DÖNEM
: 22 CİLT : 50 YASAMA YILI : 2
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
94 üncü Birleşim
27 Mayıs 2004 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- Erzurum Milletvekili İbrahim
Özdoğan'ın, Erzurum'un tarih, kültür ve tabiat güzellikleri ile turizm
potansiyelinin değerlendirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
Özpolat'ın, Bakırköy Sümerbank İşletmesi çalışanlarının özelleştirmeden doğan
sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Sekmen'in, İstanbul'un fethinin 551 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması
B) Tezkereler ve Önergeler
1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun
(6/709) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/186)
2.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in
(6/1088), (6/1089) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin
önergesi (4/187)
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/523) (S. Sayısı: 152)
3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve
Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)
5.- Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları
(1/238) (S. Sayısı : 428)
6.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe ve
22 Milletvekilinin; Afyon İli Sincanlı İlçesinin Adının "Sinanpaşa"
Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/89)
(S. Sayısı: 337)
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza
GÜLÇİÇEK'in, ilköğretimde öğretilen din kültürü ve ahlâk bilgisi dersine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/2386)
2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Mavi Akım Projesiyle ilgili bazı iddialara,
- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Mavi Akım Projesiyle ilgili bir beyanına,
- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
kendisine rüşvet teklif edildiği iddiasına,
İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/2396,2397,2506)
3.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in,
okul servis araçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/2408)
4.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun,
Kütahya-Altıntaş İlçesine Ziraat Fakültesi açılmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2451)
5.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun,
Türkiye'de açılan yabancı özel okullardaki eğitim sistemine ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2467)
6.- Ankara Milletvekili A.Gülsün
BİLGEHAN'ın, kız çocuklarının okula gönderilmeleri amacıyla yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2492)
7.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
bir sanayi tesisinin Manyas Gölüne atıklarını bıraktığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/2496)
8.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, sokakta yaşayan vatandaşlara yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in cevabı (7/2607)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
beş oturum yaptı.
Birinci,
İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Oturumlar
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla
Maraş'ın, Şair ve Yazar Necip Fazıl Kısakürek'in 21 inci ölüm yıldönümüne,
Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un, Hatay
İlinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle üreticilerin uğradıkları zararın
boyutlarına ve alınması gereken önlemlere,
İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi.
Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem, NATO
Parlamenter Asamblesi Türk Grubu olarak Afganistan'a yaptıkları ziyaret ve
temaslarla ilgili izlenimlerine ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan
Yerlikaya ve 29 milletvekilinin, Tunceli İlinin turizm imkânlarının
araştırılması (10/192),
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23
milletvekilinin, Türkiye'deki işsizliğin ve yoksulluğun boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi(10/193),
Amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Gıdaların
Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
(1/238) (S. Sayısı: 428),
5 inci sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731)
(S. Sayısı: 349),
Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
2 nci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),
3 üncü sırasında bulunan, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523)
(S. Sayısı: 152),
4 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305),
Görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;
Ertelendi.
6 ncı sırasında bulunan, Maden Kanununda
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/360,
2/128) (S. Sayısı: 451), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan
açıkoylamadan sonra kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
7 nci sırasında bulunan, Mera Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/770) (S.
Sayısı: 439) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
Saat 22.10'da toplanılmak üzere, Dördüncü
Oturuma 22.01'de son verildi.
|
|
İsmail
Alptekin |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Enver
Yılmaz |
|
Yaşar
Tüzün |
|
Ordu |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
Mera Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/770) (S. Sayısı: 439) görüşmeleri
tamamlandı; tasarının kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı.
27 Mayıs 2004 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 00.28'de son verildi.
|
|
Nevzat
Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Enver
Yılmaz |
|
Yaşar
Tüzün |
|
Ordu |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 137
II. - GELEN KÂĞITLAR
27 Mayıs 2004 Perşembe
Tasarı
1.- Mikro Finans
Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı (1/818) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.5.2004)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.05
27 Mayıs 2004 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 94 üncü Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakikalık
süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin,
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
tarih, kültür ve doğa kenti Erzurum'un zengin turizm potansiyeliyle ilgili,
Erzurum Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özdoğan'a aittir.
Buyurun Sayın Özdoğan.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- Erzurum
Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, Erzurum'un tarih, kültür ve tabiat
güzellikleri ile turizm potansiyelinin değerlendirilmesine ilişkin gündemdışı
konuşması
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Doğu Anadolu Bölgesinin
kuzeydoğu kesiminde yer alan, 25 060 kilometrekare alanıyla bölgenin en büyük
ili olan Erzurum, eşsiz tabiat güzellikleri, tarihî zenginlikleriyle...
BAŞKAN - Sayın Özdoğan,
bir dakikanızı rica edeyim.
Değerli arkadaşlar...
Sayın milletvekilleri...
Sayın milletvekilleri,
hatibi dinlemekte zorlanıyoruz; rica ediyorum, lütfen...
Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)
- Doğu Anadolu Bölgesinin kuzeydoğu kesiminde yer alan, 25 060 kilometrekare
alanıyla bölgenin en büyük ili olan Erzurum, eşsiz tabiî güzellikleri, tarihî
zenginlikleriyle, turizme en müsait ilimizdir. İlimizin tarihî İpek Yolu
üzerinde bulunması, tarih boyu, önemli bir yerleşim alanı ve ticaret merkezi
olmasını sağlamıştır. Bu sebeple, birçok tarihî ve kültürel değerleri içinde
barındırır. Erzurum'da, tarihöncesi devirlerden günümüze kadar ulaşan birçok
kültür ve medeniyete ait kalıntılar ile özellikle Selçuklu ve Osmanlı
dönemlerine ait tarihî eserler mevcuttur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Erzurum'da turizmin çeşitlendirilmiş potansiyelini aşağıdaki
başlıklar altında sıralayabiliriz: Kültür turizmi, inanç turizmi, termal
turizmi, akarsu sporları, rafting ve doğa yürüyüşleri, kongre turizmi, kış
turizmi, spor turizmi.
Tabiat şartlarının ve
coğrafî konumunun uygunluğu, Erzurum'un, Anadolu'daki en eski yerleşim
merkezlerinden birisi olmasını sağlamıştır. Erzurum, çok eski tarihlerden bu
yana süregelmiş tarih ve kültür varlıklarını bir arada barındırır. Erzurum'daki
tarihî değerleri, Selçuklu ve Osmanlı dönemi Türk-İslam eserleri
oluşturmaktadır. Benim inancım odur ki, Erzurum'un vitrine süreceği en önemli
değeri geçmişidir. Bilindiği gibi, Anadoluda, üç büyük dine mensup toplumlar,
yüzyıllarca bir arada yaşamışlardır. İlimizde, bu toplumlardan günümüze ulaşan,
hem dinsel hem sanat tarihi ve hem de mimarî açıdan orijinallik taşıyan önemli
eserler mevcuttur. Bu eserlerin bakım, onarım ve çevre düzenlemelerinin
yapılıp, ilimiz turizmine aktif bir şekilde katılmasının sağlanması
gerekmektedir.
İlimizin ova kesimlerinde
tektonik kökenli havzalar bulunması sebebiyle, Pasinler, Ilıca ve Köprüköy İlçelerimizde sıcak su kaynakları ve
kükürtlü kaplıcalar mevcuttur. Bu kaplıcaların turizme bütünüyle kazandırılması
için, sağlık ve tedavi merkezleriyle bütünleştirilerek, daha aktif hale
getirilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarihî, kültürel ve doğal değerlerle beraber bir üniversite
şehri olan ilimiz, Doğu Anadolu Bölgesinin bir kültür ve spor merkezidir.
Birçok bilimsel kongreye ev sahipliği yapan Atatürk Üniversitesi, yerli ve
yabancı turistin, akademisyen ve uzmanın ilimizi tanımasını mümkün kılacaktır.
İlimiz, kış turizmi ve
kış sporları bakımından büyük bir potansiyele sahiptir. Palandöken Kayak
Merkezinde yapılan ulusal ve uluslararası spor etkinliklerinin yanında, tur
kayağı, atlı kızak, kar güreşi ve kar voleybolu gibi mahallî spor etkinlikleri
de yapılmaktadır. Amacımız, bu mahallî sporları ulusal ve uluslararası düzeyde
tanıtıp, ilimizi bu sporların cazibe merkezi haline getirmektir.
Ayrıca, bu mevkiin ulaşım
ve altyapı sorunları acilen giderilmelidir.
Palandöken Dağı, yüksek
rakımı ve yazın serin olması nedeniyle, kulüp takımlarının, bireysel
sporcuların kondisyon yükleme ve antrenman çalışmaları için oldukça uygun bir
yapıya sahiptir ve yeterli derecede konaklama ve sosyal tesisler mevcut olup,
ayrıca, antrenman sahaları tanzim edilerek, Palandöken'in yaz mevsiminde de
ulusal ve uluslararası düzeyde bir sporcu, kamp merkezi haline getirilmesiyle
Türk turizmi için de çok önemli bir rol üstlenecektir.
Erzurum ve yöresinde
dağcılık ve tabiat yürüyüşleri için çekici özelliklere sahip birçok dağ, tepe,
yayla ve vadi bulunmaktadır. Erzurum'un kuzeyinde yer alan Dumlu Dağları
üzerinde, yabancı turistler tarafından günübirlik doğa yürüyüşleri
yapılmaktadır. Bu yürüyüşe giden turistler, Güngörmez Köyünden başlamak
suretiyle, 3 saatlik bir yürüyüşle, "Dumlubaba" diye adlandırılan ve
Fırat Nehrinin önemli kollarından biri olan Karasu'nun kaynağı durumundaki
Soğuksu gözesine varırlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Evet efendim;
buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN
(Devamla)- Bu dağ yürüyüşlerinin benzeri, Erzurum'un güneyinde bulunan
Palandöken Dağlarında da yapılmaktadır.
Ayrıca, rafting sporunun
en iyi yapılabildiği, dünyanın en hızlı akan nehirlerinden biri olan Çoruh
Nehri İspir İlçemizden geçmekte olup, bu sporun ilimizdeki başlangıç yeri de
İspir İlçemizdir. 1993 yılında dünya rafting şampiyonası Çoruh Nehrinde
yapılmıştır.
Yapılacak bu tür
etkinlikler ve organizasyonlar, ilimizin ve ülkemizin tanıtımına ve turizm
gelirlerinin artmasına katkı sağlayacağından, ülkemiz için yapılan tanıtım
fonlarından ilimize pay ayrılması önem arz etmektedir.
Ata sporlarımızdan atlı
cirit, ilimiz, ilçe ve köylerimizde 24 takımla oynanmaktadır. Dünyada tek cirit
oyun stadının Erzurum'da olması ve bu geleneksel sporumuzun ayakta kalmasına destek
olan ilimizin bu spor dalının başta Türk dünyası olmak üzere diğer ülkelere
tanıtımının yapılması, yaygınlaştırılması, tarihimiz, sporumuz, kültürümüz ve
ülkemizin tanıtımı açısından büyük önem arz etmektedir. Bu spor dalımıza
gerekli ilginin gösterilmesi ve desteklenmesini bir millî görev olarak
addetmekteyiz.
Millî mücadele
tarihimizin önemli tabyalarından olan Aziziye ve Mecidiyenin, her zaman bizim
olan ve bizim kalan misyonuna uygun olarak, kültürel, sportif ve turizm amaçlı
bir merkez haline getirilmesi, hem geçmişimizin öğrenilmesini sağlayacak hem de
ilimiz ekonomisinin reel coğrafyasını değiştirecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Erzurum, şehirle ilgili bölgesi, makro ölçekte
topografyasıyla, yeraltı ve yüzeysel su kaynaklarıyla, tarımsal yapısıyla,
jeolojik yapısıyla, alan sınırları içinde yaşayan nüfusun sosyal, ekonomik
yapısıyla sahip olduğu kültürel ve doğal değerlerle, konunun uzmanı olan
ekipler tarafından incelenmeli, şehir için uygun gelişme koridorları
belirlenmelidir.
Anakentin yükünü
hafifletmeye dönük stratejiler oluşturulmalı, birden çok yerleşimi doğrudan
ilgilendiren ulaşım altyapı planları hazırlanmalıdır ki, Erzurum, binlerce
yıllık geçmişini yeniden tazeleyebilsin ve Türkiye'ye de turizmle yeniden bir
buluşma noktası yakalayabilme şansını verebilsin.
Yüce Heyetinizi, tekrar,
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özdoğan.
Gündemdışı ikinci söz,
Bakırköy Sümerbank İşletmesinin özelleştirilmesiyle ilgili, İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Özpolat'a aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, Bakırköy
Sümerbank İşletmesi çalışanlarının özelleştirmeden doğan sorunlarına ve
alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in cevabı
MEHMET ALİ ÖZPOLAT
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakırköy Sümerbankın
satışıyla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sümerbank işletmesi, 12 Mayıs 2004 tarihinde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığınca yapılan bir ihale sonucu satılmıştır. Bedeli 44 000 000
dolardır. İhaleyi alan firma, Doğa Madenciliktir. Firmanın tekstille hiçbir
ilgisi yoktur, mermer ve granit ihracatı yapmaktadır.
Aslında, Sümerbank konusu
yıllardır gündemimizdedir; onbeş yıldır yoğun bir istismara uğramaktadır.
Şimdiye kadar konuya çözücü bir yaklaşım gösteren olmamıştır. Şimdi gelinen
nokta ise, çözüm değil, adaletsizlik noktasıdır. Burada istihdam edilen 677
kişi, bir yıldır süren belirsizlik nedeniyle çalıştırılamıyor. Her biri
birbirinden yetkin bu emekçiler, çalışamamanın, üretememenin sıkıntısını
yaşamaktadırlar; elleri kolları bağlı, yıllardır ekmek yedikleri bu önemli
işletmenin akıbetini bekliyorlar. Bu işçilerin yaş ortalamaları 35 ile 40
arasındadır; yani, en verimli çağlarındadırlar. Emekliliklerine ortalama olarak
sekiz yıl kalmıştır. Her birinin ailesinin en az 4 kişiden oluştuğunu
düşünürsek, yaklaşık 3 000 kişinin
geleceği söz konusudur. Bu kadar insan, yıllardır "ne olacağız"
kaygısıyla yaşama tutunmaya çabalıyorlar. Pek çoğunun ruh sağlığı tehdit
altındadır; ailelerinin huzuru kalmamıştır, geçimsizlikler ve boşanmalar
başlamıştır. Anneler ve babalar çocuklarının gelecek endişesi altında
ezilmektedirler. Onlar hem kendi yaşamlarının devamını sağlamak hem de yurt
ekonomisine katkıda bulunmak için çabalamaktadırlar; ama, nafile... Zaman
zaman, siyasiler, onları ziyaret etmiş, sözler vermişlerdir; ancak, bu konu,
iktidarda değişme anlayışının kurbanı olagelmiştir. Bu siyasîlerin biri de,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin'dir. 1999 yılında
duyarlılık göstermiş, işletmeyi ziyaret etmiştir. Kapatma kararına karşı çıkmış
ve bunu, insanlıkdışı olarak nitelendirmiştir. İşletmeye ve kurumun
çalışanlarına sahip çıkma yönünde sözler vermiştir; ancak, belli ki, devran
döndü ve pek çok şey değişti. Şimdi, insan faktörü ve kamu çıkarı hiç dikkate
alınmadan, insafsız bir özelleştirme uygulanıyor ve kimsenin sesi çıkmıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakırköy Sümerbankın üzerinde bulunduğu arazi, çok değerli bir
arazidir; 87 dönümdür. Bir yanında Kenedy Caddesi, diğer yanında İstanbul
Caddesi uzanmaktadır. Turizm ve rekreasyon alanı, lojman ve spor alanları
vardır. Üzerinde son derece değerli bir makine parkı bulunmaktadır. Sırf bu
makine parkının ederi 5 000 000 dolardır. 1200 yıllık Bizans hamamı kalıntıları
da bu arazinin üzerindedir. Yani, burası, paha biçilmez tarihî ve doğal dokusuyla
birlikte satılmaktadır. Bunca değere biçilen rakam ise, sadece 44 000 000
dolardır. Bu rakamın gerçeği yansıtmadığı, işin uzmanı olmayanlarca bile
kolayca anlaşılır. 1999 yılında, Birleşik Emlakçılar Derneğince beyan edilen
değer 100 000 000 dolardır. Dönemin Devlet Bakanı Yüksel Yalova, bu araştırmayı
bizzat yaptırmıştır. Bugün muadili arsalarla mukayese ettiğimizde, 160 000 000
dolar etmektedir. Yani, neresinden bakarsanız bakın, bu ihale, haksızdır, hukukdışıdır,
kamu malına sahip çıkma anlayışından uzaktır. Bu nedenle, bu ihale, iptal
edilmesi gereken bir ihaledir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Bakırköy Sümerbank işçileri çalışmak istemektedirler. Bu,
sağlanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT
(Devamla) - Askerin, polisin elbisesi için dışarıya para aktarılacağına, boş
duran işçiler ve makine parkı faaliyete geçirilmelidir. İşletme, depo olarak
kullanılan kısma, az bir maliyetle taşınabilir. Böylece, geri kalan arazi de
istenildiği gibi değerlendirilebilir.
Sümerbank, cumhuriyetin
kendi sanayiini kurma, kendi malını üretme atılımlarının ilk adımları arasında
yer almaktadır. Maddî değeri kadar, manevî ve tarihî değeri de yüksektir.
Hepimizin geçmişinde, anılarında, Sümerbank üretimi malların önemli bir yeri
bulunur.
Tüm bunların yanında, bir
de insan faktörü vardır. Dolayısıyla, sorunu, mutlaka, insanı ve kamu
çıkarlarını baz alarak çözmek gerekir, rantı değil...
Yaşadığım ilçede
bulunduğu için konuyla daima ilgilendim ve gelişmeleri yıllar boyunca kaygıyla
izledim. Şimdi, halkın malının, böyle yok pahasına elden çıkarılmasını da aynı
kaygıyla izliyorum.
Tabiî ki özelleştirme
olacaktır; ancak, biz, kamu malını, kamu yararını ve insan faktörünü
önemsemeyen, ilkesiz özelleştirmeye hayır diyoruz!
İşte, TÜPRAŞ örneğinde
olduğu gibi, haksız özelleştirme yargı engeline takılıyor. Sümerbank konusunda
da bu noktaya gelinmeden yanlışlıktan dönülmeli, ihale iptal edilmelidir; kamu
yararını ve insan faktörünü gözeten
yeni bir ihale açılmalıdır.
Bu düşüncelerle, tekrar,
hepinizi saygıyla selamlıyor, saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özpolat.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Hükümet adına cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN - Evet, Hükümet
adına konu cevaplandırılacak.
Buyurun Başbakan
Yardımcımız Sayın Şahin.(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Saygıdeğer adaşım, İstanbul
Milletvekili Mehmet Ali Özpolat Beyin yapmış olduğu gündemdışı konuşmayla
ilgili görüşlerimizi ifade etmek için huzurunuzdayım.
Sayın Özpolat, Bakırköy
Konfeksiyon Sanayii İşletmesinin -ki, Sümer Holdinge bağlıdır-
özelleştirilmesiyle ilgili bir değerlendirme yaptılar ve benim, geçmişte, bir
muhalefet partisi milletvekili olarak, bu işletmenin özelleştirilmesine karşı
çıktığımı, bu nedenle, bahis konusu fabrikayı Bakırköy'de ziyaret ettiğimi
söylediler. Bu beyan doğrudur. Evet, ben, 1999 yılında, bu fabrikayı, Sümer
Holdinge bağlı, Bakırköy İşletmesi olarak bilinen Bakırköy Konfeksiyon Sanayii
İşletmesini ziyaret etmiştim. Sadece bununla kalmadım -Sayın Özpolat eğer
araştırma yapmış olsalardı, bu kürsüye çıkıp, bu konuda konuştuğumu da tespit
ederlerdi- buraya çıktım ve şunları söyledim; özet halinde takdim ediyorum: Yıl
1999. Bu fabrika, Galatasaray Üniversitesine hiçbir bedel alınmaksızın
verilmişti. Bu uygulamaya karşı çıktım. Böylesine değerli bir mülkün, tesisin
bir kamu kuruluşuna ücretsiz olarak verilmesini doğru bulmadığımı ifade ettim;
çünkü, devletimizin kaynağa şiddetle ihtiyacı olduğu bir dönemde, eğer, mutlaka
özelleştirilmesi gerekiyorsa, bu tesisin özelleştirilmesi gerektiğini söyledim
ve bir şey daha ifade ettim; burada çalışan işçiler asla mağdur edilmemelidir,
diğer kamu kurum ve kuruluşlarında, mutlaka, bunlara iş bulunmalıdır dedim 1999
yılında.
"Peki, siz ne
yaptınız?.." Şimdi buna cevap veriyorum: Değerli arkadaşlarım, neden bu
fabrika özelleştirilmek zorunda kalınmıştır. 1850 yılına dayanır bu fabrikanın
geçmişi. O yılda, sarayın ve ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş
olan bir fabrikaydı. 1933 yılında Sümerbanka bağlanmıştır. 1985 yılında da, bu
fabrika, birtakım bölümleri kapatılarak, sadece konfeksiyon işi yapan bir
fabrikaya dönüştürülmüştür. 2002 yılına kadar, Millî Savunma Bakanlığının ve
Jandarma Genel Komutanlığının hazır giyim ihtiyacını karşılıyordu ve tabiî ki,
buradaki işçiler de, ellerinde iş olduğu için çalışıyorlardı.
Değerli arkadaşlarım,
ancak, 1999 yılından sonra Kamu İhale Kanunu çıktı. Şimdi, hem Millî Savunma
Bakanlığımız hem Jandarma Genel Komutanlığımız, eğer, mensupları için giysiye
ihtiyaçları varsa, Kamu İhale Kanununa göre, ihaleye çıkmak zorundalar.
Bizde konfeksiyon sanayii
gelişti. Bu ihalede, Bakırköy Sümerbank Konfeksiyon Sanayiinin verdiği
değerler, özel sektörün verdiği değerlerle eşit olmuyor; özel sektör çok daha
iyi fiyatlar verdiği için, bu ihaleleri özel sektör alıyor ve dolayısıyla, bu
fabrika, artık, iş alamaz duruma geldi.
Sonra ne oldu; bakınız,
2000 yılında 9 trilyon 461 milyar lira, 2001 yılında 14 trilyon 32 milyar lira,
2002 yılında 18 trilyon 54 milyar lira, 2003 yılında da 21 trilyon 672 milyar
lira zarar etti. Bu yıl ne kadar zarar olacak, bilemiyorum; şu artış oranına
bakarsanız, 25 trilyon gibi bir zararı olacak.
Şimdi, ne yaparsınız, ne
yapmanız gerekir?.. Sürekli, Hazineden, milletten topladığınız vergilerden, bu
zararı kapatmak için, oraya para vereceksiniz.
Orada çalışan işçilerin
bunda bir kusuru yok; onlar, gerçekten, çalışmak istiyorlar; ama, demin
söylediğim nedenlerle, iş verilemiyor, iş alamıyor; çünkü, Türkiye, serbest
piyasa ekonomisine geçti. Demin söylediğim gibi, Kamu İhale Kanunu çıktı. Kamu
kuruluşları, ancak, bu ihalelerle bir işi verebiliyorlar; bir mal alacaklarsa,
bu ihaleler sonucu alabiliyorlar. Bu fabrika, artık, kamudan iş alamaz duruma
geldi. Yapmanız gereken nedir; yapmanız gereken, bir an önce, bu fabrikayı,
değerine elinizden çıkarmaktır.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT
(İstanbul) - Yok pahasına satılma yok ama...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, 2003 yılında ihaleye çıkarıldı,
değerini bulamadı. Bu yıl tekrar ihale yapıldı ve -biraz önce Sayın Özpolat'ın
da ifade ettiği gibi- 44 000 000 dolara ihale edildi. Türk parasına çevirirsek,
herhalde bu 66 trilyon lira yapar; bunun KDV'si de var, vergisi de var, buradan
aşağı yukarı 70 trilyonu geçecek bir bedeldir devletin alacağı; çünkü, buradan
KDV falan da alacaktır.
MEHMET ALİ ÖZPOLAT
(İstanbul) - Bir binanın değeri 60 trilyon lira.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, bu değer, uzmanların ifade
ettiğine göre, şu ana kadar verilmiş en iyi değerdir. Tabiî, daha henüz ihale
süreci bitmedi; çünkü, Rekabet Kurumu Başkanlığından görüş isteniyor. Rekabet
Kurumu Başkanlığı bu ihaleyi ve değeri uygun bulursa zaten özelleştirme işlemi
tamamlanacak.
Şimdi, bakınız, eğer burası
elden çıkarılmazsa, bir an önce özelleştirilmezse, şimdi 44 000 000 dolar değil
mi, Türk parasına çeviriyoruz, 66 trilyon lira, ikibuçuk sene sonra bu para
sıfırlanır; çünkü, zaten sürekli Hazineden 25 000 000 dolar aktarıyorsunuz.
Akıllı tüccar ne yapar; bir an önce, zararın neresinden dönülürse kârdır
diyerek hareket eder ve bu özelleştirmeyi yapar.
Cumhuriyet Halk
Partisinin de programında özelleştirme var. Cumhuriyet Halk Partisi de,
iktidarda olsa, bunu aynen böyle yapacaktı. Bunun başka türlü bir alternatifi
yok. Bu para, şu anda verilmiş olan en iyi değerdir; ben bir araştırma yaptım.
1999 yılında söylediğim şuydu: Bunu bedava vermeyin; bir kamu kuruluşuna bedava
veriyorsunuz. Biz bedava vermiyoruz. Bir şey daha söyledim: Bu işçileri ne
yapacaksınız? Bakın, biz, onbeş gün önce Bakanlar Kurulunda bir karar aldık.
Bakanlar Kurulu bu kararıyla, özelleştirme nedeniyle işsiz kalan ve işsiz
kalacak olanları, Devlet Memurları Kanununun 4/c maddesine göre, diğer kamu
kurum ve kuruluşlarında geçici personel olarak görevlendirecektir. Peki, niye hemen
uygulamaya geçmediniz; uygulamaya geçeceğiz; ama, bu insanlara nasıl para
ödeyeceğiz; bütçe kanununun bir maddesinde değişiklik gerekiyor, Özelleştirme
İdaresinin yasasında bir maddelik değişiklik gerekiyor. Bu değişikliklerle ilgili
hazırladığımız bir kanun taslağı Bakanlar Kurulunun imzasındadır, önümüzdeki
hafta muhtemelen buraya gelecektir. Süratle buradan geçecek.
Daha önce, 1994 yılından
beri özelleştirme nedeniyle mağdur olmuş, emekliliği de hak edemediği için, iş
de bulamadığı için gerçekten güç durumda olan insanları, biz, kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edeceğiz. Demin söylediğim Sümer Holdinge bağlı
Bakırköy Konfeksiyon Sanayii İşletmesinde çalışan 694 kişinin -sanıyorum, burada 14 de memur var- hiçbiri
mağdur edilmeyecektir.
1999 yılında ne
söylemişsek onu yapıyoruz. Bu işçileri mağdur etmeyin dedik o zamanki iktidara.
Şimdi biz İktidar olduk, biz geldik; ama, mağdur etmeyeceğiz. İşte, mağdur
etmeyeceğimize dair Bakanlar Kurulu kararını hazırladık, yasası da geliyor.
Şu anda beni dinleyen, bu
fabrikada çalışan sevgili işçi kardeşlerim hiç müteessir olmasınlar, hiçbir
yeise düşmesinler. Biz kendilerine sahip çıkacağız, eğer emekliliklerini hak
etmemişlerse, mutlaka kamu kurum ve kuruluşlarında kendilerine iş vereceğiz.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Sigortalı da olacaklardır. Mutlaka bu sosyal
haklarını da koruyacağız. O bakımdan...
MUHARREM ESKİYAPAN
(Kayseri)- Değerine sat, değerine!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Şimdi arkadaşlarımız "değerine mi
gitti" diyorlar. İşte Rekabet Kurumu Başkanlığından bunu bekliyoruz.
Rekabet Kurumu Başkanlığı derse ki, bu ihale, mevcut yasalara ve nasafet
kurallarına uygun değildir; işte o zaman yeniden ihaleye çıkarırız. Türkiye
hukuk devletidir, her şeyin çaresi vardır. O bakımdan, endişeye mahal yoktur.
Ben, beni televizyonları
başında dinleyen tüm vatandaşlarımı ve özellikle bu konuşmayı ve cevabı izleyen
Bakırköy'deki Sümer Holdinge ait Konfeksiyon Sanayiinde çalışan tüm işçi
kardeşlerimi saygıyla buradan selamlıyorum. Hiç üzülmesinler, Hükümet olarak,
AK Parti İktidarı olarak ve özellikle bu işten sorumlu bir Bakan olarak
kendilerine sahip çıkacağız, çoluk çocuklarıyla bundan sonra da bir kamu
kuruluşunda mesailerine devam edecekler.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz
isteği, İstanbul'un fethinin 551 inci yıldönümü münasebetiyle, İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Sekmen'e aittir.
Buyurun Sayın Sekmen. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3. - İstanbul
Milletvekili Mehmet Sekmen’in, İstanbul’un fethinin 551 inci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET SEKMEN (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 29 Mayıs 2004 Cumartesi günü
kutlayacağımız İstanbul'un fethinin 551 inci yıldönümü münasebetiyle, şahsım
adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
fetih yıldönümünde, özellikle Sevgili Peygamberimizin "İstanbul mutlaka
fetholunacak; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fethedecek asker ne
güzel asker" methiyesine mazhar olmuş komutan ve askerlerini ve bu güzel
yurdu bize emanet eden başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını
rahmetle, kahraman gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
çağı kapatıp bir çağı açan İstanbul'un fethinden almamız gereken çeşitli
mesajlar vardır; çünkü, bu fetih sıradan bir fetih değildir, Fatih Sultan
Mehmet sıradan bir devlet adamı değildir. Fatih, bir gaye adamı, bir devlet
adamı ve bir barış adamıdır. Fatih Sultan Mehmet, insanı insan yapan yüce
dinimizin coşkusundan sapmadan, zamanın ilim ve bilimine, fen ve sanatına sahip
çıkarak, ortaçağın taassubunu yıkarak yeni bir çağ açan devlet adamıdır. Bu çağla
beraber Batı'da Rönesans ve aydınlanma hareketi başlatılmıştır.
Değerli arkadaşlar,
İstanbul 28 kez kuşatma altına alınmış; ancak, 29 uncu kuşatmada Fatih Sultan
Mehmet tarafından alınabilmiştir. Fatih İstanbul'u fethettikten sonra, farklı
dinlere mensup olan insanlara "bundan sonra inancınız, yaşantınız,
ibadetiniz, canınız, malınız, her şeyiniz benim teminatım altındadır"
demekle, özgürlüğün ve barışın bu fetihle beraber yayılacağını ifade etmiştir.
İstanbul, bir
imparatorluk şehri; Roma'nın, Bizans'ın, Osmanlı'nın şaheserlerini bünyesinde
toplamış, tabiatın ona sunduğu muhteşem konumunu büyük sanatkârların güzel
eserleriyle uyum içinde gözler önüne sermiştir. Ancak, ne üzücüdür ki, geçen
yüzyıllar, bu şehri her bakımdan yıpratmış, çaptan düşürmüş, hak etmiş olduğu
değerlere kavuşturamamıştır. Klasik bir nostalji edebiyatıyla, yıkılıp
yakılanlara, uçup gidiverenlere ağlayıp sızlamak yerine, Uğur Derman Beyefendinin
"Türk Hat Sanatının Şaheserleri" albümünde zikrettiği o zarif
beytiyle "Ele geçmezse eğer sevdiğimiz/ Çare ne, eldekini sevmeliyiz"
felsefesiyle hareket ederek, eldekini sevmek ve geliştirmek durumundayız.
Değerli arkadaşlar,
İstanbul, tarih boyunca birçok insanın ilgisini çekmiş, nice seyyahlar,
edebiyatçılar, turistler bu şehri seyir için gelmişlerdir. Bir kısmı bakıp
geçmiş, bir kısmı ise can gözüyle İstanbul'u derinlemesine incelemiş ve
keşfetmeye çalışmıştır.
İstanbul'u diğer dünya
şehirlerinden ayıran, farklılaştıran birçok özgün tarafı sıralanabilir. Kıtalar
arasında geçiş noktası olması ve üç büyük deniz ulaştırma ağının düğüm
noktasını oluşturması gibi coğrafî ve stratejik birçok yönü vardır. Bunun için,
hakkında en çok şiir yazılan, şarkı bestelenen büyüleyici bir şehirdir.
İstanbul'u sevmek, eldekinin kıymetini bilmekle, eldekini sevmekle olur. Bu
kadar tarihî, coğrafî, kültürel ve mana yüklü şehri nasıl koruyabiliriz;
güzelliklerini, modern dünyanın imkânlarıyla gerek kendi insanımıza gerekse
dünya insanlığının istifadesine nasıl sunabiliriz ve bizler, bu güzel şehrin
temsilcileri olarak neler yapabiliriz?
Değerli arkadaşlar,
sadece nüfusuyla ülkemizin en büyük kenti olmasının yanında, sanayiin, ticaret,
finans kültür ve turizmin de merkezi olan İstanbul, bu özellikleriyle ülke
ekonomisinin can damarını oluşturmaktadır. Ancak, başta deprem riski olmak
üzere, ulaşım, çarpık kentleşme, tarihî eserlerin bakım, onarım ve korunması...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
MEHMET SEKMEN (Devamla) -
... turistik tesislerin yetersizliği, eğitim ve sağlık gibi önemli sorunları
vardır.
Değerli arkadaşlar,
dünyanın en büyük metropollerinden olan İstanbulumuzun yapısal sorunlarını
tespit etmek ve bunların ortaya çıkardığı tüm sorunlarla yakinen ilgilenerek
çözüm üretilmesine katkıda bulunmamız gerekmektedir.
Ülkemizin kalkınması
bakımından âdeta lokomotifi sayılabilecek İstanbul, gerek hükümet gerekse
bakanlıklar, milletvekilleri, belediye başkanları, aydınlar, üniversiteler,
sivil toplum örgütleri, yaşayan halk tarafından sahip çıkılması ve sorunları
üzerine hızla gidilmesi gereken bir şehirdir.
İstanbulumuzun
sorunlarını elbirliğiyle çözerek, en kısa zamanda bu güzel şehrimizi, tarih,
kültür, turistik, finans ve kongreler merkezi haline getirerek, gerek ülkemizin
kalkınmasında gerekse dünya gündeminde söz sahibi olması için var gücümüzle
çalışmalıyız.
Değerli arkadaşlar, tarih
boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan bu büyüleyici şehir
İstanbul'a belediye başkanlığı döneminde büyük hizmetlerde bulunmuş olan başta
Başbakanımıza ve bugüne kadar değişik dönemlerde İstanbul'un gelişimine ve
kalkınmasına katkıda bulunmuş olan herkese teşekkürlerimi sunuyorum ve Necip
Fazıl Kısakürek'in "Canım İstanbul" şiirinden bir bölüm okuyarak
sözlerime son vermek istiyorum. Büyük üstat şöyle der:
"Yedi tepe üzerinde
zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten
sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy
süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgâr, uçan
eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda
oklar çıkar yayından,
Hâlâ çığlıklar gelir
Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz,
İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun,
ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sümbül kokan,
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul...
İstanbul..."
Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sekmen.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Sözlü soru önergelerinin
geri alınmasına dair iki önerge var; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu’nun (6/709) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/186)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 110 uncu sırasında yer alan (6/709) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Atilla Başoğlu
Adana
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
2. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel’in (6/1088),
(6/1089) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/187)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 450 ve 451 inci sırasında yer alan (6/1088) ve (6/1089)
esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Sedat Pekel
Balıkesir
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bundan sonraki gündem maddelerinde metinlerin uzun olması gözönüne alınarak,
Kâtip Üyenin oturduğu yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)
2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S.
Sayısı: 152)
3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili
komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakeresi
ertelenmiştir.
Kamu Yönetimi Temel
Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Komisyon bulunmadığından,
tasarının müzakeresi ertelenmiştir.
Gıdaların Üretimi,
Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
tasarı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
5.- Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/238) (S. Sayısı: 428) (X)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 428 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Kanun hükmünde
kararnameyle ilgili tasarının tümü üzerinde söz istekleri vardır; şimdi, söz
isteklerini Genel Kurula arz ediyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, AK Parti Grubu adına Uşak
Milletvekili Sayın Alim Tunç.
Şahısları adına -6
arkadaşımızın söz isteği var; ancak, geliş sırasına göre söz vereceğim-
Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin, Konya Milletvekili Ahmet Işık, Bursa
Milletvekili Şerif Birinç, Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt, Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan ve Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün.
Hükümet adına, tasarının
tümü üzerinde, Sayın Bakanın da söz isteği var; Sayın Bakan, gruplardan önce mi
konuşmak istiyorsunuz, sonra mı?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Gruplardan sonra konuşayım.
BAŞKAN - İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin'e
aittir.
Süreniz 20 dakika Sayın
Ergin.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA GÜROL
ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşünü açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri ve
yüce ulusumuzu, kendi adıma ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sosyal antropologlar, insanoğlunun yaradılışından sonra duyduğu ilk korkunun
ölüm korkusu değil açlık korkusu olduğunu ifade etmektedirler. Dünyamız, bugün,
yaşadığı ilk korku olan açlık korkusunu yeniden yaşıyor. Her 7 insandan 1'inin
kronik yetersiz beslenme durumunda olması, tüm dünyanın ilgisinin, bugüne kadar
hiç olmadığı ölçüde, gıda ve beslenme konusunda yoğunlaşmasına neden oluyor.
Daha önemlisi, gittikçe küçülen dünyamızda, açlığın Afrika'nın en ulaşılamayan
bölgelerinde yarattığı sorunlar, en ileri ülkelerinde yansımasını buluyor;
yani, artık "tok açın halinden anlamaz" özdeyişi, yerini "aç ve
açıkta olan varsa tok olana da huzur yok" gerçeğine bırakıyor. Tok
olanlar, en azından kendi rahat ve huzurları için, açları anlamak, açlığı
ortadan kaldırmak için, bir şeyler yapmak zorunluluğunu duyuyor.
1974'te toplanan Dünya
Gıda Konferansında, açlık, gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmenin on yıl
içerisinde ortadan kaldırılması hedeflenmişti; aradan geçen otuz yıl sonunda,
bırakınız hedefe ulaşmayı, tam aksine, bölgesel, ülkesel ve bireysel gıda
güvencesinde, her geçen yıl daha olumsuz bir tablo ortaya çıkıyor.
Dünyamızın yaşadığı bu ve
benzeri sorunlar, ülkemizde değişik boyutlarıyla yaşanmaktadır. Nitekim,
ülkemizde de, son yıllarda, hem de tüm dünyanın yaşadığından daha önemli
boyutlarda üretim düşmeleri yaşanmaktadır.
Ülkemize, bugün
ürettiğimizden daha fazla bitkisel yağ hammaddeleri ithal etmekteyiz, değişik
süt ürünleri ithal etmekteyiz. Yurdumuza hem kaçak hayvan hem de kaçak et
girmese, tüketecek et bulamayacağız. Pirinç üretiminin 2 katını ithal
etmekteyiz. Zaman zaman ekmeklik, fakat, sürekli olarak da makarnalık buğdayı
ithal etmekteyiz. Bunlar da yetmezmiş gibi, kendimize yeterli olduğumuz ender
ürünlerden biri olan şekerpancarı üretimini, dış telkin ve dayatmalarla kıstık;
tatlandırıcı imal etmek için Amerika'dan önemli miktarda mısır getiriyoruz.
Gerekli olmasa bile, önemli miktarlarda değişik meyve, sebze dışalımı
yapıyoruz. Gidiş, iyi gidiş değildir.
Hepsinden önemlisi, ülke
içerisinde, bölgeler arasında ve bireyler arasında önemli düzeyde beslenme
farklılığı vardır; çünkü, gelir bölüşümü adaletsizdir. Ulusal gelirden çeşitli
kesimlerin aldıkları pay, asla hakkaniyete uygun değildir. İnanılmaz ve kabul
edilemez bir rantiye sınıfı yaratılmış, önemli miktarda bir kitle açlık
sınırında yaşamak zorunda bırakılmıştır. Toplum dengeleri altüst edilmiş,
korkunç boyutta bir mutsuz kitle yaratılmıştır.
Türk-İş raporuna göre, bu
mayıs ayında, 4 kişilik ailenin açlık sınırı 481 000 000 liradır; yani,
yalnızca yemesi ve içmesi için, 4 kişilik bir aileye, en az 481 000 000 lira
gerekmektedir.
Dünya Bankasının
verilerine göre, Türkiye'de yaşayan her 100 kişiden 13'ü asgarî beslenme
standardının, 24'ü ise asgarî tüketim kalıbının altında yaşamaktadır. Kırsal
kesimde yaşayan her 100 kişiden 30'u, kentte yaşayan her 100 kişiden 17'si
yoksuldur.
Bugün dünyada da
Türkiye'de de yeni görüşlerin oluşması gereksinimi ortaya çıkmıştır. Artık,
dünya, tarımı öne almayan anlayışların toplumlara ve tüm insanlığa refah ve
huzur getiremeyeceği anlayışına gelmiştir. Türkiye'nin de, bu anlayışa gelme
zorunluluğu vardır. 1980'lerin, tarımı dışlayan, tarıma kaynak aktarımını ülke
lehine görmeyen anlayışı, kafasını duvara çarpmıştır. Tarım her gün geriye
giderken göç olgusu sürekli ivme kazanmış, köyden kente, kentten büyük kente
göç, âdeta seferberlik halini almıştır. Başlangıçta kırsal kesim insanını
sıkıntıya sokan tarımı dışlayıcı anlayış, sonunda etkisini metropollerde
göstermeye başlamıştır. Hem kırsal kesimin, hem kent halkının huzurlu, rahat
yaşaması, her şeyden önce, tarımsal üretimin ve tarımsal gelirin artışına bağlıdır.
Nüfusun yarısına insanca
bir yaşam getirilmeden, diğer yarısının insanca yaşamayı sürdürme olanağı
yoktur. Tüm insanlık için sonuçları çok belirgin olarak ortaya çıkan iki sorun
vardır: Nüfus artışı sorunu ve gıda sorunu. Ülkemiz, bugün, her iki sorunu da
en net biçimiyle yaşamaktadır. Nüfusun hızlı artışı, gıda üretiminin istenilen
düzeyde olmayışı, fazla şaşırtıcı değildir. Asıl şaşırtıcı olan, gerçek tüm
çıplaklığıyla ortadayken, olumsuzlukları yaratan aymazlıkların sürdürülmesi,
olumlu adımlar atmada tereddütlü davranılmasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
gıdaya ilişkin sorunların tümü iki kavram altında toplanır. Bu kavramlar,
maalesef, zaman zaman ülkemizde birbirine karıştırılır. Bunlar, gıda güvencesi
ve gıda güvenliği kavramlarıdır. Bunlar birbirinden tam anlamıyla farklı
kavramlardır. Gıda güvencesi, her insanın bedensel ve ruhsal sağlığı için
gereken yeterli ve dengeli gıdaya erişme hakkıdır, onu elde edebilme hakkıdır.
Gıda güvenliği ise, gıdaların insan sağlığını bozmayacak bir yapıda üretilmesi
ve sunulması durumunu ifade etmektedir.
2000'li yıllarda
hedefimiz, her bireye güvenilir gıdaya erişme güvencesinin sağlanmasıdır. Uzun
dönemde gıda güvencesinin sağlanması ve sürdürülebilmesi tarımsal üretimin
artırılmasına bağlı olduğu için, tarıma yapılan yatırımların ve desteklerin
artırılarak sürdürülmesi önem kazanmaktadır. Nüfus büyümesinden, yükselen yaşam
standartları ve büyüyen kentleşmenin sonucu tüketim biçimlerindeki değişiklik
nedeniyle, gıda ürünlerine olan yeni taleplerden ve yeterli beslenemeyen, gıda
bakımından güvencesiz olanların gereksinimlerinden kaynaklanan ek gıda gereksiniminin
karşılanması için, gıda üretiminin geliştirilmesi zorunlu olmaktadır. Üretim
artışları, gelecek kuşakları kalıcı biçimde besleyebilmek için, doğal
kaynakların üretken kapasiteleri korunarak ve çevre korunması sağlanarak elde
edilmelidir. Her erkek, kadın ve çocuğun, kendi fiziksel ve ruhsal
yeteneklerini geliştirmesi bakımından, açlık ve yetersiz beslenme sorunundan
korunma konusunda vazgeçilmez hakkı olduğu bilinmelidir.
Değerli milletvekilleri,
bugün görüşmekte olduğumuz tasarının, yetkilerin tek bakanlıkta toplanması
yaklaşımı olumlu olmakla birlikte, Gıda Yasasının kapsamında olması gereken
bazı konuları kapsamdışı bırakması sakıncalıdır. Ayrıca, tasarı, kaynak aldığı
Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumsuzluklar taşımakta, tüketicinin korunması ve
gıda kontrolünün etkinliği açısından, 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
göre bir geriye gidiş oluşturmaktadır. Tasarının yetkiyi tek merkezde toplama
yaklaşımına aykırı düzenlemeleri değiştirilerek, gıda hizmetlerinin tek
merkezli, tek düzen bir yapıya kavuşturulması sağlanmalıdır.
Gıda maddelerinde
izlenebilirliğin sağlanmasında yem kontrollerinin büyük önemi vardır. Gıda
maddesi olarak tüketilemeyen bazı ürünlerin yem olarak tüketimi ya da yem
maddesi olarak üretilen bazı ürünlerin gıda olarak tüketilmesi söz konusu
olduğundan, gıda mevzuatının yem konusunu da kapsamına alması ve düzenlemesi
gerekmektedir. Nitekim, tasarının müktesebat uyumu gereği dikkate alınması
zorunlu olan Avrupa Birliğinde geçerli karşılık mevzuatı "Avrupa Birliği
Gıda ve Yem Kanunu" adını taşımakta ve gıda, yem, hayvan ve bitki
sağlığını kapsamına almaktadır.
