlerine uymayanlar hakkında
beşmilyar lira idarî para cezası alınır.
6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelerdeki
yasakların tekerrürü halinde idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.
İdarî para cezalarından müessese sahibi de müteselsilen
sorumludur.
Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları o yerin en
büyük mülki amiri tarafından verilir. Verilen idari para cezalarına dair
kararlar ilgililere yürürlükteki
tebligat kanunları hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı,
tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesinde
dava açılabilir. Davalar, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme
yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para
cezaları 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi okutuyorum :
ALTINCI BÖLÜM
Geçici ve Son Hükümler
MADDE 16. - Optisyenlik müesseselerinin açılışına ve sahip olmaları gereken şartlara
dair usul ve esaslar ile optisyenlerin yapacağı ilân ve reklamlar, tutacakları
defterler ve diğer hususlar Bakanlıkça bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren altı ay içinde çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 17. - 30.12.1940 tarihli ve 3958 sayılı
Gözlükçülük Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici Madde 1'i okutuyorum :
GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce 30.12.1940 tarihli ve 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun hükümlerine
uygun olarak gözlükçülük ruhsatnamesi sahibi olanlar, optisyen unvanını
kullanarak optisyenlik mesleğini icra edebilirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Madde üzerinde 2 önerge var; geliş sırasına göre
okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı "Optisyenlik
Hakkında Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
|
N. Gaye
Erbatur |
Hüseyin
Güler |
Atilla
Kart |
|
Adana |
Mersin |
Konya |
|
Güldal
Okuducu |
Mustafa
Gazalcı |
İzzet
Çetin |
|
İstanbul |
Denizli |
Kocaeli |
Geçici Madde 1. - Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce 30.12.1940 tarihli ve 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun hükümlerine
uygun olarak gözlükçülük ruhsatnamesi sahibi olanlar, fennî gözlükçü unvanını
kullanarak optisyenlik mesleğini icra edebilirler.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin geçici 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Mustafa
Demir |
Yahya
Akman |
|
Ankara |
Samsun |
Şanlıurfa |
|
Ali Yüksel
Kavuştu |
|
Cüneyit
Karabıyık |
|
Çorum |
|
Van |
"Geçici Madde 1- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce 30.12.1940 tarihli ve 3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun
hükümlerine ve bu Kanunun Geçici 3 üncü maddesine göre gözlükçülük ruhsatnamesi
sahibi olanlar, gözlükçü unvanıyla optisyenlik mesleğini icra etme hak ve
yetkisine sahiptirler ve optisyenlerle aynı sorumlulukları taşırlar. Ancak
bunlar optisyen unvanını kullanamazlar."
BAŞKAN - Okuttuğum ikinci önerge en aykırı önerge.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz.
Sayın Hükümet katılıyor mu efendim?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
Önerge sahipleri?..
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
Optisyen, optisyenlik alanında en az önlisans
seviyesinde meslekî eğitim alan kişi olduğundan, bu eğitimi almayanların bu
unvanı kullanmalarının engellenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin
katıldığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Sayın Salih Kapusuz ve
arkadaşlarının geçici 1 inci maddeyle ilgili önergesi kabul edildiğinden, Adana
Milletvekili Sayın Gaye Erbatur'un aynı maddeyi değiştiren önergesini işleme
koymam mümkün değildir.
Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici madde 1 kabul
edilmiştir.
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, bir sorun var o
zaman. Şimdi, geçici 1 inci maddeyle "optisyenlik unvanını
kullanamazlar" denildiğine göre, 3 üncü maddeye "fennî gözlükçü"
tanımı konulmalıdır verdiğimiz önerge doğrultusunda; ben, yeniden komisyonun
dikkatine sunmak istiyorum. Şimdi, bu önergeyle yapılan düzenlemeyle, o zaman
fennî gözlükçüler ne olacak; öyle bir tanım yok, tanımı koymamız gerekecek.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bu konuyu, Komisyon ve Hükümet değerlendirsin.
Şimdi, geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. - Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce gözlükçülük ruhsatnamesini haiz olup aynı mekanda eczacılık ve/veya
saatçilik faaliyetlerini birlikte yapanların kazanılmış hakları saklıdır. Bu
hakları işyerlerinin nakli halinde de devam eder.
BAŞKAN - Geçici madde 2 üzerinde söz isteği?.. Yok.
Geçici madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3. - 21.11.1993 tarihinden bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar, en az lise mezunu olan ve dört yıl süreyle
optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleğiyle ilgili olarak çalıştığını
sosyal güvenlik kuruluşlarından prim dökümleriyle belgelendirip bir defa olmak
üzere Bakanlığın düzenleyeceği en az üç aylık bir kurs ve ardından yapılacak
sınavda başarılı olanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilir. Bu sınav, Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yapılır. Bu kurs ve sınavın
yapılmasıyla ilgili giderler katılanlarca karşılanır.
BAŞKAN - Geçici Madde 3 üzerinde söz istekleri var.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mardin
Milletvekili Sayın Mahmut Duyan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Duyan, süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MAHMUT DUYAN (Mardin) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan optisyenlikle ilgili teklifin geçici
3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, onbeş yıllık hekimlik hayatı olan
ve geçmiş dönemde de bu Parlamentoda görev yapmış bir arkadaşınızım; ama,
hiçbir dönemde, bu dönem kadar, jet hızıyla yasaların çıktığı ve jet hızıyla ya
Cumhurbaşkanından veyahut da Anayasa Mahkemesinden yasaların geri döndüğü
olmamıştır. Daha geçen hafta, tıpta yan dal sınavıyla ilgili yasa Meclisimizden
geçti, biz, buna da karşı çıktık ve Cumhurbaşkanı tarafından yine veto edildi.
Şimdi de aynı durumla karşı karşıyayız.
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundaki
değerli arkadaşlarımızın hepsinin kendi dalında uzmanlıkları vardır; özellikle
de Komisyon Başkanımız Doç. Dr. Sayın Mahfuz Güler, gerçekten - ben, yine,
geçen dönemde de bu komisyonda görev almıştım- güzel bir yönetici olarak ve her
zaman takdir ettiğimiz bir arkadaşımız; ama, şu anda, bakıyorum ki, AK Parti
sıralarında da, hiçbir komisyon üyesi yok. Biz, bu konuları, detaylı olarak
tartışmıştık; ama, ne olduysa, AKP Grup Başkanvekilleri, bir önergeyle, bu
geçici 3 üncü maddeyi koydular.
Şimdi, bu geçici 3 üncü madde nedir; geçmiş dönemde, en
son da 1993'te optisyenlikle uğraşanlar için, o dönemin Sağlık Bakanlığı
Müsteşarı tarafından gazetelere ilan verilerek, o dönemde bir çağrı yapıldı, bu
kurslar açıldı ve herkes o kurslara
katıldı ve optisyenlik belgelerini aldılar. O dönemde, üniversitelerde, bu
dalla ilgili yüksekokulumuz yoktu; ama şu anda Türkiye'nin değişik
üniversitelerinde 5 tane yüksekokul var ve şu anda binlerce öğrencimiz var.
Şimdi, bu öğrenciler ile lise mezunlarını aynı kefeye koyacağız beyler. Yani,
bu gençlerimiz yurt köşelerinde göz nuru dökerek, dirsek çürüterek bir
sertifika almak için eğitim görüyorlar, biz kalkıyoruz gözlükçünün yanında
sekreterlik yapan, geçmiş dönemde bir sigorta yaptırmış olan kişileri de aynı
seviyeye koyuyoruz; yani, vicdanen müsterih değiliz.
Bu gençlerin aileleri "ben çocuğumu bir meslek
sahibi olması için yüksekokula göndereceğim, diğer çocuklarımın rızkını keserek
para yollayacağım" diyorlar; ama burada, lise mezunu olan kişiler ile
bunları aynı kefeye koyuyoruz... Biz buna şiddetle karşıyız.
Bu öğrenciler, değişik saatlerde eğitim görüyorlar. Bu
çocukların çoğu, benim doktor olarak gördüğüm eğitimle aynı eğitimi görüyorlar.
Bakın, insan anatomisi, fizyolojisi 45 saat; göz anatomisi, fizyolojisi 45
saat; geometrik optik 45 saat; gözlükçülük teorisi 150 saat; görme optiği 135
saat; kontakt lens, göz hastalıkları vesaire, 1 815 saat eğitim gören ve 40
işgünü staj gören bu gençler ile bir optisyen dükkânında görev yapan kişileri
aynı kefeye koyuyoruz; yani, bunda vicdanen rahat değiliz.
Avrupa müktesebatıyla ilgili bir önerge de var burada;
ama bunu da ezip geçiyoruz. Optisyenlikle ilgili bütün derneklerle toplantı
yaptık, gerçekten de komisyonumuz bu konuyla ilgili güzel konular açtı,
tartışmalar açtı ve çok kişiyi de dinledik. Bütün geçici maddelerin hepsi
oybirliğiyle geçti; ama her ne olduysa bu teklif komisyona bir daha acil
olarak, ivedi olarak geldi ve bizi acil olarak çağırdılar, biz zannettik ki
değişik bir kanun, baktık ki, önümüze geçici 3 üncü madde konuldu; buna da hiç
gerek yoktu. Bu madde yersizdir, bu gençlerimize bir hakarettir. Göz gibi
önemli bir organı, işin ehli olmayan, üç aylık kurslarla, lise mezunlarına
emanet etmek, bence sakıncalıdır. Bir hekim olarak, bunu asla kabul edemeyiz.
Şimdi, deminki hatip arkadaşımız Sayın Varan dedi ki:
"Üç aylık bir kurstan sonra, bunları sınava tabi tutacağız." Peki, bu
sınav nasıl olacak; yani, üç aylık bir kursla bir sınav!.. O zaman, gelin, bu
sınavı ÖSYM yapsın. Yani, kart hamilidir diye kişileri bakanlığa gönderelim,
sertifika mı verilsin?! Bunu, asla kabul edemeyiz.
Bu duygu ve düşünceyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Duyan.
Şahsı adına, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir;
buyurun.
Süreniz 5 dakika.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin geçici 3 üncü maddesi
üzerinde vermiş olduğum değişiklik önergesi için sizleri bilgilendirmek üzere
huzurlarınızdayım; bu vesileyle, sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi
hürmetlerimle selamlarım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bildiğiniz gibi,
3958 sayılı Gözlükçülük Hakkında Kanun 1941 yılında yürürlüğe girmiştir.
Altmışüç yıldan beri yürürlükte olan bu kanun, aradan geçen zaman içerisinde
gelişen şartlara tam anlamıyla cevap veremediği için, uygulamalarda birtakım
sorunlar çıkmıştır.
Bu teklifle, gözlükçülük mesleği, bundan böyle
optisyenlik mesleği olarak icra edilecektir. Teklife göre, optisyenlik alanında
en az önlisans seviyesinde meslekî eğitim ve öğretim veren yüksekokul mezunu
olan kişiler bu işi yapacaktır ve bunlara "optisyen" denilecektir.
Nitekim, teklifin 4 üncü maddesinde, açık, net ve kesin
bir şekilde optisyenlik mesleğinin yasal özelliği ortaya konulmuştur. Nitekim,
biraz önce 4 üncü madde okundu, Meclisten geçti, ben burada tekrar okumaya
gerek görmüyorum, hepiniz biliyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, göz
sağlığı açısından optisyenlik mesleği özel öneme sahiptir. Bu nedenle,
optisyenlik mesleğini seçenlerin özel bir eğitimden geçmesi fevkalade
önemlidir; ancak, teklifin geçici 3 üncü maddesinde, en az lise mezunu olan ve
dört yıl süreyle optisyenlik mesleğinde çalıştığını belgeleyenlerin, bir defaya
mahsus olmak üzere, Bakanlığın düzenleyeceği üç aylık bir kurs sonunda
yapılacak sınavda başarılı olanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilmesi
öngörülmektedir. Bu hüküm, teklifin 1, 3 ve 4 üncü maddeleriyle açıkça
çelişmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu durumu, göz
sağlığı açısından, bir ciddî eksiklik olarak görmekteyiz. Avrupa Birliğine uyum
çabasında olan Türkiye'nin, sağlıkla ilgili bütün meslekler için de Avrupa
Birliği mevzuatına uyum sağlaması zorunludur. Bu itibarla, optisyenlik için en
az iki yıllık yükseköğretim öngörülmüş ve bu durum, teklifin 1, 3 ve 4 üncü
maddeleriyle güvence altına alınmıştır. Eğer, teklifin bu maddesi aynen
geçerse, sayıları henüz tam olarak bilinmeyen müessese sahipleri, toptancılık,
imalat ve ithalat yapanlar, müessese adında "optik" ibaresi
bulunanlar ve müessese çalışanları hak iddia edeceklerinden ve bugüne kadar
meslekle ilgili herhangi bir istatistikî bilgi bulunmadığından bir kaos
yaşanacaktır.
Bugün, ülkemizde, üniversitelerin ilgili bölümlerinden
mezun olmuş 600 kadar optisyen bulunmakta iken, hiç eğitim görmemiş kişilerin
hak sahibi olmaları, mesleğin önemi ve ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. O nedenle, teklifte yer alan geçici 3 üncü
maddenin komisyondan getirildiği biçimiyle kanunlaşması sakıncalar
doğuracaktır.
Daha önce, 1990 yılında çıkarılan bir yönetmelikle
optisyenlik mesleğiyle uğraşanlara iki defa sınav hakkı tanınmış, başarılı
olanlara gözlükçülük mesleğini yapabilmeleri için bu alanda eğitim veren
yüksekokullardan mezun olma şartı getirilmiştir.
Teklifte, daha önce gözlükçülük ruhsatnamesi alanların
bu hakları muhafaza edilmektedir. Bu durumu olumlu karşılıyoruz; ancak, hiçbir
bilgi ve deneyimi olmayan ve tam olarak sayıları da bilinmeyen kişilere
gözlükçülük ruhsatnamesi verilmesini de son derece yanlış buluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın efendim.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Onun için, vermiş olduğum önergemde daha önce
optisyenlik mesleğiyle fiilen ilgilenmiş olanların yok sayılamayacağı; ancak,
bakanlığın düzenleyeceği üç aylık kursun da çok yetersiz olacağı vurgulanmış;
esasen, optisyenlik mesleğinin bu tür kısa süreli kurslarla
geçiştirilemeyeceği, o nedenle, ilgili bakanlığın YÖK'le bir uzlaşma
sağlayarak, tespit edilecek bir süreyle üniversitelerin sağlık meslek
yüksekokulları optisyenlik programları bölümlerinde eğitim verilmesinin
sağlanması uygun görülmüştür. Başarı belgesi alanlara gözlükçülük ruhsatnamesi
verilmesinin daha doğru ve adil bir yaklaşım olacağını düşünüyoruz. Önergem, bu
amaca yönelik olarak verilmiştir.
Bu vesileyle, Yüce Meclisi, tekrar, saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri geçici madde 3 üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili 4 adet önerge vardır. Önergeleri geliş
sırasına göre okutacağım, aykırılıklarına göre de işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı kanun tasarısının
geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Saygılarımla. 8.6.2004
Dursun Akdemir
Iğdır
"Geçici Madde 3. - 21.11.1993 tarihinden bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar en az lise mezunu olan ve dört yıl
süreyle optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleği ile ilgili olarak
çalıştığını, sosyal güvenlik kuruluşlarından prim dökümleri ile belgelendirip,
bir defa olmak üzere ilgili Bakanlığın, YÖK ile varacakları mutabakat sonucunda
tespit edilecek süre ile üniversitelerin sağlık hizmetleri meslek yüksekokulları
optisyenlik programı uygulayan bölümlerinde eğitim görmeleri sonucunda başarı
belgesi alanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilir."
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı kanun teklifinin
geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Hüseyin
Güler |
Mehmet
Kartal |
Mehmet
Semerci |
|
Mersin |
Van |
Aydın |
|
N. Gaye
Erbatur |
Mevlüt
Coşkuner |
Canan
Arıtman |
|
Adana |
Isparta |
İzmir |
"Geçici Madde 3. - 29.11.1993 tarihinden bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, en az lise mezunu olan ve dört yıl
süreyle optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleğiyle ilgili olarak
çalıştığını sosyal güvenlik kuruluşlarından prim dökümüyle belgelendirenler
Sağlık Bakanlığı öncülüğünde Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
önlisans eğitim programına tabi tutulurlar."
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin geçici 3 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Mustafa
Demir |
Cüneyit
Karabıyık |
|
Ankara |
Samsun |
Van |
|
Ali Yüksel
Kavuştu |
|
Yahya
Akman |
|
Çorum |
|
Şanlıurfa |
"Geçici Madde 3. - 21.11.1993 tarihinden bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, en az lise mezunu olup asgarî dört yıl
süreyle Bakanlıkça ruhsatlı optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleğiyle
ilgili olarak çalıştığını, sosyal güvenlik kuruluşlarından alacakları prim
dökümleriyle belgelendirenlerden, açılacak 6 aylık kurs ve bu kursun sonunda
yapılacak sınavda başarılı olanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilir. Bu kurs
ve sınav bir defaya mahsus olmak üzere yapılır ve giderleri katılanlarca
karşılanır. Bu maddedeki kurs, sınav, bunların giderleri ve sair hususlara
ilişkin esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - 4 üncü önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı "Optisyenlik
Hakkından Kanun Teklifi ile Gözlükçülük Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı" nın geçici 3 üncü maddesinin kaldırılmasını arz
ederiz.
|
N. Gaye
Erbatur |
Mustafa
Gazalcı |
Güldal
Okuducu |
|
Adana |
Denizli |
İstanbul |
|
İzzet
Çetin |
Zafer
Hıdıroğlu |
Hüseyin
Güler |
|
Kocaeli |
Bursa |
Mersin |
|
Atilla
Kart |
|
Muzaffer
R. Kurtulmuşoğlu |
|
Konya |
|
Ankara |
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4 üncü önerge, en
aykırı olan önergedir.
Bu okunan önergeyi işleme alıyorum.
Bu önergeye Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım?
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
1. Gözlükçülük eğitiminin lise düzeyinden önlisans
düzeyine çıkarılması için YÖK'ün 21.11.1989 tarih ve 89.51/1800 sayılı kararı
vardır.
2. Sağlık Bakanlığının 1.6.1990 tarih, 20535 sayılı
Resmî Gazetede yayımlandığı sınav yönetmeliğinde "... gözlükçülere
gözlükçü unvanı kazandırmak (ruhsat vermek) amacıyla sadece iki kez açılacak
sınavda..." denilmektedir.
3. Sağlık Bakanlığı bu yönetmelik üzerine ilk sınavı
1992 yılında açmıştır.
4. Sağlık Bakanlığı yine bu yönetmelik gereği 1993
yılında sadece iki kez açılacak sınavın ikincisini yani sonuncusunu açmıştır.
5. YÖK'ün 1989 tarihli kararı, bu sınavları beklemiş ve
birinci sınavın ardından 1992 yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde; sonra
sırasıyla Muğla, Ondokuz Mayıs (Samsun), Ege ve Osmangazi (Eskişehir) olmak
üzere 5 üniversitede sağlık meslek yüksekokulları bünyesinde optisyenlik
programları açılmak suretiyle onbir yılda 600 kadar öğrenci mezun etmiştir.
6. Tadil olan kanunun bugüne kadar öğrenimle ilgili
maddeleri değiştirilmediğinden, mezun olan 600 kadar ve her yıl mezun olacak
yaklaşık 150 öğrenci 1992 yılından beri, onbir yıldır mağdur durumdadırlar.
Bu nedenlerle, Sağlık Bakanlığının 1993 yılından bu
yana kanun gereği kurs ve sınav açmamasının nedenleri;
1- 1989 tarihinde YÖK kararı gereği öğrenimin lise
tahsili yerine önlisans düzeyine yükseltilmesi,
2- 1990 tarihinde yayımladığı yönetmelik gereği sadece
iki kez yapacağı sınavları yapıp, ülkede ruhsatsız gözlükçü bırakmamış
olmasıdır.
Sonuç olarak, kanuna eklenen geçici 3 üncü madde ve
gerekçesinin dayanağı geçersizdir ve madde dava konusu olduğu takdirde iptale
konu olabilecek konumdadır. Bu nedenle, bu maddenin tasarıdan çıkarılması
gerekir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı, gerekçesini biraz önce dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Mersin Milletvekili Sayın
Hüseyin Güler ve arkadaşlarının verdiği ve biraz önce okuttuğumuz önergeyi,
önerge sahipleri geri çekmişlerdir, işlemden kaldırıyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 509 sıra sayılı kanun tasarısının
geçici 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Saygılarımla.8.6.2004
Dursun Akdemir
Iğdır
Geçici Madde 3. - 21.11.1993 tarihinden bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar en az lise mezunu olan ve dört yıl süreyle
optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleği ile ilgili olarak çalıştığını,
sosyal güvenlik kuruluşlarından prim dökümleri ile belgelendirip, bir defa
olmak üzere ilgili Bakanlığın, YÖK ile varacakları mutabakat sonucunda tespit
edilecek süre ile üniversitelerin sağlık hizmetleri meslek yüksekokulları
optisyenlik programı uygulayan bölümlerinde eğitim görmeleri sonucunda başarı
belgesi alanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilir.
BAŞKAN - Önergeye Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, gerekçeyi mi okutayım?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe:
Göz sağlığı açısından optisyenlik mesleği özel öneme
sahiptir. Bu nedenle, optisyenlik mesleğini seçenlerin özel bir eğitimden
geçmesi kaçınılmazdır. Üç aylık eğitimle sertifika alan kişilerin yetersiz
kalacağı dikkate alınarak bu mesleğin üniversitelerin optisyenlik bölümü mezunu
diplomalı optisyenler tarafından icra edilmesinin daha doğru olacağı
düşünülmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Akdemir'in
verdiği, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini de biraz önce
dinlediğimiz önergeyi oylayacağım. Yani, neyi oyladığımızı açıklamış oluyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin geçici 3 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
"Geçici Madde 3.- 21.11.1993 tarihinden bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar, en az lise mezunu olup asgarî dört yıl süreyle
Bakanlıkça ruhsatlı optisyenlik müessesesinde optisyenlik mesleğiyle ilgili
olarak çalıştığını, sosyal güvenlik kuruluşlarından alacakları prim
dökümleriyle belgelendirenlerden, açılacak 6 aylık kurs ve bu kursun sonunda
yapılacak sınavda başarılı olanlara gözlükçülük ruhsatnamesi verilir. Bu kurs
ve sınav bir defaya mahsus olmak üzere yapılır ve giderleri katılanlarca
karşılanır. Bu maddedeki kurs, sınav, bunların giderleri ve sair hususlara
ilişkin esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Efendim, Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım?
EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe :
Kursa katılacakların, optisyenlik müessesinde çaycılık,
temizlik işleri, vesaire farklı bir işle değil de, bizzat numaralı gözlük camı
ve çerçevesi yapımı gibi meslekle ilgili çalışanlar olması amaçlanmaktadır.
Mevcut metinle kursun sadece asgarî süresi belirtilmiştir. Bu sürenin ne kadar
olacağı hususundaki belirsizliğin giderilebilmesi ve Avrupa Birliği
müktesebatına uygun bir belgelendirme yapılabilmesi için bu sürenin 6 ay olması
gerekli görülmektedir. Keza, bu kursun mümkün olursa yükseköğretim kurumlarına
da yaptırılmasına imkân sağlamak için, kursun Bakanlıkça yapılacağına ilişkin
ibarenin çıkarılması amaçlanmaktadır. Ayrıca, kurs ve sınavla ilgili esas ve
usullerin Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun olumlu görüş
belirttiği, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Geçici madde 3'ü kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
18 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 18. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum :
MADDE 19. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı
olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati
: 18.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati
: 18.18
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER
: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 104 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Dahiliye Memurları Kanunu, İl İdaresi Kanunu, İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporunun
müzakerelerine başlayacağız.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6. - Dahiliye
Memurları Kanunu, İl İdaresi Kanunu, İçişleri Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı : 461)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının müzakeresini erteliyoruz.
Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.
7. - Bazı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/740) (S. Sayısı : 427) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 427 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde, AK
Parti Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın M. Nuri Saygun ve şahsı adına
da Adana Milletvekili Tacidar Seyhan söz istemişlerdir.
İlk söz, AK Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili
Sayın İsmail Bilen'e aittir.
