BIM 2 9 2004-06-14T14:04:00Z 2004-06-14T14:04:00Z 73 50157 285898 TBMM 2382 571 351102 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 50       YASAMA YILI : 2

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

94 üncü Birleşim

27 Mayıs 2004 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, Erzurum'un tarih, kültür ve tabiat güzellikleri ile turizm potansiyelinin değerlendirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat'ın, Bakırköy Sümerbank İşletmesi çalışanlarının özelleştirmeden doğan sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen'in, İstanbul'un fethinin 551 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun (6/709) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/186)

2.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in (6/1088), (6/1089) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/187)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S.Sayısı: 349)

5.- Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/238) (S. Sayısı : 428)

6.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe ve 22 Milletvekilinin; Afyon İli Sincanlı İlçesinin Adının "Sinanpaşa" Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/89)  (S. Sayısı: 337)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, ilköğretimde öğretilen din kültürü ve ahlâk bilgisi dersine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2386)

2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Mavi Akım Projesiyle ilgili bazı iddialara,

- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Mavi Akım Projesiyle ilgili bir beyanına,

- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kendisine rüşvet teklif edildiği iddiasına,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/2396,2397,2506)

3.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, okul servis araçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2408)

4.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Kütahya-Altıntaş İlçesine Ziraat Fakültesi açılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2451)

5.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Türkiye'de açılan yabancı özel okullardaki eğitim sistemine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2467)

6.- Ankara Milletvekili A.Gülsün BİLGEHAN'ın, kız çocuklarının okula gönderilmeleri amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/2492)

7.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bir sanayi tesisinin Manyas Gölüne atıklarını bıraktığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/2496)

8.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sokakta yaşayan vatandaşlara yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in cevabı (7/2607)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

 

Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Oturumlar

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla Maraş'ın, Şair ve Yazar Necip Fazıl Kısakürek'in 21 inci ölüm yıldönümüne,

Hatay Milletvekili Gökhan Durgun'un, Hatay İlinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle üreticilerin uğradıkları zararın boyutlarına ve alınması gereken önlemlere,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi.

Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem, NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu olarak Afganistan'a yaptıkları ziyaret ve temaslarla ilgili izlenimlerine ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Tunceli Milletvekili Vahdet Sinan Yerlikaya ve 29 milletvekilinin, Tunceli İlinin turizm imkânlarının araştırılması (10/192),

Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23 milletvekilinin, Türkiye'deki işsizliğin ve yoksulluğun boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi(10/193),

Amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/238) (S. Sayısı: 428),

5 inci sırasında bulunan, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/731) (S. Sayısı: 349),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

2 nci sırasında bulunan, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının (1/521) (S. Sayısı: 146),

3 üncü sırasında bulunan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/523) (S. Sayısı: 152),

4 üncü sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305),

Görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporları henüz gelmediğinden;

Ertelendi.

6 ncı sırasında bulunan, Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/360, 2/128) (S. Sayısı: 451), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

7 nci sırasında bulunan, Mera Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/770) (S. Sayısı: 439) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

Saat 22.10'da toplanılmak üzere, Dördüncü Oturuma 22.01'de son verildi.

 

 

İsmail Alptekin

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Enver Yılmaz

 

Yaşar Tüzün

 

Ordu

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Beşinci Oturum

Mera Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/770) (S. Sayısı: 439) görüşmeleri tamamlandı; tasarının kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı.

27 Mayıs 2004 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 00.28'de son verildi.

 

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Enver Yılmaz

 

Yaşar Tüzün

 

Ordu

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

                                                                                             

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                 No.: 137

 

 

II. - GELEN KÂĞITLAR

27 Mayıs 2004 Perşembe

 

Tasarı

1.- Mikro Finans Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı (1/818) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.5.2004)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.05

27 Mayıs 2004 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, tarih, kültür ve doğa kenti Erzurum'un zengin turizm potansiyeliyle ilgili, Erzurum Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özdoğan'a aittir.

Buyurun Sayın Özdoğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan'ın, Erzurum'un tarih, kültür ve tabiat güzellikleri ile turizm potansiyelinin değerlendirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Doğu Anadolu Bölgesinin kuzeydoğu kesiminde yer alan, 25 060 kilometrekare alanıyla bölgenin en büyük ili olan Erzurum, eşsiz tabiat güzellikleri, tarihî zenginlikleriyle...

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bir dakikanızı rica edeyim.

Değerli arkadaşlar... Sayın milletvekilleri...

Sayın milletvekilleri, hatibi dinlemekte zorlanıyoruz; rica ediyorum, lütfen...

Buyurun Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) - Doğu Anadolu Bölgesinin kuzeydoğu kesiminde yer alan, 25 060 kilometrekare alanıyla bölgenin en büyük ili olan Erzurum, eşsiz tabiî güzellikleri, tarihî zenginlikleriyle, turizme en müsait ilimizdir. İlimizin tarihî İpek Yolu üzerinde bulunması, tarih boyu, önemli bir yerleşim alanı ve ticaret merkezi olmasını sağlamıştır. Bu sebeple, birçok tarihî ve kültürel değerleri içinde barındırır. Erzurum'da, tarihöncesi devirlerden günümüze kadar ulaşan birçok kültür ve medeniyete ait kalıntılar ile özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait tarihî eserler mevcuttur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzurum'da turizmin çeşitlendirilmiş potansiyelini aşağıdaki başlıklar altında sıralayabiliriz: Kültür turizmi, inanç turizmi, termal turizmi, akarsu sporları, rafting ve doğa yürüyüşleri, kongre turizmi, kış turizmi, spor turizmi.

Tabiat şartlarının ve coğrafî konumunun uygunluğu, Erzurum'un, Anadolu'daki en eski yerleşim merkezlerinden birisi olmasını sağlamıştır. Erzurum, çok eski tarihlerden bu yana süregelmiş tarih ve kültür varlıklarını bir arada barındırır. Erzurum'daki tarihî değerleri, Selçuklu ve Osmanlı dönemi Türk-İslam eserleri oluşturmaktadır. Benim inancım odur ki, Erzurum'un vitrine süreceği en önemli değeri geçmişidir. Bilindiği gibi, Anadoluda, üç büyük dine mensup toplumlar, yüzyıllarca bir arada yaşamışlardır. İlimizde, bu toplumlardan günümüze ulaşan, hem dinsel hem sanat tarihi ve hem de mimarî açıdan orijinallik taşıyan önemli eserler mevcuttur. Bu eserlerin bakım, onarım ve çevre düzenlemelerinin yapılıp, ilimiz turizmine aktif bir şekilde katılmasının sağlanması gerekmektedir.

İlimizin ova kesimlerinde tektonik kökenli havzalar bulunması sebebiyle, Pasinler, Ilıca ve Köprüköy  İlçelerimizde sıcak su kaynakları ve kükürtlü kaplıcalar mevcuttur. Bu kaplıcaların turizme bütünüyle kazandırılması için, sağlık ve tedavi merkezleriyle bütünleştirilerek, daha aktif hale getirilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihî, kültürel ve doğal değerlerle beraber bir üniversite şehri olan ilimiz, Doğu Anadolu Bölgesinin bir kültür ve spor merkezidir. Birçok bilimsel kongreye ev sahipliği yapan Atatürk Üniversitesi, yerli ve yabancı turistin, akademisyen ve uzmanın ilimizi tanımasını mümkün kılacaktır.

İlimiz, kış turizmi ve kış sporları bakımından büyük bir potansiyele sahiptir. Palandöken Kayak Merkezinde yapılan ulusal ve uluslararası spor etkinliklerinin yanında, tur kayağı, atlı kızak, kar güreşi ve kar voleybolu gibi mahallî spor etkinlikleri de yapılmaktadır. Amacımız, bu mahallî sporları ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtıp, ilimizi bu sporların cazibe merkezi haline getirmektir.

Ayrıca, bu mevkiin ulaşım ve altyapı sorunları acilen giderilmelidir.

Palandöken Dağı, yüksek rakımı ve yazın serin olması nedeniyle, kulüp takımlarının, bireysel sporcuların kondisyon yükleme ve antrenman çalışmaları için oldukça uygun bir yapıya sahiptir ve yeterli derecede konaklama ve sosyal tesisler mevcut olup, ayrıca, antrenman sahaları tanzim edilerek, Palandöken'in yaz mevsiminde de ulusal ve uluslararası düzeyde bir sporcu, kamp merkezi haline getirilmesiyle Türk turizmi için de çok önemli bir rol üstlenecektir.

Erzurum ve yöresinde dağcılık ve tabiat yürüyüşleri için çekici özelliklere sahip birçok dağ, tepe, yayla ve vadi bulunmaktadır. Erzurum'un kuzeyinde yer alan Dumlu Dağları üzerinde, yabancı turistler tarafından günübirlik doğa yürüyüşleri yapılmaktadır. Bu yürüyüşe giden turistler, Güngörmez Köyünden başlamak suretiyle, 3 saatlik bir yürüyüşle, "Dumlubaba" diye adlandırılan ve Fırat Nehrinin önemli kollarından biri olan Karasu'nun kaynağı durumundaki Soğuksu gözesine varırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Evet efendim; buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla)- Bu dağ yürüyüşlerinin benzeri, Erzurum'un güneyinde bulunan Palandöken Dağlarında da yapılmaktadır.

Ayrıca, rafting sporunun en iyi yapılabildiği, dünyanın en hızlı akan nehirlerinden biri olan Çoruh Nehri İspir İlçemizden geçmekte olup, bu sporun ilimizdeki başlangıç yeri de İspir İlçemizdir. 1993 yılında dünya rafting şampiyonası Çoruh Nehrinde yapılmıştır.

Yapılacak bu tür etkinlikler ve organizasyonlar, ilimizin ve ülkemizin tanıtımına ve turizm gelirlerinin artmasına katkı sağlayacağından, ülkemiz için yapılan tanıtım fonlarından ilimize pay ayrılması önem arz etmektedir.

Ata sporlarımızdan atlı cirit, ilimiz, ilçe ve köylerimizde 24 takımla oynanmaktadır. Dünyada tek cirit oyun stadının Erzurum'da olması ve bu geleneksel sporumuzun ayakta kalmasına destek olan ilimizin bu spor dalının başta Türk dünyası olmak üzere diğer ülkelere tanıtımının yapılması, yaygınlaştırılması, tarihimiz, sporumuz, kültürümüz ve ülkemizin tanıtımı açısından büyük önem arz etmektedir. Bu spor dalımıza gerekli ilginin gösterilmesi ve desteklenmesini bir millî görev olarak addetmekteyiz.

Millî mücadele tarihimizin önemli tabyalarından olan Aziziye ve Mecidiyenin, her zaman bizim olan ve bizim kalan misyonuna uygun olarak, kültürel, sportif ve turizm amaçlı bir merkez haline getirilmesi, hem geçmişimizin öğrenilmesini sağlayacak hem de ilimiz ekonomisinin reel coğrafyasını değiştirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzurum, şehirle ilgili bölgesi, makro ölçekte topografyasıyla, yeraltı ve yüzeysel su kaynaklarıyla, tarımsal yapısıyla, jeolojik yapısıyla, alan sınırları içinde yaşayan nüfusun sosyal, ekonomik yapısıyla sahip olduğu kültürel ve doğal değerlerle, konunun uzmanı olan ekipler tarafından incelenmeli, şehir için uygun gelişme koridorları belirlenmelidir.

Anakentin yükünü hafifletmeye dönük stratejiler oluşturulmalı, birden çok yerleşimi doğrudan ilgilendiren ulaşım altyapı planları hazırlanmalıdır ki, Erzurum, binlerce yıllık geçmişini yeniden tazeleyebilsin ve Türkiye'ye de turizmle yeniden bir buluşma noktası yakalayabilme şansını verebilsin.

Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Gündemdışı ikinci söz, Bakırköy Sümerbank İşletmesinin özelleştirilmesiyle ilgili, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Özpolat'a aittir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, Bakırköy Sümerbank İşletmesi çalışanlarının özelleştirmeden doğan sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakırköy Sümerbankın satışıyla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sümerbank işletmesi, 12 Mayıs 2004 tarihinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılan bir ihale sonucu satılmıştır. Bedeli 44 000 000 dolardır. İhaleyi alan firma, Doğa Madenciliktir. Firmanın tekstille hiçbir ilgisi yoktur, mermer ve granit ihracatı yapmaktadır.

Aslında, Sümerbank konusu yıllardır gündemimizdedir; onbeş yıldır yoğun bir istismara uğramaktadır. Şimdiye kadar konuya çözücü bir yaklaşım gösteren olmamıştır. Şimdi gelinen nokta ise, çözüm değil, adaletsizlik noktasıdır. Burada istihdam edilen 677 kişi, bir yıldır süren belirsizlik nedeniyle çalıştırılamıyor. Her biri birbirinden yetkin bu emekçiler, çalışamamanın, üretememenin sıkıntısını yaşamaktadırlar; elleri kolları bağlı, yıllardır ekmek yedikleri bu önemli işletmenin akıbetini bekliyorlar. Bu işçilerin yaş ortalamaları 35 ile 40 arasındadır; yani, en verimli çağlarındadırlar. Emekliliklerine ortalama olarak sekiz yıl kalmıştır. Her birinin ailesinin en az 4 kişiden oluştuğunu düşünürsek, yaklaşık 3 000  kişinin geleceği söz konusudur. Bu kadar insan, yıllardır "ne olacağız" kaygısıyla yaşama tutunmaya çabalıyorlar. Pek çoğunun ruh sağlığı tehdit altındadır; ailelerinin huzuru kalmamıştır, geçimsizlikler ve boşanmalar başlamıştır. Anneler ve babalar çocuklarının gelecek endişesi altında ezilmektedirler. Onlar hem kendi yaşamlarının devamını sağlamak hem de yurt ekonomisine katkıda bulunmak için çabalamaktadırlar; ama, nafile... Zaman zaman, siyasiler, onları ziyaret etmiş, sözler vermişlerdir; ancak, bu konu, iktidarda değişme anlayışının kurbanı olagelmiştir. Bu siyasîlerin biri de, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin'dir. 1999 yılında duyarlılık göstermiş, işletmeyi ziyaret etmiştir. Kapatma kararına karşı çıkmış ve bunu, insanlıkdışı olarak nitelendirmiştir. İşletmeye ve kurumun çalışanlarına sahip çıkma yönünde sözler vermiştir; ancak, belli ki, devran döndü ve pek çok şey değişti. Şimdi, insan faktörü ve kamu çıkarı hiç dikkate alınmadan, insafsız bir özelleştirme uygulanıyor ve kimsenin sesi çıkmıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakırköy Sümerbankın üzerinde bulunduğu arazi, çok değerli bir arazidir; 87 dönümdür. Bir yanında Kenedy Caddesi, diğer yanında İstanbul Caddesi uzanmaktadır. Turizm ve rekreasyon alanı, lojman ve spor alanları vardır. Üzerinde son derece değerli bir makine parkı bulunmaktadır. Sırf bu makine parkının ederi 5 000 000 dolardır. 1200 yıllık Bizans hamamı kalıntıları da bu arazinin üzerindedir. Yani, burası, paha biçilmez tarihî ve doğal dokusuyla birlikte satılmaktadır. Bunca değere biçilen rakam ise, sadece 44 000 000 dolardır. Bu rakamın gerçeği yansıtmadığı, işin uzmanı olmayanlarca bile kolayca anlaşılır. 1999 yılında, Birleşik Emlakçılar Derneğince beyan edilen değer 100 000 000 dolardır. Dönemin Devlet Bakanı Yüksel Yalova, bu araştırmayı bizzat yaptırmıştır. Bugün muadili arsalarla mukayese ettiğimizde, 160 000 000 dolar etmektedir. Yani, neresinden bakarsanız bakın, bu ihale, haksızdır, hukukdışıdır, kamu malına sahip çıkma anlayışından uzaktır. Bu nedenle, bu ihale, iptal edilmesi gereken bir ihaledir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bakırköy Sümerbank işçileri çalışmak istemektedirler. Bu, sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.

MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla) - Askerin, polisin elbisesi için dışarıya para aktarılacağına, boş duran işçiler ve makine parkı faaliyete geçirilmelidir. İşletme, depo olarak kullanılan kısma, az bir maliyetle taşınabilir. Böylece, geri kalan arazi de istenildiği gibi değerlendirilebilir.

Sümerbank, cumhuriyetin kendi sanayiini kurma, kendi malını üretme atılımlarının ilk adımları arasında yer almaktadır. Maddî değeri kadar, manevî ve tarihî değeri de yüksektir. Hepimizin geçmişinde, anılarında, Sümerbank üretimi malların önemli bir yeri bulunur.

Tüm bunların yanında, bir de insan faktörü vardır. Dolayısıyla, sorunu, mutlaka, insanı ve kamu çıkarlarını baz alarak çözmek gerekir, rantı değil...

Yaşadığım ilçede bulunduğu için konuyla daima ilgilendim ve gelişmeleri yıllar boyunca kaygıyla izledim. Şimdi, halkın malının, böyle yok pahasına elden çıkarılmasını da aynı kaygıyla izliyorum.

Tabiî ki özelleştirme olacaktır; ancak, biz, kamu malını, kamu yararını ve insan faktörünü önemsemeyen, ilkesiz özelleştirmeye hayır diyoruz!

İşte, TÜPRAŞ örneğinde olduğu gibi, haksız özelleştirme yargı engeline takılıyor. Sümerbank konusunda da bu noktaya gelinmeden yanlışlıktan dönülmeli, ihale iptal edilmelidir; kamu yararını ve  insan faktörünü gözeten yeni bir ihale açılmalıdır.

Bu düşüncelerle, tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyor, saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özpolat.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Hükümet adına cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Evet, Hükümet adına konu cevaplandırılacak.

Buyurun Başbakan Yardımcımız Sayın Şahin.(AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Saygıdeğer adaşım, İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat Beyin yapmış olduğu gündemdışı konuşmayla ilgili görüşlerimizi ifade etmek için huzurunuzdayım.

Sayın Özpolat, Bakırköy Konfeksiyon Sanayii İşletmesinin -ki, Sümer Holdinge bağlıdır- özelleştirilmesiyle ilgili bir değerlendirme yaptılar ve benim, geçmişte, bir muhalefet partisi milletvekili olarak, bu işletmenin özelleştirilmesine karşı çıktığımı, bu nedenle, bahis konusu fabrikayı Bakırköy'de ziyaret ettiğimi söylediler. Bu beyan doğrudur. Evet, ben, 1999 yılında, bu fabrikayı, Sümer Holdinge bağlı, Bakırköy İşletmesi olarak bilinen Bakırköy Konfeksiyon Sanayii İşletmesini ziyaret etmiştim. Sadece bununla kalmadım -Sayın Özpolat eğer araştırma yapmış olsalardı, bu kürsüye çıkıp, bu konuda konuştuğumu da tespit ederlerdi- buraya çıktım ve şunları söyledim; özet halinde takdim ediyorum: Yıl 1999. Bu fabrika, Galatasaray Üniversitesine hiçbir bedel alınmaksızın verilmişti. Bu uygulamaya karşı çıktım. Böylesine değerli bir mülkün, tesisin bir kamu kuruluşuna ücretsiz olarak verilmesini doğru bulmadığımı ifade ettim; çünkü, devletimizin kaynağa şiddetle ihtiyacı olduğu bir dönemde, eğer, mutlaka özelleştirilmesi gerekiyorsa, bu tesisin özelleştirilmesi gerektiğini söyledim ve bir şey daha ifade ettim; burada çalışan işçiler asla mağdur edilmemelidir, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında, mutlaka, bunlara iş bulunmalıdır dedim 1999 yılında.

"Peki, siz ne yaptınız?.." Şimdi buna cevap veriyorum: Değerli arkadaşlarım, neden bu fabrika özelleştirilmek zorunda kalınmıştır. 1850 yılına dayanır bu fabrikanın geçmişi. O yılda, sarayın ve ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş olan bir fabrikaydı. 1933 yılında Sümerbanka bağlanmıştır. 1985 yılında da, bu fabrika, birtakım bölümleri kapatılarak, sadece konfeksiyon işi yapan bir fabrikaya dönüştürülmüştür. 2002 yılına kadar, Millî Savunma Bakanlığının ve Jandarma Genel Komutanlığının hazır giyim ihtiyacını karşılıyordu ve tabiî ki, buradaki işçiler de, ellerinde iş olduğu için çalışıyorlardı.

Değerli arkadaşlarım, ancak, 1999 yılından sonra Kamu İhale Kanunu çıktı. Şimdi, hem Millî Savunma Bakanlığımız hem Jandarma Genel Komutanlığımız, eğer, mensupları için giysiye ihtiyaçları varsa, Kamu İhale Kanununa göre, ihaleye çıkmak zorundalar.

Bizde konfeksiyon sanayii gelişti. Bu ihalede, Bakırköy Sümerbank Konfeksiyon Sanayiinin verdiği değerler, özel sektörün verdiği değerlerle eşit olmuyor; özel sektör çok daha iyi fiyatlar verdiği için, bu ihaleleri özel sektör alıyor ve dolayısıyla, bu fabrika, artık, iş alamaz duruma geldi.

Sonra ne oldu; bakınız, 2000 yılında 9 trilyon 461 milyar lira, 2001 yılında 14 trilyon 32 milyar lira, 2002 yılında 18 trilyon 54 milyar lira, 2003 yılında da 21 trilyon 672 milyar lira zarar etti. Bu yıl ne kadar zarar olacak, bilemiyorum; şu artış oranına bakarsanız, 25 trilyon gibi bir zararı olacak.

Şimdi, ne yaparsınız, ne yapmanız gerekir?.. Sürekli, Hazineden, milletten topladığınız vergilerden, bu zararı kapatmak için, oraya para vereceksiniz.

Orada çalışan işçilerin bunda bir kusuru yok; onlar, gerçekten, çalışmak istiyorlar; ama, demin söylediğim nedenlerle, iş verilemiyor, iş alamıyor; çünkü, Türkiye, serbest piyasa ekonomisine geçti. Demin söylediğim gibi, Kamu İhale Kanunu çıktı. Kamu kuruluşları, ancak, bu ihalelerle bir işi verebiliyorlar; bir mal alacaklarsa, bu ihaleler sonucu alabiliyorlar. Bu fabrika, artık, kamudan iş alamaz duruma geldi. Yapmanız gereken nedir; yapmanız gereken, bir an önce, bu fabrikayı, değerine elinizden çıkarmaktır.

MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul) - Yok pahasına satılma yok ama...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, 2003 yılında ihaleye çıkarıldı, değerini bulamadı. Bu yıl tekrar ihale yapıldı ve -biraz önce Sayın Özpolat'ın da ifade ettiği gibi- 44 000 000 dolara ihale edildi. Türk parasına çevirirsek, herhalde bu 66 trilyon lira yapar; bunun KDV'si de var, vergisi de var, buradan aşağı yukarı 70 trilyonu geçecek bir bedeldir devletin alacağı; çünkü, buradan KDV falan da alacaktır.

MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul) - Bir binanın değeri 60 trilyon lira.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, bu değer, uzmanların ifade ettiğine göre, şu ana kadar verilmiş en iyi değerdir. Tabiî, daha henüz ihale süreci bitmedi; çünkü, Rekabet Kurumu Başkanlığından görüş isteniyor. Rekabet Kurumu Başkanlığı bu ihaleyi ve değeri uygun bulursa zaten özelleştirme işlemi tamamlanacak.

Şimdi, bakınız, eğer burası elden çıkarılmazsa, bir an önce özelleştirilmezse, şimdi 44 000 000 dolar değil mi, Türk parasına çeviriyoruz, 66 trilyon lira, ikibuçuk sene sonra bu para sıfırlanır; çünkü, zaten sürekli Hazineden 25 000 000 dolar aktarıyorsunuz. Akıllı tüccar ne yapar; bir an önce, zararın neresinden dönülürse kârdır diyerek hareket eder ve bu özelleştirmeyi yapar.

Cumhuriyet Halk Partisinin de programında özelleştirme var. Cumhuriyet Halk Partisi de, iktidarda olsa, bunu aynen böyle yapacaktı. Bunun başka türlü bir alternatifi yok. Bu para, şu anda verilmiş olan en iyi değerdir; ben bir araştırma yaptım. 1999 yılında söylediğim şuydu: Bunu bedava vermeyin; bir kamu kuruluşuna bedava veriyorsunuz. Biz bedava vermiyoruz. Bir şey daha söyledim: Bu işçileri ne yapacaksınız? Bakın, biz, onbeş gün önce Bakanlar Kurulunda bir karar aldık. Bakanlar Kurulu bu kararıyla, özelleştirme nedeniyle işsiz kalan ve işsiz kalacak olanları, Devlet Memurları Kanununun 4/c maddesine göre, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçici personel olarak görevlendirecektir. Peki, niye hemen uygulamaya geçmediniz; uygulamaya geçeceğiz; ama, bu insanlara nasıl para ödeyeceğiz; bütçe kanununun bir maddesinde değişiklik gerekiyor, Özelleştirme İdaresinin yasasında bir maddelik değişiklik gerekiyor. Bu değişikliklerle ilgili hazırladığımız bir kanun taslağı Bakanlar Kurulunun imzasındadır, önümüzdeki hafta muhtemelen buraya gelecektir. Süratle buradan geçecek.

Daha önce, 1994 yılından beri özelleştirme nedeniyle mağdur olmuş, emekliliği de hak edemediği için, iş de bulamadığı için gerçekten güç durumda olan insanları, biz, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edeceğiz. Demin söylediğim Sümer Holdinge bağlı Bakırköy Konfeksiyon Sanayii İşletmesinde çalışan 694 kişinin  -sanıyorum, burada 14 de memur var- hiçbiri mağdur edilmeyecektir.

1999 yılında ne söylemişsek onu yapıyoruz. Bu işçileri mağdur etmeyin dedik o zamanki iktidara. Şimdi biz İktidar olduk, biz geldik; ama, mağdur etmeyeceğiz. İşte, mağdur etmeyeceğimize dair Bakanlar Kurulu kararını hazırladık, yasası da geliyor.

Şu anda beni dinleyen, bu fabrikada çalışan sevgili işçi kardeşlerim hiç müteessir olmasınlar, hiçbir yeise düşmesinler. Biz kendilerine sahip çıkacağız, eğer emekliliklerini hak etmemişlerse, mutlaka kamu kurum ve kuruluşlarında kendilerine iş vereceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sigortalı da olacaklardır. Mutlaka bu sosyal haklarını da koruyacağız. O bakımdan...

MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri)- Değerine sat, değerine!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Şimdi arkadaşlarımız "değerine mi gitti" diyorlar. İşte Rekabet Kurumu Başkanlığından bunu bekliyoruz. Rekabet Kurumu Başkanlığı derse ki, bu ihale, mevcut yasalara ve nasafet kurallarına uygun değildir; işte o zaman yeniden ihaleye çıkarırız. Türkiye hukuk devletidir, her şeyin çaresi vardır. O bakımdan, endişeye mahal yoktur.

Ben, beni televizyonları başında dinleyen tüm vatandaşlarımı ve özellikle bu konuşmayı ve cevabı izleyen Bakırköy'deki Sümer Holdinge ait Konfeksiyon Sanayiinde çalışan tüm işçi kardeşlerimi saygıyla buradan selamlıyorum. Hiç üzülmesinler, Hükümet olarak, AK Parti İktidarı olarak ve özellikle bu işten sorumlu bir Bakan olarak kendilerine sahip çıkacağız, çoluk çocuklarıyla bundan sonra da bir kamu kuruluşunda mesailerine devam edecekler.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz isteği, İstanbul'un fethinin 551 inci yıldönümü münasebetiyle, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sekmen'e aittir.

Buyurun Sayın Sekmen. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3. -  İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen’in, İstanbul’un fethinin 551 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 29 Mayıs 2004 Cumartesi günü kutlayacağımız İstanbul'un fethinin 551 inci yıldönümü münasebetiyle, şahsım adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu fetih yıldönümünde, özellikle Sevgili Peygamberimizin "İstanbul mutlaka fetholunacak; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fethedecek asker ne güzel asker" methiyesine mazhar olmuş komutan ve askerlerini ve bu güzel yurdu bize emanet eden başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle, kahraman gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.

Değerli arkadaşlar, bir çağı kapatıp bir çağı açan İstanbul'un fethinden almamız gereken çeşitli mesajlar vardır; çünkü, bu fetih sıradan bir fetih değildir, Fatih Sultan Mehmet sıradan bir devlet adamı değildir. Fatih, bir gaye adamı, bir devlet adamı ve bir barış adamıdır. Fatih Sultan Mehmet, insanı insan yapan yüce dinimizin coşkusundan sapmadan, zamanın ilim ve bilimine, fen ve sanatına sahip çıkarak, ortaçağın taassubunu yıkarak yeni bir çağ açan devlet adamıdır. Bu çağla beraber Batı'da Rönesans ve aydınlanma hareketi başlatılmıştır.

Değerli arkadaşlar, İstanbul 28 kez kuşatma altına alınmış; ancak, 29 uncu kuşatmada Fatih Sultan Mehmet tarafından alınabilmiştir. Fatih İstanbul'u fethettikten sonra, farklı dinlere mensup olan insanlara "bundan sonra inancınız, yaşantınız, ibadetiniz, canınız, malınız, her şeyiniz benim teminatım altındadır" demekle, özgürlüğün ve barışın bu fetihle beraber yayılacağını ifade etmiştir.

İstanbul, bir imparatorluk şehri; Roma'nın, Bizans'ın, Osmanlı'nın şaheserlerini bünyesinde toplamış, tabiatın ona sunduğu muhteşem konumunu büyük sanatkârların güzel eserleriyle uyum içinde gözler önüne sermiştir. Ancak, ne üzücüdür ki, geçen yüzyıllar, bu şehri her bakımdan yıpratmış, çaptan düşürmüş, hak etmiş olduğu değerlere kavuşturamamıştır. Klasik bir nostalji edebiyatıyla, yıkılıp yakılanlara, uçup gidiverenlere ağlayıp sızlamak yerine, Uğur Derman Beyefendinin "Türk Hat Sanatının Şaheserleri" albümünde zikrettiği o zarif beytiyle "Ele geçmezse eğer sevdiğimiz/ Çare ne, eldekini sevmeliyiz" felsefesiyle hareket ederek, eldekini sevmek ve geliştirmek durumundayız.

Değerli arkadaşlar, İstanbul, tarih boyunca birçok insanın ilgisini çekmiş, nice seyyahlar, edebiyatçılar, turistler bu şehri seyir için gelmişlerdir. Bir kısmı bakıp geçmiş, bir kısmı ise can gözüyle İstanbul'u derinlemesine incelemiş ve keşfetmeye çalışmıştır.

İstanbul'u diğer dünya şehirlerinden ayıran, farklılaştıran birçok özgün tarafı sıralanabilir. Kıtalar arasında geçiş noktası olması ve üç büyük deniz ulaştırma ağının düğüm noktasını oluşturması gibi coğrafî ve stratejik birçok yönü vardır. Bunun için, hakkında en çok şiir yazılan, şarkı bestelenen büyüleyici bir şehirdir. İstanbul'u sevmek, eldekinin kıymetini bilmekle, eldekini sevmekle olur. Bu kadar tarihî, coğrafî, kültürel ve mana yüklü şehri nasıl koruyabiliriz; güzelliklerini, modern dünyanın imkânlarıyla gerek kendi insanımıza gerekse dünya insanlığının istifadesine nasıl sunabiliriz ve bizler, bu güzel şehrin temsilcileri olarak neler yapabiliriz?

Değerli arkadaşlar, sadece nüfusuyla ülkemizin en büyük kenti olmasının yanında, sanayiin, ticaret, finans kültür ve turizmin de merkezi olan İstanbul, bu özellikleriyle ülke ekonomisinin can damarını oluşturmaktadır. Ancak, başta deprem riski olmak üzere, ulaşım, çarpık kentleşme, tarihî eserlerin bakım, onarım ve korunması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET SEKMEN (Devamla) - ... turistik tesislerin yetersizliği, eğitim ve sağlık gibi önemli sorunları vardır.

Değerli arkadaşlar, dünyanın en büyük metropollerinden olan İstanbulumuzun yapısal sorunlarını tespit etmek ve bunların ortaya çıkardığı tüm sorunlarla yakinen ilgilenerek çözüm üretilmesine katkıda bulunmamız gerekmektedir.

Ülkemizin kalkınması bakımından âdeta lokomotifi sayılabilecek İstanbul, gerek hükümet gerekse bakanlıklar, milletvekilleri, belediye başkanları, aydınlar, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, yaşayan halk tarafından sahip çıkılması ve sorunları üzerine hızla gidilmesi gereken bir şehirdir.

İstanbulumuzun sorunlarını elbirliğiyle çözerek, en kısa zamanda bu güzel şehrimizi, tarih, kültür, turistik, finans ve kongreler merkezi haline getirerek, gerek ülkemizin kalkınmasında gerekse dünya gündeminde söz sahibi olması için var gücümüzle çalışmalıyız.

Değerli arkadaşlar, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan bu büyüleyici şehir İstanbul'a belediye başkanlığı döneminde büyük hizmetlerde bulunmuş olan başta Başbakanımıza ve bugüne kadar değişik dönemlerde İstanbul'un gelişimine ve kalkınmasına katkıda bulunmuş olan herkese teşekkürlerimi sunuyorum ve Necip Fazıl Kısakürek'in "Canım İstanbul" şiirinden bir bölüm okuyarak sözlerime son vermek istiyorum. Büyük üstat şöyle der:

"Yedi tepe üzerinde zaman bir gergef işler!

Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,

Adada rüzgâr, uçan eteklerden sorumlu.

Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından,

Hâlâ çığlıklar gelir Topkapı sarayından.

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;

Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sümbül kokan,

Türkçesi bülbül kokan,

İstanbul...

İstanbul..."

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sekmen.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair iki önerge var; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Adana Milletvekili Atilla Başoğlu’nun (6/709) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/186)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 110 uncu sırasında yer alan (6/709) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                 Atilla Başoğlu

                                                                              Adana

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel’in (6/1088), (6/1089) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/187)

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 450 ve 451 inci sırasında yer alan (6/1088) ve (6/1089) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                      Sedat Pekel

                                                                          Balıkesir

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bundan sonraki gündem maddelerinde metinlerin uzun olması gözönüne alınarak, Kâtip Üyenin oturduğu yerden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/521) (S. Sayısı: 146)

2.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 152)

3.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Tasarısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının ve Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporları henüz gelmediğinden, tasarıların ve teklifin müzakeresi ertelenmiştir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri, Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/731) (S. Sayısı: 349)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Komisyon bulunmadığından, tasarının müzakeresi ertelenmiştir.

Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

5.- Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/238) (S. Sayısı: 428) (X)

BAŞKAN -  Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 428 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Kanun hükmünde kararnameyle ilgili tasarının tümü üzerinde söz istekleri vardır; şimdi, söz isteklerini Genel Kurula arz ediyorum:

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, AK Parti Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın Alim Tunç.

Şahısları adına -6 arkadaşımızın söz isteği var; ancak, geliş sırasına göre söz vereceğim- Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin, Konya Milletvekili Ahmet Işık, Bursa Milletvekili Şerif Birinç, Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan ve Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün.

Hükümet adına, tasarının tümü üzerinde, Sayın Bakanın da söz isteği var; Sayın Bakan, gruplardan önce mi konuşmak istiyorsunuz, sonra mı?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Gruplardan sonra konuşayım.

BAŞKAN - İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin'e aittir.

Süreniz 20 dakika Sayın Ergin.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşünü açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri ve yüce ulusumuzu, kendi adıma ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sosyal antropologlar, insanoğlunun yaradılışından sonra duyduğu ilk korkunun ölüm korkusu değil açlık korkusu olduğunu ifade etmektedirler. Dünyamız, bugün, yaşadığı ilk korku olan açlık korkusunu yeniden yaşıyor. Her 7 insandan 1'inin kronik yetersiz beslenme durumunda olması, tüm dünyanın ilgisinin, bugüne kadar hiç olmadığı ölçüde, gıda ve beslenme konusunda yoğunlaşmasına neden oluyor. Daha önemlisi, gittikçe küçülen dünyamızda, açlığın Afrika'nın en ulaşılamayan bölgelerinde yarattığı sorunlar, en ileri ülkelerinde yansımasını buluyor; yani, artık "tok açın halinden anlamaz" özdeyişi, yerini "aç ve açıkta olan varsa tok olana da huzur yok" gerçeğine bırakıyor. Tok olanlar, en azından kendi rahat ve huzurları için, açları anlamak, açlığı ortadan kaldırmak için, bir şeyler yapmak zorunluluğunu duyuyor.

1974'te toplanan Dünya Gıda Konferansında, açlık, gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmenin on yıl içerisinde ortadan kaldırılması hedeflenmişti; aradan geçen otuz yıl sonunda, bırakınız hedefe ulaşmayı, tam aksine, bölgesel, ülkesel ve bireysel gıda güvencesinde, her geçen yıl daha olumsuz bir tablo ortaya çıkıyor.

Dünyamızın yaşadığı bu ve benzeri sorunlar, ülkemizde değişik boyutlarıyla yaşanmaktadır. Nitekim, ülkemizde de, son yıllarda, hem de tüm dünyanın yaşadığından daha önemli boyutlarda üretim düşmeleri yaşanmaktadır.

Ülkemize, bugün ürettiğimizden daha fazla bitkisel yağ hammaddeleri ithal etmekteyiz, değişik süt ürünleri ithal etmekteyiz. Yurdumuza hem kaçak hayvan hem de kaçak et girmese, tüketecek et bulamayacağız. Pirinç üretiminin 2 katını ithal etmekteyiz. Zaman zaman ekmeklik, fakat, sürekli olarak da makarnalık buğdayı ithal etmekteyiz. Bunlar da yetmezmiş gibi, kendimize yeterli olduğumuz ender ürünlerden biri olan şekerpancarı üretimini, dış telkin ve dayatmalarla kıstık; tatlandırıcı imal etmek için Amerika'dan önemli miktarda mısır getiriyoruz. Gerekli olmasa bile, önemli miktarlarda değişik meyve, sebze dışalımı yapıyoruz. Gidiş, iyi gidiş değildir.

Hepsinden önemlisi, ülke içerisinde, bölgeler arasında ve bireyler arasında önemli düzeyde beslenme farklılığı vardır; çünkü, gelir bölüşümü adaletsizdir. Ulusal gelirden çeşitli kesimlerin aldıkları pay, asla hakkaniyete uygun değildir. İnanılmaz ve kabul edilemez bir rantiye sınıfı yaratılmış, önemli miktarda bir kitle açlık sınırında yaşamak zorunda bırakılmıştır. Toplum dengeleri altüst edilmiş, korkunç boyutta bir mutsuz kitle yaratılmıştır.

Türk-İş raporuna göre, bu mayıs ayında, 4 kişilik ailenin açlık sınırı 481 000 000 liradır; yani, yalnızca yemesi ve içmesi için, 4 kişilik bir aileye, en az 481 000 000 lira gerekmektedir.

Dünya Bankasının verilerine göre, Türkiye'de yaşayan her 100 kişiden 13'ü asgarî beslenme standardının, 24'ü ise asgarî tüketim kalıbının altında yaşamaktadır. Kırsal kesimde yaşayan her 100 kişiden 30'u, kentte yaşayan her 100 kişiden 17'si yoksuldur.

Bugün dünyada da Türkiye'de de yeni görüşlerin oluşması gereksinimi ortaya çıkmıştır. Artık, dünya, tarımı öne almayan anlayışların toplumlara ve tüm insanlığa refah ve huzur getiremeyeceği anlayışına gelmiştir. Türkiye'nin de, bu anlayışa gelme zorunluluğu vardır. 1980'lerin, tarımı dışlayan, tarıma kaynak aktarımını ülke lehine görmeyen anlayışı, kafasını duvara çarpmıştır. Tarım her gün geriye giderken göç olgusu sürekli ivme kazanmış, köyden kente, kentten büyük kente göç, âdeta seferberlik halini almıştır. Başlangıçta kırsal kesim insanını sıkıntıya sokan tarımı dışlayıcı anlayış, sonunda etkisini metropollerde göstermeye başlamıştır. Hem kırsal kesimin, hem kent halkının huzurlu, rahat yaşaması, her şeyden önce, tarımsal üretimin ve tarımsal gelirin artışına bağlıdır.

Nüfusun yarısına insanca bir yaşam getirilmeden, diğer yarısının insanca yaşamayı sürdürme olanağı yoktur. Tüm insanlık için sonuçları çok belirgin olarak ortaya çıkan iki sorun vardır: Nüfus artışı sorunu ve gıda sorunu. Ülkemiz, bugün, her iki sorunu da en net biçimiyle yaşamaktadır. Nüfusun hızlı artışı, gıda üretiminin istenilen düzeyde olmayışı, fazla şaşırtıcı değildir. Asıl şaşırtıcı olan, gerçek tüm çıplaklığıyla ortadayken, olumsuzlukları yaratan aymazlıkların sürdürülmesi, olumlu adımlar atmada tereddütlü davranılmasıdır.

Değerli arkadaşlarım, gıdaya ilişkin sorunların tümü iki kavram altında toplanır. Bu kavramlar, maalesef, zaman zaman ülkemizde birbirine karıştırılır. Bunlar, gıda güvencesi ve gıda güvenliği kavramlarıdır. Bunlar birbirinden tam anlamıyla farklı kavramlardır. Gıda güvencesi, her insanın bedensel ve ruhsal sağlığı için gereken yeterli ve dengeli gıdaya erişme hakkıdır, onu elde edebilme hakkıdır. Gıda güvenliği ise, gıdaların insan sağlığını bozmayacak bir yapıda üretilmesi ve sunulması durumunu ifade etmektedir.

2000'li yıllarda hedefimiz, her bireye güvenilir gıdaya erişme güvencesinin sağlanmasıdır. Uzun dönemde gıda güvencesinin sağlanması ve sürdürülebilmesi tarımsal üretimin artırılmasına bağlı olduğu için, tarıma yapılan yatırımların ve desteklerin artırılarak sürdürülmesi önem kazanmaktadır. Nüfus büyümesinden, yükselen yaşam standartları ve büyüyen kentleşmenin sonucu tüketim biçimlerindeki değişiklik nedeniyle, gıda ürünlerine olan yeni taleplerden ve yeterli beslenemeyen, gıda bakımından güvencesiz olanların gereksinimlerinden kaynaklanan ek gıda gereksiniminin karşılanması için, gıda üretiminin geliştirilmesi zorunlu olmaktadır. Üretim artışları, gelecek kuşakları kalıcı biçimde besleyebilmek için, doğal kaynakların üretken kapasiteleri korunarak ve çevre korunması sağlanarak elde edilmelidir. Her erkek, kadın ve çocuğun, kendi fiziksel ve ruhsal yeteneklerini geliştirmesi bakımından, açlık ve yetersiz beslenme sorunundan korunma konusunda vazgeçilmez hakkı olduğu bilinmelidir.

Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz tasarının, yetkilerin tek bakanlıkta toplanması yaklaşımı olumlu olmakla birlikte, Gıda Yasasının kapsamında olması gereken bazı konuları kapsamdışı bırakması sakıncalıdır. Ayrıca, tasarı, kaynak aldığı Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumsuzluklar taşımakta, tüketicinin korunması ve gıda kontrolünün etkinliği açısından, 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre bir geriye gidiş oluşturmaktadır. Tasarının yetkiyi tek merkezde toplama yaklaşımına aykırı düzenlemeleri değiştirilerek, gıda hizmetlerinin tek merkezli, tek düzen bir yapıya kavuşturulması sağlanmalıdır.