Tasarının, hayvan kesim
yerleri, mezbahalar, kombinalar, entegre et tesislerini ve benzerlerini gıda
işletmelerinden ayrı tutan yaklaşımı, yalnızca bilimdışı olmakla kalmamakta,
ayrıca, gıda hizmetlerinin tek düzenliğini bozma tehlikesi taşımaktadır. Bu
bağlamda, et ve et ürünlerini işleyen gıda işletmelerini diğer gıda
işletmelerinden ayrı tutan yaklaşım yanlış bir yaklaşımdır.
Tasarı, Dış Ticaret
Müsteşarlığının dışticarete münhasır olarak diğer mevzuattan kaynaklanan görev
ve yetkilerini saklı tutmaktadır. Oysa, gıda ve yem ürünlerinin dışticaret
uygulamalarının da bu alanda sorumlu bakanlık tarafından tek merkezli
yürütülmesi doğru olacaktır.
Tasarı, suların üretim ve
satışının kontrolünü Sağlık Bakanlığında bırakmaktadır. Ayrıca, tasarı, Sağlık
Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri yetkileri çerçevesinde bulunan
laboratuvarları da kapsamdışı bırakmaktadır. Bu alandaki tüm istisnalar
sistemin etkinliğini düşürür. Tasarının referans laboratuvarlara ilişkin hiçbir
hükmünün bulunmaması da önemli bir eksikliktir.
Tasarı, gıda
işletmelerindeki sorumlu yönetici uygulamalarını karmaşaya sürüklemektedir. 560
sayılı Kanun Hükmünde Kararname düzenlemesinden geriye düşen tasarı
düzenlemelerinin değiştirilmesi gerekir. Halen yürürlükte bulunan 560 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname, gıda maddeleri üreten işyerlerinde, işletmenin nevi
ve büyüklüğüne göre, gıda bilimi ve teknolojisi konusunda en az dört yıllık
eğitim görmüş kişilerin istihdamını zorunlu kılmaktadır.
Bu çerçevede, gıda
işletmelerinde, ziraat, gıda, kimya, makine, petrol mühendisleri ve veteriner
hekimler sorumlu yönetici olarak görev yapmakta ve işletmenin sağlıklı gıda
üretmesinin teminatını oluşturmaktadır. Buna karşılık, tasarı, istihdam
konusunun yönetmelikle düzenleneceğini belirtmektedir. Bu yaklaşım, gıda
sektörü gibi insan sağlığını doğrudan ilgilendiren bir konuda uzmanlığa dayalı
olmayan istihdam sürecine kapı açabilecek niteliktedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının,
20 beygirgücünün altındaki ekmek ve pasta işletmelerinde ustaların sorumlu
yöneticilik yapabileceğine ilişkin 10 Ekim 2003 tarihli yönetmelik değişikliği,
yukarıdaki kanımıza dayanak oluşturmaktadır.
Ayrıca, tasarı, halen
gıda denetçisi olarak çalışan lise mezunu devlet memurlarının bu görevlerini
kazanılmış hak saymaktadır. Kamu görevlisi özlük hakları kazanılmış hak
kavramını oluştururken, yapılan görevlerin bu hakkı doğurmayacağı açıktır.
Özellikle alanında uzman ziraat, gıda, kimya mühendisi ve veteriner hekimler
dururken, uzmanlık bilgisi olmayan lise mezunu kamu görevlilerinin gıda denetim
hizmetlerinde çalıştırılmaları, tüketici sağlığına aykırı bir düzenleme olup,
tasarı kapsamından çıkarılmalıdır.
İlkeler yasalarda yer
alır, ayrıntı yönetmeliklere bırakılır sevgili arkadaşlarım. Oysa, sorumlu
yöneticinin gıda bilim ve teknolojisi konusunda en az dört yıllık eğitim görmüş
olma koşulunun, gıda denetçisinin ise, üretim nevine göre ziraat, gıda, kimya,
petrol, makine mühendisi ve veteriner hekim olma koşulunun yasa kapsamına
mutlaka alınmasını gerekli görmekteyim.
Sayın Başkanım, acaba,
bir uyarı yapmanız mümkün mü...
BAŞKAN - Evet, aynı
düşüncedeyim.
Sayın milletvekillerinin
hatibi sükûnetle dinlemelerini rica ediyorum.
Arkadaşlar, oturur
musunuz yerinize...
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, benim size verdiğim bilgiler, benim yaşamımın otuzaltı
yılını alan, yirmiiki yılını kürsü başkanlığı, onbir yılını bölüm başkanlığı
olarak geçirdiğim gıda mühendisliği alanındandır. Eğer dinlerseniz, tahmin
ediyorum, siz de, ben de daha mutlu oluruz ve ülkemiz için belki daha iyi
şeyler yapılmasına kaynaklık ederiz diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tasarının ulusal gıda
kodeksi komisyonu ve ulusal gıda meclisi kurma yaklaşımı doğrudur; ancak, bu
yapılara yüklenen işlev ve kuruluş yapıları uyarlı değildir. Özellikle gıda
kodeksinin hazırlanması gibi teknik bir işlev üstlenen ve 7 üyeden oluşan
ulusal gıda kodeksi komisyonunda ilgili bakanlıklar tarafından seçilmiş 2 bilim
adamı bulunmaktadır. Bu sayının yetersizliği açıktır. Bunun yanında,
bakanlıklar tarafından seçilmiş olma koşulunun, bilim adamı yansızlığıyla
bağdaşmadığı da açıktır. Komisyondaki bilim insanı sayısının artırılması ve
belirleme sisteminin üniversitelere bırakılması doğru olacaktır. Aynı
doğrultuda, TÜBİTAK'ın komisyona üye vermesinin sağlanmasını da gerekli
görürüm.
Ayrıca, gıda konusunda en
fazla üyeye sahip sivil toplum örgütü tanımı eksik ve yanlış bir tanımdır.
Anayasanın 135 inci maddesi anlamında kamu kurumu niteliğinde meslek teşekkülü
olan odaların açık tanımının yapılması, ziraat, gıda, kimya mühendisleri odası
ve veteriner hekimler merkez konseyinin komisyona üye vermeleri sağlanmalıdır.
Ulusal gıda meclisi ise,
görev tanımına göre bir danışma organı niteliğindedir; bu nedenle, adı da
işlevine uygun olarak değiştirilmelidir. "Ulusal" sözcüğünün
tanımladığı kapsam da gözönüne alınarak, sözü edilen organın adı, gıda danışma
kurulu olarak değiştirilmelidir. Aynı doğrultuda, üyeleri gıda sektörüyle
ilgili her türlü hizmeti yürüten meslek odalarının, gündemdeki konuya bağlı
olarak çağrılabilecek bir nitelikte değerlendirilmeleri, gerçekten,
düşündürücüdür. Gıda alanıyla ilgili meslek odalarının tümünün ulusal gıda
meclisine üye vermelerine yönelik düzenleme tasarıya eklenmelidir.
Dışsatımdan geri dönen
ürünlerin yurtiçi tüketimine açık kapı bırakacak düzenlemelerde çok dikkatli
olma zorunluluğumuz vardır. Tasarıda "İhraç edilen ürünün geri gelmesi
halinde, gıda güvenliğine uygun olması şartına
bağlı olarak yurda girişine izin verilir. Bu ürünlerin yurt içinde
satışına ancak Türk gıda kodeksine uygun hale getirilmesi koşuluyla izin
verilir" hükmü yer almaktadır. İhraç edilen ve ihraç edilen ülkenin kalite
ve sağlık kurallarına uymadığı için geri dönen bir gıda maddesinin, gıda
güvenliğine uygun olması halinde, yurt içine sokulması yaklaşımı pek fazla
anlaşılmamaktadır. Bu ülke insanının, ihraç edilen ürünü geri çeviren ülke
insanı kadar, sağlıklı, kaliteli ürün tüketme hakkı olduğuna inanıyoruz.
Dışsatımdan geri dönen ve
tasarı yaklaşımıyla, ülkeye sokulan ürünün satışına izin vermek için, Türk gıda
kodeksine uygun hale getirilmesinin etkin denetimi acaba mümkün olabilir mi;
süregiden yapı, bunun tersini kanıtlamaktadır. Dışsatımdan dönen ürünlerin,
yıllardır, yurdumuzda, her türlü içtüketime sunulduğunu, hem de hiçbir uygulama
farklılığı olmadan sunulduğunu hepimiz bilmekteyiz.
Tüm bu sağlığa aykırı
yapının değiştirilmesi için, düzenlemenin "ihraç edilen ürünün geri
gelmesi halinde, Türk gıda kodeksine uygun olması şartına bağlı olarak yurda
girişine ve satışına izin verilir" şekline dönüştürülmesi gerekli görülmektedir.
Bu düzenlemenin, elbette, Türk gıda kodeksinin, diğer ülkelerin benzer
düzenlemelerini de gözönüne alarak revize edilmesi gereğini ortaya koymaktadır.
Gıda deneticilerini
yaptırım gücünden uzak tutan düzenlemeler de değiştirilmelidir. Tasarı,
öngörülün idarî para cezalarının, o yerin en büyük mülkî amiri tarafından
verilebileceği yönünde düzenleme getirmektedir. Gıda denetimlerinin etkinliği
ve denetimlerde saptanan usulsüzlüklere uygulanacak para cezalarının caydırıcı
olabilmesi, denetim yapanın, yaptırım gücüyle donatılması ve yaptırımın zaman
geçirilmeden uygulanabilmesiyle olanaklıdır. İdarî para cezasının o yerin en
büyük mülkî amiri tarafından uygulanacağına yönelik düzenleme, artan bürokrasi
ve zaman kaybıyla birlikte, denetimin etki gücünü de aşındırır.
Kamu yönetimi reformu,
gıda hizmetlerinin yönetiminde yeni karmaşalar yaratacaktır. Kamu Yönetimi
Temel Yasası Tasarısı, gıda denetim hizmetlerini merkezî yönetimden yerel
yönetimlere devretmektedir. Tasarı, merkezî yönetimin laboratuvarlarını, üretme
istasyonlarını, bina, araç gereç, taşınır ve taşınmaz mallarını, alacak ve
borçlarını, bütçe ödenekleri ve kadrolarıyla birlikte yerel yönetimlere
devretmektedir. 2003 yılı Türkiye İlerleme Raporunda ise, Türkiye uygulamasında
iller arasında bir standardizasyon bulunmadığı belirtilmektedir. Yetkinin
tümüyle yerel yönetimlere devredilmesinin, bu alanda yaratacağı kargaşayı da öngörmemiz
gerekir. Oysa, müktesebatına uyum yükümlülüğü içinde bulunulan Avrupa
Birliğinde, bağımsız merkezî gıda otoritesi, denetim sistemini bir bütün olarak
ele almaktadır. Avrupa Parlamentosu ve Konseyinin, Gıda ve Yem Yasasıyla ilgili
genel ilke ve koşulları belirleyen, Avrupa Gıda Güvenliği İdaresini kuran ve
gıda, yem güvenliğiyle ilgili işlemleri belirleyen tüzüğü 28 Ocak 2002
tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen tüzük, Gıda ve Yem
Yasasının genel ilke ve koşullarını belirlemektedir. İzleyen süreçte, Avrupa Birliği
Komisyonu tarafından, yeni bir taslak tüzük hazırlanmış olup, 2005 yılı başında
yürürlüğe girecek yeni yasa, doğrudan veya çevre vasıtasıyla insan ve hayvan
sağlığı üzerinde doğabilecek risklerin önlenmesi amacıyla, hem gıdalara hem de
yemlere yönelik kontrol sisteminin yapısını ve görevlerini açıklamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim,
tamamlayın lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Bu çerçevede, Avrupa
Birliğiyle uyumlu, gıda ve yem güvenliğini sağlayacak bir sistemin
kurulabilmesi, ancak, bağlı taşra teşkilatına sahip gıda ve yem hizmetlerini
birlikte yürütecek bir genel müdürlüğün kurulmasıyla mümkündür.
Tasarı, yukarıda
belirtilen gerekçelerle, kabul edilmekte zorlanılan bir tasarı durumundadır. Bu
tasarının yasalaşması halinde, düzenleme alanında halen yaşanmakta olan yetki
karmaşası, denetimlerdeki yetersizlik ve etkisizlikler, uymakla yükümlü olunan
ilgili Avrupa Birliği mevzuatı ve sistemiyle uyumsuzluklar sürmüş ve
insanlarımızın sağlıklı ve nitelikli gıdaya ulaşma yönündeki beklentileri
karşılanmamış olacaktır.
Bu arada, yeri gelmişken,
çok kısa olarak, transgenik gıdalar ve bitkisel üretimde hormon ve tarımsal
savaşım ilaçlarından, bir iki cümleyle de, izninizle Sayın Başkan, söz etmek
isterim.
Değerli arkadaşlarım,
insanlık, bugün, transgenik ürünlerin insan sağlığına ne gibi etkileri olduğunu
henüz belirlemiş değildir. Bunun için, bizim, ülkemize giren transgenik ürünler
konusunda son derece dikkatli olmamız gerekir. Ancak, ülkemizde analizi
yapılmamakla birlikte, edindiğimiz bilgiler, özellikle soya ve mısır
dışalımıyla, ülkeye, büyük ölçüde transgenik, yani gen yapısı değiştirilmiş,
çeşitli hastalıklara daha dayanıklı, ürünü daha bol bir üretim elde edebilmek
için, bitki içerisinde değişik bitki ve hayvan genleri veya böcek genleri
aşılanmış ürünlerin girdiğini göstermektedir. Bu bakımdan, Bakanlığımızın, bu
konuda, bundan sonra, hiç olmazsa, bu ürünleri tüketecek olanların transgenik
olup olmadığını bilerek tüketmeleri yönünde analitik çalışmalar yapması
gereğini ifade ediyorum.
Bir de, ziraî mücadele
ilaçları ve hormonlar konusunda bir iki cümle söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
uygun kullanıldığında, hormonların, yani bitkisel gelişmeyi düzenleyici olan
maddelerin insan sağlığına olumsuz etkisi yoktur; ama, ziraî mücadele ilaçları,
bu anlamda son derece tehlikelidir ve asıl tehlike de şurada yatmaktadır: Ziraî
mücadele ilaçları hormonlardan ucuzdur; bunun için, çoğu bilmeyerek olsa da,
birkısım üretici, bilerek ziraî mücadele ilaçlarını hormon yerine, özellikle
metamidofoz içeren ilaçları kullanmaktadır. Bunu engellemek de, elbette ki,
Tarım Bakanlığımızın görevidir.
Bu düşüncelerimi sizlerle
paylaştım. Beni dinlediğiniz için, hepinize, sayın milletvekillerine, Sayın
Başkanıma ve Yüce Ulusumuza, tekrar, sevgi ve saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
AK Parti Grubu adına,
Uşak Milletvekili Sayın Alim Tunç; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİM
TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıdaların Üretimi,
Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Meclisi ve bizleri televizyonları başında izleyen halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
560 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname hazırlanırken, ülkemizde mevcut ve geniş ölçüde şikâyet nedeni olan
bu alandaki yetkilerin dağınıklığı ve kargaşanın ortadan kaldırılması hedef
alınmış ve yetkiler iki bakanlıkta toplanmıştır. 1995 yılından itibaren, söz
konusu kanun hükmünde kararname hükümlerinin uygulanmasına başlanmış ve bu
kapsamda çıkarılan Gıda Üretim ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmelik hükümleri
gereğince uygulamalar yapılmıştır; ancak, bu konuda yeterli başarı
sağlanamamıştır. Yetki kargaşası devam etmektedir.
Sağlık Bakanlığı ile
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yetki ve sorumluluk alanında bulunan Türk gıda
mevzuatının tek mevzuat altında toplanarak, Avrupa Birliği standartları ve
Dünya Sağlık Örgütü sözleşmeleriyle uyumlu hale getirilmesi, verimliliğin
artırılması ve gıda hizmetlerinin disiplin altına alınması amacıyla gıda
hizmetlerinin tek elde toplanması kararlaştırılmıştır.
Her iki bakanlığın
mutabakatıyla hazırlanan Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı
4.12.2002 tarihinde Bakanlıkça tali komisyon olarak Tarım Orman ve Köyişleri
Komisyonuna, esas komisyon olarak da Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonuna gönderilmiştir.
Değerli arkadaşlar, her
iki komisyonda da altkomisyonlar kurulmuş olup, kanun tasarısının komisyonlarda
görüşülmesinde, ilgili tüm tarafların görüş, öneri ve katkıları yer almıştır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan kanun
tasarısı hakkında, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği, İçişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu, Maliye
Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşların görüş, öneri ve
katkılarından yararlanılmıştır.
Değerli arkadaşlar,
dünyada teknolojinin gelişmesiyle birlikte toplumun yaşam seviyesinde artan
oranda bir yükselme olmuştur. Buna paralel olarak, gıda üretim ve tüketiminde
yeni eğilimlerin ortaya çıktığı, günümüz tüketicisinin daha ziyade işlenmiş
gıda maddelerine yöneldiği ve bu nedenle gıda sanayiinde oldukça büyük bir
gelişme olduğu gözlenmektedir. Tabiî ki, bu durumda, tüketime sunulan çok
sayıda gıda maddesinin kontrolünün de büyük önem arz ettiği malumdur.
Kanun hükmünde
kararnameyle, gıda maddelerinin teknik ve hijyenik şekilde üretim, işleme,
muhafaza, depolama, pazarlama ve halkın gereği gibi beslenmesini sağlamak,
üretici ve tüketici menfaatları ile halk sağlığını korumak üzere, gıda maddelerinin
üretiminde kullanılan her türlü ham ve yardımcı maddeler, mamul ve yarı mamul
gıda maddeleri ile yan ürünlerinin özelliklerinin tespit edilmesi, gıda
maddeleri üreten işyerlerinin asgarî teknik ve hijyenik şartlarının belirlenmesi,
denetimin yapılması ve gıda maddeleriyle ilgili hizmetlere dair esas ve
usullerin belirlenmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu tasarıyla getirilen yenilikler nelerdir, bizlere neler
getiriyor, biraz da bundan bahsetmek istiyorum.
Tasarı, kapsam
itibariyle, uluslararası gıda düzenlemeleriyle entegre olup, Avrupa Birliğinin,
özellikle 178-2002 IIC sayılı Gıda Tüzüğüyle uyumludur.
Tasarı, hiç şüphesiz ki,
Türk gıda sektörüne açılımlar getirecek, Türk Halkına güvenli gıda sunumunu
mümkün kılacak, tarımsal ve çevre kaynaklarının sürdürülebilir olmasını
sağlayacak pek çok önlemler getirmektedir.
Tasarı, bir çerçeve yasa
olup, gıdaların üretimi, tüketimi ve denetlenmesine ilişkin muhtelif tanımları,
prensip ve kuralları belirlemektedir. Gıda hizmetlerinin usul ve esasları,
tasarının kapsamında işaret edilen yönetmelikler hazırlanacaktır.
560 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye göre, gıda maddeleri üreten işyerlerinin denetimi Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı tarafından, gıda maddeleri satış yerlerinin denetimiyse
Sağlık Bakanlığı tarafından yapılırken, yeni düzenlemeyle, gıda maddeleriyle ve
gıdayla temas eden madde ve materyalleri üreten ve satan işyerlerinin
denetimlerine ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından
belirlenecektir. Yani, yıllardır üzerinde tartışılan yetki karmaşası bu
tasarıyla tek bakanlığa verilerek ortadan kaldırılacaktır.
Değerli arkadaşlar,
uluslararası gelişmeler ve Avrupa Birliğinin gıda yasasındaki gereklilikleri de
gözönüne alınarak, risk analizi, bilimsel komiteler, izlenebilirlik,
bildirimler gibi konulara hüküm getirilerek, AB ilkeleriyle birliktelik
hedeflenmiştir; böylelikle, Avrupa müktesebatına uyum sağlanacaktır.
Gıda işyerleri, gıda
işletmecileri, işyeri sorumluluğu hakkında çeşitli düzenlemeler yapılarak,
kurumsal gelişmelere yol açacak hükümler getirilmiştir. Eklenen tanımlar
içerisinde, gıda endüstrisinin önünü açmak üzere, organik gıdalar, fonksiyonel
özel beyanlı gıdalar, takviye edici gıdalar, özel tıbbî amaçlı diyet gıdalara
ilişkin yeni tanımlar getirilmiştir.
İnsan sağlığının
korunması ve gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla çeşitli hükümler
getirilmektedir. Tüketici haklarının korunmasına ilişkin yeni ve etkili
hükümler getirilmiştir. Tüketiciler, gıda maddesini üreten, ithal eden ve satan
gerçek veya tüzelkişiler tarafından bilgilendirilecek, tüketicilerin
yanıltılması ya da yanlı yönlendirilmesi önlenecektir.
Bakanlığın
yetkilendireceği kamu veya özel kuruluşlar tarafından kontrol ve sertifikasyon
işlemleri yapılabilecektir. Böylece, gıda endüstrisinin normlarında ve
işlevinde gelişme görülecektir.
Türk gıda kodeksinin
hazırlanması ve denetlenmesinde görevli olmak üzere, ulusal gıda kodeksi
komisyonu kurulmasına... Komisyon, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, ilgili kurum ve kuruluşlar ile üniversite öğretim üyelerinden
teşekkül etmiştir. Bu, yeni bir gelişmedir. Gerçekten, bu komitelerle, diğer
bilimsel komiteler kurulması da öngörülmüştür tasarıyla. Böylelikle, yeni
gelişmelere örnek olacak, bu kanunlarla, üreticilerimizin ve tüketicilerimizin
önü açılarak onlara kolaylık sağlanacaktır. Yine, reklam ya da tanıtımın,
tüketiciyi yanıltacak yönde olmaması için tedbirler alınmıştır, yasal
düzenlemeler yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenen gıda
düzenlemelerine ve uygulamalarına dair, görüş, öneri ve katkı sağlamak üzere,
yine ulusal gıda meclisi oluşturulmuştur. Meclis, ilgili bakanlıklar, Dış
Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Türk
Standartları Enstitüsünden iştirak edecek temsilciler ile üniversitelerin gıda,
bitki ve hayvan sağlığıyla ilgili öğretim üyeleri, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu, Gıda İşverenleri
Sendikası, sektör temsilcileri, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları
temsilcilerinden meydana gelecektir.
Sularla ilgili hükümlerin
kapsamı genişletilmiştir. Bu hükümler, doğal kaynak, doğal maden, içme,
işlenmiş kaynak ve işlenmiş madensuyu, tıbbî sular ile yapay sodaların uygun
bir şekilde ambalajlanması ve sularının satış esaslarıdır.
Değerli arkadaşlar,
hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ağır para cezalarından oluşan adlî cezalar,
idarî para cezasına çevrilmiştir. Böylelikle, idareye etkinlik
kazandırılmıştır; ancak, eylemin büyüklüğü durumunda, sağlığın korunmasıyla
ilgili yükümlülükleri yerine getirmeyenlere, adlî ceza olarak, hürriyeti
bağlayıcı ceza ve ağır para cezası öngörülmüştür. Ceza düzenlemelerinde,
cezaların, adil, işletme büyüklükleriyle orantılı, hukuka uygun ve caydırıcı
olması amaçlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, öte
yandan, toplumda görülen yetersiz ve dengesiz beslenmenin tek nedeni üretim
azlığı değildir. En önemli konu, üretimden tüketime kadar geçen devrede gıda
kayıplarının önlenmesi ve yurt düzeyinde dengeli dağıtımının yapılabilmesidir.
Bu konuda yapılan araştırma sonuçlarına göre, gıda maddelerinin, hasattan
tüketime kadar geçen devrelerde çeşitli sebeplerle meydana gelen fizikî kayıp
miktarı yüzde 35'e yakındır. Ürünler istenilen seviyede elde edilse bile,
maddelerin, ihtiyaç duyulan yerlere, kayıplara uğramadan, üretici ve tüketici
menfaatlarını birlikte gözeterek dağıtımının yapılması bazı çabaları ve kanunî
düzenlemeleri gerektirmektedir.
Gıda maddelerinin,
işleme, ambalajlama, depolama, sınıflama gibi teknik işlemlerinin etkili bir
şekilde kontrol altına alınamaması, ileri safhalarda tüketicinin aldanması ve
ihracatın gelişmemesi gibi problemlerin daha da ağırlaşmasına neden olmaktadır.
Milletlerarası ticaretin
büyük önem kazandığı günümüzde, ülkelere düşen sorumluluklar da artmaktadır.
Gıda maddelerini dünya çapında standardize etmek suretiyle, bu sahada
milletlerarası ticaretin daha serbest yapılabilmesi, Dünya Gıda Komisyonunun;
yani, Codex Alimentarius Commıssıon'un başlıca amacını teşkil etmektedir.
Dünya Ticaret Örgütü,
uluslararası ticareti yönetmek ve yönlendirmek üzere geniş yetkilerle
donatılmıştır. Ülkemizce de onaylanan anlaşma ve eklerinde, gıda
güvenilirliğine yönelik tedbirlerin tüm ülkelerce, ayırımcılık yapılmadan, eşit
uygulamalarla yürütüleceği karara bağlanmıştır. Bu amaca ulaşmada, Codex
Alimentarius Commıssıon'unun standartları esas alınmıştır. Ülkemizde, gerek
Avrupa Birliği gerekse Dünya Sağlık Örgütü standartlarına uygun üretimin sağlanması,
mevzuat birliğiyle mümkün görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sonuç olarak, bu kanunla, gıda maddeleri üreten tesislerin
imalat teknolojilerini geliştirebileceğiz. Tüketicilerin sağlıklı ürünler
almalarını sağlayacağız. Tüketicileri ekonomik açıdan koruyacağız. Düşük
kaliteli mamullerin piyasaya sürülmesini önleyip, toplumun sağlıklı
beslenmesini sağlayacağız. Yüksek kaliteli mal üreten sanayicileri de haksız
rekabetten koruyacağız.
Değerli arkadaşlar,
işlenmiş gıda maddelerinin kalitesini de yükseltmek zorundayız. Bu kanunla,
inşallah bunu da başaracağız. Üretimden tüketime tüm aşamalarda kayıpların en
aza indirilmesini sağlayacağız. Ambalajla satılması gereken malların açıkta
satılmasını engelleyeceğiz ve en önemlisi, denetim konusunda kargaşayı bu
kanunla önlemiş olacağız.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarı, bunları, bu sonuçları elde etmek için hazırlanmıştır.
Bu kanunun, ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Tunç.
Şahsı adına, Eskişehir
Milletvekili Sayın Fahri Keskin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerinde görüş ve
düşüncelerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Gıda konusu, çok geniş,
günlerce anlatılması, tartışılması gereken bir konudur; iyi ile kötünün, doğru
ile yanlışın, tamahkâr ile kanaatkârın, sağlıklı ile sağlıksızın karşılaştığı
bir alandır. Bugün, en büyük yargı mercii, maalesef, insan vicdanıdır. Yirmibeş
yıllık, gıda imalatçısı, üreticisi ve pazarlayıcısı olarak karşınızda
bulunuyorum. Yaşam hakkı, insanların en temel Anayasal hakkıdır. Toplum
sağlığını korumak, onun gereğini yapmak devletin aslî görevidir. İnsanların,
yaşayabilmesi, özellikle sağlıklı ve dengeli yaşayabilmesi için beslenmeye
ihtiyacı vardır. Gelişmiş toplumlarda, insana ve insan sağlığına verilen önem
büyüktür. Sağlık denetiminden uzak, sağlıklı olmayan gıdalardan insanlara
bulaşan 250 çeşit hastalık mevcuttur. Sağlıksız beslenmenin tabiî neticesi
olarak, az gelişmiş toplumlarda ortalama yaşam süresi daha kısa olmaktadır; bu
durum, toplumda ölüm oranlarının artmasına sebep olmaktadır. Toplum bireylerinin
fiziksel, fizyolojik ve mental gelişimi engellenmektedir. Günümüzde, gıda
maddelerinin üretiminde gıda katkı maddelerinin kullanımı teknolojik bir
zorunluluk olabilir; ancak, hangi katkı maddesinin hangi gıda maddesinde en
fazla ne oranda kullanılabileceği çok iyi bilinmeli ve açıklanmalıdır.
Yaş sebze ve meyve ile
tahıl üretiminde kullanılan ziraî ilaçların ve hayvancılıkta kullanılan
veteriner ilaçlarının kontrollü olarak kullandırılması şarttır. Hayvan
yemlerindeki katkı maddelerine de çok dikkat edilmelidir. Çiftçilerimiz eğitim
çalışmalarına alınarak, aşırı ilaç ve hormon kullanımının insan sağlığına olan
olumsuz etkilerinin anlatılması lazımdır; yani, eğitilmesi gerekir. Bunun,
sakatlık, erken yaşta ölüm ve erken doğumlarla irtibatının köylümüze
anlatılması gerekir. Tarım zararlılarına karşı ülke çapında biyolojik
mücadeleye geçilmesinin de ayrı bir önemi vardır. Bu arada, ihraç özelliği olan
natürel tarıma geçiş teşvik edilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; basından izlediğimiz kadarıyla, yurtdışına gönderdiğimiz bazı
gıda maddelerinde, kanserojen madde olarak kabul edilen aflatoksinin yüksek
düzeyde bulunduğunu, yine, bazı sebzelerde pestisit düzeylerinin yüksek çıkması
nedeniyle iade edildiğini hepimiz biliyoruz. Bunları üretenler hakkında hangi
işlemler yapıldı? Bunların, iade sonrası akıbetleri ne oldu? İmha mı edildi,
yoksa, içpiyasada mı tüketildi? İçpiyasaya sunulan sebze ve meyvelerin bugün
kontrolü yapılıyor mu? Yurt içinde bunların tahlilini yapabilecek kaç tane
laboratuvarımız var? Hal meyve, sebze girişlerinde bunların analizini
yapabilecek laboratuvarlarımız kurulmuş mudur?
Yine, basından
izlediğimiz kadarıyla, değişik vilayetlerde kaçak domuz üreten ve besleyen
çiftlikler vardır. Mesela, İstanbul İlinde, Şişli, Gaziosmanpaşa İlçe belediye
hudutları içerisinde çok sayıda domuz yetiştirilmektedir. Bunların etrafında
izinsiz kesimhaneler türemiş ve kaçak olarak çalışmaktadır.
Bu domuzlar, İstanbul'un
çöplerini yiyor, İstanbul'un çöplükleriyle besleniyor. Domuz, cam ve metal
parçası hariç, kendi dışkısı dahil, her türlü besinle beslenebilen bir
mahluktur. Yenilen şeylerin insan karakterine tesiri ilmî bir gerçektir.
1 domuz bir yılda üç veya
dört defa doğum yapar. Bir batında 20'ye yakın yavru yapabildiği düşünülürse,
ilk yavrularının da tekrar anneleriyle beraber doğum yaptığı hesaplanırsa, 1
domuz bir yılda 480 domuza ulaşmaktadır. Ülkemiz, domuz tehdidiyle karşı
karşıyadır. Tarım ve bahçe ziraatında, bu durum, millî bir felakettir.
Domuz avı
mükafatlandırılmalı, teşvik edilmelidir. Yurdumuzun her tarafında her dönemde
serbestçe avlanılabilmesi sağlanmalıdır. Avlanmadan ortaya çıkan etlerin
nerelerde, ne şekilde kullanıldığı da ayrı bir muammadır. Dana etinin yarı
fiyatına piyasada alıcı bulduğunu hepimiz bilmekteyiz. Sadece İstanbul'da günde
10 ton domuz eti üretilmektedir. Bu, resmî kaynakların ifadesidir arkadaşlar.
Bu 10 ton domuz etinden sadece 3 tonunun gittiği yerlerin adresi bilinmektedir,
diğer 7 tonu kaçak olarak piyasada kaybolmaktadır. Bu 3 tonun dışında kalan 7
tonun izahı yoktur. Yıllardır domuz kesim yerlerinin üzerine neden
gidilememiştir?
Hangi firmalara domuz eti
ve domuz eti mamulleri kullanma izni verilmiştir; verilmiş ise, bu etler,
nerede ve kimler tarafından tüketilmiştir? Domuz etiyle ilgili ürünleri satan
müesseselerin, camlarında bunu belirtmeleri gerekmez mi?!. Büyük marketlerde
domuz ürünleri ile diğer ürünlerin farklı reyonlarda teşhiri gerekmez mi ?!.
Değerli arkadaşlarım, domuz
etinin en çok kullanıldığı et işletmelerinin başında, salam, sosis ve jambon
imalathaneleri gelir. Domuz etiyle, domuz
yağıyla yapılan veyahut da bu ürünlerle karıştırılan jambon, salam ve
sosisin kalitesi, imalatçı gözüyle, daha yüksek demektir; rengi ve kıvraklığı
daha fazla demektir ve daha fazla tercih sebebidir. Kebap ve lahmacun üreten
işyerlerinin, yemek fabrikaları gibi işyerlerinin hangi eti kullandıklarının
bilimsel metotlarla tespiti ve denetimi şarttır. Aynı işyerinde, aynı
imalathanede, haftanın muayyen günlerinde hem domuz hem de çift tırnaklı hayvan
eti kullanma izni verilemez; bunun, farklı yerlerde, farklı amaçlarla olması,
ayırt edilmesi lazım.
Yine bu arada, 10.2.2000
gün ve 23960 sayılı Türk Gıda Kodeksi
Et Ürünleri Tebliğiyle belirlenen sucuk türleri bölümünde de haksızlık mı yapılmıştır?! Ülkemize has
olan geleneksel Türk sucuğu ortadan kaldırılmıştır; geleneksel lezzet yok
edilmiştir. O sucuk, bizim kültürümüzdü; o sucuk, Türkün damak zevkine uygundu;
o sucuğun içinde ne olduğunu ülkenin her vatandaşı biliyordu; o sucuk, bugün,
bu ülkenin en tanınmış gıda ürünüydü.
Şimdi, bunun içine neler
konuluyor arkadaşlar; sakatat, tavuk eti, boyun eti, kanat etleri o sucukta
yoktu; onun içinde sığır başeti, yürek, böbrek, dalak yoktu; onun içinde
"sucuk benzeri ürün" ifadesi altında, bitkisel madde olarak bilinen
soya ve nişasta bulunmuyordu.
Şimdi, 1 kilogram soya
içine 4 kilogram su karıştırılabilir; bu, özleşmiş bir hamurdur. Dolayısıyla, 1
000 000 lira civarında olan bu karışımın maliyeti 250 000 liraya inmektedir.
Burada vatandaş aldatılıyor, vatandaş et diye ot yiyor; birilerinin cebine
haksız ve bol kazanç giriyor. Bu gıda ürünleri tebliğinin süratle
değiştirilmesi lazım.
Getirilen, Gıda Kodeksi
Et Ürünleri Tebliğine göre, etikette belirtilmek şartıyla, sucuğun içine
kanatlı hayvan etleri, soya unu, sakatat, ciğer, yürek konulabilir; hatta,
diğer tek tırnaklı hayvan eti de konulabilir; etiketinde yazma şartıyla; ibare
budur.
Kanatlı hayvan etleri,
sakatat çok çabuk bozulma özelliğine sahiptir, bekletilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keskin,
lütfen toparlayın.
Buyurun.
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Oysa, bizim kültürümüzde sucuk, pastırma aylarca bekletilir ve saklanırdı.
Alınan ürünün üzerindeki
karınca duası şeklinde yazılan etiketi kaç kişinin okuma imkânı vardır? Bazı
firmalar da bu etikete "D. etiyle üretilmiştir" ibaresi koyuyorlar.
Bu, domuz etini mi dana etini mi ifade ediyor, bunun anlaşılması mümkün
değildir. Bunu, tüketici nereden bilir, tüketici bunu nasıl ayırt edebilir?!
Otellerde, kahvaltı salonlarında kızartılarak önümüze gelen sucuğun etiketini
nerede bulabiliriz, sucuğun etiketini nerede arayıp, bulacağız?!
Halka şeklindeki
görünümüyle "Türk sucuğu" ifadesiyle, yıllardır benimsenmiş tadıyla,
rengiyle, içeriğiyle toplumumuza mal olmuş bu ürünü, kendi piyasalarının önünü
açmak amacıyla yok etmeye, ürünün itibarını bozmaya kimsenin hakkı yoktur.
Acilen, sadece Türk sucuğuna mahsus olmak üzere ürün tebliğinin çıkarılması
gerekir. Bu işin zor olduğunu biliyorum; ama, yapılması gerekir; bu bizim
İktidarımız döneminde inşallah yapılır ve tüketicinin aldatılmasının önüne
geçilir.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Halkın parası yok halka sucuk için!
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Yine, gıda bankacılığının ülkemizde yer almasında faydalar vardır; buna da
dikkatinizi çekmek isterim.
Gıda ürünlerinde
planlamadaki ve pazarlamadaki noksanlıklar nedeniyle bazı zamanlar ürünler
tarlada kalmakta ve bundan kimse istifade edememektedir. İhtiyaç fazlası gıda
maddelerinin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını sağlayacak, vakıf ve dernekler
tarafından kurulan gıda kuruluşları olarak, gıda bankaları gündemimize
gelmektedir. 24 Ocak 2004'te Diyarbakır'da, 8 Mayıs 2004'te Konya'da, 18 Mayıs
2004'te de Gaziantep'te, dernek, vakıf ve belediyelerin gayretleriyle bu gıda
bankacılığı kurulmuştur; yurdumuzda, halen, 3 tane vardır. Gıda bankalarıyla
ilgili girişimler çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından sürdürülmektedir.
Mesela, üretim fazlası olup satılamayan, tarlada kalan her türlü gıdanın,
sağlığa uygun olmak kaydıyla, gıda bankalarına devredilmesi suretiyle, maliyet
bedeli üzerinden gider kaydedilmesi, hükümetimizin 25 Aralık 2003 tarihinde
vergi kanunlarında yaptığı değişiklikle hayata geçirilmiştir. Bunların teşviki
ve değerlendirilmesi gerekir.
BAŞKAN - Sayın Keskin,
lütfen toparlayınız.
FAHRİ KESKİN (Devamla) -
Yine, gıda maddeleri imalathanelerinin denetimi Tarım Bakanlığında, satış
yerlerinin denetimi de Sağlık Bakanlığındaydı. Bunların tek bir başlık altında
toplanmasında büyük yarar görüyorum. Bu kanun bunu sağlayacaktır; yalnız,
yeterli değildir. Aslî işi gıda olan, gıdadaki tek yetkili karar mercii
durumunda olan bir gıda bakanlığının kurulması da gönlümün arzusudur.
İnşallah, bu ülkede bir
gıda bakanlığı kurulur.
Hepinize saygı ve
sevgilerimi sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Keskin.
Sayın milletvekilleri,
Hükümet adına, Sayın Bakan söz isteğinde bulunmuştur. Tarım ve Köyişleri
Bakanımız Sayın Sami Güçlü'ye söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Teşekkür ederim efendim, sağ olun.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bugün, gündemdışı konuşmaların dışında, sektörümüzle ilgili
çok önemli bir konuda bir yasal düzenlemeyi görüşüyoruz; evvela, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bugünkü yasal düzenleme çalışmalarımızın da,
toplumumuzun bütün kesimlerini ilgilendiren yönü dolayısıyla, onların geleceği,
sağlığı için, gıda güvenliğinin temini yönünde doğru adımlar atılmasına vesile
olmasını diliyorum. Katkılarınız için şimdiden teşekkür ediyor ve bu tasarıyla
ilgili bazı hususları bu vesileyle dile getirmek ve görüşmeler sırasında
gruplarının görüşlerini ve şahsî görüşlerini dile getiren arkadaşlarıma da çok
kısa cevap vermek istiyorum. Özellikle, onların katkılarına, bundan sonraki
maddelerde daha çok ihtiyaç duyacağımızı bildiriyorum.
Efendim, bugün,
Meclisimizin çatısı altında, toplumumuzun bütün kesimlerini çok yakından
ilgilendiren ve geleceğe daha ümitle bakmamızı sağlayacak bir kanun tasarısı
görüşülüyor. Toplum sağlığının korunmasına ve gıda güvenliğinin sağlanmasına
yönelik tedbirler, devletin en tabiî görevleri arasında bulunmaktadır. Bu husus
"devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır,
tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder" hükmüyle
Anayasamızın 172 nci maddesinde yer almaktadır.
18 Haziran 2003
tarihinde, Bakanlığım ve Sağlık Bakanlığımız arasında bir protokol imzalanarak,
1995 yılında çıkarılan, Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunularak
yasa haline getirilmesi hususunda mutabakata varılmıştır.
Burada, Sağlık
Bakanımıza, bu hususta gösterdiği dirayet ve kararlılıktan dolayı teşekkür
ediyorum. Aslında, hadisenin bir bakanlık bünyesinde toplanmasına ve mevcut
uygulamadaki eksikliklerin giderilmesine yönelik bu yoğun çalışmaların ortaya
çıkmasında, Sağlık Bakanımızın başlangıçta vermiş olduğu kararın ve o kararın
arkasında durmasının çok büyük rolü vardır; kendilerine buradan şükranlarımı
sunuyorum.
Ülke koşullarımızı
gözönünde bulundurarak, ilmî esasları, uluslararası gıda yaklaşımlarını ve
Avrupa Birliği ilkelerini dikkate alan, konuyu bir bütün halinde ortaya koyan,
halkımızın duyarlılıklarına cevap veren modern bir gıda kanunu hazırlama
gayreti içerisinde olduk.
Tüketilen gıdalardan
dolayı kaygı duyulan, bu kaygının paylaşılacağı otoritelere ulaşmada zorluk
yaşanan bir ülkede, insanların bahtiyarlığından ve ülkede esen rüzgârın hür
olduğundan bahsetmek çok gerçekçi değildir. Milletvekilimiz Sayın Fahri
Keskin'in, biraz önceki ifadelerini, aynen, bunun yansıması olarak görüyorum.
Bu ülkede, biz, yaşayan
insanlar olarak, birkısım belirsizliklerden kaygı duyuyorsak, bu, ülkede
birkısım hadiselerin, gerçekten, olumsuz gittiğinin açık ifadesidir.
Kanun tasarısının
hazırlık aşamasında ve Yüce Heyetinizin önüne gelmesinden önce yapılan
görüşmelerde, ilgili tüm tarafların öneri ve katkılarından yararlanılmış ve
toplumsal bir konsensüs sağlanmaya çalışılmıştır. Çünkü, biz, ancak, halkın tüm
unsurlarının taleplerine açık olan ve katılımcı bir anlayışla yürürlüğe konulan
yasaların kalıcı olacağına inanıyoruz. Bu bağlamda, bakanlıklarımız,
üniversitelerimiz, gıdayla ilgili kuruluşlar, ithalatçılar, ihracatçılar
-yabancı sermaye- birkısım birlikler, odalar -TÜSİAD ve benzeri kuruluşlar
dahil- ve meslek odaları gibi -grup isimleri olarak saydığım- kuruluşların
görüş ve önerileri, çok uzun süren bir çalışmayla, bu tasarının bünyesine dahil
edilmiştir.
Tasarının, hazırlık
döneminde, toplumun tüm kesimlerinden geniş alaka da gördüğünü ifade etmek
istiyorum. Kanun tasarısı, ilk olarak Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda,
bunu takiben Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda detaylı bir
şekilde görüşülmüş; her iki komisyon da, altkomisyonlarına havale ederek,
konunun çok daha detaylı bir şekilde incelenmesi ve sağlıklı bir sonuç ortaya
çıkması konusunda gayret göstermişlerdir. Ben, komisyon üyelerimize,
huzurlarınızda ayrı ayrı teşekkür ediyorum; verdikleri emekler, bu çalışma
bünyesinde, toplumumuza daha olumlu bir katkı yapma yönündeki gayretleri,
sizlerin de takdirindedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gıda Kanununun amaç, hedef ve ilkeleri açısından sizlere özet
bilgi vermek istiyorum. Gıda Kanunu, evvela, bir çerçeve yasa olup, gıdaların
üretimi, ithalatı, ihracatı, pazarlanması, dağıtımı, satışı ve satış
noktalarının mahallî idarelerle birlikte kontrolü, sertifikasyon ve denetimi
aşamalarına ilişkin tanım, ilke ve işlevleri belirlemektedir.
Kanun tasarısıyla, gıda
politikamızın esasları bir bütün halinde ortaya konulmakta ve gıda, başlı
başına bir yasa konusu olmaktadır. Kanun tasarısıyla, gıda hizmetlerinin
denetimi, izlenmesi ve koordinesinde sorumluluk bir tek otoriteye verilmekte ve
bu konudaki yetki karmaşasına da son verilmesi hedeflenmektedir. Doğal olarak,
bürokrasiyi azaltacağı ve sektörün karşısında tek bir muhatap bulunmasının
üreticiden tüketiciye herkesi rahatlatacağı açıktır.
Tarladan sofraya gıda
güvenliği yaklaşımı, gıda politikamızın temel ilkesini oluşturmaktadır. Bu
ilkenin hayata geçmesiyle, gıdaların son ürün aşamasında değil, üretimden
tüketiciye arz edilmesi aşamasına kadar tüm safhalarda izlenmesini sağlayacak
bir sistem getiriliyor. Bir örnek vermek gerekirse, etkin bir denetimin, raftan
toplatılan ve bozuk olduğu tespit edilen bir sucuk ya da salamın imha
edilmesiyle sağlanamayacağı ve toplum sağlığının bu şekilde korunamayacağı
açıktır. Kanun tasarısıyla getirilen sistem, geriye doğru gidilerek, bu ürünün
bütün aşamalarının izlenilmesini sağlayan bir mekanizma içermektedir,
içerecektir.