Buyurun Sayın Bilen. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, AK Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Takdim edeceğim bu kanun tasarısı, ülkemizde sınai hak
ve mevzuatının günün ihtiyaçlarına cevap vermesi ve sınai hakların daha etkin
ve hızlı bir şekilde korunabilmesi amacıyla, 24.6.1995 tarihli ve 551 sayılı
Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 24.6.1995
tarihli ve 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 24.6.1995 tarihli ve 555 sayılı Coğrafî İşaretlerin
Korunması Hakkında Kanun Hük-
(x) 427 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
münde Kararname, 24.6.1995 tarihli ve 556 sayılı
Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bu kararnamelerde
değişiklik yapan 3.11.1995 tarihli ve 4128 sayılı, 12.9.1960 tarihli ve 80
sayılı, 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı ve 10.6.1930 tarihli ve 1705 sayılı
Kanunlar ile 24.6.1945 tarihli ve 551, 552, 554, 555, 556 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameler ile 28.6.1995 tarihli ve 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda yapılması gereken değişiklikleri de
kapsamaktadır. Bu amaçla, tasarı, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü
tarafından hazırlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu kanun
tasarıyla değişiklikler yapılması öngörülen kanun hükmünde kararnamelerin
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev alanına girmesi nedeniyle, ilgili bakanlık
tarafından Yüce Meclise sunulmaktadır. Bilindiği üzere, sınaî hakların
korunmasının arkasında yatan nedenler arasında, yaratıcılığın teşviki suretiyle
teknolojik gelişmenin sağlanması önemli bir yer işgal etmektedir.
Teknoloji, tarım, sanayi ve ticarette, mal üretim ve
hizmet sunumunda kullanılan sistematik bilgi olarak tanımlanabilir. Sınaî
haklar, teknoloji olarak da isimlendirilen sistematik bilginin, dış dünyada,
hukuk sistemlerince tanınan yansıma şekilleridir. Sistematik bilginin bu
yansıması, bazen korunan bir buluş, bazen faydalı bir model, bir endüstriyel
tasarım gibi şekillerde olabilmektedir. Yaratıcılığı teşvik etmek, bilginin
yayılmasını sağlamak, dürüst ticareti teşvik etmek amacıyla, sınaî haklar,
hukukî düzenlemelerle korumaya konu olmuşlardır.
Kanun tasarısıyla, ilgili mevzuatta tespit edilen bazı
aksaklıkların giderilmesi ve işlemlerde açıklık, sadelik ve kolaylık sağlamak,
ülkemize ait coğrafî değerlerin koruma altına alınmasının özendirilerek, millî
değerlerimizin yurtdışında başka devletler tarafından kendilerine ait
değerlermiş gibi tescil ettirilmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Günümüz dünyasındaki önemi açısından bakıldığında, bir
ülkedeki ekonomik gelişmişlik ve destekleyici mahiyetteki ulusal ve
uluslararası ticaret, sınaî mülkiyet haklarının etkin korunması sağlanmadan
elde edilemez. Sınaî mülkiyet haklarının etkin korunması, özellikle gelişmekte
olan ülkelere çok taraflı ticaret sistemi ve yeni küresel ekonomiye
entegrasyonda yol gösteren en etkin mekanizma ve kriterlerden biridir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sınaî mülkiyet
hakları, büyük bir hızla küreselleşen dünyada sürekli gelişme gösteren serbest
piyasa ekonomisinin en önemli temel taşlarından biridir. Küresel gelişmeler
çerçevesinde, sınaî mülkiyet haklarıyla ilgili uygulamalar ve düzenlemeler de,
buna paralel olarak, uyumlu ve hızlı değişim sürecinde olmalıdır. Dünyanın tek
bir pazar haline geldiği bir ortamda ticarî faaliyetlerin devamı için en büyük
güç, etkin bir sınaî mülkiyet korumasından kaynaklanmaktadır.
Modern ve etkin bir sınaî mülkiyet sistemini oluşturan
öğeler, karşımıza 4 anaunsur çıkarmaktadır. Bunlar, ihtisas mahkemeleri, ilgili
mevzuat altyapısı, yasal dayanağa sahip bir vekillik sistemi ile patent
ofisidir. Etkin ve rekabet gücü yüksek bir sınaî mülkiyet sisteminin
oluşturulabilmesi ve sanayi ile ticarî hayat önündeki engellerin
azaltılabilmesi için, sistemin tüm halkalarının eksiksiz olarak tamamlanması
gerekmektedir. Ülkemizde, bu zemin, son dönemde yapılan çalışma ve atılımlarla
sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 anaunsurdan en
önemlisi olan ve günümüzde, her türlü teknik imkâna ve donanıma sahip yeni
sınaî mülkiyet kampus binasında hizmet veren Türk Patent Enstitüsünün ulusal ve
uluslararası platformda gerçekleştirdiği faaliyetler, sanayicimizin ve buna
bağlı olarak Türk ekonomisinin can damarlarından birini teşkil etmektedir.
İlkelerin gelişim hedefleri, belli sorunların
çözümlenmesiyle sağlanabilmektedir. Günümüz dünyası, fikrî mülkiyet haklarının
etkin korunmasının bir ülke ekonomisine ne denli faydalar sağladığının
bilincindedir. Bu nedenle, görüşülmekte olan kanun tasarısı, ülkemiz açısından
çok büyük önem arz etmektedir.
Kanun tasarısı 19 maddeden oluşmaktadır. 1 inci
maddesiyle, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 54 üncü maddesine, adresi
değişen, ancak, söz konusu değişikliği enstitüye bildirmeyen hak sahiplerinin
en son adresine yapılan bildirimin geçerli olacağına dair fıkra eklenmiştir.
2 nci maddeyle, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
73/A maddesinde üç önemli değişiklik yapılmıştır. Aynı kanun hükmünde
kararnamede düzenlenen faydalı modeller, ihlal halinde, patent ihlalleriyle
paralel yaptırımlara tabi tutulmuş; yanı sıra, yargıca, öngörülen özgürlüğü
bağlayıcı ceza ve para cezasını, olayın özelliklerini ve suçun ağırlığını
değerlendirerek şahsîleştirebilme imkânı tanınmış; bu imkân, terditli ceza
oluşturmak suretiyle, yaptırımlar "veya" bağlacı ile bağlanarak tesis
edilmiştir. Ayrıca, önceki kanunda öngörülen ve sadece para cezası olarak ifade
edilen yaptırım, ağır para cezası olarak değiştirilmiş; para cezalarının
düzeyi, Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi dikkate alınarak belirlenmiştir.
3 üncü maddeyle, patent başvurusu yayımlandıktan sonra
tecavüz hallerinde dava açılabilmesi mümkün olmakla beraber, açılan davada
mahkemece patentin tescil edildiğinin resmî patent bülteninde yayımlanmasından
önce karar verilemeyeceği hükmü getirilmektedir.
4 üncü maddeyle, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
düzenlenen hukukî ilişkiler nedeniyle açılabilecek davalarda, görevli
mahkemenin ihtisas mahkemeleri olacağı öngörülmektedir.
5 inci maddeyle, 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
32 nci maddesine, adresi değişen, ancak, söz konusu değişikliği enstitüye
bildirmeyen hak sahiplerinin en son adresine yapılan bildirimin geçerli
olacağına dair fıkra eklenmiştir.
6 ncı maddeyle, 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
48/A maddesi değiştirilerek, tasarım hakkının ihlaliyle ilgili cezalar,
terditli ceza olarak düzenlenmiş ve yargıcın cezayı şahsîleştirebilmesine
olanak tanınmıştır. Ayrıca, kanunda öngörülen ve sadece "para cezası"
olarak ifade edilen yaptırım "ağır para cezası" olarak değiştirilmiş,
para cezalarının düzeyi, Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi dikkate alınarak
belirlenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 nci maddeyle,
554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle düzenlenen hukukî ilişkiler nedeniyle
açılabilecek davalarda, görevli mahkemenin ihtisas mahkemeleri olacağı
öngörülmektedir.
8 inci maddeyle, 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
9 uncu maddesine, adresi değişen, ancak söz konusu değişikliği Enstitüye
bildirmeyen hak sahiplerinin en son adresine yapılan bildirimin geçerli olacağına
dair fıkra eklenmiştir.
9 uncu maddeyle, 555 sayılı Kanun Hükmünde kararnamenin
24/A maddesi değiştirilerek, coğrafî işaret hakkının ihlaliyle ilgili cezalar,
terditli ceza olarak düzenlenmiş ve yargıcın cezayı şahsîleştirebilmesine
olanak tanınmıştır. Ayrıca, kanunda öngörülen ve sadece "para cezası"
olarak ifade edilen yaptırım "ağır para cezası" olarak değiştirilmiş,
para cezalarının düzeyi, Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi dikkate alınarak
belirlenmiştir.
10 uncu maddeyle, 555 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle düzenlenen hukukî ilişkiler nedeniyle açılabilecek davalarda,
görevli mahkemenin ihtisas mahkemeleri olacağı öngörülmektedir.
11 inci maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 5 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "ambalajlarının"
ifadesi "ambalajları" olarak değiştirilmiş; aynı maddenin ikinci
fıkrasına yapılan eklemeyle, tescil belgesi üzerinde yer alan, fakat inhisara
hak sağlamayan unsurların belirtilmesi öngörülmüştür.
12 nci maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
7 nci maddesinin (b) bendinde yer alan "ayırt edilemeyecek kadar
aynı" ibaresi "ayırt edilemeyecek kadar benzer" olarak ve son
fıkrada yer alan "(b), (c), (d)" ibaresi "(a), (c) ve (d)" olarak değiştirilmektedir.
13 üncü maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 22 nci maddesinde, adresi değişen, ancak söz konusu değişikliği
Enstitüye bildirmeyen hak sahiplerinin en son adresine yapılan bildirimin
geçerli olacağına dair fıkra eklenmiştir.
14 üncü maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
42 nci maddesinin son fıkrasındaki "(b), (c), (d)" ibaresi "(a),
(c) ve (d)" olarak değiştirilmiştir.
15 inci maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 61/A maddesi değiştirilerek, marka hakkının ihlaliyle ilgili ceza,
terditli ceza olarak düzenlenmiş ve yargıcın cezayı şahsîleştirebilmesine
olanak tanınmıştır. Ayrıca, kanunda öngörülen ve sadece "para cezası"
olarak ifade edilen yaptırım "ağır para cezası" olarak değiştirilmiş,
para cezalarının düzeyi, Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi dikkate alınarak
belirlenmiştir.
16 ncı maddeyle, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
düzenlenen hukukî ilişkiler nedeniyle açılabilecek davalarda görevli mahkemenin
ihtisas mahkemeleri olacağı öngörülmektedir.
17 nci maddeyle, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
165 inci maddesinde yer alan faydalı model belgesinin hükümsüzlüğünü talep
edebilmek için, daha önce başvuruya itiraz edilmesi gerektiği kaydını taşıyan
hüküm, Anayasanın hak arama hürriyetiyle ilgili 36 ncı maddesine aykırı
bulunduğundan yürürlükten kaldırılmıştır.
18 inci maddeyle, yürürlük maddesi düzenlenmiştir.
19 uncu maddede de, bu kanunun yayımı tarihinde
yürürlüğe gireceği ifadesi yer almaktadır.
Sonuç olarak, kanun tasarısının Avrupa Birliği
mevzuatına uyum ve Avrupa Birliğiyle birlikte yürütülmekte olan projelerin
uygulanabilirliği açısından taşıdığı önem dikkate alınarak bir an önce
yürürlüğe girmesi, ülkemiz menfaatları açısından zorunluluk arz etmektedir.
Kanun tasarısının ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bilen.
Sayın Öğüt, bir isteğiniz mi var?
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Efendim, ikinci defa söz aldığım
için özür diliyorum.
Bugün saat 14.00'te, Ardahan'da, fındık büyüklüğünde,
10 santimetre kalınlığında dolu yağmıştır. Dolu yağması nedeniyle, şu anda
Ardahan'da yerler bembeyaz ve Ardahan felaket bir durumdadır; dereler taşmış,
köprüler yıkılmış, yollar bozulmuş, hatta, Saime Başdemir isimli 18 yaşında bir
kız çocuğumuz da dere suyuna kapılarak vefat etmiştir. Bu doğal felaket
nedeniyle, hükümetten, Ardahan'a, derhal, başta Karayolları olmak üzere, DSİ
yetkililerinin, Köy Hizmetleri yetkililerinin ve diğer bütün ekiplerin
gönderilmesini ve Ardahan'ın, derhal, afet kapsamındaki iller arasına
alınmasını istirham ediyorum.
Ardahanlı hemşerilerime buradan geçmiş olsun
dileklerimi sunuyor, ölen vatandaşımıza Allah'tan rahmet diliyorum.
Geçirdikleri bu sel felaketi dolayısıyla, Ardahanlılara, Yüce Meclis olarak da
geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz; yaralarının sarılması için, hükümetten ve
Sayın Bakandan, ilgililere gerekli talimatları vermelerini istirham ediyorum.
Ardahan'da aralıksız birbuçuk saat dolu yağmış ve
yerini yağmura bırakmıştır.
BAŞKAN - Sayın Öğüt, son cümlenizi alayım da...
İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre acil söz talebinizi yerine getirdim ve konuyu
Yüce Heyete duyurdunuz.
Teşekkür ediyorum.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Hemen bitiriyorum Sevgili
Başkanım. Ben, söz verdiğiniz için size de teşekkür ediyorum.
Tekrar, geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum, hükümeti de
göreve davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN - Efendim, bu felaketten dolayı biz de geçmiş
olsun diyoruz. İnşallah, hükümetimiz gereğini yapacaktır.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkan, İçişleri ve Bayındırlık ve İskân Bakanlarımız derhal oraya hareket
ettiler; bunu bilgilerinize sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Çok teşekkür ediyorum efendim.
Sağ olun.
BAŞKAN - Meseleye el konulmuştur, gereği yapılmıştır.
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri Saygun; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika; ama, zamanı iyi kullanırsanız,
ayrıca da memnun oluruz.
CHP GRUBU ADINA MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 427 sıra sayılı Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclise
saygılarımı sunuyorum.
Tasarıyla ilgili konuşmaya başlamadan önce, az önce
dinlediğimiz ve ülkemizdeki herhangi bir yörede yaşayan tüm vatandaşlarımıza
duyduğumuz hassasiyeti bir kez de ben dile getirme ihtiyacı duydum. Ensar Beyin
söylediği şekilde, Ardahan'daki bu felakette, manen, maddeten, fiziken veyahut
da yaşam açısından kayıplarımız olduğunu duydum. Kaybettiğimiz insanların yakınlarına başsağlığı diliyorum
ve ekonomik anlamda da verilebilecek destekler konusunda, az evvel Bakanımın da
açıkladığı gibi, hükümetimizin ve Meclisimizin gerekli hassasiyeti
göstereceğini umuyorum, ümitle bekliyorum.
Efendim, görüşülmekte olan bu tasarı, aslında, farklı 4
kanun hükmünde kararnamenin aynı mahiyetteki değişikliklerini içeriyor. Bunlar,
az evvelki konuşmacı arkadaşımın da söylediği üzere, Patent Haklarının
Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Endüstriyel Tasarımların Korunması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Coğrafî İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ve Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname.
Önce, bu kanun hükmündeki kararnamelerle neyin
amaçlandığını kısaca bir özümsemek gerekir diye düşünüyorum. Efendim, gerek
sanayide gerek tarımda gerekse ticarette ve mal ve hizmet sunumlarında
yaratıcılığı teşvik etmek ve yaratıcı unsurları, bireyleri, ekipleri korumak
adına birtakım yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. İşte bu yasal
düzenlemeler, yasalarımızla ve bu 4 kanun hükmünde kararnameyle organize
edilmiş, bütünleştirilmiş; böylece, yaratıcı düşüncenin daha başarılı, daha
özgün ve daha cesur hareket etmesine imkân sağlanmış. Biz, bu tasarıyı, Adalet
Komisyonu üyeleri olarak da, komisyonda görüştüğümüz süre içerisinde
destekledik ve onayladık; ancak, bütün bunlara rağmen, bir kısmına muhalefet
şerhi koyma ihtiyacı da duyduk.
İzin verirseniz, önce, bu tasarıdaki olumlu hususları
çok kısa bir şekilde özetlemek istiyorum:
Bir kere, özellikle, Patent Enstitüsü hakkında açılacak
olan davalarda, yargı yoluna gitmelerde bir yetki kargaşasının yaşanmasının
önüne geçecek şekilde, yetkili mahkeme olarak "Ankara ihtisas
mahkemeleri" ibaresinin eklenmiş olması, yargı yoluna başvuracak olan
insanlara hata yapma şansını tanımamıştır. Bu yönüyle, doğru bir eklentidir,
doğru bir uygulamadır.
Yine, bizim komisyonumuz tarafından eklenen 3 üncü
maddeyle, özellikle, ilaçların ruhsatlandırılması ve gerekli test ve deneyler
de dahil, buluşu içeren deneme amaçlı fiillerin bu kapsam altına alınmış olması
ve bu kanunla korunmuş olması da, araştırma ve geliştirme yöntemlerini
ciddiyetle savunan ve bu konuda hizmet sunan kurum ve birimlerin daha cesur,
daha rahat olabilme imkânlarını sağlamıştır.
Az evvel Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşma
yapan arkadaşımın bir husustaki ifadesinde bulduğum eksikliği de dile getirmek
istiyorum. "Efendim, yasa tasarısının 17 nci maddesiyle, 551 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 165 inci maddesinin üçüncü fıkrasının yürürlükten
kaldırılması istenilmiştir ve yürürlükten kaldırıldı" şeklinde bir ibare
geldi. Hayır; bu konuda son komisyon metninde, bu madde gündemden çıkarıldı;
çünkü, daha önce, bir asliye hukuk mahkemesinin Anayasa Mahkemesine başvurusu
üzerine, 165 inci maddenin üçüncü
fıkrası, zaten Anayasaya, 36 ncı maddeye aykırı bulunmuştu ve bu aykırılık
nedeniyle, o fıkra, zaten hükümsüz hale gelmişti. Bu nedenle, Adalet Komisyonu,
bu konudaki tasarı metnini tasarı bütününden çıkardı.
18 inci maddede bir ilave yapıldı; bu ilaveyle de,
özellikle kurumların yargı yoluna gittiklerinde çektikleri zorlukları önlemek
adına "delil tespit davası" tarzını "delil tespit talebi"
haline getirmek suretiyle, insanların yargı önünde birtakım şekil kuralları
altında ezilmelerinin önüne geçildi, daha rahat, daha özgürce talepte
bulunmalarına imkân sağlandı.
Bütün bu saydıklarımızla, aslında, bu yasa tasarısının
olumlu taraflarını dile getirmiş oluyoruz; ancak, bir husus, Cumhuriyet Halk
Partili komisyon üyeleri tarafından komisyondaki görüşmeler sırasında da
sağlıklı bulunmadı ve bu konuda muhalefet şerhi verdik. Bu hususu Yüce Meclisin
takdirlerine de sunmak istiyorum ve umarım, yasa tasarısının ilgili maddeleri
görüşülürken, bizim muhalefet ettiğimiz bu husus dikkate alınır,
değerlendirilir ve bizim hata olarak gördüğümüz, yanlışlık olarak gördüğümüz bu
yönü de ortadan kaldırırız ve hep birlikte, doğru, ülke menfaatına ulaşabilecek
bir yasa halinde çıkarırız diye düşünüyorum.
Efendim, itiraz ettiğimiz husus şu: 4 kanun hükmünde
kararnamenin aynı mealde organize edildiği, planlandığı bir yasa tasarısı;
farklı maddelerde, her üç beş maddede, yeni bir kanun hükmünde kararnameyle
ilgili görüşme yapılıyor; ama, ortak olan şu: Gerek 2 nci madde gerek 6 ncı
madde gerek 9 uncu madde ve gerek 15 inci madde cezaî hükümleri içeriyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu cezaî
hükümler, Türk hukuk sisteminin ceza mantalitesiyle ne yazık ki bağdaşmıyor.
Neden; efendim, şu şu şu suçu işleyenler hakkında; bir, şu kadar para cezası
verilebilir; iki, şu kadar hapis cezası verilebilir veya her ikisi de
verilebilir...
Hukuk sisteminde, bu kadar geniş serbesti tanıyan ve bu
kadar fazla yoruma açık bir ceza sisteminin sağlıklı bir sonuç doğurabilmesi
mümkün değil. Bunu, terditli bir ceza anlayışı olarak kabul etsek bile,
aralarındaki makas, aralarındaki cezaî yöntem temeli ve cezanın ölçütleri
birbirine uygun değil. Eğer, bu ve benzeri nitelikte, yargıya zaman içinde,
süreç içinde intikal edecek olan hususlarda yargı farklı kararlar alır ise,
yani, aynı nitelikli suçlara, mademki bu kadar terdit hakkı tanınmış, bazı
ihtisas mahkemelerince hapis cezası, aynı suça bazı ihtisas mahkemelerince para
cezası ve aynı suça bazı mahkemelerce her ikisini de içeren para ve hapis
cezasının verilmesi halinde, adalet mekanizmasında kolay kolay telafi
edilemeyecek ciddî bir yara açılır diye düşünüyoruz.
Bu nedenle de, yasanın, az evvel sözünü ettiğim bu
cezaî müeyyideleri içeren maddelerindeki terditli ceza tasnifinin bir kez daha,
en azından, değişiklik önergesiyle ele alınmasını ve bu konuda daha hassas,
daha sağlıklı, daha adilane ve birbirine daha yakın sonuçlar doğuran bir ceza
yönteminin yaratılmasını düşünüyorum; ama, sözlerimin başında da söylediğim
gibi, temelde 4 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapmayı planlayan bu yasa
tasarısını Cumhuriyet Halk Partisi olarak da onaylıyoruz ve bu değişikliklerin
yapılması halinde, sanıyorum, çok daha sağlıklı, çok daha düzenli ve ülkede
yarın kaos yaratmayacak nitelikte bir yasa haline dönüşeceğini düşünüyorum.
Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Saygun.
Şahısları adına söz isteği?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum :
BAZI KANUN
HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 24.6.1995 tarihli ve 551 sayılı Patent
Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 54 üncü maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bildirim adresinde bir değişiklik olması
durumunda, adres değişikliğinin yazılı olarak Enstitüye bildirilmesi
zorunludur. Bu bildirimin yapılmaması halinde, Enstitüde mevcut en son adrese
yapılmış bildirimler geçerlidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum :
MADDE 2.- 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 73/A
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 73/A. - Bu Kanun Hükmünde Kararname
kapsamında;
a) 44 üncü maddede yazılı açıklamayı patent veya
faydalı model başvurusu açısından gerçeğe aykırı olarak yapanlar, patentli veya
faydalı modelli bir eşya veya ambalajı üzerine haklı olarak konulmuş patent
veya faydalı model olduğunu belirten işareti yetkisi olmadan kaldıranlar veya
kendisini haksız olarak patent veya faydalı model başvurusu sahibi veya patent
veya faydalı model sahibi olarak gösterenler hakkında bir yıldan iki yıla kadar
hapis cezasına veya ondörtmilyar liradan yirmiyedimilyar liraya kadar ağır para
cezasına veya her ikisine,
b) Mevcut olmadığını veya üzerinde tasarruf yetkisi
bulunmadığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde 86 ncı maddede yazılı
haklardan birini veya bu hakla ilgili lisansı başkasına devreden, veren,
rehneden, bu haklar üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunanlar ile patent veya
faydalı modelle korunan bir buluşun sahibi olmadığı veya bunların koruma
süresinin bittiği veya 129, 133 veya 165 inci maddelerde yazılı sebeple
patentin veya faydalı modelin hükümsüzlüklerine veya sona ermelerine karar
verilmesine rağmen, satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî
evrakına veya ilânlarına, korunan bir patentle veya faydalı modelle ilgili
olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyan veya ilân ve reklamlarda bu
tarzda yazı ve işaretler kullananlar hakkında iki yıldan üç yıla kadar hapis
cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para
cezasına veya her ikisine,
c) 136 ncı maddede yazılı fiillerden birini gerek
faydalı model, gerek patentli buluş açısından işleyenler hakkında iki yıldan
dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar
liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine, ayrıca işyerlerinin bir
yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten men edilmelerine,
Hükmolunur.
(a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan suçlar, hizmetlerini
yaptıkları sırada bir işletmenin çalışanları tarafından doğrudan doğruya veya
emir üzerine işlenmişse çalışanlar ve suçun işlenmesine mani olmayan işletme
sahibi, müdür veya temsilcisi ve hangi unvan ve sıfatla olursa olsun işletmeyi
fiilen yöneten kişi de aynı surette cezalandırılır. Bir tüzel kişinin işleri
yürütülürken, 136 ncı maddede sayılan suçlardan biri işlenirse, tüzel kişi,
masraflar ve para cezasından müteselsilen sorumlu olur. Fiile iştirak edenler
hakkında, olayın mahiyetine göre 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 64, 65, 66 ve
67 nci maddeleri hükümleri uygulanır. Yukarıda sayılan suçlardan dolayı
kovuşturma şikâyete bağlıdır.