Gıda maddelerinde izlenebilirliğin sağlanmasında yem kontrollerinin büyük önemi vardır. Gıda maddesi olarak tüketilemeyen bazı ürünlerin yem olarak tüketimi ya da yem maddesi olarak üretilen bazı ürünlerin gıda olarak tüketilmesi söz konusu olduğundan, gıda mevzuatının yem konusunu da kapsamına alması ve düzenlemesi gerekmektedir. Nitekim, tasarının müktesebat uyumu gereği dikkate alınması zorunlu olan Avrupa Birliğinde geçerli karşılık mevzuatı "Avrupa Birliği Gıda ve Yem Kanunu" adını taşımakta ve gıda, yem, hayvan ve bitki sağlığını kapsamına almaktadır.

Tasarının, hayvan kesim yerleri, mezbahalar, kombinalar, entegre et tesislerini ve benzerlerini gıda işletmelerinden ayrı tutan yaklaşımı, yalnızca bilimdışı olmakla kalmamakta, ayrıca, gıda hizmetlerinin tek düzenliğini bozma tehlikesi taşımaktadır. Bu bağlamda, et ve et ürünlerini işleyen gıda işletmelerini diğer gıda işletmelerinden ayrı tutan yaklaşım yanlış bir yaklaşımdır.

Tasarı, Dış Ticaret Müsteşarlığının dışticarete münhasır olarak diğer mevzuattan kaynaklanan görev ve yetkilerini saklı tutmaktadır. Oysa, gıda ve yem ürünlerinin dışticaret uygulamalarının da bu alanda sorumlu bakanlık tarafından tek merkezli yürütülmesi doğru olacaktır.

Tasarı, suların üretim ve satışının kontrolünü Sağlık Bakanlığında bırakmaktadır. Ayrıca, tasarı, Sağlık Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri yetkileri çerçevesinde bulunan laboratuvarları da kapsamdışı bırakmaktadır. Bu alandaki tüm istisnalar sistemin etkinliğini düşürür. Tasarının referans laboratuvarlara ilişkin hiçbir hükmünün bulunmaması da önemli bir eksikliktir.

Tasarı, gıda işletmelerindeki sorumlu yönetici uygulamalarını karmaşaya sürüklemektedir. 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararname düzenlemesinden geriye düşen tasarı düzenlemelerinin değiştirilmesi gerekir. Halen yürürlükte bulunan 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, gıda maddeleri üreten işyerlerinde, işletmenin nevi ve büyüklüğüne göre, gıda bilimi ve teknolojisi konusunda en az dört yıllık eğitim görmüş kişilerin istihdamını zorunlu kılmaktadır.

Bu çerçevede, gıda işletmelerinde, ziraat, gıda, kimya, makine, petrol mühendisleri ve veteriner hekimler sorumlu yönetici olarak görev yapmakta ve işletmenin sağlıklı gıda üretmesinin teminatını oluşturmaktadır. Buna karşılık, tasarı, istihdam konusunun yönetmelikle düzenleneceğini belirtmektedir. Bu yaklaşım, gıda sektörü gibi insan sağlığını doğrudan ilgilendiren bir konuda uzmanlığa dayalı olmayan istihdam sürecine kapı açabilecek niteliktedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, 20 beygirgücünün altındaki ekmek ve pasta işletmelerinde ustaların sorumlu yöneticilik yapabileceğine ilişkin 10 Ekim 2003 tarihli yönetmelik değişikliği, yukarıdaki kanımıza dayanak oluşturmaktadır.

Ayrıca, tasarı, halen gıda denetçisi olarak çalışan lise mezunu devlet memurlarının bu görevlerini kazanılmış hak saymaktadır. Kamu görevlisi özlük hakları kazanılmış hak kavramını oluştururken, yapılan görevlerin bu hakkı doğurmayacağı açıktır. Özellikle alanında uzman ziraat, gıda, kimya mühendisi ve veteriner hekimler dururken, uzmanlık bilgisi olmayan lise mezunu kamu görevlilerinin gıda denetim hizmetlerinde çalıştırılmaları, tüketici sağlığına aykırı bir düzenleme olup, tasarı kapsamından çıkarılmalıdır.

İlkeler yasalarda yer alır, ayrıntı yönetmeliklere bırakılır sevgili arkadaşlarım. Oysa, sorumlu yöneticinin gıda bilim ve teknolojisi konusunda en az dört yıllık eğitim görmüş olma koşulunun, gıda denetçisinin ise, üretim nevine göre ziraat, gıda, kimya, petrol, makine mühendisi ve veteriner hekim olma koşulunun yasa kapsamına mutlaka alınmasını gerekli görmekteyim.

Sayın Başkanım, acaba, bir uyarı yapmanız mümkün mü...

BAŞKAN - Evet, aynı düşüncedeyim.

Sayın milletvekillerinin hatibi sükûnetle dinlemelerini rica ediyorum.

Arkadaşlar, oturur musunuz yerinize...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, benim size verdiğim bilgiler, benim yaşamımın otuzaltı yılını alan, yirmiiki yılını kürsü başkanlığı, onbir yılını bölüm başkanlığı olarak geçirdiğim gıda mühendisliği alanındandır. Eğer dinlerseniz, tahmin ediyorum, siz de, ben de daha mutlu oluruz ve ülkemiz için belki daha iyi şeyler yapılmasına kaynaklık ederiz diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tasarının ulusal gıda kodeksi komisyonu ve ulusal gıda meclisi kurma yaklaşımı doğrudur; ancak, bu yapılara yüklenen işlev ve kuruluş yapıları uyarlı değildir. Özellikle gıda kodeksinin hazırlanması gibi teknik bir işlev üstlenen ve 7 üyeden oluşan ulusal gıda kodeksi komisyonunda ilgili bakanlıklar tarafından seçilmiş 2 bilim adamı bulunmaktadır. Bu sayının yetersizliği açıktır. Bunun yanında, bakanlıklar tarafından seçilmiş olma koşulunun, bilim adamı yansızlığıyla bağdaşmadığı da açıktır. Komisyondaki bilim insanı sayısının artırılması ve belirleme sisteminin üniversitelere bırakılması doğru olacaktır. Aynı doğrultuda, TÜBİTAK'ın komisyona üye vermesinin sağlanmasını da gerekli görürüm.

Ayrıca, gıda konusunda en fazla üyeye sahip sivil toplum örgütü tanımı eksik ve yanlış bir tanımdır. Anayasanın 135 inci maddesi anlamında kamu kurumu niteliğinde meslek teşekkülü olan odaların açık tanımının yapılması, ziraat, gıda, kimya mühendisleri odası ve veteriner hekimler merkez konseyinin komisyona üye vermeleri sağlanmalıdır.

Ulusal gıda meclisi ise, görev tanımına göre bir danışma organı niteliğindedir; bu nedenle, adı da işlevine uygun olarak değiştirilmelidir. "Ulusal" sözcüğünün tanımladığı kapsam da gözönüne alınarak, sözü edilen organın adı, gıda danışma kurulu olarak değiştirilmelidir. Aynı doğrultuda, üyeleri gıda sektörüyle ilgili her türlü hizmeti yürüten meslek odalarının, gündemdeki konuya bağlı olarak çağrılabilecek bir nitelikte değerlendirilmeleri, gerçekten, düşündürücüdür. Gıda alanıyla ilgili meslek odalarının tümünün ulusal gıda meclisine üye vermelerine yönelik düzenleme tasarıya eklenmelidir.

Dışsatımdan geri dönen ürünlerin yurtiçi tüketimine açık kapı bırakacak düzenlemelerde çok dikkatli olma zorunluluğumuz vardır. Tasarıda "İhraç edilen ürünün geri gelmesi halinde, gıda güvenliğine uygun olması şartına  bağlı olarak yurda girişine izin verilir. Bu ürünlerin yurt içinde satışına ancak Türk gıda kodeksine uygun hale getirilmesi koşuluyla izin verilir" hükmü yer almaktadır. İhraç edilen ve ihraç edilen ülkenin kalite ve sağlık kurallarına uymadığı için geri dönen bir gıda maddesinin, gıda güvenliğine uygun olması halinde, yurt içine sokulması yaklaşımı pek fazla anlaşılmamaktadır. Bu ülke insanının, ihraç edilen ürünü geri çeviren ülke insanı kadar, sağlıklı, kaliteli ürün tüketme hakkı olduğuna inanıyoruz.

Dışsatımdan geri dönen ve tasarı yaklaşımıyla, ülkeye sokulan ürünün satışına izin vermek için, Türk gıda kodeksine uygun hale getirilmesinin etkin denetimi acaba mümkün olabilir mi; süregiden yapı, bunun tersini kanıtlamaktadır. Dışsatımdan dönen ürünlerin, yıllardır, yurdumuzda, her türlü içtüketime sunulduğunu, hem de hiçbir uygulama farklılığı olmadan sunulduğunu hepimiz bilmekteyiz.

Tüm bu sağlığa aykırı yapının değiştirilmesi için, düzenlemenin "ihraç edilen ürünün geri gelmesi halinde, Türk gıda kodeksine uygun olması şartına bağlı olarak yurda girişine ve satışına izin verilir" şekline dönüştürülmesi gerekli görülmektedir. Bu düzenlemenin, elbette, Türk gıda kodeksinin, diğer ülkelerin benzer düzenlemelerini de gözönüne alarak revize edilmesi gereğini ortaya koymaktadır.

Gıda deneticilerini yaptırım gücünden uzak tutan düzenlemeler de değiştirilmelidir. Tasarı, öngörülün idarî para cezalarının, o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilebileceği yönünde düzenleme getirmektedir. Gıda denetimlerinin etkinliği ve denetimlerde saptanan usulsüzlüklere uygulanacak para cezalarının caydırıcı olabilmesi, denetim yapanın, yaptırım gücüyle donatılması ve yaptırımın zaman geçirilmeden uygulanabilmesiyle olanaklıdır. İdarî para cezasının o yerin en büyük mülkî amiri tarafından uygulanacağına yönelik düzenleme, artan bürokrasi ve zaman kaybıyla birlikte, denetimin etki gücünü de aşındırır.

Kamu yönetimi reformu, gıda hizmetlerinin yönetiminde yeni karmaşalar yaratacaktır. Kamu Yönetimi Temel Yasası Tasarısı, gıda denetim hizmetlerini merkezî yönetimden yerel yönetimlere devretmektedir. Tasarı, merkezî yönetimin laboratuvarlarını, üretme istasyonlarını, bina, araç gereç, taşınır ve taşınmaz mallarını, alacak ve borçlarını, bütçe ödenekleri ve kadrolarıyla birlikte yerel yönetimlere devretmektedir. 2003 yılı Türkiye İlerleme Raporunda ise, Türkiye uygulamasında iller arasında bir standardizasyon bulunmadığı belirtilmektedir. Yetkinin tümüyle yerel yönetimlere devredilmesinin, bu alanda yaratacağı kargaşayı da öngörmemiz gerekir. Oysa, müktesebatına uyum yükümlülüğü içinde bulunulan Avrupa Birliğinde, bağımsız merkezî gıda otoritesi, denetim sistemini bir bütün olarak ele almaktadır. Avrupa Parlamentosu ve Konseyinin, Gıda ve Yem Yasasıyla ilgili genel ilke ve koşulları belirleyen, Avrupa Gıda Güvenliği İdaresini kuran ve gıda, yem güvenliğiyle ilgili işlemleri belirleyen tüzüğü 28 Ocak 2002 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen tüzük, Gıda ve Yem Yasasının genel ilke ve koşullarını belirlemektedir. İzleyen süreçte, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından, yeni bir taslak tüzük hazırlanmış olup, 2005 yılı başında yürürlüğe girecek yeni yasa, doğrudan veya çevre vasıtasıyla insan ve hayvan sağlığı üzerinde doğabilecek risklerin önlenmesi amacıyla, hem gıdalara hem de yemlere yönelik kontrol sisteminin yapısını ve görevlerini açıklamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, tamamlayın lütfen.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu çerçevede, Avrupa Birliğiyle uyumlu, gıda ve yem güvenliğini sağlayacak bir sistemin kurulabilmesi, ancak, bağlı taşra teşkilatına sahip gıda ve yem hizmetlerini birlikte yürütecek bir genel müdürlüğün kurulmasıyla mümkündür.

Tasarı, yukarıda belirtilen gerekçelerle, kabul edilmekte zorlanılan bir tasarı durumundadır. Bu tasarının yasalaşması halinde, düzenleme alanında halen yaşanmakta olan yetki karmaşası, denetimlerdeki yetersizlik ve etkisizlikler, uymakla yükümlü olunan ilgili Avrupa Birliği mevzuatı ve sistemiyle uyumsuzluklar sürmüş ve insanlarımızın sağlıklı ve nitelikli gıdaya ulaşma yönündeki beklentileri karşılanmamış olacaktır.

Bu arada, yeri gelmişken, çok kısa olarak, transgenik gıdalar ve bitkisel üretimde hormon ve tarımsal savaşım ilaçlarından, bir iki cümleyle de, izninizle Sayın Başkan, söz etmek isterim.

Değerli arkadaşlarım, insanlık, bugün, transgenik ürünlerin insan sağlığına ne gibi etkileri olduğunu henüz belirlemiş değildir. Bunun için, bizim, ülkemize giren transgenik ürünler konusunda son derece dikkatli olmamız gerekir. Ancak, ülkemizde analizi yapılmamakla birlikte, edindiğimiz bilgiler, özellikle soya ve mısır dışalımıyla, ülkeye, büyük ölçüde transgenik, yani gen yapısı değiştirilmiş, çeşitli hastalıklara daha dayanıklı, ürünü daha bol bir üretim elde edebilmek için, bitki içerisinde değişik bitki ve hayvan genleri veya böcek genleri aşılanmış ürünlerin girdiğini göstermektedir. Bu bakımdan, Bakanlığımızın, bu konuda, bundan sonra, hiç olmazsa, bu ürünleri tüketecek olanların transgenik olup olmadığını bilerek tüketmeleri yönünde analitik çalışmalar yapması gereğini ifade ediyorum.

Bir de, ziraî mücadele ilaçları ve hormonlar konusunda bir iki cümle söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, uygun kullanıldığında, hormonların, yani bitkisel gelişmeyi düzenleyici olan maddelerin insan sağlığına olumsuz etkisi yoktur; ama, ziraî mücadele ilaçları, bu anlamda son derece tehlikelidir ve asıl tehlike de şurada yatmaktadır: Ziraî mücadele ilaçları hormonlardan ucuzdur; bunun için, çoğu bilmeyerek olsa da, birkısım üretici, bilerek ziraî mücadele ilaçlarını hormon yerine, özellikle metamidofoz içeren ilaçları kullanmaktadır. Bunu engellemek de, elbette ki, Tarım Bakanlığımızın görevidir.

Bu düşüncelerimi sizlerle paylaştım. Beni dinlediğiniz için, hepinize, sayın milletvekillerine, Sayın Başkanıma ve Yüce Ulusumuza, tekrar, sevgi ve saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

AK Parti Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Alim Tunç; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi ve bizleri televizyonları başında izleyen halkımızı saygıyla selamlıyorum.

560 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hazırlanırken, ülkemizde mevcut ve geniş ölçüde şikâyet nedeni olan bu alandaki yetkilerin dağınıklığı ve kargaşanın ortadan kaldırılması hedef alınmış ve yetkiler iki bakanlıkta toplanmıştır. 1995 yılından itibaren, söz konusu kanun hükmünde kararname hükümlerinin uygulanmasına başlanmış ve bu kapsamda çıkarılan Gıda Üretim ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince uygulamalar yapılmıştır; ancak, bu konuda yeterli başarı sağlanamamıştır. Yetki kargaşası devam etmektedir.

Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yetki ve sorumluluk alanında bulunan Türk gıda mevzuatının tek mevzuat altında toplanarak, Avrupa Birliği standartları ve Dünya Sağlık Örgütü sözleşmeleriyle uyumlu hale getirilmesi, verimliliğin artırılması ve gıda hizmetlerinin disiplin altına alınması amacıyla gıda hizmetlerinin tek elde toplanması kararlaştırılmıştır.

Her iki bakanlığın mutabakatıyla hazırlanan Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı 4.12.2002 tarihinde Bakanlıkça tali komisyon olarak Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonuna, esas komisyon olarak da Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna gönderilmiştir.

Değerli arkadaşlar, her iki komisyonda da altkomisyonlar kurulmuş olup, kanun tasarısının komisyonlarda görüşülmesinde, ilgili tüm tarafların görüş, öneri ve katkıları yer almıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan kanun tasarısı hakkında, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, İçişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu, Maliye Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşların görüş, öneri ve katkılarından yararlanılmıştır.

Değerli arkadaşlar, dünyada teknolojinin gelişmesiyle birlikte toplumun yaşam seviyesinde artan oranda bir yükselme olmuştur. Buna paralel olarak, gıda üretim ve tüketiminde yeni eğilimlerin ortaya çıktığı, günümüz tüketicisinin daha ziyade işlenmiş gıda maddelerine yöneldiği ve bu nedenle gıda sanayiinde oldukça büyük bir gelişme olduğu gözlenmektedir. Tabiî ki, bu durumda, tüketime sunulan çok sayıda gıda maddesinin kontrolünün de büyük önem arz ettiği malumdur.

Kanun hükmünde kararnameyle, gıda maddelerinin teknik ve hijyenik şekilde üretim, işleme, muhafaza, depolama, pazarlama ve halkın gereği gibi beslenmesini sağlamak, üretici ve tüketici menfaatları ile halk sağlığını korumak üzere, gıda maddelerinin üretiminde kullanılan her türlü ham ve yardımcı maddeler, mamul ve yarı mamul gıda maddeleri ile yan ürünlerinin özelliklerinin tespit edilmesi, gıda maddeleri üreten işyerlerinin asgarî teknik ve hijyenik şartlarının belirlenmesi, denetimin yapılması ve gıda maddeleriyle ilgili hizmetlere dair esas ve usullerin belirlenmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarıyla getirilen yenilikler nelerdir, bizlere neler getiriyor, biraz da bundan bahsetmek istiyorum.

Tasarı, kapsam itibariyle, uluslararası gıda düzenlemeleriyle entegre olup, Avrupa Birliğinin, özellikle 178-2002 IIC sayılı Gıda Tüzüğüyle uyumludur.

Tasarı, hiç şüphesiz ki, Türk gıda sektörüne açılımlar getirecek, Türk Halkına güvenli gıda sunumunu mümkün kılacak, tarımsal ve çevre kaynaklarının sürdürülebilir olmasını sağlayacak pek çok önlemler getirmektedir.

Tasarı, bir çerçeve yasa olup, gıdaların üretimi, tüketimi ve denetlenmesine ilişkin muhtelif tanımları, prensip ve kuralları belirlemektedir. Gıda hizmetlerinin usul ve esasları, tasarının kapsamında işaret edilen yönetmelikler hazırlanacaktır.

560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre, gıda maddeleri üreten işyerlerinin denetimi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından, gıda maddeleri satış yerlerinin denetimiyse Sağlık Bakanlığı tarafından yapılırken, yeni düzenlemeyle, gıda maddeleriyle ve gıdayla temas eden madde ve materyalleri üreten ve satan işyerlerinin denetimlerine ilişkin usul ve esaslar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından belirlenecektir. Yani, yıllardır üzerinde tartışılan yetki karmaşası bu tasarıyla tek bakanlığa verilerek ortadan kaldırılacaktır.

Değerli arkadaşlar, uluslararası gelişmeler ve Avrupa Birliğinin gıda yasasındaki gereklilikleri de gözönüne alınarak, risk analizi, bilimsel komiteler, izlenebilirlik, bildirimler gibi konulara hüküm getirilerek, AB ilkeleriyle birliktelik hedeflenmiştir; böylelikle, Avrupa müktesebatına uyum sağlanacaktır.

Gıda işyerleri, gıda işletmecileri, işyeri sorumluluğu hakkında çeşitli düzenlemeler yapılarak, kurumsal gelişmelere yol açacak hükümler getirilmiştir. Eklenen tanımlar içerisinde, gıda endüstrisinin önünü açmak üzere, organik gıdalar, fonksiyonel özel beyanlı gıdalar, takviye edici gıdalar, özel tıbbî amaçlı diyet gıdalara ilişkin yeni tanımlar getirilmiştir.

İnsan sağlığının korunması ve gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla çeşitli hükümler getirilmektedir. Tüketici haklarının korunmasına ilişkin yeni ve etkili hükümler getirilmiştir. Tüketiciler, gıda maddesini üreten, ithal eden ve satan gerçek veya tüzelkişiler tarafından bilgilendirilecek, tüketicilerin yanıltılması ya da yanlı yönlendirilmesi önlenecektir.

Bakanlığın yetkilendireceği kamu veya özel kuruluşlar tarafından kontrol ve sertifikasyon işlemleri yapılabilecektir. Böylece, gıda endüstrisinin normlarında ve işlevinde gelişme görülecektir.

Türk gıda kodeksinin hazırlanması ve denetlenmesinde görevli olmak üzere, ulusal gıda kodeksi komisyonu kurulmasına... Komisyon, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, ilgili kurum ve kuruluşlar ile üniversite öğretim üyelerinden teşekkül etmiştir. Bu, yeni bir gelişmedir. Gerçekten, bu komitelerle, diğer bilimsel komiteler kurulması da öngörülmüştür tasarıyla. Böylelikle, yeni gelişmelere örnek olacak, bu kanunlarla, üreticilerimizin ve tüketicilerimizin önü açılarak onlara kolaylık sağlanacaktır. Yine, reklam ya da tanıtımın, tüketiciyi yanıltacak yönde olmaması için tedbirler alınmıştır, yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenen gıda düzenlemelerine ve uygulamalarına dair, görüş, öneri ve katkı sağlamak üzere, yine ulusal gıda meclisi oluşturulmuştur. Meclis, ilgili bakanlıklar, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Türk Standartları Enstitüsünden iştirak edecek temsilciler ile üniversitelerin gıda, bitki ve hayvan sağlığıyla ilgili öğretim üyeleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu, Gıda İşverenleri Sendikası, sektör temsilcileri, sivil toplum örgütleri ve meslek odaları temsilcilerinden meydana gelecektir.

Sularla ilgili hükümlerin kapsamı genişletilmiştir. Bu hükümler, doğal kaynak, doğal maden, içme, işlenmiş kaynak ve işlenmiş madensuyu, tıbbî sular ile yapay sodaların uygun bir şekilde ambalajlanması ve sularının satış esaslarıdır.

Değerli arkadaşlar, hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ağır para cezalarından oluşan adlî cezalar, idarî para cezasına çevrilmiştir. Böylelikle, idareye etkinlik kazandırılmıştır; ancak, eylemin büyüklüğü durumunda, sağlığın korunmasıyla ilgili yükümlülükleri yerine getirmeyenlere, adlî ceza olarak, hürriyeti bağlayıcı ceza ve ağır para cezası öngörülmüştür. Ceza düzenlemelerinde, cezaların, adil, işletme büyüklükleriyle orantılı, hukuka uygun ve caydırıcı olması amaçlanmıştır.

Değerli arkadaşlar, öte yandan, toplumda görülen yetersiz ve dengesiz beslenmenin tek nedeni üretim azlığı değildir. En önemli konu, üretimden tüketime kadar geçen devrede gıda kayıplarının önlenmesi ve yurt düzeyinde dengeli dağıtımının yapılabilmesidir. Bu konuda yapılan araştırma sonuçlarına göre, gıda maddelerinin, hasattan tüketime kadar geçen devrelerde çeşitli sebeplerle meydana gelen fizikî kayıp miktarı yüzde 35'e yakındır. Ürünler istenilen seviyede elde edilse bile, maddelerin, ihtiyaç duyulan yerlere, kayıplara uğramadan, üretici ve tüketici menfaatlarını birlikte gözeterek dağıtımının yapılması bazı çabaları ve kanunî düzenlemeleri gerektirmektedir.

Gıda maddelerinin, işleme, ambalajlama, depolama, sınıflama gibi teknik işlemlerinin etkili bir şekilde kontrol altına alınamaması, ileri safhalarda tüketicinin aldanması ve ihracatın gelişmemesi gibi problemlerin daha da ağırlaşmasına neden olmaktadır.

Milletlerarası ticaretin büyük önem kazandığı günümüzde, ülkelere düşen sorumluluklar da artmaktadır. Gıda maddelerini dünya çapında standardize etmek suretiyle, bu sahada milletlerarası ticaretin daha serbest yapılabilmesi, Dünya Gıda Komisyonunun; yani, Codex Alimentarius Commıssıon'un başlıca amacını teşkil etmektedir.

Dünya Ticaret Örgütü, uluslararası ticareti yönetmek ve yönlendirmek üzere geniş yetkilerle donatılmıştır. Ülkemizce de onaylanan anlaşma ve eklerinde, gıda güvenilirliğine yönelik tedbirlerin tüm ülkelerce, ayırımcılık yapılmadan, eşit uygulamalarla yürütüleceği karara bağlanmıştır. Bu amaca ulaşmada, Codex Alimentarius Commıssıon'unun standartları esas alınmıştır. Ülkemizde, gerek Avrupa Birliği gerekse Dünya Sağlık Örgütü standartlarına uygun üretimin sağlanması, mevzuat birliğiyle mümkün görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, bu kanunla, gıda maddeleri üreten tesislerin imalat teknolojilerini geliştirebileceğiz. Tüketicilerin sağlıklı ürünler almalarını sağlayacağız. Tüketicileri ekonomik açıdan koruyacağız. Düşük kaliteli mamullerin piyasaya sürülmesini önleyip, toplumun sağlıklı beslenmesini sağlayacağız. Yüksek kaliteli mal üreten sanayicileri de haksız rekabetten koruyacağız.

Değerli arkadaşlar, işlenmiş gıda maddelerinin kalitesini de yükseltmek zorundayız. Bu kanunla, inşallah bunu da başaracağız. Üretimden tüketime tüm aşamalarda kayıpların en aza indirilmesini sağlayacağız. Ambalajla satılması gereken malların açıkta satılmasını engelleyeceğiz ve en önemlisi, denetim konusunda kargaşayı bu kanunla önlemiş olacağız.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, bunları, bu sonuçları elde etmek için hazırlanmıştır.

Bu kanunun, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tunç.

Şahsı adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Fahri Keskin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerinde görüş ve düşüncelerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Gıda konusu, çok geniş, günlerce anlatılması, tartışılması gereken bir konudur; iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, tamahkâr ile kanaatkârın, sağlıklı ile sağlıksızın karşılaştığı bir alandır. Bugün, en büyük yargı mercii, maalesef, insan vicdanıdır. Yirmibeş yıllık, gıda imalatçısı, üreticisi ve pazarlayıcısı olarak karşınızda bulunuyorum. Yaşam hakkı, insanların en temel Anayasal hakkıdır. Toplum sağlığını korumak, onun gereğini yapmak devletin aslî görevidir. İnsanların, yaşayabilmesi, özellikle sağlıklı ve dengeli yaşayabilmesi için beslenmeye ihtiyacı vardır. Gelişmiş toplumlarda, insana ve insan sağlığına verilen önem büyüktür. Sağlık denetiminden uzak, sağlıklı olmayan gıdalardan insanlara bulaşan 250 çeşit hastalık mevcuttur. Sağlıksız beslenmenin tabiî neticesi olarak, az gelişmiş toplumlarda ortalama yaşam süresi daha kısa olmaktadır; bu durum, toplumda ölüm oranlarının artmasına sebep olmaktadır. Toplum bireylerinin fiziksel, fizyolojik ve mental gelişimi engellenmektedir. Günümüzde, gıda maddelerinin üretiminde gıda katkı maddelerinin kullanımı teknolojik bir zorunluluk olabilir; ancak, hangi katkı maddesinin hangi gıda maddesinde en fazla ne oranda kullanılabileceği çok iyi bilinmeli ve açıklanmalıdır.

Yaş sebze ve meyve ile tahıl üretiminde kullanılan ziraî ilaçların ve hayvancılıkta kullanılan veteriner ilaçlarının kontrollü olarak kullandırılması şarttır. Hayvan yemlerindeki katkı maddelerine de çok dikkat edilmelidir. Çiftçilerimiz eğitim çalışmalarına alınarak, aşırı ilaç ve hormon kullanımının insan sağlığına olan olumsuz etkilerinin anlatılması lazımdır; yani, eğitilmesi gerekir. Bunun, sakatlık, erken yaşta ölüm ve erken doğumlarla irtibatının köylümüze anlatılması gerekir. Tarım zararlılarına karşı ülke çapında biyolojik mücadeleye geçilmesinin de ayrı bir önemi vardır. Bu arada, ihraç özelliği olan natürel tarıma geçiş teşvik edilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; basından izlediğimiz kadarıyla, yurtdışına gönderdiğimiz bazı gıda maddelerinde, kanserojen madde olarak kabul edilen aflatoksinin yüksek düzeyde bulunduğunu, yine, bazı sebzelerde pestisit düzeylerinin yüksek çıkması nedeniyle iade edildiğini hepimiz biliyoruz. Bunları üretenler hakkında hangi işlemler yapıldı? Bunların, iade sonrası akıbetleri ne oldu? İmha mı edildi, yoksa, içpiyasada mı tüketildi? İçpiyasaya sunulan sebze ve meyvelerin bugün kontrolü yapılıyor mu? Yurt içinde bunların tahlilini yapabilecek kaç tane laboratuvarımız var? Hal meyve, sebze girişlerinde bunların analizini yapabilecek laboratuvarlarımız kurulmuş mudur?

Yine, basından izlediğimiz kadarıyla, değişik vilayetlerde kaçak domuz üreten ve besleyen çiftlikler vardır. Mesela, İstanbul İlinde, Şişli, Gaziosmanpaşa İlçe belediye hudutları içerisinde çok sayıda domuz yetiştirilmektedir. Bunların etrafında izinsiz kesimhaneler türemiş ve kaçak olarak çalışmaktadır.

Bu domuzlar, İstanbul'un çöplerini yiyor, İstanbul'un çöplükleriyle besleniyor. Domuz, cam ve metal parçası hariç, kendi dışkısı dahil, her türlü besinle beslenebilen bir mahluktur. Yenilen şeylerin insan karakterine tesiri ilmî bir gerçektir.

1 domuz bir yılda üç veya dört defa doğum yapar. Bir batında 20'ye yakın yavru yapabildiği düşünülürse, ilk yavrularının da tekrar anneleriyle beraber doğum yaptığı hesaplanırsa, 1 domuz bir yılda 480 domuza ulaşmaktadır. Ülkemiz, domuz tehdidiyle karşı karşıyadır. Tarım ve bahçe ziraatında, bu durum, millî bir felakettir.

Domuz avı mükafatlandırılmalı, teşvik edilmelidir. Yurdumuzun her tarafında her dönemde serbestçe avlanılabilmesi sağlanmalıdır. Avlanmadan ortaya çıkan etlerin nerelerde, ne şekilde kullanıldığı da ayrı bir muammadır. Dana etinin yarı fiyatına piyasada alıcı bulduğunu hepimiz bilmekteyiz. Sadece İstanbul'da günde 10 ton domuz eti üretilmektedir. Bu, resmî kaynakların ifadesidir arkadaşlar. Bu 10 ton domuz etinden sadece 3 tonunun gittiği yerlerin adresi bilinmektedir, diğer 7 tonu kaçak olarak piyasada kaybolmaktadır. Bu 3 tonun dışında kalan 7 tonun izahı yoktur. Yıllardır domuz kesim yerlerinin üzerine neden gidilememiştir?

Hangi firmalara domuz eti ve domuz eti mamulleri kullanma izni verilmiştir; verilmiş ise, bu etler, nerede ve kimler tarafından tüketilmiştir? Domuz etiyle ilgili ürünleri satan müesseselerin, camlarında bunu belirtmeleri gerekmez mi?!. Büyük marketlerde domuz ürünleri ile diğer ürünlerin farklı reyonlarda teşhiri gerekmez mi ?!.

Değerli arkadaşlarım, domuz etinin en çok kullanıldığı et işletmelerinin başında, salam, sosis ve jambon imalathaneleri gelir. Domuz etiyle, domuz  yağıyla yapılan veyahut da bu ürünlerle karıştırılan jambon, salam ve sosisin kalitesi, imalatçı gözüyle, daha yüksek demektir; rengi ve kıvraklığı daha fazla demektir ve daha fazla tercih sebebidir. Kebap ve lahmacun üreten işyerlerinin, yemek fabrikaları gibi işyerlerinin hangi eti kullandıklarının bilimsel metotlarla tespiti ve denetimi şarttır. Aynı işyerinde, aynı imalathanede, haftanın muayyen günlerinde hem domuz hem de çift tırnaklı hayvan eti kullanma izni verilemez; bunun, farklı yerlerde, farklı amaçlarla olması, ayırt edilmesi lazım.

Yine bu arada, 10.2.2000 gün ve 23960 sayılı Türk Gıda Kodeksi  Et Ürünleri Tebliğiyle belirlenen sucuk türleri bölümünde  de haksızlık mı yapılmıştır?! Ülkemize has olan geleneksel Türk sucuğu ortadan kaldırılmıştır; geleneksel lezzet yok edilmiştir. O sucuk, bizim kültürümüzdü; o sucuk, Türkün damak zevkine uygundu; o sucuğun içinde ne olduğunu ülkenin her vatandaşı biliyordu; o sucuk, bugün, bu ülkenin en tanınmış gıda ürünüydü.

Şimdi, bunun içine neler konuluyor arkadaşlar; sakatat, tavuk eti, boyun eti, kanat etleri o sucukta yoktu; onun içinde sığır başeti, yürek, böbrek, dalak yoktu; onun içinde "sucuk benzeri ürün" ifadesi altında, bitkisel madde olarak bilinen soya ve nişasta bulunmuyordu.

Şimdi, 1 kilogram soya içine 4 kilogram su karıştırılabilir; bu, özleşmiş bir hamurdur. Dolayısıyla, 1 000 000 lira civarında olan bu karışımın maliyeti 250 000 liraya inmektedir. Burada vatandaş aldatılıyor, vatandaş et diye ot yiyor; birilerinin cebine haksız ve bol kazanç giriyor. Bu gıda ürünleri tebliğinin süratle değiştirilmesi lazım.

Getirilen, Gıda Kodeksi Et Ürünleri Tebliğine göre, etikette belirtilmek şartıyla, sucuğun içine kanatlı hayvan etleri, soya unu, sakatat, ciğer, yürek konulabilir; hatta, diğer tek tırnaklı hayvan eti de konulabilir; etiketinde yazma şartıyla; ibare budur.

Kanatlı hayvan etleri, sakatat çok çabuk bozulma özelliğine sahiptir, bekletilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Keskin, lütfen toparlayın.

Buyurun.

FAHRİ KESKİN (Devamla) - Oysa, bizim kültürümüzde sucuk, pastırma aylarca bekletilir ve saklanırdı.

Alınan ürünün üzerindeki karınca duası şeklinde yazılan etiketi kaç kişinin okuma imkânı vardır? Bazı firmalar da bu etikete "D. etiyle üretilmiştir" ibaresi koyuyorlar. Bu, domuz etini mi dana etini mi ifade ediyor, bunun anlaşılması mümkün değildir. Bunu, tüketici nereden bilir, tüketici bunu nasıl ayırt edebilir?! Otellerde, kahvaltı salonlarında kızartılarak önümüze gelen sucuğun etiketini nerede bulabiliriz, sucuğun etiketini nerede arayıp, bulacağız?!

Halka şeklindeki görünümüyle "Türk sucuğu" ifadesiyle, yıllardır benimsenmiş tadıyla, rengiyle, içeriğiyle toplumumuza mal olmuş bu ürünü, kendi piyasalarının önünü açmak amacıyla yok etmeye, ürünün itibarını bozmaya kimsenin hakkı yoktur. Acilen, sadece Türk sucuğuna mahsus olmak üzere ürün tebliğinin çıkarılması gerekir. Bu işin zor olduğunu biliyorum; ama, yapılması gerekir; bu bizim İktidarımız döneminde inşallah yapılır ve tüketicinin aldatılmasının önüne geçilir.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Halkın parası yok halka sucuk için!

FAHRİ KESKİN (Devamla) - Yine, gıda bankacılığının ülkemizde yer almasında faydalar vardır; buna da dikkatinizi çekmek isterim.

Gıda ürünlerinde planlamadaki ve pazarlamadaki noksanlıklar nedeniyle bazı zamanlar ürünler tarlada kalmakta ve bundan kimse istifade edememektedir. İhtiyaç fazlası gıda maddelerinin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını sağlayacak, vakıf ve dernekler tarafından kurulan gıda kuruluşları olarak, gıda bankaları gündemimize gelmektedir. 24 Ocak 2004'te Diyarbakır'da, 8 Mayıs 2004'te Konya'da, 18 Mayıs 2004'te de Gaziantep'te, dernek, vakıf ve belediyelerin gayretleriyle bu gıda bankacılığı kurulmuştur; yurdumuzda, halen, 3 tane vardır. Gıda bankalarıyla ilgili girişimler çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından sürdürülmektedir. Mesela, üretim fazlası olup satılamayan, tarlada kalan her türlü gıdanın, sağlığa uygun olmak kaydıyla, gıda bankalarına devredilmesi suretiyle, maliyet bedeli üzerinden gider kaydedilmesi, hükümetimizin 25 Aralık 2003 tarihinde vergi kanunlarında yaptığı değişiklikle hayata geçirilmiştir. Bunların teşviki ve değerlendirilmesi gerekir.

BAŞKAN - Sayın Keskin, lütfen toparlayınız.

FAHRİ KESKİN (Devamla) - Yine, gıda maddeleri imalathanelerinin denetimi Tarım Bakanlığında, satış yerlerinin denetimi de Sağlık Bakanlığındaydı. Bunların tek bir başlık altında toplanmasında büyük yarar görüyorum. Bu kanun bunu sağlayacaktır; yalnız, yeterli değildir. Aslî işi gıda olan, gıdadaki tek yetkili karar mercii durumunda olan bir gıda bakanlığının kurulması da gönlümün arzusudur.

İnşallah, bu ülkede bir gıda bakanlığı kurulur.

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keskin.

Sayın milletvekilleri, Hükümet adına, Sayın Bakan söz isteğinde bulunmuştur. Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Sami Güçlü'ye söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Teşekkür ederim efendim, sağ olun.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün, gündemdışı konuşmaların dışında, sektörümüzle ilgili çok önemli bir konuda bir yasal düzenlemeyi görüşüyoruz; evvela, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugünkü yasal düzenleme çalışmalarımızın da, toplumumuzun bütün kesimlerini ilgilendiren yönü dolayısıyla, onların geleceği, sağlığı için, gıda güvenliğinin temini yönünde doğru adımlar atılmasına vesile olmasını diliyorum. Katkılarınız için şimdiden teşekkür ediyor ve bu tasarıyla ilgili bazı hususları bu vesileyle dile getirmek ve görüşmeler sırasında gruplarının görüşlerini ve şahsî görüşlerini dile getiren arkadaşlarıma da çok kısa cevap vermek istiyorum. Özellikle, onların katkılarına, bundan sonraki maddelerde daha çok ihtiyaç duyacağımızı bildiriyorum.

Efendim, bugün, Meclisimizin çatısı altında, toplumumuzun bütün kesimlerini çok yakından ilgilendiren ve geleceğe daha ümitle bakmamızı sağlayacak bir kanun tasarısı görüşülüyor. Toplum sağlığının korunmasına ve gıda güvenliğinin sağlanmasına yönelik tedbirler, devletin en tabiî görevleri arasında bulunmaktadır. Bu husus "devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder" hükmüyle Anayasamızın 172 nci maddesinde yer almaktadır.

18 Haziran 2003 tarihinde, Bakanlığım ve Sağlık Bakanlığımız arasında bir protokol imzalanarak, 1995 yılında çıkarılan, Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunularak yasa haline getirilmesi hususunda mutabakata varılmıştır.

Burada, Sağlık Bakanımıza, bu hususta gösterdiği dirayet ve kararlılıktan dolayı teşekkür ediyorum. Aslında, hadisenin bir bakanlık bünyesinde toplanmasına ve mevcut uygulamadaki eksikliklerin giderilmesine yönelik bu yoğun çalışmaların ortaya çıkmasında, Sağlık Bakanımızın başlangıçta vermiş olduğu kararın ve o kararın arkasında durmasının çok büyük rolü vardır; kendilerine buradan şükranlarımı sunuyorum.

Ülke koşullarımızı gözönünde bulundurarak, ilmî esasları, uluslararası gıda yaklaşımlarını ve Avrupa Birliği ilkelerini dikkate alan, konuyu bir bütün halinde ortaya koyan, halkımızın duyarlılıklarına cevap veren modern bir gıda kanunu hazırlama gayreti içerisinde olduk.

Tüketilen gıdalardan dolayı kaygı duyulan, bu kaygının paylaşılacağı otoritelere ulaşmada zorluk yaşanan bir ülkede, insanların bahtiyarlığından ve ülkede esen rüzgârın hür olduğundan bahsetmek çok gerçekçi değildir. Milletvekilimiz Sayın Fahri Keskin'in, biraz önceki ifadelerini, aynen, bunun yansıması olarak görüyorum.

Bu ülkede, biz, yaşayan insanlar olarak, birkısım belirsizliklerden kaygı duyuyorsak, bu, ülkede birkısım hadiselerin, gerçekten, olumsuz gittiğinin açık ifadesidir.

Kanun tasarısının hazırlık aşamasında ve Yüce Heyetinizin önüne gelmesinden önce yapılan görüşmelerde, ilgili tüm tarafların öneri ve katkılarından yararlanılmış ve toplumsal bir konsensüs sağlanmaya çalışılmıştır. Çünkü, biz, ancak, halkın tüm unsurlarının taleplerine açık olan ve katılımcı bir anlayışla yürürlüğe konulan yasaların kalıcı olacağına inanıyoruz. Bu bağlamda, bakanlıklarımız, üniversitelerimiz, gıdayla ilgili kuruluşlar, ithalatçılar, ihracatçılar -yabancı sermaye- birkısım birlikler, odalar -TÜSİAD ve benzeri kuruluşlar dahil- ve meslek odaları gibi -grup isimleri olarak saydığım- kuruluşların görüş ve önerileri, çok uzun süren bir çalışmayla, bu tasarının bünyesine dahil edilmiştir.

Tasarının, hazırlık döneminde, toplumun tüm kesimlerinden geniş alaka da gördüğünü ifade etmek istiyorum. Kanun tasarısı, ilk olarak Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda, bunu takiben Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda detaylı bir şekilde görüşülmüş; her iki komisyon da, altkomisyonlarına havale ederek, konunun çok daha detaylı bir şekilde incelenmesi ve sağlıklı bir sonuç ortaya çıkması konusunda gayret göstermişlerdir. Ben, komisyon üyelerimize, huzurlarınızda ayrı ayrı teşekkür ediyorum; verdikleri emekler, bu çalışma bünyesinde, toplumumuza daha olumlu bir katkı yapma yönündeki gayretleri, sizlerin de takdirindedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda Kanununun amaç, hedef ve ilkeleri açısından sizlere özet bilgi vermek istiyorum. Gıda Kanunu, evvela, bir çerçeve yasa olup, gıdaların üretimi, ithalatı, ihracatı, pazarlanması, dağıtımı, satışı ve satış noktalarının mahallî idarelerle birlikte kontrolü, sertifikasyon ve denetimi aşamalarına ilişkin tanım, ilke ve işlevleri belirlemektedir.

Kanun tasarısıyla, gıda politikamızın esasları bir bütün halinde ortaya konulmakta ve gıda, başlı başına bir yasa konusu olmaktadır. Kanun tasarısıyla, gıda hizmetlerinin denetimi, izlenmesi ve koordinesinde sorumluluk bir tek otoriteye verilmekte ve bu konudaki yetki karmaşasına da son verilmesi hedeflenmektedir. Doğal olarak, bürokrasiyi azaltacağı ve sektörün karşısında tek bir muhatap bulunmasının üreticiden tüketiciye herkesi rahatlatacağı açıktır.