Merkezî otorite konumuna
gelen Bakanlığımız, bu tasarıyla, gıdanın üretimi, tüketimi, denetimi,
taşınması, ithalatı, ihracatı noktasında standartları, ulusal usul ve esasları
belirleyecektir. Tasarıda belirtilen icraî tüm faaliyetler, Bakanlığın
belirleyici usul ve esaslar dahilinde yürütülecektir. Bu hususta yeni birkısım
oluşumlar, kurullar meydana getirilmektedir. Bunlardan birisi, gıdayla ilgili
temel politikalarımızı belirlemeye, uygulamadaki aksaklıkları gidermeye yönelik
olarak ulusal gıda meclisi getirilmiştir ve bu tasarıyla Avrupa Birliğiyle uyum
konusunda oldukça ileri adımlar atıldığını biliyoruz. Ayrıca, tasarıda,
bilimsel katılımın etkin kılınmasını içeren düzenlemelere yer verilmektedir.
Ulusal gıda kodeksi komisyonu ve ulusal gıda meclisinin oluşturulmasından,
gıdayla ilgili bilimsel ve teknik verileri araştırmak, düzenlemek, analiz
etmek, değerlendirmek, yorumlayarak görüş oluşturmak üzere bilimsel komitelerin
kurulmasına kadar birçok safhada bilim adamlarımızın katılımının sağlanmasıyla
çok olumlu katkılar sağlanacağına inanıyorum.
Gıda sektörünün kayıt
altına alınması ve içinde bulunduğumuz zaman döneminde yeni yaklaşımlar
getirilerek, bu kapsamda "organik gıda", "genetik modifiye
gıda", "fonksiyonel gıda" gibi yeni kavramlar kanun kapsamına
girecek ve toplum hayatımıza yansıyacaktır.
Tüketici haklarının
korunmasında yeni hükümler getirilmektedir ve ayrıca, kanun tasarısında, işyeri
sorumluluğu tanımlanarak, gıda işletmelerince gıdanın ve gıdayla temas eden
madde ve malzemelerin gıda güvenliği şartlarına uymasının temini esasları
belirlenmiştir.
Ayrıca, cezaî
düzenlemelerle, adil, uygulanabilir ve caydırıcı olmaları hedeflenmiştir; bu
ahenkleştirilmesi zor hadise belli ölçüde ahenkleştirilerek uygulamaya
konulacaktır.
Bakanlığımızın
yetkilendireceği kamu ve özel kuruluşlar tarafından kalite risk analizi ve
benzeri diğer konularda kontrol ve sertifikasyon hizmetleri yapılabilecek
olması da, endüstriyel gıda güvenliği normları ve işlevinde gelişme sağlayacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
yasa tasarısının görüşülmesi esnasında bazı önergelerimiz olacaktır. Bu
önergelerin, esas itibariyle, bazı yetkilerin yerel yönetimlere devrinden sonra
ortaya çıkabilecek yeni durumların karşılanabilmesi amacıyla, merkezî otoriteyi
yetkilendiren "Bakanlık" veya "Bakanlıkça" gibi ibarelerin
"ilgili merciler" şeklinde değiştirilmesine matuf olduğunu ifade
etmek istiyorum.
Bu, Gıda Kanun
Tasarısının Türk gıda politikasının odak noktası olduğunu ifade ediyorum.
Böylece, Türkiye, 2004 yılında, uluslararası düzenlemelerle uyumlu, modern ve
dinamik bir gıda kanununa kavuşmuş olacaktır. Yasanın etkili, yaygın, sürekli
ve izlenebilir bir şekilde uygulanması için, Bakanlığım ve ilgili birimleri,
kamu yönetim reformuna uygun bir biçimde yeniden yapılandırılacaktır.
Bu kanun tasarısıyla,
Bakanlığımıza yüklenen büyük sorumluluğun bilincindeyiz.
Ben, kanun tasarısının
görüşülmesi sırasında vereceğiniz katkılar için şimdiden teşekkür ediyorum ve
konuşmamın bu safhasından sonra, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın
Gürol Ergin Hocamın belirttiği bazı konularla ilgili görüşlerimi de ifade etmek
istiyorum.
Tasarının Avrupa
Birliğiyle uyum konusunda eksiklikleri olduğunu söylediler. Elbette, bununla
ilgili örnekler, tabiî ki, bulunabilir; ama, tasarı, bu hususta oldukça uyum
sağlayan bir mahiyettedir. Özellikle, 2002 yılında yayımlanan konsey tüzüğüyle,
ilke, kavram ve işlev açısından büyük ölçüde uyumludur. Aynı zamanda, hayvan
yemlerinde önemli bir yer tutan yem katkıları, yapılan son değişikliklerle,
yine, uyumlu hale getirilmiştir; ama, bu, tabiî, tek başına önemli bir husus
değildir.
Sayın Hocamın burada
belirttiği birkaç husus var, onlarla ilgili konularda da kısa cevaplar vermek
istiyorum. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ulusal gıda
meclisine dahil edilmediğini söyledi. Bunların bir kısmının bugün vereceğimiz
önergelerle dahil edileceğini kendileri de görecekler, bu konudaki ikazları
için teşekkür ediyorum. Gıda denetiminde toplumun bütün kesimlerine aynı
mevzuatın uygulanması da söz konusu olacak. Mezbahaların ayrı tutulmasını eleştirmişti;
yine, bu konuda da bir ahenk sağlandı. Ayrıca, Dış Ticaret Müsteşarlığının
haklarının saklı olduğu hususunda da bir düzenlemeyle karşınıza çıkacağız.
Onun dışında, Sayın
Hocam, ihracatta geri dönen ürünlerle ilgili düzenlemede, mevcut hükümde bir
eksiklik olduğunu söyledi. Onunla ilgili de "insan sağlığına zarar
vermeyecek olanlar tespit edildikten sonra gerekli işlemler yapılacak"
şeklinde, o tereddütü giderecek bir düzenleme, kanun metninde yer alacaktır;
bilgilerinize sunuyorum.
Bunun dışında, Sayın
Fahri Keskin'in, özellikle, sektörümüzde ortaya çıkan bir önemli konuda dile
getirdiği ve âdeta, kendisini çok üzdüğüne şahit olduğumuz hadiseyle ilgili de
onu sevindirecek birkaç cümle söylemek istiyorum. Elbette, bu ülkede yaşayan
insanlarımız, kendi kültürel değerlerine uygun olarak, tükettikleri gıdalarla
ilgili gönülleri rahat olmalıdır. Eğer, birinsan, bu konuda bir tereddüt
yaşıyorsa, bunun izahını yapmak, bunu katlanılacak bir şey olarak söylemek
elbette çok zordur, birkısım insanlar için de imkânsızdır. Bu ülkede
yaşıyorsam, bu ülkenin vatandaşıysam, tükettiğim gıdalardan emin olmayı ben de
isterim. Dolayısıyla, özellikle, domuz işletmelerinin birdenbire çok yaygınlaşması,
akabinde, bunların tüketildiği ve insanların bilgisi dışında tüketildiği
hususunda ortaya çıkan gerçek, tabiî, hepimizde çok büyük bir rahatsızlığa
sebep oldu. Bunu en derinden hissedenlerden birisinin de ben olduğuma
inanıyorum.
O günlerde,
hatırlarsanız, çok kısa bir süre içerisinde bir kanun çıkardık ve akabinde de
peş peşe iki yönetmelik yayımladık. Şu anda, ben, başta Sayın Milletvekilimiz
olmak üzere, Meclisimizin çatısı altında bulunan diğer milletvekili
arkadaşlarıma ve kıymetli vatandaşlarıma seslenmek istiyorum: Bu işletmeler şu
anda tamamen kayıt ve kontrol altındadır. Bir başka ifadeyle, bu işletmelerin
bünyesinde bulunan hayvan sayısı, kesilen hayvan ve bunların etleriyle ilgili
her türlü bilgi kontrol altında tutulmaktadır; nerede muhafaza edildiği, nereye
sevk edildiği ve nerede tüketildiğini bilmekteyiz. Ondan önce, bir
belirsizliğin yaşandığını kabul ediyorum.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Kaçak et de kesiliyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, o zaman, müsaade ederseniz kaçak etle ilgili
birkaç cümle daha söyleyeyim.
Ben, burada, nispeten
kamunun inisiyatif kullandığını ve aksaklığı
giderebileceğine dair bir gelişmeyi paylaşmak istiyorum. Domuz
çiftlikleriyle ilgili, şu anda gönlümüz rahat olsun. Bunların ruhsat alamayacak
şartlarda olanlarının kapatılması, mallarına el konulması, gerekirse satın
alınması, soğukhava depolarında bunların bekletilmesi ve piyasa şartlarında
devredilmesi konusunda bir takip süreci devam etmektedir. Bir müddet sonra,
ruhsatı olmayan işletmelerin kapandığını göreceksiniz; kapananlar vardır; ama
şu anda elimde yeterli bir bilgi olmadığı için sayılarını veremiyorum.
Kaçak hayvan konusuna
gelince; arkadaşlarımız dün akşam da bu konuyu dile getirdiler. Kurban
bayramından sonra hayvancılık sektörümüzde bir sorun yaşandığını biz de sizler
gibi çok yakından takip ediyoruz, biliyoruz. Burada, özellikle kaçak hayvan
girişi, kaçak et girişi konusundaki spekülasyon hadiseyi aynen şu hale getirdi:
Gerçeğinden daha çok etki yaptı ve piyasada özellikle büyükbaş hayvanların
fiyatlarında çok büyük düşmelere yol açtı. Türkiye'de kaçakçılık yoktur
demiyorum; ama, bugün için, geçen döneme göre nispî olarak daha fazla olduğuna
dair hiçbir ifade yoktur, hiçbir belirti yoktur ve bununla ilgili hadiseye
verdiğimiz önemi şu şekilde ifade ediyorum: Güvenlikle ilgili resmî bilgilerin
dışında, istihbarî bilgilere dayanarak olayı takip ediyoruz; yani, artı, ona
dayanarak takip ediyoruz.
Şu anda, ekonomik
sebeplerle Türkiye'ye kaçak hayvan ve et girişi yoktur. Bu, hem serbest
bölgelerden hem Trakya yöresinden hem denizlerden hem de doğudan... Bakın,
doğudaki bütün giriş noktalarını kontrol altında tutuyoruz; çok iddialı bir
cümle söylüyorum ve şu anda bu bölgelerden hayvan girişinin ekonomik sebebi
yok. Yani, fiilen bu olmayacak anlamına gelmiyor; ama, ekonomik sebebi ortadan
kalktı. Dolayısıyla, bunu takip ediyoruz. Bu konuda kimin bilgisi varsa ve yardımcı
olacaksa onunla da işbirliğine hazırız, bunu önlemek zorundayız; bir tek sebebi
var.
Arkadaşlar, bu sektörü
canlandırmak için 2004 yılında Hükümetimizin aktardığı kaynak 500 trilyona
yakındır. Biz, kaçak hayvan girişiyle bu sektörün gerilemesine ve bu emeğin
heba olmasına razı olamayız, olmamalıyız. Kaçak hayvan girişini önlememiz
üretimin sürdürülebilmesi açısından zorunlu bir şey; yani, işin hem iktisadî
yönü var hem siyasî yönü var hem de bu, işin devamlılığı açısından şart.
Dolayısıyla, bununla ilgili çok kararlı bir tutum içerisindeyiz; eğer, bu konuda
ek bir bilgisi varsa paylaşmaya da hazırız; ama, biz, önleyici yönde çok
kararlı bir davranış sergiliyoruz. İnşallah başarılı olacağım bu konuda.
Yalnız, bunu ne kadar çok kullanırsak sektörün aleyhine oluyor; yani, siz, her
"kaçak hayvan girişi var" dediğinizde, bu sektörün talep cephesi
bundan etkileniyor ve fiyat aşağıya düşüyor; buna da sebep olmayın. Yani, biz,
bu sektörü canlandırmak istiyorsak, doğru bilgi varsa kullanalım; ama, zan
varsa, bunu da söylemeyelim. Yani "herhalde vardır..." Ama, arkadaş,
"herhalde"si aleyhe işleyen bir mekanizma! Bunu niçin kullanıyoruz?!
Onun dışında, bu sektörün
içine düştüğü durumu gidermeye yönelik olarak aldığımız tedbirin de bir serum
etkisi yaptığını, bir doping etkisi yaptığını söyleyebilirim. O da, karkas
ağırlığının her kilosu başına 1 000 000 lira teşvik pirimi, şu anda sektörün
üretime devam etmesine imkân verecek; ama, bu, kısa vadeli bir tedbir. Uzun
vadeli tedbir, yurt içinde talebi artırmak ve maliyeti düşürmekten başka
değildir. Bunun da birçok sebebi vardır; ona girmek istemiyorum.
Efendim, gıdayla ilgili
konuda, Türkiye'nin, bugüne kadar yaşadığı tecrübeleri değerlendirerek,
sektörle ilgili tüm kuruluşların görüşlerini alarak, huzurlarınıza, doğru
olduğuna inandığımız bir kanunu getirdik. Sizlerin katkılarını bekliyoruz,
desteğinizi bekliyoruz. Toplumumuz açısından, bunun -biraz önce Sayın
Milletvekilimizin de dile getirdiği bir yönüyle- belirsizlikleri ortadan
kaldıran, ne yediğini, muhtevasında ne olduğunu ve ihraç ederken, tüketirken
tedirginlik yaşamayan bir döneme geçmemize vesile olmasını diliyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Şahsı adına ikinci söz
isteği, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'a ait.
Sayın Işık?.. Yok.
Bursa Milletvekili Sayın
Şerif Birinç?.. Yok.
Erzurum Milletvekili
Sayın Muzaffer Gülyurt?.. Yok.
Adana Milletvekili Sayın
Tacidar Seyhan; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önce, tüm dünyada bilinen
bir saptamayla, bir gerçekle başlamak istiyorum. Dünyadaki hastalıkların yüzde
70'i beslenmeden kaynaklanıyor; birinci saptama bu. Dünyadaki ölümlerin de
yüzde 30'u beslenmeden kaynaklanıyor. Dünyadaki örgütlerin tanımlaması bu.
Beslenmenin, düzgün,
dengeli, sağlıklı beslenmenin insan hayatındaki önemini en az benim kadar
sizler de biliyorsunuz. Dolayısıyla, ülkemizde, şu anda, gerçekten,
denetimsizlik nedeniyle kültürel anlamda olgunlaşmamış olmanın ve kısa yoldan
para kazanma hissinin güçlenmesi nedeniyle bir gıda terörü oluşmuştur. Bu
vesileyle, böyle bir kanunun çıkmasını çok uygun buluyoruz; tabiî ki kanuna
ihtiyacımız var.
Bu, üç temele dayanıyor;
birinci temel bilgisizlik, ikinci temel denetimsizlik, üçüncü temel
eğitimsizlik. Bunların ışığı altında, biz, elimizden geldiği kadar, Gıda Kanunu
içerisinde, insan sağlığına önem vererek bir şeyler yapmaya çalıştık; ama,
değerli arkadaşlarım, sonuçta ne yapabildik, birazdan onları da açacağım.
Bakanlığın izin verdiği
katkı maddeleri var; bunlara değinmek istiyorum. Bakanlık bunu tanımlamış; ama,
eğitimsizlik ve kısa yoldan para kazanma hırsı, Bakanlığın izin verdiği katkı
maddeleri dışında, farklı katkı maddelerini kullanmaya itiyor insanlarımızı.
Adana'da, daha geçen yıl
bir maya fabrikasının kazanı patladı; 4 arkadaşımız hayatını kaybetti. Çıkan
rapor sonucunda, bu olayın, Bakanlığın izni dışında katkı maddeleri
kullanılmasından kaynaklandığı tespit edildi. Bunun için, yapmamız gereken,
denetimleri artırmak ve buralardaki cezaî müeyyidelerle, yaptırımlarla onları
caydırıcı olabilecek koşullara doğru çekmek olmalıydı.
Sayın Bakanım "bu
tasarıda mümkün olduğu kadar tüm kurulların görüşünü aldık" dedi; ama,
bakın, bu tasarının üç yönü var; birincisi çevre, ikincisi gıda, üçüncüsü
tüketici. Bu tasarı hazırlanırken, Gıda Mühendisleri Odası katıldı; ama, az önce
Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın milletvekilinin de belirttiği Codex
Alimentarius adında uluslararası bir örgütün toplantısına çağrılabilen Tüketici
Koruma Derneği buraya çağrılmamıştır, hiçbir dönemde burada bulunmamıştır. Ben,
direkt Genel Başkanlarıyla görüştüm, "orada bulunmadım" dedi.
Üstelik, Çevre Mühendisleri Odası da çağrılmamış. Siz, gıda üretiminin çevreyle
ne alakası var diyemezsiniz.
Arkadaşlar, bakın, ben
konuştum, üç şeyi öğrendim; bilmiyordum; değerli arkadaşlar, bilmiyordum, ama
öğrendim. Arkadaşlar, olumlu bir şeyler getirdiler önümüze. Biz, diyalogdan
yanayız.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Çoğu yeri de tercümedir.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Doğru söylüyor milletvekilim; birçok yeri de tercüme.
Bakın, elimde yönetmelik
var. Siz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 28 aktif maddenin 24'ünde
yönetmeliğe atıfta bulunan bir kanun gördünüz mü?! İşte, burada; bütün
maddeleri yazdım, Sayın Grup Başkanvekilime de bunu takdim edeceğim. Biz,
aslında, burada kanun çıkarıyoruz; ama, birçok şey eksik tanımlanmış.
Arkadaşlar, işyeri
sorumluluğunun kültürel yetkinliği, ehliyet sahibi olması bile eksik
tanımlanmış; herhangi birisini işyeri sorumlusu yapabileceğiz. Üç yıllık, beş
yıllık... Düzeltelim diyorlar, düzeltelim; ama, arkadaşlar, birçok yerde bu
eksiklikler var. Biraz sonra, cezaî eksiklikleri de anlatacağım.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, çevresel etkenleri açısından -üretim yapan işyerlerine de, Bakanlıklara
da söylüyorum- lütfen bizleri eğitin. Ben, insan sağlığı için, aldığım ürünün
üstünde arıtma amblemini görmek istiyorum; 3 lira fazlaysa alacağım. Evet,
yoksulluk sınırında, açlık sınırında yaşıyoruz; ama, paramız yok diye,
hayatımıza kastedecek ürünleri, sürdürülebilir bir yaşam anlayışının
karşısındaki beslenme alışkanlığını da ısrarla sürdüreceğimizi kabullenemeyiz.
Oraya, filtresi varsa o tesisin, bacasını bassın; arıtması varsa, onun da
amblemini bassın; lütfen; biz de, bilerek alalım. Yurt dışına gidin, bütün
ürünlerin üzerinde "green certificate" (yeşil enerjiyle üretilmiştir)
damgası vardır. Tüketici onu bilir; gider, raftan onu alır ve gerekirse 1 lira
fazla öder. Bu, tüketici tercihidir; ama, biz, birkaç şeyi öğrenemedik.
"Hijyen" deyince, öğrendiğimiz tek şey elimizi sabunlamak. Ekmek için
"hijyen ambalajda satılacak" diye yönetmelik çıktı; aldığımız
ekmeklerin üzerinde üretim yerinin etiketi dahi yok. Eskiden fırın isimleri
olurdu; şimdi, fırının ismi dahi yazmıyor; bakkala dahi gitsen bir iddiada
bulunamazsın. Değerli arkadaşlar, bu tür eksiklikler varken, biz, Türkiye'de
gıda terörünü nasıl önleyeceğiz?!
Bakın, çevresel anlamda
birkaç şeyi daha söylüyorum. Bütün arkadaşlarımız bilir ki, karayollarında,
egzoz gazı bile -karayolundan geçerken Sayın Tarım Bakanımız da şahit olmuştur;
çok duyarlıdır kendileri, mutlaka ilgili yerleri bilgilendirmiştir ve önlem
almaya çağırmıştır; ama, yapacak bir şey yok- yolun 3 metre, 5 metre
kenarındaki bitkinin sağlıklı yetişmesini engelliyor. Biz, daha, peynir suyunun
kokusunu gidermeyi dahi başarabilmiş değiliz. Dünya başarmış mı; dünyada da
başarılamadı; yani, başarılamayan yerler var. Dolayısıyla, eğer, bir gıda
yönetmeliği, gıda kanunu hazırlanacaksa, mutlaka, bu denge kurulmalıdır.
Dengenin aslı, gıdanın teknik yönleridir; ikincisi tüketici haklarıdır; üçüncüsü
çevredir. Değerli arkadaşlarım, bunların üçü birden, sürdürülebilir yaşam
anlayışımıza hizmet eder.
Bizim bir görevimiz de
caydırıcı olmaktır. Bu kanun metni, açıklıkla yazılmadığı gibi, cezaî
müeyyideler açısından da caydırıcı olma özelliğini taşımamaktadır. Onu, biraz
uzun olduğu için, madde madde, az sonra, size açıklayacağım. Lütfen beni iyi
dinleyin. Aynı komisyondan çıkmış iki kanun tasarısı arasında, cezaî açıdan ne
gibi büyük çelişkiler olduğunu birlikte tespit edelim ve birlikte düzeltelim.
Bu ülke hepimizin. Her zaman söylediğim gibi, buradaki milletvekillerinin de,
insan sağlığına en az benim kadar duyarlı olduğunu biliyorum. Hepsi duyarlılar;
ama, burada, tasarı içerisinde yapabileceğimiz küçük değişiklikler, bundan
sonraki sorunların üstesinden gelmek için, hem idarecilerin hem yöneticilerin
hem de bizim önümüzü açacaktır. Aksi takdirde, gıda teröründen kaynaklanan her
yaşam kaybının, her insan kaybının, bizim üzerimize bindirilmiş çok büyük yükü
olur. Gün geçmiyor ki, bir televizyon programında, gıdayla ilgili sıkıntı
çekmiş, gıdayla ilgili terörden etkilenmiş bir tek vatandaşımızı görmeyelim;
her gün görüyoruz.
Bu konuda en büyük
sıkıntımız, seçilmişler, üzerine gitmiyor arkadaşlar, gitmiyor. Bu iş
belediyelerde; arkadaşlarımız seçilmiş; fakat, yeniden seçilebilme kaygısıyla,
buradaki denetimlerini yeterince, zabıtalarıyla yapamıyorlar. Denetim yetkisi
sadece onlarda değil ki; kimde; sağlık müdürlüğüyle ortak denetimleri de var.
Vallahi, sağlık müdürlüğü ile zabıtanın denetime çıkacağı günü sağır sultan
bile biliyor, nereye gideceğini de biliyor artık.
RECEP KORAL (İstanbul) -
O kadar da değil!
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
Ancak, arkalarına kamera alırlarsa, onu görsel olarak teşhir etmek
istediklerinde, neredeyse Arena programlarında görüyoruz; ondan sonra...
Bana "o kadar da
değil" diyor arkadaşım; ama...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RECEP KORAL (İstanbul) -
Bir tarafı yaparken, bir tarafı yıkmayalım.
BAŞKAN - Efendim,
sözlerinizi tamamlayın lütfen.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Hemen tamamlıyorum.
Tabiî, arkadaşımın
hassasiyetine de katılıyorum; yani, gıda konusunda sürekli, böyle,
olumsuzlukları söyleyerek, toplumun sağduyusunu ve hassasiyetini bir noktaya
çekip, insanlarımızı irrite eder bir konuma çekmeyi ben de çok haklı, mantıklı
bulmuyorum. Çok sağlıklı, sağlam bir uyarıdır; ancak, bizim burada yapmak
istediğimiz, toplumu tedirgin etmek değil; toplumu var olandan farklı
yönlendirmek de değil; sadece, uyarı görevimizi yaparken, düzenlemek için,
milletvekilleriyle bütünlük çağrısı yapmaktır.
Hepinize, anlayışınız
için teşekkür ediyor; sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Tasarının tümü üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru sormak isteyen
arkadaşlarımız var; soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Ersin, buyurun.
Sayın Ersin, çok kısa ve
öz olarak soru rica ediyorum, yorum değil.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımdan cevabını
almak istediğim bazı konular var.
Sayın Başkanım, bir
süreden beri, İzmir'de yayın yapan Yeni Asır Gazetesi ve Kanal Ege
Televizyonunda, günlerce, beyaz ekmek ve diğer mamullerde, daha doğrusu beyaz
ekmek üretiminde katkı maddelerinin kullanıldığına ilişkin haberler yer aldı.
Ayrıca, bu kanserojen etkisi olan maddelerin birkaç yıl önce Tarım Bakanlığının
izniyle ithal edildiği, Türkiye'ye sokulduğu, sonradan, kanserojen etkisi
olduğu nedeniyle ithaline izin verilmediği ve bu iznin geri alındığı ileri
sürüldü, bu şekilde haberler yer aldı.
Şimdi, Sayın Bakanımdan
şunu sormak istiyorum: Beyaz ekmek ve diğer ürünlerde kanserojen katkı
maddeleri kullanıldığı doğru mu? Bunu tespit edecek konuma sahip
laboratuvarlarınız var mı? Kontroller yapılıyor mu?
İkinci sorum: Kanserojen
katkı maddelerinin ithaline izin veren -ki, kanserojen etki yaptığı biline
biline bu maddelerin ithaline izin verilmişse, bu, bence bir insanlık suçudur-
zamanın Tarım Bakanı ve diğer yetkililer hakkında bir yasal işlem yapmayı
düşünüyorlar mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Budak, buyurun.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Benim iki sorum olacaktı; birincisi, ekmekteki katkı maddeleriyle ilgili;
özellikle benzoilperoksit, azodikarbonamid ve potasyumbromatla ilgili, bunların
un fabrikalarında kullanıldığı ve ithal izni verildiğiyle ilgili; arkadaşımın
sorusunun aynısıydı; o nedenle ikinci soruya geçiyorum. Yani, gerçekten
ithalatı yapılıyor mu bu maddelerin? Yaklaşık 1 000 un üreticisi var. Bunlar
gerçekten denetlenebiliyor mu? Bu konuda nasıl bir denetim mekanizması var?
İkinci sorum şu: Avrupa
Birliği ve Amerika'da, özellikle transgenik ürünler bakımından bir dünya savaşı
var gıdada. Amerika'da kullanıldığını biliyoruz; Avrupa Birliği de izin vermek
üzere. Türkiye'ye, geçtiğimiz yıl itibariyle birçok transgenik ürün ithal
edildi. Şimdi, Türk kamuoyuna ben karamsar tablo çizmek istemiyorum; ama,
aydınlatılması gerektiği için soruyorum; Türkiye'ye ithal edilen transgenik
ürünlerin gerçekten transgenik olup olmadığı test ediliyor mu? Türk Halkı,
transgenik, yani genetik olarak değiştirilmiş ürünleri tüketiyor mu?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Budak.
Sayın Kartal, buyurun.
MEHMET KARTAL (Van) -
Sayın Bakanım, geçen yıl, et ve balık kurumları, kilosu 5 000 000-5 500 000
liradan alım yapıyordu; ancak, ödemeleri dört beş ay sonra oluyordu. Bu yıl da
yine aynı fiyatlarla, üstelik de yine dört beş ay sonra ödemenin yanında, bir
de, Van Et ve Balık Kurumu alımları da durdurdu. Bunlar için bir düzeltme,
iyileştirme düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kartal.
Sayın Üstün, buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Bakana şunları sormak istiyorum:
Birincisi; yasanın,
mevcut haliyle, Avrupa Birliği Uyum Mevzuatıyla ne kadar benzerliği var?
İkincisi; halkın yediği
etlerdeki ilaç kalıntıları ne kadar denetleniyor?
Üçüncüsü; mevcut yasanın
çıkmasından sonra 5 000 yeni personel ihtiyacı var, Devlet İstatistik
Enstitüsünün işyeri ve Bakanlığın kontrol mevzuatına göre. Bu 5 000 personeli
nereden karşılayacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Üstün.
Sayın Ergin, buyurun.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ben
şunu kısaca soracağım: Bugün, canlı hayvan ya da et ithalatı yapılmakta mıdır?
Eğer yapılmıyorsa, önümüzdeki bir yıl için yapılması düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, teşekkür ediyorum arkadaşlarımın sorduğu
sorulara.
Evvela, Sayın Ersin'in
sorularından başlayarak cevaplandırmak istiyorum.
Son zamanlarda
kamuoyumuzu yoğun olarak meşgul eden, beyaz ekmekte kullanılmaması gereken
birkısım katkı maddeleriyle ilgili konuyu dile getirdi. Sağlık Bakanımız konuya
çok yakın ilgi gösterdi. Tarım Bakanlığı uzmanlarıyla birlikte Sağlık Bakanlığı
yetkilileri, bu konuda haberler basında çıktığı andan itibaren ilgilendiler ve
ilk ortaya konulan sonuç şudur: Biraz önce Sayın Necdet Budak'ın da isimlerini
belirttiği bu katkı maddelerinin ülkeye gıda maddesi olarak ithali ve gıdalara
katılması, mevzuatımıza göre yasaktır. Bununla ilgili herhangi bir ihmal ve
kusur söz konusu değildir.
AHMET ERSİN (İzmir) -
İthali yasak, tamam; ama, var mı yok mu Sayın Bakan?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - İkincisi, ekmekle ilgili konularda, yine, Sağlık
Bakanlığımız, Ankara İlinde yapmış olduğu denetimlerde ekmekte böyle bir katkı
maddesine rastlanmadığını bizzat incelediler ve kamuoyuna da açıkladılar bunu;
ama...
AHMET ERSİN (İzmir) -
Ankara'da... Diğer illerde?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Şimdi, bununla ilgili olarak bizim esas aldığımız bir
kararı, şimdi, bu vesileyle size ve kamuoyuna da duyurmak istiyorum. Esas, bu
ürünler, bu katkı maddeleri ekmeğe değil, un işleme sırasında katılan maddelerdir; yani, ekmeğe lazım olan
bir şey değildir.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Una?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Una; evet.
Bununla ilgili olarak,
yaklaşık iki yıl önce benzer bir spekülasyon, ülkemizde aynı şiddette bir etki
ortaya koymuştur. O zaman, yine, yapılan bütün incelemelerde böyle bir katkı
maddesinin kullanılmadığı tespit edilmiştir.
Şimdi, biz, bu bilgiye
rağmen, bu denetimlerimize rağmen, pazartesi günü, Ankara, Konya, Gaziantep,
Çorum, Samsun, Mersin ve Tekirdağ'da un fabrikalarından numuneler aldık ve
dolayısıyla, kamuoyumuza, bununla ilgili sonuçları açıklayacağız; böyle bir
tereddüte mahal olmadığını, belirsizliğe mahal olmayacağını göstereceğiz.
Dolayısıyla, şu anda kamuoyunun gösterdiği hassasiyeti, bizim de, yetkililer
olarak, kamu otoritesi olarak takip etmeyi ve bu konuda açıklayıcı, tatmin
edici bir bilgiyi sunmayı görev kabul ediyorum. Dolayısıyla, hassasiyetinize
teşekkür ediyorum.
Ayrıca, dolayısıyla
-sorunuzun ikinci kısmıyla ilgili olarak- ithal edenlerle ilgili şu anda
herhangi bir işlemin başlatılmasına gerek olmadığını düşünüyorum.
Sayın Necdet Budak ise,
bu transgenik bitkilerle ilgili konuda düşüncelerini ifade ettiler ve eğer
yanılmıyorsam, Türkiye'nin bu konudaki tedbirlerini sordular. Şimdi, gerçekten
de, dünyada bu alanda çalışmaları hızla yürüten, tüketen ve teşvik eden bir
mekanizma var; Amerika Birleşik Devletlerinin merkez olduğu bir grup ve bir de
Avrupa Birliğinin daha ihtiyatla yaklaşan bir ülke grubu var; ama, bugün,
Avrupa Birliğinde bu nitelikteki ürünlerin tüketim oranı yüzde 30'lara
yaklaşmış durumda zaten ve başta İngiltere olmak üzere, kendi ülkesinde üretimi
konusunda bir arayış içerisinde ve bugüne kadar, başta Amerikan toplumu olmak
üzere, dünyanın gelişmiş ülkelerindeki sağlığa çok özen gösteren toplum
kesimleri de, bu ürünlerin insan sağlığına zararı hususunda tereddütlerini tam
anlamıyla ortaya koyacak, ispat edecek bir sonuç da elde edememişlerdir.
NECDET BUDAK (Edirne) -
Biz tüketiyor muyuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Yani, tereddüt, ihtiyatlı davranış vardır; ama, bunu
destekleyecek bir bilimsel sonuç da ortaya çıkmamıştır. Dolayısıyla, buna karşı
olan kaygılar ve ihtiyatlı tutum yavaş yavaş zayıflamaktadır ve ülkelerde bu
ürünler kullanılmaktadır. Türkiye'de de, ithalatla ilgili konularda, bu hususta
bir kayıt, bir inceleme söz konusu değildir. Ülkemizde de bu tip ürünlerin
girişiyle ilgili düzenli bir kontrol mekanizması olmadığı için, yem bitkisi
olarak girmesi söz konusudur. Ancak, yine, bilimsel araştırmalar, hayvanlarda
kullanılan bu ürünlerin, insanlara, bir değişime uğrayarak geçtiği konusunda
hiçbir kesin netice de ortaya koymuş değildir. Ama, burada, bugün, tümü
üzerindeki konuşmalar sırasında da dile getirilen bir ifadede denildiği gibi
-şu anda hangi konuşmacımızın bunu yaptığını hatırlayamadım; ben de onu
tekrarlıyorum- tüketicinin bilgi edinme hakkı asıldır. Dolayısıyla, bize düşen
görev, bu yasayla birlikte, hatta bu yasadan çok daha önce, insanların
tükettiği ürünlerin hangi nitelikte olduğunu bilme hakkını kendilerine
vermeliyiz.
Dolayısıyla, böyle bir
sorumluluğumuz olduğunu kabul ediyorum. Bununla ilgili, tüketicilerimizin,
hangi ürünlerin hangi nitelikte olduğu hususundaki bir bilginin etiketlenerek
bilgi sahibi olması halinde tüketmesinin de kendi iradesine kalacağını
düşünüyorum. Dolayısıyla, Sayın Necdet Budak'a da, görevimizin, bu kısa dönem
içerisinde bu yönde olduğunu ifade ediyorum.
Sayın Kartal ise, Et ve
Balık Kurumuyla ilgili düşüncelerini söyledi. Şimdi, evvela, Et ve Balık
Kurumu, şu anda Özelleştirme İdaresinin bünyesinde. Ülkede, biraz önce
konuştuğumuz hayvancılık sektörüyle ilgili sorunlar ve bir destek ödemesinin
yapılma şartını dile getiren birisi olarak, düzenleyici bir kuruma ne kadar
ihtiyaç duyduğumu ifade etmiş oluyorum. Yani, Türkiye'de biz hayvancılık
sektörünü geliştireceksek, müdahale kuruluşuna ihtiyaç vardır. Bu müdahale kuruluşu,
geçmişteki fonksiyonuyla Et ve Balık Kurumu olabilir veya başka bir kurum
olabilir; ne olduğu o kadar önemli değil; ama, bizim, bu sektörü, belli bir
seviyede, sürdürülebilir şekilde, üretimini sürdürebilecek şekilde,
kontrollü bir şekilde geliştirebilmemiz
için bir müdahale kuruluşuna ihtiyacımız var. Bakanlık olarak bununla ilgili
bir çalışmayı da yürütüyoruz; ancak, çok hızlı hareket ettiğimizi söyleyemem;
ama, söktürün böyle bir kuruma ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Yani, genel bir
cevap veriyorum; çünkü, bu piyasa mekanizması zaman zaman bazı sektörlerde çok
olumsuz sonuçlar doğuruyor. Böyle anlarda müdahaleye ihtiyaç var.
Sayın Üstün ise, mevcut
yasanın Avrupa Birliğiyle uyum konusunu ifade ettiler. Ben, Sayın Gürol Hocamın
tümü üzerindeki konuşmasında dile getirdiği konuları cevaplandırırken,
özellikle, yasanın bütünü, ilkeleri, kavramsal yönü ve yemle ilgili kısımlarına
ilişkin bazı örnekler vermiştim. Bu hususta, işin esası itibariyle, uyum
konusunda bir ahenkleşme söz konusudur; ama, tabiî, bunun yüzde yüz olması da
şart değildir. Yani, kendi toplumumuzun da, henüz, birkısım yönden, intibak
konusunda bir zamana ihtiyacı olduğu da ortadadır. Zaten bu konuda epey
zamanımız da vardır.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Yasa tekrar gelecek yani Sayın Bakan?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Gelebilir; yani, bir mahzuru yok.
Bu personel istihdamını
nasıl sağlayacağımızı, nasıl temin
edeceğimizi sordular. Evvela, arkadaşlar, bu konuda çok büyük bir problemin
olmayacağını düşünüyorum. Bir kere, Sağlık Bakanlığımızın bünyesinden transfer edeceğimiz
insanlar var; yani, geçmişte denetim fonksiyonunu gören tecrübeli bir kadronun
bu vesileyle bizim bünyemize transferi söz konusudur. Bakanlığım bünyesinde,
tabiî, bu işlere yatkın çok sayıda uzman insan vardır. Elbette, kısa süreli bir
eğitimden sonra bu denetim fonksiyonunu gerçekleştirebiliriz. Onun dışında,
açıktan atama konusunda, sanıyorum 1 500 kadar elemanın -rakamda birazcık sapma
olabilir- bu yıl istihdam etme imkânını bulacağımız yeni personelden 1 500'ünün
Tarım Bakanlığına, bu maksat için tahsis edildiğini ilave olarak söylüyorum;
ama, kendi kadromuz içerisinde bu işe yatkın insanların da meslekiçi bir
eğitime tabi tutularak, bu fonksiyonu rahatlıkla görebileceğine inanıyorum.
Burada hepimize düşen
görev, denetim mekanizmasının yeni bir anlayışla, özenle yerine getirilmesi
konusundaki bir gayrettir. İnşallah, bunu etkili bir şekilde yerine
getirebiliriz.
Sayın Ergin'in sorusuna
gelince efendim...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Bakan, etteki ilaç kalıntılarıyla ilgili...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, bana gelen notu aktarıyorum: Ülkemiz genelinde
münferit ve bölgesel olarak çeşitli ürünler bazında ilaç kalıntısı izlemesi
yapılmaktadır. Üretilen, ithal edilen ve piyasaya arz edilen gıdalarda ilaç
kalıntıları izleniyor, numune alınıyor, laboratuvarda analizi yapılıyor;
seralarda, hallerde kontroller başlatıldı. Ben, bunu daha önce de ifade
etmiştim. Gıdalardaki katkı, kalıntı ve bulaşıkların izlenmesi konusunda
yürütülen projeyle ilgili kitapçığı da bugün önüme getirmiş oldular. Bu bilgiyi
bu şekilde aktarıyorum.
Yalnız, bu ilaç
kalıntıları konusunda bir ilave cümle söylemek istiyorum. Biraz önce yaptığım
konuşmada da ifade ettiğim gibi, bu ülkedeki insanları kesinlikle tedirginlik
duygusundan kurtarmak zorundayız. Seracılığın çok yoğun olarak yapıldığı 5
ilimizde, dört aydır, üretim safhasında sürekli numuneler alarak, bunların
analizlerini yapıyoruz. Sevinilecek bir hususu belirteyim: Bugüne kadar almış
olduğumuz numunelerde -mesela, Antalya'da 400'ün üzerinde numune aldık-
standardın üzerinde bir ilaç kalıntısına rastlamadığımızı duyurmak istiyorum.
Yani, bununla ilgili üzerimizde mevcut olan baskıyı ifade etmek ve o konudaki
tedirginliği yok etmeye yönelik olarak çok daha kapsamlı bir değerlendirme sistemini
kurmak zorundayız. Bunu, toplumumuzun beklentisini gidermek açısından yapmamız
gerektiğine inanıyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süremizi aştık; ben, cevapların rahat verilebilmesi için, size gereken imkânı
da tanıdım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Çok teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN - Eğer, son sözleriniz
varsa, onları da alacağım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, müsaadenizle, Sayın Ergin Hocamın sorusuna
bir cümleyle cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Tabiî...
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - İçerisinde bulunduğumuz dönemde, canlı hayvan ve et
ithalatıyla ilgili bir düşünce yoktur; bırakın kararı, düşünce yoktur.
Ülkemizde hayvancılık sektörünü geliştirme konusundaki gayretimiz ortada iken,
bugün için böyle bir gelişmenin söz konusu olmayacağını ifade edebilirim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz.
Soru-cevap kısmı da
tamamlandı.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 17.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.50
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
428 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/238) (S. Sayısı: 428) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 1 inci maddesini
okutuyorum:
GIDALARIN
ÜRETİMİ, TÜKETİMİ VE DENETLENMESİNE DAİR KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA KANUN TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1. - Bu Kanunun
amacı, gıda güvenliğinin temini, her türlü gıda maddesinin ve gıda ile temasta
bulunan madde ve malzemelerin teknik ve hijyenik şekilde üretim, işleme,
muhafaza, depolama, pazarlama ve halkın gereği gibi beslenmesini sağlamak,
üretici ve tüketici menfaatleriyle halk sağlığını korumak üzere gıda
maddelerinin üretiminde kullanılan her türlü ham, yarı mamûl ve mamûl gıda
maddeleri ile gıda işlemeye yardımcı maddeler ve gıda ile temasta bulunan madde
ve malzemelerin güvenliğine ilişkin özelliklerinin tespit edilmesi, gıda
maddeleri üreten ve satan işyerlerinin asgari teknik ve hijyenik şartlarının
belirlenmesi, denetiminin yapılması ve gıda maddeleri ile ilgili hizmetlere
dair usul ve esasları belirlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil;
buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NECATİ
UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine
Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ben, birinci bölümde yasanın önemini anlatmak istiyordum sizlere; ama, gördüm
ki, yasanın geneli hakkındaki görüşmelerde yasanın önemi Parlamentodaki tüm
arkadaşlarım tarafından çok iyi kavranmış, anlaşılmış ve gündeme getirildi.
Yasanın geneli hakkındaki görüşmeler aşağı yukarı her şeyi açık ve net ortaya
koydu. Ben de kısaca düşüncelerimi geçmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa tasarısı, üretimden başlayarak gıda sanayimizi, gıda pazarlamacımızı ve
tüketime kadar tüm safhaları kontrol altına almak, denetlemek üzere hazırlanmış
bir tasarı. Bu tasarının esas amacını düşünürsek sevgili arkadaşlarım, Avrupa
Birliğine hazırlık için atılan adımlardan bir tanesi. Başka devletlerle
yaptığımız anlaşmalar için bu yasayı çıkarmamız gerekir. Vatandaşlarımızın
gönül rahatlığıyla yiyip içebilmesi için bu yasa önemli. Kısaca, vatandaşlarımıza
saygımızın gereği bu yasayı çıkarmamız gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
ülkenin geleceğini, çiftçimi, sanayicimi, tüm insanlarımı ilgilendiren bu kadar
önemli bir konu; ama, şöyle bir düşünürsek, Adalet ve Kalkınma Partili sözcü
arkadaşlarım da, Avrupa Gıda Tüzüğüne uygun bir tasarı, gıda sektörünün
gelişmesini sağlayacak bir tasarı diye bahsettiler.
Ben, şunu hatırlatmak
istiyorum sizlere: Bu tasarı, 1995 yılında kanun hükmünde kararname olarak
çıkarıldı; ama, 1995'ten bu yana hiçbir adım atılmadı, gereği de yapılmadı,
istenildiği şekilde uygulanmadı da. Bugün, bu kanun hükmünde kararnameyi yasa
haline getiriyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti
geçmiş hükümetleri ve bugünün AKP Hükümeti ne yaptı; bu yasanın altyapısını
hazırladık mı?! AB üyesi ülkeler, kırk yıldır, bu yasanın gereğini,
üreticisinden, sanayicisinden tüketicisine kadar, hatta tüketim sonrasını izlemeye
varana kadar gerekli çalışmaları yaptı, yıllar önce, su dedi -dikkatinizi
çekiyorum- toprak dedi, tarımsal üretim dedi sevgili arkadaşlarım. Peki, ben ne
yaptım; ben derken, bizler, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ne yaptık; biz,
yirmi yıldır üreticimizi yok saydık, yirmi yıldır gözardı edilen konulara bugün
de yeteri kadar el uzatamadık, katkı koyamadık diye düşünüyorum sevgili
arkadaşlarım.
Bu sürece geçmişte
katılanları düşünüyorum; inanın, aklıma bir şey geliyor; ama, o kelimeyi
kullanmaya dilim varmıyor sevgili arkadaşlarım.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Kullanma o zaman!
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Onun için kullanmadım.
Değerli arkadaşlarım,
peki, bu yasa çıktı da, bu yasa çıktıktan sonra bizim gıda sanayimiz ne olacak?
Tarımsal sanayimiz ne duruma düşecek? Şu an ne durumda, yarın ne duruma düşecek
diye düşünüyorum sevgili arkadaşlarım.
Şöyle bir düşünelim;
demin Sayın Bakanım "Et ve Balık Kurumu, Özelleştirme İdaresinde"
dedi. Arkadaşlar, dikkat edin, orası "Özelleştirme İdaresi" değil,
oralar "kapatma idaresi" oldu. Süt fabrikalarını düşünün,
özelleştirdik mi; hayır, kapattık sevgili arkadaşlarım. Et ve Balık Kurumları
da, dikkat edin, kapatılıyor. O nedenle, buradan şunu da hatırlatmak istiyorum
size: Özelleştirme yapacaksak yapalım; ama, gelin, özelleştirme yapıldıktan
sonra, hiç olmazsa on yıl, hadi
vazgeçtim, beş yıl bu işe devam etmelerini sağlayalım ki, o fabrikalar, o
işyerleri kapanmasın; oranın üretiminden benim halkım mahrum kalmasın, orada
çalışan benim işçilerim işsiz kalmasın diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
vaktimin azaldığının farkındayım, o nedenle şunu söylemek istiyorum: Yasayı
çıkardık, doğru, yasayı çıkardık; ama, bu yasa gereği bu üretimi yapacak
kişilerin üretim yapabilmesini sağlamamız gerekir, sağlıklı üretim yapabilecek
şartları üreticilerimize hazırlamamız gerekir. Ayrıca, bu üretim yapıldıktan
sonra, bu sağlıklı gıdalardan benim yurttaşımın, benim vatandaşımın
faydalanabilmesi için, vatandaşlarımızın belli bir gelir düzeyine kavuşturulması,
onlara, belli bir gelir sağlanabilmesi önemlidir. Kanun Hükmünde Kararname 1995
yılında çıkarıldı; ama, bugüne kadar, ne yasayı uygulayabildiniz ne de
vatandaşlarımız, yasa gereği, sağlıklı gıdayı alma olanağı bulabildi.