Bu madde hükümlerinin uygulanmasında 1412 sayılı Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8)
numaralı bendi uygulanmaz. Patentten veya faydalı modelden doğan hakları
tecavüze uğrayandan başka, 136 ncı maddede sayılanlar dışında kalan suçlarda
Enstitü, 44 üncü maddede yazılı açıklamanın gerçeğe aykırı olarak yapılması ile
patent veya faydalı modelle korunan bir buluşun sahibi olmadığı veya patentin
veya faydalı modelin koruma süresinin bittiği veya hükümsüzlüğü veya sona erme
durumlarında, kendisinin veya başkasının imâl ettiği veya satışa çıkardığı
eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına veya ilânlarına, korunan bir
patent veya faydalı modelle ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde
işaretler koyma veya bu amaçla ilân ve reklamlarda bu tarzda yazı ve işaretler
kullanılması durumlarında, 8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun veya 17.7.1964
tarihli ve 507 sayılı Kanuna tâbi kuruluşlar ve tüketici dernekleri de şikâyet
hakkına sahiptir. Şikâyetin, fiil ve failden haberdar olma tarihinden itibaren
iki yıl içinde yapılması gerekir.
Bu kapsamdaki suçlarla ilgili şikâyetler, acele
işlerden sayılır. Patent veya faydalı model başvurusu veya patentten veya
faydalı modelden doğan haklara tecavüz dolayısıyla üretilmesi veya kullanılması
cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz,
makine gibi vasıtaların zapt edilmesi veya el konulması veya yok edilmesinde,
765 sayılı Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesi hükmü ile 1412 sayılı Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili hükümleri uygulanır."
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?..Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum :
MADDE 3. - 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 75
inci maddesine aşağıdaki (f) bendi eklenmiştir.
"f- İlaçların ruhsatlandırılması ve bunun için
gerekli test ve deneyler de dahil olmak üzere, ruhsat konusu buluşu içeren
deneme amaçlı fiiller."
BAŞKAN - 3 üncü
madde üzerinde söz isteği?..Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum :
MADDE 4. - 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 136
ncı maddesinin son fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Ancak mahkeme, patent veya faydalı modelin
verildiğine ilişkin ilânın ilgili bültende yayımlanmasından önce öne sürülen
iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak karar veremez."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 5. - 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 146
ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 146. - Bu Kanun Hükmünde Kararnamede
öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir. Bu mahkemeler tek
hâkimli olarak görev yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangilerinin
ihtisas mahkemesi olarak görevlendirileceği ve bu mahkemelerin yargı çevresini,
Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
belirler.
Enstitünün bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre
aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından
zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve
yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerden Ankara
ihtisas mahkemeleridir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum :
MADDE 6. - 24.6.1995 tarihli ve 554 sayılı Endüstriyel
Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 32 nci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bildirim adresinde bir değişiklik olması
durumunda, adres değişikliğinin yazılı olarak Enstitüye bildirilmesi
zorunludur. Bu bildirimin yapılmaması halinde, Enstitüde mevcut en son adrese
yapılmış bildirimler geçerlidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum :
MADDE 7. - 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 48/A
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 48/A. - Bu Kanun Hükmünde Kararname
kapsamında;
a) Tasarım hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken
kimlik bildirimini gerçeğe aykırı olarak yapanlar veya tasarım koruması olan
bir eşya veya ambalajı üzerine konulmuş tasarım koruması olduğunu belirten
işareti, yetkisi olmadan kaldıranlar veya kendisini haksız olarak tasarım
başvurusu veya tasarım hakkı sahibi olarak gösterenler hakkında bir yıldan iki
yıla kadar hapis cezasına veya ondörtmilyar liradan yirmiyedimilyar liraya
kadar ağır para cezasına veya her ikisine,
b) Mevcut olmadığını veya üzerinde tasarruf yetkisi
bulunmadığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde, 39 uncu maddede belirtilen
haklardan birini veya bu hakla ilgili lisansı başkasına devreden, veren,
rehneden, bu haklar üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunanlar ile korunan bir
tasarım hakkının sahibi olmadığı veya koruma süresinin bittiği veya tasarım
hakkının hükümsüzlüğü veya tasarım korunmasından doğan hakkının sona ermesi
durumlarında, kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı
eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına veya ilânlarına, hukuken korunan
bir tasarım hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler
koyanlar veya bu amaçla ilân ve reklamlarda, bu tarz yazı, işaret veya
ifadeleri kullananlar hakkında, iki yıldan üç yıla kadar hapis cezası veya
yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her
ikisine,
c) 48 inci maddede yazılı fiillerden birini işleyenler
hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan
kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine, ayrıca
işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten
men edilmelerine,
Hükmolunur.
(a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan suçlar,
hizmetlerini yaptıkları sırada, bir işletmenin çalışanları tarafından doğrudan
doğruya veya emir üzerine işlenmişse çalışanlar ve suçun işlenmesine mani
olmayan işletme sahibi, müdür veya temsilcisi ve hangi unvan ve sıfatla olursa
olsun işletmeyi fiilen yöneten kişi de aynı surette cezalandırılır. Bir tüzel
kişinin işleri yürütülürken, 48 inci maddede sayılan suçlardan biri işlenirse,
tüzel kişi, masraflar ve para cezasından müteselsilen sorumlu olur. Fiile
iştirak edenler hakkında olayın mahiyetine göre 765 sayılı Türk Ceza Kanununun
64, 65, 66 ve 67 nci maddeleri hükümleri uygulanır. Yukarıda sayılan suçlardan
dolayı kovuşturma şikâyete bağlıdır.
Bu madde hükümlerinin uygulanmasında 1412 sayılı Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8)
numaralı bendi uygulanmaz. Tasarım korumasından doğan hakları tecavüze
uğrayandan başka, 48 inci maddede sayılanlar dışında kalan suçlarda Enstitü;
tasarım hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildiriminin gerçeğe
aykırı olarak yapılması ile korunan bir tasarım hakkının sahibi olmadığı veya
koruma süresinin bitmesi veya herhangi bir sebeple tasarım hakkının
hükümsüzlüğü veya tasarım korumasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında
kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya
ambalajlarına veya ticari evrakına veya ilânlarına hukuken korunan bir tasarım
hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyma veya bu
amaçla ilân ve reklamlarda bu tarzda yazı, işaret ve ifadelerin kullanılması
durumlarında, 8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun veya 17.7.1964 tarihli ve
507 sayılı Kanuna tâbi kuruluşlar ve tüketici dernekleri de şikâyet hakkına
sahiptir. Şikayetin fiil ve failden haberdar olma tarihinden itibaren iki yıl
içinde yapılması gerekir.
Bu kapsamdaki suçlarla ilgili şikâyetler acele işlerden
sayılır. Tasarım hakkı başvurusu veya tasarım korumasından doğan haklara
tecavüz dolayısıyla üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu
eşyaları üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz, makine gibi vasıtaların zapt
edilmesi veya el konulması veya yok edilmesinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun
36 ncı maddesi hükmü ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili
hükümleri uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 8. - 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 58
inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 58. - Bu Kanun Hükmünde Kararnamede
öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir. Bu mahkemeler tek hâkimli olarak görev
yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangilerinin ihtisas
mahkemesi olarak görevlendirileceği ve bu mahkemelerin yargı çevresini, Adalet
Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.
Enstitünün bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre
aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından
zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve
yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerden Ankara
ihtisas mahkemeleridir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum :
MADDE 9. - 24.6.1995 tarihli ve 555 sayılı Coğrafi
İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bildirim adresinde bir değişiklik olması
durumunda, adres değişikliğinin yazılı olarak Enstitüye bildirilmesi
zorunludur. Bu bildirimin yapılmaması halinde, Enstitüde mevcut en son adrese
yapılmış bildirimler geçerlidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum :
MADDE 10. - 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 24/A
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 24/A. -Bu Kanun Hükmünde Kararname
kapsamında;
a) Coğrafi işaret hakkı sahibi olarak belirtilmesi
gereken kimlik bildirimini gerçeğe aykırı olarak yapanlar, coğrafi işaret
koruması olan bir eşya veya ambalajı üzerine konulmuş coğrafi işaret koruması
olduğunu belirten işareti yetkisi olmadan kaldıranlar, kendisini haksız olarak
coğrafi işaret başvurusu veya coğrafi işaret hakkı sahibi olarak gösterenler
hakkında bir yıldan iki yıla kadar hapis veya ondörtmilyar liradan
yirmiyedimilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,
b) Korunan bir coğrafi işaret hakkının sahibi olmadığı,
herhangi bir sebeple coğrafi işaret hakkının hükümsüzlüğü, coğrafi işaret
korumasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında, kendisinin veya
başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya
ticarî evrakına veya ilânlarına, hukuken korunan bir coğrafi işaret hakkı ile
ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyan veya bu amaçla ilân
ve reklamlarda, bu tarzda yazı, işaret veya ifadeleri kullananlar hakkında iki
yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan
kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine,
c) 24 üncü maddede yazılı fiillerden birini işleyenler
hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar
liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine, ayrıca
işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten
men edilmelerine,
Hükmolunur.
(a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan suçlar, hizmetlerini
yaptıkları sırada bir işletmenin çalışanları tarafından doğrudan doğruya veya
emir üzerine işlenmişse, çalışanlar ve suçun işlenmesine mâni olmayan işletme
sahibi, müdür veya temsilcisi ve hangi unvan ve sıfatla olursa olsun işletmeyi
fiilen yöneten kişi de aynı surette cezalandırılır. Bir tüzel kişinin işleri
yürütülürken, 24 üncü maddede sayılan suçlardan biri işlenirse, tüzel kişi,
masraflar ve para cezasından müteselsilen sorumlu olur. Fiile iştirak edenler
hakkında olayın mahiyetine göre 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 64, 65, 66 ve 67
nci maddeleri hükümleri uygulanır. Yukarıda sayılan suçlardan dolayı kovuşturma
şikâyete bağlıdır.
Bu madde hükümlerinin uygulanmasında 1412 sayılı Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8)
numaralı bendi uygulanmaz. Coğrafi işaret korunmasından doğan hakları tecavüze
uğrayandan başka 24 üncü maddede sayılanlar dışında kalan suçlarda Enstitü;
coğrafi işaret hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildiriminin
gerçeğe aykırı olarak yapılması ile korunan bir coğrafi işaret hakkının sahibi
olmadığı veya herhangi bir sebeple coğrafi işaret hakkının hükümsüzlüğü veya
coğrafi işaret korumasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında, kendisinin
veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına
veya ticari evrakına veya ilanlarına hukuken korunan bir coğrafi işaret hakkı
ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde, işaretler koyma veya bu amaçla
ilan ve reklamlarda bu tarzda yazı, işaret ve ifadelerin kullanılması
durumlarında, 8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun veya 17.7.1964 tarihli ve
507 sayılı Kanuna tâbi kuruluşlar ve tüketici dernekleri de şikâyet hakkına
sahiptir. Şikâyetin fiil ve failden haberdar olma tarihinden itibaren iki yıl
içinde yapılması gerekir.
Bu kapsamdaki suçlarla ilgili şikâyet, acele işlerden
sayılır. Coğrafi işaret hakkı başvurusu veya coğrafi işaret korumasından doğan
haklara tecavüz dolayısıyla üretilmesi cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları
üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz, makine gibi vasıtaların zapt edilmesi veya
el konulması veya yok edilmesinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 36 ncı
maddesi hükmü ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili
hükümleri uygulanır."
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 11. - 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 30
uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 30. - Bu Kanun Hükmünde Kararnamede
öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir. Bu mahkemeler tek hâkimli olarak görev
yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangilerinin ihtisas
mahkemesi olarak görevlendirileceği ve bu mahkemelerin yargı çevresini, Adalet
Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.
Enstitünün bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre
aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından
zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve
yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerden Ankara
ihtisas mahkemeleridir."
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum :
MADDE 12. - 24.6.1995 tarihli ve 556 sayılı Markaların
Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin birinci
fıkrasındaki "ambalajlarının" ibaresi "ambalajları" olarak
değiştirilmiş ve ikinci fıkrasının sonuna "İnhisarî hak sağlamayan bu tür
unsurlar tescil belgesi üzerinde açıkça belirtilir." cümlesi eklenmiştir.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum :
MADDE 13. - 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7
nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"b) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle
ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir
marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar,"
"Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve
tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt
edici bir nitelik kazanmış ise (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili
reddedilemez."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum :
MADDE 14. - 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 22
nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bildirim adresinde bir değişiklik olması
durumunda, adres değişikliğinin yazılı olarak Enstitüye bildirilmesi
zorunludur. Bu bildirimin yapılmaması halinde, Enstitüde mevcut en son adrese
yapılmış bildirimler geçerlidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 15. - 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 42
nci maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve
tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt
edici bir nitelik kazanmış ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (a), (c) ve
(d) bentlerine göre tescili hükümsüz sayılamaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi okutuyorum :
MADDE 16. - 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/A
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 61/A. -Bu Kanun Hükmünde Kararname
kapsamında;
a) Marka hakkı sahibi olarak belirtilmesi gereken
kimlik bildirimini gerçeğe aykırı olarak yapanlar, marka koruması olan bir eşya
veya ambalajı üzerine konulmuş marka koruması olduğunu belirten işareti yetkisi
olmadan kaldıranlar, kendisini haksız olarak marka başvurusu veya marka hakkı
sahibi olarak gösterenler hakkında, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezasına
veya ondörtmilyar liradan yirmiyedimilyar liraya kadar ağır para cezasına veya
her ikisine,
b) Mevcut olmadığını veya üzerinde tasarruf yetkisi
bulunmadığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu Kanun Hükmünde
Kararnamenin devir, intikal, rehin ve haciz ile ilgili maddelerinde yazılı
haklardan birini veya bu hakla ilgili lisansı başkasına devreden, veren,
rehneden, bu haklarla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunanlar ile korunan bir
marka hakkının sahibi olmadığı veya koruma süresinin bittiği veya marka
hakkının hükümsüzlüğü veya marka korunmasından doğan hakkının sona ermesi
durumlarında; kendisinin veya başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı
eşyaya veya ambalajlarına veya ticarî evrakına veya ilânlarına, hukuken korunan
bir marka hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyan
veya bu amaçla ilân ve reklamlarda, bu tarzda yazı, işaret veya ifadeleri
kullananlar hakkında, iki yıldan üç yıla kadar hapis cezasına veya
yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her
ikisine,
c) 61 inci maddede yazılı fiillerden birini işleyenler
hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar
liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine, ayrıca
işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten
men edilmelerine,
Hükmolunur.
(a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan suçlar,
hizmetlerini yaptıkları sırada bir işletmenin çalışanları tarafından doğrudan
doğruya veya emir üzerine işlenmişse çalışanlar ve suçun işlenmesine mani
olmayan işletme sahibi, müdür veya temsilcisi ve hangi unvan ve sıfatla olursa
olsun işletmeyi fiilen yöneten kişi de aynı surette cezalandırılır. Bir tüzel
kişinin işleri yürütülürken bu maddede sayılan suçlardan biri işlenirse, tüzel
kişi, masraflar ve para cezasından müteselsilen sorumlu olur. Fiile iştirak
edenler hakkında olayın mahiyetine göre 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 64, 65,
66 ve 67 nci maddeleri hükümleri uygulanır. Bu maddede sayılan suçlardan dolayı
kovuşturma şikâyete bağlıdır.
Bu madde hükümlerinin uygulanmasında 1412 sayılı Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8)
numaralı bendi uygulanmaz. Marka korumasından doğan hakları tecavüze uğrayandan
başka, 61 inci maddede sayılanlar dışında kalan suçlarda Enstitü; marka hakkı
sahibi olarak belirtilmesi gereken kimlik bildiriminin gerçeğe aykırı olarak
yapılması ile korunan bir marka hakkının sahibi olmadığı veya koruma süresinin
bittiği veya herhangi bir sebeple marka hakkının hükümsüzlüğü veya marka
korumasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında; kendisinin veya
başkasının imal ettiği veya satışa çıkardığı eşyaya veya ambalajlarına veya
ticari evrakına veya ilânlarına, hukuken korunan bir marka hakkı ile ilgili
olduğu kanısını uyandıracak şekilde işaretler koyma veya bu amaçla ilân ve
reklamlarda bu tarzda yazı, işaret veya ifadelerin kullanılması durumlarında,
8.3.1950 tarihli ve 5590 sayılı Kanun veya 17.7.1964 tarihli ve 507 sayılı
Kanuna tâbi kuruluşlar ve tüketici dernekleri de şikâyet hakkına sahiptir.
Şikâyetin fiil ve failden haberdar olma tarihinden itibaren iki yıl içinde
yapılması gerekir.
Bu kapsamdaki suçlarla ilgili şikâyet, acele işlerden
sayılır. Marka hakkı başvurusu veya marka korumasından doğan haklara tecavüz
dolayısıyla üretilmesi cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan
araç, gereç, cihaz, makine gibi vasıtaların zapt edilmesi veya el konulması
veya yok edilmesinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesi hükmü ile
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili hükümleri uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum :
MADDE 17. - 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 71
inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 71. - Bu Kanun Hükmünde Kararnamede
öngörülen davalarda, görevli mahkeme ihtisas mahkemeleridir. Bu mahkemeler tek hâkimli olarak görev
yaparlar. Asliye hukuk ve asliye ceza mahkemelerinden hangilerinin ihtisas
mahkemesi olarak görevlendirileceği ve bu mahkemelerin yargı çevresini, Adalet
Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.
Enstitünün bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre
aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Enstitünün kararlarından
zarar gören üçüncü kişilerin Enstitü aleyhine açacakları davalarda görevli ve
yetkili mahkeme, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerden Ankara
ihtisas mahkemeleridir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 18. - 551 sayılı Patent Haklarının Korunması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 150 nci, 554 sayılı Endüstriyel
Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 62 nci, 555 sayılı
Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 33 üncü, 556
sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 75 inci
maddelerinin kenar başlıkları "Delillerin Tesbiti"; 551 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 153 üncü, 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 65 inci,
555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 36 ncı, 556 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 78 inci maddelerinde geçen "Tesbit davaları" ibareleri
"Tesbit talepleri" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum :
MADDE 19. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer .
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum :
MADDE 20. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanın bir söz isteği var mı?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Değerli arkadaşlar, sınaî mülkiyet haklarının korunması ve coğrafî işaret
haklarının korunması bakımından önemli bir yasayı görüştük; verdiğiniz desteğe
teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 19.45'te toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 19.17
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati
: 19.48
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER
: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 104 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
8. - Endüstri
Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/823) (S. Sayısı : 611 ve 611'e 1 inci
ek) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu 611 ve 611'e 1 inci ek sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Grup adına söz istiyorum.
BAŞKAN - Tacidar Bey, siz, şahsınız adına söz
istemişsiniz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, hem grup adına
hem şahsım adına söz istedim.
BAŞKAN - Tamam Tacidar Bey.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkan, tasarının tümü üzerinde, bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan, tasarının tümü üzerinde bilgi
vermek için, Hükümet adına söz istiyorsunuz.
Buyurun. (Alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Endüstri Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili genel bir bilgi arz
etmek istiyorum.
Endüstri Bölgeleri Kanununun 19.1.2002 tarih ve 24645
sayılı, Endüstri Bölgeleri Yönetmenliğinin ise 2.8.2002 tarih ve 24834 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine, çeşitli yörelerimizden
endüstri bölgesi kurulması yönündeki talepler Bakanlığımıza intikal etmiştir.
Ancak, yasada endüstri bölgelerinin yönetimiyle ilgili olarak öngörülen kurulda
-Başbakanlık Müsteşarının başkanlığında 13 müsteşar, 1 Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği temsilcisi, 1 genel müdürden meydana gelmesi dolayısıyla- uzun
süre herhangi bir çalışma yapılamamıştır. Bizim Hükümet oluşumuzdan sonra, bir
defa toplanan kurul, bu yasayla çalışılamayacağı konusunda karar vermiş
(x) 611 ve
611’e 1 inci ek S. Sayılı Basmayazılar tutanağa eklidir.
ve yasanın değiştirilmesi karara bağlanmıştır. Bu
kapsamda ilgili kurumların, bütün bakanlıkların görüşleri alınarak, yasada,
şimdi sizlere arz edilen değişiklikler yapılmış ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonumuzda da yeniden değerlendirilerek
bazı düzenlemelerle Yüce Meclisimize sunulmuştur.
Tasarıyla amaçlanan, yatırımların teşvik edilmesi,
yurtdışında çalışan, özellikle Türk tasarruf sahiplerinin tasarruflarının
Türkiye'ye yatırıma yönlendirilmesi, yabancı ve yerli sermaye girişiminin
önündeki bürokratik engellerin kaldırılmasıdır.
Bu vesileyle, Almanya'da, Türk vatandaşlarımızla
yaptığımız toplantı hakkında bilgi sunmak istiyorum. İşçi olarak Almanya'ya
giden gurbetçilerimizin birçoğunun aynı zamanda Alman vatandaşı olduğunu, diğer
Avrupa ülkelerinde de vatandaşlık haklarını kazandıklarını biliyorsunuz. Sadece
Almanya'da, 7 500 000 000 euroluk yatırım yapan Türk müteşebbislerinin, yılda
35 milyar euro ciro yaptığı, 300 000 kişiye istihdam doğurduğu ve ayrıca, bu
müteşebbislerin dışındaki vatandaşlarımızın tümünün, bankalarda 50 milyar euronun üzerinde resmî
tasarrufları olduğu, Alman-Türk Araştırma Vakfının raporlarından, bu toplantıda
bizlere sunulmuştur.
Özellikle, işçi olarak giden, teknisyen olarak giden,
mühendis olarak giden ya da orada tahsilini tamamlayıp iş hayatına atılan bu
müteşebbislerin, büyük ölçüde, sağlanan siyasî istikrar ve sosyal barış
ortamında, Türkiye'deki güven ortamının getirdiği ve 2003 yılında sağlanan
makroekonomik dengelerdeki düzenlemeler dolayısıyla sürdürülebilir bir
büyümenin de artık herkes tarafından kabul edildiği bir ortamda yatırım yapmak
istedikleri açıkça bildirilmiştir. Tekrar, 12-13 Temmuzda, Stuttgart'ta
yatırımcılarla bir toplantı düzenleniyor ve yine, Türkiye'deki yatırım
imkânları değerlendirilecek. Bu toplantıya da, Hükümet adına ben davet edilmiş
durumdayım.
Bu yasa, vatandaşlarımızın, doğduğu, büyüdüğü sosyal
çevresine yeniden yatırım yapmak istediği böylesine bir ortamda fevkalade önem
taşımaktadır. Biz, bunu, sadece yabancı sermaye ya da buradaki yerli
yatırımcılar açısından değil, özellikle yurtdışındaki tasarrufçu
yatırımcılarımız açısından da fevkalade önemli buluyoruz.
Yasa tasarısındaki temel düşünce, sanayi parseli
kiralaması yoluyla yatırımcıların doğrudan yatırım yapması ve bölgede yatırım
yapacak tüm yatırımcıların gerekli izin, onay ve ruhsatlarının en fazla üç ay
içinde bir merciden verilmesidir.Gelen taleplerin değerlendirilmesi, talepte
bulunan yörelerden bir kısmının yerinde incelenmesi yönündeki çalışmalar
sürmektedir. Aynı zamanda, bu taleplerden bazılarının yerinde incelemeleri
yapılmış olup, raporları hazırlanmıştır; ancak, henüz hiçbir çalışma Endüstri
Bölgeleri Koordinasyon Kuruluna sunulmamıştır. Kaldı ki, bunlardan bir veya iki
tanesinin ruhsat sorunları olmakla beraber -şeffaf yönetimi benimsemiş
Hükümetimiz ve Bakanlığımızın, komisyona sunduğu rapor ekinde- müracaat eden
firmaların tamamında şüpheli bir durum olduğunu söylemek fevkalade yanlıştır.
Bunu, basına intikal eden konular dolayısıyla takdirlerinize sunuyorum.