Tarladan sofraya gıda güvenliği yaklaşımı, gıda politikamızın temel ilkesini oluşturmaktadır. Bu ilkenin hayata geçmesiyle, gıdaların son ürün aşamasında değil, üretimden tüketiciye arz edilmesi aşamasına kadar tüm safhalarda izlenmesini sağlayacak bir sistem getiriliyor. Bir örnek vermek gerekirse, etkin bir denetimin, raftan toplatılan ve bozuk olduğu tespit edilen bir sucuk ya da salamın imha edilmesiyle sağlanamayacağı ve toplum sağlığının bu şekilde korunamayacağı açıktır. Kanun tasarısıyla getirilen sistem, geriye doğru gidilerek, bu ürünün bütün aşamalarının izlenilmesini sağlayan bir mekanizma içermektedir, içerecektir.

Merkezî otorite konumuna gelen Bakanlığımız, bu tasarıyla, gıdanın üretimi, tüketimi, denetimi, taşınması, ithalatı, ihracatı noktasında standartları, ulusal usul ve esasları belirleyecektir. Tasarıda belirtilen icraî tüm faaliyetler, Bakanlığın belirleyici usul ve esaslar dahilinde yürütülecektir. Bu hususta yeni birkısım oluşumlar, kurullar meydana getirilmektedir. Bunlardan birisi, gıdayla ilgili temel politikalarımızı belirlemeye, uygulamadaki aksaklıkları gidermeye yönelik olarak ulusal gıda meclisi getirilmiştir ve bu tasarıyla Avrupa Birliğiyle uyum konusunda oldukça ileri adımlar atıldığını biliyoruz. Ayrıca, tasarıda, bilimsel katılımın etkin kılınmasını içeren düzenlemelere yer verilmektedir. Ulusal gıda kodeksi komisyonu ve ulusal gıda meclisinin oluşturulmasından, gıdayla ilgili bilimsel ve teknik verileri araştırmak, düzenlemek, analiz etmek, değerlendirmek, yorumlayarak görüş oluşturmak üzere bilimsel komitelerin kurulmasına kadar birçok safhada bilim adamlarımızın katılımının sağlanmasıyla çok olumlu katkılar sağlanacağına inanıyorum.

Gıda sektörünün kayıt altına alınması ve içinde bulunduğumuz zaman döneminde yeni yaklaşımlar getirilerek, bu kapsamda "organik gıda", "genetik modifiye gıda", "fonksiyonel gıda" gibi yeni kavramlar kanun kapsamına girecek ve toplum hayatımıza yansıyacaktır.

Tüketici haklarının korunmasında yeni hükümler getirilmektedir ve ayrıca, kanun tasarısında, işyeri sorumluluğu tanımlanarak, gıda işletmelerince gıdanın ve gıdayla temas eden madde ve malzemelerin gıda güvenliği şartlarına uymasının temini esasları belirlenmiştir.

Ayrıca, cezaî düzenlemelerle, adil, uygulanabilir ve caydırıcı olmaları hedeflenmiştir; bu ahenkleştirilmesi zor hadise belli ölçüde ahenkleştirilerek uygulamaya konulacaktır.

Bakanlığımızın yetkilendireceği kamu ve özel kuruluşlar tarafından kalite risk analizi ve benzeri diğer konularda kontrol ve sertifikasyon hizmetleri yapılabilecek olması da, endüstriyel gıda güvenliği normları ve işlevinde gelişme sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, yasa tasarısının görüşülmesi esnasında bazı önergelerimiz olacaktır. Bu önergelerin, esas itibariyle, bazı yetkilerin yerel yönetimlere devrinden sonra ortaya çıkabilecek yeni durumların karşılanabilmesi amacıyla, merkezî otoriteyi yetkilendiren "Bakanlık" veya "Bakanlıkça" gibi ibarelerin "ilgili merciler" şeklinde değiştirilmesine matuf olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu, Gıda Kanun Tasarısının Türk gıda politikasının odak noktası olduğunu ifade ediyorum. Böylece, Türkiye, 2004 yılında, uluslararası düzenlemelerle uyumlu, modern ve dinamik bir gıda kanununa kavuşmuş olacaktır. Yasanın etkili, yaygın, sürekli ve izlenebilir bir şekilde uygulanması için, Bakanlığım ve ilgili birimleri, kamu yönetim reformuna uygun bir biçimde yeniden yapılandırılacaktır.

Bu kanun tasarısıyla, Bakanlığımıza yüklenen büyük sorumluluğun bilincindeyiz.

Ben, kanun tasarısının görüşülmesi sırasında vereceğiniz katkılar için şimdiden teşekkür ediyorum ve konuşmamın bu safhasından sonra, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Gürol Ergin Hocamın belirttiği bazı konularla ilgili görüşlerimi de ifade etmek istiyorum.

Tasarının Avrupa Birliğiyle uyum konusunda eksiklikleri olduğunu söylediler. Elbette, bununla ilgili örnekler, tabiî ki, bulunabilir; ama, tasarı, bu hususta oldukça uyum sağlayan bir mahiyettedir. Özellikle, 2002 yılında yayımlanan konsey tüzüğüyle, ilke, kavram ve işlev açısından büyük ölçüde uyumludur. Aynı zamanda, hayvan yemlerinde önemli bir yer tutan yem katkıları, yapılan son değişikliklerle, yine, uyumlu hale getirilmiştir; ama, bu, tabiî, tek başına önemli bir husus değildir.

Sayın Hocamın burada belirttiği birkaç husus var, onlarla ilgili konularda da kısa cevaplar vermek istiyorum. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ulusal gıda meclisine dahil edilmediğini söyledi. Bunların bir kısmının bugün vereceğimiz önergelerle dahil edileceğini kendileri de görecekler, bu konudaki ikazları için teşekkür ediyorum. Gıda denetiminde toplumun bütün kesimlerine aynı mevzuatın uygulanması da söz konusu olacak. Mezbahaların ayrı tutulmasını eleştirmişti; yine, bu konuda da bir ahenk sağlandı. Ayrıca, Dış Ticaret Müsteşarlığının haklarının saklı olduğu hususunda da bir düzenlemeyle karşınıza çıkacağız.

Onun dışında, Sayın Hocam, ihracatta geri dönen ürünlerle ilgili düzenlemede, mevcut hükümde bir eksiklik olduğunu söyledi. Onunla ilgili de "insan sağlığına zarar vermeyecek olanlar tespit edildikten sonra gerekli işlemler yapılacak" şeklinde, o tereddütü giderecek bir düzenleme, kanun metninde yer alacaktır; bilgilerinize sunuyorum.

Bunun dışında, Sayın Fahri Keskin'in, özellikle, sektörümüzde ortaya çıkan bir önemli konuda dile getirdiği ve âdeta, kendisini çok üzdüğüne şahit olduğumuz hadiseyle ilgili de onu sevindirecek birkaç cümle söylemek istiyorum. Elbette, bu ülkede yaşayan insanlarımız, kendi kültürel değerlerine uygun olarak, tükettikleri gıdalarla ilgili gönülleri rahat olmalıdır. Eğer, birinsan, bu konuda bir tereddüt yaşıyorsa, bunun izahını yapmak, bunu katlanılacak bir şey olarak söylemek elbette çok zordur, birkısım insanlar için de imkânsızdır. Bu ülkede yaşıyorsam, bu ülkenin vatandaşıysam, tükettiğim gıdalardan emin olmayı ben de isterim. Dolayısıyla, özellikle, domuz işletmelerinin birdenbire çok yaygınlaşması, akabinde, bunların tüketildiği ve insanların bilgisi dışında tüketildiği hususunda ortaya çıkan gerçek, tabiî, hepimizde çok büyük bir rahatsızlığa sebep oldu. Bunu en derinden hissedenlerden birisinin de ben olduğuma inanıyorum.

O günlerde, hatırlarsanız, çok kısa bir süre içerisinde bir kanun çıkardık ve akabinde de peş peşe iki yönetmelik yayımladık. Şu anda, ben, başta Sayın Milletvekilimiz olmak üzere, Meclisimizin çatısı altında bulunan diğer milletvekili arkadaşlarıma ve kıymetli vatandaşlarıma seslenmek istiyorum: Bu işletmeler şu anda tamamen kayıt ve kontrol altındadır. Bir başka ifadeyle, bu işletmelerin bünyesinde bulunan hayvan sayısı, kesilen hayvan ve bunların etleriyle ilgili her türlü bilgi kontrol altında tutulmaktadır; nerede muhafaza edildiği, nereye sevk edildiği ve nerede tüketildiğini bilmekteyiz. Ondan önce, bir belirsizliğin yaşandığını kabul ediyorum.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Kaçak et de kesiliyor.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Efendim, o zaman, müsaade ederseniz kaçak etle ilgili birkaç cümle daha söyleyeyim.

Ben, burada, nispeten kamunun inisiyatif kullandığını ve aksaklığı  giderebileceğine dair bir gelişmeyi paylaşmak istiyorum. Domuz çiftlikleriyle ilgili, şu anda gönlümüz rahat olsun. Bunların ruhsat alamayacak şartlarda olanlarının kapatılması, mallarına el konulması, gerekirse satın alınması, soğukhava depolarında bunların bekletilmesi ve piyasa şartlarında devredilmesi konusunda bir takip süreci devam etmektedir. Bir müddet sonra, ruhsatı olmayan işletmelerin kapandığını göreceksiniz; kapananlar vardır; ama şu anda elimde yeterli bir bilgi olmadığı için sayılarını veremiyorum.

Kaçak hayvan konusuna gelince; arkadaşlarımız dün akşam da bu konuyu dile getirdiler. Kurban bayramından sonra hayvancılık sektörümüzde bir sorun yaşandığını biz de sizler gibi çok yakından takip ediyoruz, biliyoruz. Burada, özellikle kaçak hayvan girişi, kaçak et girişi konusundaki spekülasyon hadiseyi aynen şu hale getirdi: Gerçeğinden daha çok etki yaptı ve piyasada özellikle büyükbaş hayvanların fiyatlarında çok büyük düşmelere yol açtı. Türkiye'de kaçakçılık yoktur demiyorum; ama, bugün için, geçen döneme göre nispî olarak daha fazla olduğuna dair hiçbir ifade yoktur, hiçbir belirti yoktur ve bununla ilgili hadiseye verdiğimiz önemi şu şekilde ifade ediyorum: Güvenlikle ilgili resmî bilgilerin dışında, istihbarî bilgilere dayanarak olayı takip ediyoruz; yani, artı, ona dayanarak takip ediyoruz.

Şu anda, ekonomik sebeplerle Türkiye'ye kaçak hayvan ve et girişi yoktur. Bu, hem serbest bölgelerden hem Trakya yöresinden hem denizlerden hem de doğudan... Bakın, doğudaki bütün giriş noktalarını kontrol altında tutuyoruz; çok iddialı bir cümle söylüyorum ve şu anda bu bölgelerden hayvan girişinin ekonomik sebebi yok. Yani, fiilen bu olmayacak anlamına gelmiyor; ama, ekonomik sebebi ortadan kalktı. Dolayısıyla, bunu takip ediyoruz. Bu konuda kimin bilgisi varsa ve yardımcı olacaksa onunla da işbirliğine hazırız, bunu önlemek zorundayız; bir tek sebebi var.

Arkadaşlar, bu sektörü canlandırmak için 2004 yılında Hükümetimizin aktardığı kaynak 500 trilyona yakındır. Biz, kaçak hayvan girişiyle bu sektörün gerilemesine ve bu emeğin heba olmasına razı olamayız, olmamalıyız. Kaçak hayvan girişini önlememiz üretimin sürdürülebilmesi açısından zorunlu bir şey; yani, işin hem iktisadî yönü var hem siyasî yönü var hem de bu, işin devamlılığı açısından şart. Dolayısıyla, bununla ilgili çok kararlı bir tutum içerisindeyiz; eğer, bu konuda ek bir bilgisi varsa paylaşmaya da hazırız; ama, biz, önleyici yönde çok kararlı bir davranış sergiliyoruz. İnşallah başarılı olacağım bu konuda. Yalnız, bunu ne kadar çok kullanırsak sektörün aleyhine oluyor; yani, siz, her "kaçak hayvan girişi var" dediğinizde, bu sektörün talep cephesi bundan etkileniyor ve fiyat aşağıya düşüyor; buna da sebep olmayın. Yani, biz, bu sektörü canlandırmak istiyorsak, doğru bilgi varsa kullanalım; ama, zan varsa, bunu da söylemeyelim. Yani "herhalde vardır..." Ama, arkadaş, "herhalde"si aleyhe işleyen bir mekanizma! Bunu niçin kullanıyoruz?!

Onun dışında, bu sektörün içine düştüğü durumu gidermeye yönelik olarak aldığımız tedbirin de bir serum etkisi yaptığını, bir doping etkisi yaptığını söyleyebilirim. O da, karkas ağırlığının her kilosu başına 1 000 000 lira teşvik pirimi, şu anda sektörün üretime devam etmesine imkân verecek; ama, bu, kısa vadeli bir tedbir. Uzun vadeli tedbir, yurt içinde talebi artırmak ve maliyeti düşürmekten başka değildir. Bunun da birçok sebebi vardır; ona girmek istemiyorum.

Efendim, gıdayla ilgili konuda, Türkiye'nin, bugüne kadar yaşadığı tecrübeleri değerlendirerek, sektörle ilgili tüm kuruluşların görüşlerini alarak, huzurlarınıza, doğru olduğuna inandığımız bir kanunu getirdik. Sizlerin katkılarını bekliyoruz, desteğinizi bekliyoruz. Toplumumuz açısından, bunun -biraz önce Sayın Milletvekilimizin de dile getirdiği bir yönüyle- belirsizlikleri ortadan kaldıran, ne yediğini, muhtevasında ne olduğunu ve ihraç ederken, tüketirken tedirginlik yaşamayan bir döneme geçmemize vesile olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'a ait.

Sayın Işık?.. Yok.

Bursa Milletvekili Sayın Şerif Birinç?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Sayın Muzaffer Gülyurt?.. Yok.

Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, tüm dünyada bilinen bir saptamayla, bir gerçekle başlamak istiyorum. Dünyadaki hastalıkların yüzde 70'i beslenmeden kaynaklanıyor; birinci saptama bu. Dünyadaki ölümlerin de yüzde 30'u beslenmeden kaynaklanıyor. Dünyadaki örgütlerin tanımlaması bu.

Beslenmenin, düzgün, dengeli, sağlıklı beslenmenin insan hayatındaki önemini en az benim kadar sizler de biliyorsunuz. Dolayısıyla, ülkemizde, şu anda, gerçekten, denetimsizlik nedeniyle kültürel anlamda olgunlaşmamış olmanın ve kısa yoldan para kazanma hissinin güçlenmesi nedeniyle bir gıda terörü oluşmuştur. Bu vesileyle, böyle bir kanunun çıkmasını çok uygun buluyoruz; tabiî ki kanuna ihtiyacımız var.

Bu, üç temele dayanıyor; birinci temel bilgisizlik, ikinci temel denetimsizlik, üçüncü temel eğitimsizlik. Bunların ışığı altında, biz, elimizden geldiği kadar, Gıda Kanunu içerisinde, insan sağlığına önem vererek bir şeyler yapmaya çalıştık; ama, değerli arkadaşlarım, sonuçta ne yapabildik, birazdan onları da açacağım.

Bakanlığın izin verdiği katkı maddeleri var; bunlara değinmek istiyorum. Bakanlık bunu tanımlamış; ama, eğitimsizlik ve kısa yoldan para kazanma hırsı, Bakanlığın izin verdiği katkı maddeleri dışında, farklı katkı maddelerini kullanmaya itiyor insanlarımızı.

Adana'da, daha geçen yıl bir maya fabrikasının kazanı patladı; 4 arkadaşımız hayatını kaybetti. Çıkan rapor sonucunda, bu olayın, Bakanlığın izni dışında katkı maddeleri kullanılmasından kaynaklandığı tespit edildi. Bunun için, yapmamız gereken, denetimleri artırmak ve buralardaki cezaî müeyyidelerle, yaptırımlarla onları caydırıcı olabilecek koşullara doğru çekmek olmalıydı.

Sayın Bakanım "bu tasarıda mümkün olduğu kadar tüm kurulların görüşünü aldık" dedi; ama, bakın, bu tasarının üç yönü var; birincisi çevre, ikincisi gıda, üçüncüsü tüketici. Bu tasarı hazırlanırken, Gıda Mühendisleri Odası katıldı; ama, az önce Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın milletvekilinin de belirttiği Codex Alimentarius adında uluslararası bir örgütün toplantısına çağrılabilen Tüketici Koruma Derneği buraya çağrılmamıştır, hiçbir dönemde burada bulunmamıştır. Ben, direkt Genel Başkanlarıyla görüştüm, "orada bulunmadım" dedi. Üstelik, Çevre Mühendisleri Odası da çağrılmamış. Siz, gıda üretiminin çevreyle ne alakası var diyemezsiniz.

Arkadaşlar, bakın, ben konuştum, üç şeyi öğrendim; bilmiyordum; değerli arkadaşlar, bilmiyordum, ama öğrendim. Arkadaşlar, olumlu bir şeyler getirdiler önümüze. Biz, diyalogdan yanayız.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Çoğu yeri de tercümedir.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Doğru söylüyor milletvekilim; birçok yeri de tercüme.

Bakın, elimde yönetmelik var. Siz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 28 aktif maddenin 24'ünde yönetmeliğe atıfta bulunan bir kanun gördünüz mü?! İşte, burada; bütün maddeleri yazdım, Sayın Grup Başkanvekilime de bunu takdim edeceğim. Biz, aslında, burada kanun çıkarıyoruz; ama, birçok şey eksik tanımlanmış.

Arkadaşlar, işyeri sorumluluğunun kültürel yetkinliği, ehliyet sahibi olması bile eksik tanımlanmış; herhangi birisini işyeri sorumlusu yapabileceğiz. Üç yıllık, beş yıllık... Düzeltelim diyorlar, düzeltelim; ama, arkadaşlar, birçok yerde bu eksiklikler var. Biraz sonra, cezaî eksiklikleri de anlatacağım.

Değerli arkadaşlarım, bakın, çevresel etkenleri açısından -üretim yapan işyerlerine de, Bakanlıklara da söylüyorum- lütfen bizleri eğitin. Ben, insan sağlığı için, aldığım ürünün üstünde arıtma amblemini görmek istiyorum; 3 lira fazlaysa alacağım. Evet, yoksulluk sınırında, açlık sınırında yaşıyoruz; ama, paramız yok diye, hayatımıza kastedecek ürünleri, sürdürülebilir bir yaşam anlayışının karşısındaki beslenme alışkanlığını da ısrarla sürdüreceğimizi kabullenemeyiz. Oraya, filtresi varsa o tesisin, bacasını bassın; arıtması varsa, onun da amblemini bassın; lütfen; biz de, bilerek alalım. Yurt dışına gidin, bütün ürünlerin üzerinde "green certificate" (yeşil enerjiyle üretilmiştir) damgası vardır. Tüketici onu bilir; gider, raftan onu alır ve gerekirse 1 lira fazla öder. Bu, tüketici tercihidir; ama, biz, birkaç şeyi öğrenemedik. "Hijyen" deyince, öğrendiğimiz tek şey elimizi sabunlamak. Ekmek için "hijyen ambalajda satılacak" diye yönetmelik çıktı; aldığımız ekmeklerin üzerinde üretim yerinin etiketi dahi yok. Eskiden fırın isimleri olurdu; şimdi, fırının ismi dahi yazmıyor; bakkala dahi gitsen bir iddiada bulunamazsın. Değerli arkadaşlar, bu tür eksiklikler varken, biz, Türkiye'de gıda terörünü nasıl önleyeceğiz?!

Bakın, çevresel anlamda birkaç şeyi daha söylüyorum. Bütün arkadaşlarımız bilir ki, karayollarında, egzoz gazı bile -karayolundan geçerken Sayın Tarım Bakanımız da şahit olmuştur; çok duyarlıdır kendileri, mutlaka ilgili yerleri bilgilendirmiştir ve önlem almaya çağırmıştır; ama, yapacak bir şey yok- yolun 3 metre, 5 metre kenarındaki bitkinin sağlıklı yetişmesini engelliyor. Biz, daha, peynir suyunun kokusunu gidermeyi dahi başarabilmiş değiliz. Dünya başarmış mı; dünyada da başarılamadı; yani, başarılamayan yerler var. Dolayısıyla, eğer, bir gıda yönetmeliği, gıda kanunu hazırlanacaksa, mutlaka, bu denge kurulmalıdır. Dengenin aslı, gıdanın teknik yönleridir; ikincisi tüketici haklarıdır; üçüncüsü çevredir. Değerli arkadaşlarım, bunların üçü birden, sürdürülebilir yaşam anlayışımıza hizmet eder.

Bizim bir görevimiz de caydırıcı olmaktır. Bu kanun metni, açıklıkla yazılmadığı gibi, cezaî müeyyideler açısından da caydırıcı olma özelliğini taşımamaktadır. Onu, biraz uzun olduğu için, madde madde, az sonra, size açıklayacağım. Lütfen beni iyi dinleyin. Aynı komisyondan çıkmış iki kanun tasarısı arasında, cezaî açıdan ne gibi büyük çelişkiler olduğunu birlikte tespit edelim ve birlikte düzeltelim. Bu ülke hepimizin. Her zaman söylediğim gibi, buradaki milletvekillerinin de, insan sağlığına en az benim kadar duyarlı olduğunu biliyorum. Hepsi duyarlılar; ama, burada, tasarı içerisinde yapabileceğimiz küçük değişiklikler, bundan sonraki sorunların üstesinden gelmek için, hem idarecilerin hem yöneticilerin hem de bizim önümüzü açacaktır. Aksi takdirde, gıda teröründen kaynaklanan her yaşam kaybının, her insan kaybının, bizim üzerimize bindirilmiş çok büyük yükü olur. Gün geçmiyor ki, bir televizyon programında, gıdayla ilgili sıkıntı çekmiş, gıdayla ilgili terörden etkilenmiş bir tek vatandaşımızı görmeyelim; her gün görüyoruz.

Bu konuda en büyük sıkıntımız, seçilmişler, üzerine gitmiyor arkadaşlar, gitmiyor. Bu iş belediyelerde; arkadaşlarımız seçilmiş; fakat, yeniden seçilebilme kaygısıyla, buradaki denetimlerini yeterince, zabıtalarıyla yapamıyorlar. Denetim yetkisi sadece onlarda değil ki; kimde; sağlık müdürlüğüyle ortak denetimleri de var. Vallahi, sağlık müdürlüğü ile zabıtanın denetime çıkacağı günü sağır sultan bile biliyor, nereye gideceğini de biliyor artık.

RECEP KORAL (İstanbul) - O kadar da değil!

TACİDAR SEYHAN (Devamla) Ancak, arkalarına kamera alırlarsa, onu görsel olarak teşhir etmek istediklerinde, neredeyse Arena programlarında görüyoruz; ondan sonra...

Bana "o kadar da değil" diyor arkadaşım; ama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP KORAL (İstanbul) - Bir tarafı yaparken, bir tarafı yıkmayalım.

BAŞKAN - Efendim, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Hemen tamamlıyorum.

Tabiî, arkadaşımın hassasiyetine de katılıyorum; yani, gıda konusunda sürekli, böyle, olumsuzlukları söyleyerek, toplumun sağduyusunu ve hassasiyetini bir noktaya çekip, insanlarımızı irrite eder bir konuma çekmeyi ben de çok haklı, mantıklı bulmuyorum. Çok sağlıklı, sağlam bir uyarıdır; ancak, bizim burada yapmak istediğimiz, toplumu tedirgin etmek değil; toplumu var olandan farklı yönlendirmek de değil; sadece, uyarı görevimizi yaparken, düzenlemek için, milletvekilleriyle bütünlük çağrısı yapmaktır.

Hepinize, anlayışınız için teşekkür ediyor; sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru sormak isteyen arkadaşlarımız var; soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Ersin, buyurun.

Sayın Ersin, çok kısa ve öz olarak soru rica ediyorum, yorum değil.

AHMET ERSİN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanımdan cevabını almak istediğim bazı konular var.

Sayın Başkanım, bir süreden beri, İzmir'de yayın yapan Yeni Asır Gazetesi ve Kanal Ege Televizyonunda, günlerce, beyaz ekmek ve diğer mamullerde, daha doğrusu beyaz ekmek üretiminde katkı maddelerinin kullanıldığına ilişkin haberler yer aldı. Ayrıca, bu kanserojen etkisi olan maddelerin birkaç yıl önce Tarım Bakanlığının izniyle ithal edildiği, Türkiye'ye sokulduğu, sonradan, kanserojen etkisi olduğu nedeniyle ithaline izin verilmediği ve bu iznin geri alındığı ileri sürüldü, bu şekilde haberler yer aldı.

Şimdi, Sayın Bakanımdan şunu sormak istiyorum: Beyaz ekmek ve diğer ürünlerde kanserojen katkı maddeleri kullanıldığı doğru mu? Bunu tespit edecek konuma sahip laboratuvarlarınız var mı? Kontroller yapılıyor mu?

İkinci sorum: Kanserojen katkı maddelerinin ithaline izin veren -ki, kanserojen etki yaptığı biline biline bu maddelerin ithaline izin verilmişse, bu, bence bir insanlık suçudur- zamanın Tarım Bakanı ve diğer yetkililer hakkında bir yasal işlem yapmayı düşünüyorlar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Budak, buyurun.

NECDET BUDAK (Edirne) - Benim iki sorum olacaktı; birincisi, ekmekteki katkı maddeleriyle ilgili; özellikle benzoilperoksit, azodikarbonamid ve potasyumbromatla ilgili, bunların un fabrikalarında kullanıldığı ve ithal izni verildiğiyle ilgili; arkadaşımın sorusunun aynısıydı; o nedenle ikinci soruya geçiyorum. Yani, gerçekten ithalatı yapılıyor mu bu maddelerin? Yaklaşık 1 000 un üreticisi var. Bunlar gerçekten denetlenebiliyor mu? Bu konuda nasıl bir denetim mekanizması var?

İkinci sorum şu: Avrupa Birliği ve Amerika'da, özellikle transgenik ürünler bakımından bir dünya savaşı var gıdada. Amerika'da kullanıldığını biliyoruz; Avrupa Birliği de izin vermek üzere. Türkiye'ye, geçtiğimiz yıl itibariyle birçok transgenik ürün ithal edildi. Şimdi, Türk kamuoyuna ben karamsar tablo çizmek istemiyorum; ama, aydınlatılması gerektiği için soruyorum; Türkiye'ye ithal edilen transgenik ürünlerin gerçekten transgenik olup olmadığı test ediliyor mu? Türk Halkı, transgenik, yani genetik olarak değiştirilmiş ürünleri tüketiyor mu?

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

Sayın Kartal, buyurun.

MEHMET KARTAL (Van) - Sayın Bakanım, geçen yıl, et ve balık kurumları, kilosu 5 000 000-5 500 000 liradan alım yapıyordu; ancak, ödemeleri dört beş ay sonra oluyordu. Bu yıl da yine aynı fiyatlarla, üstelik de yine dört beş ay sonra ödemenin yanında, bir de, Van Et ve Balık Kurumu alımları da durdurdu. Bunlar için bir düzeltme, iyileştirme düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kartal.

Sayın Üstün, buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakana şunları sormak istiyorum:

Birincisi; yasanın, mevcut haliyle, Avrupa Birliği Uyum Mevzuatıyla ne kadar benzerliği var?

İkincisi; halkın yediği etlerdeki ilaç kalıntıları ne kadar denetleniyor?

Üçüncüsü; mevcut yasanın çıkmasından sonra 5 000 yeni personel ihtiyacı var, Devlet İstatistik Enstitüsünün işyeri ve Bakanlığın kontrol mevzuatına göre. Bu 5 000 personeli nereden karşılayacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Sayın Ergin, buyurun.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Ben şunu kısaca soracağım: Bugün, canlı hayvan ya da et ithalatı yapılmakta mıdır? Eğer yapılmıyorsa, önümüzdeki bir yıl için yapılması düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, teşekkür ediyorum arkadaşlarımın sorduğu sorulara.

Evvela, Sayın Ersin'in sorularından başlayarak cevaplandırmak istiyorum.

Son zamanlarda kamuoyumuzu yoğun olarak meşgul eden, beyaz ekmekte kullanılmaması gereken birkısım katkı maddeleriyle ilgili konuyu dile getirdi. Sağlık Bakanımız konuya çok yakın ilgi gösterdi. Tarım Bakanlığı uzmanlarıyla birlikte Sağlık Bakanlığı yetkilileri, bu konuda haberler basında çıktığı andan itibaren ilgilendiler ve ilk ortaya konulan sonuç şudur: Biraz önce Sayın Necdet Budak'ın da isimlerini belirttiği bu katkı maddelerinin ülkeye gıda maddesi olarak ithali ve gıdalara katılması, mevzuatımıza göre yasaktır. Bununla ilgili herhangi bir ihmal ve kusur söz konusu değildir.

AHMET ERSİN (İzmir) - İthali yasak, tamam; ama, var mı yok mu Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - İkincisi, ekmekle ilgili konularda, yine, Sağlık Bakanlığımız, Ankara İlinde yapmış olduğu denetimlerde ekmekte böyle bir katkı maddesine rastlanmadığını bizzat incelediler ve kamuoyuna da açıkladılar bunu; ama...

AHMET ERSİN (İzmir) - Ankara'da... Diğer illerde?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Şimdi, bununla ilgili olarak bizim esas aldığımız bir kararı, şimdi, bu vesileyle size ve kamuoyuna da duyurmak istiyorum. Esas, bu ürünler, bu katkı maddeleri ekmeğe değil, un işleme sırasında  katılan maddelerdir; yani, ekmeğe lazım olan bir şey değildir.

AHMET ERSİN (İzmir) - Una?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Una; evet.

Bununla ilgili olarak, yaklaşık iki yıl önce benzer bir spekülasyon, ülkemizde aynı şiddette bir etki ortaya koymuştur. O zaman, yine, yapılan bütün incelemelerde böyle bir katkı maddesinin kullanılmadığı tespit edilmiştir.

Şimdi, biz, bu bilgiye rağmen, bu denetimlerimize rağmen, pazartesi günü, Ankara, Konya, Gaziantep, Çorum, Samsun, Mersin ve Tekirdağ'da un fabrikalarından numuneler aldık ve dolayısıyla, kamuoyumuza, bununla ilgili sonuçları açıklayacağız; böyle bir tereddüte mahal olmadığını, belirsizliğe mahal olmayacağını göstereceğiz. Dolayısıyla, şu anda kamuoyunun gösterdiği hassasiyeti, bizim de, yetkililer olarak, kamu otoritesi olarak takip etmeyi ve bu konuda açıklayıcı, tatmin edici bir bilgiyi sunmayı görev kabul ediyorum. Dolayısıyla, hassasiyetinize teşekkür ediyorum.

Ayrıca, dolayısıyla -sorunuzun ikinci kısmıyla ilgili olarak- ithal edenlerle ilgili şu anda herhangi bir işlemin başlatılmasına gerek olmadığını düşünüyorum.

Sayın Necdet Budak ise, bu transgenik bitkilerle ilgili konuda düşüncelerini ifade ettiler ve eğer yanılmıyorsam, Türkiye'nin bu konudaki tedbirlerini sordular. Şimdi, gerçekten de, dünyada bu alanda çalışmaları hızla yürüten, tüketen ve teşvik eden bir mekanizma var; Amerika Birleşik Devletlerinin merkez olduğu bir grup ve bir de Avrupa Birliğinin daha ihtiyatla yaklaşan bir ülke grubu var; ama, bugün, Avrupa Birliğinde bu nitelikteki ürünlerin tüketim oranı yüzde 30'lara yaklaşmış durumda zaten ve başta İngiltere olmak üzere, kendi ülkesinde üretimi konusunda bir arayış içerisinde ve bugüne kadar, başta Amerikan toplumu olmak üzere, dünyanın gelişmiş ülkelerindeki sağlığa çok özen gösteren toplum kesimleri de, bu ürünlerin insan sağlığına zararı hususunda tereddütlerini tam anlamıyla ortaya koyacak, ispat edecek bir sonuç da elde edememişlerdir.

NECDET BUDAK (Edirne) - Biz tüketiyor muyuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Yani, tereddüt, ihtiyatlı davranış vardır; ama, bunu destekleyecek bir bilimsel sonuç da ortaya çıkmamıştır. Dolayısıyla, buna karşı olan kaygılar ve ihtiyatlı tutum yavaş yavaş zayıflamaktadır ve ülkelerde bu ürünler kullanılmaktadır. Türkiye'de de, ithalatla ilgili konularda, bu hususta bir kayıt, bir inceleme söz konusu değildir. Ülkemizde de bu tip ürünlerin girişiyle ilgili düzenli bir kontrol mekanizması olmadığı için, yem bitkisi olarak girmesi söz konusudur. Ancak, yine, bilimsel araştırmalar, hayvanlarda kullanılan bu ürünlerin, insanlara, bir değişime uğrayarak geçtiği konusunda hiçbir kesin netice de ortaya koymuş değildir. Ama, burada, bugün, tümü üzerindeki konuşmalar sırasında da dile getirilen bir ifadede denildiği gibi -şu anda hangi konuşmacımızın bunu yaptığını hatırlayamadım; ben de onu tekrarlıyorum- tüketicinin bilgi edinme hakkı asıldır. Dolayısıyla, bize düşen görev, bu yasayla birlikte, hatta bu yasadan çok daha önce, insanların tükettiği ürünlerin hangi nitelikte olduğunu bilme hakkını kendilerine vermeliyiz.

Dolayısıyla, böyle bir sorumluluğumuz olduğunu kabul ediyorum. Bununla ilgili, tüketicilerimizin, hangi ürünlerin hangi nitelikte olduğu hususundaki bir bilginin etiketlenerek bilgi sahibi olması halinde tüketmesinin de kendi iradesine kalacağını düşünüyorum. Dolayısıyla, Sayın Necdet Budak'a da, görevimizin, bu kısa dönem içerisinde bu yönde olduğunu ifade ediyorum.

Sayın Kartal ise, Et ve Balık Kurumuyla ilgili düşüncelerini söyledi. Şimdi, evvela, Et ve Balık Kurumu, şu anda Özelleştirme İdaresinin bünyesinde. Ülkede, biraz önce konuştuğumuz hayvancılık sektörüyle ilgili sorunlar ve bir destek ödemesinin yapılma şartını dile getiren birisi olarak, düzenleyici bir kuruma ne kadar ihtiyaç duyduğumu ifade etmiş oluyorum. Yani, Türkiye'de biz hayvancılık sektörünü geliştireceksek, müdahale kuruluşuna ihtiyaç vardır. Bu müdahale kuruluşu, geçmişteki fonksiyonuyla Et ve Balık Kurumu olabilir veya başka bir kurum olabilir; ne olduğu o kadar önemli değil; ama, bizim, bu sektörü, belli bir seviyede, sürdürülebilir şekilde, üretimini sürdürebilecek şekilde, kontrollü  bir şekilde geliştirebilmemiz için bir müdahale kuruluşuna ihtiyacımız var. Bakanlık olarak bununla ilgili bir çalışmayı da yürütüyoruz; ancak, çok hızlı hareket ettiğimizi söyleyemem; ama, söktürün böyle bir kuruma ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Yani, genel bir cevap veriyorum; çünkü, bu piyasa mekanizması zaman zaman bazı sektörlerde çok olumsuz sonuçlar doğuruyor. Böyle anlarda müdahaleye ihtiyaç var.

Sayın Üstün ise, mevcut yasanın Avrupa Birliğiyle uyum konusunu ifade ettiler. Ben, Sayın Gürol Hocamın tümü üzerindeki konuşmasında dile getirdiği konuları cevaplandırırken, özellikle, yasanın bütünü, ilkeleri, kavramsal yönü ve yemle ilgili kısımlarına ilişkin bazı örnekler vermiştim. Bu hususta, işin esası itibariyle, uyum konusunda bir ahenkleşme söz konusudur; ama, tabiî, bunun yüzde yüz olması da şart değildir. Yani, kendi toplumumuzun da, henüz, birkısım yönden, intibak konusunda bir zamana ihtiyacı olduğu da ortadadır. Zaten bu konuda epey zamanımız da vardır.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Yasa tekrar gelecek yani Sayın Bakan?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Gelebilir; yani, bir mahzuru yok.

Bu personel istihdamını nasıl sağlayacağımızı,  nasıl temin edeceğimizi sordular. Evvela, arkadaşlar, bu konuda çok büyük bir problemin olmayacağını düşünüyorum. Bir kere, Sağlık Bakanlığımızın bünyesinden transfer edeceğimiz insanlar var; yani, geçmişte denetim fonksiyonunu gören tecrübeli bir kadronun bu vesileyle bizim bünyemize transferi söz konusudur. Bakanlığım bünyesinde, tabiî, bu işlere yatkın çok sayıda uzman insan vardır. Elbette, kısa süreli bir eğitimden sonra bu denetim fonksiyonunu gerçekleştirebiliriz. Onun dışında, açıktan atama konusunda, sanıyorum 1 500 kadar elemanın -rakamda birazcık sapma olabilir- bu yıl istihdam etme imkânını bulacağımız yeni personelden 1 500'ünün Tarım Bakanlığına, bu maksat için tahsis edildiğini ilave olarak söylüyorum; ama, kendi kadromuz içerisinde bu işe yatkın insanların da meslekiçi bir eğitime tabi tutularak, bu fonksiyonu rahatlıkla görebileceğine inanıyorum.

Burada hepimize düşen görev, denetim mekanizmasının yeni bir anlayışla, özenle yerine getirilmesi konusundaki bir gayrettir. İnşallah, bunu etkili bir şekilde yerine getirebiliriz.

Sayın Ergin'in sorusuna gelince efendim...

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakan, etteki ilaç kalıntılarıyla ilgili...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, bana gelen notu aktarıyorum: Ülkemiz genelinde münferit ve bölgesel olarak çeşitli ürünler bazında ilaç kalıntısı izlemesi yapılmaktadır. Üretilen, ithal edilen ve piyasaya arz edilen gıdalarda ilaç kalıntıları izleniyor, numune alınıyor, laboratuvarda analizi yapılıyor; seralarda, hallerde kontroller başlatıldı. Ben, bunu daha önce de ifade etmiştim. Gıdalardaki katkı, kalıntı ve bulaşıkların izlenmesi konusunda yürütülen projeyle ilgili kitapçığı da bugün önüme getirmiş oldular. Bu bilgiyi bu şekilde aktarıyorum.

Yalnız, bu ilaç kalıntıları konusunda bir ilave cümle söylemek istiyorum. Biraz önce yaptığım konuşmada da ifade ettiğim gibi, bu ülkedeki insanları kesinlikle tedirginlik duygusundan kurtarmak zorundayız. Seracılığın çok yoğun olarak yapıldığı 5 ilimizde, dört aydır, üretim safhasında sürekli numuneler alarak, bunların analizlerini yapıyoruz. Sevinilecek bir hususu belirteyim: Bugüne kadar almış olduğumuz numunelerde -mesela, Antalya'da 400'ün üzerinde numune aldık- standardın üzerinde bir ilaç kalıntısına rastlamadığımızı duyurmak istiyorum. Yani, bununla ilgili üzerimizde mevcut olan baskıyı ifade etmek ve o konudaki tedirginliği yok etmeye yönelik olarak çok daha kapsamlı bir değerlendirme sistemini kurmak zorundayız. Bunu, toplumumuzun beklentisini gidermek açısından yapmamız gerektiğine inanıyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, süremizi aştık; ben, cevapların rahat verilebilmesi için, size gereken imkânı da tanıdım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Çok teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN - Eğer, son sözleriniz varsa, onları da alacağım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, müsaadenizle, Sayın Ergin Hocamın sorusuna bir cümleyle cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Tabiî...

Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - İçerisinde bulunduğumuz dönemde, canlı hayvan ve et ithalatıyla ilgili bir düşünce yoktur; bırakın kararı, düşünce yoktur. Ülkemizde hayvancılık sektörünü geliştirme konusundaki gayretimiz ortada iken, bugün için böyle bir gelişmenin söz konusu olmayacağını ifade edebilirim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Soru-cevap kısmı da tamamlandı.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.34


 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.50

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

428 sıra sayılı kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/238) (S. Sayısı: 428) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 1 inci maddesini okutuyorum:

GIDALARIN ÜRETİMİ, TÜKETİMİ VE DENETLENMESİNE DAİR KANUN HÜKMÜNDE

KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1. - Bu Kanunun amacı, gıda güvenliğinin temini, her türlü gıda maddesinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin teknik ve hijyenik şekilde üretim, işleme, muhafaza, depolama, pazarlama ve halkın gereği gibi beslenmesini sağlamak, üretici ve tüketici menfaatleriyle halk sağlığını korumak üzere gıda maddelerinin üretiminde kullanılan her türlü ham, yarı mamûl ve mamûl gıda maddeleri ile gıda işlemeye yardımcı maddeler ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin güvenliğine ilişkin özelliklerinin tespit edilmesi, gıda maddeleri üreten ve satan işyerlerinin asgari teknik ve hijyenik şartlarının belirlenmesi, denetiminin yapılması ve gıda maddeleri ile ilgili hizmetlere dair usul ve esasları belirlemektir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, birinci bölümde yasanın önemini anlatmak istiyordum sizlere; ama, gördüm ki, yasanın geneli hakkındaki görüşmelerde yasanın önemi Parlamentodaki tüm arkadaşlarım tarafından çok iyi kavranmış, anlaşılmış ve gündeme getirildi. Yasanın geneli hakkındaki görüşmeler aşağı yukarı her şeyi açık ve net ortaya koydu. Ben de kısaca düşüncelerimi geçmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı, üretimden başlayarak gıda sanayimizi, gıda pazarlamacımızı ve tüketime kadar tüm safhaları kontrol altına almak, denetlemek üzere hazırlanmış bir tasarı. Bu tasarının esas amacını düşünürsek sevgili arkadaşlarım, Avrupa Birliğine hazırlık için atılan adımlardan bir tanesi. Başka devletlerle yaptığımız anlaşmalar için bu yasayı çıkarmamız gerekir. Vatandaşlarımızın gönül rahatlığıyla yiyip içebilmesi için bu yasa önemli. Kısaca, vatandaşlarımıza saygımızın gereği bu yasayı çıkarmamız gerekir.

Değerli arkadaşlarım, ülkenin geleceğini, çiftçimi, sanayicimi, tüm insanlarımı ilgilendiren bu kadar önemli bir konu; ama, şöyle bir düşünürsek, Adalet ve Kalkınma Partili sözcü arkadaşlarım da, Avrupa Gıda Tüzüğüne uygun bir tasarı, gıda sektörünün gelişmesini sağlayacak bir tasarı diye bahsettiler.

Ben, şunu hatırlatmak istiyorum sizlere: Bu tasarı, 1995 yılında kanun hükmünde kararname olarak çıkarıldı; ama, 1995'ten bu yana hiçbir adım atılmadı, gereği de yapılmadı, istenildiği şekilde uygulanmadı da. Bugün, bu kanun hükmünde kararnameyi yasa haline getiriyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti geçmiş hükümetleri ve bugünün AKP Hükümeti ne yaptı; bu yasanın altyapısını hazırladık mı?! AB üyesi ülkeler, kırk yıldır, bu yasanın gereğini, üreticisinden, sanayicisinden tüketicisine kadar, hatta tüketim sonrasını izlemeye varana kadar gerekli çalışmaları yaptı, yıllar önce, su dedi -dikkatinizi çekiyorum- toprak dedi, tarımsal üretim dedi sevgili arkadaşlarım. Peki, ben ne yaptım; ben derken, bizler, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ne yaptık; biz, yirmi yıldır üreticimizi yok saydık, yirmi yıldır gözardı edilen konulara bugün de yeteri kadar el uzatamadık, katkı koyamadık diye düşünüyorum sevgili arkadaşlarım.