Değerli arkadaşlar,
dikkat edin, biz, gelişmiş ülkelerden yıllarca et getirdik, süt getirdik
-arkadaşlarım bahsettiler, sadece, ismini söyleyeceğim- transgenik mısır
getirdik, soya getirdik.
Değerli arkadaşlarım,
işin en acı yönü de bence şudur: Hep birlikte görüyor ve marketlerde arıyoruz;
yoğurt, yoğurt... Yoğurt, Anadolu'nun sembolü. Avrupa'ya gittiğimiz zaman, onu
"Türk ürünü" diye takdim ediyoruz, yoğurdumuzla övünüyoruz; ama,
artık, marketlerin raflarından "Danone" adı altında yoğurt ve süt
ürünleri alıyoruz. Evet, Türk yoğurdu; ama, o isme para ödeniyor.
Sayın Bakanım, son
günlerde, internet sitelerinde, bizim yerli gıda üreticilerimizin aleyhlerinde
"bazı gıda maddelerinde domuz eti kullanılmakta, imalathaneleri
kirli" diye propagandalar yapılmaktadır. Bunları tespit edecek kuruluşlar,
Bakanlık kurumları belli. Yerli gıda üreticilerimizin zarara uğramamaları,
belirli kesimler tarafından güç durumda bırakılmamaları için, bence, Bakanlıkça
gerekli tedbirleri almak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
mikrofonu açıyorum, konuşmanızı lütfen, tamamlayın efendim.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Tamam efendim.
Sonuç olarak, üreticimiz,
sağlıklı gıdalar üretebilmeli, tüketicilerimiz de, sağlıklı gıda alabilecek
gelir düzeyine getirilebilmelidir.
Sayın milletvekilleri,
sizleri, üç öğün sofranıza gelenin ne olduğunu düşünmeye çağırıyor, sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Uzdil.
Şahsı adına, İzmir
Milletvekili Sayın Ahmet Ersin.
Sayın Ersin, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Aslında, şimdi yapacağım
konuşmayla ilgili konuyu, az önce, genel görüşmenin sonrasında yapılan
soru-cevap işleminde Sayın Bakana sormuştum; ancak, itiraf edeyim ki, Sayın
Bakanın yaptığı açıklamalardan pek de tatmin olmuş değilim.
Şimdi, sevgili
milletvekilleri, bir süre önce, özellikle İzmir'deki Yeni Asır Gazetemizde ve
Kanal Ege Televizyonunda gördüm, daha sonra başka ulusal basında da gördüm.
Yıllardan beri, Türkiye'de, beyaz ekmek üretebilmek için una katılan bazı katkı
maddelerinden söz ediliyordu ve bunların da kanserojen etki yaptığına ilişkin
haberler vardı; uzmanların görüşü de aynı şekildeydi. Bu konuyla ilgili Sağlık
Bakanlığının yetkilileri sorunu doğruladılar; yani, kanserojen madde içeren bu
katkı maddelerinin, yıllardan beri, beyaz ekmek ve türevlerinin -sandviç
vesaire gibi- üretiminde kullanıldığını, ununda kullanıldığını bildiklerini
söylediler ve "bunu biliyoruz; ancak, bunları tespit edebilme ve ortaya
çıkarabilme şansına sahip değiliz; çünkü, yeterli donanıma sahip laboratuvarlarımız
yok" diye açıklama yaptılar.
Şimdi, Sayın Bakan
sorularıma cevap verirken, özellikle bu haberlerden sonra, basın yayın
kurumlarında yer alan bu haberlerden sonra, bazı illerde numuneler alındığını
ve araştırmalar yapıldığını; dolayısıyla, kanserojen etki yapacak olan katkı
maddelerine rastlanmadığını söylediler. Kuşkusuz, gazetelerde, basın yayın
organlarında bu haber büyük bir şekilde, geniş bir şekilde yer alınca, eğer bu
maddeleri kullananlar var idiyse, bunlar, gerekli önlemleri almışlardır; yani,
Sayın Bakanın basın yayın organlarında yer aldıktan sonra tedbir alma durumuna
gelmiş olmaları, daha öncesinde bu maddelerin kullanılmadığını göstermiyor.
Kaldı ki, Sağlık Bakanlığının yetkilileri de, bu konudan haberdar olduklarını,
ama, çaresiz olduklarını söylediler.
Şimdi, umarız, bundan
sonra bu konuda ciddî önlemler alınır ve insanların kanserojen maddelere maruz
bırakılması ve hastalığa kapı açılması önlenmiş olur.
Şimdi, burada önemli olan
bir başka konu var sevgili milletvekilleri. Bu maddeler, Tarım Bakanlığının
izniyle, birkaç yıl öncesinden başlayarak ithal edilmiş, ithaline izin verilmiş
ve daha sonra, Avrupa Birliği ülkelerinde yasaklandığı ortaya çıkınca ve
kanserojen etki yaptığı da ortaya çıkınca, anlaşılınca, bu ithal izni iptal
edilmiş; ama, ithal edilmiş. Yani, halk sağlığını önemli ölçüde tehdit eden bu
katkı maddeleri ithal edilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, yurttaşları
da bir güzel bu maddeleri almışlar vücutlarına o ekmekle beraber, beyaz ekmekle
ve türevleriyle birlikte. Sanıyorum -kimseyi de endişeye sevk etmek istemem;
ama- bir rahatsızlık olduğu, bu konuda bir rahatsızlık olduğu, devletin
yurttaşlarını korumada çok da ciddî ve etkili önlem almadığı, hatta,
yurttaşlarının sağlığını tesadüflere bıraktığı, kadere terk ettiği ortaya
çıkıyor.
Şimdi, burada, yıllarca
kullanıldığına göre ve kanserojen etkisinin olduğu da bilinen bu maddelerin
ithaline, bile bile, kim izin verdi? Sayın Bakana, peki, bu izin verenler
hakkında bir yasal işlem, soruşturma, vesaire bir şey yaptınız mı diye
sordum...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Tamamlayacağım Sayın Başkanım.
Sayın Bakana, bu ithal
iznini verenler hakkında, bu ithalatı yapanlar hakkında ve vatandaşa bilmeden
kanserojen etki yapacak bu katkı maddelerini veren, onların vücutlarına bu tür
maddelerin girmesini sağlayan bu kişiler hakkında, özellikle Bakanlık
yetkilileri hakkında herhangi bir çalışma yaptınız mı, bir soruşturma yapmayı
düşünüyor musunuz diye sorduğumda "soruşturma yapacak bir şey yok"
dediler. Tabiî, Sayın Bakanım kusura bakmasınlar; bu, üzücü bir anlayış. Yani,
70 000 000 vatandaşımızın hayatını, yaşamını tehdit eden bir katkı maddesi
ithal ediliyor ve bu, devlet izniyle, Bakanlık izniyle ithal ediliyor ve bu
ithalata izin verenler hakkında Sayın Bakanım "herhangi bir soruşturma yapmaya
gerek yok" diyor; gerek var sevgili Bakanım. Eğer, siz, şimdi bunun
önlemlerini almazsanız, bu tür yollara başvuranlar hakkında bir yasal işlem
yapmazsanız, bundan sonra bu tür şeyleri yapacak olanlara da bir önlem
geliştiremezsiniz, bir tedbir alamazsınız ve Sayın Bakanım, bu, sanıyorum,
kaçak yollardan da yurda girmeye devam ediyor.
Şimdi, siz, değişik
illerden numuneler almışsınız; ama, ben, İzmir Milletvekiliyim, neden İzmir'den
almadınız? İzmir'deki yurttaşlarımız, yani, nedir sizce?! İzmir'den numune alıp
da, İzmirlileri de rahatlatacak bir sonuç ortaya çıkarmamanızdan, ben, şahsen,
bir İzmir Milletvekili olarak üzüntü duydum.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ersin.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlandı.
Maddeyle ilgili bir
önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "Amaç" başlıklı 1 inci maddesinde geçen
"şartlarının belirlenmesi" ibaresinden sonra gelen "denetiminin
yapılması ve" ibaresinin metinden çıkarılmasını "gıda maddeleri ile
ilgili" ibaresinden sonra gelen "hizmetlere" ibaresinin
"hizmetler ile denetimine" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haluk İpek
Ankara
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, olumlu
görüşle takdire sunuyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu efendim?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun
bütünlüğü açısından anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Komisyonun takdire
bıraktığı ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2. - Bu Kanun; gıda
güvenliğinin teminine, her türlü gıda maddesinin ve gıda ile temasta bulunan
madde ve malzemelerin hijyenik ve uygun kalitede üretimine, tasnifine,
işlenmesine, katkı ve gıda işlemeye yardımcı maddelere, ambalajlama,
etiketleme, depolama, nakil, satış ve denetim usulleri ile yetki, görev ve
sorumlulukları ile risk analizine, ihtiyatî tedbirlere, gıda ile tüketici
haklarının korunmasına, izlenebilirlik ve bildirimlere dair hususları kapsar.
Bu Kanunda hüküm
bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği var.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan.
Buyurun Sayın Seyhan.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Daha çok, milletvekilli
arkadaşlarım ve Sayın Bakanımla birlikte Komisyon Başkanım bu karşılaştırmamı
izlerlerse... Ben, bazı maddelerde değişiklik yapılmasının uygun olacağı
kanaatini taşıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanaatim şundan oluştu: Cezada adalet yoksa, toplumda adalet yoktur; ikisi
birbirini dengeler. Şimdi, aynı komisyondan ardı ardına çıkmış iki kanun
tasarısını dikkatle ve yavaş yavaş size izah edeceğim. Farklı konularda dahi
olsa, biri göz sağlığını ilgilendirdiğinden, biri de tüm beden sağlığını
ilgilendirdiğinden, cezalar arasında bir denge olması kanaatini taşıyorum.
Bakın, bu elimdeki tasarı, Optisyenlik Hakkında Kanun Tasarısı; bu da, gıdayla
ilgili kanun tasarısı.
Değerli arkadaşlar,
lütfen dikkatle dinleyebilir miyiz. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
Başkanvekilimizden de bu konuda yardım istiyorum.
Optisyenlik Hakkında
Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında, ruhsat almadan işyeri
açanlara; 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında ise, optisyenin müessesede
bulunmaması durumunda 5 milyar lira ceza öngörülüyor. Yani, ruhsat almadan,
doktor reçetesiyle gözlük satan ve güneş gözlükleri satan bir müessese
açtığınız zaman, 5 milyar lira ceza ödüyorsunuz. Burada, eğer optisyen
görevinin başında değilse, yine 5 milyar lira ceza ödüyorsunuz; bu birincisi.
6 ncı maddesinde, koruyucu
gözlük satışı halinde ve doktorca yazılan reçeteler dışında herhangi bir şey
satması halinde veya bir icraat yapması halinde, 15 milyar lira ceza
öngörmüşüz. 11 inci maddede, optisyenlik dışında, gerçeğe uygun olmayan reklam
yaptığında 15 milyar lira ceza öngörmüşüz. Kanun burada "15 milyar
lira" diyor. Optisyenlik özelliğini haiz olmadan bir işletme açan veya
orada bulunan kişiye de 30 milyar lira ceza öngörmüşüz. İnsan sağlığının ucuz
olmadığını biliyorum, bu konudaki duyarlılığa hiçbir şey demiyorum.
Şimdi, geliyorum 70 000
000'un sağlığını ilgilendiren öbür yüzüne. Kuruluş, üretim, çalışma izni
almadan işyeri açan üretim merkezlerine 1 milyar lira ceza öngörüyoruz bu kanun
tasarısında; gözlükçüye 5 milyar lira, buna 1 milyar lira. Mezbaha, mamul
madde, imal yerleri, yönetmeliğe aykırı üretim yaptığı takdirde 1 milyar lira
ceza öngörüyoruz; bu iki. Kuruluş izni almaz -bu kanun yönetmeliğine göre ürün
başına bir izin alması, hangi gıdayı üretecekse bir izin alması gerekiyor- gıda
kodeksine uygun üretim izni almaz ise de 1 milyar lira ceza istiyoruz. Daha
sonra, özel gıda kontrol laboratuvarları kuruluyor. Bu bir açılım. Özel kontrol
gıda laboratuvarları ruhsat almadan, işlemini tamamlamadan kurulup, faaliyet
gösterildi mi 1 milyar lira ceza alıyoruz arkadaşlar.
Şimdi, bana, Optisyenlik
Kanunu ile bu kanun arasında cezaî açıdan bir adalet, bir denge olduğunu
anlatabilecek tek bir milletvekili arkadaşım var mı? Böyle şey olur mu değerli
arkadaşlar?!
Elbette ki, çok küçük
sebeplerle müesseselere gidip işletmelerinin faaliyetini sürdüremeyecek cezalar
yazmayalım.
Şimdi, ben, bakıyorum; 4
üncü maddeye atıfta bulunarak, bir yerde "1 milyar ceza" demiş 4 üncü
maddenin içerisinde; hem açma ruhsatını hem hijyeni hem her şeyi koymuş. Onu
koyduğundan, diyorlar ki "yahu arkadaş, o kadar küçük şey için de bu ceza
yazılır ki, 5 milyar yaparsanız çok
sudan şeylerden adama bir sürü ceza yükleyeceksiniz.
Niye ayırmadınız
arkadaşlar, niye ayırmadınız?! Ben, o komisyonun üyesi değilim, Sanayi Komisyonunun üyesiyim; gıda mühendisi
de değilim; toplumsal sorumluluğum gereği bu kanunla ilgileniyorum. O iki
komisyondan bu kanunlar arka arkaya çıkarken milletvekili arkadaşlarımın
dikkatini çekmedi de, evde yatarken benim rüyama mı girdi bu! Yarın o kanun da
gelecek; nasıl izah edeceğiz biz bunu dışarıda?!
"O kanun başka, bu
kanun başka" diyorlar, "kaçak işyeri gözlükçü açan o kadar insan var ki..." Gelin,
bir yola çıkalım; kaçak gıda üretim yeri açan ne kadar yer var, birlikte tespit
edelim; yoğurtlar nasıl yapılıyor...
Değerli arkadaşlarım,
hepiniz benim duyarlılığımdasınız, inanıyorum. Sayın Komisyon Başkanından, siz
değerli milletvekillerinden, Sayın Bakanımdan rica ediyorum; bu cezaî
müeyyideleri -madde gelmeden ben bir duyarlılıkla uyarma görevimi yapıyorum- birlikte, caydırıcı olabilecek bir
boyuta çekelim. Diğerlerine niye o cezayı koydunuz demiyorum; ama, bu çelişkiyi
anlatamayız. Bununla da gıda terörü konusunda bir caydırıcılık sağlayamazsınız,
olmaz; olmaz değerli arkadaşlarım!
Bu konuyu tamamladım; bir
de yorumsuz, bir yeri okumak istiyorum. Burada yorumum yok; sadece okuyacağım,
kamuoyunun ve sizlerin takdirine sunacağım. Bununla da, buradaki Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımı, şimdiki İktidarı tenzih ederek konuşuyorum; siyasal
yaşam içerisinde kurumlara bağlı kuruluşlarda bir istismar olur mu diye bir
endişeyi de taşıyarak bu metni okumak istiyorum.
Yine, 29 uncu maddeyi
okuyacağım değerli arkadaşlar. Herhangi bir nedenle usulsüzlük varsa, ürününe
el koyuyoruz. O gerekçeleri saymayacağım; alıyor, el koyuyoruz. "Yukarıda
belirtilen durumlarda; el konulan ürünlerden, gıda güvenliğine uygun olan ve
insan sağlığına zararlı olmadığı tespit edilen ürünler iade edilir." Gıda
güvenliğine uygun olan, insan sağlığına zararlı olmayan ürünleri iade ediyoruz.
Geriye ne kaldı?! Değerli arkadaşlar, bu tanımdan sonra ne kaldı; onu da
yapmış. "Gıda güvenliğine zararlı olmadığı tespit edilen ve/veya gıda
kodeksine uygun olmayan ürünler..." Yani, gıda güvenliği var; ancak, gıda
kodeksine de uygun üretilmemiş; yani yanlış üretim, yani hatalı üretim...
Nereye devrediyoruz bunu; "gıda bankasına devredilir" deniliyor. Son
kullanma tarihi geçmiş ürünler de bunun içine girer mi girmez mi;
takdirlerinize sunuyorum.
"Gıda Bankasına
devredilir" deniliyor; ondan sonra, gıda kodeksine uygun olmayan ürünler
için bir maddemiz var: "Maliye Bakanlığı, bu ürünleri satar ve/veya resmî
hayır kurumlarına devreder." Hangi ürünleri devreder; gıda kodeksine uygun
olmayan ürünleri devreder. Kim dağıtacak bunları; resmî hayır kurumları.
Saygılarla,
takdirlerinize sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Madde üzerinde başka söz
isteği?.. Yok.
Önerge yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3. - Bu Kanunda
geçen;
Bakanlık: Tarım ve
Köyişleri Bakanlığını,
Türk gıda mevzuatı: Gıda
maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri; özellikle gıda
güvenliğini düzenleyen, gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve
malzemelerin üretimi, işlenmesi, dağıtımı ve satışı ile her aşamayı kapsayan
tüm mevzuatı,
Gıda kodeksi: Türk Gıda
Kodeksini,
Gıda/gıda maddesi: Tütün
ve sadece ilaç olarak kullanılanlar hariç olmak üzere; içkiler ve sakızlar ile
hazırlama ve işleme gereği kullanılan maddeler dahil, insanlar tarafından
yenilen ve/veya içilen ham, yarı mamul veya mamul her türlü maddeyi,
Organik gıda: Organik
üretim ve yetiştirme tekniği ile kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu
kontrolünde üretilmiş, yetiştirilmiş, doğadan toplanmış, avlanmış,
ambalajlanmış ve etiketlenmiş, ham, yarı mamul veya mamul haldeki sertifikalı
gıdayı,
Gıda maddeleri üreten
işyeri: Gıda maddelerinin ham maddeden başlayarak; depolama, tasnif, işleme,
değerlendirme, dayanıklı hale getirme, ambalajlama işlerinden bir veya
birkaçının yapıldığı ve gıda maddeleri satış yerlerine gönderilmek üzere
depolandığı tesisler ile bu tesislerin tamamlayıcısı sayılacak yerlerin
tamamını,
Gıda maddeleri satış
yeri: Her türlü ham, yarı mamul ve mamul gıda maddelerinin toptan veya
perakende dağıtım ve satışının yapıldığı ve bunların satış için depolandığı
yerleri ,
Gıda maddeleri üreten ve
satan işyeri: Gıda maddelerinin ham maddeden başlayarak depolama, tasnif,
işleme, değerlendirme, dayanıklı hale getirme, ambalajlama işlemlerinden bir
veya bir kaçının yapıldığı ve her türlü ham, yarı mamul ve mamul gıda
maddelerinin toptan veya perakende dağıtım ve satışının yapıldığı ve bunların
satış için depolandığı yerleri,
Toplu tüketim yeri: Gıda
maddelerinin tekniğine uygun şekilde işlendiği, üretildiği ve aynı mekânda
tüketime sunulduğu yerleri,
Gıda işletmecisi:
Ürettikleri gıda maddesinin, gıda mevzuatı şartlarına uygunluğundan sorumlu
olan gerçek veya tüzel kişileri,
Sorumlu yönetici: Gıda
mevzuatına uygun üretim yapmaktan, işverenle birlikte sorumlu olan yöneticiyi,
Birincil üretim: Avlama,
toplama, balıkçılık, hasat, sağım ve kesim öncesi hayvanların çiftlikte
yetiştirilmesi dahil üretimi,
Ham madde: Gıda
maddelerinin üretiminde kullanılan birincil üretimden elde edilen ürün, yarı
mamul veya mamul maddeleri elde etmek için kullanılan maddelerden her birini,
Gıda işlemeye yardımcı
maddeler: Tek başına gıda bileşeni olarak kullanılmayan, belirli teknolojik
amaca yönelik olarak ham madde gıda veya bileşenlerinin işlenmesi veya üretimi
sırasında kullanılan; son üründe kendisi veya türevlerinin kalıntılarının
bulunması kaçınılmaz olan ancak, kalıntısı sağlık açısından risk oluşturmayan
maddeleri,
Gıda katkı maddesi: Tek
başına gıda maddesi olarak tüketilmeyen, gıda ham maddesi ve/veya gıda işlemeye
yardımcı madde olarak kullanılmayan, tek başına besleyici değeri olan veya
olmayan; seçilen teknoloji gereği kullanılan işlem sırasında kalıntı veya
türevleri mamul maddelerde bulunabilen, gıdaların hazırlanması, tasnifi,
işlenmesi, ambalajlanması, taşınması, depolanması ve dağıtım sırasında gıda
maddelerinin tat, koku, görünüş, yapı ve diğer niteliklerini korumak, düzeltmek
veya istenmeyen değişikliklere engel olmak amacıyla kullanımına izin verilen
maddeleri,
Gıda ile temasta bulunan
madde ve malzemeler: Gıda maddeleri ile temasta bulunan veya bulunmak üzere
imal edilen her türlü madde ve malzemeleri,
Fonksiyonel/Özel beyanlı
gıdalar: Besleyici etkilerinin yanı sıra bir ya da daha fazla etkili bileşene
bağlı olarak sağlığı koruyucu, düzeltici ve/veya hastalık riskini azaltıcı
etkiye sahip olup, bu etkileri bilimsel ve klinik olarak ispatlanmış gıdaları,
Genetik modifiye gıdalar:
Bitkisel, hayvansal ve mikrobiyolojik kaynaklara, genetik modifikasyon
teknolojileri ile başka bir canlı türüne ait bir genin aktarılması ile
DNA'sının belli bir bölümünde istenilen değişiklik yapılmış olan gıdaları,
Özel beslenme amaçlı
gıdalar: Özel bileşimlerine veya üretim proseslerine bağlı olarak, normal
tüketim amaçlı gıdalardan açıkça ayırt edilebilen, beyan edilen özel beslenme
amaçları için uygun olan ve bu uygunluklarını belirtir şekilde piyasaya sunulan
gıdaları,
Tıbbî amaçlı diyet
gıdalar: Belli beslenme uygulamaları için hastaların diyetlerini düzenlemek
amacıyla, özel olarak üretilmiş veya formüle edilmiş ve tıbbî gözetim altında
kullanılacak olan, alışılmış gıda maddelerini veya bu gıda maddelerinin içinde
bulunan belirli besin öğelerini veya metabolitlerini vücuda alma, sindirme,
absorbe etme, metabolize etme veya vücuttan atma kapasitesi sınırlı, zayıflamış
veya bozulmuş olan hastalar ya da diyet yöntemleri, yalnızca normal diyetin
modifikasyonu ile veya diğer gıdalarla ya da her ikisinin de birlikte kullanımı
ile sağlanmayan kişiler için hazırlanmış gıda maddelerini,
Gıda maddesi etiketi:
Gıda maddesini tanıtıcı her türlü yazılı veya basılı bilgi, marka, damga ve
işaretleri içeren ve gıda ile birlikte sunulan veya ambalajında basılı bulunan
tanıtım bilgilerini,
Tüketime hazırlamak:
Tasnif etme, tartma, ölçme, aktararak ve karıştırarak doldurma, ambalajlama,
soğutma ve depolama, muhafaza etme, nakletme ve tüketim sayılmayan her türlü
faaliyetleri,
Mamul madde: Belli bir
teknoloji kullanılarak elde edilen, tüketime hazırlanmış gıda maddesini,
Depo: Gıda maddelerini
muhafaza etmek amacıyla tesis edilen yerleri,
Mübadeleye konu gıda
maddeleri: Satmak veya sair şekilde devretmek üzere depolama, satış maksadıyla
teşhir etme ve her ne surette olursa olsun devredilen gıda maddelerini,
Gıda hijyeni: Gıda
maddesinin sağlıklı olması için alınması gereken tüm tedbirleri,
Kalıntı: Gıdada, tarım
ürünlerinde veya bitkilerde, toprakta, suda veya diğer çevresel bileşenlerde,
kullanımına izin verilen bir kimyasal üründeki aktif bileşenlerin ve aktif
bileşenlerin bütün türevleriyle birlikte parçalanma ürünleri ve metabolitleri
kalıntısını,
Gıdaya bulaşan zararlı
maddeler: Üretimi veya pazarlanması süresince, gıdaya istenmeden bulaşan her
türlü madde ve bileşikleri,
Kontrol: Gıda maddeleri
ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten ve satan işyerlerinin,
asgari teknik ve hijyenik şartları ile bu yerlerde üretilen ve satılan gıda
maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin mevzuata
uygunluğunun tespitini,
Tağşiş: Gıda maddelerinin
ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin, mevzuata veya izin verilen
özelliklerine aykırı olarak üretilmesi hâlini,
Taklit: Gıda maddesini ve
gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerini; şekil, bileşim ve nitelikleri
itibariyle evsafında olmayan özellikleri haiz gibi göstermeyi,
Reklam: Gıda maddelerinin
satışını artırmak amacıyla yapılan tanıtma şekillerini,
Denetim: Bakanlık
tarafından gıda kontrol hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya doğrulanması için
yapılan işlemleri,
Tehlike: Gıda maddesinde
olan ve oluşabilecek fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak sağlık yönünden
ortaya çıkabilecek potansiyel zararı,
Risk: Gıda maddesinde
sağlığa zararlı olabilecek şiddetteki muhtemel tehlikeyi,
Risk analizi: Risk
değerlendirmesini, risk yönetimi ve risk iletişimi olarak birbirleri ile
bağlantılı üç ayrı süreçten oluşan sistemi,
Risk değerlendirmesi:
Olabilecek her türlü tehlikenin, nitelik ve etkilerinin bilimsel olarak
belirlendiği süreci,
Risk yönetimi: Risk
değerlendirmesini, diğer yasal zorunlulukları ve gerektiğinde uygun önlem ve
seçeneklerini dikkate alan süreci,
Risk iletişimi: Risk
değerlendiricileri, risk yöneticileri ve diğer ilgili taraflar arasında risk ve
risk ile ilişkili faktörlere ait bilgi ve düşüncelerin paylaşımını,
Nihaî tüketici: Gıdayı
herhangi bir ticarî amaçla kullanmayan en son gıda maddesi tüketicisini,
Serbest bölge: 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 2 nci maddesine göre Bakanlar Kurulunca yer
ve sınırları belirlenen alanları,
Kalite: Tüketime arz
edilen gıda maddelerinin bu konuda belirlenmiş standartlara uygunluğunu tayin
eden özelliklerin tamamını,
Kalite kontrolü: Tüketime
arz edilen gıda maddelerinin kalite özelliklerinin mevzuata uygunluğunun
tespitini,
İzlenebilirlik: Üretim,
işleme ve pazarlama ile ilgili sürecin her aşamasında, gıda maddesinin izinin
sürdürülebilmesi ve izlenmesini,
Sertifikasyon: Bakanlıkça
veya Bakanlıkça yetkilendirilen kamu ve/veya özel kuruluşlar tarafından gıda,
kalite ve kontrol sistemlerinin belgelenmesini,
Gayri sıhhî müessese:
Çevresinde bulunanlara fizikî, ruhî ve sosyal yönlerden az veya çok zarar veren
veya vermesi muhtemel olan ve doğal kaynakların kirlenmesine neden olabilecek
müesseseleri,
Takviye edici gıdalar:
Bir ya da birden fazla besin ögeleri; vitamin, mineral, protein, bitki,
botanik, bitkisel kaynaklı maddeler, amino asitler ve benzeri bileşenler ile
bunların konsantresi ve/veya ekstraktlarından oluşan ve günlük alım dozu
belirlenmiş ürünleri,
Gıda bankası: Bağışlanan
veya üretim fazlası sağlığa uygun her türlü gıdayı tedarik eden, uygun
şartlarda depolayan ve bu ürünleri doğrudan veya değişik yardım kuruluşları
vasıtasıyla fakirlere ve doğal afetlerden etkilenenlere ulaştıran ve kâr amacı
gütmeyen dernek ve vakıfların oluşturduğu organizasyonları,
Güvenli gıda: Gıda
maddesinin kullanım süresi içinde, normal kullanım koşullarında risk
taşımayacak şekilde temel gerekler bakımından azamî ölçüde koruma sağlamasını,
Temel gerekler: Gıda
maddesinin; insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki yaşam ve
sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından sahip olması gereken asgarî
güvenlik koşullarını,
Piyasa gözetimi ve
denetimi: Bakanlık tarafından, gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan
madde ve malzemelerin piyasaya arzı veya dağıtımı aşamasında veya bu ürünler
piyasada iken gıda mevzuatına uygun olarak üretilip üretilmediğinin, güvenli
olup olmadığının denetlenmesi veya denetlettirilmesini,
Piyasaya arz: Gıda
maddelerinin tedarik veya tüketim amacıyla bedelli veya bedelsiz olarak
piyasada yer alması için yapılan faaliyeti,
Üretici: Bir gıda ürününü
üreten, ıslah eden veya ürüne adını, ticarî markasını veya ayırt edici
işaretini koymak suretiyle kendini üretici olarak tanıtan gerçek veya tüzel
kişiyi; üreticinin Türkiye dışında olması halinde, üretici tarafından yetkilendirilen
temsilciyi ve/veya ithalatçıyı; ayrıca, ürünün tedarik zincirinde yer alan ve
faaliyetleri ürünün güvenliğine ilişkin özelliklerini etkileyen gerçek veya
tüzel kişiyi,
Dağıtıcı: Gıda ürününün
tedarik zincirinde yer alan gerçek veya tüzel kişiyi,
İfade eder.
BAŞKAN- Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün.
Buyurun Sayın Üstün.
Sizin şahsî konuşma
talebiniz de var; ancak, arada bir grup talebi olmazsa devam edeceğiz.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla)- Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin kanayan yaralarından birisi olan gıdaların
üretimi, tüketimi ve denetlenmesiyle ilgili yasa tasarısı üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve daha sonra da şahsım adına söz aldım; Yüce Heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı görüşmeleri komisyonlarda yapılırken, ilkönce Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonuna geldi, bir altkomisyon kurduk, Avrupa Birliği mevzuatı neyse o
şekilde Tarım Komisyonundan çıktı; fakat, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda tasarı âdeta kuşa çevrildi. Burada harcadığımız her bir dakikada
tüyü bitmemiş yetimin hakkının olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu tasarının bu
şekliyle geçmesi durumunda -biliyorsunuz, Avrupa Birliği uyum yasalarında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sunduğumuz katkıları hepiniz takdir
ediyorsunuz; bunu biliyoruz- yani, bu yasa tasarısının, Avrupa Birliği uyum
mevzuatıyla tekrar buraya gelecek olmasıyla, hem Meclisin zaman kaybını hem
ülke ekonomisine maliyetini sizlerin takdirine sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında gıdaya ilişkin görevler alarak "Devletin
temel amaç ve görevleri (...) insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır" der 5 inci madde. Yine
"Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek
değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır" der
madde 45. Ayrıca, 167 ve 172 nci maddeler de, dolaylı olarak geçerli ve
yürürlükte olan maddelerdir. Bunlar, devletin aslî görevlerindendir.
Gıda konusundaki
problemleri çözmek üzere, ilk kanunî faaliyetler Avrupa'da 13 üncü Yüzyılda
başlatılmış olmasına rağmen, ülkemizde ilk defa 1961 Anayasasının 52 nci
maddesinde ele alınmış ve 1963 yılında hazırlanan MEHTAP raporunda "gıda
işlerine ilişkin yetki ve görev dağılışının incelenmesinde, gıda maddeleri ve
beslenmeyle ilgili birkısım hizmetlerin açıkta kaldığı anlaşılmaktadır"
denilmektedir.
Gıda konusu bir kamu
görevi olarak ele alınmasına rağmen, bu görev bir bütün olarak ele alınmamış
olup, çeşitli mevzuatlar dağınık ve etkisiz bir şekilde yürütülmeye
çalışılmaktadır. Kuruluşlar arasında bir koordinasyon ve işbirliği sağlanamadığından,
gıda hizmetlerine de bir etkinlik getirilememektedir.
1970'li yıllardan
başlayarak Devlet Planlama Teşkilatı, gıdayla ilgili yetkili bakanlığın Tarım
Bakanlığı olması gerektiğini sürekli dile getirmesine rağmen, aradan otuzbeş
yıl geçmiş, bu gerçekleşmemiş, tasarı bugünlere kalmıştır.
Bu kanunla, gıdaların
üretimi, tüketimi ve denetlenmesinde çokbaşlılık giderilecek, Sağlık Bakanlığı
yetkilerini Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devredecekti; ama, Sağlık
Bakanlığının taassupları sonucunda tasarı, Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonundakinden çok çok farklı olmuş, yetki devri ve tam bir denetimsizlik
örneği olarak Yüce Meclise sunulmuştur.
Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda, Avrupa Birliği mevzuatı dikkate alınarak ve Avrupa Birliği
mevzuatıyla uyumlu bir kanun tasarısı hazırlanmış, Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonunda bu durum hiç dikkate alınmamış, tasarı kuşa
çevrilmiştir. Yasanın bu haliyle çıkması durumunda, tasarı, genel olarak Avrupa
Birliği mevzuatıyla uyumlu değil; ilk yanlış burada.
Denetim:
Bu denetimin hangi
elemanlarla yapılacağı belli değil.
Gıda kontrol ve denetim
hizmetleri için ihtiyaç duyulan eleman sayısı:
Yapılan hesaplamalarla
minimum 5 000 teknik ve sağlık
hizmetleri personeli gerekirken, bu taslaktan tamamen çıkarılmıştır. Bu
denetimi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, elindeki yetersiz personeliyle nasıl
yapacaktır?
Yasanın bu haliyle
çıkmasıyla, insanlarımız satın aldıkları ürüne hep kuşkuyla bakacak ve İzmir'de
yaşanan ve yaklaşık 400 kişinin etkilendiği trichinella enfeksiyonuyla sık sık
karşılaşır olacağız. Bu denetimsizlik, maalesef Meclis lokantasına kadar gelmiş; yediğimiz etlerin
büyük bir kısmı, bundan üç beş ay öncesine kadar, denetimsiz olarak Meclise
getirilmiştir.
Madde 38'de geçen
24.4.1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanununa atıfta bulunularak,
170, 171, 172 nci maddelerin kaldırıldığı, maddeye geçmiştir. Halbuki, bu
maddeler, 24 Haziran 1995 tarihinde
yürürlükten kaldırılmıştır. Yine, bu kanunun 198 inci maddesinin yürürlükten
kaldırılmasıyla, kesimi yapılacak hayvanların, nerede, nasıl muayene edileceği
ortadan kalkmış olmaktadır.
Ayrıca, Sağlık Bakanlığı
Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 12.4.2004 tarih ve 5944 sayılı
genelgesiyle, Türkiye genelinde hazır kıyma satışında kaos yaşanmaktadır.
Yine, tasarının 4 üncü
maddesi de mezbahalara ilişkindir. Sanki Gıda Kanununda gıda işletmecisi olarak
yalnız mezbahalar varmış gibi davranılmış, süt işletmeleri, balıkhaneler ve tüm
su ürünleri işletmeleri, yumurta ve ürünlerini işleyen, kısaca hayvansal gıda
üreten ve işleyen tüm yerler kapsama alınmamıştır. Zaten bu değişikliğin
yapılmasının temel gerekçelerinden birisinin de, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
ile Sağlık Bakanlığı arasındaki yetki dağılımının, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına devrini oluşturduğu ifade edilmektedir.
İstihdam:
Bu madde, başından beri
tasarı metni üzerinde en çok tartışılan maddedir. "Gıda güvenliği ve halk
sağlığı" denilince, akla, özellikle hayvansal gıdalardan kaynaklanan
sağlık riskleri gelir. Tüm dünyadaki konsept, çiftlikten sofraya gıda güvenliği
ve halk sağlığı ve halk sağlığı konsepti olarak değerlendirilmektedir.
Hayvansal gıdaların tüm
aşamalarındaki resmî kontroller de, doğal olarak veteriner hekimler tarafından
yapılmaktadır. Bunu engellemek için, tasarı metninde, hayvan, hayvansal gıda,
hastalık ve benzeri ifadelerin kullanımından özenle kaçınılmıştır. Bu bir
meslek kanunu değildir. Ancak, buradaki kontrolleri yapabilecek tek meslek
mensubu da, Avrupa Birliğinde olduğu üzere, bellidir. Ülkede yaşadığımız son
trichinella, brusella, kaçak et skandalı boyutunda görülen olaylar, denetimdeki
eksikliğin açık kanıtıdır.
Ayrıca, Avrupa Birliği
ülkelerine ihraç ettiğimiz tüm hayvansal gıdalarda veteriner hekim raporu
aranmakta, ancak, içpiyasada böyle bir mekanizma, maalesef,
çalıştırılmamaktadır. Bunun sonucu olarak, hem halk sağlığı tehdit altına girmekte
hem de ülke ekonomik kayba uğratılmaktadır. Su ürünleri ve tavuk eti
ihracatında yaşanan gelişmeler, bunun tipik birer örneğidir.
Tasarının bu şekliyle
yasalaşması durumunda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatı tamamen felç
olacaktır; çünkü, bu denetimleri yapacak kadrolar son derece azdır.
Devletin gıdaya ilişkin
temel görevleri:
Sayın milletvekilleri,
günümüz gelişmiş ya da gelişmekte olan toplumların tümünde, gıdaya ilişkin
hizmetler, devletin vatandaşlara sunduğu temel hizmetler kapsamında kabul
edilmektedir.
Devlet, vatandaşlarına
daima, gereken miktar ve çeşitlilikte gıda sağlamakla yükümlüdür.
Sağlanan gıdaların,
toplumun alım gücüne uygun ve insan sağlığını hiçbir şeklide tehdit etmeyecek
nitelikte olmasını sağlamak zorundadır.
Devlet, bu görevlerini
yerine getirirken, gıda arzı ve beslenme düzeyine ilişkin politikalarının
isabet derecesini saptamak üzere, periyodik olarak gıda tüketim ve beslenme
araştırmalarını sağlık parametreleriyle bağıntılı olarak yapmak ya da yaptırmak
zorundadır.
Özellikle gıda
kayıplarını en aza indirgeyecek üretim ve işleme teknolojilerini geliştirici
araştırmaları, ilgili tarafların katılımıyla ve sürekli olarak yapmak ya da
yaptırmak zorundadır.
Tüm devlet hizmetlerinde
olduğu gibi, toplumun katılımını sağlamak üzere, devlet, fertlerinin gıdaya
ilişkin hukukî hakları ve beslenme ilkeleri konusunda bilgilendirilmesini ve
eğitilmesini sağlamak zorundadır.
Devletin ticarete konu
olan (ithal, ihraç, içpiyasa) gıda maddelerinde de kontrol görevini sürdürmesi
gereklidir. Bu kontroller, ancak, ortak standart ölçüt ve yöntemlerin her kurum
tarafından kabul edilerek kullanılması koşuluyla anlamlı olacaktır. Anılan bu
olgu, bu konudaki laboratuvarların akreditasyonunun gerçekleştirilmesini
zorunlu kılmaktadır.
Devlet, sağladığı özgün
gıda politikalarını, hammadde üretim bazında, mamule işlemede ve pazarlamada
gerekli ekonomik politikalarla desteklemelidir.
Özel sektörün yatırım
profili, hangi bölgeye hangi sektörde yatırım yapılacağı devlet tarafından
yönlendirilmelidir.
Türkiye'deki mevcut
durum:
Öncelikle, küçük
kapasiteli ve gelişmiş teknoloji uygulamayan gıda işletmelerinde otokontrol
gereğince uygulanmamaktadır.
Devlet adına topluma
sunulan gıda kontrol ve denetim hizmetleri, mevzuattaki çokbaşlılık nedeniyle,
bu konudaki etkinlik ve disiplinin sağlanmasında yeterli olamamaktadır.
Toplumun gıdaya ilişkin
sağlık ve ekonomik haklarını korumak üzere izlenecek özgün politikalar, siyasî
otoritelerin...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Üstün'ün,
şahsı adına da söz talebi vardı.
Konuşmanıza devam edin;
buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gıda sektörü içinde
çalışma izni olmaksızın ve denetimsiz çok sayıda işletme oluşması, gıda kontrol
hizmetlerinin kaynakta kontrol esasına göre yürütülmesini güçleştirmektedir. Bu
durum, iç ve dışticarette ekonomik kayıplara da yol açmaktadır.
Ülkemizde tarımsal
mücadele ilaçları ile gübre ve diğer verim artırıcıların kullanılmasını usul ve
esasa bağlayan kimi mevzuatın bulunmamasına karşın gerekli özenin
gösterilmemesi nedeniyle, bu maddelerle insan sağlığını tehdit edecek düzeyde
kontamine olmuş gıdalar, sıkça piyasaya sürülmektedir.
Öncelikle belirtmek
gerekir ki, yaşama biçimi ve yaşamın standardı ne kadar yükselirse yükselsin,
zaruret halinde insanlar, her çeşit lükslerinden ve yaşamı kolaylaştıran
araçlarından vazgeçebilirler; ama, yaşamak, yaşamlarını sürdürmek için
beslenmek zorundadırlar. Onun için, gıdalar, yaşam için vazgeçilmezdirler.
Gıdanın gerekliliği kadar
sağlıklı olması da çok önemlidir. Hayvansal gıdalar insanların beslenmesinde ne
kadar önemliyse, gıda kaynaklı zehirlenmeler ve diğer tehlikelerin yüzde 90'ı
da hayvansal gıdalarla ilgilidir. Gıda kaynaklı 250'den fazla mikrobiyal
hastalık ve zehirlenme tanımlanmıştır. Bunlardan bakteriyel hastalıklar
(salmonelloz, buruselloz, listeriyoz) ve zehirlenmeler (clostridium toksinleri,
botulismus toksinleri, shigella toksin, E.coli) ile paraziter hastalıklar (kist
hidatik, teniazis, askariazis) başta olmak üzere, gıdalardaki çevre
kirleticileri (dioksinler, tarım ilaçları), doğal kaynaklı zehirli maddeler
(biyolojik zehirler, mikotoksinler, alkaloidler), veteriner hekimliği ilaçları
(antibiyotikler, antelmintikler, insektisidler) ve anabolik maddelerin
(zeranol) kalıntıları halk sağlığı için ciddî tehlikeler oluştururlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünya nüfusunun yüzde 13,7'si, yani yaklaşık 826 000 000'u
açlık sınırının, yüzde 21,6'sı, yani yaklaşık 1 300 000 000'u da yoksulluk
sınırının altında yaşamaktadır. Gıda Tarım Örgütüne göre, dünyada 825 000
000'dan fazla insan açlık ve yetersiz beslenmeden ileri derecede
etkilenmektedir. Açlık sınırının altında yaşayanların 792 000 000'u az gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerde (515 000 000'u Asya ve Pasifik'te, 186 000 000'u Afrika'da,
55 000 000'u Latin Amerika ve Karayipler'de, 36 000 000'u Yakındoğu'da)
yaşamaktadır.
Dünyada 5 yaşın altındaki
milyonlarca çocuk, protein ve enerji eksikliği sebebiyle, akut ve kronik
beslenme bozukluğu belirtileriyle yaşamakta, 300 000 000 çocuk boyuna ve yaşına
göre olması gereken canlı ağırlığının altında ve 180 000 000 çocuk da bodur
veya cüce kalmış durumdadır; her yıl, 5 yaşın altında 11 000 000 çocuk açlık ve
beslenme noksanlığı sonucu ölmektedir.
Gizli açlık da, dünyanın
birçok ülkesinde ciddî tehlikeler oluşturmaktadır. Özellikle çocuklar ve
kadınlar olmak üzere, 2 000 000 000 insan iyot eksikliğinin, 1 500 000 000
insan demir eksikliğinin sonucu zihnî ve motor gelişmede zayıflama, gebeliğe
bağlı ölümler gibi ve 200 000 000'dan fazla insanın da vitamin A noksanlığından
(körlük, ölüm, hastalıklara direncin kırılması gibi) etkilenmekte; 1 200 000
000 insan güvenli içme suyu temin edememektedir.
Gıda kaynaklı 250'den
fazla mikrobiyal hastalık ve zehirlenme tanımlanmıştır. Dünyada, 1998 yılında,
1 800 000'i çocuk 2 200 000 kişi ishalle seyreden hastalıklardan ölmüştür;
bunların önemli bir kısmının sebebini mikroorganizmalarla bulaşık gıda
maddelerinin tüketilmesi ve suların kullanılması oluşturmuştur.
ABD'de tüm
zehirlenmelerin yüzde 25'ini, İngiltere'de yüzde 50'sini et ve ürünlerinden
ileri gelen zehirlenmeler oluşturmaktadır. ABD'de yılda 76 000 000 kişide gıda
kaynaklı zehirlenmelerle karşılaşılmakta, bunların yaklaşık 325 000'i hekime
başvurmakta, 5 000 ile 9 000 arasında ölüm oluşmakta; yapılan tıbbî harcama ve
verim kaybı yıllık 37 milyar doları aşmaktadır. Türkiye'de, Sağlık Bakanlığı
kayıtlarına göre, 1999 yılında, 11 432 insanda brucellosis, 96 insanda
botulismus, 460 insanımızda, dünyanın baş belası olarak nitelendirilen şarbon
ve 5 146 insanda diğer zehirlenmelerle karşılaşılmıştır.