Bu aşamada, endüstri bölgelerinin kurulması ve
işletilmesiyle ilgili olarak kanunda öngörülen işlemlerin basitleştirilmesi
yönünde çalışmalar tamamlanmıştır. Bu kapsamda, bürokrasinin azaltılması,
uygulanabilirliğin artırılması ve bazı uygulama konularına açıklık getirilmesi
amacıyla kanunda birtakım değişiklikler öngörülmüştür. Bu değişiklikler
şunlardır; Eklenen bir maddeyle, tıp konusunda, nano teknoloji, biyoteknoloji
gibi ileri teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması için, teknolojik tarım
endüstri bölgeleri dahil, ihtisas endüstri bölgelerinin kurulmasına imkân
tanınmıştır; hatta, bunlar tercih edilebilecektir.
Yine, yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından
kurulacak, ileri teknoloji kullanan, herhangi bir özel amaçla bölgede yer
alamayacak münferit tesislerin kurulmasına imkân tanıyacak bir düzenleme
yapılmıştır. Ayrıca, özel endüstri bölgelerinin kurulmasına yönelik düzenlemeye
gidilmiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'deki tüm
organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgesine dönüşmesi tabiî ki söz konusu
değildir; ancak, Türkiye'de, genellikle hemşerilik, yöresine bağlılık ya da ilk
başta, hevese dayanan beraberlikler sonucunda bazı organize sanayi
bölgelerimizin ihtiyacın çok üzerinde gerçekleştirildiği ve halen yüzde 20-25'lerinin tahsis edildiği, yüzde
75'lerinin boş olduğu görülmektedir. Bu bölgelerden de il bazında, hem valilik,
belediye hem de milletvekillerimiz tarafından müracaatlar yapılmıştır. Bu
organize sanayi bölgelerinin üzerinde bina olmayan kısımları, eğer yatırımcı
orada yatırım yapmak istiyorsa, incelenerek, organize sanayi bölgesinin bir
bölümü endüstri bölgesi olarak ilan edilebilecektir.
Şunu da açıklayayım ki, yatırımcı olmadan, yatırımın
miktarı, istihdam edeceği kadro, getireceği teknoloji, ihracat imkânları, ithalatı
ikame gibi birçok kriter olmadan da bu bölgeler tahsis edilmeyecektir; çünkü, basında çok yanlış yorumlamalar oldu,
bunlara da açıklık getirmek istiyorum.
Organize sanayi bölgelerinden farklı olarak endüstri
bölgelerinde arazi hazine adına kamulaştırılacaktır. Kamulaştırma ve altyapı
inşaatı giderleri Bakanlığımız bütçesinden karşılanacak olup, bunun için
gerekli ödeneğin geri dönüşü olmayacaktır.
Takdir edersiniz ki, bugün, gelişmekte olan ülkelerde,
hatta, bizden önce Avrupa Birliğine alınan 10 ülkede teşvikler bizden çok
ileridir. İrlanda, bir yılda 16 milyar dolar yabancı sermaye çekebilmiştir.
Gittik yerinde de inceledik, "tax
holiday" dedikleri on yıllık vergi muafiyetleri getirilmekte,
istihdam bakımından teşvikler getirilmekte, istihdam edilen kişilerden vergi
alınmamakta, enerji belirli yıllarda bedava verilmekte, üç veya beş yıl sonra
indirimli verilmekte, sigorta primleri indirilmekte, birçok teşvik
verilmektedir; hatta, son olarak, bize gelen yatırımcı firmalar, Çek
Cumhuriyetinin verdiği teşvikleri önümüze koymuşlardır. Kurulacak otomotiv
sanayiinin yanında, 500 bekâr işçiye tahsis edilmiş binayı bile hükümet yapmayı
taahhüt etmiştir; yurt halinde, misafirhane ya da lojman halinde hükümet tahsis
etmektedir. Böylesine teşviklerin yapıldığı bir ortamda yabancı sermayeyi
çekmek... Hatta, biliyorsunuz, yabancı sermaye kavramı da değişti, artık
uluslararası sermaye kavramı var. Uluslararası sermaye 2 trilyon Amerikan
Doları seviyesinde ve bunun yüzde 60'ı sabit yatırım olarak dönmektedir. Dolayısıyla,
böylesine bir ortamda Türkiye sermayeyi çekemiyorsa, bu bürokratik engellerden
kurtulmamız gerekmektedir.
Organize sanayi bölgelerinde imar planları ve altyapı
projeleri Bakanlığımızca onaylanırken, endüstri bölgelerinde ilgili kurum
-belediye sınırları içerisindeyse belediye, belediye sınırları dışında valilik-
tarafından onaylanması yasada öngörülmüştü; ancak, yeni tasarıya göre, bu
bölgelerin de, aynen organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi, imar planlarının
Bakanlığımızca onaylanması öngörülmektedir.
Organize sanayi bölgelerinde, yatırımcıya yönetim
kurulu tarafından parsel satışı yapılırken, endüstri bölgelerinde, sabit
yatırım tutarının binde 5'i karşılığında yatırımcıya irtifak hakkı tesis
edilecektir. Böylece, yabancı yatırımcıların, yerli firmalarla ortaklık
kurmalarına gerek kalmadan, endüstri bölgelerinde doğrudan yatırım
yapabilmeleri sağlanmaktadır. Organize sanayi bölgelerinden farklı olarak,
yatırımcı, öncelikle Bakanlığımıza başvuracaktır.
Endüstri bölgelerinde yatırım yapmak isteyen
yatırımcıların faaliyet konularıyla ilgili olumlu ÇED kararının en fazla
ikibuçuk ay -biliyorsunuz, bu ÇED raporları iki üç yıl sürmektedir, yabancı
sermaye bundan da şikâyetçidir- içerisinde tamamlanması öngörülmüştür. İlgili
kurumlarca başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın, gerekli izin, onay ve
ruhsatlarını onbeş gün içerisinde alabileceklerdir. Böylece, yatırıma
başlamadan önce yürütülmesi gereken tüm yasal işlemlerin üç ay içerisinde
tamamlanması öngörülmektedir. Diğer taraftan, yatırımını tamamlayanlar, onbeş
gün içerisinde işletmeyle ilgili ruhsatlarını da alabileceklerdir.
Bazı yabancı yatırımcıların ihtilafları var; basına da
intikal etti; belediyelerle olan ihtilafları mahkemeye intikal etmiş. Bunlar
incelendiğinde, düzenlenen müfettiş raporlarında birinci sınıf tarım
arazilerine kuruldukları görülmektedir. Tarlanın tapusu var, binayı da yapmış,
o sırada belediyeyle arası iyi olduğu için ruhsatını da almış; fakat, işletme
ruhsatı yok, ihtilaf çıkmış, mahkeme de faaliyetini durdurmuş. Bu tip
kuruluşları inceledik; ihracata yönelmiş, ithalatı ikame etmiş, istihdam
doğuruyor. Böylesine bir iki yabancı firma bu yasadan istifade edecek diye de
bu yasayı çıkarmamak, yatırım bakımından Türkiye'nin önünü tıkamak anlamı
taşımaktadır.
Endüstri bölgeleri yönetim ve işletmelerinin, illerde
bulunan sanayi odası ve / veya sanayi ve ticaret odaları bünyesinde kurulacak
endüstri bölgeleri işletme müdürlüğünce yürütülmesi öngörülmüş olup, münferit
ve özel endüstri bölgeleri hariç diğer endüstri bölgelerinde, sanayiciler,
sorunlarını, birinci elden gündeme getirerek çözebilme imkânına kavuşmuş
olacaklardır.
Aynen şirket kuruluşundaki 19 işlem ve üç dört aylık
sürenin bir güne, bir saate indirildiği gibi, bu yatırımları da bürokratik
engellerden kurtarmak istiyoruz.
Ayrıca, o yöre için, hakikaten, ülke yararına kurulacak
büyük tesisleri özel endüstri bölgesi ilan ederek, şimdi 36 ilde verdiğimiz
teşviklerden doğan haksızlıkları da büyük ölçüde önlemiş olacağız.
Endüstri bölgelerinin kuruluş amaçlarından birisi de,
yüksek teknolojinin çeşitli teşviklerle ülkemiz gündemindeki yerini almasının
sağlanmasıdır. Bunun önemli bölümü de yabancı yatırımcılardır. Yabancı
yatırımcının, aynı teşviklerle ülkemize çekilmesi için gerekli yatırım ortamını
hazırlamak da Hükümetimize düşmektedir. Daha önce de söylediğim gibi,
Macaristan, Polonya, Çekoslovakya, Bulgaristan, İrlanda gibi, son yıllarda
yabancı sermayenin aktığı ülkelerde de gerekli incelemeleri yaptık; bu yasayı
hazırlarken, rakip ülkelerin aldığı tedbirleri de dikkate aldık.
Yerli ve yabancı girişimcilerin, verilecek çeşitli
teşviklerle, teknoloji ağırlıklı yatırım yapmaları hedeflenmiştir. Yatırımcının
önünden gitmek zorunda kaldığımızın bilinci içerisindeyiz.
Bir görüş daha var; komisyonda da değerli
arkadaşlarımız dile getirdi; saygıyla karşılıyorum. Şimdi, dünyada merkezî
planlama kalktı. Arkadaşların bazıları, tabiî, diyorlar ki, endüstri bölgesini
bir yerde ilan edin, gelsin, oraya kursun. Eğer bizim tayin ettiğimiz yerlerde
yatırım yapılsaydı şimdiye kadar, Türkiye bu hale düşmezdi. Dolayısıyla,
yatırımcı, artık, sizin tayin ettiğiniz bölgede yatırım yapmıyor; ya kendi
memleketinde yapmak istiyor ya da yabancı sermaye, deniz kenarında yapmak
istiyor. Otomotiv sanayiini ele alın; ihracat için, mutlak surette bir limana
yakın olması gerekiyor. Dolayısıyla, artık "biz güçlü bir devletiz,
ekonomimiz çok güçlü, bizim ihtiyacımız yok; benim dediğim yerde yaparsan yap,
yapmazsan sen bilirsin" diyecek durumda değiliz. Bizim de, işsizlik
sorununu çözmek için, ekonomimizi güçlü kılmak için, artık, yatırımların
önündeki engelleri kaldırmamız gerekmektedir.
Bugüne kadar uygulanan planlı sanayi, ülkemizde gerekli
ortamı maalesef yakalayamamıştır; hatta, çarpık yapılaşmanın sebebidir bana
göre; çünkü, bugün, İstanbul'da bile, Topkapı'dan Edirne'ye kadar, birinci
sınıf tarım arazilerinde ve su havzalarında kurulmuş fabrikalar bulunmaktadır
ve bunların çoğu, milyonlarca dolar ihracat yapan modern fabrikalardır.
Dolayısıyla, planlı, merkezî planlamayla yapılan -maalesef- sanayileşme,
kaçaklara sebebiyet vermiştir. O bölgelere gitmeyen sanayici, gidip, tarım
arazilerinde fabrikaları kurmuştur. Eğer planlamayla bunlar önlenebilmiş
olsaydı, bugün, bu çarpık yapılaşma olmayacaktı, bütün fabrikalar organize
sanayi bölgelerinde olacaktı. Bu gerçeği de hatırlatmak istiyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, Bakanlığımız, bu sanayi
gelişiminin yanlış olduğunu çeşitli alanlarda ifade etmiş ve bu durumun
engellenmesi için gerekli girişimleri başlatmıştır. Bu yasayla, inanıyoruz ki,
yatırımlara yeni bir hız verilecektir. Tabiî ki, bu hız verilirken, ilmî
metotlarla, yine, ilgili bakanlık müsteşarlarının ve genel müdürlerinin
oluşturacağı daha küçük sayılı bir kurul tarafından öngörülecek, uzmanlar
tarafından değerlendirilecek ve bizim Bakanlığımızın olumlu görmesi halinde
Bakanlar Kuruluna sunulacak ve bütün bölgelerin ilanı ya da sağlanacak
teşvikler Bakanlar Kurulu kararıyla sağlanacaktır. Keyfî hareket, bu yasanın
içinde öngörülmemiştir.
Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize saygılarımı
sunuyorum ve desteklerinizi bekliyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakanımıza.
Gruplar adına söz isteği var.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili
Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizin şahsınız adına da söz isteğiniz var;
birleştirelim mi Sayın Seyhan?
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Lütfen...
BAŞKAN - AK Partinin söz isteği var mı Sayın
Başkanımız?
EYÜP FATSA (Ordu) - Şu an için yok.
BAŞKAN - Peki, size şimdi Grup adına sözünüzü vermiş
oluyoruz; buyurun.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, ben, konuşmamı yaparken, önce tasarıda getirilen
4 ana değişikliğe değineceğim; tasarının tamamını şöyle bir gözönüne sereceğim;
ama, lütfen, beni iyi dinlerseniz; neye itiraz ettiğimiz doğru anlaşılsın.
Elbette ki, Sayın Bakan, çok önemli konuları bize izah etmeye çalıştı. Bize
izah ediş biçimiyle, bu tasarıda bir tek küçük problem görmek mümkün değil.
Tabiî, arada şunu isterdim: O cümleleri, o ifadeleri -nedenini de birazdan
anlatacağım- keşke bir Sanayi Bakanından duymasaydım. Bugüne kadar komisyonda
birlikte çok güzel işler yaptık, uyum içerisinde bir dolu kanun geçirdik; ama,
biz, ülkenin planlamasına, ülkenin geleceğine birlikte hassasiyet gösterdik ve
konuları değerlendirirken, bunun tarihe akit olarak, büyük bir güvence olarak
ve ülke için kaynak olarak kullanılacağını bilerek konuştuk. Sayın Bakanım da o
niyetle konuştu belki; ama, hangi cümlelerle ne büyük endişeleri de beraberinde
getirdiğini birlikte paylaşmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Bakan dedi ki:
"Koordinasyon kurulunda sorun vardı." Vardı tabiî. "Bu ülkede
endüstri bölgeleri kuramıyorduk bile" diyor. Neden; bu ülkede bürokrasi
engeli var. Hatta, Gebze Organize Sanayi Bölgesi Yürütme Kurulundaki arkadaşlar
"303 tane bürokratik işlemden geçiyoruz; bu işe bir son verin"
demişlerdi. Tam anlamıyla sayı böyle olmasa da, ciddî bir bürokrasi olduğu
gerçek. Ancak, tek neden bürokrasi midir; onu da açmak istiyorum. Sizler de
buna "bürokrasi değildir" diye cevap vermişsiniz yıllar önce.
Değerli arkadaşlarım, mutlaka, bu koordinasyon kurulu
oluşturulurken dikkat edilmeli. Eskiden, 13'ü müsteşar, 1'i Odalar ve Borsalar
Birliği temsilcisi olmak üzere, toplam 15 kişilik bir kurul var. 13 müsteşarı
bir araya getirmek mümkün olmamış. Hepsi ağır yükümlülükleri olan insanlar; bir
araya gelememişler; araştırma yapılamamış, planlama yapılamamış; endüstri
bölgeleri oluşturulamamış bile. Şimdi "kanunla getiriyoruz; genel müdür
seviyesindeki bakanlık temsilcilerinden oluşturalım bu kurulu; bu kurul
işlesin, çalışma yapsınlar; Bakanlar Kuruluna, Bakanlığın önerdiği bölgeleri
endüstri bölgesi olarak teklif etsinler ve kendi görevlerine zaman
ayırabilsinler" denilmiş; makul, hiçbir itirazımız yok; ancak, değerli arkadaşlar,
buradaki itirazım şu: Buradaki itirazım, benim itirazım değil. Her maddede
neden itiraz ettiğimi de size anlatacağım. Buradaki itirazım, bir önceki dönem,
Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısındaki sizin itirazınızdır. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz alan Sayın Özgün, bunlar için "tamamen
bürokratlardan oluşan, tamamen siyasîlerden oluşan bir kuruldur bu" diyor.
Sadece Odalar Birliği temsilcisine yer verildiği, demokratik kitle örgütlerinden
ve odalar birliği temsilcilerinden yeterli sayıda görevlendirilme yapılmadığı
konusunda eleştiride bulunmuştur.
Sayın Özgün'ün bir önceki dönemdeki eleştirilerine
aynen katılıyorum. Eğer bugün hâlâ sözünün arkasındaysa, lütfen, destek
bekliyorum. Buradaki kurulu siyasîleştirmeyelim. Eğer temsilci sayısını
artıracaksak, kitle örgütlerinden de, odalar birliği temsilcilerinden de buraya
arkadaşlarımızı alalım ve Türkiye'de karar verdiğimizde, toplumla birlikte
karar verdiğimizi kamuoyuna da buradan duyuralım; bu, birincisi.
Şimdi, koordinasyon kurulu dışında ne yapılacak; Sayın
Bakan söyledi, bir endüstri bölgesi kuracağız. Burayı da doğru algılayalım.
Sayın Bakan "endüstri bölgesini kuruyoruz, organize sanayi bölgesini
kuruyoruz, kimse gelmiyor, bizim verdiğimiz yere kimse gitmiyor" diyor.
Peki, arkadaşlar, biz, teşviki niye çıkarıyoruz?..
Türkiye Cumhuriyeti bir bütündür; güneydoğusuyla, İç Anadolusuyla,
Karadeniziyle, batısıyla. Bizin görevimiz, buradaki insanların batıya göçünü
engellemektir. Sosyal barış için buna ihtiyacımız var, onlara teknoloji götürmeye
ihtiyacımız var, göçün önüne geçmeye ihtiyacımız var. Güneydoğuya okul
yapamıyoruz diyoruz, batıya göç geliyor, doğru planlamıyoruz, batıda
insanlarımız bir sınıfta 60 kişi, 70 kişi okumaya başladı, işsizlik oranı
arttı. 11 çocuğunu yükleyip geliyor. Buna katılmıyorum. Endüstri bölgelerini
yerine göre, ihtiyaca göre planlamak devletin görevidir, herkesten önce Sanayi
Bakanının görevidir. Biz, bu ülkede yaşayan herkesin ayağına hizmet götürecek
planlamayı yapmak zorundayız değerli arkadaşlarım. Bunu böyle algılamak lazım;
doğru olan budur.
Deniliyor ki, yabancı yatırımcı gelmiyor ülkemize.
Değerli arkadaşlar, yabancı yatırımcı bir tek bürokrasinin fazlalığından mı
gelmiyor?! Sanayi Komisyonu Başkanımız ve 14 milletvekiliyle Gebze Sanayi
Bölgesini gezdik. Hemen hemen büyük bir bölümü dolmuş, birçok alanda yabancı
yatırımcılarla -teknokent dahil- ortaklık yapılmış. Buradaki arkadaşlarımız
hepsini gördü ve devletten bir kuruş yardım almamışlar; ne altyapıya ne
üstyapıya bir kuruş yardım almışlar; ama, ne olmuş biliyor musunuz değerli
arkadaşlar; Gebze bir anda 450 000 nüfusa ulaşmış, göç gelmiş. Gidin, Gebze'yi
görün, belediye imkânları onu kent yapmaya yetmemiş. Uluslararası sanayi
kurmaya çalışıyorsunuz, kentleşme sıfır! Neden; dengesiz göçten dolayı...
Değerli arkadaşlarım, 2010 yılında Gebze'nin nüfusunun
1 000 000'a yaklaşacağını söylüyorlar. Neden oraya kuruyor yatırımcılar? Siz
yatırımcı olsanız, pazarın yüzde 55'i Boğazlar bölgesinde ve sizin
keyfiyetinize de yatırım izni verilirse, siz götürür Hakkâri'ye -teşvik varken-
fabrikanızı kurar mısınız, Anadolu'ya kurar mısınız?! Tarımın yoğun olduğu...
İhtisas bölgeleri olarak ilan edeceğiz bir yerleri, endüstri bölgesi ilan
edeceğiz; o alanda faaliyet gösteren firmalar gidip oraya mı yatırımını yapar,
yoksa limana yakın, pazara yakın yere mi yapar?! İşte, sonucu bugün Boğazlar
çevresidir.
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Cazip olan yeri tercih
edecek.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Tabiî ki, kârı tercih
edecek.
Değerli arkadaşlar, hiç kimse, yabancı yatırımcı da,
Türkiye'ye, sadece Türk insanına hizmet etmek için gelmez, Türkiye'de para
kazanmak için gelir; bunu aklınızdan çıkarmayın; işini kolay yürütmek için
gelir. Bakanım dedi: "Bürokrasiye takılıyor ama..."
Bakın, siz ne diyorsunuz -Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına söylenildiği için sizin dediğinizi okuyacağım- Sayın İsmail
Özgün'ün sözlerini tutanaklardan okuyorum : "Yabancı sermaye niye yabancı
ülkeye gider; yatırım yapar, o ülkede bazı şeyler arar. Ülkede kayıtdışı
ekonomi var mı, bundan etkilenecek mi... Yabancı sermaye, gideceği ülkede
rüşvet ve yolsuzluk var mı onu arar." Yabancı yatırımcı o ülkede siyasî
istikrar arar, yatırımına güven arar. Yabancı yatırımcı o ülkede reel faizlerin
yüksek olup olmadığına bakar. Bu ülkede biz bunları silemediğimiz sürece yabancı yatırımcı o ülkeye gelmez.
Şimdi, önümüzde
toplumu dengeli olarak koruyacak bir çözüm varken, bunları çözmemiz gerekirken, biz diyoruz ki,
yabancı yatırımcı gelmiyor. Neyi çözelim; istediği yerden yer verelim, onbeş
günde de bütün ruhsatlarını verelim, yerini açsın.
Arkadaşlar, bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne
yerli sanayiciye ne de yabancı yatırımcıya karşıyız. Evrensel düşünen herkes,
dünyanın bütünlüğü çerçevesinde kendi
millî çıkarlarını da düşünerek her tür yatırımın yapılmasını olgunlukla
karşılar. Ancak, bu yatırımlar, çevreye, doğaya, toplumsal dengeye, sosyal
dengeye, adalet kavramına ve kendi yatırımcısını mağdur edip etmeyeceğine
bakarak yapılır; ikilik yaratıp yaratmayacağına bakılır; getireceği katmadeğerin,
yaratacağı istihdamın, ortaya çıkaracağı dengenin uygun olup olmadığına
bakılır. Siz, bunu, bir Sanayi Bakanı olarak gelir, burada, sadece bürokratik
engel olarak açıklarsanız ve "ne yapalım, bizim verdiğimiz endüstri
bölgelerine yatırım yapmak istemiyorlar" derseniz, hepimiz bunun altında
kalırız. Bizim sorunumuz bu değil. Bizim sorunumuz köklü.
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Biz öyle demedik ki!
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Bakın, kanun tasarısı ne
getiriyor, onu anlatayım, konuşmaya devam edelim.
4 ayrı tema var; birincisi, endüstri bölgelerinin
kurulması. Hükümetteki bütün arkadaşlarımıza söylüyoruz; ülkenin her tarafında,
genel yatırım dengesini bozmayacak, buradaki sanayiler arasında sektörel
anlamda sıkıntı yaratmayacak, istihdam yaratacak her türlü yatırıma varız.
Endüstri bölgelerini, bakanlıkların sorumluluk alanı çerçevesinde, Türkiye'deki
hukuksal sorunları da bir kenara atmadan çözelim diyorsanız, biz bu işte varız.
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Biz de öyle diyoruz.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Demiyoruz!.. Şimdi okuyorum,
bana müsaade ederseniz...
"Planlama yok, gelmiyor" diyorsunuz. Sadece
biz endüstri bölgesi kuracağız, uygun yerleri tespit edeceğiz; ama...
"Ama"ya geliyorum işte. Endüstri bölgesi kurmaya güveneyim, tamam;
çevreyi, doğayı ilgilendiren kanunlara istismar getirmedi diye güveneyim,
Bakanlar Kuruluna güveneyim, Bakana güveneyim; yeri tespit etsinler, kamuoyu
bilsin, gitsin yabancı yatırımcı oraya yatırımını yapsın, yerli yatırımcı da
yapsın, amenna; ama, bununla kalmıyor. Ne yapacaksınız; efendim, bunun dışında
ihtisas endüstri bölgeleri kuracağım, izin vereceğim... Nedir bu; ileri
teknoloji kullanılması halinde, araştırma ve geliştirmeye de öncelik vermesi
halinde, imkân tanınması şartıyla, bilişim teknolojisi, tıp teknolojisi,
tarımsal endüstri bölgeleri dahil olmak üzere, endüstri bölgelerinin
kurulmasına izin vereceğim...
Arkadaşlar, ileri teknoloji kullanıp kullanmadığını
neye göre ölçeceksiniz; nedir ileri teknoloji? Bizim görevimiz -bu ülke
teknoloji üretmiyor- önce, teknoloji üreten sektörleri teşvik edeceğiz. İleri
teknolojinin tanımlanmamasının sakıncalı olduğunu, daha önce, yine, sizin
milletvekiliniz söylemiş; elimde tutanaklar var. Bu tanımı dahi yapamadık.