Bu sürece geçmişte katılanları düşünüyorum; inanın, aklıma bir şey geliyor; ama, o kelimeyi kullanmaya dilim varmıyor sevgili arkadaşlarım.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Kullanma o zaman!

NECATİ UZDİL (Devamla) - Onun için kullanmadım.

Değerli arkadaşlarım, peki, bu yasa çıktı da, bu yasa çıktıktan sonra bizim gıda sanayimiz ne olacak? Tarımsal sanayimiz ne duruma düşecek? Şu an ne durumda, yarın ne duruma düşecek diye düşünüyorum sevgili arkadaşlarım.

Şöyle bir düşünelim; demin Sayın Bakanım "Et ve Balık Kurumu, Özelleştirme İdaresinde" dedi. Arkadaşlar, dikkat edin, orası "Özelleştirme İdaresi" değil, oralar "kapatma idaresi" oldu. Süt fabrikalarını düşünün, özelleştirdik mi; hayır, kapattık sevgili arkadaşlarım. Et ve Balık Kurumları da, dikkat edin, kapatılıyor. O nedenle, buradan şunu da hatırlatmak istiyorum size: Özelleştirme yapacaksak yapalım; ama, gelin, özelleştirme yapıldıktan sonra, hiç  olmazsa on yıl, hadi vazgeçtim, beş yıl bu işe devam etmelerini sağlayalım ki, o fabrikalar, o işyerleri kapanmasın; oranın üretiminden benim halkım mahrum kalmasın, orada çalışan benim işçilerim işsiz kalmasın diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, vaktimin azaldığının farkındayım, o nedenle şunu söylemek istiyorum: Yasayı çıkardık, doğru, yasayı çıkardık; ama, bu yasa gereği bu üretimi yapacak kişilerin üretim yapabilmesini sağlamamız gerekir, sağlıklı üretim yapabilecek şartları üreticilerimize hazırlamamız gerekir. Ayrıca, bu üretim yapıldıktan sonra, bu sağlıklı gıdalardan benim yurttaşımın, benim vatandaşımın faydalanabilmesi için, vatandaşlarımızın belli bir gelir düzeyine kavuşturulması, onlara, belli bir gelir sağlanabilmesi önemlidir. Kanun Hükmünde Kararname 1995 yılında çıkarıldı; ama, bugüne kadar, ne yasayı uygulayabildiniz ne de vatandaşlarımız, yasa gereği, sağlıklı gıdayı alma olanağı bulabildi.

Değerli arkadaşlar, dikkat edin, biz, gelişmiş ülkelerden yıllarca et getirdik, süt getirdik -arkadaşlarım bahsettiler, sadece, ismini söyleyeceğim- transgenik mısır getirdik, soya getirdik.

Değerli arkadaşlarım, işin en acı yönü de bence şudur: Hep birlikte görüyor ve marketlerde arıyoruz; yoğurt, yoğurt... Yoğurt, Anadolu'nun sembolü. Avrupa'ya gittiğimiz zaman, onu "Türk ürünü" diye takdim ediyoruz, yoğurdumuzla övünüyoruz; ama, artık, marketlerin raflarından "Danone" adı altında yoğurt ve süt ürünleri alıyoruz. Evet, Türk yoğurdu; ama, o isme para ödeniyor.

Sayın Bakanım, son günlerde, internet sitelerinde, bizim yerli gıda üreticilerimizin aleyhlerinde "bazı gıda maddelerinde domuz eti kullanılmakta, imalathaneleri kirli" diye propagandalar yapılmaktadır. Bunları tespit edecek kuruluşlar, Bakanlık kurumları belli. Yerli gıda üreticilerimizin zarara uğramamaları, belirli kesimler tarafından güç durumda bırakılmamaları için, bence, Bakanlıkça gerekli tedbirleri almak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzdil, mikrofonu açıyorum, konuşmanızı lütfen, tamamlayın efendim.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Tamam efendim.

Sonuç olarak, üreticimiz, sağlıklı gıdalar üretebilmeli, tüketicilerimiz de, sağlıklı gıda alabilecek gelir düzeyine getirilebilmelidir.

Sayın milletvekilleri, sizleri, üç öğün sofranıza gelenin ne olduğunu düşünmeye çağırıyor, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzdil.

Şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin.

Sayın Ersin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AHMET ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Aslında, şimdi yapacağım konuşmayla ilgili konuyu, az önce, genel görüşmenin sonrasında yapılan soru-cevap işleminde Sayın Bakana sormuştum; ancak, itiraf edeyim ki, Sayın Bakanın yaptığı açıklamalardan pek de tatmin olmuş değilim.

Şimdi, sevgili milletvekilleri, bir süre önce, özellikle İzmir'deki Yeni Asır Gazetemizde ve Kanal Ege Televizyonunda gördüm, daha sonra başka ulusal basında da gördüm. Yıllardan beri, Türkiye'de, beyaz ekmek üretebilmek için una katılan bazı katkı maddelerinden söz ediliyordu ve bunların da kanserojen etki yaptığına ilişkin haberler vardı; uzmanların görüşü de aynı şekildeydi. Bu konuyla ilgili Sağlık Bakanlığının yetkilileri sorunu doğruladılar; yani, kanserojen madde içeren bu katkı maddelerinin, yıllardan beri, beyaz ekmek ve türevlerinin -sandviç vesaire gibi- üretiminde kullanıldığını, ununda kullanıldığını bildiklerini söylediler ve "bunu biliyoruz; ancak, bunları tespit edebilme ve ortaya çıkarabilme şansına sahip değiliz; çünkü, yeterli donanıma sahip laboratuvarlarımız yok" diye açıklama yaptılar.

Şimdi, Sayın Bakan sorularıma cevap verirken, özellikle bu haberlerden sonra, basın yayın kurumlarında yer alan bu haberlerden sonra, bazı illerde numuneler alındığını ve araştırmalar yapıldığını; dolayısıyla, kanserojen etki yapacak olan katkı maddelerine rastlanmadığını söylediler. Kuşkusuz, gazetelerde, basın yayın organlarında bu haber büyük bir şekilde, geniş bir şekilde yer alınca, eğer bu maddeleri kullananlar var idiyse, bunlar, gerekli önlemleri almışlardır; yani, Sayın Bakanın basın yayın organlarında yer aldıktan sonra tedbir alma durumuna gelmiş olmaları, daha öncesinde bu maddelerin kullanılmadığını göstermiyor. Kaldı ki, Sağlık Bakanlığının yetkilileri de, bu konudan haberdar olduklarını, ama, çaresiz olduklarını söylediler.

Şimdi, umarız, bundan sonra bu konuda ciddî önlemler alınır ve insanların kanserojen maddelere maruz bırakılması ve hastalığa kapı açılması önlenmiş olur.

Şimdi, burada önemli olan bir başka konu var sevgili milletvekilleri. Bu maddeler, Tarım Bakanlığının izniyle, birkaç yıl öncesinden başlayarak ithal edilmiş, ithaline izin verilmiş ve daha sonra, Avrupa Birliği ülkelerinde yasaklandığı ortaya çıkınca ve kanserojen etki yaptığı da ortaya çıkınca, anlaşılınca, bu ithal izni iptal edilmiş; ama, ithal edilmiş. Yani, halk sağlığını önemli ölçüde tehdit eden bu katkı maddeleri ithal edilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, yurttaşları da bir güzel bu maddeleri almışlar vücutlarına o ekmekle beraber, beyaz ekmekle ve türevleriyle birlikte. Sanıyorum -kimseyi de endişeye sevk etmek istemem; ama- bir rahatsızlık olduğu, bu konuda bir rahatsızlık olduğu, devletin yurttaşlarını korumada çok da ciddî ve etkili önlem almadığı, hatta, yurttaşlarının sağlığını tesadüflere bıraktığı, kadere terk ettiği ortaya çıkıyor.

Şimdi, burada, yıllarca kullanıldığına göre ve kanserojen etkisinin olduğu da bilinen bu maddelerin ithaline, bile bile, kim izin verdi? Sayın Bakana, peki, bu izin verenler hakkında bir yasal işlem, soruşturma, vesaire bir şey yaptınız mı diye sordum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

AHMET ERSİN (Devamla) - Tamamlayacağım Sayın Başkanım.

Sayın Bakana, bu ithal iznini verenler hakkında, bu ithalatı yapanlar hakkında ve vatandaşa bilmeden kanserojen etki yapacak bu katkı maddelerini veren, onların vücutlarına bu tür maddelerin girmesini sağlayan bu kişiler hakkında, özellikle Bakanlık yetkilileri hakkında herhangi bir çalışma yaptınız mı, bir soruşturma yapmayı düşünüyor musunuz diye sorduğumda "soruşturma yapacak bir şey yok" dediler. Tabiî, Sayın Bakanım kusura bakmasınlar; bu, üzücü bir anlayış. Yani, 70 000 000 vatandaşımızın hayatını, yaşamını tehdit eden bir katkı maddesi ithal ediliyor ve bu, devlet izniyle, Bakanlık izniyle ithal ediliyor ve bu ithalata izin verenler hakkında Sayın Bakanım "herhangi bir soruşturma yapmaya gerek yok" diyor; gerek var sevgili Bakanım. Eğer, siz, şimdi bunun önlemlerini almazsanız, bu tür yollara başvuranlar hakkında bir yasal işlem yapmazsanız, bundan sonra bu tür şeyleri yapacak olanlara da bir önlem geliştiremezsiniz, bir tedbir alamazsınız ve Sayın Bakanım, bu, sanıyorum, kaçak yollardan da yurda girmeye devam ediyor.

Şimdi, siz, değişik illerden numuneler almışsınız; ama, ben, İzmir Milletvekiliyim, neden İzmir'den almadınız? İzmir'deki yurttaşlarımız, yani, nedir sizce?! İzmir'den numune alıp da, İzmirlileri de rahatlatacak bir sonuç ortaya çıkarmamanızdan, ben, şahsen, bir İzmir Milletvekili olarak üzüntü duydum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlandı.

Maddeyle ilgili bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Amaç" başlıklı 1 inci maddesinde geçen "şartlarının belirlenmesi" ibaresinden sonra gelen "denetiminin yapılması ve" ibaresinin metinden çıkarılmasını "gıda maddeleri ile ilgili" ibaresinden sonra gelen "hizmetlere" ibaresinin "hizmetler ile denetimine" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, olumlu görüşle takdire sunuyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun bütünlüğü açısından anlaşılır olması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Teşekkürler.

Komisyonun takdire bıraktığı ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2. - Bu Kanun; gıda güvenliğinin teminine, her türlü gıda maddesinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin hijyenik ve uygun kalitede üretimine, tasnifine, işlenmesine, katkı ve gıda işlemeye yardımcı maddelere, ambalajlama, etiketleme, depolama, nakil, satış ve denetim usulleri ile yetki, görev ve sorumlulukları ile risk analizine, ihtiyatî tedbirlere, gıda ile tüketici haklarının korunmasına, izlenebilirlik ve bildirimlere dair hususları kapsar.

Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği var.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan.

Buyurun Sayın Seyhan.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha çok, milletvekilli arkadaşlarım ve Sayın Bakanımla birlikte Komisyon Başkanım bu karşılaştırmamı izlerlerse... Ben, bazı maddelerde değişiklik yapılmasının uygun olacağı kanaatini taşıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanaatim şundan oluştu: Cezada adalet yoksa, toplumda adalet yoktur; ikisi birbirini dengeler. Şimdi, aynı komisyondan ardı ardına çıkmış iki kanun tasarısını dikkatle ve yavaş yavaş size izah edeceğim. Farklı konularda dahi olsa, biri göz sağlığını ilgilendirdiğinden, biri de tüm beden sağlığını ilgilendirdiğinden, cezalar arasında bir denge olması kanaatini taşıyorum. Bakın, bu elimdeki tasarı, Optisyenlik Hakkında Kanun Tasarısı; bu da, gıdayla ilgili kanun tasarısı.

Değerli arkadaşlar, lütfen dikkatle dinleyebilir miyiz. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkanvekilimizden de bu konuda yardım istiyorum.

Optisyenlik Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında, ruhsat almadan işyeri açanlara; 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında ise, optisyenin müessesede bulunmaması durumunda 5 milyar lira ceza öngörülüyor. Yani, ruhsat almadan, doktor reçetesiyle gözlük satan ve güneş gözlükleri satan bir müessese açtığınız zaman, 5 milyar lira ceza ödüyorsunuz. Burada, eğer optisyen görevinin başında değilse, yine 5 milyar lira ceza ödüyorsunuz; bu birincisi.

6 ncı maddesinde, koruyucu gözlük satışı halinde ve doktorca yazılan reçeteler dışında herhangi bir şey satması halinde veya bir icraat yapması halinde, 15 milyar lira ceza öngörmüşüz. 11 inci maddede, optisyenlik dışında, gerçeğe uygun olmayan reklam yaptığında 15 milyar lira ceza öngörmüşüz. Kanun burada "15 milyar lira" diyor. Optisyenlik özelliğini haiz olmadan bir işletme açan veya orada bulunan kişiye de 30 milyar lira ceza öngörmüşüz. İnsan sağlığının ucuz olmadığını biliyorum, bu konudaki duyarlılığa hiçbir şey demiyorum.

Şimdi, geliyorum 70 000 000'un sağlığını ilgilendiren öbür yüzüne. Kuruluş, üretim, çalışma izni almadan işyeri açan üretim merkezlerine 1 milyar lira ceza öngörüyoruz bu kanun tasarısında; gözlükçüye 5 milyar lira, buna 1 milyar lira. Mezbaha, mamul madde, imal yerleri, yönetmeliğe aykırı üretim yaptığı takdirde 1 milyar lira ceza öngörüyoruz; bu iki. Kuruluş izni almaz -bu kanun yönetmeliğine göre ürün başına bir izin alması, hangi gıdayı üretecekse bir izin alması gerekiyor- gıda kodeksine uygun üretim izni almaz ise de 1 milyar lira ceza istiyoruz. Daha sonra, özel gıda kontrol laboratuvarları kuruluyor. Bu bir açılım. Özel kontrol gıda laboratuvarları ruhsat almadan, işlemini tamamlamadan kurulup, faaliyet gösterildi mi 1 milyar lira ceza alıyoruz arkadaşlar.

Şimdi, bana, Optisyenlik Kanunu ile bu kanun arasında cezaî açıdan bir adalet, bir denge olduğunu anlatabilecek tek bir milletvekili arkadaşım var mı? Böyle şey olur mu değerli arkadaşlar?!

Elbette ki, çok küçük sebeplerle müesseselere gidip işletmelerinin faaliyetini sürdüremeyecek cezalar yazmayalım.

Şimdi, ben, bakıyorum; 4 üncü maddeye atıfta bulunarak, bir yerde "1 milyar ceza" demiş 4 üncü maddenin içerisinde; hem açma ruhsatını hem hijyeni hem her şeyi koymuş. Onu koyduğundan, diyorlar ki "yahu arkadaş, o kadar küçük şey için de bu ceza yazılır  ki, 5 milyar yaparsanız çok sudan şeylerden adama bir sürü ceza yükleyeceksiniz.

Niye ayırmadınız arkadaşlar, niye ayırmadınız?! Ben, o komisyonun üyesi değilim,  Sanayi Komisyonunun üyesiyim; gıda mühendisi de değilim; toplumsal sorumluluğum gereği bu kanunla ilgileniyorum. O iki komisyondan bu kanunlar arka arkaya çıkarken milletvekili arkadaşlarımın dikkatini çekmedi de, evde yatarken benim rüyama mı girdi bu! Yarın o kanun da gelecek; nasıl izah edeceğiz biz bunu dışarıda?!

"O kanun başka, bu kanun başka" diyorlar, "kaçak işyeri gözlükçü  açan o kadar insan var ki..." Gelin, bir yola çıkalım; kaçak gıda üretim yeri açan ne kadar yer var, birlikte tespit edelim; yoğurtlar nasıl yapılıyor...

Değerli arkadaşlarım, hepiniz benim duyarlılığımdasınız, inanıyorum. Sayın Komisyon Başkanından, siz değerli milletvekillerinden, Sayın Bakanımdan rica ediyorum; bu cezaî müeyyideleri -madde gelmeden ben bir duyarlılıkla  uyarma görevimi yapıyorum- birlikte, caydırıcı olabilecek bir boyuta çekelim. Diğerlerine niye o cezayı koydunuz demiyorum; ama, bu çelişkiyi anlatamayız. Bununla da gıda terörü konusunda bir caydırıcılık sağlayamazsınız, olmaz; olmaz değerli arkadaşlarım!

Bu konuyu tamamladım; bir de yorumsuz, bir yeri okumak istiyorum. Burada yorumum yok; sadece okuyacağım, kamuoyunun ve sizlerin takdirine sunacağım. Bununla da, buradaki Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımı, şimdiki İktidarı tenzih ederek konuşuyorum; siyasal yaşam içerisinde kurumlara bağlı kuruluşlarda bir istismar olur mu diye bir endişeyi de taşıyarak bu metni okumak istiyorum.

Yine, 29 uncu maddeyi okuyacağım değerli arkadaşlar. Herhangi bir nedenle usulsüzlük varsa, ürününe el koyuyoruz. O gerekçeleri saymayacağım; alıyor, el koyuyoruz. "Yukarıda belirtilen durumlarda; el konulan ürünlerden, gıda güvenliğine uygun olan ve insan sağlığına zararlı olmadığı tespit edilen ürünler iade edilir." Gıda güvenliğine uygun olan, insan sağlığına zararlı olmayan ürünleri iade ediyoruz. Geriye ne kaldı?! Değerli arkadaşlar, bu tanımdan sonra ne kaldı; onu da yapmış. "Gıda güvenliğine zararlı olmadığı tespit edilen ve/veya gıda kodeksine uygun olmayan ürünler..." Yani, gıda güvenliği var; ancak, gıda kodeksine de uygun üretilmemiş; yani yanlış üretim, yani hatalı üretim... Nereye devrediyoruz bunu; "gıda bankasına devredilir" deniliyor. Son kullanma tarihi geçmiş ürünler de bunun içine girer mi girmez mi; takdirlerinize sunuyorum.

"Gıda Bankasına devredilir" deniliyor; ondan sonra, gıda kodeksine uygun olmayan ürünler için bir maddemiz var: "Maliye Bakanlığı, bu ürünleri satar ve/veya resmî hayır kurumlarına devreder." Hangi ürünleri devreder; gıda kodeksine uygun olmayan ürünleri devreder. Kim dağıtacak bunları; resmî hayır kurumları.

Saygılarla, takdirlerinize sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok.

Önerge yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3. - Bu Kanunda geçen;

Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,

Türk gıda mevzuatı: Gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri; özellikle gıda güvenliğini düzenleyen, gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin üretimi, işlenmesi, dağıtımı ve satışı ile her aşamayı kapsayan tüm mevzuatı,

Gıda kodeksi: Türk Gıda Kodeksini,

Gıda/gıda maddesi: Tütün ve sadece ilaç olarak kullanılanlar hariç olmak üzere; içkiler ve sakızlar ile hazırlama ve işleme gereği kullanılan maddeler dahil, insanlar tarafından yenilen ve/veya içilen ham, yarı mamul veya mamul her türlü maddeyi,

Organik gıda: Organik üretim ve yetiştirme tekniği ile kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu kontrolünde üretilmiş, yetiştirilmiş, doğadan toplanmış, avlanmış, ambalajlanmış ve etiketlenmiş, ham, yarı mamul veya mamul haldeki sertifikalı gıdayı,

Gıda maddeleri üreten işyeri: Gıda maddelerinin ham maddeden başlayarak; depolama, tasnif, işleme, değerlendirme, dayanıklı hale getirme, ambalajlama işlerinden bir veya birkaçının yapıldığı ve gıda maddeleri satış yerlerine gönderilmek üzere depolandığı tesisler ile bu tesislerin tamamlayıcısı sayılacak yerlerin tamamını,

Gıda maddeleri satış yeri: Her türlü ham, yarı mamul ve mamul gıda maddelerinin toptan veya perakende dağıtım ve satışının yapıldığı ve bunların satış için depolandığı yerleri ,

Gıda maddeleri üreten ve satan işyeri: Gıda maddelerinin ham maddeden başlayarak depolama, tasnif, işleme, değerlendirme, dayanıklı hale getirme, ambalajlama işlemlerinden bir veya bir kaçının yapıldığı ve her türlü ham, yarı mamul ve mamul gıda maddelerinin toptan veya perakende dağıtım ve satışının yapıldığı ve bunların satış için depolandığı yerleri,

Toplu tüketim yeri: Gıda maddelerinin tekniğine uygun şekilde işlendiği, üretildiği ve aynı mekânda tüketime sunulduğu yerleri,

Gıda işletmecisi: Ürettikleri gıda maddesinin, gıda mevzuatı şartlarına uygunluğundan sorumlu olan gerçek veya tüzel kişileri,

Sorumlu yönetici: Gıda mevzuatına uygun üretim yapmaktan, işverenle birlikte sorumlu olan yöneticiyi,

Birincil üretim: Avlama, toplama, balıkçılık, hasat, sağım ve kesim öncesi hayvanların çiftlikte yetiştirilmesi dahil üretimi,

Ham madde: Gıda maddelerinin üretiminde kullanılan birincil üretimden elde edilen ürün, yarı mamul veya mamul maddeleri elde etmek için kullanılan maddelerden her birini,

Gıda işlemeye yardımcı maddeler: Tek başına gıda bileşeni olarak kullanılmayan, belirli teknolojik amaca yönelik olarak ham madde gıda veya bileşenlerinin işlenmesi veya üretimi sırasında kullanılan; son üründe kendisi veya türevlerinin kalıntılarının bulunması kaçınılmaz olan ancak, kalıntısı sağlık açısından risk oluşturmayan maddeleri,

Gıda katkı maddesi: Tek başına gıda maddesi olarak tüketilmeyen, gıda ham maddesi ve/veya gıda işlemeye yardımcı madde olarak kullanılmayan, tek başına besleyici değeri olan veya olmayan; seçilen teknoloji gereği kullanılan işlem sırasında kalıntı veya türevleri mamul maddelerde bulunabilen, gıdaların hazırlanması, tasnifi, işlenmesi, ambalajlanması, taşınması, depolanması ve dağıtım sırasında gıda maddelerinin tat, koku, görünüş, yapı ve diğer niteliklerini korumak, düzeltmek veya istenmeyen değişikliklere engel olmak amacıyla kullanımına izin verilen maddeleri,

Gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeler: Gıda maddeleri ile temasta bulunan veya bulunmak üzere imal edilen her türlü madde ve malzemeleri,

Fonksiyonel/Özel beyanlı gıdalar: Besleyici etkilerinin yanı sıra bir ya da daha fazla etkili bileşene bağlı olarak sağlığı koruyucu, düzeltici ve/veya hastalık riskini azaltıcı etkiye sahip olup, bu etkileri bilimsel ve klinik olarak ispatlanmış gıdaları,

Genetik modifiye gıdalar: Bitkisel, hayvansal ve mikrobiyolojik kaynaklara, genetik modifikasyon teknolojileri ile başka bir canlı türüne ait bir genin aktarılması ile DNA'sının belli bir bölümünde istenilen değişiklik yapılmış olan gıdaları,  

Özel beslenme amaçlı gıdalar: Özel bileşimlerine veya üretim proseslerine bağlı olarak, normal tüketim amaçlı gıdalardan açıkça ayırt edilebilen, beyan edilen özel beslenme amaçları için uygun olan ve bu uygunluklarını belirtir şekilde piyasaya sunulan gıdaları,

Tıbbî amaçlı diyet gıdalar: Belli beslenme uygulamaları için hastaların diyetlerini düzenlemek amacıyla, özel olarak üretilmiş veya formüle edilmiş ve tıbbî gözetim altında kullanılacak olan, alışılmış gıda maddelerini veya bu gıda maddelerinin içinde bulunan belirli besin öğelerini veya metabolitlerini vücuda alma, sindirme, absorbe etme, metabolize etme veya vücuttan atma kapasitesi sınırlı, zayıflamış veya bozulmuş olan hastalar ya da diyet yöntemleri, yalnızca normal diyetin modifikasyonu ile veya diğer gıdalarla ya da her ikisinin de birlikte kullanımı ile sağlanmayan kişiler için hazırlanmış gıda maddelerini,

Gıda maddesi etiketi: Gıda maddesini tanıtıcı her türlü yazılı veya basılı bilgi, marka, damga ve işaretleri içeren ve gıda ile birlikte sunulan veya ambalajında basılı bulunan tanıtım bilgilerini,

Tüketime hazırlamak: Tasnif etme, tartma, ölçme, aktararak ve karıştırarak doldurma, ambalajlama, soğutma ve depolama, muhafaza etme, nakletme ve tüketim sayılmayan her türlü faaliyetleri,

Mamul madde: Belli bir teknoloji kullanılarak elde edilen, tüketime hazırlanmış gıda maddesini,

Depo: Gıda maddelerini muhafaza etmek amacıyla tesis edilen yerleri,

Mübadeleye konu gıda maddeleri: Satmak veya sair şekilde devretmek üzere depolama, satış maksadıyla teşhir etme ve her ne surette olursa olsun devredilen gıda maddelerini,

Gıda hijyeni: Gıda maddesinin sağlıklı olması için alınması gereken tüm tedbirleri,

Kalıntı: Gıdada, tarım ürünlerinde veya bitkilerde, toprakta, suda veya diğer çevresel bileşenlerde, kullanımına izin verilen bir kimyasal üründeki aktif bileşenlerin ve aktif bileşenlerin bütün türevleriyle birlikte parçalanma ürünleri ve metabolitleri kalıntısını,

Gıdaya bulaşan zararlı maddeler: Üretimi veya pazarlanması süresince, gıdaya istenmeden bulaşan her türlü madde ve bileşikleri,

Kontrol: Gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten ve satan işyerlerinin, asgari teknik ve hijyenik şartları ile bu yerlerde üretilen ve satılan gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin mevzuata uygunluğunun tespitini,

Tağşiş: Gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin, mevzuata veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesi hâlini,

Taklit: Gıda maddesini ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerini; şekil, bileşim ve nitelikleri itibariyle evsafında olmayan özellikleri haiz gibi göstermeyi,

Reklam: Gıda maddelerinin satışını artırmak amacıyla yapılan tanıtma şekillerini,

Denetim: Bakanlık tarafından gıda kontrol hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya doğrulanması için yapılan işlemleri,

Tehlike: Gıda maddesinde olan ve oluşabilecek fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak sağlık yönünden ortaya çıkabilecek potansiyel zararı,

Risk: Gıda maddesinde sağlığa zararlı olabilecek şiddetteki muhtemel tehlikeyi,

Risk analizi: Risk değerlendirmesini, risk yönetimi ve risk iletişimi olarak birbirleri ile bağlantılı üç ayrı süreçten oluşan sistemi,

Risk değerlendirmesi: Olabilecek her türlü tehlikenin, nitelik ve etkilerinin bilimsel olarak belirlendiği süreci,

Risk yönetimi: Risk değerlendirmesini, diğer yasal zorunlulukları ve gerektiğinde uygun önlem ve seçeneklerini dikkate alan süreci,

Risk iletişimi: Risk değerlendiricileri, risk yöneticileri ve diğer ilgili taraflar arasında risk ve risk ile ilişkili faktörlere ait bilgi ve düşüncelerin paylaşımını,

Nihaî tüketici: Gıdayı herhangi bir ticarî amaçla kullanmayan en son gıda maddesi tüketicisini,

Serbest bölge: 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 2 nci maddesine göre Bakanlar Kurulunca yer ve sınırları belirlenen alanları,

Kalite: Tüketime arz edilen gıda maddelerinin bu konuda belirlenmiş standartlara uygunluğunu tayin eden özelliklerin tamamını,

Kalite kontrolü: Tüketime arz edilen gıda maddelerinin kalite özelliklerinin mevzuata uygunluğunun tespitini,

İzlenebilirlik: Üretim, işleme ve pazarlama ile ilgili sürecin her aşamasında, gıda maddesinin izinin sürdürülebilmesi ve izlenmesini,

Sertifikasyon: Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetkilendirilen kamu ve/veya özel kuruluşlar tarafından gıda, kalite ve kontrol sistemlerinin belgelenmesini,

Gayri sıhhî müessese: Çevresinde bulunanlara fizikî, ruhî ve sosyal yönlerden az veya çok zarar veren veya vermesi muhtemel olan ve doğal kaynakların kirlenmesine neden olabilecek müesseseleri,

Takviye edici gıdalar: Bir ya da birden fazla besin ögeleri; vitamin, mineral, protein, bitki, botanik, bitkisel kaynaklı maddeler, amino asitler ve benzeri bileşenler ile bunların konsantresi ve/veya ekstraktlarından oluşan ve günlük alım dozu belirlenmiş ürünleri,

Gıda bankası: Bağışlanan veya üretim fazlası sağlığa uygun her türlü gıdayı tedarik eden, uygun şartlarda depolayan ve bu ürünleri doğrudan veya değişik yardım kuruluşları vasıtasıyla fakirlere ve doğal afetlerden etkilenenlere ulaştıran ve kâr amacı gütmeyen dernek ve vakıfların oluşturduğu organizasyonları,

Güvenli gıda: Gıda maddesinin kullanım süresi içinde, normal kullanım koşullarında risk taşımayacak şekilde temel gerekler bakımından azamî ölçüde koruma sağlamasını,

Temel gerekler: Gıda maddesinin; insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından sahip olması gereken asgarî güvenlik koşullarını,

Piyasa gözetimi ve denetimi: Bakanlık tarafından, gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin piyasaya arzı veya dağıtımı aşamasında veya bu ürünler piyasada iken gıda mevzuatına uygun olarak üretilip üretilmediğinin, güvenli olup olmadığının denetlenmesi veya denetlettirilmesini,

Piyasaya arz: Gıda maddelerinin tedarik veya tüketim amacıyla bedelli veya bedelsiz olarak piyasada yer alması için yapılan faaliyeti,

Üretici: Bir gıda ürününü üreten, ıslah eden veya ürüne adını, ticarî markasını veya ayırt edici işaretini koymak suretiyle kendini üretici olarak tanıtan gerçek veya tüzel kişiyi; üreticinin Türkiye dışında olması halinde, üretici tarafından yetkilendirilen temsilciyi ve/veya ithalatçıyı; ayrıca, ürünün tedarik zincirinde yer alan ve faaliyetleri ürünün güvenliğine ilişkin özelliklerini etkileyen gerçek veya tüzel kişiyi,

Dağıtıcı: Gıda ürününün tedarik zincirinde yer alan gerçek veya tüzel kişiyi,

İfade eder.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün.

Buyurun Sayın Üstün.

Sizin şahsî konuşma talebiniz de var; ancak, arada bir grup talebi olmazsa devam edeceğiz.

CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)- Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin kanayan yaralarından birisi olan gıdaların üretimi, tüketimi ve denetlenmesiyle ilgili yasa tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve daha sonra da şahsım adına söz aldım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı görüşmeleri komisyonlarda yapılırken, ilkönce Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna geldi, bir altkomisyon kurduk, Avrupa Birliği mevzuatı neyse o şekilde Tarım Komisyonundan çıktı; fakat, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda tasarı âdeta kuşa çevrildi. Burada harcadığımız her bir dakikada tüyü bitmemiş yetimin hakkının olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu tasarının bu şekliyle geçmesi durumunda -biliyorsunuz, Avrupa Birliği uyum yasalarında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sunduğumuz katkıları hepiniz takdir ediyorsunuz; bunu biliyoruz- yani, bu yasa tasarısının, Avrupa Birliği uyum mevzuatıyla tekrar buraya gelecek olmasıyla, hem Meclisin zaman kaybını hem ülke ekonomisine maliyetini sizlerin takdirine sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında gıdaya ilişkin görevler alarak "Devletin temel amaç ve görevleri (...) insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır" der 5 inci madde. Yine "Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır" der madde 45. Ayrıca, 167 ve 172 nci maddeler de, dolaylı olarak geçerli ve yürürlükte olan maddelerdir. Bunlar, devletin aslî görevlerindendir.

Gıda konusundaki problemleri çözmek üzere, ilk kanunî faaliyetler Avrupa'da 13 üncü Yüzyılda başlatılmış olmasına rağmen, ülkemizde ilk defa 1961 Anayasasının 52 nci maddesinde ele alınmış ve 1963 yılında hazırlanan MEHTAP raporunda "gıda işlerine ilişkin yetki ve görev dağılışının incelenmesinde, gıda maddeleri ve beslenmeyle ilgili birkısım hizmetlerin açıkta kaldığı anlaşılmaktadır" denilmektedir.

Gıda konusu bir kamu görevi olarak ele alınmasına rağmen, bu görev bir bütün olarak ele alınmamış olup, çeşitli mevzuatlar dağınık ve etkisiz bir şekilde yürütülmeye çalışılmaktadır. Kuruluşlar arasında bir koordinasyon ve işbirliği sağlanamadığından, gıda hizmetlerine de bir etkinlik getirilememektedir.

1970'li yıllardan başlayarak Devlet Planlama Teşkilatı, gıdayla ilgili yetkili bakanlığın Tarım Bakanlığı olması gerektiğini sürekli dile getirmesine rağmen, aradan otuzbeş yıl geçmiş, bu gerçekleşmemiş, tasarı bugünlere kalmıştır.

Bu kanunla, gıdaların üretimi, tüketimi ve denetlenmesinde çokbaşlılık giderilecek, Sağlık Bakanlığı yetkilerini Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devredecekti; ama, Sağlık Bakanlığının taassupları sonucunda tasarı, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundakinden çok çok farklı olmuş, yetki devri ve tam bir denetimsizlik örneği olarak Yüce Meclise sunulmuştur.

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda, Avrupa Birliği mevzuatı dikkate alınarak ve Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlu bir kanun tasarısı hazırlanmış, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda bu durum hiç dikkate alınmamış, tasarı kuşa çevrilmiştir. Yasanın bu haliyle çıkması durumunda, tasarı, genel olarak Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlu değil; ilk yanlış burada.

Denetim:

Bu denetimin hangi elemanlarla yapılacağı belli değil.

Gıda kontrol ve denetim hizmetleri için ihtiyaç duyulan eleman sayısı:

Yapılan hesaplamalarla minimum 5 000 teknik ve  sağlık hizmetleri personeli gerekirken, bu taslaktan tamamen çıkarılmıştır. Bu denetimi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, elindeki yetersiz personeliyle nasıl yapacaktır?

Yasanın bu haliyle çıkmasıyla, insanlarımız satın aldıkları ürüne hep kuşkuyla bakacak ve İzmir'de yaşanan ve yaklaşık 400 kişinin etkilendiği trichinella enfeksiyonuyla sık sık karşılaşır olacağız. Bu denetimsizlik, maalesef Meclis  lokantasına kadar gelmiş; yediğimiz etlerin büyük bir kısmı, bundan üç beş ay öncesine kadar, denetimsiz olarak Meclise getirilmiştir.

Madde 38'de geçen 24.4.1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanununa atıfta bulunularak, 170, 171, 172 nci maddelerin kaldırıldığı, maddeye geçmiştir. Halbuki, bu maddeler, 24  Haziran 1995 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır. Yine, bu kanunun 198 inci maddesinin yürürlükten kaldırılmasıyla, kesimi yapılacak hayvanların, nerede, nasıl muayene edileceği ortadan kalkmış olmaktadır.

Ayrıca, Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 12.4.2004 tarih ve 5944 sayılı genelgesiyle, Türkiye genelinde hazır kıyma satışında kaos yaşanmaktadır.

Yine, tasarının 4 üncü maddesi de mezbahalara ilişkindir. Sanki Gıda Kanununda gıda işletmecisi olarak yalnız mezbahalar varmış gibi davranılmış, süt işletmeleri, balıkhaneler ve tüm su ürünleri işletmeleri, yumurta ve ürünlerini işleyen, kısaca hayvansal gıda üreten ve işleyen tüm yerler kapsama alınmamıştır. Zaten bu değişikliğin yapılmasının temel gerekçelerinden birisinin de, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasındaki yetki dağılımının, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devrini oluşturduğu ifade edilmektedir.

İstihdam:

Bu madde, başından beri tasarı metni üzerinde en çok tartışılan maddedir. "Gıda güvenliği ve halk sağlığı" denilince, akla, özellikle hayvansal gıdalardan kaynaklanan sağlık riskleri gelir. Tüm dünyadaki konsept, çiftlikten sofraya gıda güvenliği ve halk sağlığı ve halk sağlığı konsepti olarak değerlendirilmektedir.

Hayvansal gıdaların tüm aşamalarındaki resmî kontroller de, doğal olarak veteriner hekimler tarafından yapılmaktadır. Bunu engellemek için, tasarı metninde, hayvan, hayvansal gıda, hastalık ve benzeri ifadelerin kullanımından özenle kaçınılmıştır. Bu bir meslek kanunu değildir. Ancak, buradaki kontrolleri yapabilecek tek meslek mensubu da, Avrupa Birliğinde olduğu üzere, bellidir. Ülkede yaşadığımız son trichinella, brusella, kaçak et skandalı boyutunda görülen olaylar, denetimdeki eksikliğin açık kanıtıdır.

Ayrıca, Avrupa Birliği ülkelerine ihraç ettiğimiz tüm hayvansal gıdalarda veteriner hekim raporu aranmakta, ancak, içpiyasada böyle bir mekanizma, maalesef, çalıştırılmamaktadır. Bunun sonucu olarak, hem halk sağlığı tehdit altına girmekte hem de ülke ekonomik kayba uğratılmaktadır. Su ürünleri ve tavuk eti ihracatında yaşanan gelişmeler, bunun tipik birer örneğidir.

Tasarının bu şekliyle yasalaşması durumunda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatı tamamen felç olacaktır; çünkü, bu denetimleri yapacak kadrolar son derece azdır.

Devletin gıdaya ilişkin temel görevleri:

Sayın milletvekilleri, günümüz gelişmiş ya da gelişmekte olan toplumların tümünde, gıdaya ilişkin hizmetler, devletin vatandaşlara sunduğu temel hizmetler kapsamında kabul edilmektedir.

Devlet, vatandaşlarına daima, gereken miktar ve çeşitlilikte gıda sağlamakla yükümlüdür.

Sağlanan gıdaların, toplumun alım gücüne uygun ve insan sağlığını hiçbir şeklide tehdit etmeyecek nitelikte olmasını sağlamak zorundadır.

Devlet, bu görevlerini yerine getirirken, gıda arzı ve beslenme düzeyine ilişkin politikalarının isabet derecesini saptamak üzere, periyodik olarak gıda tüketim ve beslenme araştırmalarını sağlık parametreleriyle bağıntılı olarak yapmak ya da yaptırmak zorundadır.

Özellikle gıda kayıplarını en aza indirgeyecek üretim ve işleme teknolojilerini geliştirici araştırmaları, ilgili tarafların katılımıyla ve sürekli olarak yapmak ya da yaptırmak zorundadır.

Tüm devlet hizmetlerinde olduğu gibi, toplumun katılımını sağlamak üzere, devlet, fertlerinin gıdaya ilişkin hukukî hakları ve beslenme ilkeleri konusunda bilgilendirilmesini ve eğitilmesini sağlamak zorundadır.

Devletin ticarete konu olan (ithal, ihraç, içpiyasa) gıda maddelerinde de kontrol görevini sürdürmesi gereklidir. Bu kontroller, ancak, ortak standart ölçüt ve yöntemlerin her kurum tarafından kabul edilerek kullanılması koşuluyla anlamlı olacaktır. Anılan bu olgu, bu konudaki laboratuvarların akreditasyonunun gerçekleştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Devlet, sağladığı özgün gıda politikalarını, hammadde üretim bazında, mamule işlemede ve pazarlamada gerekli ekonomik politikalarla desteklemelidir.

Özel sektörün yatırım profili, hangi bölgeye hangi sektörde yatırım yapılacağı devlet tarafından yönlendirilmelidir.

Türkiye'deki mevcut durum:

Öncelikle, küçük kapasiteli ve gelişmiş teknoloji uygulamayan gıda işletmelerinde otokontrol gereğince uygulanmamaktadır.

Devlet adına topluma sunulan gıda kontrol ve denetim hizmetleri, mevzuattaki çokbaşlılık nedeniyle, bu konudaki etkinlik ve disiplinin sağlanmasında yeterli olamamaktadır.

Toplumun gıdaya ilişkin sağlık ve ekonomik haklarını korumak üzere izlenecek özgün politikalar, siyasî otoritelerin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Üstün'ün, şahsı adına da söz talebi vardı.

Konuşmanıza devam edin; buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gıda sektörü içinde çalışma izni olmaksızın ve denetimsiz çok sayıda işletme oluşması, gıda kontrol hizmetlerinin kaynakta kontrol esasına göre yürütülmesini güçleştirmektedir. Bu durum, iç ve dışticarette ekonomik kayıplara da yol açmaktadır.

Ülkemizde tarımsal mücadele ilaçları ile gübre ve diğer verim artırıcıların kullanılmasını usul ve esasa bağlayan kimi mevzuatın bulunmamasına karşın gerekli özenin gösterilmemesi nedeniyle, bu maddelerle insan sağlığını tehdit edecek düzeyde kontamine olmuş gıdalar, sıkça piyasaya sürülmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, yaşama biçimi ve yaşamın standardı ne kadar yükselirse yükselsin, zaruret halinde insanlar, her çeşit lükslerinden ve yaşamı kolaylaştıran araçlarından vazgeçebilirler; ama, yaşamak, yaşamlarını sürdürmek için beslenmek zorundadırlar. Onun için, gıdalar, yaşam için vazgeçilmezdirler.

Gıdanın gerekliliği kadar sağlıklı olması da çok önemlidir. Hayvansal gıdalar insanların beslenmesinde ne kadar önemliyse, gıda kaynaklı zehirlenmeler ve diğer tehlikelerin yüzde 90'ı da hayvansal gıdalarla ilgilidir. Gıda kaynaklı 250'den fazla mikrobiyal hastalık ve zehirlenme tanımlanmıştır. Bunlardan bakteriyel hastalıklar (salmonelloz, buruselloz, listeriyoz) ve zehirlenmeler (clostridium toksinleri, botulismus toksinleri, shigella toksin, E.coli) ile paraziter hastalıklar (kist hidatik, teniazis, askariazis) başta olmak üzere, gıdalardaki çevre kirleticileri (dioksinler, tarım ilaçları), doğal kaynaklı zehirli maddeler (biyolojik zehirler, mikotoksinler, alkaloidler), veteriner hekimliği ilaçları (antibiyotikler, antelmintikler, insektisidler) ve anabolik maddelerin (zeranol) kalıntıları halk sağlığı için ciddî tehlikeler oluştururlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya nüfusunun yüzde 13,7'si, yani yaklaşık 826 000 000'u açlık sınırının, yüzde 21,6'sı, yani yaklaşık 1 300 000 000'u da yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Gıda Tarım Örgütüne göre, dünyada 825 000 000'dan fazla insan açlık ve yetersiz beslenmeden ileri derecede etkilenmektedir. Açlık sınırının altında yaşayanların 792 000 000'u az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde (515 000 000'u Asya ve Pasifik'te, 186 000 000'u Afrika'da, 55 000 000'u Latin Amerika ve Karayipler'de, 36 000 000'u Yakındoğu'da) yaşamaktadır.

Dünyada 5 yaşın altındaki milyonlarca çocuk, protein ve enerji eksikliği sebebiyle, akut ve kronik beslenme bozukluğu belirtileriyle yaşamakta, 300 000 000 çocuk boyuna ve yaşına göre olması gereken canlı ağırlığının altında ve 180 000 000 çocuk da bodur veya cüce kalmış durumdadır; her yıl, 5 yaşın altında 11 000 000 çocuk açlık ve beslenme noksanlığı sonucu ölmektedir.