Dünyadaki gıda üretimi
aslında herkese yetecek miktardadır. Açlık ve beslenme yetersizliği, gıda
üretimindeki eksiklikten ziyade, gıdanın dağılımındaki dengesizlikten ileri
gelmektedir. Bu durum, gelir dağılımındaki dengesizlikle de paralellik
göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Üstün, son
cümlelerinizi rica ediyorum.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Tamamlıyorum; teşekkür ederim.
Bazı ülkelerde insanlar
satın alma güçlerinin iyi olması sebebiyle aşırı şekilde beslenirken, az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise 1 500 000 000'dan fazla insan günde 1
doların altındaki bir gelirle yaşam mücadelesi vermekte, bu sayı giderek de
artmaktadır.
Sayın Başkanım,
takdiriniz için teşekkür ediyorum.
Yasanın ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Üstün.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.
4 önerge var, bu
önergeleri geliş sıralarına göre okutup, en aykırısından başlayarak işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 428
sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının
"Tanımlar" başlıklı 3 üncü maddesinin sonuna aşağıda belirtilen tanımın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Engin Altay |
Mehmet Kartal |
Hüseyin Güler |
|
Sinop |
Van |
Mersin |
|
Muharrem Eskiyapan |
İsmet Atalay |
Fahrettin Üstün |
|
Kayseri |
İstanbul |
Muğla |
|
|
R.Kerim Özkan |
|
|
|
Burdur |
|
Muayene veteriner hekimi:
Hayvansal ürünlerin üretiminden tüketimine kadar olan tüm aşamalarında insan
sağlığına uygunluğu yönünden kontrol ve muayenesini yapan yetkili kişiyi,
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, ikinci ve üçüncü önerge birinciyle aynı, kelime kelime aynı,
gerekçe de aynı, sadece imzalar değişik; izin verirseniz, ben imzaları
okutacağım.
İkinci önergenin
imzalarını okutuyorum:
|
"Mehdi Eker |
Fahrettin Üstün |
Halil Ünlütepe |
|
Diyarbarır |
Muğla |
Afyon |
|
Mehmet Boztaş |
R. Kerim Özkan |
|
|
Aydın |
Burdur" |
|
BAŞKAN - Üçüncü önergenin
imzalarını okutuyorum:
|
"Züheyir Amber |
Hakkı Akalın |
M. Vedat Melik |
|
Hatay |
İzmir |
Şanlıurfa |
|
Muzaffer Kurtulmuşoğlu |
Ahmet Güryüz Ketenci |
Ersoy Bulut |
|
Ankara |
İstanbul |
İçel |
|
Nurettin Sözen |
Mustafa Sayar |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İstanbul |
Amasya |
Malatya |
|
Atilla Başoğlu |
Nejat Gencan |
Hasan Aydın |
|
Adana |
Edirne |
İstanbul" |
BAŞKAN - Dördüncü ve en
aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan 1/238 esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısı"nın Tanımlar başlıklı 3 üncü maddesinde geçen "Gıda
işletmecisi", "Risk iletişimi", "Kalite",
"İzlenebilirlik" ve "Güvenli gıda" tanımlarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini, "Gıda işlemeye yardımcı maddeler" tanımında
yer alan "hammadde" ibaresinden sonra gelmek üzere ","
(virgül) işaretinin eklenmesini, "Gıda katkı maddesi" tanımında yer
alan "depolanması ve" ibaresinden sonra yer alan "dağıtım"
ibaresinin kaldırılarak yerine "dağıtımı" ibaresinin eklenmesini,
"Tıbbî amaçlı diyet gıdalar" tanımının tanım başlığına
"özel" ibaresinin eklenmesini, "Tüketime hazırlamak"
tanımında yer alan "tüketim" ibaresinden sonra gelen "sayılmayan
her türlü" ibaresinin kaldırılarak yerine "öncesi diğer"
ibaresinin eklenmesini, "Kalıntı" tanımında yer alan "üründeki
aktif bileşenlerin" ibaresinden sonra gelen "ve aktif bileşenlerin
bütün" ibaresinin kaldırılarak yerine "ve/veya" ibaresinin
eklenmesini, "Risk analizi" tanımında yer alan "Risk
değerlendirmesini" ibaresinin kaldırılarak yerine "Risk değerlendirmesi"
ibaresinin eklenmesini, "Kalite kontrolü" tanımında yer alan
"kalite özelliklerinin" ibaresinin metinden çıkarılmasını, aynı
maddeye "Gıda güvenliği", "Gıda kontrolü/Gıda denetçisi",
"Enteral beslenme ürünleri", "Bebek mamaları" ve
"Tıbbî amaçlı bebek mamaları" tanımlarının eklenmesini, "Temel
gerekler", "Piyasa gözetimi ve denetimi", "Üretici" ve
"Dağıtıcı" tanımlarının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek
Ankara
"Gıda işletmecisi:
İthal ettikleri, ürettikleri, işledikleri, imal ettikleri veya dağıtımını
yaptıkları gıda maddelerinin gıda mevzuatı şartlarına uygunluğundan sorumlu
olan gerçek veya tüzel kişileri,"
"Risk iletişimi:
Risk değerlendiricileri, risk yöneticileri ve diğer ilgili tarafların risk ve
riske ilişkin faktörlere ait bilgi ve düşünceleri paylaşmasını,"
"Kalite: Gıda maddelerinin mevzuatla
belirlenmiş kriterlere uygunluğunu tayin eden özelliklerinin toplamını,"
"İzlenebilirlik:
Üretim, işleme ve pazarlama ile ilgili sürecin her aşamasında, gıda maddesine
karıştırılması tasarlanan veya muhtemelen ortaya çıkabilecek istenilmeyen
herhangi bir maddenin izlenmesini,"
"Güvenli gıda: Raf
ömrü süresince fiziksel, kimyasal ve biyolojik riskleri taşımayan
gıdaları,"
"Gıda güvenliği:
Gıdalarda olabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararların
bertaraf edilmesi için alınan tedbirler bütününü,
Gıda kontrolörü/Gıda
denetçisi: Gıda kontrol ve gıda denetim iş ve işlemlerini yerine getirmek üzere
ilgili konuda asgarî lisans düzeyinde eğitim almış Bakanlık tarafından eğitim
verilerek yetkilendirilmiş olan kişileri,
Enteral beslenme
ürünleri: Bireyin iştahsızlık, çeşitli hastalıklar ve ameliyatlar gibi çeşitli
nedenlerle ağızdan yeterince besin alamadığı durumlarda, yetersiz besin
alınımını takviye etmek ve/veya tüm besin ögeleri gereksinimlerini karşılamak
amacıyla kullanılan ürünleri,
Bebek mamaları: Bebek ve
süt çocuğunun beslenmesi amacıyla gıda kodeksine uygun formülasyonda üretilen
gıda karışımlarını,
Tıbbî amaçlı bebek
mamaları: Hasta bebeklerin diyetlerini düzenlemek amacıyla gıda kodeksine uygun
formülasyonda özel olarak üretilmiş olan ve tıbbî gözetim altında kullanılması
gereken mamaları,"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet efendim.
BAŞKAN - Sayın İpek?..
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun bütünlüğü ve gıda
hizmetlerinin doğru bir şekilde tanımlanması açısından, "gıda
güvenliği", "gıda kontrolü/gıda denetçisi" tanımlarının ve
ayrıca 27 nci maddede zikredilmesi nedeniyle "enteral beslenme
ürünleri", "bebek mamaları" ve "tıbbî amaçlı bebek
mamaları" tanımlarının 3 üncü maddeye eklenmesine ve bazı tanımların
değiştirilmesine gerek duyulmuştur.
Avrupa Birliğinde gıda
maddelerinin kontrolü ve denetimi, diğer ürünlerden farklı olarak, müstakil bir
şekilde 178/2002-EEC sayılı Gıda Yasasına göre yapılmış olup, bu yasada piyasa
gözetimi ve denetimi yer almamaktadır. Esas itibariyle piyasa gözetimi ve
denetimi teknik bir işlev olmayıp, piyasa regülasyonunu hedef alan ticarî bir
işlev olup, bu kanunun kapsamı dışındadır. Uygulamadaki karışıklığa meydan
vermemek, Avrupa Birliği Gıda Yasası ile uyum sağlamak amacıyla "Piyasa
gözetimi ve denetimi" tanımının metinden çıkarılması gerekli görülmüştür.
Avrupa Birliği Gıda
Yasasında, üretici yerine gıda işletmeciliği yapan kişi olarak tanım
verilmektedir. Tanımlarda yer alan "gıda işletmecisi" tanımı bunu
karşılamakta olup, bu tanımın kapsamı genişletilerek yeniden düzenlenmiş, bu
nedenle üretici ve dağıtıcı tanımları metinden çıkarılmıştır. Güvenli gıda
tanımı yeniden düzenlendiği için temel gerekler tanımı metinden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
olumlu görüşle takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Şimdi, aynı mahiyette
olan 3 önergeden birini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Meclis Genel Kurulunda
görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine
Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "Tanımlar" başlıklı 3 üncü maddesinin sonuna
aşağıda belirtilen tanımın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Züheyir Amber (Hatay) ve arkadaşları
Muayene veteriner hekimi:
Hayvansal ürünlerin üretiminden tüketimine kadar olan tüm aşamalarında insan
sağlığına uygunluğu yönünden kontrol ve muayenesini yapan yetkili kişiyi,
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 3 üncü maddeyle ilgili şimdi okuttuğum Hatay Milletvekili
Sayın Züheyir Amber ve arkadaşlarının önergesi ile Diyarbakır Milletvekili
Sayın Mehdi Eker ve arkadaşlarının önergesi, ayrıca Sinop Milletvekili Sayın
Engin Altay ve arkadaşlarının önergesi aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini
ve oylamalarını birlikte yapacağım.
Şimdi bu 3 önergeyle
ilgili, Komisyona soruyorum: Ne diyorsunuz; görüşünüz nedir?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet ve
Komisyon katılmıyor.
Önerge sahipleri,
gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız efendim?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Konuşacağım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Üstün.
Süreniz 5 dakikadır.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergeyi veriş nedenlerimizin
başında, Türkiye'de televizyonlarda sık sık karşılaştığımız korkunç ve ürkütücü
manzaralar gelmektedir. Kaçak et, kaçak kesim ve et muayeneleriyle ilgili,
Türkiye'de çok büyük bir sıkıntı vardır ve bu 560 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle çokbaşlılığa doğru gitmektedir. Avrupa Birliği uyum mevzuatında,
Tarım Komisyonunda, biz, bunu, hem altkomisyonda hem esas komisyonda bu şekilde
kabul ettirdik; ama, Sağlık Komisyonunda değiştirildi.
Değerli arkadaşlarım,
İzmir'de yaşanan bir trichinella enfeksiyonunu biliyorsunuz. Bu trichinella
enfeksiyonundan, maalesef, bir milletvekili arkadaşımız da etkilendi. Bunu
rakamsal olarak ifade edecek olursak, 550'de 1, 50 000 000 kişide 100 000
insanımız, sadece bu enfeksiyona karşı duyarlı. Bunun yanında, 250 tane zoonoz
hastalık dediğimiz, hayvanlardan insanlara, insanlardan hayvanlara bulaşan
hastalık var. Bunun denetiminin, bu konuda eğitim alan kişiler tarafından
yapılmasının şart olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca, yetersiz
denetimler sonucunda, hayvan tedaviye alınmış, bir sürü ilaç kullanılmış,
hayvan tedaviye yanıt vermemiş, kesime gönderilmiş, onun farklı muamelelerden
geçirilip değerlendirilmesi gerekirken, maalesef, ülkemizde, et olarak piyasaya
sunulmakta, bunun da denetimsizliği ve kontrolsüzlüğü söz konusu.
Yine, çok ilginç, bir
ilimizde -bunun fotoğrafları da var- hayvan ölmüş, sinek larvalarıyla dolu bir
sığır cesedi, başka bir ilde et ve mamul olarak kullanılmak üzere gönderiliyor.
Bunun yanında, Sabah
Gazetesinin bir manşeti: "Hükümette Kaçak Domuz Çiftliği Şaşkınlığı
"11 ilde 27 domuz çiftliği var. Buralardaki domuz nüfusu 7 546. İhracat
yok, içtüketim kısıtlı; buna rağmen çiftliklerin neden mantar gibi çoğaldığını
kimse bilmiyor."
Yine, Hürriyet
Gazetesinde bir manşet "Yediğimiz Etin Yarısı Kayıtdışı"
Evet, bunların
muayenesini yapacak olan, bu konuda etkili olacak olan veteriner hekimlerdir.
Biz, bu düşünceyle bu önergeyi verdik.
Ayrıca, değerli
arkadaşlarım, 1988, 1989 yıllarında, Avrupa Birliğine ihraç ettiğimiz su
ürünleri, çipura, levrek gibi ürünler Avrupa'dan geri döndü. Geri dönüş sebebi
de, kontrolsüz ilaç kullanımı. Yapılan rezidü analizlerinde bu balıklarda
veteriner ilaçlarının kontrolsüz şekilde kullanıldığı ortaya çıktığı için
ihracatımız iki yıl durdu. Yine, geçenlerde, bir gazetede şöyle bir manşet
vardı: "Şimdi De Balda İlaç Kalıntısı" Yine, bilinçsiz ilaç kullanımı
sonucu bu. Bunların denetimini yapacak olan, bu konuda eğitim almış olan
veteriner hekimlerdir.
Tasarıyı, Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımla beraber hazırladık. Tabiî, bunun
yanında farklı partilerden arkadaşlar da öneri verdi.
Ülkemizde, Arena
programında ve diğer özel TV kanallarında, etle ilgili skandalları görmemek
için, bu önergenin, mutlak surette bu tasarıya girmesi ve Meclisten geçmesi
gerekmektedir; yoksa, ne zaman, ne yediğimizi, nasıl yediğimizi bilemez
durumdayız değerli arkadaşlarım.
Önergemizi
destekleyeceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
diğer 2 önergenin imza sahiplerinden konuşmak isteyen var mı? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6343 sayılı Veteriner
Hekimliği Mesleğinin İcraına, Veteriner Hekimleri Birliği ile Odaların Teşekkül
Tarzına ve Göreceği İşlere Dair Kanunun 5 inci maddesinde belirtildiği gibi,
her türlü hayvansal ürünlerin muayene ve kontrollerini yapma yetkisi veteriner
hekimlerin görev, yetki ve sorumlulukları içerisinde yer almaktadır. Benzer
şekilde 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunun ilgili maddelerinde de
gıda güvenliği ve halk sağlığının korunmasında veteriner hekimlerin yetki ve
sorumlulukları açık olarak belirtilmiştir. Ayrıca, bu kanun taslağının yapılış
gerekçelerinden biri olan AB mevzuatında da tüm hayvansal gıdaların resmî
kontrollerinin veteriner hekimler tarafından yapılmasına ilişkin açık hükümler
bulunmaktadır.
Dolayısıyla, tasarı
metnine bu maddenin ilave edilmesi gıdaların sağlık kontrolü yönünden büyük
önem taşımaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, mahiyetleri aynı, gerekçelerini dinlediğiniz 3 önergeyi
müştereken işleme aldım; şimdi, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı bu 3
önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
3 üncü maddeyi oylamadan
önce...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Önergeyi dinlemeden, içeri girip "hayır" oyu veriyorlar.
BAŞKAN - Efendim, saydık;
Divan Kâtibimiz saydı; kabul etmeyenler fazla; o bakımdan...
NAİL KAMACI (Antalya) -
Öyle değildi efendim, biz daha fazlaydık.
BAŞKAN - Komisyon
Başkanının bir söz isteği var.
Buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
"Tıbbî amaçlı diyet
gıdalar" bölümünde, beşinci satırda, Sayın Başkanım "yöntemleri"
kelimesi yanlış yazılmış "yönetimleri" olacak; bir matbaa hatası var;
"yöntemleri" kelimesinin "yönetimleri" olmasını istiyorum.
BAŞKAN - Buna göre, o
düzeltmeyle ve kabul edilen önerge doğrultusunda 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Üretim İzni, Gıda Sicili,
Tescil, İstihdam ve Laboratuvar Kuruluş İzni ile İlgili
Yetki ve Sorumluluklar
Üretim izni, gıda sicili
ve tescil işleri
MADDE 4. - Gıda maddeleri
ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten işyerleri, bu konuda
Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikte öngörülen asgarî teknik ve hijyenik
şartlara uyarak gıda işyeri çalışma izni ve sicil numarasını Bakanlıktan almak zorundadır.
Üretilecek gıda maddelerinin Türk Gıda Kodeksinde tanımı yapılmış olanların
ilgili kodekse uygun üretileceğine dair yazılı beyan ile etiket örneğini
Bakanlığa ibraz etmesi üzerine söz konusu ürünlere, her ürün için Bakanlıkça
izin belge ve numarası verilir. Türk Gıda Kodeksinde tanımlanmamış gıdaları
üreten işyerleri, üretime geçmeden önce bu konuda Bakanlıktan izin almak ve
diğer tescil işlemlerini yaptırmak zorundadır.
Üretim izni, gıda sicili,
gıda işyerlerinin taşıması gereken asgarî teknik ve hijyenik şartlara ait
kurallar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
a) Bu yönetmelikle
Bakanlık, başvuru için istenen bilgi ve belgeler ile işyerinin taşıması gereken
asgarî teknik ve hijyenik koşulların neler olduğunu belirler. Başvuru
dosyasının eksiksiz olması ve işyerinde yapılan denetimde, işyerinin asgarî
teknik ve hijyenik koşullarının uygun olması halinde işlemler, başvuru
tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde sonuçlandırılır. Eksiklik tespit
edilmesi halinde, eksiklikler giderildikten sonra işlemler sonuçlandırılır.
Eksikliklerin giderilmesi için gerekli olan süre, otuz günlük süreye dahil
edilmez.
b) Tüm hayvan kesim
yerleri, mezbahalar, kombinalar, entegre et tesisleri ile entegre et
tesislerinin bölümlerini oluşturan kesim yeri, et parçalama, et muhafaza ve
mamul madde imal yeri şeklindeki tek bir bölüm veya birden fazla bölüm olarak
faaliyet gösteren tesislerin; Gayri Sıhhî Müessese (GSM) ruhsatları, kuruluş,
çalışma ve üretim izni ile sicil ve tescil işlemleri Bakanlıkça yapılır. Bu
konudaki usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
c) Her türlü izin ve
tescil işlemlerinden, gıda hizmetlerinde kullanılmak üzere, işletmenin nevi ve
büyüklüğü ile üretilen ürün ya da ürün grupları üzerinden, kayıt tescil ücreti
adı altında en çok beş milyar Türk Lirası, üretim izni ücreti adı altında en
çok bir milyar Türk Lirası ücret alınarak, Bakanlık adına açılacak bir hesapta
toplanır. Bu ücret, her yıl Vergi Usul Kanununa göre belirlenen Yeniden
Değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu ücretin işletme bazında miktarının
belirlenmesine, toplanmasına ve harcanmasına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
d) Alınan belgeler,
alındığı şartların değişmemesi kaydıyla, miras yoluyla intikalinde
geçerliliğini devam ettirir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü;
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HAKKI
ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıdaların Üretimi, Tüketimi
ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gıda teknolojisi,
teknolojik gelişmelere ve dünya nüfusunun artış oranına göre, her geçen yıl
yeni yöntemlerle gelişmekte ve gıda hammaddesini kullanan yeni tekniklerle
beslenme sorunlarına çözümler üretilmektedir.
Bilindiği gibi, gıda
konusu, insanlığın gündeminden inmeyecek yegâne konudur. Gıdaların toplanması,
saklanması ve tüketilmesi, tarihin ilk dönemlerinden beri günlük hayatımızın
içinde yer almıştır. İnsanların, yaşamlarını devam ettirebilmeleri ve başka
toplumlara göre daha iyi şartlarda yaşamaları, beslenme alışkanlıkları ve gıda
üretim teknolojileriyle doğrudan ilgilidir.
İçinde bulunduğumuz
yıllara damgasını vuran küreselleşme olgusu, mal ve hizmet üretiminin bazı
standartlarda ve dünyanın talep edebileceği kalitede olmasını âdeta zorunlu
kılmaktadır. Onun için, ülkeler, üretimlerine belirli kıstaslar ve kurallar
getirmekte; ama, üretimiyle, tüketimiyle her aşaması toplumun tüm kesimlerini
direkt olarak ilgilendiren bu konu üzerinde, maalesef, gerektiği kadar
durulmamaya devam edilmektedir. Her gün, medyada, uygunsuz üretim yapıldığına
ya da bazı gıda maddelerinin Avrupa Birliği sınırlarından geri gönderilmesine
dair haberler görmekteyiz. Bu durum, halkımızın sağlığı açısından büyük önem
arz etmekte ve bizlere de önemli ölçüde görevler düşmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
söz almak istememin temel nedeni, belediyelerle, yerel yönetimlerle ilgili olan
bölümleri sizlere anlatmak istememden kaynaklanmıştır. 560 sayılı Gıdaların
Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği
tarihe kadar olan süreç içinde uygulamaya baktığımızda, ülkemizde, gıda
konusunu bir bütün olarak ele alarak, bir tek çatı altında toplayan bir
kuruluş, bir gıda yasası olmadığı, mevcutlarının ise 1930'lu yılların
Türkiyesinde çıkarıldığı ve günümüz ihtiyaçlarına cevap veremez hale geldiği
görülmektedir. 1930'lu yıllardan itibaren, zaman içerisinde, yetki dağılımına
paralel olarak, konuyla ilgili kanun, tüzük, yönetmelik ve talimatların sayısı
da alabildiğine artmıştır. Daha önce, çeşitli kurum ve kuruluşların yetki ve
sorumluluğunda bulunan Türk gıda mevzuatı, bir mevzuat altında toplanarak, bu
hizmetlerin Avrupa Birliğiyle uyumlu hale getirilmesi, hizmette bütünlüğün
sağlanması, verimliliğin artırılması ve gıda hizmetlerinin bir disiplin altına
alınması amacıyla, 28 Haziran 1995 tarih ve 22327 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde
Kararname ile gıda hizmetleri ve gıda kontrolündeki yetki ve sorumluluklar,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında paylaştırılmıştır.
Böylece, gıda maddesi üreten ve satışını yapan kuruluşların denetlenmesi için
Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığına yetki verilmiş,
belediyelere ise, sadece bu hususlarda Sağlık Bakanlığıyla eşgüdüm sağlayacağı
hükümleri getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe girmeden önce
1580 sayılı Belediye Kanunu, 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi
Hakkında Kanun, 3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun ile
1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanununa dayanarak gıda üreten ve satan
işyerlerine izin verme, denetleyebilme yetkisine sahip olan belediyelerin,
yetkilerinin ellerinden alınması, halkın sağlığı açısından çok büyük önem arz
eden gıda maddeleri üreten ve satışını yapan imalathane ve işyerlerinin açılış
ve işletme ruhsatlarının verilmesiyle, bu kuruluşların denetlenmesi hususunda
bir kargaşa ve çokbaşlılık yaratılmıştır. Yetkilerin belediyelerin elinden
alınmasının sakıncalarını şöyle sıralamak mümkündür:
1 - 560 sayılı Gıdaların
Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe
girmesiyle, belediyelerin gıda maddesi üreten ve satış yapan kuruluşları
denetleme yetkisi kalmamıştır. Bu konuda Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle
yapılacak koordinasyon ise, sadece sözde kalmıştır. Görüşmekte olduğumuz tasarı
da, bu koordinasyonsuzluğu aşacak bir düzenleme öngörmemekte ve diğer yasalarla
aykırılık oluşturmaktadır.
Gıda üreten ve satan
işyerlerinin denetimi, bir mahallî idare hizmetidir. Bütün Avrupa ülkelerinde
bu hizmetler mahallî idarelere verilmiştir; çünkü, bu durum, Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartının öngördüğü subsidiarite ilkesine de uygundur.
Belediyelerde bu denetimi yapacak yetişmiş eleman, araç ve gereç varken, il
sağlık müdürlüğünde ve il tarım müdürlüğünde yeniden teşkilatlanmaya gitmek,
personel atamak, araç gereç almak, merkezî idareyi genişletici ve kamu
harcamalarını artırıcı bir durumdur.
2- Söz konusu kanun
hükmünde kararnamenin yürürlüğe girmesiyle, her ne kadar belediyeler denetleme
dışında bırakılsalar da, belediyeler daha önceleri günün her saatinde bu gibi
yerleri denetlediklerinden, vatandaşların da buna alışık olmalarından dolayı,
bahse konu kanun yürürlüğe girmiş olsa bile, vatandaş, şikâyetini, gerek sözlü
gerekse yazılı olarak, yine, belediyelere yapmaktadır, yine belediyelere
yapacaktır.
Bugün, belediyeler,
işyerinin açılmasına izin verirken, o işyerlerini denetleme ve ceza kesme
yetkisi olmadığı için bu duruma göz göre göre sessiz kalmaktadır. İleride
halkın da oylarını düşünerek, halkın sağlığını ilgilendiren böyle hassas bir
konuda çok titiz davranacakları ve bu hususta halktan gelen şikâyetleri daha
hızlı bir şekilde değerlendirecekleri, gerekli tedbirleri alacakları ve gereken
işlemleri de yapacakları kabul edilmelidir.
3- Sistemi tamamlayan bir
başka unsur da, ceza sistemidir. Konulan kurallara uymayanlara karşı uygulanmak
üzere belediye yönetimine ceza belirleme ve uygulama yetkisi verilmiştir daha
önce. Belediyeler, bu sistemi, 1930 yılından bu yana, aradan geçen altmışbeş
yıl boyunca, uygulayagelmişlerdir. Bu uygulama biçimi, kamu yönetiminde,
belediye ve halk arasında ve yerleşik olan bir anlayışla bunu devam ettirerek
bugüne kadar gelmeleri çok doğaldır. Zira, gıda maddeleri ve esnaf denetimi,
son derece yerel ve ortak nitelikli bir kamu görevidir.
Belediyeler, gerek cezaî
uygulamada gerekse ani müdahalelerde daha etkin bir durumda bulunduğundan,
belediyelerin, daha önce olduğu gibi, gıda üretimlerinde ve denetlenmesinde
sağlık memurlarıyla birlikte etkin bir şekilde görev almalarının sağlanması,
hem çevre sağlığı hem insan sağlığı açısından büyük önem arz etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarılarının komisyonlarda tartışıldığı
bir aşamada bu kanun hükmündeki kararnamenin yasalaşması çelişkili bir durum
oluşturmaktadır. Hem yerel yönetimlerin güçlendirilmesi diyoruz hem de 1995'e
kadar yerel yönetimlerin yetkisinde olan ve sonra merkeze devredilen yetkileri
aynı bırakıyoruz. Az önce saydığım sakıncaları gidermek ve bu tasarıyı yerel
yönetimlerle eşgüdüm sağlayacak şekilde yeniden düzenlemek, hem halkımızın
sağlığı hem de Türk gıda sanayiinin dünyada yerini alması açısından zorunludur.
Bu nedenlerle, gıdaların
üretimi aşamasında denetim Tarım Bakanlığınca yapılmalıdır; ancak, tüketiciye
ulaşma aşamasındaki denetimi ise, mahallî idarelerin yapması gerekmektedir. Bu
noktada merkezî idareye düşen görev, gıda üretimi, tüketimi ve denetimi
konusunda genel politikaları belirlemek, gıda kontrolüyle ilgili tüm
faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamak; yani, belediyeler yetkilendirilerek altyapı ve personel
hizmetlerini yürütmek şeklinde olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim,
sözlerinizi lütfen tamamlayın.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) -
Peki Başkanım.
Gıda konusunda yapılacak
düzenlemeler kamuoyunun bilgisi dahilinde olmalıdır.
Gıda ürünleri ile gıda
dışındaki ürünler ticarethanelerde bir arada satılmaktadır şu anda. Bunların
satışında sıkı düzenlemeler yapılmalıdır ve
tüketiciye arz edilme aşamasında denetim yetkisi ve görevi parçalanmamalıdır.
Satış aşamasındaki denetleme ve ceza verme ve tahsili belediyeler tarafından
yapılmalıdır.
Gıda denetiminde, sağlık
yanında, nitelik ve teknoloji konusuna da önem verilmelidir.
4- Gıda konusundaki
denetleme ve izinle ilgili görev ve yetkileri merkezî idareye devretmek yerine,
belediyelerin, bu görevi yapacak kadro, personel ve teknik imkâna
kavuşturulması sağlanmalıdır ki, zaten yeni taslak, yani, belediye yasaları
bunu az da olsa, belli ölçüde karşılamaktadır.
Gıda maddelerinin iç
pazarda denetimsiz olarak satıldığı bilinmektedir. Eğer, bir mal, standartdışı
olduğu gerekçesiyle yurt dışında kabul edilmiyorsa -ki, son zamanlarda böylesi
durumlarla karşılaşmaktayız- bu malın, iç pazara satışı da engellenmelidir.
Bunun aksi bir uygulama, 1986 Çernobil faciası sonrasında radyasyon riski
yüksek çay ve fındığı ülke çapında ilkokul çocuklarına dağıtan bir zihniyetle
eşdeğer konumda olacaktır. O dönemde ne kadar radyasyona maruz kaldığımız hâlâ
bilinmiyor; bu nedenle kansere yakalanan vatandaşlarımızın sayısı da
bilinmiyor. Bugün ise, radyasyonun etkisi gibi, gen teknolojisiyle oynanmış
gıdalar ve hormonlu gıdaların insan sağlığında meydana getireceği sonuçlar
bilinmiyor.
Bu yasa tasarısı, bu
yönüyle de önemlidir elbette; ama, yerele yetkide yeni bir açılım yoktur bu
tasarıda; uygulamasında yeni zorluklarla karşılaşılacaktır.
Bu düşüncelerle, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ülkü.
Konuşmalar
tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili 1 önerge
var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan 1/238 esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "sicil numarasını"
ibaresinden sonra gelen "Bakanlıktan", "etiket örneğini"
ibaresinden sonra gelen "Bakanlığa", "her ürün için"
ibaresinden sonra gelen "Bakanlıkça", "önce" ibaresinden
sonra gelen "bu konuda Bakanlıktan" ibarelerinin metinden çıkarılmasını
ve "izin belge" ibaresinin "izin belgesi" olarak
değiştirilmesini, ikinci fıkrasında "gıda sicilinden" sonra gelen
"," (virgül) işaretinin kaldırılarak "ve" ibaresinin
eklenmesini, "kurallardan" sonra gelmek üzere "," (virgül)
işaretinin eklenmesini, ikinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinin metinden
çıkarılmasını (d) bendinin bent işaretinin kaldırılarak birinci fıkrasının
devamı olarak düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek
Ankara
BAŞKAN - Sayın
Komisyon?..
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkanım, olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulama birliğinin
sağlanması amacıyla (b) bendi metinden çıkarılmıştır.
(c) bendiyle, kayıt ve
tescil ücretleri ile izin ücreti adı altında toplanan gelirlerin Bakanlık adına
açılacak bir hesapta toplanması ve bu hesaptan yapılacak harcamaların usul ve
esaslarının yönetmelikle belirlenmesi hüküm altına alınmaktadır. Uygulanmakta
olan ekonomik program çerçevesinde; fon, özel gelir, özel ödenek ve özel hesap
gibi bütçe bütünlüğünü bozan uygulamalar tasfiye edilmekte olup, bu konuda
çalışmalar devam etmektedir.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
20.30'da toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 20.33
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Suat KILIÇ
(Samsun)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
428 sıra sayılı kanun
tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.- Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/238) (S.Sayısı: 428) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet hazır.
Tasarının 5 inci
maddesini okutuyorum:
Laboratuvar kuruluş izni
MADDE 5. - Gıda
maddelerinin ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin gıda güvenliği,
hijyen ve kalite analizlerini yapmak üzere, Bakanlıkça yetkilendirilecek kamu
ve özel laboratuvarlar kurulabilir.
Bu laboratuvarların
kuruluş, çalışma izin ve denetim ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir.
Sağlık Bakanlığı ile Türk
Silahlı Kuvvetleri yetkileri çerçevesinde bulunan laboratuvarlar için bu madde
hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Nail Kamacı;
buyurun.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, Sayın Kamacı'nın yerine, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün
konuşacaklar.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Üstün.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3 üncü madde üzerinde bir önerge vermiştik, Adalet ve Kalkınma
Partisinden bazı milletvekili arkadaşlarımızın, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundan da benim ve diğer arkadaşların imzalarının bulunduğu bir önergeydi.
Biz, bu önergede şunu amaçlamıştık: Gerçekten, Türkiye'deki denetimler
konusunda yetki karmaşasından kurtarmak ve yetkili kişiyi tespit etmek.
Değerli arkadaşlarım,
bir, domuz etinin yenmesinden dolayı, bir trichinella vakası yaşadık; 400
rakamı bildirildi; bu, dünyadaki en yüksek rakam. Maalesef, bu enfeksiyondan
etkilenen Adalet ve Kalkınma Partisinden bir milletvekili arkadaşımız da vardı,
domuz eti yiyerek trichinellaya yakalanmış bir milletvekili arkadaşımız da
vardı; ama, önerge oylanırken, biz, kabul oyu kullandık, Adalet ve Kalkınma
Partisine mensup milletvekili arkadaşlar önergenin ne olduğunu bilmeden,
dışarıdan içeriye geldiler ve önergeyi reddettiler. Bundan böyle, trichinellalı
domuz eti yemeye devam edersiniz değerli arkadaşlar.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Güzel bir ifade değil; böyle ifade olmaz.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Güzel bir ifade değil diyorsunuz; ama, maalesef, hangi önergenin ne olduğunu
bilmeden de, burada oylama yapıyoruz ve reddediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle kamuoyunu son günlerde meşgul eden, geni değiştirilmiş organizmalar,
kısa adıyla GDO hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum. GDO'yla ilgili en
önemli kaygılardan biri, aktarılmış genlerin, doğal bitki türüne atlayarak,
bulundukları çevredeki doğal türlerde genetik çeşitliliğin kaybına neden
olmaları, yabanî türlerin doğal yapılarında sapmalara neden olmaları,
ekosistemdeki tür dağılımını ve dengeleri bozmalarıdır. Türkiye'de GDO
konusunda en fazla dikkat edilmesi gereken konulardan biri bu. Türkiye,
biyolojik zenginlik bakımından çok şanslı bir ülke. Örneğin, Avrupa'yla
karşılaştırılacak olursa, Türkiye, tür sayısı bakımından oldukça zengin. 11 000
bitki türümüzden 2 000 kadarı başka hiçbir yerde bulunmayan, endemik türler.
Bir ülkenin bitki ve
hayvan türleri açısından sahip olduğu zenginlik, aynen yeraltı kaynakları ya da
tarihî eserler gibi o ülkenin en önemli zenginliklerinden biridir.
Ekolog Barry Commoner'e
göre, ekolojik sistemler aşırı stres altında bırakılırsa, ani ve şaşırtıcı
felaketler yaşanabilir. Yapısında kimyasal ilaçtan hayvan genlerine kadar pek
çok yabancı madde barındıran GDO'nun böyle bir strese yol açacağı şüphe
götürmez. Commoner'e göre "ekolojik sistem bir yükselteçtir. Öyle ki, bir
yerdeki küçük bir çalkantının başka bir yerde büyük ve uzun süre ertelenmiş
etkileri olabilir."
Monokültür yayıldıkça,
yediğimiz ürünlerden aldığımız besin ve damak tadı da tektipleşiyor. Modern
tarım yöntemlerinin yol açtığı etkiler yüzünden zaten yeteri kadar azalmış olan
çeşitler de GDO'nun tehdidi altına giriyor; çünkü, GDO'ların aktarılmış
genleri, çevresinde bulunan geleneksel yöntemlerle üretilen ürünlere de
geçebiliyor.
Arılar ve rüzgârlar
GDO'lu polenleri alıp, komşunun geleneksel ekiminin üzerine bırakıyor. Böylece,
civardaki bitkiler genetik olarak değiştirilmiş bitkilerin içerdiği böcek ve ot
ilaçlarına karşı dirençli hale geliyorlar. GDO karşıtlarınca "Frankeştayn
gıda" olarak nitelenen kolera bakterisinin genini taşıyan yonca, tavuk
geni taşıyan patates, akrep geni taşıyan pamuk, balık genli domates gibi
gıdaların doğal çeşitliliğe verdikleri zarar sonucunda yeni Frankeştaynların ortaya
çıkmasına olanak sağlanıyor.
GDO'nun sağlığımıza
etkileri:
GDO'lu ürünlerin temel
sakıncalarından biri de insan sağlığına karşı olumsuz etkileridir. Uzmanlara
göre, sağlık riskleri şunlar: Antibiyotiklere karşı dayanıklılık oluşması, gıda
olarak kullanımda insan ya da hayvanda toksik ya da alerjik etki yapması,
doğrudan alım durumunda insan ve hayvan bünyesindeki mikroorganizmalarla
birleşme ihtimali.
GDO'lu ürünlerin
oluşturduğu sağlık risklerini doğrulayan bilimsel araştırmalara her geçen gün
bir yenisi daha ekleniyor. Örneğin, Brezilya fındığının bir genine sahip olan
transgenik soya fasulyesi, fındığa alerjisi olanlarda alerjiye neden
olabiliyor.
Rowett Enstitüsünde
çalışan Arpad Pusztaria'nın son deneyleri, GDO'larla ilgili yeni kuşkular
ortaya çıkarmıştır. Sözü edilen çalışmada, genetik yapısı değiştirilmiş
patateslerin fareler için toksik olduğu, bağışıklık sisteminde bozukluklar,
viral enfeksiyonlar gibi birçok etkileri olduğu ortaya çıkmıştır. Genetiği
değiştirilmemiş patateslerle beslenen fareler gayet sağlıklıyken, sonraki
deneyler, toksikliğin, gen transferi yöntemiyle ilgili olduğunu ortaya
çıkarmıştır.
Bir başka deney, besinler
yoluyla aldığımız yabancı DNA'nın hücrelerimize taşınabileceğini ortaya
çıkarmıştır. Yakın zamana kadar, DNA'nın bağırsaklarımızda sindirilebileceği
düşünülüyordu; ancak, deneyler, durumun aksini kanıtladı. Bakteriyel bir
virüsün DNA'larıyla beslenen farelerde, bağırsak boyunca yaşayabilen ve kana
karışabilen büyük virüs DNA'sı parçaları bulundu. Alınan DNA'lar lökositlerde,
dalak ve karaciğer hücrelerinde de görüldü ve virüs DNA'sının fare genomuna
yerleştiği kanıtlandı. Hamile farelere yedirilen virüs DNA'sının, ceninin ve
yeni doğmuş yavruların hücrelerine geçtiği de belirlendi.
Değerli arkadaşlarım,
dünyadaki açlığın nedeni, yeterli besin olmaması değildir, besinin adil
dağılmaması ve plansız tarım politikalarıdır. Üçüncü dünya ülkelerinin tarım
politikalarıyla ilgili zaten yeteri kadar derdi varken, bu ülkelerin tarımına,
bir de, GDO üreticisi çokuluslu şirketlerin sokulmaya çalışılmasının pek de iyi
niyetle ilgisi olmasa gerek.
Genetiği değiştirilmiş
organizmalar üreten firmaların niyetleri:
Ekolog Pimentel'in
verdiği rakamlara göre, tarla için harcanan toplam enerjinin yüzde 32'si azotlu
gübre üretimine, yüzde 28'i tarım makineleri yakıtına, yüzde 15'i bu
makinelerin yapımı ve bakımına, yüzde 11'i çeşitli işler için kullanılan
elektrik enerjisine, yüzde 4'ü ürünü kurutmaya harcanıyor. Bunlardan sonra
gelen girdiler, yüzde 2'şer değerle taşıma ve dağıtım, potasyumlu gübre,
fosforlu gübre ve tohum. Yüzde 2'den az olan girdiler de, ot ilacı, böcek
ilacı, sulama ve işçilik. Görüldüğü gibi, sanayileşmiş tarımda kol gücünün
toplam girdiler içindeki payı oldukça az.
Tabloyu dikkatle
incelediğimizde yukarıda söz konusu olan olayın bildiğimiz anlamda çiftçilik
değil, tarım sanayii olduğu görülmektedir. İşin püf noktası da zaten buradadır.
Çiftçi, tarlasındaki ürünü elde etmek için, büyük oranda bu konuda üretim yapan
çeşitli sanayi kuruluşlarına bağlı. Bu sanayi kuruluşlarının büyük bir kısmının
çokuluslu şirketler olduğunu tahmin etmek zor değildir.
Dünyada genetiği
değiştirilmiş tarım ve yem ürünlerinin tohum piyasası 8-10 firmanın elinde. Bu
firmaların ana hedefi, dünyadaki tüm ülkelerin tarım ve hayvancılığını, tohum
anlamında, kendilerine bağlanacak şekilde biçimlendirmek.
Patent alınması halinde
de genetik olarak değiştirilmiş pamuk, mısır ya da tütün tohumunu eken çiftçi,
hasattan sonra elinde kalan tohumları ekimde yeniden kullanırsa, patent
sahibine belli bir bedel ödemek zorunda kalıyor. Tarımsal üretimin en temel ve
en eski yöntemlerinden olan, kendi ürününden gelecek yıl için tohumluk ayırma
geleneği ve hakkı, bu şekilde ortadan tümüyle kaldırılmış oluyor.
Batı'da çevreci akımların
mücadeleleri sonucunda, GDO'lu ürünlerin ekimi ve ülkeye sokulması ciddî
engellerle karşılaşıyor. Avrupa Birliği mevzuatıyla karşılaştırıldığında, bu
ürünlerin üretimi, ihracatı, ithalatı bakımından Türkiye'de herhangi bir
hukuksal gelişme olmadığı görülüyor. Ayrıca, her şey kapalı kapılar ardında
cereyan ediyor. Ne tüketici ne de üretici bu konuda bilinçlendirilmiş değil;
oysa, GDO'ların doğal çeşitliliğe ve insan sağlığına zararları çok açık.
Ticaretin
serbestleştirilmesi Avrupa Birliğine üyelikten sonra bir zorunluluk olacak;
yani, ticarete konu olan biyoteknoloji ürünleri de Türkiye'ye girebilecek.
Örneğin, transgenik buğday çeşitlerini buğdayın anavatanı olan Türkiye'de üretmeye
başladığımız zaman genetik kaynaklarımızı büyük bir tehdit altına sokmuş
olacağız.
Üretici ve tüketici
olarak gelecekte ekoloji ve insanlık adına ne kadar bedel ödeteceği belli
olmayan, sistemi tümüyle değiştirebilecek, çıkaracağı sağlık problemleriyle
dünyanın düzenini bozacak GDO'lu ürünleri kesinlikle reddetmeliyiz. Bunların
Türkiye'ye sokulmasının önlenmesini istemeliyiz. GDO'lu tarım kendi dışındaki
tüm tarım şekillerini ve özel ekolojik tarımı yok eden totaliter bir tekniktir.
Bu nedenle GDO tohumlarının ülkemize girişi yasaklanmalı, GDO'lu tarım
yapılmamalıdır. Tarımsal üretimin doğal evrelerine ve ritmine saygılı
olunmalıdır.
GDO'lu besinler, geleneksel ve yerel beslenme
kültürü ve hakkına açık bir saldırıdır. GDO'lu ürünlerin ülkeye girişinin...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Üstün,
tamamlayın lütfen.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Tamamlıyorum.
...mümkün olması
durumunda ve her halükârda bu ürünlerin üzerinde ne olduklarını belirten
etiketlerin olması şarttır. Tüketicinin alacağı üründe GDO olup olmadığını
bilmesi, seçimini kendi inisiyatifine göre yapabilmesi tüketicinin en temel
hakkıdır diye düşünüyoruz.
GDO'lu ürünlerin
kullanılmış olması ihtimaline karşı, GDO'lu ürün kullandığı bilinen Nestle
ürünleri gibi ithal bazı ürünlerin mercek altına alınmasını, Cargill, Novartis,
Zeneca, Du-Pont, Syngenta, Monsanto ve
Dow Chemical gibi GDO üreticisi şirketlerin Türkiye'ye getirdiği ürünlerin
mercek altını alınmasını istiyoruz.
GDO'lu ürünlerin yüzde
98'i böcek ilacı içerdiği için Sağlık ve Tarım Bakanlığının ilgili
kuruluşlarınca mutlaka ve mutlaka denetlenmelidir.
Çiftçi örgütleri, ziraat
odaları gibi kurumlar GDO'lu ürünlerle
mücadele kapsamında kendi aralarında memoranduma gitmelidirler. Gelecekte olası
bir GDO tehlikesinde, gen tekniklerinden ve genetik olarak değiştirilmiş
ürünlerden arındırılmış olan kurtarılmış
bölgeler, ancak bu şekilde oluşturulabilir.
Ulusal Biyogüvenlik
Komitesine, başta, ekolojik çevre örgütleri
olmak üzere, ziraat odaları, tarımla ilgili tüm sivil toplum kuruluşları
ve tüketici örgütleri katılmalıdır.
GDO'lu tohumların
ekimleriyle ilgili karşı çıkışlar ve oluşturulan memorandumlar sadece ekolojik
olarak hassas bölgelerle sınırlı olmamalıdır.
Aslında, bunun gibi daha
sorabileceğimiz ve isteyebileceğimiz birsürü madde vardır. Dileğimiz, Tarım
Bakanlığının ve Sağlık Bakanlığının konu üzerine giderek, insanlarımızın ne
yediğini, nasıl yediğini, ne şekilde yedirildiğini bilmeleri konusunda
halkımızı uyarmalarıdır.
Gıdaların Üretimi,
Tüketimi ve Denetlemesine Dair Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili
önerilerimiz görüşülecek maddelerde de olacaktır.
Yüce Heyeti saygıyla
selamlarım.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Üstün.