İkincisi, ar-ge. Ar-ge yatırımını yapmıştır. Ölçütü ne;
belli değil. Ne zaman belirlenecek bunların hepsi; ileride; yönetmelikte...
Peki, arkadaşlar, siz, neye oy vereceksiniz?! Nasıl?! İstediğimiz zaman, kanuna
öyle bir açıklık getiriyoruz ki... Bunu da geçiyorum; yeniden, inşallah,
zamanımız kalırsa döneceğiz. Bu ikinciydi.
Haydi, ihtisas endüstri bölgelerini de kurdunuz; ona da
bir şey demedik. Özel, sektörel olarak tanımladınız, bir bölge kurdunuz; orada
madencilik faaliyeti yapılıyor... Bakanlar Kuruluna da güvendik; onu da
kurdunuz; organize sanayi bölgelerini teşvik ettiniz; 39 ile teşvik verdiniz...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - 36 ile...
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - 36 ile...
Yabancı yatırımcılara teşvik diye de bir kanun
çıkardık, endüstri bölgeleri yasa tasarımız da var, ne güzel; artık kuracağız.
Özel ihtisas bölgeleri de kuracağız. Ee, yetmedi, durun bakalım; biz, bir
şeyler daha teşvik edelim; geliyor sıra, münferit yatırımlar, madde 4/C'ye.
Yerli veya yabancı gerçek veya tüzelkişilerin başvurusu üzerine Bakanlığın
uygun gördüğü alanlarda, kurulun değerlendirmesiyle Bakanlar Kurulunca endüstri
bölgesi kurulmasına karar verilir. Ee, kurulsun kardeşim, adam, benim
belirlediğim endüstri bölgelerinde yatırım yapmak istemiyorsa, nerede
istiyorsa, ben, bu durumu bir değerlendireyim.
Sizce, teşvik verdikten sonra yatırımı nerede kurmak
ister?!
FİKRET BADAZLI (Antalya) - 36 ilde...
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Nerede; pazara yakın olduğu
yerde; limanda. 36 ilde!.. Teşvik verdiğin yere gider mi, aynı teşviki sen bu
insana verirsen; mümkün mü?!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Hammaddeye yakın olduğu yerde
de olabilir.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - "Hammaddeye yakın
olduğu yerde de olabilir" diyor; çok güzel, ben söylemiyorum, siz
söylüyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) - Adana'ya gider!..
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunda çok duyarlı arkadaşlarımız var. Bir kere, bu
tasarıyı ayrı ayrı ele almak lazımdı, çok uzun görüşmek lazımdı. Biz,
altkomisyon teklifimizi dahi kabul ettiremedik. Çok geniş değerlendirelim
dememize rağmen, bu tasarı, biz komisyondan ayrıldıktan sonra, bir saat
içerisinde komisyondan geçti. Böyle bir tasarının bir saatte geçmiş olmasını
siz kabul edebiliyor musunuz?!
Değerli arkadaşlar, biraz daha dikkatli olursanız, çok
önemli bir yere geleceğim. Sabrınıza sığınıyorum; ama, Adalet ve Kalkınma
Partili milletvekili arkadaşlarımın dikkatle dinlemesini istiyorum.
Değerli arkadaşlar, münferit yatırımlarda ÇED'le ilgili
yine bir şey söylemeyeceğim. Arkadaşlarımız "iki ay süre verdik, iki aylık
süre içerisinde ilgili bakanlık bu işi yapacak" diyorlar. Ya yapmazsa?.. O
sürede yetiştiremezse?.. Tasarıda bir açıklık yok, rapor verilmiş sayılır;
geçmiş olsun! Kamulaştırma nedir; biz, tasarıda, böyle bir talep olduğunda,
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesine göre acele kamulaştırma
yapılır diyelim...
Arkadaşlar, bana söyler misiniz, bu ülkenin her tarafı
teşvik dolu iken, münferit yatırım için hangi talep, hangi yatırım acele
kamulaştırma kapsamına girer?.. Nasıl bir fayda görebilirsiniz?.. 75 trilyonluk
bir yatırım, 150 000 metrekare arsası olmak koşuluyla, hangi yatırım acele
kamulaştırmaya girer?.. Türkiye'nin her tarafında, bu konuma uyacak birdolu
sanayi tesisi bulursunuz; ama, bu yanlışlıkla da kalmadı. Keşke, münferit
yatırım talebi olsaydı da, biz, burada, doğruluğunu yanlışlığını konuşsaydık.
Hızımız yine kesilmedi, geliyoruz en önemli maddeye.
Arkadaşlar, Sayın Bakanım "istihdam yaratmak, ülkeye katmadeğer yaratmak
için bu tasarıyı buraya getirdik" dedi. Kurulmuş bir tesis, bu ülkede
istihdamını yaratmış ve bitirmiş midir; evet; katmadeğerini de yaratmış mıdır;
evet. Eğer, kurulmuş tesisler özel endüstri bölgesi olmak istiyorsa, biz, bir
kanun çıkaracağız, adına "istihdam geliştirmek, yurtdışındaki
yurttaşlarımızın parasını değerlendirmek" diyeceğiz, onun üstüne de
"istihdam yaratmak" diyeceğiz ve burada onaylayacağız!... Bu kanun
tasarısı diyor ki: Eğer, bana, kurulmuş bir tesis müracaat eder, endüstri
bölgesi olmak isterse onu da değerlendiririm; ama, koşullarım var... Niye
değerlendiriyorsun; bunun sonu gelir mi?! Her kurulmuş tesis, eğer menfaatı
yoksa, niye endüstri bölgesi olmak istesin değerli arkadaşlarım?! Menfaatı
varsa, niye, kriterleri bir ölçüye ulaşmış tesisleri, biz, ayrıcalıklı konuma
getirelim?! Ama, durum öyle değil. Burada çözülmek istenen durum şu... Ben,
öyle anlıyorum. Herkes ne demek istiyorsa, onu söylesin arkadaşlar; burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkla, bilerek paylaşalım. Bakın, biz, münferit
endüstri bölgelerini daha kanunlaştırmadık; ama, Sayın Bakan diyor ki, burada
üç tane firma var, bunlar münferit endüstri bölgesi olmak için bize müracaat
etmişler. Bunlardan, biri Kargil. İki firma daha vardı. Kargilin hukuksal
sorunu var. Basında, tabiî, Bakanlık bize bu listeyi verince, diğer firmaların
hukuksal sorunu varmış gibi anlaşıldı. Dürüst, namuslu sanayici
arkadaşlarımızdan, yanlış anlaşılmaktan dolayı özür diliyoruz. O iki firmanın
hukuksal bir sorunu yok; ama, Kargilin var. Bu ülkede kimse tarım arazilerine
ruhsat verildiğini iddia edemez, burası hukuk devletidir. Bugüne kadar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen, konuşmanızı tamamlayın
efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Kişisel söz sürem de bitti
mi Başkanım?
ATİLLA KART (Konya) - Kişisel konuşması var Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Efendim, AK Parti Grubunun söz isteği olduğu
için, daha sonra vereceğim size söz.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - O zaman, 2 dakika süre rica
ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu
firmalardan, genel özelliklerine geleceğim.
Kimse, gerçekten, kanunda yapmak istediğini, birtakım
masum gerekçelerin arkasına saklayarak önümüze getirmesin. Bu tasarı, endüstri
bölgeleri yasa tasarısı olmakla birlikte, bir af kanunu tasarısı
niteliğindedir. Bunu ayırarak önümüze getirseydiniz, konuşabilirdik; ama,
yatırımları teşvik edeceğiz diye, bu ülkede, hukukla problem yaşamış, hukukla
sorununu çözememiş -adı belediye olur, adı bakanlık olur- birdolu kurumla,
kurumsal nitelikteki görevli alanlarda çalışan yönetim birimleriyle sorunu olan
yatırımcıları, kimse, ne Meclisin üzerinden ne Cumhuriyet Halk Partisi
üzerinden aklamaya çalışmasın. Biz, hukuk devletine inanan bir siyasî partiyiz;
hukukun üstünlüğüne inanan bir siyasî partiyiz, sorunların hukuk çerçevesinde
çözülmesinden yanayız.
Bunu, biz demiyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinden
Sayın Altan Karapaşaoğlu da bir önceki dönemde beyan etmiş, münferit
yatırımları kastederek "şirketler bazında tanımlamaya karşıyız"
demiş. Ben, sizi, endüstri bölgeleriyle ilgili daha önce durduğunuz yerde
durmaya, bu ulusun menfaatını müştereken korumaya davet ediyorum.
Duyarlılığınıza teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.
AK Parti Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın İbrahim
Çakmak, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÇAKMAK (Tokat) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 611 sıra sayılı, Endüstri Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun 19.1.2002
tarihli ve 24645 sayılı, Endüstri Bölgeleri Yönetmeliğinin ise, 2.8.2002
tarihli ve 24834 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesinden
sonra, çeşitli bölgelerimizden, endüstri bölgesi kurulması yönünde ciddî
talepler olmuştur. Bu talepler doğrultusunda çalışmalar yapılmış; fakat, bir
türlü uygulamaya geçilememiştir. Bunların içerisinde önerilen bazı
değişiklikler de dikkate alınarak, hükümetimiz tarafından yeni bir kanun
tasarısı hazırlanmıştır.
Bu tasarıyla, yıllarca ülkenin önünde en büyük engeli
teşkil eden bürokrasinin azaltılması amaçlanmıştır. Bir yatırımcının ruhsat
alabilmesi için 300'ün üzerinde evrak hazırlaması gerekmekteydi. Halbuki,
ülkenin bu kadar zaman kaybına tahammülü de yoktur.
Getirilen bu değişiklik çerçevesinde, önceden kanunda
yer alan Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun -çok geniş kapsamlı olduğu
için çalışması bir türlü sağlanamamıştı- çalıştırılabilmesi için kapsamı
daraltılmıştır. Kurulun, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarının
Başkanlığında, yalnızca ilgili bakanlık ve kuruluşların en az genel müdür
düzeyinde yetkili temsilcilerinden oluşması çok olumlu bir adım olacaktır.
Sayın milletvekilleri, AK Parti Hükümetinin,
kuruluşundan bu tarafa, ekonominin canlanması, yatırımların artması, istihdam
sahalarının açılması yönünde ciddî çalışmalar yaptığı, herkesin malumudur.
Yapılan birçok değişikliklerle iç ve dış sermayenin önü açılmış, yatırımcılara
ciddî teşvikler öngörülmüş, piyasaya güven, yatırımcıya büyük heyecan
gelmiştir. Artık içeride ve dışarıda, Türkiye, yatırımlar yapılabilecek bir
ülke olarak görülmeye başlanılmıştır. Yatırımların ve istihdamın teşvikiyle
ilgili bazı kanunlarda değişiklik yapılarak 36 il teşvik kapsamına alınmıştır.
Yatırımcılara, vergi ve sigorta prim teşvikleri, enerji desteği, bedelsiz arsa
ve arazi temini sağlanarak geri kalmış bu bölgelerimizde yatırım teşvik
edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 1962
yılı itibariyle başlayan planlı sanayileşme süreci, küçük sanayi sitelerini
gündeme getirmiştir. Tamirat meslek grubunun ağırlıkta olduğu bu yapılanma,
imalat ağırlıklı meslek gruplarına dönüşmüştür. Küçük işletmelerde öğrenmeye
dayalı gelişme süreci yaşanmıştır. Bilgi ve deneyimlerini küçük işletmelerde
tamamlayan girişimciler, bu kez, yatırımlarını, daha çok orta ölçekli
sanayicilerin oluşturduğu organize sanayi bölgelerine kaydırmışlardır. Bu
bölgelerde yer alan işletmeler dünya pazarında yer almanın önemini
öğrenmişlerdir; artık, ülkemiz, sanayicinin önemli bir bölümü, dünya
pazarlarına açılmayı kendilerine hedef olarak almışlar ve ar-ge faaliyetlerine
yönelmişlerdir.
İşte, endüstri bölgelerinin kuruluş amaçlarından biri
de, yüksek teknolojinin, girişimcileri çeşitli teşviklerle motive ederek,
ülkemiz gündemindeki yerini almasının sağlanmasıdır.
Bunun önemli ayağı, yabancı yatırımcılardır. Yabancı
yatırımcının aynı teşviklerle ülkemize çekilmesi için yatırım ortamı
hazırlamakta hükümetimize düşmektedir. Planlı sanayi de işte bu demektir.
Siz, yatırımcının önünden gitmek zorundasınız. Aksi
takdirde, yapılaşmaya uygun olmayan alanlar, zaman içerisinde, yeterli inceleme
yapılmadan, yerel kuruluşlarca, sanayi alanları açılmak suretiyle, sanayiciye
tahsis edilebilmektedir. Şu an mevcut olan çarpık sanayileşme bu sürecin
eseridir. Hükümetimiz, bu sanayi gelişiminde ortaya çıkan kötü yapılaşmayı
düzeltme çabası içerisindedir.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı incelenirse,
planlama kararı verilecek yerle ilgili olan tüm kurumlar, en üst düzeyde bu
alanla ilgili görüşlerini bildirmek zorunda olacaklardır. Olumsuz bir görüşün
üzerine planlama inşa edilemez. Bu nedenledir ki, endüstri bölgelerinin ilanı
yanlış kararlar içeremez. Tasarı değerlendirilirken bu konu gözardı
edilmemelidir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, ülkemizin çoğu
bölgelerinden, endüstri bölgelerinin açılması yönünde ciddî talepler
yapılmaktadır. Bu taleplerin içerisinde kendi bölgem olan Tokat İlimiz de,
sanayi altyapısı hazır ve teşvik kapsamına alınmış olarak, hazır bulunmaktadır.
Mevcut organize sanayi bölgesinin boş olan parsellerinin yer aldığı alanın,
endüstri bölgesi olarak değerlendirilmeye alınması halinde bu bölgenin cazibesi
artacaktır. Bu tasarıyla, hem ilimiz Tokat İlinin ve aynı şartlardaki diğer
bütün illerimizin kalkınması yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır.
Sayın milletvekilleri, hükümetimizce düzenlenen
yatırımların önünü açan diğer düzenlemeler gibi, endüstri bölgeleri kanunu
tasarısıyla da, aynı doğrultuda, yatırımların teşvik edilmesi, özellikle, yurt
dışındaki tasarruf sahibi vatandaşlarımızın tasarruflarının Türkiye'de yatırıma
yönlendirilmesi düşünülmektedir.
Getirilen düzenlemelerle 1/5 000 ölçekli imar
planlarının organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, 1/1 000 ölçekli uygulama imar planlarının ise ilgili valilik
tarafından onaylanması öngörülmüştür. Bu tasarıyla, organize sanayi
bölgelerinde, yatırımcıya, organize sanayi bölgesi yönetim kurulu tarafından
parsel satışı yapılırken, endüstri bölgelerinde sabit yatırım tutarının binde
5'i karşılığında, yatırımcıya irtifak hakkı tesis edilecektir. Böylece, yabancı
yatırımcıların yerli firmalarla ortaklık kurmalarına gerek kalmadan, endüstri
bölgelerinde doğrudan yatırım yapmaları sağlanacaktır. Ayrıca, mevcut organize
sanayi bölgelerinden hangilerinin endüstri
bölgesi ilan edileceğinin, belirli kriterlere dayandırılması esası
getirilmektedir. Bu amaçla, bu kriterlere sahip bazı sanayi tesislerinin devam
eden sorunlarını çözmek amacıyla, geçici bir maddeyle, özel endüstri bölgesi
ilanı imkânı sağlanmıştır. Üzerinde kurulu sanayi tesisleri bulunan, arazi
alanı 150 000 metrekareden büyük, kurulduğu dönemde geçerli olan imar planları
uyarınca gerekli izinleri alarak faaliyete geçmiş yatırımcılara ait alanlar,
mülk sahibi gerçek ya da tüzelkişilerin başvurusu ve bakanlığın uygun görüşü
üzerine, kurulun değerlendirmesinin ardından, Bakanlar Kurulu kararıyla,
endüstri bölgeleri ilan edilebilecektir.
Değerli milletvekilleri, bu doğrultuda, biyoteknoloji
gibi teknolojik tarım endüstri bölgeleri ve benzeri endüstri bölgelerinin,
yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından her türlü teknolojik imkânlarla özel
tesislerin kurulmasına imkân sağlanacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkenin ekonomik kalkınmasında
kolaylık sağlayan, yatırımı teşvik eden, istihdama yol açacak olan bu tasarının
önemli bir adım olduğuna inanıyorum. AK Parti Grubu ve şahsım adına bu kanun
tasarısını olumlu buluyor, bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çakmak.
Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan değerli
arkadaşıma da çok teşekkür ediyorum; ama, tabiî, ben, aslında, burada, sıradan
şeyler söylemedim; ciddî şeyler söylediğime inanıyorum; en azından Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına konuşurken, benim getirdiğim eleştirilere yönelik,
cevaben, kanun tasarısını okuyarak değil, ciddî gerekçelerle bir yanıt duymak
isterdim ki, onun üzerine bir konuşma yapabileyim. Zaten, kanun tasarısını
kâtip arkadaşlarımız okuyorlar; getirdiği şeyleri, burada, defalarca
birbirimize tekrar etmekle bir kanunu demokratik olarak bu ortamda tartışmış
sayılmayız. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir diyalog ortamı yaratmak
için bulunuyoruz. Muhalefet partisi milletvekili olarak, biz de, sorumlu
muhalefet anlayışının gereği olarak, burada, maddeler üzerinde ve geneli
üzerindeki itiraz hakkımızı olumlu ve yapıcı olarak kullanmaya çalışıyoruz.
Onun için, çok tatmin olmadığımı beyan etmek istiyorum.
Sayın Bakan "36 ilde teşvik verdik; bakın, ne
güzel, teşvike denge getirdik" diyor. Değerli arkadaşlar, peki, ya bu
teşviki alamayan firmalar ne olacak? 36 ilde teşvik alan yerlerde bir
dengesizlik vardı da, bu tarafta dengesizliği gidermek için, sadece 75 trilyon
sermaye yatırımı yapanı mı koruyacağız biz? Devletin görevi, sanayicinin
tamamını korumak değil midir?! Yani, biz, 150 dönümlük araziye 75 trilyon
yatırım yapanı teşvike denge getirmek için koruyacağız da, KOBİ'lerimizi ve
diğer organize sanayi bölgelerimizdeki yatırımcımızı nasıl koruyacağız?! Bir
mahrumiyet varsa, onlar da bu mahrumiyetin içinde değil midir?! Çok yanlış bir
değerlendirmedir. Bu yanlış değerlendirmeyle bir gerçek ortaya çıkmıştır; bu
tasarının, bir yanlış değerlendirme yapılarak, ne kadar yanlış olduğu kamuoyuna
ispat edilmiştir. Bunun aslı ve tanımı budur.
Değerli arkadaşlarım, yine, Sayın Bakan, Romanya, Çek
Cumhuriyeti ve Bulgaristan'ı örnek verdi. Bu ülkelerde yatırımcıları
çağırıyorlar, "gelin, aman, bize yatırım yapın" diyorlar.
Arkadaşlar, bir ülke, yatırım alanlarının haritasını
belirler, altyapısını götürür, daha sonra da sanayii çağırır. Böyle, tarım
alanına, meraya, kültür varlıklarının hemen çevresine kimseye yatırım
yaptırmazlar. Gidin, Los Angeles'ta, bunun onda 1'iyle dükkân açın da göreyim
sizi... Öyle, yaptırırlar mı insana?! Romanya'ya giden Türk işadamlarının
biriyle konuşun; hangi birisine "gelin, istediğiniz bölgeye yatırım
yapın" dediler?!. Yerini belirlemiş, teşvikini belirlemiş, yer
belirlememişse alan belirlemiş, haritayı çizmiş ve münferit yatırımlar için bu
bölge ayrılmıştır, bu harita içerisinde istediğiniz yere münferit yatırım
yapabilirsiniz demiş; ama, altyapısı yok; arazi sınırlamasını da koymuş. Dünyada
"gelin, bu ülkede, haritayı elinize alın, istediğiniz yerde endüstri
bölgesi kurmanızı değerlendiririz" diyen bir ülke olmamıştır; kimse bu
iddiayla karşımıza gelmesin.
Değerli arkadaşlarım, yine, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına konuşan arkadaşım bir tanımlama yaptı. "Kötü yapılanmayı
düzeltmek kararı içerisindeyiz..." Belediyelere kalsa, bu bölgeler
düzensiz yapılanma içerisine giriyormuş.
Arkadaşlar, Türkiye'de yatırım iznini belediyeler mi
veriyor, gerçekten bu işleri belediyelere mi bıraktık, yoksa, belediyeler
dışındaki kurumların bu işte de duyarsızlığı var mı, iyi düşünmek lazım. Bu
tanımlama da yanlış. Bu tanımlama, belediyelerin yanlışlığını düzeltmez; bu
tanımlama, belediyelerin yanlışlığının üzerine, hükümet kararıyla, kendi siyasî
tercihleriyle yeni bir yanlışlık ekler; yanlışlığın üzerine, teşvik dengesini
bozacak, sosyal adaleti bozacak, yatırımda siyasî taraflılığı ilke haline
getirecek yeni bir yanlışlığın önünü açar. "Efendim, bize güvenin; biz,
bunu kötü mü kullanacağız; koskoca Bakanlar Kurulu..." Bu ülkede,
kanunları kişisel güvene göre yapmıyoruz, hukuka, hukukun üstünlüğüne göre
yapıyoruz; halkın güvenini sağlayacak, onları koruyacak gerekli çerçeveyi de
oturtmak zorundayız. Kimse, bizden güven beklemesin.
AHMET ERSİN (İzmir) - Ayrıca, güvenmiyoruz da yani!..
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, eğer,
zaten, bu ülkede, işler güvenle, doğru yürümüş olsaydı, daha geçtiğimiz
günlerde -bakanlar bunu yapmaz diyerek açıklayamazsınız- bakanlarımızı Yüce
Divana göndermezdik. Doğru ya da yanlış, haklı ya da haksız, bu ülkede, bir gün
önce "bakanları Yüce Divana gönderelim, bunlar hukuksuzluk yapmıştır"
diyeceksiniz, sonra da "biz, Bakanlar Kurulu olarak karar vereceğiz,
Bakanlık doğru önerilerde bulunacak, biz, ülkeyi kalkındırmayacak bir şeye izin
verir miyiz" diyeceksiniz... Ne oldu, bize bir şey söyleyin; o
arkadaşlarımız farkında olmadan mı yanlışlık yaptı; yoksa, siyasî var olma
çabasıyla, insanlar, bazen elindeki yetkiyi kötü mü kullanıyorlar?! İçinizde
bir karar verin ve gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde onu anlatın lütfen.
Bunun arkasına kimse sığınmasın.
Bu tasarı, maalesef, birkaç firmayı gizlemek için
kullanılmıştır. Sayın Bakan, Sanayi Komisyonunda "bu, bir af tasarısı
değildir; eğer, bazı sorunu olan firmalar da bundan yararlanacaksa -elimdeki
tutanakta öyle diyor, iyice okudum- biz de, bu kanunu çıkarmamazlık
yapamayız" demişti; ama, aynı komisyonda, Sayın Bakan konuştuktan sonra,
bir sayın milletvekilimiz "elbette, bugüne kadar, kredi kartı faizlerini,
vergi barışını sağlamış, sicil affı getirmiş, bütün afları geçirmiş bir hükümet
olarak, sanayicilerimiz hukuksal sorun yaşıyorsa, böyle af kanununu niye
getirmeyelim ülkenin önünü açmak için" diyor. Burada da bir karar
versinler; bu, bir af kanunu mudur değil midir, lütfen karar versinler ve kendi
konuşmalarını bir bütünlük içerisinde sergilesinler.
Ayrıca, hukukun çözemediği işi çözmek Türkiye Büyük
Millet Meclisinin görevi değildir. Hukukun takıldığı yerde, hukuksal
düzenlemede dengeyi kurmak da Meclisin görevi değildir. Meclisin görevi, hukuku
bir bütün olarak algılayıp, her yurttaşın, her sanayicinin haklarını müştereken
korumak, yargı kararlarına saygı göstermektir. Biz, onun için bu tasarıya karşı
çıkıyoruz. Bu tasarı, af niteliğindedir.