Gizli açlık da, dünyanın birçok ülkesinde ciddî tehlikeler oluşturmaktadır. Özellikle çocuklar ve kadınlar olmak üzere, 2 000 000 000 insan iyot eksikliğinin, 1 500 000 000 insan demir eksikliğinin sonucu zihnî ve motor gelişmede zayıflama, gebeliğe bağlı ölümler gibi ve 200 000 000'dan fazla insanın da vitamin A noksanlığından (körlük, ölüm, hastalıklara direncin kırılması gibi) etkilenmekte; 1 200 000 000 insan güvenli içme suyu temin edememektedir.

Gıda kaynaklı 250'den fazla mikrobiyal hastalık ve zehirlenme tanımlanmıştır. Dünyada, 1998 yılında, 1 800 000'i çocuk 2 200 000 kişi ishalle seyreden hastalıklardan ölmüştür; bunların önemli bir kısmının sebebini mikroorganizmalarla bulaşık gıda maddelerinin tüketilmesi ve suların kullanılması oluşturmuştur.

ABD'de tüm zehirlenmelerin yüzde 25'ini, İngiltere'de yüzde 50'sini et ve ürünlerinden ileri gelen zehirlenmeler oluşturmaktadır. ABD'de yılda 76 000 000 kişide gıda kaynaklı zehirlenmelerle karşılaşılmakta, bunların yaklaşık 325 000'i hekime başvurmakta, 5 000 ile 9 000 arasında ölüm oluşmakta; yapılan tıbbî harcama ve verim kaybı yıllık 37 milyar doları aşmaktadır. Türkiye'de, Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre, 1999 yılında, 11 432 insanda brucellosis, 96 insanda botulismus, 460 insanımızda, dünyanın baş belası olarak nitelendirilen şarbon ve 5 146 insanda diğer zehirlenmelerle karşılaşılmıştır.

Dünyadaki gıda üretimi aslında herkese yetecek miktardadır. Açlık ve beslenme yetersizliği, gıda üretimindeki eksiklikten ziyade, gıdanın dağılımındaki dengesizlikten ileri gelmektedir. Bu durum, gelir dağılımındaki dengesizlikle de paralellik göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Üstün, son cümlelerinizi rica ediyorum.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Tamamlıyorum; teşekkür ederim.

Bazı ülkelerde insanlar satın alma güçlerinin iyi olması sebebiyle aşırı şekilde beslenirken, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise 1 500 000 000'dan fazla insan günde 1 doların altındaki bir gelirle yaşam mücadelesi vermekte, bu sayı giderek de artmaktadır.

Sayın Başkanım, takdiriniz için teşekkür ediyorum.

Yasanın ülkemize hayırlı olmasını diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.

4 önerge var, bu önergeleri geliş sıralarına göre okutup, en aykırısından başlayarak işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Tanımlar" başlıklı 3 üncü maddesinin sonuna aşağıda belirtilen tanımın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Engin Altay

Mehmet Kartal

Hüseyin Güler

 

Sinop

Van

Mersin

 

Muharrem Eskiyapan

İsmet Atalay

Fahrettin Üstün

 

Kayseri

İstanbul

Muğla

 

 

R.Kerim Özkan

 

 

 

Burdur

 

Muayene veteriner hekimi: Hayvansal ürünlerin üretiminden tüketimine kadar olan tüm aşamalarında insan sağlığına uygunluğu yönünden kontrol ve muayenesini yapan yetkili kişiyi,

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ikinci ve üçüncü önerge birinciyle aynı, kelime kelime aynı, gerekçe de aynı, sadece imzalar değişik; izin verirseniz, ben imzaları okutacağım.

İkinci önergenin imzalarını okutuyorum:

 

"Mehdi Eker

Fahrettin Üstün

Halil Ünlütepe

 

Diyarbarır

Muğla

Afyon

 

Mehmet Boztaş

R. Kerim Özkan

 

 

Aydın

Burdur"

 

BAŞKAN - Üçüncü önergenin imzalarını okutuyorum:

 

"Züheyir Amber

Hakkı Akalın

M. Vedat Melik

 

Hatay

İzmir

Şanlıurfa

 

Muzaffer Kurtulmuşoğlu

Ahmet Güryüz Ketenci

Ersoy Bulut

 

Ankara

İstanbul

İçel

 

Nurettin Sözen

Mustafa Sayar

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İstanbul

Amasya

Malatya

 

Atilla Başoğlu

Nejat Gencan

Hasan Aydın

 

Adana

Edirne

İstanbul"

BAŞKAN - Dördüncü ve en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan 1/238 esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı"nın Tanımlar başlıklı 3 üncü maddesinde geçen "Gıda işletmecisi", "Risk iletişimi", "Kalite", "İzlenebilirlik" ve "Güvenli gıda" tanımlarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, "Gıda işlemeye yardımcı maddeler" tanımında yer alan "hammadde" ibaresinden sonra gelmek üzere "," (virgül) işaretinin eklenmesini, "Gıda katkı maddesi" tanımında yer alan "depolanması ve" ibaresinden sonra yer alan "dağıtım" ibaresinin kaldırılarak yerine "dağıtımı" ibaresinin eklenmesini, "Tıbbî amaçlı diyet gıdalar" tanımının tanım başlığına "özel" ibaresinin eklenmesini, "Tüketime hazırlamak" tanımında yer alan "tüketim" ibaresinden sonra gelen "sayılmayan her türlü" ibaresinin kaldırılarak yerine "öncesi diğer" ibaresinin eklenmesini, "Kalıntı" tanımında yer alan "üründeki aktif bileşenlerin" ibaresinden sonra gelen "ve aktif bileşenlerin bütün" ibaresinin kaldırılarak yerine "ve/veya" ibaresinin eklenmesini, "Risk analizi" tanımında yer alan "Risk değerlendirmesini" ibaresinin kaldırılarak yerine "Risk değerlendirmesi" ibaresinin eklenmesini, "Kalite kontrolü" tanımında yer alan "kalite özelliklerinin" ibaresinin metinden çıkarılmasını, aynı maddeye "Gıda güvenliği", "Gıda kontrolü/Gıda denetçisi", "Enteral beslenme ürünleri", "Bebek mamaları" ve "Tıbbî amaçlı bebek mamaları" tanımlarının eklenmesini, "Temel gerekler", "Piyasa gözetimi ve denetimi", "Üretici" ve "Dağıtıcı" tanımlarının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

"Gıda işletmecisi: İthal ettikleri, ürettikleri, işledikleri, imal ettikleri veya dağıtımını yaptıkları gıda maddelerinin gıda mevzuatı şartlarına uygunluğundan sorumlu olan gerçek veya tüzel kişileri,"

"Risk iletişimi: Risk değerlendiricileri, risk yöneticileri ve diğer ilgili tarafların risk ve riske ilişkin faktörlere ait bilgi ve düşünceleri paylaşmasını,"

 "Kalite: Gıda maddelerinin mevzuatla belirlenmiş kriterlere uygunluğunu tayin eden özelliklerinin toplamını,"

"İzlenebilirlik: Üretim, işleme ve pazarlama ile ilgili sürecin her aşamasında, gıda maddesine karıştırılması tasarlanan veya muhtemelen ortaya çıkabilecek istenilmeyen herhangi bir maddenin izlenmesini,"

"Güvenli gıda: Raf ömrü süresince fiziksel, kimyasal ve biyolojik riskleri taşımayan gıdaları,"

"Gıda güvenliği: Gıdalarda olabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararların bertaraf edilmesi için alınan tedbirler bütününü,

Gıda kontrolörü/Gıda denetçisi: Gıda kontrol ve gıda denetim iş ve işlemlerini yerine getirmek üzere ilgili konuda asgarî lisans düzeyinde eğitim almış Bakanlık tarafından eğitim verilerek yetkilendirilmiş olan kişileri,

Enteral beslenme ürünleri: Bireyin iştahsızlık, çeşitli hastalıklar ve ameliyatlar gibi çeşitli nedenlerle ağızdan yeterince besin alamadığı durumlarda, yetersiz besin alınımını takviye etmek ve/veya tüm besin ögeleri gereksinimlerini karşılamak amacıyla kullanılan ürünleri,

Bebek mamaları: Bebek ve süt çocuğunun beslenmesi amacıyla gıda kodeksine uygun formülasyonda üretilen gıda karışımlarını,

Tıbbî amaçlı bebek mamaları: Hasta bebeklerin diyetlerini düzenlemek amacıyla gıda kodeksine uygun formülasyonda özel olarak üretilmiş olan ve tıbbî gözetim altında kullanılması gereken mamaları,"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet efendim.

BAŞKAN - Sayın İpek?..

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun bütünlüğü ve gıda hizmetlerinin doğru bir şekilde tanımlanması açısından, "gıda güvenliği", "gıda kontrolü/gıda denetçisi" tanımlarının ve ayrıca 27 nci maddede zikredilmesi nedeniyle "enteral beslenme ürünleri", "bebek mamaları" ve "tıbbî amaçlı bebek mamaları" tanımlarının 3 üncü maddeye eklenmesine ve bazı tanımların değiştirilmesine gerek duyulmuştur.

Avrupa Birliğinde gıda maddelerinin kontrolü ve denetimi, diğer ürünlerden farklı olarak, müstakil bir şekilde 178/2002-EEC sayılı Gıda Yasasına göre yapılmış olup, bu yasada piyasa gözetimi ve denetimi yer almamaktadır. Esas itibariyle piyasa gözetimi ve denetimi teknik bir işlev olmayıp, piyasa regülasyonunu hedef alan ticarî bir işlev olup, bu kanunun kapsamı dışındadır. Uygulamadaki karışıklığa meydan vermemek, Avrupa Birliği Gıda Yasası ile uyum sağlamak amacıyla "Piyasa gözetimi ve denetimi" tanımının metinden çıkarılması gerekli görülmüştür.

Avrupa Birliği Gıda Yasasında, üretici yerine gıda işletmeciliği yapan kişi olarak tanım verilmektedir. Tanımlarda yer alan "gıda işletmecisi" tanımı bunu karşılamakta olup, bu tanımın kapsamı genişletilerek yeniden düzenlenmiş, bu nedenle üretici ve dağıtıcı tanımları metinden çıkarılmıştır. Güvenli gıda tanımı yeniden düzenlendiği için temel gerekler tanımı metinden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Komisyonun olumlu görüşle takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi, aynı mahiyette olan 3 önergeden birini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Meclis Genel Kurulunda görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Tanımlar" başlıklı 3 üncü maddesinin sonuna aşağıda belirtilen tanımın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Züheyir Amber (Hatay) ve arkadaşları

Muayene veteriner hekimi: Hayvansal ürünlerin üretiminden tüketimine kadar olan tüm aşamalarında insan sağlığına uygunluğu yönünden kontrol ve muayenesini yapan yetkili kişiyi,

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddeyle ilgili şimdi okuttuğum Hatay Milletvekili Sayın Züheyir Amber ve arkadaşlarının önergesi ile Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehdi Eker ve arkadaşlarının önergesi, ayrıca Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay ve arkadaşlarının önergesi aynı mahiyette olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.

Şimdi bu 3 önergeyle ilgili, Komisyona soruyorum: Ne diyorsunuz; görüşünüz nedir?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.

Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon katılmıyor.

Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız efendim?

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Üstün.

Süreniz 5 dakikadır.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergeyi veriş nedenlerimizin başında, Türkiye'de televizyonlarda sık sık karşılaştığımız korkunç ve ürkütücü manzaralar gelmektedir. Kaçak et, kaçak kesim ve et muayeneleriyle ilgili, Türkiye'de çok büyük bir sıkıntı vardır ve bu 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle çokbaşlılığa doğru gitmektedir. Avrupa Birliği uyum mevzuatında, Tarım Komisyonunda, biz, bunu, hem altkomisyonda hem esas komisyonda bu şekilde kabul ettirdik; ama, Sağlık Komisyonunda değiştirildi.

Değerli arkadaşlarım, İzmir'de yaşanan bir trichinella enfeksiyonunu biliyorsunuz. Bu trichinella enfeksiyonundan, maalesef, bir milletvekili arkadaşımız da etkilendi. Bunu rakamsal olarak ifade edecek olursak, 550'de 1, 50 000 000 kişide 100 000 insanımız, sadece bu enfeksiyona karşı duyarlı. Bunun yanında, 250 tane zoonoz hastalık dediğimiz, hayvanlardan insanlara, insanlardan hayvanlara bulaşan hastalık var. Bunun denetiminin, bu konuda eğitim alan kişiler tarafından yapılmasının şart olduğunu düşünüyoruz.

Ayrıca, yetersiz denetimler sonucunda, hayvan tedaviye alınmış, bir sürü ilaç kullanılmış, hayvan tedaviye yanıt vermemiş, kesime gönderilmiş, onun farklı muamelelerden geçirilip değerlendirilmesi gerekirken, maalesef, ülkemizde, et olarak piyasaya sunulmakta, bunun da denetimsizliği ve kontrolsüzlüğü söz konusu.

Yine, çok ilginç, bir ilimizde -bunun fotoğrafları da var- hayvan ölmüş, sinek larvalarıyla dolu bir sığır cesedi, başka bir ilde et ve mamul olarak kullanılmak üzere gönderiliyor.

Bunun yanında, Sabah Gazetesinin bir manşeti: "Hükümette Kaçak Domuz Çiftliği Şaşkınlığı "11 ilde 27 domuz çiftliği var. Buralardaki domuz nüfusu 7 546. İhracat yok, içtüketim kısıtlı; buna rağmen çiftliklerin neden mantar gibi çoğaldığını kimse bilmiyor."

Yine, Hürriyet Gazetesinde bir manşet "Yediğimiz Etin Yarısı Kayıtdışı"

Evet, bunların muayenesini yapacak olan, bu konuda etkili olacak olan veteriner hekimlerdir. Biz, bu düşünceyle bu önergeyi verdik.

Ayrıca, değerli arkadaşlarım, 1988, 1989 yıllarında, Avrupa Birliğine ihraç ettiğimiz su ürünleri, çipura, levrek gibi ürünler Avrupa'dan geri döndü. Geri dönüş sebebi de, kontrolsüz ilaç kullanımı. Yapılan rezidü analizlerinde bu balıklarda veteriner ilaçlarının kontrolsüz şekilde kullanıldığı ortaya çıktığı için ihracatımız iki yıl durdu. Yine, geçenlerde, bir gazetede şöyle bir manşet vardı: "Şimdi De Balda İlaç Kalıntısı" Yine, bilinçsiz ilaç kullanımı sonucu bu. Bunların denetimini yapacak olan, bu konuda eğitim almış olan veteriner hekimlerdir.

Tasarıyı, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımla beraber hazırladık. Tabiî, bunun yanında farklı partilerden arkadaşlar da öneri verdi.

Ülkemizde, Arena programında ve diğer özel TV kanallarında, etle ilgili skandalları görmemek için, bu önergenin, mutlak surette bu tasarıya girmesi ve Meclisten geçmesi gerekmektedir; yoksa, ne zaman, ne yediğimizi, nasıl yediğimizi bilemez durumdayız değerli arkadaşlarım.

Önergemizi destekleyeceğinizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, diğer 2 önergenin imza sahiplerinden konuşmak isteyen var mı? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

6343 sayılı Veteriner Hekimliği Mesleğinin İcraına, Veteriner Hekimleri Birliği ile Odaların Teşekkül Tarzına ve Göreceği İşlere Dair Kanunun 5 inci maddesinde belirtildiği gibi, her türlü hayvansal ürünlerin muayene ve kontrollerini yapma yetkisi veteriner hekimlerin görev, yetki ve sorumlulukları içerisinde yer almaktadır. Benzer şekilde 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunun ilgili maddelerinde de gıda güvenliği ve halk sağlığının korunmasında veteriner hekimlerin yetki ve sorumlulukları açık olarak belirtilmiştir. Ayrıca, bu kanun taslağının yapılış gerekçelerinden biri olan AB mevzuatında da tüm hayvansal gıdaların resmî kontrollerinin veteriner hekimler tarafından yapılmasına ilişkin açık hükümler bulunmaktadır.

Dolayısıyla, tasarı metnine bu maddenin ilave edilmesi gıdaların sağlık kontrolü yönünden büyük önem taşımaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, mahiyetleri aynı, gerekçelerini dinlediğiniz 3 önergeyi müştereken işleme aldım; şimdi, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı bu 3 önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylamadan önce...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Önergeyi dinlemeden, içeri girip "hayır" oyu veriyorlar.

BAŞKAN - Efendim, saydık; Divan Kâtibimiz saydı; kabul etmeyenler fazla; o bakımdan...

NAİL KAMACI (Antalya) - Öyle değildi efendim, biz daha fazlaydık.

BAŞKAN - Komisyon Başkanının bir söz isteği var.

Buyurun.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

"Tıbbî amaçlı diyet gıdalar" bölümünde, beşinci satırda, Sayın Başkanım "yöntemleri" kelimesi yanlış yazılmış "yönetimleri" olacak; bir matbaa hatası var; "yöntemleri" kelimesinin "yönetimleri" olmasını istiyorum.

BAŞKAN - Buna göre, o düzeltmeyle ve kabul edilen önerge doğrultusunda 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Üretim İzni, Gıda Sicili, Tescil, İstihdam ve Laboratuvar Kuruluş İzni ile İlgili

Yetki ve Sorumluluklar

Üretim izni, gıda sicili ve tescil işleri

MADDE 4. - Gıda maddeleri ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten işyerleri, bu konuda Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikte öngörülen asgarî teknik ve hijyenik şartlara uyarak gıda işyeri çalışma izni ve sicil numarasını Bakanlıktan almak zorundadır. Üretilecek gıda maddelerinin Türk Gıda Kodeksinde tanımı yapılmış olanların ilgili kodekse uygun üretileceğine dair yazılı beyan ile etiket örneğini Bakanlığa ibraz etmesi üzerine söz konusu ürünlere, her ürün için Bakanlıkça izin belge ve numarası verilir. Türk Gıda Kodeksinde tanımlanmamış gıdaları üreten işyerleri, üretime geçmeden önce bu konuda Bakanlıktan izin almak ve diğer tescil işlemlerini yaptırmak zorundadır.

Üretim izni, gıda sicili, gıda işyerlerinin taşıması gereken asgarî teknik ve hijyenik şartlara ait kurallar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

a) Bu yönetmelikle Bakanlık, başvuru için istenen bilgi ve belgeler ile işyerinin taşıması gereken asgarî teknik ve hijyenik koşulların neler olduğunu belirler. Başvuru dosyasının eksiksiz olması ve işyerinde yapılan denetimde, işyerinin asgarî teknik ve hijyenik koşullarının uygun olması halinde işlemler, başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde sonuçlandırılır. Eksiklik tespit edilmesi halinde, eksiklikler giderildikten sonra işlemler sonuçlandırılır. Eksikliklerin giderilmesi için gerekli olan süre, otuz günlük süreye dahil edilmez.

b) Tüm hayvan kesim yerleri, mezbahalar, kombinalar, entegre et tesisleri ile entegre et tesislerinin bölümlerini oluşturan kesim yeri, et parçalama, et muhafaza ve mamul madde imal yeri şeklindeki tek bir bölüm veya birden fazla bölüm olarak faaliyet gösteren tesislerin; Gayri Sıhhî Müessese (GSM) ruhsatları, kuruluş, çalışma ve üretim izni ile sicil ve tescil işlemleri Bakanlıkça yapılır. Bu konudaki usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

c) Her türlü izin ve tescil işlemlerinden, gıda hizmetlerinde kullanılmak üzere, işletmenin nevi ve büyüklüğü ile üretilen ürün ya da ürün grupları üzerinden, kayıt tescil ücreti adı altında en çok beş milyar Türk Lirası, üretim izni ücreti adı altında en çok bir milyar Türk Lirası ücret alınarak, Bakanlık adına açılacak bir hesapta toplanır. Bu ücret, her yıl Vergi Usul Kanununa göre belirlenen Yeniden Değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu ücretin işletme bazında miktarının belirlenmesine, toplanmasına ve harcanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

d) Alınan belgeler, alındığı şartların değişmemesi kaydıyla, miras yoluyla intikalinde geçerliliğini devam ettirir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gıda teknolojisi, teknolojik gelişmelere ve dünya nüfusunun artış oranına göre, her geçen yıl yeni yöntemlerle gelişmekte ve gıda hammaddesini kullanan yeni tekniklerle beslenme sorunlarına çözümler üretilmektedir.

Bilindiği gibi, gıda konusu, insanlığın gündeminden inmeyecek yegâne konudur. Gıdaların toplanması, saklanması ve tüketilmesi, tarihin ilk dönemlerinden beri günlük hayatımızın içinde yer almıştır. İnsanların, yaşamlarını devam ettirebilmeleri ve başka toplumlara göre daha iyi şartlarda yaşamaları, beslenme alışkanlıkları ve gıda üretim teknolojileriyle doğrudan ilgilidir.

İçinde bulunduğumuz yıllara damgasını vuran küreselleşme olgusu, mal ve hizmet üretiminin bazı standartlarda ve dünyanın talep edebileceği kalitede olmasını âdeta zorunlu kılmaktadır. Onun için, ülkeler, üretimlerine belirli kıstaslar ve kurallar getirmekte; ama, üretimiyle, tüketimiyle her aşaması toplumun tüm kesimlerini direkt olarak ilgilendiren bu konu üzerinde, maalesef, gerektiği kadar durulmamaya devam edilmektedir. Her gün, medyada, uygunsuz üretim yapıldığına ya da bazı gıda maddelerinin Avrupa Birliği sınırlarından geri gönderilmesine dair haberler görmekteyiz. Bu durum, halkımızın sağlığı açısından büyük önem arz etmekte ve bizlere de önemli ölçüde görevler düşmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz almak istememin temel nedeni, belediyelerle, yerel yönetimlerle ilgili olan bölümleri sizlere anlatmak istememden kaynaklanmıştır. 560 sayılı Gıdaların Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan süreç içinde uygulamaya baktığımızda, ülkemizde, gıda konusunu bir bütün olarak ele alarak, bir tek çatı altında toplayan bir kuruluş, bir gıda yasası olmadığı, mevcutlarının ise 1930'lu yılların Türkiyesinde çıkarıldığı ve günümüz ihtiyaçlarına cevap veremez hale geldiği görülmektedir. 1930'lu yıllardan itibaren, zaman içerisinde, yetki dağılımına paralel olarak, konuyla ilgili kanun, tüzük, yönetmelik ve talimatların sayısı da alabildiğine artmıştır. Daha önce, çeşitli kurum ve kuruluşların yetki ve sorumluluğunda bulunan Türk gıda mevzuatı, bir mevzuat altında toplanarak, bu hizmetlerin Avrupa Birliğiyle uyumlu hale getirilmesi, hizmette bütünlüğün sağlanması, verimliliğin artırılması ve gıda hizmetlerinin bir disiplin altına alınması amacıyla, 28 Haziran 1995 tarih ve 22327 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname ile gıda hizmetleri ve gıda kontrolündeki yetki ve sorumluluklar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında paylaştırılmıştır. Böylece, gıda maddesi üreten ve satışını yapan kuruluşların denetlenmesi için Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığına yetki verilmiş, belediyelere ise, sadece bu hususlarda Sağlık Bakanlığıyla eşgüdüm sağlayacağı hükümleri getirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe girmeden önce 1580 sayılı Belediye Kanunu, 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun, 3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun ile 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanununa dayanarak gıda üreten ve satan işyerlerine izin verme, denetleyebilme yetkisine sahip olan belediyelerin, yetkilerinin ellerinden alınması, halkın sağlığı açısından çok büyük önem arz eden gıda maddeleri üreten ve satışını yapan imalathane ve işyerlerinin açılış ve işletme ruhsatlarının verilmesiyle, bu kuruluşların denetlenmesi hususunda bir kargaşa ve çokbaşlılık yaratılmıştır. Yetkilerin belediyelerin elinden alınmasının sakıncalarını şöyle sıralamak mümkündür:

1 - 560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girmesiyle, belediyelerin gıda maddesi üreten ve satış yapan kuruluşları denetleme yetkisi kalmamıştır. Bu konuda Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle yapılacak koordinasyon ise, sadece sözde kalmıştır. Görüşmekte olduğumuz tasarı da, bu koordinasyonsuzluğu aşacak bir düzenleme öngörmemekte ve diğer yasalarla aykırılık oluşturmaktadır.

Gıda üreten ve satan işyerlerinin denetimi, bir mahallî idare hizmetidir. Bütün Avrupa ülkelerinde bu hizmetler mahallî idarelere verilmiştir; çünkü, bu durum, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının öngördüğü subsidiarite ilkesine de uygundur. Belediyelerde bu denetimi yapacak yetişmiş eleman, araç ve gereç varken, il sağlık müdürlüğünde ve il tarım müdürlüğünde yeniden teşkilatlanmaya gitmek, personel atamak, araç gereç almak, merkezî idareyi genişletici ve kamu harcamalarını artırıcı bir durumdur.

2- Söz konusu kanun hükmünde kararnamenin yürürlüğe girmesiyle, her ne kadar belediyeler denetleme dışında bırakılsalar da, belediyeler daha önceleri günün her saatinde bu gibi yerleri denetlediklerinden, vatandaşların da buna alışık olmalarından dolayı, bahse konu kanun yürürlüğe girmiş olsa bile, vatandaş, şikâyetini, gerek sözlü gerekse yazılı olarak, yine, belediyelere yapmaktadır, yine belediyelere yapacaktır.

Bugün, belediyeler, işyerinin açılmasına izin verirken, o işyerlerini denetleme ve ceza kesme yetkisi olmadığı için bu duruma göz göre göre sessiz kalmaktadır. İleride halkın da oylarını düşünerek, halkın sağlığını ilgilendiren böyle hassas bir konuda çok titiz davranacakları ve bu hususta halktan gelen şikâyetleri daha hızlı bir şekilde değerlendirecekleri, gerekli tedbirleri alacakları ve gereken işlemleri de yapacakları kabul edilmelidir.

3- Sistemi tamamlayan bir başka unsur da, ceza sistemidir. Konulan kurallara uymayanlara karşı uygulanmak üzere belediye yönetimine ceza belirleme ve uygulama yetkisi verilmiştir daha önce. Belediyeler, bu sistemi, 1930 yılından bu yana, aradan geçen altmışbeş yıl boyunca, uygulayagelmişlerdir. Bu uygulama biçimi, kamu yönetiminde, belediye ve halk arasında ve yerleşik olan bir anlayışla bunu devam ettirerek bugüne kadar gelmeleri çok doğaldır. Zira, gıda maddeleri ve esnaf denetimi, son derece yerel ve ortak nitelikli bir kamu görevidir.

Belediyeler, gerek cezaî uygulamada gerekse ani müdahalelerde daha etkin bir durumda bulunduğundan, belediyelerin, daha önce olduğu gibi, gıda üretimlerinde ve denetlenmesinde sağlık memurlarıyla birlikte etkin bir şekilde görev almalarının sağlanması, hem çevre sağlığı hem insan sağlığı açısından büyük önem arz etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarılarının komisyonlarda tartışıldığı bir aşamada bu kanun hükmündeki kararnamenin yasalaşması çelişkili bir durum oluşturmaktadır. Hem yerel yönetimlerin güçlendirilmesi diyoruz hem de 1995'e kadar yerel yönetimlerin yetkisinde olan ve sonra merkeze devredilen yetkileri aynı bırakıyoruz. Az önce saydığım sakıncaları gidermek ve bu tasarıyı yerel yönetimlerle eşgüdüm sağlayacak şekilde yeniden düzenlemek, hem halkımızın sağlığı hem de Türk gıda sanayiinin dünyada yerini alması açısından zorunludur.

Bu nedenlerle, gıdaların üretimi aşamasında denetim Tarım Bakanlığınca yapılmalıdır; ancak, tüketiciye ulaşma aşamasındaki denetimi ise, mahallî idarelerin yapması gerekmektedir. Bu noktada merkezî idareye düşen görev, gıda üretimi, tüketimi ve denetimi konusunda genel politikaları belirlemek, gıda kontrolüyle ilgili tüm faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamak; yani, belediyeler  yetkilendirilerek altyapı ve personel hizmetlerini yürütmek şeklinde olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, sözlerinizi lütfen tamamlayın.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Peki Başkanım.

Gıda konusunda yapılacak düzenlemeler kamuoyunun bilgisi dahilinde olmalıdır.

Gıda ürünleri ile gıda dışındaki ürünler ticarethanelerde bir arada satılmaktadır şu anda. Bunların satışında sıkı düzenlemeler yapılmalıdır ve  tüketiciye arz edilme aşamasında denetim yetkisi ve görevi parçalanmamalıdır. Satış aşamasındaki denetleme ve ceza verme ve tahsili belediyeler tarafından yapılmalıdır.

Gıda denetiminde, sağlık yanında, nitelik ve teknoloji konusuna da önem verilmelidir.

4- Gıda konusundaki denetleme ve izinle ilgili görev ve yetkileri merkezî idareye devretmek yerine, belediyelerin, bu görevi yapacak kadro, personel ve teknik imkâna kavuşturulması sağlanmalıdır ki, zaten yeni taslak, yani, belediye yasaları bunu az da olsa, belli ölçüde karşılamaktadır.

Gıda maddelerinin iç pazarda denetimsiz olarak satıldığı bilinmektedir. Eğer, bir mal, standartdışı olduğu gerekçesiyle yurt dışında kabul edilmiyorsa -ki, son zamanlarda böylesi durumlarla karşılaşmaktayız- bu malın, iç pazara satışı da engellenmelidir. Bunun aksi bir uygulama, 1986 Çernobil faciası sonrasında radyasyon riski yüksek çay ve fındığı ülke çapında ilkokul çocuklarına dağıtan bir zihniyetle eşdeğer konumda olacaktır. O dönemde ne kadar radyasyona maruz kaldığımız hâlâ bilinmiyor; bu nedenle kansere yakalanan vatandaşlarımızın sayısı da bilinmiyor. Bugün ise, radyasyonun etkisi gibi, gen teknolojisiyle oynanmış gıdalar ve hormonlu gıdaların insan sağlığında meydana getireceği sonuçlar bilinmiyor.

Bu yasa tasarısı, bu yönüyle de önemlidir elbette; ama, yerele yetkide yeni bir açılım yoktur bu tasarıda; uygulamasında yeni zorluklarla karşılaşılacaktır.

Bu düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Konuşmalar tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan 1/238 esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "sicil numarasını" ibaresinden sonra gelen "Bakanlıktan", "etiket örneğini" ibaresinden sonra gelen "Bakanlığa", "her ürün için" ibaresinden sonra gelen "Bakanlıkça", "önce" ibaresinden sonra gelen "bu konuda Bakanlıktan" ibarelerinin metinden çıkarılmasını ve "izin belge" ibaresinin "izin belgesi" olarak değiştirilmesini, ikinci fıkrasında "gıda sicilinden" sonra gelen "," (virgül) işaretinin kaldırılarak "ve" ibaresinin eklenmesini, "kurallardan" sonra gelmek üzere "," (virgül) işaretinin eklenmesini, ikinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinin metinden çıkarılmasını (d) bendinin bent işaretinin kaldırılarak birinci fıkrasının devamı olarak düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkanım, olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uygulama birliğinin sağlanması amacıyla (b) bendi metinden çıkarılmıştır.

(c) bendiyle, kayıt ve tescil ücretleri ile izin ücreti adı altında toplanan gelirlerin Bakanlık adına açılacak bir hesapta toplanması ve bu hesaptan yapılacak harcamaların usul ve esaslarının yönetmelikle belirlenmesi hüküm altına alınmaktadır. Uygulanmakta olan ekonomik program çerçevesinde; fon, özel gelir, özel ödenek ve özel hesap gibi bütçe bütünlüğünü bozan uygulamalar tasfiye edilmekte olup, bu konuda çalışmalar devam etmektedir.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 20.30'da toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.25


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.33

BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER : Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

428 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/238) (S.Sayısı: 428) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

Tasarının 5 inci maddesini okutuyorum:

Laboratuvar kuruluş izni

MADDE 5. - Gıda maddelerinin ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin gıda güvenliği, hijyen ve kalite analizlerini yapmak üzere, Bakanlıkça yetkilendirilecek kamu ve özel laboratuvarlar kurulabilir.

Bu laboratuvarların kuruluş, çalışma izin ve denetim ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

Sağlık Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri yetkileri çerçevesinde bulunan laboratuvarlar için bu madde hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Nail Kamacı; buyurun.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Kamacı'nın yerine, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün konuşacaklar.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Üstün.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 üncü madde üzerinde bir önerge vermiştik, Adalet ve Kalkınma Partisinden bazı milletvekili arkadaşlarımızın, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan da benim ve diğer arkadaşların imzalarının bulunduğu bir önergeydi. Biz, bu önergede şunu amaçlamıştık: Gerçekten, Türkiye'deki denetimler konusunda yetki karmaşasından kurtarmak ve yetkili kişiyi tespit etmek.

Değerli arkadaşlarım, bir, domuz etinin yenmesinden dolayı, bir trichinella vakası yaşadık; 400 rakamı bildirildi; bu, dünyadaki en yüksek rakam. Maalesef, bu enfeksiyondan etkilenen Adalet ve Kalkınma Partisinden bir milletvekili arkadaşımız da vardı, domuz eti yiyerek trichinellaya yakalanmış bir milletvekili arkadaşımız da vardı; ama, önerge oylanırken, biz, kabul oyu kullandık, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekili arkadaşlar önergenin ne olduğunu bilmeden, dışarıdan içeriye geldiler ve önergeyi reddettiler. Bundan böyle, trichinellalı domuz eti yemeye devam edersiniz değerli arkadaşlar.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Güzel bir ifade değil; böyle ifade olmaz.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Güzel bir ifade değil diyorsunuz; ama, maalesef, hangi önergenin ne olduğunu bilmeden de, burada oylama yapıyoruz ve reddediyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, özellikle kamuoyunu son günlerde meşgul eden, geni değiştirilmiş organizmalar, kısa adıyla GDO hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum. GDO'yla ilgili en önemli kaygılardan biri, aktarılmış genlerin, doğal bitki türüne atlayarak, bulundukları çevredeki doğal türlerde genetik çeşitliliğin kaybına neden olmaları, yabanî türlerin doğal yapılarında sapmalara neden olmaları, ekosistemdeki tür dağılımını ve dengeleri bozmalarıdır. Türkiye'de GDO konusunda en fazla dikkat edilmesi gereken konulardan biri bu. Türkiye, biyolojik zenginlik bakımından çok şanslı bir ülke. Örneğin, Avrupa'yla karşılaştırılacak olursa, Türkiye, tür sayısı bakımından oldukça zengin. 11 000 bitki türümüzden 2 000 kadarı başka hiçbir yerde bulunmayan, endemik türler.

Bir ülkenin bitki ve hayvan türleri açısından sahip olduğu zenginlik, aynen yeraltı kaynakları ya da tarihî eserler gibi o ülkenin en önemli zenginliklerinden biridir.

Ekolog Barry Commoner'e göre, ekolojik sistemler aşırı stres altında bırakılırsa, ani ve şaşırtıcı felaketler yaşanabilir. Yapısında kimyasal ilaçtan hayvan genlerine kadar pek çok yabancı madde barındıran GDO'nun böyle bir strese yol açacağı şüphe götürmez. Commoner'e göre "ekolojik sistem bir yükselteçtir. Öyle ki, bir yerdeki küçük bir çalkantının başka bir yerde büyük ve uzun süre ertelenmiş etkileri olabilir."

Monokültür yayıldıkça, yediğimiz ürünlerden aldığımız besin ve damak tadı da tektipleşiyor. Modern tarım yöntemlerinin yol açtığı etkiler yüzünden zaten yeteri kadar azalmış olan çeşitler de GDO'nun tehdidi altına giriyor; çünkü, GDO'ların aktarılmış genleri, çevresinde bulunan geleneksel yöntemlerle üretilen ürünlere de geçebiliyor.

Arılar ve rüzgârlar GDO'lu polenleri alıp, komşunun geleneksel ekiminin üzerine bırakıyor. Böylece, civardaki bitkiler genetik olarak değiştirilmiş bitkilerin içerdiği böcek ve ot ilaçlarına karşı dirençli hale geliyorlar. GDO karşıtlarınca "Frankeştayn gıda" olarak nitelenen kolera bakterisinin genini taşıyan yonca, tavuk geni taşıyan patates, akrep geni taşıyan pamuk, balık genli domates gibi gıdaların doğal çeşitliliğe verdikleri zarar sonucunda yeni Frankeştaynların ortaya çıkmasına olanak sağlanıyor.

GDO'nun sağlığımıza etkileri:

GDO'lu ürünlerin temel sakıncalarından biri de insan sağlığına karşı olumsuz etkileridir. Uzmanlara göre, sağlık riskleri şunlar: Antibiyotiklere karşı dayanıklılık oluşması, gıda olarak kullanımda insan ya da hayvanda toksik ya da alerjik etki yapması, doğrudan alım durumunda insan ve hayvan bünyesindeki mikroorganizmalarla birleşme ihtimali.

GDO'lu ürünlerin oluşturduğu sağlık risklerini doğrulayan bilimsel araştırmalara her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Örneğin, Brezilya fındığının bir genine sahip olan transgenik soya fasulyesi, fındığa alerjisi olanlarda alerjiye neden olabiliyor.

Rowett Enstitüsünde çalışan Arpad Pusztaria'nın son deneyleri, GDO'larla ilgili yeni kuşkular ortaya çıkarmıştır. Sözü edilen çalışmada, genetik yapısı değiştirilmiş patateslerin fareler için toksik olduğu, bağışıklık sisteminde bozukluklar, viral enfeksiyonlar gibi birçok etkileri olduğu ortaya çıkmıştır. Genetiği değiştirilmemiş patateslerle beslenen fareler gayet sağlıklıyken, sonraki deneyler, toksikliğin, gen transferi yöntemiyle ilgili olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Bir başka deney, besinler yoluyla aldığımız yabancı DNA'nın hücrelerimize taşınabileceğini ortaya çıkarmıştır. Yakın zamana kadar, DNA'nın bağırsaklarımızda sindirilebileceği düşünülüyordu; ancak, deneyler, durumun aksini kanıtladı. Bakteriyel bir virüsün DNA'larıyla beslenen farelerde, bağırsak boyunca yaşayabilen ve kana karışabilen büyük virüs DNA'sı parçaları bulundu. Alınan DNA'lar lökositlerde, dalak ve karaciğer hücrelerinde de görüldü ve virüs DNA'sının fare genomuna yerleştiği kanıtlandı. Hamile farelere yedirilen virüs DNA'sının, ceninin ve yeni doğmuş yavruların hücrelerine geçtiği de belirlendi.

Değerli arkadaşlarım, dünyadaki açlığın nedeni, yeterli besin olmaması değildir, besinin adil dağılmaması ve plansız tarım politikalarıdır. Üçüncü dünya ülkelerinin tarım politikalarıyla ilgili zaten yeteri kadar derdi varken, bu ülkelerin tarımına, bir de, GDO üreticisi çokuluslu şirketlerin sokulmaya çalışılmasının pek de iyi niyetle ilgisi olmasa gerek.

Genetiği değiştirilmiş organizmalar üreten firmaların niyetleri:

Ekolog Pimentel'in verdiği rakamlara göre, tarla için harcanan toplam enerjinin yüzde 32'si azotlu gübre üretimine, yüzde 28'i tarım makineleri yakıtına, yüzde 15'i bu makinelerin yapımı ve bakımına, yüzde 11'i çeşitli işler için kullanılan elektrik enerjisine, yüzde 4'ü ürünü kurutmaya harcanıyor. Bunlardan sonra gelen girdiler, yüzde 2'şer değerle taşıma ve dağıtım, potasyumlu gübre, fosforlu gübre ve tohum. Yüzde 2'den az olan girdiler de, ot ilacı, böcek ilacı, sulama ve işçilik. Görüldüğü gibi, sanayileşmiş tarımda kol gücünün toplam girdiler içindeki payı oldukça az.

Tabloyu dikkatle incelediğimizde yukarıda söz konusu olan olayın bildiğimiz anlamda çiftçilik değil, tarım sanayii olduğu görülmektedir. İşin püf noktası da zaten buradadır. Çiftçi, tarlasındaki ürünü elde etmek için, büyük oranda bu konuda üretim yapan çeşitli sanayi kuruluşlarına bağlı. Bu sanayi kuruluşlarının büyük bir kısmının çokuluslu şirketler olduğunu tahmin etmek zor değildir.

Dünyada genetiği değiştirilmiş tarım ve yem ürünlerinin tohum piyasası 8-10 firmanın elinde. Bu firmaların ana hedefi, dünyadaki tüm ülkelerin tarım ve hayvancılığını, tohum anlamında, kendilerine bağlanacak şekilde biçimlendirmek.

Patent alınması halinde de genetik olarak değiştirilmiş pamuk, mısır ya da tütün tohumunu eken çiftçi, hasattan sonra elinde kalan tohumları ekimde yeniden kullanırsa, patent sahibine belli bir bedel ödemek zorunda kalıyor. Tarımsal üretimin en temel ve en eski yöntemlerinden olan, kendi ürününden gelecek yıl için tohumluk ayırma geleneği ve hakkı, bu şekilde ortadan tümüyle kaldırılmış oluyor.

Batı'da çevreci akımların mücadeleleri sonucunda, GDO'lu ürünlerin ekimi ve ülkeye sokulması ciddî engellerle karşılaşıyor. Avrupa Birliği mevzuatıyla karşılaştırıldığında, bu ürünlerin üretimi, ihracatı, ithalatı bakımından Türkiye'de herhangi bir hukuksal gelişme olmadığı görülüyor. Ayrıca, her şey kapalı kapılar ardında cereyan ediyor. Ne tüketici ne de üretici bu konuda bilinçlendirilmiş değil; oysa, GDO'ların doğal çeşitliliğe ve insan sağlığına zararları çok açık.

Ticaretin serbestleştirilmesi Avrupa Birliğine üyelikten sonra bir zorunluluk olacak; yani, ticarete konu olan biyoteknoloji ürünleri de Türkiye'ye girebilecek. Örneğin, transgenik buğday çeşitlerini buğdayın anavatanı olan Türkiye'de üretmeye başladığımız zaman genetik kaynaklarımızı büyük bir tehdit altına sokmuş olacağız.

Üretici ve tüketici olarak gelecekte ekoloji ve insanlık adına ne kadar bedel ödeteceği belli olmayan, sistemi tümüyle değiştirebilecek, çıkaracağı sağlık problemleriyle dünyanın düzenini bozacak GDO'lu ürünleri kesinlikle reddetmeliyiz. Bunların Türkiye'ye sokulmasının önlenmesini istemeliyiz. GDO'lu tarım kendi dışındaki tüm tarım şekillerini ve özel ekolojik tarımı yok eden totaliter bir tekniktir. Bu nedenle GDO tohumlarının ülkemize girişi yasaklanmalı, GDO'lu tarım yapılmamalıdır. Tarımsal üretimin doğal evrelerine ve ritmine saygılı olunmalıdır.

GDO'lu  besinler, geleneksel ve yerel beslenme kültürü ve hakkına açık bir saldırıdır. GDO'lu ürünlerin ülkeye girişinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Üstün, tamamlayın lütfen.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Tamamlıyorum.

...mümkün olması durumunda ve her halükârda bu ürünlerin üzerinde ne olduklarını belirten etiketlerin olması şarttır. Tüketicinin alacağı üründe GDO olup olmadığını bilmesi, seçimini kendi inisiyatifine göre yapabilmesi tüketicinin en temel hakkıdır diye düşünüyoruz.

GDO'lu ürünlerin kullanılmış olması ihtimaline karşı, GDO'lu ürün kullandığı bilinen Nestle ürünleri gibi ithal bazı ürünlerin mercek altına alınmasını, Cargill, Novartis, Zeneca, Du-Pont, Syngenta, Monsanto  ve Dow Chemical gibi GDO üreticisi şirketlerin Türkiye'ye getirdiği ürünlerin mercek altını alınmasını istiyoruz.