5 inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
İstihdam
MADDE 6.- Gıda maddeleri
ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten işyerlerinde, üretimin
niteliğine göre, sorumlu yönetici istihdamı zorunludur.
Sorumlu yönetici
olabilmeye ve sorumlu yöneticilerin yetki, sorumluluk ve çalıştırılmalarına
ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün;
buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, Avrupa
Birliğindeki gıdayla ilgili mevzuat hakkında bilgilendirmek istiyorum.
Türkiye ile Avrupa
Birliği arasındaki ilişkilerin esası, 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara
Anlaşmasına dayanmaktadır. Ankara Anlaşmasının imzalandığı dönemde Türkiye'nin
ekonomik olarak Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) üyeliğine hazır olmaması
nedeniyle, Türkiye'yi gümrük birliğine ve tam üyeliğe hazırlamak için üç dönem
öngörülmüştür. Bunlar; hazırlık, 1963-1973; geçiş, 1973-1995 ve 1996'da gümrük
birliğiyle başlayan son dönemdir.
Bu dönemler içerisinde
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yapılan müzakereler sonucunda 6 Mart 1995
tarihinde toplanan Ortaklık Konseyi, 1.1.1996 tarihinden itibaren Türkiye ile
Avrupa Birliği arasında gümrük birliğine geçilmesini kararlaştırmıştır. Bu kapsamda
hazırlanan Katma Protokolde tarım ürünleri gümrük birliği dışında kalmış,
sadece işlenmiş tarım ürünleri gümrük birliğine dahil edilmiştir.
Yine, bu müzakereler
içerisinde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde dönüm noktası olan 10-11 Aralık
1999 tarihlerindeki Helsinki Zirvesinde Türkiye'ye aday ülke statüsü verilmiş
ve bu bağlamda, Türkiye'nin Kopenhag Kriterlerini yerine getirmesi istenmiştir.
Bunu takip eden süreçte,
Komisyon tarafından hazırlanan ve 4 Aralık 2000 tarihinde Konsey tarafından onaylanan
katılım ortaklığını amaçlayan yönetmelik, diğer konularda olduğu gibi tarım
açısından da kısa ve orta vadede öncelikleri içermektedir.
Kısa dönem öncelikler
arasında, Türkiye'nin, hayvan kimlik sistemi ve bitki pasaport sistemi gibi
konularda fonksiyonel sistemler oluşturması ve mevcut idarî yapısını
geliştirmesi istenmektedir. Ayrıca, Türkiye'nin, Avrupa Birliğinin veteriner ve
bitki sağlığı mevzuatına uyumunu sağlamak için uygun stratejiyi belirlemesi
istenmektedir.
Orta dönem öncelikler
olarak, Türkiye'nin, tarımsal reformunu tamamlaması, tarımsal ve kırsal
kalkınma politikaları çerçevesinde müktesebatla ilgili hazırlıkları tamamlaması
ve gıda işletmelerinin modernize edilmesi suretiyle, Avrupa Birliği
standartlarına ulaşması istenmektedir.
Helsinki Zirvesinden
sonra, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin ortaklaşa yürütülmesi için, ülkemiz
ile Avrupa Birliği arasında, tarım ve balıkçılık dahil olmak üzere, 8 altkomite
kurulmuş ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği de, uyum çalışmalarının yürütülmesi
için benzer komiteler kurmuştur. Bunlardan, Tarım ve Balıkçılık Altkomitesi,
Kalıtım Ortaklığı Belgesinde ve Ulusal Programda yer alan tarım alanındaki
konuların gerçekleştirilmesi için faaliyet göstermektedir. Ancak, ülkemizin
tarımsal yapısı, Avrupa Birliğinden büyük farklılıklar göstermektedir. Bu
nedenle, Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesinde, Türkiye ile Avrupa
Birliği arasındaki ilişkilerin en önemli, en kapsamlı ve en sorunlu yönünü
tarım alanındaki ilişkilerin oluşturması beklenmektedir.
Buradan hareketle,
Türkiye'nin AB'ye üyelik yolunun, AB mevzuatının önemli bir bölümünü oluşturan
gıda güvenliği ve halk sağlığı konularını da kapsayan veteriner mevzuatının
uyumlu hale getirilmesinden geçtiğini söylemek gerçekçi bir tespit olacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliği mevzuatının yüzde 25'ini oluşturan veteriner mevzuatının önemi,
ülkemize gelen Avrupa Birliği uzmanının şu sözleriyle daha iyi
anlaşılabilmektedir: "Birlik adayı ülkelerde veteriner mevzuatına uyum,
insan hakları kadar önemlidir." Bu sözler, Avrupa Birliğinde konuya
verilen önemi vurgulamaktadır.
Çiftlikten sofraya gıda
güvenliğinin sağlanması ve halk sağlığının korunmasında Avrupa Birliği
veteriner mevzuatı:
FAO/WHO Codex
Alimentarius Uzmanlar Komisyonu, 1968'de, gıda güvenliğini "sağlıklı ve
kusursuz gıda üretimini sağlamak amacıyla, gıdaların, üretim, işleme, muhafaza
ve dağıtımları sırasında gerekli kurallara uyulması ve önlemlerin alınması"
olarak tanımlamıştır. Günümüzde, bu tanımlama, etkin kontrol ve denetimin
yapılabilmesi ve halk sağlığının korunabilmesi amacıyla, başta ABD ve Avrupa
Birliği ülkeleri olmak üzere, birçok ülkenin gıda kontrol otoriteleri tarafından
"çiftlikten sofraya gıda güvenliği" olarak ifade edilmektedir.
Gıda güvenliği ve halk
sağlığıyla ilgili konular, doğrudan, veteriner hekimlerin çalışma alanını
oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, sayıları 100'ü bulan klasik zoonozlarla
birlikte, uluslararası düzeyde yaklaşık 200'ü aşan zoonotik hastalığın
bulunduğunu bildirmektedir.
WHO ve FAO'nun Müşterek
Uzmanlar Komitesi toplantısında, gıda güvenliği ve halk sağlığı alanında
veteriner hekimlik ve veteriner halk sağlığının önemi farklı boyutlarıyla
vurgulanmış ve zoonoz hastalıkların bulaşmasında hayvan ve hayvansal gıdaların
önemi belirtilmiştir.
Bu yaklaşıma paralel
olarak, Avrupa Birliği tüketici, hayvan ve çevre korunması çerçevesinde,
çiftlikten sofraya gıda güvenliğini içeren veteriner sisteminde, Avrupa Birliği
hayvanlarına ilişkin zootekni ve yetiştirme standartları, yem ve su standartları,
farmakolojik ve biyolojik standartlar ile çevre standartları belirlenmiştir.
Yine, anılan standartlara sahip koşullarda yetiştirilen hayvanlardan elde
edilen ürünlerin üretim ve işleme zincirinde, hayvan sağlığı, hayvan refahı ve
veteriner halk sağlığı standartları ile üretime hazır gıdalar için de veteriner
halk sağlığı standartları bulunmaktadır.
Yine, Avrupa Birliğine
üye olmayan ülkelerle yapılan bilateral anlaşmalar çerçevesinde, Birliğe
girecek hayvan ve hayvansal ürünlerde Avrupa Birliğinin temel hijyenik
standartları istenmekte ve bunu takiben, sınırlarda ve dahilî veteriner hekim
kontrollerinden sonra tüketicisine sunulmakta, böylece, Avrupa Birliği
vatandaşları için gıda güvenliği ve halk sağlığı prensipleri uygulanmaktadır.
Birliğe üye olmayan ülkelere yapılan ihracatlarda, veteriner ihracat
kontrolleri uygulanmaktadır. İşte, bu kapsamda, çiftlikten sofraya sağlıklı
hayvan, sağlıklı hayvansal gıda ve sağlıklı insan zinciri oluşturulmaktadır.
Gıda güvenliği ve halk
sağlığının korunmasına ilişkin olarak, Avrupa Birliği veteriner mevzuatı,
hayvan sağlığı, yem katkı maddeleri ve gıda katkı maddeleri gibi mevzuatın
diğer bölümlerini de tamamlayan Avrupa Birliği veteriner mevzuatının en önemli
kısmını oluşturmaktadır.
Veteriner halk sağlığı
konusunun temelini, çeşitli direktiflerde belirtilen hükümlerin dış
müdahalelere yer vermeden yürürlüğe konularak, tabanda uygulanabilirliğini
sağlayacak güçte, iyi organize olmuş ve etkin çalışan merkezî yetkili otorite
oluşturmaktadır.
Veteriner hekimlerin,
hayvansal gıdaların üretiminden tüketimine kadar olan tüm aşamalarda gıda
güvenliğinin sağlanması ve halk sağlığının korunmasındaki temel görev, yetki ve
sorumlulukları, Avrupa Birliği veteriner mevzuatının yatay ve dikey hükümleri
içerisinde yer alan direktiflerde açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla, bu
gıdalardan kaynaklanabilecek biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehlikelerden halk
sağlığının korunması için, çiftlikten sofraya kadar olan tüm aşamalardaki
kontrol ve denetimlerinde yürürlükte olan ve büyük eksiklikleri bulunan
mevzuatın Avrupa Birliği direktifleri esas alınarak düzenlenmesi ve uygulamaya
konulması büyük önem taşımaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliği mevzuatında durum böyleyken, getirilen yasa tasarısının bununla
hiç ilgisi olmayıp, Avrupa Birliği mevzuatına tamamen aykırı hükümler
bulunmaktadır.
Bunun yanında, gıda
güvenliği "sağlıklı ve kusursuz gıda üretimini sağlamak amacıyla gıdaların
üretim, işleme, muhafaza ve dağıtımları sırasında gerekli kurallara uyulması ve
önlemlerin alınması" olarak tanımlanmıştır. Günümüzde bu tanımlama, etkin
kontrol ve denetimin yapılabilmesi ve halk sağlığının korunabilmesi amacıyla,
başta Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD olmak üzere birçok ülkenin gıda kontrol
otoriteleri tarafından, çiftlikten sofraya gıda güvenliği olarak ifade
edilmektedir; ama, 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede bu, maalesef yoktur.
Gıda güvenliği ve halk
sağlığıyla ilgili konular doğrudan kamusal hizmet alanını oluşturmaktadır.
Bu kanun tasarısının
temel gerekçelerinden birisi, ulusal mevzuatın ilgili Avrupa Birliği
mevzuatıyla uyumlu hale getirilebilmesidir. Gıda güvenliği ve halk sağlığının
korunmasına ilişkin Avrupa Birliği veteriner mevzuatı, hayvan sağlığı, yem
katkı maddeleri ve gıda katkı maddeleri gibi mevzuatın diğer bölümlerini de
tamamlayan Avrupa Birliği veteriner mevzuatının en önemli kısmını
oluşturmaktadır. Veteriner halk sağlığı konusunun temelini ise, çeşitli
direktiflerde belirtilen hükümlerin dış müdahalelere yer vermeden yürürlüğe
konularak tabanda uygulanabilirliğini sağlayacak güçte, iyi organize olmuş ve
etkin çalışan merkezî yetkili otorite oluşturmaktadır.
Son olarak söylemek
isterim ki, Avrupa Birliği mevzuatının yüzde 25'ini oluşturan gıda ve veteriner
mevzuatı, bu tasarının bu haliyle yasalaşması durumunda, bir yıl geçmeden
tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilecek ve aynı konuda tekrar
ve yeniden mesai harcamak zorunda kalacağız. Bunun düzeltilmesini Sayın
Bakandan ve Sayın Komisyondan istiyor, takdiri size bırakıyorum; hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Üstün.
Şahsı adına, Adana
Milletvekili Sayın Gaye Erbatur; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
N. GAYE ERBATUR (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, şahsım adına görüşlerimi bildirmek
üzere, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Masamıza bir tabak içinde
ulaşan gıda maddelerinin bedenimiz üzerinde yapacağı etkiler, üretim zincirinin
ilk halkalarından başlayarak oluşur. Bu başlangıç noktası, salatamızdaki
kıvırcığın sulandığı suyun kaynağından, yemekteki etin kaynağı olan hayvanın
yediği yeme, ızgarasını yaptığımız balığın yüzdüğü suya kadar gider.
Bu gerçeği gözönünde
bulunduran Avrupa Birliği üye ve aday ülkelerinin, bu konuda yapacakları yasal
düzenlemeleri yönlendirmek için hazırlanmış olan 178-2002 EC kodlu tüzük, gıdalarla
birlikte yem maddelerini de kapsamı içine almaktadır. Çünkü, ancak bu şekilde gıda maddelerinde izlenebilirlik
sağlanmaktadır. Güvenli gıda için güvenli yem önemlidir. Dolayısıyla, yem
kontrollerinin de büyük önemi bulunmaktadır. Ayrıca, gıda maddesi olarak tüketilemeyen
bazı ürünlerin yem olarak tüketimi veya yem maddesi olarak üretilen bazı
ürünlerin gıda olarak tüketilmesi söz konusu olabildiğinden, gıda mevzuatının
yem konusunu da kapsamına alması ve düzenlemesi gerekmektedir. Tasarı, tarladan
ve ağıldan sofraya üretim zincirini tümüyle kavramamak, yani, gıda, yem,
hayvan, bitki ve çevre sağlığını bir bütünlük içinde ele almamak gibi temel bir
mantık yanlışını taşımaktadır. Bu temel yanlış, halkımızın, sofrasına güvenli
yiyecek taşınabilmesi konusunda bu tasarının yetersiz kalmasının ötesinde,
Avrupa Birliğine uyum açısından da sorun yaratacak bir husustur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının "istihdam" başlıklı 6 ncı maddesi sorumlu
yöneticiyi tanımlamayarak, bu konuyla ilgili hususları ileride çıkarılacak bir
yönetmeliğe bırakmaktadır. Bugüne dek sorumlu yöneticilik, gıda, kimya, ziraat
gibi alanlardan mühendisler, veteriner hekimler, biyologlar ve kimyagerler
tarafından yürütülmekteydi. Bu tasarıyla, dört yıllık lisans eğitim koşulu ve
mühendislik isimleri tasarıdan çıkarılmıştır. Bu da, iptali için odalarca dava
açılan fırınlardaki sorumlu yöneticiliği düzenleyen yönetmeliği
anımsatmaktadır. Bilindiği gibi, yaklaşık 18 000 fırının sorumluluğu, eğitim
şartı aranmaksızın fırın ustalarına bırakılmıştır. Aynı şekilde, doğal kaynak sularında
sorumlu yöneticilik kimya mühendislerinden alınarak sağlık meslek lisesi
mezunlarına verilmiştir.
6 ncı maddenin ilk
fıkrasının "gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve
malzemeleri üreten işyerlerinde, gıda bilimi konusunda eğitim almış veya ilgili
meslek yasalarıyla bu konuda yetki verilmiş meslek mensuplarının, yani gıda
mühendisleri, gıda eğitimi almış ziraat mühendisleri, kimya mühendisleri,
veteriner, biyolog ve kimyagerlerin, üretimin niteliğine göre sorumlu yönetici
olarak istihdamı zorunludur" şeklinde değiştirilerek, belli bir
sorumluluk, verilecek kişilerin niteliklerinin yönetmelikle aşağıya çekilmesi
olasılığının önünün kapatılması gerekir. Aksi takdirde, konunun yönetmeliğe
bırakılması, sorumluluğun, gıda güvenliği konusunda eğitim almamış kişilere
yönetmelikle verilmesine neden olabilir ve bu da hem halkın sağlığının
korunmasını zorlaştıracak hem de işletmelerde yakın zamanda kurulmak zorunda
olan ve kısaca "HACCP" diye anılan tehlike analizi ve kritik kontrol
noktaları sistemlerinin oluşturulmasını geciktirecektir. Oysa, yakın bir
gelecekte, HACCP sistemi olmayan birçok işletmenin AB ve diğer gelişmiş
ülkelere yapacağı ihracatın engelleneceği, tüm dünya ülkelerince bilinmektedir.
Halen Avrupa Birliği tarafından hazırlanan yeni hijyen yönergeleri taslağı,
işletmelerde iyi hijyen uygulamalarını ve HACCP planlarının uygulanmasını esas
almaktadır. Bu konuda, sorumlu yöneticilere büyük görev düşmektedir ve
ihracatta yaşanacak azalma, tüm ülke ekonomisine ağır bir şekilde
yansıyabilecektir. Bu durum, sorumlu yönetici istihdamında gıda bilimi, gıda
teknolojisi, gıda hijyeni, gıda kimyası, HACCP sistemi gibi konularda eğitim
almış çeşitli meslek gruplarının güçlendirilmesinin ne kadar gerekli olduğunu
ortaya koymaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gıdayla ilgili pek çok meslek grubu var. Gıda, kimya, ziraat
mühendisleri, veterinerler ve biyologlar gibi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim;
tamamlayın.
N.GAYE ERBATUR (Devamla)
- Bu grupların meslek örgütlerine kulak verdiğimizde, hepsinin, bu
düzenlemenin, tüketicinin korunması ve gıdaların denetlenmesi açısından,
yürürlükte olan 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin bile gerisinde kaldığını
haykırdıklarını duyuyoruz.
Ülkemizin içinde olduğu,
Avrupa Birliğine girmek ve bilgi toplumuna dönüşmek suretiyle gelişmiş ülkeler
arasında yer alma çabasıyla, insan, hayvan, bitki ve çevre sağlığı gibi hayatî
önem taşıyan görevlerde, meslekî nitelik ve bilgilere sahip olmayan kişilere
yetki verilmesinin kanallarını açmak ve ülke insangücünün niteliğini aşağıya
çekebilecek düzenlemeler yapmak, büyük bir çelişki yaratmaktadır.
Bu maddenin, verdiğimiz
önerge doğrultusunda değiştirilerek kabul edilmesini desteklemenizi bekliyor;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Erbatur.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili 3 önerge
vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Meclis Genel Kurulunda
görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine
Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının İkinci Bölüm 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Züheyir Amber |
Hakkı Akalın |
Mehmet Vedat Melik |
|
Hatay |
İzmir |
Şanlıurfa |
|
Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
Ahmet Güryüz Ketenci |
Ersoy Bulut |
|
Ankara |
İstanbul |
İçel |
|
Nurettin Sözen |
Mustafa Sayar |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İstanbul |
Amasya |
Malatya |
|
Atilla Başoğlu |
Nejat Gencan |
Hasan Aydın |
|
Adana |
Edirne |
İstanbul |
Madde 6.- Hayvansal gıda
üreten işyerlerinde veteriner hekimin, diğerlerinde ilgili meslek grupları
mensuplarının sorumlu yönetici olarak istihdamı zorunludur.
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Meclis Genel Kurulunda
görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine
Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun
Tasarısının İkinci Bölüm 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Fahrettin Üstün |
Kerim Özkan |
Halil Ünlütepe |
|
Muğla |
Burdur |
Afyon |
|
Mehmet Boztaş |
Selami Yiğit |
Mehdi Eker |
|
Aydın |
Kars |
Diyarbakır |
Madde 6.- Hayvansal gıda
üreten işyerlerinde veteriner hekimin, diğerlerinde ilgili meslek grupları
mensuplarının sorumlu yönetici olarak istihdamı zorunludur.
BAŞKAN - Okutacağım
üçüncü önerge en aykırı önerge olduğu için, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 428
sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Tacidar Seyhan |
Hüseyin Bayındır |
Türkân Miçooğulları |
|
Adana |
Kırşehir |
İzmir |
|
Gürol Ergin |
N.Gaye Erbatur |
Nail Kamacı |
|
Muğla |
Adana |
Antalya |
Madde 6.- Gıda maddeleri
ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten işyerlerinde, üretimin
niteliğine göre, kimya mühendisi, kimyager, gıda mühendisi, gıda eğitimi görmüş
ziraat mühendisi, veteriner hekim ve biyologların sorumlu yönetici olarak
istihdamı zorunludur.
Sorumlu yönetici olabilme
ve sorumlu yöneticilerin yetki, sorumluluk ve çalıştırılmalarına ilişkin usul
ve esaslar ilgili odaların görüşleri doğrultusunda yönetmelikle belirlenir.
Gıda ile temasta bulunan
madde ve malzemelerin üretiminde yukarıdaki meslek disiplinlerine ek olarak
makine mühendisleri ve petrol mühendislerinin de sorumlu yönetici olarak
istihdamı zorunludur.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım, açıklayacak mısınız?
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu meslek
disiplinleri, kuruluş yasalarından kaynaklandığı şekliyle, bilim ve teknolojiyi
halkın yararına ve çıkarına kullanmakla görevlidirler. Ayrıca, 560 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin uygulanması sırasında da bu mesleklerin gıda sektöründeki
rolleri kanıtlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Daha önce okuttuğum iki
önerge de aynı mahiyette olduğundan, önergenin birini okutacağım, ikisini
beraber işleme alacağım.
Sayın Fahrettin Üstün ve
arkadaşlarının önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Meclis Genel Kurulunda
görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine
Dair 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının İkinci Bölüm 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 6.- Hayvansal gıda
üreten işyerlerinde veteriner hekimin, diğerlerinde ilgili meslek grupları
mensuplarının sorumlu yönetici olarak istihdamı zorunludur.
BAŞKAN - Öbür önerge de
Sayın Züheyir Amber ve arkadaşlarına aittir.
Her iki önergeyi
müştereken işleme aldığımdan, Komisyon bu iki önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İkisini de katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Efendim,
gerekçeyi mi okutalım; yoksa, söz mü istiyorsunuz?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fahrettin Üstün, gerekçenizi dinliyoruz.
Süreniz 5 dakika.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; denetimsizlikten söz ettik,
trichinelladan söz ettik, kaçak çiftliklerden söz ettik, kokuşmuş etlerden söz
ettik, Türkiye'de, maalesef, brusella ve şapa yakalanıp kesilip yenilen
etlerden söz ettik; buna rağmen bu önergeye karşı çıkıyorsa Sayın Bakan ve
Sayın Komisyon, benim söyleyeceğim hiçbir şey yok; ama, kayıtlara geçmesi
açısından şunu söylüyorum: 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili bu
yasayı, bir yıl geçmeden, Avrupa Birliği komisyonunun direktifleriyle tekrar
buraya getireceksiniz. Fazla zaman kaybına neden olmadan bunun bir an önce
düzeltilmesinde yarar görüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Üstün.
Sayın Amber?.. Yok.
Sayın Amber'in
önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tüm dünyada görülen gıda
kaynaklı enfeksiyon ve zehirlenmelerin büyük bölümünü hayvansal gıdalardan
kaynaklananlar oluşturmaktadır. Bu olgular içinde zoonotik özellikte olan
bakteriyel ve paraziter enfeksiyonlar önemli bir yer tutmakta ve bu hastalıklar
ülkemizde yaygın olarak seyrederek ölümlerle de sonlanan önemli halk sağlığı
sorunlarına neden olmakta ve ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Ancak, gıda
kaynaklı hastalıklara ilişkin olarak ülkemizde sağlıklı epidemiyolojik veri
tabanının bulunmaması, bu olayların boyutları hakkında rasyonel yorum yapmayı
mümkün kılmamaktadır.
Sağlıklı hayvansal
ürünler elde etmenin önkoşulu, sağlıklı ham ürün temininin garanti edilmesidir.
Bu bağlamda, sağlıklı et ürünleri üretimini temin etmek için, öncelikle etin
asgarî teknik ve hijyenik koşullara sahip mezbahalarda tekniğine uygun olarak
kesilmiş sağlıklı kasaplık hayvanlardan elde edilmesi gerekir. Aynı şekilde
sağlıklı süt, hijyenik koşullar altında sağılan sağlıklı süt hayvanlarından
elde edilmelidir. Yine, balıklar ve diğer su ürünleri tüketici sağlığını
olumsuz yönde etkileyecek patojen mikroorganizma ve kontaminantları
içermemelidir. Hayvansal gıdaların sağlıklı olmayan hayvanlardan elde edilmesi
veya uygun olmayan işleme, üretim, muhafaza ve dağıtım koşullarında
bulundurulması halinde, tüketici sağlığı yönünden ölümlerle de sonuçlanabilen
ciddî gıda enfeksiyon ve intoksikasyonlarına neden olduğu bilinmektedir.
Çiftlikten sofraya gıda
güvenliğinin sağlanması ve halk sağlığının korunması temel yaklaşımı
çerçevesinde, hayvansal gıda üreten işyerlerinde veteriner hekimlerin istihdamı
büyük önem taşımaktadır. Çünkü, aldıkları eğitim gereği hayvanı, hayvansal
gıdayı, hayvansal gıdalardan kaynaklanan sağlık risklerini ve bunların üretim
zincirinin tüm aşamalarındaki kontrolünü en iyi bilen ve bu anlamda halk
sağlığını koruma hizmeti görevini en etkin şekilde verebilecek olanlar,
veteriner hekimlerdir.
Kanun tasarısının bu
maddesinin önerildiği şekliyle düzeltilmesi, hayvansal gıdalardan
kaynaklanabilecek halk sağlığı risklerinin kontrolü, ekonomik kayıpların
önlenmesi ve ülke hayvancılığının gelişmesi yönüyle büyük önem arz etmektedir.
BAŞKAN - Efendim, Sayın
Bakanın bir açıklama talebi var.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Muğla Milletvekilimiz Fahrettin
Üstün'ü kızdırdığımızın farkındayız. Yalnız, kendileri de takdir ederler ki,
bir ülkede gıdalarla ilgili olumsuzlukların tek sebebini veteriner hekimlerin
istihdam edilmemesine bağlamak çok doğru olmaz. Burada, iddiasını da çok
ciddîye alıyorum; yani, ülkede veterinerlik hizmetlerinin, Avrupa Birliğiyle
uyum konusunda çok önemli olduğunun farkındayız; ancak, bunun bir meslek
hassasiyeti noktasına da getirilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Elbette, sular
mecraına akar. Eğer biz bunu yanlış bir yöne sevk edersek, zaten sosyal hayatın kuralları da bunu o noktaya
getirir. Yani, bizim bir kanun maddesine böyle bir hükmü ilave etmemiz, bence o
mesleğe de çok fazla bir katkı sağlamaz. Lütfen, bizim bu konudaki
yaklaşımımızı da bir antipati olarak ele almayın; ama, ısrarlı davrandığınız takdirde, başka meslek
mensuplarının da benzer bir hareket alanı arayacaklarını düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Bakan, Avrupa Birliği mevzuatındaki neyse onu söylüyoruz. Onun dışında,
meslekle ilgili söylediğimiz herhangi bir şey yok. Nasıl olsa gene gelecek, o
zaman kayıtlardan çıkaracağız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ben de tarihini attım, bir seneden önce getirmeyeceğiz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi, birleştirerek işleme koyduğum Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı, gerekçelerini dinlediğiniz önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
6 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Gıda Kodeksi, Gıda
Ürünlerinin Piyasaya Arzında Üreticilerin ve Dağıtıcıların Yükümlülükleri,
Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu, Risk Analizi, İhtiyatî Tedbirler, Bilimsel
Komiteler ve
Ulusal Gıda Meclisi
Gıda kodeksi, gıda
ürünlerinin piyasaya arzında üreticilerin ve dağıtıcıların yükümlülükleri
MADDE 7. - Gıda
maddelerinin asgarî kalite ve hijyen kriterleri, pestisit ve veteriner ilaç
kalıntıları, katkı maddeleri, gıdaya bulaşan zararlı maddeler, numune alma,
ambalajlama, etiketleme, nakliye, depolama esasları ve analiz metotlarını
ihtiva eden Türk Gıda Kodeksi, Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu marifetince
hazırlanır, Bakanlıkça yayımlanır ve denetlenir.
Piyasaya arz edilecek
gıda ürünlerinin gıda mevzuatına uygun olması zorunludur.
Üretici, piyasaya sadece
güvenli gıda ürünlerini arz etmek zorundadır. Gıda mevzuatına uygun ürünlerin
güvenli olduğu kabul edilir. Mevzuatın bulunmadığı hallerde, gıda ürününün
güvenli olup olmadığı¸ ulusal veya uluslararası standartlara, bunların olmaması
halinde ise sektördeki iyi uygulama kodu veya teknoloji düzeyi veya tüketicinin
güvenliğe ilişkin makul beklentisi
dikkate alınarak değerlendirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak;
buyurun efendim. (Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NECDET
BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sayılı Kararnameyle
ilgili tasarının 7 nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, gıdanın
önemini burada birçok arkadaşımız dile getirdi. Türkiye, yüzde 1,8'e varan nüfus
artışıyla, dünyada en hızlı nüfus artışına sahip ülkelerden birisi ve
Türkiye'de, her yıl, ilave 1 300 000 vatandaşımız sofraya oturuyor; ama,
sofraya konulan yiyeceklerde çeşit ve miktar bakımından yıldan yıla bir azalma
var. Sebze ve meyveler pahalı, et pahalı; bu nedenle, sofrada bunlar azalıyor.
Tahıl tüketimi daha fazla; özellikle 360 gramlık ekmek tüketimi çok fazla.
Türkiye'de 7 000 000 kişi proteinsiz, 10 000 000 kişi de düşük kaloriyle
beslenmekte.
Bugün, dünyada 1 milyar
insan açlıkla karşı karşıya. Yetersiz beslenme sonucu 500 000 000 çocuk
bedensel ve zihinsel gelişmemişlik gösteriyor. Birçok insanda guatr riski var,
birçok insanda kansızlık var; yine, 100 000 000 insanda görme bozukluğu
var. Yani, gıda çok önemli.
Türkiye'ye gelince,
gazetelerde, televizyonlarda, internette gıdalarla ilgili, insanı yemeden
içmeden kesecek haberler ardı ardına patlıyor. Yani, ben diyorum ki, inşallah,
bu gıda mevzuatı ülkemiz için hayırlı olur, çok iyi bir denetim olur da Uğur
Dündar'ın mesleğini elinden alırız, o da emekliye ayrılır, bu programları
yapmaktan vazgeçer.
Örneğin, arısız bal
üretimi, kokmuş peynirden eritme peynir yapımı, tavuk derisinden sucuk
doldurma, tekstil boyası ve demirsülfatla zeytin karartma, zeytinyağına
ayçiçeği yağı karıştırma veya ayçiçeği yağına pamukyağı karıştırma, Tarlabaşı
bodrumlarında midye doldurma -hele, bu midyeler çok kötü- akla zarar, mideye
fesat bir başıbozukluk almış yürümüş; korsanlar da piyasada cirit atıyorlar.
Bu gıda terörü
yaşanırken, bunların denetimi konusunu yetkililere sorduğumuzda, örneğin, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı yetkilileri, açıklamalarında diyorlar ki, Türkiye'de 25
000-30 000 gıda işletmesi var, bunlar kayıtlı olanlar; bir de merdivenaltı
sektör var; hepsini kontrol etmek çok zor, yeterli elemanımız yok, bunun
artırılması lazım, niteliğinin artırılması lazım. Öbür taraftan, bu gıdaları
tüketen tüketicilerimiz -inşallah bu Gıda Kanunu tüketicilerin bu isteklerini
yerine getirir- toplumumuz diyor ki, bakkallardan süpermarketlere kadar gıda
satış yerlerinde, mevzuat gereği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının üretim iznini
almamış hiçbir hazır gıda görmek istemiyoruz. Üretim iznini istiyorlar.
Türk toplumu,
süpermarketlerde ambalajsız olarak satılan yığma hazır kıyma, dökme sosis,
tepsi baklava, hazır mantı, teneke peynir, tekerlek kaşar gibi mamullerin
açıkta satılmamasını, etiketli satılmasını istiyor.
Yine, toplumumuz, sebze
ve meyvelerin tür adlarını, menşelerini, kullanım özelliklerini (dolmalık mı,
kızartmalık mı, salçalık mı, turşuluk mu gibi) gösterir etiketlerin bulunmasını
istiyor.
Yine, toplumumuz, gıda
ürünlerinin içeriğinde bulunan katkı maddelerinin olası yan etkilerinin,
herkesin okuyabileceği şekilde, etiketler üzerinde yer almasını istiyor.
Bakanımız, burada,
genetik olarak değiştirilmiş organizmaların Türkiye'de tüketildiğini bir
şekilde ifade etti. Türk toplumu, yine, yurt dışından ithal ettiğimiz ve
genetik olarak değiştirilmiş bu organizmaların, Avrupa'da olduğu gibi, Türkiye'de
de etiketler üzerine yazılmasını istiyor.
Yine, toplumumuz, gıda
satış ve toplu tüketim yerlerinde, öngörülen periyotlarla denetleme yapıldığına
ilişkin, yetkili makamlarca tasdikli belgelerin, tüketicilerce görülebilecek ve
kontrol edilebilecek şekilde bulundurulmasını istiyor.
Yine toplumumuz, gıda
işletmelerinde gıda güvenliğinden sorumlu teknik personel istiyor.
Toplumumuzun istekleri
bunlar. Bakanlığın yetersizlikleri var. Önemini açıkladık. Bütün bunlarda,
özellikle genel anlamda, ilaç, gübre, hormon olayı ve bir de genetik kirlilik
var.
Tarım ilaçlarına gelince:
Türkiye'nin ihraç ettiği bazı meyve ve sebzelerin geri döndüğünü biliyoruz.
Kanuna göre,Türkiye'ye geri dönen bu meyve sebzelerin imha edilmesi gerekiyor;
ama, şöyle bir husus var -burası çok önemli- gıda kodeksi farklılığımız var.
Diyelim ki, ben şirket sahibiyim, elma ihraç edeceğim. Elmadaki belirli (a)
ilacının kalıntı etkisi 500 ppm olarak Türkiye'de tüketilebilirken, bu,
Avrupa'da 200 ppm'yi aşmaması gerekiyor. Bu mal gümrük kapısından geri döndüğünde,
eğer firma sahibi bensem, kâr etmek için ve -legal, kanunî bir şey- Türkiye
içerisinde tüketirim; çünkü, 400 ppm çıktı, Türkiye'de tüketebilirim; ama,
Almanya'da tüketemem. O nedenle, bizim toplumumuzun, bunu hak etmediğini düşünüyorum.
Eğer gıda kodeksine uyum sağlanırsa, birçok üründe bu standart sağlanırsa, Türk
toplumunun da Avrupa'daki insanlardan hiçbir farkı olmadığına göre, aynı
kalitede meyve ve sebzeyi tüketme şansına sahip olabilir.
Bir başka olay, Türkiye,
tarım ilaçlarında yılda 150 000 000 dolar parayı dışarıya ödüyor ve çok
enteresan bir şeydir, gelişmiş ülkeler, kendilerinin üretip, insanlarının
kullanmalarını yasakladıkları tarım ilaçlarını Türkiye'ye satabiliyorlar.
Türkiye'nin bu ilaçlarlarla yetiştirip ihraç ettiği ürünleri ise, onlar kabul
etmiyorlar.
Tarım ilaçları, yine,
Tarım Bakanlığının kontrolü açısından çok önemli. Sera ve tarlalarda denetleme
zorunluluğu var; ama, bu, gerekli ölçüde yapılabiliyor mu, bu konuda şüpheler
var. Her ürüne, belli sürelerde, farklı ilaç atılıyor. Örneğin, bazılarına
hasattan üç hafta önce atılmalı ki, kalıntı olmasın; ancak, dün ilaçladığınız
bir ürünü ertesi gün pazara çıkarabiliyorsunuz.
Tabiî, Türkiye, yaş meyve
ve sebze ihracı konusunda, sadece yüzde 5'lik bir paya sahip. Yani, biz, yaş
sebze ve meyvenin geriye kalan yüzde 95'ini içpazarda tüketiyoruz. Bu da,
Türkiye'de, insanların, bahsettiğim ilaç kalıntısı anlamında, ne kadar
tehlikeyle karşı karşıya olduğunun bir göstergesi.
Şimdi, çok enteresan bir
şey de şu: "Annemizden emdiğimiz süt helal olsun" diye bir atasözümüz
var; yalnız, Çukurova Üniversitesinde Almanların yaptığı bir araştırmaya göre,
Türkiye'de -Adana dahil- çeşitli bölgelerden alınan anne sütü örneklerinde,
ortalama değer olarak en yüksek tarım ilacı kalıntısı Adana'dan bizzat temin
ettiğimiz anne sütlerinde bulunuyor ve bulunan kalıntı miktarı ise, anne
sütlerinde dünya literatüründe bildirilen en yüksek değerlerin çoğunu geride
bırakıyor. Yani, bu tarım ilaçları, Türkiye'de, anne sütüne kadar işlemiş
durumda. Tabiî ki, bunlar da kanser vakalarına neden oluyor. Türkiye'de,
1999'la 2003'ü kıyasladığımızda, kanser vakalarında yüzde 25'lik bir artış var;
ama, Avrupa'dan dönen ve pazarda Avrupa malı diye satılan ürünler özellikle
Marmara Bölgesinde tüketildiğinden -mesela, Edirneli olduğum için, Edirne
Milletvekili olarak örnek veriyorum- 1999 rakamlarıyla 2002 rakamları arasında
yüzde 70'lik bir artış var. Yılda 432 vaka var. Yani, Allah korusun -Edirne İli
bazında- doktor, karşısına geçiyor, her gün 1 hastaya, siz kansersiniz diyor.
Yani, böyle bir tarım ilacı kullanımı var.
Tabiî ki, tarım ilacında,
ilaç bayilerinin, ziraat mühendisi olmalarının yanı sıra, bitki korumayı
bilmeleri lazım. Türkiye'de ilaç bayilerinin sadece yüzde 50'sinde ziraat
mühendisi çalıştırılıyor. İlaçlar, bitki şube müdürlüklerince, yetkili
taraflarca reçeteyle verilmeli. Yani, insan ilacını nasıl reçeteyle alıyorsak,
tarım ilacını da reçeteyle almalıyız. Bakın, çok basit bir örnek, DDT'yi
Avrupa, Amerika terk etti. Şu anda, Türkiye'de, seralarda metilbromür diye bir
ilaç kullanılıyor. Bunun, Avrupa'da, dünyada kullanımı yasak; ama, Türkiye'de
kullanılıyor. Bu da, bitkiden, kalıntıyla insan vücuduna geçiyor. İnsan
vücudunda da, sindirim sisteminde incebağırsak yoluyla kana karışıp, bütün
vücudumuzda dolaşabiliyor.
Ben diğer maddede de
konuşacağım; burada kesmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Budak.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan 1/238 esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının Üçüncü Bölüm başlığında ve 7 nci maddesinin başlığında yer
alan "Gıda Ürünlerinin Piyasaya Arzında Üreticilerin ve Dağıtıcıların
Yükümlülükleri" ibaresinin ve 7 nci maddenin son fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk İpek
Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkanım, olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun bütünlüğü
açısından anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun olumlu görüş belirttiği, Hükümetin katıldığı,
gerekçesini biraz önce dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Ulusal Gıda Kodeksi
Komisyonu
MADDE 8. - Gıda
kodeksinin hazırlanması ve denetlenmesinde görevli olmak üzere Ulusal Gıda
Kodeksi Komisyonu oluşturulur.
Komisyon Bakanlık ve
Sağlık Bakanlığından gıda konusunda görevli olmak kaydıyla, ilgili
bakanlıklarca seçilecek, Bakanlıktan iki ve Sağlık Bakanlığından bir üye, her
iki Bakanlıkça ayrı ayrı seçilecek gıda konusunda temayüz etmiş birer bilim
adamı, Türk Standartları Enstitüsünden bir üye
ile gıda konusunda en fazla üyeye sahip sivil toplum örgütünden
seçilecek bir üyeden; alt komisyonlarda ise Bakanlık ve Sağlık Bakanlığından
seçilecek birer üye bulunur. Komisyon üyelerinin görev süresi iki yıldır.
Komisyon, Bakanlık temsilcisinin başkanlığında toplanır ve sekreteryası
Bakanlıkça yapılır.
Komisyon üye sayısının en
az salt çoğunluğu ile toplanır ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar
alır.
Komisyon karar verirken
kamu ve özel hukuk kişilerinin görüşlerine başvurabilir.
Komisyon, gıda kodeksi
konusunda, ülkede en yetkili merci olup, aşağıdaki görevleri yapar:
1- Gıda kodeksinin
hazırlanması için çeşitli ihtisas alt komisyonlarını seçmek ve çalışmalarını
denetlemek.
2- Alt komisyonlarca
hazırlanan kodeks tasarılarını ve değişiklik tasarılarını karara bağlamak ve
yayımlanmak üzere Bakanlığa sunmak.
Ulusal Gıda Kodeksi
Komisyonu ve alt komisyonların çalışma usul ve esasları ile gıda kodeksi
hazırlanma usul ve esasları Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NECDET
BUDAK (Edirne) - Şimdi, gıdada bir tehlikeli olay da, genetik olarak
değiştirilmiş ürünler. Özellikle küreselleşmeyle beraber, malların
hareketliliğiyle beraber, gıda ve petrol, dünyada iki önemli sektör haline geldi.
Ortadoğu'da, petrolle ilgili savaşları takip ediyoruz. Genetik ve
biyoteknoloji, 21 inci Yüzyılın, bana göre, petrol kadar önemli sektörü.
Amerika'daki ve
Avrupa'daki tohum şirketleri, biyoteknolojiyi kullanarak, Türkiye gibi birçok
ülkeyi bir pazar görerek, bir yerde, kendisine modern bir sömürge sistemi
kurmuş durumda. Bunlardan biri de, genetik olarak değiştirilmiş organizmalar.
Amerika Birleşik Devletlerinde geçen yıl mısır alanlarının yüzde 32'sinde,
pamuk alanlarının yüzde 40'ında, soya alanlarının yüzde 74'ünde, bu genetik
olarak değiştirilmiş organizmalar kullanılarak üretim yapılıyor. Türkiye ise,
bu konuda hiçbir çalışma yapmış değil. Türkiye'nin burada bir karar vermesi
lazım. Türkiye'nin genetik değişikliğe uğramış bitkilerle ilgili süratle karar
vermesi gerekiyor. Burada, bu konuda şunu yapmamız lazım: Biz, bu teknolojiyi kabul
edecek miyiz; yoksa, kabul etmeyecek miyiz? Avrupa Birliği ile ABD arasında son
yıllarda kıyasıya bir mücadele var. Türkiye, buna, ileriki yıllarda milyarlarca
dolarlık bir fatura ödeyecek. Son altı yıl içerisinde devletin çeşitli birimleri
ile üniversite yetkilileri arasında yapılan görüşmeler ve kararlar var; ama,
ar-ge çalışmaları gerekiyor, buna büyük para yatırımı gerekiyor.
Tabiî, şöyle bir şey de
var: Türkiye'nin tarlalarının parçalı olması genetik tarım için dezavantaj;
ama, organik tarım anlamında avantajıdır. Avrupa Birliğine girdiğimizde de en
güçlü olacağımız konu, tarıma dayalı sanayi ürünleri ve bu nedenle de, İspanya,
bu konuda bizden çekiniyor. Eğer, biz, kimyasal tarıma, genetik tarıma
alternatif olarak organik tarımı Türkiye'de yaygınlaştırabilirsek, bu anlamda
mesafe katedebiliriz.
Arkadaşlar, burada,
tabiî, genetik olsun, tarımsal ilaç olsun, bardağın dolu ve de boş tarafını
görebiliriz; ama, şu da bir gerçek: 3 kanserden 2'si beslenme bozukluğuyla ve
1'i de sigarayla ilgili. Türkiye'de 100 000 kanser vakası var, bu insanların 60
000'ini kaybediyoruz, 30 000'ini ancak tedavi edebiliyoruz. Vatandaşlarımızın
yüzde 10-15'i açlık problemi çekiyor. Tabiî, burada, tütünle savaş ve doğru
beslenme çok önemli. Şu da bir gerçek: Özellikle, milletvekilleri olarak
köyleri gezdiğimizde, dolaştığımızda, kırsal kesimde, köylerde, köylü
vatandaşlarımızın diş sağlığı, bakımı olmadığını, doğru düzgün bir kontrolden
geçmediğini, güneş altında ezildiğini, ellerinin nasır içerisinde olduğunu,
doğru düzgün altyapı, kanalizasyonu, doğru düzgün bir banyolarının olmadığını
birçok yerde gözlemliyoruz; bu da, bizim için, siyasetçiler için gerçekten
üzücü oluyor. İnşallah, bu yoksulluk ve işsizlik olayı çözülür. Yani, bu konuda,
gerçekten, iç açıcı olmayan olaylar var. Bu insanların sağlıklı beslenmesi için
protein almaları lazım; ama, protein de pahalı. Böyle olunca da, toplumda,
bilgisizlik, eğitimsizlik, açgözlülük, açıkgözlülük, ucuz et ürünlerini ortaya
çıkarıyor. Örneğin, 2 000 000 liraya sucuk ya da tavuk eti satılıyor; böyle bir
şey mümkün değil. Mesela, çok basit olarak, su tüketiyoruz, tadı hoş, memnun
olduğumuz suda bile arsenik çıkıyor.
Tabiî, ekmek olayını
bugün tartıştık; ama, Türkiye'de ekmek fırınlarının yüzde 30'u ruhsatsız, ruhsatlı
olanlarda da hijyen konusunda problem var. Burada çok enteresan bir şey, tüm
dünyada var; ama, Türkiye'de de var, ekmekte -yani, midenizi de bulandırmak
istemiyorum bu saatte- fare kılı var; biz bunu tüketiyoruz, bize bir şey
olmaz!.. Ama, şu da bir gerçek: Dünya standartlarında bu fare kılının belli bir
limiti var.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Çok fazla yememek lazım.
NECDET BUDAK (Devamla) -
Çok fazla yememek lazım. Artık, Türkiye'de fırınlarda, bu fare olayı konusunda
kontrol sağlanması lazım. Yine fırınlarda bir şey var, odunla ısıtma ve
taşfırın, karafırın ekmeği var. Burada, ekmeğe sinen is kanserojen riski
taşıyor, bu anlamda da, standartlarda bunu kontrol edecek bir mekanizmanın
olduğunu sanmıyorum.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Rizeli fırıncılarda yok o!..