Kaldı ki, Kargil gündeme geldi. Değerli arkadaşlar,
Sayın Bakan, yine, komisyonda, Kargili, çok önemli katkıları olan bir firma
olarak tanımladı ve ekledi "ben sözcüsü değilim; ama, çok ciddî katkıları
oluyor..." Bu Kargil, tarım arazisine kurulmuş, Türkiye'de yapay
tatlandırıcıyı üreten firmalardan biri. Tatlandırıcı kullanma oranı, Fransa'da
0,47; dünyada yüzde 2 olan oran Türkiye'de yüzde 10. Bakanlar Kurulunca bu oran
yüzde 50 arttırılır veya eksiltilir diyor; ama bugüne kadar yetkilerin hepsi
artırmak amacıyla kullanılmış, hiç eksiltilmemiş; yüzde 15'e çıkmış.
Şimdi, Amerika Birleşik Devletlerinden yatırım yapan
firmalar bu kotanın kaldırılmasını istiyorlar. Önce gidip kendi ülkelerinde
kaldıracaklar, bunun insan sağlığına zararı yoksa. Bizim neyi savunduğumuzu da
bilmemiz lazım. Elbette ki bu ülkeye yatırım yapılsın; ama bu ülkede yaşayan
insanlarımızın sağlığıyla oynamaya, sadece ticarî menfaatları için, hiç
kimsenin hakkı yoktur.
Amerikan firmalarının bu ülkede bazı sorunları olduğu
doğrudur. Bu kanun Kargili de kapsar, belki Normandyi de kapsar, belki
altıncıları da kapsar. Hukuksal zeminine, yatırımlarına bakmak lazım; ama,
bizim görevimiz hukuka takılmış firmaları aklamak olmamalıdır. Bizim görevimiz,
ülkedeki dürüst ticaret anlayışını aklamaktır. Bizim görevimiz, ülkede istihdam
ve katmadeğer yaratarak hizmette kendimizi aklamaktır. Onların sorunları varsa,
kendileri çözsünler. Ama başarılı olan bir şey var, özellikle yapılmıştır
demiyorum; ama, eğer NATO toplantısında Amerikan firmalarının sorunu ne oldu
diye sorulacaksa, komisyondan hızlı geçirdiğimizi varsayarsak, Meclise
geldikten beş altı gün sonra...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, lütfen tamamlayın efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
... buraya indirdiğimizi varsayarsak, Sayın Bush'un
bize soru sormasına gerek kalmamıştır; bu yasa, Amerikan firmalarının sorununu
da çözer, hukukla sorunu olan diğer firmaların da sorununu çözer, bu yasa
iktidara istediği yöreye endüstri bölgesi kurdurur, içinde eğer küçük de olsa
bir tesis varsa, onun da hukukla sorunu varsa onu da aklatır. Biz, sadece af getirilecekse
-masumane duygularla- burada Meclise getirilen af biçiminde değil,
ayrıştırılarak getirilmesinden yanayız. Getirin, onu da tartışalım; ama, hiçbir
şeyi "ülkede yatırımcının önünü açıyoruz" diyerek bir anlayışın
arkasına saklamayın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkan, müsaade ederseniz çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Değerli Başkan, çok değerli arkadaşlar; her fikre saygılı olduğumuz için, geniş
bir tartışmaya girmek istemiyorum. Yalnız, Değerli Arkadaşımızın yanlış
açıkladığı ya da bilmediği konulara açıklık getirmek istiyorum.
Tersten başlayacağım; Kargil firması yapay tatlandırıcı
imal etmiyor; imal edilen, nişasta bazlı şekerdir, fruktozdur.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Evet, aynı şey...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Bunun da
sağlığa bir zararı yok. Bugün meşrubat sanayii bu teknolojiyle kurulmuştur.
Dolayısıyla, Şeker Kanunu bu Meclisten geçmiştir. Şeker Üst Kurulu şekerin
Türkiye'deki tüketim miktarını hesaplamakta, (B) grubu dediğimiz yüzde 2
emniyet payını ayırdıktan sonra (A) grubu (pancardan üretilen) şeker miktarını
belirlemekte, bunları aşan miktarı da (C) grubunda, ihraç şekeri olarak
koymakta; ancak, IMF ve Dünya Bankasıyla yapılan görüşmeler neticesinde,
şimdiye kadar, ihraç edilen şekerin dünya fiyatı ile maliyeti arasındaki farkı
hazine ödediğinden, bu yükümlülükten hazineyi çıkardık, taahhüt de ettik, şeker
fabrikalarını iki yıldır kâra geçirdik cumhuriyet tarihinde. Takdir etmenizi
beklerdik, burada bilgi de verdik ve kotaları da yasaklamayı kaldırdık,
teşviklerle, doğrudan destekle, pancar yerine mısır, kanola, ayçiçeği ya da
soya eken müstahsilimizi destekleyerek, pancarda, şeker stokunda, her şeyde
denge kurulmuştur; endişe edecek bir taraf yoktur.
Mısırdan nişasta elde edilen ve nişasta bazlı
tatlandırıcı imal eden kuruluşların kotası, kanunen yüzde 10'dur; ancak,
hükümet, bu kotayı yüzde 50 daha artırarak yüzde 15'e çıkarabilmektedir. Bizden
önceki hükümet, bu yüzde 15'lik kotayı tanıdığı için, kendilerine yerli mısır
kullanma şartını getirerek, biz de yüzde 15 kota verdik. Dolayısıyla, Amerikan
şirketlerinin Türkiye'nin sağlığını yok edecek bir üretim yaptıkları şeklindeki
açıklamanızı düzeltmek istiyorum.
İkincisi, bu olayı NATO'yla irtibatlandırmanız talihsiz
bir açıklamadır. Değerli arkadaşlar, 2004 yılı, Türkiye için çok önemli bir
yıldır. Eğer, geçtiğimiz günlerde Dünya Gazete Yatırımcıları Birliğinin
toplantısı yapılmışsa...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gazete Editörleri Birliği.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - ...
arkasından, benim Bakanlığımın gururla ev sahipliği yaptığı OECD Ülkeleri
Bakanlar İkinci Toplantısı dünyada ilk defa Türkiye'de yapılmışsa ve başarıyla
tamamlanmışsa, OECD Genel Sekreteri "OECD'nin prestijini de
kurtardınız" demişse; arkasından, Avrupa Birliğinden gelen,Türkiye'nin
Avrupa Birliğine girmesi konusunda kuşkusu olan parlamenterlerden bazıları
"biz buraya olumsuz görüşümüz için doküman toplamaya geldik; ama, özür
diliyoruz, iki şey öğrendik; bir, Türkiye'de, kaybedilen, insanlığın ve
misafirperverliğin üstünlüğünü gördük; ikincisi de, Avrupa organizasyonlarının
üzerinde bir organizasyon gördük" demişlerse; arkasından, İslam Ülkeleri
Dışişleri Bakanları Toplantısından Türkiye için çok önemli sonuçlar alınmışsa;
şimdi de, NATO Devlet Başkanları yine ilk defa Türkiye'de toplanıyorsa,
bunlarla hep beraber gurur duymamız lazım. Böyle, yasaları NATO'yla filan
irtibatlandırmayı şanssızlık addediyorum.
"Efendim, siz, kurulu tesislere de endüstri
bölgesi izni vereceksiniz..." Evet, vereceğiz. Niye istiyor; ayıplarını
kapatmak için değil arkadaşlar, yapılan müracaatlar yeni tevsiat için. Eğer,
endüstri bölgesi olarak ilan ederseniz, ilave olarak şu kadar milyon dolar
yatırım yapacağım, şu kadar istihdam sağlayacağım, şu teknolojiyi getireceğim,
getirdiğim teknolojide de enerji kullanımında şu kadar tasarruf sağlayacağım
diyor. Eğer, siz, buna yok diyorsanız, merkezî planlamanın artık dünyada
ortadan kalktığını görmüyorsunuz demektir.
Değerli arkadaşlar, bir başka konu Kargil konusudur.
Bu, herkes tarafından bilinmektedir. Biz, Hükümet olarak şeffaf yönetimi
benimsedik; dolayısıyla, hiçbir gizlimiz yok. Eğer öyle olsaydı, size o
listeleri vermezdik; ama, biz, bütün listeleri, müracaat edenlerin listelerini
verdik. Müfettişlerin raporları da açık, mahkeme kararları da açık. Şimdiye
kadar da o fabrika tarım arazisine kurulduğu için yıkılmamış. Eğer, siz
yıkılması teklifini getiriyorsanız, Meclisin takdirindedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bu vesileyle, Sayın Bakan,
tasarının tümü üzerindeki gruplar ve şahıslar adına yapılan konuşmalardaki
eleştirilere bir açıklık getirmiştir; açıklama yapmıştır, bu hakkını
kullanmıştır.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum :
ENDÜSTRİ
BÖLGELERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - 9.1.2002 tarihli ve 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa 1 inci maddeden sonra
gelmek üzere aşağıdaki 1/A maddesi eklenmiştir.
"Tanımlar
MADDE 1/A. - Bu Kanunda geçen;
a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,
b) Endüstri bölgesi: Yatırımları teşvik etmek, yurt
dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'de yatırıma
yönlendirmek ve yabancı sermaye girişinin artırılmasını sağlamak üzere bu Kanun
uyarınca kurulacak üretim bölgelerini,
c) Organize sanayi bölgesi: 4562 sayılı Organize Sanayi
Bölgeleri Kanunu uyarınca kurulan ve işletilen mal ve hizmet üretim
bölgelerini,
d) Kurul: Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunu,
e) Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu: 2872
sayılı Çevre Kanunu uyarınca hazırlanması gereken raporu,
f) Sağlık koruma bandı: 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu gereği, endüstri bölgesi
mülkiyet sınırları içinde bırakılması gereken yapılaşmaya kapalı alanı,
g) Özel endüstri bölgesi: Üzerinde kurulu sanayi tesisi
bulunan, gerçek ya da tüzel kişilere ait
ve bu Kanun hükümlerine göre ilan edilebilecek endüstri bölgelerini,
İfade eder.''
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına Adana Milletvekili
Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, zamanım az diye, bunu çok açıklamadım. Bu
tatlandırıcı meselesi Türkiye'de çok konuşuldu, bu konuyla da çok ilgisi yok;
ama, bir bilgi vermek istiyorum. Pancardan sakaroz üretiyoruz, bu mısırdan
ürettiğimiz nişastadan da früktoz üretiyoruz; dolayısıyla, tatlandırıcıya
dönüşüyor. Az çok mürekkep yalayıp bu işe ilgi duyan herkes, bunun nereden
üretildiğini bilir; yani, bilgi eksikliğimizden değil; sonucun nereye
gittiğini, bu nişasta fabrikalarını, üretimi kimin yaptığını, kaç tane
olduğunu, 6 firmanın da kimler tarafından işletildiğini biliyoruz. Hiçbir
sanayiciye karşı değiliz; ancak, bunu, böyle, sadece tatlandırıcı üreten
firmalar var, insan sağlığına uygun üretiyoruz diye yorumlamamak lazım. Pancar
üreticisi nasıl mağdur olmuştur, tatlandırıcıyı mısırdan ürettiğiniz sürece
pancardaki üretimin nasıl eksiltildiğini de görüyoruz.
Sayın Bakan komisyonda dedi ki: "Bunlar, eskiden,
ithal mısırdan üretiyorlardı, transgenik ürünlerle, genleriyle oynanmış
ürünlerle, mısır ithal ediyorlardı, nişastayı böyle üretiyorlardı; ama, biz,
ülkeyi sevdiğimiz için -o anlama gelen- bir kolaylık getirdik -kendilerine
teşekkür ediyorum- şu alanda ekeceksiniz diye artık insanlara gösteriyoruz;
mısırı, Türkiye'de, belirlenen alanlarda ekin diyoruz." Güzel, mısır
üretimini artırdınız, tatlandırıcı işleyecek tesislerin Türkiye'de mısır
üretmesinin de önünü açtınız. Transgenik ürünlerin zararı var, yararı var;
kamuoyu, bu açıklanınca bilgilenecektir, zararlı mıdır yararlı mıdır, hangi
ülkelerde nasıl karşılanıyor, ortadadır; ancak, ben burada şunu açıklamak istiyorum
değerli arkadaşlar: Transgenik ürünlerin güvenliği kanıtlanmamıştır. Türkiye'de
çok sayıda işleniyor. Bundan nişasta elde ediliyor, tatlandırıcı elde ediliyor.
Bu yönüyle bir çekincemiz var.
Dünyada yüzde 2 olan, neden bizde yüzde 15'e çıkıyor;
bunun açıklamasını, herkes, yapmak ve düşünmek zorundadır. Buna kimse itiraz
edemez. Hangi gerekçeyle olursa olsun, Türkiye'de şeker fiyatını düşürmek için
dahi, dünyanın öngörmediği bir yöntemi kullanıp, şeker fiyatlarını aşağıya
çektik diye, burada, bir anlayış içerisinde olmamız mümkün değildir. Önemli
olan insan sağlığıdır. Birinden üretilen şeker 900 000 liraya mal oluyor,
diğerinden, pancardan üretilen 1 400 000 liraya mal oluyor. Fiyatı hepimiz
biliyoruz; ama, hiçbir meblağ, insan sağlığından daha önemli değildir, hiçbir
meblağ, ülkede, pancar üreticisini sıkıntıya sokup işinden edecek kadar önemli
de değildir, onların ekmek kapısını yok edecek kadar önemli de değildir. Bu
dengenin doğru kurulması lazım.
Haa, "pancar ekmesin, mısır ekiliyor, sanayii dengeleyelim..."
Var mı böyle bir şey?! Keşke Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı burada olsa da
beraber konuşsak. Kendi Tarım ve Köyişleri Bakanınız bu işe gönül rızasıyla
"evet" derse bütün sözlerimi geri alırım. Böyle bir şey yok, dünyada
yok. "Bunu kontrol etmek zorundayız" diyen Sayın Tarım ve Köyişleri
Bakanı, "bunu dengeli olarak ülkeye yaymak zorundayız" diyen,
"bu kotayı düşürüp yükseltmeyi düşünmemiz gerekir" diyen insan Sayın
Tarım ve Köyişleri Bakanı. Duyarlılığını bildiğim için burada rahat konuşuyorum.
Değerli arkadaşlar, deniliyor ki: "Hukukla sorunu
yok." Hukukla sorunu olmayan bir firmada, Türk hukuku, hiçbir zaman, onun
müracaatını sınırlayacak bir karar almamıştır.
"Peki, bu firmalar kurulmuştur, yıkalım mı?
Getirin böyle bir teklifi, değerlendirelim" diyor Sayın Bakan. Arkadaşlar,
Sayın Bakan da iyi bilir, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hiçbir binayı yıkma
kararının alındığı yer değildir; sanayi tesisinin inşaı için bireysel olarak
karar alma yeri de değildir; Türkiye'de dengeli düşünme, Türkiye'de dengeyi
kurmayı sağlayacak kanunları çıkarma yeridir Türkiye Büyük Millet Meclisi. Biz,
hukuk kararlarının, yargı kararlarının milletvekilleri tarafından çıkarılacak
bir kanunla yok sayılmasına karşıyız. Kimse bunu farklı anlatmaya çalışmasın.
Bakanlığın hukuk müşavirleri bile, buradaki kararı yasal olarak doğru
buluyorlarsa, ben, burada söylediklerimin arkasında durarak, her televizyon
programında tartışmaya hazırım değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Biz, hiçbir yeri yıkmak
istemiyoruz; ama, biz, önce, Türkiye'de hukuku yıkmak istemiyoruz, yargı
kararlarını yıkmak istemiyoruz. Onları yıkarsanız, bütün sanayi sektörlerini
yıkarsınız ve o enkazın altında siz de kalırsınız, biz de kalırız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum :
MADDE 2. - 4737 sayılı Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 2. - Endüstri bölgeleri kurulacak alanları
belirlemek ve bu Kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere Bakanlık
Müsteşarının başkanlığında; Maliye, Bayındırlık ve İskân, Tarım ve Köyişleri,
Çevre ve Orman bakanlıkları, Hazine ve Devlet Plânlama Teşkilâtı
müsteşarlıklarından en az genel müdür seviyesinde birer temsilci ile Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisinden oluşan Endüstri Bölgeleri
Koordinasyon Kurulu kurulmuştur.
Kurul, gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşların
görüşlerine başvurur ve bunların temsilcilerini toplantıya davet edebilir.
Kurulun sekretarya hizmetleri, Bakanlık tarafından yürütülür.''
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum :
MADDE 3. - 4737 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi başlığı
ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Endüstri bölgelerinin kuruluşu ve ilanı
Madde 3. - Ülke ekonomisinin gelişmesini ve teknoloji
transferini sağlamak, üretim ve istihdamı artırmak, yatırımları teşvik etmek,
yabancı sermaye girişini artırmak ve Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'de
yatırıma yönlendirmek amacıyla; Bakanlık, kurum ve kuruluşların başvurusuna
istinaden veya re'sen yer seçimi yapmak suretiyle endüstri bölgelerinin
kurulması önerisinde bulunabilir. Bakanlığın önerisi üzerine Kurulca belirlenen
yerlerde, Bakanlar Kurulunca endüstri bölgelerinin kurulmasına izin
verilebilir. Endüstri bölgelerinin kurulmasına ilişkin Bakanlar Kurulu
kararları Resmî Gazetede yayımlanır.
Endüstri bölgesi olarak belirlenen araziler hiçbir şekilde başka amaçlarla kullanılamaz.
Bu husus tapu kütüğüne şerh edilir.
Endüstri bölgesi olarak ilan edilen arazi
kamulaştırılarak Hazine adına tescil edilir ve Maliye Bakanlığı tarafından
endüstri bölgesi olarak kullanılmak üzere tahsisi yapılır.
Endüstri bölgelerinin kurulması için gerekli
kamulaştırma bedeli ve alt yapı ile ilgili giderler Bakanlık bütçesine bu
amaçla konulacak ödenekten karşılanır.
Ayrıca, Bakanlıkça da uygun görülmesi halinde, endüstri
bölgesi olarak ilan edilen arazi, bedeli ilgili yatırımcı tarafından
karşılanmak suretiyle de kamulaştırılabilir. Bu şekilde yapılan
kamulaştırmalarda 4 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre işlem yapılır.
Hazine arazilerinin tescili ve bu araziler üzerinde
irtifak hakkı tesis işlemlerine ilişkin belgelere ait liste ve listeyle ilgili
açıklamalar Bakanlıkça Sayıştaya altı
aylık dönemler halinde gönderilir.
Endüstri bölgelerinin yönetim ve işletilmesi, her bölge
için ildeki sanayi odası ya da sanayi ve ticaret odası bünyesinde kurulacak
Endüstri Bölgeleri İşletme Müdürlüğü tarafından yürütülür.
Endüstri bölgesindeki yatırım faaliyetleri, bölgenin
sevk ve idaresi ile ilgili iş ve işlemler, Bakanlığın denetimine tâbidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Kayseri Milletvekili Sayın Muharrem Eskiyapan; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 611 sıra sayılı Endüstri
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü
maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Meclisi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yaklaşık ikibuçuk yıl önce
yasalaştırdığımız ve uygulamada bazı aksaklıkların görülmesi üzerine değişiklik
yapılması hâsıl olan bu yasa tasarısı, umarım, bir süre sonra, değişiklik için
tekrar gündeme gelmez. Daha önce, endüstri bölgeleri kurulması, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla belirleniyordu.
Şimdi maddeyle getirilen değişiklikle, yer seçimi konusunda, kurum ve
kuruluşların başvurusuna istinaden, Bakanlığın öneri getirebileceği hükmü
getiriliyor. Nihaî karar ise, yine eskiden olduğu gibi, Bakanlar Kuruluna
veriliyor. Bakanlar Kurulunca endüstri bölgesi olarak ilan edilen araziler
kamulaştırılarak hazine adına tescil ediliyor. Bakanlık tarafından uygun
görülmesi halinde, endüstri bölgesi olarak ilan edilen araziye, bedeli
yatırımcı tarafından karşılanmak üzere kamulaştırma imkânı getirilmekte ve bu
arazi, irtifak hakkı verilmek suretiyle yatırımcıya tahsis edilmektedir. Bu tür
uygulamalarda hataları en aza indirgeyecek bir yaklaşımın Bakanlık tarafından
ortaya konulması gerekmektedir.
Burada işaret etmek istediğim şey şu: Sayın Tacidar
Seyhan arkadaşımın da söylediği gibi, bazı kriterler getirilmiş. Bu
kriterlerden bir tanesi, 75 trilyon liralık yatırımın 150 000 metrekare arazide
yapılmasıdır; ama, onun dışında başka bir kriter yok.
Tacidar Beyin söylediği gibi, durum şu, Sayın Bakanım:
Yani, bu bölgeler için bizim daha evvelden hazırladığımız bir plan var mı? Eğer
bu plan varsa, bunun altyapısı hazır mı? Bunları dikkate almamız lazım. Yani,
ihtilafları ortaya çıkarmadan bazı şeyleri halletmek lazım. Benim görüşüme
göre, sadece iki kriter konulmuş. Bu kriterlerden bir tanesi, işte, 150 000
metrekarede yapılması; diğeri de, 75 trilyon yatırım yapılması.
Peki, Sayın Bakanım, başka bir şey ifade etmek
istiyorum: Bundan evvel 36 il için bir teşvik getirdiniz. O zaman da, ben,
yine, bu kürsüden demiştim ki, efendim, bu getirdiğiniz 1 500 dolar kriteri
doğru değil, getirdiğiniz beş sene gibi müddet doğru değil. Ben bir sanayici
arkadaşınızım. Buraya getirdiğiniz teşvikte, beş senede bakkal dükkânı dahi
açılmaz; lütfen, şunu on seneye getirin. O gün hatırlıyorum "hayır, bu
böyle olmaz" dediniz; ama, şimdi, Sayın Başbakanımız, basından görüyorum
ki, bu beş senenin az olduğunu söylüyor. Demek ki... Bazı ikazlarımızı, lütfen,
iyi niyetle, samimiyetle söylenmiş olarak kabul ediniz. Mesela, bu 36 ilde
başka bir şey daha vardı; sektörel bazda bir teşvik yapın dedik.
Şimdi, Türkiye'nin sanayi envanteri yok. Bana
söyleyebilir mi Sayın Bakanım -ben, yıllarca kendisiyle beraber çalıştım-
kurulmuş organize sanayi bölgelerinde kaç tane boş yer var? Artı, bunları
teşvikin içine alıyorsunuz; ama, Türkiye'nin bir sanayi envanteri var mı; hangi
fabrikaya ihtiyacımız var, hangi sektöre ihtiyacımız var; istihdamı neler
yaratacaktır, ihracatı hangi sektörler yaratacaktır?
Sayın Bakanım -tekrar bir daha dönmemek için
söylüyorum- bunlar da bu tasarının içinde belli olmalıydı; ama, görüyorum ki,
sadece iki kriter koymuşsunuz. Bu iki kriterden de biri 75 trilyon, biri de 150
000 metrekare arsa.
Şimdi, eğer sektörel bazda bir teşvik yapmazsanız...
Yani, misal vereyim; bugün ne kadar pahalıya mal ederseniz edin, ne kadar geniş
araziye yaparsanız yapın onu teşvik edeceğim anlamı mı çıkacak bundan?! Ama,
ileri teknoloji getiriyorsunuz; kabul ediyorum onu. Yani, bunlara biraz dikkat
etmek lazım. Benim üzerinde durmak istediğim şey bu.
Sayın Bakanım -bilmiyorum, ben, sanayi odasından
ayrıldıktan sonra yapıldı mı yapılmadı mı- buradan sormak istiyorum:
Türkiye'nin bir sanayi envanteri var mı? Yani, bizim, Türkiye'nin neye ihtiyacı
var, hangi sanayi kollarına yatırım yapmaya ihtiyacımız var, bunu biliyor muyuz
acaba? Belki ben bilmiyorum; Sayın Bakanım bana izah ederse sevinirim. Bu
türden hataları en aza indirgeyecek bir yaklaşımın bakanlık tarafından ortaya
konulması gerekmektedir.
Ülkemizdeki istihdamın artırılmasına yönelik olarak
düşünülen bu tasarının en önemli fıkralarından biri, endüstri bölgelerinde yer
alacak sektörlerin bakanlık tarafından belirlenecek olmasıdır. Daha önce
söylediğimiz gibi, eğer, bu teşviklerde de, yine, kriterler belli değilse,
düşünüyorum ki, acaba hata yapılır mı? Hatayı en aza indirgemek için, bu tasarının...
Ben, böyle firma bazında falan tenkide girmek istemiyorum, bunu bilmediğim için
girmek istemiyorum; ama, bu tasarının kökünde sanayii teşvik vardır,
yatırımları teşvik vardır, istihdamı artırıcılık vardır. Tahmin ediyorum, büyük
bir ihtimalle de, kanunlaşırsa, bu mahzurları giderecek bazı kriterleri de
sayın bakanlığımız ortaya koyarsa, ben, şahsen, Grubum adına da memnun
olacağım.