GDO'lu ürünlerin yüzde 98'i böcek ilacı içerdiği için Sağlık ve Tarım Bakanlığının ilgili kuruluşlarınca mutlaka ve mutlaka denetlenmelidir.

Çiftçi örgütleri, ziraat odaları  gibi kurumlar GDO'lu ürünlerle mücadele kapsamında kendi aralarında memoranduma gitmelidirler. Gelecekte olası bir GDO tehlikesinde, gen tekniklerinden ve genetik olarak değiştirilmiş ürünlerden arındırılmış olan kurtarılmış  bölgeler, ancak bu şekilde oluşturulabilir.

Ulusal Biyogüvenlik Komitesine, başta, ekolojik çevre örgütleri  olmak üzere, ziraat odaları, tarımla ilgili tüm sivil toplum kuruluşları ve tüketici örgütleri katılmalıdır.

GDO'lu tohumların ekimleriyle ilgili karşı çıkışlar ve oluşturulan memorandumlar sadece ekolojik olarak hassas bölgelerle sınırlı olmamalıdır.

Aslında, bunun gibi daha sorabileceğimiz ve isteyebileceğimiz birsürü madde vardır. Dileğimiz, Tarım Bakanlığının ve Sağlık Bakanlığının konu üzerine giderek, insanlarımızın ne yediğini, nasıl yediğini, ne şekilde yedirildiğini bilmeleri konusunda halkımızı uyarmalarıdır.

Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve  Denetlemesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili önerilerimiz görüşülecek maddelerde de olacaktır.

Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

5 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

İstihdam

MADDE 6.- Gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten işyerlerinde, üretimin niteliğine göre, sorumlu yönetici istihdamı zorunludur.

Sorumlu yönetici olabilmeye ve sorumlu yöneticilerin yetki, sorumluluk ve çalıştırılmalarına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, Avrupa Birliğindeki gıdayla ilgili mevzuat hakkında bilgilendirmek istiyorum.

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin esası, 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşmasına dayanmaktadır. Ankara Anlaşmasının imzalandığı dönemde Türkiye'nin ekonomik olarak Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) üyeliğine hazır olmaması nedeniyle, Türkiye'yi gümrük birliğine ve tam üyeliğe hazırlamak için üç dönem öngörülmüştür. Bunlar; hazırlık, 1963-1973; geçiş, 1973-1995 ve 1996'da gümrük birliğiyle başlayan son dönemdir.

Bu dönemler içerisinde Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yapılan müzakereler sonucunda 6 Mart 1995 tarihinde toplanan Ortaklık Konseyi, 1.1.1996 tarihinden itibaren Türkiye ile Avrupa Birliği arasında gümrük birliğine geçilmesini kararlaştırmıştır. Bu kapsamda hazırlanan Katma Protokolde tarım ürünleri gümrük birliği dışında kalmış, sadece işlenmiş tarım ürünleri gümrük birliğine dahil edilmiştir.

Yine, bu müzakereler içerisinde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde dönüm noktası olan 10-11 Aralık 1999 tarihlerindeki Helsinki Zirvesinde Türkiye'ye aday ülke statüsü verilmiş ve bu bağlamda, Türkiye'nin Kopenhag Kriterlerini yerine getirmesi istenmiştir.

Bunu takip eden süreçte, Komisyon tarafından hazırlanan ve 4 Aralık 2000 tarihinde Konsey tarafından onaylanan katılım ortaklığını amaçlayan yönetmelik, diğer konularda olduğu gibi tarım açısından da kısa ve orta vadede öncelikleri içermektedir.

Kısa dönem öncelikler arasında, Türkiye'nin, hayvan kimlik sistemi ve bitki pasaport sistemi gibi konularda fonksiyonel sistemler oluşturması ve mevcut idarî yapısını geliştirmesi istenmektedir. Ayrıca, Türkiye'nin, Avrupa Birliğinin veteriner ve bitki sağlığı mevzuatına uyumunu sağlamak için uygun stratejiyi belirlemesi istenmektedir.

Orta dönem öncelikler olarak, Türkiye'nin, tarımsal reformunu tamamlaması, tarımsal ve kırsal kalkınma politikaları çerçevesinde müktesebatla ilgili hazırlıkları tamamlaması ve gıda işletmelerinin modernize edilmesi suretiyle, Avrupa Birliği standartlarına ulaşması istenmektedir.

Helsinki Zirvesinden sonra, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin ortaklaşa yürütülmesi için, ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında, tarım ve balıkçılık dahil olmak üzere, 8 altkomite kurulmuş ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği de, uyum çalışmalarının yürütülmesi için benzer komiteler kurmuştur. Bunlardan, Tarım ve Balıkçılık Altkomitesi, Kalıtım Ortaklığı Belgesinde ve Ulusal Programda yer alan tarım alanındaki konuların gerçekleştirilmesi için faaliyet göstermektedir. Ancak, ülkemizin tarımsal yapısı, Avrupa Birliğinden büyük farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle, Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesinde, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin en önemli, en kapsamlı ve en sorunlu yönünü tarım alanındaki ilişkilerin oluşturması beklenmektedir.

Buradan hareketle, Türkiye'nin AB'ye üyelik yolunun, AB mevzuatının önemli bir bölümünü oluşturan gıda güvenliği ve halk sağlığı konularını da kapsayan veteriner mevzuatının uyumlu hale getirilmesinden geçtiğini söylemek gerçekçi bir tespit olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği mevzuatının yüzde 25'ini oluşturan veteriner mevzuatının önemi, ülkemize gelen Avrupa Birliği uzmanının şu sözleriyle daha iyi anlaşılabilmektedir: "Birlik adayı ülkelerde veteriner mevzuatına uyum, insan hakları kadar önemlidir." Bu sözler, Avrupa Birliğinde konuya verilen önemi vurgulamaktadır.

Çiftlikten sofraya gıda güvenliğinin sağlanması ve halk sağlığının korunmasında Avrupa Birliği veteriner mevzuatı:

FAO/WHO Codex Alimentarius Uzmanlar Komisyonu, 1968'de, gıda güvenliğini "sağlıklı ve kusursuz gıda üretimini sağlamak amacıyla, gıdaların, üretim, işleme, muhafaza ve dağıtımları sırasında gerekli kurallara uyulması ve önlemlerin alınması" olarak tanımlamıştır. Günümüzde, bu tanımlama, etkin kontrol ve denetimin yapılabilmesi ve halk sağlığının korunabilmesi amacıyla, başta ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere, birçok ülkenin gıda kontrol otoriteleri tarafından "çiftlikten sofraya gıda güvenliği" olarak ifade edilmektedir.

Gıda güvenliği ve halk sağlığıyla ilgili konular, doğrudan, veteriner hekimlerin çalışma alanını oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, sayıları 100'ü bulan klasik zoonozlarla birlikte, uluslararası düzeyde yaklaşık 200'ü aşan zoonotik hastalığın bulunduğunu bildirmektedir.

WHO ve FAO'nun Müşterek Uzmanlar Komitesi toplantısında, gıda güvenliği ve halk sağlığı alanında veteriner hekimlik ve veteriner halk sağlığının önemi farklı boyutlarıyla vurgulanmış ve zoonoz hastalıkların bulaşmasında hayvan ve hayvansal gıdaların önemi belirtilmiştir.

Bu yaklaşıma paralel olarak, Avrupa Birliği tüketici, hayvan ve çevre korunması çerçevesinde, çiftlikten sofraya gıda güvenliğini içeren veteriner sisteminde, Avrupa Birliği hayvanlarına ilişkin zootekni ve yetiştirme standartları, yem ve su standartları, farmakolojik ve biyolojik standartlar ile çevre standartları belirlenmiştir. Yine, anılan standartlara sahip koşullarda yetiştirilen hayvanlardan elde edilen ürünlerin üretim ve işleme zincirinde, hayvan sağlığı, hayvan refahı ve veteriner halk sağlığı standartları ile üretime hazır gıdalar için de veteriner halk sağlığı standartları bulunmaktadır.

Yine, Avrupa Birliğine üye olmayan ülkelerle yapılan bilateral anlaşmalar çerçevesinde, Birliğe girecek hayvan ve hayvansal ürünlerde Avrupa Birliğinin temel hijyenik standartları istenmekte ve bunu takiben, sınırlarda ve dahilî veteriner hekim kontrollerinden sonra tüketicisine sunulmakta, böylece, Avrupa Birliği vatandaşları için gıda güvenliği ve halk sağlığı prensipleri uygulanmaktadır. Birliğe üye olmayan ülkelere yapılan ihracatlarda, veteriner ihracat kontrolleri uygulanmaktadır. İşte, bu kapsamda, çiftlikten sofraya sağlıklı hayvan, sağlıklı hayvansal gıda ve sağlıklı insan zinciri oluşturulmaktadır.

Gıda güvenliği ve halk sağlığının korunmasına ilişkin olarak, Avrupa Birliği veteriner mevzuatı, hayvan sağlığı, yem katkı maddeleri ve gıda katkı maddeleri gibi mevzuatın diğer bölümlerini de tamamlayan Avrupa Birliği veteriner mevzuatının en önemli kısmını oluşturmaktadır.

Veteriner halk sağlığı konusunun temelini, çeşitli direktiflerde belirtilen hükümlerin dış müdahalelere yer vermeden yürürlüğe konularak, tabanda uygulanabilirliğini sağlayacak güçte, iyi organize olmuş ve etkin çalışan merkezî yetkili otorite oluşturmaktadır.

Veteriner hekimlerin, hayvansal gıdaların üretiminden tüketimine kadar olan tüm aşamalarda gıda güvenliğinin sağlanması ve halk sağlığının korunmasındaki temel görev, yetki ve sorumlulukları, Avrupa Birliği veteriner mevzuatının yatay ve dikey hükümleri içerisinde yer alan direktiflerde açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla, bu gıdalardan kaynaklanabilecek biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehlikelerden halk sağlığının korunması için, çiftlikten sofraya kadar olan tüm aşamalardaki kontrol ve denetimlerinde yürürlükte olan ve büyük eksiklikleri bulunan mevzuatın Avrupa Birliği direktifleri esas alınarak düzenlenmesi ve uygulamaya konulması büyük önem taşımaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği mevzuatında durum böyleyken, getirilen yasa tasarısının bununla hiç ilgisi olmayıp, Avrupa Birliği mevzuatına tamamen aykırı hükümler bulunmaktadır.

Bunun yanında, gıda güvenliği "sağlıklı ve kusursuz gıda üretimini sağlamak amacıyla gıdaların üretim, işleme, muhafaza ve dağıtımları sırasında gerekli kurallara uyulması ve önlemlerin alınması" olarak tanımlanmıştır. Günümüzde bu tanımlama, etkin kontrol ve denetimin yapılabilmesi ve halk sağlığının korunabilmesi amacıyla, başta Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD olmak üzere birçok ülkenin gıda kontrol otoriteleri tarafından, çiftlikten sofraya gıda güvenliği olarak ifade edilmektedir; ama, 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede bu, maalesef yoktur.

Gıda güvenliği ve halk sağlığıyla ilgili konular doğrudan kamusal hizmet alanını oluşturmaktadır.

Bu kanun tasarısının temel gerekçelerinden birisi, ulusal mevzuatın ilgili Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlu hale getirilebilmesidir. Gıda güvenliği ve halk sağlığının korunmasına ilişkin Avrupa Birliği veteriner mevzuatı, hayvan sağlığı, yem katkı maddeleri ve gıda katkı maddeleri gibi mevzuatın diğer bölümlerini de tamamlayan Avrupa Birliği veteriner mevzuatının en önemli kısmını oluşturmaktadır. Veteriner halk sağlığı konusunun temelini ise, çeşitli direktiflerde belirtilen hükümlerin dış müdahalelere yer vermeden yürürlüğe konularak tabanda uygulanabilirliğini sağlayacak güçte, iyi organize olmuş ve etkin çalışan merkezî yetkili otorite oluşturmaktadır.

Son olarak söylemek isterim ki, Avrupa Birliği mevzuatının yüzde 25'ini oluşturan gıda ve veteriner mevzuatı, bu tasarının bu haliyle yasalaşması durumunda, bir yıl geçmeden tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilecek ve aynı konuda tekrar ve yeniden mesai harcamak zorunda kalacağız. Bunun düzeltilmesini Sayın Bakandan ve Sayın Komisyondan istiyor, takdiri size bırakıyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, şahsım adına görüşlerimi bildirmek üzere, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Masamıza bir tabak içinde ulaşan gıda maddelerinin bedenimiz üzerinde yapacağı etkiler, üretim zincirinin ilk halkalarından başlayarak oluşur. Bu başlangıç noktası, salatamızdaki kıvırcığın sulandığı suyun kaynağından, yemekteki etin kaynağı olan hayvanın yediği yeme, ızgarasını yaptığımız balığın yüzdüğü suya kadar gider.

Bu gerçeği gözönünde bulunduran Avrupa Birliği üye ve aday ülkelerinin, bu konuda yapacakları yasal düzenlemeleri yönlendirmek için hazırlanmış olan 178-2002 EC kodlu tüzük, gıdalarla birlikte yem maddelerini de kapsamı içine almaktadır.  Çünkü, ancak bu şekilde gıda maddelerinde izlenebilirlik sağlanmaktadır. Güvenli gıda için güvenli yem önemlidir. Dolayısıyla, yem kontrollerinin de büyük önemi bulunmaktadır. Ayrıca, gıda maddesi olarak tüketilemeyen bazı ürünlerin yem olarak tüketimi veya yem maddesi olarak üretilen bazı ürünlerin gıda olarak tüketilmesi söz konusu olabildiğinden, gıda mevzuatının yem konusunu da kapsamına alması ve düzenlemesi gerekmektedir. Tasarı, tarladan ve ağıldan sofraya üretim zincirini tümüyle kavramamak, yani, gıda, yem, hayvan, bitki ve çevre sağlığını bir bütünlük içinde ele almamak gibi temel bir mantık yanlışını taşımaktadır. Bu temel yanlış, halkımızın, sofrasına güvenli yiyecek taşınabilmesi konusunda bu tasarının yetersiz kalmasının ötesinde, Avrupa Birliğine uyum açısından da sorun yaratacak bir husustur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının "istihdam" başlıklı 6 ncı maddesi sorumlu yöneticiyi tanımlamayarak, bu konuyla ilgili hususları ileride çıkarılacak bir yönetmeliğe bırakmaktadır. Bugüne dek sorumlu yöneticilik, gıda, kimya, ziraat gibi alanlardan mühendisler, veteriner hekimler, biyologlar ve kimyagerler tarafından yürütülmekteydi. Bu tasarıyla, dört yıllık lisans eğitim koşulu ve mühendislik isimleri tasarıdan çıkarılmıştır. Bu da, iptali için odalarca dava açılan fırınlardaki sorumlu yöneticiliği düzenleyen yönetmeliği anımsatmaktadır. Bilindiği gibi, yaklaşık 18 000 fırının sorumluluğu, eğitim şartı aranmaksızın fırın ustalarına bırakılmıştır. Aynı şekilde, doğal kaynak sularında sorumlu yöneticilik kimya mühendislerinden alınarak sağlık meslek lisesi mezunlarına verilmiştir.

6 ncı maddenin ilk fıkrasının "gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten işyerlerinde, gıda bilimi konusunda eğitim almış veya ilgili meslek yasalarıyla bu konuda yetki verilmiş meslek mensuplarının, yani gıda mühendisleri, gıda eğitimi almış ziraat mühendisleri, kimya mühendisleri, veteriner, biyolog ve kimyagerlerin, üretimin niteliğine göre sorumlu yönetici olarak istihdamı zorunludur" şeklinde değiştirilerek, belli bir sorumluluk, verilecek kişilerin niteliklerinin yönetmelikle aşağıya çekilmesi olasılığının önünün kapatılması gerekir. Aksi takdirde, konunun yönetmeliğe bırakılması, sorumluluğun, gıda güvenliği konusunda eğitim almamış kişilere yönetmelikle verilmesine neden olabilir ve bu da hem halkın sağlığının korunmasını zorlaştıracak hem de işletmelerde yakın zamanda kurulmak zorunda olan ve kısaca "HACCP" diye anılan tehlike analizi ve kritik kontrol noktaları sistemlerinin oluşturulmasını geciktirecektir. Oysa, yakın bir gelecekte, HACCP sistemi olmayan birçok işletmenin AB ve diğer gelişmiş ülkelere yapacağı ihracatın engelleneceği, tüm dünya ülkelerince bilinmektedir. Halen Avrupa Birliği tarafından hazırlanan yeni hijyen yönergeleri taslağı, işletmelerde iyi hijyen uygulamalarını ve HACCP planlarının uygulanmasını esas almaktadır. Bu konuda, sorumlu yöneticilere büyük görev düşmektedir ve ihracatta yaşanacak azalma, tüm ülke ekonomisine ağır bir şekilde yansıyabilecektir. Bu durum, sorumlu yönetici istihdamında gıda bilimi, gıda teknolojisi, gıda hijyeni, gıda kimyası, HACCP sistemi gibi konularda eğitim almış çeşitli meslek gruplarının güçlendirilmesinin ne kadar gerekli olduğunu ortaya koymaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gıdayla ilgili pek çok meslek grubu var. Gıda, kimya, ziraat mühendisleri, veterinerler ve biyologlar gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim; tamamlayın.

N.GAYE ERBATUR (Devamla) - Bu grupların meslek örgütlerine kulak verdiğimizde, hepsinin, bu düzenlemenin, tüketicinin korunması ve gıdaların denetlenmesi açısından, yürürlükte olan 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin bile gerisinde kaldığını haykırdıklarını duyuyoruz.

Ülkemizin içinde olduğu, Avrupa Birliğine girmek ve bilgi toplumuna dönüşmek suretiyle gelişmiş ülkeler arasında yer alma çabasıyla, insan, hayvan, bitki ve çevre sağlığı gibi hayatî önem taşıyan görevlerde, meslekî nitelik ve bilgilere sahip olmayan kişilere yetki verilmesinin kanallarını açmak ve ülke insangücünün niteliğini aşağıya çekebilecek düzenlemeler yapmak, büyük bir çelişki yaratmaktadır.

Bu maddenin, verdiğimiz önerge doğrultusunda değiştirilerek kabul edilmesini desteklemenizi bekliyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 3 önerge vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Meclis Genel Kurulunda görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının İkinci Bölüm 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Züheyir Amber

Hakkı Akalın

Mehmet Vedat Melik

 

Hatay

İzmir

Şanlıurfa

 

Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

Ahmet Güryüz Ketenci

Ersoy Bulut

 

Ankara

İstanbul

İçel

 

Nurettin Sözen

Mustafa Sayar

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İstanbul

Amasya

Malatya

 

Atilla Başoğlu

Nejat Gencan

Hasan Aydın

 

Adana

Edirne

İstanbul

 

Madde 6.- Hayvansal gıda üreten işyerlerinde veteriner hekimin, diğerlerinde ilgili meslek grupları mensuplarının sorumlu yönetici olarak istihdamı zorunludur.

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Meclis Genel Kurulunda görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının İkinci Bölüm 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Üstün

Kerim Özkan

Halil Ünlütepe

 

Muğla

Burdur

Afyon

 

Mehmet Boztaş

Selami Yiğit

Mehdi Eker

 

Aydın

Kars

Diyarbakır

Madde 6.- Hayvansal gıda üreten işyerlerinde veteriner hekimin, diğerlerinde ilgili meslek grupları mensuplarının sorumlu yönetici olarak istihdamı zorunludur.

BAŞKAN - Okutacağım üçüncü önerge en aykırı önerge olduğu için, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Tacidar Seyhan

Hüseyin Bayındır

Türkân Miçooğulları

 

Adana

Kırşehir

İzmir

 

Gürol Ergin

N.Gaye Erbatur

Nail Kamacı

 

Muğla

Adana

Antalya

Madde 6.- Gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten işyerlerinde, üretimin niteliğine göre, kimya mühendisi, kimyager, gıda mühendisi, gıda eğitimi görmüş ziraat mühendisi, veteriner hekim ve biyologların sorumlu yönetici olarak istihdamı zorunludur.

Sorumlu yönetici olabilme ve sorumlu yöneticilerin yetki, sorumluluk ve çalıştırılmalarına ilişkin usul ve esaslar ilgili odaların görüşleri doğrultusunda yönetmelikle belirlenir.

Gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin üretiminde yukarıdaki meslek disiplinlerine ek olarak makine mühendisleri ve petrol mühendislerinin de sorumlu yönetici olarak istihdamı zorunludur.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, açıklayacak mısınız?

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu meslek disiplinleri, kuruluş yasalarından kaynaklandığı şekliyle, bilim ve teknolojiyi halkın yararına ve çıkarına kullanmakla görevlidirler. Ayrıca, 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulanması sırasında da bu mesleklerin gıda sektöründeki rolleri kanıtlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Daha önce okuttuğum iki önerge de aynı mahiyette olduğundan, önergenin birini okutacağım, ikisini beraber işleme alacağım.

Sayın Fahrettin Üstün ve arkadaşlarının önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Meclis Genel Kurulunda görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının İkinci Bölüm 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 6.- Hayvansal gıda üreten işyerlerinde veteriner hekimin, diğerlerinde ilgili meslek grupları mensuplarının sorumlu yönetici olarak istihdamı zorunludur.

BAŞKAN - Öbür önerge de Sayın Züheyir Amber ve arkadaşlarına aittir.

Her iki önergeyi müştereken işleme aldığımdan, Komisyon bu iki önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İkisini de katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Efendim, gerekçeyi mi okutalım; yoksa, söz mü istiyorsunuz?

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Fahrettin Üstün, gerekçenizi dinliyoruz.

Süreniz 5 dakika.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; denetimsizlikten söz ettik, trichinelladan söz ettik, kaçak çiftliklerden söz ettik, kokuşmuş etlerden söz ettik, Türkiye'de, maalesef, brusella ve şapa yakalanıp kesilip yenilen etlerden söz ettik; buna rağmen bu önergeye karşı çıkıyorsa Sayın Bakan ve Sayın Komisyon, benim söyleyeceğim hiçbir şey yok; ama, kayıtlara geçmesi açısından şunu söylüyorum: 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili bu yasayı, bir yıl geçmeden, Avrupa Birliği komisyonunun direktifleriyle tekrar buraya getireceksiniz. Fazla zaman kaybına neden olmadan bunun bir an önce düzeltilmesinde yarar görüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Sayın Amber?.. Yok.

Sayın Amber'in önergesinin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Tüm dünyada görülen gıda kaynaklı enfeksiyon ve zehirlenmelerin büyük bölümünü hayvansal gıdalardan kaynaklananlar oluşturmaktadır. Bu olgular içinde zoonotik özellikte olan bakteriyel ve paraziter enfeksiyonlar önemli bir yer tutmakta ve bu hastalıklar ülkemizde yaygın olarak seyrederek ölümlerle de sonlanan önemli halk sağlığı sorunlarına neden olmakta ve ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Ancak, gıda kaynaklı hastalıklara ilişkin olarak ülkemizde sağlıklı epidemiyolojik veri tabanının bulunmaması, bu olayların boyutları hakkında rasyonel yorum yapmayı mümkün kılmamaktadır.

Sağlıklı hayvansal ürünler elde etmenin önkoşulu, sağlıklı ham ürün temininin garanti edilmesidir. Bu bağlamda, sağlıklı et ürünleri üretimini temin etmek için, öncelikle etin asgarî teknik ve hijyenik koşullara sahip mezbahalarda tekniğine uygun olarak kesilmiş sağlıklı kasaplık hayvanlardan elde edilmesi gerekir. Aynı şekilde sağlıklı süt, hijyenik koşullar altında sağılan sağlıklı süt hayvanlarından elde edilmelidir. Yine, balıklar ve diğer su ürünleri tüketici sağlığını olumsuz yönde etkileyecek patojen mikroorganizma ve kontaminantları içermemelidir. Hayvansal gıdaların sağlıklı olmayan hayvanlardan elde edilmesi veya uygun olmayan işleme, üretim, muhafaza ve dağıtım koşullarında bulundurulması halinde, tüketici sağlığı yönünden ölümlerle de sonuçlanabilen ciddî gıda enfeksiyon ve intoksikasyonlarına neden olduğu bilinmektedir.

Çiftlikten sofraya gıda güvenliğinin sağlanması ve halk sağlığının korunması temel yaklaşımı çerçevesinde, hayvansal gıda üreten işyerlerinde veteriner hekimlerin istihdamı büyük önem taşımaktadır. Çünkü, aldıkları eğitim gereği hayvanı, hayvansal gıdayı, hayvansal gıdalardan kaynaklanan sağlık risklerini ve bunların üretim zincirinin tüm aşamalarındaki kontrolünü en iyi bilen ve bu anlamda halk sağlığını koruma hizmeti görevini en etkin şekilde verebilecek olanlar, veteriner hekimlerdir.

Kanun tasarısının bu maddesinin önerildiği şekliyle düzeltilmesi, hayvansal gıdalardan kaynaklanabilecek halk sağlığı risklerinin kontrolü, ekonomik kayıpların önlenmesi ve ülke hayvancılığının gelişmesi yönüyle büyük önem arz etmektedir.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakanın bir açıklama talebi var.

Buyurun.

TARIM  VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Muğla Milletvekilimiz Fahrettin Üstün'ü kızdırdığımızın farkındayız. Yalnız, kendileri de takdir ederler ki, bir ülkede gıdalarla ilgili olumsuzlukların tek sebebini veteriner hekimlerin istihdam edilmemesine bağlamak çok doğru olmaz. Burada, iddiasını da çok ciddîye alıyorum; yani, ülkede veterinerlik hizmetlerinin, Avrupa Birliğiyle uyum konusunda çok önemli olduğunun farkındayız; ancak, bunun bir meslek hassasiyeti noktasına da getirilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Elbette, sular mecraına akar. Eğer biz bunu yanlış bir yöne sevk edersek, zaten  sosyal hayatın kuralları da bunu o noktaya getirir. Yani, bizim bir kanun maddesine böyle bir hükmü ilave etmemiz, bence o mesleğe de çok fazla bir katkı sağlamaz. Lütfen, bizim bu konudaki yaklaşımımızı da bir antipati olarak ele almayın; ama, ısrarlı  davrandığınız takdirde, başka meslek mensuplarının da benzer bir hareket alanı arayacaklarını düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Bakan, Avrupa Birliği mevzuatındaki neyse onu söylüyoruz. Onun dışında, meslekle ilgili söylediğimiz herhangi bir şey yok. Nasıl olsa gene gelecek, o zaman kayıtlardan çıkaracağız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ben de tarihini attım, bir seneden önce getirmeyeceğiz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, birleştirerek işleme koyduğum Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçelerini dinlediğiniz önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Gıda Kodeksi, Gıda Ürünlerinin Piyasaya Arzında Üreticilerin ve Dağıtıcıların Yükümlülükleri, Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu, Risk Analizi, İhtiyatî Tedbirler, Bilimsel Komiteler ve

Ulusal Gıda Meclisi

Gıda kodeksi, gıda ürünlerinin piyasaya arzında üreticilerin ve dağıtıcıların yükümlülükleri

MADDE 7. - Gıda maddelerinin asgarî kalite ve hijyen kriterleri, pestisit ve veteriner ilaç kalıntıları, katkı maddeleri, gıdaya bulaşan zararlı maddeler, numune alma, ambalajlama, etiketleme, nakliye, depolama esasları ve analiz metotlarını ihtiva eden Türk Gıda Kodeksi, Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu marifetince hazırlanır, Bakanlıkça yayımlanır ve denetlenir.

Piyasaya arz edilecek gıda ürünlerinin gıda mevzuatına uygun olması zorunludur.

Üretici, piyasaya sadece güvenli gıda ürünlerini arz etmek zorundadır. Gıda mevzuatına uygun ürünlerin güvenli olduğu kabul edilir. Mevzuatın bulunmadığı hallerde, gıda ürününün güvenli olup olmadığı¸ ulusal veya uluslararası standartlara, bunların olmaması halinde ise sektördeki iyi uygulama kodu veya teknoloji düzeyi veya tüketicinin güvenliğe ilişkin makul beklentisi  dikkate alınarak değerlendirilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak; buyurun efendim. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sayılı Kararnameyle ilgili tasarının 7 nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, gıdanın önemini burada birçok arkadaşımız dile getirdi. Türkiye, yüzde 1,8'e varan nüfus artışıyla, dünyada en hızlı nüfus artışına sahip ülkelerden birisi ve Türkiye'de, her yıl, ilave 1 300 000 vatandaşımız sofraya oturuyor; ama, sofraya konulan yiyeceklerde çeşit ve miktar bakımından yıldan yıla bir azalma var. Sebze ve meyveler pahalı, et pahalı; bu nedenle, sofrada bunlar azalıyor. Tahıl tüketimi daha fazla; özellikle 360 gramlık ekmek tüketimi çok fazla. Türkiye'de 7 000 000 kişi proteinsiz, 10 000 000 kişi de düşük kaloriyle beslenmekte.

Bugün, dünyada 1 milyar insan açlıkla karşı karşıya. Yetersiz beslenme sonucu 500 000 000 çocuk bedensel ve zihinsel gelişmemişlik gösteriyor. Birçok insanda guatr riski var, birçok  insanda kansızlık var;  yine, 100 000 000 insanda görme bozukluğu var. Yani, gıda çok önemli.

Türkiye'ye gelince, gazetelerde, televizyonlarda, internette gıdalarla ilgili, insanı yemeden içmeden kesecek haberler ardı ardına patlıyor. Yani, ben diyorum ki, inşallah, bu gıda mevzuatı ülkemiz için hayırlı olur, çok iyi bir denetim olur da Uğur Dündar'ın mesleğini elinden alırız, o da emekliye ayrılır, bu programları yapmaktan vazgeçer.

Örneğin, arısız bal üretimi, kokmuş peynirden eritme peynir yapımı, tavuk derisinden sucuk doldurma, tekstil boyası ve demirsülfatla zeytin karartma, zeytinyağına ayçiçeği yağı karıştırma veya ayçiçeği yağına pamukyağı karıştırma, Tarlabaşı bodrumlarında midye doldurma -hele, bu midyeler çok kötü- akla zarar, mideye fesat bir başıbozukluk almış yürümüş; korsanlar da piyasada cirit atıyorlar.

Bu gıda terörü yaşanırken, bunların denetimi konusunu yetkililere sorduğumuzda, örneğin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkilileri, açıklamalarında diyorlar ki, Türkiye'de 25 000-30 000 gıda işletmesi var, bunlar kayıtlı olanlar; bir de merdivenaltı sektör var; hepsini kontrol etmek çok zor, yeterli elemanımız yok, bunun artırılması lazım, niteliğinin artırılması lazım. Öbür taraftan, bu gıdaları tüketen tüketicilerimiz -inşallah bu Gıda Kanunu tüketicilerin bu isteklerini yerine getirir- toplumumuz diyor ki, bakkallardan süpermarketlere kadar gıda satış yerlerinde, mevzuat gereği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının üretim iznini almamış hiçbir hazır gıda görmek istemiyoruz. Üretim iznini istiyorlar.

Türk toplumu, süpermarketlerde ambalajsız olarak satılan yığma hazır kıyma, dökme sosis, tepsi baklava, hazır mantı, teneke peynir, tekerlek kaşar gibi mamullerin açıkta satılmamasını, etiketli satılmasını istiyor.

Yine, toplumumuz, sebze ve meyvelerin tür adlarını, menşelerini, kullanım özelliklerini (dolmalık mı, kızartmalık mı, salçalık mı, turşuluk mu gibi) gösterir etiketlerin bulunmasını istiyor.

Yine, toplumumuz, gıda ürünlerinin içeriğinde bulunan katkı maddelerinin olası yan etkilerinin, herkesin okuyabileceği şekilde, etiketler üzerinde yer almasını istiyor.

Bakanımız, burada, genetik olarak değiştirilmiş organizmaların Türkiye'de tüketildiğini bir şekilde ifade etti. Türk toplumu, yine, yurt dışından ithal ettiğimiz ve genetik olarak değiştirilmiş bu organizmaların, Avrupa'da olduğu gibi, Türkiye'de de etiketler üzerine yazılmasını istiyor.

Yine, toplumumuz, gıda satış ve toplu tüketim yerlerinde, öngörülen periyotlarla denetleme yapıldığına ilişkin, yetkili makamlarca tasdikli belgelerin, tüketicilerce görülebilecek ve kontrol edilebilecek şekilde bulundurulmasını istiyor.

Yine toplumumuz, gıda işletmelerinde gıda güvenliğinden sorumlu teknik personel istiyor.

Toplumumuzun istekleri bunlar. Bakanlığın yetersizlikleri var. Önemini açıkladık. Bütün bunlarda, özellikle genel anlamda, ilaç, gübre, hormon olayı ve bir de genetik kirlilik var.

Tarım ilaçlarına gelince: Türkiye'nin ihraç ettiği bazı meyve ve sebzelerin geri döndüğünü biliyoruz. Kanuna göre,Türkiye'ye geri dönen bu meyve sebzelerin imha edilmesi gerekiyor; ama, şöyle bir husus var -burası çok önemli- gıda kodeksi farklılığımız var. Diyelim ki, ben şirket sahibiyim, elma ihraç edeceğim. Elmadaki belirli (a) ilacının kalıntı etkisi 500 ppm olarak Türkiye'de tüketilebilirken, bu, Avrupa'da 200 ppm'yi aşmaması gerekiyor. Bu mal gümrük kapısından geri döndüğünde, eğer firma sahibi bensem, kâr etmek için ve -legal, kanunî bir şey- Türkiye içerisinde tüketirim; çünkü, 400 ppm çıktı, Türkiye'de tüketebilirim; ama, Almanya'da tüketemem. O nedenle, bizim toplumumuzun, bunu hak etmediğini düşünüyorum. Eğer gıda kodeksine uyum sağlanırsa, birçok üründe bu standart sağlanırsa, Türk toplumunun da Avrupa'daki insanlardan hiçbir farkı olmadığına göre, aynı kalitede meyve ve sebzeyi tüketme şansına sahip olabilir.

Bir başka olay, Türkiye, tarım ilaçlarında yılda 150 000 000 dolar parayı dışarıya ödüyor ve çok enteresan bir şeydir, gelişmiş ülkeler, kendilerinin üretip, insanlarının kullanmalarını yasakladıkları tarım ilaçlarını Türkiye'ye satabiliyorlar. Türkiye'nin bu ilaçlarlarla yetiştirip ihraç ettiği ürünleri ise, onlar kabul etmiyorlar.

Tarım ilaçları, yine, Tarım Bakanlığının kontrolü açısından çok önemli. Sera ve tarlalarda denetleme zorunluluğu var; ama, bu, gerekli ölçüde yapılabiliyor mu, bu konuda şüpheler var. Her ürüne, belli sürelerde, farklı ilaç atılıyor. Örneğin, bazılarına hasattan üç hafta önce atılmalı ki, kalıntı olmasın; ancak, dün ilaçladığınız bir ürünü ertesi gün pazara çıkarabiliyorsunuz.

Tabiî, Türkiye, yaş meyve ve sebze ihracı konusunda, sadece yüzde 5'lik bir paya sahip. Yani, biz, yaş sebze ve meyvenin geriye kalan yüzde 95'ini içpazarda tüketiyoruz. Bu da, Türkiye'de, insanların, bahsettiğim ilaç kalıntısı anlamında, ne kadar tehlikeyle karşı karşıya olduğunun bir göstergesi.

Şimdi, çok enteresan bir şey de şu: "Annemizden emdiğimiz süt helal olsun" diye bir atasözümüz var; yalnız, Çukurova Üniversitesinde Almanların yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de -Adana dahil- çeşitli bölgelerden alınan anne sütü örneklerinde, ortalama değer olarak en yüksek tarım ilacı kalıntısı Adana'dan bizzat temin ettiğimiz anne sütlerinde bulunuyor ve bulunan kalıntı miktarı ise, anne sütlerinde dünya literatüründe bildirilen en yüksek değerlerin çoğunu geride bırakıyor. Yani, bu tarım ilaçları, Türkiye'de, anne sütüne kadar işlemiş durumda. Tabiî ki, bunlar da kanser vakalarına neden oluyor. Türkiye'de, 1999'la 2003'ü kıyasladığımızda, kanser vakalarında yüzde 25'lik bir artış var; ama, Avrupa'dan dönen ve pazarda Avrupa malı diye satılan ürünler özellikle Marmara Bölgesinde tüketildiğinden -mesela, Edirneli olduğum için, Edirne Milletvekili olarak örnek veriyorum- 1999 rakamlarıyla 2002 rakamları arasında yüzde 70'lik bir artış var. Yılda 432 vaka var. Yani, Allah korusun -Edirne İli bazında- doktor, karşısına geçiyor, her gün 1 hastaya, siz kansersiniz diyor. Yani, böyle bir tarım ilacı kullanımı var.

Tabiî ki, tarım ilacında, ilaç bayilerinin, ziraat mühendisi olmalarının yanı sıra, bitki korumayı bilmeleri lazım. Türkiye'de ilaç bayilerinin sadece yüzde 50'sinde ziraat mühendisi çalıştırılıyor. İlaçlar, bitki şube müdürlüklerince, yetkili taraflarca reçeteyle verilmeli. Yani, insan ilacını nasıl reçeteyle alıyorsak, tarım ilacını da reçeteyle almalıyız. Bakın, çok basit bir örnek, DDT'yi Avrupa, Amerika terk etti. Şu anda, Türkiye'de, seralarda metilbromür diye bir ilaç kullanılıyor. Bunun, Avrupa'da, dünyada kullanımı yasak; ama, Türkiye'de kullanılıyor. Bu da, bitkiden, kalıntıyla insan vücuduna geçiyor. İnsan vücudunda da, sindirim sisteminde incebağırsak yoluyla kana karışıp, bütün vücudumuzda dolaşabiliyor.

Ben diğer maddede de konuşacağım; burada kesmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan 1/238 esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının Üçüncü Bölüm başlığında ve 7 nci maddesinin başlığında yer alan "Gıda Ürünlerinin Piyasaya Arzında Üreticilerin ve Dağıtıcıların Yükümlülükleri" ibaresinin ve 7 nci maddenin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkanım, olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun bütünlüğü açısından anlaşılır olması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun olumlu görüş belirttiği, Hükümetin katıldığı, gerekçesini biraz önce dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu

MADDE 8. - Gıda kodeksinin hazırlanması ve denetlenmesinde görevli olmak üzere Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu oluşturulur.

Komisyon Bakanlık ve Sağlık Bakanlığından gıda konusunda görevli olmak kaydıyla, ilgili bakanlıklarca seçilecek, Bakanlıktan iki ve Sağlık Bakanlığından bir üye, her iki Bakanlıkça ayrı ayrı seçilecek gıda konusunda temayüz etmiş birer bilim adamı, Türk Standartları Enstitüsünden bir üye  ile gıda konusunda en fazla üyeye sahip sivil toplum örgütünden seçilecek bir üyeden; alt komisyonlarda ise Bakanlık ve Sağlık Bakanlığından seçilecek birer üye bulunur. Komisyon üyelerinin görev süresi iki yıldır. Komisyon, Bakanlık temsilcisinin başkanlığında toplanır ve sekreteryası Bakanlıkça yapılır.

Komisyon üye sayısının en az salt çoğunluğu ile toplanır ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar alır.

Komisyon karar verirken kamu ve özel hukuk kişilerinin görüşlerine başvurabilir.

Komisyon, gıda kodeksi konusunda, ülkede en yetkili merci olup, aşağıdaki görevleri yapar:

1- Gıda kodeksinin hazırlanması için çeşitli ihtisas alt komisyonlarını seçmek ve çalışmalarını denetlemek.

2- Alt komisyonlarca hazırlanan kodeks tasarılarını ve değişiklik tasarılarını karara bağlamak ve yayımlanmak üzere Bakanlığa sunmak.

Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu ve alt komisyonların çalışma usul ve esasları ile gıda kodeksi hazırlanma usul ve esasları Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NECDET BUDAK (Edirne) - Şimdi, gıdada bir tehlikeli olay da, genetik olarak değiştirilmiş ürünler. Özellikle küreselleşmeyle beraber, malların hareketliliğiyle beraber, gıda ve petrol, dünyada iki önemli sektör haline geldi. Ortadoğu'da, petrolle ilgili savaşları takip ediyoruz. Genetik ve biyoteknoloji, 21 inci Yüzyılın, bana göre, petrol kadar önemli sektörü.

Amerika'daki ve Avrupa'daki tohum şirketleri, biyoteknolojiyi kullanarak, Türkiye gibi birçok ülkeyi bir pazar görerek, bir yerde, kendisine modern bir sömürge sistemi kurmuş durumda. Bunlardan biri de, genetik olarak değiştirilmiş organizmalar. Amerika Birleşik Devletlerinde geçen yıl mısır alanlarının yüzde 32'sinde, pamuk alanlarının yüzde 40'ında, soya alanlarının yüzde 74'ünde, bu genetik olarak değiştirilmiş organizmalar kullanılarak üretim yapılıyor. Türkiye ise, bu konuda hiçbir çalışma yapmış değil. Türkiye'nin burada bir karar vermesi lazım. Türkiye'nin genetik değişikliğe uğramış bitkilerle ilgili süratle karar vermesi gerekiyor. Burada, bu konuda şunu yapmamız lazım: Biz, bu teknolojiyi kabul edecek miyiz; yoksa, kabul etmeyecek miyiz? Avrupa Birliği ile ABD arasında son yıllarda kıyasıya bir mücadele var. Türkiye, buna, ileriki yıllarda milyarlarca dolarlık bir fatura ödeyecek. Son altı yıl içerisinde devletin çeşitli birimleri ile üniversite yetkilileri arasında yapılan görüşmeler ve kararlar var; ama, ar-ge çalışmaları gerekiyor, buna büyük para yatırımı gerekiyor.

Tabiî, şöyle bir şey de var: Türkiye'nin tarlalarının parçalı olması genetik tarım için dezavantaj; ama, organik tarım anlamında avantajıdır. Avrupa Birliğine girdiğimizde de en güçlü olacağımız konu, tarıma dayalı sanayi ürünleri ve bu nedenle de, İspanya, bu konuda bizden çekiniyor. Eğer, biz, kimyasal tarıma, genetik tarıma alternatif olarak organik tarımı Türkiye'de yaygınlaştırabilirsek, bu anlamda mesafe katedebiliriz.

Arkadaşlar, burada, tabiî, genetik olsun, tarımsal ilaç olsun, bardağın dolu ve de boş tarafını görebiliriz; ama, şu da bir gerçek: 3 kanserden 2'si beslenme bozukluğuyla ve 1'i de sigarayla ilgili. Türkiye'de 100 000 kanser vakası var, bu insanların 60 000'ini kaybediyoruz, 30 000'ini ancak tedavi edebiliyoruz. Vatandaşlarımızın yüzde 10-15'i açlık problemi çekiyor. Tabiî, burada, tütünle savaş ve doğru beslenme çok önemli. Şu da bir gerçek: Özellikle, milletvekilleri olarak köyleri gezdiğimizde, dolaştığımızda, kırsal kesimde, köylerde, köylü vatandaşlarımızın diş sağlığı, bakımı olmadığını, doğru düzgün bir kontrolden geçmediğini, güneş altında ezildiğini, ellerinin nasır içerisinde olduğunu, doğru düzgün altyapı, kanalizasyonu, doğru düzgün bir banyolarının olmadığını birçok yerde gözlemliyoruz; bu da, bizim için, siyasetçiler için gerçekten üzücü oluyor. İnşallah, bu yoksulluk ve işsizlik olayı çözülür. Yani, bu konuda, gerçekten, iç açıcı olmayan olaylar var. Bu insanların sağlıklı beslenmesi için protein almaları lazım; ama, protein de pahalı. Böyle olunca da, toplumda, bilgisizlik, eğitimsizlik, açgözlülük, açıkgözlülük, ucuz et ürünlerini ortaya çıkarıyor. Örneğin, 2 000 000 liraya sucuk ya da tavuk eti satılıyor; böyle bir şey mümkün değil. Mesela, çok basit olarak, su tüketiyoruz, tadı hoş, memnun olduğumuz suda bile arsenik çıkıyor.