NECDET BUDAK (Devamla) -
Rizeli fırıncılarda yok, evet!.. Burada Rize Milletvekili çok yani!..
Şimdi, ben tarımla ilgili
bir şeyi paylaşmak istiyorum, o da şu:
Dediğim gibi, petrol ve gıda, çok önemli iki sektör ve terörizmin
arkasındaki iki önemli faktörün gıda ve petrol olduğu iddiası var.
Mesela, New York
Times'ın , köşe yazarı Thomas Friedman
-şunu sizinle paylaşmak istiyorum- Dünya Ticaret Örgütünün Cancun'daki
toplantılarında ortaya çıkan gelişmelerden yola çıkarak, müthiş bir iddia
ortaya koydu. Friedman, uluslararası terörizmle mücadelenin savaş cephesinde
değil, ticaret cephesinde kazanılabileceğini vurguluyor. Avrupa Birliği ve
Amerika Birleşik Devletlerinin başını çektiği kalkınmış ülkelerin, kendi
çiftçilerine uyguladıkları desteklemeleri azaltmaları ve gümrüklerde bazı
indirimleri yapmaları halinde global gelirin 2015 yılından itibaren 500 milyar
dolar artacağını ve bunun yüzde 60'ının, yani, 300 milyar dolarının az gelişmiş
ülkelerin kasasına gideceğini hesaplıyor. Bu da, yaklaşık 144 000 000 insanın
fakirlikten kurtulması anlamına gelecek. Ancak, gelişmiş ülkeler, Cancun'da bir
kez daha görüldüğü gibi, bunu yapmaya yanaşmadılar. Bu yüzden de, ekonomileri
tarıma ve tekstile dayalı az gelişmiş ülkelerin, aynı sektörlerde, gelişmiş
ülkelerle rekabet şansı ortadan kalkıyor.
Şimdi, belki Tarım
Bakanlığımız için uzun vadeli politikalar gerekiyor gerçekten; ama, tek başına
da bir iktidar var; gerçekten orta ve
uzun vadede tarım politikaları geliştirmek lazım Türkiye'de. Tabiî, küreselleşme
sürecinde tarımsal ürünlerimizin dünyaya açılmasını kısıtlamamız çok zor;
çünkü, gümrük birliği anlaşmaları ve
serbest piyasa ekonomisi gereği, uluslararası borsalarda da bizim tarım
ürünlerimiz rekabet ediyor. Buradaki firma sahipleri dışarıdan ithal edebiliyorlar,
bu özgürlüklerini kısıtlayamıyoruz; ama, işte burada dünya konjonktüründe,
Türkiye gibi ülkelerin tarımı, gelişmiş ülkelerin kendi çiftçilerine yapmış
oldukları büyük destek nedeniyle kilitlenmiş durumda.
Peki, bütün bu
önerilerden sonra, gıdayla ilgili bütün bu tartışmalardan sonra, benim, neler
yapılmasıyla ilgili dilek ve temenni olarak birkaç önerim var:
Sağlık Bakanlığı ile
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının geniş çapta, sürekli ve etkin bir işbirliğine
girmesi gerekiyor.
Tarım ilacı kullanımının
en aza indirilmesi ve en sıkı şekilde kontrol edilmesi lazım.
Tarım ilacı kullanımıyla
ilgili her türlü eğitim ve düzenleme yapılmalı.
Kimyasal savaş en son
çare olarak düşünülmeli, biyolojik savaşa önem verilmeli.
Üreticinin ve tüketicinin
yeterli eğitimi yapılmalı.
Biz, tüketici olarak da
tüketici bilincine sahip değiliz. Marketten aldığımız peynir bozuk çıktığında
bunu çöpe atıyoruz; böylelikle, hem bize israf hem de aynı peynirden tüketen
başka insanların da israfına yol açıyoruz.
Eğitim ve yayın
çalışmaları için kitle iletişim araçlarından olabildiğince yararlanılmalı.
Yine, Türkiye'de yeteri
kadar ziraat mühendisi var. İlaç bayilerinde bunların istihdam edilmesi ve
reçeteyle tarım ilacı satılmasını öngören düzenlemelerin yapılması gerekir.
Tabiî ki, söylenecek çok
şey var, arkadaşlarımız çok şeyi dile getirdiler. Türkiye'de gübre ve ilaç
kullanımı, özellikle de ilaç kullanımı çok fazla. Mesela, Türkiye'de hektar
başına 1,5 kilo ziraî ilaç kullanılıyor. Bu, Avrupa'daki ortalamanın 10 katı.
Bu yasayla, umarım bu
tartıştıklarımız son bulur, daha iyi şeyler olur; çünkü, şu da bir gerçek: Doğa
çok acımasız, doğa kendisine kurşun sıkana, bir gün gelir kurşunu iade
edebilir. Bunu dünyada da yaşıyoruz, umarım Türkiye'de yaşamayız.
Kanunun ülkemiz için,
tüketiciler için, üreticiler için hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Budak.
Maddeyle ilgili 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu" başlıklı 8 inci
maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haluk İpek
Ankara
"Komisyon; gıda
konusunda görevli olmak üzere Bakanlıktan iki, Sağlık Bakanlığından bir üye,
her iki Bakanlıkça ayrı ayrı seçilecek gıda konusunda temayüz etmiş birer bilim
adamı, Türk Standartları Enstitüsünden bir üye ve en fazla üyeye sahip olan
gıda konusunda faaliyet gösteren sivil toplum örgütünden seçilecek bir üyeden
oluşur. Komisyon üyelerinin görev süresi iki yıldır. Komisyon, Bakanlık
temsilcisinin başkanlığında toplanır ve sekreteryası Bakanlıkça yapılır."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önerge katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun bütünlüğü
açısından anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun
olumlu görüşle takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve gerekçesini de
dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
Risk analizi
MADDE 9. - İnsan
sağlığının korunması ve gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için gıda mevzuatı
uygulamalarında risk analizi esas alınır. Ancak koşulların ve/veya alınan
tedbirlerin, doğası gereği uygun olmaması durumunda risk analizi hariç tutulur.
Risk değerlendirmesi
bilimsel kanıtlara dayandırılır; bağımsız, tarafsız ve şeffaf bir şekilde
yapılır.
Risk yönetiminde, risk
değerlendirmesi sonuçları dikkate alınır ve bu Kanunun 10 uncu maddesindeki
şartların oluşması durumunda ihtiyatî tedbirler uygulanır.
Risk analizi ile ilgili
usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Budak...
NECDET BUDAK (Edirne) -
Vazgeçtim efendim.
BAŞKAN - Sayın Budak
konuşmuyor; teşekkür ederim.
Önerge yok.
9 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
İhtiyatî tedbirler
MADDE 10. - İnsan sağlığı
üzerinde zararlı bir etkinin olması ihtimalinin belirmesi ve bilimsel
belirsizliklerin sürmesi gibi özel durumlarda, kapsamlı bir risk
değerlendirmesine imkân sağlayacak ileri düzeyde bilimsel veriler elde
edilinceye kadar, geçici risk yönetimi tedbirlerine başvurulabilir.
İhtiyatî tedbirler ile
ilgili usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün;
buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddede "Gıda
maddeleri üreten işyerlerinin 4 üncü madde kapsamındaki denetimleri Sağlık
Bakanlığı tarafından yapılır.
Gıda maddeleri üreten
işyerlerinde, gıda maddelerinin gıda kodeksine uygunluğunun denetimi ve gıda
kontrolü, 5 inci ve 18 inci madde kapsamındaki denetimler ile gıda maddelerinin
ithal ve ihracındaki denetimler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından
yapılır" denilmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
buna göre, belediye sınırları içerisindeki kasapların kontrolü de Sağlık
Bakanlığı tarafından yapılabilecek. Benim bildiğim kadarıyla, şu anda, Sağlık
Bakanlığının bünyesi içerisinde 5 veteriner hekim var. Bunu nasıl yapacaklar
merak ediyorum; bir.
İkinci olarak; bu kanun
tasarısı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına yetki verilmek üzere hazırlanmıştı.
Demek ki, Sağlık Bakanlığı, gerçekten çok cimri davranmış; yetkilerini
devretmekten ziyade... Daha önce çıkarılan 560 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede bu yetki olmamasına rağmen, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı ve belediye bu denetimi müşterek yaparken, şimdi, bu ortadan
kaldırılmış ve Sağlık Bakanlığı, yetkilerini vermemekte gerçekten ısrarlı.
Yalnız, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığındaki mevcut personelin durumuna da bakmak gerekiyor. Şu
anda, Bakanlıkta çalışan yaklaşık 5 600 ziraat mühendisi, 2 400 veteriner hekim
var. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki denetlenecek işyeri sayısı, Devlet
İstatistik Enstitüsünün 2003 yılı resmî rakamına göre, 497 000. Yani, yaklaşık
500 000. Bir işyeri yılda 3 kez denetlenirse, yıllık toplam denetim sayısı 1
500 000. Bunu işgünü olarak 200'e böldüğümüzde, bir işgününde denetlenecek
ortalama işyeri sayısı 7 500 adet. Bir ekip günde 3 işyeri denetleyebiliyor,
denetlenecek 7 500 işyeri için 2 500 ekip gerekli. Bu 2 500 ekipten biri
sağlık, biri teknik personel olmak üzere 5 000 yeni elemana ihtiyaç var. Biz
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda bu hesaplamayı yaptıktan sonra, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına 5 000 yeni veteriner hekim ve ziraat mühendisi ve diğer
mühendis kadrolarından kadro tahsis edilmesi yönüne gittik; ama, yine Sağlık
Komisyonunda bu eleman alımı kesildi ve bu denetlemelerin neyle nasıl
yapılacağı açıkta kaldı.
Yine, tasarıya 9 uncu
madde olarak ilave edilen itiraz hakkı, Sağlık Bakanlığı görüşlerinde, Yedinci
Bölüm, piyasa gözetimi, denetim, kontrol ve sertifikasyon ile itiraz hakkı
kısmında aynı şekilde kalmış.
10 uncu maddede, Sağlık
Bakanlığı tarafından hazırlanan metinde yer alan Üçüncü Bölüm içerisindeki
"gıda ürünlerinin piyasaya arzında üreticilerin ve dağıtıcıların
yükümlülükleri, ulusal gıda kodeksi komisyonu, risk analizleri, ihtiyatî
tedbirler, bilimsel komiteler ve ulusal gıda meclisi"yle ilgili maddeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi metninde yer almamaktadır.
Yine, tasarıda eksik
gördüğümüz, 11 inci maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılan
düzeltmelerde, Dördüncü Bölüm, kısaltma ve ceza hükümlerini içermekte olup,
sağlığın korunmasıyla ilgili maddeler daha iyi şekilde derlenip toparlanmıştır.
Sağlık Bakanlığının yaptığı düzeltmelerde bu kısım -Beşinci Bölüm-
"Sağlığın korunmasına ilişkin hükümler"olarak ayrı bir kısımda
incelenmiştir.
12 nci maddede, Sağlık
Bakanlığının hazırladığı metinde Dördüncü Bölüm olarak nitelendirilen kısım
içerisinde "bildirimler, acil durumlar, kriz yönetimi, izlenebilirlik ve
işyeri sorumluluğu" kısmı, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
hazırlanan metinde çıkarılmıştır.
Sağlık Bakanlığı
tarafından hazırlanan metindeki Altıncı Bölümdeki, ticaretle ve ilgili
hükümleri içeren maddeler, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanan
ihracat, madde 11 ve ithalat, madde 13'te değerlendirilmiş olup, gümrükle
ilgili madde, aynı şekilde madde 13 olarak kalmıştır.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, biraz önce biz yine önerge verirken, Sayın Bakanım, meslekle
ilgili taassuplarda bulunduğumuzu söyledi. Ben de, Sayın Bakanıma şu soruyu
sormak istiyorum: Türkiye, Avrupa'ya niçin kırmızı et ve beyaz et ihraç
edemiyor? Bunun Sayın Bakan tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yanıtlanmasını arz ediyorum.
Tabiî, gıda derken,
Türkiye'deki tarım ve hayvancılığı geçmek de yanlış olur. Bir zamanlar tarımda
kendine yeterli bir ülke olan Türkiye, artık, bu özelliğini kaybetmiştir.
Darbenin yapıldığı 1980'de toplam ithalatın sadece binde 64'ü olan tarım
ürünleri ithalatı, 10 kat artarak, beş altı yılda yüzde 6 seviyelerine çıkmış,
ihracat yüzde 57,46'dan 1998'de yüzde 10,80'e gerilemiştir. Aynı dönemde,
ABD'nin toplam tarım ürünleri ihracatı ise yaklaşık 3 kat artmıştır.
Halen, tarım sektöründe
gelirler düşüktür. Tarımsal alandaki gelirler ortalaması, genel gelirlerin
yüzde 40'ı düzeyindedir. Ancak, en zengin ile en fakir arasındaki gelir oranı
açıldıkça, zaten düşük gelirli olan tarım sektöründeki yoksulluk, iyice
artmaktadır.
Yıllardır uygulanan
politikalar sonucu olarak, kırsal nüfusun genel nüfusa oranı 1980'den bu yana
yüzde 56'dan yüzde 35'e düşmüştür, düşürülmüştür.
Buna karşılık, sivil
istihdam içinde tarımın payındaki düşüş daha az olmuştur. 1980'de yüzde 54 olan
tarımdaki istihdam, 1997'de yüzde 45'e düşmüştür. Bunun anlamı, şehirlere göç
eden kırsal nüfusun, yedek işgücü ordusunu artırması veya kayıtdışı sektörlerin
işgücü ihtiyacını karşılamasıdır. Bu, aynı zamanda tarımda istihdam edilen
işgücü gelirlerinin şehirlerdeki istihdama göre düştüğünü de göstermektedir.
Tarımda bir süredir
arazilerin belli ellerde toplanarak işletmelerin büyüdüğü anlaşılmaktadır. 500
dekardan büyük araziye sahip işletmelerin toplam ekilen arazi içindeki payı 21
yılda yüzde 11,2'den yüzde 17,2'ye çıkmıştır. Buna karşılık 20 dekardan daha az
toprağa sahip küçük çiftçilerin toplam ektiği alan, yüzde 10,4'ten yüzde 5,6'ya
düşmüştür. Buna karşılık arazi büyüklüğü ortalamasının da düşmüş olması -ki bu
oran ortalama olarak 59 dekardır- bu tekelleşmenin, yoksul köylülerin arazileri
daha da küçülürken gerçekleştiğini göstermektedir. Bu tabloda, giderek
yoksullaşmış, aldığı borçları dahi ödeyemeyen köylüler, artık bu borçları için
hapse girmeye başlamışlardır.
Cargill ve Novartis gibi,
dev ulusötesi tekeller, genetik müdahaleli tohumlarıyla yavaş yavaş çiftçileri
kendilerine bağımlı hale getirmektedirler. Bu tekeller, Dünya Ticaret
Örgütündeki anlaşmalarla, sattıkları tohumlardan alınan ürünlerden çiftçilerin
ikinci yıl tohum çıkarmasına yasak getirmek istemektedirler. Bununla da
yetinmeyerek, bu tohumları, ikinci defa tohum alınamayacak biçimde
bozmaktadırlar. Böylece, bu topraklara özgü cinsler giderek yok olmakta ve tek
çeşitlilik hâkim olmaktadır. Cargill, aynı zamanda, işleme tesisleri de
kurarak, çiftçileri kendisine bağlı birer taşeron haline getirmektedir.
Örneğin, Bursa-Orhangazi'de, İznik Gölünü mahvedecek bir mısır nişastası tesisi
kurmaktadır. Bu tesisin işleyeceği mısırı üretmesi için çevredeki köylülere
eğitim vermekte ve tohumluk mısırı da kendisi üretmektedir.
Tarımda bir büyük çöküş
de hayvancılıkta yaşanmıştır. Küçükbaş hayvan sayısı, 1980'den 1998'e yaklaşık
yarıya düşmüştür. Küçükbaş hayvancılığın asıl üretim yeri olan Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan savaş ortamı, zorunlu göç uygulamaları,
hayvancılığa büyük bir darbe vurmuştur.
Tarımı çökertme programı
için, emperyalist kuruluşlar, birçok yalana başvurmaktadır. Aslında yıllardır
yavaş yavaş yok edilmekte olan desteklerin çok yüksek olduğu yalanı bunların
başında gelmektedir. Dünya Bankası ve OECD gibi emperyalist kuruluşlar,
destekleri yüksekmiş gibi göstermek için, Ziraat Bankasına yapılan transferleri
kredi sübvansiyonu olarak hesaplamışlardır. Böylece, onların hesaplarına göre,
kredi sübvansiyonları, toplam desteğin yaklaşık üçte 2'sini bulmaktadır. Kredi
faizlerini ödeyemeyip hapse giren köylülerin durumu ortadayken, bu, kuyruklu
bir yalandan başka bir şey değildir. Yatırım yapılmayarak ve kötü yönetilerek
bilinçli bir şekilde zarar ettirilen tarımsal KİT'lere yapılan harcamalar da
destek olarak gösterilmekte ve bu da toplam desteğin yüzde 18,5'ini
oluşturmaktadır. Benzer durumda zarar ettirilen TİGEM gibi kuruluşların
bulunduğu Bakanlık bütçesinden yapılan harcamalar da desteklerin yüzde 8'ini
oluşturmakta, girdi sübvansiyonları ise sadece yüzde 8 oranında kalmaktadır.
1932 yılında buğday ve
üzüm piyasalarına müdahaleyle başlayan destekleme uygulamaları, planlı döneme
kadar sadece 11 ürünle sürmüştür. 1980 yılına kadar destekleme ürün sayısı 29'a
çıkarılmıştır. Daha sonra hızla azaltılarak, 1980'de 22, 1985'te 13, 1990
yılında 9'a inmiş, 1991 ve 1992 yıllarında sırasıyla 24'e, 25'e çıkarılmışsa
da, 1994 yılından bu yana sadece 3 ürüne destek verilmektedir; bu ürünler,
hububat, tütün, şekerpancarıdır. Alımları, Toprak Mahsulleri Ofisi, Tekel ve
Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi tarafından yapılmaktadır.
AB ülkelerinde ve ABD'de
tarımda yüzde 5 ve yüzde 2,5 gibi bir istihdam olmasına rağmen...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Üstün, son
cümlelerinizi...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- En zorlama hesaplarla, Türkiye'de, millî gelirin yüzde 1'i olan 2 milyar
dolar tarımsal destek yapılmaktadır.
Gerek Türk toplumunun
yaşamsal nitelikli besin gereksinimi gerek tarımın ekonomik bir sektör yapısına
dönüşme gereği ve gerekse sürüklendiği çok ağır sorunlar, hayvancılığın
tarımsal üretimin öncelik alması zorunlu temel üretim alanı olduğunu açıkça
ortaya koymaktadır.
Sözlerime son verirken
belirteyim, şu anda, 2003 yılı doğrudan gelir desteklerinin hâlâ ödenmediği
illerimiz mevcuttur. Hükümet, seçimler sırasında söz verilen -daha önce,
seçimlerden önce yaptığı kurnazlıkla- yatırımlarda ve bütün desteklemelerde
yüzde 13'lük bir kesinti yaptı, ilk dilimde o verilmedi; yüzde 26'lık kesinti
ikinci dilimde olacaktır. Bunun da bir an önce ödenmesini ister, Yüce Heyeti
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Üstün.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
Bilimsel komiteler
MADDE 11. - Risk
değerlendirmesi için bilimsel ve teknik verileri araştırmak, toplamak,
düzenlemek, analiz etmek, yorumlamak, özetlemek ve görüş oluşturmak üzere
bilimsel komiteler kurulur.
Bilimsel komitelerin
kuruluş alanları, çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
11 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
Ulusal gıda meclisi
MADDE 12. - Bakanlık,
gıda ile ilgili düzenlemelerin ve uygulamaların yapılmasında görüş ve
önerilerini almak üzere, Ulusal gıda meclisi kurar. Meclis Bakanın veya
Bakanlık Müsteşarının başkanlığında; gıda işleri ile ilgili hizmetlerin
yürütüldüğü Genel Müdürlükten üst düzey üç temsilci, Sağlık Bakanlığından üst
düzey iki temsilci, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı,
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Türk Standartları Enstitüsünden iştirak
edecek birer temsilciden,
Üniversitelerin gıda
bilimi ve teknolojisi, bitki ve hayvan sağlığı dallarında gündemindeki
konularla ilgili görüş almak üzere davet edilecek beş öğretim üyesinden,
Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğinden üç, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonundan iki,
Gıda İşverenleri Sendikasından bir, gıda sanayiinde faaliyet gösteren ve toplu
sözleşme ehliyetine haiz işçi sendikalarından birer temsilci, gıda sanayiinde
faaliyet gösteren sektörleri temsil eden sivil toplum örgütlerinin en
büyüğünden birer temsilci ile gündemindeki konularla ilgili olarak davet
edilecek kamu ve özel kurum ve kuruluşları ile meslek odaları ve sivil toplum
örgütleri temsilcilerinden meydana gelir.
Ulusal Gıda Meclisi yılda
en az bir defa toplanır.
Meclisin oluşumu ve
çalışmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyle ilgili 1 önerge
var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Aziz Akgül |
Mehdi Eker |
Fahri Keskin |
|
Diyarbakır |
Diyarbakır |
Eskişehir |
|
Eyüp Fatsa |
Osman Aslan |
Mehmet Yüksektepe |
|
Ordu |
Diyarbakır |
Denizli |
"Ulusal Gıda Meclisi
ve Gıda Bankaları Birliği
Madde 12.- Bakanlık, gıda
ile ilgili düzenlemelerin ve uygulamaların yapılmasında görüş ve önerilerini
almak üzere "Ulusal Gıda Meclisi" oluşturur.
Meclis, Bakanın veya
Bakanlık Müsteşarının başkanlığında;
Gıda işleri ile ilgili
hizmetlerin yürütüldüğü Genel Müdürlükten üst düzey üç temsilci, Sağlık Bakanlığından üst düzey iki temsilci, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı ve Türk Standartları Enstitüsünden iştirak edecek birer
temsilciden,
Üniversitelerin gıda
bilimi ve teknolojisi, bitki ve hayvan sağlığı dallarından gündemindeki
konularla ilgili görüş almak üzere davet edilecek beş öğretim üyesinden,
Gıda alanında faaliyet
gösteren kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve ilgili özel sektör
kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinden seçilecek birer temsilciden oluşur.
Meclis yılda en az bir
defa toplanır.
Gıda bankacılığı alanında
faaliyet gösteren kuruluşların üye olduğu, üye kuruluşların oluşturduğu ve gıda
bankaları arasında işbirliği, koordinasyon ve denetim fonksiyonlarını da ifa
edecek şekilde Gıda Bankaları Birliği oluşturulur.
Meclisin ve Birliğin
oluşumu ve çalışmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak
yönetmeliklerle belirlenir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi dinledik.
Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçeyi okutalım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun bütünlüğü
açısından anlaşılır olması amaçlanmaktadır. İhtiyaç fazlası gıdaların ihtiyaç
sahibi ve açlık sınırında bulunan şahıslara dağıtılması maksadıyla, vakıf ve
dernekler tarafından oluşturulan gıda bankalarına yapılacak bağışların,
kaynakları etkin ve verimli kullanarak israf etmeden yapılmasını sağlamak için,
gıda bankaları arasında gerekli gıda dağıtım planlamasını yapmak, bankalararası
işbirliği ve koordinasyon yanında, yıllık bağış programlamasının yapılması
sonucu, bağışlarda dublikasyonlara sebebiyet verilmemesi hedeflenmektedir.
Ayrıca, büyük miktarlarda
gıda bağışı alındığında, bunun bankalar arasında israfa sebebiyet vermeden
dengeli dağıtımı yanında, bankaların denetimi de gıda bankalarının üye olduğu
Gıda Bankaları Birliği tarafından yapılabilecektir.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğimiz, Komisyonun olumlu görüşle takdire bıraktığı ve Hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 12 nci madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bildirimler, Acil
Durumlar, Kriz Yönetimi, İzlenebilirlik ve İşyeri Sorumluluğu
Bildirimler
MADDE 13. - İnsan
sağlığını korumak ve gıda güvenliği koşullarını sağlamak üzere, gıdadan
kaynaklanan doğrudan veya dolaylı bir riskin bildirimine ilişkin sistemler
Bakanlık tarafından kurulur.
Gıdadan kaynaklanan
doğrudan veya dolaylı bir riskle ilgili bir bilgiye sahip olunması halinde
Bakanlık, bilgiyi hemen ilgili birimlere ve Sağlık Bakanlığına iletir ve
gerekli tedbirleri alır.
Bildirimler ile ilgili
usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?..
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, 12 nci maddede arkadaşlarımın
vermiş olduğu ve kabul ettiğimiz önerge üzerine, kayıtlara geçmesi açısından
birkaç şey söylemek istiyorum. Tabiî önergenin gerekçesinde, kanun bütünlüğü ve
anlaşılır olabilmesi, fazla tanımlamalardan kaçınılması amacıyla belli bir
bölüm çıkarılmış, kısa bir tanımla geçiştirilmiştir. Birlikte bir bakalım.
Gıda bankacılığı...
Tabiî, birsürü katılımcılar... Ulusal gıda meclisi ve gıda bankaları birliğini
oluşturan kurum ve kuruluş temsilcilerini içeriyor tartıştığımız şey, bu 12 nci
maddenin mahiyeti. Bizim önergemiz de, o arkadaşlarımın önergesi de bunu
kısaltmak içindi.
Değerli arkadaşlar,
burada bir paragraf çıkarılıyor ve kısaltılıyor. Çıkarılan paragrafı aynen
okuyorum; karşılık gelir mi gelmez mi birlikte düşünelim. Burada, bakanlık
temsilcilerinden, katılımcıların dışında üniversiteden beş temsilci diyor ve daha
sonraki paragrafta, çıkardığımız paragrafta devam ediyor: "Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliğinden üç, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonundan
iki, Gıda İşverenleri Sendikasından bir, gıda sanayiinde faaliyet gösteren ve
toplusözleşme ehliyetini haiz işçi sendikalarından birer temsilci, gıda
sanayiinde faaliyet gösteren sektörleri temsil eden sivil toplum örgütlerinin
en büyüğünden birer temsilci ile gündemindeki konularla ilgili olarak davet
edilecek kamu ve özel kurum ve kuruluşları ile meslek odaları ve sivil toplum
örgütleri temsilcilerinden meydana gelir." Güzel, ulusal gıda meclisinde
bu tanımlamaya aynen katılıyorum, dünyanın her yerinde bu var; ancak, arkadaşlarımız
diyorlar ki, burada biz bir tanımlama yaptık, bu tanımlama bunların hepsini
kapsar. Teker teker saydıklarımızı birleştirmişler; diyorlar ki: "Gıda
alanında faaliyet gösteren kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve ilgili
özel sektör kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinden seçilecek birer
temsilciden oluşur." Hangisi, belli değil arkadaşlar; çağrılır ya da
çağrılmaz, belli değil. Orada ne güzel tanımlamışsınız; yeri belli, kim olduğu
belli; kısaltmaya ne gerek vardı?! Yarın bir gün, her konuda, biri, ben de gıda
alanında ucundan kıyısından ilintiliyim derse... Ben kimyacıyım, gıdada da
kimyasal madde var diye, kimya mühendisi gelir. Gelsin diyorsak mesele yok.
Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonundan temsilci çağırıyorsunuz, başka bir
kurumdan da bir temsilci gelir. Yani, biz, neden kanunda belirsizlik koyuyoruz;
neden anlaşılır ifadeleri kanundan çıkarıp, oradaki yetkilinin yorumuna
bırakıyoruz?! Bunu anlamakta sıkıntı çekiyorum. Bu konuda çok ciddî
çekingelerim var. Bundan sonra da yapılmamasını diliyorum, istiyorum. Eğer,
yeniden tekriri müzakereyle aynı paragrafı getirme yolunda duyarlık
gösterirlerse, sağduyuları için de şahsınızda, huzurunuzda tüm arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
13 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
Acil durumlar
MADDE 14.- Üretilen veya ithal edilen gıda maddesinin, sağlığa
zararlı olabileceği ihtimalinin belirmesi durumunda, söz konusu gıda maddesinin
pazara sunumu, kullanımı ve ithalatına ilişkin gerekli tedbirler
Bakanlıkça alınır.
Acil durumlarla ilgili usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "Acil durumlar" başlıklı 14 üncü maddesinin birinci
fıkrasında geçen "Bakanlıkça" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz
ve teklif ederim.
Haluk İpek
Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe Kanunun bütünlüğü
ilkesinden hareketle, uygulama birliğinin sağlanması amacıyla
"Bakanlıkça" ibaresi metinden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğimiz, olumlu görüş belirtilen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
Kriz yönetimi
MADDE 15. - Gıda
konusunda insan sağlığına karşı doğrudan veya dolaylı biçimde ciddi bir risk
oluşturan durum saptandığında, bu riskin mevcut hükümlerle önlenememesi,
giderilememesi veya azaltılamaması ya da acil durum tedbiriyle yeterince
yönetilememesi durumunda, Bakanlık ile Sağlık Bakanlığı ilgili tüm kurum ve
kuruluşların da katılımı ile bilimsel ve teknik yardım sağlamak üzere bir kriz
yönetimi ve kriz birimi oluşturur.
Kriz yönetimi ve kriz
birimi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?..Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
İzlenebilirlik
MADDE 16.- Gıda, gıdanın elde edildiği hayvan, bitki ya da gıda
maddesine karıştırılması tasarlanan veya muhtemelen ortaya çıkabilecek her
hangi bir maddenin üretim, işleme ve dağıtımı ile tüm aşamalarda izlenebilirlik
tesis edilir.
Gıda işletmecileri; gıda, gıdanın elde edildiği
hayvan, bitki ya da gıda maddelerine
karıştırılması tasarlanan her hangi bir maddeyi, kimden aldıklarını
belirleyebilecek sisteme sahip olmak zorundadır. Gerektiğinde denetim sırasında,
bu bilgiler Bakanlık yetkililerine verilir.
Piyasaya sürülen gıdaların, izlenebilirliğini
kolaylaştırmak amacıyla, gerekli bilgileri içerecek şekilde etiketlenmesi ve
tanımlanması zorunludur.
İzlenebilirlik ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "İzlenebilirlik" başlıklı 16 ncı maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci fıkrasının son cümlesinin
"Gerektiğinde denetim sonucu oluşan bilgiler ilgili mercilere
verilir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Haluk İpek
Ankara
"Gıda, gıdanın elde
edildiği hayvan, bitki ya da gıda maddesinde öngörülen veya ortaya çıkması
beklenen herhangi bir maddenin tespit edilmesi için üretim, işleme ve dağıtım
ile ilgili tüm aşamalarda izlenebilirlik tesis edilir."
BAŞKAN - Önerge üzerinde
Komisyonun görüşü?..
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Olumlu görüş.
Hükümet?..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun
bütünlüğü ilkesinden hareketle, uygulama birliğinin sağlanması amacıyla birinci
ve ikinci fıkra yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
İşyeri sorumluluğu
MADDE 17. - Gıda
işletmecisi; ithal ettiği, ürettiği, işlediği, imal ettiği veya dağıtımını
yaptığı gıdanın gıda güvenliği şartlarına uymaması durumunda, ürününü pazardan
geri çekmek ve bu konuda yetkili mercileri bilgilendirmek zorundadır.
Gıda maddesinin toptan
veya perakende satış ve/veya dağıtım faaliyetlerinden sorumlu kişiler; gıda
güvenliği şartlarına sahip olmayan ürünleri pazardan geri çekmek, yetkili
merciler tarafından alınan tedbirler ile ilgili olarak işbirliği yapmak,
gıdanın izlenebilirliğine katkıda bulunmak zorundadır.
İşyeri sorumluluğu ile
ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Sağlığın Korunmasına
İlişkin Hükümler
Sağlığın korunması
MADDE 18. - İnsan
sağlığının korunması amacıyla, gıda maddelerini ve gıda ile temas eden madde ve
malzemeleri üreten ve/veya satan işyerleri:
a) Bakanlıkça çıkarılacak
ilgili yönetmeliklerde belirtilen, asgarî teknik, hijyenik ve güvenlik
şartlarını taşımak zorundadır.
b) Gıda Kodeksine
uyulmaksızın, gıda maddelerini imal edemez, mübadele konusu yapamaz ve
muameleye tabi tutamaz,
c) İnsan sağlığına zarar
verecek muhteviyatta gıda maddeleri üretemez, içerisine zararlı bir madde
katamaz, böyle bir maddenin kalıntısını bulunduramaz ve gıdaya zararlı özelliğe
yol açacak herhangi bir işlem uygulayamaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
ALTINCI BÖLÜM
Gıda Ticareti ile İlgili
Hükümler
Dış ticaret
MADDE 19.- İhracat ve
ithalatta gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin gıda
güvenliği ve kalitesi yönünden denetimini yapmaya Bakanlık yetkilidir. Ancak,
ihraç edilmek üzere üretildiğinin önceden Bakanlığa bildirilmiş olması ve/veya
ihraç edilecek ülke tarafından talepte bulunulduğunun ihracatçı tarafından
beyan edilmesi halinde gıda kodeksine uygunluk aranmaz.
İhraç edilen ürünün geri
gelmesi halinde, gıda güvenliğine uygun olması şartına bağlı olarak yurda
girişine izin verilir. Bu ürünlerin yurt içinde satışına ancak Türk Gıda
Kodeksine uygun hale getirilmesi koşuluyla izin verilir.
İthalatta istisnalar
hariç Türk Gıda Kodeksine uygunluk aranır.
İstisnalar:
a) Gümrük gözetimi
altında, gümrük depoları ile antrepolarına konulan veya transit nakledilen,
b) Yabancı devlet
başkanları ile beraberindekiler tarafından, bulundukları süre içinde
kullanılmak veya tüketilmek üzere getirilen,
c) Diplomatik veya
konsüler temsilciliklere ait,
d) Bilimsel amaçlar,
sergiler, sportif ve kültürel faaliyetler
için getirilen,
e) Olağanüstü hallerde,
hibe olarak gönderilen,
f) Numune olarak gelen
g) Gemilerde bulunup,
açık denizlerde tüketilecek olan,
Gıda maddelerinde Türk Gıda Kodeksine uygunluk aranmaz.
İhracat ve ithalatta
yapılacak denetimlere ilişkin usul ve esaslar Dış Ticaret Müsteşarlığının
görüşü alınarak hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
Dış Ticaret
Müsteşarlığının dış ticarette münhasır olarak diğer mevzuattan kaynaklanan
görev ve yetkileri saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "Dış ticaret" başlıklı 19 uncu maddesinin birinci
fıkrasında geçen "kalitesi yönünden" ibaresinden sonra gelen
"denetimini yapmaya" ibaresinin "denetim esaslarını
oluşturmaya" olarak, "önceden" ibaresinden son gelen
"Bakanlığa" ibaresinin "ilgili mercilere" olarak ve ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve son fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Haluk İpek
Ankara
"İhraç edilen ürünün
geri gelmesi halinde, halk sağlığını tehlikeye düşürmemek şartıyla ayniyat tespiti yapılarak yurda girişine
izin verilir. Bu ürünlerin yurt içinde satışına Türk gıda kodeksine uygun hale
getirilmesi koşuluyla izin verilir"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Uygun görüşle takdire
bırakıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun
bütünlüğü ilkesinden hareketle uygulama birliğinin sağlanması amacıyla birinci
ve ikinci fıkra yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Uygun görüş
belirtilen ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
Gümrük merkezleri
MADDE 20. - Bakanlık,
ilgili kurumların görüşünü alarak, ithal ve ihraç edilecek gıda maddelerinin ve
gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin kontrolü için giriş ve çıkış
gümrük kapılarını tespit ve ilan eder. Bu amaçla, tespit ve ilan edilen
kapılarda, kontrol merkezleri kurulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
Reklam ve tanıtım
MADDE 21. - Gıda
maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin etiketlenmesi,
reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı veya gıdanın karakterine, yapısına,
özellikle doğasına, özelliklerine, bileşimine, miktarına, dayanıklılığına,
orijinine, üretim metoduna göre hatalı bir izlenim yaratacak, gıdanın sahip
olmadığı etki ve özelliklere atıfta bulunacak, tüm benzer gıda maddeleri ile
aynı özelliklere sahip olduğu halde gıda maddesinin özel karakteristiklerine
sahip olduğunu bildiren veya ima eden ifadeleri ve tüketiciyi yanıltacak yazı,
resim, şekil ve benzerlerini içermemelidir.
Reklam ve tanıtım ile
ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Ancak, bilimsel yöntemler
ve klinik testlerle kanıtlanmış ve Bakanlık tarafından kabul edilen,
fonksiyonel gıdalar/özel beyanlı gıdalar ve genetik modifiye gıdalar ile
benzeri diğer konulara ilişkin usul ve esaslar, Bakanlıkça çıkarılacak
yönetmeliklerle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
Tüketici haklarının
korunması
MADDE 22. - Tüketici
haklarının korunması amacıyla, tüketiciler; her türlü gıda maddesi ve gıda ile
temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten, ithal eden ve satan gerçek veya
tüzel kişiler tarafından bilgilendirilir. Lüzumu halinde gıdaların içeriği ve
özelliği hakkında tüketicilerin bilgi sahibi olmaları Bakanlıkça sağlanır. Gıda
maddeleri ile ilgili olarak tüketiciler yanıltılamaz ve yanlış yönlendirilemez.
Gıda konusunda, tüketici
haklarının korunmasıyla ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "Tüketici haklarının korunması" başlıklı 22 nci
maddesinin birinci fıkrasında geçen "Bakanlıkça" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını, ayrıca ikinci fıkrasının "Gıda konusunda,
tüketici haklarının korunması ve toplumun bütün kesimlerinin gıda kontrol
safhalarına katılmasını sağlayacak tedbirler ve buna ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Haluk İpek
Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI
OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun
bütünlüğü ilkesinden hareketle, uygulama birliğinin sağlanması amacıyla
düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
YEDİNCİ BÖLÜM
Piyasa Gözetimi, Denetim,
Kontrol ve Sertifikasyon ile İtiraz Hakkı
Piyasa gözetimi ve
denetimi
MADDE 23. - Bu Kanun ve
bu Kanuna istinaden çıkarılan mevzuatın uygulanmasına ilişkin olarak tüm gıda
maddeleri ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten, satan işyerleri
ile bu yerlerde üretilen, satılan tüm gıda maddelerinin ve gıda ile temasta
bulunan madde ve malzemelerin piyasa gözetimi ve denetimi ilgili kurum ve
kuruluşlarla işbirliği içinde Bakanlıkça yapılır. Ancak, halk sağlığını
ilgilendiren acil durumlarda gerektiğinde, Sağlık Bakanlığının müdahale hakkı
saklıdır.
Gıda maddeleri satış ve
toplu tüketim yerlerinin denetimi, Bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar
çerçevesinde Sağlık Bakanlığı ve belediye sınırları ile mücavir alanlar içinde
belediyeler ile işbirliği içinde, Bakanlıkça yapılır. Ancak, Türk Silahlı
Kuvvetleri bünyesinde yürütülmekte olan gıda güvenliği ve hijyen denetim
faaliyetleri ilgili birimlerince aynen devam eder.
Bu Kanunun amaç ve
kapsamına uygun olarak; gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin
birincil üretim aşaması dahil olmak üzere üretim ve tüketim zincirinin tüm
aşamalarında, gıda kontrol ve denetim hizmeti, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tâbi, en az lisans düzeyinde eğitim almış personel tarafından yapılır.
657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tâbi olup lise düzeyinde eğitimi olduğu halde, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce denetim görevi yapanların hakları saklıdır. Bu
Kanun kapsamındaki gıda kontrol ve denetim hizmetlerini yapacak olanların
seçimi ve yetiştirilmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
2 önerge var; sırasıyla
okutacağım.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "Piyasa gözetimi ve denetimi" başlıklı 23 üncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen "Bakanlıkça" ibaresinin metinden
çıkarılmasını ve ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Fehmi Öztünç |
Mehdi Eker |
|
Ankara |
Hakkâri |
Diyarbakır |
|
Cevdet Erdöl |
Ahmet Büyükakkaşlar |
Fahri Keskin |
|
Trabzon |
Konya |
Eskişehir |
"Gıda maddeleri
satış ve toplu tüketim yerlerinin denetimi, Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak
Bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde ilgili mercilerce
yapılır."
BAŞKAN - İkinci önerge en
aykırı önerge olduğundan, okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi,
Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Yedinci Bölüm" 23
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Fahrettin Üstün |
Mehmet Kartal |
Engin Altay |
|
Muğla |
Van |
Sinop |
|
Muharrem Eskiyapan |
İsmet Atalay |
Hüseyin Güler |
|
Kayseri |
İstanbul |
Mersin |
|
|
R. Kerim Özkan |
|
|
|
Burdur |
|
YEDİNCİ BÖLÜM
Piyasa Gözetimi, Denetim
Kontrol ve Sertifikasyon ile İtiraz Hakkı
Piyasa gözetimi ve
denetimi
Madde 23.- Bu kanun ve bu kanuna istinaden çıkarılan
mevzuatın uygulanmasına ilişkin olarak tüm gıda maddeleri ve gıda ile temas
eden madde ve malzemeleri üreten, satan işyerleri bu yerlerde üretilen, satılan
tüm gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin piyasa
gözetimi ve denetimi ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde Bakanlıkça
yapılır. Ancak, halk sağlığını ilgilendiren acil durumlarda gerektiğinde Sağlık
Bakanlığının müdahale hakkı saklıdır.
Gıda maddeleri satış ve
toplu tüketim yerlerinin denetimi, Bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar
çerçevesinde Sağlık Bakanlığı ve belediye sınırları ile mücavir alanlar içinde
belediyelerle işbirliği içinde Bakanlıkça yapılır. Ancak Türk Silahlı
Kuvvetleri bünyesinde yürütülmekte olan gıda güvenliği ve hijyen denetim
faaliyetleri ilgili birimlerince aynen devam eder.
Bu kanun amaç ve
kapsamına uygun olarak; gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin
birincil üretim aşaması dahil olmak üzere üretim ve tüketim zincirinin tüm
aşamalarında gıda kontrol ve denetim hizmeti Bakanlıkça görevlendirilen ve
yetkilendirilen, hayvansal gıdalarda veteriner hekimler, diğer gıdalarda en az
lisans düzeyinde eğitim almış ilgili meslek grupları tarafından yapılır.
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutayım; yoksa, konuşacak mısınız?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Üstün.
Süreniz 5 dakikadır.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle yetkilerin kimde toplanacağına
ilişkin maddelerde, Bakanlığın yetkisi kaldırılıyor. Örneğin, 14 üncü maddede
"üretilen veya ithal edilen gıda maddesinin, sağlığa zararlı olabileceği
ihtimalinin belirmesi durumunda, söz konusu gıda maddesinin pazara sunumu,
kullanımı ve ithalatına ilişkin gerekli tedbirler Bakanlıkça alınır"
ibaresi varken "Bakanlıkça" buradan kaldırıldı. Peki, bunu kim yapacak?
Söylemek istediğim bir
diğer konu -sayın Bakanımdan ricada bulunmuştum bu sorumun yanıtlanması için,
arada geçen maddelere rağmen yanıtlanmadı- şu: Ülkemiz, bugün, su ürünleri
ihraç edebilmekte; ama, kırmızı et ve beyaz et ihraç edememekte. Nedenini
sordum; yanıt bekliyorum.
Yüce Heyete saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Üstün.
Hükümetin ve Komisyonun
katılmadığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "Piyasa gözetimi ve denetimi" başlıklı 23 üncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen "Bakanlıkça" ibaresinin metinden
çıkarılmasını ve ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları
"Gıda maddeleri
satış ve toplu tüketim yerlerinin denetimi, Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak
Bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde ilgili mercilerce
yapılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri?..
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun
bütünlüğü ilkesinden hareketle, uygulama birliğinin sağlanması amacıyla
düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun olumlu görüş belirttiği ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Şimdi, 23 üncü maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
Kontrol ve sertifikasyon
MADDE 24. - Gıda üreten
ve/veya satan işyerlerinde, Bakanlığın yetkilendireceği kamu ve/veya özel
kuruluşlar tarafından kalite, risk analizi ve Bakanlığın uygun gördüğü benzeri
diğer konularda, kontrol ve sertifikasyon hizmetleri yapılabilir.
Yetkilendirilmiş kuruluşlar, bu Kanuna göre Bakanlıkça verilmesi gereken
belgeler ve sertifikalar dışındaki belgeleri verir.
Yetkilendirilmiş
kuruluşlar tarafından verilecek sertifika, belge ve raporlar, gerekçesini
belirtmek suretiyle iptal etmeye ve kuruluşlara verilen belgelendirme yetki
süresini belirlemeye Bakanlık yetkilidir.
Yetki verilen kuruluşlar,
Bakanlıkça belirlenen yetkileri çerçevesinde iş ve işlemlerini yaparlar.
Bakanlık tarafından belirlenen kriterlere uygun faaliyette bulunmayanların
yetki belgeleri Bakanlıkça iptal edilir. Ayrıca usulsüzlük tespit edilmesi
halinde, ilgili kuruluş hakkında gerekli yasal işlemler Bakanlıkça yapılır.
Kontrol ve sertifikasyona
ilişkin usul ve esaslar ile kuruluşların uyması gereken kriterler Yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum :
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
İtiraz hakkı
MADDE 25. - Gıda
maddeleri ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten, ithal ve ihraç
eden ve satan işyeri yetkilileri, kontrol ve denetim sonuçları hakkında, Bakanlığa itiraz edebilir.
İtiraz hakkına ilişkin
usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN -Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "İtiraz
hakkı" başlıklı 25 inci maddesinde geçen "Bakanlığa"
ibaresinin "ilgili mercilere" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Haluk İpek
Ankara
BAŞKAN - Sayın
Komisyon?..