Değerli arkadaşlarım, yukarıda açıkladığım konuların
uygulanması açısından dikkate alınacağı umuduyla, ülke ekonomisine yapacağı
katkılar, teknolojik gelişimin sağlanmasına, yatırımların sektör bazında teşvik
edilmesine, yatırımların artırılmasına, yabancı sermaye girişinin artmasına ve
nihayet, üretimin ve istihdamın artmasına katkı yapması dileğimle, şahsım ve
Grubum adına, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eskiyapan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkan, sualler de oldu, söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Muharrem Eskiyapan'a katkılarından dolayı
teşekkür ediyorum, bazı suallerini cevaplandırmak istiyorum.
Kriterlerin sadece 75 trilyon ve 150 000 metrekare
olmadığı, ileriki maddelerde anlaşılacaktır. Şöyle ki: Bir defa, teknoloji
öngörülmüştür. Ancak, yasanın özelliği dolayısıyla geçici 3 üncü maddeye bunun
yönetmelikle belirleneceği hükmü konulmuştur ve sürüncemede kalmaması için de
üç ayla sınırlandırılmıştır ki, yönetmelik çıkmadan önce şu veya bu şekilde
yanlış teşvikler verilmesin diye. Bu teşviklerde -özet olarak söylüyorum-
kriterler, katmadeğer açısından, istihdam açısından, ithalatı ikame suretiyle
döviz tasarrufu, ihracat suretiyle döviz kazancı yönünden, yeni teknoloji
açısından ve yerli hammadde kullanma açısından değerlendirilecektir ve teşvikler -Muharrem Beyin belirttiği gibi-
mutlak surette, sektörel ve bölgesel olarak verilecektir. Dolayısıyla -detayına
girmek istemiyorum- yönetmelikte bütün bunlar belirlenecektir.
Bir başka konu, 1 500 doların altında millî geliri olan
bölgelerin teşvikidir. Tabiî ki, Türkiye'nin temel sorunlarından birisi de
kesimler arasında ve bölgeler arasında gelir dağılımındaki yozlaşmadır.
Krizlerin de etkisiyle, bu, iyice belirgin hale çıkmıştır. Dolayısıyla,
kalkınmada öncelikli yöreler diye belirlediğimiz bu 36 ildeki teşviklerle,
yatırımların o yörelere gitmesi, oradaki işsizlik sorununun çözülmesi ve
göçlerin önlenmesiyle büyükşehirlerdeki sosyal sorunların önlenmesi
düşünülmüştür. Takdir edersiniz ki, bu teşvik çıkarılırken de, IMF ve Dünya
Bankasıyla bunlar tartışılmıştır; çünkü, devlette devamlılık esastır. Eski
anlaşmaların devamı dolayısıyla, gerek sivil toplum kuruluşları gerekse ilgili
kurumlarla bunlar görüşülerek yasalaşmaktadır. Nitekim, bu tasarıyı
getirirken, yatırım açısından sermaye
neden 75 trilyon seçildi, onu da takdirlerinize
sunayım. Biliyorsunuz, yine sizin desteklerinizle çıkarılmış olan Yabancı
Sermayeyi Yasasından önce, yabancı sermaye yatırım yapacağı zaman izne tabiydi
ve en az 50 000 000 dolar yatırım yapma mecburiyeti vardı. Bunu, sivil toplum
kuruluşlarımızla, Yabancı Sermaye Derneğimizin yönetimiyle tartıştık, görüştük,
yabancı yatırımcılarla görüştük. Bu 50 000 000 dolar, benimsenen bir rakam
olduğu için, 50 000 000 doları yaklaşık 75 trilyon lira olarak koyduk ki, biraz
büyük yatırımlar olsun; istihdama, döviz kazancına ve katmadeğere büyük ölçüde
yön veren, aynı zamanda KOBİ'lerin yan sanayi olarak çalışacağı büyük
sanayileri teşvik için bu rakamı koyduk.
Beş sene konusunda Muharrem Bey tamamen haklıdır.
Konuşmamda da söyledim. Örneğin, Macaristan on yıl olarak veriyor bunu. Yalnız,
hakikaten, kabul etmek lazım ki, tasarı hazırlanırken bazı hatalar oluyor.
Mesela, oradaki ifade bile yanlış. Başbakan talimat verdi; önümüzdeki günlerde
bunları düzeltme yoluna gideceğiz. Yatırıma başladı, üç yıl sürecek; ondan
sonra iki yıl kalıyor. Aslında, tasarının gerekçesinde öngörülen, işletmeye
girdikten sonra beş yıldır. Muharrem Beyin ikazını, tekrar, o düzeltmeyi
hızlandırma yönünden değerlendireceğiz.
Sanayi envanterine gelince; müşterek çalıştığımız
dönemde, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde kurmuş olduğumuz sistem
güncelleştirildi. Devlet İstatistik Enstitüsünün destekleriyle, öncülüğüyle,
Bakanlığımızın destekleri ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin müşterek
çalışmasıyla, bu yılın sonuna kadar bütün iş kayıt sistemi tamamlanarak
güncelleşiyor. Dolayısıyla, sanayi haritamızı biliyoruz, envanterimizi
biliyoruz. Esnaf, bunun dışında, kayıtdışıydı. E-esnaf projemiz bitti; 5 380
000 esnaf veri tabanına işlenmiş durumda. Hatta, burada, hangisinin aktif
hangisinin pasif olduğu ortaya çıktı, mükerrerler silindi. Hızla
şeffaflaşabilmek için, bu çalışmalar, e-devlet kapsamında yürütülmektedir.
Zannediyorum, Muharrem Beyin uyarıları ve sualleri
bunlardan ibarettir.
Çok teşekkür ediyorum.
MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Ben de teşekkür ederim
Sayın Bakan.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
3 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum :
MADDE 4. - 4737 sayılı Kanuna 3 üncü maddeden sonra
gelmek üzere aşağıdaki 3/A ve 3/B maddeleri eklenmiştir.
"Yatırım izni
MADDE 3/A. - Endüstri bölgelerinde yatırım yapmak
isteyen yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişilerin Bakanlığa başvurusu üzerine,
ön yer tahsisi yapılır. ÇED mevzuatına tabi faaliyetlerden ÇED olumlu kararı
veya ÇED gerekli değildir kararı verilerek, yatırımı kabul edilen faaliyetler
hakkında gerekli izin, onay ve ruhsatlar verilmeden önce başvuruda bulunan
kuruluşun yatırımda kullanacağı sabit yatırım tutarının binde beşini geçmemek
üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek tutarı, Bakanlık Merkez Saymanlık
Müdürlüğü hesabına yatırması zorunludur. Bakanlık Merkez Saymanlığınca tahsil
edilen bu tutarlar bütçeye gelir kaydedilir.
ÇED olumlu kararı veya ÇED gerekli değildir kararı
verilen faaliyetler hakkında, ilgili kurumlarca başkaca hiçbir işleme gerek
kalmaksızın on beş gün içinde irtifak hakkı dahil, gerekli tüm izin, onay ve
ruhsatlar verilir. Bütün bu işlemler üç ay içerisinde tamamlanır.
Endüstri bölgelerinde yer alacak sektörler, Bakanlık
tarafından belirlenir.
BAŞKAN - Madde 3/A üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Yücesan; buyurun.
(Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Kalkınma, büyüme ve refahın tüm toplum katmanlarına
adil bir biçimde dağıtılması, birçok ülkenin temel sorunları arasında yer
almaktadır. Bazı ülkeler, doğal kaynaklar yönünden zengin olmalarına karşın,
yeterli büyüme sağlayamamaktadır ve kişi başına düşen gelirleri son derece
düşüktür. Bireylerin mutluluğunu sağlamanın yolu, toplumsal ve ekonomik
hizmetlerin, bu hizmetlerin dayandığı ekolojik ve toplumsal sistemlerin
varlığını tehdit etmeksizin, herkese eşit sunulmasından geçmektedir.
Çıkarılmak istenen kanun çerçevesinde yapılacak
yatırımlar, özellikle sanayileşme ve kentleşme sürecinde giderek artan kentsel
nüfusu, ülke yüzeyinde mekânsal organizasyonu, bölge ölçeğinde kent planlama
çalışmalarında ve kalkınma planı düzeyinde olumsuz yönde etkileyecektir.
Ülkemizin ekonomik zenginliği sadece yeraltı
cevherleri, tarımsal ürünler ve imalat sanayii ürünleri değildir. Ülkemiz,
yaygın olarak, yeraltı ve yerüstü taşınır ve taşınmaz kültür ve doğa varlıklarına
sahiptir. Özellikle, kentlerimizin tarihsel gelişme sürecinde kazandığı kentsel
doku, sivil, dinî, askerî yapılar ve doğal çevre verileri, özgün birer kimlik
öğesi olarak sadece sosyokültürel zenginlik kaynağı değil, aynı zamanda turizm
için çekim nedeni olarak zengin ekonomik kaynaklardır. Uygun olmayan sanayi yer
seçimlerinden doğacak kayıplar, sadece yerel, bölgesel, ülkesel değil, evrensel
boyutta onarılmaz, yerine konulamaz kayıplara neden olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, unutmamalıdır ki, kültür ve doğa
varlıkları, evrensel boyutta bir ortak mirastır. Bu bakımdan, sanayi yer
seçiminin yapılmasında planlama ilkelerine uymak, dikkat etmek gerekmektedir.
4737 sayılı Kanun, yabancı sermaye yatırımlarını teşvik etmek ve yabancı
sermaye girişinin artırılmasını sağlamak amacıyla çıkarılmış ve mevcut
şekliyle, zaten Anayasa ve İmar Kanununa aykırıdır. Yapılmak istenen
değişiklik, tamamen özel istekleri karşılamaya yönelik olup, haksızlıklarla
doludur. İmar Kanununun amacı, yerleşme yerleriyle bu yerlerdeki yapılaşmaların
plan, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamaktır. Yine, Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun amacı, korunması gereken taşınır ve
taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili tanımları belirlemek, yapılacak
işlem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama
kararlarını alacak teşkilat, kuruluşları ve görevlerini tespit etmektir.
Günümüzde, çevre, kültür, tabiat varlıklarının korunmasının sivil toplum
örgütleriyle ve halkın katılımıyla gerçekleştirilmesi genel kabul görmektedir.
Böylesine, korumanın aleyhine ve merkezî bir kararla, sadece tek boyutlu
ekonomik çıkarları gözeten bir yasa, çok şaşırtıcı ve üzüntü vericidir. Kanuna
kent planlaması yönünden baktığımızda da, maalesef, çok acı bir tabloyla karşı
karşıya kalmaktayız.
Değerli arkadaşlarım, imar planını oluşturan öğelerden
nazım imar planı, arazi parçalarının genel kullanılış biçimlerini, başlıca
bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı
yoğunluğu, çeşitli yerleşim alanlarının gelişme, yön ve büyüklükleri ile
ilkelerini, ulaşım sistemlerini düzenlemektedir. Böylece, kentsel yerleşmelerde
olması gereken yerleşme sistemini yaratmak, nüfus ve yapı yoğunlaşmasını
işlevsel kılmak amaçlanmaktadır. Durum böyleyken, çıkarılacak bu yasa
güvencesinde, birtakım kuruluşların veya kişilerin talepleri doğrultusunda,
Bakanlıkça resen belirlenen veya önerilen yerlerde yapılaşma izni, bölge
planlama, kent planlama anlayışına temelden aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, bu durumda, çevre koruma,
çağdaş kent planlama ilkeleri, şehircilik esasları ve kamu yararları
düşünülmeksizin birtakım yerler rahatlıkla endüstri bölgesi ilan
edilebilecektir. Daha açık bir ifadeyle, bir kentsel dinlenme alanı, bir doğal
SİT bir koruma alanı gibi nitelikli arazilerin durumu dikkate alınmaksızın ve
konut bölgesine komşu alanın, konut bölgesinin duyarlılığı dikkate alınmaksızın
bir sanayi tesisine tahsisi kolaylıkla yapılabilecektir.
Objektif, bilimsel analizlere dayanmadan, sadece bir
yatırımcının talebine bağlı olarak bu arazilerin tahsisi, kent planlama
ilkelerine ve kamu yararına aykırıdır.
Kanun koyucu olarak bizlerin, kamu menfaatına uygun
kanun yapma yetkimiz var; ama, çocuklarımızın geleceğini karartmaya hakkımız
yok diye düşünüyorum. İnanıyorum ki, İktidar Partisine mensup sağduyulu
milletvekili arkadaşlarımız, bu güzelim arazilerin bazı özel firmalara peşkeş
çekilmesine izin vermeyeceklerdir.
Öte yandan, Anayasamızın 166 ncı maddesi, planlı bir
kalkınmanın gerçekleştirilmesi görevini devlete vermiştir. Yine, Anayasamızın
56 ncı maddesi, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkından söz
etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu maddeyi bütünüyle
incelediğimizde, sağlıklı ve dengeli çevre kavramına, doğal güzelliklerin
korunduğu, kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği hava ve su kirlenmesinin
önlendiği çevre kadar, belli bir plan ve programa göre düzenlenmiş çevrenin de
gireceği kuşkusuzdur. Bu yönüyle baktığımızda, tasarı, Anayasaya aykırıdır
değerli arkadaşlarım.
Merkezî ve planlı ekonomilerden serbest piyasa
ekonomisine geçen ülkelerde düzenleyici mekanizmanın bulunmayışı, rant arama,
yolsuzluk ve büyük çaplı soygunlara neden olmaktadır. Yolsuzluk yapmanın ve
rant aramanın çok çeşitli yolları vardır. Ben, size, burada, konuyla doğrudan
ilgisi olduğu için sadece ikisinden bahsetmek istiyorum. Birincisi, çıkar veya
baskı gruplarının, siyasal karar alma sürecinde iktidar partilerini,
bürokratlarını etkileyecek kendi menfaatları doğrultusunda yönlendirmek için
yaptıkları lobi faaliyetleridir. Bu tür faaliyetler, kamu sektöründe kamu
yararına en uygun kararın alınmasını engellemektedir. Diğeri ise, rant
kollamadır. Rant kollama, çıkar veya baskı gruplarının, devlet tarafından sunî
olarak yaratılmış bir ekonomik transferi elde etmek için giriştikleri
faaliyetlerdir. Bazı ekonomik faaliyetlerin devlet tarafından düzenlenmesi veya
ekonomik faaliyetler üzerine sınırlar konulması suretiyle baskı ve çıkar
gruplarının menfaatı korunmaktadır. Bu kanunla hükümetin yapmak istediği de
budur.
Endüstri bölgesi kurmak farklı bir iş, kurulu üretim
merkezlerini endüstri bölgesi olarak ilan etmek çok farklı bir iştir. Bu
ikisini birbirinden ayırmamız gerekmektedir. Eğer endüstri bölgesi kurulacak,
istihdamın önü açılacak, ülkenin ekonomisine bir katkı sağlayacaksa, gelin, o kanunu hep beraber
çıkaralım. Ancak, mevcut ve hakkında ciddî problemler olan firmaların
bulundukları yerlerin endüstri bölgesi olarak ilan edilmesi her yönüyle sakıncalı
olacaktır ve biz bu işte de olmak istemiyoruz. Bu durumda, en verimli
arazilerimizin, ormanlarımızın şahsî taleplerle endüstri bölgesi ilan edilmesi
çok kolay olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Yücesan, lütfen tamamlayın.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla)- Başkanım, tamamlıyorum.
Bunu ise, gelecek nesillere yapılmış büyük kötülük
olarak görüyorum. Çocuklarımıza daha güzel bir çevre, daha güzel bir ülke
bırakmak hepimizin temel görevidir.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz Sayın Yücesan.
Sayın milletvekilleri, çerçeve 4 üncü maddenin 3/A
maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
3/A maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 4 üncü maddenin 3/B maddesini okutuyorum :
ÇED süreci
MADDE 3/B. - Endüstri bölgesi ilan edilmiş yerlerde
yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişiler 2872 sayılı
Çevre Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmekle
mükelleftirler. Ancak bu faaliyetler yer tetkiki kararından muaftır.
ÇED raporunun sunulması üzerine Çevre ve Orman
Bakanlığınca, faaliyetin niteliğine bağlı olarak, ÇED mevzuatında belirtilen
kuruluşların temsilcilerinden oluşan inceleme ve değerlendirme komisyonu
kurulur. Raporun Çevre ve Orman Bakanlığına intikali tarihinden itibaren
inceleme, değerlendirme ve nihai karar verme süreci en geç iki aydır. Bu
süreye, faaliyet sahibinin raporu düzeltmesi için tanınan süre dahil değildir.
Faaliyet sahibi, düzeltilmek üzere kendisine geri verilen raporunu on beş gün
içinde düzeltmek zorundadır.
BAŞKAN - 3/B maddesi üzerinde, şahsı adına Edirne
Milletvekili Sayın Rasim Çakır'ın söz isteği vardır.
Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 3/B maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz aldım.
Bu gece burada, geleneksel iki farklı siyasal bakış
açısının en tipik bir örneğini hep beraber yaşıyoruz. Zannediyorum, bu gece yaptığımız
tartışmalar, bugüne kadar, elli senedir bu Parlamentoda hep yapılageldi; ama,
maalesef, yapılan tartışmaları, hep, bu işin önünü açmayı savunanlar kazandı;
onun için bugün İzmit Körfezi şikâyetlerimiz var, onun için bugün İzmir Körfezi
şikâyetlerimiz var, onun için bugün Trakya Ergene şikâyetlerimiz var.
Yani, bir şeyler yapalım; sanayiin hepimiz yanındayız,
ülkemizin kalkınmasının hepimiz yanındayız; ama, bunun sürdürülebilir olmasını
da hep beraber kabul etmek ve desteklemek durumundayız. Eğer, sürdürülebilir
kalkınmayı ve sanayileşmeyi gözönüne alamazsak, on sene sonra, yirmi sene
sonra, inanıyorum ki, bu Meclis, artık, bu kararları tartışamayacak noktaya
gelecektir.
Şimdi, hazırlanan tasarıyla... Az önce, Sayın Bakan,
Trakya'dan örnek verdi; otuz yıl önce biz Trakya'da sanayii bilmiyorduk, sanayi
yeni gelmeye başlamıştı, davul zurnalarla karşıladık sanayii. Çünkü, bize ekmek
kapısı açılıyordu; ama, yapılan planlar, sürdürülebilir kalkınma, Trakya'nın
potansiyeli dikkate alınmadı. Bugün, Trakya'da insanların yaşamının zor olduğu
bir çevre noktasına geldik. Şimdi, yine aynı tartışmaları yapıyoruz; inanıyorum
ki, üç sene, beş sene, on sene sonra yine aynı tartışmaları yapacağız.
Trakya'da bir çevre düzeni planı yapıldı. Bu çevre
düzeni planı, Trakya'nın neresinin sanayi alanı, neresinin tarım alanı,
neresinin turizm alanı olacağını belirledi; ama, hâlâ, hükümet bu planın
onaylanmasını kabul etmiyor, onaylamıyor ve bu hazırlanan yasa tasarısıyla da
bugüne kadar şu veya bu şekilde kurulmuş olan sanayilerin affedilmesi gibi bir
netice ortaya çıkıyor. Zannediyorum, biz bunu kabul ettiğimiz noktada, on yıl
sonra, bu yasadan alınan güçle, moralle, destekle, yeni yeni kanunsuz
yapılaşmalar oluşacak, on yıl sonra yine birileri birilerinin peşine takılıp,
yine, başka yasalarla fiilî durumu kanuna geçirme gayreti içerisinde olacaklar.
Peki, bu nereye kadar gidecek, buna ne zaman, nerede, nasıl dur diyeceğiz veya
bunu nasıl kontrol altına alacağız, ben bu konuları Yüce Meclisin dikkatine
sunmak istedim; çünkü, bu ülkeyi yaşanabilir kılmak ve babalarımızdan,
dedelerimizden aldığımız gibi torunlarımıza iletmek hepimizin sorumluluğu.
Bana söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Sayın milletvekilleri, çerçeve 4 üncü maddenin 3/B
maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
3/B maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen 3/A ve 3/B maddeleri doğrultusunda
çerçeve 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 5. - 4737 sayılı Kanuna 4 üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki
4/A, 4/B ve 4/C maddeleri eklenmiştir.
"İmar plânları
MADDE 4/A. -
Endüstri bölgeleri sınırları içerisinde yapılacak ve hazırlama usul ve esasları
Bakanlık tarafından belirlenecek 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000
ölçekli uygulama imar planı ve
parselasyon planları ve değişiklikleri ile alt yapı ile ilgili etüd, harita,
plân ve projeler ihale yoluyla hazırlattırılır ve Bakanlık tarafından
onaylanarak yürürlüğe girer. İmar plânları hazırlanırken, mülkiyet sınırları
içinde Sağlık Bakanlığı ile Bakanlık arasında yapılacak protokol çerçevesinde
belirlenen sağlık koruma bandı bırakılır.
Onaylı endüstri bölgeleri imar plânları, ilgili kurumlara bilgi için
gönderilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Çerçeve 5 inci maddenin 4/A maddesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4/B maddesini okutuyorum :
İhtisas endüstri bölgeleri
MADDE 4/B. - İleri teknoloji kullanılması ve araştırma
geliştirmeye imkân tanınması şartıyla, bilişim teknolojisi, tıp teknolojisi ve
tarımsal endüstri de dahil, ihtisas endüstri bölgeleri oluşturulabilir.
İhtisas endüstri bölgelerinin kuruluş ve işletilmesi ile yararlanılacak teşvikler, diğer
endüstri bölgelerinde uygulanan usul ve esaslara tâbidir.
BAŞKAN - 4/B maddesi üzerinde söz talebi?.. Yok.
4/B maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4/C maddesini okutuyorum :
MADDE 4/C. - Münferit bir sanayi yatırımı
gerçekleştirmek amacıyla, yatırımı
gerçekleştirecek yerli ve/veya yabancı gerçek ya da tüzel kişilerin başvurusu
üzerine Bakanlığın uygun gördüğü alanların, Kurulun değerlendirmesinin ardından
Bakanlar Kurulunca bu Kanun kapsamında münferit yatırım yeri olarak tahsis
edilmesine karar verilebilir.
Birinci fıkra uyarınca tahsis edilebilecek yerlerde, en
az yetmişbeştrilyon Türk Lirası yatırım yapılacak olması, söz konusu faaliyet
için ileri teknoloji kullanılması, kurulacağı alanın en az yüzellibin metre
kare büyüklüğünde olması koşulları aranır. Yatırım tutarı her yıl, 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu uyarınca Maliye Bakanlığınca belirlenecek yeniden değerleme
oranında artırılır.
Yerli ya da yabancı gerçek ya da tüzel kişilerin
Bakanlığa başvurusunun ardından, Bakanlık yer incelemesi yapar ve incelenen
alana ilişkin değerlendirme raporunu Kurula sunar. Sunulan değerlendirme raporu
üzerine söz konusu alanın Kurul tarafından yatırıma uygun bulunması durumunda,
ÇED mevzuatı uyarınca ÇED olumlu kararı veya ÇED gerekli değildir kararının
alınmasının ardından alanın, Bakanlar Kurulu kararı ile 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesi uyarınca acele kamulaştırma
yapılabileceği kaydıyla yatırım yeri olarak tahsis edilmesine karar verilir.
Ayrıca, Bakanlıkça da uygun görülmesi hâlinde münferit yatırım yeri olarak ilân
edilen arazi, bedeli ilgili yatırımcı tarafından karşılanmak suretiyle de kamulaştırılabilir.
Bu şekilde yapılan kamulaştırmalarda 4 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre
işlem yapılır.
Belirlenen alanın kamulaştırılmasının ardından alan,
Hazine adına tescil edilir ve sabit yatırım tutarının binde beşini geçmemek
üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek tutarın, Bakanlık Merkez Saymanlık
Müdürlüğü hesabına yatırılmasını takiben yatırımcı lehine, 3 üncü ve 4 üncü
madde hükümleri de dikkate alınarak bedelli veya bedelsiz olarak Maliye
Bakanlığınca irtifak hakkı tesis edilir. Bakanlık Merkez Saymanlığınca tahsil
edilen bu tutarlar bütçeye gelir
kaydedilir.
Hazine arazilerinin tescili ve bu araziler üzerinde
irtifak hakkı tesis işlemlerine ilişkin belgelere ait liste ve listeyle ilgili
açıklamalar Bakanlıkça Sayıştaya altı aylık dönemler halinde gönderilir.