Tabiî, ekmek olayını bugün tartıştık; ama, Türkiye'de ekmek fırınlarının yüzde 30'u ruhsatsız, ruhsatlı olanlarda da hijyen konusunda problem var. Burada çok enteresan bir şey, tüm dünyada var; ama, Türkiye'de de var, ekmekte -yani, midenizi de bulandırmak istemiyorum bu saatte- fare kılı var; biz bunu tüketiyoruz, bize bir şey olmaz!.. Ama, şu da bir gerçek: Dünya standartlarında bu fare kılının belli bir limiti var.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Çok fazla yememek lazım.

NECDET BUDAK (Devamla) - Çok fazla yememek lazım. Artık, Türkiye'de fırınlarda, bu fare olayı konusunda kontrol sağlanması lazım. Yine fırınlarda bir şey var, odunla ısıtma ve taşfırın, karafırın ekmeği var. Burada, ekmeğe sinen is kanserojen riski taşıyor, bu anlamda da, standartlarda bunu kontrol edecek bir mekanizmanın olduğunu sanmıyorum.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Rizeli fırıncılarda yok o!..

NECDET BUDAK (Devamla) - Rizeli fırıncılarda yok, evet!.. Burada Rize Milletvekili çok yani!..

Şimdi, ben tarımla ilgili bir şeyi paylaşmak istiyorum, o da şu:  Dediğim gibi, petrol ve gıda, çok önemli iki sektör ve terörizmin arkasındaki iki önemli faktörün gıda ve petrol olduğu iddiası var.

Mesela, New York Times'ın  , köşe yazarı Thomas Friedman -şunu sizinle paylaşmak istiyorum- Dünya Ticaret Örgütünün Cancun'daki toplantılarında ortaya çıkan gelişmelerden yola çıkarak, müthiş bir iddia ortaya koydu. Friedman, uluslararası terörizmle mücadelenin savaş cephesinde değil, ticaret cephesinde kazanılabileceğini vurguluyor. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletlerinin başını çektiği kalkınmış ülkelerin, kendi çiftçilerine uyguladıkları desteklemeleri azaltmaları ve gümrüklerde bazı indirimleri yapmaları halinde global gelirin 2015 yılından itibaren 500 milyar dolar artacağını ve bunun yüzde 60'ının, yani, 300 milyar dolarının az gelişmiş ülkelerin kasasına gideceğini hesaplıyor. Bu da, yaklaşık 144 000 000 insanın fakirlikten kurtulması anlamına gelecek. Ancak, gelişmiş ülkeler, Cancun'da bir kez daha görüldüğü gibi, bunu yapmaya yanaşmadılar. Bu yüzden de, ekonomileri tarıma ve tekstile dayalı az gelişmiş ülkelerin, aynı sektörlerde, gelişmiş ülkelerle rekabet şansı ortadan kalkıyor.

Şimdi, belki Tarım Bakanlığımız için uzun vadeli politikalar gerekiyor gerçekten; ama, tek başına da bir iktidar  var; gerçekten orta ve uzun vadede tarım politikaları geliştirmek lazım Türkiye'de. Tabiî, küreselleşme sürecinde tarımsal ürünlerimizin dünyaya açılmasını kısıtlamamız çok zor; çünkü,  gümrük birliği anlaşmaları ve serbest piyasa ekonomisi gereği, uluslararası borsalarda da bizim tarım ürünlerimiz rekabet ediyor. Buradaki firma sahipleri dışarıdan ithal edebiliyorlar, bu özgürlüklerini kısıtlayamıyoruz; ama, işte burada dünya konjonktüründe, Türkiye gibi ülkelerin tarımı, gelişmiş ülkelerin kendi çiftçilerine yapmış oldukları büyük destek nedeniyle kilitlenmiş durumda.

Peki, bütün bu önerilerden sonra, gıdayla ilgili bütün bu tartışmalardan sonra, benim, neler yapılmasıyla ilgili dilek ve temenni olarak birkaç önerim var:

Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının geniş çapta, sürekli ve etkin bir işbirliğine girmesi gerekiyor.

Tarım ilacı kullanımının en aza indirilmesi ve en sıkı şekilde kontrol edilmesi lazım.

Tarım ilacı kullanımıyla ilgili her türlü eğitim ve düzenleme yapılmalı.

Kimyasal savaş en son çare olarak düşünülmeli, biyolojik savaşa önem verilmeli.

Üreticinin ve tüketicinin yeterli eğitimi yapılmalı.

Biz, tüketici olarak da tüketici bilincine sahip değiliz. Marketten aldığımız peynir bozuk çıktığında bunu çöpe atıyoruz; böylelikle, hem bize israf hem de aynı peynirden tüketen başka insanların da israfına yol açıyoruz.

Eğitim ve yayın çalışmaları için kitle iletişim araçlarından olabildiğince yararlanılmalı.

Yine, Türkiye'de yeteri kadar ziraat mühendisi var. İlaç bayilerinde bunların istihdam edilmesi ve reçeteyle tarım ilacı satılmasını öngören düzenlemelerin yapılması gerekir.

Tabiî ki, söylenecek çok şey var, arkadaşlarımız çok şeyi dile getirdiler. Türkiye'de gübre ve ilaç kullanımı, özellikle de ilaç kullanımı çok fazla. Mesela, Türkiye'de hektar başına 1,5 kilo ziraî ilaç kullanılıyor. Bu, Avrupa'daki ortalamanın 10 katı.

Bu yasayla, umarım bu tartıştıklarımız son bulur, daha iyi şeyler olur; çünkü, şu da bir gerçek: Doğa çok acımasız, doğa kendisine kurşun sıkana, bir gün gelir kurşunu iade edebilir. Bunu dünyada da yaşıyoruz, umarım Türkiye'de yaşamayız.

Kanunun ülkemiz için, tüketiciler için, üreticiler için hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

Maddeyle ilgili 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu" başlıklı 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

"Komisyon; gıda konusunda görevli olmak üzere Bakanlıktan iki, Sağlık Bakanlığından bir üye, her iki Bakanlıkça ayrı ayrı seçilecek gıda konusunda temayüz etmiş birer bilim adamı, Türk Standartları Enstitüsünden bir üye ve en fazla üyeye sahip olan gıda konusunda faaliyet gösteren sivil toplum örgütünden seçilecek bir üyeden oluşur. Komisyon üyelerinin görev süresi iki yıldır. Komisyon, Bakanlık temsilcisinin başkanlığında toplanır ve sekreteryası Bakanlıkça yapılır."

BAŞKAN - Sayın Komisyon önerge katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun bütünlüğü açısından anlaşılır olması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Komisyonun olumlu görüşle takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve gerekçesini de dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Risk analizi

MADDE 9. - İnsan sağlığının korunması ve gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için gıda mevzuatı uygulamalarında risk analizi esas alınır. Ancak koşulların ve/veya alınan tedbirlerin, doğası gereği uygun olmaması durumunda risk analizi hariç tutulur.

Risk değerlendirmesi bilimsel kanıtlara dayandırılır; bağımsız, tarafsız ve şeffaf bir şekilde yapılır.

Risk yönetiminde, risk değerlendirmesi sonuçları dikkate alınır ve bu Kanunun 10 uncu maddesindeki şartların oluşması durumunda ihtiyatî tedbirler uygulanır.

Risk analizi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Budak...

NECDET BUDAK (Edirne) - Vazgeçtim efendim.

BAŞKAN - Sayın Budak konuşmuyor; teşekkür ederim.

Önerge yok.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

İhtiyatî tedbirler

MADDE 10. - İnsan sağlığı üzerinde zararlı bir etkinin olması ihtimalinin belirmesi ve bilimsel belirsizliklerin sürmesi gibi özel durumlarda, kapsamlı bir risk değerlendirmesine imkân sağlayacak ileri düzeyde bilimsel veriler elde edilinceye kadar, geçici risk yönetimi tedbirlerine başvurulabilir.

İhtiyatî tedbirler ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddede "Gıda maddeleri üreten işyerlerinin 4 üncü madde kapsamındaki denetimleri Sağlık Bakanlığı tarafından yapılır.

Gıda maddeleri üreten işyerlerinde, gıda maddelerinin gıda kodeksine uygunluğunun denetimi ve gıda kontrolü, 5 inci ve 18 inci madde kapsamındaki denetimler ile gıda maddelerinin ithal ve ihracındaki denetimler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yapılır" denilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, buna göre, belediye sınırları içerisindeki kasapların kontrolü de Sağlık Bakanlığı tarafından yapılabilecek. Benim bildiğim kadarıyla, şu anda, Sağlık Bakanlığının bünyesi içerisinde 5 veteriner hekim var. Bunu nasıl yapacaklar merak ediyorum; bir.

İkinci olarak; bu kanun tasarısı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına yetki verilmek üzere hazırlanmıştı. Demek ki, Sağlık Bakanlığı, gerçekten çok cimri davranmış; yetkilerini devretmekten ziyade... Daha önce çıkarılan 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede bu yetki olmamasına rağmen, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve belediye bu denetimi müşterek yaparken, şimdi, bu ortadan kaldırılmış ve Sağlık Bakanlığı, yetkilerini vermemekte gerçekten ısrarlı.

Yalnız, Tarım ve Köyişleri Bakanlığındaki mevcut personelin durumuna da bakmak gerekiyor. Şu anda, Bakanlıkta çalışan yaklaşık 5 600 ziraat mühendisi, 2 400 veteriner hekim var. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'deki denetlenecek işyeri sayısı, Devlet İstatistik Enstitüsünün 2003 yılı resmî rakamına göre, 497 000. Yani, yaklaşık 500 000. Bir işyeri yılda 3 kez denetlenirse, yıllık toplam denetim sayısı 1 500 000. Bunu işgünü olarak 200'e böldüğümüzde, bir işgününde denetlenecek ortalama işyeri sayısı 7 500 adet. Bir ekip günde 3 işyeri denetleyebiliyor, denetlenecek 7 500 işyeri için 2 500 ekip gerekli. Bu 2 500 ekipten biri sağlık, biri teknik personel olmak üzere 5 000 yeni elemana ihtiyaç var. Biz Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda bu hesaplamayı yaptıktan sonra, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına 5 000 yeni veteriner hekim ve ziraat mühendisi ve diğer mühendis kadrolarından kadro tahsis edilmesi yönüne gittik; ama, yine Sağlık Komisyonunda bu eleman alımı kesildi ve bu denetlemelerin neyle nasıl yapılacağı açıkta kaldı.

Yine, tasarıya 9 uncu madde olarak ilave edilen itiraz hakkı, Sağlık Bakanlığı görüşlerinde, Yedinci Bölüm, piyasa gözetimi, denetim, kontrol ve sertifikasyon ile itiraz hakkı kısmında aynı şekilde kalmış.

10 uncu maddede, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan metinde yer alan Üçüncü Bölüm içerisindeki "gıda ürünlerinin piyasaya arzında üreticilerin ve dağıtıcıların yükümlülükleri, ulusal gıda kodeksi komisyonu, risk analizleri, ihtiyatî tedbirler, bilimsel komiteler ve ulusal gıda meclisi"yle ilgili maddeler Türkiye Büyük Millet Meclisi metninde yer almamaktadır.

Yine, tasarıda eksik gördüğümüz, 11 inci maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılan düzeltmelerde, Dördüncü Bölüm, kısaltma ve ceza hükümlerini içermekte olup, sağlığın korunmasıyla ilgili maddeler daha iyi şekilde derlenip toparlanmıştır. Sağlık Bakanlığının yaptığı düzeltmelerde bu kısım -Beşinci Bölüm- "Sağlığın korunmasına ilişkin hükümler"olarak ayrı bir kısımda incelenmiştir.

12 nci maddede, Sağlık Bakanlığının hazırladığı metinde Dördüncü Bölüm olarak nitelendirilen kısım içerisinde "bildirimler, acil durumlar, kriz yönetimi, izlenebilirlik ve işyeri sorumluluğu" kısmı, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanan metinde çıkarılmıştır.

Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan metindeki Altıncı Bölümdeki, ticaretle ve ilgili hükümleri içeren maddeler, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanan ihracat, madde 11 ve ithalat, madde 13'te değerlendirilmiş olup, gümrükle ilgili madde, aynı şekilde madde 13 olarak kalmıştır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biraz önce biz yine önerge verirken, Sayın Bakanım, meslekle ilgili taassuplarda bulunduğumuzu söyledi. Ben de, Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Türkiye, Avrupa'ya niçin kırmızı et ve beyaz et ihraç edemiyor? Bunun Sayın Bakan tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisinde yanıtlanmasını arz ediyorum.

Tabiî, gıda derken, Türkiye'deki tarım ve hayvancılığı geçmek de yanlış olur. Bir zamanlar tarımda kendine yeterli bir ülke olan Türkiye, artık, bu özelliğini kaybetmiştir. Darbenin yapıldığı 1980'de toplam ithalatın sadece binde 64'ü olan tarım ürünleri ithalatı, 10 kat artarak, beş altı yılda yüzde 6 seviyelerine çıkmış, ihracat yüzde 57,46'dan 1998'de yüzde 10,80'e gerilemiştir. Aynı dönemde, ABD'nin toplam tarım ürünleri ihracatı ise yaklaşık 3 kat artmıştır.

Halen, tarım sektöründe gelirler düşüktür. Tarımsal alandaki gelirler ortalaması, genel gelirlerin yüzde 40'ı düzeyindedir. Ancak, en zengin ile en fakir arasındaki gelir oranı açıldıkça, zaten düşük gelirli olan tarım sektöründeki yoksulluk, iyice artmaktadır.

Yıllardır uygulanan politikalar sonucu olarak, kırsal nüfusun genel nüfusa oranı 1980'den bu yana yüzde 56'dan yüzde 35'e düşmüştür, düşürülmüştür.

Buna karşılık, sivil istihdam içinde tarımın payındaki düşüş daha az olmuştur. 1980'de yüzde 54 olan tarımdaki istihdam, 1997'de yüzde 45'e düşmüştür. Bunun anlamı, şehirlere göç eden kırsal nüfusun, yedek işgücü ordusunu artırması veya kayıtdışı sektörlerin işgücü ihtiyacını karşılamasıdır. Bu, aynı zamanda tarımda istihdam edilen işgücü gelirlerinin şehirlerdeki istihdama göre düştüğünü de göstermektedir.

Tarımda bir süredir arazilerin belli ellerde toplanarak işletmelerin büyüdüğü anlaşılmaktadır. 500 dekardan büyük araziye sahip işletmelerin toplam ekilen arazi içindeki payı 21 yılda yüzde 11,2'den yüzde 17,2'ye çıkmıştır. Buna karşılık 20 dekardan daha az toprağa sahip küçük çiftçilerin toplam ektiği alan, yüzde 10,4'ten yüzde 5,6'ya düşmüştür. Buna karşılık arazi büyüklüğü ortalamasının da düşmüş olması -ki bu oran ortalama olarak 59 dekardır- bu tekelleşmenin, yoksul köylülerin arazileri daha da küçülürken gerçekleştiğini göstermektedir. Bu tabloda, giderek yoksullaşmış, aldığı borçları dahi ödeyemeyen köylüler, artık bu borçları için hapse girmeye başlamışlardır.

Cargill ve Novartis gibi, dev ulusötesi tekeller, genetik müdahaleli tohumlarıyla yavaş yavaş çiftçileri kendilerine bağımlı hale getirmektedirler. Bu tekeller, Dünya Ticaret Örgütündeki anlaşmalarla, sattıkları tohumlardan alınan ürünlerden çiftçilerin ikinci yıl tohum çıkarmasına yasak getirmek istemektedirler. Bununla da yetinmeyerek, bu tohumları, ikinci defa tohum alınamayacak biçimde bozmaktadırlar. Böylece, bu topraklara özgü cinsler giderek yok olmakta ve tek çeşitlilik hâkim olmaktadır. Cargill, aynı zamanda, işleme tesisleri de kurarak, çiftçileri kendisine bağlı birer taşeron haline getirmektedir. Örneğin, Bursa-Orhangazi'de, İznik Gölünü mahvedecek bir mısır nişastası tesisi kurmaktadır. Bu tesisin işleyeceği mısırı üretmesi için çevredeki köylülere eğitim vermekte ve tohumluk mısırı da kendisi üretmektedir.

Tarımda bir büyük çöküş de hayvancılıkta yaşanmıştır. Küçükbaş hayvan sayısı, 1980'den 1998'e yaklaşık yarıya düşmüştür. Küçükbaş hayvancılığın asıl üretim yeri olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan savaş ortamı, zorunlu göç uygulamaları, hayvancılığa büyük bir darbe vurmuştur.

Tarımı çökertme programı için, emperyalist kuruluşlar, birçok yalana başvurmaktadır. Aslında yıllardır yavaş yavaş yok edilmekte olan desteklerin çok yüksek olduğu yalanı bunların başında gelmektedir. Dünya Bankası ve OECD gibi emperyalist kuruluşlar, destekleri yüksekmiş gibi göstermek için, Ziraat Bankasına yapılan transferleri kredi sübvansiyonu olarak hesaplamışlardır. Böylece, onların hesaplarına göre, kredi sübvansiyonları, toplam desteğin yaklaşık üçte 2'sini bulmaktadır. Kredi faizlerini ödeyemeyip hapse giren köylülerin durumu ortadayken, bu, kuyruklu bir yalandan başka bir şey değildir. Yatırım yapılmayarak ve kötü yönetilerek bilinçli bir şekilde zarar ettirilen tarımsal KİT'lere yapılan harcamalar da destek olarak gösterilmekte ve bu da toplam desteğin yüzde 18,5'ini oluşturmaktadır. Benzer durumda zarar ettirilen TİGEM gibi kuruluşların bulunduğu Bakanlık bütçesinden yapılan harcamalar da desteklerin yüzde 8'ini oluşturmakta, girdi sübvansiyonları ise sadece yüzde 8 oranında kalmaktadır.

1932 yılında buğday ve üzüm piyasalarına müdahaleyle başlayan destekleme uygulamaları, planlı döneme kadar sadece 11 ürünle sürmüştür. 1980 yılına kadar destekleme ürün sayısı 29'a çıkarılmıştır. Daha sonra hızla azaltılarak, 1980'de 22, 1985'te 13, 1990 yılında 9'a inmiş, 1991 ve 1992 yıllarında sırasıyla 24'e, 25'e çıkarılmışsa da, 1994 yılından bu yana sadece 3 ürüne destek verilmektedir; bu ürünler, hububat, tütün, şekerpancarıdır. Alımları, Toprak Mahsulleri Ofisi, Tekel ve Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi tarafından yapılmaktadır.

AB ülkelerinde ve ABD'de tarımda yüzde 5 ve yüzde 2,5 gibi bir istihdam olmasına rağmen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Üstün, son cümlelerinizi...

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - En zorlama hesaplarla, Türkiye'de, millî gelirin yüzde 1'i olan 2 milyar dolar tarımsal destek yapılmaktadır.

Gerek Türk toplumunun yaşamsal nitelikli besin gereksinimi gerek tarımın ekonomik bir sektör yapısına dönüşme gereği ve gerekse sürüklendiği çok ağır sorunlar, hayvancılığın tarımsal üretimin öncelik alması zorunlu temel üretim alanı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Sözlerime son verirken belirteyim, şu anda, 2003 yılı doğrudan gelir desteklerinin hâlâ ödenmediği illerimiz mevcuttur. Hükümet, seçimler sırasında söz verilen -daha önce, seçimlerden önce yaptığı kurnazlıkla- yatırımlarda ve bütün desteklemelerde yüzde 13'lük bir kesinti yaptı, ilk dilimde o verilmedi; yüzde 26'lık kesinti ikinci dilimde olacaktır. Bunun da bir an önce ödenmesini ister, Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Bilimsel komiteler

MADDE 11. - Risk değerlendirmesi için bilimsel ve teknik verileri araştırmak, toplamak, düzenlemek, analiz etmek, yorumlamak, özetlemek ve görüş oluşturmak üzere bilimsel komiteler kurulur.

Bilimsel komitelerin kuruluş alanları, çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Ulusal gıda meclisi

MADDE 12. - Bakanlık, gıda ile ilgili düzenlemelerin ve uygulamaların yapılmasında görüş ve önerilerini almak üzere, Ulusal gıda meclisi kurar. Meclis Bakanın veya Bakanlık Müsteşarının başkanlığında; gıda işleri ile ilgili hizmetlerin yürütüldüğü Genel Müdürlükten üst düzey üç temsilci, Sağlık Bakanlığından üst düzey iki temsilci, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Türk Standartları Enstitüsünden iştirak edecek birer temsilciden,

Üniversitelerin gıda bilimi ve teknolojisi, bitki ve hayvan sağlığı dallarında gündemindeki konularla ilgili görüş almak üzere davet edilecek beş öğretim üyesinden,

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden üç, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonundan iki, Gıda İşverenleri Sendikasından bir, gıda sanayiinde faaliyet gösteren ve toplu sözleşme ehliyetine haiz işçi sendikalarından birer temsilci, gıda sanayiinde faaliyet gösteren sektörleri temsil eden sivil toplum örgütlerinin en büyüğünden birer temsilci ile gündemindeki konularla ilgili olarak davet edilecek kamu ve özel kurum ve kuruluşları ile meslek odaları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden meydana gelir.

Ulusal Gıda Meclisi yılda en az bir defa toplanır.

Meclisin oluşumu ve çalışmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyle ilgili 1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aziz Akgül

Mehdi Eker

Fahri Keskin

 

Diyarbakır

Diyarbakır

Eskişehir

 

Eyüp Fatsa

Osman Aslan

Mehmet Yüksektepe

 

Ordu

Diyarbakır

Denizli

"Ulusal Gıda Meclisi ve Gıda Bankaları Birliği

Madde 12.- Bakanlık, gıda ile ilgili düzenlemelerin ve uygulamaların yapılmasında görüş ve önerilerini almak üzere "Ulusal Gıda Meclisi" oluşturur.

Meclis, Bakanın veya Bakanlık Müsteşarının başkanlığında;

Gıda işleri ile ilgili hizmetlerin yürütüldüğü Genel Müdürlükten üst düzey üç temsilci, Sağlık  Bakanlığından üst düzey iki temsilci, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Türk Standartları Enstitüsünden iştirak edecek birer temsilciden,

Üniversitelerin gıda bilimi ve teknolojisi, bitki ve hayvan sağlığı dallarından gündemindeki konularla ilgili görüş almak üzere davet edilecek beş öğretim üyesinden,

Gıda alanında faaliyet gösteren kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve ilgili özel sektör kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinden seçilecek birer temsilciden oluşur.

Meclis yılda en az bir defa toplanır.

Gıda bankacılığı alanında faaliyet gösteren kuruluşların üye olduğu, üye kuruluşların oluşturduğu ve gıda bankaları arasında işbirliği, koordinasyon ve denetim fonksiyonlarını da ifa edecek şekilde Gıda Bankaları Birliği oluşturulur.

Meclisin ve Birliğin oluşumu ve çalışmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak yönetmeliklerle belirlenir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi dinledik.

Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçeyi okutalım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun bütünlüğü açısından anlaşılır olması amaçlanmaktadır. İhtiyaç fazlası gıdaların ihtiyaç sahibi ve açlık sınırında bulunan şahıslara dağıtılması maksadıyla, vakıf ve dernekler tarafından oluşturulan gıda bankalarına yapılacak bağışların, kaynakları etkin ve verimli kullanarak israf etmeden yapılmasını sağlamak için, gıda bankaları arasında gerekli gıda dağıtım planlamasını yapmak, bankalararası işbirliği ve koordinasyon yanında, yıllık bağış programlamasının yapılması sonucu, bağışlarda dublikasyonlara sebebiyet verilmemesi hedeflenmektedir.

Ayrıca, büyük miktarlarda gıda bağışı alındığında, bunun bankalar arasında israfa sebebiyet vermeden dengeli dağıtımı yanında, bankaların denetimi de gıda bankalarının üye olduğu Gıda Bankaları Birliği tarafından yapılabilecektir.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğimiz, Komisyonun olumlu görüşle takdire bıraktığı ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 12 nci madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Bildirimler, Acil Durumlar, Kriz Yönetimi, İzlenebilirlik ve İşyeri Sorumluluğu

Bildirimler

MADDE 13. - İnsan sağlığını korumak ve gıda güvenliği koşullarını sağlamak üzere, gıdadan kaynaklanan doğrudan veya dolaylı bir riskin bildirimine ilişkin sistemler Bakanlık tarafından kurulur.

Gıdadan kaynaklanan doğrudan veya dolaylı bir riskle ilgili bir bilgiye sahip olunması halinde Bakanlık, bilgiyi hemen ilgili birimlere ve Sağlık Bakanlığına iletir ve gerekli tedbirleri alır.

Bildirimler ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?..

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, 12 nci maddede arkadaşlarımın vermiş olduğu ve kabul ettiğimiz önerge üzerine, kayıtlara geçmesi açısından birkaç şey söylemek istiyorum. Tabiî önergenin gerekçesinde, kanun bütünlüğü ve anlaşılır olabilmesi, fazla tanımlamalardan kaçınılması amacıyla belli bir bölüm çıkarılmış, kısa bir tanımla geçiştirilmiştir. Birlikte bir bakalım.

Gıda bankacılığı... Tabiî, birsürü katılımcılar... Ulusal gıda meclisi ve gıda bankaları birliğini oluşturan kurum ve kuruluş temsilcilerini içeriyor tartıştığımız şey, bu 12 nci maddenin mahiyeti. Bizim önergemiz de, o arkadaşlarımın önergesi de bunu kısaltmak içindi.

Değerli arkadaşlar, burada bir paragraf çıkarılıyor ve kısaltılıyor. Çıkarılan paragrafı aynen okuyorum; karşılık gelir mi gelmez mi birlikte düşünelim. Burada, bakanlık temsilcilerinden, katılımcıların dışında üniversiteden beş temsilci diyor ve daha sonraki paragrafta, çıkardığımız paragrafta devam ediyor: "Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden üç, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonundan iki, Gıda İşverenleri Sendikasından bir, gıda sanayiinde faaliyet gösteren ve toplusözleşme ehliyetini haiz işçi sendikalarından birer temsilci, gıda sanayiinde faaliyet gösteren sektörleri temsil eden sivil toplum örgütlerinin en büyüğünden birer temsilci ile gündemindeki konularla ilgili olarak davet edilecek kamu ve özel kurum ve kuruluşları ile meslek odaları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden meydana gelir." Güzel, ulusal gıda meclisinde bu tanımlamaya aynen katılıyorum, dünyanın her yerinde bu var; ancak, arkadaşlarımız diyorlar ki, burada biz bir tanımlama yaptık, bu tanımlama bunların hepsini kapsar. Teker teker saydıklarımızı birleştirmişler; diyorlar ki: "Gıda alanında faaliyet gösteren kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve ilgili özel sektör kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinden seçilecek birer temsilciden oluşur." Hangisi, belli değil arkadaşlar; çağrılır ya da çağrılmaz, belli değil. Orada ne güzel tanımlamışsınız; yeri belli, kim olduğu belli; kısaltmaya ne gerek vardı?! Yarın bir gün, her konuda, biri, ben de gıda alanında ucundan kıyısından ilintiliyim derse... Ben kimyacıyım, gıdada da kimyasal madde var diye, kimya mühendisi gelir. Gelsin diyorsak mesele yok. Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonundan temsilci çağırıyorsunuz, başka bir kurumdan da bir temsilci gelir. Yani, biz, neden kanunda belirsizlik koyuyoruz; neden anlaşılır ifadeleri kanundan çıkarıp, oradaki yetkilinin yorumuna bırakıyoruz?! Bunu anlamakta sıkıntı çekiyorum. Bu konuda çok ciddî çekingelerim var. Bundan sonra da yapılmamasını diliyorum, istiyorum. Eğer, yeniden tekriri müzakereyle aynı paragrafı getirme yolunda duyarlık gösterirlerse, sağduyuları için de şahsınızda, huzurunuzda tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Acil durumlar

MADDE 14.- Üretilen veya ithal edilen gıda maddesinin, sağlığa zararlı olabileceği ihtimalinin belirmesi durumunda, söz konusu gıda maddesinin pazara sunumu, kullanımı ve ithalatına ilişkin gerekli tedbirler Bakanlıkça  alınır.

                  Acil durumlarla ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Acil durumlar" başlıklı 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "Bakanlıkça" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe Kanunun bütünlüğü ilkesinden hareketle, uygulama birliğinin sağlanması amacıyla "Bakanlıkça" ibaresi metinden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğimiz, olumlu görüş belirtilen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

Kriz yönetimi

MADDE 15. - Gıda konusunda insan sağlığına karşı doğrudan veya dolaylı biçimde ciddi bir risk oluşturan durum saptandığında, bu riskin mevcut hükümlerle önlenememesi, giderilememesi veya azaltılamaması ya da acil durum tedbiriyle yeterince yönetilememesi durumunda, Bakanlık ile Sağlık Bakanlığı ilgili tüm kurum ve kuruluşların da katılımı ile bilimsel ve teknik yardım sağlamak üzere bir kriz yönetimi ve kriz birimi oluşturur.

Kriz yönetimi ve kriz birimi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?..Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

İzlenebilirlik

MADDE 16.- Gıda, gıdanın elde edildiği hayvan, bitki ya da gıda maddesine karıştırılması tasarlanan veya muhtemelen ortaya çıkabilecek her hangi bir maddenin üretim, işleme ve dağıtımı ile tüm aşamalarda izlenebilirlik tesis edilir.

                 Gıda işletmecileri; gıda, gıdanın elde edildiği hayvan, bitki  ya da gıda maddelerine karıştırılması tasarlanan her hangi bir maddeyi, kimden aldıklarını belirleyebilecek sisteme sahip olmak zorundadır. Gerektiğinde denetim sırasında, bu bilgiler Bakanlık yetkililerine verilir.

          Piyasaya sürülen gıdaların, izlenebilirliğini kolaylaştırmak amacıyla, gerekli bilgileri içerecek şekilde etiketlenmesi ve tanımlanması zorunludur.

    İzlenebilirlik ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "İzlenebilirlik" başlıklı 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci fıkrasının son cümlesinin "Gerektiğinde denetim sonucu oluşan bilgiler ilgili mercilere verilir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.     

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

"Gıda, gıdanın elde edildiği hayvan, bitki ya da gıda maddesinde öngörülen veya ortaya çıkması beklenen herhangi bir maddenin tespit edilmesi için üretim, işleme ve dağıtım ile ilgili tüm aşamalarda izlenebilirlik tesis edilir."

BAŞKAN - Önerge üzerinde Komisyonun görüşü?..

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Olumlu görüş.

Hükümet?..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun bütünlüğü ilkesinden hareketle, uygulama birliğinin sağlanması amacıyla birinci ve ikinci fıkra yeniden düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

İşyeri sorumluluğu

MADDE 17. - Gıda işletmecisi; ithal ettiği, ürettiği, işlediği, imal ettiği veya dağıtımını yaptığı gıdanın gıda güvenliği şartlarına uymaması durumunda, ürününü pazardan geri çekmek ve bu konuda yetkili mercileri bilgilendirmek zorundadır.

Gıda maddesinin toptan veya perakende satış ve/veya dağıtım faaliyetlerinden sorumlu kişiler; gıda güvenliği şartlarına sahip olmayan ürünleri pazardan geri çekmek, yetkili merciler tarafından alınan tedbirler ile ilgili olarak işbirliği yapmak, gıdanın izlenebilirliğine katkıda bulunmak zorundadır.

İşyeri sorumluluğu ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Sağlığın Korunmasına İlişkin Hükümler

Sağlığın korunması

MADDE 18. - İnsan sağlığının korunması amacıyla, gıda maddelerini ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten ve/veya satan işyerleri:

a) Bakanlıkça çıkarılacak ilgili yönetmeliklerde belirtilen, asgarî teknik, hijyenik ve güvenlik şartlarını taşımak zorundadır.

b) Gıda Kodeksine uyulmaksızın, gıda maddelerini imal edemez, mübadele konusu yapamaz ve muameleye tabi tutamaz,

c) İnsan sağlığına zarar verecek muhteviyatta gıda maddeleri üretemez, içerisine zararlı bir madde katamaz, böyle bir maddenin kalıntısını bulunduramaz ve gıdaya zararlı özelliğe yol açacak herhangi bir işlem uygulayamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Gıda Ticareti ile İlgili Hükümler

Dış ticaret

MADDE 19.- İhracat ve ithalatta gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin gıda güvenliği ve kalitesi yönünden denetimini yapmaya Bakanlık yetkilidir. Ancak, ihraç edilmek üzere üretildiğinin önceden Bakanlığa bildirilmiş olması ve/veya ihraç edilecek ülke tarafından talepte bulunulduğunun ihracatçı tarafından beyan edilmesi halinde gıda kodeksine uygunluk aranmaz.

İhraç edilen ürünün geri gelmesi halinde, gıda güvenliğine uygun olması şartına bağlı olarak yurda girişine izin verilir. Bu ürünlerin yurt içinde satışına ancak Türk Gıda Kodeksine uygun hale getirilmesi koşuluyla izin verilir.

İthalatta istisnalar hariç Türk Gıda Kodeksine uygunluk aranır.

İstisnalar:

a) Gümrük gözetimi altında, gümrük depoları ile antrepolarına konulan veya transit nakledilen,

b) Yabancı devlet başkanları ile beraberindekiler tarafından, bulundukları süre içinde kullanılmak veya tüketilmek üzere getirilen,

c) Diplomatik veya konsüler temsilciliklere ait,

d) Bilimsel amaçlar, sergiler, sportif ve kültürel faaliyetler  için getirilen,

e) Olağanüstü hallerde, hibe olarak gönderilen,

f) Numune olarak gelen

g) Gemilerde bulunup, açık denizlerde tüketilecek olan,

Gıda maddelerinde  Türk Gıda Kodeksine uygunluk aranmaz.

İhracat ve ithalatta yapılacak denetimlere ilişkin usul ve esaslar Dış Ticaret Müsteşarlığının görüşü alınarak hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

Dış Ticaret Müsteşarlığının dış ticarette münhasır olarak diğer mevzuattan kaynaklanan görev ve yetkileri saklıdır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Dış ticaret" başlıklı 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında geçen "kalitesi yönünden" ibaresinden sonra gelen "denetimini yapmaya" ibaresinin "denetim esaslarını oluşturmaya" olarak, "önceden" ibaresinden son gelen "Bakanlığa" ibaresinin "ilgili mercilere" olarak ve ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.          

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

"İhraç edilen ürünün geri gelmesi halinde, halk sağlığını tehlikeye düşürmemek şartıyla  ayniyat tespiti yapılarak yurda girişine izin verilir. Bu ürünlerin yurt içinde satışına Türk gıda kodeksine uygun hale getirilmesi koşuluyla izin verilir"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Uygun görüşle takdire bırakıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun bütünlüğü ilkesinden hareketle uygulama birliğinin sağlanması amacıyla birinci ve ikinci fıkra yeniden düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Uygun görüş belirtilen ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

Gümrük merkezleri

MADDE 20. - Bakanlık, ilgili kurumların görüşünü alarak, ithal ve ihraç edilecek gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin kontrolü için giriş ve çıkış gümrük kapılarını tespit ve ilan eder. Bu amaçla, tespit ve ilan edilen kapılarda, kontrol merkezleri kurulur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

Reklam ve tanıtım

MADDE 21. - Gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin etiketlenmesi, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı veya gıdanın karakterine, yapısına, özellikle doğasına, özelliklerine, bileşimine, miktarına, dayanıklılığına, orijinine, üretim metoduna göre hatalı bir izlenim yaratacak, gıdanın sahip olmadığı etki ve özelliklere atıfta bulunacak, tüm benzer gıda maddeleri ile aynı özelliklere sahip olduğu halde gıda maddesinin özel karakteristiklerine sahip olduğunu bildiren veya ima eden ifadeleri ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içermemelidir.

Reklam ve tanıtım ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

Ancak, bilimsel yöntemler ve klinik testlerle kanıtlanmış ve Bakanlık tarafından kabul edilen, fonksiyonel gıdalar/özel beyanlı gıdalar ve genetik modifiye gıdalar ile benzeri diğer konulara ilişkin usul ve esaslar, Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

Tüketici haklarının korunması

MADDE 22. - Tüketici haklarının korunması amacıyla, tüketiciler; her türlü gıda maddesi ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten, ithal eden ve satan gerçek veya tüzel kişiler tarafından bilgilendirilir. Lüzumu halinde gıdaların içeriği ve özelliği hakkında tüketicilerin bilgi sahibi olmaları Bakanlıkça sağlanır. Gıda maddeleri ile ilgili olarak tüketiciler yanıltılamaz ve yanlış yönlendirilemez.

Gıda konusunda, tüketici haklarının korunmasıyla ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Tüketici haklarının korunması" başlıklı 22 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen "Bakanlıkça" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını, ayrıca ikinci fıkrasının "Gıda konusunda, tüketici haklarının korunması ve toplumun bütün kesimlerinin gıda kontrol safhalarına katılmasını sağlayacak tedbirler ve buna ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun bütünlüğü ilkesinden hareketle, uygulama birliğinin sağlanması amacıyla düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

Piyasa Gözetimi, Denetim, Kontrol ve Sertifikasyon ile İtiraz Hakkı

Piyasa gözetimi ve denetimi

MADDE 23. - Bu Kanun ve bu Kanuna istinaden çıkarılan mevzuatın uygulanmasına ilişkin olarak tüm gıda maddeleri ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten, satan işyerleri ile bu yerlerde üretilen, satılan tüm gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin piyasa gözetimi ve denetimi ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde Bakanlıkça yapılır. Ancak, halk sağlığını ilgilendiren acil durumlarda gerektiğinde, Sağlık Bakanlığının müdahale hakkı saklıdır.

Gıda maddeleri satış ve toplu tüketim yerlerinin denetimi, Bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde Sağlık Bakanlığı ve belediye sınırları ile mücavir alanlar içinde belediyeler ile işbirliği içinde, Bakanlıkça yapılır. Ancak, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yürütülmekte olan gıda güvenliği ve hijyen denetim faaliyetleri ilgili birimlerince aynen devam eder.

Bu Kanunun amaç ve kapsamına uygun olarak; gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin birincil üretim aşaması dahil olmak üzere üretim ve tüketim zincirinin tüm aşamalarında, gıda kontrol ve denetim hizmeti, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbi, en az lisans düzeyinde eğitim almış personel tarafından yapılır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbi olup lise düzeyinde eğitimi olduğu halde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce denetim görevi yapanların hakları saklıdır. Bu Kanun kapsamındaki gıda kontrol ve denetim hizmetlerini yapacak olanların seçimi ve yetiştirilmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

2 önerge var; sırasıyla okutacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Piyasa gözetimi ve denetimi" başlıklı 23 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "Bakanlıkça" ibaresinin metinden çıkarılmasını ve ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Fehmi Öztünç

Mehdi Eker

 

Ankara

Hakkâri

Diyarbakır

 

Cevdet Erdöl

Ahmet Büyükakkaşlar

Fahri Keskin

 

Trabzon

Konya

Eskişehir

"Gıda maddeleri satış ve toplu tüketim yerlerinin denetimi, Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde ilgili mercilerce yapılır."

BAŞKAN - İkinci önerge en aykırı önerge olduğundan, okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Yedinci Bölüm" 23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Üstün

Mehmet Kartal

Engin Altay

 

Muğla

Van

Sinop

 

Muharrem Eskiyapan

İsmet Atalay

Hüseyin Güler

 

Kayseri

İstanbul

Mersin

 

 

R. Kerim Özkan

 

 

 

Burdur

 

YEDİNCİ BÖLÜM

Piyasa Gözetimi, Denetim Kontrol ve Sertifikasyon ile İtiraz Hakkı

Piyasa gözetimi ve denetimi

Madde 23.- Bu kanun ve bu kanuna istinaden çıkarılan mevzuatın uygulanmasına ilişkin olarak tüm gıda maddeleri ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten, satan işyerleri bu yerlerde üretilen, satılan tüm gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin piyasa gözetimi ve denetimi ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde Bakanlıkça yapılır. Ancak, halk sağlığını ilgilendiren acil durumlarda gerektiğinde Sağlık Bakanlığının müdahale hakkı saklıdır.

Gıda maddeleri satış ve toplu tüketim yerlerinin denetimi, Bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde Sağlık Bakanlığı ve belediye sınırları ile mücavir alanlar içinde belediyelerle işbirliği içinde Bakanlıkça yapılır. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yürütülmekte olan gıda güvenliği ve hijyen denetim faaliyetleri ilgili birimlerince aynen devam eder.

Bu kanun amaç ve kapsamına uygun olarak; gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin birincil üretim aşaması dahil olmak üzere üretim ve tüketim zincirinin tüm aşamalarında gıda kontrol ve denetim hizmeti Bakanlıkça görevlendirilen ve yetkilendirilen, hayvansal gıdalarda veteriner hekimler, diğer gıdalarda en az lisans düzeyinde eğitim almış ilgili meslek grupları tarafından yapılır.

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutayım; yoksa, konuşacak mısınız?

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Üstün.

Süreniz 5 dakikadır.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle yetkilerin kimde toplanacağına ilişkin maddelerde, Bakanlığın yetkisi kaldırılıyor. Örneğin, 14 üncü maddede "üretilen veya ithal edilen gıda maddesinin, sağlığa zararlı olabileceği ihtimalinin belirmesi durumunda, söz konusu gıda maddesinin pazara sunumu, kullanımı ve ithalatına ilişkin gerekli tedbirler Bakanlıkça alınır" ibaresi varken "Bakanlıkça" buradan kaldırıldı. Peki, bunu kim yapacak?

Söylemek istediğim bir diğer konu -sayın Bakanımdan ricada bulunmuştum bu sorumun yanıtlanması için, arada geçen maddelere rağmen yanıtlanmadı- şu: Ülkemiz, bugün, su ürünleri ihraç edebilmekte; ama, kırmızı et ve beyaz et ihraç edememekte. Nedenini sordum; yanıt bekliyorum.

Yüce Heyete saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Piyasa gözetimi ve denetimi" başlıklı 23 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "Bakanlıkça" ibaresinin metinden çıkarılmasını ve ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları

"Gıda maddeleri satış ve toplu tüketim yerlerinin denetimi, Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde ilgili mercilerce yapılır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri?..

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun bütünlüğü ilkesinden hareketle, uygulama birliğinin sağlanması amacıyla düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun olumlu görüş belirttiği ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi, 23 üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

Kontrol ve sertifikasyon

MADDE 24. - Gıda üreten ve/veya satan işyerlerinde, Bakanlığın yetkilendireceği kamu ve/veya özel kuruluşlar tarafından kalite, risk analizi ve Bakanlığın uygun gördüğü benzeri diğer konularda, kontrol ve sertifikasyon hizmetleri yapılabilir. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, bu Kanuna göre Bakanlıkça verilmesi gereken belgeler ve sertifikalar dışındaki belgeleri verir.

Yetkilendirilmiş kuruluşlar tarafından verilecek sertifika, belge ve raporlar, gerekçesini belirtmek suretiyle iptal etmeye ve kuruluşlara verilen belgelendirme yetki süresini belirlemeye Bakanlık yetkilidir.

Yetki verilen kuruluşlar, Bakanlıkça belirlenen yetkileri çerçevesinde iş ve işlemlerini yaparlar. Bakanlık tarafından belirlenen kriterlere uygun faaliyette bulunmayanların yetki belgeleri Bakanlıkça iptal edilir. Ayrıca usulsüzlük tespit edilmesi halinde, ilgili kuruluş hakkında gerekli yasal işlemler Bakanlıkça yapılır.