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER
(Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Uygun efendim.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçeyi okutun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun
bütünlüğü ilkesinden hareketle, uygulama birliğinin sağlanması amacıyla
düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
25 inci maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi okutuyorum
:
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Özel Hükümler
Sularla ilgili hükümler
MADDE 26. - Doğal ve
içerisine izin verilen herhangi bir katkı maddesi ilave edilen kaynak, maden, içme, işlenmiş içme, işlenmiş
kaynak ve işlenmiş maden suyu üretimi, uygun şekilde ambalajlanması ve satış
esasları, bu Kanun kapsamında Sağlık Bakanlığının iznine tâbidir.
Bu konudaki usul ve
esaslar, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının "Sularla ilgili hükümler" başlıklı 26 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Haluk İpek
Ankara
"Sularla ilgili
hükümler
Madde 26.- Doğal kaynak,
doğal maden, içme, tıbbî sular ile işlenmiş içme, işlenmiş kaynak ve işlenmiş
maden suyu üretimi, uygun şekilde ambalajlanması ve satış esasları Sağlık
Bakanlığınca belirlenir.
Kendi doğasında
bulunmayan herhangi bir katkı maddesi ilave edilen doğal kaynak, doğal maden,
içme ile işlenmiş içme, işlenmiş kaynak, işlenmiş maden suyu ve yapay sodaların
üretimi, uygun şekilde ambalajlanması ve satış esasları Bakanlıkça belirlenir.
Bu konudaki usul ve
esaslar, Bakanlık ve Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle
belirlenir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkanım, olumlu
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.
HALUK İPEK (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Doğal kaynak,
doğal maden, içme, tıbbî sular ile işlenmiş içme, işlenmiş kaynak ve işlenmiş
maden suyu üretimi, uygun şekilde ambalajlanması ve satış esasları Sağlık Bakanlığınca,
Kendi doğasında
bulunmayan herhangi bir katkı maddesi ilave edilen doğal kaynak, doğal maden,
içme ile işlenmiş içme, işlenmiş kaynak, işlenmiş maden suyu ve yapay sodaların
üretimi, uygun şekilde ambalajlanması ve satış esaslarına ait işlemler halen
Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yürütüldüğünden dolayı, söz konusu maddenin bu
şekliyle kalmasının uygun olduğu düşünülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
26 ncı maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
Özel tıbbî amaçlı gıdalar
ve bebek mamaları
MADDE 27.- Özel tıbbî
amaçlı diyet gıdalar, bebek mamaları, ilaç olarak kullanımı bilimsel ve klinik
olarak kanıtlanmış ancak reçeteye tâbi olmayan ürünlerin üretim, işleme,
ithalat, ihracat, dağıtım, iç ve dış satımı, denetimi Sağlık Bakanlığı iznine
tâbidir.
Bu husustaki usul ve
esaslar Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
2 önerge var; sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Haluk İpek
Ankara
"Takviye edici
gıdalar, bebek mamaları, özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, tıbbî amaçlı bebek
mamaları
Madde 27.- Takviye edici
gıdalar ve bebek mamalarının üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin
usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir.
Enteral beslenme ürünleri
dahil özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, tıbbî amaçlı bebek mamaları ile ilaç
olarak kullanımı bilimsel ve klinik olarak kanıtlanmış ancak reçeteye tabi
olmayan ürünlerin üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin usul ve
esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Meclis Genel Kurulunda
görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine
Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
R. Kerim Özkan |
Fahrettin Üstün |
Nail Kamacı |
|
Burdur |
Muğla |
Antalya |
|
Gökhan Durgun |
Güldal Okuducu |
Özlem Çerçioğlu |
|
Hatay |
İstanbul |
Aydın |
"Özel tıbbî amaçlı
gıdalar
Madde 27.- Özel tıbbî
amaçlı diyet gıdaların ve klinik olarak kanıtlanmış ancak reçeteye tabi olmayan
ürünlerin üretim, işleme, ithalat, ihracat, dağıtım, iç ve dışsatımı, denetimi
Sağlık Bakanlığı iznine tabidir.
Söz konusu ürünlere ait
usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle
belirlenir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçesini mi
okutayım, konuşacak mısınız efendim?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Gerekçesi okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Mamalar üretim
teknolojileri ve hammadde girdileri olarak diğer gıda ürünlerinden farklı
değildir. Diğer gıdalardan özel olarak halk sağlığını daha fazla tehlikeye
atması söz konusu değildir.
Yasa tasarısının amacı,
gıdayla ilgili yetkilerin tek elde toplanması ve yetki kargaşasının önlenmesi
iken, AB ülkelerinin tümünde ve ülkemizde gıda maddeleri içerisinde yer alan
bebek mamaları yeni taslakta gıda maddelerinden ayrılarak Sağlık Bakanlığına
devredilmektedir. Bu durumda gıdanın tek elde toplanması söz konusu olmayacağı
gibi, yeni bir kargaşa yaratılacaktır.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin madde başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Haluk İpek
Ankara
"Takviye edici
gıdalar, bebek mamaları, özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, tıbbî amaçlı bebek
mamaları
Madde 27.- Takviye edici
gıdalar ve bebek mamalarının üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin
usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir.
Enteral beslenme ürünleri
dahil özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, tıbbî amaçlı bebek mamaları ile ilaç
olarak kullanımı bilimsel ve klinik olarak kanıtlanmış ancak reçeteye tabi
olmayan ürünlerin üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin usul ve
esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir."
BAŞKAN- Sayın Komisyon?..
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl)- Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Takviye edici
gıdalar ve bebek mamalarının üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin
usul ve esaslarla ilgili işlemler Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca,
Enteral beslenme ürünleri
dahil özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, tıbbî amaçlı bebek mamaları ile ilaç
olarak kullanımı bilimsel ve klinik olarak kanıtlanmış ancak reçeteye tabi
olmayan ürünlerin üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin usul ve
esaslarla ilgili işlemler Sağlık Bakanlığınca yürütüldüğünden dolayı, söz
konusu maddenin bu şekliyle kalmasının uygun olduğu düşünülmektedir.
BAŞKAN- Gerekçesini
dinlediğiniz, olumlu görüş belirtilen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
Serbest bölgelerle ilgili
hükümler
MADDE 28. - Türk gıda
mevzuatına uymayan gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve
malzemeler serbest bölgelere getirilebilir, üretilebilir ve yurt dışı
edilebilir. Serbest bölgelerdeki gıda ile ilgili faaliyetlere ilişkin usul ve
esaslar, Dış Ticaret Müsteşarlığının görüşü alınmak suretiyle Bakanlık
tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN- Söz talebi?..
Yok.
Önerge de yok.
28 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
DOKUZUNCU BÖLÜM
Ceza Hükümleri, Cezaların
Tahsili ve İtirazlar
Ceza hükümleri
MADDE 29. - Bu Kanuna
uymayanlara uygulanacak cezai hükümler aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
a) 4 üncü maddede
belirtilen izin ve tescil işlemlerini yaptırmadan üretime geçen ve/veya bu
ürünleri mübadele konusu yapan gerçek veya tüzel kişiler; üretimden men edilir,
üretilen ürünlere el konulur ve birmilyar lira idarî para cezası ile
cezalandırılır. Bu işletmelerin, tescil ve izin işlemleri yapıldıktan sonra
üretim yapmalarına izin verilir.
Üretim izni alınmamış
gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri satan veya miadı dolmuş
gıda maddelerini satan işyerlerindeki ürünlere el konulur ve bu ürünleri satan
işyerleri birmilyar lira idarî para
cezası ile cezalandırılır.
4 üncü maddede belirtilen
izin ve tescil işlemlerini yaptıran;
ancak, asgarî teknik ve hijyenik şartlarını muhafaza etmeden üretim yapan
işyerleri, durumlarını düzeltinceye kadar faaliyetten men edilir, üretilen ürünlere
el konulur ve birmilyar lira idarî para cezası ile cezalandırılır. Bu
işletmelere, mevcut durumlarını düzelttikten sonra üretim yapma izni verilir.
Bakanlıkça verilen otuz günlük süre içerisinde, eksikliklerini gidermeyen
işyerlerinin çalışmaya esas olan izinleri iptal edilir.
Yukarıda belirtilen
durumlarda; el konulan ürünlerden, gıda güvenliğine uygun olan ve insan
sağlığına zararlı olmadığı tespit edilen ürünler iade edilir. Gıda
güvenliğine zararlı olmadığı tespit
edilen ve/veya gıda kodeksine uygun olmayan ürünler, Gıda Bankasına teslim
edilir. Maliye Bakanlığı, bu ürünleri satar ve/veya resmî hayır kurumlarına
devreder. İnsan sağlığına zararlı ürünler Bakanlıkça imha edilir. İmha
masrafları, ürün sahibi tarafından karşılanır.
b) Bu Kanunun 4 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen yerleri Bakanlıktan izin
almadan faaliyete geçiren gerçek ve tüzel kişilere, bir milyar lira idarî para
cezası verilir, üretilen ürünlere el konulur ve kuruluş ve çalışma izni alıncaya kadar işyerleri faaliyetten men
edilir.
4 üncü maddenin ikinci
fıkrasının (b) bendi gereğince çıkarılan yönetmelikler kapsamında, kuruluş,
üretim ve çalışma izni almış olan tüm hayvan kesim yerleri; mezbahalar,
kombinalar, entegre et tesisleri ile
entegre et tesislerinin bölümlerini oluşturan; kesim yeri, et parçalama,
et muhafaza ve mamul madde imal yeri şeklinde, tek bir bölüm veya birden fazla
bölüm olarak faaliyet gösteren tesislerde Bakanlıkça yapılan kontrollerde,
yönetmelik hükümlerine uygun faaliyet göstermeyen yerlerin sahibi olan gerçek
ve tüzel kişilere, birmilyar lira idarî para cezası verilir, üretilen ürünlere
el konulur ve bu durum giderilinceye
kadar faaliyetleri durdurulur. Bu yerlerin faaliyete geçmesini müteakip, bir yıl
içerisinde faaliyetlerinin tekrar yönetmelik hükümlerine uygun bulunmaması
durumunda, idarî para cezası iki kat arttırılır.
El konulan ürünlere, (a)
bendinin dördüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
c) 5 nci maddede
belirtilen, kuruluş ve/veya faaliyet izni almadan faaliyete geçen özel gıda
kontrol laboratuvarı faaliyetten men edilir ve onmilyar lira idarî para cezası
verilir.
d) 6 ncı maddeye göre
sorumlu yöneticileri istihdam etmeyen işyerlerine, bir milyar lira idarî para
cezası verilir. Otuz gün içinde, sorumlu yönetici görevlendirmediği takdirde,
faaliyetten men edilir.
Yöneticilik görevini
gereği gibi yerine getirmeyen sorumlu yöneticiye, ikiyüzelli milyon lira idarî
para cezası verilir. Suçun tekrarı halinde idarî para cezası iki kat
artırılarak uygulanır. Üçüncü defa tekrarı halinde ise altı ay sorumlu yöneticilikten
men cezası verilir.
e) 18 inci maddede
belirtilen sağlığın korunması ile ilgili hükümler dışında, 7 nci maddede
belirtilen gıda kodeksine uygun faaliyet göstermeyen gerçek ve tüzel kişilere
beşmilyar lira idarî para cezası verilir. Aykırılık, gıda maddelerinin etiket
bilgilerinden kaynaklanıyorsa, etiket bilgileri düzeltilinceye kadar bu gıda
maddelerine el konulur.
f) 10 uncu maddede
belirtilen ihtiyatî tedbirlere uymayan
gerçek ve tüzel kişilere beşmilyar lira idarî para cezası verilir ve
faaliyetten men edilir.
g) 14 üncü maddede
belirtilen acil durumlarda alınacak tedbirlere uymayan gerçek ve tüzel kişilere
beşmilyar lira idarî para cezası verilir. Bu kişilerce ürün piyasadan
toplattırılır, suçun tekrarı halinde idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.
h) 16 ncı maddede
belirtilen izlenebilirlikle ilgili hükümlere uymayan gerçek ve tüzel kişilere
beş milyar lira idarî para cezası verilir, suçun tekrarı halinde idarî para
cezası iki kat artırılarak uygulanır.
ı) 17 nci maddede
belirtilen işyeri sorumluluğu ile ilgili hükümlere uymayan gerçek ve tüzel
kişilere beşmilyar lira idarî para cezası verilir, suçun tekrarı halinde idarî
para cezası iki kat olarak uygulanır.
i) Bu Kanunun 18 inci
maddesinde belirtilen sağlığın korunması ile ilgili yasakları ihlâl eden gerçek
veya tüzel kişiler, üç aydan altı aya kadar hapis ve beşmilyar liradan
yirmimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır ve malların
müsaderesine hükmolunur
j) 19 uncu maddesinde
belirtilen ithalat ve ihracatla ilgili yükümlülükleri yerine getirmeyen gerçek
ve tüzel kişilere beşmilyar lira idarî para cezası verilir; ürün,
ihracatçısı/ithalatçısı tarafından piyasadan toplattırılır, suçun bir yıl
içinde tekrarı halinde idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.
k) 21 inci maddedeki
reklam ve tanıtımlarla ilgili hükümlere aykırı hareket eden gerçek ve tüzel
kişilere, beş milyar lira idarî para cezası verilir, suçun tekrarı halinde
idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.
l) 22 nci maddede
belirtilen tüketici haklarının korunması ile ilgili hükümlere uymayan gerçek ve
tüzel kişilere beşmilyar lira idarî para cezası verilir, suçun tekrarı halinde
idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.
m) Bu Kanunun 26 ve 27
nci maddelerinde belirtilen sularla ilgili hükümler ve tıbbî amaçlı gıdalarla
ilgili hükümlere aykırı hareket eden işyeri, bu şartları yerine getirinceye
kadar faaliyetten men edilir ve bunlara beş milyar lira idarî para cezası
verilir. Suçun bir yıl içinde tekrarı halinde, idarî para cezası iki kat olarak
uygulanır.
n) Bu Kanuna göre
yapılacak denetimleri engelleyenlere, beşmilyar lira idarî para cezası verilir.
o) Üreticisi tarafından
piyasadan toplattırılmasına karar verilen ürünler, bir hafta içinde toplanmak
zorundadır. Ürünleri toplamayan üreticilere ayrıca beşmilyar lira idarî para
cezası verilir, ürünler Bakanlıkça toplattırılır ve masraflar yasal faizi ile
birlikte üreticisinden tahsil edilir.
Bu madde uygulamasında,
suçun tekrarından maksat, aksine hüküm bulunmayan hallerde suçun tespit
edildiği tarihten itibaren bir yıl içinde, ilk cezaya konu suçun tekrar
işlenmesidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde
konuşmamı bir iki dakikayla sınırlayacağım, yeniden bu maddeyi açmayacağım, çok
uzun; çünkü, 2 nci madde üzerinde konuşurken, bu maddeyle ilgili bilgileri size
verdim. O dakikadan sonra, hem Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden
hem grup başkanvekillerinden hem Sayın Bakanımızdan, hem de Komisyon
Başkanımızdan bu maddede önerilen değişiklikler konusunda hazırlık yapılacağı
ve birçoğunda haklı olduğumuzu bildiren beyanlar aldık. Kaldı ki, 27 nci
maddeye gelinceye kadar arkadaşlarım "bu konuda bir hazırlık
yapılıyor" bilgisini verdiler "kanunu lütfen birlikte çıkaralım"
dediler.
Arkadaşlar, ben,
milletvekiline, devlet adamlarına, bu konuda çalışma yapan arkadaşlarıma
güvenmek istiyorum, halk da güvenmek istiyor. 29 uncu maddeye gelindiğinde
"uygun bulmuyoruz" demeyi siyasî etik açısından doğru bulmuyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Madde üzerinde 1 önerge
var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısı"nın
"29 uncu maddesinde
yer alan "Bakanlıkça" ibarelerinin "ilgili mercilerce"
olarak değiştirilmesini,
(m) bendinde yer alan
"ilgili hükümler ve" ibaresinden sonra gelen "tıbbî amaçlı
gıdalarla" ibaresinin madde metninden çıkarılarak yerine "takviye
edici gıdalar, bebek mamaları, özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar ve tıbbi amaçlı
bebek mamaları ile" ibaresinin eklenmesini,
"a" bendinin 4
üncü paragrafının ve "b" bendinin madde metninden çıkarılmasını,
diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini,
"d" bendinin 2
nci paragrafında, "g", "h", "ı", "j",
"k", "l", "m" bentlerinde ve bu maddenin son
fıkrasında yer alan "suçun" ibaresinin madde metninden çıkarılarak
yerine "eylemin" ibaresinin eklenmesini,
"i" bendinde
yer alan "veya tüzelkişiler" ibaresinin madde metninden çıkarılarak
yerine "kişiler veya tüzelkişiliğin yasal temsilcileri" ibaresinin
yer almasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk İpek |
Hamza Albayrak |
M.Mehdi Eker |
|
Ankara |
Amasya |
Diyarbakır |
|
Fahri Keskin |
|
Alim Tunç |
|
Eskişehir |
|
Uşak |
BAŞKAN
- Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Kanun yapım
tekniği açısından, maddenin düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Gerekçesini
okuttuğum, olumlu görüş belirtilen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi
okutuyorum:
Cezaların tahsili ve
itirazlar
MADDE 30. - Bu Kanunda
yazılı olan idarî para cezaları, o yerin en büyük mülki amiri tarafından
verilir. Verilen idarî para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959
tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara
karşı, tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi iş günü içinde yetkili idare
mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine
getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine, verilen karar kesindir. İtiraz,
zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak, en kısa sürede
sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları 21.7.1953 tarihli
ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre
tahsil olunur.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Önerge var; önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısı"nın "Cezaların tahsili ve itirazlar" başlıklı 30
uncu maddesinde geçen "Bu cezalara karşı" ibaresinden sonra gelen
"tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi iş günü içinde" ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını "yetkili" ibaresinden sonra gelen
"idarî" ibaresinin "idare" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Haluk İpek
Ankara
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İdarî Yargı Usulü
Kanununda süreler belirtilmiş olduğundan bu kanunda tekrarlanmasına gerek
duyulmamıştır.
BAŞKAN - Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi
okutuyorum:
ONUNCU BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
MADDE 31. - 867, 170 ve
969 sayılı kanunlarla kurulan Döner Sermaye İşletmelerinin yıllık net kârları
toplamının en fazla yüzde ellisi, bu işletmelerde çalışan personele, yıllık
asgarî ücret brüt tutarının iki katını aşmamak üzere ek ödeme yapılabilir.
Yapılacak ek ödemenin oranlarını belirlemeye; görev yapılan birimin iş hacmi,
görev mahallî, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı,
derecesi gibi kriterler dikkate alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü
üzerine, Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslar dahilinde Tarım ve Köyişleri
Bakanı yetkilidir.
Gıda kontrol ve denetim
hizmetlerinde çalışan Bakanlık merkez ve taşra teşkilâtı personeline, gıda özel
ödeneğinin yüzde yirmibeşinden karşılanmak ve en yüksek Devlet memuru aylığının
(ek gösterge dahil) yıllık toplam tutarının yüzde yüzünü geçmemek üzere ek
ödeme yapılabilir. Yapılacak ek ödemenin oranları ile ödemeye ilişkin esas ve
usulleri; görev yapılan birimin iş hacmi, görev mahallî, görevin önem ve
güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi gibi kriterleri dikkate
alarak belirlemeye, Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Tarım ve Köyişleri
Bakanı yetkilidir.
Bakanlıkta, Avrupa
Birliği (A. B.) Uzmanı ile A.B. Uzman Yardımcısı kadrolarında fiilen çalışan
personele, en yüksek Devlet memuru aylığının ( ek gösterge dahil ), aşağıda
belirtilen oranları geçmemek koşuluyla, Tarım ve Köyişleri Bakanının
belirleyeceği usul, esas ve miktarlar üzerinden her ay ayrıca ek ödemede
bulunulur. Bu fıkra uyarınca yapılacak ek ödemede, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır.
Unvanı Derecesi Ek Ödeme Oranı
A.B. Uzmanı 1
% 90
A.B. Uzmanı 2
% 85
A.B. Uzmanı 3 %
80
A.B. Uzmanı 4
% 75
A.B. Uzmanı 5
% 70
A.B. Uzmanı 6
% 65
A.B. Uzmanı 7
% 60
A.B. Uzman Yrd. - % 50
Bu maddenin ikinci ve
üçüncü fıkrası uyarınca yapılacak ek ödemeler, damga vergisi hariç herhangi bir
vergiye tâbi değildir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan 1/238 esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısı"nın "Onuncu Bölüm", "Çeşitli Hükümler"
başlığı altında yer alan 31 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederim.
Haluk İpek
Ankara
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet efendim.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümlerine ve ücret dengesizliğine yol
açacak nitelikte olması nedeniyle bu madde tasarıdan çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Böylece, 31 inci madde
tasarı metninden çıkarılmıştır.
32 nci maddeyi, 31 inci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 31. - Sağlık
Bakanlığının, genel sağlığın korunması ve hijyen ile ilgili olarak, diğer
mevzuattan kaynaklanan görev ve yetkileri saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
32 nci maddeyi, 31 inci
madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
33 üncü maddeyi, 32 nci
madde olarak okutuyorum:
Değiştirilen hükümler
MADDE 32. - 24.4.1930
tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 195 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 195. - Seyyar
esnaf, alakadar memurların teftişlerini ve numune almalarını kolaylaştırmaya ve
kendilerine istedikleri izahatı vermeye mecburdurlar."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği var.
Sayın Üstün, buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakana iki kez soru sormama rağmen
hâlâ yanıt alamadım. Sayın Bakanın şunu yanıtlamasını istiyorum: Avrupa'ya su
ve su ürünleri, özellikle balık ihraç ederken, kırmızı et, beyaz et, süt ve süt
ürünleri ile yumurta niye ihraç edemiyoruz; bir.
İkinci olarak, az önce,
Kocaeli Veteriner Hekimler Odası Başkanı aradı. 91 tane, suçu tespit edilen
dosya varmış; Sağlık Bakanlığı numune almış, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
ceza kesmesi için gönderilmiş; fakat, uzun zamandan beri bu ceza kesilemiyor;
özellikle, siyasî nedenlerden dolayı olduğunu öğrendim. Bu yasayla bunu nasıl
kolaylaştıracaksınız?
Bir özürüm var,
düzeltiyorum. Ankara'da, özellikle etlerin denetimiyle ilgili olarak Sağlık Bakanlığında
5 veteriner hekim olduğunu söylemiştim; düzeltiyorum, aldığım son rakam, 1
veteriner hekim olduğu yönünde.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) - Yapma ya... Sağlık Bakanlığında?!
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Evet, Sağlık Bakanlığının kaydı.
Ayrıca, 170, 171, 172 nci
maddeler 1995 yılında yürürlükten kaldırılmış olmasına rağmen, işin komik
tarafı, şimdi, tekrar yürürlükten kaldırılıyor; yani, bu tasarıyla, yürürlükten
kalkmış bir madde, tekrar yürürlükten kaldırılıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, trafik kazası yapmış bir vatandaş düşünün; kolu, bacağı kırılmış;
ama, kolunun birisinde de bir çizik var. Bu yasa, bu çiziğin pansuman
edilmesidir; buradan öteye de gidemeyecektir. Otuzbeş yıllık bu yara, devam ederek
sürecektir ve bu arada biz, televizyonlarda sık sık, gıdayla ilgili programlar
seyretmeye devam edeceğiz.
Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Üstün.
33 üncü maddeyi 32 nci
madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
33 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 33. - 10.6.1930
tarihli ve 1705 sayılı Ticarette Tağşişin Men'i ve İhracatın Murakabesi ve
Korunması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin başına " Gıda maddeleri hariç
olmak üzere" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 34. -23.2.1995
tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 17 nci maddesine
aşağıdaki bent eklenmiştir.
"y) Tarım ve
Köyişleri Bakanlığından ve Sağlık Bakanlığından ikişer üye,"
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 35. - 19.3.1927
tarihli ve 992 sayılı Seriri ve Gıdai Taharriyat ve Tahlilat Yapılan ve Masli
Teamüller Aranılan Umuma Mahsus Bakteriyoloji ve Kimya Laboratuvarları
Kanununun başlığında bulunan ve "ve Gıdai" 1 inci maddesindeki "
gıdai ve" ile 7 nci maddesindeki "ve gıdai" ibareleri metinden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 36. - 3.4.1930
tarihli ve 1580 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasının
(28) numaralı bendindeki "yiyeceği, içeceği ve", (61) numaralı
bendindeki "ve hususi teşebbüs tarafından kurulan aynı mahiyetteki
tesisler sağlık ve teknik bakımlarından murakabe etmek" ibareleri metinden
çıkarılmış ve (77) numaralı bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 37. - 24.4.1930
tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (6) numaralı bendindeki "Gıdalar ile" ibaresi, 181 inci
maddesinin birinci fıkrasındaki "Bütün gıda maddeleriyle" ibaresi, aynı
maddenin ikinci fıkrasındaki "gıda maddeleri ile" ibaresi, 199 uncu
maddesindeki "Her gıda maddesi ile" ibaresi ve ek 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasındaki "ve 188" ibaresi ve aynı maddenin son
fıkrasındaki "yenecek ve içilecek şeylere" ibaresi, 297 nci
maddesindeki "ve 188" ibaresi
metinden çıkarılmış ve 20 nci maddesinin birinci fıkrasının 8 numaralı bendi,
181 inci maddesinin son fıkrası, 183 üncü maddesinin (1) ve (4) numaralı
bentleri ile 170,171,172,182,184,188,189,190,191,192,193 ve 198 inci maddeleri
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 38. - 8.6.1942
tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun 1 inci
maddesinin dördüncü fıkrası ile 12,13,29,30,31 ve 34 üncü maddeleri yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
38 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 39. - 21.12.1967
tarih ve 969 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 867 ve 170 Sayılı Kanunlara
Tâbi İşletmeler Dışında Kalan Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi
Hakkında Kanunun 8.3.2000 tarihli ve 4549 sayılı Kanunla değişik 3 üncü
maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 adet önerge var;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan 1/238 Esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısı"nın 40 ıncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederim.
Haluk İpek
Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümlerine ve ücret dengesizliğine yol
açacak nitelikte olması nedeniyle 31 inci maddenin tasarıdan çıkarılması sonucu
bu maddenin de tasarıdan çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bu önerge, görüştüğümüz tasarıda madde numarası 40 olan, ama,
daha önce çıkarılan bir madde sebebiyle 39 uncu madde olarak müzakere ettiğimiz
bu maddenin tasarıdan çıkarılmasıyla ilgilidir.
Şimdi, bu önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Eski 40 ve teselsülle 39
olan madde de tasarıdan çıkarılmıştır.
Şimdi, 41 inci maddeyi 39
uncu madde olarak okutuyorum:
MADDE 39. - 24.6.1995
tarihli ve 560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun
Hükmünde Kararname ile 3.11.1995 tarihli ve 4128 sayılı Kanunun 6 ve 7 nci
maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Maddeyle ilgili
söz isteği?.. Yok.
1 önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulunuzda
görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun Tasarısı"nın 41 inci maddesinde yer alan "24.6.1995 tarihli ve
560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde
Kararname ile" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederim.
Haluk İpek
Ankara
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
560 sayılı KHK'nin
değiştirilerek kabul edilmesi nedeniyle bu madde yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buna göre, 39 uncu
maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Bu
Kanunda öngörülen yönetmelikler ve uygulamaya ilişkin sair usul ve esaslar
yürürlüğe girinceye kadar 24.6.1995 tarihli ve 560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun
Hükmünde Kararnameye göre çıkarılan yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan
hükümleri uygulanmaya devam olunur. Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde çıkartılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Geçici madde 1'i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. - Halen
faaliyet gösteren, gıda maddeleri ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri
üreten ve satan işyerleri, bu Kanun ile getirilen yeni yükümlülüklere, Kanunda
belirtilen yönetmeliklerin yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde uyum
sağlamak zorundadır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Geçici madde 2'yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3'ü
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3. - Sağlık
Bakanlığına ait lâboratuvarların gıda
denetim hizmetlerinde kullanım usul ve esasları, Bakanlık ve Sağlık Bakanlığı
arasında hazırlanacak bir protokol ile belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Geçici madde 3'ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4'ü
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4. - Sağlık
Bakanlığında "Çevre Sağlığı Teknisyeni" olarak görev yapmakta olan
"Sağlık Memuru" unvanlı kadrolarda görev yapan personelden Sağlık
Bakanlığınca belirlenecek beşyüz adet personel, kadroları ile birlikte, en geç
altı ay içerisinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devredilir. Devir işlemleri
tamamlanan beşyüz adet sağlık memuru kadroları 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki (I) sayılı cetvelin Sağlık Bakanlığına ait bölümünden çıkarılarak
aynı Kararnamenin eki (I) sayılı
cetvelin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
bölümüne eklenmiş sayılır.
İptal edilerek devredilen
kadrolarda istihdam edilen personel, başka bir işleme gerek kalmaksızın Tarım
ve Köyişleri Bakanlığının kadro cetveline eklenen sağlık memuru kadrolarına
atanmış sayılırlar.
Yukarıda belirtilenlerin
haricinde, Sağlık Bakanlığı bünyesindeki, gıda kontrol ve denetim hizmetlerinde
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinde belirtilen Sağlık ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri ile Teknik
Hizmetler sınıfında çalışan personelden Devlet Personel Başkanlığı, Sağlık
Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenecekler başka bir işleme
gerek kalmaksızın 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 74 üncü maddesi
çerçevesinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığında mevcut olan aynı unvanlı kadrolara
altı ay içerisinde atanırlar.
BAŞKAN - Geçici madde 4
üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 5'i
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5. - Bu
Kanunun yayımlanmasından önce çalışma
izni, üretim izni, özel gıda kontrol
laboratuvarı izni almış iş yerlerinin hakları saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 6'yı
okutuyorum:
GEÇİÇİ MADDE 6. - Bu
Kanunla Bakanlığa verilen görevlerin yerine getirilmesinde, Sağlık Hizmetleri
ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı ile Teknik Hizmetler Sınıfında uygun unvan
ve derece bulunmaması halinde 2004 yılı için 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesinin son fıkrası dikkate
alınmaksızın boş kadrolarda unvan ve derece değişikliği yapmaya Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 40. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 41. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
tasarının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 206
Kabul : 203
Ret : 3(X)
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Sayın Bakanımız bir
teşekkür konuşması yapacaktır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin
ilerleyen bu saatinde, Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının çok
değerli katkılarınızla kabul edilmesi üzerine, sizlere teşekkür etmek için söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, bugün bize
birçok maddede katkılar yapan, düşünce üreten, daha önce komisyon
çalışmalarında aynı hassasiyeti gösteren Fahrettin Üstün arkadaşımızın cevap
alamadığı sorularına da kısmen şimdi cevap vereyim.
Evvela, Avrupa Birliğine
kırmızı et ihraç edemiyoruz, canlı hayvan ihraç edemiyoruz konusuna gelmek
istiyorum. Bu, uzun zamandan beri böyle. Bununla ilgili en temel sebep
-kendisinin çok iyi bildiği gibi- Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisinin,
ülkelere yönelik olarak ilan etmiş olduğu hastalık listesidir ve bu husus,
bizim için bir engel teşkil etmektedir. Aynı zamanda, biz, yine, aynı kurumun
listesinden hareketle, bu ülkelerden son zamanlarda canlı hayvan ve kırmızı et
ithal etmemek için bunu gerekçe gösteriyoruz; dolayısıyla, sağlık, burada,
belirleyici sebeptir.
Sütle ilgili konuda ise,
belli esasları karşılamak kaydıyla süt ihraç edebiliriz; ancak, bununla ilgili
gerekli nitelikte tesislerimiz olmasına rağmen, bu konuda arzu ettiğimiz
gelişmeyi sağlayamadığımızı biliyoruz.
Kanatlı hayvan eti
ihracatı konusunda ise, çok olumlu bir gelişme vardır. Uzun zamandır ihraç
edememekle birlikte, bu ülkenin, ülkemizdeki mevcut tesislerimizde yaptığı
incelemenin sonuçlarını, Avrupa Komisyonunun kararını bekliyoruz; çok olumlu
bir sonuç çıkacağını tahmin ediyoruz; çünkü, bize denetleme için gelen
elemanların eksiklik olarak belirttiği hususlar, hepimizin belki bilgisindedir;
ama, bilgisinde olmayan arkadaşlarımız için söyleyeyim, gerçekten, çok
kıymetsiz şeylerdir ve çok kısa sürede telafi edilecek işler niteliğindedir ve
dolayısıyla, bu konuda önemli gelişmeler olmuştur.
Bu özel açıklamadan
sonra, değerli arkadaşlarım, kabul edilen Yasayla, halkımızın, tükettiği
gıdalardan daha emin olmasını sağlayacak yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz.
Sorumluluğun tek elde
toplanmasıyla, halkımız, şikâyetleri noktasında karşısında tek bir muhatap
görecek ve bürokrasi azalacaktır.
Halkımızın, kendisini
doğrudan ilgilendiren böylesine önemli bir alanda alınan kararlara sivil toplum
örgütleri vasıtasıyla katılımı sağlanacaktır.
Getirilen caydırıcı
cezaların hayata geçirilmesiyle de, toplumumuzun kamuoyuna olan güven duygusu
da artmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gıda konusunda ana sorumluluğun Bakanlığımızda toplanmasıyla
üstlendiğimiz sorumluluğun bilincindeyiz. Yasanın uygulanmasında, Bakanlık
olarak, ilgili bütün birimlerin önünden giden, gelişmeleri kamuoyunun bilgisine
sunan ve halkımızın gıda güvenliği hususunu birinci derecede önceliği sayan bir
anlayışın temsilcisi olmaya çalışacağız.
Teşkilatımızın gıdayla
ilgili birimini güçlendiren tedbirleri hızla hayata geçireceğiz. Bakanlığımız,
bu konuda, ilgili her kuruluşun önünde olan dinamik bir hizmet anlayışıyla
çalışacak, hizmet verecektir.
Değerli arkadaşlarım,
yasanın yüce milletimize hayırlar getirmesi temennisiyle, katkılarınızdan
dolayı hepinize ayrı ayrı şükranlarımı arz ediyor, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN -Sayın Bakana
teşekkür ediyorum.
Yasa hayırlı olsun; biz
de aynı temennilerde bulunuyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe ve 22 milletvekilinin; Afyon İli Sincanlı
İlçesinin Adının "Sinanpaşa" Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun
Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınma önergesinin
müzakeresine başlıyoruz.
6. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe ve 22
milletvekilinin; Afyon İli Sincanlı İlçesinin Adının "Sinanpaşa" Olarak
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınma önergesi (2/89) (S. Sayısı: 337) (1)
BAŞKAN - Hükümet?..
Hazır.
Teklif 337 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde
söz isteyen?..
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -Buyurun Sayın
Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)
Efendim süreniz 20
dakika; ama, ümit ederim, bu saatte kısa konuşursunuz.
CHP GRUBU ADINA HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon İli Sincanlı
İlçesinin Adının "Sinanpaşa" Olarak Değiştirilmesi Hakkında 337 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasa teklifi 26 Şubat
2003 tarihinde verilmiş, süresi içinde komisyonda görüşülemeyince,
İçtüzüğümüzün 37 nci maddesi gereği Genel Kurulda gündeme alınmıştır.
Öncelikle, Meclis gündeminde, yasa teklifinin bugün görüşülmesini sağlayan her
iki partimizin değerli grup başkanvekillerine teşekkür etmeyi bir borç
biliyorum. Sincanlı İlçemiz hakkında da kısaca bir bilgi vermek istiyorum.
Sincanlı İlçemiz,
Afyon-İzmir ve Afyon-Antalya devlet karayollarının çatalında kalmış, il
merkezine 33 kilometre mesafede, 64 000
nüfusa sahip bir ilçedir. Milattan önce 4000 yılından bu yana çeşitli
medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır; Hititler, Romalılar ve Bizanslılardan
sonra, 12 nci Yüzyılda Türk hâkimiyeti altına girmiştir.
Sinanpaşa adı, Osmanlı
Devleti döneminde önemli görevler üstlenmiş ve buranın imarında bulunmuş
Cemalettin Sinan Paşadan gelmektedir. Sinan Paşanın, bugün de tarihî önemini
korumakta olan cami, imaret, okul ve hamam gibi eserler yaptırması, bu bölgeyi
bir yerleşim sahası içine çekmiştir ve bu eserler, daha halen ayaktadır.
1894 yılında, Sinanpaşa,
Sincanlı'nın nahiye merkezi olmuş, bu durum Yunan işgaline kadar sürmüştür. 30
Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonucu Yunan işgalinden kurtarılmış,
1934 yılına kadar köy olarak kalmış, daha sonra nahiye ve 1953 yılında da ilçe
olmuştur. 1953 yılında ilçe yapılmasına kadar, halk arasında hep
"Sinanpaşa" olarak anılmıştır. İlçeye Sincanlı ismi verilmiş; ama,
ilçe merkezinin belediyesi Sinanpaşa olarak kalmıştır. 1953 yılında yapılan bu
isim değişikliğine rağmen, aradan geçen uzun zamana karşın, halk nezdinde hep
Sinanpaşa ismi yürütülmüştür.
Kamu kuruluşlarının
yerleşim ve isimlendirilmesi açısından baktığımızda bir farklılık görüyoruz; o
da şu: Örneğin, ilçe merkezi Sincanlı olmasına rağmen, bu ilçedeki PTT, bu
ilçedeki Ziraat Bankası ve Merkez Belediyesinin ismi Sinanpaşa'dır. Ayrıca,
Kaymakamlıkta, Tapu, Nüfus ve Sağlık Müdürlüklerinde de "Sincanlı"
olarak geçmektedir; yani, aynı ilçedeki resmî kurumlarda farklı farklı
isimlerle geçmektedir. Bir yerde, bu tür yanlışlığı da gidermek istiyoruz.
Bu ismi tercih etmemizin
sebeplerinden biri de, Ankara'nın Sincan İlçesiyle isim benzerliğinden dolayı,
zaman zaman, kamudaki yazışmalarda çok ciddî aksaklıklara da sebep
olunmaktadır.
Sincanlı İlçesinin
konumundan kısaca bahsettikten sonra, biraz da, önemli sorunlarını bir iki
cümleyle anlatarak sözlerimi bitirmek istiyorum. Tarıma dayalı bir ilçemizdir.
Sulu tarım azdır. Geçimi, genellikle, haşhaş, buğday, arpa, pancar, patates ve
ayçiçeği üretimine dayanmaktadır. Meyvecilik olarak da, vişne ve elma önplanda
yer almaktadır. Son dönemlerde, haşhaş ve pancar ekimindeki kotaların
uygulanması, vatandaşı devamlı ektiği ürünlerden uzaklaştırma yönünde olmuşsa
da, halk, bu ürünleri, yine de ilgiyle karşılamakta ve ekimlerine devam
etmektedir.
Hayvancılık gelişmiştir;
küçük ve büyükbaş hayvancılığı, bunun yanında da kültür ırkı süt inekçiliği de
gelişmiş bir durumdadır. Bu hayvancılığın son dönemlerdeki sıkıntısı şudur:
Dışarıdan, son zamanlarda, özellikle Ortadoğu'dan, İran'dan, Bulgaristan'dan
kaçak hayvanların girmesi, besicilerimizi sıkıntıya sokmuştur. Örneğin, 2003
Aralık ayında etin fiyatı 8 700 000 lira civarındayken, bugün, Afyon borsasında
5 750 000 liraya kadar düşmüştür. Bunun da getirdiği bir sıkıntı vardır.
Değerli arkadaşlarım, bu
isim değişikliğine ilişkin kanun teklifi, burada yaşayan vatandaşlarımızın ve
belediye meclisinin aldığı bir karar doğrultusunda, halkın da istemleri
doğrultusunda hazırlanarak, Yüce Meclisimizin takdirlerine sunulmuştur.
Afyon milletvekilleri
olarak bu konuya tümümüz olumlu bakmaktayız. Bu nedenle, desteklerinizi
bekliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ünlütepe.
AK Parti Grubu adına,
Afyon Milletvekili Sayın Mahmut Koçak; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Koçak, inşallah,
siz de özet yaparsınız.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MAHMUT KOÇAK (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabiî,
her şeyden önce, bu yasayı, büyük sabırsızlıkla beklediğinizi biliyorum. Ondan
dolayı, bu sabrınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.
Afyon Sincanlı İlçesinin
isminin Sinanpaşa olarak değiştirilmesine ilişkin yasa teklifiyle ilgili
görüşlerimi ifade etmek üzere huzurunuzdayım. Çok yerel bir konuyu Meclis
gündemine taşımamız fantastik gelebilir; ancak, çevre ve merkez arasındaki
iletişimin, en yüksek düzeye çıkarılması, diğer bir deyişle, vatan
coğrafyasının en küçük bir parçasındaki sorunun, Parlamento zemininde
tartışılması ve çözüm aranması, katılımcı demokrasiyi de aşan yeni bir
aşamasıdır ve bunun adı da müzakereci demokrasidir. Siyaset bir uzlaşma
sanatıdır. Diyalog ve işbirliği içerisinde hizmet üretmemizde, milletimizin
genel bir talebi olduğuna ben inanıyorum.
Öncelikle, bu yasa
teklifini veren Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımı tebrik ediyorum
ve yasa teklifinin gündeme alınması için destek veren, siz değerli milletvekili
arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum; çünkü, bu, temsil ettiğim Sinanpaşa'da
yaşayan tüm hemşerilerimizin talebidir. Biz, millet adına, burada, fikir beyan
ediyoruz; onların vekiliyiz. Talep milletten gelince akan sular durur ve
milletin kararı kanun olur. Demokrasinin güzelliği de budur. (AK Parti ve CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Sinanpaşa bir tarih
mirasımızdır dünden geleceğe taşımamız gereken. Sinanpaşa ismi, Osmanlı
Padişahı Yavuz Sultan Selim'in paşasından gelir. 1510-1520 yılları arasında bu
bölgeye yerleşmiş, cami, hamam, imaret yaptırarak tarihî külliyesini kurmuştur;
hâlâ bakımlı ve kullanılmaktadır. Her ne hikmetse, 27 Şubat 1953 tarihinde
çıkarılan 6068 sayılı Kanunla ilçe yapılırken, ilçe ismi, ovanın adı olan, kökü
itibariyle de, tarlafarelerinin çokluğundan Sıçanlıovası'ndan gelen Sincanlı
ismiyle konulmuş ve o tarih itibariyle merkezi Sinanpaşa, ilçenin adı da Sincanlı
olarak devam etmiştir. Tabiî, iyi, ne olmuş yani, bu bir devlet meselesi mi
diyeceksiniz. Hakikaten bir devlet meselesi.
İlçe Kaymakamlığına bağlı
daireler adliye ismi Sincanlı olarak isimlendirilirken, diğer mahallî
kuruluşlar, belediye, posta işletmesi, ziraat bankası, dernek ve kooperatifler
Sinanpaşa olarak isimlendiriliyor. Zaman zaman adliye ile posta idaresi
arasında bile tebligat sorunu yaşanıyor; yurt dışından havale geldiğinde
Sincanlı'ya değil Ankara'nın Sincan'ına geliyor; vatandaşlar mağdur oluyor. Bu
durum, o tarihten bugüne kadar büyük sıkıntılara sebep olmuştur. Düşünebiliyor
musunuz, ilçenin merkezindeki belediye Sinanpaşa Belediyesi diye
adlandırılırken, ilçenin adı Sincanlı olarak devam ediyor; ama, kim ne derse
desin, vatandaş, her zaman buraya Sinanpaşa diyor. Yani, ne yazılırsa yazılsın,
ne okunursa okunsun, vatandaş bu tarih misyonunu yüklenmiş, bugüne kadar da
taşımaya devam ediyor.
Ben, tarihî kimliğini
bugüne kadar yaşatmış kadirşinas Sinanpaşalı hemşerilerimi buradan kutluyorum,
benim bu güzel hemşerilerimi alkışlıyorum. (AK Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya)- Biz de alkışlıyoruz, helal olsun.
MAHMUT KOÇAK (Devamla)-
Tabiî, siz de alkışlayın, hep beraber alkışlayalım.
O samimî ve güzel
insanlar, bizden, 3 Kasım seçimleri sırasında, bu ikiliğin giderilmesini talep
ettiler. Daha önce, Meclise, isim değişikliğiyle ilgili kanun teklifleri
verilmiş; ya kadük olmuş ya da Afyon'daki yerel gazetelerin başlıklarında
kalmış; çıkarılamamış.
Ondan dolayı, böylesine,
kadük olmuş ve milletin talebi olan konuyu gündeme aldığınız ve
yasalaştırdığınız için, iki gruba da çok teşekkür ediyorum; gecenin bu
saatinde, özellikle, sabırla beklediğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum.
Tabiî, benden önce
konuşan çok değerli ağabeyim, milletvekili arkadaşım, Sinanpaşa'nın
problemlerine de değindi. Ben ve bütün milletvekili arkadaşlarım, tüm
problemlerin çözümü noktasında Sinanpaşalıların hizmetindeyiz, bundan da şeref
duyuyoruz hep beraber. Alkışlar)
Şimdi, diyoruz ki, Afyon
sahipsiz değil. Tüm arkadaşlardan bu değişikliğin gerçekleşmesi hususunda
destek bekliyorum ve yüksek sabrınızdan dolayı da çok teşekkür ediyorum;
Sinanpaşalı ve Afyonlu bütün hemşerilerim adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının 1 inci
maddesini okutuyorum:
Afyon İlİ SİncanlI İlçesİnİn AdInIn
"Sİnanpaşa" Olarak
Değİştİrİlmesİne Daİr Kanun Teklİfİ
Madde 1.- Afyon İli
Sincanlı İlçesinin adı "Sinanpaşa" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Madde 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 1
Haziran 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.33