Başvuru sahibi tarafından hazırlattırılacak 1/5000 ve
1/1000 ölçekli imar plânları, alt yapı ve üst yapı projeleri ve bunlarla ilgili
ruhsat ve izinler Bakanlık onayı ve denetimine tâbidir.
Yukarıda sayılan işlemlerin tamamlanmasının ardından,
yatırımın gerçekleşmesi için alınması gereken izin, onay ve ruhsatlar, ilgili
kurumlarca başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın, onbeş gün içinde verilir.
Münferit yatırım yerinin belirlenmesi amacıyla
toplanacak Kurulda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Sağlık,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıkları ile Dış Ticaret Müsteşarlığının
görüşünün alınması zorunludur.
Münferit yatırım tesislerinin yönetim ve işletmesinden
yatırımı gerçekleştiren gerçek ya da tüzel kişiler sorumlu olur.
Yatırımın tamamlanıp tesisin üretime geçebilmesi için
alınması gereken izin ve ruhsatlar da ilgili kurumlarca onbeş gün içinde
verilir.
BAŞKAN - Madde 4/C üzerinde söz talebi?.. Yok.
Madde 4/C'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, çerçeve 5 inci maddeyi
tümüyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Çerçeve 5
inci madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum :
MADDE 6. - 4737 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 5. - Kurulun çalışmaları, endüstri
bölgelerinin seçimi, yatırım izninin verilmesi, bölgenin yönetimi ve
işletilmesi, münferit yatırımlar için izlenecek yol, Bakanlıkça yapılan denetim
ve irtifak hakkı tesis bedelinin tespitine ilişkin usul ve esaslar ile Kanunun
uygulanmasına ilişkin diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum :
MADDE 7. - 4737 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Geçici Madde 1.- Bu Kanunun yürürlük tarihinden
önce 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş
bulunan mevcut organize sanayi bölgelerinden, sanayi parsellerinin tahsis oranı
yüzde elliden düşük olan, tahsisi yapılmamış parsellerin bütünlük arz edecek
şekilde bir arada bulunduğu, alt yapı inşaatı tamamlanmış ya da tamamlanmak
üzere olan karayolu, demiryolu, liman, havaalanı yakınlığı gibi alt yapı
avantajı bulunan bölgelerden Bakanlıkça uygun görülenler, Bakanlar Kurulunca
endüstri bölgesi olarak ilân edilebilirler.
Endüstri bölgesi kurulması talep edilen yerlerde,
organize sanayi bölgelerinin bulunması durumunda, öncelikle mevcut organize
sanayi bölgeleri bu madde uyarınca kısmen veya tamamen endüstri bölgesi olarak
ilân edilebilirler.
Endüstri bölgesi olarak ilân edilen organize sanayi
bölgelerinin yönetim ve işletmesinden, ildeki sanayi odası ya da sanayi ve
ticaret odası bünyesinde kurulacak Endüstri Bölgeleri İşletme Müdürlüğü sorumlu
olur. Organize sanayi bölgesi yönetimi, endüstri bölgesi ilânına ilişkin
Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazetede yayımlanmasını takiben bir yıl içinde,
bölge yönetimini Endüstri Bölgesi İşletme Müdürlüğüne devreder.
Bu bölgelerde, bu Kanun ile tanımlanan yatırımı
gerçekleştiren yatırımcılar, bu Kanun
ile getirilen teşviklerden yararlanırlar.
Organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgelerine
dönüştürülebilmesi için aranan kriterler,
Bakanlık tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulacak yönetmelikle
düzenlenir.''
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteği?.. Yok.
7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum :
MADDE 8. - 4737 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 2 - Üzerinde kurulu sanayi tesisleri
bulunan, arazi alanı yüzellibin metre kareden büyük, kurulduğu dönemde geçerli
olan imar plânları uyarınca gerekli izinleri alarak faaliyete geçmiş, mülkiyeti
yatırımcılara ait alanlar, mülk sahibi gerçek ya da tüzel kişilerin başvurusu
ve Bakanlığın uygun görmesi üzerine, Kurulun değerlendirmesinin ardından
Bakanlar Kurulu kararı ile özel endüstri bölgesi olarak ilan edilebilir.
Birinci fıkra uyarınca özel endüstri bölgesi ilân
edilebilecek yerlerde, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce yatırımını
gerçekleştirmiş olması, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde
Bakanlığa başvuruda bulunması, müracaat tarihi itibarıyla 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu uyarınca Maliye Bakanlığınca belirlenecek yeniden değerleme oranına göre
güncellenmiş en az yetmişbeştrilyon Türk Lirası tutarında yatırımı bulunması,
söz konusu faaliyet için ileri teknoloji kullanılması, yatırımın veya
teknolojinin geliştirilmesine yönelik fizibilite etüdünün sunulması, yatırıma
geçtiği tarihte ÇED mevzuatının yürürlükte olması durumunda, ÇED olumlu kararı
ya da ÇED gerekli değildir kararı alınmış olması, arıtma tesisi için ISO 14000
belgesine sahip olunması, mülkiyet sınırları içinde tevsii imkanı da göz önüne
alınarak gerekli alanın bırakılması şartları aranır.
Özel endüstri bölgelerinin kamulaştırması yapılmaz.
Bölgenin yönetim ve işletmesinden mülk sahibi gerçek ya da tüzel kişiler
sorumlu olur. Özel endüstri bölgesi ilan edilen alanlarda tesisi bulunan gerçek
ya da tüzel kişilerden katkı payı alınmaz.
Bakanlar Kurulu kararıyla özel endüstri bölgesi ilân edilen alanlarda
yer alan ve daha önce izin, onay ve ruhsatları alınmış yatırımların tüm izin,
onay ve ruhsatları, geçersiz kılınmış
olması durumunda dahi, yenilenir.
Yeni alınacak izin, onay ve ruhsatlar,
ilgili kurumlar tarafından onbeş gün içinde verilir.
Özel endüstri bölgelerinde uygulanacak Devlet
yardımları, endüstri bölgelerinde uygulanacak Devlet yardımlarından ayrı olarak
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart söz istemişlerdir; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının çerçeve 8 inci maddesiyle
eklenen geçici 2 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yatırım, istihdam ve üretimin
artmasına yol açacak tüm yasal düzenlemelere hiç kimsenin bir diyeceği yok. Bu
noktada, yabancı veya yerli yatırımcı arasında bir ayırım yapılmaması, hatta
yabancı yatırımcının teşvik edilmesinin de son derece önemli olduğuna
inanıyoruz. Elbette, yabancı yatırımcının da, yerli yatırımcı gibi, sosyal,
evrensel ve hukukî sorumlulukları olacaktır, olmalıdır. Bu noktada, yabancı
yatırımcıya ayrıca bir imtiyaz tanınması söz konusu olmamalı değerli
arkadaşlarım.
Bu kapsamda, yabancı yatırımcıya güven vermek ve
istikrar getirmek adına bürokratik işlemlerin azaltılması yolundaki yasal
düzenlemelere de yine hiçbir diyeceğimiz olamaz. Bunların hepsi olumlu
düzenlemeler değerli arkadaşlarım.
Türkiye artık bu noktada ideolojik tartışmaları çoktan
aştı. Bu sebeple, bu noktada o klasik polemik üslubu içine girerek
"Cumhuriyet Halk Partisi zaten bürokratik, statükocu bir tavır
içinde" şeklindeki eleştirilerin artık gerçekçi olmadığını, hiçbir zaman
gerçekle bağdaşmadığını, yeri gelmişken ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, 58 ve 59 uncu hükümetlerin ortak
bir özelliği ortaya çıktı, bariz bir özelliği ortaya çıktı. Bakıyoruz, Avrupa
Birliği konjonktüründen de istifadeyle, bu konjonktürün de tesiri ve
yönlendirmesiyle, çağdaş, evrensel ve kamu yararına olan düzenlemeler
yapılıyor, en azından görünürde yapılıyor; ancak, hemen devamında, geçici
maddeleriyle veya sınırlı yasal düzenlemelerle bu yasayı kendimiz deliyoruz. Bu
konuda müteaddit uygulamalar yaptık. En son bir örnek vermek istiyorum,
diğerlerine temas etmek istemiyorum. Yolsuzlukla mücadele tasarısı adı altında
Genel Kurul gündemine gelen tasarıda, bunun, çok somut, çok güncel örneklerini
görüyoruz. Bunu Genel Kurulda da tartışacağız. Görüşülmekte olan bu tasarıda da
benzer bir uygulamanın olduğunu görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, bakın, çerçeve 8 inci maddenin
geçici 2 nci maddesi 4 fıkradan ibaret, hayli uzun bir madde; üçüncü
fıkrasındaki bir cümleyi dikkatlerinize sunmak istiyorum. "Bakanlar Kurulu
kararıyla, özel endüstri bölgesi ilan edilen alanlarda yer alan, daha önce
izin, onay ve ruhsatları alınmış yatırımların tüm izin, onay ve ruhsatları
geçersiz kılınmış olması durumunda dahi, yenilenir." Bu yasa gereğince
yenilenir. Bunun anlamı nedir değerli arkadaşlarım? Bunun anlamı, çok açık
olarak şu: Bu firma veya başka firmalar hakkında veya müteaddit firmalar
hakkında yargı kararıyla para cezası verilmiş veyahut idarî merciler tarafından
idarî para cezaları verilmiş ise dahi, bunların tartışmasını dahi yapmayacağız.
Bakın, elimdeki bir başka nota temas etmek istiyorum,
"Bursa İli Orhangazi İlçesi Gürle ve Gemiç Köyleri mevkiinde, 195 000
metrekare birinci sınıf tarım arazisinde kurduğu ve işlettiği nişasta fabrikası
nedeniyle, Kargil Tarım Sanayi ve Ticaret AŞ, 8 ayrı davayla karşı karşıya
geldi. Hükümetten aldığı özel izinle faaliyetini sürdüren Kargil, soruna kalıcı
bir hukukî çözüm istiyor -devam ediyorum- Kargil, bu kapsamda Bursa 2. İdare
Mahkemesi ve Danıştay nezdinde birçok dava açtı..."
Değerli arkadaşlarım, dikkat ve değerlendirmenize
önemle sunuyorum, bu davalar nedir: Yönetmelik değişikliği, çevre düzeni plan
değişikliği, ruhsat, deşarj ve emisyon izinleri iptal ettirilmiş, birçok kez
yürütmeyi durdurma kararı verilmiş; ama, her defasında da yürütme organının
izniyle bu kararların uygulaması, infazı ertelenmiştir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunun anlamı şu, şu anda
getirilen geçici maddenin anlamı şu: Yargı organının yapmadığını, yapılmasını
uygun görmediği çözümü, biz yasama organı olarak özel bir düzenlemeyle yapmak
istiyoruz. Burada Sayın Bakana şunu önemle soruyorum: Bakın, bu tasarının
amaçlarından birisinin de, Kargil veya benzeri firmaları topluma kazandırmak,
yatırıma kazandırmak, istihdama kazandırmak, istihdamı daha da artırmak olduğu
ifade ediliyor. Bütün bunlar yapılırken, yargı kararları gözardı edilerek buna
bir çözüm getirmenin hiçbir hukukî açıklaması olamaz değerli arkadaşlarım.
Burada, yasama organı, özel bir firmanın yargıdaki ihtilaflarını halletme,
çözme organı olamaz.
Soruma tekrar dönüyorum. Bu firma veya benzeri
firmalara mahkeme tarafından verilen para cezalarının tutarı nedir? Bu firma
veya benzeri firmalara, İmar Yasasının 42 ve müteakip maddeleri gereğince,
ruhsatsız kaçak yapı, vesaireden -burada belediye başkanlığı yapan, belediye
mevzuatını çok iyi bilen arkadaşlarım var- verilen para cezalarının tutarı
nedir? Herhalde, tutarlı olmak adına, inandırıcı olmak adına, güven vermek
adına bu bilgilerin burada tartışılması gerekiyor. Bu bilgileri, biz, elbette
öğrenmek istiyoruz, soru önergeleriyle öğrenmek istiyoruz; ama, halen, bunların
cevabını kamuoyu alabilmiş değil. Mademki böylesine özel bir düzenleme
yapıyorsunuz, bu affın kapsamı nedir, niteliği nedir; bunu Genel Kurula
aktarmak, bu durumu kamuoyuyla paylaşmak durumundasınız.
Devamına geliyorum; değerli arkadaşlarım, bu tasarı, 8
inci maddenin özü itibariyle, amacı itibariyle çok açık bir şekilde af
niteliğinde olan bir tasarı, Anayasanın 87 nci maddesi anlamında özel af
niteliğinde olan bir tasarı.
Değerli arkadaşlarım, 87 nci madde çok açık, amir
düzenleme getiriyor. Bu sebeple, bu maddenin oylanmasında -önergemizi de
arkadaşlarımız sunmuş olmalılar; bir anlamda, o önergenin de gerekçesini
açıklamış oluyorum- nitelikli çoğunluğun aranılması gerekir. Hemen ifade edeyim
ki, nitelikli çoğunluğun uygulanıp uygulanmaması, Genel Kurulun takdirine bağlı
olan bir husus değildir. Nitelikli çoğunluğun bulunup bulunmadığını, Başkanlık
Divanı, Başkanlık makamı resen nazara almak durumundadır. Bu, açık olan bir hükümdür. Bunun
tartışılacak bir yönü yoktur. Bu sebeple, bu maddenin oylamasında nitelikli
çoğunluğun aranılması gereğini önemle ifade ediyorum; bu hususu Genel Kurulun
da takdirlerine ve bilgilerine sunuyorum. İnanıyorum ki, Genel Kurul, tasarının
tümünün oylaması esnasında bu hususu da
nazara alacaktır; çünkü, burada, eğer nitelikli çoğunluğu aramaz isek, maalesef, özel bir yasal düzenleme yapmanın
ötesinde, keyfî işlem yapan, yasadışı
işlem yapan, yasadışı inşaat ve yapılama yapan birilerine haksız kazanç
sağlamış olacağız, buna göz yummuş olacağız. İnanıyorum ki, Genel Kurul bu
konuda gerekli hassasiyeti gösterecek, sağduyulu davranacak ve buna göre
kararını verecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Sayın milletvekilleri, AK Parti Grup Başkanvekili,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili, Sayın Bakan ve Komisyon Başkanıyla
odamda istişare etmek üzere, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.01
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati
: 22.30
BAŞKAN :
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER
: Mevlüt AKGÜN (Karaman), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 104 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
611 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
8. - Endüstri
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/823)
(S. Sayısı : 611 ve 611'e 1 inci ek) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 8 inci maddesiyle ilgili, 4737 sayılı Kanuna
eklenen geçici 2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 önerge vardır.
Önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan geçici 2 nci maddenin üçüncü
fıkrasında yer alan "geçersiz kılınmış olması durumunda dahi,"
ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Cevdet
Erdöl |
Eyüp Fatsa |
|
Ankara |
Trabzon |
Ordu |
|
Mevlüt
Akgün |
|
Nevzat
Doğan |
|
Karaman |
|
Kocaeli |
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 611 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun çerçeve 8 inci maddesinde
tanımlanan geçici 2 nci maddenin tasarıdan çıkarılmasını teklif ediyoruz.
|
Tacidar
Seyhan |
Osman
Özcan |
R. Kerim
Özkan |
|
Adana |
Antalya |
Burdur |
|
Atilla
Kart |
Rasim
Çakır |
Algan
Hacaloğlu |
|
Konya |
Edirne |
İstanbul |
BAŞKAN - Okunan bu önerge en aykırı önergedir; bu
nedenle işleme alıyorum.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Kart, gerekçeyi mi okutalım?
ATİLLA KART (Konya) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Ülkedeki yatırım dengesini bozacak ve siyasî
iradenin taraflı olarak yatırım yapılmasına neden olacak ibareler ve tanımlar
yapılmıştır.
Ayrıca, yargı kararlarıyla usulsüz olarak yatırımı
kanıtlanmış firmaların affını sağlayarak hukukun üstünlüğüne gölge düşürecek,
yargı kararlarını hiçe sayacak, sosyal adalet anlayışına darbe vuracak olması
nedeniyle uygun bulunmamıştır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan geçici 2 nci maddenin üçüncü
fıkrasında yer alan "geçersiz kılınmış olması durumunda dahi"
ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe: Bu yasanın uygulanmasında tereddütlere yer
vermemesi için düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın Kart, devam ediyoruz.
ATİLLA KART (Konya) - Başkanlık Divanının takdiri...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çerçeve 8 inci maddenin
geçici 2 nci maddesini kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3'ü okutuyorum :
GEÇİCİ MADDE 3. - Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler,
bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içerisinde hazırlanarak Bakanlıkça
yürürlüğe konulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Arıkan; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Sayın
Başkan ve saygıdeğer milletvekilleri, 4737 sayılı Kanun değişikliğinin
genelinde ve geçici 3 üncü maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
1956 yılından bugüne kadar sanayici bir arkadaşınız
olarak size sesleniyorum. Beni canı gönülden dinleyerek karar vermeniz,
ülkemizin kalkınmasına önemli derecede katkıda bulunacaktır.
Endüstri bölgeleri, 4737 sayılı Kanun uyarınca, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının önerisi üzerine, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon
Kurulunca belirlenen yerlerde Bakanlar Kurulunca kurulabilmektedir.
Tasarı, yabancı ve yerli yatırımcıların bürokratik
işlemlerinin asgarîye indirileceği; planlı, onaylı, altyapısı hazır endüstri
bölgelerinin kurulacağı; ayrıca, var olan ve büyük bir bölümü boş olan organize
sanayi bölgelerimizin, talep edilmesi halinde endüstri bölgesine
dönüştürüleceği ve bu yolla istihdam, katmadeğer yaratılarak ülke ekonomisine
katkıda bulunacağı gibi gerekçelerle sunulmuş olsa da, değişik maddelerinde
gizlenmiş paragraflarda, Türkiye'de, Çevre, Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma, Kıyı, Mera ve Orman Kanunlarıyla ters düşmüş, bu konuda
yükümlülüklerini yerine getirmemiş, hatta, mahkemeler tarafından faaliyetleri
durdurulmuş bazı şirketlerin affını kapsamaktadır.
Tasarı, aynı zamanda, bu şirketlerin yatırım
alanlarının endüstri bölgesi ilan edilmesi halinde tüm hukuksal problemlerinden
kurtulmasını sağlamaktadır. Ayrıca, ülkenin kanunlarını çiğneyerek faaliyet
gösterenler özel teşviklerle mükafatlandırılmaktadır. Böyle bir anlayışın,
sosyal devlet, sosyal adalet, hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığı açıkça
ortadadır.
Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının, yürürlükte olan kanundaki eksikleri tamamlayarak
organize sanayi bölgelerimiz için Endüstri Bölgeleri Kanunuyla ortaya çıkan
eşitsizlikleri gidermesi beklenirken, tasarı, bunlar yerine, kurulmuş veya
kurulacak tesisler için kurum ve kuruluşlara endüstri bölgeleri için başvuru
hakkı getirerek, ülkemizin kentleri, kıyıları ve kırsal alanlarıyla tüm
toprakları, şirketlerin başvurularıyla, endüstri bölgesi statüsüne
dönüştürülecektir.
Bu tasarıya göre, Bakanlığın seçtiği bölgeler yerine,
kurum ve kuruluşların seçtiği yerlerde endüstri bölgesi ilan edilecektir. Gerek
Anayasadaki ilgili maddeler gerek imar ve çevre mevzuatının temel ilkeleri
gerekse cumhuriyet döneminde birlikte ülkeye kazandırılan planlama kavramıyla,
planlı, dengeli kalkınma politikalarının vazgeçilmez kuralı ve koşulu olan
endüstri yatırımları gibi kalkınma ve çevre ilişkilerinde üst düzeyde
yetkilileri bulunan sektörlerde arazi seçiminin, mutlaka, bilimsel ve kamu
yararına bir planlama disiplini içinde belirlenmesi gerekmektedir.
Endüstri yatırımlarının sadece kendi oluşturdukları
etkilerinin değil, kendileriyle birlikte yarattıkları yeni nüfus ve yapı
yoğunlukları da dikkate alındığında, planlama kavramından uzak yer
seçimlerinin, ulusal ölçekte ne denli onarılmaz zararlara yol açacağı
ortadadır. Plansız anlayışla sanayi yığılmasına maruz bırakılan Adapazarı,
Kocaeli, Yalova kuşağındaki 1999 deprem felaketi bunun bir örneğidir. Yer seçimlerinin
belirlenmesinde mimarlık, şehircilik, planlama ilke ve hedefleri ile ulusal
değerlere saygı ve çevre bağlılığının belirleyici olması gerekmektedir.
Tasarı, tüm bunları yok saymakta, hatta kurulu tesisler
için "Bakanlar Kurulu kararıyla özel endüstri bölgesi ilan edilen
alanlarda yer alan ve daha önce izin, onay ve ruhsatları alınmış yatırımların
tüm izin, onay ve ruhsatları, geçersiz kılınmış olması durumunda dahi
yenilenir. Yeni alınacak izin, onay ve ruhsatlar, ilgili kurumlar tarafından
onbeş gün içinde verilir" ifadeleriyle, tüm yargı kararlarını da hiçe
saymaktadır.
ÇED olumlu kararları olan veya ÇED gerekli değildir
kararı verilen bir faaliyet için, ilgili kurumlarca, başkaca hiçbir işleme
gerek kalmaksızın onbeş gün içinde irtifak hakkı dahil...
BAŞKAN - Sayın Arıkan, bir dakikanızı rica ediyorum.
Değerli milletvekilleri, işin sonuna geldik, biliyorum
hep yorulduk; ama, rica ediyorum, sayın hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın Arıkan.
MEHMET ALİ ARIKAN (Devamla) - AKP'li arkadaşlarım her
zaman beni dinlerdi ve ben, gerçekleri söylüyorum burada; lütfen dinleyiniz.
Takdir sizindir.
...gerekli tüm izin, onay ve ruhsatlar verilerek, ÇED
dışında alınması gereken tüm izin, onay
vesairenin gereksizliği ortaya konulmaktadır.
Bu tasarı, ülkenin, her anlamda planlı gelişme ve
kalkınmasını tümüyle sekteye uğratacaktır. 74 trilyon liranın üstünde yatırım
yapan yatırımcılar, bu yasa hükümlerinden tümüyle yararlanacaktır. Daha düşük
yatırıma sahip olanlar -lütfen, dikkatli dinleyin- küçük ve orta ölçekli
işletmeler için ise, eşitsiz bir durum ortaya çıkacaktır. Endüstri bölgesi
kapsamına girmeyen ulusal işletmeler, özellikle KOBİ niteliğindekiler, eşitsiz
çalışma koşulları yüzünden kapanacaktır. "Endüstri bölgesi olmasını
isteyen bir şirketin -bu şirket uluslararası da olabilir- talebiyle karar
verilen arazilerdeki özel arsaların acele kamulaştırma yoluyla yatırım yeri
tahsisi yapılır" ifadesi demokratik değildir. Zira, Özel Mülkiyet Kanunu,
arazi ve arsaların 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesinde, özel
kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların bu
usule göre kamulaştırılabileceği hükmü yer almaktadır.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Yer almaktadır...
MEHMET ALİ ARIKAN (Devamla) - Onu ben yazdım zaten.
Nasıl bir olağanüstü durumunun söz konusu olduğu,
herhangi bir yabancı şirket için özel mülkiyetin acele kamulaştırılmasının
nasıl bir olağanüstülük olduğu da açıklanmaya muhtaçtır. Bu gerekçelerle,
tasarıya katılmamız mümkün değildir.
Sayın Bakanım, sizin heyecanınızı çok iyi anlıyorum,
sizin de eski bir sanayici olduğunuzu biliyorum. Size, milletimiz adına, son
bir çağrıda bulunuyorum. Geliniz, bu tasarıyı çekelim, tasarının içinde bulunan
yanlışlıkları düzelterek adaletli bir şekilde acilen çıkaralım, ülkemizdeki
çarpık sanayileşmeyi önleyelim.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıkan.
Çerçeve 8 inci maddenin geçici 3 üncü maddesi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, çerçeve 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakanım, buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; onayladığınız bu yasanın,
ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Endişe duyan arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum ve
ricam şu: Eğer bu kanunu tümüyle okur ve değerlendirirlerse, hiçbir endişeleri
kalmayacaktır.
ATİLLA KART (Konya) - Tümünü okuduk Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Son
olarak, Komisyon Başkan ve üyelerine ve -her iki partinin- hem İktidar
Partisinin hem de Anamuhalefet Partimizin grup başkanvekillerine ve söz alan
arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 23 Haziran 2004 Çarşamba günü
saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati
: 22.48