Kontrol ve sertifikasyona ilişkin usul ve esaslar ile kuruluşların uyması gereken kriterler Yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Önerge yok.

Oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

İtiraz hakkı

MADDE 25. - Gıda maddeleri ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten, ithal ve ihraç eden ve satan işyeri yetkilileri, kontrol ve denetim sonuçları hakkında,  Bakanlığa itiraz edebilir.

İtiraz hakkına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN -Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "İtiraz  hakkı" başlıklı 25 inci maddesinde geçen "Bakanlığa" ibaresinin "ilgili mercilere" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER  (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Uygun efendim.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçeyi okutun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun bütünlüğü ilkesinden hareketle, uygulama birliğinin sağlanması amacıyla düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum :

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Özel Hükümler

Sularla ilgili hükümler

MADDE 26. - Doğal ve içerisine izin verilen herhangi bir katkı maddesi ilave edilen  kaynak, maden, içme, işlenmiş içme, işlenmiş kaynak ve işlenmiş maden suyu üretimi, uygun şekilde ambalajlanması ve satış esasları, bu Kanun kapsamında Sağlık Bakanlığının iznine tâbidir.

Bu konudaki usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

 

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının "Sularla ilgili hükümler" başlıklı 26 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

"Sularla ilgili hükümler

Madde 26.- Doğal kaynak, doğal maden, içme, tıbbî sular ile işlenmiş içme, işlenmiş kaynak ve işlenmiş maden suyu üretimi, uygun şekilde ambalajlanması ve satış esasları Sağlık Bakanlığınca belirlenir.

Kendi doğasında bulunmayan herhangi bir katkı maddesi ilave edilen doğal kaynak, doğal maden, içme ile işlenmiş içme, işlenmiş kaynak, işlenmiş maden suyu ve yapay sodaların üretimi, uygun şekilde ambalajlanması ve satış esasları Bakanlıkça belirlenir.

Bu konudaki usul ve esaslar, Bakanlık ve Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkanım, olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.

HALUK İPEK (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Doğal kaynak, doğal maden, içme, tıbbî sular ile işlenmiş içme, işlenmiş kaynak ve işlenmiş maden suyu üretimi, uygun şekilde ambalajlanması ve satış esasları Sağlık Bakanlığınca,

Kendi doğasında bulunmayan herhangi bir katkı maddesi ilave edilen doğal kaynak, doğal maden, içme ile işlenmiş içme, işlenmiş kaynak, işlenmiş maden suyu ve yapay sodaların üretimi, uygun şekilde ambalajlanması ve satış esaslarına ait işlemler halen Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yürütüldüğünden dolayı, söz konusu maddenin bu şekliyle kalmasının uygun olduğu düşünülmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

Özel tıbbî amaçlı gıdalar ve bebek mamaları

MADDE 27.- Özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, bebek mamaları, ilaç olarak kullanımı bilimsel ve klinik olarak kanıtlanmış ancak reçeteye tâbi olmayan ürünlerin üretim, işleme, ithalat, ihracat, dağıtım, iç ve dış satımı, denetimi Sağlık Bakanlığı iznine tâbidir.

Bu husustaki usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

2 önerge var; sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

"Takviye edici gıdalar, bebek mamaları, özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, tıbbî amaçlı bebek mamaları

Madde 27.- Takviye edici gıdalar ve bebek mamalarının üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir.

Enteral beslenme ürünleri dahil özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, tıbbî amaçlı bebek mamaları ile ilaç olarak kullanımı bilimsel ve klinik olarak kanıtlanmış ancak reçeteye tabi olmayan ürünlerin üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Meclis Genel Kurulunda görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

R. Kerim Özkan

Fahrettin Üstün

Nail Kamacı

 

Burdur

Muğla

Antalya

 

Gökhan Durgun

Güldal Okuducu

Özlem Çerçioğlu

 

Hatay

İstanbul

Aydın

"Özel tıbbî amaçlı gıdalar

Madde 27.- Özel tıbbî amaçlı diyet gıdaların ve klinik olarak kanıtlanmış ancak reçeteye tabi olmayan ürünlerin üretim, işleme, ithalat, ihracat, dağıtım, iç ve dışsatımı, denetimi Sağlık Bakanlığı iznine tabidir.

Söz konusu ürünlere ait usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçesini mi okutayım, konuşacak mısınız efendim?

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Gerekçesi okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mamalar üretim teknolojileri ve hammadde girdileri olarak diğer gıda ürünlerinden farklı değildir. Diğer gıdalardan özel olarak halk sağlığını daha fazla tehlikeye atması söz konusu değildir.

Yasa tasarısının amacı, gıdayla ilgili yetkilerin tek elde toplanması ve yetki kargaşasının önlenmesi iken, AB ülkelerinin tümünde ve ülkemizde gıda maddeleri içerisinde yer alan bebek mamaları yeni taslakta gıda maddelerinden ayrılarak Sağlık Bakanlığına devredilmektedir. Bu durumda gıdanın tek elde toplanması söz konusu olmayacağı gibi, yeni bir kargaşa yaratılacaktır.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 27 nci maddesinin madde başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

"Takviye edici gıdalar, bebek mamaları, özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, tıbbî amaçlı bebek mamaları

Madde 27.- Takviye edici gıdalar ve bebek mamalarının üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir.

Enteral beslenme ürünleri dahil özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, tıbbî amaçlı bebek mamaları ile ilaç olarak kullanımı bilimsel ve klinik olarak kanıtlanmış ancak reçeteye tabi olmayan ürünlerin üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir."

BAŞKAN- Sayın Komisyon?..

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl)- Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Takviye edici gıdalar ve bebek mamalarının üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin usul ve esaslarla ilgili işlemler Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca,

Enteral beslenme ürünleri dahil özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar, tıbbî amaçlı bebek mamaları ile ilaç olarak kullanımı bilimsel ve klinik olarak kanıtlanmış ancak reçeteye tabi olmayan ürünlerin üretim, ithalat, ihracat ve denetimine ilişkin usul ve esaslarla ilgili işlemler Sağlık Bakanlığınca yürütüldüğünden dolayı, söz konusu maddenin bu şekliyle kalmasının uygun olduğu düşünülmektedir.

BAŞKAN- Gerekçesini dinlediğiniz, olumlu görüş belirtilen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

Serbest bölgelerle ilgili hükümler

MADDE 28. - Türk gıda mevzuatına uymayan gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeler serbest bölgelere getirilebilir, üretilebilir ve yurt dışı edilebilir. Serbest bölgelerdeki gıda ile ilgili faaliyetlere ilişkin usul ve esaslar, Dış Ticaret Müsteşarlığının görüşü alınmak suretiyle Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN- Söz talebi?.. Yok.

Önerge de yok.

28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

DOKUZUNCU BÖLÜM

Ceza Hükümleri, Cezaların Tahsili ve İtirazlar

Ceza hükümleri

MADDE 29. - Bu Kanuna uymayanlara uygulanacak cezai hükümler aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:

a) 4 üncü maddede belirtilen izin ve tescil işlemlerini yaptırmadan üretime geçen ve/veya bu ürünleri mübadele konusu yapan gerçek veya tüzel kişiler; üretimden men edilir, üretilen ürünlere el konulur ve birmilyar lira idarî para cezası ile cezalandırılır. Bu işletmelerin, tescil ve izin işlemleri yapıldıktan sonra üretim yapmalarına izin verilir.

Üretim izni alınmamış gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri satan veya miadı dolmuş gıda maddelerini satan işyerlerindeki ürünlere el konulur ve bu ürünleri satan işyerleri birmilyar  lira idarî para cezası ile cezalandırılır.

4 üncü maddede belirtilen izin ve tescil  işlemlerini yaptıran; ancak, asgarî teknik ve hijyenik şartlarını muhafaza etmeden üretim yapan işyerleri, durumlarını düzeltinceye kadar faaliyetten men edilir, üretilen ürünlere el konulur ve birmilyar lira idarî para cezası ile cezalandırılır. Bu işletmelere, mevcut durumlarını düzelttikten sonra üretim yapma izni verilir. Bakanlıkça verilen otuz günlük süre içerisinde, eksikliklerini gidermeyen işyerlerinin çalışmaya esas olan izinleri iptal edilir.

Yukarıda belirtilen durumlarda; el konulan ürünlerden, gıda güvenliğine uygun olan ve insan sağlığına zararlı olmadığı tespit edilen ürünler iade edilir. Gıda güvenliğine  zararlı olmadığı tespit edilen ve/veya gıda kodeksine uygun olmayan ürünler, Gıda Bankasına teslim edilir. Maliye Bakanlığı, bu ürünleri satar ve/veya resmî hayır kurumlarına devreder. İnsan sağlığına zararlı ürünler Bakanlıkça imha edilir. İmha masrafları, ürün sahibi tarafından karşılanır.

b) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen yerleri Bakanlıktan izin almadan faaliyete geçiren gerçek ve tüzel kişilere, bir milyar lira idarî para cezası verilir, üretilen ürünlere el konulur ve kuruluş ve çalışma izni  alıncaya kadar işyerleri faaliyetten men edilir.

4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi gereğince çıkarılan yönetmelikler kapsamında, kuruluş, üretim ve çalışma izni almış olan tüm hayvan kesim yerleri; mezbahalar, kombinalar, entegre et tesisleri ile  entegre et tesislerinin bölümlerini oluşturan; kesim yeri, et parçalama, et muhafaza ve mamul madde imal yeri şeklinde, tek bir bölüm veya birden fazla bölüm olarak faaliyet gösteren tesislerde Bakanlıkça yapılan kontrollerde, yönetmelik hükümlerine uygun faaliyet göstermeyen yerlerin sahibi olan gerçek ve tüzel kişilere, birmilyar lira idarî para cezası verilir, üretilen ürünlere el konulur  ve bu durum giderilinceye kadar faaliyetleri durdurulur. Bu yerlerin faaliyete geçmesini müteakip, bir yıl içerisinde faaliyetlerinin tekrar yönetmelik hükümlerine uygun bulunmaması durumunda, idarî para cezası iki kat arttırılır.

El konulan ürünlere, (a) bendinin dördüncü fıkrası hükümleri uygulanır.

c) 5 nci maddede belirtilen, kuruluş ve/veya faaliyet izni almadan faaliyete geçen özel gıda kontrol laboratuvarı faaliyetten men edilir ve onmilyar lira idarî para cezası verilir.

d) 6 ncı maddeye göre sorumlu yöneticileri istihdam etmeyen işyerlerine, bir milyar lira idarî para cezası verilir. Otuz gün içinde, sorumlu yönetici görevlendirmediği takdirde, faaliyetten men edilir.

Yöneticilik görevini gereği gibi yerine getirmeyen sorumlu yöneticiye, ikiyüzelli milyon lira idarî para cezası verilir. Suçun tekrarı halinde idarî para cezası iki kat artırılarak uygulanır. Üçüncü defa tekrarı halinde ise altı ay sorumlu yöneticilikten men cezası verilir.

e) 18 inci maddede belirtilen sağlığın korunması ile ilgili hükümler dışında, 7 nci maddede belirtilen gıda kodeksine uygun faaliyet göstermeyen gerçek ve tüzel kişilere beşmilyar lira idarî para cezası verilir. Aykırılık, gıda maddelerinin etiket bilgilerinden kaynaklanıyorsa, etiket bilgileri düzeltilinceye kadar bu gıda maddelerine el konulur.

f) 10 uncu maddede belirtilen ihtiyatî tedbirlere  uymayan gerçek ve tüzel kişilere beşmilyar lira idarî para cezası verilir ve faaliyetten men edilir.

g) 14 üncü maddede belirtilen acil durumlarda alınacak tedbirlere uymayan gerçek ve tüzel kişilere beşmilyar lira idarî para cezası verilir. Bu kişilerce ürün piyasadan toplattırılır, suçun tekrarı halinde idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.

h) 16 ncı maddede belirtilen izlenebilirlikle ilgili hükümlere uymayan gerçek ve tüzel kişilere beş milyar lira idarî para cezası verilir, suçun tekrarı halinde idarî para cezası iki kat artırılarak uygulanır.

ı) 17 nci maddede belirtilen işyeri sorumluluğu ile ilgili hükümlere uymayan gerçek ve tüzel kişilere beşmilyar lira idarî para cezası verilir, suçun tekrarı halinde idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.

i) Bu Kanunun 18 inci maddesinde belirtilen sağlığın korunması ile ilgili yasakları ihlâl eden gerçek veya tüzel kişiler, üç aydan altı aya kadar hapis ve beşmilyar liradan yirmimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır ve malların müsaderesine hükmolunur

j) 19 uncu maddesinde belirtilen ithalat ve ihracatla ilgili yükümlülükleri yerine getirmeyen gerçek ve tüzel kişilere beşmilyar lira idarî para cezası verilir; ürün, ihracatçısı/ithalatçısı tarafından piyasadan toplattırılır, suçun bir yıl içinde tekrarı halinde idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.

k) 21 inci maddedeki reklam ve tanıtımlarla ilgili hükümlere aykırı hareket eden gerçek ve tüzel kişilere, beş milyar lira idarî para cezası verilir, suçun tekrarı halinde idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.

l) 22 nci maddede belirtilen tüketici haklarının korunması ile ilgili hükümlere uymayan gerçek ve tüzel kişilere beşmilyar lira idarî para cezası verilir, suçun tekrarı halinde idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.

m) Bu Kanunun 26 ve 27 nci maddelerinde belirtilen sularla ilgili hükümler ve tıbbî amaçlı gıdalarla ilgili hükümlere aykırı hareket eden işyeri, bu şartları yerine getirinceye kadar faaliyetten men edilir ve bunlara beş milyar lira idarî para cezası verilir. Suçun bir yıl içinde tekrarı halinde, idarî para cezası iki kat olarak uygulanır.

n) Bu Kanuna göre yapılacak denetimleri engelleyenlere, beşmilyar lira idarî para cezası verilir.

o) Üreticisi tarafından piyasadan toplattırılmasına karar verilen ürünler, bir hafta içinde toplanmak zorundadır. Ürünleri toplamayan üreticilere ayrıca beşmilyar lira idarî para cezası verilir, ürünler Bakanlıkça toplattırılır ve masraflar yasal faizi ile birlikte üreticisinden tahsil edilir.

Bu madde uygulamasında, suçun tekrarından maksat, aksine hüküm bulunmayan hallerde suçun tespit edildiği tarihten itibaren bir yıl içinde, ilk cezaya konu suçun tekrar işlenmesidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu saatinde konuşmamı bir iki dakikayla sınırlayacağım, yeniden bu maddeyi açmayacağım, çok uzun; çünkü, 2 nci madde üzerinde konuşurken, bu maddeyle ilgili bilgileri size verdim. O dakikadan sonra, hem Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden hem grup başkanvekillerinden hem Sayın Bakanımızdan, hem de Komisyon Başkanımızdan bu maddede önerilen değişiklikler konusunda hazırlık yapılacağı ve birçoğunda haklı olduğumuzu bildiren beyanlar aldık. Kaldı ki, 27 nci maddeye gelinceye kadar arkadaşlarım "bu konuda bir hazırlık yapılıyor" bilgisini verdiler "kanunu lütfen birlikte çıkaralım" dediler.

Arkadaşlar, ben, milletvekiline, devlet adamlarına, bu konuda çalışma yapan arkadaşlarıma güvenmek istiyorum, halk da güvenmek istiyor. 29 uncu maddeye gelindiğinde "uygun bulmuyoruz" demeyi siyasî etik açısından doğru bulmuyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Madde üzerinde 1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı"nın

"29 uncu maddesinde yer alan "Bakanlıkça" ibarelerinin "ilgili mercilerce" olarak değiştirilmesini,

(m) bendinde yer alan "ilgili hükümler ve" ibaresinden sonra gelen "tıbbî amaçlı gıdalarla" ibaresinin madde metninden çıkarılarak yerine "takviye edici gıdalar, bebek mamaları, özel tıbbî amaçlı diyet gıdalar ve tıbbi amaçlı bebek mamaları ile" ibaresinin eklenmesini,

"a" bendinin 4 üncü paragrafının ve "b" bendinin madde metninden çıkarılmasını, diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini,

"d" bendinin 2 nci paragrafında, "g", "h", "ı", "j", "k", "l", "m" bentlerinde ve bu maddenin son fıkrasında yer alan "suçun" ibaresinin madde metninden çıkarılarak yerine "eylemin" ibaresinin eklenmesini,

"i" bendinde yer alan "veya tüzelkişiler" ibaresinin madde metninden çıkarılarak yerine "kişiler veya tüzelkişiliğin yasal temsilcileri" ibaresinin yer almasını arz ve teklif ederiz.

 

Haluk İpek

Hamza Albayrak

M.Mehdi Eker

 

Ankara

Amasya

Diyarbakır

 

Fahri Keskin

 

Alim Tunç

 

Eskişehir

 

Uşak

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanun yapım tekniği açısından, maddenin düzenlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Gerekçesini okuttuğum, olumlu görüş belirtilen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

Cezaların tahsili ve itirazlar

MADDE 30. - Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları, o yerin en büyük mülki amiri tarafından verilir. Verilen idarî para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı, tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi iş günü içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine, verilen karar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak, en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Önerge var; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı"nın "Cezaların tahsili ve itirazlar" başlıklı 30 uncu maddesinde geçen "Bu cezalara karşı" ibaresinden sonra gelen "tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi iş günü içinde" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını "yetkili" ibaresinden sonra gelen "idarî" ibaresinin "idare" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İdarî Yargı Usulü Kanununda süreler belirtilmiş olduğundan bu kanunda tekrarlanmasına gerek duyulmamıştır.

BAŞKAN - Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

ONUNCU BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

MADDE 31. - 867, 170 ve 969 sayılı kanunlarla kurulan Döner Sermaye İşletmelerinin yıllık net kârları toplamının en fazla yüzde ellisi, bu işletmelerde çalışan personele, yıllık asgarî ücret brüt tutarının iki katını aşmamak üzere ek ödeme yapılabilir. Yapılacak ek ödemenin oranlarını belirlemeye; görev yapılan birimin iş hacmi, görev mahallî, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi gibi kriterler dikkate alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine, Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslar dahilinde Tarım ve Köyişleri Bakanı yetkilidir.

Gıda kontrol ve denetim hizmetlerinde çalışan Bakanlık merkez ve taşra teşkilâtı personeline, gıda özel ödeneğinin yüzde yirmibeşinden karşılanmak ve en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) yıllık toplam tutarının yüzde yüzünü geçmemek üzere ek ödeme yapılabilir. Yapılacak ek ödemenin oranları ile ödemeye ilişkin esas ve usulleri; görev yapılan birimin iş hacmi, görev mahallî, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi gibi kriterleri dikkate alarak belirlemeye, Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Tarım ve Köyişleri Bakanı yetkilidir.

Bakanlıkta, Avrupa Birliği (A. B.) Uzmanı ile A.B. Uzman Yardımcısı kadrolarında fiilen çalışan personele, en yüksek Devlet memuru aylığının ( ek gösterge dahil ), aşağıda belirtilen oranları geçmemek koşuluyla, Tarım ve Köyişleri Bakanının belirleyeceği usul, esas ve miktarlar üzerinden her ay ayrıca ek ödemede bulunulur. Bu fıkra uyarınca yapılacak ek ödemede, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır.

     Unvanı                   Derecesi                                Ek Ödeme Oranı

A.B. Uzmanı                     1                                              % 90

A.B. Uzmanı                     2                                              % 85

A.B. Uzmanı                     3                                              % 80

A.B. Uzmanı                     4                                              % 75

A.B. Uzmanı                     5                                              % 70

A.B. Uzmanı                     6                                              % 65

A.B. Uzmanı                     7                                              % 60

A.B. Uzman Yrd.              -                                               % 50

Bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkrası uyarınca yapılacak ek ödemeler, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tâbi değildir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan 1/238 esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı"nın "Onuncu Bölüm", "Çeşitli Hükümler" başlığı altında yer alan 31 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet efendim.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümlerine ve ücret dengesizliğine yol açacak nitelikte olması nedeniyle bu madde tasarıdan çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Böylece, 31 inci madde tasarı metninden çıkarılmıştır.

32 nci maddeyi, 31 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 31. - Sağlık Bakanlığının, genel sağlığın korunması ve hijyen ile ilgili olarak, diğer mevzuattan kaynaklanan görev ve yetkileri saklıdır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

32 nci maddeyi, 31 inci madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi, 32 nci madde olarak okutuyorum:

Değiştirilen hükümler

MADDE 32. - 24.4.1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 195 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 195. - Seyyar esnaf, alakadar memurların teftişlerini ve numune almalarını kolaylaştırmaya ve kendilerine istedikleri izahatı vermeye mecburdurlar."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği var.

Sayın Üstün, buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakana iki kez soru sormama rağmen hâlâ yanıt alamadım. Sayın Bakanın şunu yanıtlamasını istiyorum: Avrupa'ya su ve su ürünleri, özellikle balık ihraç ederken, kırmızı et, beyaz et, süt ve süt ürünleri ile yumurta niye ihraç edemiyoruz; bir.

İkinci olarak, az önce, Kocaeli Veteriner Hekimler Odası Başkanı aradı. 91 tane, suçu tespit edilen dosya varmış; Sağlık Bakanlığı numune almış, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına ceza kesmesi için gönderilmiş; fakat, uzun zamandan beri bu ceza kesilemiyor; özellikle, siyasî nedenlerden dolayı olduğunu öğrendim. Bu yasayla bunu nasıl kolaylaştıracaksınız?

Bir özürüm var, düzeltiyorum. Ankara'da, özellikle etlerin denetimiyle ilgili olarak Sağlık Bakanlığında 5 veteriner hekim olduğunu söylemiştim; düzeltiyorum, aldığım son rakam, 1 veteriner hekim olduğu yönünde.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Yapma ya... Sağlık Bakanlığında?!

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Evet, Sağlık Bakanlığının kaydı.

Ayrıca, 170, 171, 172 nci maddeler 1995 yılında yürürlükten kaldırılmış olmasına rağmen, işin komik tarafı, şimdi, tekrar yürürlükten kaldırılıyor; yani, bu tasarıyla, yürürlükten kalkmış bir madde, tekrar yürürlükten kaldırılıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, trafik kazası yapmış bir vatandaş düşünün; kolu, bacağı kırılmış; ama, kolunun birisinde de bir çizik var. Bu yasa, bu çiziğin pansuman edilmesidir; buradan öteye de gidemeyecektir. Otuzbeş yıllık bu yara, devam ederek sürecektir ve bu arada biz, televizyonlarda sık sık, gıdayla ilgili programlar seyretmeye devam edeceğiz.

Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

33 üncü maddeyi 32 nci madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 33. - 10.6.1930 tarihli ve 1705 sayılı Ticarette Tağşişin Men'i ve İhracatın Murakabesi ve Korunması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin başına " Gıda maddeleri hariç olmak üzere" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 34. -23.2.1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 17 nci maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.

"y) Tarım ve Köyişleri Bakanlığından ve Sağlık Bakanlığından ikişer üye,"

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 35. - 19.3.1927 tarihli ve 992 sayılı Seriri ve Gıdai Taharriyat ve Tahlilat Yapılan ve Masli Teamüller Aranılan Umuma Mahsus Bakteriyoloji ve Kimya Laboratuvarları Kanununun başlığında bulunan ve "ve Gıdai" 1 inci maddesindeki " gıdai ve" ile 7 nci maddesindeki "ve gıdai" ibareleri metinden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 36. - 3.4.1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasının (28) numaralı bendindeki "yiyeceği, içeceği ve", (61) numaralı bendindeki "ve hususi teşebbüs tarafından kurulan aynı mahiyetteki tesisler sağlık ve teknik bakımlarından murakabe etmek" ibareleri metinden çıkarılmış ve (77) numaralı bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 37. - 24.4.1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendindeki "Gıdalar ile" ibaresi, 181 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "Bütün gıda maddeleriyle" ibaresi, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki "gıda maddeleri ile" ibaresi, 199 uncu maddesindeki "Her gıda maddesi ile" ibaresi ve ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "ve 188" ibaresi ve aynı maddenin son fıkrasındaki "yenecek ve içilecek şeylere" ibaresi, 297 nci maddesindeki  "ve 188" ibaresi metinden çıkarılmış ve 20 nci maddesinin birinci fıkrasının 8 numaralı bendi, 181 inci maddesinin son fıkrası, 183 üncü maddesinin (1) ve (4) numaralı bentleri ile 170,171,172,182,184,188,189,190,191,192,193 ve 198 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 38. - 8.6.1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun 1 inci maddesinin dördüncü fıkrası ile 12,13,29,30,31 ve 34 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

38 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 39. - 21.12.1967 tarih ve 969 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 867 ve 170 Sayılı Kanunlara Tâbi İşletmeler Dışında Kalan Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun 8.3.2000 tarihli ve 4549 sayılı Kanunla değişik 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 adet önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan 1/238 Esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı"nın 40 ıncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümlerine ve ücret dengesizliğine yol açacak nitelikte olması nedeniyle 31 inci maddenin tasarıdan çıkarılması sonucu bu maddenin de tasarıdan çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu önerge, görüştüğümüz tasarıda madde numarası 40 olan, ama, daha önce çıkarılan bir madde sebebiyle 39 uncu madde olarak müzakere ettiğimiz bu maddenin tasarıdan çıkarılmasıyla ilgilidir.

Şimdi, bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Eski 40 ve teselsülle 39 olan madde de tasarıdan çıkarılmıştır.

Şimdi, 41 inci maddeyi 39 uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 39. - 24.6.1995 tarihli ve 560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname ile 3.11.1995 tarihli ve 4128 sayılı Kanunun 6 ve 7 nci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulunuzda görüşülmekte olan (1/238) esas sayılı "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı"nın 41 inci maddesinde yer alan "24.6.1995 tarihli ve 560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname ile" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                      Haluk İpek

                                                                            Ankara

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Uygun görüşle takdire bırakıyoruz  Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

560 sayılı KHK'nin değiştirilerek kabul edilmesi nedeniyle bu madde yeniden düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buna göre, 39 uncu maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler ve uygulamaya ilişkin sair usul ve esaslar yürürlüğe girinceye kadar 24.6.1995 tarihli ve 560  sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnameye göre çıkarılan yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanmaya devam olunur. Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde çıkartılır.

BAŞKAN -  Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - Halen faaliyet gösteren, gıda maddeleri ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten ve satan işyerleri, bu Kanun ile getirilen yeni yükümlülüklere, Kanunda belirtilen yönetmeliklerin yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde uyum sağlamak zorundadır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Geçici madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3. - Sağlık Bakanlığına  ait lâboratuvarların gıda denetim hizmetlerinde kullanım usul ve esasları, Bakanlık ve Sağlık Bakanlığı arasında hazırlanacak bir protokol ile belirlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Geçici madde 3'ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 4'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4. - Sağlık Bakanlığında "Çevre Sağlığı Teknisyeni" olarak görev yapmakta olan "Sağlık Memuru" unvanlı kadrolarda görev yapan personelden Sağlık Bakanlığınca belirlenecek beşyüz adet personel, kadroları ile birlikte, en geç altı ay içerisinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devredilir. Devir işlemleri tamamlanan beşyüz adet sağlık memuru kadroları 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin  eki (I) sayılı cetvelin Sağlık Bakanlığına ait bölümünden çıkarılarak aynı  Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin  Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bölümüne eklenmiş sayılır.

İptal edilerek devredilen kadrolarda istihdam edilen personel, başka bir işleme gerek kalmaksızın Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kadro cetveline eklenen sağlık memuru kadrolarına atanmış sayılırlar.

Yukarıda belirtilenlerin haricinde, Sağlık Bakanlığı bünyesindeki, gıda kontrol ve denetim hizmetlerinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinde belirtilen Sağlık ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri  ile Teknik Hizmetler sınıfında çalışan personelden Devlet Personel Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenecekler başka bir işleme gerek kalmaksızın 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 74 üncü maddesi çerçevesinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığında mevcut olan aynı unvanlı kadrolara altı ay içerisinde atanırlar.

BAŞKAN - Geçici madde 4 üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 5'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 5. - Bu Kanunun yayımlanmasından önce  çalışma izni, üretim izni, özel  gıda kontrol laboratuvarı izni almış iş yerlerinin hakları saklıdır.

BAŞKAN -  Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 6'yı okutuyorum:

GEÇİÇİ MADDE 6. - Bu Kanunla Bakanlığa verilen görevlerin yerine getirilmesinde, Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı ile Teknik Hizmetler Sınıfında uygun unvan ve derece bulunmaması halinde 2004 yılı için 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesinin son fıkrası dikkate alınmaksızın boş kadrolarda unvan ve derece değişikliği yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

BAŞKAN -  Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

40 ıncı maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 40. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN -  Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

41 inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 41. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN -  Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair 560 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle  ilgili tasarının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                           206

Kabul                                             :                          203

Ret                                                 :                        3(X)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın Bakanımız bir teşekkür konuşması yapacaktır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin ilerleyen bu saatinde, Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının çok değerli katkılarınızla kabul edilmesi üzerine, sizlere teşekkür etmek için söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle, bugün bize birçok maddede katkılar yapan, düşünce üreten, daha önce komisyon çalışmalarında aynı hassasiyeti gösteren Fahrettin Üstün arkadaşımızın cevap alamadığı sorularına da kısmen şimdi cevap vereyim.

Evvela, Avrupa Birliğine kırmızı et ihraç edemiyoruz, canlı hayvan ihraç edemiyoruz konusuna gelmek istiyorum. Bu, uzun zamandan beri böyle. Bununla ilgili en temel sebep -kendisinin çok iyi bildiği gibi- Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisinin, ülkelere yönelik olarak ilan etmiş olduğu hastalık listesidir ve bu husus, bizim için bir engel teşkil etmektedir. Aynı zamanda, biz, yine, aynı kurumun listesinden hareketle, bu ülkelerden son zamanlarda canlı hayvan ve kırmızı et ithal etmemek için bunu gerekçe gösteriyoruz; dolayısıyla, sağlık, burada, belirleyici sebeptir.

Sütle ilgili konuda ise, belli esasları karşılamak kaydıyla süt ihraç edebiliriz; ancak, bununla ilgili gerekli nitelikte tesislerimiz olmasına rağmen, bu konuda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadığımızı biliyoruz.

Kanatlı hayvan eti ihracatı konusunda ise, çok olumlu bir gelişme vardır. Uzun zamandır ihraç edememekle birlikte, bu ülkenin, ülkemizdeki mevcut tesislerimizde yaptığı incelemenin sonuçlarını, Avrupa Komisyonunun kararını bekliyoruz; çok olumlu bir sonuç çıkacağını tahmin ediyoruz; çünkü, bize denetleme için gelen elemanların eksiklik olarak belirttiği hususlar, hepimizin belki bilgisindedir; ama, bilgisinde olmayan arkadaşlarımız için söyleyeyim, gerçekten, çok kıymetsiz şeylerdir ve çok kısa sürede telafi edilecek işler niteliğindedir ve dolayısıyla, bu konuda önemli gelişmeler olmuştur.

Bu özel açıklamadan sonra, değerli arkadaşlarım, kabul edilen Yasayla, halkımızın, tükettiği gıdalardan daha emin olmasını sağlayacak yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz.

Sorumluluğun tek elde toplanmasıyla, halkımız, şikâyetleri noktasında karşısında tek bir muhatap görecek ve bürokrasi azalacaktır.

Halkımızın, kendisini doğrudan ilgilendiren böylesine önemli bir alanda alınan kararlara sivil toplum örgütleri vasıtasıyla katılımı sağlanacaktır.

Getirilen caydırıcı cezaların hayata geçirilmesiyle de, toplumumuzun kamuoyuna olan güven duygusu da artmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gıda konusunda ana sorumluluğun Bakanlığımızda toplanmasıyla üstlendiğimiz sorumluluğun bilincindeyiz. Yasanın uygulanmasında, Bakanlık olarak, ilgili bütün birimlerin önünden giden, gelişmeleri kamuoyunun bilgisine sunan ve halkımızın gıda güvenliği hususunu birinci derecede önceliği sayan bir anlayışın temsilcisi olmaya çalışacağız.

Teşkilatımızın gıdayla ilgili birimini güçlendiren tedbirleri hızla hayata geçireceğiz. Bakanlığımız, bu konuda, ilgili her kuruluşun önünde olan dinamik bir hizmet anlayışıyla çalışacak, hizmet verecektir.

Değerli arkadaşlarım, yasanın yüce milletimize hayırlar getirmesi temennisiyle, katkılarınızdan dolayı hepinize ayrı ayrı şükranlarımı arz ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN -Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Yasa hayırlı olsun; biz de aynı temennilerde bulunuyoruz.

Sayın milletvekilleri, Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe ve 22 milletvekilinin; Afyon İli Sincanlı İlçesinin Adının "Sinanpaşa" Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınma önergesinin müzakeresine başlıyoruz.

6. - Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe ve 22 milletvekilinin; Afyon İli Sincanlı İlçesinin Adının "Sinanpaşa" Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınma önergesi (2/89) (S. Sayısı: 337) (1)

BAŞKAN - Hükümet?.. Hazır.

Teklif 337 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen?..

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN -Buyurun Sayın Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)

Efendim süreniz 20 dakika; ama, ümit ederim, bu saatte kısa konuşursunuz.

CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon İli Sincanlı İlçesinin Adının "Sinanpaşa" Olarak Değiştirilmesi Hakkında 337 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasa teklifi 26 Şubat 2003 tarihinde verilmiş, süresi içinde komisyonda görüşülemeyince, İçtüzüğümüzün 37 nci maddesi gereği Genel Kurulda gündeme alınmıştır. Öncelikle, Meclis gündeminde, yasa teklifinin bugün görüşülmesini sağlayan her iki partimizin değerli grup başkanvekillerine teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Sincanlı İlçemiz hakkında da kısaca bir bilgi vermek istiyorum.

Sincanlı İlçemiz, Afyon-İzmir ve Afyon-Antalya devlet karayollarının çatalında kalmış, il merkezine 33 kilometre  mesafede, 64 000 nüfusa sahip bir ilçedir. Milattan önce 4000 yılından bu yana çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır; Hititler, Romalılar ve Bizanslılardan sonra, 12 nci Yüzyılda Türk hâkimiyeti altına girmiştir.

Sinanpaşa adı, Osmanlı Devleti döneminde önemli görevler üstlenmiş ve buranın imarında bulunmuş Cemalettin Sinan Paşadan gelmektedir. Sinan Paşanın, bugün de tarihî önemini korumakta olan cami, imaret, okul ve hamam gibi eserler yaptırması, bu bölgeyi bir yerleşim sahası içine çekmiştir ve bu eserler, daha halen ayaktadır.

1894 yılında, Sinanpaşa, Sincanlı'nın nahiye merkezi olmuş, bu durum Yunan işgaline kadar sürmüştür. 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonucu Yunan işgalinden kurtarılmış, 1934 yılına kadar köy olarak kalmış, daha sonra nahiye ve 1953 yılında da ilçe olmuştur. 1953 yılında ilçe yapılmasına kadar, halk arasında hep "Sinanpaşa" olarak anılmıştır. İlçeye Sincanlı ismi verilmiş; ama, ilçe merkezinin belediyesi Sinanpaşa olarak kalmıştır. 1953 yılında yapılan bu isim değişikliğine rağmen, aradan geçen uzun zamana karşın, halk nezdinde hep Sinanpaşa ismi yürütülmüştür.

Kamu kuruluşlarının yerleşim ve isimlendirilmesi açısından baktığımızda bir farklılık görüyoruz; o da şu: Örneğin, ilçe merkezi Sincanlı olmasına rağmen, bu ilçedeki PTT, bu ilçedeki Ziraat Bankası ve Merkez Belediyesinin ismi Sinanpaşa'dır. Ayrıca, Kaymakamlıkta, Tapu, Nüfus ve Sağlık Müdürlüklerinde de "Sincanlı" olarak geçmektedir; yani, aynı ilçedeki resmî kurumlarda farklı farklı isimlerle geçmektedir. Bir yerde, bu tür yanlışlığı da gidermek istiyoruz.

Bu ismi tercih etmemizin sebeplerinden biri de, Ankara'nın Sincan İlçesiyle isim benzerliğinden dolayı, zaman zaman, kamudaki yazışmalarda çok ciddî aksaklıklara da sebep olunmaktadır.

Sincanlı İlçesinin konumundan kısaca bahsettikten sonra, biraz da, önemli sorunlarını bir iki cümleyle anlatarak sözlerimi bitirmek istiyorum. Tarıma dayalı bir ilçemizdir. Sulu tarım azdır. Geçimi, genellikle, haşhaş, buğday, arpa, pancar, patates ve ayçiçeği üretimine dayanmaktadır. Meyvecilik olarak da, vişne ve elma önplanda yer almaktadır. Son dönemlerde, haşhaş ve pancar ekimindeki kotaların uygulanması, vatandaşı devamlı ektiği ürünlerden uzaklaştırma yönünde olmuşsa da, halk, bu ürünleri, yine de ilgiyle karşılamakta ve ekimlerine devam etmektedir.

Hayvancılık gelişmiştir; küçük ve büyükbaş hayvancılığı, bunun yanında da kültür ırkı süt inekçiliği de gelişmiş bir durumdadır. Bu hayvancılığın son dönemlerdeki sıkıntısı şudur: Dışarıdan, son zamanlarda, özellikle Ortadoğu'dan, İran'dan, Bulgaristan'dan kaçak hayvanların girmesi, besicilerimizi sıkıntıya sokmuştur. Örneğin, 2003 Aralık ayında etin fiyatı 8 700 000 lira civarındayken, bugün, Afyon borsasında 5 750 000 liraya kadar düşmüştür. Bunun da getirdiği bir sıkıntı vardır.

Değerli arkadaşlarım, bu isim değişikliğine ilişkin kanun teklifi, burada yaşayan vatandaşlarımızın ve belediye meclisinin aldığı bir karar doğrultusunda, halkın da istemleri doğrultusunda hazırlanarak, Yüce Meclisimizin takdirlerine sunulmuştur.

Afyon milletvekilleri olarak bu konuya tümümüz olumlu bakmaktayız. Bu nedenle, desteklerinizi bekliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.

AK Parti Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Mahmut Koçak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Koçak, inşallah, siz de özet yaparsınız.

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT KOÇAK (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabiî, her şeyden önce, bu yasayı, büyük sabırsızlıkla beklediğinizi biliyorum. Ondan dolayı, bu sabrınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.

Afyon Sincanlı İlçesinin isminin Sinanpaşa olarak değiştirilmesine ilişkin yasa teklifiyle ilgili görüşlerimi ifade etmek üzere huzurunuzdayım. Çok yerel bir konuyu Meclis gündemine taşımamız fantastik gelebilir; ancak, çevre ve merkez arasındaki iletişimin, en yüksek düzeye çıkarılması, diğer bir deyişle, vatan coğrafyasının en küçük bir parçasındaki sorunun, Parlamento zemininde tartışılması ve çözüm aranması, katılımcı demokrasiyi de aşan yeni bir aşamasıdır ve bunun adı da müzakereci demokrasidir. Siyaset bir uzlaşma sanatıdır. Diyalog ve işbirliği içerisinde hizmet üretmemizde, milletimizin genel bir talebi olduğuna ben inanıyorum.

Öncelikle, bu yasa teklifini veren Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımı tebrik ediyorum ve yasa teklifinin gündeme alınması için destek veren, siz değerli milletvekili arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum; çünkü, bu, temsil ettiğim Sinanpaşa'da yaşayan tüm hemşerilerimizin talebidir. Biz, millet adına, burada, fikir beyan ediyoruz; onların vekiliyiz. Talep milletten gelince akan sular durur ve milletin kararı kanun olur. Demokrasinin güzelliği de budur. (AK Parti ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sinanpaşa bir tarih mirasımızdır dünden geleceğe taşımamız gereken. Sinanpaşa ismi, Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'in paşasından gelir. 1510-1520 yılları arasında bu bölgeye yerleşmiş, cami, hamam, imaret yaptırarak tarihî külliyesini kurmuştur; hâlâ bakımlı ve kullanılmaktadır. Her ne hikmetse, 27 Şubat 1953 tarihinde çıkarılan 6068 sayılı Kanunla ilçe yapılırken, ilçe ismi, ovanın adı olan, kökü itibariyle de, tarlafarelerinin çokluğundan Sıçanlıovası'ndan gelen Sincanlı ismiyle konulmuş ve o tarih itibariyle merkezi Sinanpaşa, ilçenin adı da Sincanlı olarak devam etmiştir. Tabiî, iyi, ne olmuş yani, bu bir devlet meselesi mi diyeceksiniz. Hakikaten bir devlet meselesi.

İlçe Kaymakamlığına bağlı daireler adliye ismi Sincanlı olarak isimlendirilirken, diğer mahallî kuruluşlar, belediye, posta işletmesi, ziraat bankası, dernek ve kooperatifler Sinanpaşa olarak isimlendiriliyor. Zaman zaman adliye ile posta idaresi arasında bile tebligat sorunu yaşanıyor; yurt dışından havale geldiğinde Sincanlı'ya değil Ankara'nın Sincan'ına geliyor; vatandaşlar mağdur oluyor. Bu durum, o tarihten bugüne kadar büyük sıkıntılara sebep olmuştur. Düşünebiliyor musunuz, ilçenin merkezindeki belediye Sinanpaşa Belediyesi diye adlandırılırken, ilçenin adı Sincanlı olarak devam ediyor; ama, kim ne derse desin, vatandaş, her zaman buraya Sinanpaşa diyor. Yani, ne yazılırsa yazılsın, ne okunursa okunsun, vatandaş bu tarih misyonunu yüklenmiş, bugüne kadar da taşımaya devam ediyor.

Ben, tarihî kimliğini bugüne kadar yaşatmış kadirşinas Sinanpaşalı hemşerilerimi buradan kutluyorum, benim bu güzel hemşerilerimi alkışlıyorum. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya)- Biz de alkışlıyoruz, helal olsun.

MAHMUT KOÇAK (Devamla)- Tabiî, siz de alkışlayın, hep beraber alkışlayalım.

O samimî ve güzel insanlar, bizden, 3 Kasım seçimleri sırasında, bu ikiliğin giderilmesini talep ettiler. Daha önce, Meclise, isim değişikliğiyle ilgili kanun teklifleri verilmiş; ya kadük olmuş ya da Afyon'daki yerel gazetelerin başlıklarında kalmış; çıkarılamamış.

Ondan dolayı, böylesine, kadük olmuş ve milletin talebi olan konuyu gündeme aldığınız ve yasalaştırdığınız için, iki gruba da çok teşekkür ediyorum; gecenin bu saatinde, özellikle, sabırla beklediğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum.

Tabiî, benden önce konuşan çok değerli ağabeyim, milletvekili arkadaşım, Sinanpaşa'nın problemlerine de değindi. Ben ve bütün milletvekili arkadaşlarım, tüm problemlerin çözümü noktasında Sinanpaşalıların hizmetindeyiz, bundan da şeref duyuyoruz hep beraber. Alkışlar)

Şimdi, diyoruz ki, Afyon sahipsiz değil. Tüm arkadaşlardan bu değişikliğin gerçekleşmesi hususunda destek bekliyorum ve yüksek sabrınızdan dolayı da çok teşekkür ediyorum; Sinanpaşalı ve Afyonlu bütün hemşerilerim adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının 1 inci maddesini okutuyorum:

Afyon İlİ SİncanlI İlçesİnİn AdInIn "Sİnanpaşa" Olarak

Değİştİrİlmesİne Daİr Kanun Teklİfİ

Madde 1.- Afyon İli Sincanlı İlçesinin adı "Sinanpaşa" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Madde 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Madde 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 1 Haziran 2004 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.33